Oda Başkanı nın Sunuşu

Transkript

1 YILI YILI Faaliyet Faaliyet Raporu Raporu YILI Faaliyet Raporu 6 6

2 Birliktelik ve Başarı Değerli meslektaşım; 23 yılı aşan meslek mücadelemizi masaya yatırıp analitik bir sonuca ulaşmak istersek, özetle; yeni sorumluluklar, vizyon ortaya koyma, değişim ve dönüşüm, ortak çıkarların savunulması, dış etkenlerin verdiği tahribatın önlenmesi omurgasında bir tespite ulaşmak mümkün. Bu tespit, ana hatlarıyla 2013 yılı için de geçerliydi. Çünkü 2013 te de örgütlülük ve birlik ihtiyacı her zamankinden daha fazla öne çıktı. Yine keskin virajlarda mesleğimizi ve meslektaşımızı zorlayacak tehlikelerin üstesinden gelmeye çalıştık. Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu nun dayatmaları, Oda mız ve TÜRMOB seçimleri, Haksız Rekabet le savaşım, Kurumsallaşma ihtiyacı gibi mesleğimizin yarınlarını bire bir etkileyen konularda büyük bir emek ortaya koyduk. Geçen yıllardaki mücadelemizin, faaliyetlerimizin, üretimlerimiz, sadece mesleğimizle sınırlı değildi yılında da Türkiye mizin geleceğine katkı sağlayacak bir duruş sergilediğimiz ortada. Sivil toplum kuruluşlarına getirilmek istenen baskıların, anti-demokratik yaklaşımların önlenmesi adına birlikteliğin öne çıkarıldığı, gerektiğinde sokağa ve hayata karışan çok sesliliğimizle, siyasi kaygılardan uzak, insani ve hukuki değerlerin savunulduğu bir çizgide durmayı başardık. Bu duruşun mesleğimiz için ne kadar gerekli olduğu, daha da önemlisi Türkiye mizin yarınları için de vazgeçilmezliği toplumun tüm katmanlarınca bugün daha iyi görünüyor. TÜRKİYE KESKİN VİRAJDA Bu görüntünün daha iyi anlaşılması için mesleki mücadelemizden önce Türkiye nin de büyük fotoğrafını görmek gerekiyor. İşsizlik, gelir adaleti, büyüme, dış borçlar, enflasyon, cari açık gibi göstergeler ekonomik ve politik geleceğimizin kılavuzu durumunda. Neredeyiz, nereye gidiyoruz un ipuçları bu göstergelerde gizli. BÜYÜME İVME KAYBEDİYOR Ana soru şu Türkiye büyüdü mü, büyüdüyse ne kadar büyüdü? Verilere göre büyüme son üç yıldır belirgin bir ivme kaybediyor te de bu rakam potansiyel büyüme olarak kabul edilen yüzde 5 in altında kalmış durumda. Büyümeye ilişkin son gerçekleşen rakam yüzde yılında bu oran 2.2 olarak gerçekleşmişti yılı beklentisinin, bu rakamın da altında olması hiç iyiye işaret değil. Uluslararası Para Fonu nun (IMF) beklentisi 3.8. OECD Ekonomik Görünüm Raporu na göre, Türkiye için de büyüme ise yüzde 4 olarak açıklandı. TÜSİAD a göre ise 2014 sonunda büyüme yüzde 3.4 olacak. 7

3 Yıl içinde siyasi iktidarın açıkladığı ve üzerinde iki kez revizyona gittiği Orta vadeli Program hedefleri çok şey anlatıyor. Kimi ekonomistlerin yorumlarına kaynaklık eden temel rasyolar şöyle değişti: GERÇEKLEŞME NASIL? Hedeflerdeki bu revizyon sonrası ortaya çıkan tablo da umut vermekten uzak. Bir önceki yıla göre karşılaştırılarak değeri anlaşabilecek 2103 yılı göstergelerindeki gerçekleşmeler şöyle: 8

4 BORÇ KIRILGANLIĞI ZİRVEDE Türkiye nin kronik sorunu dış borçlar açısından da yıl negatif kapandı. Verilere göre Türkiye 2014 yılında yaklaşık 200 milyar dolarlık dış borç ödemek durumunda. Döviz kurlarının yükselmesiyle hedeflerde yaşanan sapmanın faturası daha da ağırlaşacak gibi. Türkiye nin Orta Vadeli Programı na göre Amerikan Doları nda 2013 yılı ortalaması 1,86 TL olacaktı. Oysa yıl tamamlandığında aylık ortalama 1.91 TL düzeyinde gerçekleşti. Aralık sonu ise dolar kuru 2.15 TL den kapandı ün öngörülen dolar kurunun 1.98 TL olması ekonomideki kırılganlığın açık bir işareti. Burada bir düzeltme olmazsa, şirketler büyük zarar yazabilir, devamında yoğun işten çıkarmalar, tüketici kredilerinde azalma, iç talepteki daralmayla ekonomiyi içinden çıkılmaz bir girdaba sürükleyebilir. İŞSİZ SAYISI 5 MİLYONU AŞTI Türkiye ekonomisi işsizlikte doruklara yakın bir noktada. TÜİK tarafından açıklanan Hanehalkı İşgücü Anketi baz ılınarak yapılan araştırmalara göre, çaresizler, umutsuzlar ve resmi işsizlerin toplam sayısı 5 milyon 644 bin düzeyinde yılında toplam işsiz sayısındaki artış 202 bin olurken, yeni işsizlerin yüzde 53 ü ise kadın. Madalyonun diğer yüzüyle bu Türkiye ekonomisinin istihdam yaratma kapasitesinin de azalması anlamına geliyor. İstihdam edilenlerin sayısı 1 yılda sadece 139 bin artış göstermiş. İşsizlikle gerçek mücadele için radikal önlemler ve politikalar ihtiyacı sürüyor. VERGİ TABANA YAYILAMADI Türkiye Cumhuriyeti Anayasası nın 73 üncü maddesi vergide mali güç ilkesini sistemin temeline oturtuyor. Yasada; Herkes kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır diye yazıyor. Oysa vergilendirmenin teorisi ile pratiği 2013 yılında da birbiriyle uyumlu olamadı. Bazı gelirlerde çok kazanandan az, az kazanandan çok vergi alındı. Örneğin 2013 yılında da Türkiye nin en zengin 100 kişisinin yüzde 70 i, Maliyenin açıkladığı en çok vergi ödeyenler listesinde yer almadı. Türkiye gelirler politikası büyük oranda adaletsiz vergi olarak tanımlanan dolaylı vergiler üzerine kurulu yılları arasında dolaylı vergiler, vergi gelirleri içinde ortalama yüzde 65 ile önemli bir ağırlığa sahipken, Dolaylı vergilerin oranı yılları içinde ise yüzde düzeyinde gerçekleşti. Nüfusun çok küçük bir bölümünün gelir vergi mükellefi olduğu, kayıtdışı ekonominin çok yaygın olduğu, vergi beyannamesi verme zorunluluğu olan kesimin darlığı somut ekonomilerde az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınması ilkesini, bırakın adalete hizmet etmeyi, mevcut adalet durumunu çok daha bozan bir ilkeye dönüştürdü. 9

5 2013 yılında, repo geliri, mevduat faizi geliri, döviz tevdiat faizi geliri elde edenler, tutarı ne olursa olsun kesilen yüzde 15 lik stopaj dışında gelir vergisi ödemedi. 100 Milyar lira da kazansa gelir vergisi ödemedi. Ya da hazine bonosu devlet tahvili geliri olanlar yine sadece yüzde 10 stopaja tabi oldu. Oysa asgari ücretli bile 850 liralık ücreti üzerinden yüzde 15 oranında gelir vergisi ödedi. Sonuç olarak, vergi tabana yayılmalı, eşit ve adil olmalı ilkesi 2013 yılında da hayata geçirilemedi. ÖZERK VERGİ İDARESİ ÖZLEMİ Bu çerçevede, özerk bir vergi idaresi ihtiyacı ve vergi adaletinin vazgeçilmezliğinden çıkarımla, yeni Gelir Vergisi kanun taslağı çalışmalarını da dikkatle izliyoruz. Çalışmalarda bir önceki yıldan 2013 yılı ve sonrasına sarkan önemli noktaların takipçisiyiz. Örneğin bu çalışmalarda yeni güvenlik müesseselerine yer verildiğini biliyoruz ki, bunlardan biri de beyanname ön kontrol sistemidir. Sistemin işleyiş mantığı sıkıntılıdır. Bu noktada hassas olunması gerekiyor. Beyannamelerin ön kontrol sistemi ile iktidarda bulunan siyasi partinin görüşünü benimsemeyen vergi mükellefleri için baskı unsuru olabilecek unsurları mevcut. Biliyoruz ki; vergi incelemelerinin siyasallaşması çok tehlikeli bir olgudur. Vergi kayıp ve kaçağıyla mücadele edilirken; sistem, siyasi erkin eline sıkı bir tehdit sopası verme riski içerir. Oysa; denetimin siyasallaşmasının önünün kesilmesi ancak özerk bir vergi idaresi ile olur. Geçen yıl özerk bir vergi idaresi yaratılması için çalışmalar yapıldı. Ancak beklentiler karşılanamadı. Bu kapsamda Resmi Gazete de 646 Sayılı; Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı nın Kurulması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname yayınlandı. Bu kurul doğrudan Bakan a bağlandı. Mevcut olan dört denetim birimi tek çatı altında toplandı. Tüm vergi inceleme elamanlarının adı ise vergi müfettişi oldu. Bu kurulun görevleri arasında, incelemeye tabi tutulacak sektörleri, konuları ve mükellefleri tespit etmek, inceleme ve denetim birimlerinin uygulayacakları yıllık planı hazırlamak da bulunuyor. İncelenecek sektör ve mükelleflerin tespit edileceği bir Kurul un Bakan a bağlanması vergi incelemeleri üzerindeki siyasi etkinin arttığının açık göstergesidir. Yine anımsıyoruz ki, 646 sayılı KHK ile vergi inceleme elemanlarının inisiyatif kullanmaları sınırlandırıldı. Rapor değerlendirme komisyonlarının yetkileri artırılarak, neredeyse bu komisyonlara yeniden inceleme yaptırma yetkisi verildi. Ayrıca, belli rakamın üzerinden tarhiyat önerisi içeren vergi inceleme raporlarının merkezi rapor değerlendirme komisyonları aracılığıyla değerlendirilmeye tabi tutulacağı belirtildi. Merkezi rapor değerlendirme komisyonları üyelerinin Bakan tarafından belirleneceği dikkate alındığında vergi incelemeleri üzerindeki siyasi otoritenin etkisi bir kez daha gözler önüne çıkıyor yılı içinde yeni vergi inceleme sisteminin işleyişini tecrübe etme şansımız oldu sayılı yasa ve 646 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler ile mükellef haklarını korumayı amaçlayan düzenlemeler yapılmıştı. Ancak, ne yazık ki fiili uygulamada mükellef haklarına riayet edilmemeye devam edildiğine şahit olduk. UZLAŞMA VE MUTABAKAT GEREKİYOR Gelir Vergisi Kanunu ndaki daha önce yaptığımız değişiklik önerilerimiz ise 2013 e sarktı. Burada en önemli şey uzlaşma ve mutabakat aranmasıdır. İlgili Bakanlığa 15 maddede önerilerimiz hâlâ baki: 10

6 GVK İÇİN 15 MADDELİK ÖNERİ 1Vergi rejimi mali güç ilkesini her koşulda gözetmelidir. Mali güç ilkesini en iyi gözeten vergi gelir vergisidir. Bu nedenle, vergi rejiminin omurgasını gelir vergisi oluşturmalıdır. --Türkiye de yaşayan herkes (doğumdan ölüme kadar) Gelir Vergisi Beyannamesi vermelidir. İstisna, muafiyet, indirim, vergi ertelemeleri ve en az beyan sınırını aşmayan ve beyanı 2 gerekmeyen gelirler beyanname verme görevini asla ortadan kaldırmamalıdır. -- Vergi kesintisi (tevkifat /stopaj) sistem içinde ön vergileme niteliğini taşımalıdır. Nihai 3 vergi olmamalıdır. 4--Gelirin tanımı gelir, harcama ve tasarrufları kavramalı; gelir vergisi beyanları bu üç kavramı içerecek biçimde yapılmalıdır. 5--Herkesin beyannameli olduğu gelir vergisi sistemi Anayasa nın sosyal devlet ilkesini gözetmeli ve bu kapsamda asgari geçim standardı diyebileceğimiz bir tutar tüm mükellefler bakımından vergi dışı bırakılmalıdır. 6--Herkesin beyannameli olduğu bir sistem yalın, kolay ve sistematiği tutarlı olmalı; tüm gelir, kazanç ve iratları kavramalıdır. 7--Sistem daha önce 4369 sayılı yasa ile uygulanan bir mali milat içermemeli; ancak tüm yurttaşları kavraması nedeniyle herkesin ve tabi bu arada Maliye Bakanlığı nın bu yeni sisteme kendini uydurması ve kayıtlı sistem içinde yerini alabilmesi bakımından yasalaştırılacak Gelir Vergisi Resmi Gazete de yayımlandığı tarihten 1 yıl sonra yürürlüğe girmelidir. 8--Sistem vergi ödevlerlini yerine getirmede yurttaşlara görev yüklediği kadar, vergi idaresinin etkin çalışmasını ve vergisini veren saygın insanlara kaliteli ve etkin hizmet sunmalıdır. 9--Sistem muafiyet, istisna ve indirimlerinde adaletli, eşit yaklaşımlar içinde olmalı; ekonomi politikalarına özendirici önlemlerle destek sağlamalı; kayıt dışılığı beslememelidir. --Net artış kuramı çerçevesinde gelir tanımlanmalı ve tanımın içinde yer alan gelirin 10kaynakları kolay kavranılmalıdır. Bu kapsamda, kazanç ve irat kaynakları olabildiğince yalın tanımlanmalı ve ortak standart ölçüler konmalı; gelir unsurlarının saptanmasında ayrıntıdan kaçınılmalıdır. --Sistem gelir, kazanç ve iratların tamamını kavramalıdır Sistem mükelleflerin gelir elde ederken yüklendikleri tüm harcamaları giderleştirmeye elvermelidir. Gelir unsurları arasında ayrım yapılmaksızın yapılan gerçek giderlerin tamamımın elde edilen hasılattan düşülmesine izin verilmelidir. Kanunen kabul edilmeyen gider kavramı sadece yasal ve idari para cezaları ile sınırlı olmalıdır. Giderlerin tam olarak beyannameye yansıtılması yoluyla kayıt dışılığın önüne geçilmelidir Sistem vergi verilmesi kadar, vergi iadesi alınmasını da kutsal bir mükellef hakkı olarak yaşama geçirmeli ve etkin olarak işletmelidir. --Sistemin özü ve yapısı beyan a dayalı olduğundan bunun bozulmasına, götürü sistemlerin ve stopajın son vergileme olduğu uygulamaların kurulmasına izin verilmemelidir. Bütün bu önerilerin yanına damga ve veraset vergisine ilişkin taleplerimizi de eklemek yerinde olacaktır. --İmzalanan kağıttan vergi alınması esasına dayanan damga vergisi kaldırılmalıdır. Yine veraset üzerinden, yani miras hisselerinden alınan verginin kaldırılabileceği bir ortam vardır. Süreçte bu konuda somut adımlar atılmalıdır. Ayrıca, bu verginin kaldırılmasından sonra karşılıksız intikallerden alınan vergi Gelir Vergisi Kanunu içine taşınarak bu verginin oranı artırılabilir

7 VERGİ USUL KANUNU NA DİKKAT! Vergi Usul Kanunu ise uygulamada yarım yüzyılı geride bıraktı. Bu yasada da temel bir değişiklik gerektiğinin yine altını çiziyoruz. VUK DA YAPILMASI GEREKLİ DEĞİŞİKLİKLER 2012 yılında yürürlüğe giren 6102 sayılı Kanun ticari hayatın işleyişine ilişkin temel düzenlemeler yaptı. Bu kapsamda defter tutma, defter tasdiki, değerleme hükümleri ve benzeri konularda düzenlemeler yapıldı. Bu konular ile vergi uygulamalarının temel bağlantısını sağlayan 213 sayılı Vergi Usul Kanunu muz ise 1961 yılından beri uygulanmakta. Günümüz ekonomik ve ticari koşullarını göz önünde bulundururan yeni bir Vergi Usul Kanunu nun hazırlanması bir zorunluluk olarak kendini hissettirmekte. MESLEĞE SAHİP ÇIKMAK! Türkiye 2013 yılında böyle bir fotoğraf verirken, mesleğimiz ve meslektaşımız için de zorlu bir süreç yaşandı. Mesleğe müdahaleler, oldu bittiler hızlanırken, yılın ilk yarısında Türkiye genelindeki Oda larda, ikinci yarısında da çatı örgütümüz TÜRMOB da seçimler gerçekleştirildi. Gerek İSMMMO da gerekse de TÜRMOB da seçimlerde dayanışmanın sonuç vermesiyle önümüzdeki üç yılda güçlü yapılarla devam edilebilmenin zemini oluştu. Bu tablo önemliydi çünkü, özellikle Kamu Gözetimi Kurumu nun (KGK) bağımsız denetim konusunda genç meslektaşlarımızın geleceğini ipotek altına alan yaklaşımları adeta Türkiye nin de önünü tıkar bir çizgiye gelmişti. KGK 2013 yılı boyunca da sürekli meslektaşlarımızı by-pas eden, mesleki örgütlenmenin önüne geçen bir yapılanmayla kapalı devre kararlar almaya devam etti. Kurum bağımsız denetimde meslektaşımıza 15 yılını dolduranlar ve 15 yılını doldurmayanlar ikilemini dayattı. Genç meslektaşlarımın bağımsız denetim işinde yer almasını önlemeye çalıştı. Bu konuda TÜRMOB ve İSMMMO, KGK ya dava açtı. Davalar sonuçlanmadan, meslektaşlarımız oldukça maliyetli, paralı sınava girerek KGK yı meşrulaştırmamalı. Bu sorun da güç birliği ve dayanışma ile mutlaka aşılacak, Bağımsız denetim için 31 Aralık 2014 tarihine kadar süre olduğu da unutulmamalı. GELECEK KURUMSALLAŞMA DA 2013 yılı boyunca mesleğimizde kurumsallaşmanın gereğini hep ifade ettik ve gündemde tutmaya çalıştık. Dedik ki; Mesleğimiz gelecekte, defter tutmak yerine finansal tabloyu, düzenleyenler ve denetleyenler şeklindeki bir çizgide gelişecek. Meslektaşımız bugünkü duruşuyla bu çizgiye uyum göstermekte zorlanabilir. Çünkü artık mesleği, bir masa ve sandalye ile sürdürme şansı yok. Meslektaş yola tek başına devam etmek istediğinde, öncelikle tahsilat ve devamında da müşteri karşısında her türlü sorunu yaşamaya aday. Müşteri büyüdükçe, eğer muhasebe ofisleri büyümezse işler de başka yerlere kanalize olur. Bu temel sorunun çözümü bellidir. Adı da kurumsallaşmadır. 12

8 HAKSIZ REKABETLE MÜCADELE YAZILIMI Geçen yılın sonunda mesleğimizin yarınları için önemli iki karar hayata geçti. TÜRMOB Genel Kurulu nda onaylanıp, 13 Aralık 2013 tarihinde Resmi Gazete de yayımlanan bu iki önemli karardan biri Haksız Rekabetle Mücadele Yazılımının Meslek Mensuplarınca Kullanılması Hakkında Mecburi Meslek Kararı dır. Diğeri ise; Muhasebe, Denetim ve Danışmanlık İşletmeleri İçin Hizmet ve Kalite, Güvence İlke ve Esasları adını taşıyor. Bu kararlar 2014 yılında ihtiyarı, 2015 te ise zorunlu olarak uygulanacak. Bu kararlar özelinde önemli hazırlıklarımız olacak. Meslek mensuplarımızı bilgilendirme için çok sayıda toplantı gerçekleştirecek, özellikle ilçelerimizde gelişmeleri detaylı bir şekilde meslektaşlarımıza anlatacağız. SİYASETİN GÖLGESİ Uzun bir süredir dile getirdiğimiz vesayet ya da siyasetin gölgesi adına 2013 yılındaki tüm yakınmalarımıza ve resmi girişimlerimize rağmen yeni beyaz bir sayfa açılamadı. Örgütlü yapının korunması ve birliktelik kararlılığı tüm gücümüzle savunulurken, TÜRMOB da Nispi Temsil ve 5 e 4 gibi kanayan yaraya dönüşmüş iki büyük sorun sürece kaldı. Üstelik Nispi Temsil in bir facia olduğu, üretimsizliğin kaynağına dönüştüğünü herkes görürken. Bu ayıptan meslek camiası hızla kurtulmalı. 5 e 4 uygulamasının da büyük bir demokrasi ucubesi olduğunu matematik kanıtlıyor. TÜRMOB yönetiminde şu an da 90 bin serbest muhasebeci mali müşaviri 4 kişi temsil ederken, 4 bin yeminli mali müşaviri 5 kişi temsil ediyor. Başkanın YMM olma zorunluluğu ise ayrı bir utanç. Böyle demokrasi olamaz. Yarınlarda bunun mutlaka düzeltilmesi gerekir. ÖRGÜTLÜ YAPI 2013 yılında meslek örgütlülüğümüzün ayrıca tehlike altında kalması düşündürücü. Vesayetle meslek odalarının örgütlü gücü yok edilmek istendi. Kimi çevrelerde Oda lara üye olma zorunluluğunun kaldırılması, bir Oda yerine birden fazla Oda olması birden fazla Birlik olması fikirleri uçuştu. Niyetin farklı olduğu ise açık. Çünkü bölük pörçük örgütlenme olamaz. Herkesin sorumluluğu, örgütlülüğümüzün yok edilmesine karşı durmaktır. SORUNLAR AŞILACAK, MESLEĞİMİZ VE TÜRKİYE KAZANACAK Meslek yapımızın dengesini nispi temsille bozmaya çalışan, yasal dayanaklarımıza karşın özellikle bağımsız denetim konusunda meslek örgütümüzü by-pas etme çabası içindeki bir anlayışa karşı 2013 yılında tüm meslektaşlarım verilen mücadeleyi gördü. Şu iyi bilinmeli ki, demokrasinin doğası gereği, özellikle de meslek sorunlarıyla ilgili kararlarda, ilgili sivil ve meslek örgütlerinin görüş ve yaklaşımları kararlara ne kadar yön verir ve etkileme gücüne sahipse oluyorsa, sonuç da tüm mesleğin yararına gelişiyor. Bunu başarabilmek için örgütlü gücümüzü siyasi görüşlerinden arındırılmış bir çizgide, sadece mesleğe/ meslektaşa hizmet verecek bir anlayışla sürdürülürse, bundan hem mesleğimiz hem de Türkiye miz kazanır. Bu anlamda 2014 yılında da temel yaklaşımımız bellidir! Aynı Paulo Coelho nun kitabında yazdığı şu olay gibi: Çiftçi, Tarım Bakanlığı tarafından verilen bütün madalyaları kazanır; çünkü yetiştirdiği buğdaylar mükemmel kalitededir. Meraklı bir gazeteci, büyük başarının sırrını öğrenmek amacıyla çiftçinin yaşadığı yere gider. 13

9 Çiftçiyi bulunca, her zaman bölgedeki en iyi ürünü yetiştirmeyi nasıl başardığını sorar. Çok basit, diye cevap verir çiftçi; Hasat bittiğinde buğday tanelerinin büyük bir bölümünü ayırıyor ve onları komşularıma dağıtıyorum. Gazeteci şaşırır: Tarladan topladıklarınızı dağıtıyor musunuz? Komşularınızın aynı zamanda sizin rakipleriniz olduğunu ve sizden daha fazla ürün elde etmek için çalıştıklarını bilmiyor musunuz? Çiftçinin yanıtı nettir: Peki siz aslında hepsinin aynı olduğunu bilmiyor musunuz? Bahar geldiğinde rüzgâr polenleri taşır ve onları tarlamın her köşesine serpiştirir. Eğer komşularım kötü bir ürün ekmişlerse o zaman benim hasadım da bundan etkilenir. Bölgedeki en iyi ürünü yetiştirebilmek için komşu tarlaların da aynı kalitede olmasını sağlamalıyım. Öykü şu cümleyle sonlanır: Çevremdekileri de aynısını yapmaya teşvik etmezsem hayatta hiçbir şeyi iyi yapamam. Bizim de son cümlemiz şu olsun: Gelin, 2013 yılında olduğu gibi, el ele verip 2014 yılında da her şeyin en iyisini birlikte yapalım. Yahya ARIKAN İSMMMO Başkanı 14