MÜZİKLE TERAPİNİN SINAV KAYGISI, ÖFKE VE PSİKOLOJİK BELİRTİLER ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "MÜZİKLE TERAPİNİN SINAV KAYGISI, ÖFKE VE PSİKOLOJİK BELİRTİLER ÜZERİNDEKİ ETKİSİ"

Transkript

1 ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ EĞİTİM BİLİMLERİ ANA BİLİM DALI Fahri SEZER MÜZİKLE TERAPİNİN SINAV KAYGISI, ÖFKE VE PSİKOLOJİK BELİRTİLER ÜZERİNDEKİ ETKİSİ DOKTORA TEZİ TEZ YÖNETİCİSİ Yrd.Doç.Dr. Başaran GENÇDOĞAN ERZURUM -2009

2

3 I İÇİNDEKİLER Sayfa No ÖZET... VIII ABSTRACT... IX ÖNSÖZ... X TABLOLAR LİSTESİ... XI GRAFİKLER LİSTESİ... XIV RESİMLER LİSTESİ... XVII GİRİŞ Problem Cümlesi Alt Problemler Denenceler Sınırlılıklar Sayıtlılar Tanımlar Kısaltmalar... 9 BİRİNCİ BÖLÜM KURAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR Kuramsal Çerçeve Müzikle tedavinin tarihçesi İlkel kabilelerde müzikle tedavi Antik dönemlerde müzikle tedavi İbrani kaynaklarında müzikle tedavi Eski Yunan ve Romalılarda müzikle tedavi Eski Çin de müzikle tedavi... 14

4 II Eski Mısır da müzikle tedavi Ortaçağ Avrupa sında müzikle tedavi Eski Türklerde müzikle tedavi İslam Medeniyetinde müzikle tedavi Osmanlı ve Selçuklu döneminde müzikle tedavi Nureddin Hastahanesi Fatih Darüşşifası Edirne Darüşşifası (II. Bayezid Külliyesi) Gevher Nesibe Şifahanesi Yirminci yüzyıldan günümüze müzikle tedavi Müzik ve psikoloji Müzikle tedavi türleri Özge Gençel in aktardığı müzikle tedavi türleri Aktif tedavi (Arşetipikal hareketler) Pasif tedavi (İmaj tedavi) Baksı dansı Çalgılarla meşguliyet Ritim Dinleme A. Şahin Ak ın aktardığı müzikle tedavi türleri Bayan Alvin in yöntemi F. Knight ın yöntemi De Sousa nın aktardığı müzikle tedavi yöntemleri Düşünceye dayalı müzikle tedavi Birleştirilmiş müzikle tedavi Executive (müzik yaparak) müzikle tedavi... 26

5 III Iatromusic (icra ederek dans etmek) Yaratıcı müzikle tedavi Müziğin kaygı, öfke ve psikolojik rahatsızlıklar üzerindeki etkisi Müzikle Terapi İle İlgili Çalışmalar Yurt dışında müzikle terapi üzerine yapılmış çalışmalar Müzikle terapi uygulamaları ve tarihi üzerine yapılmış çalışmalar Anksiyete stres ve depresyon üzerine yapılmış müzikle terapi çalışmaları Ağrı problemlerinin tedavisine yönelik yapılmış müzikle terapi çalışmaları Alzheimer (Bunama) hastaları üzerine yapılmış müzikle terapi çalışmaları Bebek gelişimi üzerine yapılmış müzikle terapi çalışmaları Fiziksel rahatsızlıklar ve felçli hastalar üzerinde yapılmış müzikle terapi çalışmaları Genel sağlık problemleri üzerine yapılmış müzikle terapi çalışmaları Kanser hastaları üzerinde yapılmış müzikle terapi çalışmaları Madde bağımlılığı üzerine yapılmış müzikle terapi çalışmaları Otizm Hiperaktivite ve Ret Sendromu üzerinde yapılmış müzikle terapi çalışmaları Öğrenme süreci ve öğrenme problemleri üzerine yapılmış müzikle terapi çalışmaları Parkinson ve Epilepsi (Sara) hastaları üzerine yapılmış müzikle terapi çalışmalar Duygusal ve ruhsal problemler üzerine yapılmış müzikle terapi çalışmaları Travma geçirmiş bireyler üzerine yapılmış müzikle terapi çalışmaları... 61

6 IV Zihinsel problemler üzerine yapılmış müzikle terapi çalışmaları Yurt içinde müzikle terapi üzerine yapılmış çalışmalar Müzikle terapi uygulamaları ve tarihi üzerine yapılmış çalışmalar Anksiyete stres kaygı ve depresyon üzerine yapılmış müzikle terapi çalışmaları Öğrenme süreci üzerine yapılmış müzikle terapi çalışmaları Genel sağlık problemlerinin tedavisi üzerine yapılmış müzikle terapi çalışmaları İKİNCİ BÖLÜM YÖNTEM Araştırmanın Deseni Araştırmanın Denekleri Deney Ortamının Dizaynı Deneyde Kullanılan Müziklerin Seçimi Deneysel Uygulama Veri Toplama Araçları Kısa Semptom Envanteri (KSE) Kısa Semptom Envanteri nin (KSE) güvenirliği Kısa Semptom Envanteri nin (KSE) geçerliği Sürekli Öfke ve Öfke Tarz Ölçeği (SÖÖTÖ) Sürekli Öfke ve Öfke Tarz Ölçeği nin (SÖÖTÖ) güvenirliği Sürekli Öfke ve Öfke Tarz Ölçeği nin (SÖÖTÖ) geçerliği Sınav Kaygısı Envanteri (SKE) Sınav Kaygısı Envanteri nin (SKE) güvenirliği Sınav Kaygısı Envanteri nin (SKE) geçerliği... 80

7 V Seans öncesi ve sonrası kullanılan anket Bilgi formu Verilerin Analizi ÜÇÜNCÜ BÖLÜM BULGULAR VE YORUM Ney Müziği (NM) Dinletilerek Uygulanan Müzikle Terapi İle İlgili Bulgular ve Yorumlar Öfke durumları ile ilgili bulgular ve yorumlar Sınav kaygısı durumları ile ilgili bulgular ve yorumlar Psikolojik belirti durumları ile ilgili bulgular ve yorumlar Klasik Türk Müziği (KTM) Dinletilerek Uygulanan Müzikle Terapi İle İlgili Bulgular ve Yorumlar Öfke durumları ile ilgili bulgular ve yorumlar Sınav kaygısı durumları ile ilgili bulgular ve yorumlar Psikolojik belirti durumları ile ilgili bulgular ve yorumlar Klasik Batı Müziği (KBM) Dinletilerek Uygulanan Müzikle Terapi İle İlgili Bulgular ve Yorumlar Öfke durumları ile ilgili bulgular ve yorumlar Sınav kaygısı durumları ile ilgili bulgular ve yorumlar Psikolojik belirti durumları ile ilgili bulgular ve yorumlar Üniversite ve Lise Öğrencilerinin Seans Öncesi ve Sonrası Psikolojik Durum ve Müzikle Terapi Algılarına İlişkin Bulgular ve Yorumlar Ney müziği terapi grubu (üniversite) ile ilgili bulgular ve yorumlar Klasik Türk müziği terapi grubu (üniversite) ile ilgili bulgular ve yorumlar

8 VI Klasik Batı müziği terapi grubu (üniversite) ile ilgili bulgular ve yorumlar Ney müziği terapi grubu (lise) ile ilgili bulgular ve yorumlar Klasik Türk müziği terapi grubu (lise) ile ilgili bulgular ve yorumlar Klasik Batı müziği terapi grubu (lise) ile ilgili bulgular ve yorumlar DÖRDÜNCÜ BÖLÜM SONUÇ VE ÖNERİLER Sonuçlar Ney Müziği (NM) Dinletilerek Uygulanan Müzikle Terapi İle İlgili Sonuçlar Öfke durumları ile ilgili sonuçlar Sınav kaygısı durumları ile ilgili sonuçlar Psikolojik belirti durumları ile ilgili sonuçlar Klasik Türk Müziği (NM) Dinletilerek Uygulanan Müzikle Terapi İle İlgili Sonuçlar Öfke durumları ile ilgili sonuçlar Sınav kaygısı durumları ile ilgili sonuçlar Psikolojik belirti durumları ile ilgili sonuçlar Klasik Batı Müziği (NM) Dinletilerek Uygulanan Müzikle Terapi İle İlgili Sonuçlar Öfke durumları ile ilgili sonuçlar Sınav kaygısı durumları ile ilgili sonuçlar Psikolojik belirti durumları ile ilgili sonuçlar Üniversite ve Lise Öğrencilerinin Seans Öncesi ve Sonrası Psikolojik Durum ve Müzikle Terapi Algılarına İlişkin Sonuçlar Ney müziği terapi grubu ile ilgili sonuçlar

9 VII Klasik Türk müziği terapi grubu (üniversite) ile ilgili sonuçlar Klasik Batı müziği terapi grubu (üniversite) ile ilgili sonuçlar Öneriler KAYNAKLAR EKLER EK-1. Kısa Semptom Envanteri (KSE) EK-2. Sınav Kaygısı Envanteri(SKÖ) EK-3. Sürekli Öfke ve Öfke İfade Ölçeği (SÖÖTÖ) EK-4. Seans Öncesi ve Sonrası Anket Formu EK-5. Bilgi Formu EK-6. Dinletilen Ney Müziği Parçaları EK-7. Dinletilen Klasik Türk Müziği Parçaları EK-8. Dinletilen Klasik Batı Müziği Parçaları ÖZGEÇMİŞ

10 VIII ÖZET DOKTORA TEZİ MÜZİKLE TERAPİNİN SINAV KAYGISI, ÖFKE VE PSİKOLOJİK BELİRTİLER ÜZERİNDEKİ ETKİSİ Fahri SEZER Danışman: Yrd. Doç. Dr. Başaran GENÇDOĞAN 2009 SAYFA: 221 Jüri: Yrd.Doç.Dr. Başaran GENÇDOĞAN Prof.Dr. Muhittin AŞKIN Prof.Dr. Sırrı AKBABA Doç.Dr. Osman GÜNDÜZ Yrd.Doç.Dr. Fikri KÖKSAL Çoğunlukla ruhun gıdası olarak adlandırılan müzik çok eski zamanlarda bile iyileştirici ve sakinleştirici niteliklerinden dolayı tedavi amaçlı kullanılmıştır. Müziğin bu yönünün batıda keşfedilmesi, terapi amaçlı olarak sıkça kullanılmasına ve bu alanda bilimsel çalışmalar yapılmasına yol açmıştır. Ancak batıdaki çalışmalarla kıyaslandığında ülkemizde psikolojik sorunların sağaltımında müzikle terapi tam anlamı ile yerleşmemiştir. İçinde barındırdığı duygu yükleri, eğitim hedefleri ve eğitsel yöntemleri açısından çok zengin ve bir o kadar da bakir bir alan olan müzikle terapi, hak ettiği ilgiyi günümüzde bilimsel anlamda henüz bulamamıştır. Bu çalışma ile bu alana az da olsa katkı sağlamak amaçlanmıştır. Bu araştırmada sınav kaygısı, öfke ve psikolojik belirtileri yüksek olan öğrencilerin, bu problemlerini azaltmada müzikle terapinin etkilerine ilişkin deneysel bir çalışmanın sonuçları verilmiştir. Araştırmanın çalışma gruplarını, Atatürk Üniversitesinin farklı fakültelerinde ve Erzurum Spor Lisesi nde öğrenim gören toplam 98 öğrenci oluşturmuştur. Araştırma verilerinin toplanmasında Kısa Semptom Envanteri, Sınav Kaygısı Ölçeği ve Sürekli Öfke-Öfke Tarz Ölçeği kullanılmıştır. Ayrıca, deneysel işlem öncesi ve sonrası müzikle terapinin etkiliğini saptamak amacıyla, seans öncesi ve sonrası anketi kullanılmıştır. Üniversite öğrencileri uygulamasında toplam sekiz hafta boyunca haftada bir gün dakika, Ney müziği, Klasik Türk müziği ve Klasik Batı müziği enstrümanlarından oluşan müzik albümleri dinletilmiştir. Lise öğrencilerine uygulama 4 hafta boyunca haftada iki seans olmak üzere toplam sekiz seans olarak yapılmıştır. Kontrol gruplarına ise herhangi bir işlem yapılmamıştır. Yapılan uygulama sonucunda, Ney müziği, Klasik Türk müziği ve Klasik Batı müziği terapi gruplarındaki öğrencilerde terapi sonrası sınav kaygısı, öfke ve psikolojik belirtilerin ön-test ve son-test puanları arasındaki fark son-test lehine anlamlı bulunmuştur. Sekiz hafta sonra kontrol gruplarındaki öğrencilerde ise sınav kaygısı, öfke ve psikolojik belirtilerin ön-test ve son-test puanları arasındaki farklar anlamsız bulunmuştur. Bu bulgular Ney müziği, Klasik Türk müziği ve Klasik Batı müziği kullanarak uygulanan müzikle terapinin sınav kaygısı, öfke ve psikolojik belirtilerin sağaltımında etkili olabildiğini göstermektedir.

11 IX ABSTRACT Ph. D. THESIS THE EFFECT OF MUSIC THERAPY AT PSYCHOLOGICAL SYMPTOM, ANGER AND EXAMINATION ANXIETY Fahri SEZER Supervisor: Assist. Prof. Dr. Başaran GENÇDOĞAN 2009 PAGE: 221 Jury Members: Assist. Prof.Dr. Başaran GENÇDOĞAN Prof.Dr. Muhittin AŞKIN Prof.Dr. Sırrı AKBABA Assoc.Prof.Dr. Osman GÜNDÜZ Assist.Prof.Dr. Fikri KÖKSAL Music named as sustenance of spirit is used purposefully therapy because of curing and calming effects that it is known even before the Ancient Times. By the discovery of this effect of the music in the West, it has been used more in the therapy and has given rise to scientific researches in this field. Compared to studies in the West, in our country music therapy is not established completely in treatment of psychological problems. Recently, music therapy which is rich in emotional loadings, educational targets and training methods but also untouched hasn t found enough interest scientifically yet. This study aims to add a little contribution this field. In this research, experimental results about decreasing their problems by using music therapy are given which has exam anxiety, angry and psychological symptoms. Working group of this research is composed of 98 students from different faculties of Atatürk Üniversitesi and Erzurum Spor Lisesi. Brief Symptom Inventory, Exam Anxiety Scale and The State Trait Anger Scale are applied for gathering experimental data. Moreover, After and Before Séance Survey is used for detecting efficiency of music therapy in the experimental work. Albums of Ney music, Classical music and Turkish Classical music are listened to the university students with minutes of time periods weekly along 8 weeks. For high school students application is used twice a week and lasts for 4 weeks. Nothing is processed in control group. At the end of the application, difference between pre-test and post-test scores of psychological symptoms, anger and exam anxiety for Ney music, Classical music and Turkish Classical music therapy groups is found in favor of post-test. After 8 weeks, difference between pre-test and post-test scores of psychological symptoms, anger and exam anxiety of control group is found to be meaningless. These findings show that music therapy which is used Ney music, Classical music and Turkish Classical music is more efficient for the treatment of psychological symptoms, anger and exam anxiety.

12 X ÖNSÖZ Geçmişimize ait bir kültür hazinesi olan müzikle tedavi, yirminci yüzyıla kadar büyük önem verilerek tedavi amaçlı kullanılmış olmasına karşın son yüz yılda ülkemizde layık olduğu değeri maalesef görememiştir. Özellikle 1900 lü yıllardan sonra batıda müziğin tedavi edici gücü bilimsel anlamda değerlendirmeye alınmış ve bu konuda eğitim enstitüleri, müzik terapi bölümleri kurulmuştur. Batıda yapılan tüm bu bilimsel çalışmalara karşın ülkemizde bu zaman boyunca müzikle terapi alanında yapılmış çalışmalar batıda yapılan çalışmalarla kıyaslandığında maalesef çok az düzeyde kalmıştır. Müzikle tedavi alanında dünyadaki çalışmalara yol göstermiş bilim adamlarını yetiştirmiş ve müzikle tedavinin uygulandığı hastaneler inşa etmiş bir bilimsel tecrübeye sahip olmamıza karşın, yakın tarihimizde bu alana yeterli değerin verilememesi bu çalışmanın yapılmasının önemini ortaya koymaktadır. İlk olarak bu çalışmayı yapmama her yönüyle yardımcı olan, çalışma boyunca bana yön gösteren, rehberlik eden değerli hocam ve tez danışmanım Yrd. Doç. Dr. Başaran GENÇDOĞAN a teşekkür eder, minnettarlığımı sunarım. Ayrıca bilgi ve bilimsel yeterliliğimin gelişmesinde büyük emeği olan değerli hocalarım Prof. Dr. Muhittin AŞKIN a, Prof. Dr. Sırrı AKBABA ya ve Yrd. Doç. Dr. Fikri KÖKSAL a sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Buna ek olarak bu çalışmayı yaparken bilgi ve görüşlerinden yararlandığım Doç. Dr. Osman GÜNDÜZ e ve Arş. Gör. Murat ŞENGÜL e teşekkür ederim. Son olarak çalışmalarımı yürütürken bana manevi desteğini esirgemeyen ve evde çalışma ortamı sağlayan değerli eşim Psk. Dan. ve Reh. Öğretmen Mukaddes SEZER e, varlığı ile bana neşe katan çok değerli oğlum Furkan U. SEZER e ve benim bugünlere gelmeme vesile olan anne ve babama çok teşekkür ederim. Erzurum 2009 Fahri SEZER

13 XI TABLOLAR LİSTESİ Tablo No Sayfa No Tablo 2.1. Araştırma Deseni (Üniversite) Tablo 2.2. Araştırma Deseni (Lise) Tablo 2.3. Araştırma Örneklemi (Üniversite) Tablo 2.4. Araştırma Örneklemi (Lise) Tablo 3.5. Deney (NM) ve Kontrol Grubundaki Üniversite Öğrencilerinin Öfke Durumları Ön Test Puanlarının Karşılaştırılmasına İlişkin Bulgular Tablo 3.6. Deney (NM) ve Kontrol Grubundaki Üniversite Öğrencilerinin Öfke Durumları Ön, Son ve İzleme Testi Puanları Arasındaki Farka İlişkin Bulgular Tablo 3.7. Deney (NM) ve Kontrol Grubundaki Lise Öğrencilerinin Öfke Durumları Ön Test Puanlarının Karşılaştırılmasına İlişkin Bulgular Tablo 3.8. Deney (NM) ve Kontrol Grubundaki Lise Öğrencilerinin Öfke Durumları Ön, Son ve İzleme Testi Puanları Arasındaki Farka İlişkin Bulgular Tablo Deney (NM) ve Kontrol Grubundaki Üniversite Öğrencilerinin Sınav Kaygısı Ön Test Puanlarının Karşılaştırılmasına İlişkin Bulgular Tablo Deney (NM) ve Kontrol Grubundaki Üniversite Öğrencilerinin Sınav Kaygısı Ön, Son ve İzleme Testi Puanları Arasındaki Farka İlişkin Bulgular Tablo Deney (NM) ve Kontrol Grubundaki Lise Öğrencilerinin Sınav Kaygısı Ön Test Puanlarının Karşılaştırılmasına İlişkin Bulgular Tablo Deney (NM) ve Kontrol Grubundaki Lise Öğrencilerinin Sınav Kaygısı Ön, Son ve İzleme Testi Puanları Arasındaki Farka İlişkin Bulgular Tablo Deney (NM) ve Kontrol Grubundaki Üniversite Öğrencilerinin Psikolojik Belirti Ön Test Puanları Arasındaki Farka İlişkin Bulgular Tablo Deney (NM) ve Kontrol Grubundaki Üniversite Öğrencilerinin Psikolojik Belirti Ön, Son ve İzleme Puanları Arasındaki Farka İlişkin Bulgular Tablo Deney (NM) ve Kontrol Grubundaki Lise Öğrencilerinin Psikolojik Belirti Ön Test Puanları Arasındaki Farka İlişkin Bulgular

14 XII Tablo Deney (NM) ve Kontrol Grubundaki Lise Öğrencilerinin Psikolojik Belirti Ön, Son ve İzleme Testi Puanları Arasındaki Farka İlişkin Bulgular Tablo Deney (KTM) ve Kontrol Grubundaki Üniversite Öğrencilerinin Öfke Durumları Ön Test Puanlarının Karşılaştırılmasına İlişkin Bulgular Tablo Deney (KTM) ve Kontrol Grubundaki Üniversite Öğrencilerinin Öfke Durumları Ön, Son ve İzleme Testi Puanları Arasındaki Farka İlişkin Bulgular Tablo Deney (KTM) ve Kontrol Grubundaki Lise Öğrencilerinin Öfke Durumları Ön Test Puanlarının Karşılaştırılmasına İlişkin Bulgular Tablo Deney (KTM) ve Kontrol Grubundaki Lise Öğrencilerinin Öfke Durumları Ön, Son ve İzleme Testi Puanları Arasındaki Farka İlişkin Bulgular Tablo Deney (KTM) ve Kontrol Grubundaki Üniversite Öğrencilerinin Sınav Kaygısı Ön Test Puanlarının Karşılaştırılmasına İlişkin Bulgular Tablo Deney (KTM) ve Kontrol Grubundaki Üniversite Öğrencilerinin Sınav Kaygısı Ön, Son ve İzleme Testi Puanları Arasındaki Farka İlişkin Bulgular Tablo Deney (KTM) ve Kontrol Grubundaki Lise Öğrencilerinin Sınav Kaygısı Ön Test Puanlarının Karşılaştırılmasına İlişkin Bulgular Tablo Deney (KTM) ve Kontrol Grubundaki Lise Öğrencilerinin Sınav Kaygısı Ön, Son ve İzleme Testi Puanları Arasındaki Farka İlişkin Bulgular Tablo Deney (KTM) ve Kontrol Grubundaki Üniversite Öğrencilerinin Psikolojik Belirti Ön Test Puanları Arasındaki Farka İlişkin Bulgular Tablo Deney (KTM) ve Kontrol Grubundaki Üniversite Öğrencilerinin Psikolojik Belirti Ön, Son ve İzleme Puanları Arasındaki Farka İlişkin Bulgular Tablo Deney (KTM) ve Kontrol Grubundaki Lise Öğrencilerinin Psikolojik Belirti Ön Test Puanları Arasındaki Farka İlişkin Bulgular Tablo Deney (KTM) ve Kontrol Grubundaki Lise Öğrencilerinin Psikolojik Belirti Ön, Son ve İzleme Testi Puanları Arasındaki Farka İlişkin Bulgular Tablo Deney (KBM) ve Kontrol Grubundaki Üniversite Öğrencilerinin Öfke Durumları Ön Test Puanlarının Karşılaştırılmasına İlişkin Bulgular

15 XIII Tablo Deney (KBM) ve Kontrol Grubundaki Üniversite Öğrencilerinin Öfke Durumları Ön, Son ve İzleme Testi Puanları Arasındaki Farka İlişkin Bulgular Tablo Deney (KBM) ve Kontrol Grubundaki Lise Öğrencilerinin Öfke Durumları Ön Test Puanlarının Karşılaştırılmasına İlişkin Bulgular Tablo Deney (KBM) ve Kontrol Grubundaki Lise Öğrencilerinin Öfke Durumları Ön, Son ve İzleme Testi Puanları Arasındaki Farka İlişkin Bulgular Tablo Deney (KBM) ve Kontrol Grubundaki Üniversite Öğrencilerinin Sınav Kaygısı Ön Test Puanlarının Karşılaştırılmasına İlişkin Bulgular Tablo Deney (KBM) ve Kontrol Grubundaki Üniversite Öğrencilerinin Sınav Kaygısı Ön, Son ve İzleme Testi Puanları Arasındaki Farka İlişkin Bulgular Tablo Deney (KBM) ve Kontrol Grubundaki Lise Öğrencilerinin Sınav Kaygısı Ön Test Puanlarının Karşılaştırılmasına İlişkin Bulgular Tablo Deney (KBM) ve Kontrol Grubundaki Lise Öğrencilerinin Sınav Kaygısı Ön, Son ve İzleme Testi Puanları Arasındaki Farka İlişkin Bulgular Tablo Deney (KBM) ve Kontrol Grubundaki Üniversite Öğrencilerinin Psikolojik Belirti Durumları Ön Test Puanları Arasındaki Farkla İlgili Bulgular Tablo Deney (KBM) ve Kontrol Grubundaki Üniversite Öğrencilerinin Psikolojik Belirti Ön, Son ve İzleme Puanları Arasındaki Farka İlişkin Bulgular Tablo Deney (KBM) ve Kontrol Grubundaki Lise Öğrencilerinin Psikolojik Belirti Durumları Ön ve Son Test Puanları Arasındaki Farka İlişkin Bulgular Tablo Deney (KBM) ve Kontrol Grubundaki Lise Öğrencilerinin Psikolojik Belirti Ön, Son ve İzleme Testi Puanları Arasındaki Farka İlişkin Bulgular

16 XIV GRAFİKLER LİSTESİ Grafik No Sayfa No Grafik 3.1. Deney (NM) Grubundaki Üniversite Öğrencilerinin Öfke Durumları Ön Test, Son Test ve İzleme Testi Puanları Grafik 3.2. Kontrol (NM) Grubundaki Üniversite Öğrencilerinin Öfke Durumları Ön Test, Son Test ve İzleme Testi Puanları Grafik 3.3. Deney (NM) Grubundaki Lise Öğrencilerinin Öfke Durumları Ön Test, Son Test ve İzleme Testi Puanları Grafik 3.4. Kontrol (NM) Grubundaki Lise Öğrencilerinin Öfke Durumları Ön Test, Son Test ve İzleme Testi Puanları Grafik 3.5. Deney (NM) Grubundaki Üniversite Öğrencilerinin Sınav Kaygısı Durumları Ön Test, Son Test ve İzleme Testi Puanları Grafik 3.6. Kontrol (NM) Grubundaki Üniversite Öğrencilerinin Sınav Kaygısı Durumları Ön Test, Son Test ve İzleme Testi Puanları Grafik 3.7. Deney (NM) Grubundaki Lise Öğrencilerinin Sınav Kaygısı Durumları Ön Test, Son Test ve İzleme Testi Puanları Grafik 3.8. Kontrol (NM) Grubundaki Lise Öğrencilerinin Sınav Kaygısı Durumları Ön Test, Son Test ve İzleme Testi Puanları Grafik 3.9. Deney (NM) ve Kontrol Grubundaki Üniversite Öğrencilerinin Psikolojik Belirti Ön Test, Son Test ve İzleme Testi Puanları Grafik Deney (NM) ve Kontrol Grubundaki Lise Öğrencilerinin Psikolojik Belirti Ön Test, Son Test ve İzleme Testi Puanları Grafik Deney (KTM) Grubundaki Üniversite Öğrencilerinin Öfke Durumları Ön Test, Son Test ve İzleme Testi Puanları Grafik Kontrol (KTM) Grubundaki Üniversite Öğrencilerinin Öfke Durumları Ön Test, Son Test ve İzleme Testi Puanları Grafik 13. Deney (KTM) Grubundaki Lise Öğrencilerinin Öfke Durumları Ön Test, Son Test ve İzleme Testi Puanları

17 XV Grafik Kontrol (KTM) Grubundaki Lise Öğrencilerinin Öfke Durumları Ön Test, Son Test ve İzleme Testi Puanları Grafik Deney (KTM) Grubundaki Üniversite Öğrencilerinin Sınav Kaygısı Durumları Ön Test, Son Test ve İzleme Testi Puanları Grafik Kontrol (KTM) Grubundaki Üniversite Öğrencilerinin Sınav Kaygısı Durumları Ön Test, Son Test ve İzleme Testi Puanları Grafik Deney (KTM) Grubundaki Lise Öğrencilerinin Sınav Kaygısı Durumları Ön Test, Son Test ve İzleme Testi Puanları Grafik Kontrol (KTM) Grubundaki Lise Öğrencilerinin Sınav Kaygısı Durumları Ön Test, Son Test ve İzleme Testi Puanları Grafik Deney (KTM) ve Kontrol Grubundaki Üniversite Öğrencilerinin Psikolojik Belirti Ön Test, Son Test ve İzleme Testi Puanları Grafik Deney (KTM) ve Kontrol Grubundaki Lise Öğrencilerinin Psikolojik Belirti Ön Test Son, Test ve İzleme Testi Puanları Grafik Deney (KBM) Grubundaki Üniversite Öğrencilerinin Öfke Durumları Ön Test, Son Test ve İzleme Testi Puanları Grafik Kontrol (KBM) Grubundaki Üniversite Öğrencilerinin Öfke Durumları Ön Test, Son Test ve İzleme Testi Puanları Grafik Deney (KBM) Grubundaki Lise Öğrencilerinin Öfke Durumları Ön Test, Son Test ve İzleme Testi Puanları Grafik Kontrol (KBM) Grubundaki Lise Öğrencilerinin Öfke Durumları Ön Test, Son Test ve İzleme Testi Puanları Grafik Deney (KBM) Grubundaki Üniversite Öğrencilerinin Sınav Kaygısı Durumları Ön Test, Son Test ve İzleme Testi Puanları Grafik Kontrol (KBM) Grubundaki Üniversite Öğrencilerinin Sınav Kaygısı Durumları Ön Test, Son Test ve İzleme Testi Puanları Grafik Deney (KBM) Grubundaki Lise Öğrencilerinin Sınav Kaygısı Durumları Ön Test, Son Test ve İzleme Testi Puanları

18 XVI Grafik Kontrol (KBM) Grubundaki Lise Öğrencilerinin Sınav Kaygısı Durumları Ön Test, Son Test ve İzleme Testi Puanları Grafik Deney (KBM) ve Kontrol Grubundaki Üniversite Öğrencilerinin Psikolojik Belirti Ön Test, Son Test ve İzleme Testi Puanları Grafik Deney (KBM) ve Kontrol Grubundaki Lise Öğrencilerinin Psikolojik Belirti Ön Test, Son Test ve İzleme Testi Puanları Grafik Ney Müziği Terapi Grubu Seans Öncesi ve Sonrası Psikolojik Durum ve Müzikle Terapi Algılarına İlişkin Puanlar Grafik KTM Terapi Grubu Seans Öncesi ve Sonrası Psikolojik Durum ve Müzikle Terapi Algılarına İlişkin Puanlar Grafik KBM Terapi Grubu Seans Öncesi ve Sonrası Psikolojik Durum ve Müzikle Terapi Algılarına İlişkin Puanlar Grafik KTM Terapi Grubu Seans Öncesi ve Sonrası Psikolojik Durum ve Müzikle Terapi Algılarına İlişkin Puanlar Grafik KBM Terapi Grubu Seans Öncesi ve Sonrası Psikolojik Durum ve Müzikle Terapi Algılarına İlişkin Puanlar Grafik Ney Müziği Terapi Grubu Seans Öncesi ve Sonrası Psikolojik Durum ve Müzikle Terapi Algılarına İlişkin Puanlar

19 XVII RESİMLER LİSTESİ Resim No Sayfa No Resim 2.1. Müzikle Tedavi Üniversite Uygulamasından Bir Görünüm Resim 2.2. Müzikle Tedavi Lise Uygulamasından Bir Görünüm... 75

20 1 GİRİŞ Çoğunlukla ruhun gıdası olarak adlandırılan müzik kelimesi, aslı Yunanca olan bir kelimedir ve dünyanın her yerinde aynı anlamı taşımaktadır. Türkçede musiki kelimesi de bu anlamda kullanılmaktadır. Musica eski Yunanca mousike veya mousa kelimesinden alınmıştır (Çoban, 2005: 27). Mitolojiye göre, Yunanlıların en büyük tanrısı Zeus un kızları sayılan dokuz peri kızına da Mousa (Müz) adı verilirdi. Eski Yunanlılar, bu peri kızlarının tüm dünyanın güzelliklerini ve ahengini düzenlemekle görevli olduklarına inanılırdı. Bugün tüm dillerde var olan müzik sözcüğünün, müz kökünden türetilmiş olduğu kabul edilir (Altınölçek, 1998: 12). Başka bir kaynağa göre ise, Musik kelimesi ilk defa İÖ 476 da Pindar ın odesinde lirik güftede adı geçmiştir (Doğan, 2006: 11). Müzik sözcüğü günlük yaşamımızda sıkça karşılaştığımız ve kullandığımız sözcüklerden biri olmasına karşın, müzik hakkında genel ve ortak kabul edilen bir tanım yapılmamıştır. Çok eski uygarlıklardan günümüze müziğe ilişkin birçok kişi tarafından değişik tanımlar yapılmıştır. İbn Sina müziği şöyle tarif etmektedir: müzik birbirleri ile uyumlu olup olmadıkları yönünden sesleri ve bu sesler arasına giren zaman süreçlerini, bir melodinin nasıl kompoze edildiğinin bilinmesi amacıyla araştıran matematiksel bir ilimdir. (Çev. Turabi, 2004: IV). Platon müziği, sesler aracılığı ile insanın ruhuna erdemli bir şekilde giren mükemmel bir eğitim sanatı olarak açıklamıştır. J. J. Rousseau ise, müzik sesleri kulağa hoş gelecek bir şekilde düzenleme sanatıdır demiştir (Akt. Altınölçek, 1998: 13) Özetle müzik (musiki), "İnsanların kelimeler ile anlatamadığı duygu, düşünce ve hislerini melodik seslerle anlatma sanatıdır". Müzikle terapi ise müzik ve terapi sözcüklerinden oluşmaktadır. Terapi, Yunanca hizmette bulunmak, hastayla ilgilenmek, çare bulmak anlamına gelmektedir (Doğan, 2006: 39). Müzikle terapi kavramına ilişkin karşımıza birçok tanım çıkmaktadır. Müzikal seslerin ve melodilerin fizyolojik ve psikolojik etkilerini çeşitli ruhsal bozukluklara göre ayarlamak suretiyle, düzenli bir yöntem altında yapılan tedavi şekline Müzik Terapi denilmektedir. Müzikle terapi, ruhsal ve bedensel sorunları olan çocukların ve yetişkinlerin psikiyatrik durumlarını belirlemede yol gösterici bir iletişim yöntemidir (Gençel, 2006: 697).

21 2 Müzikle Terapi Ulusal Birliği (NAMT) ise aşağıdaki tanımlamaya gitmiştir. Müzikle terapide, müzik şu terapi hedeflerine ulaşmak için kullanılır; 1. Zihinsel ve fiziksel sağlığın düzeltilmesi, 2. Zihinsel ve fiziksel sağlığın bakımı ve iyileştirilmesi (Berkalp, 2000:1). Psikiyatride müzikle terapi; sosyal ilişkilerin geliştirilmesi, kendine güvenin yeniden kazandırılması, fiziksel egzersizler ve motor kontrol konsantrasyonun arttırılması için tedavi programının bir öğesi olmuştur (Özçevik, 2007: 2) Bunlara ek olarak müzik ve müzikle terapiye ilişkin birçok tanım yapmak mümkündür. Ancak yukarıdaki tanımlardan ziyade müziğin insan yaşamındaki rolü ve insanlar üzerindeki etkileri insanoğlu için hep merak konusu olmuştur. Henüz anne karnındayken bile, annenin kalp atışları çocuk için bir müzik niteliği taşımaktadır. Çocuk, bu seslerden büyük huzur duyar ve doğduktan sonra da annesinin göğsüne yaslanmak onu rahatlatır. Bu konuda yapılmış olan bazı deneysel çalışmalarda; ses bandına alınmış olan kalp seslerini dinleyen bebek grubunun, sessiz odada yatanlar ve banttan ninni dinleyen bebeklere oranla daha erken uyudukları gözlenmiştir (Babacan, 1998:1). Bu ve buna benzer birçok çalışmada (araştırmanın sonraki kısımlarında açıklanacağı üzere) müziğin insanın psikolojik ve fizyolojik birçok özelliği üzerinde etkiye sahip olduğu görülmüştür. Bu amaç doğrultusunda müzikal uyaranlar insanlar üzerinde doğru kullanıldığında olumlu etkiler yaratabilme özelliğine sahiptir. Müziğin insanlar üzerinde pozitif bir etkisinin olduğunun bilinmesi, ona verilen önemin her dönemde canlı kalmasını sağlamıştır. Müzikle terapi eski uygarlıklardan günümüze bazı rahatsızlıkların giderilmesinde sürekli olarak kullanılmıştır. Müzik, doğumundan itibaren hayatının her aşamasında müzikle iç içe olan insanoğlu tarafından gerek ruhsal gerekse bedensel amaçları doğrultusunda bir araç olarak görülmüştür. Geçmişte müzikle terapiye ilişkin deneysel anlamda uygulamalar olmasa da müziğin her dönemde insanlar için bir terapi aracı olarak kullanıldığı yapılan incelemelerde görülmüştür. Ancak her müziksel uyarıcı her yerde, her zaman, her birey için hep aynı derecede uyarıcı olmayabilir. Bir müziksel uyarıcının uyarıcılık derecesi ortama, zamana ve bireye göre değişebilir. Belli müziksel uyarıcıların, belli ortamlarda ve belirli bir zamanda belirli etkilerinin olduğu gözlenmiştir (Altınölçek, 1998: 38). İbn Sina ya göre, seste hoşumuza giden ve gitmeyen şey kokuda olduğu gibi onun aşırılığı ya da

22 3 azlığı değil seslerin sözleri ya da kompozisyonudur. Bundan dolayı müzikle terapi işlemi yapılırken belirli bir ortamın düzenlenmesi ve bireyin durumuna uygun müziğin seçilmiş olması gerekmektedir (Çev. Turabi, 2004:3). Ancak müzikle tedavinin tek başına psikolojik rahatsızlıkların tedavisinde kullanılması hususunda ilk etapta terapistler ve tıp doktorları isteksiz davranmışlardır. Schmidts (1994), müzik terapistlerinin çoğunun sadece zihinsel ve duygusal problemler üzerine yoğunlaştıklarını ifade ederek müzikle tedavinin diğer tedavi yöntemlerine eşlik edecek şekilde kullanılması gerektiğini ifade etmiştir. Böylece müziğin etkililiğinin daha fazla olacağını vurgulamıştır. Başta müziğin etkisine ilişkin duyulan bu şüphelerden sonra, yapılan bilimsel araştırmalar sonucunda müziğin insanoğlu üzerinde çeşitli düzeylerde yoğun bir etkisinin olduğu bilimsel olarak saptanmış ve bundan hareketle müzikle tedavinin yaygın tedavi yöntemleri içine girmesi gerektiği vurgulanmıştır. Özellikle 1990 lı yıllardan sonra müzikle tedaviye ilişkin yapılan yoğun deneysel araştırma sonuçları müzikle tedavinin, insanların fizyolojik ve psikolojik rahatsızlıklarının giderilmesinde tek başına önemli bir rol oynadığını ispatlamıştır (MacRea, 1992: 395). Horowitz (2004), yaptığı araştırmada, son yıllarda yapılan müzikle tedaviye ilişkin çalışmaları incelemiş ve müziğin insan sağlığı üzerinde olumlu sonuçlar doğurduğunu; insanların faaliyetlerini etkilediğini ve bilişsel anlamda insanlara pozitif yönde etki ettiğini saptamıştır. Müziğin insanlar üzerine olan bu etkileri, onu daha geniş alanlarda kullanmaya itmiştir. Özellikle sadece psikolojik rahatsızlıklar değil birçok alandaki diğer rahatsızlıkların tedavisinde de müzik sıkça kullanılmaya başlanmıştır. Müziğin öfke, kaygı ve psikolojik rahatsızlıklara olumlu yönde etki ettiği yapılan birçok deneysel çalışmada saptanmıştır. Müziğin bu olumlu etkileri görüldükçe, özellikle modern psikolojinin bu alana önem vermesi ile birlikte müzikle terapi alanında bilimsel çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. Müzikle terapinin hastalıkları iyileştirmek amacıyla bilimsel bir metot olarak kullanılmaya başlanması 1900 lü yılların başlarına dayanır. Biraz daha eskiye gidildiğinde müzikle terapiyi kliniğe ilk olarak sokmaya çalışanlardan birinin, tanınmış nörolog Philipe Pinel olduğu görülmüştür de Fransa da Pinele henüz genç yaşında iken, ihtilal komitesi tarafından iki büyük kilise

23 4 hastanesindeki elli akıl hastasını güneşe çıkarmak ve ayak zincirlerini kırmak izni vermiştir. İlk defa bu girişimde bulunan Pinel, sonradan Bicetre Hastahanesinde çalışırken de moral tedavisi içine müziğin de sokulmasını teklif etmiştir. Daha sonraları Dr. Willer Van de Wall, Amerika da müzikle tedavide ilk adımı atanlardandır yılında Pennsylvania ve Newyork eyaletlerinin hastane ve hapishanelerinde, müziğin insan ruhu üzerindeki etkilerini araştırmıştır. Tüm bu çabalara rağmen Altshuler, 1947 de Michigan Devlet Hastanesinde müziği bir tedavi programına ancak sokabilmiştir. Altshuler i 1948 de Ainlay, 1950 de Mann, 1955 de Blair, 1956 da Gilliland ve 1957 de Shervin izlemiştir (Güvenç, 1985: 13). Bu gelişmelerin yanı sıra müzikten terapi amaçlı faydalanmak kültürden kültüre farklılık göstermiştir. Çünkü müzik bir kültürün ürünüdür ve o kültürü oluşturan bireylerin sevinç, mutluluk, acı, keder vb. duygularıyla o toplumun müzik biçimi oluşur. Durum böyle olunca insanlar çoğunlukla kendi kültürüne ait müziklerden daha çok hoşlanırlar ve kendi kültürlerinin müziği onlar üzerinde daha fazla etki bırakır. Bu nedenle müzikle terapide kullanılan yöntem ve müzik türleri de bu bağlamda toplumdan topluma farklılaşmaktadır. Bu durum dünyanın her yerinde aynıdır. Müzik terapistleri tedavi etmek istedikleri rahatsızlığa uygun yöntemi bir anlamda, biraz da kendi öznelliklerinden bir şeyler katarak uygulamaktadırlar. Ama ne olursa olsun merkezde yine müziğin olması kaçınılmazdır. Amerika da yapılan bir araştırmada müzik terapisi alanında uzman olarak tanınan terapistlerin % 48 nin Amerikan müzikle tedavi yöntemlerini kullandıkları ortaya konulmuştur (Register, 2002: 305). Sonuçta müzikle tedavi yöntemlerinin terapistten terapiste farklılık göstermediğini, ancak kültürler arası bazı farklılıkların oluşabileceğini ama hangi yöntem olursa olsun tedavinin merkezinde müziğin olduğunu unutmamak gerekmektedir. Bundan dolayı terapist, müzikle tedavi yöntemini belirlerken içinde bulunduğu şartları iyi bir şekilde analiz etmek zorundadır. Bu çerçeveden bakıldığında özellikle psikolojik rahatsızlıkların tedavisinde kullanılan müzikle terapi uygulamalarının birbirlerinden çok farklılaşmadığı görülmüştür. Yapılan bu çalışmaların içeriğine bakıldığında müziğin insanlardaki kaygı, öfke, stres, depresyon gibi rahatsızlıkların tedavisinde sıkça kullanıldığı saptanmıştır.

24 5 Hatta şizofreni, alzheimer, kanser, otizm, beyin felci gibi rahatsızlıkların tedavisinde bile müziğin önemli oranda tedavi edici rolü olduğu saptanmıştır. Psikolojik rahatsızlıkların tedavisinde kullanılan müzikle terapi uygulamalarının büyük bir çoğunluğunu yurt dışında yapılan çalışmalar oluşturmaktadır. Ülkemizde müzik terapiye ilişkin deneysel çalışmaların henüz tam anlamı ile yerleştiğini söylemek, yapılmış çalışmaların azlığından da anlaşılacağı üzere mümkün değildir. Ancak yurt dışında bu alanın çok daha önceden fark edildiği yapılan incelemelerde görülmüştür. Örneğin, yurt dışında müzikle terapi ile ilgili olarak ilk panel 1937 yılında New York şehrinde yapılmıştır. Amerikan halkının o dönemde yaşadığı bunalımdan müzikle terapi çalışmaları ile nasıl kurtulacağı ve müziğin yerlilerde, hapishanede yatanlarda ve hastalarda nasıl kullanılacağına ilişkin bildiriler bu panelde araştırmacılar tarafından sunulmuştur (Davis, 1997:68). Yurt dışında müzikle terapi alanındaki bilimsel gelişmeler ancak ülkemizde yeni yeni yerleşmeye başlamıştır. İçinde barındırdığı duygu yükleri, eğitim hedefleri ve eğitsel yöntemleri açısından çok zengin ve bir o kadar da bakir bir alan olan müzikle terapi, hak ettiği ilgiyi günümüzde bilimsel anlamda henüz bulamamıştır. Bu çerçeveden bakıldığında bu çalışmanın öneminin yeniden ortaya çıktığı görülmektedir. Ülkemizde, şu ana kadar müzikle terapi alanında yapılan çalışmaların içeriğine bakıldığında üniversitelerin sosyal bilim dallarında daha çok müzikle terapiye ilişkin kuramsal ve tarihsel araştırmaların yapıldığını görmekteyiz. Sosyal bilimlerde müzikle terapiye ilişkin hiçbir deneysel çalışmanın olmaması, bu alanın ülkemizde henüz tam anlamı ile incelenmeye başlanmadığı hakkında bize bilgi vermektedir. Bu eksiklikten dolayı, yapılan bu çalışma, ülkemizde sosyal bilimler alanında müzikle terapi ile ilgili yapılmış ilk deneysel çalışma olma niteliğini taşımaktadır. Bunun yanı sıra ülkemizde müzikle terapiye ilişkin üniversitelerin sağlık bilimlerinde az da olsa deneysel çalışmaların yapıldığı görülmüştür. Sağlık bilimlerinde müzikle terapiye ilişkin ilk çalışmayı yapan kişi olarak karşımıza çıkan Güvenç (1985) anksiyete nevrozu olan hastaların tedavisinde müziği kullanmıştır. Ülkemizde müzik terapi ile ilgili bilimsel alanda yapılmış çalışmaların ayrıntıları 2. bölümde verilmiştir. Yukarıda anlatılan bilimsel çalışmaların yanı sıra Türkiye de müzikle terapi tarihi ve müzikle terapinin nasıl yapıldığına ilişkin yazılmış kitaplar da mevcuttur. Çoban (2005), Ak (2006), Turabi (2005) ve Doğan nın (2006) müzikle terapinin tarihsel

25 6 gelişimi, müzikle terapi yöntemleri ve müzikle terapinin uygulama safhaları gibi önemli konulara ilişkin inceleme ve araştırmalarının bulunduğu kitaplar bu alanda yapılmış çalışmalar olarak karşımıza çıkmıştır. 1. Problem Cümlesi Bu araştırmanın temel problemi, müzikle terapinin lise ve üniversite öğrencilerindeki sınav kaygısına, öfke düzeyine ve psikolojik belirtileri üzerine etkili olup olmayacağını ortaya koymak ve uygulanan müzikle terapi işleminin kısa süreli ve uzun süreli etkilerini deneysel yolla test etmektir. 2. Alt Problemler 1. Ney müziğinin lise ve üniversite öğrencilerinin öfke, sınav kaygısı ve psikolojik belirtileri üzerine bir etkisi var mıdır? 2. Klasik Türk müziğinin lise ve üniversite öğrencilerinin öfke, sınav kaygısı ve psikolojik belirtileri üzerine bir etkisi var mıdır? 3. Klasik Batı müziğinin lise ve üniversite öğrencilerinin öfke, sınav kaygısı ve psikolojik belirtileri üzerine bir etkisi var mıdır? 3. Denenceler 1. Ney müziği ile terapi yapılan üniversite ve lise öğrencilerinin öfke, sınav kaygısı ve psikolojik belirti durumlarında kontrol grubunda bulunan öğrencilere oranla olumlu yönde bir değişim olacaktır. 2. Klasik Türk müziği ile terapi yapılan üniversite ve lise öğrencilerinin öfke, sınav kaygısı ve psikolojik belirti durumlarında kontrol grubunda bulunan öğrencilere oranla olumlu yönde bir değişimtır. 3. Klasik Batı müziği ile terapi yapılan üniversite ve lise öğrencilerinin öfke, sınav kaygısı ve psikolojik belirti durumlarında kontrol grubunda bulunan öğrencilere oranla olumlu yönde bir değişim olacaktır. 4. Ney müziği, Klasik Türk müziği ve Klasik Batı müziği terapi işleminden sonra oluşan bu olumlu değişim müzikle terapi seanslarının bitiminden sonraki izleme ölçümlerinde de aynı seviyede kalacaktır.

26 7 4. Sınırlılıklar 1. Bu araştırma Atatürk Üniversitesi nde çeşitli fakültelerde öğrenim gören öğrenciler ile Milli Eğitim Müdürlüğü Erzurum Spor Lisesi nde okuyan öğrencilerle sınırlıdır. 2. Bu araştırmada incelenen, katılımcıların psikolojik durumları, öfke durumları ve sınav kaygı durumları, Kısa Semptom Envanteri, Sınav Kaygısı Ölçeği ve Sürekli Öfke-Öfke Tarz Ölçeğinin ölçtüğü niteliklerle sınırlıdır. 5. Sayıtlılar 1. Katılımcılar (deneye katılan kontrol ve deney gruplarındaki denekler) Kısa Semptom Envanterini, Sınav Kaygısı Ölçeğini ve Sürekli Öfke-Öfke Tarz Ölçeğini her uygulamada içtenlikle yanıtlamışlardır. 2. Araştırmada kullanılan veri toplama araçları, ölçülmek üzere hazırlandığı özellikleri ölçebilme gücüne sahiptir. 6. Tanımlar Müzikle terapi: Müzikal seslerin ve melodilerin fizyolojik ve psikolojik etkilerini çeşitli ruhsal bozukluklara göre ayarlamak suretiyle düzenli bir metot altında yapan bir terapi aracıdır (Ak, 2006:220). Somatizasyon: Bireyin saldırgan dürtülerinin kişinin kendi organlarına yönelmesi durumuna Somatizasyon denir (Geçtan, 1993:104). Obsesif kompulsif bozukluk (OKB): Sıkıntıya neden olan tekrar edici düşüncelere obsesif bozukluk, aynı şekilde anksiyeteye neden olan, yapmaktan kendini alıkoyamadığı, tekrar eden davranışlara da kompulsif bozukluk denir (Akbaba, 2004:107). Kişiler arası duyarlık: Kişiler arası duyarlık alt testi, bireyin kendini başkaları ile karşılaştırdığında, kişisel yetersizlik ve küçüklük duygularına kapılarak kişiler arası ilişkilerinde kendini küçük görmesi, zorluk çekmesi, rahatsızlık hissetmesi gibi olumsuz beklentileri ifade etmektedir (Kök, 1996:4). Depresyon (Çökkünlük): Derin üzüntülü bir durum içinde, konuşma ve hareketlerde yavaşlama ve durgunluk, değersizlik, küçüklük, güçsüzlük,

27 8 isteksizlik, karamsarlık duygu ve düşünceleri ile fizyolojik işlevlerde yavaşlama gibi belirtileri içeren bir sendromdur (Öztürk, 1997:225). Anksiyete: Güçlü bir beklenti, dürtü ve isteğin amacına ulaşamayacak gibi göründüğü durumda beliren bedensel gerginlik ve ruhsal tedirginlik durumudur (Köknel, 1999:14). Hostilite (öfke ve düşmanlık): Kızma, huzursuz olma, karşı koyma, saldırganlık, sinirlilik ve öfke hâli gibi özellikleri yansıtır. Fobik anksiyete: Belirli bir nesne ya da duruma karşı duyulan yoğun korku ile belirlenir. Tehlikenin yoğunluğu, tehlikeli olduğu varsayılan durumla orantısızdır. Psikotizm: Bu boyut insanlardan, ilişkilerden giderek bir soyutlanma meydana gelip dramatik belirtilere doğru aşamalı bir gidişi göstermektedir. İçe kapanmak izole olmak gibi. Ek skalalar: Uyku, iştah bozukluğu ve suçluluk duyguları ile ilgili belirtileri ortaya çıkarmaktadır. Paranoid düşünce: Diğer insanları temelde sahtekâr, üç kâğıtçı, manipülatif olarak görme, diğer insanların kendi işlerine karıştıklarına, kendilerini aşağıladıklarına inanma ve diğer insanların arkalarından gizli işler çevirdiklerine inanma durumudur (Savaşır ve diğ., 1998: 188). Öfke: Engelleme karşısında ortaya çıkan aşırı, ölçüsüz, gereksiz bir saldırganlıktır (Köknel, 1999: 61). Kuruntu boyutu: Sınav kaygısının bilişsel boyutudur. Başarısızlığın sonuçlarını düşünmek, başarmak için yeteneği hakkında kuşkuya düşmek gibi içsel konuşmaları içerir (Liebert ve Morris, 1967: 975). Duygusal boyutu: Sınav ortamında kaygı ile ilgili fizyolojik reaksiyonlardır. Hızlı kalp atışları, terleme, üşüme, kızarma, sararma, mide bulantıları, sinirlilik ve gerginlik gibi bedensel yaşantılar, duygusallık belirtileri olarak kabul edilir (Liebert ve Morris, 1967: 975).

28 9 7. Kısaltmalar AMTB BF GIM KBM KSE KTM NM MT SKÖ SÖÖTÖ UMTB : Amerikan Müzik Terapi Birliği : Bilgi Formu : Sözlü Yönlendirme İle Destekli Müzik Terapi : Klasik Batı Müziği : Kısa Semptom Envanteri. : Klasik Türk Müziği : Ney Müziği : Müzik Terapi : Sınav Kaygısı Ölçeği. : Sürekli Öfke-Öfke Tarz Ölçeği : Ulusal Müzik Terapi Birliği

29 10 BİRİNCİ BÖLÜM 1. KURAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR Bu bölümde, müzikle tedavi tarihi, müzikle terapinin psikolojideki yeri ve müzikle terapi yöntemleri, müzikle terapinin psikolojik ve fizyolojik rahatsızlıkların tedavisinde nasıl kullanıldığına ilişkin kuramsal bilgilerin yanı sıra müzikle terapiye ilişkin yurt dışında ve yurt içinde yapılmış çalışmalar hakkında bilgiler verilmektedir Kuramsal Çerçeve Müzikle tedavinin tarihçesi Musik kelimesi ilk defa İÖ 476 da Pindar ın odesinde lirik güftede adı geçmiştir (Doğan, 2006:11). Nasıl uygulandığı tam anlamı ile bilinmese de Orta Çağdan daha eski zamanlarda bile müziğin iyileştirici ve sakinleştirici niteliklerinin kullanıldığı bilinmektedir. Bu bilgiyi açık bir şekilde İncil kaynaklı bazı yazılarda, eski medeniyetlere ait tarihi yazıtlarda görebiliyoruz. Örneğin Mısır, Çin, Hindistan, Yunan, Roma medeniyetlerinin tarihi yazıtlarında bu bilgiler mevcuttur (Ak, 2006:224). Eski çağlarda hastalıkların iyileştirilebilmesi için çeşitli tedavi yollarını denemiş olan insanoğlu, bilgilerinin ve inançlarının ışığında, müziğin de hastalıkların tedavisinde etkili olabileceğini düşünmüş ve kullanmıştır. Çünkü insanlar müziğin rahatlatıcı, yaşama renk katan ve insanın ruh sağlığında tartışılmış bir işlevi olduğuna inanmışlardır (Altınölçek, 2004: 1). Bilinen tarihin ilk dönemlerinde insanlar, bir şeyi anlamadıkları zaman onun büyülü ve esrarlı olduklarını düşünürlerdi. Sesleri de tabiattaki ruhların sesleri olarak nitelendirir ve davul çalarak veya başka sesler çıkararak ruhlara ulaştıklarına inanırlardı. Şamanlar bir nevi hastalık etkeni olarak düşündükleri kötü ruhların, hastaların bedenlerini terk etmesi için büyü yaparlardı. Hastalıkların tedavisinde söylenen şarkılar, çalınan müzik, ritim ve yakılan tütsüler hep kötü ruhları kovmak için yapılırdı (Çoban, 2005: 35). Buna ek olarak beden ve ruh arasındaki ilişkiler konusunda ilk izlenimler, daha çok mistik unsurlarla karışmış ve kapalı bir halde Eski Çin ve Hint felsefelerinde yer almıştır. Sonraları Batı ya kayan bu anlayış, Akdeniz ve Ege de daha verimli bir ortam bulmuştur. Bilhassa Mısır daki Memfis tapınağı yanında bulunan hekim-filozof

30 11 İnhotep in mezarı, uzun yıllar bir tedavi merkezi olarak, dertlerine çare arayan hastalar tarafından ziyaret edilmiştir. Yunanistan, Batı Anadolu ve Ege Adaları nda bulunan iki yüz kadar Asklepion tapınağı, tedavi merkezleri olarak insanlara hizmet vermekteydi. Genellikle güneşli ve havadar olan, akarsular civarında yer alan bu merkezlerde hastalar, yeraltındaki karanlık dehlizlerden gelen müzik ve su sesleri ile aynı zamanda rahiplerin vaaz ve nasihatleriyle tedavi edilmeye çalışılırdı (Turabi, 2005:15). Eski Yunan da ise her türlü erdemin esası sayılan müzik, ruhun arınması ve eğitimde büyük bir etken olmasının yanı sıra, sıkıntılara karşı bir avuntu ve hastalıklardan kurtulmada da en önemli unsurdu. Eski Roma da ise sara, konuşamama, histeri nevrozu gibi hastalıkların yanı sıra böcek sokmaları, kanamalar, mikrobik hastalıklar ve ağrılar için de müziğin tedavi maksatlı kullanıldığı bilinmektedir (Turabi, 2005:16). Orta Asya Türkleri nde ise pentatonik (beş seslilik) bir karakter arz eden müzik, kopuz veya saz kullanılarak tedavi etme, güç verme, sakinleştirme, birlik-beraberlik duygularını arttırma, orduyu sevk etme ve düşmana karşı cesaretlendirme gibi amaçlara hizmet etmiştir. İslam dünyasında müzik genel anlamda Emeviler döneminde içtimai hayata girmiş, bir meslek statüsünde değerlendirilmiş, müzisyenler toplumda takdire mazhar olmuş ve saygı görmüşlerdir. Abbasiler döneminde ise müzik, icra anlamında aynı konumunu muhafaza ederken; bu dönemde kurulan Beytü l-hikme lerin öncülüğünde gerçekleşen tercüme faaliyetleri neticesinde İslam dünyası, müzik nazariyatı ile ilgili ilmi eserlerle tanışmaya başlamışlardır (Turabi, 2005:17). Eski çağlarda yapılan bu uygulamaların devamında müzikle terapiyi kliniğe ilk olarak sokmaya çalışanlardan biri, tanınmış nörolog Philipe Pinel dir de Fransa da Pinele henüz genç yaşında iken, ihtilal komitesi tarafından iki büyük kilise hastanesindeki elli akıl hastasını güneşe çıkarmak ve ayak zincirlerini kırmak izni vermiştir. İlk defa bu girişimde bulunan Pinel, sonradan Bicetre Hastahanesinde çalışırken de moral tedavisi içine müziğin de sokulmasını teklif etmiştir (Güvenç, 1985:13). Buna ek olarak Dr. Willer Van de Wall, Amerika da müzikle tedavide ilk adımı atanlardandır yılında Pennsylvania ve Newyork eyaletlerinin hastahane ve hapishanelerinde, müziğin insan ruhu üzerindeki etkilerini araştırmıştır. Tüm bu çabalara rağmen Altshuler, 1947 de Michigan Devlet Hastahanesinde müziği bir tedavi

31 12 programına ancak sokabilmiştir. Altshuler i 1948 de Ainlay, 1950 de Mann, 1955 de Blair, 1956 da Gilliland ve 1957 de Shervin izlemiştir (Güvenç, 1985:13). Müzikle terapinin gelişimi ile ilgili yapılan genel açıklamaların yanı sıra bu konu ile ilgili daha ayrıntılı bilgiler toplumların tarihsel gelişim seyirleri dikkate alınarak aşağıda anlatılmış ve bu toplumların müzikle tedaviye ilişkin yaptıkları çalışmalar aktarılmıştır İlkel kabilelerde müzikle tedavi İlkel kabilelerde müzik, basit bazı müzik aletleri ve yine basit üflemeli veya telli yaylı sazlar refakatinde vokal olarak icra edilmekteydi. İlkel insanlar bir şeyi anlamadıklarında onu esrarlı ve büyülü olarak kabul ediyordu ve bundan dolayı sesin tabiatüstü bir kaynağının olduğunu düşünüyorlardı. Özellikle ilkel kabilelerde insanlar yağmur, rüzgâr ve hayvan seslerini taklit ederek, bu seslerin kaynağı üzerinde bir hâkimiyet kurmaya çalışırlardı (Ak, 2006:17). Buna ek olarak ilkel insanlar, kötü ruh veya cin adı verilen varlıkların hastalıklara neden olduklarına inanırlardı. Bu kötü varlıklar; sihirbaz, hekim ve şamanların öncülüğünde gerçekleştirilen tedavi törenleriyle kontrol altına alınırdı. Müzik, dans, ritim ve şarkılar da bu tedavi törenlerinin vazgeçilmez öğeleriydi. Afrika kıtasındaki bazı kabileler bugün bile eski gelenek ve hayat tarzlarını sürdürmekte ve müziği çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanmaktadırlar. Örneğin, Zor ayini, Habeşistan da şeytan çıkarmak ve hastaların tedavisi için kullanılmaktadır. Kenya daki Molo kabilesinde ritmik danslar, sıçrama ve sallanma hareketlerinden oluşan trans ayini ile hastanın yarı ölü halde komaya girmesi sağlanır ve hasta ayılınca da iyileşmiş olduğuna inanılır (Gençel, 2006:698). Amerika nın Nevada ve California eyaletlerinde yaşayan Washo Peyote tarikatı üyeleri ise, vınlama, davul, çıngırak ve düdük seslerinden oluşan müzik ve titreşimleri kullanarak insanların ruh sağlığı üzerinde olumlu etkiler oluşturduklarını söylemektedirler. Diğer bir yandan Amerika daki Naskapi yerlileri orman içinde avlanmaya çıkmadan önce transa girebilmek için büyük bir ayin yaparak, müziğin ritmi ve yapılan dans ile transa geçmektelerdir. Bu trans sonucunda, bazı hayvanları yakalayabilmek için hypnotik güçlerini kullandıkları gibi, avlayacakları hayvanların kolaylıkla kendilerine teslim olacaklarına inanmaktadırlar (Gençel, 2006:698).

32 13 Yukarıda da anlatıldığı üzere ilkel kabilelerde yaşayan insanlar, bugün bile müziğin manevi bir yönünün olduğuna ve büyüsel anlamda tedavi edici özelliğinin bulunduğuna inanmalarından dolayı yaşantılarında müziğe ve müziği tedavi aracı olarak kullanan kişilere büyük değer vermektedirler Antik dönemlerde müzikle tedavi Ruhların ve büyünün egemen olduğu bir zamanda varlığını sürdürmeye çalışan antik dönemdeki insanlar, yakalandıkları hastalıkların metafizik güçlerden kaynaklandığına, bu nedenle de yalnızca büyünün yardımı ile bu dertten kurtulacaklarına inanmışlardır. Monoton bir ritim eşliğinde, hastanın bedenine girmiş olan kötü ruhun tepkilerine cevap olarak hızlı, yavaş, yumuşak veya sert melodilerle birlikte etkileyici sözlerin de eklenerek hastanın şifaya kavuşturulması, antik dönemde müzikle tedavinin temelini oluşturmuştur (Ak, 2006: 21) İbrani kaynaklarında müzikle tedavi Sami bir kavim olan İbranilerin, Sümer ve Hititlerin musikilerinden yararlandıklarını bazı tarihî olaylardan çıkarmak mümkündür. İskenderiyeli Kleman adlı tarihçi Hz. Musa nın bütün ilimleri ve özellikler tababetle musikiyi Mısırlılardan öğrendiğini yazmaktadır. İbraniler musikiyi daha çok mabet, savaş ve ruhani ayinlerde de ilahiler şeklinde kullanılmıştır ( Ak, 2006: 22). Yine İbrani kaynaklarında, hükümdar Saul ün histeriden meydana gelmiş sinirlilik ve hiddet halinin, Davut peygamberin rebap nağmeleri ile sona erdiğinden bahsedilir (Çoban, 2005: 36) Eski Yunan ve Romalılarda müzikle tedavi Eski Yunanlılar, müziği her türlü erdemin kaynağı sayarlardı. Onlara göre müzik, ruhun eğitilmesi ve arınmasında büyük bir etkendi. Hatta o devirde, "Paignio" adlı neşe ve sevinç ifade eden havalar, hastalıklardan kurtulma, dertlere karşı bir avunma şarkıları olarak kabul edilirdi. MÖ yıllarında yaşayan Pythagoras, mutsuzluk ve çabuk öfkelenmeyi melodilerle tedavi edebilmenin yolarını araştırmıştır. Hatta hastalıkların müzikle tedavi edilebilme fikrinin Pythagoras tarafından ortaya atıldığı söylenmektedir.

33 14 Tıbbın babası sayılan Hipokrat ın da 2400 yıl önce, hastalıkları ilahi söyleyerek tapınağa götürdüğü rivayet edilmiştir. Yunan filozof Sokrates'in öğrencisi Platon (Eflatun) da MÖ 400'lü yıllarda, müziğin ahenk ve ritim ile ruhun derinliklerine etki ederek, kişiye bir hoşgörü ve rahatlık verdiğini belirtmiştir. Platon, şarkıyı iyileştirici özelliği olan bir çare olarak kabul etmekle birlikte, şarkı olmaksızın hastaya uygulanan reçetelerin etkisiz olacağını da eklemiştir (Çoban, 2005:37). Ayrıca Yunan uygarlığında bir inanca göre hastalık durumunda kendisinden yardım istenen tanrı olan Apollon un, müzik gibi bir sanatın kontrolünü elinde tutması nedeniyle, kendisine hitap edebilmeleri amacıyla lir adı verilen bir çalgıyı insanların sıkıntılarını gidermek amacıyla onların hizmetine sunmuştur. İnanca göre Apollon, insanlara lir çalarak sıkıntılarını giderir ve onlara neşe verirdi. Apollon un oğullarından ve eski Yunanistan'ın ünlü bir müzisyeni olan Orphee nin de oldukça etkili şekilde lir çaldığı anlatılır. Özetle eski Yunanlılar, müziği her türlü erdemin esası sayarlardı. Onlara göre müzik ruhun eğitimi ve arınması yönünden büyük bir etkiye sahipti (Ak, 2006: 24). Eski Roma da Celsus ve Areteus da, müziğin ruh hastalıklarına iyi geldiği savunulmuştur. Eski Roma da müzik o kadar ön planda tutulmuştur ki sara, konuşamama, histeri nevrozu, böcek sokmaları, kanamalar, mikrobik hastalıklar ve ağrılar için müziğin kullanıldığı bazı kaynaklarda yazılıdır. Ayrıca Romalı ünlü hekim Asclepiadas, psikolojik sıkıntıları olan hastaları, müzikle tedavi ediyordu. Bunlara benzer olarak Roma döneminde birçok hekim bazı hastalıkların tedavisinde müziği kullanmıştır (Çoban, 2005: 37) Eski Çin de müzikle tedavi Eski Çin de Lo isimli bir gongun, kötü cinleri ve ruhları hastanın yanından kaçırdığına inanılırdı. Ünlü filozof Konfüçyüs, müziğin kişiler arası ilişkileri düzelten, gözlere parlaklık veren, kulakları keskinleştiren, kanın hareketlenmesine ve dolaşımını sağlayan bir yönünün olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca Konfuçyüs, müziğin tonlarının bir verimi olduğunu belirtmiştir. Neşeli seslerin ince ve yavaş, ruha rahatlık veren özelliğinin olduğunu belirmiştir (Ak, 2006: 34).

34 Eski Mısır da müzikle tedavi Eski Mısır da çeşitli çalgıların kullanıldığını, kayalara oyulmuş figürlerden anlamak mümkündür. Eski Mısır medeniyetinde tıbbın çok ileri gittiği, musikinin tıpta kullanımının da buna paralel geliştiği bilinmektedir. Kahire de bir hastahanede, hastalara ameliyattan önce müzik dinlettirilerek hastanın bundan güç kazandığına inanılırdı (Çoban, 2005: 38) Ortaçağ Avrupa sında müzikle tedavi Tarihe baktığımızda, Avrupa da Hıristiyanlığın yayılışından Rönesans ın başlangıcına kadar çok sınırlı müzikle tedavi uygulamalarına rastlarız. Batı kaynaklarında verilen bilgiler ya antik dönemlere veya Rönesans sonrası Avrupa ya aittir (Ak, 2006: 37). Ortaçağ Avrupa sında müziğin şeytan tarafından insanları dünyaya bağlamak ve günah işletmek için verildiğine inanan din adamları bulunmaktaydı. Bu anlayıştan ötürü Ortaçağ Avrupa sında akıl hastaları zincirlere bağlanmakta ve şeytanla işbirliği yaptığı gerekçesiyle diri diri yakılmakta idi (Çoban, 2005: 39). Diğer taraftan Protestanlığın kurucusu Luther, müziği ruhi bir tedavi aracı olarak görüyordu. Kendisi de iyi bir müzisyen olan Luther, şeytanın müzikten nefret ettiğinin söylüyor, müziği Tanrı nın bir hediyesi olarak kabul ediyordu. Daha sonraki yıllarda Luther gibi din adamları ayinlerde müziğin kullanılmasını sağladılar. Her dönemde olduğu gibi, Hıristiyan mistikleri de müziği seviyor ve tedavi amaçlı kullanıyorlardı (Çoban, 2005: 39) Eski Türklerde müzikle tedavi Türklerde müzik gelenek ve tarih olarak sosyal hayatın içinde olan bir fenomendir. MÖ III. ile II. binler arasında GUTİ, GUTU, KAS, KUT,. adları altında Asya dan Anadolu ya gelen Oğuzlar ın müziği, şaman müziğine kaynak gösterilmektedir (Güvenç, 1985:19) Ayrıca Türkler müzikle tedavi yöntemini ruh hastaları üzerinde ilk defa uygulayan uluslardan biridir. Batı uluslarının, tedavi yöntemi olarak ruh hastalarına işkence yaptıkları Orta Çağ da Türkler ruh hastalarını hasta olarak kabul etmiş, ruh

35 16 sağlığına, ruh hastalıklarına ve bunların tedavilerine büyük önem vermişlerdir. (Altınölçek, 1998: 59). Orta Asya döneminde kullanılan kopuz veya saz tedavi edici, iyi ruhları çağıran, kötü ruhları kovan önemli bir çalgı olarak kullanılmıştır. Ayrıca Altaylar ve kuzeyinde davullar da hasta tedavisinde ve dinî törenlerde özellikle şamanlar tarafından kullanılmıştır. Şaman her şeyden önce kendine özgü tekniğiyle, ruhu göklere yükselten veya yeraltına indiren bedenin vücuttan ayrıldığını hissettiren bir trans (aşkın) ustasıdır. Kendisi davul çalarak ruhları hükmü altına alır, ölülerle, şeytanlarla, cin ve perilerle irtibat kurarak hastalara şifa dağıtırdı. Daha sonra İslam dini tesiri ile Baksı adını alan tedavi eden hekimler Altay, Kaşgar, Kırgız Türklerinde ortaya çıkmıştır. Baksı, seans süresince müzik, şiir, taklit ve dansı sanatkâr bir biçimde birleştirerek hastayı iyileştirmeye çalışmıştır. Baksı kendisinden tamamen geçtiği zaman (trans) yaptığı dansın özellikle iyileştirici bir güce sahip olduğuna inanılmıştır. Yine Özbekistan da da pek meşhur olmasa da halkın içinde Kinne Yöyücüler yani nazar değen insanları tedavi edenler olmuştur. Onların da tedavileri, yine şarkı söyleyerek veya dans ederek şeytanı kişinin ruhundan kovmayı hedefleyerek olmuştur (Somakçı, 2003:132) İslam medeniyetinde müzikle tedavi İslam Medeniyeti tarihinde özelikle tasavvuf ekolü mensupları (sufiler) müzikle uğraşmış, müziği kullanmış ve savunmuşlardır. Sufiler, akli ve asabi hastalıkların müzik ile tedavi edildiğinden bahsetmişlerdir. Bu dönemde yaşamış büyük Türk-İslam âlimleri ve hekimleri Zekeriya ErRazi ( ), Fârâbi ( ) ve İbni-i Sina ( ) müzikle tedavinin bilhassa müziğin psişik hastalıkların tedavisinde nasıl kullanılacağına ilişkin ilmî esaslarını kurmuşlardır. Fârâbi, Musiki-ul-kebir adlı eserinde müziğin fizik ve astronomi ile olan ilişkisini açıklamaya çalışmıştır (Çoban, 2005: 38). Makamların ruha olan etkileri Fârâbi ye göre şöyle sınıflandırılmıştır: 1. Rast makamı: İnsana sefa (neşe-huzur) verir. 2. Rehavi makamı: İnsana beka (sonsuzluk fikri) verir. 3. Kuçek makamı: İnsana hüzün ve elem verir. 4. Büzürk makamı: İnsana havf (korku) verir. 5. Isfahan makamı: İnsana hareket kabiliyeti, güven hissi verir. 6. Neva makamı: İnsana lezzet ve ferahlık verir.

36 17 7. Uşşak makamı: İnsana gülme hissi verir. 8. Zirgüle makamı: İnsana uyku verir. 9. Saba makamı: İnsana cesaret, kuvvet verir. 10. Buselik makamı: İnsana kuvvet verir. 11. Hüseyni makamı: İnsana sükûnet, rahatlık verir. 12. Hicaz makamı: İnsana tevazu (alçakgönüllülük) verir (Ak, 2006: 132). Fârâbi Türk müziği makamlarının zamana göre psikolojik etkilerini de şu şekilde göstermiştir: 1. Rehavi makamı: Yalancı sabah vaktinde etkili 2. Hüseyni makamı: Sabahleyin etkili 3. Rast makamı: Güneş iki mızrak boyu iken etkili 4. Buselik makamı: Kuşluk vaktinde etkili 5. Zirgüle makamı: Öğleye doğru etkili 6. Uşşak makamı: Öğle vakti etkili 7. Hicaz makamı: İkindi vakti etkili 8. Irak makamı: Akşamüstü etkili 9. Isfahan makamı: Gün batarken etkili 10. Neva makamı: Akşam vakti etkili 11. Büzürk makamı: Yatsıdan sonra etkili 12. Zirefkend makamı: Uyku zamanı etkilidir (Altınölçek, 1998: 61). Büyük İslam bilgini ve filozoflarından İbn Sina ( ) Fârâbi nin eserlerinden çok yaralandığını ve hatta musikiyi de ondan öğrenerek tıp mesleğinde uyguladığını ifade etmiş ve şöyle demiştir: Tedavinin en iyi yollarından, en etkililerinden biri hastanın aklî ve ruhî güçlerini artırmak, ona hastalıkla daha iyi mücadele etmek için cesaret vermek, hastanın çevresini sevimli, hoşa gider hâle getirmek, ona en iyi musikiyi dinletmek ve onu sevdiği insanlarla bir araya getirmektir. İbni-i Sina ya göre ses varlığımız için zaruridir. Ahenkli bir düzen içerisinde, belirli bir şekilde ayarlanmış olan sesler, insan ruhu üzerinde çok derin tesirler yapar. Sesin etkisi insan sanatı ile zenginleştirilir. Yine İbni Sina ya göre, ses tonu değişiklikleri insanın ruh hallerini belirtir ve müzik bestelerini bize hoş gösteren şey işitme gücümüz değil, o besteden çeşitli telkinler çıkaran idrak yeteneğimizdir (Somakçı, 2003:132).

37 18 Sonuç olarak, İslam medeniyeti döneminde, Er-Razi, Fârâbi, İbn Sina gibi Türk- İslam hekimleri, psikolojik hastalıkların tedavisinde; ilaç ve müzikle tedavi yöntemlerini kullanmışlar, bu yöntemler, gerek Selçuklu gerekse Osmanlı hekimleri tarafından tatbik edilerek 18. yüzyıla kadar geliştirilmiştir (Somakçı, 2003:132) Osmanlı ve Selçuklu döneminde müzikle tedavi Büyük Türk ve İslâm bilgin ve hekimleri Ebubekir Râzi ( ), Fârâbi ( ) ve İbni-i Sina ( ), müzikle tedavinin, özellikle musikinin psişik hastalıkların tedavisindeki etkinliğinin bilimsel temellerini kuranlardandır. Fârâbi nin Kitab-al Mûsiki adlı bir eseri ve İbni-i Sina nın Necat ve Şifa gibi eserlerinde musiki bilimine ilişkin düşünceler bulunmaktadır. Selçuklu ve Osmanlı Türkleri nde müzikle tedavi bu üç büyük bilginin kurdukları temel ilkeler üzerinde geliştirilmiştir yılında Şam'da Türk asıllı Selçuklu Atabeği Nureddin Zengî nin kurduğu ve yapı olarak günümüze kadar ulaşan en eski Türk Tıbbiyesi Nureddin Hastahanesi nin ilk başhekimi Muhammed bin Abdullah al-bahili, aynı zamanda müzisyen olup, musikinin, hastalıkların tedavisindeki etkisini incelemiştir. İlk dönem Osmanlı hastahane ve tıbbiyelerinden 1399 yılında Bursa da kurulan Yıldırım Bayezit Dârüşşifası, 1470 de İstanbul da kurulan Fatih Dârüşşifası ve 1488 yılında hizmete açılan Sultan II. Bayezit Edirne Dârüşşifası, akıl ve ruh hastalarının ve diğer hastaların tedavilerinde musikiden yararlandıkları bilinen merkezlerimizdir (Kazancıgil, 1994). Osmanlı ve Selçuklu döneminde hizmet veren bu kurumlar kısaca şöyledir: Nureddin Hastahanesi İlk kez Selçuklu hükümdarı Dukak tarafından Şam da inşa ettirilmiş olan bu hastahane, hükümdar Nureddin in Şam ı ele geçirmesiyle onarılarak yeniden faaliyete geçirilmiş ve Nuredin Hastahanesi adını almıştır. Yapı olarak günümüze kadar ulaşan ve Türklerin en eski Tıp Fakültesi olan Nureddin Hastahanesi nde akıl hastaları için özel bir bölümün bulunduğu ve buradaki akıl hastalarının tedavisinde müziğinde kullanıldığı bilinmektedir (Gençel, 2006:700).

38 Fatih Darüşşifası İstanbul un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet in kendi ismiyle yaptırdığı Fatih Darüşşifası nda akıl hastaları tedavi edilir ve bu tedavide müzikten de yararlanılırdı. Ancak Fatih Darüşşifası nın herhangi bir kalıntısı günümüze ulaşamamıştır (Gençel, 2006:700) Edirne Darüşşifası (II. Bayezid Külliyesi) Osmanlı padişahlarından Sultan II. Bayezid tarafından 1484 yılında Edirne nin Tunca Nehri kenarına yaptırılan imaretin bir bölümünü darüşşifa oluşturmaktadır. Osmanlı Sultanı II. Bayezid in Edirne de 1848 de saray mimarı Hayrettin e inşa ettirdiği bu hastahane, akustiği ve merkezi planlaması ile müzik tedavisi düşünülerek inşa edilmiştir. Müzikle tedavi aslında Osmanlı Türk ruh hekimlerinin bir buluşu değildi. Fakat bilimsel çalışmaları ile ruh hekimliği alanında da, çağdaşlarına göre yüksek düzeye ulaşmış Osmanlı Türk ruh hekimleri, hastaların müzikle tedavisi konusunda bir hayli ileri gitmişlerdi. Edirne Darüşşifası bilinen ilk hastahane olması bakımından, Rönesans devrinde ve hastahane tarihinde bir eşi daha olmayan Türk psikiyatrisi ve medeniyetinin eşsiz bir abidesidir (Gençel, 2006:701). Evliya Çelebi ye göre; müziğin insan ruhu üzerindeki olumlu etkisi konusunda yeterli bilgi ve deneyime sahip darrüşşifanın hekimbaşısı, hastalarına önce çeşitli makamlar dinletiyor, kalp atışlarının hızlanıp ya da yavaşladığına bakıyor, yararlandıkları uygun melodiyi belirliyor, şikayetleri ve benzer hastalıkları bir araya getiriyor, darüşşifanın müzik ekibine haftanın belirli günlerinde konserler düzenlettiriyordu. Evliya Çelebi, zihni açma ve hafızayı güçlendirmede İsfehan, aşırı hareketli, heyecanlı hastaları sakinleştirmede Rehavi, sıkıntılı, karamsar, durgun ve neşesiz hastaları da iyileştirmede Kuçi makamının iyi geldiğini seyahatnamesinde belirtmiştir. Evliya Çelebi darüşşifa ile ilgili yorumlarında söyle demiştir: Merhum Bayezit hazretleri külliyesinde hastalara deva, dertlilere şifa olmak üzere on adet hanende (şarkı okuyan) ve sazende (saz çalan) genç erkek tayin etmiş ki, üçü hanende, biri neyzen, biri kemancı, biri musikarcı, biri anturcu, biri çengi, biri çeng santurcu, biri udcu olup haftada üç kere gelerek hastalara ve delilere musiki faslı ederler. Doğrusu musiki ilminde neve, rast, dügah, segah, çargah, suzinak makamları onlara mahsustur. Bütün saz ve makamlarda ruha gıda vardır.

39 20 Kuruluş yıllarında her türlü hastanın bakıldığı Edirne Darüşşifası, daha sonraki yıllarda sadece akıl ve ruh hastalarının tedavi edildiği bir merkez durumuna gelmiştir. Darüşşifa da hastaların müzikle tedavinin dışında su sesi ve güzel kokular da tedavide etkin şekilde kullanılmıştır (Gençel, 2006:967) Gevher Nesibe Şifahanesi Anadolu da yapılmış tıp medreseleri içinde en seçkini ve en erken tarihli olanı Gevher Nesibe Sultan adını taşıyan Tıp Medresesi ve Şifahanesi dir. Gevher Nesibe, sadece tıp okulu şeklinde değil, hamamı ve diğer üniteleri ile birlikte bir tıp külliyesi şeklinde planlanmıştır. XIII. asırda, Gevher Nesibe Şifahanesi nde, tıp eğitimi, kışlık dershanede teorik, ve şifahanede de hasta başında pratik olarak yapılmıştır. Poliklinikteki hastaların yataklarının bir tarafında bir çıngırak, diğer tarafında ise aydınlatmak için bir kandil bulundurulmuştur. Kayseri Darüşşifası kadrosunda en az iki dahiliyeci, iki cerrah, bir eczacı, başhekim ve başhekim yardımcıları, danışmendler, asistanlar bulundurulmuş, akıl hastaları da kabul edilip, ayakta veya onsekiz odalı Bimarhane de musiki, telkin ve sıcak su ile tedavi edilmişlerdir. Gerçekten de odalar arasında ses koridorları bulunmuş ve ayrıca da Bimarhane nin içinde bir de Selçuklu hamamı bulunmuştur. Türklerde akıl hastalıklarının, ilk defa müzikle tedavilerinin Selçuklular devrinde, Gevher Nesibe Bimarhanesi nde başlatıldığı gerçeği ortaya çıkarılmıştır (Bayraktar, 1998:1) Yirminci yüzyıldan günümüze müzikle tedavi Müzikle terapi çalışmalarının özellikle 20. yy ın sonlarında Batıda çok ciddi gelişmeler gösterdiği görülmüştür. Yapılan incelemelerde bu çalışmalar klinik çalışmalar olduğu gibi klinik olmayan çalışmalar olarak da karşımıza çıkmaktadır. Deneysel anlamda müzikle tedavinin nitel ve nicel araştırmalarda da kullanıldığı ve özellikle tıbbi işlem sırasında ve sonrasında hastaların fiziksel ve psikolojik durumlarını düzeltmeye yönelik olarak kullanıldığı görülmüştür (Rogers, 1995: 12) lü yıllara kadar müzikle tedavi ile ilgili klinik uygulamalar ABD de de sınırlıydı ve bu alan çok izole edilmişti. Müzikle tedavinin gelişiminde önemli sayılacak olaylar 19. yy ın son çeyreğinde gerçekleşmiştir. Bu çalışmalar daha sonra müzikle tedavinin 20. yy da gelişmesine öncülük edecek olaylar olarak karşımıza çıkmaktadır.

40 yy ın başlarında müzikle tedavi alanında eğitim görmüş ve tedavi alanında uzmanlaşmış olan Ava Agusta Vescelius, Isa Maud Ilsen ve Harriet Ayer Seymour, müzikle tedavi yoluyla zihinsel ve fiziksel hastalığı olanların tedavi edilebileceğini belirterek müzikle tedaviyi kliniğe sokmaya çalışmışlardır (Davis, 1993: 34). Yine psikolog ve müzikle tedavinin öncülerinden sayılan Altshuler 1938 de Detroit s Eloise Hastahanesinde zihinsel engelli insanların tedavisinde müzikle tedavi programını başlatmıştır. Uyguladığı bu tedavi programında Altshuler psikoanalitik teknikler ile müzikle tedavi metotlarını (özellikle geniş gruplara hitap edecek şekilde) birleştirmiştir (Davis, 1993: 247). Ayrıca Juliete Alvin 1969 da Japonya da müzikle tedavinin yerleşmesi ve gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Alvin, Japonya ya yaptığı ziyaretinde müzikle tedavi ile ilgili seminerler yapmıştır. Daha sonraları asistanlarının yaptığı araştırmaları devam ettirmesi ile Japonya da müzikle tedaviyi bir tedavi yöntemi olarak yerleştirmeye çalışmış ve bu yöntem benimsenmeye başlanmıştır (Haneishi, 2005: 273). Müzikle tedaviye bireysel anlamda yapılan bu bilimsel katkıların yanı sıra müzikle tedavinin üniversite eğitiminde yer almasına, öğrencilerin bu alanda eğitilmesine, klinik pratiğin sağlamlaştırılmasına 20. yy ın başlarında önem verilmeye başlanmıştır. Bu anlamda ilk olarak Kolombiya Üniversitesi 1919 da müzikle tedavi kursu açmıştır. Ancak resmî müfredatın üniversiteye yerleşmesi 1952 de olabilmiştir (De I Etoile, 2000: 71). Müzikle tedavi ile ilgili ilk panel ise 1937 yılında New York şehrinde yapılmıştır. Amerikan halkının o dönemde yaşadığı bunalımdan müzikle tedavi çalışmaları ile nasıl kurtulacağı ve müziğin yerlilerde, hapishanede yatanlarda ve hastalarda nasıl kullanılacağına ilişkin bildiriler bu panelde araştırmacılar tarafından sunulmuştur (Davis, 1997: 68). Daha sonraları müzikle tedaviyi daha bilimsel ve profesyonel bir yöntem olarak bilim dünyasına katmak amacıyla Müzik Terapi Dergisi yayımlanmaya başlanmış ve bu derginin yayımlanması sayesinde 1948 de Uluslararası Müzik Konseyi kurulmuştur. Müzik Terapi Dergisi nden elde edilen veriler doğrultusunda müzikle tedavi alanında uzmanlaşma konusunda bilimsel incelemeler yapılmış, müzikle tedavi seanslarının işleyişi ve uygulanacak materyallerinin nasıl olması gerektiğine ilişkin çalışmalar yapılmıştır (Solomon, 1993: 3).

41 22 Yapılan bu çalışmalar daha sonraları kolej ve üniversitelerde tedavi amaçlı müziğin nasıl kullanılacağına ilişkin programların geliştirilmeye başlanmasına yol açmıştır de müzik terapistleri profesyonel bir organizasyon yapısıyla işbirliği içine girmişlerdir. Bu profesyonel organizasyonun yaptığı çalışmalar Ulusal Müzik Terapi Birliği nin (UMTB) oluşmasını sağlamıştır yılında UMTB diğer terapi birlikleri ile birleşerek güç kazanmış ve Amerikan Müzik Terapi Birliği (AMTB) oluşturulmuştur. Ülkemizde yapılan çalışmaların içeriğine bakıldığında üniversitelerin sosyal bilim dallarında daha çok müzikle tedaviye ilişkin kuramsal ve tarihsel araştırmaların yapıldığını görmekteyiz. Sosyal bilimler alanında müzikle tedavi alanında hiçbir deneysel çalışmanın olmaması, bu alanın ülkemizde henüz tam anlamı ile incelenmeye başlanmadığı hakkında bize bilgi vermektedir. Ancak müzikle tedaviye ilişkin üniversitelerin sağlık bilimleri alanında az da olsa deneysel çalışmaların yapıldığı görülmüştür. Ülkemizde müzikle tedavi alanında bilimsel alanda yapılmış çalışmaların ayrıntıları aşağıda verilmiştir Müzik ve psikoloji Birçok rahatsızlığın tedavisinde kullanılan müzik, insanlardaki sinir sistemi üzerinde de psikolojik bir etkiye sahiptir. İnsan zihninin müzikal farklılıkları, değişimleri ve benzerlikleri ayırt etme yeteneği bulunmaktadır. İşte zihnin bu özelliğinden dolayı onun müzikal uyarıcılardan olumlu veya olumsuz etkilenmesi de kaçınılmazdır (McAdams and Matzkin, 2001: 62). Brust (2001) müzikal faktörlerin insanın sinir sistemi üzerinde olumlu veya olumsuz etki yaratabileceğini belirtmiş ve müzikal bileşenlerin insan beyninin hem sol hem de sağ yarım kürelerine etki edebilme özelliğinin bulunduğunu ifade etmiştir. Müzik tıpkı konuşmada olduğu gibi toplulukların sosyal yaşantısı sonucu oluşmuştur. Kültürden kültüre farklılık göstermesine rağmen dilde olduğu gibi müzikte de kültürler birbirlerini etkilemişlerdir (Cross, 2001,s;28). Aynı zamanda müzik, tarih boyunca bir tedavi aracı olarak kullanılmış ve bu nedenle sürekli merkezi bir role sahip olmuş ve bazı klinik semptomları direkt ve endirekt yoldan tedavi etme aracı olarak kullanılmıştır (Kemper ve diğ, 2005:282).

42 23 Ancak müzikle tedavinin tek başına psikolojik rahatsızlıkların tedavisinde kullanılması hususunda ilk etapta terapistler ve tıp doktorları isteksiz davranmışlardır. Schmidts (1994), müzik terapistlerinin çoğunun sadece zihinsel ve duygusal problemler üzerine yoğunlaştıklarını ifade ederek müzikle tedavinin diğer tedavi yöntemlerine eşlik edecek şekilde kullanılması gerektiğini ifade etmiştir. Böylece müziğin etkililiğinin daha fazla olacağını vurgulamıştır. Başta müziğin etkisine ilişkin duyulan bu şüphelerden sonra, yapılan bilimsel araştırmalar sonucunda müziğin insanoğlu üzerinde çeşitli düzeylerde yoğun bir etkisinin olduğu bilimsel olarak saptanmış ve bundan hareketle müzikle tedavinin yaygın tedavi yöntemleri içine girmesi gerektiği vurgulanmıştır. Özellikle 1990 lı yıllardan sonra müzikle tedaviye ilişkin yapılan yoğun deneysel araştırma sonuçları müzikle tedavinin, insanların fizyolojik ve psikolojik rahatsızlıklarının giderilmesinde tek başına önemli bir rol oynadığını ispatlamıştır (MacRea, 1992: 395). Horowitz (2004), yaptığı nitel araştırmasında, son yıllarda yapılan müzikle tedaviye ilişkin araşmaları incelemiş ve müziğin insan sağlığı üzerinde olumlu sonuçlar doğurduğunu; insanların faaliyetlerini etkilediğini ve bilişsel anlamda insanlara pozitif yönde etki ettiğini saptamıştır. Tıp literatüründe müzikle tedavide hangi müziğin tedavi için uygun olduğu tartışılmaktadır. Müziğin doğası, orijini, hastanın tercih ettiği müziğin türü, hafif veya klasik müzik olması gibi etmenler müziğin etkili olup olmayacağını belirler. Müziğin daha önce bir hastalığın tedavisinde kullanılmış olması ve test edilmiş olması bu etkiyi arttırır. Ayrıca müziğin terapist olmaksızın tek başına kullanılması etkisini kısıtlamaktadır (Reinhardt, 2000: 60). Sonuç olarak her türlü müziğin insan psikolojisi üzerinde olumlu veya olumsuz bir etki bırakma özelliğine sahip olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu etkinin olumlu veya olumsuz olması müziğin hangi rahatsızlıkta ne şekilde etki ettiğinin ve hangi hasta tipine hangi müziğin kullanılmasının daha uygun olacağının bilinmesine bağlıdır Müzikle tedavi türleri Tıp biliminde kullanılan müzikle tedavi türleri, hastalıkların çeşitlerine göre farklılıklar göstermektedir. Bununla birlikte, literatür incelendiğinde farklı müzikle tedavi yöntemlerinin uygulandığı görülmektedir. Kullanılan bu yöntemlerin belirli bir

43 24 standarda sahip olmadığı da saptanmıştır. Aşağıda farklı kaynaklardan müzikle tedavi türlerine ilişkin görüşlere yer verilmiştir. Hangi hastalık için hangi tedavi yönteminin uygun olacağına ilişkin farklı görüşler olmakla birlikte, terapistler bu farklı tedavi görüşlerinden herhangi birini tedavi etmeye çalıştığı hastalıkta kullanma özgürlüğüne sahiptir. Aynı şekilde terapistlerin birkaç tedavi yöntemini bir arada kullanma veya başka tedavi yöntemleri ile birleştirme özgürlüğü de bulunmaktadır. Müzikle tedavi alanında kullanılan yöntemler farklı görüşlerden hareketle şu şekilde sıralanabilir: Özge Gençel in (2006) aktardığı müzikle tedavi türleri Gençel (2006), yaptığı araştırmasında müzikle tedavi yöntemlerini altı başlık altında toplamıştır. Bunlar; Aktif tedavi (Arşetipikal hareketler): Bu tedavide bireyin hareketli olması ön plandadır. Gençel (2006) bu hareketlerin amacı, bedeni ruhsal ve fiziksel yönden geliştirmek ve korumaktır. Bu tedavi Anadolu Yogası olarak da adlandırılmakta ve tedavideki hareketlere pentatonik müzikte eşlik eder. Yurt dışında büyük ilgi gören bu tedavide kullanılan hareketlerin, atalarımız tarafından sağlıklı bir hayat sürebilmek için topluca ya da bireysel olarak uygulandığı, bağışıklık sistemini güçlendiren ve bu sayede birçok hastalığın oluşmasını önleyen hareketlerin, günlük hayata uyarlanmasının yararlarını, modern tıbbın birçok kolunun ilgi odağı olduğu vurgulamıştır Pasif tedavi (İmaj tedavi): Bu tedavide hastanın yere sırt üstü uzandırılarak gerçekleştirilen seans sırasında zihnin, düşünce ve sıkıntı gibi etkenlerden arındırılmış olması gerekmektedir. Terapi sırasında seansa katılan kişilerden, dinlettirilecek olan müziğe konsantre olmaları istenmektedir. Terapi sırasında müziğin zihinde oluşturdukları müzik terapistlerine aktarılmakta ve bunların nedenleri araştırılmaktadır Baksı dansı: Eski Türklerde baksı adı verilen koruyucu hekimlerin, tedavi sırasında transa geçmek ve bilgi almak için kullandıkları dansa Baksı Dansı denilmektedir. Baksı dansı, kılkopuz ve dombra çalgıları eşliğinde yapılan bir danstır. Stres, depresyon, halsizlik, kas spazmları, kireçlenme ve romatizma gibi rahatsızlıklar için son derece faydalı ve etkili bir tedavi yöntemidir. Tedaviyi başarıya ulaştıran etkenler, kan dolaşımını artması, beyine

44 25 oksijen taşıyan kanalların rahatlaması, stres ve depresyonun omuzlara bindirdiği yüklerin dağılması ve doğayı taklit ederek insanın sağlığını yeniden kazanmasıdır Çalgılarla meşguliyet: Motor sinir sistemi bozukluklarının tedavisinde kullanılan bir yöntemdir. Bu tedavi yönteminde, hastaların bireysel ve grupla birlikte çalgı çalmaları güven duygusunu arttıran en önemli sebeplerden biridir Ritim: Hastalara uygulanan ritim çalışmaları, kas katılığı, eklem rahatsızlığı, denge bozukluğu, isteklendirme eksikliği gibi rahatsızlıklarda olumlu sonuçlar ortaya koymaktadır Dinleme: Bu yöntemde hastalara müzik dinlettirilir. Hastalara uygulanan müzik dinletme faaliyetleri, dikkat ve hafızayı geliştirici sonuçlar ortaya koymaktadır A. Şahin Ak ın (2006) aktardığı müzikle tedavi türleri Ak (2006), müzikle tedavi yöntemlerini iki ana başlık altında toplamıştır. Bu yöntemler Gençel den de (2006) aktarıldığı üzere aktif ve pasif müzikle tedavi yöntemleri olarak adlandırılmıştır. Ak (2006), Pasif Müzikle Tedavi Yöntemi ile ilgili olarak yukarıda aktarılanlardan farklı olarak pasif yöntemin müzik dinlemeye dayalı bir yöntem olduğunu, önemli olan şeylerin, enstrümanın, müzik parçasının ve tedavi için seçilmiş zamanın uzunluğu olduğunu belirtmiştir. Ayrıca Ak (2006), pasif yöntem başlığı altında 2 tür yöntemi ele almıştır. Bunlar; Bayan Alvin in yöntemi: Alvin müzikle tedavi yöntemi olarak yarımşar saatlik konserler düzenleyerek kendine güven duygusu olmayan çocukların, grup içinde kendini düzeltme ve kendilerini kontrol etme yeteneğini kazandırmayı planlamıştır. Bu yöntemde hastalara konser verilirken hastaların müzisyenin etrafında toplanarak müzisyenle direkt temasa geçmelerine olanak sağlanır. Buradaki amaç hastanın ilgisini çekmektir. Alvin in bu yönteminde 8 haftalık konserler düzenleyerek süreci devam ettirmek önemlidir F. Knight ın yöntemi: Bu yöntemde tedavi grupları sekizer kişilik gruplar hâlinde sürece dâhil edilir. Hastalar, dikkat dağıtıcı nesnelerden

45 26 arındırılmış, perdeleri kapalı bir odaya alınır ve seans başlatılır. Seansta hastaları uyumaları beklenir, eğer uyumamışlarsa uyumaya hazır duruma getirilmeleri sağlanır. Böylece verilen müziğin onları derin bir uykuya geçmeleri sağlanır. Bu tedavinin etkisi hastalar sabah uyandığında kendini gösterir. Bu müzikle tedavi yöntemi Knight tarafından daha çok çocuklarda görülen bazı rahatsızlıkların giderilmesinde kullanılmıştır De Sousa nın (2005) aktardığı müzikle tedavi yöntemleri De Sousa (2005), yaptığı araştırmasında hastahanelerde fizyolojik ve psikolojik tedavilerde kullanılan müzikle tedavi yöntemlerini beş başlık altında toplamıştır. Bunlar; Düşünceye dayalı müzikle tedavi: Müzik ve sanatsal etkinliklerin birleştirilmesi ile yapılan tedavi yöntemidir Birleştirilmiş müzikle tedavi: Fizyolojik ve psikolojik hastalıkların tedavisinde kullanılan ve diğer terapi yöntemleri ile müzikle tedavinin birleştirilerek verilmesi yöntemidir Executive (müzik yaparak) müzikle tedavi: Grupla veya bireysel olarak şarkı söyleyerek ve herhangi bir müzik aletini çalarak yapılan tedavi yöntemidir Iatromusic (icra ederek dans etmek): Bu müzikle tedavi yöntemi daha çok zihinsel bozukluğu olan ve okuyamama problemi olan çocukların tedavisinde kullanılan ve bir müzisyenin çocukların ortasında müzik yaparak uygulanan tedavi yöntemidir Yaratıcı Müzikle Tedavi: Bu tedavi yönteminde hastaların şarkı sözleri yazmaları, şarkı sözlerini besteleyerek söylemeleri ve bir müzik aleti çalarak tedavi sürecine katılmaları sağlanır. Yukarıda da ifade edildiği üzere müzikle tedavi yöntemleri bireye ve hastalığın duruma göre farklılık gösterebilmektedir. Accordino (2007), otistik çocuklarda birkaç tür müzikle tedavi yönteminin kullanılabileceğini söylemiştir. Örneğin bu tip çocuklar için melodik tonlara alıştırma terapisi, ritmik dans terapisi, doğaçlama müzik terapisi, eş zamanlı müzik icra etmek, müzikal etkileşim terapisi, aktif müzik terapisi ve yeni

46 27 görüşlere açık müzik terapisi. Bu ifadeden de anlaşılacağı üzere müzikle tedaviye ilişkin genel geçer bir yöntem bulunmamaktadır. Yukarıda belirtilen durum dünyanın her yerinde aynıdır. Müzik terapistleri iyileştirmek istedikleri hastalığa uygun yöntemi bir anlamda, biraz da kendi öznelliklerinden bir şeyler katarak uygulamaktadırlar. Ama ne olursa olsun merkezde yine müziğin olması kaçınılmazdır. Amerika da yapılan bir araştırmada müzik terapisi alanında uzman olarak tanınan terapistlerin % 48 nin Amerikan müzikle tedavi yöntemlerini kullandıkları ortaya konulmuştur (Register, 2002: 305). Sonuç olarak müzikle tedavi yöntemlerinin terapistten terapiste farklılık göstermediğini, ancak kültürler arası bazı farklılıkların oluşabileceğini ama hangi yöntem olursa olsun tedavinin merkezinde müziğin olduğunu unutmamak gerekmektedir. Bundan dolayı terapist, müzikle tedavi yöntemin belirlerken içinde bulunduğu şartları iyi bir şekilde analiz etmek zorundadır. Bu şartlar, içinde yaşadığı toplumun kültürü, müzik alışkanlığı, hastalığın düzeyi ve şekli gibi faktörlerdir Müziğin kaygı öfke ve psikolojik rahatsızlıklar üzerindeki etkisi Müziğin öfke, kaygı ve psikolojik rahatsızlıklara olumlu yönde etki ettiği yapılan birçok deneysel çalışmada görülmüştür. Yurt dışında yapılan birçok deneysel çalışma hemen hemen her psikolojik rahatsızlığı gidermeye yönelik müzikle tedavi uygulamalarının yapıldığını göstermektedir. İşte bu çerçevede, müzikle tedavi yöntemi ile öfke, kaygı ve bazı psikolojik rahatsızlıkların giderilmesine yönelik yapılan çalışmalar ve elde edilmiş sonuçlardan aşağıda söz edilmiştir. Fizyolojik rahatsızlıklarının tedavi edilmesi amacıyla yapılan çalışmada müzik yoluyla hastaların kaygılarının azaltılması amaçlanmıştır. Çalışmada hastaların hangi sesleri duyduklarında daha sakin olacakları incelenmiş ve sonuçta klasik müzik ve kuş seslerinin dinlettirilmesine karar verilmiştir. Yapılan müzik terapi uygulaması sonucunda hastahaneye gelen hastaların bu uygulamaya olumlu tepki verdikleri saptanmıştır (Grene, 2006: 3). Bir diğer çalışmada uyku problemi çeken hastalar üzerine yapılmış ve olumlu sonuçlar elde edilmiştir. Apnea (gece uykusu esnasında hastaların yaklaşık 10 saniye nefessiz kalmalarına neden olan hastalık) rahatsızlığı olan 14 gönüllü genç bu rahatsızlıklarının giderilmesi amacıyla müzikle tedavi uygulamasına alınmıştır.

47 28 Deneklere günde 25 dakikalık seanslar şeklinde 6 ay boyunca haftada 6 gün sürecek bir müzik aleti çalma şeklinde bir tedavi uygulaması yaptırılmıştır. Ayrıca 11 kişilik kontrol grubu oluşturulmuş ve süreç boyunca bu gruptaki hastalara standart tedavilerine ek olarak herhangi bir işlem yapılmamıştır. Sonuçta müzik aleti çalarak tedaviye alınan gençlerin apnea nöbetlerinde bir azalmanın olduğu tespit edilmiş, kontrol grubundaki hastalarda ise bir değişiklilik saptanmamıştır (Raloff, 2006: 30). Depresyon üzerine müzikle tedavinin etkisini saptamak amacıyla, depresif kadınlar üzerinde müzik dinlemenin etkisinin olup olmadığı deneysel yolla tespit edilmeye çalışılmıştır. Çalışmada 30 depresyon hastası kadın denek olarak kullanılmıştır. Hastaların seanslar öncesi ve sonrası kalp atış hızları, soluk alma hızları, kan basınçları ölçülmüş ve depresyon düzeyleri standart ölçeklerle ölçülüp bu veriler karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak hastalardaki depresyonun belirtisi olan kalp atış hızları, soluk alma hızları, kan basınçları ve depresyon puanlarında önemli düzeyde bir azalmanın olduğu, müzikle tedavinin bu hastalarda pozitif anlamda işe yaradığı tespit edilmiştir (Lai, 1999: 246). Saldırganlık üzerine yapılan bir çalışmada saldırgan davranışları bulunan 15 gençle müzikle tedavi çalışması yapılmış ve sonuçta saldırgan özelliği olan bu gençlerin diğer insanlarla iletişime girme ve sosyalleşme açısından önemli bir gelişim gösterdikleri saptanmıştır (Rickson and Watkinson, 2003: 283). Ayrıca öğrenme bozukluğu bulunan bireyler üzerinde yapılan bir çalışmada da benzer sonuçlar elde edilmiştir. Uygulanan müzikle terapi işlemi sonrasında deneklerde iletişim becerilerinin arttığı ve ruhsal durumlarında pozitif yönde bir değişimin olduğu görülmüştür (Savaritmuthu and Bunnell, 2002:160). Sousser ve Waller (2006) yaptıkları çalışmada, duygusal ve davranışsal bozukluğu olan öğrencilerin bu davranışlarını düzeltmek amacıyla müzikle terapi yöntemini kullanmışlardır. Sonuçta müziğin bu tip özelliği olan çocuklar üzerinde güven duyma, motivasyon sağlama ve sosyalleşme gibi kazanımlar oluşturduğunu tespit etmişlerdir. Müzikle terapinin anksiyete ve stresin azaltılmasında etkisinin olup olmadığını test etmek amacıyla yapılan çalışmada olumlu sonuçlar elde edilmiştir. Kolonoskopi tedavisi gören hastaların anksiyete, ağrı gibi psikolojik rahatsızlıklarını gidermeye yönelik yapılan çalışmada bu tedaviyi alan hastalardan gönüllü iki grup oluşturulmuştur.

48 29 Gruplardan birine Klasik Türk müziğinden oluşan müzikle terapi işlemi yapılmış, diğer gruba ise (kontrol grubu) herhangi bir işlem uygulanmamıştır. Bu işlem yapılırken hastaların aynı zamanda hastalıkları ile ilgili ilaçları taleplerine göre ek olarak verilemeye devam edilmiştir. Müzikle terapi işlemine tabi tutulan hastaların kontrol grubundaki hastalara göre hastalıkları ile ilgili daha az ilaç talebinde bulundukları, anksiyete düzeylerinin daha az olduğu, tedaviden memnuniyet düzeyinin daha fazla olduğu ve son olarak ağrı şikâyetlerinin azaldığı tespit edilmiştir (Ovayolu ve arkadaşları, 2006: 46). Müzikle terapinin ayrıca sara hastalığının tedavisinde, melankolide, akıl hastalıklarında, Catelepsi (katalepsi), sıtma ve hummada, felçlerde, zekâ geriliğinde, hiperaktif çocukların tedavisinde, otistiklerde, yeme bozukluklarında vb. birçok rahatsızlıkta kullanıldığı görülmüştür. Müzikle terapi alanında yapılmış çalışmalar kısmında da anlatıldığı üzere bu terapi yönteminin bunlara benzer birçok fizyolojik ve psikolojik temelli hastalığın tedavisinde kullanılmış olduğu görülecektir Müzikle Terapi İle İlgili Çalışmalar Bu bölümde, müzikle terapi ile ilgili yurt dışında ve yurt içinde yapılmış çalışmalar hakkında bilgiler verilmiştir Yurt dışında müzikle terapi üzerine yapılmış çalışmalar Yapılan literatür taraması sonucunda yurt dışında müzikle tedaviye ilişkin çok sayıda çalışmanın yapıldığı görülmüştür. Bu bölümde bu alanda yapılmış çalışmalar hakkında bilgiler verilmiştir Müzikle terapi uygulamaları ve tarihi üzerine yapılmış çalışmalar Smith (2005), yaptığı araştırmasında müzik icra etme ile kişilik özelliği arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Elde edilen veriler sonucunda müzik yapan bireylerin diğer insanlarla iletişime girme ve yakınlaşma düzeylerinin müzik yapmayanlara göre daha yüksek olduğu saptanmıştır. Jackson (2005), çalışmasında, müzikle terapi sürecine katılan hastaların müzikle terapiye ilişkin görüşlerine yer vermiştir. Deneklerin kendi ifadelerinden müzikle terapiye ilişkin bazı görüşlerini şu şekilde aktarmıştır;

49 30 Bu tedaviden sonra kendim için bir şeyler yapmam gerektiğini hissettim. Kendimi bir bütün olarak insan gibi hissettim. Daha önce terapiden nefret ediyordum, ancak bu terapi yoluyla kendimi keşfetme imkânı buldum. Çalışmada, müzikle terapiye katılan hastaların görüşlerinin alınmasının yanı sıra hastaların ailelerinden de terapiye ilişkin görüş bildirmeleri istenmiştir. Aileler, tedavi sonrasında hastaları ile olan ilişkilerinin daha çok derinleştiğini ifade etmişlerdir. Barber ve Barber (2005), üniversite yaşantısına yeni başlayan öğrencilerin yaşadıkları problemleri azaltmada caz müziğini terapi amaçlı kullanmışlardır. Bu projede, araştırmacılar, öğrencilerin eğitim öğretim ortamlarında, kaldıkları yurtlarda, kantinlerde vb. alanlarda devamlı olarak caz müziği dinlemelerini sağlamışlardır. Bu proje başarı için caz olarak adlandırılmıştır. Araştırma kapsamında dinlettirilecek müziğin seçiminde dikkatli davranan araştırmacılar, öğrencilerde stres ve kaygı uyandırmayacak bir müziğin seçilmesi gerektiğini vurgulamış ve düz (smooth) caz müziği dinlettirilmesine karar vermişlerdir. Bu müziğin seçilmesinin nedenini, yumuşak melodilerden ve halk ritimlerinden oluşması olarak belirtmişlerdir. Sonuçta başarı için caz projesi öğrencilerde pozitif yönde değişiklikler oluşturmuştur. Öğrencilerin konsantrasyonları ve pozitif duygularının arttığı, acı, üzüntü ve depresyonlarının azaldığı gözlenmiştir. Bu proje sayesinde, öğrenciler, kendilerini daha iyi hissettiklerini, olumsuz duyguların üstesinden gelme konusunda kendilerini yeterli gördüklerini ve öz benliklerinin gelişmesine müziğin yardımcı olduğunu ifade etmişlerdir. Thompson ve Andrews (2000), müzikle terapi alanında 50 yıllık bilgi birikimi olan Dr. Tomatis in ses ve sinir sistemi arasındaki ilişki üzerine yaptığı çalışmalardaki görüşlerini aktarmışlardır. Tomatis e göre, ses uyarıcısının, tüm yaşlardaki insanlar için iyileştirici ve geliştirici özelliği vardır. Duyum hakkında, insanların ne kadar çok şey öğrenirlerse, kendisi hakkında da çok şey öğrenmiş olacaklarını belirtmiştir. Horden (2004), yaptığı çalışmada ilk çağlardan günümüze müzikle tedavinin gelişiminden bahsetmiştir. Müziğin ve tıbbın 2500 yıldır birbirlerini olumlu yönde etkileyerek geliştiklerini, müziğin terapötik etkisinin bu dönemlerden beri bilindiği vurgulamıştır.

50 31 Hilliard (2005), toplum yaşamında psikiyatrik müzikle tedavi adlı kitabında, Florance Tayson un müzik terapinin doğuşu, uygulama şekli ve psikiyatrik yönü ile ilgili bilgilerine yer verilmiştir. Kitap, psikiyatride müzikle tedavinin nasıl kullanılması gerektiğine ilişkin kuramsal bilgileri içermektedir. Iwata (2005), müzik yaparak dil öğrenme ile pasif şekilde dil öğrenme hızını karşılaştırmıştır. Deneye alınan gruplar pasif müzik dinleme ve aktif müzik yapma olarak 20 şerli iki gruba ayırtılmıştır. Aktif gruptaki denekler uzman analist ile birlikte şarkı söyleyip dil öğrenirken, pasif gruptakiler sadece dinleyerek öğrenme işlemine alınmışlardır. Her iki oturumda da deneklerin dil hafızaları ve duygusal ifadeleri ölçülmüştür. Sonuç olarak aktif grupta bulunan deneklerin dil öğrenme hızının pasif gruptakilere oranla daha olumlu sonuç verdiği saptanmıştır. Müzikal bir şekilde dil öğrenmenin daha etkili olduğu sonucuna varılmıştır. Christian (2006), müziğin insanlarda oluşturduğu pozitif etkiler üzerine yapılmış çalışmaları incelemiş ve bu çalışmalardan alıntıda bulunarak bazı sonuçlara varmıştır. Yaptığı değerlendirme sonucunda, müziğin insanı rahatlatıcı, kendisi ile barışık hâle gelmesinde etkisi olan ve çevresi ile olan iletişimini olumlu yönde etkileyen bir araç olduğunu belirtmiştir. Wilson ve Smith (2000), 1980 ile 1997 yılları arasında yayımlanan beş bilimsel dergide, eğitim kurumları ile ilgili yapılmış müzikle terapi çalışmalarını nitel araştırma yöntemiyle derleyerek belirledikleri sorulara bu çerçevede yanıtlar aramışlardır. Sorular ve bu sorulara ilişkin cevaplar şunlardan oluşmaktadır: 1. Yapılan çalışmalarda çocukların tedavisinde hangi müzik aleti kullanılmıştır? Yapılan incelemelerde, yapılan araştırmaların % 49 unda tedavide kullanılan araçların değerlendirmeye alındığı, % 51 inde buna ilişkin açıklamaların bulunmadığı saptanmıştır. 2. Kaç tane müzikle terapi çalışmasında birden çok yöntem kullanılmıştır? Bu konu ile ilgili yapılmış 16 çalışmadan sadece 3 tanesinin birden çok müzikle terapi yöntemi kullanıldığı saptanmıştır. 3. Bir müzikle terapi yönteminin tam olarak anlatıldığı kaç tane çalışma vardır? Bu konuda yazılmış 20 makaleden 3 tanesinde yöntem tam olarak anlatılmıştır.

51 32 4. Çalışmalarda, müzikle terapi konusundaki değerlendirmelerin öncelikli amacı ne olmuştur? Yapılan incelemede 6 tür değerlendirme önceliğinin olduğu saptanmıştır. Bunlar; 1. elde edilen verilerin karşılaştırılması, 2. ön test-son test ölçümlerine dayalı değerlendirme, 3. tedavi servisleri ve yapılan tedavinin etkisinin değerlendirilmesi, 4. psikometrik ölçümlerin değerlendirilmesi, 5. tedavi grubunun tedaviyi sürdürme sürecinin değerlendirilmesi ve 6. müzikal tercihlerin değerlendirilmesi şeklinde oluşmaktadır. 5. Hangi müzik türü ve müzikal elementler değerlendirilmiştir? Değerlendirilen müzikal elementler; müzik algısı, müziğe karşı tutum, müzik tercihi, müziğe dikkatini verme ve müzikten hoşlanma olarak ifade edilmiştir. Bouchard ve Beat (2006), yaptıkları çalışmada caz müziğinin terapötik etkisinden bahsetmişlerdir. Caz müziğinin başlangıcının ve terapötik etkisinin eskiye dayandığını belirtmiş ve bu müzik türü ile terapi yapılması amacıyla, caz müziği terapisi alanında öğrencilerin yetiştirilmesi gerektiğini vurgulamışlardır. Weinberger (1998), çalışmasında, eğitimlerinin ilk yıllarında çocuklara müzik eğitimi vermenin faydalı olacağını ifade etmiştir. Müziğin çocuklar üzerinde iki temel faydasının olduğunu belirtmiştir. Bu faydaları, müziğin çocukların yaratıcı yönlerinin anlaşılmasına yardımcı olacağı ve bu yaratıcı potansiyellerinin gelişmesine müziğin katkı sağlayacağı şeklinde ifade etmiştir. Gregory (2002), araştırmasında, yılları arasında müzikle terapi alanında davranışçı yaklaşım temelli araştırmaların metodolojik analizini yapmıştır. Bu çerçevede incelenen çalışmalar, dizayn tipleri, davranışsal gözlem metotları, güvenirlik raporları, katılımcı özellikleri ve kullanılmış müzik türüne göre gruplandırılıp analiz edilmiştir. İncelenen müzik terapi dergilerinde, bu konuda 607 makale basılmış olduğu ve bunların 96 sının davranışsal araştırmalardan oluştuğu saptanmıştır. Bu konu ile ilgili en az çalışmanın 1960 lı yılların sonlarında yapıldığı ve 1990 lara doğru her yıl artarak çalışmaların devam ettiği saptanmıştır. Rorke (2001), müzikle tedavinin terapötik gücünün geçmişten geldiğini vurgulamıştır. Bu çalışmasında, araştırmacı, müzikle tedavinin tarihsel gelişimi sırasında kimlerin ne şekilde bu sürece katkıda bulunduğundan bahsetmiştir. Aynı

52 33 zamanda, geçmişte müzikle tedavinin hangi hastalıkların tedavisinde kullanıldığından ayrıntılı bir şekilde bahsetmiştir. Gregory (2000), yılları arasında müzikle terapi alanında çalışma yapmış araştırmacıların veri toplamak amacıyla hangi ölçekleri kullandıkları üzerine inceleme yapmıştır. Bu yıllar arasında Müzik Terapi Dergisi nde 220 makale basılmış ve bu çalışmaların % 83 ü (183) deneysel ve tanımlayıcı araştırmalardan oluşmaktadır. Bu 183 çalışmanın 92 sinde (% 50) test kullanılmıştır. Ve 92 makalede 115 farklı testin kullanıldığı saptanmıştır. Araştırmacı, bu çalışma ile yeni yapılacak çalışmalara, test kullanma ve test uygulanması konularında rehberlik etmiştir. Evers (1998), bebekler, çocukluklar ve yetişkinler için psikiyatri hizmeti veren hastahanelerde müzikle tedavinin ne şekilde uygulandığı ve uzmanların hangi yöntemleri kullandığına ilişkin nitel bir araştırma yapmıştır. Veriler, hastahanelerin verdiği hizmetlerin büyüklüklerine ve verdiği hizmetlerin çeşidine göre sıralanıp analiz edilmiştir. Verilerin analizinden elde edilen sonuçlar, hastahaneden taburcu edilmiş bireylerden elde edilmiş sonuçlar ile karşılaştırışmış ve yapılan tedavinin etkililiği ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Çalışmada, sadece 1990 yılından sonra yapılan çalışmalar değerlendirmeye alınmıştır. Allen (1996), müzikle terapi alanında uzman olarak bilinen ve bu alana önderlik eden akademisyenlerin yeterlilik düzeylerini Holland ın sınıflandırıcı görüşünden hareketle açıklamaya çalışmıştır. Çalışmada, 45 müzikle terapi alanında uzman akademisyene 3 test uygulanmıştır. Elde edilen veriler doğrultusunda şu sonuçlar tespit edilmiştir. 1. Müzikle terapi alanında uzman diye adlandırılan bu kişilerin akademik başarıları ve eğitimsel yeterliliklerinin bu işi yapmaya yeterince uygun olduğu, 2. Müzikle terapi alanında uzman diye adlandırılan bu kişilerin akademik başarıları ve eğitimsel yeterliliklerinin benzerlik gösterdiği, 3. Akademik başarıları ve eğitimsel yeterlilikleri arasında farklılığın olmadığı saptanmıştır. Edwards ve Mcferran (2004), müzikle tedavinin yurt dışında bir terapi yöntemi olarak eğitimcilere öğretildiğini aktarmışlardır. Özellikle cinsel istismara uğramış çocukların topluma kazandırılması amacıyla, eğitimcilerin, müzikle terapiyi diğer tedavi

53 34 yöntemleri ile birleştirerek nasıl kullanmaları gerektiğine ilişkin çalışmaların yapılmasının öneminden bahsetmişlerdir. Bode ve Mayberg (1992), çocuk ve gençlerin tedavisinde sözel mesajlar içermeyen tedavi yöntemlerinin daha etkili olduğunu ifade etmişlerdir. Müzikle terapinin de bu anlamda sözel olmayan psikoterapötik yöntem olduğunu belirtmişlerdir. Araştırmacılar, inceledikleri çalışmalarda, ifade ettikleri çerçevede sonuçların ortaya çıktığını saptamış, gençler ve çocuklarla yapılan müzikle terapi çalışmalarında benzer sonuçların elde edildiğini ifade etmişlerdir. Racle (1978), yaptığı çalışmada müzik eğitimi ve müziğin terapötik etkisi üzerine görüşlerini dile getirmiştir. Müziğin insanın rahatlamasında ve psikolojik anlamda gevşemesine yardımcı olduğunu ve pozitif birçok etkisinin bulunduğunu belirtmiştir. Müzikle terapi ile destekleyici terapi arasında net bir ilişkinin olmadığını, her iki yöntemin de kendine has yönlerinin bulunduğunu vurgulamıştır Anksiyete stres ve depresyon üzerine yapılmış müzikle terapi çalışmaları Nilsonn ve arkadaşları (2005), cerrahi bir müdahale sırasında ve sonrasında hastalarda oluşan stres ve anksiyetenin azaltılmasında müziğin etkili olup olmadığını deneysel bir yöntem ile test etmişlerdir. Çalışmada, 55 hasta denek olarak kullanılmış ve bu denekler rastgele olarak 3 gruba ayırtılmıştır. Gruplardan birincisine cerrahi müdahale sırasında, ikincisine müdahale sonrasında müzik dinlettirilmiş, diğer grup ise kontrol grubu olarak kullanılmış ve müzik dinlettirilmeden sadece cerrahi müdahale yapılmıştır. Sonuçta cerrahi müdahale sonrasında ve cerrahi müdahale sırasında müzik dinlettirilen gruptaki hastaların ağrı şikâyetleri ve buna bağlı ilaç talepleri, kontrol grubundaki hastalara oranla azalmıştır. Ayrıca grupların strese ve anksiyeteye bağlı olarak ortaya çıkan kortizol düzeyleri karşılaştırılmış ve deney gruplarında bulunan hastaların lehine sonuçlar elde edilmiştir. Lai (1999), Tayvan daki kadınlar üzerine yaptığı çalışmasında kadınlardaki depresyonun azaltılmasında müziğin etkili olup olmadığını ön test, son test ve kontrol gruplu deneysel bir çalışma ile incelemiştir. Çalışmada, 30 depresyon hastası kadın denek olarak kullanılmıştır. Deneklerin depresyonları, depresyon belirtileri olan kan basıncı, kalp atış hızı ve soluk alma hızları ile deney öncesi ve deney sonrası ölçülmüş ve bu veriler karşılaştırılmıştır. Verilerin analizi sonucunda, deneklerin kan basıncı,

54 35 solunum hızı ve kalp atış hızı değerlerinde pozitif yönde bir değişimin olduğu, müziğin depresyonu azalttığı tespit edilmiştir. Koga (2005), çalışmasında, müzik yapma ile ruhsal durum arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Müzik yapan insanın fiziksel ve ruhsal olarak sağlıklı olacağını vurgulayan araştırmacı bunu deneysel bir çalışma ile ispatlamaya çalışmıştır. 65 yaş ve üzeri deneklerle yürütülen çalışmada, gruplar, deney ve kontrol grubu olmak üzere ikiye ayırtılmış ve deney grubundaki deneklere org dersleri verilmeye başlanmıştır. Kontrol grubundaki deneklere ise herhangi bir işlem yapılmamıştır. 50 haftalık uygulama boyunca deneklerin fiziksel ve psikolojik durumları ile ilgili bilgiler ölçülmüştür. 10 hafta boyunca da deneklerin kan basınçları ve uygulanan testlerden elde ettikleri puanlar veri olarak toplanmıştır. Sonuçta, deney grubundaki katılımcıların anksiyete ve depresyon düzeyi ile yalnızlık algısı gibi ruhsal belirtilerinin kontrol grubunda bulunanlara göre daha az olduğu saptanmıştır. Yine cinsel güçle ilgili olan kan basıncı düzeyinin deney grubundaki katılımcılarda daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Davies (1995), araştırmasında, iş yaşamında depresyona bağlı olarak iş kaybı yaşayan çalışanların depresyonlarının azaltılmasında müziğin etkisini araştırmıştır. Yaptığı deneysel uygulama sonucunda, müzikle tedavinin depresyondaki hastaların iyileşmesine ve duygularını ifade etmelerine olumlu yönde etki ettiğini ve depresyon düzeylerinde bir azalmanın olduğu sonucuna varmıştır. On Kei ve arkadaşları (2005), hastahanede tedavi gören hastalarda oluşan anksiyete ve psikolojik problemlere müziğin etkisinin olup olmadığını test etmişlerdir. Çalışmada, yarısı deney yarısı kontrol grubunda olmak üzere 64 hasta denek olarak kullanılmıştır. Deney grubundaki hastalara, tedavileri esnasında müzik dinlettirilmiş, kontrol grubundaki hastaların ise sadece dinlenmeleri sağlanmıştır. Çalışma sadece bir seans yapılmıştır. Hastaların seans öncesi ve sonrası anksiyete ve psikolojik belirtileri ölçülmüştür. Müzikle tedaviye alınan hastaların tek seanslık oturumdan sonra anksiyetelerinde ve psikolojik şikâyetlerinde azalmanın olduğu ve kendilerini daha rahat hissettikleri görülmüş, kontrol grubundaki hastalarda ise herhangi bir değişim tespit edilmemiştir. Field (1998), hamilelik esnasında annenin yaşadığı stresin azaltılmasında ve bunun bebeğe olan etkisinin yok edilmesinde müziğin önemli bir rolünün olduğunu

55 36 belirtmiştir. Araştırmacı yaptığı deneysel çalışma sonucunda müziğin, anne ve bebeğine bu yönde olumlu etki yaptığını saptanmıştır. Chan ve arkadaşları (2003), Kolonoskopi tedavisi alan hastaların anksiyetelerini azaltmada müzikle tedavinin etkisini incelemişlerdir. Kolonoskopi tedavisi gören 220 kadın hasta denek olarak rastgele yöntemle belirlenerek deney ve kontrol gruplarına ayırtılmışlardır. Deneklerin hepsine kolonoskopi işleminden önce anksiyete ölçeği ile ağrı düzeyini tespit etmeye yönelik ölçekler uygulanmıştır. Deney grubunda bulunan hastalara kolonoskopi işlemi sırasında slow (yavaş) müzik dinlettirilmiş, kontrol grubundakilere ise sadece kolonoskopi işlemi yapılmıştır. İşlem sonunda, her iki gruba anksiyete ölçeği ile ağrı düzeyini tespit etmeye yönelik ölçekler yeniden uygulanmıştır. Sonuçta, deney grubundaki hastaların kontrol grubunda bulunanlara göre daha az ağrı şikâyetinde bulundukları ve daha az anksiyete belirtisi gösterdikleri saptanmıştır. Clark ve arkadaşları (2006), radyasyon tedavisi alan hastaların stres ve duygusal rahatsızlılarının giderilmesinde müziğin etkili olup olmadığı ön test, son test, kontrol gruplu yöntem ile belirlenmeye çalışmışlardır. Radyasyon tedavisi alan 63 hastanın tedavi öncesi duygusal durumları ölçülmüştür. Deney grubundaki hastalara işlem sırasında hoşlandıkları müziği dinleme olanağı sağlanmış, kontrol grubundakilere ise sadece radyasyon tedavisi yapılmıştır. Deney grubundaki hastaların ağrı, anksiyete ve stres düzeylerinde bir azalmanın olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca müzik dinleme oranının artması ile duygusal rahatsızlık düzeyinin daha çok azaldığı da saptanmıştır. Aldridge ve arkadaşları (2005), doku sertleşmesi problemi olan hastalarda müzikle tedavinin etkisinin olup olmayacağını test etmişlerdir. Bu amaçla yaşları arasında 20 hasta denek olarak kullanılmıştır. Denekler, yarısı deney yarısı kontrol olmak üzere iki gruba ayırtılmışlardır. Deney grubundaki hastalara 10 seanslık müzikle terapi işlemi yapılmıştır. Hastaların psikolojik özelliklerini belirlemek amacıyla Beck depresyon ölçeği ile hastahane depresyon ölçeği ve anksiyete ölçeği, ön ve son test amacıyla, seanslar başlamadan önce ve bittikten sonra tüm deneklere uygulanmıştır. Sonuç olarak, deney ve kontrol gruplarındaki hastaların benlik algıları, depresyonları ve anksiyete düzeyleri arasında orta düzeyde bir farklılık olduğu tespit edilmiştir. Doku sertleşmesi tedavisinde, müzikle terapinin, bireyin ruh hâlinin gelişmesinde ve kendini kabul etme düzeyinde önemli bir rolünün olduğu ve doku sertleşmesi belirtilerini yok etmede, müziğin işe yaradığını dile getirmişlerdir.

56 37 Hernandez (2005), kadın koruma evinde kalan hastaların uykularına ve anksiyete düzeylerine müziğin etkisini deneysel yolla ölçmüştür. Çalışmada, 14 ü deney, 14 ü kontrol grubunda olmak üzere 28 denek kullanılmıştır. Deney öncesi ve sonrası deneklerin anksiyete ve uyku değerleri ölçülmüştür. Yapılan değerlendirme sonucunda, müziğin, deney grubundaki hastaların anksiyetelerini azalttığı ve uyku kalitelerini arttırdığı saptanmıştır. Kontrol grubundaki deneklerde ise herhangi bir değişimin olmadığı gözlenmiştir. Cevasso ve arkadaşları (2005), madde bağımlısı bayanlarda anksiyete, depresyon, stres ve hareket aktivitesi üzerine müzikle terapinin etkisini ölçmüşlerdir. Çalışmada, müzikle terapi uygulaması, madde bağımlılığı nedeniyle rehabilitasyon merkezinde kalmış 10 hasta ile haftada 2 seans olmak üzere 6 hafta sürdürülmüştür. Müzikle terapiye ek olarak, ritim aktiviteleri de seanslarda yaptırılmıştır. Yapılan analiz sonucunda anlamlı bir ilişki bulunmazken, her seans öncesi ve sonrası uygulanan testlerde stresin, anksiyetenin ve depresyonun azaldığı tespit edilmiştir Kim (2005), piyano eğitimi alan öğrencilerin iyileştirici müzik icra etmelerinin, onların anksiyetelerine etki edip etmediğini incelemiştir. Çalışmada, 6 öğrenci denek olarak kullanılmıştır. Deneklerin anksiyete düzeyleri ön test-son test yöntemine uygun olarak anksiyete ölçeği ile ölçülmüştür. Sonuçta, öğrencilerin ön test son test ölçümleri arasında anlamlı bir farklılığın olduğu, müziğin anksiyetenin azaltılmasında etkili olduğu saptanmıştır. Androda ve arkadaşları (2004), Kolonoskopi uygulaması sırasında hastalarda oluşan anksiyeteyi azaltmada müzikle terapinin kullanımının etkisini ölçmüşlerdir. Bu amaçla 63 ü deney, 55 i kontrol gruplarında olmak üzere toplam 118 hasta denek olarak kullanılmıştır. Tüm hastalara ön test ve son testte anksiyete ölçeği uygulanmıştır. Deney grubundaki hastalara bireysel kulaklıklar takılarak müzik dinlettirilmiştir. Kontrol grubundakilere ise sadece standart tedavi yaptırılmıştır. Sonuçta, kolonoskopi tedavisi esnasında müzik dinlemenin anksiyeteyi azalttığına ilişkin bulgulara ulaşılmıştır. Hsu ve Lai (2004), majör depresyona müziğin etkisinin olup olmadığını deneysel yöntemle incelemişlerdir. Hastalara iki hafta boyunca kendi seçtikleri müzik türü dinlettirilmiş ve hastaların ön testte ve son testteki depresyon düzeyleri Zung Depresyon ölçeği ile ölçülmüştür. Sonuç olarak, psikiyatri kliniklerinde depresyonunun

57 38 tedavisinde müziğin etkili olduğu ve bu nedenle müziğin tedavi edici bir yöntem olarak kullanılabileceği ifade edilmiştir. Kain ve arkadaşları (2004), yaptıkları çalışmada, ameliyat olacak çocuklarda operasyon öncesi ortaya çıkan anksiyeteyi azalmada müzikle terapinin ve midazolam (bu tedavide kullanılan bir ilaç) ilacının etkilerini incelemişlerdir. Çalışma, deneysel bir çalışma olup 51 i müzikle terapi grubunda, 34 ü midazolam ilaç grubunda ve 38 i kontrol grubunda olmak üzere 123 denek kullanılmıştır. Yapılan işlemler sonucunda, midazolam grubundaki çocukların anestezi esnasındaki anksiyete düzeylerinin müzik terapi grubundakilere göre daha az olduğu, müzik terapi grubundaki çocuklar ile kontrol grubundaki çocukların anksiyete düzeyleri arasında anlamlı bir farklılığın olmadığı saptanmıştır. Elde edilen önemli bir bulguya göre deneklerin anksiyete düzeyinin terapistten terapiste değiştiği gözlenmiştir. Aynı işlem yapılan iki grubun anksiyete düzeylerinin farklı olduğu saptanmış, bunun nedeninin ise terapistin terapi seanslarındaki becerisi ile ilişkili olduğu vurgulanmıştır. Bu nedenle, anksiyetenin müzikle terapi ile azaltılabilineceği; ancak bunun terapistin becerisi ile yakından ilişkili olduğu vurgulanmıştır. Migneault ve arkadaşları (2004), ameliyat esnasında genel anestezi altındaki hastaların nörohormonal stres tepkileri üzerine müziğin etkisini test etmişlerdir. Çalışmada, yarısı deney, yarısı kontrol grubunda olmak üzere 30 kadın hasta kullanılmıştır. Deney grubundaki hastalara anestezinin başlangıcından sonuna kadar müzik dinlettirilmiştir. Sonuçta, genel anestezi sırasında, müziğin cerrahi strese herhangi bir etkisini olmadığı saptanmış ve müziğin, bilincin kapalı olduğu durumlarda etkisini kaybettiği sonucuna varılmıştır. Wu (2002), üniversite öğrencilerinin öz-yeterlik, stres ve anksiyetelerine müzikle terapinin etkisini araştırmıştır. Çalışmada, anksiyete, stres ve düşük öz-yeterlik algısına sahip 24 denek kullanılmış; bunlar deney grubu ve kontrol grubu olmak üzere 2 gruba ayırtılmışlardır. Deney grubundaki deneklere toplam 20 saatten oluşan müzikle terapi seansları yaptırılmış, kontrol grubunda bulunan deneklere ise bir işlem yaptırılmamıştır. Sonuç olarak, öğrencilerden elde edilen nitel ve nicel değerler doğrultusunda, deney grubundaki öğrencilerin anksiyete, depresyon ve stres düzeylerinde bir azalmanın olduğu, öz-yeterlik algılanın arttığı ve bu değişimlerin 2 ay

58 39 sonra bile devam ettiği gözlenmiştir. Kontrol grubundaki öğrencilerde ise bir değişim gözlenmemiştir. Wang ve arkadaşları (2002), müziğin ameliyat öncesi anksiyeteyi azaltmadaki etkisini test etmişlerdir. Çalışma 48 i deney grubunda, 45 i kontrol grubunda olmak üzere 93 hasta üzerinde yürütülmüştür. Deney grubundaki hastalara 30 dakikalık seanslar şeklinde müzik dinlettirilmiş, kontrol grubundaki hastalara ise herhangi bir işlem yaptırılmamıştır. Hastaların anksiyete düzeyleri anksiyete ölçeği ile ölçülmüş, anksiyeteye bağlı fiziksel değişimler olan kan basını, kalp atış hızı, kortizon değerleri vb. ölçülmüştür. Bu değerler ameliyat öncesinde, ameliyat esnasında ve ameliyat sonrasında olmak üzere 3 kez ölçülmüştür. Sonuçta, deney grubunda bulunan hastaların anksiyete değerleri kontrol grubundakilere oranla daha az çıkmıştır. Aynı zamanda, ameliyat sonrasında müzikle terapi işleminin ameliyat öncesi tedaviye göre daha olumlu sonuçlar doğurduğu saptanmıştır. Haun ve arkadaşları (2001), çalışmalarında meme kanseri teşhisi konulması amacıyla göğüslerinden parça alınmasını bekleyen kadınlarda oluşan anksiyete üzerinde müziğin etkisini incelemişlerdir. Bu çerçevede 20 hasta denek olarak kullanılmıştır. Hastalar, deney ve kontrol grubu olarak 2 ayırtılmış ve deney grubundaki hastalara operasyon öncesi 20 dakika müzik dinlettirilmiştir. Hastaların anksiyete düzeylerini ön test-son test ölçümlerinde belirlemek için klinik uzmanları tarafından kan basınçları, kalp atış hızı, solunun hızları ölçülmüştür. Anksiyete düzeyleri de envanterlerle (STA) ölçülmüştür. Sonuç olarak, deney grubundaki hastaların ölçülen fiziksel ve psikolojik değerlerinin kontrol grubundakilere oranla daha olumlu olduğu saptanmıştır. Knight ve Rickard (2001), erkek ve kadınlardaki anksiyete ve stres üzerinde rahatlatıcı müziğin etkisini test etmişledir. Bu amaçla 43 bayan, 44 erkek üniversite öğrencisi denek olarak seçilmiştir. Deneklere onlarda stres yaratacak bir konuşma metni verilmiş ve okumaları istenmiştir. Ve hastaların kan basıncı, kalp atış hızları vb. değerleri, metin okuma öncesi ve sonrası ölçülmüştür. Deneklerin okuma parçasını okuduktan sonra stres ve anksiyete belirtileri değerlerinin arttığı gözlenmiştir. Daha sonra deneklere aynı işlem yine yaptırılmış ve işlem sonunda müzik dinlettirilmiştir. Sonuç olarak elde edilen veriler karşılaştırılmış ve müziğin anksiyete ve strese olumlu yönde etki ettiği sonucu elde edilmiştir.

59 40 Ashida ve arkadaşları (2000), müzikle terapinin bunama (alzhaimer) rahatsızlığı olan yaşlılarda depresyon semptomlarına ve hatırlamaları üzerine etkisini incelemişlerdir. Bunama rahatsızlığı olan 20 yaşlı hasta denek olarak kullanılmıştır. Deneklerin depresyon düzeyleri standart ölçeklerle ölçülmüştür. Ve bu ölçümler deney öncesi, deney sonrası ve işlem sonunda belirli bir zaman sonra yeniden yapılmıştır. Elde edilen veriler neticesinde, hastaların deney öncesi ve sonrası ölçümleri arasında anlamlı bir farklılık olmuşken, sonraki izleme ölçümünde bir farklılık görülmemiştir. Scheufele (2000), rahatlama egzersizleri ve klasik müziğin stres tepkisine, rahatlamaya ve dikkatini yoğunlaştırma düzeyine etkisini araştırmıştır. Bu araştırmada, 67 gönüllü erkek denek olarak kullanılmıştır. Denekler, rastgele yöntemle rahatlama egzersizi, müzik ve kontrol gruplarına ayırtılmışlardır. Daha sonra, denekler onlarda stres oluşturacak bir duruma maruz bırakılmışlardır. Deneklerin dikkat, stres tepkileri ve rahatlama düzeyleri, seanslar esnasında ölçülmüştür. Sonuç olarak, müzik terapi grubundaki deneklerin rahatlama ve diğer psikolojik değişkenlerinde önemli düzeyde pozitif anlamda bir değişim olmuş, ancak rahatlama egzersizi grubundaki deneklerde herhangi bir değişim saptanmamıştır. Brodsley ve Sloboda (1997), müzik yapanlarda görülen anksiyetenin müzikçilerin % 60 ında görüldüğünü belirtmişlerdir. Bu anksiyetenin azaltılmasında, müziğin kendisini terapötik araç olarak kullanılmasının etkili olup olmayacağını test etmişlerdir. Çalışmada, müzik icra edenler müzik yapma türlerine göre eşleştirilerek 3 gruba ayırtılmışlardır (geleneksel müzik terapi, danışma süreci eklenmiş müzik terapi, titreşim ve duyumlarla arttırılmış müzik terapi ve danışma). Tedavi işlemi bilişseldavranışçı teknikler, rahatlama ve hayal etme yöntemleri ile yapılmıştır. Sonuç olarak, müzikle terapi yöntemi ile yapılan tedavi işleminin diğer terapi yöntemleri kadar olumlu sonuçlar doğurduğu saptanmıştır. Palakanis (1994), sigmoidoskopi (Sigmoidoskop denilen esnek ve ucu ışıklı bir hortumla kalın bağırsağın makattan itibaren yaklaşık 60 cm lik kısmının gözle incelenmesine yarayan bir yöntem) tedavisi gören hastalarda oluşan anksiyetenin azaltılmasında müzikle terapinin etkisini incelemiştir. Bu tedavi işlemleri sonrasında, anksiyetenin hastalarda görülme sıklığının çok olduğu ve bunun azaltılmasında en ucuz ve en güvenilir yöntemin müzikle terapi yöntemi olduğu belirtilmiştir. Bu çerçevede, araştırmacı, 50 sigmoidoskopi tedavisi gören hastayı denek olarak kullanmış ve kontrol

60 41 ve deney grubu olarak iki gruba ayırtılmışlardır. Deneklerin ön test-son test verilerini elde etmek amacıyla anksiyete düzeyi (anksiyete ölçeği ile), kan basınç değerleri ve kalp atış hızları ölçülmüştür. Daha sonra deney grubundaki hastalara standart tedaviye ek olarak (kendi tercihlerinden oluşan müzik türünün dinlettirilmesi) müzikle terapi uygulanmış, kontrol grubundaki hastalara ise sadece standart tedavi yapılmıştır. Sonuç olarak, deney grubundaki hastaların anksiyete düzeylerinin düştüğü, kan basınç düzeyleri ve kalp atış hızlarının normale döndüğü tespit edilmiş, kontrol grubundaki hastalarda ise herhangi bir değişim gözlenmemiştir. Thaut ve Davis (1993), deneklerin kendilerinin seçtiği müzik ile deneysel olarak kullanılmış ve test edilmiş müziğin anksiyeteyi azaltmadaki etkilerini karşılaştırmışlardır. Bu amaçla, 54 denek rastgele yöntemle seçilmiştir. Denekler, kendilerinin seçtikleri müziği dinleyen grup ve etkisi test edilmiş müzik grubu olmak üzere 2 gruba ayırtılmıştır. Verilerin toplanması amacıyla deneklere, anksiyete ölçeği ve duygusal durum belirleme ölçekleri uygulanmıştır. Sonuç olarak, her iki gruptaki deneklerin ölçülen değişkenleri arasında bir farklılığın olmadığı saptanmıştır. Her iki yöntemin de deneklerde rahatlamaya yol açtığı ve saldırganlık duygusunu azalttığı görülmüştür. Marshall ve Tomcala (1981), farklı müzik türlerinin stres üzerindeki etkilerini karşılaştırmalı olarak incelemişlerdir. Çalışmada, yaş arası 50 erkek, 50 kadın olmak üzere toplam 100 stres yaşayan denek kullanılmıştır. Deneklere caz, rock, dini, klasik müzik ve fon müziğinden oluşan parçalar, gruplara ayırtılarak her gruba ayrı müzik türü olacak şekilde dinlettirilmiştir. Sonuç olarak, farklı müzik dinlettirilen deneklerin stres düzeylerin de aynı oranda azalmanın olduğu, tüm müzik türlerinin aynı psikoterapötik etkiye sahip olduğu saptanmıştır. McKinney ve arkadaşları (1997), sözlü yönlendirme ile destekli müzik terapisinin (GIM) yetişkinlerdeki kortizol düzeyine ve ruh durumları üzerine etkisinin olup olmadığını incelemişlerdir. Bu amaçla GIM terapiye 28 gönüllü katılımcı alınmış ve bunların yarısı deney yarısı kontrol grubu olarak ayırtılmıştır. Deneklere hem ön testte hem de son testte ruhsal durumlarını belirlemek için ruhsal durum belirleme ölçeği uygulanmış ve deneklerden 15 cc kan alınmıştır. Deneysel işlem 13 hafta devam ettirilmiştir. İşlemin bitmesinden 6 hafta sonra aynı ölçümler yeniden yapılmıştır. Yapılan analiz sonucunda GIM terapiye katılan deneklerin depresyon, aşırı yorgunluk,

61 42 ruhsal çöküntü ve kortizol değerlerinde olumlu yönde bir azalmanın olduğu, bu değişimin 6 hafta sonrada devam ettiği saptanmıştır. Hammer (1996), sözlü yönlendirme ile destekli müzik terapinin (GIM) anksiyete ve stres üzerindeki etkisini incelemiştir. Yapılan deneysel çalışmaya, üniversitede çalışan 16 gönüllü personel alınmıştır. Denekler deney ve kontrol gruplarına ayırtıldıktan sonra deney grubundakilere 10 seanslık GIM terapisi yapılmıştır. Kontrol grubundaki deneklere ise bir işlem yaptırılmamıştır. Denekler hakkındaki veriler stres düzeyi belirleme ölçeği ve bireylerin kendi ifadelerinden elde edilmiştir. Yapılan değerlendirme sonucunda, GIM terapisi alan deneklerin stres düzeyinin ve anksiyetelerinin düştüğü saptanmış, kontrol grubundaki deneklerde ise bir değişim gözlenmemiştir Ağrı problemlerinin tedavisine yönelik yapılmış müzikle terapi çalışmaları McCaffrey (2003), yaşlılarda görülen Osteoarhritis (eklem bölgelerinde görülen bir hastalık) hastalığının oluşturduğu ağrıların giderilmesinde müziğin etkisini incelemiştir. 65 yaşlı hasta üzerinde yapılan bu çalışmada, hastalar iki eşit gruba ayırtılmış ve 14 günlük periyotlarla müzikle terapi uygulanmıştır. Bu hastaların yarısı deney grubu olarak belirlenmiş ve seanslarda 20 dakikalık müzik dinlettirilmiştir. Kontrol grubundaki diğer hastaların ise sessizce oturmaları istenmiştir. Araştırma sonucunda, yapılan müzikle terapi işleminin acıyı % 66 oranında azalttığı görülmüş, bunun yanı sıra kan basıncı, solunum hızı, kalp atışı hızı ve oksijen tüketme oranının da arttığı gözlenmiştir. Krout (2001), hastahanede yatan hastaların fiziksel rahatsızlıklarına, ağrı kontrol düzeylerine ve kendini ifade etme becerilerine tek seanslık müzikle terapinin etkisini ölçmüştür. Çalışma, 3 aylık bir süre boyunca, toplam 80 denekle yapılmıştır. Müzikle terapi seansları uzman terapistler tarafından verilmiştir. Deneklerin seanslar sırasındaki davranışları gözlenmiş ve kendini ifade etme boyutunu ölçen ölçeklerle bilgiler elde edilmiştir. Müzikle terapi hizmeti, hastalara, aktif ve pasif yöntemlerle verilmiştir. Verilerin analizinden elde edilen sonuçlar, tek seanslık müzikle terapi yönteminin hastaların rahatlamalarına, ağrılarını kontrol etmelerine ve fiziksel olarak iyi olmalarına olumlu yönde etki ettiği saptanmıştır. Magee (1995), müzikle terapinin Huntington's (kadın ve erkeği aynı şekilde etkileyen kalıtsal bir sinir hastalığı) hastalığının çeşitli evreleri üzerideki etkisini

62 43 incelemiştir. Müzikle terapinin, bu hastalığın tedavisinde kullanılan diğer tedavi yöntemlerinin aksine, hastalığın her aşamasında etkili olduğu tespit edilmiştir. Whitehead ve arkadaşları (2006), hastahanede yatan hastaların pansuman değişikliği sırasında yaşadıkları ağrı ve anksiyetenin azaltılmasında, müziğin etkili olup olmadığını test etmişlerdir. Deney ve kontrol gruplarını oluşturmak amacıyla 14 hasta rastgele yöntemle belirlenmiş ve iki gruba ayırtılmışlardır. Deney grubundaki hastalara canlı müzik eşliğinde pansuman yapılırken, kontrol grubundaki hastalara standart işlem yapılmıştır. Her iki gruptaki hastaların işlem sırasındaki fiziksel ve psikolojik tepkileri de gözlem yolu ile ölçülmüştür. Elde edilen verilerin istatistiksel analizi sonucunda, her iki gruptaki deneklerin ağrı ve anksiyete düzeyleri arasında anlamlı bir faklılık bulunmamış; ancak hastaların ifadelerinden elde edilen veriler değerlendirildiğinde, deney grubundaki hastaların pansuman esnasında daha iyi bir ruhsal durumda olduklarını dile getirdikleri saptanmıştır. Gallagher (2006), aşırı hastalığı olan bireylerin tedavisinde müzikle terapinin etkisini incelemiştir. Çalışmada 200 hasta ve hastaların aileleri değerlendirmeye alınmıştır. Deney öncesi ve sonrası hastalara gerekli psikolojik ve fiziksel özelliklerini belirlemeye yönelik testler uygulanmıştır. Aynı zamanda, hastaların ailelerine de aynı işlem yapılmıştır. Sonuç olarak, aile ve hastaların çoğunun müzikle tedaviye olumlu tepki verdikleri saptanmıştır. Ferguson ve Voll (2004), yanık tedavisi alan hastalardaki anksiyete ve ağrıya, müzikle terapinin etkisini incelemişlerdir. Deneysel yönteme göre yapılan çalışmada, 11 i deney 11 i kontrol grubunda olmak üzere 22 denek kullanılmıştır. Hastalara yanık tedavisi işlemi yapılırken müzik dinletilmiştir. Tedavi öncesi ve sonrası hastaların ağrı ve anksiyete düzeylerini belirlenmek amacıyla ölçekler uygulanmıştır. Yapılan analiz sonucunda, deney grubunda bulunan hastaların ağrı ve anksiyete düzeylerinin, kontrol grubundakilere göre azaldığı sonucu elde edilmiştir. Sahler ve arkadaşları (2003), kemik iliği transferi ameliyatı esnasında hastaların fizyolojik ve psikolojik olarak rahatlamalarında müzikle terapinin etkisini incelemişlerdir. Çalışmada, 4 yaş ve üzerinde olan 23 ü deney, 19 u kontrol grubunda olmak üzere toplam 42 hasta kullanılmıştır. Deney grubundaki hastalara haftada 2 gün olmak üzere 45 dakikalık müzik terapi seansları yapılmıştır. Kontrol grubundaki hastalara ise sadece standart işlemler uygulanmıştır. Her iki gruptaki deneklerin

63 44 ameliyat öncesi ve sonrası mide bulantısı, ağrı ve bazı psikolojik değerleri ölçülmüştür. Müzikle terapi işlemi ile birlikte gevşeme sözleri de işleme eklenmiştir. Sonuç olarak, organ nakli ünitesinde tedavi gören hastaların ağrı, mide bulantısı ve psikolojik belirtileri üzerinde müzikle terapinin olumlu yönde etkisinin olduğu gözlenmiştir. Nilsson ve arkadaşları (2003), cerrahi müdahaleye maruz kalmış olan hastalardaki ağrıların azaltılmasında müziğin etkisini incelemişlerdir. Bu çalışmada, müziğin ameliyat öncesinde veya sonrasında dinlettirilmesinin etkileri de karşılaştırılmıştır. Çalışmada, ameliyat öncesi müzikle terapi grubu, ameliyat sonrası müzikle terapi grubu ve kontrol grubunda olmak üzere 151 denek kullanılmıştır. Her grupta bulunan deneklere ağrı düzeylerini ölçmek amacıyla 10 maddelik likert tipi bir ölçek uygulanmıştır. Aynı zamanda hastaların ameliyat sonrası morfin talep oranları, bunaltı, anksiyete ve yorgunluk düzeyleri karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak, operasyon esnasında ve sonrasında müzik dinleyen gruptaki deneklerin ağrı düzeylerinin, morfin talep etme oranlarının, anksiyetelerinin kontrol grubunda bulunan deneklere oranla daha az olduğu tespit edilmiştir. Nilsson ve arkadaşları (2003), bir diğer çalışmalarında, acil cerrahi müdahale gerektiren hastaların acı çekme oranları üzerine terapötik destek ve müzikle terapinin etkisini araştırmışlardır. Genel anestezi altına alınmış 182 hasta denek olarak kullanılmıştır. Denekler, müzik dinleme grubu, müzik dinlemeyle birlikte terapötik destek grubu ve kontrol grubu olmak üzere 3 gruba ayırtılmışlardır. Tüm gruplarda cerrahi müdahale teknikleri, anestezi ve oksijen verme teknikleri açısından standart uygulama yapılmıştır. Çalışma sonucunda, müzik dinleme ve müzik dinleme ile birlikte terapötik destek gruplarında bulunan deneklerin ağrı şikayetlerinin kontrol grubundakilere oranla daha az olduğu görülmüştür. Nickel ve arkadaşları (2002), migrenli çocukların tedavisinde müzikle terapinin etkisini incelemişlerdir. Yaptıkları deneysel uygulama sonucunda, migrenin tedavisinde müziğin işe yarar sonuçlar doğurduğu tespit edilmiştir. Faratianne (2001), yanık tedavisi sırasında, pansuman işleminde, hastaların ağrı hissetme düzeylerine müziğin etkisini incelemiştir. Çalışmada, 25 hasta 2 gruba ayırtılarak denek olarak kullanılmıştır. İlk uygulamada birinci günde yanık yaraları üzerindeki sargı bezlerinin değişimi sırasında birinci gruptaki hastalara müzik dinlettirilmiş, ikinci gruptakilere ise sadece standart işlemler yapılmıştır. İkinci günde

64 45 ise deneklere tam tersi işlem yaptırılmıştır. Daha sonra hastaların her iki uyulamaya ilişkin kendilerinde oluşan duyguları tarif etmeleri istenmiş ve elde edilen değerler analiz edilmiştir. Elde edilen bulgulara göre, müzik dinleme sırasında ağrı ve anksiyete hissinin müziğin dinlettirilmediği uygulamaya göre daha az olduğu her iki grupta da tespit edilmiştir. Aragon ve arkadaşları (2002), göğüs ameliyatı geçirmiş hastaların ağrı, anksiyete ve kendilerini algılama düzeylerine harp müziğin (harp aleti ile icra edilen müzik) etkisini incelemişlerdir. Çalışma 3 gün boyunca günde 20 şer dakikalık harp müziği dinlettirme şeklinde gerçekleştirilmiştir. Hastaların anksiyete ve ağrı düzeyleri standart ölçeklerle ölçülmüştür. 70 hasta üzerinde yapılan çalışma sonucunda, harp müziğin hastaların anksiyetelerine, ağrılarına ve yeterlik algılarına olumlu yönde etki ettiği saptanmıştır. Ayrıca, canlı harp müziği dinlettirmenin, hastaların kan basınçları ve oksijen doygunlukları üzerinde pozitif anlamda etki ettiğini saptamışlardır. Nilsson ve arkadaşları (2001), genel anestezi esnasında, terapötik destek ve müzikle terapinin iyileşme sürecine etkisini test etmişlerdir. Çalışmada, rahim ameliyatı için hastahaneye gelmiş 90 hasta denek olarak şeçilmiş; deney ve kontrol grubu olmak üzere ikiye ayırtılmışlardır. Hastaların ağrı düzeyleri ve fizyolojik özellikleri standart ölçeklerle belirlenmiştir. Tüm hastalara standart anestezi yapılmıştır. Müzik ve terapötik destek uygulamasına maruz kalan hastaların, kontrol grubundakilere göre daha az ağrı dindirici ilaç talep ettikleri ve iyileşme sürecine daha olumlu tepki verdikleri saptanmıştır. Risch ve arkadaşları (2001), kronik baş ağrılarının tedavisinde, müzikle terapinin etkisinin olup olmadığını incelemişlerdir. Çalışmada, kronik baş ağrısı bulunan 26 sı deney, 9 u kontrol grubunda olmak üzere 35 hasta kullanılmıştır. Deney grubundaki hastalara 8 seanslık kısa süreli terapi seansları uygulanmıştır. Tüm hastaların psikolojik değişkenlerini belirlemek amacıyla bazı testler, ön test ve son testte uygulanmıştır. Bu testler, uygulamanın bittikten sonraki 6. ve 12. aylarda yeniden yaptırılmıştır. Sonuç olarak, deney grubundaki hastaların kontrol grubundakilere göre uzun süre devam eden bir iyileşme sergiledikleri ve ağrılarının üstesinden geldikleri görülmüştür. Bright (1999), büyük kayıp yaşayıp acı çeken insanların acılarının azaltılmasında müzikle terapinin etkisinin olup olmadığını tartışmıştır. Özellikle bu tip psikolojik rahatsızlıkların tedavisinde kullanılan yöntemlerin olumlu etkisi kadar

65 46 müzikle terapinin de etkisinin olduğu vurgulanmıştır. Araştırmacı, tedavide kullanılacak müzikal enstrümanların bireyin yaşantısını etkileyecek özelliğe sahip olması gerektiği vurgulamıştır. Bunun olabilmesi içinde terapistin bu konuda bilgi ve geniş bir sezgiye sahip olması gerektiği belirtilmiştir. MullerBusch ve Hoffmann (1997), kronik ağrıların tedavisinde, aktif müzik terapinin etkisini test etmişlerdir. Bu amaçla, kronik ağrıları olan 12 hasta denek olarak alınmış; deney ve kontrol gruplarına ayırtılmışlardır. Daha sonra, deney grubundaki hastalar aktif müzikle terapi işlemine tabi tutulmuşlardır. Deneklerin fizyolojik ve psikolojik durumlarına ilişkin bilgiler, kliniksel verilerden ve hastaların ifadelerinden toplanmıştır. Verilerin analizi sonucunda, deney grubundaki hastaların ağrı yoğunluklarının ve ağrıya bağlı yetersizlik duygularının kontrol grubundakilere oranla önemli düzeyde azaldığı, ancak ön test-son test depresyon ve anksiyete değerleri arasında herhangi bir farkın olmadığı saptanmıştır. Groen (2007), bakımevinde kalan yaşlılardaki sağlık problemlerinin (akut ağrı vb.) azaltılmasında, müzikle terapinin etkisini incelemiştir. Yapılan deneysel işlem sonucunda, müzik terapiye alınan yaşlıların kronik ağrı ve diğer şikayetlerinde önemli düzeyde bir azalmanın olduğunu saptamıştır. Prensner ve arkadaşları (2001), yanık tedavisi gören hastaların ağrı ve anksiyetelerinin azaltılmasında, müzikle terapinin etkisini araştırmışlardır. Yanık tedavisinde görülen bu tip psikolojik rahatsızlıkların tedavisinde, bilişsel davranışçı terapilerin yaygın bir şekilde kullanıldığını, ancak müzikle terapinin de bu rahatsızlıkların giderilmesinde etkili olduğunu belirtmiştirler. Özellikle müziğin hastanın bireysel olarak ihtiyaçlarını gidermesine yardımcı olduğunu, kendini ifade etmesinde ve çevresini algılamasında olumlu etkiye sahip olduğunu vurgulamışlardır. Yapılan deneysel işlemde, yanık tedavisi gören hastalara müzik dinlettirilmiş ve işlem öncesi ve sonrası psikolojik ve fizyolojik değerleri ölçülmüştür. Elde edilen bulguların analizi sonucunda hastaların anksiyete ve diğer şikâyetlerinde anlamlı düzeyde bir azalmanın olduğu tespit edilmiştir. Uedo ve arkadaşları (2004), kolonoskopi işlemi sırasında, hastaların tükürüklerindeki kortizol düzeyini düşürmede ve ağrılarını azaltmada müzikle terapinin etkisinin olup olmayacağını test etmişlerdir. Çalışmada, çeşitli nedenlerle kolonoskopi tedavisi almaya gelen 29 hasta kullanılmış, bunların 15 i deney, 14 ü ise kontrol

66 47 grubuna alınmıştır. Deney grubundaki hastalara işlem sırasında müzik dinlettirilmiş, kontrol grubundakilere ise herhangi bir işlem yaptırılmamıştır. Elde edilen verilerin analizi sonucunda, deney grubundaki hastaların kontrol grubundakilere oranla daha az ağrı hissettikleri ve tükürüklerindeki kortizol oranın daha az olduğu saptanmıştır Alzheimer (Bunama) hastaları üzerine yapılmış müzikle terapi çalışmaları Thompson ve arkadaşları (2005) müziğin konuşma akıcılığına ve özellikle yaşlılarda görülen Alzheimer hastalığına etkisini incelemişlerdir. Çalışmada, 16 sı deney 16 sı kontrol grubunda olmak üzere 32 denek kullanılmıştır. Terapi müziği olarak Vivaldi nin 4. senfonisi dinlettirilmiştir. Deneklerin konuşma akıcılığının müzikten etkilenip etkilenmediğini belirlemek amacıyla, ilk olarak müzik dinlettirilerek konuşmaları sağlanmış, daha sonra müzik olmadan konuşmaları istenmiştir. Sonuç olarak müzik dinlemenin konuşma akıcılığına ve Alzheimer hastalığına olumlu yönde etki ettiği saptanmıştır. Gregory (2002), müzikle terapinin yaşlı Alzheimer hastalarının bilişsel durumlarına ve bu hastaların bakıcılarının bakım esnasındaki davranışlarına nasıl etki ettiğini incelemiştir. Sonuç olarak, müziğin her iki durumda da pozitif sonuçlar doğurduğu saptanmıştır. Gorman (2005), Alzheimer hastalığı gibi bir hastalığın tedavisinde, müzikle terapinin son yıllarda (yurt dışında) birçok sağlık kuruluşunda kullanılmaya başlandığını, müzik terapistlerin bu uygulamaları sayesinde birçok hastanın ölmekten kurtulduğunu çalışmasında aktarmıştır. Müziğin beyin hücrelerinin gelişimine olumlu yönde etki ettiğini dile getirmiştir. Svonsdottir ve arkadaşları (2006), Alzheimer hastalığı üzerine müzikle terapinin etkisini deneysel olarak incelemişlerdir. Rastgele yöntemle seçilmiş 38 Alzheimer hastası, müzikle terapi grubu (deney) ve kontrol grubu olmak üzere ikiye ayırtılmışlardır. 6 hafta boyunca devam ettirilen seanslar sonunda, deney grubundaki hastaların davranış bozukluklarında önemli bir azalmanın olduğu gözlenmiştir. Aynı zamanda bu hastaların anksiyete ve saldırganlık puan ortalamaları kontrol grubundakilerle kıyaslandığında önemli düzeyde bir azalmanın olduğu tespit edilmiştir. Kumar ve arkadaşları (1999), Alzheimer hastalığı bulunan hastalarda melatonin (uyku ve ruh hâlini etkileyen bir hormon) seviyesini arttırmada müzikle terapinin

67 48 etkisini incelemişlerdir. Bu amaçla, hastahanede tedavi gören 20 Alzheimer hastası denek olarak alınmış ve haftada dakikalık 5 seans olmak üzere 4 hafta sürecek müzikle terapi işlemine tabi tutulmuşlardır. Deneklerin biyolojik ve fizyolojik bulguları, işlem başlamadan önce, işlemden hemen sonra ve işlemin bitişinden 6 hafta sonra tekrarlanarak toplanmıştır. Bu işlemlerden elde dilen bulgular neticesinde, hastaların müzikle terapi sonrası melatonin salgısının arttığı, bu artışın 6 hafta sonra bile devam ettiği görülmüştür. Aynı şekilde, nöroeprin ve epinefrin salgılarının da 4 haftalık uygulama sonunda arttığı ancak; izlenme testindeki ölçümlerde, eski oranına düştüğü tespit edilmiştir. Bu sonuçlardan hareketle, müzikle terapinin hastaların ruhsal ve fizyolojik özellikleri üzerinde etki sahibi olduğu vurgulanmıştır. Groene (1993), Alzheimer rahatsızlığı olan hastaların tedavisinde, müzikle terapinin etkisini incelemiştir. Bu amaçla, aynı yaşta olan (77 yaş) 30 hasta denek olarak kullanılmıştır. Deneklere okuma terapisi ve müzik terapisi gruplarından birini seçmeleri istenmiş ve 7 seanslık oturumlarla işlem başlatılmıştır. Deneklerin ön test-son test verileri standart ölçeklerle ölçülmüştür. Deneklerin her iki gruptaki oturumlarda, istedikleri şekilde oturmaları istenmiş ve müzik terapi grubundaki deneklerin seanslarda daha fazla kaldıkları gözlenmiştir. Diğer değişkenler açısından, her iki gruptaki denekler arasında anlamlı bir farklılık bulunmazken, terapi seanslarına katılım açısından müzikle terapinin daha etkili olduğu saptanmıştır. Berger ve arkadaşları (2004), yaptıkları çalışmada bakıcı desteği, hafıza eğitimi ve müzikle terapinin yaşlılardaki bunama rahatsızlığı üzerindeki etkisini incelemişlerdir. Çalışmada, 18 i deney, 18 i kontrol grubunda olmak üzere 36 hasta denek olarak kullanılmıştır. Hastalar yaş, cinsiyet, hastalık düzeyleri ve tıbbi bakım düzeyleri açısından eşitlenmiştir. Seanslar haftada bir saat olmak üzere 24 ay boyunca hastahanenin psikiyatri kliniğindeki uzmanlar tarafından sürdürülmüştür. Elde edilen veriler, hastaların, hasta bakıcıların ifadelerinden ve depresyon ölçeğinden elde edilmiştir ve 24. aylarda hastalar hakkındaki bilgiler yeniden toplanmıştır. Yapılan işlem sonucunda, deney grubu ile kontrol grubu arasında istatistiksel açıdan anlamlı sonuçlar elde edilmemiş; ancak hastaların genel durumlarına bakıldığında, deney ve kontrol grupları arasında deney grubundaki hastaların lehine olumlu yönde farklılıkların olduğu gözlenmiştir.

68 49 Koger ve arkadaşları (1999), bunama rahatsızlığı üzerinde müzikle terapinin etkisini nitel araştırma yöntemiyle incelemişlerdir yılından bu yana müzik ve müzikle terapi alanında yapılmış çalışmalarda bu tedavi yönteminin bunama hastalığı üzerinde etkisinin araştırılmıştır. Bu amaçla, 1985 ten bu yana yayımlanan dergilerde incelenen araştırmalarda, 336 bunama hastalığının ele alındığı görülmüş ve bu hastalığın tedavisinde kullanılan müzikle terapi yönteminin olumlu yönde etkili olduğu tespit edilmiştir Bebek gelişimi üzerine yapılmış müzikle terapi çalışmaları Ilari ve Polka (2006), bebeklerin müziği ayırt edebilecek bilişsel yapıya sahip olup olmadıklarını deneysel yolla ortaya koymaya çalışmışlardır. Çalışmada, 8 aylık aynı dönemlerde doğmuş toplam 30 bebek denek olarak kullanılmış ve iki tür müzik arasında ayırım yapıp yapamayacakları incelenmiştir. 15 bebeğe piyano müziği, 15 ine ise orkestra dinlettirilmiştir. Sonuçta, bebeklerin inanılanın aksine, sadece basit müzikleri algılamadıkları; kompleks müzikleri de algılayıp ayırt edebildikleri tespit edilmiştir. Aynı zamanda, bebeklerin 2 hafta sonra bile bu iki müzik arasındaki farkı algıladıkları bulunmuştur. Ilari (2003), bebek bakımı sırasında şarkı söylemenin bebeklerin ruhsal gelişimini nasıl etkilediğini incelemiştir. Çalışmada, 7 9 aylık bebeği olan anneler denek olarak kullanılmıştır. Anneler bebeklerine müzik olarak genellikle geleneksel olarak öğrendikleri ninnileri söylemiş ve bunun bebekleri üzerinde daha etkili olduğunu ifade etmişlerdir. Daha sonra, bebekler üzerinde annelerinin ninnilerinin oluşturduğu etki ile şarkı dinlettirmenin etkisi karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak, bebeklerin hem ninni hem de şarkı dinledikten sonra rahatladıkları görülmüştür. Trehup (2001), bebeklerin müzikal uyaranlara nasıl tepki verdiklerini incelemiştir. Yapılan incelemede, bebeklerin yetişkinlerde olduğu gibi melodileri tanıdıkları, melodilerin tonlarındaki artış ve azalışa tepki verdikleri gözlemlenmiştir. Yine, bebeklerin anne karnında konuşmalardan çok melodik seslere daha fazla tepki verdikleri tespit edilmiştir. Balaban ve arkadaşları (1998), çalışmalarında 8 9 aylık bebeklerin müzikal melodilere nasıl tepki verdiklerini test etmişlerdir. Bebeklerin yetişkinlere benzer şekilde müzikal melodilere başlarını sallayarak tepki verdiklerini gözlemlemişlerdir.

69 50 Kemper ve arkadaşları (2004), erken doğmuş çocuklarda müzikle terapinin etkisinin olup olmadığını, erken doğum ünitesinde çalışan görevlilere uygulanan anketlerden elde ettikleri veriler doğrultusunda açıklamışlardır. Bu ünitede bulunan çocuklara, standart bakımlarına ek olarak müzik dinlettirilme işlemi yaptırılmıştır. Çalışmada, 37 fizikçinin, 150 hemşirenin ve klinik çalışanlarının 57 maddelik likert tipi bir ölçeği yanıtlamaları ile veriler toplanmıştır. Elde edilen bulgular doğrultusunda, katılımcıların çoğu, müziğin bebeklerde stresi, ağlama oranını azalttığını ve bebeklerin uykuya dalmalarını kolaylaştırdığını ifade etmişlerdir. Aynı zamanda, müziğin bebeklerin bakıcılığını yapanların tutumlarını da olumlu yönde değiştirdiği gözlenmiştir Fiziksel rahatsızlıklar ve felçli hastalar üzerinde yapılmış müzikle terapi çalışmaları Van Colle (2003), beyin felci geçirmiş ve ciddi fiziksel rahatsızlığı olan çocukların tedavisinde müzikle terapinin etkisini incelemiştir. Sonuçta, beyin felci geçirmiş çocukların batı tonundaki müzikleri algılayabildikleri ve buna tepki verebildikleri saptanmıştır. Bazı çocukların ise terapist ile birlikte müzik aletine vurmaya, hareket etmeye, yüz hareketleri ile eşlik etmeye çalıştıkları ve terapistin yardımı ile müzik aletini kullanmaya çalıştıkları gözlenmiştir. Araştırmacı, eğer terapist açık ve anlaşılır olabilmeyi başarırsa, çocuklarla daha kolay etkileşime geçebileceğini vurgulamış ve terapi müziğinin akıcı, rahatlatıcı ve çocukların ayak uydurabileceği nitelikte olması gerektiğini belirtmiştir. Montgomery ve Martinson (2006), müzikle terapinin, motor davranışlarında problem olan bir çocuğun gelişiminde nasıl rol oynadığını aktarmışlardır. Motor davranışlarında problem olan Johonnes adlı bir çocuk müzik sınıfına alınmıştır. Bu sınıfta, müzik yapmaya başladıktan sonra davranışlarında, sosyal ve duygusal durumunda, olumlu yönde gelişmelerin olduğu gözlenmiştir. Avrupa da fiziksel yoksunluğu olan bireylere yönelik olarak müzik sınıfları açılmış ve uzman terapistler eşliğinde tedavi işlemleri halen uygulanmaktadır. Finkel (2005), fiziksel olarak organlarını kullanamayan bireylerin, müzik aleti çalma terapisi yoluyla ruhsal durumlarında nasıl bir gelişmenin oluşacağını anlatmıştır. Çalışma, fiziksel problemi olan hastalara sağlık hizmeti veren bir hastahanede yapılmıştır. Müzikle terapi çalışmasının yürütülmesi amacıyla, hastahanede müzik

70 51 odaları oluşturulmuş ve herkesin faydalanabileceği söylenmiştir. Bu işlemin başlamasından sonra hastaların ağrı, anksiyete ve bazı psikolojik rasatsızlıklarında azalmanın olmasının yanı sıra bazı hastaların bir müzik aletini çalabilecek seviyeye geldikleri gözlenmiştir. Daha önce bu sağlık kurumunda çalışan hastaların hastahaneye davet edilerek görüşleri alınmıştır. Yapılan yorumlar, özetle; gözlerime inanamıyorum. şeklinde olmuştur. Magee (2005), müzikle terapinin fizyolojik ve psikolojik temelli bazı rahatsızlıkları olumlu yönde etkilediğini örneklerle açıklamıştır. Çalışmasında, bitkisel yaşama giren bir hastanın tedavisinde müziğin kullanılmasının olumlu sonuçlar doğurduğunu aktarmıştır. Kompleks rahatsızlıkların tedavisinde de müzikle terapinin etkili olduğunu ifade etmiştir Genel sağlık problemleri üzerine yapılmış müzikle terapi çalışmaları Blankfield ve arkadaşları (1995), kalp ameliyatı (Bypass) olmuş hastaların standart bakımlarına ek olarak terapötik destek ve müzik dinlettirmenin etkisini incelemişlerdir. Çalışmaya 66 hasta alınmış ve bu hastalardan 29 u boş kaset uygulamasına, diğerleri de standart müzik tedavi uygulamasına alınmıştır. Boş kaset grubunda bulunan hastalara operasyon esnasında ve sonrasında boş kasetler dinlettirilmiş, diğer grupta bulunan hastalara ise müzik dinlettirilmiştir. Yapılan işlemlerin sonunda, hastalar, uygulamadan memnun olduklarını dile getirmişlerdir. Ancak, elde edilen verilerin analizi sonucunda, anlamlı bir farklılığın olmadığı görülmüştür. Araştırmacılar, bunun nedenini, kalp ameliyatı geçirmiş bireylerin durumlarını ayrıntılı bir şekilde ölçecek bir ölçeğin olmayışına bağlamışlardır. Lehrer ve arkadaşları (1994), astım hastalığına gevşeme egzersizi ve müzikle terapinin etkisini incelemişlerdir. Bu amaçla, 106 astım hastası denek olarak alınmış ve müzik tedavi grubu, gevşeme grubu ve kontrol grubu olmak üzere 3 gruba ayırtılmışlardır. Yapılan değerlendirmeler sonucunda gevşeme grubundaki hastaların astım semptomlarında bir azalmamın olduğu, akciğer fonksiyonlarında pozitif bir gelişmenin olduğu görülmüştür. Müzikle terapi grubundaki hastaların tansiyonlarında bir düzelmenin olduğu ve kendilerini rahat hissettikleri saptanmış; ancak müziğin astım semptomları üzerinde bir etkisinin olmadığı sonucu elde edilmiştir. Kontrol grubundaki hastaların ön test-son test ölçümlerinde ise bir değişim görülmemiştir.

71 52 Colwell ve arkadaşları (2005), hastahanede yatan çocukların öz algılarının arttırılmasında müziğin etkisini incelemişlerdir. Deneye alınan çocukların öz algıları öz algı ölçeği ile ölçülmüştür. Deney sonrasında yapılan son test ölçümlerinde, çocukların öz algı düzeylerinin arttığı gözlenmiştir. Ayrıca, çocukların fiziksel görünüşlerine ilişkin algılarının da olumlu yönde değiştiği saptanmıştır. Blankenship (2006), savaş sonunda hastahanede yatmış ve sakat kalmış askerlerin müzik tedavi ile yaşantılarının nasıl değiştiğini çalışmasında anlatmıştır. Savaş sonrasında herhangi bir uzvunu kaybetmiş askerler bir müzik aletini çalma şeklinde müzikle terapi işlemine tabi tutulmuşlardır. Bu çalışmadan sonra, savaş gazilerinin yaşam kalitelerinin arttığı ve psikolojik olarak daha rahat ve mutlu bir duruma geldikleri ifade edilmiştir. Mason (2005), araştırmasında, sağlık hizmeti veren bir kurumdan emekli olan çalışanların, emekli olmalarından sonra uygulanmaya başlanan müzikle terapi yöntemini gözlemelerini ve değişiklikler hakkında görüşlerini ifade etmelerini istemiştir. Bu süreçte toplam 395 hastaya müzikle terapi işlemi uygulanmıştır. Emekli olmuş çalışanlar, önceki uygulamalara göre bu tedavi yönteminin hastalar üzerinde daha olumlu sonuçlar doğurduğunu ifade etmişlerdir. Szmedra ve arkadaşları (1998), egzersiz yaparken müzik dinlemenin insanlarda ne tür bir etki yarattığını test etmişlerdir. Çalışmada 25 denek kullanılmıştır. Deneklere müzik eşliğinde düz koşu ve yürüme egzersizi yaptırılmış, egzersiz öncesi ve sonrası fizyolojik ve psikolojik durumlarını belirlemek amacıyla testler uygulanmıştır. Sonuç olarak, egzersiz yaparken müzik dinlemenin kaslardaki baskıyı azalttığı, etkililiği arttırdığı, kan basıncı ve kalp atış hızını yavaşlattığı tespit edilmiştir. Bechtold ve arkadaşları (2006), ayakta tedavi gören hastaların verilen sağlık hizmetinden memnuniyetlerinin müzik dinlettirilerek artıp artmayacağını test etmişlerdir. Bu amaçla, tedavi için gelen hastaların bir kısmına müzik dinlettirilip memnuniyet düzeyleri ölçülmüş diğer hastalara ise müzik dinlettirilmemiştir. Yapılan işlem sonunda, tedavileri sırasında müzik dinleyen gruptaki hastaların memnuniyet düzeylerinin anlamlı derecede çıkmasa da diğer gruptaki hastalara oranla arttığı sonucu elde edilmiştir. Bittman ve arkadaşları (2001), normal özelliği bulunan hastaların nöroendokrin bağışıklığını hafifletmede grupla birlikte davul çalma terapisinin etkisini test

72 53 etmişlerdir. Bu amaçla 55 erkek, 56 kadın olmak üzere 111 denek kullanılmıştır. Hastaların biyolojik ve fiziksel değerleri, standart testlerle, hem ön testte hem de son testte ölçülmüştür. Sonuçta grupla müzik tedavi uygulamasına katılan deneklerin ölçülen biyolojik ve fizyolojik değerlerinde olumlu yönde bir değişim olduğu saptanmıştır. Schimidts ve Fabian (1998), hastahanede yatan hastaların yapısal özelikleri üzerine müzikle terapinin terapötik etkisini ve hastada bıraktığı izleri incelemişlerdir. Bu amaç doğrultusunda, hasta ile terapist arasında terapötik ilişkinin oluşması ve sağlık kurumundaki diğer tedavi yöntemleri ile birleştirilmesinin hasta üzerinde olumlu sonuçlar ortaya çıkarttığı saptanmıştır. Sonuç olarak, araştırmacılar, müzikle terapinin hastahanelerdeki diğer tedavi edici süreçlerle birleştirilmesi ile terapötik etkinin daha çok arttığını ve daha iyi sonuçlar elde edildiğini saptamışlardır Kanser hastaları üzerinde yapılmış müzikle terapi çalışmaları Burns ve arkadaşları (2005), kanser hastaları üzerine yaptıkları çalışmada, hastaların hangi tür müzikle terapi yöntemine daha aktif olarak katıldıklarını ve hangi müzikle terapi uygulamasından hoşlanacaklarını tespit etmeye çalışmışlardır. Bu amaçla, aktif (müzik aleti çalmaya dayalı) ve pasif (dinlemeye dayalı) müzik tedavi yöntemlerinden birini hastaların tercih etmelerini istemişlerdir. Sonuçta, hastaların % 44 ünün müzik dinlemeyi (pasif), % 17 sinin de müzik yapmayı (aktif) tercih ettikleri görülmüştür. Müzik dinlemeyi tercih eden hastaların daha çok gençlerden oluştuğu görülmüştür. Araştırmacılar, bunun nedenini ise toplumun genelinde gençlerin yaşlılara göre müzik dinlemekten daha çok hoşlandıklarına bağlamışlardır. Kanser hastalarının, pasif olarak müzik dinleme tedavisinden daha hoşnut oldukları görülmüştür. Trehan (2004), müziğin insanlar üzerine olan etkisini tıp doktorluğu yaparken başından geçen bir olayı anlatarak aktarmıştır. Kanser hastalığı olan bir hastamla 6 aydır tedaviyi devam ettiriyordum. Hastanın durumu gittikçe kötüleşiyordu. Bir akşam hastanın eşi acil olarak beni çağırdı ve hastanın durumunun kötü olduğunu söyledi. Hasta, hemen acil servise kaldırıldı. Hasta, acil serviste yatarken hasta başında duran doktorlardan birinden kendisi için bir şarkı söylemesini istemiş. Doktor, hasta için şarkı söylemeye başladıktan sonra hastanın ağrı şikayetlerinden mucizevi bir şekilde kurtulduğunu gözledim. Böylece bizzat müziğin insanlar üzerindeki etkisini fark ettim.

73 54 şeklinde bir anısını aktararak müziğin insanlar üzerinde olumlu etkisinin olduğunu belirtmiştir. Hilliard (2003), kanser tedavisi merkezinde tedavi gören hastaların yaşam kalitelerine ve yaşamlarını devam ettirmelerine müziğin etkisinin olup olmadığını test etmiştir. Bu çalışmada, 80 kanser hastası rastgele yöntemle seçilmiş, deney ve kontrol grubu olarak ikiye ayırtılmışlardır. Gruplar yaş ve cinsiyet olarak dengelenmiştir. Hastaların yaşam kalite düzeyleri HQOLI-R ölçeği ile ölçülmüş ve hastalardan süreç boyunca sürekli bilgiler toplamıştır. Sonuç olarak, gruplardan her seans öncesi ve sonrası uygulanan testlerden elde edilen veriler doğrultusunda, deney grubundaki hastaların yaşam kalitelerinin arttığı, kontrol grubundaki hastaların ise tersine yaşam kalitelerinde azalmanın olduğu görülmüştür. Rose ve arkadaşları (2004), onkoloji (kanser hastalıkları ile ilgilenen tıp alanı) alanında müzikle terapinin uygulanışı ve müzikle terapinin etkilerinin neler olduğuna ilişkin görüşlerini bu çalışmada dile getirmişlerdir. Çalışmada, onkoloji alanında müzikle terapinin nasıl kullanılması gerektiğine ilişkin ayrıntılı bilgiler aktarılmıştır. O Callaghan ve McDermott (2004), kanser tedavisi veren hastahanelerde yatan hastaların ve personelin müzikle terapiye karşı ilgi ve görüşlerini değerlendirmişlerdir. Bu amaçla, hastahanede tedavi gören hastalar, personel ve ziyaretçilerden oluşan toplam 128 kişiden müzikle terapiye ilişkin görüşleri alınmıştır. Birçok hasta, ziyaretçi ve personel müzikle terapi seanslarına ilişkin etkili, insanı rahatlatan ve bilinç düzeyini arttıran bir yönü olduğu yorumunda bulunmuşlardır. Barrera ve arkadaşları (2002), kanser tedavisi gören çocukların anksiyete düzeylerini azaltmada ve kendilerini psikolojik olarak rahat hissetmeleri üzerinde, etkileşimli müzikle terapinin etkisini incelemişlerdir. Bu amaçla, 65 çocuk ve ailelerine ön test-son test uygulamalı müzikle terapi işlemi yaptırılmıştır. Elde edilen veriler doğrultusunda, çocukların duygularını ifade etme düzeylerinin önemli ölçüde arttığı ve müziğin iyi olma düzeylerine olumlu yönde etki ettiği gözlenmiştir. Burn (2001), kanser hastalarının yaşam kalitelerine ve ruh hallerine müzikle terapi ve iyi şeyler hayal etme yönteminin etkisini incelemiştir. Çalışmada, 80 kanser hastası rastgele yöntemle belirlenerek deney ve kontrol gruplarına ayırtılmışlardır. Deney grubundaki hastalara 10 seanslık müzikle terapi işlemi yapılmıştır. Deneklerin ruhsal durumları ve yaşam kaliteleri ön test-son test işleminde standart ölçeklerle

74 55 ölçülmüştür. Ölçüm işlemi, seansların bitiminden 6 hafta sonra yeniden yapılmıştır (izleme testi). Sonuç olarak, deney grubundaki hastaların yaşam kaliteleri ve ruhsal durumlarının kontrol grubundaki hastalara göre daha iyi olduğu ve bu iyileşmenin izleme ölçümlerinde de devam ettiği saptanmıştır. Burns ve arkadaşları (2001), müzikle terapinin kanser merkezinde yatan hastaların psikolojik ve fizyolojik durumlarına etkisini araştırmışlardır. Bu çerçevede yaşları arasında 29 kanser hastası denek olarak kullanılmıştır. Denekler deney ve kontrol gruplarına ayırtılmışlardır. Daha sonra deney grubundaki hastalara caz müziği ve doğaçlama müzikten oluşan parçalar dinlettirilmiştir. Müzik dinleme esnasında hastaların daha az tansiyon belirtisi gösterdikleri, rahatlama ve iyi hissetme tepkileri sergiledikleri; bu durumun süreç boyunca gittikçe arttığı gözlenmiştir. Hastaların müzik dinleme ile birlikte, bağışıklık sistemlerinin de olumlu yönde etkilendiği ve kortizol değerlerinin azaldığı tespit edilmiştir. Pfaff (1986), kanserin tedavisinde diğer bilim dallarının tedavi yöntemleri arasında müziğin önemi üzerine görüşlerini dile getirmiştir. Müzikle terapinin konuşmaya bağlı olmayan bir tedavi yöntemi olduğu için gelişimsel olarak duygularını ifade etme düzeyine gelmemiş çocuklarda etkili bir yöntem olarak karşımıza çıktığını, müziğin tansiyonu azaltmada, stresi hafifletmede ve kendini ifade etmede olumlu sonuçlar doğurduğunu belirtmiştir. Şarkı söyleme, enstrüman çalma, şarkı sözü yazma gibi etkinliklerin çocukların duygularını açıklamalarında yardımcı olacağını vurgulamıştır. Müzikle terapinin amacının, bireyde belirli bir özelliğin artmasını sağlamak olduğunu aktarmıştır. Ancak müzikle terapinin birçok kurumda yaygın bir şeklide halen kullanılmaya başlanmadığını, sadece birkaç önemli sağlık kuruluşunda müzikle terapinin öneminin anlaşıldığını ifade etmiştir Madde bağımlılığı üzerine yapılmış müzikle terapi çalışmaları Silverman (2003) müziğin madde bağımlılığı üzerine etkili olup olmadığını incelemiştir. Çalışmada, en az 6 aydır madde bağımlılığı tedavi merkezinde olan yaş arası 15 hasta kullanılmıştır. Denekler, müzik yapma, gevşeme egzersizi, şiir analizi ve şarkı yazma müzikle terapi gruplarından birine rastgele yöntemle seçilmişlerdir. Her seanstan sonra hastaların kendi durumlarını betimleyebildikleri bir ölçek ve araştırmacı tarafından geliştirilmiş 1 25 arası puanlanan likert tipi bir anket doldurtulmuştur.

75 56 Sonuçta, müzikle terapinin madde bağımlısı hastalar üzerinde olumlu bir etkisinin olduğu tespit edilmiştir Otizm, Hiperaktivite ve Ret Sendromu üzerinde yapılmış müzikle terapi çalışmaları Yazarı bilinmeyen bu çalışmada (2005), otistik çocukların tedavisinde müziğin etkisi anlatılmıştır. Bir hastahanede, otistik çocukların tedavisinde müziği kullanan terapistlerle yapılan mülakatta, müziğin dört boyutunun olduğu ve bunlara dikkat edildiğinde müziğin etkisinin daha da artacağı belirtilmiştir. Bu dört boyut; müziğin kompleks olması, güçlü ve asi olması, geleneksel olması ve enerjik ve ritmik olması olarak ifade edilmiştir. Kaplan ve Steele (2005), otizm tedavisi gören hastalara müzikle terapinin etkisinin olup olmayacağını incelemişlerdir. Çalışmada, otizm tedavisi gören 40 denek kullanılmıştır. Bu deneyde müzikle terapi vasıtası ile otistiklerde dil gelişiminin % 45, davranış ve psikososyalite de % 39 ve bilişsel gelişimde % 8 lik bir gelişim olması hedeflenmiştir. Deneklerin, bu hedeflere bir yıllık müzikle terapi uygulaması boyunca ulaşması öngörülmüştür. Sonuç olarak, bu süre içinde deneklerin % 77 sinin araştırmacılar tarafından belirlenen hedeflere ulaştıkları gözlenmiştir. Wigram ve Lawrence (2005), ret sendromlu çocukların iletişimine ve ellerini kullanma becerilerinin gelişimine müzikle terapinin etkisini incelemişlerdir. Çalışma, bir vaka incelemesi şeklinde yürütülmüştür. Ret sendromlu 6 yaşındaki bir kız çocuğuna müzik terapist 30 dakikalık piyano çalma şeklinde olan terapi seansları yapmıştır. Çocuğun seanslar ilerledikçe piyanoya dokunmaya, tuşlara basmaya, el çırpmaya, duygularını ifade etmeye başladığı ve konuşma becerisinin geliştiği gözlemlenmiştir. Çocukta fiziksel gelişme ile birlikte zihinsel gelişmelerin de olduğu gözlenmiştir. Jackson (2003), ilköğretim eğitiminin başında bulunan çocuklarda görülen hiperaktivite rahatsızlığının giderilmesinde, müziğin rolünün ne olduğunu nitel araştırma yöntemi ile incelemiştir. Yaptığı inceleme sonunda, hiperaktivite rahatsızlığının tedavi edilmesi amacıyla birçok müzikle terapi yönteminin kullanıldığı ve bu terapi yönteminin bu hastalık üzerinde olumlu etkisinin olduğu sonucuna varmıştır.

76 Öğrenme süreci ve öğrenme problemleri üzerine yapılmış müzikle terapi çalışmaları Toolan ve Coleman (1994) çalışmalarında, öğrenme bozukluğu bulunan 5 hastanın müzikle tedaviye ne tür bir psikolojik tepki vereceklerini ve müzikle terapinin bilişsel yapılarında nasıl bir değişim oluşturacağını incelemişlerdir. 30 seanslık müzikle terapi uygulaması sırasında hastalar hakkındaki bilgiler gözlem yoluyla elde edilmiştir. Tedavi sonrasında, hastaların bu problemlerinin üstesinden gelebildikleri, kişiler arası iletişim ve kendini ifade etme becerilerinde gelişmenin olduğu saptanmıştır. Cockerton ve arkadaşları (1997), müzik dinlemenin öğrencilerdeki öğrenme düzeyine nasıl etki ettiğini deneysel olarak incelemişlerdir. Bu amaçla, 30 üniversite öğrenci denek olarak alınmış ve deney ve kontrol grubu olmak üzere ikiye ayırtılmıştır. Daha sonra deney grubundaki öğrencilere öğrenme süreçleri esnasında müzik dinlettirilmiş, kontrol grubundaki öğrencilere ise işlem yapılmamıştır. Deney sonunda, her iki gruba bilgilerini ölçecek bir test uygulanmıştır. Sonuç olarak, deney grubundaki öğrencilerin uygulanan teste kontrol grubundakilere oranla daha fazla doğru cevap verdikleri tespit edilmiştir Parkinson ve Epilepsi (Sara) hastaları üzerine yapılmış müzikle terapi çalışmaları Pacchetti ve arkadaşları (2000), parkinson hastalığına aktif müzikle terapinin ve fizik tedavinin etkisini incelemişlerdir. Bu çalışmada, 32 parkinson hastası denek olarak kullanılmıştır. Deneklere 3 ay boyunca haftada 1 kez olacak şekilde tedavi seansları yaptırılmıştır. Hastaların parkinson hastalık düzeyleri, yaşam kalitesi düzeyleri ve mutluluk düzeyleri standart testlerle ölçülmüştür. Müzikle terapi seansları serbest şarkı söyleme, ses egzersizleri, ritmik ve serbest beden hareketleri şeklindeki etkinliklerle sürdürülmüştür. Fizik terapi seansları ise birtakım basit gerilme egzersizleri, motor hareketler, denge vb. süreçlerden oluşmuştur. Müzikle terapi seanslarının parkinson hastalığına olumlu yönde etki ettiği, özellikle motor davranışların gelişimini sağladığı, duygusal fonksiyonlara ve mutluluğa pozitif anlamda katkı sağladığı tespit edilmiştir. Fiziksel terapinin de hastaların dayanıklılık düzeylerine etki ettiği saptanmıştır. Weinberger (1998), yaptığı çalışmada epilepsi hastalığının tedavisinde müziğin etkisinin ne düzeyde olduğunu açıklamıştır. Epilepsi hastalığının ortaya çıkmasının birçok nedeninin olduğunu; ancak müziğin tam olarak bu hastalığa nasıl etki ettiğinin

77 58 bilinmediğini belirtmiştir. Yaptığı deneysel müzikle terapi işleminde, 29 epilepsi hastasına Mozart dinlettirmiştir. 29 hastanın 23 ünde epileptik tepkilerde azalmanın olduğunu, epileptik nöbetlerin görülme sıklığının % 61 den % 21 e düştüğünü; ancak tamamen yok olmadığını saptamıştır Duygusal ve ruhsal problemler üzerine yapılmış müzikle terapi çalışmaları Talwar ve arkadaşları (2006), şizofreni hastalığı ve psikozlara müziğin etkisinin olup olmadığını incelemişlerdir. Araştırmada, 115 şizofreni hastası denek olarak kullanılmıştır. Deneklere standart tedavilerinin yanı sıra müzikle terapi uygulanmıştır. Elde edilen sonuçlar doğrultusunda, müziğin şizofreninin genel semptomlarına ve akut psikozlara olumlu yönde etki ettiği görülmüştür. Sung ve arkadaşları (2006), dementia (ruhsal çalkantı) hastalığı olan yaşlılarda müziğin etkisini araştırmışlardır. Çalışmada, 36 dementia hastası denek olarak kullanılmış ve yarısı deney, yarısı kontrol grubu olmak üzere ikiye ayırtılmışlardır. Deney grubundaki hastalara 4 hafta boyunca haftada iki seans olmak üzere toplam 8 seanslık müzikle terapi işlemi yapılmıştır. Deney grubundaki hastalara standart tedaviye ek olarak müzik dinlettirilirken, kontrol grubundakilere sadece standart tedavi yaptırılmıştır. Her iki gruba deney öncesi ve sonrası durumlarını belirleyici ölçekler uygulanmıştır. Elde edilen verilerin analizi sonucunda, dementia hastalığının tedavisinde müziğin etkili olduğu tespit edilmiştir. Gold ve arkadaşları (2004), psikopatolojik özelliği olan hastaların tedavisinde kullanılan müzikle terapinin etkililik derecesini, yapılmış çalışmalarla ilgili meta analitik bir yöntem kullanarak açıklamaya çalışmışlardır. Bu amaç doğrultusunda, bu alanda yapılmış 11 çalışma incelenmiştir. Yapılan çalışmaların meta analizi sonucunda, müzikle terapinin orta düzeydeki kliniksel vakalarda olumlu etki bıraktığı ve müzikle terapinin daha çok davranışsal ve gelişimsel yönlere etki ettiği görülmüştür. Magee ve Davidson (2002), nörolojik rahatsızlığı olan hastaların ruhsal durumlarına müzikle terapinin etkisini incelemişlerdir. Bu amaçla, deneklere ruhsal durumlarını belirlemek amacıyla, PMS (Profile of Mood States) ölçeği ön test-son test değerlerini elde etmek amacıyla uygulanmıştır. Denekler, müzik dinleme işlemine tabi tutulduktan sonra, elde edilen verilerin analizi sonucunda, anksiyete oluşumunda, sinirli ve stresli ruh hâlinde önemli düzeyde bir azalmanın olduğu saptanmıştır. Nörolojik

78 59 rehabilitasyon altındaki bireylerin tedavisinde müzikle terapinin işe yaradığı görülmüştür. Choi (1997), yaptığı çalışmada psikiyatri hizmeti veren sağlık kuruluşlarında çalışan uzmanlara yardımcı olmak ve orada tedavi gören hastaların tedavi sürecine yardım etmek amacıyla gönderilen müzik terapistleri hakkında yapılan yorumlar ve verilen tepkiler ile ilgili görüşleri değerlendirmiştir. Bu amaçla, 18 sağlık kuruluşuna orada çalışan personelle anlaşılarak müzik terapistleri gönderilmiştir. Çalışanlara ve hastalara süreci değerlendirmeleri amacıyla anketler doldurtulmuştur. Psikiyatristler müzikle terapinin diğer terapi yöntemlerinden daha az gerekli olduğunu rapor etmişlerdir. Kurumlardaki psikolog ve çalışanlar, müzik terapinin kendi problem alanlarına daha az etki ettiğini ancak diğer terapötik yöntemlerden daha değerli olduğunu dile getirmişlerdir. Müzikle terapi seanslarını gözleyen çalışanların, gözlem yapmayanlara göre daha olumlu düşünceye sahip oldukları saptanmıştır. Hastalar diğer tedavilere oranla müzikle terapinin daha az değerli olduğunu, müzik terapistlerinin de bu serviste diğer servislerle karşılaştırıldığında daha önemli algılandığını rapor etmişlerdir. Sonuç olarak, yapılan değerlendirmede, birçok sağlık kuruluşunda çalışan uzmanların ve yatan hastaların müzikle terapi ve müzik terapistlerine ilişkin olumlu algılarının olduğu tespit edilmiştir. Cassity ve Cassity (1994), yetişkinlerin, gençlerin ve çocukların tedavi edilmesi amacıyla kullanılan müziğin psikiyatrik tedavide kullanılmasını değerlendirmişlerdir. Yapılan nitel değerlendirmede, psikiyatride tedavi amaçlı kullanılan müziğin ciddi bir şekilde tedavi edici yönünün olduğunu saptamışlardır. Heaney (1992), psikiyatri hastahanelerinde yatan gençlerin tedavisinde müzikle terapi ve diğer tedavi yöntemlerinin etkilerini karşılaştırmıştır. Bu amaçla, 27 psikiyatri hastahanesinde yatan hastalar denek olarak kullanılmıştır. Bu hastaların hepsine standart tedavilerine ek olarak bir kısmına müzikle tedavi, bir kısmına ise diğer tedavi yöntemleri uygulanmıştır. Yapılan ölçümler sonucunda, müzikle terapinin tedavi edilen rahatsızlığı azaltmada etkili olduğu görülmüş, ancak diğer terapi yöntemlerinin etkililiği ile karşılaştırıldığında anlamlı bir farkın olmadığı saptanmıştır. Sonuç olarak, müzikle terapinin diğer tedavi yöntemleri ile birleştirilerek sunulmasının daha etkili olacağı yorumunda bulunulmuştur.

79 60 I Etoile (2002), bazı psikolojik rahatsızlıkların tedavisinde kullanılan terapi yöntemlerinin etkisi ile müzikle terapi yönteminin etkisini karşılaştırmıştır. Çalışma 6 hafta boyunca haftada bir saatlik seanslar halinde devam ettirilmiştir. Deneklere müzik dinleme, şiir analizi, müzik yapma, şarkı sözü yazma, grupla birlikte şarkı söyleme gibi tedavi yöntemleri uygulanmıştır. Grupla müzik terapinin anksiyeteye bağlı semptomları azaltmada işe yarar sonuçlar verdiği gözlenmiştir. Denekler, müzikle terapiyi terapötik bir yöntem olarak yararlı gördüklerini ifade etmişlerdir. Ayrıca müzikle terapi uygulamasının yardım isteme ve başkasının problemine karşı duyarlı olma hususunda da etkili olduğu belirtilmiştir. Müzikle terapinin diğer psikoterapi yöntemlerinden daha etkili sonuçlar verdiği vurgulanmıştır. Scherer (2004), çalışmasında, hangi duyguların müzikten etkilendiğine, bunun altında yatan nedenin ne olduğuna ve bu duyguların nasıl ölçebileceğine ilişkin görüşlerini belirtmiştir. Müziğin insanların duygularını etkilemede kullanılmasına ilişkin bilinmesi gereken yöntemler olduğunu; iyi inceleme ve ölçümler olmadan müziğin insanı nasıl etkileyeceğine ilişkin fikirler ileri sürmenin doğru tespitler yapmayı engelleyebileceğini ifade etmiştir. Roberts ve arkadaşları (1998), müziğe bağlı olarak ortaya çıkan duygusal tepkiler ile risk alma davranışı arasındaki ilişkiyi incelemişlerdir. Üniversitede okuyan gençlerin dinledikleri müziklerin onların riskli davranışlar sergilemelerine etki edip etmediği gözlemlenmişlerdir. Müziğe bağlı duygusal tepkiler arttıkça öğrencilerde risk alma davranışının da arttığı gözlenmiştir. Risk alma davranışı sergilenirken de öğrencilerin yoğun olumsuz duygular yaşadıkları tespit edilmiştir. Juslin ve Laukka (2004), müziğin sosyal yönü ve müziğin hangi duyguyu tetiklediği üzerine çalışma yapmışlardır. Yaptıkları araştırma sonucunda, müzik dinlettirilen deneklerin davranışlarında ve duygularında değişimlerin olduğunu gözlemişlerdir. Özellikle, müziğin bazı olumsuz duyguları azalttığını, insanların davranışlarından ve ifadelerinden anlaşılacak şekilde değişiklikler oluşturduğunu belirtmişlerdir. Pantev ve arkadaşları (1998), anlamlı müzikal melodilere sahip müzik ile düz melodilere sahip müziğin insanların algılamaları üzerine ne şekilde etki ettiğini incelemişlerdir. Anlamlı melodilerden oluşan müzik parçalarının insanlarda işitsel

80 61 korteksin algılama potansiyelini arttırdığı, düz melodilerin bir etkisinin olmadığını belirtmişlerdir. Hilliard (2001), çocukların davranışları ve ruhsal durumları üzerine Yas Temelli Grup Terapisi ve müzikle terapinin etkisini incelemiştir. Çalışma, okul ve ev uygulaması olarak iki şekilde 80 kişilik denek grubuyla yapılmıştır. Denekler deney ve kontrol grubu olmak üzere 4 gruba (2 si ev uygulaması, diğer 2 si okul uygulamasında olmak üzere) ayırtılmış ve deney gruplarına 8 seanslık müzikle terapi işlemi yapılmıştır. İşlem öncesi ve sonrası, tüm çocukların psikolojik değerleri ölçülmüştür. Aynı işlemler evde ve okulda ayrı ayrı yapılmıştır. Sonuç olarak evde terapiye alınan öğrencilerin psikolojik değerlerinde olumlu yönde bir azalma görülmüş, ancak okul uygulamasında anlamlı bir fark tespit edilmemiştir. Maack ve Nolan (1999), çalışmalarında, sözlü yönlendirme ile destekli müzik terapisinin (GIM) yetişkinler üzerindeki etkisini incelemişlerdir. Çalışmada, GIM terapisi almış bireylerin ne tür psikolojik değişiklikler sergiledikleri test edilmiştir. Yapılan uygulama sonrasında, GIM terapisi almış bireylerin; başkalarının duygularını daha kolay algıladıkları, bazı problemlere karşı iç görü kazandıkları, ruhsal anlamda bir gelişmenin olduğu, artan bir rahatlamanın görüldüğü ve kendilerinde yeni bazı değişiklikler farkettikleri gözlenmiştir. Aynı zamanda, GIM terapisinin bireylerin anksiyeteye ilişkin semptomları ve öz yeterlik algıları üzerinde olumlu bir etkiye sahip olduğu ve bu değişimin terapinin bitiminden sonra uzun bir zaman devam ettiği vurgulanmıştır Travma geçirmiş bireyler üzerine yapılmış müzikle terapi çalışmaları Robarts (2006), cinsel olarak istismara uğramış çocukların tedavisinde müzikle terapinin etkisini araştırmıştır. Erken yaşlarda bu tip travmatik yaşantı geçirmiş çocuklarda müzikle terapinin kullanılmasının çocukların bu travmadan yavaş yavaş kurtulmalarına ve terapötik ilişkiye girmelerinde kolaylık sağlayacağına etki edeceği belirtilmiştir. Araştırmacı, müzikle terapi yoluyla çocuklarda yeni duygusal olguların oluşturulacağını ve bu sayede iyileşmenin görüleceğini ifade etmiştir. Coulter (2000), post travmatik stres bozukluğu olan, cinsel ve fiziksel istismara uğramış 9 17 yaş arası gençlerin tedavisinde müzikle terapi yerine şarkı sözü yazma terapisinin etkili olup olmadığını incelemiştir. Araştırmacı, yaptığı incelemede, şarkı sözü yazma terapisinin post travmatik stres bozukluğu olan ve cinsel ve fiziksel

81 62 istismara uğramış bireylerde olumlu etkiler bıraktığını tespit etmiştir. Ancak yaptığı deneysel araştırmada, bu tip özelliği olan gençlerin tedavisinde bu tedavi yönteminin etkili olmadığını saptamıştır. Duerksen ve Darrow (1991), risk kategorisinde olan çocukların eğitiminde müziğin nasıl kullanılacağına ilişkin görüşlerini belirtmişlerdir. Risk grubundaki öğrencilerde görülen problemlerin disiplin ve motivasyon eksikliğinden, etkin öğrenememeden, alkol ve ilaç kullanmaktan ve temel hayati becerilere sahip olamamaktan kaynaklandığını ifade etmişlerdir. Bu eksikliklerin giderilmesinde müziğin önemli rol oynayacağını, bunun da müzik eğitimcileri ve müzik terapistlerinin oluşturacağı müzik sınıflarında bu tip çocuklara müzik eğitiminin verilmesi ile olacağını vurgulamışlardır Zihinsel problemler üzerine yapılmış müzikle terapi çalışmaları Silverman ve arkadaşları (2004), zihinsel rahatsızlığı olan hastaların tedavisinde müzik terapinin etkisini incelemişlerdir. 319 yatan hasta üzerinde tek seanslık müzikle terapi seansının etkisinin incelendiği bu çalışmada, müziğin şizofreni, şizofrenik bozuklular, bipolar bozukluklar, major depresif bozukluklar ve psikozlara etkisi incelenmiştir. Çalışmaya dahil edilen denekler serbest davul çalma grubu, şarkı söyleme grubu, müzik oyunu grubu, şiir grubu ve müzik dinleme grubu gibi farklı tedavi gruplarına ayırtılmıştır. Gruplar 45 dakikalık seanslardan oluşan haftalık 2 oturumluk tedavi sürecine tabi tutulmuşlardır. Gruplar 3 ile 15 kişilik olmak üzere rastgele yöntemle belirlenmiştir. Deneklere, durumlarını belirlemeye yönelik seans öncesi ve sonrası 10 sorudan oluşan bir ölçek uygulanmıştır. İşlem sonunda, ilginç sonuçlar elde edilmiştir. Şiir grubunda bulunan deneklerin anlama kapasitelerinde gözle görülür bir değişim görülmüştür. Diğer terapi grubundaki deneklerde de olumlu yönde değişim olduğu saptanmıştır. Murphy (?) düşük ve orta dereceli mental bozukluğu bulunan hastaların müzikle terapi yoluyla nasıl gelişim gösterdiklerini anlatmıştır. Çalışmada, orta ve düşük seviyede zihinsel bozukluğu olan erkekler denek olarak kullanılmıştır. Müzikle tedavide, gitar ve saksafon müzik aleti olarak kullanılmıştır. Müzikal sunum esnasında deneklerin hareket ettikleri ve alkışladıkları görülmüştür. Sonuç olarak müzikle terapi sürecinin bitiminde, deneklerin müziğe tepki verecek bilişsel seviyeye vardıkları tespit edilmiştir.

82 63 Oldfield ve Adams (1990) zihinsel bozukluğu olan bireylerde müzikle ve oyunla terapinin etkisi ile bu iki yöntemin etkilerinin karşılaştırılmasını yapmışlardır. Çalışma, 20 seans devam ettirilmiştir. Müzik terapi ve oyun terapinin etkisi karşılaştırıldığında müzikle terapi gören hastaların daha iyi bir gelişim gösterdikleri, sadece oyun terapisinde bir deneğin müzikle terapi grubundakilere göre daha iyi gelişim gösterdiği saptanmıştır. Odell-Miller (1995), zihinsel sağlık problemi olan gençlerin tedavisinde, müzikle terapinin etkisini incelemiştir. Müzikle terapinin, zihinsel sağlık problemlerinin tedavisinde olumlu sonuçlar verdiği bulunmuş ve bu tip psikolojik rahatsızlıkların tedavisinde psikoanalitik yöntemlerle beraber müzikle terapi yönteminin de kullanılmasının daha etkili olacağı ifade edilmiştir. Lehtonen (1995), çalışmasında, Piaget in düşünce süreçlerinden olan asssimulation ve accomodation süreçlerinin müzikten nasıl etkilendiğine ilişkin görüşlerini ifade etmiştir. Müziği düşüncenin ilkel bir şekli olarak tanımlamıştır. Müzikal elemanların, bireyin bilişsel gelişiminde ve bilişsel süreçlerin belirlenmesinde önemli rolü olduğunu ifade etmiştir. Weinberger (1998), insanlardaki zekâ türlerinden biri olan müzikal zekânın önemine değinmiştir. Weinberger bazı müzik türlerinin ergenlerin riskli davranışlar sergilemelerine neden olduğunu belirtmiştir. Bu riskli davranışların dinlenilen müzik türü ile yakından ilişkili olduğunu vurgulamıştır. Dinlenilen müziğin içeriği ile bireyin olumlu veya olumsuz duyguları yaşaması arasında doğrudan bir bağ olduğunu ifade etmiştir. Raglio ve arkadaşları (2006), bireyin düşünme ve kodlama süreçlerine müziğin etkisini araştırmışlardır. Bu amaçla 8 10 yaş aralığında bulunan çocuklar denek olarak kullanılmıştır. Müzik terapi seansları kamera ile kayıt edilerek ve terapistlerin gözlemleri yoluyla veriler toplanmıştır. Sonuç olarak, müzikle terapinin çocukların kodlama becerilerini arttırdığı saptamışlardır. Chikamori ve arkadaşları (2004), sindirim sistemi ameliyatı olacak hastaların ameliyat sırasındaki zihinsel uyumsuzluklarını gidermek amacıyla müzikle terapinin ve ışıkla terapinin etkili olup olmayacağını ölçmüşlerdir. Çalışmada, 37 hastaya bu iki terapi yöntemi uygulanmış ve daha önce bu ameliyatı geçirmiş 13 hasta ile durumları karşılaştırılmıştır. Elde edilen sonuçlar, müzikle ve ışıkla terapinin hastada

83 64 hemodinamik yönde etkisinin olmadığı; ancak operasyon sırasında hastanın mental fonksiyonlarının aynı şekilde kalmasına etki ettiği saptanmıştır. Clair ve Ebberts (1997), bunama hastalığı olanlar ve onların bakımını üstlenen bakıcıları ile arasındaki etkileşime, müzikle terapinin etkisini araştırmışlardır. Bu amaçla, bunama hastalığının son aşamasında olan 50 hasta denek olarak alınmış ve haftada 2 seans olacak şekilde 4 haftalık müzikle terapi işlemine tabi tutulmuşlardır. Seanslar, ilk ve son 10 dakikası sohbet şeklinde, 30 dakikası ise şarkı söyleme, salon dansı ve ritim dansları şeklindeki etkinliklerle yürütülmüştür. Deneklerden elde edilen ölçümler neticesinde, müzikle tedavinin bunama rahatsızlığı üzerinde sadece öz yeterlik algısını değiştirmede olumlu yönde etki ettiği saptanmıştır Yurt içinde müzikle terapi üzerine yapılmış çalışmalar Müzikle tedaviye ilişkin ülkemizde yapılan çalışmalar incelendiğinde, özellikle yurt dışında yapılan çalışmalarla kıyaslandığında, yeterli sayıda çalışmanın yapılmadığı görülmüştür. Yapılan deneysel çalışmaların daha çok sağlık bilimleri alanında yapıldığı, sosyal bilimler alanında hiçbir deneysel çalışmanın olmadığı tespit edilmiştir. Bu kısımda, ülkemizde müzikle tedaviye ilişkin çalışmalar hakkında bilgiler verilecektir Müzikle terapi uygulamaları ve tarihi üzerine yapılmış çalışmalar Altınölçek (1998), araştırmasında, müzikle tedavinin tarihsel gelişimini kronolojik bir şekilde incelemiştir. Eski medeniyetlerde müziğin tedavi amaçlı nasıl kullanıldığı ve günümüzde psikiyatristler ve tedavi uzmanlarının müziği tedavi amaçlı nasıl kullandığı anlatılmıştır. Çalışma, müzikle tedavinin tarihsel gelişimini sergilemesi açısından önem arz etmektedir. Turabi (2002), İbni Sina nın musiki ilmine ilişkin görüşlerini kaynaklara dayandırarak sunmuştur. Özellikle İbni Sina nın müziği 4 büyük bilim arasında (aritmetik, geometri, astroloji-astronomi ve musiki) sayması müziğin öneminin o tarihlerde bile fark edildiği ve üzerine çalışmaların yapıldığını göstermektedir. Çalışmada İbni Sina nın musiki hakkındaki görüşlerinden ve musikinin insanlar üzerine etkisinden ayrıntılı olarak bahsedilmiştir. Tuna (2003), bireylerin müzik dinleme tarzları ile sosyodemografik ve psikolojik özellikleri arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Bu amaçla, 4 farklı müzik tarzını

84 65 dinlemeyi tercih eden bireylerin benlik saygısı, yalnızlık, saldırgan davranışlarının ve gelir düzeyi açısından farklılaşıp farklılaşmadığı analiz edilmiştir. Araştırmaya 319 öğrenci katılmıştır. Sonuç olarak, dinlenilen müzik türü ile saldırganlık arasında anlamlı bir ilişkinin olduğu, diğer değişkenlerde de birtakım ilişkilerin olduğunu saptanmıştır. Berkalp (2000), yaptığı çalışmada, müziğin canlılar üzerindeki etkisini örneklerle açıklamıştır. Müziğin tıp alanında nasıl kullanıldığına ilişkin yapılmış çalışmalara değinmiştir. Özellikle müziğin sadece insanlarda değil diğer tüm canlılarda önemli bir etkiye sahip olduğunu açıklamıştır. Bu özelliğinden dolayı müziğin doğaüstü gücünden her alanda yararlanmanın gerektiğini vurgulamıştır Anksiyete stres kaygı ve depresyon üzerine yapılmış müzikle terapi çalışmaları Güvenç (1985), Türkiye de müzikle terapi alanında ilk çalışmayı yapan kişidir. Çalışmasında, müzikle tedavinin tarihsel gelişimine değinmiş ve daha sonra da deneysel olarak Anksiyete nevrozu olan bireylerin müzikle tedaviden ne düzeyde etkilendiğini ölçmüştür. Çalışmasında, anksiyete nevrozu teşhisi konulmuş 22 hastaya dört tür müzikten oluşan seanslar yaptırılmıştır. Sonuç olarak, bu rahatsızlığa, Asya temelli basit bir pentatonik melodi üzerine tatlı ve yumuşak, improvize müziğin, ney taksiminin ve uzak Doğu Japon pentatonik müziğinin faydalı olduğu tespit edilmiştir. Batislam ve arkadaşları (1997), kalp ameliyatı geçirmiş hastaların hatırlamaları ve stresleri üzerinde müzikle terapinin etkisini araştırmışlardır. Kalp ameliyatı geçiren hastalarda hatırlayamamanın çok sık görülen bir durum olduğunu belirtmişlerdir. Bundan dolayı, ameliyat sonrası hatırlamada ve stresin azaltılmasında müzikle terapinin etkili olup olmayacağını test etmişlerdir. Hastalar, deney ve kontrol grubu olmak üzere iki gruba ayırtılmıştır. Deney grubundaki hastalara operasyon esnasında müzik dinlettirilmiştir. Daha sonra yapılan değerlendirmede, deney grubundaki hastaların ameliyat esnasında olanları ve konuşulanları hatırladıkları tespit edilmiştir. Diğer değişkenler arasında anlamlı bir farklılığın olmadığı bulunmuştur. Güner (1995), ergenlerin (14 17 yaş arası) dinledikleri müzik türünün, onların depresyon ve saldırganlık düzeyine etkisini araştırmıştır. Bu araştırmasında, dinlenilen müzik türü ile depresyon ve saldırganlık arasındaki ilişki betimsel yolla analiz edilmiştir. Ergenlerin dinledikleri müzik türleri, standart depresyon ve saldırganlık

85 66 ölçekleri ile belirlenmiş, depresyon ve saldırganlık düzeyleri karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak, dinlenilen müzik türü ile depresyon ve saldırganlık arasında ilişkinin olduğu saptanmıştır. Vural (2006), Koroner Arter Bypass Greft (KABG) uygulanan hastalarda düşleme ve müzik dinletisinin anksiyete düzeyi, algılanan ağrı şiddeti, analjezik kullanım miktarı ve hastahanede kalış süresine etkisini ölçmüştür. Örneklem sayısı deney ve kontrol gruplarının her birinde 35 hasta olmak üzere 70 hasta olarak belirlenmiştir. Veriler Bireysel Özellikler Formu, Cerrahi Girişim Öncesi ve Sonrası Hasta İzleme Formları, Durumluk-Sürekli Anksiyete Ölçeği ve Görsel Kıyaslama Ölçeği aracılığıyla elde edilmiştir. Kontrol ve deney grubu hastalar arasında cerrahi işlem öncesi sürekli ve durumluk, taburculuk öncesi durumluk anksiyete düzeyleri; Yoğun Bakım Ünitesi nde ve klinikte algılanan ağrı şiddeti ve uykusuzluk düzeyleri; ilk mobilizasyon ve taburcu olma süreleri; klinikte kullanılan analjezik miktarları açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık olduğu belirlenmiştir. Araştırmada elde edilen bulgular, koroner arter bypass cerrahisinde düşlemenin ve müzik dinletisinin, gevşemeyi sağlayarak anksiyete düzeyinin ve algılanan ağrı şiddetinin azaltılmasında etkili olduğunu göstermiştir. Aydın (2006), yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde uygulanan bakım sırasındaki müzik dinletisinin preterm (erken doğmuş) bebeklerin büyüme (kilo, boy, baş çevresi), stres belirtileri, oksijen saturasyonu (tüketimi), kalp tepe atımı, solunum değeri ile hastahanede kalış süresine etkilerini incelemiştir. Araştırma, 13 deney ve 13 kontrol grubu olmak üzere 26 preterm bebekle gerçekleştirilmiştir. Denekler, seçim kriterleri doğrultusunda değerlendirilip ailelerinden Bilgilendirilmiş Onam Formu doğrultusunda yazılı izinleri alınmış ve Bebeği Tanıtıcı Bilgi Formu doldurulmuştur. Deney grubundaki bebeklerin kuvözüne müzik sistemi kurulmuş ve Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde hemşirelerin gün içinde verdiği bakımlardan biri seçilerek (öğleden sonra verilen en uzun süreli bakım) servis hemşireleri tarafından pretermlere bakım sırasında her gün 1 saat süre ile klasik müzik dinlettirilmiştir. Bakım öncesi, 5. ve 55. dk da gözlenen stres belirtileri, oksijen saturasyonu, kalp tepe atımı ile solunum değerleri Hasta Takip Formuna kaydedilmiştir. Deney ve kontrol grubundaki bebeklerin büyüme değerleri, hastahanede kalış süreleri ve oksijen saturasyon düzeyi değerlerinde anlamlı fark görülmezken, stres düzeylerinde anlamlı azalma gözlenmiştir. Kalp tepe

86 67 atımı ve solum değerlerinin ise normal sınırlar içinde kaldığı gözlenmiştir. Sonuç olarak, yenidoğan yoğun bakım ünitesinde yatan preterm bebeklere dinletilen klasik müziğin preterm bebeklerin stres davranışlarının azalmasında, kalp tepe atımı ve solunum değerlerinin normal sınırlar içinde kalmasında etkili olduğu; ancak büyümeleri üzerine etkili olmadığı belirlenmiştir. Bal (2002), şok dalgaları ile taş kırma işleminde ağrı ve anksiyete düzeyi üzerine müziğin etkisini test etmek amacıyla ön-son test, kontrol gruplu deneysel bir araştırma yapmıştır. Araştırma örneklemine okur yazar olmayan ve akut ağrı şikayeti ile acil üniteye başvurmuş hastalar alınmıştır. Araştırmanın verileri toplanırken araştırmacı tarafından geliştirilen anket formu, kendini değerlendirme anketi ve Wong-Baker yüz ifadeleri skalası ile toplanmıştır. Araştırmaya alınan deneklere, işlem sırasında, kendi seçtikleri müzikler dinlettirilmiştir. Elde edilen verilerin analizi sonucunda, müziğin taş kırma işlemi sırasında bireylerin ağrı ve anksiyetesini azaltmada etkili bir girişim olduğu bulunmuştur. Yıldırım (2003), kanser hastalarına dinletilen müziğin, kemoterapi yan etkilerine ve durumluk-sürekli kaygı düzeylerine etkisinin olup olmadığını test etmiştir. Çalışmada, 30 deney, 30 kontrol grubunda olmak üzere 60 hasta kullanılmıştır. Araştırmada, veri toplama aracı olarak, hasta tanıtım formu, kaygı ölçeği, kanser semptomları ölçeği, kemoterapi yan etkileri ölçeği, tedavi sürecini değerlendirme anketi kullanılmıştır. Deney grubundaki hastalara kemoterapi işlemi yaptırılırken kulaklıklar verilerek müzik dinlemeleri sağlanmış, kontrol grubundaki hastalara ise standart işlem yaptırılmıştır. Verilerin analizinden elde edilen bilgiler doğrultusunda, müziğin, deney grubundaki hastaların kaygı düzeylerine olumlu yönde etki ettiği, kontrol grubundaki deneklerin kaygı düzeylerinde herhangi bir değişimin olmadığı saptanmıştır. Ovayolu ve arkadaşları (2006), hastahanede kolonoskopi tedavisi gören hastaların anksiyete, ağrı ve bazı psikolojik şikâyetlerinin azaltılmasında müziğin etkisi incelemişlerdir. Kolonoskopi tedavisi gören hastalar arasından rastgele yöntemle deney ve kontrol grupları oluşturulmuştur. Deney grubundaki hastalara kolonoskopi tedavisi esnasında Klasik Türk müziği dinlettirilmiş, kontrol grubundaki hastalara ise kolonoskopi tedavisine ek olarak bir işlem yapılmamıştır. Ve bu işlem sırasında hastaların tedaviye ek olarak ilaç talepleri de karşılanmıştır. Sonuçta, deney grubundaki hastaların daha az ilaç talep ettikleri, anlamlı düzeyde olmasa da deney grubundaki

87 68 hastaların anksiyete düzeylerinin daha az olduğu, memnuniyet düzeylerinin daha fazla olduğu ve ağrı düzeylerinin kontrol grubundakilere oranla daha düşük olduğu tespit edilmiştir Öğrenme süreci üzerine yapılmış müzikle terapi çalışmaları Çelikkol (2007) ilköğretim 6. ve 7. sınıflarındaki Türkçe derslerinde kelime kazanımına müziğin etkisini incelemiştir. İlköğretim 6. ve 7. sınıflarda okuyan öğrencilerden deney ve kontrol grupları oluşturulmuştur. Örneklem grubuna toplam 87 öğrenci seçilmiştir. Araştırmada ön test-son test kontrol gruplu deneme modeli kullanılmıştır. Deney grubuna kelime ve kelime grupları müzik eşliğinde öğretilirken, kontrol grubuna klasik yöntemle öğretilmiştir. Çalışmanın başında bütün öğrencilere bilgi anketi ve kelime bilgisini ölçen test uygulanmıştır. Uygulamadan sonra kelime bilgisini ölçen test tekrar son test olarak yapılmıştır. Bilgi testi sonuçları nicel değerlendirme teknikleriyle yorumlanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre; kelime kazanımında müziğin kullanılması, klasik yönteme göre başarıyı arttırmıştır. Türkçe derslerinde müziğin kullanılması öğrencilerin derse güdülenmesine ve katılımın artmasına katkı sağlamıştır. Türkçe derslerinde müzik zekâsından yararlanmanın dersi daha etkin duruma getirdiği ve dersteki verimi artırdığı tespit edilmiştir. Artan (1993), anaokuluna devam eden aylık çocuklara seslerle ilgili becerilerin kazandırılmasında müzik uygulamalarının etkisini incelemiştir. Çalışmada, 37 si kız ve 30 u erkek olmak üzere 67 çocuk denek olarak kullanılmıştır. Bunların 38 deney, 29 u kontrol grubuna ayırtılmıştır. Yapılan deneysel işlem sonucunda, çocuklara seslerle ilgili becerilerin kazandırılmasında müzik uygulamalarının etkili olduğu görülmüştür. Müzikle uygulamada, çocukların, pano arkasında sesi tanıma, doğru tahmin etme, peş peşe gelen sesleri ayırt edebilme gibi becerileri gösterdikleri saptanmıştır. Değirmenci (1993), zihinsel özürlü çocukların komutları izleme becerilerinin gelişiminde iki farklı müzikle terapi etkinliği olan enstrümental ve hareket etkinliklerinden hangisinin daha etkili olduğunu araştırmıştır. Araştırma, ön test-aratestson test-kontrol gruplu deneysel yöntemle yapılmıştır. Araştırmada 8 14 yaşlar arasında toplam 42 öğretilebilir düzeyde zihinsel özürlü çocuk denek olarak kullanılmıştır. Sonuç olarak, öğretilebilir zihinsel özürlü çocukların komutları izleme becerilerinin

88 69 gelişiminde müzikle terapi etkinlikleri olan enstrümental ve hareket grubu etkinliklerinin etkili bir yöntem olduğu saptanmıştır Genel sağlık problemlerinin tedavisi üzerine yapılmış müzikle terapi çalışmaları Güngör (1999), cerrahi girişim yapılacak vakalarda; preoperatif (işlem öncesi) dönemde, müzik terapi ve dokunma terapisi içeren hemşirelik uygulamalarının hasta üzerindeki etkilerini incelemiştir. Bu amaçla, daha önce hiç ameliyat olmamış, yaş grubu, genel anestezi alan 120 gönüllü hasta denek olarak alınmış ve 3 deney 1 kontrol grubu olmak üzere 4 gruba ayırtılmışlardır. 1. gruba müzik terapi, 2. gruba dokunma terapisi, 3. gruba bu iki yöntem aynı anda uygulanmış ve son olarak kontrol grubundakilere ise standart uygulamaya ek olarak herhangi bir işlem yapılmamıştır. Verilerin toplanması amacıyla hastaların nabız, solunum, vücut ısısı, cilt rengi vb. özellikleri ön test-son test olarak ölçülmüştür. Çalışma sonuçlarına göre; uygulanan terapilerin hastaların fizyolojik bulguları üzerinde olumlu etkili olduğu saptanmıştır. Terapilerin, hastaların fizyolojik bulguları üzerindeki etkinlik dereceleri karşılaştırıldığında; dokunma terapinin müzik terapiye oranla daha olumlu etkiler yarattığı, ancak müzik terapi ile dokunma terapisinin birlikte uygulanmasının bu olumlu etkinin derecesini daha çok arttırdığı saptanmıştır. Uçan (2005), endoskopisi uygulanan hastalara dinletilen müziğin, hastanın nabzına, oksijen saturasyonuna (tüketimine), kan basıncına, memnuniyetine ve işlemin başarısına olan etkisini değerlendirmiştir. Çalışma Gastroenteroloji Polikliniğine üst endoskopi işlemi yaptırmak üzere başvuran hastalar üzerinde yürütülmüştür. Hastalara dinletilen müziğin, hastaların nabzına, kan basıncına, oksijen saturasyonuna, işlem başarısına ve memnuniyet düzeyine olan etkisini belirlemek amacı ile randomize kontrollü olarak planlanan bu araştırmada, şu sonuçlar elde edilmiştir: Müzik dinlettirilen gruptaki bireylerin nabız, oksijen saturasyonu, kan basıncı, memnuniyeti ve işlemin başarısı değerleri kontrol grubundaki bireylerin değerleri ile karşılaştırılmış ve hemen hemen her değerlendirmede müzikle terapi grubundakilerin lehine sonuçlar elde edilmiştir. Müzikle terapinin, endoskopi uygulamasında hastalar üzerinde olumlu etkiye sahip olduğu ifade edilmiştir.

89 70 Engin ve arkadaşları (2006), insan beyni ve müziği algılaması arasındaki ilişkiyi incelemişlerdir. Bu amaçla, müzik dinleme ile EEG (Electroencephalogram) arasındaki ilişkiyi test eden araştırmacılar, müzik dinlerken elde edilen EEG sonuçlarına göre insan beyninde birtakım değişikliklerin olduğunu belirtmişlerdir. Böylece müziğin insanlar üzerindeki etkisinin tam olarak EEG yöntemi ile belirlenmesi ile tıpta nasıl kullanılacağına ilişkin bilgilerin elde edilebileceğini vurgulamışlardır. Özçevik (2007), müzikle tedavi ve müziğin öğrenciler üzerindeki terapik etkilerini anlatmıştır. Çalışmada müziğin tarihsel gelişimi kronolojik olarak incelemiştir. Müziğin, çocuklarda görülen bazı psikiyatrik bozukluklarda faydalı olduğunu, özellikle zekâ geriliği, davranış bozuklukları ve öğrenme bozuklukları görülen çocuklarda müzik terapisi ile sevindirici sonuçlar alındığını aktarmıştır. Ayrıca müziğin bu tür rahatsızlıkları olan çocuklarda, ruhsal, duygusal ve toplumsal anlamda fayda sağladığı, gelişimlerine katkıda bulunduğu belirtilmiştir. Ersanlın (2007), indüksiyon uygulanan primipar gebelere travayda verilen eğitim ile dinletilen müziğin doğum sürecine etkisinin olup olmadığını test etmiştir. Araştırma 40 deney, 40 kontrol grubunda olmak üzere 80 gebe ile yürütülmüştür. Deney grubundaki gebelere doğum ağrılarına iyi geldiği ifade edilen Rehavi makamındaki müzik kaset ve kulaklıklar kullanılarak dinlettirilmiştir. Buna ek olarak gebelik ile ilgili eğitim verilmiştir. Kontrol grubundaki hastalara ise ek bir uygulama yapılmamıştır. Elde edilen verilerin analizi sonucunda verilen eğitim ve dinletilen müziğin gebelerin ağrıları ile baş etmede olumlu etkisinin olduğu sonucu elde edilmiştir. Ülkemizde yapılmış bu bilimsel çalışmaların yanı sıra Çoban (2005), Ak (2006), Turabi (2005) ve Doğan nın (2006), Türkiye de ve dünyada müzikle tedavinin tarihsel gelişimi, müzikle terapi yöntemleri ve müzikle tedavinin uygulama safhaları gibi önemli konulara ilişkin inceleme ve araştırmalarının bulunduğu kitapları da müzikle terapi alanında yapılmış çalışmalar olarak karşımıza çıkmıştır.

90 71 İKİNCİ BÖLÜM 2. YÖNTEM Bu bölümde, araştırmanın deseni, bu desene dayanarak gerçekleştirilen deney, araştırmaya katılan denekler, kullanılan ölçme araçları ve verilerin analizinde kullanılan yöntemler verilmiştir Araştırmanın Deseni Bu araştırma, sınav kaygısı, öfke ve bazı psikolojik problemleri olan üniversite ve lise öğrencilerinin, bu problemleri üzerinde müzikle terapi yönteminin etkisini test etmeye yönelik deneysel bir çalışmadır. Araştırmada 2x2 lik split-plot desen (karışık desen) kullanılmıştır. Bu desende, birinci faktör, deneysel işlem gruplarını (deney ve kontrol gruplarını); ikinci faktör ise bağımlı değişkene ilişkin tekrarlı ölçümleri (ön test, son test ve izleme testleri) göstermektedir. Araştırmanın desenleri Tablo 1 ve Tablo 2 de sunulmuştur. Tablo 1. Araştırma Deseni (Üniversite) Gruplar Ön test İşlem Son test İzleme Testi Ney KSE-SKÖ- Ney müziği dinletme KSE KSE Deney KTM SÖÖTÖ- KTM dinletme SKÖ SKÖ Grupları KBM BF KBM dinletme SÖÖTÖ SÖÖTÖ KSE-SKÖ- Uygulama KSE-SKÖ- KSE-SKÖ- Kontrol Grubu SÖÖTÖ-BF yapılmamıştır SÖÖTÖ SÖÖTÖ Tablo 2. Araştırma Deseni (Lise) Gruplar Ön test İşlem Son test İzleme Testi Ney KSE-SKÖ- Ney müziği dinletme KSE KSE Deney KTM SÖÖTÖ- KTM dinletme SKÖ SKÖ grupları KBM BF KBM dinletme SÖÖTÖ SÖÖTÖ Kontrol Grubu KSE-SKÖ- SÖÖTÖ-BF Uygulama yapılmamıştır KSE-SKÖ- SÖÖTÖ KSE-SKÖ- SÖÖTÖ

91 72 Bu desen doğrultusunda, araştırmanın başlangıcında, üniversite ve lise deney ve kontrol gruplarında yer alan deneklere Kısa Semptom Envanteri (KSE), Sınav Kaygısı Ölçeği (SKÖ), Sürekli Öfke-Öfke Tarz Ölçeği (SÖÖTÖ) ve Bilgi Formu (BF) ön test amaçlı uygulanmıştır. Daha sonra, deney gruplarında yer alan üniversite öğrencilerinden oluşan deneklere haftada bir seans olmak üzere 8 haftalık müzikle terapi uygulaması yapılmıştır. Lise öğrencilerinden oluşan deneklere ise haftada iki seans olmak üzere 4 hafta boyunca 8 seanslık müzikle terapi uygulaması yapılmıştır. Deney grupları (üniversite ve lise) ile yapılan oturumların sonlandırılmasından sonra, hem deney hem de kontrol grubundaki tüm deneklere Kısa Semptom Envanteri (KSE), Sınav Kaygısı Ölçeği (SKÖ) ve Sürekli Öfke-Öfke Tarz Ölçeği (SÖÖTÖ) son test olarak yeniden uygulanmıştır. Daha sonra, deney gruplarındaki deneklere bir ay sonra yapılan işlemin etkililik süresini belirlemek için ve kontrol gruplarındaki deneklerde herhangi bir değişimin olup olmadığını saptamak için Kısa Semptom Envanteri (KSE), Sınav Kaygısı Ölçeği (SKÖ) ve Sürekli Öfke-Öfke Tarz Ölçeği (SÖÖTÖ) izleme testi amacıyla tekrar uygulanmıştır. Ayrıca hem son testte hem de izleme testinde deney ve kontrol gruplarındaki deneklere son iki aydır yaşamanızı etkileyen önemli bir olay oldu mu? şeklinde bir soru yönlendirilmiştir. Bu soru sayesinde deneklerdeki olumlu veya olumsuz değişimin nedeninin başka bir faktörden dolayı olup olmadığı tespit edilmeye çalışılmıştır. Bunlara ek olarak, müzikle terapinin hem üniversite uygulamasında hem de lise uygulamasında, deney grubundaki öğrencilere her seansın başlangıcında ve seansın sonunda araştırmacı tarafından hazırlanmış 9 maddeden oluşan bir anket uygulanmıştır. Böylece terapi seansının o anki etkisinin ne düzeyde olduğunun ortaya çıkarılması hedeflenmiştir Araştırmanın Denekleri Psikoterapi hizmetinden yararlanmak gönüllülük gerektirir. Hiç kimseye zorla psikoterapi yapılmaz. Bu bağlamda, kişi istemedikçe üçüncü kişilerin zoruyla psikoterapi almaya getirilirse maalesef danışanın yarar görme şansı yoktur (Gençdoğan, 2005, s. 134). Bu anlayıştan hareketle müzikle terapi grupları oluşturulurken, deneklerin gönüllü olmalarına özellikle dikkat edilmiştir.

92 73 Araştırmada, üniversite örneklemi ve deney gruplarını belirlemek ve ön test verilerini elde etme amacıyla 2 haftalık bir süreçte gönüllü olan öğrencilere Kısa Semptom Envanteri, Sınav Kaygısı Ölçeği ve Sürekli Öfke-Öfke Tarz Ölçeği nden oluşan toplam 3 test ile öğrencilerin demografik bilgilerini elde etmek amacıyla bilgi formu uygulanmıştır. Uygulama sonucunda, toplam 196 üniversite öğrencisine ulaşılmıştır. Lise örneklemini belirlemek için Erzurum il merkezinde bulunan Erzurum Spor Lisesinde okuyan toplam 117 öğrenciye Kısa Semptom Envanteri, Sınav Kaygısı Ölçeği ve Sürekli Öfke-Öfke Tarz Ölçekleri ile öğrencilerin demografik bilgilerini elde etmek amacıyla bilgi formu uygulanmıştır. Ön testlerin doldurulması amacıyla ayrılan sürenin bitimindeki bir haftalık süre boyunca öğrencilerin testlerden elde ettikleri puanlar yorumlanmıştır. Üniversite uygulamasında deney ve kontrol gruplarını belirlemek amacıyla, elde edilen veriler doğrultusunda, puanları homojen olan öğrencilerden 42 si deney ve 37 si kontrol grubunda olmak üzere 2 gruba rastgele yöntemle seçilmiştir. Lise öğrencilerinin ise 28 i deney ve 24 ü kontrol grubunda olacak şekilde rastgele yöntemle belirlenmiştir. Araştırmanın üniversite ayağını oluşturan kısmında, öğrencilerle terapi saatinin belirlenmesi ve terapi gruplarının oluşturulması amacıyla bir toplantı düzenlenmiştir. Öğrenciler, Ney müziği terapi grubu, Klasik Türk müziği terapi grubu ve Klasik Batı müziği terapi grubu olmak üzere 3 gruba ayırtılmıştır. Başlangıçta her müzikle terapi grubunda kişi bulunacak şekilde ayarlanmıştır. Ve her grup için terapi seansı saati ve günü katılımcılarla birlikte belirlenmiştir. Öğrencilere terapi saatini hatırlatıcı bilgi mesajları gönderilmesi amacıyla GSM numaraları alınmış ve terapi gününde bilgi amaçlı mesajların gönderileceği söylenmiştir. Araştırmanın lise ayağını oluşturan kısmında ise öğrencilerle terapi saatinin belirlenmesi ve müzikle terapi gruplarının oluşturulması amacıyla bir sınıfa toplanmış, öğrencilere müzikle terapi hakkında bilgi verilmiştir. Öğrenciler Ney müziği terapi grubu, Klasik Türk müziği terapi grubu ve Klasik Batı müziği terapi grubu olmak üzere 7 kişilik 3 gruba ayırtılmış ve her grup için terapi seansı saati ve günü belirlenmiştir. Üniversite uygulamasından farklı olarak lise öğrencilerine her terapi müziği seansı haftada iki kez yapılacak şekilde ayarlanmıştır.

93 74 Üniversite ve lise uygulamasına alınan deneklere yapılacak her seansa katılmaları gerektiği açıklanmış, en fazla 2 oturuma katılmama imkânlarının olduğu, 2 den fazla olduğunda uygulamadan çıkarılacakları belirtilmiştir. Uygulamalar başladıktan sonra 3 ve daha fazla seansa katılmayan bazı denekler işlemin dışında tutulmuştur. Bundan dolayı, deney gruplarındaki denek sayıları başlangıçtan farklı olmuştur. Araştırmanın üniversite ve lise örneklemine ilişkin dağılımlar Tablo 3 ve 4 te verilmiştir. Tablo 3. Araştırma Örneklemi (Üniversite) Müzik terapi grupları Kız Erkek Toplam Ney grubu Klasik Türk müziği grubu 7-7 Klasik Batı müziği grubu Kontrol grubu Tablo 4. Araştırma Örneklemi (Lise) Müzik terapi grupları Kız Erkek Toplam Ney grubu Klasik Türk müziği grubu Klasik Batı müziği grubu Kontrol grubu Deney Ortamının Dizaynı Müzikle terapi seanslarının gerçekleştirileceği oda öğrencilerin sırt üstü uzanabilecekleri minderler ve başlarını koyacakları yastıklarla donatılmıştır. Ayrıca, oda, müziğin herkesin duyabileceği ve kimseyi rahatsız etmeyecek şekilde verilemesini sağlayan ses sistemi ile döşenmiştir. Aynı şekilde, odanın ışıklandırmasında öğrencileri rahatsız etmeyecek düzeyde aşırı ışığın bulunmamasına dikkat edilerek loş ışıklandırma yapılmıştır. Öğrencilerin terapi seansı sırasında rahatsız edilmemeleri maksadı ile terapinin yapılacağı odanın girişine içerde terapi yapıldığına ilişkin not yazılmıştır. Uygulamanın yapıldığı üniversite ve lise ortamına ilişkin görünümler Resim 1 ve 2 de verilmiştir.

94 75 Resim 1. Müzikle Terapi Üniversite Uygulamasından Bir Görünüm Resim 2. Müzikle Terapi Lise Uygulamasından Bir Görünüm

LĐSE ÖĞRENCĐLERĐNĐN SINAV KAYGISINI AZALTMADA MÜZĐKLE TERAPĐNĐN ETKĐSĐ

LĐSE ÖĞRENCĐLERĐNĐN SINAV KAYGISINI AZALTMADA MÜZĐKLE TERAPĐNĐN ETKĐSĐ ISSN:1306-3111 e-journal of New World Sciences Academy 2009, Volume: 4, Number: 3, Article Number: 1C0065 EDUCATION SCIENCES Received: November 2008 Accepted: June 2009 Series : 1C ISSN : 1308-7274 2009

Detaylı

ISSN : Erzurum-Turkey LĠSE ÖĞRENCĠLERĠNĠN ÖFKE DURUMLARI ÜZERĠNE MÜZĠKLE TERAPĠNĠN ETKĠSĠ

ISSN : Erzurum-Turkey LĠSE ÖĞRENCĠLERĠNĠN ÖFKE DURUMLARI ÜZERĠNE MÜZĠKLE TERAPĠNĠN ETKĠSĠ ISSN:1306-3111 e-journal of New World Sciences Academy 2010, Volume: 5, Number: 4, Article Number: 1C0223 EDUCATION SCIENCES Received: August 2010 Accepted: September 2010 Fahri Sezer Series : 1C Ataturk

Detaylı

DANS TERAPİ. Dokuz Eylül Üniversitesi

DANS TERAPİ. Dokuz Eylül Üniversitesi DANS TERAPİ MSc Sevinç RENKVER Dokuz Eylül Üniversitesi 1 Dans terapi nedir? Tarihçesi İlkeleri Yaratıcı süreç Kimler yararlanabilir? Nerelerde uygulanabilir? Türk halk danslarıyla meditasyon, Meditatif

Detaylı

BASKETBOL OYUNCULARININ DURUMLUK VE SÜREKLİ KAYGI DÜZEYLERİNİN BELİRLENMESİ

BASKETBOL OYUNCULARININ DURUMLUK VE SÜREKLİ KAYGI DÜZEYLERİNİN BELİRLENMESİ KKTC YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ BASKETBOL OYUNCULARININ DURUMLUK VE SÜREKLİ KAYGI DÜZEYLERİNİN BELİRLENMESİ Edim MACİLA BEDEN EĞİTİMİ VE SPOR PROGRAMI YÜKSEK LİSANS TEZİ LEFKOŞA,

Detaylı

KLİNİK PSİKOLOJİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ

KLİNİK PSİKOLOJİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ İÇİNDEKİLER BÖLÜM I GİRİŞ ------------------------------------------------------------------------------------------------- 1 KLİNİK PSİKOLOJİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ ------------------------------------------

Detaylı

İÇİNDEKİLER BÖLÜM-I. Doç. Dr. Günseli GİRGİN

İÇİNDEKİLER BÖLÜM-I. Doç. Dr. Günseli GİRGİN İÇİNDEKİLER BÖLÜM-I Doç. Dr. Günseli GİRGİN ÇAĞDAŞ EĞİTİM SİSTEMLERİNDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİ VE REHBERLİK... 1 Giriş... 2 Çağdaş Eğitimde Öğrenci Kişilik Hizmetlerinin Yeri... 2 Psikolojik Danışma

Detaylı

MÜZİKLE TEDAVİ MUSIC THERAPY

MÜZİKLE TEDAVİ MUSIC THERAPY Ekim 006 Cilt:4 No: Kastamonu Eğitim Dergisi 697-706 MÜZİKLE TEDAVİ Özge GENÇEL Balıkesir Üniversitesi Necatibey Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü, Müzik Eğitimi Ana Bilim Dalı, Balıkesir.

Detaylı

ERGENLERDE İNTERNET BAĞIMLILIĞI

ERGENLERDE İNTERNET BAĞIMLILIĞI ERGENLERDE İNTERNET BAĞIMLILIĞI Bilgisayar ve internet kullanımı teknoloji çağı olarak adlandırabileceğimiz bu dönemde, artık hayatın önemli gereçleri haline gelmiştir. Bilgiye kolay, hızlı, ucuz ve güvenli

Detaylı

İl Çevre ve Orman Müdürlüğü ile Birlikte Şehrin Gürültü Haritasının Çıkarılması

İl Çevre ve Orman Müdürlüğü ile Birlikte Şehrin Gürültü Haritasının Çıkarılması İl Çevre ve Orman Müdürlüğü ile Birlikte Şehrin Gürültü Haritasının Çıkarılması Amaç ve İçerik Projenin temel amacı şehrin farklı bölgelerinde İl Çevre ve Orman Müdürlüğü nün yönlendirmesi ile gürültü

Detaylı

Doç. Dr. Fatih Öncü. Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Doç. Dr. Fatih Öncü. Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Doç. Dr. Fatih Öncü Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikolojik taciz Bedensel Ruhsal Bedensel ve ruhsal Çalışma hayatında mobbing veya psikolojik

Detaylı

TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROJE ONAY FORMU

TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROJE ONAY FORMU iii TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROJE ONAY FORMU Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı, Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi Bilim Dalı öğrencisi Rabia HOŞ tarafından hazırlanan " Okul Öncesi Eğitim Kurumlarında

Detaylı

İNFERTİL ÇİFTLERDE, İNFERTİLİTE TEDAVİSİ ESNASINDA ERKEKLERDEKİ PSİKOSOSYAL DURUMUN İNCELENMESİ

İNFERTİL ÇİFTLERDE, İNFERTİLİTE TEDAVİSİ ESNASINDA ERKEKLERDEKİ PSİKOSOSYAL DURUMUN İNCELENMESİ T.C AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ İNFERTİL ÇİFTLERDE, İNFERTİLİTE TEDAVİSİ ESNASINDA ERKEKLERDEKİ PSİKOSOSYAL DURUMUN İNCELENMESİ Nilüfer TOK KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM HEMŞİRELİĞİ

Detaylı

Yerinde Masaj ın İş Hayatına Etkileri İstanbul - 17.11.2008 Konulu Akademik Araştırma Sonuçları Sayfa 1/4

Yerinde Masaj ın İş Hayatına Etkileri İstanbul - 17.11.2008 Konulu Akademik Araştırma Sonuçları Sayfa 1/4 Önsöz Yerinde Masaj hizmetleri ile Türkiye deki iş hayatı kalitesini yükseltmek üzere çıktığımız yolda, bugüne kadarki tüm pazarlama faaliyetlerimizde Yerinde Masaj ın kurumlar tarafından çalışanlarına

Detaylı

Füsun KURDOĞLU-ERÜRETEN Uzman Psikolog

Füsun KURDOĞLU-ERÜRETEN Uzman Psikolog Füsun KURDOĞLU-ERÜRETEN Uzman Psikolog EĞİTİMİ Lisans : İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi,Psikoloji Bölümü Tezi : Nörotiklik,zaman tahmini ve seçici dikkat 1982 Yüksek Lisans (M.A) : Marmara Üniversitesi

Detaylı

BİREYLERE YÖNELİK HİZMETLER

BİREYLERE YÖNELİK HİZMETLER EKİBİMİZ Altis; 1989 yılında Dr. Bülent Madi tarafından nöroloji ve sanat çalışmalarının birlikteliği amacıyla kurulmuştur. İki yıl süren çalışmalarının ardından 1991 yılında diğer bilim dalları ile interdisipliner

Detaylı

Hizmetiçi Eğitimler.

Hizmetiçi Eğitimler. Hizmetiçi Eğitimler Altis; 1989 yılında Dr. Bülent Madi tarafından nöroloji ve sanat çalışmalarının birlikteliği amacıyla kurulmuştur. İki yıl süren çalışmalarının ardından, 1991 yılında diğer bilim dalları

Detaylı

1. ÜNİTE İÇİNDEKİLER EĞİTİM PSİKOLOJİSİ / 1

1. ÜNİTE İÇİNDEKİLER EĞİTİM PSİKOLOJİSİ / 1 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... iii YAZARLAR HAKKINDA... iv 1. ÜNİTE EĞİTİM PSİKOLOJİSİ / 1 Giriş... 2 Eğitim Psikolojisi ve Öğretmen... 3 Eğitim Psikolojisi... 3 Bilim... 6 Psikoloji... 8 Davranış... 9 Eğitim...

Detaylı

Obsesif KompulsifBozukluk Hastalığının Yetişkin Ayrılma Anksiyetesiile Olan İlişkisi

Obsesif KompulsifBozukluk Hastalığının Yetişkin Ayrılma Anksiyetesiile Olan İlişkisi Obsesif KompulsifBozukluk Hastalığının Yetişkin Ayrılma Anksiyetesiile Olan İlişkisi Dr. SiğnemÖZTEKİN, Psikolog Duygu KUZU, Dr. Güneş CAN, Prof. Dr. AyşenESEN DANACI Giriş: Ayrılma anksiyetesi bozukluğu,

Detaylı

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem.

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem. KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem. Onkoloji Okulu İstanbul /2014 SAĞLIK NEDİR? Sağlık insan vücudunda; Fiziksel, Ruhsal, Sosyal

Detaylı

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ EĞİTİM PROGRAMLARI VE ÖĞRETİM ANABİLİM DALI

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ EĞİTİM PROGRAMLARI VE ÖĞRETİM ANABİLİM DALI YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ EĞİTİM PROGRAMLARI VE ÖĞRETİM ANABİLİM DALI ORTAÖĞRETİMDEKİ MATEMATİK ÖĞRETMENLERİNİN SINIF YÖNETİMİ VE ÖĞRENCİLERİN MATEMATİK ALGILARI ARASINDAKİ İLİŞKİ

Detaylı

Çift uyumu-psikolojik belirtiler ilişkisi

Çift uyumu-psikolojik belirtiler ilişkisi Çift uyumu-psikolojik belirtiler ilişkisi Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dr. Ezgi Özserezli O Evlilik ilişkisi, kişilerin psikolojik sağlığını temelden etkilemektedir.

Detaylı

EGZERSiziN DEPRESYON TEDAVisiNDEKi YERi VE ETKiLERi

EGZERSiziN DEPRESYON TEDAVisiNDEKi YERi VE ETKiLERi Spor Bilimleri Dergisi Hacettepe 1. ofsport Sciences 2004, 15 (1),49-64 Dave/li Derleme EGZERSiziN DEPRESYON TEDAVisiNDEKi YERi VE ETKiLERi Ziya KORUÇ, Perlearı BAYAR Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri

Detaylı

R E H B E R L İ K B Ü L T E N İ - 1

R E H B E R L İ K B Ü L T E N İ - 1 1886 ÖZEL GETRONAGAN ERMENİ LİSESİ R E H B E R L İ K B Ü L T E N İ - 1 2010 2011 Bilgili olduğumuz oranda özgür oluruz. Sokrates 9. S ı n ı f l a r LĠSELĠ OLMAK ve REHBERLĠK SERVĠSĠNĠN TANITIMI Sevgili

Detaylı

DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU. Dahili Servisler

DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU. Dahili Servisler DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU Dahili Servisler Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHP) Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), her 10 çocuktan birinde görülmesi, ruhsal, sosyal

Detaylı

İÇİNDEKİLER BÖLÜM I BÖLÜM II. Sayfa ÖNSÖZ... 10

İÇİNDEKİLER BÖLÜM I BÖLÜM II. Sayfa ÖNSÖZ... 10 İÇİNDEKİLER Sayfa ÖNSÖZ... 10 BÖLÜM I ANADİLİ ÖĞRETİMİNE İLİŞKİN GENEL BİLGİLER... 1 Anadilinin Birey ve Toplum Yaşamındaki Önemi... 1 Anadili Öğretiminin Temel İşlevleri... 5 ANADİLİ ÖĞRETİMİNİN ETKİNLİK

Detaylı

Medeniyet Okulları REHBERLİK SERVİSİ SUNAR..

Medeniyet Okulları REHBERLİK SERVİSİ SUNAR.. Medeniyet Okulları REHBERLİK SERVİSİ SUNAR.. ÖĞRENCİLERDE PERFORMANS, MOTİVASYON VE BAŞARI GELİŞTİRME TEKNİKLERİ Skeçler, Testler, Video çekimleri Başarıya Ulaşmak İçin HEDEF BELİRLEMEK PLAN OLUŞTURMAK

Detaylı

İÇİNDEKİLER 1. BÖLÜM DANIŞMANLIĞIN TANIMI VE TARİHÇESİ 2. BÖLÜM DANIŞMANLARIN İŞLEVLERİ VE ÇALIŞMA ALANLARI

İÇİNDEKİLER 1. BÖLÜM DANIŞMANLIĞIN TANIMI VE TARİHÇESİ 2. BÖLÜM DANIŞMANLARIN İŞLEVLERİ VE ÇALIŞMA ALANLARI İÇİNDEKİLER 1. BÖLÜM DANIŞMANLIĞIN TANIMI VE TARİHÇESİ I. DANIŞMANLIĞIN TANIMI VE TARİHÇESİNE GİRİŞ... 3 A. Danışmanlığın Tanımı... 4 B. Rehberliğin Tanımı... 4 C. Psikoterapinin Tanımı... 5 D. Danışmanlık...

Detaylı

Tedaviye Başvuran İnfertil Çiftlerde Kaygı, Öfke, Başa Çıkma, Yeti Yitimi Ve Yaşam Kalitesinin Değerlendirilmesi

Tedaviye Başvuran İnfertil Çiftlerde Kaygı, Öfke, Başa Çıkma, Yeti Yitimi Ve Yaşam Kalitesinin Değerlendirilmesi Tedaviye Başvuran İnfertil Çiftlerde Kaygı, Öfke, Başa Çıkma, Yeti Yitimi Ve Yaşam Kalitesinin Değerlendirilmesi Dr. Gülcan Güleç, DR. Hikmet Hassa, Dr. Elif Güneş Yalçın, Dr.Çınar Yenilmez, Dr. Didem

Detaylı

Üçüncü baskıya ön söz Çeviri editörünün ön sözü Teşekkür. 1 Giriş 1

Üçüncü baskıya ön söz Çeviri editörünün ön sözü Teşekkür. 1 Giriş 1 XI İçindekiler Üçüncü baskıya ön söz Çeviri editörünün ön sözü Teşekkür Sayfa vii viii x 1 Giriş 1 Tanımlar: Kültürlerarası psikoloji nedir? 3 Tartışmalı konular 5 Konu 1: İçsel olarak ya da dışsal olarak

Detaylı

Emine Sevinç Tok. İzmir Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü. Gürsel Aksel Bulvarı No: 14 35350 Üçkuyular İzmir

Emine Sevinç Tok. İzmir Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü. Gürsel Aksel Bulvarı No: 14 35350 Üçkuyular İzmir Emine Sevinç Tok İzmir Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Gürsel Aksel Bulvarı No: 14 35350 Üçkuyular İzmir sevinc.tok@izmir.edu.tr EĞİTİM 2009-devam Klinik Psikoloji Doktora Programı

Detaylı

HARRAN ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ Dersin Adı Kodu Yarıyıl T+U Kredi AKTS Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği

HARRAN ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ Dersin Adı Kodu Yarıyıl T+U Kredi AKTS Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği HARRAN ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ Dersin Adı Kodu Yarıyıl T+U Kredi AKTS Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği 0401701 7 6+16 14 19 Ön Koşul Ders Yok Dersin Dili Türkçe Dersin Türü Zorunlu

Detaylı

Yrd.Doç.Dr. Serap YÜKRÜK GİRİŞ. Geleneksel Türk Müziği

Yrd.Doç.Dr. Serap YÜKRÜK GİRİŞ. Geleneksel Türk Müziği GELENEKSEL TÜRK MÜZİĞİYLE AMATÖR OLARAK İLGİLENEN BİREYLERİN ORTAÖĞRETİM DERS SÜREÇLERİNDE YER ALAN GELENEKSEL ÖĞRETİ VE UYGULAMALARI DEĞERLENDİRME DURUMLARI Yrd.Doç.Dr. Serap YÜKRÜK GİRİŞ Sanat eğitiminin

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... III ŞEKİLLER LİSTESİ. VIII ÇİZELGELER LİSTESİ.. IX EKLER LİSTESİ... IX BÖLÜM I. ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİ VE REHBERLİK..

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... III ŞEKİLLER LİSTESİ. VIII ÇİZELGELER LİSTESİ.. IX EKLER LİSTESİ... IX BÖLÜM I. ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİ VE REHBERLİK.. İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ.... III ŞEKİLLER LİSTESİ. VIII ÇİZELGELER LİSTESİ.. IX EKLER LİSTESİ... IX BÖLÜM I. ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİ VE REHBERLİK.. 11 Rehberliğin Amacı... 13 Psikolojik Danışma Ve Rehberlik

Detaylı

OKUL ÖNCESİ ve İLKOKUL ÖĞRENCİ ADAYLARI TANIMA, DEĞERLENDİRME ve SEÇME ÇALIŞMASI HİZMET TEKLİFİ

OKUL ÖNCESİ ve İLKOKUL ÖĞRENCİ ADAYLARI TANIMA, DEĞERLENDİRME ve SEÇME ÇALIŞMASI HİZMET TEKLİFİ OKUL ÖNCESİ ve İLKOKUL ÖĞRENCİ ADAYLARI TANIMA, DEĞERLENDİRME ve SEÇME ÇALIŞMASI HİZMET TEKLİFİ ŞUBAT 2015 Bu teklif Özel Nun İlkokulu için 2015-2106 Eğitim- Öğretim Yılı nda okula başvuran okul öncesi

Detaylı

ERGOTERAPİ. Dr. Alev Kılıçoğlu

ERGOTERAPİ. Dr. Alev Kılıçoğlu ERGOTERAPİ Dr. Alev Kılıçoğlu Kelime Anlamı: Ergoterapi kelimesi Yunanca dan gelmektedir Ergon sözcüğü, iş, hareket, eylem, davranış, beceri, etkinlik anlamına gelir. Therapeia sözcüğü ise bakım, iyileşme,

Detaylı

Anadolu Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Merkezi SOSYAL FOBĐ

Anadolu Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Merkezi SOSYAL FOBĐ Anadolu Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Merkezi SOSYAL FOBĐ Sosyal fobi, bireyin sosyal ortamlarda herhangi bir eylem yaparken utanç duyacağı duruma düşeceğini düşünerek nedensiz kızarma,

Detaylı

2. BÖLÜM Hayat Bilgisi Öğretim Programının Yapısı ve Özellikleri

2. BÖLÜM Hayat Bilgisi Öğretim Programının Yapısı ve Özellikleri İÇİNDEKİLER 1.BÖLÜM Geçmişten Günümüze Hayat Bilgisi Yrd. Doç. Dr. Selçuk Şimşek Hayat Bilgisi Dersinin Tanımı ve Kapsamı... 3 Hayat Bilgisi Dersinin Tarihçesi... 4 Hayat Bilgisi Dersinin Amaçları (Kazanımları)...

Detaylı

TIP FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİNDE GÜNDÜZ AŞIRI UYKULULUK HALİ VE DEPRESYON ŞÜPHESİ İLİŞKİSİ

TIP FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİNDE GÜNDÜZ AŞIRI UYKULULUK HALİ VE DEPRESYON ŞÜPHESİ İLİŞKİSİ TIP FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİNDE GÜNDÜZ AŞIRI UYKULULUK HALİ VE DEPRESYON ŞÜPHESİ İLİŞKİSİ Egemen Ünal*, Reşat Aydın*, Gülnur Tekgöl Uzuner**, Oğuz Osman Erdinç**, Selma Metintaş* *Eskişehir Osmangazi Üniversitesi

Detaylı

ÖĞRETMEN ADAYLARININ PROBLEM ÇÖZME BECERİLERİ

ÖĞRETMEN ADAYLARININ PROBLEM ÇÖZME BECERİLERİ ÖĞRETMEN ADAYLARININ PROBLEM ÇÖZME BECERİLERİ Doç. Dr. Deniz Beste Çevik Balıkesir Üniversitesi Necatibey Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Müzik Eğitimi Anabilim Dalı beste@balikesir.edu.tr

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ ÖZGEÇMİŞ ADI SOYADI: Latife Utaş Akhan DOĞUM TARİHİ: 28 Aralık 1979 YABANCI DİL: İngilizce ( Aralık 2007 ÜDS: 71.250) Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl lisans

Detaylı

XI. REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMA ANA BİLİM DALI BAŞKANLARI TOPLANTISI 8-9 Haziran 2012 Kars

XI. REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMA ANA BİLİM DALI BAŞKANLARI TOPLANTISI 8-9 Haziran 2012 Kars XI. REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMA ANA BİLİM DALI BAŞKANLARI TOPLANTISI 8-9 Haziran 2012 Kars Değerli öğretim üyeleri Bu yıl XI. Rehberlik ve Psikolojik Danışma Ana Bilim Dalı Başkanları Toplantısı Kars

Detaylı

Kanserli Hasta Yönetiminde Danışman Hemşirenin Rolü

Kanserli Hasta Yönetiminde Danışman Hemşirenin Rolü Kanserli Hasta Yönetiminde Danışman Hemşirenin Rolü Yük. Hem. Gül Şav Özaydemir Danışman Hemşire EUKAM E.Ü.T.F. Radyasyon Onkolojisi ABD XIX. Ege Onkoloji Günleri 6-7 Nisan 2015 İzmir «Kanserle mücadele

Detaylı

Gebelere Antenatal Dönemde Verilen Eğitimin Fetal Bağlanma, Doğum Algısı ve Anksiyete Düzeyine Etkisi. Ebe Huriye Güven

Gebelere Antenatal Dönemde Verilen Eğitimin Fetal Bağlanma, Doğum Algısı ve Anksiyete Düzeyine Etkisi. Ebe Huriye Güven Gebelere Antenatal Dönemde Verilen Eğitimin Fetal Bağlanma, Doğum Algısı ve Anksiyete Düzeyine Etkisi Ebe Huriye Güven Gebelik dönemi fizyolojik, psikolojik ve sosyal değişimlerin yaşandığı ve bu değişimlere

Detaylı

Nasıl Bir Zekâya Sahipsiniz? - Genç Gelişim Kişisel Gelişim. Ayın Testi

Nasıl Bir Zekâya Sahipsiniz? - Genç Gelişim Kişisel Gelişim. Ayın Testi Ayın Testi Prof. Gardner yıllar boyu hâkimiyetini sürdüren, insanların tek bir zekâya sahip oldukları IQ denen zekâ anlayışını kırdı. Gardner'a göre insanların sahip oldukları çoklu zekâların her biri

Detaylı

İÇİNDEKİLER SUNUŞ VE TEŞEKKÜR KİTABIN YAPISI VE KAPSAMI YAZAR HAKKINDA 1. BÖLÜM ÜSTÜN YETENEKLİLİKLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR VE KURAMSAL ÇERÇEVE

İÇİNDEKİLER SUNUŞ VE TEŞEKKÜR KİTABIN YAPISI VE KAPSAMI YAZAR HAKKINDA 1. BÖLÜM ÜSTÜN YETENEKLİLİKLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR VE KURAMSAL ÇERÇEVE İÇİNDEKİLER SUNUŞ VE TEŞEKKÜR... v KİTABIN YAPISI VE KAPSAMI... vii YAZAR HAKKINDA... ix 1. BÖLÜM ÜSTÜN YETENEKLİLİKLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR VE KURAMSAL ÇERÇEVE 1.1. ÜSTÜN YETENEKLİLİĞE TARİHSEL BAKIŞ...

Detaylı

Çocuklar İçin Bilişsel Davranışçı Terapi ÇOCUK BDT EĞİTİMİ. Bilgilendirme Kataloğu

Çocuklar İçin Bilişsel Davranışçı Terapi ÇOCUK BDT EĞİTİMİ. Bilgilendirme Kataloğu Çocuklar İçin Bilişsel Davranışçı Terapi ÇOCUK BDT EĞİTİMİ Bilgilendirme Kataloğu Apamer Aktüel Psikolojik Araştırmalar Merkezi Çocuklar İçin APAMER Aktüel Psikolojik Araştırmalar ve Eğitim Merkezi tarafından

Detaylı

Teşekkür. Futbol yolculuklarında başkalarının birşeyler öğrenmesine sebep olan aşağıda adını yazdığım oyunculara teşekkürlerimi sunarım:

Teşekkür. Futbol yolculuklarında başkalarının birşeyler öğrenmesine sebep olan aşağıda adını yazdığım oyunculara teşekkürlerimi sunarım: Yazar Hakkında Dan Abrahams Avrupa nın en önde gelen futbol psikolojisi danışmanlarından birisidir. Eski bir profesyonel golfçü olan Abrahams, psikolojide Birinci Sınıf Onur Derecesi ve spor psikolojisinde

Detaylı

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğuyla (DEHB) Nasıl Başa Çıkabilirim?

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğuyla (DEHB) Nasıl Başa Çıkabilirim? Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğuyla (DEHB) Nasıl Başa Çıkabilirim? Uzm. Dr. Yusuf Yasin GÜMÜŞ Kocaeli Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı NOBEL TIP KİTABEVLERİ

Detaylı

EMDR GÖZ HAREKETLERİ İLE SİSTEMATİK DUYARSIZLAŞTIRMA VE YENİDEN İŞLEME. (Eye Movement Desensitization and Reprossesing)

EMDR GÖZ HAREKETLERİ İLE SİSTEMATİK DUYARSIZLAŞTIRMA VE YENİDEN İŞLEME. (Eye Movement Desensitization and Reprossesing) EMDR GÖZ HAREKETLERİ İLE SİSTEMATİK DUYARSIZLAŞTIRMA VE YENİDEN İŞLEME (Eye Movement Desensitization and Reprossesing) Travma Sonrası Stres Bozukluğu, Panik Atak ve Sınav Kaygısı ndan Kısa Sürede Kurtulmanın

Detaylı

Ebru ÖZKURT TOPCU. Uzman Klinik Psikolog. Aile ve Çift Terapisti

Ebru ÖZKURT TOPCU. Uzman Klinik Psikolog. Aile ve Çift Terapisti Ebru ÖZKURT TOPCU Uzman Klinik Psikolog Aile ve Çift Terapisti 2009 yılında Maltepe Üniversitesi Psikoloji bölümünden başarısı dolayısıyla Onur Öğrencisi olarak mezun olmuştur. Üsküdar Üniversitesi nde

Detaylı

İZMİR YÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ

İZMİR YÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ İZMİR YÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Hizmetleri MADDE BAĞIMLILIĞI BAĞIMLILIK Bağımlılık, bireyin kendi ruhsal ve bedensel sağlığına

Detaylı

I. YARIYIL Psikolojiye Giriş Fizyolojik Psikoloji Türkçe I: Yazılı Anlatım Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi I Yabancı Dil I Bilgisayar I

I. YARIYIL Psikolojiye Giriş Fizyolojik Psikoloji Türkçe I: Yazılı Anlatım Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi I Yabancı Dil I Bilgisayar I I. YARIYIL Psikolojiye Giriş Psikolojinin tanımı, psikoloji tarihi, psikolojinin alanları (sosyal psikoloji, klinik psikoloji, eğitim psikolojisi vs.), psikoloji kuramları (davranışcı kuramlar, bilişsel

Detaylı

Ruhsal Bozukluklar ile İlgili Sık Görülen Yanlış İnançlar ve Gerçekler. Osman SEZGİN

Ruhsal Bozukluklar ile İlgili Sık Görülen Yanlış İnançlar ve Gerçekler. Osman SEZGİN Ruhsal Bozukluklar ile İlgili Sık Görülen Yanlış İnançlar ve Gerçekler Osman SEZGİN 1 0 Psikiyatrik hastalıklar kalp, şeker gibi gerçek tıbbi hastalık değildir! Ruh hastalığı olanlar olsa olsa deli dirler.

Detaylı

LİSE ÖĞRENCİLERİNDEKİ PSİKOPATOLOJİK BELİRTİLERİN CİNSİYET VE SINIF DEĞİŞKENLERİ AÇISINDAN İNCELENMESİ ÖZET

LİSE ÖĞRENCİLERİNDEKİ PSİKOPATOLOJİK BELİRTİLERİN CİNSİYET VE SINIF DEĞİŞKENLERİ AÇISINDAN İNCELENMESİ ÖZET 34 LİSE ÖĞRENCİLERİNDEKİ PSİKOPATOLOJİK BELİRTİLERİN CİNSİYET VE SINIF DEĞİŞKENLERİ AÇISINDAN İNCELENMESİ ÖZET Yard.DoçDr. Necla A. Kapıkıran * Bu araştırmanın amacı ergenlerde psikopatolojik belirti düzeylerini

Detaylı

OTİZMLİ ÇOCUĞA SAHİP OLAN EBEVEYNLERİN, ÇOCUKLARININ HAREKET EĞİTİMİYLE SOSYALLEŞME DÜZEYLERİNE İLİŞKİN GÖRÜŞLERİ

OTİZMLİ ÇOCUĞA SAHİP OLAN EBEVEYNLERİN, ÇOCUKLARININ HAREKET EĞİTİMİYLE SOSYALLEŞME DÜZEYLERİNE İLİŞKİN GÖRÜŞLERİ OTİZMLİ ÇOCUĞA SAHİP OLAN EBEVEYNLERİN, ÇOCUKLARININ HAREKET EĞİTİMİYLE SOSYALLEŞME DÜZEYLERİNE İLİŞKİN GÖRÜŞLERİ Elif ÜNAL, Cüneyt İNCE, Yeşim BULCA Spor Bilimleri Fakültesi Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği

Detaylı

Eğitim Tarihleri: 5-6/ 11 /2016 ve / 11 /2016 (2 hafta Cumartesi ve Pazar toplam: 32 saat) Eğitim Ücreti: 400 TL + KDV (Öğrencilere %25 indirim

Eğitim Tarihleri: 5-6/ 11 /2016 ve / 11 /2016 (2 hafta Cumartesi ve Pazar toplam: 32 saat) Eğitim Ücreti: 400 TL + KDV (Öğrencilere %25 indirim Eğitim Tarihleri: 5-6/ 11 /2016 ve 12-13 / 11 /2016 (2 hafta Cumartesi ve Pazar toplam: 32 saat) Eğitim Ücreti: 400 TL + KDV (Öğrencilere %25 indirim uygulanmaktadır.) Katılımcı Sayısı: 50 kişi ile sınırlıdır.

Detaylı

1. Özel Yetenekli Öğrencilerin Psikolojisine Genel Bakış... 1

1. Özel Yetenekli Öğrencilerin Psikolojisine Genel Bakış... 1 İçindekiler 1. Özel Yetenekli Öğrencilerin Psikolojisine Genel Bakış... 1 Marilena Z. Leana-Taşcılar Özet...1 Üstün zekâlıyım: "Eyvah!" mı? "Yaşasın!" mı?...4 Etiketleme...6 Etiketlemenin Avantajları ve

Detaylı

PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK MERKEZİ İŞLEYİŞ PROSEDÜRÜ

PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK MERKEZİ İŞLEYİŞ PROSEDÜRÜ DEĞİŞİKLİK DURUMU Değişiklik Tarihi Açıklama Değişiklik No - Yeni yayımlandı 0 09.09.2002 İçerik Değişikliği Yapıldı 1 21.11.2005 İçerik Değişikliği Yapıldı 2 09.07.2008 Form Değişikliği Yapıldı 3 03.03.2014

Detaylı

YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM

YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM Yaşlıların Psiko-Sosyal Özellikleri İnsanın yaşlılığında nasıl olacağı ya da nasıl yaşlanacağı; yaşadığı coğrafyaya, kalıtsal özelliklere, Psiko-sosyal ve Sosyo-ekonomik şartlara,

Detaylı

RATLARDA ANNE YOKSUNLUĞU SENDROMUNA ZENGĠNLEġTĠRĠLMĠġ ÇEVRENĠN ETKĠSĠ. Serap ATA, Hülya İNCE, Ömer Faruk AYDIN, Haydar Ali TAŞDEMİR, Hamit ÖZYÜREK

RATLARDA ANNE YOKSUNLUĞU SENDROMUNA ZENGĠNLEġTĠRĠLMĠġ ÇEVRENĠN ETKĠSĠ. Serap ATA, Hülya İNCE, Ömer Faruk AYDIN, Haydar Ali TAŞDEMİR, Hamit ÖZYÜREK RATLARDA ANNE YOKSUNLUĞU SENDROMUNA ZENGĠNLEġTĠRĠLMĠġ ÇEVRENĠN ETKĠSĠ Serap ATA, Hülya İNCE, Ömer Faruk AYDIN, Haydar Ali TAŞDEMİR, Hamit ÖZYÜREK Hayatın erken döneminde ebeveyn kaybı veya ihmali gibi

Detaylı

GAZİANTEP LİSESİ REHBERLİK SERVİSİ

GAZİANTEP LİSESİ REHBERLİK SERVİSİ GAZİANTEP LİSESİ REHBERLİK SERVİSİ Konsantrasyon Sorunu Ders çalışmak yerine başka şeyler yapmak istiyorum, Kitabı elime alıyorum fakat kapağını bir türlü açamıyorum diyorsanız konsantrasyon sorununuz

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans PSİKOLOJİ BÖLÜMÜ HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ 2008. Y. Lisans KLİNİK PSİKOLOJİ ORTA DOĞU TEKNİK ÜNİV.

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans PSİKOLOJİ BÖLÜMÜ HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ 2008. Y. Lisans KLİNİK PSİKOLOJİ ORTA DOĞU TEKNİK ÜNİV. ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: İREM YOLA 2. Doğum Tarihi: 23.11.1986 3. Unvanı: UZMAN 4. Öğrenim Durumu: Derece Alan Üniversite Yıl Lisans PSİKOLOJİ BÖLÜMÜ HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ 2008 Y. Lisans KLİNİK PSİKOLOJİ

Detaylı

18-24 Mart Yaşlılar Haftası münasebetiyle Üniversitemiz Tıp Fakültesi ve Karabük Alzheimer Derneği organizasyonluğunda üniversitemiz ev sahipliğinde Yaşlılık-Bunama ve Alzheimer Hastalığı Tanıtım ve Bilinçlendirme

Detaylı

Geçmişten Günümüze Evrensel Şifa Geleneği: MÜZİK TERAPİ - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Geçmişten Günümüze Evrensel Şifa Geleneği: MÜZİK TERAPİ - Genç Gelişim Kişisel Gelişim İnsan, doğumundan ölümüne dek müzikle iç içe bir hayat sürer. Her toplumun ve yörenin kendine göre bir müziği vardır. Müzik Latince'de "Perilerin dili" anlamına gelir. Müziğin kendine özgü bir dili vardır

Detaylı

BÖLÜM I GELİŞİM İÇİNDEKİLER 1. ÜNİTE 2. ÜNİTE. ÖNSÖZ... v YAZARLAR HAKKINDA... vii

BÖLÜM I GELİŞİM İÇİNDEKİLER 1. ÜNİTE 2. ÜNİTE. ÖNSÖZ... v YAZARLAR HAKKINDA... vii İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... v YAZARLAR HAKKINDA... vii BÖLÜM I GELİŞİM 1. ÜNİTE GELİŞİMLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR, GELİŞİMİN TEMEL İLKELERİ VE GELİŞİMİ ETKİLEYEN ETMENLER... 1 GELİŞİM İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR...

Detaylı

Sağlık Psikolojisi-Ders 8 Stres

Sağlık Psikolojisi-Ders 8 Stres Sağlık Psikolojisi-Ders 8 Stres Öğr. Gör. Hüseyin ARI 1 Stres Nedir? Stres bir insan için baskı, gerginlik, rahatsız edici çevresel faktörler veya duygusal tepkiler anlamında gelmektedir. Kişinin bedensel

Detaylı

T.C. MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

T.C. MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ T.C. MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ TEZ ÖNERİSİ HAZIRLAMA KILAVUZU MART, 2017 MUĞLA T.C. MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ.... ANABİLİM DALI.... BİLİM

Detaylı

HEMODİYALİZ HASTALARINDA HASTALIK ALGISI ÖLÇEĞİNİN KLİNİK SONUÇLAR İLE İLİŞKİSİ

HEMODİYALİZ HASTALARINDA HASTALIK ALGISI ÖLÇEĞİNİN KLİNİK SONUÇLAR İLE İLİŞKİSİ HEMODİYALİZ HASTALARINDA HASTALIK ALGISI ÖLÇEĞİNİN KLİNİK SONUÇLAR İLE İLİŞKİSİ DERYA DUMAN EMRE ERDEM Prof.Dr. TEVFİK ECDER DİAVERUM GENEL MERKEZ ÖZEL MERZİFON DİYALİZ MERKEZİ GİRİŞ Son yıllarda önem

Detaylı

Sağlık Psikolojisi-Ders11 Sağlık Hizmetlerine Erişim ve Psikoloji

Sağlık Psikolojisi-Ders11 Sağlık Hizmetlerine Erişim ve Psikoloji Sağlık Psikolojisi-Ders11 Sağlık Hizmetlerine Erişim ve Psikoloji Öğr. Gör. Hüseyin ARI 1 Sağlık Hizmetlerine Erişim Kavramı Gelişmiş ülkelerde basamaklı sağlık sistemi bulunmaktadır. Buna göre kendisi

Detaylı

Gebelikte Ayrılma Anksiyetesi ve Belirsizliğe Tahammülsüzlükle İlişkisi

Gebelikte Ayrılma Anksiyetesi ve Belirsizliğe Tahammülsüzlükle İlişkisi Gebelikte Ayrılma Anksiyetesi ve Belirsizliğe Tahammülsüzlükle İlişkisi Dr. Sinem Sevil DEĞİRMENCİ Prof.Dr.Gökay AKSARAY Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD Giriş

Detaylı

TANI, TEDAVİ VE ARAŞTIRMA AÇISINDAN CİNSEL BOZUKLUKLAR VE DSM 5. Prof. Dr. Cem İncesu Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı

TANI, TEDAVİ VE ARAŞTIRMA AÇISINDAN CİNSEL BOZUKLUKLAR VE DSM 5. Prof. Dr. Cem İncesu Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı TANI, TEDAVİ VE ARAŞTIRMA AÇISINDAN CİNSEL BOZUKLUKLAR VE DSM 5 Prof. Dr. Cem İncesu Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Açıklama (2011-2013) Danışman: Pfizer Konuşmacı: Pfizer

Detaylı

Çocuklarınızın öfkelerini kontrol etmelerinde ve uygun yollarla ifade etmelerini sağlamakta aşağıdaki noktaları göz önünde bulundurabilirsiniz.

Çocuklarınızın öfkelerini kontrol etmelerinde ve uygun yollarla ifade etmelerini sağlamakta aşağıdaki noktaları göz önünde bulundurabilirsiniz. Çocuklar, yetişkinler gibi kaygılanabilir ve stres yaşayabilirler. Ölüm, hastalık, boşanma, taşınma gibi hayat değişimleriyle başa çıkmaya ek olarak özgüven ve aidiyet duygularıyla mücadele ederler. Herkes

Detaylı

THE IMPACT OF AUTONOMOUS LEARNING ON GRADUATE STUDENTS PROFICIENCY LEVEL IN FOREIGN LANGUAGE LEARNING ABSTRACT

THE IMPACT OF AUTONOMOUS LEARNING ON GRADUATE STUDENTS PROFICIENCY LEVEL IN FOREIGN LANGUAGE LEARNING ABSTRACT THE IMPACT OF AUTONOMOUS LEARNING ON GRADUATE STUDENTS PROFICIENCY LEVEL IN FOREIGN LANGUAGE LEARNING ABSTRACT The purpose of the study is to investigate the impact of autonomous learning on graduate students

Detaylı

PSİKOLOJİK BOZUKLUKLARIN TEDAVİSİ. PSİ154-PSİ162 Psikolojiye Giriş II

PSİKOLOJİK BOZUKLUKLARIN TEDAVİSİ. PSİ154-PSİ162 Psikolojiye Giriş II PSİKOLOJİK BOZUKLUKLARIN TEDAVİSİ Psikolojik bozukluklar nasıl iyileştirilir? Tedavi için uygun kişi kimdir? En mantıklı tedavi yaklaşımı hangisidir? Bir terapi biçimi diğerlerinden daha iyi midir? Herhangi

Detaylı

Amaç; SAĞLIK BİLİMLERİNDE ÖĞRENCİ OLMAK Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü. Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü

Amaç; SAĞLIK BİLİMLERİNDE ÖĞRENCİ OLMAK Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü. Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü SAĞLIK BİLİMLERİNDE ÖĞRENCİ OLMAK DİL VE KONUŞMA TERAPİSİ Hakan GÖLAÇ Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü Dil ve Konuşma Terapisi

Detaylı

ÇOCUK VE ERGEN RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI STAJI

ÇOCUK VE ERGEN RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI STAJI ÇOCUK VE ERGEN RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI STAJI STAJIN TANITIMI EĞİTİM DÖNEMİ STAJ SÜRESİ YERLEŞKE EĞİTİM BİRİMLERİ DERSHANE : Dönem V : 5 iş günü : Cebeci Hastanesi : Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları

Detaylı

Üniversite Öğrencilerinde Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu Belirtileri

Üniversite Öğrencilerinde Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu Belirtileri Üniversite Öğrencilerinde Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu Belirtileri Yrd. Doç. Dr. Esengül Kayan Beykent Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü 04.10.2017 Çalışmanın Amacı 1.Üniversite öğrencilerinde

Detaylı

Yaşlılarda İntihar Davranışı ve Müdahele İlkeleri. Prof. Dr. Çınar Yenilmez Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD

Yaşlılarda İntihar Davranışı ve Müdahele İlkeleri. Prof. Dr. Çınar Yenilmez Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Yaşlılarda İntihar Davranışı ve Müdahele İlkeleri Prof. Dr. Çınar Yenilmez Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD 1 AÇIKLAMA 2014-2017 Araştırmacı: ---- Konuşmacı: ----- Danışman:

Detaylı

AKUT LENFOBLASTİK LÖSEMİ TANILI ÇOCUKLARIN İDAME TEDAVİSİNDE VE SONRASINDA YAŞAM KALİTELERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ. Dr. Emine Zengin 4 mayıs 2018

AKUT LENFOBLASTİK LÖSEMİ TANILI ÇOCUKLARIN İDAME TEDAVİSİNDE VE SONRASINDA YAŞAM KALİTELERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ. Dr. Emine Zengin 4 mayıs 2018 AKUT LENFOBLASTİK LÖSEMİ TANILI ÇOCUKLARIN İDAME TEDAVİSİNDE VE SONRASINDA YAŞAM KALİTELERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Dr. Emine Zengin 4 mayıs 2018 Lösemiye bağlı Psikososyal Geç Etkiler Fiziksel Görünüm (Saç

Detaylı

SINIF ÖĞRETMENLİĞİ LİSANS PROGRAMI DERS KATALOĞU ( )

SINIF ÖĞRETMENLİĞİ LİSANS PROGRAMI DERS KATALOĞU ( ) SINIF ÖĞRETMENLİĞİ LİSANS PROGRAMI DERS KATALOĞU (2018 2019) BİRİNCİ YIL KODU 1.Sınıf (I.Yarıyıl) T U K AKTS KODU 1.Sınıf (II.Yarıyıl) T U K AKTS 0303101 İlkokulda Temel Çevre Eğitimi AE 2 0 2 4 AE 3 0

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...III

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...III İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...III Ünite:I Eğitim Psikolojisinde Bilimsel Araştırma Yöntem ve Teknikleri 13 Psikoloji ve Eğitim Psikolojisi 15 Eğitim Psikolojisi ve Bilim 17 Eğitim Psikolojisi ve Bilimsel Araştırma

Detaylı

ÖNSÖZ. beni motive eden tez danışmanım sayın Doç. Dr. Zehra Özçınar a sonsuz

ÖNSÖZ. beni motive eden tez danışmanım sayın Doç. Dr. Zehra Özçınar a sonsuz i ÖNSÖZ Bu çalışma uzun ve zor, ancak bir o kadar da kazançlı bir sürecin ürünüdür. Öncelikle; bilgi ve deneyimleri ile bu süreçte bana yol gösteren, anlayışlı tutumuyla beni motive eden tez danışmanım

Detaylı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ EĞİTİM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ EĞİTİM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ EĞİTİM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI KİŞİLER ARASI BAĞIMLILIK ÖLÇEĞİ NİN (INTERPERSONAL DEPENDENCY INVENTORY) UYARLAMA ÇALIŞMASI Yağmur ULUSOY

Detaylı

SINAV KAYGISI AŞIKPAŞA ORTAOKULU.

SINAV KAYGISI AŞIKPAŞA ORTAOKULU. SINAV KAYGISI AŞIKPAŞA ORTAOKULU *KAYGI *İnsanoğlunun yaşadığı en doğal ve varoluşundaki en temel duygulardan biridir. *Kişinin bir uyaranla karşı karşıya kaldığında bedensel ve ruhsal varlığını tehlikede

Detaylı

Melikgazi Rehberlik ve Araştırma Merkezi Filiz DOĞAN Psikolojik Danışman/Rehber Öğretmen

Melikgazi Rehberlik ve Araştırma Merkezi Filiz DOĞAN Psikolojik Danışman/Rehber Öğretmen Melikgazi Rehberlik ve Araştırma Merkezi Filiz DOĞAN Psikolojik Danışman/Rehber Öğretmen Kaygı, strese verilen normal bir tepkidir. Korku ve kaygılarla ortaya çıkan sıkıntı, gerginlik ve huzursuzluk küçük

Detaylı

UZMAN PSİKOLOG BİLGİ VE RANDEVU HATTI

UZMAN PSİKOLOG BİLGİ VE RANDEVU HATTI UZMAN PSİKOLOG BUKE TUNCEL YANGIN BİLGİ VE RANDEVU HATTI 0212 4661050 APAMER Aktüel Psikoloji 1 KISA ÖZGEÇMİŞ İstanbul Üniversitesi psikoloji bölümünden 2006 yılında mezun olmuştur. Mezun olduktan sonra,

Detaylı

HEMODİYALİZ HASTALARININ GÜNLÜK YAŞAM AKTİVİTELERİ, YETİ YİTİMİ, DEPRESYON VE KOMORBİDİTE YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ

HEMODİYALİZ HASTALARININ GÜNLÜK YAŞAM AKTİVİTELERİ, YETİ YİTİMİ, DEPRESYON VE KOMORBİDİTE YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ HEMODİYALİZ HASTALARININ GÜNLÜK YAŞAM AKTİVİTELERİ, YETİ YİTİMİ, DEPRESYON VE KOMORBİDİTE YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ 22.10.2016 Gülay Turgay 1, Emre Tutal 2, Siren Sezer 3 1 Başkent Üniversitesi Sağlık

Detaylı

DEPRESYONLA BAŞA ÇIKMA

DEPRESYONLA BAŞA ÇIKMA Anadolu Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Merkezi DEPRESYONLA BAŞA ÇIKMA Çökkünlük olarak Türkçe ye çevirebileceğimiz depresyon sınırları kolay çizilemeyen, belirsizliğin en çok yaşandığı yaygın

Detaylı

İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1 ÇAĞDAŞ EĞİTİMDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİNİN YERİ VE ÖNEMİ BÖLÜM 2 EĞİTİM SÜRECİNDE REHBERLİK HİZMETLERİ

İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1 ÇAĞDAŞ EĞİTİMDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİNİN YERİ VE ÖNEMİ BÖLÜM 2 EĞİTİM SÜRECİNDE REHBERLİK HİZMETLERİ İÇİNDEKİLER ÇAĞDAŞ EĞİTİMDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİNİN YERİ VE ÖNEMİ BÖLÜM 1 Çağdaş Anlayışa Göre Eğitim...3 Eğitimin Amaçları...3 İşlevi....4 Okulun Yapısı...4 Öğrenci Kişilik Hizmetleri (Ö.K.H.)....5

Detaylı

PROGRAMLAR. Türk Din Musikisi Lisans Programı

PROGRAMLAR. Türk Din Musikisi Lisans Programı PROGRAMLAR Türk Din Musikisi Lisans Programı Konservatuvarımız Türk Müziği Bölümü kapsamında açılmış olan program genel amacıyla, ülkemiz topraklarındaki tarihsel müzik geleneklerinin inceliklerini kavramış,

Detaylı

Meslekte Ruh Sağlığı. A.Tamer Aker İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Ruh Sağlığı AD

Meslekte Ruh Sağlığı. A.Tamer Aker İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Ruh Sağlığı AD Meslekte Ruh Sağlığı A.Tamer Aker İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Ruh Sağlığı AD Çalışan Sağlığı Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından sağlık, kişinin bedensel, ruhsal ve sosyal bakımdan tam

Detaylı

araştırma alanı Öğrenme Bellek Algı Heyecanlar PSİKOLOJİNİN ALANLARI Doç.Dr. Halil EKŞİ

araştırma alanı Öğrenme Bellek Algı Heyecanlar PSİKOLOJİNİN ALANLARI Doç.Dr. Halil EKŞİ PSİKOLOJİNİN ALANLARI Doç.Dr. Halil EKŞİ GELİŞİM PSİKOLOJİSİ Yaşa bağlı organizmadaki değişimleri inceler Çocuk psikolojisi Ergen Psikolojisi Yetişkin Psikolojisi Deneysel Psikoloji Temel psikolojik süreçler

Detaylı

RORSCHACH TESTİ GENEL BİLGİ EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİN YARARLARI EĞİTİM PROGRAMI

RORSCHACH TESTİ GENEL BİLGİ EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİN YARARLARI EĞİTİM PROGRAMI RORSCHACH TESTİ GENEL BİLGİ Hermann Rorschach tarafından icat edilen Rorschach Testi, ergen ve yetişkin bireylere tanı koymak amacıyla uygulanan projektif bir testtir. EĞİTİMİN AMACI Tanı koymak amacıyla

Detaylı

Yardımcı Doçent Psikoloji Haliç Üniversitesi 2000 Yardımcı Doçent Psikoloji FSM Vakıf Üniversitesi 2011

Yardımcı Doçent Psikoloji Haliç Üniversitesi 2000 Yardımcı Doçent Psikoloji FSM Vakıf Üniversitesi 2011 ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı : Gaye (Enbiyaoğlu) Saltukoğlu 2. Doğum Tarihi : 1945 3. Unvanı : Yardımcı Doçent 4. Öğrenim Durumu Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Psikoloji Hacettepe Üniversitesi 1969 Yüksek

Detaylı

ÇOCUK VE AİLENİN SERVİSE KABULU

ÇOCUK VE AİLENİN SERVİSE KABULU ÇOCUK VE AİLENİN SERVİSE KABULU Hemşire Deniz YALÇIN Gazi Üniversitesi Sağlık Araştırma Ve Uygulama Merkezi Pediatri Hematoloji Onkoloji Kliniği Servis Sorumlu Hemşiresi Sunum Planı Hastanın servise kabulü

Detaylı

içindekiler BÖLÜM 1 GİRİŞ 1 B Ö L Ü M 2 PUBERTE, SAĞLIK VE BİYOLOJİK TEMELLER 49 B Ö L Ü M 3 BEYİN VE BİLİŞSEL GELİŞİM 86

içindekiler BÖLÜM 1 GİRİŞ 1 B Ö L Ü M 2 PUBERTE, SAĞLIK VE BİYOLOJİK TEMELLER 49 B Ö L Ü M 3 BEYİN VE BİLİŞSEL GELİŞİM 86 içindekiler BÖLÜM 1 GİRİŞ 1 Tarihsel Bakış Açısı 3 Erken Tarih 3 Yirminci ve Yirmi Birinci Yüzyıllar 3 Ergenliğe İlişkin Kalıpyargılar 6 Ergenliğe Pozitif Bir Bakış Açısı 7 Amerika Birleşik Devletleri

Detaylı

T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ SOSYAL BİLGİLER ÖĞRETMENLİĞİ BİLİMDALI

T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ SOSYAL BİLGİLER ÖĞRETMENLİĞİ BİLİMDALI T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ SOSYAL BİLGİLER ÖĞRETMENLİĞİ BİLİMDALI SOSYAL BİLGİLER ÖĞRETİMİNDE SÖZLÜ TARİH ETKİNLİKLERİNİN ÖĞRENCİ BAŞARI, BECERİ VE TUTUMLARINA ETKİSİ DOKTORA TEZİ

Detaylı

Çocuklar İçin Bilişsel Davranışçı Terapi ÇOCUK BDT EĞİTİMİ. Bilgilendirme Kataloğu

Çocuklar İçin Bilişsel Davranışçı Terapi ÇOCUK BDT EĞİTİMİ. Bilgilendirme Kataloğu Çocuklar İçin Bilişsel Davranışçı Terapi ÇOCUK BDT EĞİTİMİ Bilgilendirme Kataloğu Apamer Aktüel Psikolojik Araştırmalar Merkezi Çocuklar İçin APAMER Aktüel Psikolojik Araştırmalar ve Eğitim Merkezi tarafından

Detaylı

TEMEL EĞİTİMDEN ORTAÖĞRETİME GEÇİŞ ORTAK SINAV BAŞARISININ ÇEŞİTLİ DEĞİŞKENLER AÇISINDAN İNCELENMESİ

TEMEL EĞİTİMDEN ORTAÖĞRETİME GEÇİŞ ORTAK SINAV BAŞARISININ ÇEŞİTLİ DEĞİŞKENLER AÇISINDAN İNCELENMESİ T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ VERİ ANALİZİ, İZLEME VE DEĞERLENDİRME DAİRE BAŞKANLIĞI TEMEL EĞİTİMDEN ORTAÖĞRETİME GEÇİŞ ORTAK SINAV BAŞARISININ ÇEŞİTLİ

Detaylı

Almanya dan Bir Mülteci Ruh Sağlığı Polikliniği Deneyimi Dr. Umut Altunöz

Almanya dan Bir Mülteci Ruh Sağlığı Polikliniği Deneyimi Dr. Umut Altunöz Almanya dan Bir Mülteci Ruh Sağlığı Polikliniği Deneyimi Dr. Umut Altunöz Klinikum Wahrendorff Transkültürel Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezi Hannover, Almanya (KES 2017; Antalya-Türkiye) AÇIKLAMA (2013-2016)

Detaylı