MEKKE. MÜDDESSİR SÛRESİ Nuzul 4 / Mushaf 74. Mina Müzdelife Arafat KABE. Surenin Adı:

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "MEKKE. MÜDDESSİR SÛRESİ Nuzul 4 / Mushaf 74. Mina Müzdelife Arafat KABE. Surenin Adı:"

Transkript

1 MÜDDESSİR SÛRESİ Nuzul 4 / Mushaf 74 Surenin Adı: Müddessir adını ilk âyetinden alır. Kelime sadece burada yer alır ve sûrenin tek adı budur. Surenin Nuzul Yeri ve Zamanı: Tartışmasız ilk sûrelerdendir. MEKKE Mina Müzdelife Arafat KABE

2 Hz. Aişe den gelen rivayette, vahiy kesintisi nin ardından inmiştir (Buhârî ve Müslim). Cabir b. Zeyd rivayeti de aynısını söyler (Müslim). Rivayetlere göre Allah Rasulü vahiy kesintisi (fetretu l-vahiy) sırasında derin bir hüzün ve boşluk yaşamıştır. Bu kesintiyle amaçlananın vahyin ağırlığı altında inleyen Nebi yi, vahye hasret gitmenin daha büyük ıstırap olduğuna ikna etmek olduğu anlaşılır. Bu durumda fetretu l-vahy denilen ara verme olayı, ilâhi inşanın bir parçası olmuş olur. Bu kesintinin 3, 13, 15, 25, 40 gün, ya da 6 ay veya 2.5 yıl sürdüğüne dair rivayetler vardır. Bu süreleri ciddi bir tahlile tuttuğumuzda; 3, 13, 15 ve hatta 25 günlük bir ara, fetret olarak adlandırılmayı hak etmez. Zira 6000 küsur âyetlik bir mesaj 23 yıllık bir zaman diliminde inmiştir. Kurulacak bir vahiy-zaman orantısında üç-beş haftalık aralık, kesinti değil normal iniş aralığına tekabül eder. 2.5 yıl rivayeti ise inandırıcı değildir. Eğer 2.5 yıllık bir kesinti olsaydı, 3, 13, 15, 25 günden söz edilmesi abes olurdu. Zira günlü rakamlarla yıllı rakamlar arasında uçurum var. Olay şöyle izah edilebilir: Vahiy sürecinin daha başında Allah Rasulü vahiy kesildi zannederek endişeye kapılmıştır. Duhâ 3. âyet bunun şahididir. Bu endişe de bir rahmet olmuş, böylece vahiyden ayrı kalmanın acısının vahyin sorumluluğundan daha büyük olduğu anlaşılmıştır. Efendimizi endişeye sevk eden şey, vahiy süreci içinde tabii karşılanması gereken ve aylarla ifade edilebilecek bir aradır. Fakat vahyin iniş sıklığı henüz tam bilinmediği için bu ara kesinti (fetret) olarak anlaşılmış olmalıdır. Sûre tüm ilk tertiplerde Müzzemmil den sonra yer alır. Zaten iki sûre arasında Kur an ın çift kutuplu yapısına (mesâni) uygun bir bağ vardır. Müzzemmil eylem ahlâkı Müddessir söylem ahlâkı inşa eder. Muhtevayı esas aldığımızda bu sûreyi Fâtiha, Alak, Duhâ ve Müzzemmil in ardından 5. sıraya yerleştirebiliriz. Bu sıralama kâfirler in ilk kez burada kullanılmasını da izah eder niteliktedir (10). Sûrenin tümünün tek celsede inip inmediği konusunda kesin bir şey söylenemez. Surenin Konusu: Müddessir sûresi konusu itibarıyla Kur an ın fihristi niteliğindedir. İlk yedi âyette yer alan yedi emir, sûrenin amacının muhatabını inşa olduğunu gösterir: Sen Ey içine kapanan kişi! Kalk ve (İnsanları) uyar! Sadece Rabbini yücelt! Elbiseni temiz tut! Bütün pisliklerden uzak dur! İyilik yapmayı kazanç kapısı haline getirme! Rabbin hatırına sabret! (1-7) Bu pasajın ardından bir şahıs üzerinden inkarcı akla hitap eder. Bu İnkarcı akıl; Allah ın sınamak için verdiği servet ve evladı Allah a karşı küstahça böbürlenmeye bahane kılmıştır. (11-17). Dünyevileşmiş ve refahla şımarmış akıl surede canlı ve detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Çünkü o (vahiy hakkında) sığ ve yanlış düşündü, ölçüp biçti. Canı çıkasıca nasıl da ölçüp biçti!

3 Bir daha canı çıkası nasıl da ölçüp biçti! Sonra (etrafı) süzdü. Ardından surat astı ve rengi attı. En sonunda (hakikate) sırtını döndü ve kibir abidesi kesildi. Nihayet şöyle dedi: Bu sadece geçmişten miras kalan bir büyüdür. Bu sadece ölümlü bir insanın sözüdür. (18-25). Vahiy, mü minde, bu tipi nerede görse tanıyacak bir basiret ve feraset geliştirmeyi amaçlar. Bu tipleri bu hallerine ay, gece ve sabah şahit kılınmıştır. Böylece, bizim de şahit olmamız amaçlanmaktadır. Refahla şımarmış küstah inkarcı akıl, tam inanmadığı ahiret için kayırıcılar peydahlamaya başlar. Sure, bu tip düşünenleri kesin bir dille reddeder. İşte bunlara hiçbir şefaatçinin şefaati fayda vermeyecektir. Tüm bunların anlatılmasındaki maksat nedir. Öğüt vermek. Kur an bir öğüttür. Dileyen ondan öğüt alır (54-55).

4 ب س م للا ح ن م ا ر ح ن م م RAHMÂN RAHÎM ALLAH IN ADIYLA ا ح ه ا ح ا ندث م ١ 1 SEN ey içine kapanan kişi! (1) (1) Zımnen: İçine kapanıp yatan, uzlete çekilen kişi... Muddessir kelimesinin türetildiği tedessera fiili, alta alınan şey ile ilgilidir. Hatırlanacağı gibi Muzzemmil in türetildiği tezemmele de üste alınan şey ile ilgiliydi. Erkek devenin dişi deveyi altına almasına tedessera l-fahlu n-nâkate denilir. Tedessera r-raculu feresehu, Adam atına bindi demektir. Mecazen sahibi sırtına bindiği için, ed-desr çok mal demektir. Yine hadiste geçen zehebe eshabu d dusûri bi l ucûr (Mal sahipleri ecrin tamamını alıp götürdü) hadisi de bu anlamı teyit eder (Mekâyîs ve Müfredât). Kelime bu yatağı izleyerek değerin üzerine binmeyi, uzanmayı ifade eder. ق م ف ا ن ذ م ٢ 2 Kalk ve (insanları) uyar! (2) (2) Çünkü sen muhteşem bir ahlâka sahipsin (Kalem: 4) ile birlikte bu âyetin zımni vurgusu şudur: Ey yatan iyi! Yatan iyi olmak yetmez! Kalk ve uyar ki, iyilik de ayağa kalksın! و م نبك ف ك ب م ٣ 3 Sadece Rabbini yücelt! (3) (1) Müslüman hayatının kodlarından olan tekbir (Allahu Ekber) bu emrin dile gelişidir. Ekber; ism-i tafdil olarak en büyük, sıfat olarak tazim ve tekrim vurgusuyla tek büyük veya büyüklükte eşsiz anlamına gelir. Tekbirde sıfat mânası daha uygundur. Bu âyet namazdaki tekbire delalet etse gerektir. و ث اب ك ف ط ه م ٤ 4 Elbiseni temiz tut! (4) (2) Siyâb lafzen elbise, mecazen elbisenin örttüğü beden dir. Bu âyet maddî temizliği, Bir sonraki âyet mânevî temizliği emreder. Namaz abdesti, bu emrin neticesi olsa gerektir. Bu âyetler hem misyon hem vizyon inşa etmektedir. و ح م ج ز ف اه ج م ٥ 5 Bütün pisliklerden uzak dur! (5)

5 (3) Yani: Mânevî tüm pisliklerden. Ricz azap ve necaset, Rucz put ve şirk mânasına gelir. Fehcur, hecera nın emridir. Hecera nın emri ile hâcera nın emri arasındaki fark şudur: Birincisinin amacı bir şeyin özüyle alâkayı kesmek için yola çıkmak, ikincisinin amacı bir şeye kavuşmak için yola çıkmaktır. و ل ت ا ن ر ت س ت ك ث م ٦ 6 İyilik yapmayı kazanç kapısı haline getirme! (6) (4) Veya: (Allah için) yaptığın iyiliği çok görme! el-mennu, yardım edenin yardım alana iyiliğini hatırlatması, bir tür baş kakıncı yapması. Zemahşerî, Hasan Basri nin okuyuşuna dayanarak şöyle der: Hasan Basri bunu vela temnun testeksiru şeklinde lafzen merfu fakat hal olmak üzere mahallen mansub okumuştur. Yani; Çok görerek verme Verdiğini çok sanarak verme Daha çoğunu umarak vermemezlik etme anlamına gelir. Bu âyet istiksar ı yasaklar. İstiksar, bir kimsenin daha fazlasını alma beklentisiyle vermesidir. Bu mantığı kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez sözü iyi özetler. و م ب ك ف اص ب م ٧ 7 Rabbin (7) hatırına sabret! (8) (7) Rabbike, Senin Rabbin anlamına gelir, Nebi nin Rab tarafından benimsendiği ni gösterir. Bunu yanlış anlayan Mekke inkârcıları uzun süre Muhammed in Rabbi demeyi sürdürmüşlerdir. (8) Lâm geçişlilik için alındığında: Rabbine sabret, yani Rabbinin (inşasına) sabret. Tercihimiz lâm ın gerekçe vurgusuna dayanır ve devamındaki âyetlerle uyumludur. Zımnen: Onların tavırlarına karşı Rabbin hatırına sabret. ف ا ذ ح ن ق م ف ى ح نناق و م ٨ 8 Ve (şu haberi ilet): (Sur) borusuna üflendiği zaman; ف ذ ك و ا ئ ذ و م ع س م ٩ 9 Evet işte o gün, pek zor bir gün olacaktır,

6 ع ل ى ح ك اف م ر غ م س م ١١ 10 Kâfirlerin tümü için hiç de kolay olmayacaktır. (9) (5) el-kâfirîn: Hakikati inkâra saplananlar. Nüzul sürecinde kulanıldığı ilk yer burasıdır. Örtmek, kapatmak anlamındaki kufr den türetilir. Kefera vahyin başında şekera nın zıddı olarak kullanıldığı halde, ilerleyen süreçte âmene nin zıddı olarak kulanılmaya başlamıştır. Çiftçi tohumun üstünü toprakla örttüğü için kâfir diye adlandırılır (bkz. Hadîd: 20). Cahiliyye döneminde iyilik edene teşekkür etmeyen mânasında kullanılan kâfir, Kur an da hem hakikati inkâr eden, hem de nimeti örten nankör anlamına kullanılır (İsra: 8; Mâide: 67). o Birincisi imanın reddini, o ikincisi iman ahlâkının reddini ifade eder. Her ikisi de hakikatin inkârıdır. Bu nedenle küfrü imanın zıddı olarak tarif eden İbn Fâris Çünkü o hakikati örtmektir der. Şu halde birine kâfir demek için ona mutlaka hakikatin sunulmuş olması ve onun da kendisine sunulan hakikati kesin bir dille inkâr etmesi gerekir (bkz. Gazzalî, Faysalu t-tefrika, Dımaşk, 1407, III, 144). Kâfir in ism-i fail kalıbı olduğu dikkate alınırsa hakikati inkârı kendisine hayat tarzı olarak seçen vurgusunu taşır. (Nuzul 96/ Mushaf 57 : Hadid 20 Aşağıdadır.) ح ع ل ا وح ح ننا ا ح وة ح د ن ا ع ب و ه و و ز ن ة و ت ف اخ م ب ن ك م و ت ك اث م ف ى ح ل ا و حل و ح ل و ل د ك ا ث ل غ ث ح ع ج ب ال ك ف ار ن ب ات ه ث نم ه ج ف ت م ه ا ص ف م ح ث نم ك ور ط اا ا و ف ى ح ل خ م ة ع ذ حب ش د د و ا غ ف م ة ا ر للا و م ض و حر و ا ا ح وة ح د ن ا ح ن ل ا ت اع ح غ م و م ٢١ 20 İyi bilin ki (tek başına) bu dünya hayatı; Bir oyun ve oynaştan, Albenili bir gösteri ve Birbirinize karşı övünme yarışından, Mal ve evlat çoğaltma hırsından ibâret olurdu.(31) Bu (tiplerin sonu) şu yağmur meseline benzer: (yağmurun) yeşerttikleri, çiftçileri/nankörleri(32) pek sevindirir; sonra kurur ve sen onu sararmış görürsün; en sonunda toz toprak olur. Ama ahirette (böyle olmayacak). Ya şiddetli bir mahrumiyet veya Allah tan bir mağfiret ve hoşnutluk olacak: Zira (tek başına) bu dünya hayatı, aldatıcı ve geçici bir tatmin aracından başka bir şey değildir. (31) Parantez içi açıklama, innemâ hasr edatının metne kattığı vurgudur. Öbür dünya göz ardı edildiğinde bu dünyanın tüm anlam ve amacını yitireceğine atıftır. Bu âyet ruhbanlığı haklı çıkarır tarzda anlaşılamaz. Zira buna, arkadan gelen 27. âyet manidir. (32) Kuffâr daki tevriye sanatına binaen (krş. İbn Aşur). (Nuzul 68/ Mushaf 17 : Isra 8 Aşağıdadır.) ع س ى م ب ك م ح ر م ا ك م و ح ر ع د ت م ع د ن ا و ج ع ل ن ا ج ه نن م ل ل كاف رين ص م ح ٨ 8 Tabii ki Rabbinizin size rahmetiyle muamele etmesi umulabilir; ama eğer siz (günaha) dönerseniz, Biz de (cezaya) döneriz. (17) Zira Biz cehennemi nankörleri (18) çepeçevre kuşatan bir hisar kılmışızdır. (19)

7 (18) Kâfirîn kelimesini, ahlâkî karşılığı olan nankörler olarak çevirdik (Kelimenin nankörler anlamında açıkça kullanıldığı yer için bkz. şu arâ: 19). Çünkü burada sözü edilenler İsrâiloğullarıdır ve kendilerine verilen vahye nankörlük etmişlerdir. Hemen sonra gelen âyetin Kur an vahyinden söz etmesi de bunu göstermektedir. (Nuzul 108/ Mushaf 5 : Maide 67 Aşağıdadır.) ا ح ه ا ح ن مس ول ب ل غ ا ا ح ن ز ل ح ك ا ر م ب ك و ح ر م ت ف ع ل ف ا ا ب لنغ ت م س ا ت ه و للا ع ص ا ك ا ر ح نناس ح نر للا ل ه د ح ق و م ال كاف رين ٦٧ 67 Ey Peygamber! Rabbinden sana indirilen hakikati tebliğ et! Eğer bunu (tam) yapmazsan, O nun mesajını (hiç) tebliğ etmemiş olursun. Allah seni insanlar(ın saldırısın)dan koruyacaktır. Kuşku yok ki Allah nankörlükte (ittifak etmiş) bir topluma rehberliğini bahşetmez. ذ م نى و ا ر خ ل ق ت و د ح ١١ 11 BENİ tek başıma yarattığımla başbaşa bırak! (10) (10) Veya: Yalnız yarattığımı Benimle başbaşa bırak! Vahîden tümleci zernî yi de halaktu yu da nitelediği için hem tek başına, yalnız yarattığım (krş. En âm: 94), hem de tek başıma yarattığım anlamlarını verir. (Nuzul 73/ Mushaf 6 : En am 94 Aşağıdadır.) و ق د ج ئ ت ا ون ا ف م حد ك ا ا خ ل ق ن اك م ح نول ا ن مة و ت م ك ت م ا ا خ نو ن اك م و م حء ظ ه و م ك م و ا ا ن م ا ع ك م ش ف ع اء ك م ح نذ ر ز ع ا ت م ح ننه م ف ك م ش م ك ٶ ح ق د ت ق نطع ب ن ك م و ض نل ع ن ك م ا ا ك ن ت م ت ز ع ا ور ٩٤ 94 Ve (Allah diyecek ki): İşte şimdi bize yapayalnız geldiniz, tıpkı sizi ilk yarattığımız gibi; dahası, size verdiğimiz her şeyi arkanızda bıraktınız. Sizin lehinize Allah a ortak olduğunu sandığınız o şefaatçilerinizi neden şimdi yanınızda göremiyoruz? Artık aranızdaki bütün bağlar kopmuştur ve bütün dost sandıklarınız sizi yapayalnız bırakmıştır. و ج ع ل ت ه ا ا ل ا ا د ود ح ١٢ 12 Ki, geniş maddî imkanlar vermiştim ona! و ب ن ر ش ه ود ح ١٣ 13 Bir de (cömertliğimin) şahitleri olan çocuklar

8 و ا نهد ت ه ت ا ه د ح ١٤ 14 Ve onu bir (bebek gibi) eleyip belemiştim; (11) (6) Veya serbest bir biçimde: Ona daha neler neler vermiştim. Mehd, beşik anlamına gelir. Birini bebek gibi eleyip beslemek için bebek olmasına gerek yoktur. Bunun anlamı şudur: hiçbir sıkıntı çektirmemiştim. ث نم ط ا ع ح ر ح ز د ١٥ 15 Şimdi de kalkmış hırsla daha fazlasını istiyor. ك ن ل ح ننه ك ار ل ات ن ا ع ن د ح ١٦ 16 Öyle yağma yok! (12) Madem ki o âyetlerimizi inatla (inkâra) saplanmıştır; (12) Kellâ nın bu bağlama en uygun vurgusu bizce budur (bkz. Alak: 6) (Nuzul 1/ Mushaf 96 : Alak 6 Aşağıdadır.) ك ن ل ح نر ح ل ن س ار ط غ ى ٦ 6 EVET, evet; (7) insan mutlaka azar, (7) Kellâ: Muhtemelen edatın ilk geçtiği yer. Dilciler farklı mânalara geldiğini söylemişlerdir. Basralılara göre Yoo, hayır, asla veya paragraf başı; Kisai ye göre gerçekten de, hakikat şu ki, Sa leb e göre değil mi ki, Ferrâ ya göre evet, kesinlikle mânasına gelir. Bizce edat bağlamına göre bu işlev ve anlamlardan bir veya bir kaçını kazanır. Tercüme boyunca tercihimiz de budur. Bir ara cümle gibi öncesini de sonrasını da görür. س ا م ه ق ه ص ع ود ح ١٧ 17 Ben de onu sarp yokuşa süreceğim. ح ننه ف نك م و ق ند م ١٨ 18 Çünkü o (vahiy hakkında) (13) sığ ve yanlış düşündü, (14) ölçüp biçti; (13) Bu pasaj tümüyle vahiy hakkındadır ve üzerinde fikir yürütülen de vahiydir. Bu âyetler vahye yamuk ve sığ bakan herkesi kapsar. Fakat bu tipin vahyin nüzul ortamındaki prototipi Velid b. Muğire dir. Bu Arap dil ve belagat dâhisi, Kur an karşısında yaşadığı derin iç çatışma ve tereddütle sabahlara kadar kıskançlıktan kıvranıyordu (bkz. Âdiyat: 3). (14) Tefkîr, kesinlikle tefekkür den farklıdır. Zira tefekkur kullanıldığı 15 yerin tamamında olumluyken, sadece burada kullanılan tefkîr olumsuzdur.

9 Tefekkür ü tefkîr den ayıran, birincisinin ait olduğu kalıp gereği özdeşleşmeyi ve derinleşmeyi gerektirmesindendir. Zira tefa ul babı tekellüf babıdır. Bu yüzden tefkîr i sığ ve yanlış düşünce olarak çevirdik. (Nuzul 14/ Mushaf 100 : Adiyat 3 Aşağıdadır.) ف ا ا غ م حت ص ب ا ٣ 3 Ve sabah(lar)a kadar kıskançlıktan kıvrananlara, (3) (3) Veya, dibini boyladı, alçaklaştı anlamındaki ğavr köküne nisbetle: Sabah(lar)a kadar kin çukurunun dibini bulanlara. Tercihimiz ğayr köküne nisbetledir. Kıskançlıktan kıvrananların başında Mekke nin belagat dâhisi Velid b. Muğire geliyordu. Bu kıskançlığın sebebi, Kur an hakkında ne düşündüğünü soran Ebu Cehil e verdiği şu cevapta görülür: Ne mi düşünüyorum? Vallahi ona hiçbir şey benzemez. O ulaşılamayacak kadar yüksek bir şey! (Kur an karşısında onun yaşadığı derin tereddüt ve iç çelişki için bkz. Müddessir 18-25). ف ق ت ل ك ف ق ند م ١٩ 19 Canı çıkası,(15) nasıl da ölçüp biçti! (15) Kutile, avam dilindeki geberesice gibi, hem övgü hem yergi için kullanılır. ث نم ق ت ل ك ف ق ند م ٢١ 20 Bir daha canı çıkası, nasıl da ölçüp biçti! ث نم ن ظ م ٢١ 21 Sonra (etrafı) süzdü; ث نم ع ب س و ب س م ٢٢ 22 Ardından surat astı ve rengi attı. ث نم ح د ب م و حس ت ك ب م ٢٣ 23 En sonunda (hakikate) sırtını döndü ve kibir abidesi kesildi. (16) (16) İdbar, istikbar ın sebebi ve tevelli nin sonucudur. Bu üç hal; Tevelli İdbar İstikbar, kâfirin küfründe inadının üç aşamasıdır.

10 Tevelli ye karşı mü minin tavrı i rad dır. Nisâ 63 ün de gösterdiği gibi i rad ilişki kesmeyi değil kontrollü ilişkiyi ifade eder. Fakat idbar a karşı ilişki kesme (zerhum) önerilmektedir (Me aric: 17 ve 42). Müstekbirin yeri ise cehennemdir. (Nuzul 46 / Mushaf 70 : Mearic 17 Aşağıdadır.) ت د ع وح ا ر ح د ب م و ت و ى ١٧ 17 O, (hakka) sırt dönenleri ve (vahiyden) yüz çevirenleri kendine davet eder; (Nuzul 46 / Mushaf 70 : Mearic 42 Aşağıdadır.) ف ذ م ه م خ وض وح و ل ع ب وح ت ى ل ق وح و ا ه م ح نذ وع د ور ٤٢ 42 Artık onları kendi haline bırak; vaad edildikleri güne kavuşuncaya kadar lafa dalıp oynayadursunlar. (26) (26) Bu dünya hayatının oyun ve eğlence olduğunu ifade eden âyetler, bu âyet ışığında anlaşılmalıdır (msl. Ankebût: 64). Buna göre, tek dünyalı bir bakış açısına sahip olanlar için bu dünya bir oyun ve eğlencedir, iki dünyalılar içinse hasadı âhirette yapılacak bir tarla. ف ق ال ح ر ه ذ ح ح ن ل س م ؤ ث م ٢٤ 24 Nihayet şöyle dedi: Bu sadece geçmişten miras kalan bir büyüdür, (17) (17) Veya: göz kamaştırıcı bir büyüdür. Sihr, nüzul sürecinde ilk kez burada geçer (krş. Bakara: 102 ; A râf: 116). Dilde; Gizli bir sebeple insanın gözünü ya da gönlünü yanıltan şey demektir. Görenin görüleni olduğundan farklı algılamasıdır. Görülen, aslında görüldüğü gibi değildir. Eğer dişi keçinin memesi dolu dolu göründüğü halde sütü az çıkarsa Araplar anzun meshurun derler.

11 Sabahın alaca karanlığına sehar (seher), Seherde yenen Ramazan yemeğine de aynı kökten gelen sahur ismi verilmiştir. Seher, karanlıkla aydınlığın birbirine karışmış olması halidir ki, hakikatle hayalin, hakla batılın, gerçekle yalanın birbirine karıştığı hali çağrıştırır. Sihir, sebebi bilinmeyen herhangi bir şey olarak da tanımlanmıştır. Yukarıdaki birinci tanım özneyi (gören), bu ikinci tanım da nesneyi (görülen) esas alan tanımlardır ve ikisi de birbirini tamamlar. İster özne açısından ister nesne açısından tanımlansın, sihir her halükarda; Hakikatin zıddı olan hayali, İlmin zıddı olan cehaleti, Yakinin zıddı olan zannı ve İtminanın zıddı olan vehmi ifade eder. Bunlar bazen görenden, bazen görülenden bazen de her ikisinden kaynaklanır. Mesela Eğer onlara gökten bir kapı aralasak da onlar oraya çıkacak olsalardı Herhalde gözlerimiz döndürüldü, biz sihirlenmiş bir topluluğuz derlerdi. (Hicr: 14-15) âyetinde geçen sihir gören açısındandır. Çünkü kaynağı hakikat olduğu halde gören farklı algılamıştır. Kimi (zaman) söz, bir büyüdür hadisinde de dinleyen açısındandır. Bu anlamda Türkçe de İki söz, bir büyü atasözü vardır ve tabi ki mecazdır. Şu âyette ise hem gören hem de görülen açısındandır: (Musa) bir de ne görsün: Onların ipleri ve değnekleri, yaptıkları sihir marifetiyle, ona hızla akıyormuş gibi göründü (yuhayyelu ileyhi) (A râf: 116; Tâhâ: 66). Velid, Allah Rasulü nün ömründe sihre örnek gösterecek bir olağan dışılık bulamayınca Ebeveynle evladın arasını ayırıyor dedi. Hiç şüphesiz müşrikler bu vahye sözlü bir sihir olarak bakıyorlardı. (Nuzul 94 / Mushaf 2 : Bakara 102 Aşağıdadır.) و ح نتب ع وح ا ا ت ت ل وح ح نش اط ر ع لى ا ل ك س ل ا ر و ا ا ك ف م س ل ا ر و ك نر ح نش اط ر ك ف م وح ع ل ا ور ح نناس ح س م و ا ا ح ن ز ل ع ل ى ح ا ل ك ر ب ب اب ل ه ا م وت و ا ا م وت و ا ا ع ل ا ار ا ر ح د ت ى ق و ل ح ننا ا ن ر ف ت ن ة ف ل ت ك ف م ف ت ع لنا ور ا ن ه ا ا ا ا ف م ق ور ب ه ب ر ح ا م ء و ز و ج ه و ا ا ه م ب ض ا م ر ب ه ا ر ح د ح ن ل ب ا ذ ر للا و ت ع لنا ور ا ا ض م ه م و ل ن ف ع ه م و ق د ع ل ا وح ا ر حش ت م ه ا ا ه ف ى ح ل خ م ة ا ر خ ل ق و ب ئ س ا ا ش م و ح ب ه ح ن ف س ه م و ك ان وح ع ل ا ور ١١٢ 102 Ve onlar tutup Süleyman ın yönetimi sırasında (o dönemin) şeytanlarının(180) uydurduğu yalan ve desiselerin peşine takıldılar.(181) Oysa ki Süleyman küfre sapıp nankörlük yapmadı, aksine o(na düzen kuran) şeytanlar küfre sapıp nankörlük yaptılar(182) insanlara sihri öğrettiler. (183)

12 Hz süleyman ın Yaşadığı Yerler Hz süleyman ın Yaşadığı Yerler

13 Hz Süleyman ın Yaşadığı Yerler Yine (Medine Yahudileri) Babilli iki güç sahibine; Harut ve Marut a(184) verileni izlediklerini (iddia ettiler).(185) Harut ve Marut

14 Oysa o ikisi Baksanıza biz (Babil esaretiyle) sınanmaktayız, sakın küfre sapma(yın)! demedikçe hiç kimseye bir şey öğretmiyorlardı. Fakat (Babil deki düzenbazlar) bu ikiliden kişi ile eşinin arasını açacak şeyler öğreniyorlardı.(186) Ne var ki o (Babilli düzenbazlar), Allah ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezlerdi; ama yine de zarar verip yarar sağlamayan şeyler öğreniyorlardı.(187) Doğrusu onlar, bu türden bir alışverişe giren kimsenin âhirette eli boş kalacağını çok iyi biliyorlardı. Kişiliklerini sattıkları şey ne fenadır; keşke bunu olsun bilebilselerdi.(188) (180) Taberî mülk ü dönem, devir anlamına gelen ahd le açıklar. Burada Kur an, Sihirle uğraşan, Daha doğrusu insanları büyüleyen ve Onları gerçekten koparıp bir hayalin, Bir illüzyonun ya da Sanal bir hayatın peşine takan kimseleri şeytan olarak nitelendirmektedir. En âm (112) ve Nâs (6) sûrelerinde de geçtiği gibi şeytan ismi hem şeytanlaşan cinler, hem de şeytanlaşan insanlar için kulanılır. Buradakiler insan şeytanlarıdır. Zira hem âyette bunların insanlara öğrettikleri ve dolayısıyla insanlarla haşır-neşir oldukları, hem de kâfir oldukları ifade ediliyor. Eğer cin şeytanı olsaydı, onlar zaten kâfir olduğu için böyle bir vurguya gerek kalmazdı. Bu sûrenin 14. âyetinde de ikiyüzlülük yapan Medine ileri gelenleri için şeytanlar ifadesi kullanılmıştı. Hz. Süleyman ın Peygamber değil büyücü olduğu iftirasını Medine deki Yahudiler dillendiriyordu. (181) Tetlû fiili; alâ edatıyla gelirse biri adına yalan uydurmak, an ile gelirse birinin sözünü doğru nakletmek vurgusu taşır (Kasımî). Türkçe de de okumak, atmak, sıkmak, kesmek mânasında kullanılır. Şeytanlaşan birtakım insanların uydurdukları bu sihirler sonradan Kabala (Gelenek) adı verilen külliyatın çekirdeğini oluşturdu. Tevrat a sırt çeviren Yahudiler Kabala ya yapıştılar. Hayatı gizem, gizemi büyü hâline getirdiler. Krallar döneminde büyücülüğün ne kadar yaygın olduğu Eski Ahid in Daniel, Mezmurlar veyeremya kitaplarından anlaşılır. İsrâiloğulları büyü ve büyücülükle, Mısır dayken 5. ve 6. Hanedanlar döneminde tanışmışlardı. Halbuki Eski Ahid büyüyü şiddetle yasaklıyordu (Çıkış 22:18; Levililer 19:26, 31; 20:27 vd.) Büyü yasağı aynı sertlikte Talmud da, özellikle de Mişna da yer alır. Mişna da büyü, puta tapıcılıkla bir tutulur. (182) Hz. Süleyman ın putlara taptığı iftirasını her nasılsa kitaplarına bile geçirmişlerdi (Krallar I, 11:5-9). Bizce onların Hz. Süleyman ı tekfir etmeleri için putlara tapma hikayesine ihtiyaç yok. Çünkü, bir üstteki notta da alıntıladığımız gibi Eski Ahid ve Talmud da sihir şiddetle yasaklanmış, bu işle uğraşmak puta tapmakla eşit sayılmıştır. Hz. Süleyman ın putlara taptığı hikayesinin aslı, onun sihirbaz olarak görülmesidir. Yöneticiliğini yaptığı İsrâiloğulları onun yönetimi sırasında ülkelerinin siyasette, sanatta, ilimde ve hikmette ulaştığı noktaya sihir sayesinde ulaştığını düşünüyorlardı. Medine Yahudileri Muhammed in işine bakın! Doğruyu yanlışı birbirine karıştırıyor. Süleyman ı Peygamberler arasında anıyor. Oysa ki o rüzgara binen bir büyücüydü demişlerdi. Burada Kur an sihri açıkça küfür/gerçeği örtme olarak nitelendiriyor. (183) Bu bağlamda sihir, nüzûl sebebine uygun olarak komplo, düzen, tuzak şeklinde anlaşılmalıdır (bkz. Müddessir: 24, not 5). Taberî Tarih inde bu âyeti açıklayan bir bilgi yer alır: II. Kuruş (Chosroes), Hz. Peygamber den İslâm a davet mektubu aldığında, o zaman Pers eyaleti olan Yemen yöneticisi Bâzân dan Hz. Peygamber i zincire vurarak Pers sarayına göndermesini ister. Bâzân, bunun için iki adamını yollar. Komplo tam gerçekleşecekken, Hz. Peygamber onlara öz oğlunun Kuruş u öldürdüğü haberini verir. Haberi doğrulatan komplocular eli boş dönerler (Tarih, Beyrut 1407, II, , Kahire, 1987). Bu açıklayıcı rivayeti sihrin sözlük tarifi desteklemektedir: Hile, desise, aldatma, görüldüğü gibi olduğu zannedilen, fakat aslının hiç de öyle olmadığı şey. Lügatte sihrin aslı şöyle tarif edilir: Bir şeyi gerçekte olduğundan farklı göstermek (Mekâyîs ve Lisân). Sihrin en büyük etkisi irade ve akıl üzerindedir. İrade ve aklın ruhtan kaynaklanan iki kuvvet olduğu düşünülürse, sihrin ruhun gücünü kırmayı amaçlayan bir sabotaj girişimi olduğu sonucuna varılır. Bu özelliğiyle sihir; Aklı iptal eder, Fikri karıştırır, Duyguları kirletir, Kalbi çeler. Sihrin etkisiyle insanın irade gücü ters orantılıdır. Gizli bir amaca hizmet eden her hilekârca aldatma sihrin tanımına dahildir. Hem bu âyet hem sihrin objektif gerçekliği, Tâhâ 69 ve Furkan 8 ışığında anlaşılmalıdır. Kur an da sihrin insana, onu iptalin ise Allah a nisbet edilmesi hayli anlamlıdır (A râf: 118).

15 (184) Veya: iki melek ; ya da: Melek gibi iki adam. İbn Abbas, buradaki melek i melik (kral, yönetici, önde gelen) olarak okumuştur. Ondan ayrı olarak Hasan Basri, Said b. Cübeyr, Zührî, Dahhak ve daha başkaları da Hârût ve Mârût un melek değil melik/kral olduğuna inanmış ve böyle okumuşlardır (Râzî; İbn Kesir; İbn Cevzî). Hârût ve Mârût isim olmaktan çok vasıf olabilir. Hârût un türetildiği kök olan harata harap etti, tahrip etti anlamına gelir. Mârût un türetildiği marata ise son verdi, bozdu demektir. O hâlde Hârût harap eden, Mârût bozan anlamına gelir. Bu konudaki mesnetsiz yorumları reddeden İbn Aşur, Hârût ve Mârût kelimesinin Arapça ya Keldanice den geçmiş iki isim olduğunu söyler. Hârût, ay anlamına gelen haruka nın, Mârût, Müşteri yıldızının Arapçalaşmışıdır. Birincisi dişiliğin sembolü, ikincisi erkekliğin sembolüdür. Birincisi dünya üzerinde en çok etkili olan gök cismi, ikincisi gezegenlerin en yücesidir. Keldaniler gök cisimlerine tapmakta, ölen sâlih kişilerin göğe yükselip ışık saçtığına inanmaktadırlar. Onlara göre bu iki gök cismi, bir zamanlar yaşamış olan sâlih ve kutsal kişilerdir. Sihri de bunların icat ettiğine inanmaktadırlar. (185) Veya mâ ların olumsuzluk anlamıyla:..babil de Hârût ve Mârût adlı iki meleğe bir şey indirilmemişti; dolayısıyla o ikisi hiç kimseye bir şey öğretmiyorlardı ki, Biz sadece sınav aracıyız, sakın ha buna uyup da küfre düşme! desinler de, onlar da o ikisinden kişiyle eşinin arasını açacak bir şeyler öğrensinler. İbn Abbas da, ve mâ unzile deki mâ ya olumsuzluk anlamı verir. Fakat bu tercih bağlamla uyumlu değildir. (186) Erkek ile kadının arasını ayırma, Hz. Süleyman a karşı düzen kuran bu örgütün kapılarını yalnızca erkeklere açıp kadınlara kapatması şeklinde de anlaşılabilir. (187) Veya mâ ya olumsuzluk anlamı vererek: ama yine de ne zarar ne de yarar sağlayan şeyler.. İşte sihir, komplo, suikast vb. gibi düzenbazlıkların gerçek mahiyetini bu uzun cümle vurgulamaktadır. Allah ın izni istisnası, Kur an mesajının belkemiğini teşkil eden tevhide ilişkin bir uyarıdır. Bir mü min hiç bir görünür ve görünmez varlıkta bizatihi güç vehmedemez. İnsanın Rabbi de, tüm varlıkların Rabbi de Allah tır. Sihri küfürle eş değer kılan şey, insanların onda bizatihi bir güç vehmetmeleridir. Bir üstteki cümleyle bu cümle arasında gerçekte hiçbir çelişki yoktur. Kişi ile eşinin arasını açan, sihrin bizzat kendisinden kaynaklanan bir güç değil, sihre muhatap olan kimse ya da kimselerin cehalet, zayıf kişilik ve vehimlerinden kaynaklanan zaaflarıdır. Bununla elbette görünen ve görünmeyen varlıkların insan psikolojisi üzerindeki, hatta insan bedeni üzerindeki etkilerini yok sayıyor değiliz. Bu etkileri en güzel izah eden durum psikosomatik hastalıklardır. Kökü psikolojik olduğu hâlde fiziki olarak bedende tezahür ederler. Sihrin dünya ve âhireti yıkan bir şey olmasının temelinde, insandaki gerçeklik algısını bozması yatar. (188) Yahudiler de Babil kralı Nabukadnazar ın esaretindeyken gizli örgüt kurdular. Âyetteki melek gibi kişiler (ki bunlar şeytanlaşan insanların karşıt kutbunu oluşturur) Eski Ahid e göre Haggai ve İddo nun oğlu Zekeriyya dır (Ezra, 5:1). Bu kutsal kişiler örgüte üyeliği erkeklerle sınırlandırdılar. Yeni üyelere, yaşadıkları durumun ilâhî bir sınav olduğunu, asla inkâra sapmamalarını öğütlediler. Med ve Pers kralı Cyrus iktidara geldiğinde, İsrâiloğulları onunla gizli bir anlaşma yaptılar. Kendileri Cyrus un Babil i fethini kolaylaştıracaklar, bu hizmetlerinin karşılığında ise Cyrus Yahudilerin Filistin e dönmelerini sağlayacak ve yerle bir edilen Süleyman Mabedi nin yapımına da destek verecekti. Sonuçta bu gerçekleşti. Âyet, Hz. Peygamber e karşı o gün putperest Pers kralıyla iş tutan Medine Yahudilerine, hasetliklerinden içine düştükleri yaman çelişkiyi bile fark edemedikleri imasında bulunmaktadır. Bu bir putperest düşmana karşı yapılmış bir örgütlenme değil, tıpkı Babil sürgünüyle neticelenen kayıp yüzyılların başlangıcı olan Hz. Süleyman a karşı yapılmış komplo gibidir. Hz. Süleyman ın iktidarını devirmek için gizli teşkilat kurup komplo hazırlayanlar onu büyücü ilan ettiler (I Krallar, 11: 14, 23,26, 29-32). Zira ona karşı komploları başarısız oldu. Kur an onların Hz. Süleyman a olan iftiralarını bu âyetle reddetti. Onlar bu iftira ve komploların bedelini çok ağır ödediler. Hz. Süleyman dan sonra devlet hızla parçalandı, İbranî milleti bölündü, birbirine düştü ve bu tefrika ünlü Babil sürgünüyle sonuçlandı. Sözün özü âyet, Hz. Peygamber e ihanet eden Yahudileri, Hz. Süleyman a ihanet eden Yahudilere benzetir ve tehdit eder: Onlar kaybetti, siz de kaybedeceksiniz. Nitekim öyle de olmuştur.

16 (Nuzul 56 / Mushaf 7 : A raf 116 Aşağıdadır.) ق ال ح ق وح ف ل ناا ح ق و ح س م وح ح ع ر ح نناس و حس ت م ه ب وه م و ج اٶ ب س م ع ظ م ١١٦ 116 (Musa): (Önce) siz atın! dedi. Ve onlar attıkları zaman büyüyle (87) insanların gözlerini bağladılar ve onlara korku saldılar: Sonuçta müthiş bir sihirdi sergiledikleri. Hz Musa ve Harun

17 (87) Lafzen: sihir (Lugavî bir tahlil için bkz. İlk geçtiği Müddessir: 24, not 5). Bu âyette sihir adı verilen şeyin olağanüstü bir yanı olmayıp sadece birtakım tekniklerle yapılan illüzyon olduğu bir sonraki âyetin son kelimesinden açıkça anlaşılmaktadır. Kur an, gözbağcılığa ve elçabukluğuna dayalı illüzyon ile, görünmez güçler kullanılarak yapıldığına inanılan sihir arasında lafzî bir ayrıma gitmiyor. Farklı mahiyetlerine rağmen ikisini de sihir olarak adlandırıyor. Bakara 102 ile bu âyette sözü edilen sihir sonuçları değilse de mahiyeti açısından farklı gibi durmaktadır. Bu yüzden birincisine sihir ikincisine illüzyon denilebilir. Bu durumda şu sonuca kolayca ulaşmış oluyoruz: Kur an büyüye, büyünün öznesi ve nesnesi açısından değil, büyünün muhatabı açısından yaklaşıyor. Dolayısıyla muhatabında büyü etkisi bırakan her şey, hangi malzemeyle, nasıl bir araç kullanılarak yapılmış olursa olsun Kur an tarafından sihir başlığı altında ele alınıyor. ح ر ه ذ ح ح ن ل ق و ل ح ب ش م ٢٥ 25 Bu sadece ölümlü bir insan sözüdür. س ا ص ل ه س ق م ٢٦ 26 Onu Sekar a (18) yaslayacağım. (19) (18) Nüzul sürecinde Cehennem den Sekar adıyla ilk burada söz edilir. Kelime, Kamer 48 de bir kez daha görülür ve yerini cehennemin diğer isimlerine bırakarak kullanımdan çekilir. Ateşle kızarmak, ateşi yansıtmak köküne nisbet edilir (Mekâyîs ve Müfredât). Sekar la 29. âyetteki levvâha nın anlam alanı şaşırtıcı bir biçimde örtüşmektedir (bkz. 29. âyetin notu). (19) el-islâ : yakmak için yaslamak veya yanmak için yaslanmak.

18 (Nuzul 54/ Mushaf 54 : Kamer 48 Aşağıdadır.) و م س ب ور ف ى ح ننا م ع لى و ج وه ه م ذ وق وح ا نس سقر ٤٨ 48 O gün yüzükoyun ateşe sürüklenecekler (ve denilecek ki): Tadın bakalım, değdiğinin fiyakasını bozan cehennemin okşayışını! (26) (26) Kısa vâdeli hazları hayatın eksenine yerleştirenlere kinayeli bir hatırlatma. و ا ا ح د م ك ا ا س ق م ٢٧ 27 Sekar ın ne olduğunu nasıl bilebilirsin ki sen? ل ت ب قى و ل ت ذ م ٢٨ 28 O ne (diri) bırakır, ne de (ölüme) terk eder; (20) (20) Krş. Orada ne tam ölebilir, ne de tam yaşayabilir ; veya serbest bir çeviriyle: Orada ölemez ki yaşasın (Tâhâ: 74 ve A lâ: 13). (Nuzul 44/ Mushaf 20 : Taha 74 Aşağıdadır.) ح ننه ا ر ا ت م نبه ا ج م ا ا ف ا نر ه ج ه ننم ل ا وت ف ه ا و ل ى ٧٤ 74 ŞÜPHE yok ki, kim Rabbine günaha batmış bir halde kavuşursa kendisini cehennemin beklediğini unutmasın! Orada ne tam ölebilir, ne de tam yaşayabilir. (57) (57) Veya serbest bir çeviriyle: orada ölemez ki dirilsin. Tercihimizin açılımı şudur: Cehennemde ölmek isteyecek fakat ölemeyecek (Furkan: 14). Yaşamak isteyecek, fakat cehennemde yaşamak ölmekten bin beter olduğu için yaşayamayacak da... (Nuzul 9/ Mushaf 87 : A la 13 Aşağıdadır.) ث نم ل ا وت ف ه ا و ل ى ١٣ 13 Sonra orada ne ölebilecek, ne yaşayabilecektir. (13) (13) Zımnen: ne ölebilecek ne de onunla birlikte yaşayabilecek. نوح ة ل ب ش م ٢٩ 29 O, insana kendi özünü gösterir; (21) (21) Veya: insan türünü aslına döndürür ya da beşer için bir ekrandır. Levvâha nın türetildiği lâha fiili yansıttı, parladı, gördü, gösterdi, rengini belli etti demektir. Serap, deniz ve havaya da yansıtan özelliği nedeniyle levha denir (Mekâyîs). Levh, parlak ve düz satıh anlamına geldiği gibi, acıdan dolayı bir şeyin özündeki değişiklik anlamına da gelir. Zımnen: Cehennem maskeleri yakacak ve emanet edilen ruhunu ne hale getirdiğini insana açık bir biçimde gösterecektir. Özetle: insan, kendine verdiği zararı cehennem ekranında seyredecektir.

19 ع ل ه ا ت س ع ة ع ش م ٣١ 30 Onun üzerinde on dokuz (melek/e) vardır. (22) (22) Parantez içi melek/meleke açıklamamız, bir sonraki âyetin girişine dayanmaktadır. Aleyha daki zamir cehennemlik nefs e gidebilir. Bu durumda, insanın inkâr ile öldürdüğü melekelerine bir atıf var demektir. İbn Mes ud, 19 harften oluşan besmele ile bu âyet arasında bağ kurmuş, cehenneme karşı besmeleyle korunmayı tavsiye etmiştir (Kurtubî I, 92). Enes b. Malik aşer ı aşûr şeklinde çoğul olarak okumuştur. Bu durumda rakam 90 sayısını ifade eder (Râzî). Şöyle bir yorum da yapılmıştır: 19 birler basamağının en yüksek sayısı olan 9 ile onlar basamağının en düşük sayısı olan 10 un toplamıdır. Tüm sayıları kapsar (Maverdî, en-nüket, VI. 144). Bazı irfan okulu mensupları, haftanın gün ve yılın ay sayılarının toplamı olduğu için 19 un sürekli akan zaman çevrimini ifade ettiğine kaildirler. Sözün özü: 19 sayısı üzerine rakamsal spekülasyona dayalı her yorum, arkadan gelen onların sayısını bir sınav yaptık (Müddessir 31) âyetine çarpar. Sayıların sultasını red için bir sonraki âyet şöyle der: Rabbinin ordularını O ndan başka kimse bilemez. Müteşabihattan olan on dokuz rakamının gerekçeleri bir sonraki âyette sayılmıştır. Bunların başında Onların sayısını küfürde ısrar edenler için bir sınav kılmıştır gerekçesi gelir. Bu âyet müşriklerin Yahudilere aracılık yaptığı soruya bir cevap olarak gelmiştir. Sayısal bir değeri ifadeden çok, kalpleri İslâm a ısındırma amacı taşımaktadır. Kur an şifreli bir söz değil, kendi ifadesiyle mübin bir hitaptır. Maksadı da, bir sonraki âyette açıkça ifade edildiği gibi uyarı ve öğüt yoluyla hidayete yöneltmektir. و ا ا ج ع ل ن ا ح ص اب ح ننا م ح ن ل ا ل ئ ك ة و ا ا ج ع ل ن ا ع ندت ه م ح ن ل ف ت نة لنذ ر ك ف م وح س ت ق ر ح نذ ر ح وت وح ح ك ت اب و ز د حد ح نذ ر ح ا ن وح ح ا ان ا و ل م ت اب ح نذ ر ح وت وح ح ك ت اب و ح ا ؤ ا ن ور و ق ول ح نذ ر فى ق ل وب ه م ا م ض و ح ك اف م ور ا اذ ح ح م حد للا ب ه ذ ح ا ث ل ك ذ ك ض ل للا ا ر ش اء و ه د ا ر ش اء و ا ا ع ل م ج ن ود م ب ك ح ن ل ه و و ا ا ه ى ح ن ل ذ ك م ل ب ش م ٣١ 31 Zira yalnızca melaikeyi ateşin muhafızları kıldık; ve onların sayısını inkârda ısrar edenler için bir sınav yaptık; (23) ki böylece önceki vahyin mensupları gönülden ikna olsun ve (ona) iman edenlerin imanları artsın; hem önceki vahyin mensupları hem de (bu vahye) iman edenler bütün kuşkulardan arınsın; ve kalplerinde hastalık olanlar (24) ve inkâra gömülenler ise, Allah bu temsil ile ne yapmayı diledi? diye sorsun. (25) İşte böylece Allah (sapmayı) dileyeni saptırır, (hidayeti) dileyeni ise doğru yola yöneltir. (26) Ve Rabbinin ordularını(n sayısını) Zatından başka kimse bilemez. Nihayet bunlar, (27) ölümlü insan için bir uyarı ve öğütten ibarettir. (23) Fitne, altının sahte olup olmadığını anlamak için ateşte sınamaya verilen isim (bkz. Tevbe: 49). (24) Kullanıldığı her yerde duygu ve düşünce kirliliğini ifade eden Kalplerinde hastalık olanlar ile ilgili âyetler karşılaştırmalı olarak okunduğunda, bu zümrenin; Yan yana anıldığı münafıklardan (Enfal: 49; Ahzab: 12, 60), Kâfirlerden (Bu ayet Müddessir: 31), Şüphe içinde bocalayanlardan (Nûr: 50), Kalbi kararanlardan (Hac: 53) ayrı bir kategori olduğu anlaşılır. Bu kategoriye dahil olanların şifa bulması da, hastalıkları ilerlediği için manen ölmesi de mümkündür. (Bkz. Bakara: 10; Enfal: 49; Tevbe: 125; Ahzab: 12 vd.) (25) İrade, kullanıldığı 140 yerin tamamında da tıpkı akıl gibi fiil olarak gelir.

20 Mesaj açıktır: İrade kullanılıyorsa vardır, değilse yoktur. Hepsi de mazi ve muzari kipiyle gelmiş, hiç emir kipi kulanılmamıştır. Zira irade emirle kullanılmaz. Bu Allah ın iradeye verdiği değerdir. 140 kelimeden 50 kadarı Allah için, 90 kadarı da kullar için kullanılmıştır. (26) 37. âyet ışığında anlaşılmalıdır. İnsanın hidayet ve dalaleti seçimine bağlıdır. Yehdi/yudillu men yeşa: dilediğini/dileyeni doğru yola ulaştırır/saptırır. Ra d 27, bunun en açık delilidir. Bunu, mezkur (Ra d: 27) âyette, hidayet in zıddı olan dalalet le birlikte geçince anlıyoruz: İnnallahe yudillu men yeşau ve yehdi ileyhi men enab. Bu âyet yeşa fiilinin çift özneli kullanımına güzel bir örnektir. Fakat heda/dalal sözcüklerinin özneleri Allah tır. Saptıran da, doğru yola ileten de O dur, fakat kimi? Elbette sapanı saptırır (Bakara: 26). Sözün özü: Ve eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunan herkes topyekün iman ederdi (fakat dilemedi) (Yûnus: 99). (27) Hiye dişil zamirinin mercii çoğul olarak 30. âyetteki on dokuz ve hemen öncesindeki ordular dır. Zamirin tekil olarak mercii ise sekar adıyla anılan cehennem, anlatılan kıssa, veya Kur an ın âyetleri veya 29. âyetteki levvâha olabilir. Bu Kur an ın eşsiz belagatına ve iç örgüsüne çarpıcı bir örnektir. Bu özelliğiyle bu âyet, lisan-ı hal ile ehline ve erbabına benim söyleyecek çok sözüm var der gibidir. (Nuzul 114 / Mushaf 9 : Tevbe 49 Aşağıdadır.) و ا ن ه م ا ر ق ول حئ ذ ر ى و ل ت ف ت ن ى ح ل ف ى ال ف ت ن ة س ق ط وح و ح نر ج ه ننم ا ط ة ب ا ك اف م ر ٤٩ 49 Onlardan kimileri de İzin ver bana, beni günaha sokma! (64) der. Şu işe bakın ki, baştan ayağa günaha gömüldüler: Üstelik, nankörlükte ısrar edenler bir de cehennem tarafından kuşatılacaktır. (64) Veya: beni fitneye düşürme. Çok anlamlılığın en çarpıcı örneklerinden biri olan fitne (kök anlamı için bkz. Bakara: 102,191, not 2) Kur an da türevleriyle birlikte 60 yerde kullanılır ve; Deneme, Sınav, Mazeret, Musibet, Skandal, Cinnet, Anarşi ve kargaşa, Kışkırtma, Ayartma, Terör, İşkence ve baskı, İç savaş, Savaş, Öldürme, Günah, Saptırma, Nifak, Küfür, Şirk gibi anlamlarda kullanılır. Bu anlamlar tasnife tabi tutulacak olursa, kavramın; Bireysel ve toplumsal, Maddî ve mânevî, Ahlâkî ve akidevî tüm alanlarda kullanıldığı görülür. Bu bağlamda fitne nin en makul karşılığı günah olsa gerektir.

21 (Nuzul 95 / Mushaf 8 : Enfal 49 Aşağıdadır.) ع ز ز ك م ٤٩ ح ذ ق ول ح ا ن اف ق ور و ح نذ ر فى ق ل وب ه م ا م ض غ ن م ه ؤ ل ء د ن ه م و ا ر ت و نكل ع ل ى للا ف ا نر للا 49 O zaman ikiyüzlüler ve kalbinde hastalık olanlar diyorlardı ki: Bu adamlara dinleri yanlış yaptırıyor! Oysa, Allah a güvenen herkes şunu bilmeli: her işinde mükemmel olan, her hükmünde tam isabet eden yalnız Allah tır. (Nuzul 105 / Mushaf 33 : Ahzab 12 Aşağıdadır.) و ح ذ ق ول ح ا ن اف ق ور و ح نذ ر فى ق ل وب ه م ا م ض ا ا و ع د ن ا للا و م س و ه ح ن ل غ م و م ح ١٢ 12 O sırada ikiyüzlüler ve kalplerinde hastalık olanlar diyordu ki Allah ve O nun elçisi bizi yalnızca boş vaadlerle avuttu. (24) (24) Bu âyet şu olayla birlikte düşünüldüğünde daha iyi anlaşılır: Hendekler kazılırken Selman ve Huzeyfe nin de aralarında bulunduğu gurup kendi paylarına düşen yerde hendek kazarken bir kaya çıkmıştı. Tüm çabaları sonuçsuz kalmış, kaya değil balyoz kırılmıştı. Hz Peygamber e durum haber verildi. Olay yerine gelerek balyozu aldı ve kayaya vurdu. Her vuruşta kayanın bir parçası kopuyor ve kıvılcımlar saçılıyordu. Rasulullah o kıvılcımlara işaretle Pers, Bizans ve Yemen saraylarının ümmetinin eline geçeceğini müjdeliyordu. İşte içinde bulunulan zor zamanla bu müjde arasında makul bir bağlantı kuramayan hasta kalpliler, bunu boş vaad olarak gördüler. (Nuzul 105 / Mushaf 33 : Ahzab 60 Aşağıdadır.) ئ ر م ن ت ه ح ا ن اف ق ور و ح نذ ر فى ق ل وب ه م ا م ض و ح ا م ج ف ور ف ى ح ا د ن ة ن غ م ننك ب ه م ث نم ل ج او م ون ك ف ه ا ح ن ل ق ل ل ٦١ 60 ŞU KESİN ki, eğer ikiyüzlüler, kalplerinde hastalık bulunanlar(78) ve şehirde yalan haber yayarak ortalığı karıştıranlar(79) buna bir son vermezlerse, seni onların üzerine öyle bir salarız ki, sonra kısa bir süre dışında sana komşu olarak bile orada kalamazlar. (78) Kalplerinde hastalık bulunanlar ile ilgili genel bir okuma için bkz. Müddessir: 31 (79) Murcifûn, şiddetli sarsıntı anlamına gelen racfeh ten türetilmiştir (bkz. A râf: 78). Yalan haberle toz kaldırmayı, toplumsal ahlâk, huzur ve güveni sarsmayı ifade eder (Râğıb). (Nuzul 97 / Mushaf 24 : Nur 50 Aşağıdadır.) ح فى ق ل وب ه م ا م ض ح م ح م ت اب وح ح م خ اف ور ح ر ف للا ع ل ه م و م س و ه ب ل ح و ئ ك ه م ح نظا ا ور ٥١ 50 (Şimdi sen söyle ey bu hitabın muhatabı!)(81) Bunların kalplerinde mi bir hastalık var,(82) yoksa kuşkuya mı kapılıyorlar!?(83) Yahut da Allah ın, dolayısıyla O nun Rasulü nün(84) kendilerine haksızlık yapmasından mı korkuyorlar!? Hayır, aksine asıl kendileri haksızlık yapmaktadırlar. (81) Cevabı Allah tarafından bilinen bu soruların amacı, muhatabı, inkarcı aklın tutarsızlığı üzerinde düşünmeye davettir. Parantez içi açıklamanın gerekçesi budur. (82) Bu zümreyle ilgili istikrai bir okuma için bkz. Müddessir: 31 (83) İrtâbû nun kendisinden türetildiği rayb/rîbe, inkarcı kuşku anlamına gelen şekk ten farklı olarak korkulu kuşku, yani kuşkusunda haksız çıkma korkusunu içinde barındıran kuşku anlamına gelir (bkz. Tevbe: 110). Kuşku, münafığın niteliği olan kalp hastalığı ve kâfirin niteliği olan Allah ve Rasulü ne güvensizlik dışında, ayrı bir kategori olarak ele alınmıştır. Bu da vahyin, en temel inanç ilkelerine yönelik dâhi olsa, kuşkuyu nifaktan ve küfürden ayrı olarak değerlendirdiği anlamına gelir. Hz. Peygamber sahibini mutlak hakikate yaklaştıran bir tür kuşku için zake sarihu l-iman: bu imanın açığa çıkmasıdır buyurmuştur (Müslim, İman, 209). (84) Ve bağlacını dolayısıyla şeklinde çevirimiz için bkz. âyet 6, not 3.

22 (Nuzul 91 / Mushaf 22 : Hac 53 Aşağıdadır.) ج ع ل ا ا ل ق ى ح نش ط ار ف ت ن ة لنذ ر فى ق ل وب ه م ا م ض و ح ق اس ة ق ل وب ه م و ح نر ح نظا ا ر فى ش ق اق ب ع د ٥٣ 53 (Allah ın) şeytan ın engel koyma çabasına (izin vermesi), yalnızca kalplerinde bir tür hastalık bulunan ve iç dünyaları kararmış olan kimseleri sınamak içindir.(78) İşte bu tür zalimler, kesinlikle derin bir yabancılaşma içindedirler.(79) (78) Kalplerinde hastalık bulunanlar ile ilgili genel bir okuma için bkz. Müddessir: 31 (79) Lafzen: derin bir kopuş.. Bu kopuşun sahibi, kendi kendine kıyan biridir (zalim). Şikâk ın muhalefet, karşıtlık anlamı göz önüne alındığında, yabancılaşma en uygun karşılık gibi göründü. Zaten kelimenin semantik seyri de bizi kendi kendisiyle kavgalı mânasına ulaştırır. (Nuzul 94 / Mushaf 2 : Bakara 10 Aşağıdadır.) فى ق ل وب ه م ا م ض ف ز حد ه م للا ا م ض ا و ه م ع ذ حب ح م ب ا ا ك ان وح ك ذ ب ور ١١ 10 Kalplerinde hastalık vardır;(16) Allah da onların hastalığını arttırmıştır; ve ısrarlı yalanları yüzünden can yakıcı azabı hak ederler. (16) Kâlbinde hastalık olanlar zümresi bu bağlamda münafıkları oluştursa da, bazı yerlerde münafıklardan ayrı bir kategoriyi oluşturur (bkz. Müddessir: 31, not 12). (Nuzul 114 / Mushaf 9 : Tevbe 125 Aşağıdadır.) و ح ناا ح نذ ر فى ق ل وب ه م ا م ض ف ز حد ت ه م م ج س ا ح ى م ج س ه م و ا ات وح و ه م ك اف م ور ١٢٥ 125 Bir de kalpleri hastalıklı kimseler var; ve bu onların çirkefliklerinin katmerlenmesine yol açmıştır; en sonunda onlar, (boğazlarına kadar gömüldükleri inkârda) kâfir olarak ölüp gidecekler. (Nuzul 58 / Mushaf 13 : Rad 27 Aşağıdadır.) ض ل ا ر ش اء و ه د ح ه ا ر ح ن اب ٢٧ و ق ول ح نذ ر ك ف م وح و ل ح ن ز ل ع ل ه ح ة ا ر م ب ه ق ل ح نر للا 27 Yine inkârda direnenler, Ona Rabbinden bir mucize indirilmesi gerekmez miydi? derler. De ki: Allah dileyen kimsenin sapmasını diler, Kendisine yönelen kimseyi ise doğru yola yönlendirir ; (37) (37) Yeşa fiili cümle içerisinde iki özneyi de görmektedir: O (Allah) ve men (insan). Bu durumda, Allah ın dilemesi (hidayet için bkz. Tevbe: 80, not 3) insanın tercihinin bir sonucu olarak gerçekleşmektedir. Özellikle burada, hidayet zıddı olan dalalet ile birlikte anılmaktadır. Fakat anlamamızı kolaylaştıran asıl unsur ibaredeki ileyhi men enab dır (krş. Mü min: 13). Çünkü bu kısımda hemen önceki yudillu men yeşâ ibaresinde gizli ikinci özne olan insan açıkça ortaya çıkmıştır: kendisine yönelen kimse. Yani Allah kendisine yönelen kimseyi doğru yola yönlendirir. Allah ın hidayete erdirmesi ya da dalalete düşürmesi ile ilgili tüm âyetler, buradaki ilâhî iradenin nasıl tecelli ettiğini açıklayan şu âyet ışığında anlaşılmalıdır: Allah, yoldan çıkmışlardan başkasını saptırmaz (Bakara: 26). Ayrıca Kur an Allah esenlik yurduna davet eder dedikten sonra, bu davete icâbet edenleri kastederek dileyen kimseleri ise dosdoğru bir yola yöneltmeyi murad eder buyurmaktadır (Yûnus: 25). Hidayet/dalaletle ilgili 19 âyetin biri hariç hepsinde de hem öznelerin hem de tümlecin yüklemi üçüncü şahıs formuyla gelir. Adı geçen tek istisna olan Şûrâ 42. âyet ise birinci çoğul şahıs kipi olan biz formuyla gelir. Onda da, mücerret olarak biz doğru yola yöneltiriz şeklinde değil, bir mef ulü bih ile Onun için bir ışık yaratırız, dilediğimizi o ışık sayesinde doğru yola iletiriz formunda gelir. Bu da, hedâ ve dalâl ile kullanılan yeşa fiilinin iki özneyi de gördüğüne delalet eder. Aynı sonuca istikrai bir okumayla da varılır (Ayrıca bkz. âyet 31; İbrahim: 4; Nûr: 21; Muhammed: 17, ilgili notlar).

23 ك ن ل و ح ق ا م ٣٢ 32 EVET, (28) ay şahit olsun! (29) (28) İki tarafı da gören bu mâna için bkz. Alak: 6. (29) Nüzul sürecinde gelen ilk yemin (bkz. Mûrselât: 1). Bu yeminlerle, yemin edilen şey üzerinden bir ders verilmek istenmektedir. Buradaki muhtemel ders şudur: Allah ın kötülük ve iyilik için koyduğu yasa, ay için koyduğu yasa gibidir. Küfür karanlığına izin veren Allah, bu karanlığı aydınlatmak için ışığını (mânasını) katından alan vahyin ışığıyla insana yol göstermiştir. (Nuzul 1/ Mushaf 96 : Alak 6 Aşağıdadır.) ك ن ل ح نر ح ل ن س ار ط غ ى ٦ 6 EVET, evet; (7) insan mutlaka azar, (7) Kellâ: Muhtemelen edatın ilk geçtiği yer. Dilciler farklı mânalara geldiğini söylemişlerdir. Basralılara göre Yoo, hayır, asla veya paragraf başı; Kisai ye göre gerçekten de, hakikat şu ki, Sa leb e göre değil mi ki, Ferrâ ya göre evet, kesinlikle mânasına gelir. Bizce edat bağlamına göre bu işlev ve anlamlardan bir veya bir kaçını kazanır. Tercüme boyunca tercihimiz de budur. Bir ara cümle gibi öncesini de sonrasını da görür. (Nuzul 35/ Mushaf 77 : Mürselat 1 Aşağıdadır.) و ح ا م س ل ت ع م ف ا ١ 1 ŞAHİT olsun (1) birbiri ardınca gönderilen (bu vahiyler)! (1) Yüksek bir belagatın ifadesi olan ilâhi yeminler, varlığı oluşturan her unsurun şahitlik vasfını ifade eder. Tek sahip O dur; gerisi hep şahittir. İnsan da şahitler kervanına bilinçli olarak katılmalıdır... و ح ن ل ح ذ ح د ب م ٣٣ 33 Geçip giden gece şahit olsun! (30) (30) Veya izâ deber okuyuşuyla: gecenin geçip gideceğini düşün! Küfür gecesinin vahiy güneşiyle geçip gideceğine atıf. Krş. Onların durumu şu kimsenin durumuna benzer: O kimse bir meş ale tutuşturdu; alevler etrafını aydınlatır aydınlatmaz, Allah gözlerinin nurunu alıverdi ve kendilerini karanlıklar içinde bıraktı; artık göremezler (Bakara: 17). و ح ص ب ح ح ذ ح ح س ف م ٣٤ 34 Ve ağaracak olan sabah şahit olsun! (31)

24 (31) Krş. Ta fecr sökünceye kadar o bir mutluluk ve barıştır (Kadr: 5). Bununla 47. âyet birlikte düşünüldüğünde, Dünya hayatı bir gece olarak anlaşılabilir. Âhiret ise her şeyin apaçık görüleceği bir gündüz. Allah dünya hayatında da zifiri karanlıkta yol gösteren ay gibi vahyi göndermiştir. Her ay bir insan gibi doğan, büyüyen ve ölen ayışığı, insana ömrünü hatırlatan bir uyarıcıdır. İlk hilal çocukluğu, dolunay olgunluğu, son hilal yaşlılığı temsil eder. ح ننه ا ل د ح ك ب م ٣٥ 35 Şüphesiz o (cehennem ateşi, musibetlerin) en eşsizidir; (32) (32) Vâhidetun minhâ değil, mutevahhidetun fîhâ anlamınadır. ن ذ م ح ل ب ش م ٣٦ 36 İnsan soyu için bir uyarıdır; ا ر ش اء ا ن ك م ح ر ت ق ندم ح و ت ا نخ م ٣٧ 37 İçinizden öne geçmeyi veya arkada kalmayı dileyen herkes için (33) (33) Cennet ve cehennemin varlığı, emeğe saygının ilâhi bir gerekçesidir. Emeğin kaynağı ise iradedir.

25 ك ل ن ف س ب ا ا ك س ب ت م ه ن ة ٣٨ 38 Her insanın (akıbeti) kendi kazandıklarına bağlıdır; ح ن ل ح ص اب ح ا ر ٣٩ 39 Ancak iyiler müstesna. فى ج ننات ت س اء ور ٤١ 40 (Onlar) cennetlerde, hep bir ağızdan soracaklar (34) (34) İşteşli fiil bu bağlamda soranların çokluğuna delalet eder. ع ر ح ا ج م ا ر ٤١ 41 Günahı hayat tarzı edinenlere: ا ا س ل ك ك م فى س ق م ٤٢ 42 Sizi, içinizi yansıtan bu ateşe ne soktu? (35) (35) Bkz. âyet 29

26 Bu Surenin 29.ncu Ayeti; نوح ة ل ب ش م ٢٩ 29 O, insana kendi özünü gösterir; (21) (21) Veya: insan türünü aslına döndürür ya da beşer için bir ekrandır. Levvâha nın türetildiği lâha fiili yansıttı, parladı, gördü, gösterdi, rengini belli etti demektir. Serap, deniz ve havaya da yansıtan özelliği nedeniyle levha denir (Mekâyîs). Levh, parlak ve düz satıh anlamına geldiği gibi, acıdan dolayı bir şeyin özündeki değişiklik anlamına da gelir. Zımnen: Cehennem maskeleri yakacak ve emanet edilen ruhunu ne hale getirdiğini insana açık bir biçimde gösterecektir. Özetle: insan, kendine verdiği zararı cehennem ekranında seyredecektir. ق ا وح م ن ك ا ر ح ا ص ل ر ٤٣ 43 Cevap verecekler: Biz hem Allah la bağımızı koparmıştık, (36) (36) Lafzen: İbadet etmezdik veya namaz kılmazdık. و م ن ك ن ط ع م ح ا س ك ر ٤٤ 44 Hem de yoksulları doyurmazdık; (37) (37) Yani: Ne Allah a ne de kullara karşı sorumlu davranırdık. Benzer bir üslûp için bkz. Mâ ûn sûresi. (Nuzul 17/ Mushaf 107 : Maun Suresi Aşağıdadır.) ح م ح ت ح نذ ك ذ ب ب ا د ر ١ 1 ALLAH A karşı borçluluk sorumluluğunu tümden inkâr eden birini tasavvur edebilir misin! ف ذ ك ح نذ د ع ح ت م ٢ 2 İşte böyle biridir yetimi itip kakan, و ل ض ع لى ط ع ام ح ا س ك ر ٣ 3 Ve yoksulu doyurmaya gayret etmeyen. ف و ل ل ا ص ل ر ٤ 4 İşbu yüzden, olmaz olsun (böyle) ibadet edenler! ح نذ ر ه م ع ر ص ل ت ه م س اه ور ٥ 5 Bu gibiler, ibadetin hakiki amacından gafil görünmektedirler. ح نذ ر ه م م حؤ ر ٦ 6 Bunlar öyle kimseler ki, (ibadeti) gösteriye dönüştürürler, و ا ن ع ور ح ا اع ور ٧ 7 Ama en küçük yardımı bile esirgerler.

27 و ك ننا ن خ وض ا ع ح خ ائ ض ر ٤٥ 45 Üstelik (günaha) dalanlarla birlikte biz de dalardık; (38) (38) Günaha dalmayan alternatif bir toplumla birlikte olmaya teşvik anlamını taşır. و ك ننا ن ك ذ ب ب و م ح د ر ٤٦ 46 Hepsinden öte biz Hesap Günü nü yalanlardık; ت ى ح ت ن ا ح ق ر ٤٧ 47 Ta ki ölüm hakikati bizi gelip buluncaya kadar ف ا ا ت ن ف ع ه م ش ف اع ة ح نشاف ع ر ٤٨ 48 İşte bunlara hiçbir şefaatçinin şefaati fayda vermeyecek. (39) (39) Şefaat in ilk kullanıldığı yer. Kur an daki şefaatle ilgili 25 âyetin tümü olumsuz formda gelir (Ayrıntı için bkz. Zümer: 44). Bu konudaki âyetlerin bütününden çıkarılan sonuç şudur: Mutlak anlamda şefaat yalnızca Allah a aittir (Zümer: 44). Allah, zatına ait olan bu yetkiyi, razı olduğu kimseler aracılığıyla, affetmeyi istediği kimseler için kullanır. Bu tıpkı şuna benzer: Bir ödülü takdir ettiği birine veren yüce makamın sahibi, ödülü hak edene takdim etme işini dilediği birine verebilir. Ödülü hak eden kimsenin ödülünü aracı bir kimseden alması ödülün sahibinin o olduğu anlamına gelmez. Ödülü takdim eden kişi, sadece bir aracıdır. Şefaat çifte (şef ) katlanmış bir ödül tevdiidir. Ödülün sahibi Allah tır, ödülü vermesi istenen kişi de ödül verilen kimse gibi Allah tarafından onurlandırılmıştır. İnsan tercihine açık atıf yapan 37, 38 ve âyetler ışığında anlaşılmalıdır. (Nuzul 77 / Mushaf 39 : Zümer 44 Aşağıdadır.) ق ل ل ل ح نشف اع ة ج ا ع ا ه ا ل ك ح نسا و حت و ح ل م ض ث نم ح ه ت م ج ع ور ٤٤ 44 De ki: şefaate (izin verme) yetkisi tamamıyla ve sadece Allah a aittir: (47) Gökler ve yerin mutlak otoritesi (de) O na aittir: sonunda sadece O na döndürüleceksiniz. (47) Krş. Sebe : 23, not 1. Tüm şefaat âyetleri bu âyet ışığında anlaşılmalıdır. Bu âyet açık ve net olarak şefaati yalnızca Allah a tahsis etmektedir. Bu durumda illâ istisna edatıyla gelen ve ancak onun izin verdikleri müstesna gibi bir karşılığı olan ibâreler bu âyetle çelişmeyecek bir biçimde anlaşılmak zorundadır (izahı için bkz. Müddessir: 48, not 1). Burada şöyle bir soru akla gelebilir: İstisna cümleciğiyle gelen âyetleri bu âyet ışığında anlamak yerine, bu âyeti onlar ışığında anlayamaz mıyız? Mesela burada, âyette olmayan bir parantez içi takdir kullanarak, âyeti şefaate (izin verme) yetkisi tamamıyla ve sadece Allah a aittir şeklinde anlayamazmıyız? Bunun; biri asla, hayır olan, diğeri de evet olan iki cevabı vardır:

İsimleri okumaya başlarken- و ب س ي د ن ا - eklenmesi ve sonunda ع ن ه ر ض ي okunması en doğrusu.

İsimleri okumaya başlarken- و ب س ي د ن ا - eklenmesi ve sonunda ع ن ه ر ض ي okunması en doğrusu. س ي د ن ا و ن ب ي ن ا م ح م د صلى تعالى عليه و سل م İsimleri okumaya başlarken- و ب س ي د ن ا - eklenmesi ve sonunda ع ن ه ر ض ي okunması en doğrusu. 1 ا ب ى ب ك ر ب ن الص د يق 30 ث اب ت ب ن ا ق ر م 2

Detaylı

TEKASÜR SÛRESİ Nuzul 16 / Mushaf 102

TEKASÜR SÛRESİ Nuzul 16 / Mushaf 102 Surenin Adı: TEKASÜR SÛRESİ Nuzul 16 / Mushaf 102 Sûre tutkuyla çoğaltma anlamına gelen adını ilk âyetinden alır. Çoğaltma tutkusu sizi oyalayıp durdu, ta ki siz mezarlıklara varıncaya dek (1-2) Modern

Detaylı

Değerli Kardeşim, Kur an ve Sünnet İslam dininin iki temel kaynağıdır. Rabbimiz in buyruklarını ve Efendimiz (s.a.v.) in mübarek sünnetini bilmek tüm

Değerli Kardeşim, Kur an ve Sünnet İslam dininin iki temel kaynağıdır. Rabbimiz in buyruklarını ve Efendimiz (s.a.v.) in mübarek sünnetini bilmek tüm 11 1 Değerli Kardeşim, Kur an ve Sünnet İslam dininin iki temel kaynağıdır. Rabbimiz in buyruklarını ve Efendimiz (s.a.v.) in mübarek sünnetini bilmek tüm Müslümanların, bilhassa idareci konumundakilerin

Detaylı

KUR AN HARFLERİNİN MAHREÇLERİ (ÇIKIŞ YERLERİ)

KUR AN HARFLERİNİN MAHREÇLERİ (ÇIKIŞ YERLERİ) KUR AN HARFLERİNİN MAHREÇLERİ (ÇIKIŞ YERLERİ) ب ت خ ح ج ث Dil ucu ile üst uçlarından ا ذ ر ز Boğazın ağza en yakın olan kısmından Dil ucu ile üst diplerinden Peltektir. Boğazın orta kısmından Dudaklar

Detaylı

KUREYŞ SÛRESİ Nuzul 21 / Mushaf 106

KUREYŞ SÛRESİ Nuzul 21 / Mushaf 106 KUREYŞ SÛRESİ Nuzul 21 / Mushaf 106 Surenin Adı: Kureyş sûresi, adını, Kur an da geçtiği tek yer olan ilk âyetinden alır. Kureyş kelimesi iki köke nispet edilir. Birincisi; köpek balığı anlamına gelen

Detaylı

DUALAR DUANIN ÖNEMİ Dua

DUALAR DUANIN ÖNEMİ Dua DUANIN ÖNEMİ Dua, insanda doğuştan var olan bir duygudur. Bu sebeple bütün dinlerde dua mevcuttur. Üstün bir varlığa inanan her insan, hayatının herhangi bir anında dua ihtiyacını hisseder. Çünkü her insan,

Detaylı

Öğretim İlke ve Yöntemleri 1

Öğretim İlke ve Yöntemleri 1 Öğretim İlke ve Yöntemleri 1 Dr. Öğr. Ü. M. İsmail BAĞDATLI mismailbagdatli@yahoo.com EĞİTİM Bireyin kendi iradesi ile belirli bir program dahilinde davranış kazandırma, davranış geliştirme, davranış değiştirme

Detaylı

REHBERLİK VE İLETİŞİM 1

REHBERLİK VE İLETİŞİM 1 REHBERLİK VE İLETİŞİM 1 Yrd. Doç Dr. M. İsmail Bağdatlı mismailbagdatli@yahoo.com HİDAYET Hidâyet kelimesi türevleriyle birlikte 316 âyet- i kerimede yer almaktadır. Arap dilinde "hedâ" kökünden gelir.

Detaylı

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25 136. Ey iman edenler, Allah'a, elçisine, elçisine indirdiği kitaba ve bundan önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve ahiret gününü inkar ederse, uzak bir sapıklıkla

Detaylı

40 HADİS YARIŞMASI DİKKAT 47'DEN 55'E KADAR Kİ HADİSLERİN ARAPÇA METİNLERİ DÜZELTİLMİŞTİR. SINIFI 5-6,7-8 1-) 9-10,11-12 SINIFI 5-6,7-8 2-) 9-10

40 HADİS YARIŞMASI DİKKAT 47'DEN 55'E KADAR Kİ HADİSLERİN ARAPÇA METİNLERİ DÜZELTİLMİŞTİR. SINIFI 5-6,7-8 1-) 9-10,11-12 SINIFI 5-6,7-8 2-) 9-10 DİKKAT 47'DEN 55'E KADAR Kİ HADİSLERİN ARAPÇA METİNLERİ DÜZELTİLMİŞTİR. 5-6, 1-), 5-6, 2-) 5-6 3-) 40 HADİS YARIŞMASI 5-6, 4-) 5-6, 5-) 5-6, 6-) 5-6, 7-) 5-6, 8-) 5-6, 9-) 5-6, 10-) 5-6, 11-) 5-6, 12-)

Detaylı

5. Ünite 1, sayfa 17, son satır

5. Ünite 1, sayfa 17, son satır EYLÜL 2014 VE ÖNCESİ TARİH BASKILI ARAPÇA IV DERS KİTABINA İLİŞKİN CETVELİ Değiştirilen kelimeler yuvarlak içinde gösterilmiştir. 1. Ünite 1, sayfa 5, son satır 4. ت ض ع أ ن ث ى الا خ ط ب وط تم وت ج وع

Detaylı

BAZI AYETLER ÜZERİNE KÜÇÜK Bİ R TEFEKKÜR ( IV)

BAZI AYETLER ÜZERİNE KÜÇÜK Bİ R TEFEKKÜR ( IV) BAZI AYETLER ÜZERİNE KÜÇÜK Bİ R TEFEKKÜR ( IV) ي و ه و ال ذ ي م د األ ر ض و ج ع ل ف يه ا ر و اس اث ن ي ن ي غ ش ي الل ي ل الن ه ا ر إ ن ف ي ذ ل ك م ت ج او ر ات و ج ن ات م ن أ ع ن اب و ز ر ع و ن يل ص ن و

Detaylı

HÜMEZE SÛRESİ Nuzul 34 / Mushaf 104

HÜMEZE SÛRESİ Nuzul 34 / Mushaf 104 HÜMEZE SÛRESİ Nuzul 34 / Mushaf 104 Surenin Adı: Adını ilk âyetinden alır. Hümeze-Lümeze gibi kavram çiftleri genelde bir mananın iki kutbunu ifade eder. Gizli-Açık, Arkadan-Önden manası kelimenin bu yapısından

Detaylı

(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. (Fâtiha, 1/5)

(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. (Fâtiha, 1/5) ا ي اك ن ع ب د و ا ي اك ن س ت ع ني (Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. (Fâtiha, 1/5) 1 و م ا ا م ر وا ا ل ل ي ع ب د وا الل م ل ص ني ل ه الد ين ح ن ف اء و ي ق يم وا الص

Detaylı

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK Yâsîn Suresi 13-27 Ayetlerinin Tilaveti Ve Tecvid Tahvilleri Ünite 6 İlahiyat Lisans Tamamlama Programı KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK 1 Ünite 6 YÂSÎN SURESİ 13-27 AYETLERİ TİLAVET VE

Detaylı

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK Bakara Suresi 285-286 Ayetlerinin Tilaveti Ve Tecvid Tahvilleri Ünite 4 İlahiyat Lisans Tamamlama Programı KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK 1 Ünite 4 BAKARA SURESİ 285-286 AYETLERİ TİLAVET

Detaylı

İmam Tirmizi nin. Sıfatlar Hususundaki Mezhebi

İmam Tirmizi nin. Sıfatlar Hususundaki Mezhebi İmam Tirmizi nin Sıfatlar Hususundaki Mezhebi İmam Ebu İsa Muhammed İbni İsa Tirmizi (209H-274H) Cami'u Sünen Tirmizi www.almuwahhid.com 1 بسم هللا الرحمن الرحيم İmam Tirmizi de kendi dönemindeki hadis

Detaylı

TARIK SÛRESİ Nuzul 38 / Mushaf 86

TARIK SÛRESİ Nuzul 38 / Mushaf 86 TARIK SÛRESİ Nuzul 38 / Mushaf 86 Surenin Adı: Gecenin konuğu anlamındaki adını birinci âyetinden alır. Sema ve gece gelen konuk şahit olsun (1) Sabahı müjdelediği için sabah yıldızına da Tarık denilmiştir.

Detaylı

Question. Neden Hz İsa Ruhullah (Allah ın ruhu) olarak adlandırılmıştır? Yüce Allah ın kendi ruhundan. Peygamberi Âdem e üflemesinin manası nedir?

Question. Neden Hz İsa Ruhullah (Allah ın ruhu) olarak adlandırılmıştır? Yüce Allah ın kendi ruhundan. Peygamberi Âdem e üflemesinin manası nedir? Question Neden Hz İsa Ruhullah (Allah ın ruhu) olarak adlandırılmıştır? Yüce Allah ın kendi ruhundan Peygamberi Âdem e üflemesinin manası nedir? Answer: Bazı özellikler değişik ve birçok şey ve bireylerde

Detaylı

(Dersini sabah namazından sonra yapmanı tavsiye etmekle birlikte, sana uygun olan en münasip bir vakitte de yapmanda bir sakınca yoktur.

(Dersini sabah namazından sonra yapmanı tavsiye etmekle birlikte, sana uygun olan en münasip bir vakitte de yapmanda bir sakınca yoktur. 3 1 Değerli Kardeşim; Unutma! Dünya hayatı çabuk geçer, önemli olan bu dünya hayatında kendine, ailene, ümmete ve tüm insanlığa ne kadar faydalı olduğuna bakman ve bunun muhasebesini yapmandır. Toplumun

Detaylı

Allah, ancak samimiyetle ve kendi rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder. (Nesâî, Cihâd, 24)

Allah, ancak samimiyetle ve kendi rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder. (Nesâî, Cihâd, 24) ع ن ت م يم الد ار ى أ ن الن ب ص ل الل ع ل ي ه و س ل م ق ال :»الد ين الن ص يح ة «ق ل ن ا: ل م ن ق ال :»لل و ل ك ت اب ه و ل ر س ول ه و ل ئ م ة ال م س ل م ني و ع ام ت ه م.«Temîm ed-dârî anlatıyor: Hz. Peygamber

Detaylı

ŞEMS SÛRESİ Nuzul 28 / Mushaf 91

ŞEMS SÛRESİ Nuzul 28 / Mushaf 91 Surenin Adı: ŞEMS SÛRESİ Nuzul 28 / Mushaf 91 Güneş anlamındaki adını ilk âyetinden alır. Güneş ve onun göz alıcı ışığı şahit olsun; güneşi izleyen ay şahit olsun (1-2) Güneşin şahitliğinden söz edilmektedir.

Detaylı

İman; Allah a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret gününe iman etmendir. Keza hayrı ve şerriyle kadere inanmandır.

İman; Allah a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret gününe iman etmendir. Keza hayrı ve şerriyle kadere inanmandır. »ب ن ي ال س ل م ع ل ى خ م س : ش ه اد ة أ ن ل إ ل ه إ ل الل و أ ن م ح م د ا ر س ول الل و إ ق ام الص ل ة و إ يت اء الز ك اة و ال ح ج و ص و م ر م ض ان «İslam beş esas üzerine kurulmuştur: Allah tan başka

Detaylı

bartin.diyanet.gov.tr/kurucasile

bartin.diyanet.gov.tr/kurucasile bartin.diyanet.gov.tr/kurucasile www.recepsahan.net و س ار ع وا إ ل ى م غ ف ر ة م ن رب ك م و ج نة ع رض ه ا السم او ات و األ ر ض أ ع دت ل ل م ت ق ي ن Rabbinizin mağfiretine ermek ve muttakiler için hazırlanmış

Detaylı

ON EMİR الوصايا لعرش

ON EMİR الوصايا لعرش ON EMİR الوصايا لعرش ] ريك - Turkish [ Türkçe - şeyh Muhammed Salih el-muneccid الشيخ د صالح الجد Terceme: IslamQa koordinasyon: Sitesi Islamhouse رجة: وقع الا سلا سو ال وجواب تسيق: وقع IslamHouse.com

Detaylı

Hor görme, aşağılama, hakir kabul etme günahını ilk işleyen şeytandır.

Hor görme, aşağılama, hakir kabul etme günahını ilk işleyen şeytandır. - MAHMUT TOPTAŞ Hor görme, aşağılama, hakir kabul etme günahını ilk işleyen şeytandır. Rabbim, Adem aleyhisselamı yaratıp meleklere secde etmesini emrettiğinde yalnız İblis/şeytan secde etmemiş ve gerekçesini

Detaylı

Kur an ın, şerî meseleleri ders verirken aynı anda tevhid dersi vermesi hakkında izahta bulunabilir misiniz?

Kur an ın, şerî meseleleri ders verirken aynı anda tevhid dersi vermesi hakkında izahta bulunabilir misiniz? Sorularlarisale.com Kur an ın, şerî meseleleri ders verirken aynı anda tevhid dersi vermesi hakkında izahta bulunabilir misiniz? "Şeriat" denildiğinde, daha çok dinin ahkâm kısmı anlaşılır. Kur'an-ı Kerîm,

Detaylı

55. Sizi ondan (arzdan) yarattık, ve ona iâde ederiz ve bir kere daha ondan çıkarırız.

55. Sizi ondan (arzdan) yarattık, ve ona iâde ederiz ve bir kere daha ondan çıkarırız. ÂYETLERİN AÇIKLAMALI MEÂLİ : م ن ه ا خ ل ق ن اك م و فيه ا ن عيد ك م و م ن ها ن ر ج ك م ت ر ة ا خ ر ى 55 55. Sizi ondan (arzdan) yarattık, ve ona iâde ederiz ve bir kere daha ondan çıkarırız. Biz sizi ilkin

Detaylı

yoksa ziyana uğrayanlardan olursun." 7

yoksa ziyana uğrayanlardan olursun. 7 KUR'ÂN'A İMAN ETMEK, ONU TANIYIP, HÜKÜMLERİNE UYMAK * Yüce Allah, insanlara örnek ve rehber olsun diye ilk insandan itibaren peygamberler göndermiş, gerçeği ve doğruyu göstermesi için de kitaplar indirmiştir.

Detaylı

KURAN DA TEKRARLANAN AYETLER

KURAN DA TEKRARLANAN AYETLER KURAN DA TEKRARLANAN AYETLER İmran AKDEMİR 2013 (Güncelleme 2018) TEKRAR EDEN 97 AYET Kuran ın 97 ayeti diğer ayetler gibi Kuran da sadece bir kez bulunmaz, tekrar ederler. Bu 97 ayetten birçoğuna 2 kez

Detaylı

Kolay Yolla Kur an ı Anlama

Kolay Yolla Kur an ı Anlama بسم هللا الرحمن الرحيم Kolay Yolla Kur an ı Anlama Ders 18 #kuranianlama Bu derste Kur an: Dua ال : bilgisi Dil ق ق ام Eğitim ipucu: Başarının temeli Bu derste 7 yeni kelimeyle Kur'an da 2466 defa tekrar

Detaylı

tyayin.com fb.com/tkitap

tyayin.com fb.com/tkitap 2. Dönem konu 7 İşaret isimleri tyayin.com fb.com/tkitap Yakın İçin Kullanılan İşâret İsimleri Cemi(Çoğul) Müsenna(İkil) Müfred(Tekil) ه ذ ا ه ذ ه ه ذ ان - ه ا ت ن - ه ذ ي ن ه ات ي ه ؤال ء هؤ ال ء Bunlar

Detaylı

Bir kişinin kalbinde iman ile küfür, doğruluk ile yalancılık, hıyanet ile emanet bir arada bulunmaz. (İbn Hanbel, II, 349)

Bir kişinin kalbinde iman ile küfür, doğruluk ile yalancılık, hıyanet ile emanet bir arada bulunmaz. (İbn Hanbel, II, 349) »ا ل م س ل م م ن س ل م ال م س ل م ون م ن ل س ان ه و ي د ه و ال م ؤ م ن م ن أ م ن ه الن اس ع ل ى د م ائ ه م و أ م و ال ه م» Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir. Mümin

Detaylı

HADİS II DERSİ EZBER HADİSLER

HADİS II DERSİ EZBER HADİSLER HADİS II DERSİ EZBER HADİSLER م ن ق ال ح ني ي س م ع ال م ؤ ذ ن و أ ن أ ش ه د أ ن ل إ ل ه إ ا ل ا ا لل و ح د ه ل ش ر يك ل ه و أ ان م امد ا ب د د ه و س و ل ه 1 س ض يت ب ا لل س ا ب و ب ح امد س و ل و ب ل و

Detaylı

Tedbir, Tevekkül Ve Kader Anlayışımız Gönderen Kadir Hatipoglu - Ağustos :14:51

Tedbir, Tevekkül Ve Kader Anlayışımız Gönderen Kadir Hatipoglu - Ağustos :14:51 Tedbir, Tevekkül Ve Kader Anlayışımız Gönderen Kadir Hatipoglu - Ağustos 26 2015 06:14:51 Kainatı yoktan var eden ve bizlere rahmetiyle, sevgisiyle ve şefkatiyle muamele eden Yüce Mevla mıza bizlere bahşetmiş

Detaylı

Cihad Gönderen Kadir Hatipoglu - Şubat :23:10. Cihad İNDİR

Cihad Gönderen Kadir Hatipoglu - Şubat :23:10. Cihad İNDİR Cihad Gönderen Kadir Hatipoglu - Şubat 15 2018 14:23:10 Cihad İNDİR ي ا أ ي ه ا ال ذ ين آ م ن وا ه ل أ د ل ك م ع ل ى ت ج ار ة ت نج يك م م ن ع ذ اب أ ل يم : ت ؤ م ن ون ب الل ه و ر س ول ه و ت ج اه د &#16

Detaylı

األصل الجامع لعبادة هللا وحده

األصل الجامع لعبادة هللا وحده األصل الجامع لعبادة هللا وحده İBADETİN MANASI Şeyh Muhammed bin Abdilvehhab (rh.a) www.almuwahhid.com 2 بسم هللا الرمحن الرحيم Şeyh Muhammed bin Abdilvehhab (rh.a) diyor ki: 1 Sana, tek olan Allah a ibadetin

Detaylı

EĞER NEBİ MUHAMMED, BENDEN YAHUDİLİĞİ VE HIRİSTİYANLIĞI İNKÂR ETMEMİ İSTESE; YAHUDİLİĞİ VE HIRİSTİYANLIĞI İNKÂR ETMEM, MUHAMMED'İ İNKAR EDERİM

EĞER NEBİ MUHAMMED, BENDEN YAHUDİLİĞİ VE HIRİSTİYANLIĞI İNKÂR ETMEMİ İSTESE; YAHUDİLİĞİ VE HIRİSTİYANLIĞI İNKÂR ETMEM, MUHAMMED'İ İNKAR EDERİM Suriye Müftüsü Ne Diyor? EĞER NEBİ MUHAMMED, BENDEN YAHUDİLİĞİ VE HIRİSTİYANLIĞI İNKÂR ETMEMİ İSTESE; YAHUDİLİĞİ VE HIRİSTİYANLIĞI İNKÂR ETMEM, MUHAMMED'İ İNKAR EDERİM Suriye Müftüsü / Ahmed Bedruddin

Detaylı

KEVSER SÛRESİ Nuzul 15 / Mushaf 108

KEVSER SÛRESİ Nuzul 15 / Mushaf 108 KEVSER SÛRESİ Nuzul 15 / Mushaf 108 Surenin Adı: Kesret ismiyle geldiği için Çok hayır, Bol ikram, Nimet sağanağı mânasına gelen adını ilk âyetinden alır. Gerçek şu ki, Biziz sana her hayrı cömertçe bahşeden

Detaylı

Yarışıyorlarkoşuyorlar

Yarışıyorlarkoşuyorlar ت ن ال وا Ulaşıyor-içine alıyor و ض ع Konuldu ب ب ك ة Mekke ت ص د ون Engelliyorsun ت ب غ ون İstiyorsunuz ع و ج ا Eğrilik ت ط يع وا İtaat ediyorsunuz ي ع ت ص م Sıkıca tutuyor ت ق ات Sakınmak و اع ت ص م

Detaylı

الصيام برؤية واحدة اسم املؤلف حممد بن صالح العثيمني

الصيام برؤية واحدة اسم املؤلف حممد بن صالح العثيمني 1436 HİLALİN BİR YERDE GÖRÜLMESİYLE ORUCA BAŞLAMAK الصيام برؤية واحدة باللغة الرتكية Muhammed b. Salih el-useymîn اسم املؤلف حممد بن صالح العثيمني Çeviren Muhammed Şahin ترمجة حممد شاهني Gözden Geçiren

Detaylı

CİN SÛRESİ Nuzul 63 / Mushaf 72

CİN SÛRESİ Nuzul 63 / Mushaf 72 CİN SÛRESİ Nuzul 63 / Mushaf 72 Surenin Adı: Görünmeyen varlıklar anlamına gelen el-cinn adını ilk âyetinden alır. De ki; bana vahyedildi ki, cinlerden bir kısmı (bu mesaja) kulak vererek (dostlarına)

Detaylı

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir; Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla 3 Bu güvenli belde şahittir; 1 4 1 İNCİR AĞACI ve zeytin (diyarı) şahittir! 4 Doğrusu Biz insanı en güzel kıvamda yaratmış, 2 İncir ile Hz Nuh un tufan bölgesi olan

Detaylı

İsmi Tafdil. Alimde olan hilimden (yumuşaklıktan) daha güzel bir hilm hiçbir kimsede olmamıştır. Bu misalde ل الك ح lafzı, ismi tafdil olan

İsmi Tafdil. Alimde olan hilimden (yumuşaklıktan) daha güzel bir hilm hiçbir kimsede olmamıştır. Bu misalde ل الك ح lafzı, ismi tafdil olan İsmi Tafdil Alimde olan hilimden (yumuşaklıktan) daha güzel bir hilm hiçbir kimsede olmamıştır. Ben hiçbir adam görmedim ki, onun gözünde olan kuhlin güzelliği, Zeydin gözünde olan kuhlin güzelliği gibi

Detaylı

Îman, Küfür ve Tekfir 2

Îman, Küfür ve Tekfir 2 Îman, Küfür ve Tekfir 2 Bizi yoktan var eden Allah Teâlâ ya sonsuz hamt eder, onu tanımamak ve ona karşı nankörlük etmekten ona sığınırız. Hakla batılı, helal ile haramı ayırmak için gönderilen Hz. Muhammed

Detaylı

141. SOHBET. Nifak bir hastalıktır.

141. SOHBET. Nifak bir hastalıktır. 141. SOHBET Nifak bir hastalıktır. Nifak, dille inandığını ifade edip dost görünürken, hakikatte kalpten kâfir ve düşman olmak; ikiyüzlülük yapmak ve ara bozuculukta bulunmak gibi anlamlara gelir. Nifak

Detaylı

ICERIK. Din kelimesinin sözlük anlami Din kelimesinin Kur an daki anlamlari Din anlayislari Dinin cesitleri Ayetlerle din

ICERIK. Din kelimesinin sözlük anlami Din kelimesinin Kur an daki anlamlari Din anlayislari Dinin cesitleri Ayetlerle din DIN KAVRAMI ICERIK Din kelimesinin sözlük anlami Din kelimesinin Kur an daki anlamlari Din anlayislari Dinin cesitleri Ayetlerle din SÖZLÜKTE DIN Cesitli sekilde anlasiliyor; Ilki hakimiyet, güc, üstünlük,

Detaylı

Bayram hutbesi nasıl okunur? - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

Bayram hutbesi nasıl okunur? - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi Allâhu Ekber Allâhu Ekber Allâhu Ekber Allâhu Ekber Lâ ilâhe illallâhü vallâhü Ekber. Allâhu Ekber ve lillâhil'hamd, Allâhu Ekberu kebiiraa velhamdülillahi kesiiraa ve sübhaanallaahi bükratev ve esıila

Detaylı

118. SOHBET Kadir Suresi SÛRE VE MEÂLİ:

118. SOHBET Kadir Suresi SÛRE VE MEÂLİ: 118. SOHBET Kadir Suresi SÛRE VE MEÂLİ: الرحيم الرحمن الله بسم * ا ن ا ش ه ر ف ي ا ن ز ل ن اه ت ن ز ل ال ق د ر ل ي ل ة ال م ل اي ك ة و م ا و الر وح ا د ر اك م ا ل ي ل ة ال ق د ر * ل ي ل ة ال ق د ر خ ي

Detaylı

KALEM SURESİ. Nuzul Ortamı: Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla MEKKE. Nüzul Sırası 7 NÜZUL YERİ KALEM SURESİ. Nuzul Sıra 7.

KALEM SURESİ. Nuzul Ortamı: Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla MEKKE. Nüzul Sırası 7 NÜZUL YERİ KALEM SURESİ. Nuzul Sıra 7. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla NÜZUL YERİ 1 4 SURENİN KİMLİĞİ MEKKE Mina Müzdelife Arafat Nuzul Sıra 7 KALEM SURESİ Ayet Sayısı 52 KABE Nuzul Yılı 1 2 5 Nuzul Ortamı: Müşriklere Cevap ve Tehdit İçermekte.

Detaylı

113. SOHBET Peygamberlerin Ortak Özellikleri

113. SOHBET Peygamberlerin Ortak Özellikleri 113. SOHBET Peygamberlerin Ortak Özellikleri İlk Peygamber Hz. Adem (as) dan son peygamber Hz. Muhammed Mustafa (sav) efendimiz arasında gelip geçmiş bütün peygamberlerde bir olan ortak özellikler vardır

Detaylı

Borçlunun sadaka vermesinin hükmü

Borçlunun sadaka vermesinin hükmü Borçlunun sadaka vermesinin hükmü ] رك Turkish [ Türkçe Muhammed b. Salih el-useymîn 3Terceme3T 3T: 3TMuhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 2013-1434 ح م صدقة املدن» اللغة الرت ة «بن صالح العثم مد رمجة:

Detaylı

HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ

HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ ب س م الله الر ح من الر ح يم الل ه ل نت ل ه م و ل و ك نت ف ظ ا غ ل يظ ال ق ل ب ف ب م ا ر ح م ة م ن لا نف ض وا م ن ح و ل ك İmran, 159) (Al-i HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ Muhterem Müslümanlar!

Detaylı

Onlardan bazıları. İhtilaf ettiler. Diri-yaşayan. Yüce. Sen görüyorsun ت ر dostlar. ..e uğradı

Onlardan bazıları. İhtilaf ettiler. Diri-yaşayan. Yüce. Sen görüyorsun ت ر dostlar. ..e uğradı Onlardan bazıları م ن ه م Peygamberler ر س ل ك ل م Konuştu د ر ج ات Dereceler آ ت ي ن ا Verdik أ ي د ن ا Destekledik İhtilaf ettiler اخ ت ل ف وا Diledi ش اء م ن ه م Onlardan bazıları ي ر يد İstiyor أ ن

Detaylı

Kolay Yolla Kur an ı Anlama

Kolay Yolla Kur an ı Anlama بسم هللا الرحمن الرحيم Kolay Yolla Kur an ı Anlama Ders 15 #kuranianlama Bu derste Kur an: Övme, Rukü, secde غ ف ر & ص ب ر ظ ل م ض ر ب : bilgisi Dil Eğitim ipucu: Alışkanlık haline getirme ve davranışlara

Detaylı

EV SOHBETLERİ AT. Ders : 6 Konu : Kitaplara İman. a) Kitaplara Topyekün İman

EV SOHBETLERİ AT. Ders : 6 Konu : Kitaplara İman. a) Kitaplara Topyekün İman Ders : 6 Konu : Kitaplara İman a) Kitaplara Topyekün İman İmanın şartlarından bir tanesi de Allah ın insanlara yine insanlar arasından seçtiği peygamberleri vasıtasıyla kitaplar gönderdiğine iman etmektir.

Detaylı

NASR SÛRESİ Nuzul 111 / Mushaf 110

NASR SÛRESİ Nuzul 111 / Mushaf 110 NASR SÛRESİ Nuzul 111 / Mushaf 110 Surenin Adı: Sûre zafer garantili yardım mânasına gelen adını ilk âyetinden alır. İlk mushaf ve tefsirlerde bu adla yer alır. Buhârî nin Hz. Aişe den naklettiği bir rivayette

Detaylı

144. SOHBET ÖNEMLİ İMTİHAN: DİL

144. SOHBET ÖNEMLİ İMTİHAN: DİL 144. SOHBET 12.01.2018 ÖNEMLİ İMTİHAN: DİL Allah (cc), Rahman suresinde insanlara rahmetinin tecellisi olarak verdiği nimetleri zikretmektedir. Vermiş olduğu sonsuz nimetler içerisinde, insanı yaratıp

Detaylı

İNSAN ALLAHIN HALİFESİ Mİ? (HALEF- SELEF OLAYI) Allah Teâlâ şöyle buyurur:

İNSAN ALLAHIN HALİFESİ Mİ? (HALEF- SELEF OLAYI) Allah Teâlâ şöyle buyurur: İNSAN ALLAHIN HALİFESİ Mİ? (HALEF- SELEF OLAYI) Allah Teâlâ şöyle buyurur: و ا ذ ق ال ر ب ك ل ل م لا ي ك ة ا ن ي ج اع ل ف ي ا لا ر ض خ ل يف ة ق ال وا ا ت ج ع ل ف يه ا م ن ي ف س د ف يه ا و ي س ف ك الد م

Detaylı

AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ

AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ BİLİM ve İNSAN VAKFI ELMALILI HAMDİ YAZIR KUR AN AKADEMİSİ KUR ÂN-I KERÎM EĞİTİM ve ÖĞRETİM PROGRAMLARI TASHÎH-İ HURÛF DERSLERİ AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ Hazırlayan : Yrd. Doç. Dr. Fatih Çollak 1 ÂYETLERİN

Detaylı

Altı aylık iken anne karnından düşen ceninin cenaze namazını kılmanın hükmü

Altı aylık iken anne karnından düşen ceninin cenaze namazını kılmanın hükmü Altı aylık iken anne karnından düşen ceninin cenaze namazını kılmanın hükmü ] ريك Turkish [ Türkçe Muhammed b. Salih el-useymîn Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 2013-1434 الصلاة ىلع السقط

Detaylı

Ders : 185. Konu : MEKKE DE GİZLİ DAVET. MEKKE DÖNEMİ ve DAVET BYK&ŞYK DERSLERİ

Ders : 185. Konu : MEKKE DE GİZLİ DAVET. MEKKE DÖNEMİ ve DAVET BYK&ŞYK DERSLERİ Ders : 185 Konu : MEKKE DÖNEMİ ve DAVET MEKKE DE GİZLİ DAVET Resûlullah (s.a.v.) e ilk iman eden kişi Hz. Hatice (r.a.) a idi. Ancak Cebrâil (a.s.) ı merak ediyor, ilahi mesajı nasıl ulaştırdığını öğrenmek

Detaylı

فضل صالة الرتاويح اسم املؤلف حممد صالح املنجد

فضل صالة الرتاويح اسم املؤلف حممد صالح املنجد 1436 TERÂVİH NAMAZININ FAZÎLETİ فضل صالة الرتاويح باللغة الرتكية Muhammed Salih el-muneccid اسم املؤلف حممد صالح املنجد Çeviren Muhammed Şahin ترمجة حممد شاهني Gözden Geçiren Ali Rıza Şahin مراجعة يلع

Detaylı

KADR SÛRESİ Nuzul 12 / Mushaf 97

KADR SÛRESİ Nuzul 12 / Mushaf 97 KADR SÛRESİ Nuzul 12 / Mushaf 97 Surenin Adı: Sûre; kadir-kıymet, değer, ölçü anlamına gelen adını ilk âyetinden alır. Elbet onu kadir-kıymet gecsinde biz indirmeye başlamışızdır (1) Kadr; bir şeyin; miktarını,

Detaylı

MÜZZEMMİL SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla MEKKE GİRİŞ SURENİN KONUSU. MÜZZEMMİL SURESİ Mushaf Yeri 73. Ayet Sayısı 20.

MÜZZEMMİL SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla MEKKE GİRİŞ SURENİN KONUSU. MÜZZEMMİL SURESİ Mushaf Yeri 73. Ayet Sayısı 20. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla MEKKE Mina Müzdelife Arafat KABE 2 GİRİŞ 5 SURENİN KİMLİĞİ Ayet Sayısı 20 MÜZZEMMİL SURESİ Mushaf Yeri 73 SURENİN KONUSU Vahiyle muhatap olmak, Ciddi bir yük almak

Detaylı

Kur'an'da Kadının Örtüsü Meselesi - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

Kur'an'da Kadının Örtüsü Meselesi - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi Kur an-ı Kerim in incelemesi, yorumlaması, tefsir edilmesi hususunda incelenen ve günümüzün en çok tartışılan konularından biri de kadının örtüsü meselesidir. Bu yazı da bu konu üzerinde duracağım inşallah...

Detaylı

DÖRT KAİDE القواعد األربعة DÖRT KAİDE. Şeyhulislam Muhammed bin Abdilvehhab (rh.a)

DÖRT KAİDE القواعد األربعة DÖRT KAİDE. Şeyhulislam Muhammed bin Abdilvehhab (rh.a) القواعد األربعة DÖRT KAİDE Şeyhulislam Muhammed bin Abdilvehhab (rh.a) www.almuwahhid.com 1 Şeyhulislam Muhammed bin Abdilvehhab (rh.a) diyor ki: 1 Büyük arşın Kerim Rabbi olan Allah tan isteğim şudur

Detaylı

NÛH SÛRESİ Nuzul 64 / Mushaf 71

NÛH SÛRESİ Nuzul 64 / Mushaf 71 NÛH SÛRESİ Nuzul 64 / Mushaf 71 Surenin Adı: Sûre adını Hz. Nûh un inkârcı kavme karşı verdiği ömürlük mücadeleyi dile getiren muhtevasından alır. Kadim mushaflarda ve tefsirlerde hep bu isimle anılmıştır.

Detaylı

CENAB-I HAKK IN O NA İTAATİ KENDİNE İTAAT KABUL ETTİĞİ ZAT A SALÂT VE SELAM

CENAB-I HAKK IN O NA İTAATİ KENDİNE İTAAT KABUL ETTİĞİ ZAT A SALÂT VE SELAM ا لص ال ة و الس ال م ع ل ى م ن اع ت ب ر اهلل ط اع ت ه )ص ل ى اهلل ع ل ي ه و س ل م ( ط اع ة ل ذ ات ه )ج ل ج ال ل ه ) ب س م اهلل الر ح م ن الر ح يم ا ل ح م د ل ل ه ر ب ال ع ال م ين. و الص ال ة و الس ال م

Detaylı

Yasin sûresini okuduktan sonra duâ etmek için toplanmanın hükmü. Abdulaziz b. Baz

Yasin sûresini okuduktan sonra duâ etmek için toplanmanın hükmü. Abdulaziz b. Baz Yasin sûresini okuduktan sonra duâ etmek için toplanmanın hükmü [ ثريك Turkish ] Türkçe Abdulaziz b. Baz Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 2012-1433 االججهاع ىلع قراءة يس عدة مرات ثم ادلاعء

Detaylı

Kur an-ı Kerim de Geçen Ticaret, Alım-Satım, Satın Alma Ayetleri ve Mealleri

Kur an-ı Kerim de Geçen Ticaret, Alım-Satım, Satın Alma Ayetleri ve Mealleri Kur an-ı Kerim de Geçen Ticaret, Alım-Satım, Satın Alma Ayetleri ve Mealleri ب س م االله ار ح م ن ار ح يم ي و م ي ج م ع ك م ل ي و م ال ج م ع ذ ل ك ي و م الت غ اب ن Toplanma günü için sizi bir araya getireceği

Detaylı

(40 Hadis-7) SEÇME KIRK HADİS

(40 Hadis-7) SEÇME KIRK HADİS www.behcetoloji.com (40 Hadis-7) SEÇME KIRK HADİS BİRİNCİ HADİS ف ض ل ت ع ل ى ا ل ن ب ي اء ب س ت أ ع ط يت ج و ام ع ال ك ل م و ن ص ر ت ل ي ال غ ن ائ م و ج ع ل ت ل ي ا ل ر ض ط ه ور ا و م س ج د ا و أ ر س

Detaylı

İSİMLER VE EL TAKISI

İSİMLER VE EL TAKISI İSİMLER VE EL TAKISI Bu ilk dersimizde günlük hayatımızda kullandığımız isimleri öğreneceğiz. Bu isimleri ezberlememiz gerekmekte ancak kendimizi çokta fazla zorlamamıza gerek yok çünkü ilerleyen derslerimizde

Detaylı

NEVÂKIDU L-İSLÂM METNİ VE TERCÜMESİ

NEVÂKIDU L-İSLÂM METNİ VE TERCÜMESİ NEVÂKIDU L-İSLÂM METNİ VE TERCÜMESİ خطبة الحبجة و س ت غ ف ر ي و ع ذ ب ب ل ل م ه ت ع يى و س و ح م د ي إ ن ال ح م د ل ل م ه ش ر ر أ و ف س ىب م ه س ي ئب ت أ ع م بل ىب م ه ي د ي ا ل ل ف ل م ض ل ل إ ل ا ل ل

Detaylı

Kabir azabı kıyâmet kopuncaya kadar devam eder mi?

Kabir azabı kıyâmet kopuncaya kadar devam eder mi? Kabir azabı kıyâmet kopuncaya kadar devam eder mi? ] ريك Turkish [ Türkçe Muhammed Salih el-muneccid Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 03-434 هل ستمر اب القرب إىل قيام الساعة» اللغة الرت

Detaylı

1- EBEVEYNLERİN ÇOCUKLAR ÜZERINDEKİ HAKLARI

1- EBEVEYNLERİN ÇOCUKLAR ÜZERINDEKİ HAKLARI Ders : 107 Konu : İSLAMDA AİLE - BİREYLERİNİN SORUMLULUKLARI - 2 1- EBEVEYNLERİN ÇOCUKLAR ÜZERINDEKİ HAKLARI Saygı Çocukların anne-baba üzerinde hakkı olduğu gibi, anne babanın da çocukları üzerinde hakkı

Detaylı

BİRKAÇ AYETİN TEFSİRİ

BİRKAÇ AYETİN TEFSİRİ 1 BİRKAÇ AYETİN TEFSİRİ ب س م الل ه الر ح م ن الر ح يم ك ت اب ت ف س ير ال ق ر آن KUR AN TEFSİRİ { الر ح م ن الر ح يم } اس م ان م ن الر ح م ة الر ح يم و الر اح م ب م ع ن ى و اح د ك ال ع ل يم و ال ع ال م

Detaylı

EV SOHBETLERİ 135. Sohbet SOHBET BİZİ ALDATAN BİZDEN DEĞİLDİR! 1

EV SOHBETLERİ 135. Sohbet SOHBET BİZİ ALDATAN BİZDEN DEĞİLDİR! 1 135. SOHBET BİZİ ALDATAN BİZDEN DEĞİLDİR! 1 Ebû Hureyre (ra) anlatıyor: Resûlullah (sav) (Medine pazarında dolaşırken) bir buğday yığınının yanına geldi. Elini o yığının içine daldırınca parmakları ıslandı.

Detaylı

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

şeyh Muhammed Salih el-muneccid ALLAH TEÂLÂ'NIN İSİMLERİ DOKSAN DOKUZ İLE SINIRLI DEĞİLDİR أسماء االله عاىل غ صورة ف سعة و سع ا س م ا ] ريك - Turkish [ Türkçe - şeyh Muhammed Salih el-muneccid الشيخ مد صالح املنجد Terceme: IslamQa koordinasyon:

Detaylı

DUA KAVRAMININ ANLAMI*

DUA KAVRAMININ ANLAMI* DUA KAVRAMININ ANLAMI* A. SÖZLÜK VE TERİM ANLAMI Sözlükte; çağırmak, seslenmek, davet etmek, istemek ve yardım talep etmek anlamlarına gelen dua, din ıstılahında; Allah ın yüceliği karşısında insanın aczini

Detaylı

ARAPÇADA İSİMLER. Sonu ref ile biten sözcüğe ref edilmiş anlamında merfû adı verilir. Ref alametleri:

ARAPÇADA İSİMLER. Sonu ref ile biten sözcüğe ref edilmiş anlamında merfû adı verilir. Ref alametleri: ARAPÇADA İSİMLER Arapçada isimleri kimi zaman bir cümlenin öznesi ya da nesnesi olarak, kimi zaman bir tamlama içinde görmemiz mümkündür. Arapçada isimler cümle içinde harekelerine göre farklı isimler

Detaylı

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şu an hayatta ve yeryüzünde hazır mıdır? Abdulkerim el-hudayr

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şu an hayatta ve yeryüzünde hazır mıdır? Abdulkerim el-hudayr Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şu an hayatta ve yeryüzünde hazır mıdır? ] تريك Turkish [ Türkçe Abdulkerim el-hudayr Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 0-43 هل لرسو صىل الله عليه

Detaylı

Tatil kavramını araştırdığımız da tatil için şu anlamların verildiğini görürüz:

Tatil kavramını araştırdığımız da tatil için şu anlamların verildiğini görürüz: Tatile Müslümanca bir bakış açısı geliştirebilmek için önce tatil kelimesini ve Müslümanı tanımlayalım arkasından bu iki kavramın kesişmiş olduğu yani her iki kavramın da tanımının içinde kalan, paylaşabildikleri

Detaylı

124. SOHBET Sözü Güzel Söylemek

124. SOHBET Sözü Güzel Söylemek 124. SOHBET Sözü Güzel Söylemek Kendisini ifade etmek için açıklamalarda bulunmak ve anlamlı bir şekilde söz söylemek sadece insana mahsustur. Söz ki, onu insan için yaratan Allahu Teala dır. Rahman suresinde

Detaylı

8. KÂFİRÛN SÛRESİ ÖĞRENELİM

8. KÂFİRÛN SÛRESİ ÖĞRENELİM SÛRELERİMİZİ tefekkürle ÖĞRENİYORUZ 8. KÂFİRÛN SÛRESİ ا ل ا ع ب د ما ت ع ب دو ن 1 ق ل ي ا ا ي ها ال كا ف رو ن و ا ل ا ن ا ع ا ب د 3 و ا ل ا نت م ع ا ب دو ن ما ا ع ب د 2 5 و ا ل ا نت م ع ا ب دو ن ما ا ع

Detaylı

Melek BOZDOĞAN Murat BOZDOĞAN

Melek BOZDOĞAN Murat BOZDOĞAN ب ت ا ELİF BE Melek BOZDOĞAN Murat BOZDOĞAN KİTAPTAN SEÇİLMİŞ ÖRNEK SAYFALAR ELİF BE Melek BOZDOĞAN Murat BOZDOĞAN 1 بسم هللا الرحمن الرحيم İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER...1 ÖNSÖZ...2 Harfler.3 Üstün...5 Esre..6

Detaylı

150. Sohbet TEVHÎDİN TARÎFİ VE MAHİYETİ (2/2)

150. Sohbet TEVHÎDİN TARÎFİ VE MAHİYETİ (2/2) 150. Sohbet - 23.02.2018 TEVHÎDİN TARÎFİ VE MAHİYETİ (2/2) Lûgatte tevhîd, "bir şeyin bir olduğuna hükmetmek ve onun bir olduğunu bilmektir." 1 İşte bu mânada tevhîd, her şeyi Bir e yani yegâne tek olan

Detaylı

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla (Farz kılınan oruç) sayılı günlerdir. Sizden kim, (o günlerde) hasta veya seferde ise o, (tutamadığı) günler sayısınca başka günlerde

Detaylı

İNSANLARA İLİM ÖĞRETMENİN VE ONLARI İYİLİĞE DÂVET ETMENİN FAZÎLETİ. Râşid b. Hüseyin el-abdulkerim. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

İNSANLARA İLİM ÖĞRETMENİN VE ONLARI İYİLİĞE DÂVET ETMENİN FAZÎLETİ. Râşid b. Hüseyin el-abdulkerim. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin İNSANLARA İLİM ÖĞRETMENİN VE ONLARI İYİLİĞE DÂVET ETMENİN FAZÎLETİ ] تريك Turkish [ Türkçe Râşid b. Hüseyin el-abdulkerim Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 0-43 فضل تعليم جگا عوتهم ىل خلري»

Detaylı

EV SOHBETLERİ SOHBET Merhamet

EV SOHBETLERİ SOHBET Merhamet 95. SOHBET Merhamet ALLAH(CC) IN İNSANA MERHAMETİ Merhamet arapça bir kelime olup ra-ha-me kökünden gelmektedir. Yani rahman ve rahim kelimeleri ile aynı köktendir. Türkçede daha çok acımak anlamında kullanılsa

Detaylı

Ders : 57 Konu: Şeytanla Mücadele

Ders : 57 Konu: Şeytanla Mücadele Ders : 57 Konu: Şeytanla Mücadele Hani Rabbin (ezelde) Ademoğullarının sulblerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak, Ben sizin Rabbiniz değil miyim? demişti. Onlar da, Evet,

Detaylı

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

şeyh Muhammed Salih el-muneccid Abdest Alırken Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin Allah Katındaki Makamı ile Dua Etmek لاعء أثناء الوضوء ب ا ه ليب ص االله عليه وسلم ] ريك - Turkish [ Türkçe - şeyh Muhammed Salih el-muneccid الشيخ

Detaylı

Fatiha Suresi'nin Tefsiri ve Faydaları

Fatiha Suresi'nin Tefsiri ve Faydaları Fatiha Suresi'nin Tefsiri ve Faydaları Şeyh'ul İslam Muhammed ibni Abd'il Vehhab (rahimehullah), Mecmu a et-tevhid, 19-20 www.at-tawhid.org 1 Allah şöyle buyurmaktadır: {ال ح م د ل ل ه ر ب ال ع ال م ين

Detaylı

İHSAN SOHBETLERİ İHSAN SOHBETİ

İHSAN SOHBETLERİ İHSAN SOHBETİ 13. İHSAN SOHBETİ KONU : PEYGAMBERLERE İMAN Sohbetimize iman esaslarından Peygamberlere İman Konusunu işleyerek devam ediyoruz. Sohbetlerimize başladığımız günlerde de değindiğimiz üzere ilk olarak konularımız

Detaylı

KAZA VE KADERE İMAN *

KAZA VE KADERE İMAN * Kaza ve kaderin anlamı ve tanımı KAZA VE KADERE İMAN * Sözlükte ölçü, miktar, bir şeyi belirli bir ölçüyle yapmak ve belirlemek anlamlarına gelen kader; Allah'ın, ezelden ebede olacak şeylerin zamanını,

Detaylı

AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ

AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ BİLİM ve İNSAN VAKFI ELMALILI HAMDİ YAZIR KUR AN AKADEMİSİ KUR ÂN-I KERÎM EĞİTİM ve ÖĞRETİM PROGRAMLARI TASHÎH-İ HURÛF DERSLERİ AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ Hazırlayan : Yrd. Doç. Dr. Fatih Çollak 1 ÂYETLERİN

Detaylı

İlahi imtihan, Musibetler Ve Sabır Gönderen Kadir Hatipoglu - Mayıs :52:14

İlahi imtihan, Musibetler Ve Sabır Gönderen Kadir Hatipoglu - Mayıs :52:14 İlahi imtihan, Musibetler Ve Sabır Gönderen Kadir Hatipoglu - Mayıs 16 2014 04:52:14 Değerli Mü minler! Diğer yaratılmışlardan farklı olarak kendisine akıl ve ruh verilmiş bulunan insan, geçici olarak

Detaylı

Damla Yayın Nu: Editör Mehmet DO RU. Dil Uzman lyas DİRİN. Görsel Tasar m Uzman Cem ÇERİ. Program Gelifltirme Uzman Yusuf SARIGÜNEY

Damla Yayın Nu: Editör Mehmet DO RU. Dil Uzman lyas DİRİN. Görsel Tasar m Uzman Cem ÇERİ. Program Gelifltirme Uzman Yusuf SARIGÜNEY ا ب ع ق ظ ل ز ك İMAM HATİP LİSELERİ MESLEKİ ARAPÇA 9 Öğrenci Çalışma Kitabı ج ن 9 ل ث ان و ي ات ال ئ م ة و ال خ ط باء ا لل غ ة ال ع ر ب ي ة ك ت اب الت د ر يب ات Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye

Detaylı

şeyh Abdulaziz b. Abdullah b. Baz

şeyh Abdulaziz b. Abdullah b. Baz VUKU BULMADAN ÖNCE BÜYÜDEN KORUNMANIN ŞER'Î YOLLARI الوساي ل لرشعية ليت ت ى ق بها السر قبل وقوعه ] ريك - Turkish [ Türkçe - şeyh Abdulaziz b. Abdullah b. Baz الشيخ عبد العز ز بن عبد االله بن باز Terceme:

Detaylı

Her elini uzatana (isteyene) zekât verilir mi?

Her elini uzatana (isteyene) zekât verilir mi? Her elini uzatana (isteyene) zekât verilir mi? ] ريك Turkish [ Türkçe Muhammed b. Salih el-useymîn Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 2013-1434 هل لك من مد يده ستحق الز ة» اللغة الرت ية «بن

Detaylı