: l i İ... "0 İİİ;!İİİİ!^IIİİI!: » : : : î l t» ^ # P İ, M î,» f e s? AYLIK DERGİ. F ESA 'İİA R V oasf[>ii. L R Hami KA RTA Y YEMÎ O R TA SIN IFLAR

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download ": l i İ... "0 İİİ;!İİİİ!^IIİİI!: » : : : î l t» ^ # P İ, M î,» f e s? AYLIK DERGİ. F ESA 'İİA R V oasf[>ii. L R Hami KA RTA Y YEMÎ O R TA SIN IFLAR"

Transkript

1 ''/'yy. ^ /y'y'y '.0 ' *, A y f j» d,,.» - > '. V. V. \ S k ^ W \ N > X _.. ' V, \'v' AYLIK DERGİ * I ',\ F ESA 'İİA R V oasf[>ii. L R Hami KA RTA Y YEMÎ O R TA SIN IFLAR O rd. P ru f. Hilmî Ziya ÜLKEN D tm O K R A TİK CUM HURİYETİN TEM İNATI A ii Naili RRDEM * ) I t I. 1 ', î»m M.*/';'- DOLARIN D EV A LÜ A SYO N U VE TÜRK cko NOM İS Dr. Faik I ' 1; ' ' ' ' I I. I > I ; J I ' ' i l ' i ^, ' *., ' V / _ ' >% *.',* I > y. / M İLLİYETÇİLİK VE Ç A Ğ D A Ş M EDENİYET U M U M Î-T EM EL EĞİTİM Mehmet KAPLAN Cahid OKURER i 't ;-. ; ', ' I «I ' I f;!' J '! I I f, I ' ) J / I,. r! :u. 1 S ı t f ^. 't:?',. ; j;; ) //i ' j - - * : ; - İ - / TÜİ^KİYE'DE Z İR A Î Ü RETİM İN M ESELELER Prof. D r. Şevket Raşit HATİBOĞLU i: i ]; ' ' ' f ' '' ^f h : fu!:...'!''' I n!> i : l '! >hnııü >il : ' m - ' f' W i m m -.a::'!!!. ;v;,v KÖ Y GERÇEKLERİN İ BİLM EK Celâleddin TUĞRUL ', A N A YA S A M IZ IN G ETİRD İĞ İ M İLLÎ EĞİTİM ÖRNEĞ EKO N O M İK DURGUNLUK MİLLETLER H A K KIN D A *.' ' * **' c c.v- H. Hüsnü CIRITLI Mustafa ŞAHİN // Vahdi H ATAY // '.-/// / / / / 0W/-. h-lıh!. : l i İ.... ' n ^ f i ////' "0 İİİ;!İİİİ!^IIİİI!:» : : : î l t» ^ # P İ, M î,» f e s?.. w O :'/'''% ^ /lp, '' > V /V- V'V // >.',- //V, / ' V > /

2 F E S A T L A R V E S A F D İ L L E R Hami KARTAY Yönetimde görev alan kişilerin zekâ ve kabiliyetleri, yürüttükleri işle- > rin sonuçlarına göre değerlenir, Yanna olan tahminlerinde yanilan, hesaplarını toplumun gerçekleri yerine özel çıkarları istikametinde yapanların zeki olduklarını söylem ek hatalıdır. İyilik istikametinde, kullanılmayan zekâya fesatlık, kullanjlışı dayanaksız zekâya da safdillik demek yerinde olur. Toplum umuz yönetim inin ön saflarında zaman zaman fesatlar ve fesatlarla birlikte safdiller de görev almışlardır. İşte bugün içinde bulunduğum uz sıkıntılar, bu fesatlar ve bu safdillerin düzeltilm esinde güçlük çektiğim iz marifetleridir. Yıllar y ılı açık ve seçik olarak yurdum uzun komünizm tehlikesi ile karşı karşıya bulunduğunu söyledik, yazdık ve çizdik. Am a ne yazık ki safdillerin umursamazlığı, fesatların ise örtbas etme metodu ile meseleleri başka istikamemere yöneltme ustalığı, bıçağın kem iğe dayandığı noktaya kadar geldi. Bu nokta 12 Mart noktası idi. j Yıllar yılı söylem eye çalıştıklarım ız, çok açık bir şekilde resm î ağızlardan ifade edilir oldu. Marksist ve Leninİst bir politikanın yurdumuzda yerleştirilmeye çalışılj dığı uzun yıllan içine alan devrede fesatların, safdillere olan etkisi i!e atılan tohumlar tutmuş, hattâ ve hattâ yeşermeye başlamıştır. Bu uzun yılları içine i alan devrede kom ünistlik sistemli bir şekilde yerleştirilm eye çalışılırken y i ne bu devre içinde komünizmin yeşermesine en büyük engeli teşkil eden m illiyetçilik yine bu fesatlar tarafından a ğır ithamlarla gericilik şeklinde millet nazannda sevim siz haie getirilm eye çalışılm ıştı. Fesatlann, safdilleri ye deklerine alarak yarattıklar* ortam İçinde, m illiyetçiyim diye ortaya çıkm ak I cesaret, m illiyetçilik mücadelesi yapm ak İse gerçek bir kahram anlıktı. Uzun yıllara sirayet eden bu sol politikanın çeşitli çalışma sahaları arasında dil.

3 M. FESATLAR V E SAFDİLLER tarih ve musiki geniş bir ye r işgal etmektedir, Mtlletlen yıkabılm enın en tesirli yolu dil, tarih ve musikisini parçalayıp nesillerin bır^nm a n la ^ z hale gelmelerini temindir. Bu yolda atılan tohumların yeşermediğim ve hele bazı konularda m eyve vermediğini söylemek kabil mi? Eğer; fesatların, safdillerle olan işbirliğinin sürdürülegelmekte olan yıkıcı uygulamaları aklıselimin galebesi ile 12 Mart'a gelmese ıd. atı alanlar Üsküdar'ı çoktan geçmiş olacaklardı. Tanrının yardımım ezerinden eksik etmediği m illetim iz, bu menhus tehlikeden de çok şukur şım d.hk olsun s,ynlabildi. Bugün Hükümetin en yetkili ağzının, tehlikenin p çm edığ ıni beyan eden sözleri, uzatılmasında zaruret olan örfî idare; fesatlar kadar, safdillerin de zararlı olduğunu ortaya koymuştur. Evet, tehlike henüz geçmiş değil. Milletçe güçlü ve b iriik halinde olmaya her zamandan çok muhtacız. Ekonomik bunalımlar ıçmde bulunduğum uz bir devrede unutturulmaya çalışılan geleneklerim iz, öldürülm eye çalışılan musikimiz ve Türklüğe has kültürümüz ihya edilmedikçe gerçege ve mutluluğa erişm em iz çok zor olacaktır. Yeni Orta Sınıflar " B ir halkın musikisine dikkat ederseniz onun sosyal düzen ve karakterini anlarsınız. B ir milletin ileri musikisini yapanlar, kanur^lannı dikte ederler" d iyo r Eflâtun. Son yıllarda toplumumuza getirilmeye çalışılan kanunlarla o kanunların ilham kaynağı olan musikiyi bir arada incelersek sosyal, ekonomik ve kültürel yönden nereye götürülmeye uğraşıldığımızı anlamakta güçlük çekmeyiz. Bizi bu tehlikeli gidişten gerçek musikimiz, gerçek kültürüm üz v e milliyetçilik şuurum uz kurtaracaktır. Evet fesatların oyununa, safdillerin toplumu tedavisi güç hataların içine sürüklem esine fırsat verm em eliyiz. Bizi bu yolda güçlü kılacak olan tâ içimizden "N e mutlu Türk'üm d iyen e" sözlerini tekrarlıyacak gerçek m illiyetçiliğim iz olacaktır. Ord. P rof. Hilmi Ziya thlken Marksçılara göre orta sınıflar kapitalizmin gelişmesiyle ya proleterleşecek, ya kapitalist smıfa katılarak derece derece ortadan kalkacaktır. Bu dili kullananlar, her dinamik toplumda orta sm ıflann devamı imkânsız olduğu kamsmdadırlar. Onlara göre bu sm ıflan orta yol sayarak yaşatmaya çalışmak boşımadır. Dinamik toplum görüşünde her ne kadar marksçılıktan söz edilmiyorsa da küçük burjuvazi, değişme karşısmda ürküntü, statik mantık, dinamik büyüme ihtiyaa ve bundan ürken smıflarm durgunluk programı, vb. sözlerinde bu eski görüşün gizlendiği görülmektedir. B ir yandan toprak reformu, bir yandan orta smıflara karşı duyulan allerji çelişme halindedir. Zaten böyle bir görüşü savunanlar toplumu sarsmtıdan koruyan reform u istemiyeceklerdir. Gelişmesi gecikmiş toplumlarda endüstrileşme çabası içinde ilk göze çarpan şey orta smıflarm sarsılmasıdır. Fakat bunlar tarihî orta smıflardır. Bu toplumlar bir uygaruk dünyasmdan endüstrileşme dünyasma katılmaktadırlar. Onlarda normal geüşmiş toplumlarm yaptığım kısa zamana sıkıştırmak zorluğu endüstrileşmenin bütün toplumca yapılmasmı çıkmaza sokmaktadır. Borçlanmalar, ödeme güçlükleri, verguerin çoğalması, aracılann artması, yeni b ir düzene uym a sarsmtısmdan doğan ahlâk bımahşı b u toplumlarm başhca kriz sebepleridir. /

4 YENİ ORTA SINIFLAR ORD. PROF. HİLMİ ZİYA OLKEN Şimdilik bu özel şartlan bir yana bırakarak, normal gelişmiş toplum- lara bakalım. Orta sınıfların üerde proleterleşeceği tezdne Oppenhelmer, Bücher vb. gibi bazı marksçı olmayan iktisatçılar da katahnaktadır. F a kat bu kâhince* öndeyişlere rağmen onlan çelişik durumlara sokan kanıtlarla karşılaşıyoruz. îieri toplumlarda dikkat edilecek önemli bir nokta, eski orta sımfların dağılmasma karşı, büyük endüstrideki yeni icatlar yüzünden yeni orta smıflarm ilerleyici bir şekilde kurulmasıdır. Elektrik motörleri, başlıca dizel motörli büyük teşebbüsle değil küçük teşebbüsle uyuşuyor. Hele batı ve orta Avrupa ülkelerinde bu vakaları aydmlatan pek çok misâl var. Bernstein, De Man, Jaures gibi sosyalisüer bu noktada sosyologlarla birleşmektedir. Sosyologlar m birçoğunca (aralarındaki farklar bir yana) sosyal sınıf çok faktörlü bir kavramdır. Yalnızca ekonomik sebepten ileri gelmez. Durkheim, Pareto gibi sosyologlar, Leoa Duguit gibi hukukçular *smıf ı yaşayış seviyesinin önemine bakmadan, iş bölümü ile açıklarlar. Sombart gibi iktisatçı sosyologlarca smıf kavramı üstün rolünü A vru p a nm son yüzyıllarmda almıştır ki, bu çağa Som bart İktisat devri diyor. Kapitalist dediği kriz devrini yendikten sonra soru önemini kaybedecektir. Genel olarak sosyologların tahlillerinden çıkan sonuçlar şöyle tesbit edilebilir: 1) Aynı smıfm üyesi gibi göründüğü halde, apaçık sosyal farkları olan birçok kimseler vardır. 2) Tek bir gelir kaynağı olmayan insanların sosyal statüsü belirsizdir. 3) İktisat faktörü sm ıflan ayıran biricik faktör değildir. Mc Iver'e göre sosyal smıf başlıca sosyal statüsüyle ayrılmış bir topluluk (community) sektörüdür. Lloyd W a m e r ve arkadaşları Birleşik Amerika Devletleri nde sosyal tabakalaşmayı derinleştirirken orada birbirine irca edilemeyen altı sınıf olduğunu görmüşlerdir. Araştırm alar gelenekçi kültürden çağdaş kültüre doğru kurum lan devamb değişme halinde Yankee sitelerinde yapılmıştır. Bunlar birbirinden iktisat düzenlerine, sosyal statülerine, kültür derecelerine göre ayrılırlar. B urada iş bölümünü, a ) görevlerin farklılaşmasma, b ) itibar yüksekliğine, c) kültür seviyesine, d ) kazanç ve gelir miktanna, e) yaş, cinsiyet, ırk gibi biyolojik faktörlere göre gözönüne alıyorlar. Fransız sosyologu Halbwachs tarihe ve bugüne bakış açısmdan köylü sınıflarla endüstri uygarhğmm şehirli sınıflarını ayırıyor. Bugün geleneğe ve endüstriye bağlı kültürleri ayıranların görüşü sosyal antropologlann araştırmalarma dayanan Balandier nin çağdaş bir ortamda iktisada göre ayınşına uyuyor, O rta sınıflar deyince birçok ortak vasıflarla birbirine yaklaşan birtakım sm ıflar anlaşılır, Halbwachs burada zanaatçueri, esnafı, müstahdemleri, küçük m emurlan, vb. sayıyor. Bunlara küçük dükkâncılar ve serbest mesleklerin bir kısmım katmalıdır. O rta smıflarda, her birini ayıran ahlâk kurah» dünya görüşü, örgüt, dayanışma farklanna rağmen birbirine yaklaştıran vasıflar vardır: Bütün bu smıflar aym yaşayış standardmda- dır. Enflâsyondan, hayat pahahlığından, büyük sermayelerin basmcmdan aynı derecede zarar görürler. Birçoğu oldukça uzmanlaşmış, çoğu patron ve büyük toprak sahiplerini pek aşan fikir ve kültür seviye sindedirler. Bunlardan bir kısmı geçim bakımından devlete bağb, bir kısmı bağsız olduğu için ayn dünya görüşleri vardır. Her ikisi de ajou ihtiyaçların, aynı tehlikelerin baskısı altmdadırlar, Leon Bourgeois ve E. Durkheim m savundukları Meslek Dayanışması fikri buradan doğar. V e başlıca orta smıflarm bu iki bölümünü yaklaştıran sosyal hal ve şartlarda gerçekleşir. E ğer sınıflar bir gerçek ise, millet onları kuşatan bir gerçektir. Sımflarm biriçim gerçek olduğımu söylemek tarihin ve insan ilimlerinin verilerine asla uymaz. Dünyanm aşın kutuplara giden yerleri de bımu gösteriyor. Hepsinde millî gerçek onlan kuşatmaktadır. Her muletin kendine vergi bir smıf sistemi vardır, Sm ıflan kaldırdığı iddiasiyle devrim yapmış ülkelerde de orta smıflar kendilerine göre yeniden meydana çıkmıştır. Lamprecht gösteriyor ki Almanya da İkinci Dünya Savaşından sonra za- naatler değerlerini kaybedecek yerde kuvvetlenmiştir. Çünkü yaşı 45 i geçen zanaatçiler 1/3 iken çoğunluğunu (2/3) gençler teşkil eden küçük endüstrinin coğrafi dağılışı hava hücumlanna karşı savunmayı kolaylaştırmaktadır. Bu endüstri sımf gerginliği için ilerleyici, yani hareketli bir denge unsurudur. Büyük teşebbüse dayanan millî ekonomiler İktisadî dalgalanmaya orta teşebbüsten daha elverişüdirler. Bu sımflann en çok korunduğu ülke Belçika dır. Bu ülkede orta smıflarm statüsünü ilerleyici bir yolda düzeltmek için Orta Smıflar Bakanlığı kurulmuştur. Belçika Devlet yaym lan gösteriyor ki bu smıflar kamu iktidarmca korunmuşlardır bütçe projesinde ,000 B. Fr. yardım yapılmıştı. Kanun projesinde şöyle deniyordu: Orta smıflarm artışı bugünün bir gerçeğidir. Fakat, onlar birçok tehlikelerle karşılaşmaktadır ki, başlıca sı işsizliktir. Bundan, meslek dayanışmasiyle kaçmabiüriz, İngiltere, Fransa gibi ülkelerde de buna benzer kurumlar vardır. Az gelişmiş ülkelerde yabancı sermaye nüfuzu gelenekçi endüstriyi yıkmaktadır. Bu sermayenin baskısı altmda burjuvazinin zorlama kuruluşu Batı ülkelerinde birbirinden çok farklı sonuçlar doğurmuştur: 1) Y a yeni smıf yabancı etkisiyle kuruluyor, 2) ya İktisadî teşebbüs az kabiü- yetli burjuvalaşmış bürokrasi tarafmdan kuruluyor. Parti gerginükleri de çoğu buradan üeri geliyor. Yeni icatların doğurduğu iş dallan yıkılan ortaçağ örgütlerinin yerini ahyor dedik. Şehir içi, şehirlerarası taşıt teşebbüsü, benzin istasyonu, otomobil tamirciliği, boyacılık, elektrik tesisatçılığı, resim ve heykel atölyeleri, bahçıvanlık, deniz ve kara avı, tarım teşebbüslerinin uzmanları ve müstahdemleri, elektrik, kimya, dokuma, fa yans, besin endüstrisinin yardımcı atölyeleri vb., bütün bu yeni kuruluşlar üeri B atı ülkelerinde olduğu gibi yeni gelişen ülkelerde de eski esnaf

5 YENİ ORTA SINIFLAR 8 Örgütlerinin yerini almaktadır. Yeni endüstriyi tamamlayan zanaatçuer ne patrondurlar, ne de İşçidirler. Küçük atölyelerde çalışırlar. Urüıüerinin birçok çeşidi makine imali üe elde edüemez; hattâ büyük endüstri tarafmdan meydana getirilmiştir ve büyük endüstri onlara muhtaçtır: Şo* för, tesisatçı, yedek parça tamircisi, boyacı gibi dükkâncılar, gezici satıcılar (iğreti pazarlar), bağcılar ve bahçıvanlar, küçük toprak mülküode mahsûl yetiştirenleri bunlara katmalıdır. Sosyal değişmeyle yeni orta sınıflar kıırulur ve örgütlenir. Çünkü yeni toplum bunlara muhtaçtır ve bu Uerleyen sınıflarla başarılı olabiiir. Ancak yeni tcplımıda öğretim sistemi yeni sınıflara ait çok çeşitü iş nevilerine göre düzenlenmeyecek olursa, yeni sınıflarm gelişmesini kolaylaştıracak yardım lar yapılmazsa, onlar kendi başlanna endiistrüeşen toplumun ihtiyaçlarım doyuracak olgunluğa gelemezler. Memur yetiştirmek üzere kurulmuş okul tipine akan gençlik toplumu iş hayatı bakımından dondurur. Eğitim çeşitliliği sağlanmadığı için gençuğin büyük bir kısmı iş hayatına intibaksız ve açıkta kalır. Bu hal işsizliği ve bunalışları doğurur ki, bunlar aşın kutuplarm başhca faktörleridir, ilerleyici orta sı- nıflann örgütlenmesi, eğitimin buna göre düzenlenmesi, sayısız iş çeşitlerine göre hazırlanmış insanları yetiştirdikçe, işsizlikten ve bunalıştan doğan anarşilere, donmuş toplumun sürüklediği geriye gidiş hareketlerine meydan kalmaz. Demokratik Cumhuriyetin Teminatı Ali Naili ER D EM Görünüşte sükûn var. A deta her şey normale dönmüş, adam kaçırmalar, banka soygımları çok geruerde kalmış gibidir. Bu görünüşü gerçeğin tezahürü olarak kabule imkân var mıdır? Bizce hayır!.. Kanaatımızca anarşistler ve komünistler yer altma sızmışlardır. Teşkilâtlanmalarım şimdi orada yapıyorlar... Demokratik Cumhuriyeti tahripte kararlı olanlar bugün de siyaa, ekonomik ve sosyal bünyede şekil değiştirerek aynı faaliyetlerini sürdü* rüyorlar. Vitrinde kitap, sahnede oyun, üniversitede bilim, politikada fikir... Cumhuriyetimiz belli bir tehlikeyle karşı karşıyadır. N e yazık ki bugün müesseselerin bir kjsmı hâlâ rehavetin meskenet yuvasmda ömür-

6 DEMOKRATİK CUMHURİYETİN TEMİNATI A Ü NAİLİ ERDEM lerini doldurmakla meşgul... Urauüanmızı ışıklandıran husus ise devleün teroel organlanmn büyük bir çoğunluğumun bilinçli bir uyamklıkla olay- lan n üzerine yürümesidir. Sosyalizmin cazibesine kapılanlardan bazdan nispî bir pişmanlıkla kendilerini meşruiyetçi bir yola iterken, ihtilâl tutkusuyu bir medyum haline gelmiş olanlar hâlâ bozulup dağıtılan her hücrenin yerine yenile- rini teşkil etmenin ugraşmdadırlar... K avga devam ediyor. Bu dün de vardı; bugün de var. Yanniar içmde de olacaktır. Önemli olan demokratik cepheyi kuvvetlendirmektir. Bu nasıl olacaktır? Belirli bir süre için, kısa vadeli tedbirlerin gereği olarak süâha müracaat edilmesi olağandır. Bu, devletin temel nizamına, milletin beraberliğine ve va- tanın bütünlüğüne kastedenleri kanuni hudutlara sokuncaya kadar olağanüstü tedbirlerin icabıdır. Demokrasi taraftan ülkelerde görülen bu genel kaide Türkiye'miz için de geçerlidir. Nitekim siyasî hayatımızda bu durum görülmüştür. B u noktadaki memnuniyetimiz Türk Süâhh Kuvvetlerinin demokratik cumhuriyete daima saygılı ve kararlı olmalarıdır. Sivil idarenin kararhlık içinde gelişmesinde inanılır bir güç olarak değer kazanan Türk Silâhlı Kuvvetleri bu kere de Parlamentosuz hiçbir işin ola- mıyacağı fikrinde ısrarlı olduğunu vekarla vaz etmiştir. Akıl, bilim ve gerçek. Bu üç kudret müstesna meziyetleriyle demokratik cumhuriyetin doğru ve güvenilir anahtarlarıdır. Parlamenter nizam bunlarm iyi ve mükemmel kullanılması sayesinde insan mutluluğunu gerçekleştirmiştir. Kavga kolay, güç olan barış içinde yaşamak. Her amnda yeni bir değişikliğin köpürüp dalgalandığı çağımızda toplum sonm lanna çare bulmak büyük zorluklar arzediyor. Komplike bir çağdayız. H e r olay bir başka olayı; en önemsiz sonm, fevkalâde etkileri olabilecek büyük sorunlan doğuruyor. Böylesine bir ortamda geri kalmışlığm çelişkilerini kötü niyetlilerin elinden kopanp almanm yolu, olaylann önüne geçmektir. B a rışa, huzura ve mutluluğa ancak bu tarzda varılabilir. Devlet gemisini emniyetle jmrütenler, milletlerini gönülden yaşanır bir ortamda bahtiyar kılanlar hep bu anlayışı uygulayabilenlerdir. Görülen odur ki; zamanı, iradeleri emri alüna almış olanlar, milletlerini felâketlerden, devletlerini de tahriplerden kurtarabilmişlerdir un 19 Mayısmda yola çıkanlar bu inancm içindeydiler. Bunun içindir ki» başarılarının her noktasmda olaylara yön veren iradelerinin damgası vardır. Millî mefkûreyle yunmuş-yıkanmışlar, misak-ı millî hu- dutlan içinde yükselen yeni cumh^'riyete irade-i milliyeyle tutkım benlik lerinin asil ve hür renklerini vurmuşlardır. Medeniyetçilik savaşınm bu unutulmaz isimleri batılılaşmayı yeni devletin temel hedefi kılmışlardır. 1971'in Türkiyesinde batılılaşmayı Mao'iiun sadizminde; Marks'm zalim bir ütopiadan başka bir şey olmayan rüyasmda hayal edenler bu noktaya nasıl gelmişlerdir?.. Bu çok yönlü konunun yalnızca bir yüzünü beürli hale getirmeğe çalışacağım. Demokrasinin zaaflan, eksiklikleri vardır. Önemli olan bunlara doğru teşhis koyabilmektir. Siyasî müesseseleri sosyal ve ekonomik tedbirlerle tamamlamak yerine bu müesseselerin yokedilmesine gitmek ne kadar yanhşsa; milli geurin âdilâne dağıtımmı temin için hürriyet içinde gelişme anlajtşı yerine insan varhğmı inkâr eden rejimlerden medet ummak da o ölçüde yanlıştır. Kanaatımızca son dört yıldır Türkiye de çıkartılan olaylann altmda yatan gerçek, hükümet başkanmm da beyanatlarmda yer verdiği gibi. Devletimizin bir dış komplonun karşısmda olmasıdır. Komünist muitanlar yeraltı yerüstü faaliyetlerin içindedirler. Türkiye radyolannda açıkça proleter rejimin savımuculuğu yapılmış; Türkiye halklan diye hitabedilmiş, bazı üniversite öğretim üyeleri de Marksizmi Türkiye'nin kurtuluşu olarak genç kuşaklara telkin etmişlerdir. B u örnekleri çoğaltmadan hemen ifade etmeliyiz ki bugün yapılan kavga, demokratik cumhuriyete inananlarla inanmayanlarm kavgasıdır. Türkiye maksatlı kişilerin iddia ettiği gibi bir çöküntünün içinde değildir. Gaye- sizlik ummanmda çırpmanlar tedhiş ve tahrip hareketlerine girişerek böyle bir görüntüyü vermeğe çalışmışlardır. Gayesizler... Komünizm, esasmda gayesizlikten doğar. Sosyal ve ekonomik yönleri iyi teçhiz edilmemiş bir demokrasiyi görenler iki grupta toplanırlar. Birinci gruptakiler barışm adamlandırlar; demokratik cephede görev yüklenirler ve hür rejimin aksakhklannı giderici çareleri ararlar. İkinci gruptakiler modem hukuk devletinin ve sosyal adaletin kanlı bıçakh düşm anlandırlar; içte de vardır, dışta da. İyi işlemiyen ve gelenekleri teessüs etmiyen demokrasinin faşizmi davet edeceğini kabullenen inançsızlar, mefkûresizler ikinci grupta kümelenirler, Bu, faşizmden kaçanlann komünizmde medet umuşudur. Ve bir koşu başlar... Talihsizlik, çok kereler entellektüelin bu koşımun ilk adamı olmasmdadır. O, artık şuursuzca komünizmin cazibesin dedir. Bu cezbe feda ettiği hürriyetleri uğruna, alacağım zannettiği adalet ve eşitliğin komünist dünyada sadece belü şahıslara verildiğini görünceye kadar devam eder. Görülüyor ki komünizmin çağnsına yönelen kimse; esasmda demokrasinin bünyesinde görülen sakatlıklan tamir için yeterli mücadele gücünü

7 DEMOKRATİK CUMHURİYETİN TEMİNATI kendinde bulaımyandır. Mefkûresizdir. Adeta yapayalnızlığm 12 içindedir. Böylesine bir ruh haletiyle kıvranan entellektüel komünıznun en beğenilir avıdır. ümitsizlik ve yahuzlık, mefkûresizliğin felâket kuyularıdır. Romantik yaşantılarında hayatla mücadeleyi benliklerinde hissetmiyenler ve hür rejimin daha iyiye, daha güzele ve daha doğruya yönelmesi içm çaba sar- fetmiyenler komünizmin aradığı fertlerdir. Ekonomik düzenin süreksizüği; ümitsizlik ve yalnızbğı büyük ölçüde etkiler. Gün gelir kül tablalannda biriken izmaritler ters düşüncelerin boyutlarını çizer. Efkâr, bu tip entellektüelin yakasmdan tutmuştur artık. V e ilmen iflasa uğramış olan Marks bu entellektüelin kafasmda yeni bir peygamber gibi oturur kalır. Böylece iğfâl edilmişler kalabalığma bir kişi daha katılmıştır. Gayesizliğin» mefkûresizüğin ve mücadele azminden yoksunluğun bu taze kurbanı sosyal hayatımızda demokratik cumhuriyeti tahribe hazır hale gelmiştir. Demokrasi, bir milletin hayatmm bütün safhalarmda devamlılık gösteren bir akıştır. Bu akışı devamlı kılmak ona gerekli değeri vermekle başlar. Sade vatandaştan devlet başkanma kadar uzayan zincirin içinde bazı halkalann paslanıp çürümemesi ona bu değeri vermekle miımkündür. Bu, mefkûre işidir, Yürek ister. Kafa ve gönül birliği ister. Bu, çocukluk yaşından başlar. Millî mefkuremizi bir terbiye halinde kuşaklara vermek demokrasiyi güçlendirmenin ilk şartıdır. Bu itibarla; evde, okulda her yerde Türkiye sevgisini yaygın hale getirmek hepimizin görevidir. Türkiye yi, bu toprakta yaşıyan insanları sevmiyenler demokratik cumhuriyeti yıkmağa kararlı olanlann safmda kümeleniyor. Komünist oluyor; faşist oluyor; anarşist oluyor. Gerçek Türkiye sevgisiyle büyüyenler, bu şarüanmış hasta kafaların karşısmda inanç ve kader birliği yapmağa mecburdurlar. Eğitimimizi, ilkokul sıralanndan itibaren demokratik cumhuriyeti bilinçli bir sevgi haline getiren tarzda geliştirmek ve böylece millî mefkû- reyle yetişmiş kuşaklan Türkiye nin kalkınmasına iştirak ettirmek bugün münakaşasız kabul edilecek bir keyfiyettir. Sosyo-ekonomik zaaflan bir karanlık tabloda resmetme yerine aydınlık bir Türkiye panoramasmda çizmek millî mefkûreyle feyizlenmiş kuşakların işi olacaktır. Bunu yapmadığımız gün toprak reformundan başlamak üzere tüm reform lan yapsak da, siyasî müesseselerin işleyişindeki aksaklıklan giderici tedbirleri alsak da, sosyal adaleti yaygm hale getirsek de, bugünleri ve yannian emniyet altma alan sosyal güvenlik tedbirlerini gerçekleştirsek de demokratik cumhuriyetin düşmanlarım bertaraf etmek mümkün olamıya- cakbr. «X 3CX30CXXXXXXXXXXXXXXXXXXX%.%X30C<XXXX!^ ^ i Doların Devalüasyonu ve Türk Ekonomisi CTXXXXXXXXXXX300CXXXX?063^ ^ Dr. K IB B A Ş L I Azor adalarındaki müzakerelerin sonunda, Amerika Başkam Nixon üe Fransa Cumhurbaşkam Pompidou dolann devalüe edilerek öteki paralann kıymet kazanması hususunda anlaşmaya varmışlardı. Bunun sonucu olarak da U S A doları resmen devalüe edilerek 1 önse altm = 35 dolardan, 1 ons altın 38 dolara çıkarılmış ve dolarm değeri % 7^9 nisbetinde düşürülmüştür yılmda tesis edilen ve uzun müddet başanlı bir şekilde jnirütü- len Bretton-Voods para sistemi, Amerika Birleşik Devletleri nin dış ticaretinin devamlı açık vermesi, askerî harcamalar, yardımlar ve Amerikan sermayesinin dışarıya kaçması ile birükte, yeni güçlü ekonomilerin ve paraların doğması sonucu dünya para sistemi olarak fonksiyonunu ifa edemez hale gelmişti. B ir taraftan U S A'n m altm ihtiyatları azalırken diğer taraftan, bilhassa 1960 yılından sonra kuvvetli ekonomüerin belli başh merkez bankaları ihtiyatlannda dolan azaltmağa ve altm biriktirmeğe başlamışlardı. Her ne kadar, U S A yi, dolann devalüasyonuna zorlayan iç ve dıştan gelen kendine has birçok ekonomik sebepler var ise de, Azor adalarmdaki zirve toplantısı Fransa Cumhurbaşkam Pompidou^yu bu zaferin tek kahramanı olarak dünyaya tanıtmıştır. Asimda, dolara karşı ilk mücadeleyi açan Fransa daha doğrusu müteveffa General D e Gaulle olmuştur. Altın esasına dönülmesini savunan bu tezin ilk ortaya atılışmda kabulü imkânsız görülürken, bugün gerçekleşmiş bulunması tarihsel bir perspektif içinde, ileri görüşlülüğün kıymetli bir tescilidir. Onun içindir ki, Azor zirvesi Fransız Başkam Pompidou yu tarih sahnesine, Avrupa n m tek müdafii ve sözcüsü gibi getirmiştir. Esasında dolara karşı açılan mücadelenin altında, dolar hegemonya- smm yıkılması yatmaktadır denüebilir. Geüşen batı ekonomileri, W a- shington'un davramşlarmm kendilerini darboğazlara itmekte olduğunu ve bilhassa, bu ülkelerden yapılan ithalâta %10 vergi konmasmm durumlarım daha da güçleştireceği düşüncesi ile açtıklan savaşta, hem kendi

8 DOLARIN DEVALÜASYONU VE TÜRK EKONOMİSİ 14 ekonomik güçlerini U S A ya kabul ettirmek ve hem de dünya pazarlarmda U S A aleyhine pay koparmak gibi ikili bir hedef gütmüşlerdir. Nitekim Başkan Nixon, dolarm devalüe edilmesini ve kambiyo kur* lannm yeniden ayarlanmasını açıklarken, lo'iar toplantısmm aldığı ka* rarlan dünya tarihinin en önemli para anlaşması olarak vasıflandırmış ve ^'Bretton-Voods'' döneminde Amerika Birleşik Devletleri dünyada hâkim bir mevki işgal etmekte idi. Bugünün dünyasında ise Batı Avrupa Devletleri ile Japonya ve Kanada da İktisadî bakımdan güçlü ülkeler ha* line gelmişlerdir. B u bakımdan kuvvetlüer arasmda müzakereler yapılması bir zaruret haline gelmiştir... Bu anîaşnm dünyanm para ve eko* nomi bakımından daha istikrarlı haje gelmesini sağhyacak ve bu istikrarh ortam içerisinde daha âdilâne bir rekabet yapılabilecektir. ' demiştir. Netice itibariyle U S A doları %7,89 nisbetinde düşürülünce paraların paritelerinin altma göre değişme oranlarmda da değişmeler olmuştur. Şöyle ki: Alman Markı İsviçre Frangı Japon Yeni Belçika Frangı Hollanda Florini Fransız Frangı İngiliz Sterlini İsveç Kronu Italyan Lireti Amerikan Dolan Kanada Doları %4,61 artırıldı %4,61 artırıldı 9i 7,66 artırıldı %2,T6 artırıldı %2,76 artırıldı Değişiklik yok Değişiklik yok io l düşürüldü Çnl düşürüldü Çc7t89 düşürüldü Dalgalanm a}^ devam edecek. Dolarm devalüasyonunu müteakip öteki Avrupa paralan karşısmda da Türk Lirasm m yeni paritesi aşağıdaki tabloda gösterümiştir. Dolann C. Y. Ks. Kur E. Es. Kur 1 A B D doları Belçika frangı Danimarka kronu Alman markı Fransız frangı Hollanda florini İsveç kronu İsviçre frangı Italyan lireti Norveç kronu Sterlin ÛR. FAİK KIRBAŞÜ Görüldüğü üzere bu tabloda dolar dışmdaki paralarda Türk Lıirası- nm paritelerinde birkaç kuruşluk değişiklikler bulıonmaktadır. Dolarm Ahş Kurunda Fark: 1) Dolarda yapılan bir başka değişiklik ise eskiden 15 lira olan esas kura karşılık alış fiyatı 14.85, satış fiyatı iken, yeni paritede esas kur ile alış kuru 14 Ura olarak saptanmış, buna karşılık satış kuru olarak öngörülmüştür. Bundan dolar bozduran yabancılar, turistler 15 kr. kârh çıkacaklardır. 2) Pamuk, tütün, fmdık, kuru üzüm, kuru incir, zeytinyağı, küspe ve melas ihracatmda sağlanacak dövizlerin alış fiyaü dolar 13 lira üzerinden aynen devam etmektedir. 3) İşçilere uygulanmakta olan üç yılhk faizin peşin yüzde oranmda ödenmesi karan devam etmektedir. 4) Türk turistlerine uygulanmakta olan yüzde 50 oranındaki dış harcamalar vergisi de aynen devam etmektedir. 5) Gümrük ve Tekel Bakanlığı da yü sonıma kadar uygulanacak kurlan öngören bir tebliği yayınlamıştır. Gümrük ve Tekel Bakanlığmm açıkiamasma göre söz konusu kurlar şöyledir: B ir Amerikan dolan 14,30 Türk lirası, bir doyçemark 4.43 Türk lirası, bir Fransız frangı 2.79 Türk lirası, bir Hollanda florini 4.40 Türk lirası, bir İsviçre frangı 3.72 Türk ürası, bir sterlin Türk lirası, bir Belçika frangı 0.31 Türk lirası, 100 üret 2.45 Türk Urası, bir Dankaarka kronu 2.04 Türk lirası ve bir Norveç kronu 2.15 Türk Urası. Teorik K arar: Washington da en zengin 10 ülkenin yetklluerinin yaptığı ^'Onlar toplanüsmda dolarm yüzde 7.89 oranmda devalüe edilmesi kararlaştırılmıştır. Bu karara göre iki para arasmdaki değer değişmesi yüzde 12,5 oranmda olmaktadır. Merkez Bankası bu oram gözönünde bulundurarak, önce şu kararı almıştı: 1. Türk lirasımn değeri değişmeyecektir. 2. Türk ürasınm dolar karşısmdaki paritesi değişecektir. 3. Dolar karşısmdaki parite, dolardaki değer düşmesi kadar, yani yüzde 7.89 oranmda olacaktır. Buna göre liramn dolar karşısındaki paritesi 13,85 Ura olacaktır.

9 DOLARIN DEVALÜASYONU VE TÜRK EKONOMİSİ 1 6 i. Alman markı karşısında herhangi bir parite değişikliğine gidilmeyecektir. Çünkü, Alman markındaki değer değişmeleri yakmdan izlenmiş ve Türk lirası bu para karşısmda iki kez değeri düşürülmüş ve gerçek paritesine oturtulmuştur. T.C. Merkez Bankasmda bu şekilde alman kararlar, resmen açıklanmamış, uygulamada ortaya çıkacak gelişmeler beklenmiş ve sonuçta dolar 14 hra olarak saptanmış, markta ise 3 kuruş 75 santimlik bir değer değişmesine gidilmiştir. 14 liralık bir parite, liranın dolar karşısmda yüzde 1.14 oranında bir değer düşmesi, mark karşısında da yüzde 0.8 oranmda değer kaybma uğraması sonucunu yaratmıştır. Böylece bu iki paraya göre liradaki değer düşmesi toplam yüzde 2 oranım bulmaktadır. Ancak On la r" toplanüsmdaki yüzde 12,5 orânmdaki teorik değer değişiküğinin, uygulamada jiizde 10 oranmda kaldığı görülmüştür. İki ulusal para arasmdaki fark, yüzde 10 oranmda kalınca, Merkez Bankası* nm saptadığı yeni paritelere göre Türk lirasmdaki değer düşmesi de kendiliğinden ortadan kalkmakta ve lira değerini yine korumuş olmaktadır. Yukarıdaki açıklamalar muvacehesinde dolarm devalüasyonundan mütevellit Türk ekonomisi yönünden doğabilecek muhtemel neticeleri aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür: 1. Türkiye nin Washington da alman son kararlardan önceki değeri üe 640 milyon dolar karşılığı altm ve döviz rezervi bulunmaktadır (ki bu rezerv içerisinde Amerikan dolarmm miktanmn pek yüksek olmadığı söylenmektedir). B u miktar îlirk iy e Cumhuriyeti tarihinin en j ^ s e k r a kamıdır. Bu durum Türk lirasmm değerinin korunmasmda çok önemli bir etken olmaktadır. 2. Dış borçlanmızm faiz dışmdaki ana paralan itibariyle ağırlığım U S A dolan teşkil etmektedir. Dolarm değeri düştüğüne göre dış borçlanmızm dolarla ödenecek kısnunda %7,89 oramnda Türk lirası kargılığm da bir azalma olacak, buna karşılık öteki borçlarda ise,% sıfır Uâ %4.61 arasm da değişen Türk lirası karşıhğı bir borç artışı olacaktır. 3. Türkiye nin Amerika ya ihracatı %11.9, ithalâtı ise %14.5 oranmdadır. Bım a karşılık paralannm değeri artan ortak pazar ülkelerine ihracatımız %35.8, ithalâtımız ise %39.5 oramndadır. B u rakam lardan anlaşıldığına göre, Türkiye'nin dış ticaretindeki döviz girdisi ve çıktısı açısından dolarm önemi daha az olmaktadır. Fakat paralannm değeri artan ülkelerden yaptığımız ithalâtm eskisinden daha pahah olacağı da tabiîdir. 4. Bugün Türkiye nin ihracatmda halen iki kur sistemi uygulanmaktadır. D olarm devalüasyonundan evvel genellikle dolar 15, T L. üzerinden işlem gördü ğü halde bazı tarımsal ürünlerin ihracatm da dolara 17 DR. FAİK KIRBAŞLI 13, TL. kur tanmmışü, aradaki 2, TL. fark da bütçeye gelir olarak ahmyor idi. B u defa dolann karşısında Türk lirasmm değeri 14 lira olarak tesbit edilince bütçedeki 1,5 milyar civannda tahmin edilen kur fa r kı geliri yan yanya düşecek demektir yılı bütçesinde, ithalâttan ahnan vergi, akaryakıtla ügui vergi gelirleri bir hayli kabarıktır. Türk lirasmm dolar karşısmdaki paritesi 15 üradan 14 liraya indiği, başka bir deyimle Türk lirasmm değeri artırıldığı için artış oranı kadar bütçe bu gelirlerden mahrum kalacak demektir. H er ne kadar bu vergi kaybı ilk bakışta çok önemli gözükmekte ise de, bunun bir kısmı fiyatı inecek bazı maddelerden dolayı harcamalarda yapılacak gider tasarrufımdan sağlanacaktır. Buna rağmen bu yönden bütçedeki vergi geliri kaybmm milyon T L. civarında olabileceği tahmin edilmektedir. 6. Türkiye nin ihracattan sonra en önemli döviz geliri kaynağı yurt dışmdaki işçuerdlr. Bu döviz dolar olarak değil, değeri yükselen ulusal paralar halindedir. Yddan yıla, özellikle Türk lirasmm 1970 yümda devalüe edilmesinden sonra yani Alm an markı ve bazı Avrupa paralarma karşı hramn değerinin düşürülmesi bu gelirlerin daha da artmasma yol açmıştır. Bu nedenle Türk lirasmm değeri üzerinde en önemli sözü söyli- yecek etken işçi dövizleridir. B u döviz akımında da menfî yönden herhangi bir problem şimdilik bahis konusu değildir. 7. Gerek yurt içindeki önemü fiyat artışları, gerek uluslararası pi- yasalarmdaki fiyat yükselmeleri de bu son kararlarda önemli değişikliklere yol açacaktır. Dolarm değerinin düşmesi bu ülkeden yapılacak ithalâtı ucuzlatacak, öteki ülkelerden olanı da yükseltecektir. İhracatımız ise bunun tersi yönünde bir gelişme gösterecektir. B u durum dış ticareti etkilerken, iç piyasadaki fiyat artışlarını da etkisi altma alacaktır. Sonuç: Amerikan dolarının değerinin düşürülmesi ve buna muvazi olarak Türkiye nin de 1 dolarm karşılığım 15 T L. dan 14 T L. na yükseltmesinin Türk ekonomisini muhtehf yönlerden etkilediği yukarıdaki izahatımızdan açıkça çıkarılmaktadır. Şu hususu da belirtmek ieabeder k i; Bugün genellikle Türkiye de fiyatlar devamlı b ir a rü ş temposu gösterdikleri için, Türk parasm m 1970 devalüasyonu üe dış pazariarda kazandığı rekabet gücü ve dış ödemeler dengesini sağlam a yeteneği zayıflamaktadır. Meseleye bu açıdan bajcılmca, Türk lirasmm, değeri düşürülen dolara oranla yeniden değerlendirilerek 1 dolar = 15 TL. yerine 14 T L. üzerinden paritesinin tesbit edilmesi ihracatımızda olumsuz etkiler yaratabileceği endişesini uyandırmaktadır.

10 19 MEHMET KAPLAN MİLLİYETÇİLİK VE ÇAĞDAŞ MEDENİYET M E H M E T K A P L A N Türk müliyetsuiğiııiıı iki cephesi vardır: B ir cephesi ile o, engin mâziye bakar. Orada, asırlar boyunca cedlerin muhtelif ülkelerde kurduğu devletleri, medeniyetleri ve san at eserlerini görür, iftihar eder. Gerçekten de Türk mületinin tarihte oynadığı rol ve vücuda getirdiği eserler çok büyüktür. Tâ en eski çağlardan bugüne kadar Türk milletinin yaptığı, yarattığı, düşündüğü ve duyduğu her şey bi2i ilgilendirir. Zira onlar bir millet olarak bizim kabuiyetlerimizi tabiî eksiklik ve aldamglarmuzı da bir ayna gibi aksettirir. Millî şuur, bütün çağlan içine alan zengin b ir kültürle edinilir: T a rih kitapları, arşiv vesikaları, müzeler, edebî eserler, resim, musiki, mimari, maddî ve manevî her şey.. Bımlarm her birinde müiî hayatm bir parçası vardır. Millî şuur ile millî kültür, hemen hemen aym şeydir. Millî kültür içinde yaşamadan, b ir millî şuur edinilebueceğine kani değilim. Milliyetçiliği, mutlak surette b ir millî kültür terbiyesi şekline sokmazsak, muhtevası olmayan, boş k a fa ve kalblerden başka bir şey elde edemeyiz. Sevgi bizi bilgiye, hakiki bilgiye götürmelidir. MiIliyetçUer, m illî tarih, medeniyet ve san'at eserlerini sevmeyi ve sevdirmeyi hayatlarının başlıca gayesi haline getirmelidirler. Bu, zevkli, yükseltici ve birleştirici b ir iştir. Fakat şunu da hiçbir zaman unutmamak lâzmıdır: Milliyetçilik aynı zamanda ve bilhassa bugün yaşamakta olan milleti, ebedî olarak yaşatma iradesidir. MiUiyetçiIik bu cephesiyle hâl-i hâzıra ve geleceğe bakar. Z iy a Gökalp bu zarureti şu satırlarla ortaya koym aktadır: Gerek askerlikte, gerek siyasette iki cemiyetin birbiriyle savaş edebilmeleri için iki tarafın aynı suâhlarla mücehhez olmaları lâzımdır. A v rupalilar sanayideki çok Uerlemeleri sayesinde tank gibi, zırhlı otomobu gibi, uçak, dretnot, denizaltı gibi, müdhiş harb âletleri yapabildikleri halde, biz bunlara karşılık âdi top ve tüfek kullanmak mecburiyetindeyiz. Bu durumda, İslâm âlemi Avrupa'ya karşı sonuna kadar nasıl dayanabilecek? Gerek dinimizin, gerek vatanımızm istikbâlini nasıl savunabüeceğiz? B u dinî ve vatanî tehlikeler karşısında yalmz b ir kurtuluş çaresi vardır ki, o da ilimlerde, sanayide, askerlik ve hukuk teşkilâtında AvrupalIlar kadar ilerlemektir, yani medeniyette onlara eşit olmaktır. Bunun için de tek bir çare vardır: Avrupa medemyetine tam bir surette girmek.*'^ Ziya Gök alp* m bu satırları bütün Türk milliyetçileri için bir rehber olmalıdır. Milliyetçilik, bu cephesiyle, muletini çağdaş medeniyet seviyesine jdikseltme iradesidir. MilliyetçUeri, gerici olarak gösterenler, onlara tamamen iftira etmişlerdir. Milliyetçilik, milleti hür ve müstakil olarak yaşatmak demek olduğuna göre, nasıl çağdaş ilim, teknik, modem hukuk ve iktisattan uzak kalabilir? Milliyetçiliğin bu cephesini görmeyenler varsa, onlar gerçekten geri kafalı kimselerdir. Millî tarih şuuru Ue üstün bir millî gelecek idealini birleştirmeyen- 1er, hakikî milliyetçi sajnlamazlar. MiUet, mazi, hâl-i hazır ve istikbali içine alan bir sosyal varlık olduğuna göre, milliyetçi, düşüncesini bu üç zaman kategorisine göre terbiye etmek mecburiyetindedir. Bu bakımdan bü}nik milliyetçi şâir, romancı ve edebiyat tarihçisi Ahmet Hamdi Tan- pmar m Zaman karşısmda almış olduğu şu tavır, müliyetçiliğe en uygun, tavırdır: Ne içindeyim ZamanHn N e de hüshütün dt$%nda Bölünmez büyük bir âmn Parçalanmaz akışında... Tarih durmadan akar. H er çağ kendisine göre yeni yaşayış şekilleri yaratır. Hiç bir devir geri dönmez. Ancak kültür vasıtasiyle geçmiş za- mam kavrayabiliriz. Bu bize millî şuuru besleyen süreklilik duygusu verir. H er gün yenidir. Yaşamak isteyen bir fert ve millet, akıl, irade ve muhayyilesini, içinde bulunduğu an ve duruma göre kullanır. Bugün milletleri ileri götüren, refaha kavuşturan, koruyan nelerse, biz de on lan öğrenmek ve yapm ak mecburiyetindeyiz. İlim, teknik, modem istihsal metodları, ekonomik ve sosyal teşekküuer, bizim için hayatî (m illî) konular haline gelmiştir. A k lı başında hiç b ir muliyetçi onla ra kayıtsız kalamaz. Z ira bu, milleti ölüme terketmek olur. (1) T ü rkçü lü ğ ü n SscwZari, Bin Tem el Eser Seriai, s

11 2 1 CAHİD OKURER Eğitim ve Öğretimde İkinci Kademe UMUMÎ-TEMEL EĞİTİM İkin ci eğitim ve öğretim kademesiyle görü^ ve du^ün* celcrle bunlara dayanan tatbikatın d o ^ u ve t;ım gerçekleş* tir ilebilmesi, horşeyden önce, Bakanlık M erkez Tcijkilâtuıda hem kafa, hem Icalb, bem de İrade bakımından yeter kapahi* tede bir kadronun yer almasm a bağbdır. Bakanlık Merkez Teşkilâtında böyle bir kadronun y e r olması, Türk M illi Eği> timine bügi, yetki, ih tu a» ve irade salılbi İnsaniorm hâkim olması, yöa verebilm esi dem ektir. Eğitim ve öğretimin ikinci kademesi temel eğitimin de ikinci merhalesidir. Umumî - temel eğitim asıl bu kademede verilir. Okul öncesi çocukluk çağına ait eğitim kademesi daha ziyade ve bilhassa karakter eğitimi bakımından bu ikin ci kademeye hazıruk diye kabul edilebilir. devresi Millî Eğitim Bakanlığmda e- ğitim ve öğretimin ikinci kademesini sekiz yıla çıkarmak görüş ve temayülü bir hayli kuvvetlenmiştir. Fakat böyle sekiz yıllık bir kademenin eğitim ve öğretim muhtevası, esasları ve ne şekilde vücut bulacağı henüz kesinleşmemiştir. Umumiyetle veya olmak üzere iki şık üzerinde durulmakla beraber, 7, hattâ şimdiki gibi 5 Cahid OEURER yıllık bir bütün üzerinde duranlar da vardır. Bunlardan en doğrusu ikinci eğitim ve öğretim kademesini sekiz yıla çıkarmaktır. Ancak, bu husus önemli olmakla beraber, onım kendi içindeki bölünmelerin de önemi vardır. Türkiye nin İçtim aî bünyesine, ihtiyaç ve şartlarına, eğitim imkânlarına hangi şeklin en uygun olduğunu iyice düşünüp incelemeden, herhangi bir memleketteki şekli kabul etmek isabetsiz ve hatah olabilir. Bugün beş yıllık bir umumî temel eğitim veya eski adı ile bir ilkokul öğrenimi gelişmiş memle- ketierde dahi yeterli görülmemektedir. Batı medeniyeti içinde umumî - temel eğitim kademesi beş yıl olan hiçbir memleket kalmamıştır. Öyle ki, bu gibi memlekeüerde o* kulun kazandırmak istediği değerleri ve günlük hayat icaplannı ve aiışkanlıklanm kazandırmak hususunda aileden başhyarak bütünüyle içtim â ortam yardımcıdır. Türkiye de ise, durum umumiyetle tersinedir. Bilhassa bazı bölgelerde okulun kazandırmak istediği değerlere aile ve bütünüyle içtimai ortam farkm da obnadan karşı çıkar, onlan kemirir. Bu itibarla, çağdaş medeniyet seviyesine erişmek isteyen, bu medeniyetin temel değerlerini ve bu değerlerin gerektirdiği günlük hayat içindeki davramş ve hareket icaplannı, her türlü alışkanlıkları memleket ölçüsünde kazanamamış, siyasî, içtimd, kültürel müessese- lerini kuramamış veya kökleştirememiş bulunan Türkiye'de beş yıllık bir umumî - temel eğitim yeterli olamaz. Kaldı ki, çağdaş medeniyet ölçülerine göre gelişen birtakım memleketier bugün sekiz yıllık bir umumî - temel eğitimi dahi yeterli bulmamağa başlamışlardır. Zira, bugünkü insanm seviyesinin, hızla ilerleyen çağdaş medeniyete ve değişen zamana uygun olması, inti- bakmı sağhyabilmesi isteniyor. Bugünün vatandaşmm, değil yüz yıl, elli yıl önceki vatandaşa nazaran da daha üstün olması gerekli görülüyor. Burada, üstün olmak sözünden maksat, insanm daha çok şey bilmesinden ziyade, ferdî ve İçtimaî bir varlık olarak gelişmesi ile medeniyet ve zamanm ilerlemesini anlama ve ona uyabilme kudretini kazanmaısıdır. Böylece, umumî - temel eğitimin şümulü, bir meslek veya iş sahibi olmayı da içine alarak gittikçe genişletüiyor. Öyle isteniyor ki, her insan mensup olduğu cemiyet içinde ve bugünkü dünyamızda gerçek bir insan hayatı yaşıyabumek için gerekli her türlü imkân ve vasıtaları, asgari yeter ölçüde, kazanmağa muktedir hale gelebilsin, işte, benim de benimsediğim bu görüş, paylaşanlan gittikçe artan bir görüştür. Evet, bu görüş Türkiye nin henüz ilk merhalede yönelip gerçekleştireceği bir görüş değildir. Biz bu hedefe, sekiz yıllık bir umumî - temel eğitimi gerçekleştirdikten sonra yönelebiliriz. Benim, bu son görüş ve düşünceleri hatırlatmaktan maksadım, yine Türkiye de umumî - temel eğitimi sekiz yıla çıkarmanın zaruretim iyice belirtmektir. Şu halde, buna göre düşünmeğe devam edelim. Bugün, şüphesiz, çocııklarm istidat ve kabiliyetierini tesbit etmek psikoloji, pedagoji ve eğitim çalışmalar m m hayli geliştiği memlekeüerde, yıl öncesine nazaran çok daha mümkün hale gelmiştir. Fakat, aynı gelişmelerin meydana gelmediği memleketler aynı imk ânlara sahip değildi r 1er. ö te yandan, çocuklann kabiliyetlerinin doğru anlaşüması ve tesbi- tinde rol oynayan çahşmalarm ilerlemesine karşıhk, çocuğu asıl kabiliyet ve istidadımn dışmdaki yönlere çekebilecek tesirler de, yi

12 UMUMl - TEMEL EĞİTİM CAHİD 0KUR6R ne yıl öncesine nazaran çok içinde bazı bölümlere ayrılsa büe, başka çeşit üç yıllık öğrenim dev rine devam edebilmeleri için burs fazla artmıştır. Bütün insanlarla eğitim ve öğretim bakımmdan tam resi meydana getirilebilecektir. veya yatılılık sistemi, bölge yatılı beraber çocuklar da, teknik ilerle b ir bütün halinde ele alınması ge Bu, ikinci çeşit bâzı alan okullan gibi imkânlar da arttınla- melerin m eydana getirdiği (R a d rektiğini de ortaya koymuş bulu^ larda iş ve meslek hayatına hazır- bilir. Ayrıca, bizzat halk tarafın yo, televizyon, sinema, diğer çeşit nuyor, işte, bu esasa bağlı kalmak hyan üç yıllık öğrenime bulun dan köy çocuklannı okutma der haber alm a vasıtaları, seyahat ve üzere, ikinci eğitim ve öğretim dukları yerlerde henüz sekiz ydlık nekleri ve federasyonlannın ku turizm g ib i) imkân ve kol ay h ki ar kademesini hakikaten şeklin um um î-tem el öğrenim imkânlan rulması için önderlik yapılır, teş la gerek kendi yakın çevrelerin de vücutlaştırmak Türkiye nin hem sağlanmamış çocuklar almır. F a vik ediür. Böylece, bir köyün beş den, gerekse dünyanın her köşe eğitim durumu ve imkânları, hem kat, onlarla beraber, çevrelerinde yıllık okuldan sonraki eğitim için sinden gelebilen tesirlerin kaynaş de umumî içtim â şartlan bakı sekiz yıllık umumî - temel öğrenim çocuklanna sağlıyacağı imkânlar tığı b ir ortam da yetişmektedirler. mından daha uygımdur. Bu, tatbi kurum lan kurulsa bile, daha üst aynı ilçenin diğer köyleri Ue işbir Esasen, dış tesirler böylesine artmış olmasa bile jnne onbir-oniki yaşlarmdaki çocuklarm istidat ve kabiliyetleri çok defa doğru anlaşılacak ve tesbit edilecek şekilde belirli hale gelmiyor. B u itibarla çocukları mesleğe yöneltme ve hazırlamanın ondört yaşından sonra başlam ası dünya eğitimcilerince de tercih edilmektedir. N ite kim çağdaş medeniyet içinde gelişmiş memleketlerdeki tatbikat da lunumiyetle bu görüşe uygundur. Gelişmiş memleketlerdeki durum böyle olunca, istidat ve kabiliyetlerin anlaşılması ve tesbitinde aynı İlmî ve teknik imkânlara ulaşm amış Türkiye gibi memleketler için aynı görüşü kabul etmek bilhassa ve eskilerin deyimiyle evleviyetle gerekir. Bunun için Türkiye^de de, arkasm dan istidat ve kabiliyete göre öğrenime yöneltme ve hazırlam a kademesinin başladığı, umumî - temel eğitim kademesi dediğimiz ikinci k a demenin sekiz yû olması şarttır. katta da birtakım kolaylıklar sağlıyabilecektir. Şöyle ki: Bugün, beş yühk ükokul T ü r kiye nin her tarafmda, yakm bir zam anda tamamlanabilecek durumdadır. D iğer taraftan, beş yıllık ilkokuldan sonraki üç yıllık öğrenim, gerçi köylerde pek yer almış değildir; ama, gerek liselerin birinci bölümü, gerekse müstakil ortaokul halinde il ve üçelerden sonra büyük köylerde de yajolm ağa başlamıştır. îşte bu durum, sekiz yıllık ikinci kademenin bugünkü ilk ve ortaokulun birleşimi demek olacak şeklinde iki bölümden meydana gelmiş b ir bütün halinde vücut bulmasını kabul ettirmektir. Çünkü, ortaokul umumiyetle köylerde açılmamış bulunmakla beraber il ve ilçelerden başka bazı büyük köylerde de açıldığı için, sekiz yıllık bütünün Türkiye de derhal önemü ölçüde gerçekleştirilmesi imkânı var demektir. D iğer taraftan, bütün köyler için beş yıllık ilkokul üzerine üç yilhk kademelerde öğrenime devam için kendi imkânları, şartlan veya kabuiyetleri elverişli olmayan çocukla r da bu ikinci çeşit üç yıllık öğrenimle bâzı alanlardaki iş ve meslek hayatm a hazırlanabilirler. İlerde, hazırlanacak pro g- rama göre yürütülecek çalışmalar sonunda sekiz yıllık öğrenim ü- nitesi Türkiye çapmda tamamlamnca o ikinci çeşit üç yıllık okullar, üst kademelerdeki öğrenime devam için kendi şartlan, kabiliyetleri elverişli olmayan çocuklar için gereken ölçüde devam ettirilir. Ancak, ikinci çeşit üç yıllık öğrenimi tamamhyanlardan kabiliyet ve b aşan gösterenler, isterlerse gerekli şartlan yerine getirmek üzere hazırlandıklan iş veya meslek kolunda b ir üst derece öğrenime geçebiurler. Tabiî, çok az da olsa, ilkokulu bitiren bir kısım köy çocukları bugün de b ir üst öğrenim kademesinde bâzı okullara girm ek imkânına sahiptirler. D iğer taraftan, bilhassa kabiliyetli köy çocuklan- liği yapılmak suretiyle sağlanabilir. Memleketimizde bugünkü şartlar değişip imkânlar artıncaya kadar ük ve ortaokullar a y n ayn binalarda, yahut ortaokullar liselerle aynı binalar içinde kalabilirler. Fakat, hangi şekilde olursa olsun, esas mesele, sekiz yülık u- m u m î-tem el öğrenimin iki devreli tam bir bütün halinde ele a- lınması, eğitim ve öğretim program lanm n, her türlü konu ve meselelerinin bu bütünlük içinde ele alınması, bu esasa dayanmasıdır. Böylece, sekiz yılhk umumi - temel eğitimin gerçekleştirilmesine ait çabşmalar, hazırlanacak bir program a göre yürütülecek demektir, Sekiz yıllık öğrenimin mevcut ilk ve ortaokullann ajmı binalarda birleştirilmesi de köy ve şehirlerdeki mahallî imkân ve şa rtlara göre hazırlanacak olan bir tedricî tatbikat esaslarm a ve program ına bağlam r. Burada, kısaca, b ir daha tekra r etmek isterim: Türkiye nin îkinci kademenin sekiz yıl ol- ikinci bölümün tamamlanmasına mn umumî - temel öğrenimin ikin maddî ve mânevî içtimai b ir bü masmı gerektiren görü ş ve düşün kadar, bilhassa bazı alanlarda, iş ci bölümünden başhyarak daha üst tün olarak düediğimiz seviyeye celer, aynı zam anda, onun kendi ve meslek hayatm a hazırlıyan b ir öğrenim kademelerinde öğrenimle ulaşm ası için her alanda, her ka-

13 UMUMÎ - TEMEL EĞİTİM CAHİD OKURER demeden gerekli insan gücünün yetişmesi, bütün çocuklann kabili^ yet ve çalışmaları nisbetinde üst öğrenim imkânlanna sahip olmaları ile gerçekleşebilir. Bu itibarla, sekiz yıllık um ıunî-tem el öğrenimin şehirde, kasabada ve köylerde, yani bütün Türkiye de aslî mahiyetleri, kazandıracağı esas değerler ve temel imkânlar birbirinden farklı olmıyacaktır. Diğer taraftan, zaman zaman, millî eğitim politikasınm üzerinde dururken eğitim esasları ve öğretim kurumlarmuzm ve bu arada bilhassa köylerdeki okulların ka- zandırmalan gereken aslî değerleri ve formasyonu kazandarama- dıkîarı, böylece esas fonksiyonlan- nı yerine getiremediklerini belirtmiş bulunuyorum. Bu bakımdan, sekiz yıllık umumî - temel eğitimin tedricî tatbik esasları hazırlanırken, yeni açılacaklar yanmda mev- cutlann da aslî fonksiyonlarını yerine getirebilmeleri için gerekli şart ve imkânlara sahip kılınması da aynca ele alınmah, bunlar da gerekli esaslara dayanarak hazırlanacak bir program a hdır. Türkiye'de sekiz yıllık bağlanma- umu- nı2 - temel öğrenimin birinci devresi her çocuk için mecburîdir. Fakat, Türkiye de beş yıllık öğrenim her yerde tamamlanmca, mecburî öğrenim müddeti yıldan yıla fazlalaşacak imkânlara paralel o- larak tedricen arttırılır. Yalnız, mecburî öğrenim müddetinin bu arttırüışı da sıra Ue altı, yedi, sekiz olmak üzere tedricî olacaktır. Ancak, mecburî öğrenimin her bir yü artünlması, bu imkân bütün Türkiye de sağlandıkça tatbik edi- hr. Sekiz yılhk umumî-temel e- ğiümin Türkiye de gerçekleşmesi bakımından da bölge yaülı okul- larmın, yine önceden hazırlanacak bir programa göre, çoğaltümasıua ve geliştirilmesine önem verilmelidir. A y n okul açmağa müsait olmayan küçük ve dağınık köyler veya yerler için de bölge okıılu u- sulü tatbik edüerek, bölge okulla- rma benzer okullar açümahdır. Bu çeşit okuuann, esas itibariyle, ö- nemli bir mahzur olmadığı takdirde üçe merkezlerinde veya müsait bucaklarda açıhnası eğitimden beklenen neticeleri alma bakımından da daha doğru olur. Uygun bir ilçe veya bucak merkezi yoksa birtakun dağınık köylerin merke- zdndeki bir köyde veya herhangi bir yerde de bölge yatılı okulu açı- labuir. Umumî - temel eğitimin gerçekleşmesine ait yapüacak programlarda doğu bölgesi veya daha doğru bir ifade Ue Türkiye nin kendi içinde diğer bölgelere nazaran geri kalmış sayılan bölgelerine öncelik tamnmahdır. Bunu, aynca işaret edilmesi gereken bir önemde görüyorum. ikinci eğitim ve öğretim k a demesinde aynca önem verilmesi gereken bir konu da arızalı çocuk- larm eğitimidir. B u çeşit çocuklar için normal okuuarm bazüarmda ayn sınıflar açmaktan ziyade, e- sas itibariyle ve imkânlara göre Özel okullar açılması daha uygım olacaktır. Vücutça ânzab veya geri zekâh çocuklarm eğitim ve öğretimi konusunda bilhassa ge rekü öğretmen ve eğitimcilerin yetiştirilmesine aynca meudir. önem veril- Bugün, mevcut bulunan korunmaya muhtaç kimsesiz çocuk yurtlan da diğer eğitim ve öğretim kurumlanmn sahip bulımduk- îan şart ve imkânlara sahip kılm- mahdır. Bilhassa, bu yurdlarda yetişen çocuklardan yalnız üstün kabiliyet gösterenlerin değil, her birinin kendi kabiliyeti nisbetinde üst kademelerde öğrenim yapma imkânlarmm sağlanması herhangi bir yatılı okul gibi, tabiî bir esas olmalıdır, öte yandan, korunmaya muhtaç kimsesiz çocuk yurdları, imkân nisbetinde bir hızla, bütün kimsesiz çocukları alabilecek bir kapasiteye yükseltilmelidir. Yurd- lann bu yeter sayı ve kapasiteye yükseltilmeleri de önceden hazırlanacak bir program a bağlanmalıdır. Bir de, bu kimsesiz çocuklarm ilerde insana karşı nefretle dolu, millî değerleri tanımayan, düzen düşmanı birer anaı^ist olmalarım önliyecek bir sevgi ile ihata edil* melerine ve bunun gerektirdiği her türlü imkân ve şartlarm sağ- lanmasma büyük bir önem vermek, itina göstermek gerekir. Orduda, Türkçe okuma yazma bilmeyen erler için yapılan e ^ tim ve öğretimin iyi neticeler verdiği görülmektedir. Bu itibarla, askere gelen gençler arasmda Türkçe okuma yazma bilmeyen kalmaymcaya kadar ordudaki bu eğitimin daha da gelişerek en verimli hale gelmesi için Millî Savımma Bakanhğı ile Millî Eğitim B a kanlığı arasındaki işbirliğini her bakımdan tam hale getirecek bütün şart ve imkânlann gerçekleştirilmesi gerekir. Bu hususta ar- tacak imkânlarla, bilhassa okuma yazma öğretme hedefini aşarak sekiz yıllık umumî - temel eğitimin ilk beş yıllık merhalesini kazanmağa hazırlıyacak bir tatbikat programı gaye haline getirilebilir. ikinci kademeyi ifade eden sekiz yılhk um um î-tem el eğitimin, belki en önemli konusu bu kademede çalışacak öğretmenlerin yetiştirilmesi konusudur. Fakat, bunu aynca ve başlı başına bir konu olan öğretmen konusu içinde ele almak icabeder. Benim burada işaret etmek istediğim son nokta şudur: ikinci eğitim ve öğretim kademesiyle ilgili göıüş ve düşüncelerle bımlara dayanan tatbikatın doğru ve tam gerçekleştirilebilmesi, herşeyden önce. B a kanlık Merkez Teşkilâtında hem kafa, hem kalb, hem de irade b a kımından yeter kapasitede bir kadronun yer almasma bağlıdır. Bakanhk Merkez Teşkilâtmda böyle bir kadronun yer alması, Türk Millî Eğitimine bilgi, yetki, ihtisas ve irade sahibi insanlarm hâkim olması, yön verebilmesi demektir.

14 ürkiyede Ziraî üretiınin Meseleler prof. Dr. Şevket Raşit K A T İP O G L Ü Türkiye de zirai üretim dâvasının isabetle ve eksiksiz gerçekleştirilebilmesi, önce bu dâvanın meselelerinin büinmesme, bu meselelerin dayandığı gerçeklerin iyice seçilmesine ve meselelerin bir bir ele alınarak çö- zümlenmesine bağlıdır. Metûleketimizde ziraî üretim dâvasuun türlü meseleleri bulunduğu bilinmektedir. Biz bu meselelerin bazılanıun, hadiselerin zoru ile zaman zaman ele aiındıklarmı da hatırlıyoruz. Fakat, ziraî üretim dâvasına ait meselelerin böyle tesadüfen ele ahn- ması ve sonra oluruna bırakılması Ue, ziraî üretim dâvasmm gerçekleşti- rumesi mümkün değildir. Çünkü, bu meselelerin birbirleri ile sıkı münasebetleri vardır. Bunlardan birinin çözümü diğerlerinin de çözümlenmesini şart koşar. Bu itibarla oniarm hepsinin birden ele alınmalan, birbirleri ile münasebetleri gözetilerek çözümlenmeleri gerektir. Ziraî üretimin meselelerinin kolayca ve akşamdan sabaha çözümleni- verecekleri de sanı ima m alıdır. Bunların çoğunun İlmî ve teknik çalışmaları gerektirdiği, sürekü bir emek ve gayret istedikleri ımutuhnamalıdır. B u meseleler göstermelik başarılarla da ortadan kaldırılacak cinsten değildir. Kısacası, bizim ziraî üretim dâvamızın meselelerine ait konular, ancak İlmî ve teknik usullerle işlenerek çözümlenebilecek konulardır. B u nun için de bazı müesseselerin kurulması, ay n bir teşkilâtın meydana getirilmesi ve bunların duraksız geüştirilmeleri zarureti vardır. B u konuda memleketimizde bazı müesseselerin bulunduğunu biliyoruz. Bımların konularım işlemekte olduklarım da duyuyoruz. Yalm z biz bunları yetersiz buluyoruz. Çünkü biz, ziraî üretim dâvasmm memleketi- miz için türlü bakımlardan, olağanüstü bir önemi bulunduğuna inanıyoruz. Dâvanm bu önemi ile benimsenmesini ve böyle bir inanışla ele alın- masmı istiyoruz. Daha önce de işaret edildiği üzere, memleketimizde ziraî üretim dâ- vasınm meseleleri çoktan yeryüzüne çıkmıştır. N e çare ki, bu meseleler şimdiye kadar bir türlü kesin olarak çözümîenememişler, hep palyatif tedbirlerle geçiştirilmişlerdir. Çünkü, ziraî üretim dâvası, memleketin ziraat politikasmda hakettiği yeri alamamıştır. Pratik olarak da, programh ve plânlı bir zirai üretim politikası uygulanamamıştır. Türkiye ziraatinin A. 27 PROF. DR. ŞEVKET RAŞİT HATİPOĞLU geriüğinin birçok sebepleri arasında ziraî üretim dâvasma ait meselelerin şimdiye kadar çözümlenememiş olması da vardır. Türkiye de ziraî üretimin meseleleri arasmda, ziraî üretimin çeşitlendirilmesi'* meselesi başta bulunmaktadır. Burada, zirsû üretimin çeşitîendirilmesinden, kültür bitküerimizin hem nevilerinin, hem de neviler içinde çeşitlerin çoğaltılmasmı anlıyoruz, işte bu meselelerin çözümlenmesi tamamiyle İlmî ve teknik çalışmaları şart koşmaktadır. Türkiye'nin iküm ve tabiat şartlanmn yetişmelerine imkân verdiği bütün kültür bitkileri henüz ziraatımıza yerleşmemiştir. Memleketimizde daha birçok kültür bitkileri üretilebihr. Bunlarm ziraatımıza yerleştiril^ mesi ile. ziraî üretim plânı genişler. Ziraî üretimin çeşitlendirilmesi ile memleketimizin tabiat şartlannm ve tabiat varlıklarmm daha akıllıca değerlendirumesi mümkün olur. B u nunla beraber piyasalara çeşitli ürünlerin sürülmesi imkânları da genişler. Bugün biz memleket topraklannm ve ikliminin ziraatımıza bağışladığı imkânları henüz gereği gibi kaymetlendiremiyoruz. Ziraî üretimde kültür bitkileri nevileri ve çeşitleri çoğaldığı takdirde, tabiî imkânlardan fay dalanma genişleyecektir. Hiç şüphe yok, ziraî üretimin en önemli meselesi, her çeşit üretimin hızlandırılması ve artırüması meselesidir. Zirai ürünlerimizin bazıları daha bugünden ihtiyaçları karşılamamaktadır. Yiyecek maddeleri, endüstri hammaddeleri üretiminde hal böyledir. Nüfusum uz arttıkça ve endüstrimiz genişledikçe bu mesele daha ziyade katılaşacak ve çözümlenmesi daha da zorlaşacaktır. Kaldı ki ziraatımı?nn millî ekonomiye bol değerler kazandırabilmesi için dünden ziyade bugün, ziraî üretimin hızlandırılması gerektir. Bunlara rağmen şimdiye kadar, ziraî üretimin hızla arttınla- madığı bir gerçektir. Türkiye bu konuda hâlâ tabiatm verdiği Ue yetinmektedir, ilmin ve tekniğin imkânlarım bütünü üe kullanamamaktadır. Ziraî üretimin arttıniması konusunda biz bütün kültürleri ve hayvancılığı da beraber düşünüyoruz. H er iki kaynak da iyi işletildiği ve meseleleri çözümlendiği takdirde başlıca kaynaklarımız haline gelebilirler. Bunun için memleketimizde tabiî imkânlar vardır. Ziraatımız henüz tabiî üretim kapasitesine bile erişememiştir. Türkiye kararh ve iradeli bir zirai üretimin arttırılması politikası yürütmek zorundadır. Türkiye de ziraî üretimin diğer önemli bir meselesi de ürünlerimizin kalitelerinin yükseltilmesi meselesidir. Hepimiz de biliyoruz ki, ziraî ürünlerimizin çoğımun kalitesi düşüktür. B u meselenin çözümlenmesi için memleketimizde yıllardır çalışıldığı da gerçektir. Hemen söylemek isteriz ki bu çalışmalar dağımk bir haldedir, onun için kesin netice almamamak- tadır. Ziraî ürünlerimizin kalitelerinin yükseltilmesi de bir ilim ve teknik işidir. B u yöndeki çalışmalar iyi cihazlanmış müesseselere ihtiyaç göste-

15 TÜRKİYE'DE ZİRAI ÜRETİMİN MESElSLERİ 2 8 rir. Bu işler tükenmez sabır ve sürekli emek isterler. Bütün bunlar ziraî ürünlerimizin kalitelerinin yükseltilmesini çözümlemenin, gerçekten enerjik, sürekli çalışmalar istediğini belirtir. Türkiye Ortak P azar a girdikten sonra ziraî ürünlerimizin kalitelerinin yükseltilmesi mutlak bir zaruret halini almıştır. Memleketimizin O r tak Pazara gireceği yıllar öncesi belli idi. Daha o zamandan çalışmalara ballanması gerekirdi. Yazık ki meselenin gerektirdiği enerji ile çalışıja- mamıştır, Türkiye bugünkü durumu ve tutumu ile Ortak P azar da rakipleri ile boy ölçüşemez. Çünkü ürünlerimizin çoğunun kaliteleri bir hayli söz götürebilecek bir durumdadır. Ziraî ürünlerimizin maliyetlerinin düşürülmesi de ayn bir meseledir. B u mesele de zaman zaman aktüel olur ve sonra gene unutulur. Zirai ürünlerimizin fiatlan düştüğünde piyasalarda sürüm zorlukları başgösterdiğin- den hemen ürünlerimizin maliyetlerinin düşürülmesi, dünya fiyatlan seviyesine inilmesi istenir, 'ucuz üretim parolası kulaklarımızda çınlar. Ü rü n lerimiz yok pahasma elden çıkar ve ne olursa üreticiye olur. Bu mesele de çözümlenmeden unutulur, olduğu gibi, yüzüstü kalır. Sonradan ürünlerimiz tekrar satış krizine uğradığmda mesele gene alev alev olur, umumi efkârı işgal eder, fa k a t gene çözümlenemez. Türkiye de zirai ürünlerin değerlendirilmesi meselesi bütün zirai üretim dâvasınm mihvesini toşkil eder. Diğer bütün üretim meseleleri bu mihver etrafında toplanır. Bu meselenin halledilmesi, ötekilerin çözümlenmesini de kolaylaştırır. Zirai ürünlerin değerlendirilmesi tek bir mesele olmaktan ziyade, bir meseleler kompleksidir. Bu konuda ziraî ürünlerimize pazar bulunması, ürünlerimizin iyi fiatlarla pazarlara sürülmesi, am balaj meselesi, standartlaştırm a meselesini de birlikte mütalâa etmek lâzımdır. Z iraî ürünlerimizin önce işlenerek değerlendirilmesi de başlıbaşma bir meseledir. Bım lara bakarak diyebiliriz ki, ziraî ürünleriimzin değerlendirilmesi bir meseleler kompleksi olmaktan da öteye ziraatımızm büyük olarak benimsenecek, önemli b ir dâvadır. bir dâvası B u açıklamalarla, ziraî üretim dâvasmm, çeşit çeşit meseleleri olduğunu yeteri k ad ar belirtmiş bulunuyoruz. Ziraatmıızm b ir üretim ham lesi yapabilmesi işte bu meselelerin bitesiye çözümlenmesine bağlıdır. Yalnız, bu meselelerin bir aralık ele almmalan, sonra yarım yanm yüzüs' tü bırakılmaları dâvamn gerçekleştirilmesini sakatlar, meseleleri soysuz- laştınr. Onun için bu meselelerin hepsinin birden ele alm m alan, birbirleri ile münasebetleri gözetilerek, çözümlenmeleri gerektir. Bundan' sonraki yazılarımızda ziraî üretim dâvamızm meseleleri üzerinde a y n a y rı durarak onlann karakteristiklerini, dayandıklan gerçekleri ve çözüm yollarını belirteceğiz. K Ö Y G E R Ç E K LERİN İ BİLM EK M- --ret CelâJeddin T U Ğ R U L Kalkmma çabalarımızı köy e doğru mutlaka hızlandırmak zonmdayız. Bu tutum genel kalkmmamızm kaçınılmaz gereğidir. Bugüne kadar olumlu bir sonuca, sevindirici bir başan ya ulaşümamış olması, bu gereğe lâzım geldiği oranda uymayışımızdandır. Köy, bugünkü yapıda, bugünkü darhklar içerisinde kaldığı müddetçe, millet olarak da en büyük, en kuvvetli kaynağımızı, ekonomik ve sosyal alanda kullanamıyoruz demektir. B ir milletin iç unsurlanmn tamamı ekonomik alanda yeterince kullanılmadıkça, ona gerekli roller için en müsait fırsatlar verilmedikçe topyekûn kalkınmadan bahsedilemez. Millî Kurtuluş Savaşımızdan bu yana, düşünülmüş veya uygulanmış plânlar bu noktadan başlatılmış olsaydı kalkmma hamlelerimizde herhalde büyük mesafeler katedilmiş olacaktı. H esap şudur: K öy kalkmması demek, nüfusumuzun %75 ine, ekonomik ve sosyal alanda asgarî güçleri kazandırmak demektir. Halihazırda bu durum son derece zayıf bir düzeyde seyretmektedir. Meseleyi daha iyi kavramak için, ortalama bir köyde, ortalama bir köylü ailesinin veya ekonomik ünitesinin bir yıl içüıde yaptığı kazançlara ve sarflara bakmak kâfidir. Bittabi, bu kazançlar asgarînin çok dûnundadır. Yaptığım ız mü

16 KÖY GERÇEKLERİNİ BİLMEK CELÂLEDOİN TUĞRUL şahedeler genel olarak göstermiştir ki köyde ekonomik hayat sıfıra yakın bir oranda çalışmaktadır. Daha açık bir deyimler aynı zamanda köylü hem kazanmıyor hem de sarfetmlyor. Üretmiyen ve tüketmıyen bir köy ise, millî ekonomide de rol oynamıyor demektir. Bu takdirde Türk ekonomi* sinde köy dediğimiz büyük etken âtıl kalıyor, normal cereyanlar, normal ekonomik taraflar karşı karşıya gelemiyor, iç piyasa büyük bir parçasıyla sürekli kaybolup gidiyor. Ekonomik açıdan böyle olan durum sosyal açıdan da böyledir. N ü fusun en büyük tutarı, kıt kanaat bir geçim, hemen hemen hiç sarfetme* yen ihtiyarsız bir hayat ortasmda yuvarlamp gidiyor; onun kişisel değer ve güçleri miilî hiçbir gelişmeye ulaşmadan, âdeta doğmamış ve yaşamamış gibi hiçliğe akıp kayboluyor. Toplum hayatında, sosyal ve ekonomik yönüyle varlığmı hissettirmeyen köy, aktif olarak kalkmmada da kendine düşen görevi yerine getirmediği gibi, devlet yardımlanndan da daima daha çok hisseler al mak suretiyle yatırım fonjannm sürekli heder olmasma sebep oluyor. Şu halde, yapılacak İş, köy kalkmması dediğimiz büyük amacı bir an evvel sağlamak, onun sürekli bir israf konusu olmasını önlemektir. Bugün için, halline savaştığımız konular doğrudan doğruya kalkm- maya götüren komüar değildir. Bizim yaptığımız işler henüz ilk basamaktaki temel meselelerdir. Köye yol götürmek, su götürmek, elektrik götürmek bugün için haddizatmda son derece değerli ve zaruri hizmetlerdir. İlkin bunlar köye gidecektir. Am a kalkınma münhasıran bunlarm gitmesiyle birlikte kendi kendine birdenbire tutuşacak bir alev de değildir. Asıl bu hizmetlerden sonra köy kalkınması konusunda neler yapabüeceği- mizi veya neler yapılabileceğini plânlamak, düşünmek veya hiç değuse geniş çaı>ta tartışmalarım hazırlamak zorundayız. Bilfarz, yolu, suyu, elektriği tamamlanmış bir köy veya köyler yığmmda, ekonomik örgütlenmeyi, verimliliği, yüksek ve zengin yaşamak şuur ve ihtirasmı nasıl temin ve telkin edeceğiz? Köylü, nasü bir plânla daha hızh, daha çok kazançlı ve daha çok masraflı bir hayat isteyecektir? Bunun için her şeyden önce köy kavramma açıklık kazandırmak ve köyü belli şekiller içerisinde küllî bir smıflandırmaya tabi tutmak gerektir. Meselâ, dağ, ova, orman köyleri gibi... Bundan hemen sonra da bu sm ıflara tabi köylerin düzenli bir çalışma Ue ortalama verimleri için gerekli standartlan tesbit etmek, devlet olarak köye bu konularda iyi ve sağlam planlar vermek zorundayız. Bu çalışmalar o kadar gerçekçi bir özellikte olmalıdır ki, köylü, asırlardan beri tütün ekip de iyi mahsûl alamadığı toprağm a bir daha tütün ekmesin, pamuk için müsait olan toprağı pancar için kullanmasın, veya çağın bilgi ve imkânları ile verimi belli miktarda olan bir tarım kolunu, verimsiz ve ilkel usullerle en pahalı ve yararsız bir şekilde kurcalayıp durmasm. Köylünün bütün davranış ve meşgalesi rantabl olsun, ucuza ve hele zaranna çahşmasm. Okulu, içmesuyu, motorlu vasıta gidebilecek yolu olan ve kasabaya 20 km. mesafede bulunan arazisi orta engebeli, susuz ve sun'î gübresiz ziraat yapılan bir köyde, çahşabuir dört kişiuk bir köylü ailesinin bir yıl içmde kazandıklarım paraya çevirerek hesapladığımızda bu meblâğın, bütün unsurları kalem kalem değerlendirmek suretiyle, 3000 T L. yi geçmediği görülmüştür. Bu dört çalışabilir İnsanm en ağır çalışma şartları altmda bir yıl içinde müştereken kazandıklan paradır. Gene aym aile iki küçük çocuk ve bir çalışmayan yaşu anne ile birlikte yedi kişilik kalabahk bir aile demektir. Bu ailenin bir yü içinde yaşamak için bu kıjonetten başka herhangi bir imkâna sahip olmadıklannı bilhesap görüp anladık. Verdiğimiz misal zannediyoruz ki, Anadolu köylü ortalamasının doğruya çok yakm bir öm e^dir. Tereddütsüz diyebiliriz ki, köy ve köylü sorununu gerçekçi bir açıdan incelemeye başladığımız takdirde üzerinde gönül ve kafa yoracağmıız konu budur. Hesap ve plân buna göre yapılacaktır. Senelik tüketim tutan, 70 TL.'yi geçmeyen bir köy insanı rahatça iddia edebiliriz ki bu çağm inşam değildir. Bu insanı hangi aşkla ve hangi irade ile seversek sevelim, bu insan zavallı, perişan ve anlaşılmıyacak ızdıraplar içinde yüzen bir yaratıktır, îşte bunun için, köy kalkınması dediğimiz dâva büyük bir dâvadır. Milletçe var olan imkânlarımızm tamamım daha b ir zaman bu dâva uğrunda kullanmak zorundayız. Senelik geçimi için ancak 70 liradan başka bir imkâna sahip olmayan bu insanm devlet olarak da millet olarak da gün geçirmeden bütün varımız yoğumuzla yanında olmak zorundayız. Hürriyet dediğimiz faktörü ihmal etmek suretiyle bu dâvaya toptan reçeteler yazmak, küllî mecburiyet kaideleri koymak suretiyle birtakım çözümler iddia etmek kabildir. A m a bizdeki zorluk, hem kalkmdırmak hem de hürriyet dediğimiz, insanlık şeref ve haklarım zedelemeden köy dâvasmı bir çözüme bağlamaktır. Bu iki hedefe birden ulaşmak aynca hemen ulaşmak zorundayız. îieseleyi ortaya koyarken, bu durumun sebeplerine dokunmadan ge- çemejâz. Çeşitli ideolojüere göre sebepler değişmektedir. Yukarda belirttiğimiz gibi, sola» sosyalizme ve komünizme dönük fikirlere göre olaylar, bir sömürü olayıdır. Düzeni değiştirmekle her şey bir anda güllük gülis- tanbk olacak, köylerdeki hayatm üstüne bir anda bolluklar, rahatlıklar akacaktır. B u konuyu, bu açıdan ele almak hayalî bir davranıştır. Köyü

17 KÖY GERÇEKLERİNİ SİLMEK 3 2 ve köydeki illetleri gerçek bir anlayıgla bilmemek, tanmıamak demektir. Zira yıllardır, köy olaylanna dönük müşahedelerimizde bu fikri doğrulayacak beurtilere rastlamadjk. Köyde, ne düzenden doğan ve ne de fiilen yürüyen bir sömürü olayma rastlayamadık. Hatta, köylerde *'ağa** denilen kişüeri dikkatle izlememize rağmen sol edebiyatın tarif ettiği şekilde, zâlim, zengin ve hâkim ağaya pek rastlayamadık. Köyde, filvâki ağa diye tesmiye olunan birtakım insanlara rastladık. Fakat genellikle bu insanı aynı zamanda köjâin en sevilen, en cömert, âmme fikrine en yakm insanı olarak gördük. H ak yemek, zulüm ve tagallüp bir yana, köy camiası ortasmda merhametli, iyi ve dürüst bıüduk. bu inşam Binaenaleyh, köydeki sıkıntı ve zorluk düzenden, rejimden, fikirden değil, başka kaynaklardan doğmaktadır. Bu kötülüklerin suçlusu yoktur. Suçlu tarihin uzun zamanları içine yayılıp dağılan ihmaller, beceriksiz idareler, nemelâzımcılıklar, bu konuyu dert edinmemeler, tabiatm kısırlıkları, hasislikleri, medeniyet çizgisinden uzak kalışlar, imparatorluk idare- lerinin açık ve isabetli bir vatan fikrine sahip olmayışları, bütün haşmet ve kudretlerin fütuhat emelleri peşinde harcamşı ve bunun gibi daha nice sebeplerdir. Şimdi işte bizler, bizim kuşak, binlerce badireden sonra vatan toprakla n üzerinde biriken bu fukaralık tabakasını, bu kemikleşmiş sefaleti k a zıyıp atmak, altından ışıl ışıl b ir vatan toprağı ve bahtiyar b ir vatan insanı çıkarmak istiyoruz. Elbette bu kadar zor b ir işi bir seansta başarmak kolay değildir. Bunun sıkmtılannı, çuelerini sonuna kadar çekeceğiz, çözüm için muhtelif plânlan deniyeceğiz. Ancak bize düşen ödev, konuyu büj^ük ve şerefli bir mesele olarak ele almak, dâvanın sırasmı ve ciddiyetini tehlikeye düşürmemektir. Elimizde son derece kıymetli batı örnekleri yok değildir. Bunlar bir bakıma haiz oldugıımuz kolaybklardır, ama diğer bir yönüyle de meseleleri bugüne kadar içmden çıkılamıyacak hale getirmiş hata kaynaklandır. Bizim aydın çevreler, çoğu zaman sırf bu örneklere bakarak olayı basit bir adaptasyon meselesi zannetmişlerdir. Zannetmişlerdir ki, babda câri kurauan çıniçıplak geürip koymakla işler haueduebuecektir. îşte, çilesi çekilmeden yapılan devrim çığırtkanlığı bunun tipik bir örneğidir. Evet, b aü d a metotlar, usuller vardır. Ancak bütün bu usuller b a ü evrimine göre doğmuş, o şartlara göre kazanılmıştır. Bu aynntıya dikkat etmediğimiz için yıllarca batıda bülbül gibi öten makinalar, bize gelir gelmez kaya sessizliğine gömülüp kalmıştır. Anayasamızın G e t ir i w*.* i taıtım rnenı Anayasamızm önemli bir kısmı, son değişiklikler farkla bir mana kazanmışsa da, o, Atatürk Anayasası H. H Ü SNt) CBRITO üzerine, oldukça karakteristiğini muhafaza etmiştir. Onda, Atatürk düşüncesinin hareket noktası oluşu, insanlık camiası içinde barış etkeni b ir topluluk olmamız gerektiğinin idraki, insan haklarına ve hürriyetlerine olan saygı ve inanç, başka milletlerin siyasî hayat tecrübeleriyle bizim kendi toplumsal hayat tecrübelerimizin değerlendirilmesi bu karakteristiğin ana unsurlarıdır. Bütün bu vasıfların üstünde, Atatürk ün kendi yaşayışında da müşahade edildiği gibi, Anayasam ız büyük b ir eğitim ağırlığı taşımaktadır. Anayasanın mâna bütünlüğü içinde yeni bir insan tasavvuru yer alır. B u net eğitim amacına göre b ir sıra eğitim tarifi yapmak da mümkündür. H e r şeyden önce, ondan anladığımız şu ki eğitim, düşünceye sınır koyan, onu engelleyen baskılann ortadan kaldırılması suretiyle insa- m n yetiştirilmesi demektir. Sonra, vatandaşın, kültürde ve ekonomide (1 ) K aral, E n ver Ziya, A ta tü rk ten Düşünceler^ TJürkiye tş Bankası K ültür y a yın lan, 1969, S ayfa

18 AN A YA SA M IZIN GETİRDİĞİ MİLLÎ EĞİTİM ÖRNEĞİ 3 4 atıf noktası olması niteliğiyle^, sınıfsız halk^ egemenliği altında, güçlenmesi ve toplumu, kazandığı bu vasıflarla, güçlendirmesi Millî Eğitimin nihaî gayesi^ olarak ortaya çıkar. O hâlde, Millî Eğitimimizi yeni baştan düzenlemeğe yönelen reform- cm ulann ilk işi eğitimin yerini Atatürk Anayasası içinde aram ak olmalıdır. O her türlü eğitim çalışmalarında başlıca kaynak vazifesi görmeli ve eğitim onun içindeki canlılığı ile hayata intikal etmelidir. Bütün öbür şartlar b ir yana, yeni eğitim düzeni bu ilk adımdaki başan oranmda top- lumumuza refah, huzur ve mutluluk getirecektir. Tarihimizi, sosyo-ekonomik durumumuzu ve geleceğe yöneliş eğilimimizi hakkiyle bilen eğitimci ve teşkuâtçılann yardımları ve yaratıcı k atk ılan ile böyle b ir hamle mümkündür. Bu, Millî Eğitim im iz için olduğu kadar m illî topluluğumuz için de b ir nevi yeniden doğuş olacaktır. Anayasamız, belli halleri içine alan, birtakım köklü, modern eğitim kavram ları ve eğitim tekevvünü örnekleri vermektedir. Bunlardan bazıları yeni, bazılan Tanzimattan beri düşünülen, tartışılan fakat bir türlü yaşayışım ıza m al edilemeyen esaslardır. Lâiklik - bilimcilik bunlarm başında gelir. Lâikliğin devlet idaresi ile ilgili aslî anlamı yanında, değişik hayat hadiseleri ve bu hadiselerin değişik yorum ları karşısında tam manasiyle açık zihinli ve toleranslı olma, doktriner saplantılardan hassasiyetle kaçınma, ekonomik ve sosyal problemlerin çözümünde pozitif bilime güvenme v.b. gibi lâikliği ve bilimciliği açan birinci derecede önemli eğitim kavramları yer alır. Bunları fertlerin düşünüşünde, duyuşımda ve yaşayışında uygulamaya koyma^ dan yeni insanı form e etmeğe ve yaratm ağa imkân yoktur. Anayasamızın genel esprisi içinde eğitim, tam kapsamı Ue, kamusal b ir kültür hizmetidir. Onun halka dönüklüğü, halka dayalılığı buradan gelir. H alk başka türlü eğitimi, açıktan olmasa bile, içten bir tepki red eder. B u nokta ile münasebetli olarak, hatırlamak gerekir ki eğitimi milli özden soyutlayarak düşünmek artık iyiden iyiye eskimiş b ir zihni- (2 ) A yn ı eser, sayfa ve (Burada Atatürk eğitim in miiu olması gerek tiğin e ku vvetle işaret ettik ten sonra gaye olarak kültürel v e ekonom ik hay a tın icaplarm a başta yeir verilm esini ister.) (3 ) Hutchins, R. M.» The Leam in g Society, a Men tor book published by the N e w A jnerikan Llbrary, N e w York, Toronto, 1968, P (4 ) A yn ı eser, p. 58 ve {Burada kültür ve ekonomi İkilisinin e fitim de ^ y e olduğu anlatıldıktan sonra eğitim in kültür v6 ekonomi gelişmesini arkadan Bu, eğitim in önceliği tezinin an ti ta k ip etm esi g e re k tiğ i belirtilm ektedir. tezidir.) (5 ) A y n ı eser: p. 28, 64, 128 v e 154. Ue 3 5 H. HÜSNÜ CIRITLI yettir. Fonksiyonel bir eğitim kuruluşu, esas toplum düzeninin dışına kaym am ağa dikkat eder. D iğer bazı kuruluşların bağlayıcüığı ile bu, teminat altma alımr. Onun içindir ki eğitimi kültür bütünlüğünden ve bunun yanında devlet rejimi yapısmdan ve ekonomik tabandan koparmak mümkün olmamalıdır. Eğitim bunları aşamaz. Bunlar insanm yetişmesine ışık tutarlar. Sonunda, yetişmiş insan, yukarıda da kaydettiğimiz gibi, bu üç büyük sosyal varlığm güçlenmesine yardım eder ve zamanla, daha ihtişamh ve renkli bir kültür dokusu, daha istikrarlı ve güvenuir b ir devlet örgütü ve nihayet daha sağlam ve günümüzün ekonomi değerleri manzumesine uygun bir geçun ortamı meydana gelir. V e nihayet, bilindiği gibi, eğitim ve kültür, muhtevaları ile, millî nitelikte ve birbiri içinde, ikili bir sosyal aksiyondur; şu ayrımla ki kültür, millî sım rlan aşan ve varhğınm zorunluluğunu kendi tarihsel özünde bulan, sembolik, genel, küllî ve aynı zamanda konkgre ve hür bir Uetişme (communication) örneği iken, eğitim, bu anlamda kültüre dayalı, Anayasa hükümleriyle bağh ve memleketin içinde bulunduğu devre özgü ekonomik problemlere açık b ir devlet kuruluğudur. B u kuruluşun aslî unsuru olarak, mulî duin kültürel davramşta ve eğitim sürecindeki yükümlülüğü üzerinde de kısaca durmak yerinde olur: Memleketimizde, bazı resmî ve özel okullarda yabancı dule öğretim yapılması, devletin koyduğu smırlar içinde de olsa benimsenmiş görünmektedir. Oysaki, mülî dilin, devlet dili Türkçenin, aynı zamanda öğretim dui olması millî kültür egemenliğinin kaçımimaz, hatta istisna kabul etmez icaplarındandır. Türkçenin buime mal edilmesi, bilimin Türkçeye mal edilmesi ve kendi topraklanmızda yaratıcı bilimin kök salması ve gelişmesi buna bağlıdır^ Karamanoğlu Mehmet B ey Bugünden sonra divanda, dergâhta, mecliste, meydanda Türkçeden başka du kullamlmayacak- tır. buyruğu ile kendi insanımızı yetiştirmede de Türkçenin ortam olarak kullanılmasım kasdetmemiş olması için sebep yoktur. Onun dilimiz karşısındaki hassasiyeti millî varbğımızın süratle gelişmesinde başlıca etken olmuştur. Anayasamız, eğitimi maddî, manevî varhğı geliştirme, buim ve sanatı öğrenme hakkı ^ (Madde 10, 14 ve 21), ilköğretim basamağında mecburi oluş (M. 50), devletin denetim ve gözetimi*' (M. 21) ve nihayet çağdaş bilim ve eğitim ^ (M. 21-4) hükümleriyle devlete ve onun tefrik, takdir ve temyizine tevdi etmiştir. Bu, millî varlığı ve rejüni korum a kaygusundan üeri gelmektedir. Bunun b ir tazammunu şu ki ilk (6 ) K ara l, E n ver Ziya, sayfa: 79 (sayfa sonu). (7 ) A y n ı eser: S ayfa 78, 84 (Kasun, 1937). (8 ) MecUs In okutma yeri anlamı için bakmız: İslam Ansiklopedisi, Cüz 79, sayfa 64 (birinci sütun), 67 (ikinci sütunun başı).

19 ANAYASAM IZIN GETİRDİĞİ MİLLÎ 6ĞİTİM ÖRNEĞİ H. HÜSNÜ CIRITLİ ve orta okul ile liseden ve temel bilimlerle edebiyat fakültelerinden meydana gelen eğitim kurumlan dizisi, yani okullar sisteminin tümü içinde gövde nite iğin d ek i genel eğitim disiplini devletin birinci derecede sorumluluk alamm teşku etmelidir. Burada, rejim ile hükümetin münasebetini incelemeğe ve bu yolla eğitim teminatımn Anayasadaki dayanağım aydınlatmağa ihtiyaç var. Montesquieu'de ifadesini bulalıberi batı demokrasuerinde ya kanımu veya geleneği olan ve bizim Anayasamızda açıklıkla yerini alan kuvvetler ayrımı ilkesine göre rejim fikrinin asu yetküi sahibi, millî eğemenliğin dile geldiği yer olan parlamentodur. Hükümet mülî egemenliğin 'görevli* orgamdır. (M. 5, 6, 7) O, bu hüviyeti ile yasama orgammn kanımlarla vazettiği rejim esasını ve eğitim yönünü yürütmekle yükümlüdür. Hükümet uygulamaya yeni bir rejim fikri ve yeni bir eğitim yönü getiremez. Sadece, mevcut eğitim esasmı ve eğitim yönünü millî kültü* rün ve ekonomik düzenin icap ve istekleri üe birleştirmede ve eğitimin maddî. manevî ihtiyaçlannı süratle ve plânlıca karşılamada bağlı bulunduğu partiye özgü bir politika güder. Böylece, hükümetin yasama organına, kanunlarm uygulayıcısı hüviyetiyle, bağımlılığı eğitim özünün teminatı olur. Eğitim uygulamasında Devletin üstünlüğü asıl olmakla beraber, vatandaşın serbestçe öğretme faaliyetinde bulunabilmesi kendisine Anayasamn tam dığı b ir haktır (M. 21). Ancak, bu hakkın kullamiması birtakım şartlara bağhdır. önce, tesbit etmek gerekir ki bu, her ne kadar okul kamu sektöründe İktisadî hayatm bir destekleyicisi iken özelleşince tam bir İktisadî tesis niteliğini kazamyoraa da, kişinin iktisldî faaliyette bulunma, daha açıkçası para kazanma hakkı değildir. Burada da iktisadilik bir vasıta statüsünü muhafaza etmek zorundadır. Gaye, serbest vatandaşın b ir ölçüde kültür (eğitim) hizmetinde bulunabilmesi keyfiyetidir. Eğitim devletten, eşitlik esasma göre, yerine getirilmesi beklenen b ir vazife ve ferdin, nefsinde gerçekleşmesi esası Anayasaca kabul olunmuş frdî bir özgürleşme hakkıdır. V e bu hâli ile tarafsız, imtiyazsız ve eğitim icaplarına bağlı olma zorunluluğu sonucu kâra tahammülü olmayan bir hizmet alamdır (M. 10, 12). özel okulun bir kazanç yeri olarak değil, imtiyazlı bir sımf yaratmaya yol açmayan ve doğrudan devlet eliyle yürütülecek eğitim alam ile tedahül etmeyen bir hizmet yeri olarak gelenekleşmesi Anayasamızın ruhuna uygun düşer. Anayasa devlet gözetimi ve denetimi esasuu,özellikle eğitünin serbest vatandaşla, b ir öl- çüde, paylaşılması halleri için, çağdaş büim ve eğitim ilkesine uyulup uyulmadığma bakmak üzere, koymuştur. B ir bakıma da Anayasamız, eğitimin vatandaşa sunulşunda, hükümetin polii:ik bir tekelci olması, eğitimin parti propagandası ile karıştırılması ihtünallerini göz önüne alarak serbest vatandaşın katkısı ile dev- letinki arasmda bir öz-nitelik dengesi kurma umdesi getirmiştir (M, 21). Bu, hür, demokratüc düzenin aslî icaplanndandır^\ B u esastan hareketle, devlet bazı eğitim tesislerinin açılmasım, belli şartlarla vakıf ve benzeri kuruluşlara bırakabuir. Hattâ toplumun zama- mna göre rağbette insan vasıflanna yabancı dil bibne, pratik bügilerle yetişme gibi ağırlık veren veya vermeyen bazı okulların yürütücülüğünü, geçici bir süre ile veya süreklice, güvemi ir özel ellere yaptırabilir. Görülüyor ki Atatürk bu ülkeye miuî egemenlüf, millî bütünlük, lâiklik, eşitlik, insan hakları ve hürriyetleri, bilimcüik, barışçılık, devrimcüik v.b. umdelere dayalı dengeli ve sağlam bir eğitim düzeni getirmiştir. Son Anayasa değişikliği ve içinde bulunduğumuz reform hareketi başta bu hassas noktaların ve devrimler in hem idarede, hem her dereceden eğitim kurumu içinde açıkhğa ve teminata kavuşturulmasına ve bu arada mevcut eğitim kanunları ve bu kanunlarla Anayasa arasında koordinasyon sağlanmasına vesiyle olmalıdır. (9 ) Montesquieu (çeviren : Fehmi Beldaş). Kanunlarm Ruhu tjzerlne, CUt 1, M. E ğ. Bk. Dünya edebiyatından tercümeler» 1963, sayfa 296. (10) Johnson, Th. H. In D ef ence o f Democracy, G. B. Putnam's sons, N ew York. 1949, p. 75. (11) A yn ı eser: P. 67. (Dikkat eduirae burada devlet gözetim i de İstenmemektedir. Bizim Anayasamız devlet g'özetlmtnl kendi toplulumuzun bir ihtiyacı olarak kabul etmiştir.)

20 39 MUSTAFA 5AHİN Vadeli mevduata yüksek faiz haddi tanımnasmın da etkisiyle bankalardaki mevduat artışlan son yıliardakicden büyük olmasma rağmen, piyasadaki para sıkıntısı yaz aylannda had safhaya gehniştir. Bunun nedeni; kredi maliyeünin yüksek olması ve cari masrafları yükselen devletin borçlarını ödemekte büyük güçlük çekmesidir. Ekonomik durgunluğa delil olacak bu emare ve işaretleri daha da artırmak mümkündür. Fakat emarelerin bu kadan bile ekonominin ciddî bir durgunluk içinde olduğunu göstermeye yeterlidir. e k o n o m ik DURGUNLUK Yazan: Mastafa Ş A H İN Memleketimizdeki iş âlemince de kabul edildiği üzere yurdumuzda bir ekonomik durgımluk hüküm sürmektedir. Ekonominin çarklarmın yavaş döndüğünü gösteren işaretleri aşağıdaki şekilde belirtmek mümkündür: Devalüasyon yıbm izleyen ük yıl içinde bulumaamıza rağmen ibra* çatta beklenilen artış sağlanamamıştır (1 ). Tanm sektörü inceleme dışı bırakıldığı takdirde, istihdam artışı son derece düşük olup, devlet ve özel sektör yatınmlan hissedilir derecede azalmıştır. Şayet bu yû tanm alamnda program hedefinin üzerinde bir üretim artışı gerçekleşmemiş olsaydı» 1971 yıhndaki kalkmma hızı, son yılların en düşük büyüme hızı olacaktı. Halen bu ihtimal tamamen bertaraf edilmiş değüdir. Devalüasyon ve ekonomik değişmeler nedeniyle fiyatlar genel seviyesindeki yükselme dikkat çekicidir. Ruhsat sayısı, jnizölçümü ve değer itibariyle inşaat sektöründe geçmiş devrelere nazaran hissedilir derecede düşmeler görülmektedir. İm alât sektöründeki büyüme hızı, son senelerin en düşüğüdür. Otomotiv sanayü, imalât hacmi içinde birim ve değer itibarîyle son iki yüda küçülmüştür. Maliyetler ise yükselmiştir. (1) I&eme Bülteni, Sayı: 43, S Durgunluğun nedenlerini başhca iki grupta toplamak mümkündür: Ekonomik nedenler ve ekonomi dışı nedenler. Ekonomik Nedenler: Ekonomik nedenlerin başında, 1970 yılmda karşüaşüan problemler yer almaktadır. Bihndiği gibi, geçen sene Türk Parası, devalüe edilmiştir. Devalüasyonu başarıya ulaştırmak bakımından geçen sene başlıca aşağıdaki tedbirler alınmıştı: Finansman Kanunu üe kabul ediüp yeni ihdas edilen vergüer ve bazı vergüer üzerinde yapılan tadiller, Genel ve Katma Bütçelerin Parlamentoda tasdikinden sonra, ödeneklerin beüru nisbetlerde bloke edilmesi, Bütçe Merkez Bankası ve Hazine ilişküerinde gösterilen dikkat ve itina. Bu tedbirler; toplam talebi kontrol altma almada mümkün mertebe başanh olmııştur. Ancak, bu tedbirlerin tabiî bir sonucu olarak da, ekonominin genel faahyet hacminde bariz bir daralma meydana gelmiştir. Esasen her devalüasyon, önce ekonomide durgunluk ortaya çıkarır, ancak uzun dönemde, ekonomideki kaynakların imalâta ve ihracata dönük hale getirilmesinden sonra ekonomideki faaliyet hacmi genişler. Geçen seneki bütçe uygulamasımn ekonomide daralma meydana getirecek nitelikte olmasına ilâveten, kabul edüen Finansman Kanunu da, ekonomide belirli ellerdeki fonlann geleneksel alanlardaki kullanımına engel olmuş, fakat bu fonlar amaç alman sanayi sektörlerine kaydınlamamıştır. B u arada devalüasyonla birlikte yeni bir fiat ve geür dağüınu düzeyine geçilirken, İktisadî Devlet teşekküuerinin gerekli fiat ayarlamalarım ertelemeleri bu teşekkülleri işletme ve yatınm finansman açığı ile karşılaştırırken, diğer yandan özel sektörde, devalüasyon ile birlikte alınması gereken kararlarm tamamınm almmadığı konusunda ciddî tereddütler

TEMEİ, ESER II II II

TEMEİ, ESER II II II 1000 TEMEİ, ESER II II II v r 6n ıztj BEHÇET K E M A L Ç A Ğ L A R MALAZGİRT ZAFERİNDEN İSTANBUL FETHİNE (Dört destan) BİRİNCİ BASILIŞ DEVLET KİTAPLARI MİLLİ EĞİTİM BASIMEVİ _ İSTANBUL 1971 1000 TEM EL

Detaylı

Türkiye Milli Eğitim Sisteminin Yasal Dayanakları. 2. Eğitim ve Öğretimi Düzenleyen Yasalar. 3. Milli Eğitim Şuraları. 4.

Türkiye Milli Eğitim Sisteminin Yasal Dayanakları. 2. Eğitim ve Öğretimi Düzenleyen Yasalar. 3. Milli Eğitim Şuraları. 4. Türkiye Milli Eğitim Sisteminin Yasal Dayanakları 1. T.C. Anayasası, 2. Eğitim ve Öğretimi Düzenleyen Yasalar 3. Milli Eğitim Şuraları 4. Kalkınma Planları 5. Hükümet Programları Milli Eğitim Temel Kanunu

Detaylı

TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN TEMEL İLKELERİ VE YASAL DAYANAKLARI

TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN TEMEL İLKELERİ VE YASAL DAYANAKLARI TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN TEMEL İLKELERİ VE YASAL DAYANAKLARI Türk Eğitim Sisteminin Genel Amaçları Türk Eğitim Sisteminin genel amaçları 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu nda ifadesini bulmaktadır. Türk

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ ve OKUL YÖNETİMİ. 8. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL

TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ ve OKUL YÖNETİMİ. 8. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL TÜRK SİSTEMİ ve OKUL YÖNETİMİ 8. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL TÜRK MİLLİ İNİN AMAÇLARI TÜRK MİLLİ İNİN TEMEL İLKELERİ TÜRK SİSTEMİNİN OLUŞTURULMASINDA BAŞLICA BELİRLEYİCİLER

Detaylı

Atatürk Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Müdürlüğü Öğretim Üyesi

Atatürk Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Müdürlüğü Öğretim Üyesi 10 KASIM 2015 ATATÜRK Ü ANMA GÜNÜ Yrd. Doç. Dr. Asaf ÖZKAN * Sayın Valim, Sayın Milletvekillerim, Sayın Kolordu Komutanım, Sayın Büyükşehir Belediye Başkanım, Sayın Cumhuriyet Başsavcım, Sayın Rektörüm,

Detaylı

1 Ç İ N? > F, K İ L E R KİTAP I. C U MH UR t Y ET REJİMİNDE TÜRKİYE EKONOMİSİNİN GELİŞMESİ BÖLÜM 1

1 Ç İ N? > F, K İ L E R KİTAP I. C U MH UR t Y ET REJİMİNDE TÜRKİYE EKONOMİSİNİN GELİŞMESİ BÖLÜM 1 1 Ç İ N? > F, K İ L E R KİTAP I C U MH UR t Y ET REJİMİNDE TÜRKİYE EKONOMİSİNİN GELİŞMESİ ÖNSÖZ Sahife Önsöz e 1981 de yapılan ek 4 BÖLÜM 1 TÜRKİYE EKONOMİSİNİN TEMEL PROBLEMLERİ / 1 Metod ve temel problemler

Detaylı

Gü ven ce He sa b Mü dü rü

Gü ven ce He sa b Mü dü rü Güvence Hesabı nın dünü, bugünü, yarını A. Ka di r KÜ ÇÜK Gü ven ce He sa b Mü dü rü on za man lar da bi lin me ye, ta nın ma ya S baş la yan Gü ven ce He sa bı as lın da ye - ni bir ku ru luş de ğil.

Detaylı

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı Atatürk ün Kişisel Özellikleri Atatürk cesur ve iyi bir liderdir Atatürk iyi bir lider olmak için gerekli bütün özelliklere sahiptir. Dürüstlüğü ve davranışları ile her zaman örnek olmuştur. Gerek devlet

Detaylı

Her Okulun Bir Projesi Var

Her Okulun Bir Projesi Var T.C ÇORUM VALİLİĞİ ŞEHİT ALİ KARSLI İMAM HATİP ORTAOKULU Her Okulun Bir Projesi Var Merak Eden Çocuk Saati ÇORUM 2017 Proje Adı: Merak Eden Çocuk Saati Projenin Sahibi: Şehit Ali Karslı İmam Hatip Ortaokulu

Detaylı

Fikret BABAYEV * * Azerbaycan Anayasa Mahkemesi Başkanı

Fikret BABAYEV * * Azerbaycan Anayasa Mahkemesi Başkanı Fikret BABAYEV * Sayın Başkan, değerli katılımcılar! Öncelikle belirtmek isterim ki, bugün bu faaliyete iştirak etmek ve sizlerle bir arada bulunmak benim için büyük bir mutluluktur. Bu toplantıya ve şahsıma

Detaylı

IMF, Birleşmiş Milletlerin uzmanlaşmış kurumlarından biri olsa da, kendi tüzüğü, yönetim yapısı ve mali kaynağı vardır.

IMF, Birleşmiş Milletlerin uzmanlaşmış kurumlarından biri olsa da, kendi tüzüğü, yönetim yapısı ve mali kaynağı vardır. IMF ye Genel Bakış Biz kimiz? Uluslararası Para Fonu (IMF) parasal konularda küresel işbirliğini arttırmak, mali istikrarı sağlamak, uluslararası ticareti kolaylaştırmak, yüksek istihdamı ve sürdürülebilir

Detaylı

Türkiye Ekonomisi 2000 li yıllar

Türkiye Ekonomisi 2000 li yıllar Türkiye Ekonomisi 2000 li yıllar Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü TÜRKİYE EKONOMİSİ DERS NOTLARI 1 1999 17 Ağustos 1999 depremi Marmara bölgesinde Üretim,

Detaylı

EKONOMİ DEKİ SON GELİŞMELER Y M M O D A S I P R O F. D R. M U S T A F A A. A Y S A N

EKONOMİ DEKİ SON GELİŞMELER Y M M O D A S I P R O F. D R. M U S T A F A A. A Y S A N 1 EKONOMİ DEKİ SON GELİŞMELER 1 3 M A R T 2 0 1 4, P E R Ş E M B E Y M M O D A S I P R O F. D R. M U S T A F A A. A Y S A N 1948 DEKİ EKONOMİK DURUM 2 TABLO I Ülke ABD Doları Danimarka 689 Fransa 482 İtalya

Detaylı

2018-LGS-İnkılap Tarihi Deneme Sınavı 9

2018-LGS-İnkılap Tarihi Deneme Sınavı 9 2018-LGS-İnkılap Tarihi Deneme Sınavı 9 1. Mudanya Mütarekesi, Yunanlıların aslında Osmanlı Devleti nin paylaşımı projesinde bir alet olduğunu, arkalarındaki gücü İngiltere başta olmak üzere İtilâf devletlerinin

Detaylı

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler Açılış Tarihi Kapanış Tarihi Sona Eriş Nedeni 1 Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası 17.11.1924 05.06.1925

Detaylı

AÇIK SİSTEM. Sistemler, çevrelerinden girdiler alarak ve çevrelerine çıktılar sunarak yaşamlarını sürdürürler. Bu durum, sisteme; özelliği kazandırır.

AÇIK SİSTEM. Sistemler, çevrelerinden girdiler alarak ve çevrelerine çıktılar sunarak yaşamlarını sürdürürler. Bu durum, sisteme; özelliği kazandırır. SİSTEM: Belli bir amacı gerçekleştirmek üzere, biraraya gelen (getirilen), birbirine dayalı ve birbirini düzenli biçimde etkileyen parçalardan oluşan anlamlı bir bütündür. Sistemler, çevrelerinden girdiler

Detaylı

AKOFiS ÖDEME VE MENKUL KIYMET MUTABAKAT SİSTEMLERİ, ÖDEME HİZMETLERİ VE ELEKTRONİK PARA KURULUŞLARI HAKKINDA KANUN. Halkla İlişkiler Başkanlığı

AKOFiS ÖDEME VE MENKUL KIYMET MUTABAKAT SİSTEMLERİ, ÖDEME HİZMETLERİ VE ELEKTRONİK PARA KURULUŞLARI HAKKINDA KANUN. Halkla İlişkiler Başkanlığı ÖDEME VE MENKUL KIYMET MUTABAKAT SİSTEMLERİ, ÖDEME HİZMETLERİ VE ELEKTRONİK PARA KURULUŞLARI HAKKINDA KANUN Halkla İlişkiler Başkanlığı TA K D İ M Değerli; Ana Kademe, Kadın Kolları, Gençlik Kolları MKYK

Detaylı

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son 10-11 senesinde bizim de katkılarımızın olması bizi her zaman çok mutlu ediyor çünkü Avrupa da yaşayan

Detaylı

İHRACAT BEDELLERİNİN YURDA GETİRİLME MECBURİYETİ KALDIRILMIŞTIR

İHRACAT BEDELLERİNİN YURDA GETİRİLME MECBURİYETİ KALDIRILMIŞTIR Denet Sirküler Denet Yayıncılık A.Ş. Tel : 0212 275 96 90/274 77 06 Avni Dilligil Sokak No:6 Faks : 0212-272 62 16/272 33 23 34394 Mecidiyeköy-İSTANBUL E-mail: bdo.denet@bdodenet.com.tr Web : www.bdodenet.com.tr

Detaylı

İKİNCİ Savaş Bakanına yaptığı ziyaretten sonra, Komünist milletvekili' ve Partinin Merkez Komitesi üyesi

Detaylı

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI DEĞERLER EĞİTİMİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ Bir milletin ve topluluğun oluşumunda maddi

Detaylı

Siyasi Parti. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir.

Siyasi Parti. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir. SİYASAL PARTİLER Siyasi Parti Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir. Siyasi partileri öteki toplumsal örgütlerden ayıran

Detaylı

FİNANSAL RİSKLER & KORUNMA YÖNTEMLERİ

FİNANSAL RİSKLER & KORUNMA YÖNTEMLERİ FİNANSAL RİSKLER & KORUNMA YÖNTEMLERİ Finans Önemli, Öğrenmek Heyecan Verici, Bilmek Değerlidir! DOÇ. DR. KORAY KAYALIDERE SUNUŞ İÇERİĞİ Finansal piyasalardaki riskler, Faiz - döviz kuru etkileşimi ve

Detaylı

10SORUDA AİLE SİGORTASI

10SORUDA AİLE SİGORTASI 10 SORUDA AİLE SİGORTASI T.C. ANAYASASI MADDE 60: Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar. 1. AİLE SİGORTASI Nedir? Aile Sigortası,

Detaylı

2 Ekim 2013, Rönesans Otel

2 Ekim 2013, Rönesans Otel 1 MÜSİAD Brüksel Temsilciliği Açı çılışı ışı 2 Ekim 2013, Rönesans Otel T.C. AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış,.... T. C. ve Belçika Krallığının Saygıdeğer Temsilcileri, 1 2 STK ların Çok Kıymetli

Detaylı

TÜRKİYE AÇISINDAN EURO NUN ROLÜ

TÜRKİYE AÇISINDAN EURO NUN ROLÜ TÜRKİYE AÇISINDAN EURO NUN ROLÜ GAZİ ERÇEL BAŞKAN TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI 6. Uluslararası Finans ve Ekonomi Forumu VİYANA, 9 KASIM 2000 Euro ile ilgili görüşlerimi sizlerle paylaşmak üzere, bu

Detaylı

Faik ÖZTRAK Tekirdağ Milletvekili

Faik ÖZTRAK Tekirdağ Milletvekili Faik ÖZTRAK Tekirdağ Milletvekili HAYIR DA; HAYIR VAR. Dünyanın en mutlu, en iyi eğitim, sağlık ve gelir koşullarına sahip insanları, milletin ortak aklını kullanan parlamenter rejimle yönetilen ülkelerde

Detaylı

Bölüm 13.Tarımsal Kooperatifçilik

Bölüm 13.Tarımsal Kooperatifçilik Bölüm 13.Tarımsal Kooperatifçilik Kooperatifçiliğin Tanımı ve Kapsamı Kooperatif ve Diğer Kuruluşlar Kooperatifçilik İlkeleri Türkiye de Kooperatifler Tarım Kooperatiflerinin Yararları Kooperatif sözcüğünün

Detaylı

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ AY EKİM KASIM HAFTA DERS SAATİ 06-07 EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI 8. SINIF T.C. İNKILAP TARİHİ KONU ADI KAZANIMLAR TEST NO TEST ADI Milli Uyanış İşgaline Milli Uyanış İşgaline Milli Uyanış İşgaline Milli Uyanış

Detaylı

izlenmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti 1949 yılında kurulmuştur. IMF'ye bağlıbirimler: Guvernörler Konseyi, İcra Kurulu, Geçici Kurul, Kalkınma Kurulu

izlenmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti 1949 yılında kurulmuştur. IMF'ye bağlıbirimler: Guvernörler Konseyi, İcra Kurulu, Geçici Kurul, Kalkınma Kurulu DÜNYA EKONOMİSİ Teknoloji, nüfus ve fikir hareketlerini içeren itici güce birinci derecede itici güç denir. Global işbirliği ağıgünümüzde küreselleşmişyeni ekonomik yapının belirleyicisidir. ASEAN ekonomik

Detaylı

İZMİR TİCARET ODASI MECLİS TOPLANTISI

İZMİR TİCARET ODASI MECLİS TOPLANTISI İZMİR TİCARET ODASI MECLİS TOPLANTISI 26.04.2017 Ekrem DEMİRTAŞ İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı 16 Nisan da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ni getiren Anayasa Değişikliği ile ilgili referandum

Detaylı

GÜNLÜK FOREX BÜLTENİ - 11 Temmuz 2014

GÜNLÜK FOREX BÜLTENİ - 11 Temmuz 2014 GÜNLÜK FOREX BÜLTENİ - 11 Temmuz 2014 10.07.2014 Açılış Kapanış % USD 1,36414 1,36087 0,23 ALTIN 1327,53 1335,49 0,59 USDTRY 2,11478 2,12323 0,39 TRY 2,88622 2,89122 0,17 USDJPY 101,636 101,340 0,29 GBPUSD

Detaylı

SOSYOLOG TANIM A- GÖREVLER

SOSYOLOG TANIM A- GÖREVLER TANIM Sosyolog, insan toplulukları ve toplumsal kurumlar, bunların kökeni, gelişmesi, işlevi ve birbirleriyle ilişkileri, bu ilişkileri belirleyen ilke ve kurallar ile toplumsal sorunlar ve çözüm yolları

Detaylı

İktisat Tarihi

İktisat Tarihi İktisat Tarihi 7.5.18 SAVAŞLAR VE EKONOMİK PERFORMANS Savaş 10 milyon askerin ölümüne, 20 milyonunun yaralanmasına neden oldu. Ekonomik açıdan uzun dönemde fizik yıkımdan daha zararlı olan normal ekonomik

Detaylı

EKONOMİK VE PARASAL BİRLİĞE HAZIR MIYIZ?

EKONOMİK VE PARASAL BİRLİĞE HAZIR MIYIZ? EKONOMİK VE PARASAL BİRLİĞE HAZIR MIYIZ? Prof..Dr.Coşkun Can Aktan 12 Eylül 1963 tarihinde imzalanan Ankara Anlaşması nın üzerinden neredeyse 32 yıl geçti. Nihayet bu yılın başında Türkiye ile şimdiki

Detaylı

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA. Bankacılık Kanununa Geçici Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi ve Gerekçesi ekte sunulmuştur.

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA. Bankacılık Kanununa Geçici Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi ve Gerekçesi ekte sunulmuştur. TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA Bankacılık Kanununa Geçici Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi ve Gerekçesi ekte sunulmuştur. Gereğini saygılarımla arzederim. M. Akif HAMZAÇEBİ İstanbul Milletvekili

Detaylı

2015 2017 Yılları Bütçesinin Makroekonomik Çerçevede Değerlendirilmesi

2015 2017 Yılları Bütçesinin Makroekonomik Çerçevede Değerlendirilmesi 2015 2017 Yılları Bütçesinin Makroekonomik Çerçevede Değerlendirilmesi Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisadi ve Mali Analiz Yüksek Lisansı Bütçe Uygulamaları ve Mali Mevzuat Dersi Kıvanç

Detaylı

T.C. ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ SENATO KARARI KARAR TARİHİ TOPLANTI SAYISI KARAR SAYISI /

T.C. ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ SENATO KARARI KARAR TARİHİ TOPLANTI SAYISI KARAR SAYISI / Üniversite Senatosu Rektör Prof. Dr. Sait BİLGİÇ başkanlığında saat 15:00 da toplandı. Yeterli çoğunluğun olduğu anlaşıldı. Gündem onaylanarak kabul edildi. Konuların görüşülmesine geçilerek aşağıda yazılı

Detaylı

V Ön Söz Birinci fasıl: İşletme İktisadının Esasları 3 A. İşletme ve işletme iktisadının mahiyeti 3 I. İşletmenin mâna ve tarifi 3 II. İşletme iktisadı ilminin mahiyeti 8 III. İşletme iktisadı ilminin

Detaylı

İ Ç İ N D E K İ L E R

İ Ç İ N D E K İ L E R İ Ç İ N D E K İ L E R ÖN SÖZ.V İÇİNDEKİLER....IX I. YURTTAŞLIK A. YURTTAŞLIĞI YENİDEN GÜNDEME GETİREN GELİŞMELER 3 B. ANTİK YUNAN-KENT DEVLETİ YURTTAŞLIK İDEALİ..12 C. MODERN YURTTAŞLIK İDEALİ..15 1. Yurttaşlık

Detaylı

OSMANCIK KAYMAKMLIĞI NENAHTUN ORTAOKULU MÜDÜRLÜĞÜ AİLEM OKULDA PROJESİ

OSMANCIK KAYMAKMLIĞI NENAHTUN ORTAOKULU MÜDÜRLÜĞÜ AİLEM OKULDA PROJESİ OSMANCIK KAYMAKMLIĞI NENAHTUN ORTAOKULU MÜDÜRLÜĞÜ AİLEM OKULDA PROJESİ OSMANCIK 2015 Proje Adı: AİLEM OKULDA Projenin Sahibi: Nenehatun Ortaokulu Sekretarya: Nenehatun Ortaokulu Proje Ekibi Projenin Sloganı:

Detaylı

YÖNETİM KURULU RAPORU

YÖNETİM KURULU RAPORU MARMARİS ALTINYUNUS TURİSTİK TESİSLER A.Ş. 2002 YILI FAALİYET RAPORU Sayın Hissedarlarımız, Şirketimizin 2002 yılı faaliyet sonuçlarını incelemek ve karara bağlamak üzere toplanmış bulunan Olağan Genel

Detaylı

Kemal LOKMAN. Petrol Dairesi, Ankara

Kemal LOKMAN. Petrol Dairesi, Ankara TÜRKİYE PETROL SONDAJLARI PETROL ARAMA AMACI İLE TÜRKİYE'DE YAPILAN SONDAJLAR VE BU HUSUSTA M.T.A. ENSTİTÜSÜNÜN YARARLI VE BAŞARILI ROLÜ Petrol Dairesi, Ankara Yurdumuzda petrol arama amacı ile 13 Ekim

Detaylı

KÜRESEL GELİŞMELER IŞIĞI ALTINDA TÜRKİYE VE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ EKONOMİSİ VE SERMAYE PİYASALARI PANELİ

KÜRESEL GELİŞMELER IŞIĞI ALTINDA TÜRKİYE VE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ EKONOMİSİ VE SERMAYE PİYASALARI PANELİ KÜRESEL GELİŞMELER IŞIĞI ALTINDA TÜRKİYE VE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ EKONOMİSİ VE SERMAYE PİYASALARI PANELİ 12 NİSAN 2013-KKTC DR. VAHDETTIN ERTAŞ SERMAYE PIYASASI KURULU BAŞKANI KONUŞMA METNİ Sayın

Detaylı

Türk Armatörler Birliği

Türk Armatörler Birliği Cilt 1, Sayı 7-8 Bülten Tarihi : 19 AĞUSTOS 2016 TAB E-BÜLTEN TEMMUZ-AĞUSTOS 2016 Türk Armatörler Birliği 15 TEMMUZ 2016 TÜRKİYE nin KARA GÜNÜ Kara Bir Gün 15 Temmuz 2016 günü akşam saatlerinde Türkiye

Detaylı

Kütahya Gazeteciler Cemiyeti Ziyareti:

Kütahya Gazeteciler Cemiyeti Ziyareti: Türk Ocakları Genel Merkezi Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Efendi BARUTCU, Türk Ocakları nın 100 üncü kuruluş yıldönümü kutlamaları çerçevesinde, Sönmeyen Ocak Türk Ocakları ve Türkiye nin Geleceği konulu

Detaylı

İlköğretim Fen ve Teknoloji Öğretim Programı. Fen ve Teknoloji Program ve Planlama Dersi

İlköğretim Fen ve Teknoloji Öğretim Programı. Fen ve Teknoloji Program ve Planlama Dersi İlköğretim Fen ve Teknoloji Öğretim Programı Fen ve Teknoloji Program ve Planlama Dersi Türk Milli Eğitiminin Genel Amaçları 1. Ataturk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Ataturk milliyetciliğine

Detaylı

AK PARTİ YURT DIŞINDAKİ

AK PARTİ YURT DIŞINDAKİ AK PARTİ YURT DIŞINDAKİ... GENÇLERIMIZIN YANINDA 1 Kasım 2015 Genel Seçimleri Yurt Dışı Gençler Seçim Beyannamesi ... IÇINDEKILER MUSTAFA YENEROĞLU SUNUS 04 --------------------------------- YURT DIŞINDAKİ

Detaylı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI BAŞLANGIÇ

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI BAŞLANGIÇ TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI BAŞLANGIÇ Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz

Detaylı

TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ?

TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ? TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ? Dr. Fatih Macit, Süleyman Şah Üniversitesi Öğretim Üyesi, HASEN Bilim ve Uzmanlar Kurulu Üyesi Giriş Türk Konseyi nin temelleri 3 Ekim 2009 da imzalanan Nahçivan

Detaylı

KÜRESEL EKONOMİK ÇEVRE

KÜRESEL EKONOMİK ÇEVRE II. Bölüm KÜRESEL EKONOMİK ÇEVRE Doç. Dr. Olgun Kitapcı Akdeniz Üniversitesi, Pazarlama Bölümü 1 Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) BAZI KAVRAMLAR Bir ülke vatandaşlarının bir yıl için ürettikleri toplam mal

Detaylı

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015 INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015 Hazırlayan: Ekin Sıla Özsümer AB ve Uluslararası Organizasyonlar Şefliği Uzman Yardımcısı IMF Küresel Ekonomik

Detaylı

İSPANYA ÜLKE RAPORU AĞUSTOS 2017 ULUSLARARASI İLİŞKİLER MÜDÜRLÜĞÜ

İSPANYA ÜLKE RAPORU AĞUSTOS 2017 ULUSLARARASI İLİŞKİLER MÜDÜRLÜĞÜ İSPANYA ÜLKE RAPORU AĞUSTOS 2017 ULUSLARARASI İLİŞKİLER MÜDÜRLÜĞÜ 1. ÖZET BİLGİLER Resmi Adı : İspanya Krallığı Nüfus : 48.146.136 Dil :İspanyolca (resmi dil), Katalanca, Portekizce. Din :%96 Katolik Yüzölçümü

Detaylı

1930 DÜNYA BUHRANI DÂHİL, TÜRKİYE BU KADAR AĞIR KRİZ YAŞAMADI.

1930 DÜNYA BUHRANI DÂHİL, TÜRKİYE BU KADAR AĞIR KRİZ YAŞAMADI. ESFENDER KORKMAZ CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ 30 HAZİRAN 2009 BASIN BİLDİRİSİ 1930 DÜNYA BUHRANI DÂHİL, TÜRKİYE BU KADAR AĞIR KRİZ YAŞAMADI. Türkiye 2009 un (Ocak- Şubat-Mart aylarında) ilk çeyreğinde tüm

Detaylı

DÜNYADA DİN EĞİTİMİ UYGULAMALARI

DÜNYADA DİN EĞİTİMİ UYGULAMALARI HOŞGELDİNİZ DÜNYADA DİN EĞİTİMİ UYGULAMALARI Prof. Dr. Mehmet Zeki AYDIN Marmara Üniversitesi EMAİL:mza@mehmetzekiaydin.com TEL:0506.3446620 Problem Türkiye de din eğitimi sorunu, yaygın olarak tartışılmakta

Detaylı

İktisat Tarihi II. 13 Nisan 2018

İktisat Tarihi II. 13 Nisan 2018 İktisat Tarihi II 13 Nisan 2018 Modern Çağ ın Başlangıcında Avrupa Ekonomisi 11 yy başından itibaren Avrupa Rostow'un deyimiyle kalkışa geçmiştir. Bugünün ölçütleriyle baktığımızdaavrupa gelişmemiş bir

Detaylı

Yeni Sosyal Güvenlik Sistemi Üzerine Notlar

Yeni Sosyal Güvenlik Sistemi Üzerine Notlar Yeni Sosyal Güvenlik Sistemi Üzerine Notlar Recep Kapar Muğla Üniversitesi recepkapar@sosyalkoruma.net www.sosyalkoruma.net Sosyal Güvenlik Harcamaları Yüksek Değildir Ülke İsveç Fransa Danimarka Belçika

Detaylı

biliniyor* Bu nedenle, tekelci sermaye ara ve yatırım malları sanayine yöneldiğinde finansman kaynaklarının oluşturulma bedelini emekçi sınıfların sırtına yüklemektedir. TEŞVİK EÛILEN NB? Kapitalist yoldan

Detaylı

SORU ve CEVAPLARLA 12 YILLIK (4+4+4) ZORUNLU EĞİTİM SİSTEMİ

SORU ve CEVAPLARLA 12 YILLIK (4+4+4) ZORUNLU EĞİTİM SİSTEMİ SORU ve CEVAPLARLA 12 YILLIK (4+4+4) ZORUNLU EĞİTİM SİSTEMİ SORU 1: Bu yasal değişikliğe neden gerek duyuldu? CEVAP 1 Dünya genelindeki ortalama eğitim süresi 11-12 yıl veya daha üzerindedir. Türkiye de

Detaylı

SAĞLIK HARCAMALARINDA SON DURUM

SAĞLIK HARCAMALARINDA SON DURUM 1 SAĞLIK HARCAMALARINDA SON DURUM Temmuz 2018 Sağlık harcamaları ekonomik kriz sonrası yaşadığı düşüşten sonra artma eğilimi göstermiştir. 2016 yılında sağlık harcamaları, 2017 yılında beklenenden daha

Detaylı

Matematik Öğretimi. Ne? 1

Matematik Öğretimi. Ne? 1 Matematik Öğretimi Ne? 1 Matematik nedir? Matematik, sayı ve uzay bilimidir. Matematik, tüm olası modellerin incelenmesidir Matematiğin özü, sayı ve miktarla ilgili düşüncelerle çalışmak değildir. Matematik,

Detaylı

İş ve Meslek Bakımından Ayırım Hakkında Sözleşme 44

İş ve Meslek Bakımından Ayırım Hakkında Sözleşme 44 İş ve Meslek Bakımından Ayırım Hakkında Sözleşme 44 Milletlerarası Çalışma Bürosu Yönetim Kurulu tarafından toplantıya çağırılarak 4 Haziran 1958 de Cenevre de kırk ikinci toplantısını yapan, Milletlerarası

Detaylı

2010 OCAK MART DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

2010 OCAK MART DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ 2010 OCAK MART DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ 2009 yılında ülkemiz halı ihracatı % 7,2 oranında düşüşle 1 milyar 86 milyon dolar olarak kaydedilmiştir. 2010 yılının ilk çeyreğinin sonunda

Detaylı

Güncel Jeo-Politik ve D-8 Cuma, 08 Aralık :55

Güncel Jeo-Politik ve D-8 Cuma, 08 Aralık :55 Dünya da politik dengeler dinamik bir yapıya sahiptir. Yüzyıllar boyunca dünyada haritalar, rejimler ve politikalar değişim içerisindedirler. Orta çağ Avrupa sı ve Fransız ihtilali ile birlikte 17. Yüzyılda

Detaylı

İSLAM KURUMLARI VE MEDENİYETİ

İSLAM KURUMLARI VE MEDENİYETİ DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. İSLAM KURUMLARI VE MEDENİYETİ KISA ÖZET

Detaylı

TÜRKİYE EKONOMİSİNDE YAŞANAN GELİŞMELER VE 2011 YILI EKONOMİK BEKLENTİLERİ. Dr.Süleyman Yaşar. 17 Nisan 2011

TÜRKİYE EKONOMİSİNDE YAŞANAN GELİŞMELER VE 2011 YILI EKONOMİK BEKLENTİLERİ. Dr.Süleyman Yaşar. 17 Nisan 2011 TÜRKİYE EKONOMİSİNDE YAŞANAN GELİŞMELER VE 2011 YILI EKONOMİK BEKLENTİLERİ Dr.Süleyman Yaşar 17 Nisan 2011 AMERİKAN MALİ KRİZİNİN Düşük faiz politikası (2002-5) NEDENLERİ Risklerin önemsenmemesi Hesap

Detaylı

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi Erdoğan, "OHAL uygulaması kesinlikle demokrasiye, hukuka ve özgürlüklere karşı değildir" dedi. 21.07.2016 / 09:56 Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından

Detaylı

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA 2016-2017 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ün 1928 yılında Ankara

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 8. SINIF TÜRKİYE CUMHURİYETİ İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 8. SINIF TÜRKİYE CUMHURİYETİ İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ KASIM EKİM 2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 8. SINIF TÜRKİYE CUMHURİYETİ İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ Ay Hafta Ders Saati Bir Kahraman Doğuyor

Detaylı

İstanbul İmam Hatip Liseliler Derneği

İstanbul İmam Hatip Liseliler Derneği BİRİ MATEMATİK Mİ DEDİ? BİZ KİMİZ? Yüce Rabbimiz dünya hayatını insanoğluna imtihan yeri kılmış, sırat-ı müstakim olarak göndermiş olduğu dinin yaşanabilmesi ve birbirlerine ulaştırılabilmesi için Müslümanları

Detaylı

TÜRKİYE - İTALYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

TÜRKİYE - İTALYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1 ( TASLAK STRATEJİK VİZYON BELGESİ ) TÜRKİYE - İTALYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1 Yeni Dönem Türkiye - İtalya İlişkileri: Fırsatlar ve Güçlükler ( 2014 ) Türkiye; 75 milyonluk nüfusu, gelişerek büyüyen

Detaylı

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ocak 2012, No: 20

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ocak 2012, No: 20 EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ocak 2012, No: 20 Bu sayıda; Dünya Bankası Küresel Ekonomik Beklentiler Raporundaki tespit ve değerlendirmelere yer verilmiştir. i Dünya Bankasından

Detaylı

Çalışma hayatında barış egemen olmalı

Çalışma hayatında barış egemen olmalı Çalışma hayatında barış egemen olmalı Ocak 19, 2012-3:31:16 olduğunu belirtti. olduğunu belirterek, ''Bu bakış açısı çerçevesinde diyalog merkezli çalışmalarımızı özellikle son 7 aydır yoğun bir şekilde

Detaylı

TİCARİ HAYATTA BAŞARI KURALLARI

TİCARİ HAYATTA BAŞARI KURALLARI Üzeyir GARİH kitaplarından derlemedir. www.kavurmaci.net İdarenin esası plandır. Her idarenin bir planı olmalıdır. Gelişen teknolojiye ayak uydurulmalıdır. Yetki başka, idare başkadır. Emir vermek bir

Detaylı

KKTC de EĞİTİM ve ÖĞRENİM. GÖRÜŞLER ve ÖNERİLER

KKTC de EĞİTİM ve ÖĞRENİM. GÖRÜŞLER ve ÖNERİLER KKTC de EĞİTİM ve ÖĞRENİM GÖRÜŞLER ve ÖNERİLER Prof.Dr. Ufuk TANERİ, IOM, HE 2003-03-14 Eğitim-Öğrenim Doğuş anı ndan başlayıp Ömür Boyu süren bir Süreç, yüzyılımız ve gelecek nesiller beklentilerinin

Detaylı

AKTAY TURİZM YATIRIMLARI VE İŞLETMELERİ A.Ş. ANASÖZLEŞME TADİL TASARISI

AKTAY TURİZM YATIRIMLARI VE İŞLETMELERİ A.Ş. ANASÖZLEŞME TADİL TASARISI AKTAY TURİZM YATIRIMLARI VE İŞLETMELERİ A.Ş. ANASÖZLEŞME TADİL TASARISI ESKİ METİN YÖNETİM KURULU VE SÜRESİ: Madde 7: Şirket işlerinin idaresi, genel kurul tarafından, hissedarlar arasından en çok üç yıl

Detaylı

TÜRKİYE DE MESLEKİ EĞİTİM

TÜRKİYE DE MESLEKİ EĞİTİM Uzman Melisa KORKMAZ TÜRKİYE DE MESLEKİ EĞİTİM Eğitimde Genel Görünüm Günümüz küresel rekabet ortamında bilgi ve bilgi teknolojileri giderek önem kazanmakta, ülkeler her geçen gün hızla gelişen teknoloji

Detaylı

GÖSTERGELER STOPAJ DÜZENLEMESİ: Vadeye göre pay (Yüzde)

GÖSTERGELER STOPAJ DÜZENLEMESİ: Vadeye göre pay (Yüzde) Hazırlayan: Alaattin AKTAŞ ala.aktas@gmail.com GÖSTERGELER PROJEKSİYON STOPAJ DÜZENLEMESİ: TL mev. Vadesiz Vadeye göre pay (Yüzde) Bir Aya Üç Aya Altı Aya Bir Yıla ve Daha Uzun 2005 17,8 20,6 45,8 10,5

Detaylı

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi. ANKET SONUÇLARI Anket -1 Lise Öğrencileri anketi. Bu anket, çoğunluğu Ankara Kemal Yurtbilir İşitme Engelliler Meslek Lisesi öğrencisi olmak üzere toplam 130 öğrenci üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya

Detaylı

Araştırma Notu 13/156

Araştırma Notu 13/156 Araştırma Notu 13/156 01 Kasım 2013 ALTIN HARİÇ CARi AÇIK DÜŞÜYOR Zümrüt İmamoglu, Barış Soybilgen ** Yönetici Özeti 2011-2013 yılları arasında altın ithalat ve ihracatında görülen yüksek iniş-çıkışlar

Detaylı

2010 OCAK NİSAN DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

2010 OCAK NİSAN DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ 2010 OCAK NİSAN DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ 2010 yılına iyi başlayan ülkemiz halı ihracatı, yılın ilk dört ayının sonunda bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla % 23,1 oranında artarak

Detaylı

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ III Bölüm 1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ 13 1.1.Türkiye Ekonomisine Tarihsel Bakış Açısı ve Nedenleri 14 1.2.Tarım Devriminden Sanayi Devrimine

Detaylı

Adım Adım Başarıya...

Adım Adım Başarıya... Adım Adım Başarıya... Sevgili Gençler, Etkili çalışma yöntemleri ve bunların uygulanması kısa vadede okul başarınızı arttırıcı bir faktördür. Uzun vadede ise yaşamda başarılı bir kişi olmanızı sağlar.

Detaylı

TEŞKİLATLANMA VE KOLLEKTİF MÜZAKERE HAKKI PRENSİPLERİNİN UYGULANMASINA MÜTEALLİK SÖZLEŞME

TEŞKİLATLANMA VE KOLLEKTİF MÜZAKERE HAKKI PRENSİPLERİNİN UYGULANMASINA MÜTEALLİK SÖZLEŞME TEŞKİLATLANMA VE KOLLEKTİF MÜZAKERE HAKKI PRENSİPLERİNİN UYGULANMASINA MÜTEALLİK SÖZLEŞME Bu sözleşme, ILO'nun temel haklara ilişkin 8 sözleşmesinden biridir. ILO Kabul Tarihi: 18 Haziran 1949 Kanun Tarih

Detaylı

DEĞER YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK A.Ş.

DEĞER YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK A.Ş. Büyükdere Cd. Nevtron İşhanı No:119 K /6 Gayrettepe-İST TEL: 0212/ 211 99 01-02-04 FAX: 0212/ 211 99 52 MALİ MEVZUAT SİRKÜLERİ SİRKÜLER NO : 2008/79 İstanbul, 05 Ağustos 2008 KONU : 01.07.2008 31.12.2008

Detaylı

GÜNLÜK FOREX BÜLTENİ - 24 Temmuz 2014

GÜNLÜK FOREX BÜLTENİ - 24 Temmuz 2014 GÜNLÜK FOREX BÜLTENİ - 24 Temmuz 2014 23.07.2014 Açılış Kapanış % 1,34653 1,34627 0,01 ALTIN 1306,36 1304,41 0,14 TRY 2,10566 2,08727 0,87 TRY 2,83657 2,81048 0,91 JPY 101,458 101,476 0,01 GBP 1,70633

Detaylı

PricewaterhouseCoopers CEO Araştõrmasõ

PricewaterhouseCoopers CEO Araştõrmasõ PricewaterhouseCoopers CEO Araştõrmasõ Yönetici Özeti Giriş PricewaterhouseCoopers õn 7. Yõllõk Global CEO Araştõrmasõ Riski Yönetmek: CEO larõn Hazõrlõk Düzeyinin Değerlendirilmesi, mevcut iş ortamõ ve

Detaylı

Sayın Bakanım, Sayın Rektörlerimiz ve Değerli Katılımcılar,

Sayın Bakanım, Sayın Rektörlerimiz ve Değerli Katılımcılar, Sayın Bakanım, Sayın Rektörlerimiz ve Değerli Katılımcılar, Orman ve Su İşleri Bakanımız Sn. Veysel Eroğlu nun katılımları ile gerçekleştiriyor olacağımız toplantımıza katılımlarınız için teşekkür ediyor,

Detaylı

İktisat Tarihi I. 5/6 Ocak 2017

İktisat Tarihi I. 5/6 Ocak 2017 İktisat Tarihi I 5/6 Ocak 2017 I. Dünya Savaşı öncesinde merkezi devletin yıllık vergi gelirleri, imparatorluk ölçeğindeki toplam üretim ve gelirin % 11 ini aşıyordu İlk dış borçlar 1840 lı yıllarda Galata

Detaylı

Müdafaa-i Hukuk Hareketi bu hakları savunmak ve geliştirmek için kurulmuştur.

Müdafaa-i Hukuk Hareketi bu hakları savunmak ve geliştirmek için kurulmuştur. Parti varlık sebebi, isminden de anlaşılacağı üzere, hakların savunulmasıdır. Müdafaa-i Hukuk düşüncesine göre: 1. İnsanın 2. Toplumun 3. Milletin 4. Devletin 5. Vatanın hakları vardır. Şu anda bu haklar

Detaylı

5. İşçi fazlasını, işveren fazlasını ve iş fazlasını şekil yardımıyla gösteriniz.

5. İşçi fazlasını, işveren fazlasını ve iş fazlasını şekil yardımıyla gösteriniz. 1. Emeğin marjinal ürününün formulü nedir? 2. İşçi fazlasının formulü nedir? 3. İşveren fazlasının formulü nedir? 4. İş fazlasının formulü nedir? 5. İşçi fazlasını, işveren fazlasını ve iş fazlasını şekil

Detaylı

Milli Gelir Büyümesinin Perde Arkası

Milli Gelir Büyümesinin Perde Arkası 2007 NİSAN EKONOMİ Milli Gelir Büyümesinin Perde Arkası Türkiye ekonomisi dünyadaki konjonktürel büyüme eğilimine paralel gelişme evresini 20 çeyrektir aralıksız devam ettiriyor. Ekonominin 2006 da yüzde

Detaylı

15 Ekim 2014 Genel Merkez

15 Ekim 2014 Genel Merkez ÇİN Yatırım Fırsatları Paneli 15 Ekim 2014 Genel Merkez İş Dünyamızın Saygıdeğer Mensupları, Değerli MÜSİAD üyeleri, Değerli Basın Mensupları, Toplantımıza katılımından dolayı teşekkür ediyor, Sizleri

Detaylı

AVRUPA BİRLİĞİ VE ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ ŞUBESİ

AVRUPA BİRLİĞİ VE ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ ŞUBESİ İSTANBUL TİCARET ODASI AVRUPA BİRLİĞİ VE ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ ŞUBESİ ÇEK CUMHURİYETİ ÜLKE RAPORU Şubat 2009 Y.U. 2 I. GENEL BİLGİLER Resmi Adı : Çek Cumhuriyeti Yönetim Şekli : Parlamenter Demokrasi

Detaylı

Sayın Yönetim Kurulu Üyesi/ ve Meclis Üyesi Arkadaşlarım,/

Sayın Yönetim Kurulu Üyesi/ ve Meclis Üyesi Arkadaşlarım,/ 1 Sayın Meclis Başkanım,/ Sayın Yönetim Kurulu Üyesi/ ve Meclis Üyesi Arkadaşlarım,/ 2018 yılının/ ilk meclis toplantısına hoş geldiniz diyor,/ sizleri saygılarımla selamlıyorum./ Sözlerime başlarken,/

Detaylı

SİRKÜLER NO: 2014 / 06

SİRKÜLER NO: 2014 / 06 SİRKÜLER NO: 2014 / 06 23.01.2014 Konu: 1 Ocak 2014 31 Aralık 2014 tarihleri arasında geçerli gelir vergisinden istisna edilen yurt içi, yurt dışı ve KKTC gündelik tutarları hk. Bilindiği üzere, gelir

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 8. SINIF T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU PLANI VE KAZANIM TESTLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 8. SINIF T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU PLANI VE KAZANIM TESTLERİ 07-08 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 8. SINIF T.C. İNKILAP TARİHİ AY EKİM KASIM HAFTA DERS SAATİ KONU ADI KAZANIMLAR TEST NO TEST ADI. Atatürk ün çocukluk dönemini ve bu dönemde içinde bulunduğu toplumun sosyal ve

Detaylı