Bestanûçe Google Chrome Eklentisini V.2 kurun. Haberiniz Olsun!

Transkript

1 Bestanûçe Google Chrome Eklentisini V.2 kurun. Haberiniz Olsun! Akıbeti sorul(a)mayan kayıplar diyarı Şırnak (2) :30:36 Gözaltında faili belli infazlar ve kayıplar ŞIRNAK (DİHA) Faili belli cinayetlerin kentti olarak bilinen Şırnak'ta, yapılan tespitlere göre, 1989'dan 2004'lere kadar 122 yurttaş ya gözaltında infaz edildi ya da kaybettirildi. Hakikat Adalet Hafıza Merkezi yaptığı araştırmada, 122 kişinin faillerinin Şırnak Tugay Komutanı Mete Sayar, İlçe Jandarma Komutanı Yüzbaşı Cemal Temizöz, korucubaşı Kamil Atak ve itirafçılar olduğu belirtiliyor. Bölgede devlet güdümünde kurulan ve asker, itirafçı, polis ve korucuların içinde yer aldığı JİTEM'in işlediği cinayetler ve katliamlar biliniyor, ancak bunun yargı ayağı bugüne kadar işletilmedi. Hakikat Adalet Hafıza Merkezi tarafından yapılan araştırmada, Şırnak bölgesinde işlenen ve 122 yurttaşın kaybettirildiği katliamların faillerinin JİTEM, Şırnak Tugay Komutanı Mete Sayar, Cizre İlçe Jandarma Komutanı Yüzbaşı Cemal Temizöz, korucubaşı Kamil Atak ve itirafçıların olduğunu somut verilerle ortaya konuluyor. Merkezin verilerine göre yılları arasında yalnızca Şırnak'ta 122 yurttaş gözaltında kaybettirildi. Şırnak'ta faili "belli cinayetler" ve yılları arasında gözaltında kaybedilenlerden bazılarının isimleri ve hikayeleri şöyle: Süleyman Şık: Cizre'de ikamet eden Süleyman Şık, iki arkadaşı JİTEM tarafından öldürüldükten sonra tehdit edildi. Cizre'den Silopi'ye taşınan Şık, tarihinde Cizre'de kalan eşyalarını almak için Silopi'deki evinden ayrıldı ve kendisinden bir daha haber alınamadı. Ahmet Şayık ve Mehmet Ömeroğlu: Şırnak'ın Silopi ilçesi Başverimli mezrasında yaşayan Mehmet Ömeroğlu (Tayboğa) ve Silopi ilçe merkezinde yaşayan Ahmet Şayık, tarihinde çalıştıkları Habur Gümrük Kapısı'ndan çıktı ve bir daha kendilerinden haber alınamadı. Ömeroğlu'nun kullandığı araç Doruklu köyü yakınlarında yakılmış bir halde bulundu. Ebubekir Dayan: Cizre merkezde müftülüğe bağlı olarak müezzinlik yapan Dayan, 17 Ocak 1994 tarihinde Cizre Emniyet Müdürlüğü'ne gitti. Gözaltında işkenceyle öldürülen Dayan'ın cenazesi 1 Şubat 1994 tarihinde evine getirildi. Polis, aileye "kalp krizi" geçirdi iddiasını iletti. Kemal Mubariz: 1 Şubat 1994'te evinden alınarak Nusaybin İlçe Jandarma Komutanlığı'na götürüldü ve haber alınamadı. Abdurrahman Yılmaz: Cizre İlçe Jandarma Komutanı Cemal Temizöz, itirafçılar Abdulhakim Güven ve Bedran kod adlı AdemYakin ile Cabbar ve Ramazan Hoca diye bilinen polislerce tehdit edildi. Tehditlerden hemen sonra Yılmaz'dan haber alamadı. Cenazesi 14 Şubat 1994 tarihinde Cizre Devlet Hastanesi'ne getirildi. Yapılan 1/6

2 incelemede, boynunda ip izleri ve başında iki kurşun deliği tespit edildi. Derviş Özalp: Cizre'de evden balık tutmak üzere ayrıldı ve kendisinden bir hafta boyunca haber alınamadı. 19 Şubat 1994'te Cizre Esentepe mevkii E 24 Karayolu'nda cesedi bulundu. Mehmet Nuri Binzet'in anlatımlarında, öldürülme olayından Adem Yakin, Abdülhakim Güven, Kamil Atak ve Cemal Temizöz sorumlu tutuluyor. Mehmet Elçi ve Mehmet Turay: Cizre'de yaşayan Mehmet Turay, 25 Şubat 1994 tarihinde, işe giderken çarşıda bacanağı Mehmet Elçi ile buluştu ve ikisinden de bir daha haber alınamadı. 5 gün sonra Silopi'de gözaltındayken görülen Elçi ve Turay, 15 gün sonra Silopi'de bir caminin yanında öldürülmüş halde bulundu. Mehmet Acar: Cizre ilçesine bağlı Dirsekli köyü Züra mezrasında yaşayan Acar, 1994 Şubat'ında Bedran ve Hakim olarak tanınan itirafçılar ve sivil giyimli telsizli iki üç kişi tarafından evinden alındı ve geri gelmedi. Ahmet Sanır: Şırnak'a bağlı Ara köyünde 1994 Mart ayında gözaltına alındı. Silopi ilçesindeki Sinan Lokantası yanında infaz edildi. Abdulaziz Gasyak, Ömer Candoruk, Süleyman Gasyak ve Yahya Akman: Cizre'de Silopi'ye giderkin 6 Mart 1994'te Botaş Jandarma Karakolu arama noktasında araçları Adem Yakin, Fırat Altın (Abdulhakim Güven), Hıdır Altuğ ve Yavuz, Cabbar, Selim Hoca ve Tuna kod adlı Cemal Temizöz ile çalışan itirafçılar ve JİTEM elemanları tarafından durdurularak zorla gözaltına alındı. 4 kişinin cenazeleri iki gün sonra Bozalan köyü yakınlarında infaz edilmiş bir vaziyette bulundu. İbrahim Adak ve Mehmet Gürri Özer: Kamuoyunda Temizöz ve diğerleri olarak anılan davada hem sanık hem de gizli tanık konumundaki Abdülhakim Güven ve Hıdır Altuğ'un ifadelerine göre, 1994 yılında Cizre'de yaşayan ve inşaat işi yapan İbrahim Adak ile muhasebecilik yapan Mehmet Gürri Özer dönemin Cizre İlçe Jandarma Komutanı Cemal Temizöz'ün talimatıyla kendisi, Burhanettin Kıyak (Yavuz kod), Gündür Güler (Tuna kod), Hıdır Altuğ (Tayfun kod) ve AdemYakin (Bedran kod) tarafından gözaltına alındı ve İlçe Jandarma Komutanlığı'na götürüldü. Birgün boyunca gözleri bağlı bir şekilde sorgulanan Adak ve Özer daha sonra aynı ekip tarafından araçlara bindirilerek Silopi yoluna doğru götürüldü. İnci köyü yol ayrımından ayrılan araçlar kırsal alana doğru devam etti. 1 2 kilo metre kadar gittikten sonra araçtan inen gruptan Hıdır Altuğ elindeki kalaşnikof marka silahla İbrahim Adak ve Mehmet Gürri Özer'i yaklaşık 2 3 metre mesafeden ateş ederek öldürdü. Boş kovanları toplayıp bedenlerin üzerini toprakla örten grup olay yerinden ayrıldı. 14 Mart 1994 tarihinde bulunan cesetlere ilişkin tutulan olay yeri tespit tutanakları ve otopsi raporu da bu beyanları doğruluyor. Mehmet Toru ve Resul Erdoğan: 1994 yılında Güçlükonak'a bağlı Yatağankaya köyünde ikamet eden Toru ve Erdoğan, 23 Nisan günü Hacı Erbek, Şükrü Kaya ve Mehmet isimli iki yurttaşla birlikte, Siirt'e giderken, araçları Koçyurdu (Bizena) köyündeki karakolda askerler tarafından durduruldu. Araçta bulunan, Hacı Erbek, Şükrü Kaya, Resul Erdoğan ve Mehmet Toru askerler tarafından araçtan indirildi. Gözleri bağlanarak karakola götürüldü. Toru ve Erdağan, burada öldürüldü. Ahmet Üstün: 1994'ün Nisan ayında bir gece saat 10 civarında üç beyaz arabayla gelen on civarı sivil giyimli ve silahlı ekip Ahmet Üstün'ü ifadesini almak üzere gözaltına aldı. Ekip içinde Abdulhakim Güven'de bulunurken, Tank Taburu'nda görülen Üstün'den haber alınamadı. Abdülkerim Kalka: Kalkan 1994 yılında Cizre ilçesine bağlı İnciköy'de ailesi ile ikamet ediyordu yılının Mayıs ayında bir baskında köye gelen askerler, ismini de 2/6

3 açıkça söyleyerek "Abdülkerim nerede?" diye arama yaptılar ve tüm erkeklerin kimlikleri toplandı. 15 gün sonra herkesin kimliğini alabileceği haberi gelince birçok kişi kimliğini almaya Cizre Jandarma Komutanlığı'na gitti. Abdülkerim Kalkan da Cizre'ye gitti. Yanında köy muhtarı Hasan da vardı. Silopi'den gelip Cizre'ye gitmekte olan muhtarın damadının arabasına binerek birlikte Cizre'ye gittiler. Ertesi akşam muhtar ve damadı eve geri döndüğü halde Abdülkerim Kalkan dönmedi. Abdullah Özdemir ve İzzet Padır: Şırnak'ın Silopi ilçesi, Üçağaç köyüne bağlı Zıristan mezrasında yaşayan İzzet Padır ile amcasının oğlu Abdullah Özdemir, 6 Haziran 1994 günü köyü basan askerlerle birlikte kimlik kontrolü yapan itirafçılar Bedran kod adlı Adem Yakin ve Abdülhakim Güven tarafından gözaltına alındıktan sonra Cizre İlçe Jandarma Komutanlığı'na götürüldü. Ailenin 20 Haziran 1994'te Silopi Cumhuriyet Başsavcılığı'na verdiği dilekçenin ardından başlatılan soruşturmada hiçbir ilerleme kaydedilemeyerek 7 Ocak 2002'de daimi arama kararı verildi. Aile, Botaş kuyularındaki kazılarda çıkan kemiklerden sonra 'da savcılığa yeniden başvurarak kayıplarının bulunmasını istedi. Cizre Belediye Başkanı ve korucu Kamil Atak'ın kardeşi Mehmet Nuri Binzet'in, Temizöz ve diğerleri davası iddianamesinin oluşturulmasına zemin hazırlayan itiraflarında da Abdullah Özdemir ve İzzet Padır'ın kaybedilişi geçiyordu. Kamil Atak'ın Ramazan Erkan ve Cemal Binzet adlı koruculara Abdullah Özdemir ve İzzet Padır'ı öldürmeleri için talimat verdiği, bu olaydan sonra Abdullah Özdemir ve İzzet Padır'ı bir daha görmedikleri bilgileri yer aldı. Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı, ilgili tanıklıklarda adları geçen Halef Adal ve Beşir isimli itirafçıların yine kendileri tarafından düzenlenen tarihli fezlekede adı geçen Mehmet Beşir Akkurt ve Halef Ardak adlı şahıslar olabileceğini belirtti. Dönemin Cizre İlçe Jandarma Komutanı Cemal Temizöz ile korucubaşı Kamil Atak, Özdemir ve Padır'ın öldürülmesinden sorumlu olarak Diyarbakır'da yargılanıyor. Ebubekir Aras: 1994 yılının bir Temmuz sabahı saat yedide ailesiyle birlikte uyuyorken, eve panzer ve akreplerle baskın düzenlendi. Ebubekir'i bir panzere koyup götürdüler. Aras götürülür götürülmez arkasından karakola gider aile. Karakoldakiler Ebubekir'in orada olduğunu doğrulayarak, sorgulayacaklarını söyledi. Kardeşi Hediye Aras savcıya telefon açtı. Savcı da Ebubekir Aras'ın hala karakolda tutulduğunu, birkaç gün içinde mahkemeye çıkarılıp ifadesinin alınacağını söyledi. Her görüşmede "Çocuğunuz bizim yanımızda, ona bir şey olmayacak" dediler. Üç gün sonra ise Ebubekir'in babasını çağırıp "Onu ilk gün sorgusunun ardından köprünün üzerine götürüp bıraktık" dediler. Ancak Ebubekir'den bir daha haber alınamadı. Yetkililer bir süre sonra babayı çağırarak Ebubekir'in kimliğini ve yeşil kartını verdi. Ahmet Özdemir, Ahmet Özer, Bahri Esenboğa, Hasan Esenboğa, Fikri Şen ve İlhan İbak: 1994 yılı başlarında korucu olmayı reddeden Kırkağaç (Bênat) köyü askerlerce yakıldı. Bunun üzerine Özdemir, Özer, Esenboğa, İbak ve Şen aileleri de dahil tüm köy Güçlükonak'a bağlı Fındık beldesine taşındı. 13 Ağustos 1994 tarihinde Fındık Bölge Jandarma Karakolu'na bağlı askerler köye bir operasyon düzenleyerek tüm evlerde arama yaptı. Daha sonra da 29 yaşındaki İlhan İbak, 31 yaşındaki Ahmet Özdemir, 27 yaşındaki Fikri Şen, 31 yaşındaki Ahmet Özer, Bahri Esenboğa ve Mehmet Dayan'ı gözaltına aldı. Üç gün boyunca Fındık Karakolu'nda gözaltında tutulan beş kişi dördüncü gün bir helikoptere bindirilerek götürüldü ve bir daha haber alınamadı. Bahri Esenboğa'nın kardeşi Hasan Esenboğa da, 4 ay sonra Cizre'de zorla beyaz bir araca bindirildi; 8 gün sonra cesedi köylüler tarafından Cizre İdil yolunda boş bir tarlada bulundu. İzzettin Acet ve Mehmet Emin Kaynar: Mele İzzet olarak da tanınan İzzettin Acet, Cizre'de köy hizmetlerinde çalışıyordu. Aynı mahallede oturan Mehmet Emin Kaynar, 3/6

4 Acet'in şoförüydü tarihinde Acet ve Kaynar akşam üzeri Cizre merkezde bulunan bir parka gidip arkadaşlarıyla çay içeceklerini söyleyerek arabayla evden ayrıldı. Mehmet Emin Kaynar, olaydan 20 gün önce ağabeyine, Abdülhakim Güven, Bedran, Ramazan Hoca ve Cabbar kod adlarıyla bilinen kişiler tarafından tehdit edildiğini söyledi. Acet de kaybedilmeden önce üç defa gözaltına alınmış, Bedran kod adıyla bilinen Adem Yakin ve beraberindeki kişiler tarafından iki defa evine gidilerek aranmıştı. Acet ve Kaynar'ın kaybolmalarının üzerinden bir ay geçtikten sonra, Urfa'nın Siverek ilçesinde iki ceset bulunduğu haberi üzerine aileleri olay yerine gitti. Bulunan bedenler tamamen yakılmış olduğundan aileler yakınlarını sağlam kalan giysi parçaları, ayakkabı ve yüzüklerden teşhis etti. Savcılık bedenlerin yanında mavi bidonlar olduğunu, elleri ve ayaklarının bağlı vaziyette bulunduklarını ve önce silahla başlarından vurulduktan sonra yakıldıklarının tespit edildiğini söyledi. İtirafçı ve JİTEM eski çalışanı Abdülkadir Aygan, tarihinde Özgür Gündem Gazetesi'nde yayımlanan itiraflarında, Acet ve Kaynar'ın, Abdülhakim Güven tarafından JİTEM'e getirildiğini, buradan kendisi, Abdülhakim Güven ve Kemal Emlük tarafından Diyarbakır Siverek karayoluna götürüldüğünü, Abdülhakin Güven tarafından kafalarına kurşun sıkılarak öldürüldüklerini ve Kemal Emlük tarafından yakıldıklarını anlattı. Abdullah Efelti: Silopi ilçesine bağlı Bostancı köyünde çiftçilik yaparak geçimini sağlayan Efelti, 1994 yılında Kamil Atak'ın belediye başkanı adayı olduğu seçimlerdeki diğer aday Salih Şık'ın arazisini pamuk ekmek için kiraladı. Cizre İlçe Jandarma Komutanı Cemal Temizöz ve dönemin belediye başkanı da olan korucu Kamil Atak bu araziyi ekmemesi için Abdullah Efelti'yi tehdit etti. Aldığı tehditler yüzünden iki ay evine gidemeyen Efelti, Mardin Alay Komutanı'nın yanına gidip durumu anlattı. Komutan, Efelti'ye araziyi ekmesine izin verdiğini ve evine dönmesini söyledi. Bunun üzerine Abdullah Efelti eve döndü ve tarlasını sürmeye başladı. Bir sonraki gün Kavaközü Bölüğü'ne bağlı Üsteğmen Serdar Bingöl Efelti'yi telefonla arayarak sonraki gün kendisini ziyarete geleceğini, bu nedenle evden ayrılmamasını söyledi. O sabah önce askerler köyün etrafını sardı, öğlene doğru da Efelti'nin evinin önüne biri plakasız iki Toros marka araç geldi. Araçlarda yaklaşık 10 kişi vardı. Bu kişiler, sivil giyimli, silahlı ve telsizliydiler. Abdullah Efelti'nin eşi Besna Efelti'ye eşini emniyete götürüp ifadesini aldıktan sonra geri göndereceklerini söyleyerek, Abdullah Efelti'yi de yanlarına alarak oradan ayrıldılar. Efelti ailesi Silopi savcılığına giderek, Cemal Temizöz'e bağlı olduklarını düşündükleri şahısların, Abdullah Efelti'yi evden aldıklarını ve kendisinden bir daha haber alamadıklarını bildirerek suç duyurusunda bulundu. Ailenin ısrarlarına rağmen savcı Cemal Temizöz'ün adını tutanağa geçirmedi. Abdullah Efelti'nin bedeni tarihinde Cizre Nusaybin karayolu üzerinde Varlık köyü yakınlarında bir arazide gömülü vaziyette çobanlar tarafından bulundu. Ahmet Dansık, Mehmet Dansık ve Yusuf Kalenderoğlu: 22 Şubat 1995 tarihinde Silopi ilçesine bağlı Kavaklı köyü muhtarı Yusuf Kalenderoğlu Silopi Kaymakamı ile görüşüp iftar alışverişini yaptı ve akrabaları, aynı zamanda da köylüleri olan Mehmet Dansık ve oğlu Ahmet Dansık'la birlikte Silopi'den köye dönmek için Mehmet Dansık'a ait 73 AF 236 plakalı beyaz Toros araca binerek yola çıktı. Araçları Botaş arama noktasında durduruldu. Üç kişinin Botaş'ın içine götürüldüğünü görenler oldu. Bir daha kaybedilenlerden haber alamayan yakınları yakınlarının aracını Urfa'da bir yedi emin parkında 7 yıl sonra buldu. Hasan Ergül: Hasan Ergül ve ailesi Silopi'nin Kortige köyünde yaşıyorlardı. 23 Mayıs 1995'te Hasan Ergül traktörüyle Silopi'ye doğru yola çıktı. Silopi çıkışında Ova Petrol denilen bölgede 3 taksi tarafından durduruldu ve taksilerden inen dört silahlı kişi Hasan Ergül'ü kendi traktöründen alıp arabaya bindirerek götürdü. Üç yaşındaki oğlu da Hasan Ergül yanındaydı. Çocuğu istop edilmeden bırakılmış traktörün üstünde bulan bir tanıdıkları onu eve getirdi. Eşi Hizni Ergül çocuğun yanında babasının olması gerektiğini söyledi fakat oğullarını getiren kişinin Hasan Ergül'den haberi 4/6

5 yoktu. Çocuğu nerede bulduğunu sorarak traktörün yerini de öğrenmiş oldular ve gidip traktörü aldılar, ancak Hasan Ergül'ün akıbetine ilişkin hiçbir bilgi edinemediler. JİTEM itirafçısı Abdülkadir Aygan'ın verdiği bilgiler üzerine başlatılan soruşturma sonucunda 14 Nisan 2009 tarihinde Elazığ'da bir mezardan alınan numuneler Adli Tıp Kurumu'na gönderildi. Yapılan DNA testinde kemiklerin Hasan Ergül'e ait olduğu belirlendi ve ailesine teslim edildi. Lokman Akay: 1995 yılında Lokman Akay ailesi ile birlikte Cizre'de ikamet ediyordu ve bir lokanta işletiyordu. Kaybettirilmesinden önce eşine JİTEM'in kendisini soruşturduğunu söyleyen Akay, 6 Kasım 1995 günü akşamında lokantadan eve doğru gelirken, Atatürk Parkı yakınlarında beyaz Toros marka bir araca o dönemde JİTEM elemanı olarak bilinen dört kişi tarafından zorla araca bindirilerek, Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü. Emniyet'e ve Jandarma'ya haber veren ailesi, İdil Yolu'nda bir ceset bulunduğu bilgisini aldı. Lokman Akay'ın amcası Sabri Akay söz konusu yere gittiğinde bedenin Lokman'a ait olduğunu teşhis etti. Abdurrahman Hoca Şuho, Salih Yusuf Tahir ve Süleyman Halil Teli: 11 Kasım 1995 tarihinde Salih Yusuf Tahir yanında amcasının oğlu Süleyman Halil Teli ve yeğeni Abdurrahman Hoca Şuho ile birlikte Irak Türkmen Cephesi'ne ait bir araç ile Habur Sınır Kapısı'ndan Türkiye'ye giriş yaptı. Geldikleri araç Federal Kürdistan Bölgesi'ne döndü. Onlar da Silopi'de bir lokantada yemek yediler ve sonrasında Silopi'de taksicilik yapan F.A. isimli şahsın aracı ile Silopi'den Cizre'ye doğru yola çıktılar. Araç Botaş Karakol Komutanlığı önünde durduruldu ve içindekiler karakola götürüldü. Şoför orada serbest bırakıldı. Salih Yusuf Tahir, şoför serbest bırakılmadan hemen önce ona 150 Dolar vererek Zaho'da bulunan kardeşine haber vermesini ve gözaltına alındıkları haberini iletmesini istedi. Aile bu tarihten sonra üçünden de hiç haber alamadı. Kamil Bilgeç: Kamil Bilgeç 1980'den beri Silopi'ye bağlı Xirabreşik (Yeniköy) köyü muhtarıydı yılı seçimleri öncesinde Kasım ayının 27'sinde adliye binasındaki seçim kurulundan seçmen kâğıtlarını aldıktan sonra amcasının oğlu Yusuf Kerimoğlu ile karşılaştı ve eve doğru gittiğini söyledi. Ancak o günden sonra kendisinden bir daha haber alınamadı. Aile korktuğu için Kamil Bilgeç'in akıbetini yıllarca resmi makamlardan soramadı. Halil Birlik ve Mehmet Bilgeç: Silopi'de esnaf olarak çalışan Halil Birlik, 1996'da Federal Kürdistan Bölgesi ile de ticaret yapmaya başladı. Bir süre sonra adının ölüm listesine alındığı dedikoduları ilçede yayılmaya başladı. 7 Kasım 1996'da sabah civarında eşinin kardeşi Mehmet Bilgeç'le birlikte bir taksiyle Federal Kürdistan Bölgesi'ne gitmek üzere yola çıktı ve ikisinden de bir daha haber alınamadı. Evden ayrılmalarından yaklaşık iki saat sonra Mehmet Bilgeç'in evine gelen taksi şoförü Ö.Ö. Habur Sınır Kapısı'nda çıkış işlemlerini tamamladıktan sonra araçlarının bir ekip tarafından durdurulduğunu ve Halil Birlik ile Mehmet Bilgeç'in gözaltına alındığını, kendisinin ise serbest bırakıldığını anlattı. Deham Günay: 11 Temmuz 1997 tarihinde, Federal Kürdistan Bölgesi sınırının yakınında yer alan Silopi'de bulunan tarlalarında çalışırken askerler tarafından darp edilerek gözaltına alınan Nehyet ve Deham Günay isimli iki kardeşten Nehyet bir süre sonra serbest bırakılırken, Deham Günay'ın askerlerin elinden kaçtığı iddia edildi. O günden sonra bir daha 17 yaşındaki Deham Günay'dan haber alınamadı. Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz: Şırnak'ın Silopi ilçesinde, 25 Ocak 2001'de Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) ilçe başkanı Serdar Tanış ve yönetici Ebubekir Deniz, çağrılmaları üzerine İlçe Jandarma Komutanlığı'na gitti. Tanış ve Deniz'den o günden bu yana haber alınamıyor. BİTTİ 5/6

6 URL: 12/03/ :25:00 6/6