BÖLGESEL SORUNLARIN ÇÖZÜMÜNDE MEZHEP FAKTÖRÜNÜN YERI VE ÖNEMI

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "BÖLGESEL SORUNLARIN ÇÖZÜMÜNDE MEZHEP FAKTÖRÜNÜN YERI VE ÖNEMI"

Transkript

1 II. BÖLGESEL SORUNLAR ve TÜRKİYE SEMPOZYUMU 1-2 Ekim 2012 BÖLGESEL SORUNLARIN ÇÖZÜMÜNDE MEZHEP FAKTÖRÜNÜN YERI VE ÖNEMI Yusuf GÖKALP* *Yrd.Doç.Dr., Çukurova Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Temel İslam Bilimleri Bölümü, Adana 1.GİRİŞ Son zamanlarda, özellikle Irak ve Suriye de yaşanan olayların etkisiyle içinde bulunduğumuz coğrafyada mezhep faktörü ve mezhep çatışmasının doğurabileceği muhtemel sonuçların yoğun bir şekilde tartışıldığını görmekteyiz. Ancak bu meseleler çok kısa ve yüzeysel olarak ele alınmakta ve özellikle günlük politikalar çerçevesinde değerlendirilmektedir. Halbuki İslam dünyasında mezhep faktörü, mezheplerin tarihte ve günümüzdeki pozisyonu, dinmezhep ilişkisi, mezhepler arası ilişkilerin mahiyeti, mezhep çatışmalarının siyasi, ekonomik, kültürel boyutları, İslam dünyasının geleceğinde mezheplerin rolü vb. konuların bilimsel anlamda daha derinlemesine incelenmesi gerekmektedir. Orta Doğu, Orta Asya, Balkanlar ve Kuzey Afrika başta olmak üzere Türkiye nin merkezi konumda bulunduğu İslam dünyasının tamamını kapsayan coğrafyada siyasi, ekonomik ve kültürel açıdan faaaliyet göstermek isteyen bütün aktörlerin, din anlayışındaki itikadi ve siyasi farklılaşmaların tezahürü olan mezhep faktörünü dikkate alması kaçınılmazdır. Başta Haricilik, Mutezile, Mürcie, Şia ve Ehl-i Sünnet olmak üzere din anlayışındaki farklılaşmaların kurumsallaşması neticesinde ortaya çıkan mezhepler İslam tarihi boyunca bütün Müslüman coğrafyanın yönetiminde dolayısıyla ekonomik, kültürel ve siyasi yapısının şekillenmesinde yönlendirici bir etkiye sahip olmuş ve olmaya da devam etmektedir. Bu gün itibariyle bölgede hakim konumda olan Sünni ve Şii din anlayışının yanı sıra gerek bu iki dini gelenek içerisinde yer alan gerekse yeni ve farklı oluşumlar olarak karşımıza çıkan Dürzilik, Nusayrilik, Yezidilik, Vehhabilik, Zeydilik, Kadıyanilik ve Bahailik gibi mezhep olarak kabul edilen dini oluşumlar aktif olarak toplumsal hayatı yönlendirmekte ve bölgedeki gelişmelerin şekillenmesinde merkezi bir rol oynamaktadır. İçinde bulunduğumuz zaman dilimi veya yakın gelecekteki olası gelişmeleri masaya yatırdığımızda, din anlayışındaki farklılıkların bir takım fırsatlarla birlikte tehditleri de beraberinde getirdiğini söylemek mümkündür. Demokrasi, hoşgörü, fikri üretkenlik, birlikte yaşama tecrubesi, çok kültürlülük adına sayısız fırsatları karşımıza çıkaracak olan mezhebi farklılaşmalar öte yandan, geçmişte örneklerini sıkça gördüğümüz, mezhep taassubu, mezhep çatışması, ötekileştirme, fikri donukluk ve kültürel zenginliklerin kaybı gibi telafisi zor problemlerin yeniden ve daha şiddetli boyutta ortaya çıkmasına sebep olabilecektir. Bu durum siyasi, ticari, kültürel ve fikri kayıp veya kazanımlar olarak karşımıza çıkacaktır. Müslüman ülkelerdeki mezheplerin coğrafi dağılımına ve son dönemde cereyan eden bölgesel gerilimlere kısa bir göz atmak durumun vehametini görme açısından önemli ipuçları vermektedir. Öyle görünüyor ki bölge jeo-stratejik açıdan küresel güçlerin ilgisini çektiği sürece bölgesel sorunlar devam edecek ve coğrafi ve siyasi yönlerden stratejik bir konuma sahip olan Türkiye başta olmak üzere bölgedeki bütün ülkeler bu sorunlardan payına düşeni alacaktır. Bir taraftan insan hakları, evrensel değerler, ifade özgürlüğü, bilgiye dayalı ve insanı esas alan politikaların önemi artarken diğer taraftan Orta Doğu ve diğer müslüman ülkelerin sahip olduğu yerel değerler kendi ağırlığını hissettirmektedir. Bu açıdan Türkiye, İran, Irak, Suriye, Mısır, Suudi Arabistan, Yemen, Afganistan, Hindistan, Lübnan gibi ülkelerin yapısı dikkat çekmektedir. Söz konusu ülkelerdeki din anlayışları, bu ülkelerde yaşayan toplumların tarihsel tecrubeleri ve coğrafi yapı politikacılar başta olmak üzere bölgede varolan ve kendine yaşam alanı açmaya çalışan topluluklar, kişi veya kurumlar üzerinde bağlayıcı ve yönlendirici bir etkiye sahiptir. Bölgesel politikaların geliştirilmesinde ve sorunların çözümünde, bölgesel dinamikler çerçevesinde, din anlayışındaki farklılaşmaları dikkate almak büyük önem arz etmektedir. Bütün dünyada olduğu gibi din ve mezhep faktörünün Türkiye nin de içinde bulunduğu bütün İslam dünyasında cereyan eden olaylara yön veren temel dinamikler veya aktörler arasında sayılması gerekmektedir. Din, tarih boyunca fıtri bir ihtiyaç olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsanlık tarihi boyunca dinin yok sayıldığı veya etkisiz kaldığı dönemlere rastlamak neredeyse söz konusu değildir (Tümer-Küçük, 1988:29-34; Eliade, 1995:22-27). Özellikle Ortadoğu coğrafyasında nazil olduktan sonra dünyanın dört bir tarafına yayılan ve bütün insanlığa hitap eden ilahi dinlerin insanlık tarihi üzerindeki etkisi bütün dinler tarihçileri tarafından dile getirilmektedir. Tarih boyunca insanların hiç çekinmeden dinleri uğruna hayatlarını feda etmeleri veya her anlamda din uğruna verilen mücadelelerin kanaatimizce bir anlamı olsa gerektir. Medeniyetlerin dinler etrafında şekillendiği iddiaları, tarihe din savaşları olarak geçen vakıalar veya günümüzde Doğu-Batı geriliminin temelinde din farklılıklarının yer aldığı söylemleri dinin insanlık için anlamı ve önemi üzerinde bizleri her zaman düşündürmektedir. Bu gün üzerinde konuştuğumuz Ortadoğu coğrafyasında dahi ilahi kaynaklı Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam dininin yanı sıra Putperestlik, Budizm, Mecusilik vs. gibi beşeri kaynaklı dinlerin ağırlığı her zaman kendini hissettirmektedir. O halde ister bireysel isterse toplumsal boyutta olsun, ulusal veya uluslarası düzeyde siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik ilişkilerde din faktörünü dikkate alarak projeler üretmenin kaçınılmazlığı şüphesizdir. Ancak biz burada genel olarak din değil mezhep faktörü ve bölgesel sorunların çözümünde mezhep farklılıklarının yeri ve önemi üzerinde duracağız. Daha da özel bir ifadeyle konu başlığımızı Günümüz İslam Dünyasında Din Anlayışındaki Farklılıklar: Fırsatlar ve Tehditler olarak netleştirmek istiyoruz. 2.Mezhep Olgusu 174

2 Mezhepleri Din anlayışındaki farklılaşmaların kurumsallaşması neticesinde ortaya çıkan beşeri ve toplumsal nitelikli oluşumlar olarak tanımlayabiliriz. Arapça bir kelime olan mezhep sözlükte, görüş, anlayış, öğreti, farklı tutum ve davranış, benimsenen fikir vegidilen yol gibi anlamlara gelmektedir. Dolayısıyla burada mezheple kastedilen İslam la ilgili görüş, anlayış ve yorum faklılıkları sebebiyle ortaya çıkan siyasi ve itikadi sistemlerdir. Geçmişte ve günümüzde siyasi ve itikadi gayelerle vücut bulmuş olan ve İslam Düşünce Ekolleri olarak da tanımlanan (Fığlalı, 2011: 15) mezheplerin en belirgin özellikleri arasında; insan ürünü olması, dinin anlaşılma biçimlerinden ibaret olması ve her birinin hz. Muhammed in vefatından sonraki tarihi süreç içerisinde ortaya çıkmış olmasını sayabiliriz. Burada mezheplerin beşeri ve toplumsal oluşumlar olması ifadesi mezheplerin ilahi kaynaklı ve tek başına dinin temsilcileri olarak görülmemesine yönelik bir ifadedir. Din-mezhep ilişkisi çerçevesinde, hiçbir mezhebin tek başına İslam la özdeşleştirilmesi mümkün değildir. İslam, akıl sahibi olan insanlara, kendi hür iradeleriyle hayırlara sevk eden ilahi kurallar bütünüdür. İslam Allah tarafından gönderilen vahiy temelli bir din olup hz. Muhammed in sağlığında tamamlanmıştır. Hz. Muhammed in vefatından sonra vahiy kapısı kapanmıştır ve bundan sonra artık hiç kimse genel geçer nitelikli, doğruluğu tartışılamayacak, özel ilahi bir bilgiye sahip olduğu iddiasında bulunamaz. İman esasları Kuran la belirlenmiştir. Hz. Muhammed in sağlığında sadece Müslüman insan vardır, her hangi bir mezhep, tarikat, cemaat veya din anlayışını merkeze alan faklı bir zümreleşme söz konusu değildir. Mezhepler sonradan ortaya çıkmışlardır ve dinin anlaşılma biçiminin tezahürleridir. Bu sebeple mezhepler, din değil, dinin anlaşılma biçimleridir, insan ürünüdür. Hiçbir şahıs, mezhep, kurum İslam inanç esaslarını belirleme yetkisine sahip değildir. Bu hususta tek otorite Allah ın bizzat kendisidir (Kutlu, 2010: 36). İslam düşünce tarihinde ortaya çıkan mezheplerin tamamı içinde doğup, geliştikleri toplumun ve dönemin sorunlarına çözüm üretme refleksinin bir neticesi olarak karşımıza çıkmaktadır. İslam tarihinin ilk dönemlerinden itibaren başta imamet/hilafet meselesi olmak üzere büyük günah sahibinin durumu, amel-iman ilişkisi, imanın mahiyeti, insan fiilleri ve irade hürriyeti gibi belli başlı problemler ve bu problemlerin yol açtığı olaylar karşısında Müslümanlar fikir üretmek ve tavır koymak durumunda kalmışlardır. Ortay atılan her fikir zaman içerisinde bir taraftar topluluğu oluştururken aynı zamanda muhalif veya aykırı bir takım görüşlerin ortaya atılmasına da sebebiyet vermiştir. Haricilerin Kureyş kabilesini dışlayan imamet ve sahabenin neredeyse tamamını tekfir eden büyük günah anlayışına karşılık imamette Ali Oğullarını önceleyen ve din anlayışını belli bir soya hasreden Şiilik ve imanda eşitlik nazariyesi ve amel-iman ayrımı konusundaki rahatlatıcı yaklaşımıyla Müslümanları içine düştükleri bu sıkışmışlık durumundan kurtaracak Mürcie yi örnek olarak gösterebiliriz. Bu çerçevede Hariciler, Mürcie, Mutezile, Şia ve Ehli Sünnet gibi aynı zamanda birer düşünce ekolleri olan mezhepler ve akabinde de aynı isimlerle zikredilen dini gelenekler tarih sahnesindeki yerini almıştır. Söz konusu bu dini gelenekler aynı zamanda sayıları onlarla ifade edilen alt grupları kendi bünyelerinde barındırmaktadır. Zikrettiğimiz bu klasik mezheplere ilaveten zaman içerisinde gerek bu mezheplerin uzantısı olarak gerekse yeni bir takım oluşumlar olarak İsmaililik, Nusayrilik, Dürzilik, Yezidilik, Bahailik, Kadıyanilik gibi faklı mezhepler ve din anlayışları ortaya çıkmıştır. Hiçbir mezhep mutlak doğruluk iddiasında bulunamayacağı gibi hiçbir mezhebin mutlak yanlış olduğu iddiasında bulunmak da mümkün değildir. Beşeri nitelik taşıyan bütün dini oluşumlar tabiatı gereği her türlü tenkit ve tahlile açıktırlar. Bu sebeple mezheplerin din gibi algılanması veya geleneğin din haline getirilmesi dinin etki alanının daraltılması anlamına gelecektir. Öte yandan farklı mezheplerin ortaya çıkması her dinin tarihinde yaşanan bir olgudur. Mezhepler sosyal ve siyasi bunalımların yaşandığı dönemlerde bu bunalımları aşmak için çözüm üretebilmek amacıyla ortaya çıkmış oluşumlardır (Kutlu, 2010: 38). Zaman içerisinde mezheplerin din gibi algılanmaya başlanması bazı problemlerin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Başlangıçta fikri üretkenlik ve sorunlara çözüm bulma adına son derece katkı sağlayan mezhepler zaman içerisinde fikri üretkenliğin önündeki engellerden birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Mezheplerin mutlaklık iddiasında bulunmaya başlaması ve zamanla her mezhebin kendisini dinin tek ve en doğru anlaşılma biçimi olarak sunmaya başlamasıyla birlikte Müslümanlar arasında fikri ve siyasi ayrılıklar başgöstermeye başlamış ve bu ayrılıklar yer yer mezhep çatışması şeklinde tezahür etmiştir. Mezhep taassubu ve bilgisizlik sebebiyle söz konusu çatışmaların yol açtığı olumsuzluklar ortaya çıktıkları zaman dilimini de aşarak yüzyıllar boyunca etkisini devam ettirmiş ve hatta devam ettirmektedir. Dinle mezhep arasındaki ilişki her zaman masum olmamıştır. Mezheplerin bazıları siyasi çevrelerce dini ve siyasi menfaat temin etmekte birer araç olarak kullanılmıştır. Bunun neticesinde mezhepler dinin yeni yorumlarla güncelleştirilmesi ve işlevsel kılınması yerine müslümanlar arasında ayrılık ve kavgaların, taassubun, iktidar savaşlarının birer aracı haline gelebilmiştir. Yeni yetişen kuşaklar umumiyetle kendi meselelerine kendileri çözümler bulmak yerine, asırlar boyu tarihe karışmış, güncelliği ve fonksiyonelliği kalmamış olan geçmişin problemleriyle uğraşmaya başlamış ve geçmişten çözüm arama yoluna başvurmuşlardır. Din yerine mezheplerin ilkeleri öğretilmeye başlanmış ve böylece dini anlamada mezhepler birer araç iken amaç haline gelmiştir. Sonuçta Kuran ın bir bütün olarak anlaşılması kaygısından uzak kalınarak sadece mezheplerin görüşlerine destek bulmak için Kuran a gidilmeye başlanmıştır. Yine Mezhep taraftarlarını kendi görüşlerini diğerlerine dayatması ve böylece ötekileri dışlaması müslümanlar arasında ciddi ayrılıklara sebebiyet vermiştir. İslam düşüncesinde mezhep taassubunun yol açtığı ötekileştirme ve tekfir etme eğilimi bu ayrılıkları kurumsallaştırmıştır. Mezhep liderlerinin otorite olarak kabul edilmesi ve çözüm için bu otoritelerin eserlerinin dışına çıkılmaması ise söz konusu süreci hızlandırmıştır. Mezhep mensupları kendi mezheplerinin sınırları dışına çıkmamış ve herkes kendi mezhebinin Fırka-i Naciye yani hak ve kurtuluşa eren fırka olduğu iddiasının peşine düşmüştür. Taklid yoluyla dini öğrenme kronikleşmiş ve bu durum zamanla bilgi açığının büyümesi, mezhep taassubunun artması ve yeni fikirlere tahammülsüzlüğün azalmasıyla sonuçlanmıştır. İslam tarihinde mezhepler, fikri üretkenliğin ve düşünce zenginliğinin temsilcisi konumunda iken farklı fikirlere tahammülsüzlüğün sembolü haline dönüşmüştür (Kutlu, 2010: 39-40). İslam medeniyetin en önemli özelliklerinden birisi, bu medeniyetin hala yaşayan, canlı bir medeniyet olmasıdır ve bizler de bu yaşayan medeniyetin birer üyesi olarak süreç içerisindeki yerimizi almaktayız. Söz konusu süreçte bir kesinti, bir ara dönem, bir boşluk olmadığı için İslam tarihinin ilk dönemlerinden itibaren yaşanan bütün olayların etkisi devam etmektedir. İlk halife seçiminden, kerbela faciasına, saltanat geleneğinin kurucusu Muaviye ile Ali b. Ebi 175

3 Talib arasındaki iktidar mücadelesinden Safevi-Osmanlı ilişkilerine kadar yaşanan bütün olaylar hafızalardaki canlılığını korumakta ve insanların inanç ve duygu dünyasındaki yerini muhafaza etmektedir. Dolayısıyla bu günü doğru anlayabilmek için geçmişin doğru okunmasında fayda bulunmaktadır. 3.İktidar-Mezhep İlişkisi İslam düşünce tarihine baktığımız zaman gerek mezheplerin doğuşunda gerekse bu mezheplerin tarihi süreç içerisindeki şekillenmelerinde en önemli faktörlerden birinin siyasi olaylar olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca İslam tarihinde devlet ve siyaset kavramlarını anlayabilmek için itikadi ve siyasi mezheplerle, müslüman devletlerin ve iktidarların uygulamalarını incelemek gerekmektedir (Akdoğan, 2000: 29). Siyasi olayların başında ise iktidar meselesi gelmektedir. Siyasi konularda Kuran belli bir model önererek belirlemede bulunmadığı (Hatiboğlu, 2005:37) için müslümanlar kendi ilmi ve siyasi birikimleri, tarihi tecrübeleri doğrultusunda iktidar problemine çözüm üretmeye çalışmışlardır. İlk halifelerin seçimleri de Hz. Peygamber in kimseyi halife tayin etmediğini göstermektedir. Başlangıçta müslümanların imamet/hilafet konusunda bir arayış süreci içerisinde oldukları ancak zaman içerisinde Emevilerle birlikte tekrar Arap geleneklerine göre kabile asabiyetine dayalı bir modele yöneldikleri bilinmektedir. İlk dönemlerde Cemel ve Sıffin savaşları gibi müslümanları ilk defa karşı karşıya getiren ve kan dökülmesiyle sonuçlanan bir takım olaylar vuku bulmuştur. Bu olaylar neticesinde imamın/halifenin kimler arasından ve nasıl seçileceği, seçilme şartlarının ve sorumluluklarının ne olacağı, halifeye karşı gelmenin imkanı gibi soruların yanı sıra irade hürriyeti, insan filleri, imanın mahiyeti, amel-iman ilişkisi gibi siyasi ve teolojik problemler gündeme gelmiştir (Akbulut, 2001: ). Kısa süre içerisinde cebir düşüncesini destekleyen Emevilerin, Arap ırkını yönetimde önceleyen ve Ali oğullarını dışlayan politikaları zaman içerisinde Mevali olarak isimlendirilecek olan ve başta Türkler olmak üzere gayr-i arap müslümanların büyük çoğunluğunu kapsayan bir taraf kitlenin ortaya çıkmasına yol açmıştır (Onat, 1993: 4-12). Abbasilerin iktidarı ele geçirmesi ve Ali oğullarına yönelik kısmi bir yumuşamanın sağlanması ise durumu pek değiştirmemiştir. Arap asabiyetine dayalı tarihi Emevi-Haşimi çekişmesi gölgesinde cereyan eden iktidar mücadelesi ilk dönem İslam siyasi düşüncesinin şekillenmesi ve bir kısmı günümüze kadar varlığını sürdürecek olan mezheplerin ortaya çıkışında yönlendirici olmuştur. Söz konusu bu mezheplerin belli başlıları bu gün dahi İslam toplumunun mezhebi haritasını oluşturmaktadır. Tarihe ilk muhalefet hareketi olarak geçen ve Kureyş otoritesine karşı olma tavrıyla bilinen Hariciler, Sıffin savaşı sonunda tepkisel-kabilevi zihniyetin bir temsilcisi olarak karşımıza çıkmaktadır (Kutlu, 2001: 20). Kabile zihniyetinin bütün özelliklerini bünyesinde barındıran ve siyasi bir hareket olarak ortaya çıkan Hariciler görüşlerini itikadi alana taşıyarak zamanla bir mezhep kimliğine kavuşmuştur. Sürekli bir iktidar mücadelesi içerisinde olan Haricilerin, Kufe, Basra, Cezire ve Musul, Horasan, Güney Arabistan, Kuzey Afrika, Mısır ve Umman bölgelerini hareket alanı olarak seçtikleri ve Abbasiler döneminin ortalarına kadar uzanan uzunca bir süre İslam dünyasını meşgul ettikleri bilinmektedir. Hariciler, bir takım kelami görüşlerin ortaya çıkmasına etki ettikleri gibi savundukları siyasi görüşleri ve eylemleriyle yaşadıkları dönemin politikaları üzerinde de önemli etkileri olmuştur. Özellikle doğu bölgelerinde hariciler tarafından sürdürülen isyanlar ticaretin aksamasına sebep olduğu gibi yaptıkları tahribatlarla büyük maddi zararlara yol açmışlar ve hatta vergi gelirlerinin ciddi şekilde azalmasına yol açmışlardır (Demircan, 1996: 133 vd.). Hz. Peygamberin vefatından sonra yerine damadı Ali b. Ebi Talib in geçmesini isteyen az sayıda Ali taraftarı, ilerleyen yıllarda özellikle Emevilerin Ali oğullarını dışlayan politikalarının etkisiyle, Şia adı altında büyük bir siyasi ve itikadi hareketin temsilcisi olmuştur. Emeviler döneminde hutbelerden Ali oğullarına yönelik yapılan hakaretler ve takip edilen politikalar toplumda ciddi rahatsızlıklara ve neticede Kerbela hadisesi, Tevvabun hareketi, Muhtar es- Sakafi hareketi (Onat, 1993: ), Zeyd b. Ali nin isyanı (Gökalp, 2006: 32) gibi müslümanlar arasında infiale yol açacak ve etkileri şiddetli olacak bir takım siyasi olaylara sebebiyet vermiştir. Bu olaylar neticesinde İmamiyye Şiası, Zeydilik ve İsmailik başta olmak üzere çok sayıda Şii fırka ortaya çıkmıştır (Öz, 2011: 61 vd.). Emeviler döneminde iktidarın gayr-i Arap unsurları dışlayan politikaları söz konusu unsurların mevali adı altında ayrı bir taraf olmasına sebebiyet verdiği gibi bir taraftan Haricilerin diğer taraftan Şii grupların siyasi ve kelami konulardaki görüş ve tavırlarının etkisiyle gerilen ortamda imanda eşitlik nazriyesi ve amel-iman ayrımı konusundaki yaklaşımıyla Mürcie, başta Horasan ve Maveraünnehir olmak üzere geniş bir coğrafyada yaşayan gayr-i Arap müslümanlar için bir kurtuluş çaresi olmuştur (Kutlu, 2000: 289). Bu süreçte Ebu Hanife nin önderliğindeki Rey taraftarları ile Ahmed b. Hanbel in önderliğindeki Hadis taraftarları yine siyasi ve itikadi konulardaki tavırlarıyla daha sonra Ehl-i Sünnet olarak çerçevesi çizilecek olan mezhebin öncülerini temsil etmektedirler. Nitekim 5/11. yüzyıla gelindiğinde İsmailik karşısında Ehl-i Sünnet asgari kelami görüşler üzerinde ittifak eden bir düşünce geleneği ve siyasi bir blok olarak karşımıza çıkmaktadır. Burada başlangıçta siyasi olaylarda taraf olmak istemeyen, ilimle uğraşmayı kendilerine şiar edinen ancak Emevilerin desteklediği Cebri düşünceye karşılık irade hürriyetini savunan ve insanların fiillerinden dolayı sorumlu oldukları yönündeki görüşleriyle ün kanan Mutezile yi de hatırlatmak istiyoruz. Mutezile de nihayetinde ilk dönem siyasi olaylarının gölgesinde şekillenen bir düşünce hareketidir. Bu gün Suudi Arabistan ın resmi mezhebi konumunda olan Vehhabilik ile Suudi Hanedanlığının iktidar mücadelesi arasındaki varlık ilişkisi de iktidar mezhep ilişkisine verilebilecek dikkat çekici örneklerden birisini oluşturmaktadır. Nitekim Vehhabilik, İbn Teymiye nin fikirlerinin ilham alarak kendilerini Sünni Selefi akidesine ve Hanbeli mezhebine nispet eden Muhammed b. Abdilvehhab ın, görüşlerini kabul ettirmek ve yaymak için Muhammed b. Suud un siyasi desteğine başvurarak 1744 yılında oluşturdukları dini hareketin adıdır (Sarıkaya, 2009: 111). İbn Suud, İbn Abdulvvehhab ın kendilerini terk etmemesi ve mahalli vergileri almaya devam etmek üzere iki şart koşmuştur. Bu anlaşmanın esasını tevhid prensibini yaymak için kılıç yoluyla el-emru bi l-maruf ve n-nehyu ani l-münker uygulaması oluşturmaktadır. Nitekim Muhammed b. Abdilvehhab ın İbn Suud a Allah ın bize açacağı fetihler sayesinde şu anda topladığın haraçlardan çok daha fazla ganimetler elde edeceksin şeklindeki vaadi bize söz konusu iktidar-mezhep ilişkisinin mahiyetini anlamak açısından gerekli ipucunu vermektedir. İktidar veya muhalefette olmak mezheplerin doğuşu kadar kurumsallaşmasında da belirleyici olmuştur. Bir mezhebin iktidara yakın olması veya muhalefette olması o mezhebin fikirlerinin şekillenmesi, toplumsal bir yapıya 176

4 kavuşması, görüşlerinin pratik hayatta uygulanabilme imkanına kavuşması, dini ve sosyo-kültürel açıdan varlığının devamını sağlayacak kurumlara kavuşması, yazılı ve sözlü literatürünün oluşması ve bir geleneğe dönüşerek varlığını devam ettirebilmesi açılarından son derece önemlidir. Zeydiyye mezhebinin Yemen de Zeydi hakimiyetini kurmasından sonra imamet prensibinin mezhep esasları arasındaki yerini alması, İsmaililerin Fatımi devletini kurmasıyla birlikte Ezher üniversitesi gibi bir eğitim kurumuna sahip olması, Ehl-i Sünnet in İslam dünyasının hakim mezhebi konumuna yükselmesi, Şah İsmail in başa geçişi ile birlikte ( ) siyasi bir güce kavuşan İmamiyye Şiası nın Lübnan ve Irak ta yaşayan Şiileri İran a davet etmesiyle yeni bir sürecin başlaması, yine Zeydilerin iktidarı ele geçirdikten sonra Yemen de müstakil bir topluluk hüviyetine kavuşması gibi örnekler iktidar-mezhep arasındaki ilişkiye dikkatimizi çekmektedir. Keza iktidar tarafından desteklenen mezheplerin bir süre sonra fikri üretkenliklerini kaybetmeye başlamalarına karşılık muhalefette olan mezheplerin fikri açıdan daha fazla üretken olduklarını ve mezhebe dayalı iktidarların kısa süre içerisinde söz konusu iktidarlarını kaybettiklerini de söylememiz gerekmektedir. İslam tarihinde ortaya çıkan hemen bütün mezheplerin devlet başkanlığı anlamında imamet/hilafet kurmunun gerekliliği üzerine fikir beyan ettikleri (Aydınlı, 2003: 25-41) ve tarih boyunca kendi iktidarlarını kurmak için mücadele ettikleri görülmektedir. Bu noktada merkezi iktidarlarla mücadele içerisine giren mezheplerin başarısız olmaları durumunda Güney Arabistan, Horasan veya Kuzey Afrika gibi merkezden uzak bölgelere giderek iktidar arzularını bu bölgelerde gerçekleştirmeye çalıştıkları görülmektedir. Hariciler, Zeydiler, Süleyhiler, İsmaililer/Karmatiler, Vehhabilerin mücadeleleri ve tesis ettikleri bölgesel hakimiyetler örnek olarak gösterilebilir. Bir başka ifadeyle merkezi idareyi temsil eden iktidar ve bu iktidarların din anlayışları ile muhalefette olan topluluklar ve onların din anlayışları arasında sürekli bir çatışma olduğunu söyleyebiliriz. Esasında her mezhebin bir zihniyeti temsil ettiğini ve aslında mücadelenin bu zihniyetler arasında cereyan ettiğini vurgulamakta fayda bulunmaktadır (Kutlu, 2010: 55). Geçmişte ve günümüzde mezhepler arasındaki anlaşmazlıklar ve hatta çatışmaların bu zihniyetler arası mücadele zemininde analiz edilmesinin daha sağlıklı sonuçlar vereceği kanaatindeyiz. 4.Tarih Boyunca İktidar Kavgası ve Mezhep Çatışmaları Tarihte hem mezheplerin iktidarı ele geçirmek için verdikleri mücadele ve hem bizzat mezhepler arasında kan dökmeye kadar uzanan anlaşmazlıkların vuku bulduğu bilinmektedir. Mezhebi anlayışlar iktidarları değiştirecek yada belirleyecek derecede etkili olabildiği gibi uzun süren çatışmalarla bölgesel huzursuzluklara da sebebiyet verebilmektedir. Harici hareketiyle başlayan ve günümüze kadar devan eden süreçte bu konuda çok sayıda örnek verilebilir. Nitekim Hariciler, Emevi devletinin kurulmasına istemeyerek yardımcı oldukları gibi Emevi devletinin zayıflamasına ve neticede yıkılmasına sebep olan hareketlerin başında da Haricilik gelmektedir (Demircan, 1996: 252). İmametin kendi hakları olduğuna inanan ve iktidara karşı aktif mücadeleyi yöntem olarak seçen Zeydiler, Emevi hanedanlığının yıpranmasında etkili olmuşlar ancak beraber hareket ettikleri Abbasilere iktidarı kaptırınca Taberistan ve Yemen e giderek Zeydi öğretilere dayalı kendi hakimiyetlerini tesis etmişlerdir. Bu gün dahi Kuzey Yemen de hakim unsur olarak varlıklarını devam ettiren Zeydiler, Osmanlı dönemi de dahil olmak üzere tarih boyunca, tıpkı Lübnan da Dürzilerin yaptığı gibi, bölgedeki hakimiyetin şekillenmesinde belirleyici faktör olmuşlardır. Keza kuzey Afrikada İdrisiler devleti, Mısır da Fatımi/İsmaili devleti, Güney Yemen de Süleyhi hanedanlığı, Suudi Hanedanlığı ve nihayetinde Suriyede ki Baas rejimi, İran İslam Devleti mezhep esasları üzerine inşa edilmiş olan yönetimlerdir. Bunların yanı sıra Lübnan,Yemen ve Irak gibi mezhebi dengeler üzerine kurulmuş devletlere ilaveten İslam dünyasındaki diğer devletlerin büyük çoğunluğunun da Sünni gelenek içerisinde yer alan vatandaşları bünyesinde barındırdığı görülmektedir. Öte yandan İran devrimi tamamen Şii imamet anlayışı gölgesinde şekillenmiş bir hareket olarak değerlendirilebilir (Onat, 1993: 188). İslam tarihinde ve günümüzde maalesef doğrudan mezhep çatışmalarına da şahit olmaktayız. Esasen mezhep çatışması özünde iktidar kavgasını, siyasi, sosyal ve ekonomik çıkarları barındırmaktadır (Gündüz, 2005: 25). Yemen de cereyan eden ve şiddetli çatışmalara sahne olan Zeydi-Karmati mücadelesi, Sünni selçuklularla Fatımi İsmaililer arasındaki mücadeleler veya Abbasi ve Selçuklular dönemindeki mihne hadiseleri gibi çok sayıda örnek verilebilir. Abbasiler dönemindeki mihne sürecinin baş aktörü olan Mutezile aynı zamanda bir mezhebin iktidar tarafından resmi olarak desteklenmesinin nasıl sonuçlar doğurabileceğinin en ilginç örneklerinden biri olarak karşımızda durmaktadır. Tarihte mihne dönemi olarak bilinen bu süreçte Mutezile fırkası Abbasi devletinin resmi mezhebi olarak kabul edilmiş ve hadis taraftarları itikadi görüşlerinden dolayı takibat, yargılama ve zulme tabi tutulmuştur (Akoğlu, 2006: 127 vd.). Bu durum insanın irade hürriyetine en çok vurgu yapan bir mezhebin ideolojik bir yaklaşımla nasıl totaliter bir yapıya kavuşabileceğini göstermesi açısından fevkalade dikkat çekicidir (Gündüz, 2005: 24). Bir başka tarihi örnek olan Osmanlı-Safevi mücadelesinde ifrat derecesinde Şiliğe bağlanmış olan ve Sünniliği yok etmek için baskıcı politikalar uygulayan Şah İsmail, Sünni mezheplere karşı şiddet kullandığı, ezana Eşhedü enne Aliyyen Veliyyullah ve Hayye ale Hayri l-amel sözlerini ekleterek camilerde halife Ebu Bekir, Ömer ve Osman a lanet edilmesini emrettiği bilinmektedir (Fığlalı, 2011: 298). Son dönemde mezhep çatışmasının yoğun olarak yaşandığı bölgelerin başında Irak ve Pakistan gelmektedir. Pakistanda özellikle Belucistan bölgelerinde uzun süreden beri devam eden mezhep temelli bir takım huzursuzluklar cereyan etmektedir. Bölgede yaşayan Şiilere yönelik saldırılar endişe vermeye devam etmektedir. Şiilere yönelik saldırılarda Şii vatandaşların öldürülmesi üzerine sürekli sokak gösterileri yapılmaktadır. Halbuki Pakistan nüfusunun yaklaşık % 20 sini oluşturan Şiiler Pakistanın bağımsızlık mücadelesinde Sünnilerle birlikte hareket etmişlerdir. Onlarca Şii vatandaşın öldürüldüğüne yönelik haberler sürekli medyada yer almaktadır. Pakistan kaynakları söz konusu saldırıların radikal Sünni örgütler tarafından gerçekleştirilmiş olabileceğini ifade etmektedirler. Yine aktarılan bilgilere göre bölgedeki radikal Sünni grupların liderlerinin Şiileri müslüman olarak kabul etmemeleri dikkat çekmektedir (Fazıl Ahmed BURGET, Sekiz yıl süren Irak-İran savaşının arkasında yatan sebepler arasında mezhep farklılığı zikredilmektedir yılında gerçekleşen İrandaki devrimin kendi topraklarını da etkisi altına alacağı korkusuyla Irakta bulunan Baas yönetiminin İran a savaş açması bu ülkeyi bölgede tartışılır bir hale getirmiştir ve neticede Irak ın Kuveyt i işgal etmesi 177

5 ve ABD nin Irak ı işgal etmesi akabinde cereyan eden olaylar olarak kabul edilmektedir. (Wiley, 2004: 1, 62-95) Son yıllarda Irak ta yaşanan Sünni-Şii çatışması (Onat, 2010: 1-10), her iki taraftan müslümanların öldürülmesi, cami, türbe gibi kutsal mekanların yanı sıra toplumsal alışveriş merkezlerinin bombalanması mezhep çatışması olarak değerlendirilmekte ve hala sebepleri ve sonuçları üzerinde tartışılmaktadır. Öte yandan tam olarak bir mezhep çatışması niteliğinde olmasa da faklı din anlayışlarına mensup kişiler olarak tasnif edilen Alevi ve Sünniler arasında zaman zaman cereyan eden Çorum, Sivas, Maraş olayları gibi hadiseler ülkemizde yaşanan veya yaşanması muhtemel çatışmalara örnek olarak gösterilebilir. Ayrıca yaşadıkları bölgede hakim unsur olmasa bile, birden çok ülkede varlığını sürdüren Dürziler, Nusayriler, Yezidiler gibi dini gruplara yönelik olumsuz yaklaşımlara şahit olmaktayız. Söz konusu olumsuzluklar diğer ülkelerde yaşayan mezhep mensuplarını da etkilemekte ve onlarında tepkisel davranışlar içerisine girmesine yol açmaktadır. Bu durumun en son örneklerinden birisi olarak Suriye de yaşanan olayların Lübnan a sıçraması ve beraberinde getirdiği sorunlar gösterilebilir. 5.Günümüzde Mezheplerin Dağılımı Günümüz İslam dünyasında bir çok alanda olduğu gibi mezhepler hakkında konuşma, araştırma yapma ve değerlendirmelerde bulunmanın da zorlukları bulunmaktadır. Sağlıklı istatistiklere ve nüfüs bilgilerine sahip olmamamız, söz konusu mezheplerden bir kısmının batıni olarak nitelenen mezhepler grubuna girmesi ve çeşitli sebeplerden dolayı kendilerini gizlemeleri gerçeği, bölge ülkelerinin bu konuya stratejik açıdan yaklaşmaları, bölgede sürekli değişen siyasi yapılanmalar ve istikrarsızlıklar, yeterli güven ortamının bir türlü oluşmaması ve bilimsel açıdan yeterince maddi destek imkanının sağlanamaması söz konusu zorlukların başında gelmektedir. Elimizdeki bilgiler ışığında dünya müslümanlarının mezhebi dağılımına bakacak olursak, toplam Müslüman nüfusunun yaklaşık % 85 ini Ehl-i Sünnet geleneği içerisinde yer alan müslümanlar oluşturmaktadır. Arap dünyasında Ehl-i Sünnet in Eşarilik ekolü özellikle Hicaz, Tunus, Cezayir, Fas gibi Kuzey Afrika ülkeleri, Mısır, Endonezya ve Suriye gibi ülkelerin yanı sıra Güney Yemen, Umman gibi Güney Arabistan ülkelerinde; Türk dünyasında ise Maturidilik ekolü özellikle Balkan ülkeleri ile Türkiye ve Türk Cumhuriyetlerinde ve Pakistan ın bir kısmında hakim unsur durumundadır. Fıkıhta Şafiler ve Malikiler Eşari ekolünden; hanefiler ise çoğunlukla Maturidi ekolündendirler. Bir bütün olarak Sünniler, Şia nın yoğun olduğu İran, Irak, Azerbeycan, Yemen ile İbadilerin azınlıkta bulunduğu Kuzey Afrika ülkelerinin bir kısmı ve az miktarda İsmaililiğin yaşadığı Pakistan ve Hindistan ın bazı yöreleri dışında kalan bütün İslam ülkelerine yayılmış durumdadırlar (Yavuz, 1994: 10/527). Sünni gelenek içerisinde yer alan Selefilik veya Hadis taraftarları ekolüne gelince, bu gün bu dini çizgiye yakın olanlar Vehhabilik adı altında başta Suudi Arabistan ın resmi din anlayışını temsil etmektedir. Ayrıca Suudi devletinin maddi ve manevi desteğiyle çeşitli Arap ülkelerinde, Türk dünyasında, Malezya, Endonezya, Pakistan, Afganistan ve Yemen de taraftar bulmaya çalışmaktadır. Ayrıca son yüzyılda Hindistan ve Pakistan da Ehl-i Hadis çizgisini devam ettirmek isteyen yeni bir hadis hareketinin varlığı bilinmektedir (Kutlu, 2007: 178). Ehl-i Sünnet ten sonra mensubu en fazla olan dini gelenek Şia dır. Şii gelenek içerisinde ise İmamiyye/Caferiyye ekolü en yaygın olanıdır. Oniki imamcılar olarak da isimlendirilen İmamiyye yaklaşık olarak İran da % 90, Irak ta % 65, Azerbeycan da % 75, Pakistan da % 20, Afganistan da %19 gibi nüfüs oranlarıyla temsil edilmektedir. Bunun yanı sıra Suudi Arabistan, Kuveyt, Bahreyn, Suriye, BAE, Katar, Umman ve Türkiye gibi ülkelerde de temsil edilmektedirler (Öz, 2011: 296; ). İmamilerden sonra yirmiye yakın ülkede varlıklarını sürdüren Şii İsmailiyyenin, Musta liler ve Nizariler olmak üzere, yirmi milyon civarında oldukları söylenmektedir. İsmaililer Ortadoğu da İran, Suriye, Lübnan, Irak ve Kuveyt; Asya da Afganistan, Pakistan, Tacikistan, Hindistan, Burma, malezya ve Sri Lanka; Afrika da Kenya, Uganda, Tanzanya gibi ülkelerde yaşamaktadırlar. İsmaililer gittikleri her ülkede özellikle sağlık, eğitim ve kültür alanında yaptıkları faaliyetlerle etkili olmaya çalışmaktadırlar (Öz, 2011: 152; Kutlu, 2007: 129). Şii gelenek içerisinde yer alan diğer önemli bir fırka olarak Zeydilik ise özellikle Sa da merkezli Kuzey Yemen de 3/9. Yüzyılda kurulan ilk Zeydi devletinden bu güne kadar hakim unsur olarak varlığını devam ettirmektedir. Yemen nüfüsünun % 45 ini oluşturan söz konusu Yemen Zeydilerinin haricinde Ürdün gibi bazı ülkelerde de Zeydilerin varlığı bilinmekle birlikte sayıları hakkında herhangi bir bilgi bulunmamaktadır (Gökalp, 2007: 91). Nüfus olarak nispeten az ancak yaşadıkları ülkelerde oldukça etkili olan diğer bazı mezheplerden Nusayrilik olarak da bilinen Arap Alevilerine gelince, çoğunlukla Suriye nin Lazkiye ve Cebel-i Ensariyye yöresinde, Lübnan ın kuzey bölgesinde, Türkiye de başta Antakya olmak üzere Adana, Mersin, İskenderun, Samandağ, Mersin in merkez ve muhtelif köyleri ve Tarsus civarında varlığını sürdürmektedir. Ülkemizde Alevi-Nusayri toplumunun 350 bin civarında olduğu sanılmaktadır (et-tavil, 2010: ; Fığlalı, 2011: 369; Cahit, 2005: 37). Özellikle Suriye de 1971 yılında Hafız Esad ın devlet başkanı olmasıyla birlikte Arap Alevileri daha tanınır hale gelmişlerdir. Son dönemlerde Suriye de cereyan eden olayların etkisiyle de Türkiye gündemindeki yerlerini korumaktadırlar. Dürzîlere gelince, özellikle Lübnan üzerindeki politikalarda etkili bir konımda olan bu dini topluluk Lübnan ın dağlık bölgelerinde, Suriye, Filistin, İsrail ve Ürdün de dağınık topluluklar halinde yaşamaktadır. Lübnan anayasasına göre özel hakları olan Dürzîler, Ortadoğu da en önemli dini, siyasi ve ekonomik güçlerden birisidir. Dünyada toplam Dürzî nüfusunun 450 bin olduğu tahmin edilmektedir. Lübnan daki Dürzîlerin sayısı , Suriye de ise civarındadır. Suriye deki Dürzîlerin kadarı Halep yöresinde, in Şam ve çevresinde, i Güney Suriye de ve kadarı da Cebelidürz de yaşamaktadır. Ürdün de Dürzîler, Amman ve Zerka da yaşarlar ve sayıları civarındadır. İsrail deki Dürzîler, Batı Celile ve Kermel dağı eteklerinde bulunur ve sayıları civarındadır. Dürzî nüfusunu 2 milyona kadar çıkaranlar da vardır (Bağlıoğlu, 2006: 47-93; Öz, Dürzilik mad., DİA. 10/47). Değişik inanç ve gelenekleriyle kırsal kesimlerde yaşayan ve mecbur kalmadıkça şehirlere inmeyen Yezidilerin yaşadığı yerler; Suriye de Şam, Halep kentlerine bağlı köyler; İran daki bazı kentler; Gürcistan da Tiflis, Batum; Azerbaycan da Bakü ve Erivan ın köyleri; Kuzey Irak ta Musul bölgesi ve Sincar Dağlarıdır. Dağlık bölgelerde yaşamaları ve dışa açılmamalrı nedeniyle kapalı bir toplum olan Yezidiler, Türkiye de Güneydoğu Anadolu bölgesinde Siirt, 178

6 Diyarbakır, Mardin ve Urfa illerinde yaşamaktadırlar. Mardin in Midyat, Savur, Nusaybin; Urfa nın Viranşehir, Ceylanpınar, Suruç; Diyarbakır ın Çınar ve Bismil ilçelerine bağlı köy ve mezraları; Siirt in Kurtalan ilçesi; Batman ın Beşiri İlçesi ve Hakkâri çevresi yerleşik oldukları bölgelerdendir. Yezidilerin toplam nüfusları hakkında ile arasında rakamlar verilmektedir. Türkiye de yaşayan yezidilerin sayısı hakkında ise çok net bir rakam söylenmemektedir (Taşğın, 2005: 28; Fığlalı, 2011: 507; Lescot, 2001: 196 vd.). Hindistan ve Pakistan başta olmak üzere dünyanın bir çok ülkesine yayılmış olan ancak belli bir ülkede müstakil bir topluluk olarak değil de bulundukları ülkelerde cemaat olarak varlıklarını sürdüren Kadıyanilerin dünya üzerindeki toplam nüfusunun 4-10 milyon civarında olduğu yönünde tahminler yapılmaktadır (Fığlalı, 1986: 113). Kendileri ise dünya genelinde 300 milyon mensupları bulunduğunu ifade etmektedirler. Yaşadıkları ülkelerde görsel ve basılı yayın organlarıyla kendilerini tanıtan Kadıyaniler cihad ve mehdi/mesih konusundaki görüşleriyle bazı İslam ülkelerinde ciddi tepkilerle karşılaşmaktadırlar. Hatta Pakistan parlamentosu tarafından 1974 yılında İslam dışı azınlık olarak ilan edilmişlerdir. Ancak Kadıyaniler bu durumu kesinlikle kabul etmemekte, kendilerine yönelik suçlamaların bir iftira olduğunu iddia etmekte (Mirza Tahir Ahmed, 1993) ve kendilerini çağdaş tarihin en dinamik topluluğu Müslüman Ahmediye Cemaati olarak isimlendirmektedirler (Paktürk, 2011: 13). Dünya genelinde en fazla İran da oldukları belirtilen Bahailerin sayıları hakkında ile arasında değişen rakamlar telaffuz edilmektedir. İran ın dışında ABD, çeşitli Avrupa ülkeleri, Pakistan, Irak, Suriye, Lübnan ve İsrail de yaşadıkları bilinmektedir. Türkiye de de faaliyetlerini yürüten Bahailer, hayır kurumları, dernekler veya turizm şirketleri aracılığı ile görüşlerini yaymaya çalışmaktadırlar (Fığlalı, 1991: 4/467). Haricilerin günümüze kadar varlığını sürdüren tek fırkası olan İbadiler ise günümüzde Umman, Hadramut, Zengibar, Libya, Tunus, Cezayir olmak üzere yoğunluklu olarak Güney Arabistan ve Kuzey Afrika da yaşamaktadırlar. Umman nüfusunun % 45 ini İbadiler oluşturmaktadır. Son zamanlarda selefiliğin etkisinde kalmaya başladıkları ifade edilen İbadilerin toplam nüfusunun 2-3 milyon olduğu tahmin edilmektedir (Fğlalı, 1983). Özellikle ilk dönem İslam tarihinin seyrini değiştirecek kadar etkili olan İbadilerin günümüz İslam dünyasındaki etkilerinin aynı şekilde devam ettiğini söylemek mümkün değildir. 6.Mezhep Faktörünün Önemi İslam tarihinin başlangıcında günümüze kadar siyasi ve itikadi fırkalar olarak tanımladığımız dini/siyasi/beşeri oluşumlar İslam siyasi düşüncesinin, kültürel, ekonomik ve toplumsal hayatın şekillenmesinde her zaman belirleyici bir faktör olmuştur. Başlangıçtaki din-siyaset ilişkisinin yerini 3/9. yüzyıldan itibaren mezheplerin teşekkül etmesiyle birlikte iktidar-mezhep ilişkisi almaya başlamıştır. İslam düşünce tarihinin teşekkül süreci olarak tarihlendirilen, ilk üçyüz yıllık süre içerisinde belli başlı mezhepler oluşumlarını tamamlamışlar ve hatta sahip oldukları kurumları, yetiştirdikleri ulema sınıfı ve edebiyatları, ortaya çıkan alt fırkaları ve kendilerine özgü görüşleri ve siyasi tavırları ile kendi geleneklerini oluşturmaya başlamışlardır. Siyasi ve itikadi fırkalar olarak isimlendirmelerinin temel sebebi, her mezhebin kendini diğerlerinden ayıran siyasi ve kelami görüşlerinin olmasıdır. Dolayısıyla mezhepler, yapıları itibariyle cemaat, tarikat veya fıkıh ekolleri olarak isimlendirilen dini oluşumlardan farklılık arz etmektedir. Mezheplerin doğuşunda siyasi reflekslerin etkisi belirleyici olmuştur. Siyasi alandaki kanaatlerin itikadi alana taşınmasıyla veya itikadi konularda görüş beyan eden insanların politik tavır sergilemeye başlamasıyla birlikte siyasi/itikadi mezhepler ortaya çıkmıştır. Tahkime karşı çıkarak Ali b. Ebi Talib in ordusundan ayrılan Haricilerin, Emevilerin cebri düşünceyi destekleyen ve mevaliyi dışlayan politikalarını karşı çıkan Mürcilerin ve Mutezililerin, hilafet konusundaki Sünni yaklaşıma toptan karşı çıkan Şiilerin, merkezi otoritenin baskısından kaçan Zeydilerin ve İsmaililerin tavırlarını altında politik sebepler yatmaktadır. Arapları ön planda tutan Emevilere karşı Mürci fikirlerin büyük oranda Türklerin yaşadığı Horasan ve Maveraünnehir bölgelerinde yayılması tesadüf olmasa gerektir. Müslümanlar tarafından kurulan devletlerin belli bir mezhebi görüşü benimsedikleri ve destekledikleri veya söz konusu devlette bir mezhebin hakim unsur olarak kendini hissettirdiği görülmektedir. Bu durum din ve mezhep arasındaki farkı kavramaya müsait olmayan kitleler tarafından bağlı bulundukları mezhebi din gibi algılamalarına veya kendi mezheplerinin tek ve en doğru din anlayışı olduğu diğer mezheplerin ise sapkın, batıl veya tamamen din dışı oluşumlarmış gibi algılanmasına sebep olmuştur. Mezhep mensuplarının kendi görüşlerini açıklamak ve diğer mezheplerin görüşlerini çürütmek için kaleme aldıkları makalat türü eserler de kurtuluşa eren fırka anlayışının yerleşmesine katkı sağlamış ve böylece İslam dünyasında biz ve ötekiler şeklinde algılamalar oluşmuştur. Mezheplerin temel kaynakları olarak kabul edilen eserlerin yazılış amaçları ve mezhep mensuplarının söz konusu eserlere atfettikleri önem de bu durumu teyit etmektedir. Makalat türü eserlerde her mezhebin mezhep esasları olan prensipler açıklanmakta ve söz konusu prensiplerin kabul edilmesinin dini açıdan gerekliliğinin altı çizilmektedir. Mezhepler hakkındaki bilgi boşluğunu ve insanların inançları konusundaki duygusal hassasiyetlerinide dikkate alırsak söz konusu biz ve ötekiler yaklaşımının nasıl sonuçlar doğuracağını tahmin etmek zor olmasa gerektir. Neticede İslam dünyasında mezhep esaslı toplumsal yapılanmalar ortaya çıkmış ve bu yapılanmalar siyasiler tarafından destek görmüştür. Bu nokatada mezhepler, sadece birer dini oluşumlar yada en basit anlamıyla dinin anlaşılma biçimleri olarak algılanmanın ötesinde insanların bireysel ve toplumsal kimliklerinin bir ifadesi haline gelmiştir. İnsanlar kendilerini tanımlarken mezhebi eğilimlerinin altını çizmek durumunda kalmışlardır. Özellikle herhangi bir hakim din anlayışının içerisinde azınlık olarak yaşayan dini gruplarda mezhep kimliğinin daha bir ön planda tutulduğu ve tıpkı hemşehricilik gibi söz konusu azınlık grubu bir arada tutan unsurlardan biri haline geldiği görülmektedir. Türkiye, Irak, Mısır, Pakistan gibi ülkelerde yaşayan Sünnilik haricindeki diğer dini gruplar bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Bir mezhebe bağlı olmak mezhep mensubiyeti duygusuna yol açtığı gibi mensuplar arasında bir takım beklentilerin oluşmasına da sebebiyet verebilmektedir. Suriye de yaşayan Sünnilerin Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan gibi ülkelerden destek beklemesine karşılık Suriye hükümetinin İran dan destek arayışı içerisinde olması dikkate değer bir durum arz etmektedir. 179

7 Teorik açıdan İslam ın sağlıklı bir şekilde anlaşılması ve yaşanabilmesi için her ne kadar bir mezhebe mensup olmak zorunluluk arz etmese de pratik hayatta durum farklı şekilde tezahür etmektedir. İnsanlara kolayca kendi mezheplerinin dinin tek temsilcisi olmadığını ve diğer mezheplerinde doğruluk paylarının olabileceğini, hiçbir mezhebin mutlak doğru yada mutlak yanlış olarak görülemeyeceğini, mezheplerin aslında dini düşünce alanındaki zenginliklerin bir göstergesi olduğunu, insan ürünü olan mezheplerin zamanla değişip dönüşebileceğini ve teknik olarak mezhepleri eleştirmenin imkan dahilinde olduğunu izah etmek her zaman mümkün olmamaktadır. Bilhassa entelektüel ve akademik düzeyleri kısmen düşük olan, dini değerleri/kavramları ve özellikle Kuran ı derinlemesine anlayacak ve yorumlayacak donanıma sahip olmayan, hala kabilecilik zihniyetinin etkisi altında kalan, büyük oranda kırsal kesimde yaşamlarını sürdürmek durumunda olan toplumlar söz konusu olduğunda durumun zorluk derecesi artmaktadır. Cihad, emru bi l-ma ruf ve nehyi ani l-münker, imamet/hilafet, ulu l-emr e itaat, imanın mahiyeti, mürtekibi kebire nin durumu, esma ve ahkam meselesi gibi hususlarda karşımıza çıkan mezhebi yorumlar arasındaki derin farklar mezhepler arasındaki mesafenin boyutunu göstermesi açısından dikkat çekicidir. Her mezhebin aslında farklı bir zihniyet yapısının tezahürü olduğu hususunun dikkate alınması gerekmektedir. Mezhepleri analiz ederken beş farklı zihniyet yapısıyla karşılaşmaktayız; mezhepler umumiyetle tepkisel-kabilevi, akılcı-hadari, gelenekçi-muhafazakar, politik-karizmatik liderci ve mistik-tasavvufi zihniyetin temsilcileri olarak karşımıza çıkmaktadır. Kutlu nun ifadesiyle (2010: 55) İnsanlar arasındaki tutum, duygu, davranış ve düşünce farklılığı, içinde yaşadıkları toplumsal yapıyla birleşince onların dini hayatlarının farklı biçimlenmesine sebep olmuştur. Aynı kültürel, siyasi, ekonomik ve dini ortamlarda yetişen iki kişi arasında dahi dini anlama, algılama, anlamlandırma ve yaşayış biçimleri bakımından farklılıklar görülebilir. Dolayısıyla gerek tarihsel tecrübemiz gerekse din ve dindarlar üzerinde yapılan bilimsel çalışmaların verilerine dayanarak, sosyal-siyasi-kültürel hayatın temel aktörlerinden biri olan, mezhep faktörünü ciddiye almamız gerektiğini söyleyebiliriz. Mezhepler, fikri-felsefi boyutu olan, pratik uygulamalarıyla hayatın bizzat içerisinde bulunan, canlı, dinamik toplumsal yapılardır. Mezsupları kendi mezheplerini içselleştirmekte ve söz konusu mezhebin mensubu olmaktan dolayı kendilerini bir tatmin duygusu içerisinde hissetmektedirler. Mezheplerine yönelik eleştiriler ve saldırılar bizzat varlıklarına/kimliklerine yönelik tehdit olarak algılanmaktadır. Dolayısıyla mezhepler arasındaki çatışmalar bir varlık mücadelesine dönüşmektedir. Bu yüzden Irak ve Pakistan örneklerinde olduğu gibi yan yana yaşayan ve birbirlerine güç yetirebileceğine kanaat getiren mezhepler arasındaki çatışmalar şiddete dönüşebilmektedir. Hakim mezhebin gölgesinde kalan azınlık konumundaki mezhepler ise içinde bulundukları güven ortamının derecesine göre tamamen kendilerini gizleyebildikleri gibi kısmen veya bütünüyle açık topluma dönüşebilmektedir. Batıni gelenek içerisinde tasnif edilen mezhepler örnek olarak gösterilebilir. Mezhepleri tanımak için öncelikle her mezhebin ortaya çıkış sebebini, görüşlerini, mezhep mensuplarının nerelerde yaşadıklarını, zihniyet yapılarını bilmemiz gerekmektedir. Örnek vermek gerekirse; Osman, Ali, Talha, Zübeyr, Aişe, Muaviye başta olmak üzere bütün tahkim taraftarlarını kapsayacak şekilde müslümanların nerdeyse tamamını tekfir eden Hariciler, genellikle zalim yöneticiye isyan etmeyi dini bir zorunluluk olarak görürler. Ameli imandan sayan ve dolayısıyla büyük günah işleyen herkesin küfre düştüğüne hükmeden ve küfre düşenlerler de savaşmayı gerekli gören Haricilerin bir kısmı ise kaade fikrine karşı hurucu savunmakta ve bu çerçevede Daru l-islam olarak belirledikleri kendi bölgelerinde oturarak beklemeyi caiz görmemekte, bizzat kafir olarak kabul ettikleri diğer müslümanlarla savaşmanın şart olduğunu savunmaktadırlar (Sarıkaya, 2009: ). Hariciler bu katı ve şiddet yanlısı tutumlarıyla İslam dünyasında siyasi ve ekonomik açıdan büyük sıkıntılara yol açmışlardır. Bu gün itibariyle İbadiler hariç diğer harici fırkalar yaşamıyor olsalar bile harici zihniyet farklı isimler ve farklı söylemler altında varlığını sürdürmektedir. Yetmişli yıllarda Mısır da ortaya çıkan Tekfir ve Hicret örgütü/cemaati Harici zihniyetin günümüzdeki temsilcilerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Tıpkı Hariciler gibi büyük günah işleyenin dinden çıkarak küfre düştüğünü iddia eden bu cemaat mensupları, taraftarlarını diğer müslümanlardan uzaklaşmaya ve kendi görüşleri doğrultusunda bir yaşam inşa etmeye davet etmektedirler (Celi, 1997: 7, 15 vd.). Tarihte olduğu gibi bu gün de Ehl-i Sünnet karşısındaki en büyük mezhep olan Şiilik söz konusu oluncada ilk akla gelen husus imamet nazariyesi olmalıdır. Şii fırkalar arasında bir takım görüş farklılıkları bulunmakla birlikte Hz. Peygamberden sonra imametin Ali b. Ebi Talib in hakkı olduğu ve daha sonrada bu soydan gelenlerin imam olarak kabul edilmesi gerektiği hususunda hemfikirdirler. Peygamberden sonra Ali b. Ebi Talib in nass ve tayinle imam olduğuna ve kıyamete kadar imametin bu soydan gelenlerin hakkı olduğunu savunan Şia ya göre imamet inanç esasları arasında yer almaktadır ve müslümanların zamanın imamını tanımaları dini bir zorunluluk arz etmektedir. Şiiliğe rengini veren esas imamettir (Onat, 1992: 91). Bu çerçevede İmamiyye ye göre oniki imam, İsmailiyye ye göre yedinci imam İsmail ve Zeydiyyeye göre Zeyd b. Ali ve daha sonra belli şartları haiz ve imametini ilan eden Ali-Fatıma soyundan bir imama itaat etmek zorunluluk arz etmektedir. Halen Yemen de yaşayan Zeydilere göre; ancak Ali-Fatıma soyundan gelen, belli şartları haiz ve bizzat imametini ilan ederek mücadele meyadanına çıkan kişi imam olabilir (Kasım b. Muhammed, 2000: 145). Dolayısıyla tarih boyunca Zeydiler, Osmanlı da dahil olmak üzere dışardan gelen idarecilere itibar etmemişlerdir. Şii gelenekte yer alan diğer alt fırkaların görüşleri ise bu doğrultuda şekillenmektedir. Bu gün İran da ve Irak ta ulemanın otoritesinin kaynağını ve bu otoritenin Şiiler için ne anlama geldiğini bilmeden (Wiley, 2004: 156) Şiilik, İran ve İslam dünyası ile ilişkileri üzerine yorum yapmak abesle iştigal etmek olacaktır. Vehhabilerin dini anlayış şekilleri ise farklı bir örnek olarak verilebilir. Selefilerin günümüzdeki temsilcileri olarakta kabul edilen Vehhabilikte bidat karşıtlığı, rey, görüş ve kelam karşıtlığı ön plana çıkmaktadır. Selef mezhebi, geçen zamanın sünnetlerine dayanan, bildik, tanıdık dünyanın bozulmasını önlemek için esere tabi olmayı istikamet üzere oluş kabul eden, her türlü değişime cephe alan, bidati, muhdes olanı, reyi inkar eden böylece değiştirme, yorum, yargılama, değerlendirme, düzeltme çeşidinden tüm insani eylemleri yok farz eden bir zihniyeti temsil etmektedir. (İşcan, 2006: 250). Kuran ve sünnetin zahirine sımsıkı sarılmayı şiar edinen bu günkü vehhabilikte de kesin delil Kuran ve hadisin tevilden uzak zahiri hükümleridir (Fığlalı, 2011: 210). Bir başka örnek olarak ülkemizde yaşayan Arap Alevilerini gösterebiliriz. Türkiye de yaşayan ve büyük çoğunluğu Sünni olan insanların, Nusayri ismini duymanın ötesinde Arap Alevileri hakkında fazla bir malumatlarının olmadığı kanaatindeyiz. İslam ın temel ilkeleri olarak Tevhid, Adalet, Nübüvvet, İmamet ve Kıyamet i sayan Arap Alevilerine 180

8 göre; imamet dini ve dünyevi alanda genel bir önderlik ve kutsal bir makamdır. İmamlar oniki tanedir. Oniki imam peygamberler gibi dalgınlıktan, yanılgıdan ve günahlardan korunmuştur. Hz. Muhammed kendisinden sonra Rabbinin emriyle yerini alacak olan imamı belirtmiştir. Bu imamlar peygamberleriin dini ve dünyevi işlerini üstlenmişlerdir. Yine söz konusu bu dini grup, Müslümanların aralarında masum imamında olması koşulu ile izini Kuran da ve kutsal sünnette bulamadığı bir konu hakkında vardıkları ortak sonucu, İslam hukukunda geçerli bir delil olarak kabul ederler (es-salih, 2007: 37-41). Gerek bu grup olsun gerekse ülkemizde yaşayan diğer gruplar olsun, varlıklarını devam ettiren bu insanları tanımadan karşı karşıya bulunduğumuz sorunları çözmeye kalkışmak zaman kaybından başka bir şey olmayacaktır. 7.Fırsatlar ve Tehditler Günümüz İslam dünyasında, müslümanların acilen çözmek zorunda oldukları bir takım sorunlarının varlığı muhakkaktır. Bu sorunları ister ülkeler bazında isterse bütün bir müslüman coğrafyayı kapsayacak şekilde ele alalım ortak başlıklar altında tasnif etmemiz mümkündür. Batı karşısında İslam dünyasının gerilemesiyle birlikte başgösteren sorunların büyük oranda varlığını devam ettirdiğini söyleyebiliriz. Siaysi istikrarsızlıklar ve ekonomik sorunların hemen ardından kültürel ve ahlaki sorunlar, zihniyet yapısıyla ilgili sorunlar, bilimsel çalışmalar ve eğitim ile ilgili sorunlar birbirini takip etmektedir (Kutlu, 2008: 16-23). Her şeyden önemlisi çağımızın gerektiridiği kurumlar ve değerlerle ilgili sorunlarımız bulunmaktadır. Bu gün itibariyle demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, kadınerkek eşitliği, başta eğitim olmak üzere her alanda fırsat eşitliği, yargı-yürütme-yasama organlarının bağımsızlığı, savunma ve ifade özgürlüğü, sosyal yardımlaşma ve zenginliklerin paylaşımı, ötekine karşı hoşgörü ve bir arada yaşama kültürü, doğanın ve enerji Kaynakçanın kullanımı, çevre kirliliği gibi temel konularda müslümanların hala gerekli ve yeterli adımları attığını söyleme imkanına sahip değiliz. Başka bir yaklaşımla İslam dünyasında yaşanan süreç kriz olarak değerlendirilmekte ve kimlik krizi, meşruiyet krizi, elit sınıfın kötü yönetimi ve baskısı, askeri güçsüzlük, modernizasyon ve kültür krizi şeklinde tasnif edilmektedir (Dökmeciyan, 1992: 39-45). Şüphesiz bütün bu sorunları tek bir faktöre bağlı olarak izah edilebilmek mümkün değildir. Orta doğu başta olmak üzere bütün İslam coğrafyası kadim geleneklerin, dinlerin ve medeniyetlerin yaşadığı bir coğrafyadır. Bu coğrafyada yaşayan insanların kendilerine has düşünce biçimleri, duyguları, refleksleri bulunmaktadır. Biyesellikten ziyade, birazda hala çok güçlü olan asabiyet duygusunun etkisiyle, toplumsal yaklaşımlar ve duygusallık ön plandadır. Aile, millet, hemşehri ilişkilerinin yanı sıra din, mezhep, cemaat, tarikat bağlarının yoğun olarak yaşandığı bir coğrafya söz konusudur. Bu coğrafyada daha önce ifade ettiğimiz gibi mezhep mensubiyeti kimliğin bir parçasını oluşturmakta ve pratik hayattaki belirleyiciliğini devam ettirmektedir. Evlilik ilişkilerinden tutunda ticari ilişkilere kadar insanlar mezhep faktörünü gündeme getirmektedirler. Öte yandan büyük oranda yirminci yüzyılda çizilen sınırlar yüzlerce yıllık kader birliği yapan insanlar arasındaki bağları yeniden yapılandırmaya yetmemiştir. Bu gün farklı siyasi sınırlar içerisinde yaşayan insanları birbirine yaklaştıran veya aynı sınırlar içerisinde yaşayan insanları birbirinden uzaklaştıran çeşitli sebepler bulunmaktadır. Mezhep farklılığından kaynaklanan sebeplerde bunlar içerisinde yer almaktadır. Sorunların çözümü için ortak akıl, evrensel değerler etrafında buluşma, toplumsal mutabakatın sağlanması gibi çözüm önerileri üzerinde konuşulmaktadır. Biz burada, şayet yeterince değerlendirilebilirse, bölge insanlarının tarihsel tecrubelerinin ve din alanındaki farklılaşmaların fırsat olabileceğini ve bir hareket zemini oluşturabileceğini ifade etmek istiyoruz. Demokrasinin yerleşmesi, çok kültürlü ve hoşgörüye dayalı yaşam tarzının sağlanması açısından sahip olduğumuz kültürel zenginlik büyük katkı sağlayabilir. Ayrıca İslam dünyasının en büyük sıkıntılarından birisi olan fikri üretkenliğin yeniden sağlanması ve bu üretkenliğin pratik hayata yansıtılması için mezhep mensupları önemli katkılar sağlayabilirler. Sahip olunan zenginliklerin siyasi alanın dışında sanat, edebiyat, sinema, tiyatro, spor gibi alanlara ilaveten turizm ve ticaret gibi ekonomik boyutu olan alanlara taşınması durumunda sağlayacağı katma değeri tahmin etmek zor olmasa gerektir. Önemli olan farklılıkların kabul edilebilmesi ve farklı olanlarında kendilerini herkesin anlayabileceği şekilde ifade etmesidir. Bu konuda özellikle yazılı literatür ön plana çıkartılarak zenginlikler sergilenebilir ve uzlaşma zemini daha kolay oluşturulabilir. Elbette sorunların çözümünü sadece siyasetçilerden beklememek lazımdır. Din anlayışlarındaki farklılıkları fırsata dönüştürmek istiyorsak akademisyenlerin, sivil toplum kuruluşlarının, sinema, tiyatro, güzel sanatlar, moda gibi her alanda faaliyet gösteren sanatçıların sorumluluk alması ve yaratıcılıklarını ortaya koyması gerekmektedir. Örneğin bir senarist kaliteli bir senaryo ortaya koyabilmek için tahminlerin çok ötesinde hazır malzeme bulacaktır bu coğrafyada. Bir modacının eserlerine yansıtabileceği motifleri sıralamak uzun bir liste oluşturacaktır. Sorunların çözümü için din anlayışındaki farklılıklar sağlıklı analiz edilip gerekli şekilde değerlendirilemezse fırsat olmaktan çıkıp tehdide dönüşecektir. Mezhep farklılığından kaynaklanan sıkıntıların nelere yol açabileceğini tarihi süreç içerisinde tecrube etmiş bulunmaktatız. Ancak durum bu gün itibariyle biraz daha karmaşık bir yapı arz etmektedir. Teknolojik alanda yaşanan ilerlemeler vasıtasıyla olup biten her şey anında dünya gündemine taşınmaktadır. Küreselleşmenin etkisiyle artık uluslar arası siyasi, eknomik ve kültürel ilişkiler içiçe girmiş vaziyettedir. Bir bölgenin, ülkenin veya toplumun kendini diğerlerinden soyutlama imkanı söz konusu değildir. İnsanlar kısa süre içerisinde olup bitenin farkına varmakta ve ayrıca dünyanın farklı bölgelerinde kendilerini yakın hissettikleri insanların yaşadıklarını takip etmekte ve tavır almaktadırlar. Bu durum doğal olarak mezhep mensubiyeti duygusu taşıyan insanlar için de geçerlidir. Tarih boyunca mezheplerden bazıları, siyasi çevrelerce dini ve siyasi menfaat temin etmekte birer araç olarak kullanılmıştır. Bunun neticesinde, mezhepler nadiren de olsa, dinin yeni yorumlarla güncelleştirilmesi ve işlevsel kılınması yerine müslümanlar arasında ayrılık ve kavgaların, taassubun, iktidar savaşlarının birer aracı haline gelebilmiştir (Kutlu, 2010: 39). Sıkıntı doğurabilecek hususların başında İslam dünyasında mezhep farklılıklarına dayalı politikaların yürütülmesi gelmektedir. Bu durum müslümanlar arasında mezhebe dayalı bloklaşmaya yol açabilir. Abbasilerin zayıflaması ve Fatımi/İsmaililerin İslam dünyasında hakimiyeti ele geçirmesiyle birlikte, İsmaililik karşısında Sünni çevrelerin biraraya geldiği ve bir Sünni-İsmaili cepheleşmenin olduğu bilinmektedir. Bu gün ise tersi 181

9 bir durum söz konusu olabilir. İslam dünyasında hakim unsur olan Sünnilik karşısında bir Şii oluşum şekillenebilir. Nitekim siyaset ve toplum bilimciler bu durumu açıkça dile getirmekte ve İran ın etrafında şekillenen Yemen in ve Suudi Arabistan ın doğusundan Körfez ülkeleriyle Irak ın güneyini ve Lübnan ı içine alan bir Şii hilalinin varlığından söz edilmektedir (Akyol, 2012). Sorun basitçe İran ın bölgede yalnız kalma korkusu ve bu korkuyla Suriye ye destek veriyor olması değil mezhebi kaygıları da dikkate alarak bir Şii blok oluşturma veya varolan hattı koruma kaygısı olabilir. Bu gün itibariyle Sünnilik mezhebi bir tehdit altında değildir. Buna karşılık daha az sayıda mensubu bulunan Şiilik, bir taraftan Vehhabi probaganda diğer taraftan Mısır ve Türkiye gibi Sünniliğin hakim unsur olduğu ülkeler karşısında kendini tehdit altında hissedebilir ve mezhebi refleksler gösterebilir. Benzer açıklamalar siyasetçiler tarafından da yapılmakta ve mezhep çatışmasının doğurabileceği muhtemel tehlikelere işaret edilmektedir ( ). İslam dünyasının farklı bölgelerinden mezhep çatışmaları haberleri gelmekte ve aynı dine mensup insanlar mezhep farklılığından dolayı birbirlerine silah doğrulttuklarını görmekteyiz. Şüphesiz mezhep çatışması sadece müslümanlar arasında yaşanmamaktadır. Farklı dinlerin mezheplerine mensup insanlarda çatışmaktadır (Gündüz, 2005). Bu durum da zaten altını çizdiğimiz tehlikenin vehametini göstermesi açısından örnek teşkil etmektedir. Mezhepleşme süreci zaman zaman mezhep tassubuna yol açmakta ve bu da mezhepler arası ilişkilerin bozulmasının yanı sıra, mezheplerin ayrı birer din gibi algılanmasına ve neticede ötekileştirme sürecinin hızlanmasına sebebiyet vermektedir. Öteki ötekidir. Ötekileştirme sürecinde ben in öteki ne değer biçmesi söz konusudur. Ben Öteki ne değer biçerken kendi kültürünün ölçütlerini kullanır. Bu durumda öteki kendisinin eksik halinden başka bir şey değildir ve öteki bu farkla kabul görür. İnsanlar kendi yakınlarıyla yaşama eğilimindedirler ve bu da en az çabayı gerektirir. Biçimi ne olursa olsun başkalarıyla ahbaplık etmek belli bir uyum çabası gterektirir ve bu çabadan kaçınmaya çalışmak olağandır. Benzemeyeni itme veya bize benzemeyenler karşısında duyduğumuz doğal antipati evrensel ve olağan bir durum olarak kabul edilir (Schnapper, 2005: 25, 150). Ötekileştirme gruplar arası düşmanlığın ortaya çıkışının bir aşamasını oluşturmaktadır. Mezhep tassubu fikri üretkenliği sekteye uğratarak düşünce dünyasında bir donuklaşmaya yol açabilmektedir. Mezhep liderlerinin mutlak otorite olarak kabul edilmesi ve çözümlerin sadece bu otoritelerin eserlerinde aranmaya başlanması sıkıntıları artırmaktadır (Kutlu, 2010: 40). İnsanlar bağlı bulundukları mezhebin dışına çıkamayarak, doğru veya yanlış olabileceğini düşünmeden kendi mezhebinin görüşlerini savunmakta ve mezhep mensuplarıyla aynı doğrultuda tavır geliştirebilmektedir. Mezhebi hassasiyetler bazen kişisel görüşlerin veya aklın önüne geçebilir, insanlar makul yaklaşımlar yerine duygusal yaklaşımlar sergileyebilirler. Bazen bir siyasetçinin sırf bilgi eksikliğinden dolayı dahi olsa farklı ülkelerde yaşayan mezhep mensupları aleyhinde verdiği bir demeç kendi ülkesinde yaşayan söz konusu mezhebe mensup insanları üzebileceği gibi o insanların aleyhte tavır almasına yol açabilir. Bu gün Müslümanların yaşadığı coğrafya insanlık tarihinin belki de en eski yerleşim bölgelerinden oluşmaktadır. Bu coğrafyada büyük medeniyetler inkişaf etmiş ve insanlık adına üretilen eserler bu coğrafyada sergilenmiştir. Büyük bir kısmı yok olmuş olsa dahi var olan medeniyetlerin izlerini görmek hala mümkündür. Antik şehirler, kaleler, su kanalları, tarihi yollar ve dini mekanların yanı sıra her türlü tarihi ve kültürel miras sahip olunan zenginliği göstermektedir. Ne yazık ki, yüzlerce yıllık zamanın ve binlerce insanın emeğinin ürünü olan bu zenginliklerin çeşitli sebeplerle ve sürekli yok edildiğine şahitlik etmekteyiz. Afganistan, Pakistan, Irak, Lübnan, Suriye, Mısır gibi ülkelerde bombalanan ve en meşhurları arasında sayabileceğimiz Bağdat, Şam, Kudüs, Beyrut, Kahire, San a, Semerkant, Kabil, Isfahan gibi şehirlerde sadece insanlar öldürülmemekte aynı zamanda nice kültürel zenginlikler yok edilmektedir. Yok, edilen bu kültürlerin arasında elbette farklı dinlere ve mezheplere mensup insanların maddi ve manevi değerleri yer almaktadır. Sadece San a şehrindeki merkez kütüphanede yer alan yazma eserlerin isimleri iki büyük ciltlik bir çalışmaya sığdırılabilmiştir. İslam medeniyeti yazılı bir medeniyettir ve bu yazılı medeniyet yok edilmektedir. Mezhep çatışmalarının doğurabileceği tehditler arasında siyasi ve kültürel kayıpların yanında ekonomik kayıplarda büyük önem arz etmektedir. İslam coğrafyası dünyanın sayılı enerji kaynağını bünyesinde barındırmaktadır. Milyonlarca insanın ve onlarca devletin yaşadığı bu bölgedeki ticari kayıpları hesap etmek pek kolay olmasa gerektir. Sadece Türkiye-Suriye arasındaki ticaret hacminin iki milyar doların üzerinde olduğu ifade edilmektedir. Ayrıca yaşanan son gerginliklerden en büyük zararı bölge halkı görmektedir. Bütün bu olaylar sınır bölgesindeki ticareti sekteye uğratmış ve ekonomik hayat durma noktasına gelmiştir. Öte yandan İslam coğrafyasında yaşanan çatışmaların tehdit ettiği bir diğer alanda güvenlik alanıdır. İnsanların en temel gereksinimlerinden olan güven ortamının ortadan kalktığı bir durumda insani/manevi değerlerin hayata geçirilmesi imkanı yok olmaktadır. Onat ın ifadesiyle (Onat, 2010) Her insan canının, malının, namusunun emniyette olduğu, temel hak ve özgürlüklerin özel olarak korunduğu, özgür ve güvenli ortamlarda yaşamak ister. Çünkü insan, yaratıcı yetilerini özgür ve güvenli ortamlarda etkin kılabilir. Hayatın anlamı insanın yaratıcı yetilerinde gizli olduğu için, anlam arayışı, hiçbir engel tanımadan kendine uygun ortamı bulmaya çalışır. Belki de bu yüzden, kültür ve uygarlıklar, her bakımdan güvenli olan, hukukun üstünlüğü bilincinin geliştiği, adaletin etkin olduğu yerlerde daha kolay yeşerme imkanı bulmuşlardır. Para ve bilim, daima güvenli limanlarda demir atar. Her insan, herhangi bir haksızlığa uğradığı zaman, eninde sonunda hakkına kavuşacağını, haksızlık yapanların cezasız kalmayacağını bilmek ister. Hukuk yoksa adalet olmaz; adaletin olmadığı yerde kalıcı değerler üretilemez. Dolayısıyla insanların dini değerlerini yaşayabilmesi ve kendilerini özgürce ifade edebilmesi için güven ortamına ihtiyaçları vardır. Aksi takdirde insanlar kendilerini gizleme ihtiyacı hissedeceklerdir. Tarihsel süreç içerisinde yaşanan siyasi olaylar ve beraberinde vuku bulan tepkiler, dışlamalar veya ötekileştirme gayretleri bir takım dini anlayışların ve buna bağlı kültürlerin marjinalleşmesine, katılaşmasına veya yer altına çekilerek gizlenmesine sebep olmuştur. Bu durum ise mezhepler arasındaki farklılaşmaları ve ayrışmaları körüklemiştir. Önyargılar ve bilgi boşluğunun oluşturduğu zeminde mezheplerin bazen da hak etmedikleri suçlamalara maruz kaldıkları görülmektedir. 8.Bölgesel Sorunların Çözümüne Yönelik Yaklaşımlar 182

10 İslam dünyasında vuku bulan bütün olayları sadece mezhep faktörüne dayalı olarak izah etmeye çalışmak elbette yeterli bir açıklama olmayabilir. Ancak halkı Müslüman olan ülkelerin dini-toplumsal yapısı ile bölge ülkeleri arasındaki mevcut dini yapı, kısa süre içerisinde yankı uyandırabilecek mezhepçilik suçlamalarını kolayca beraberinde getirmektedir. Öte yandan tarihte veya günümüzde cereyan eden mezhep merkezli olayları dikkatle incelediğimiz zaman toplumlardaki mezhebi yapılanmanın çok hassas ve kırılgan bir niteliğe sahip olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla konu görmezden gelinemeyecek, basın yayın organlarının günlük haberleri arasında geçiştirilemeyecek veya ilgili birkaç gazetecinin makaleleriyle açıklığa kavuşturulamayacak kadar hassas niteliktedir. Tanrısı bir, peygamberi bir, kutsal kitabı bir olan din mensupları arasındaki bu ayrılıklar niçin sorusu veya madem ki Müslümansınız o halde şu veya bu şekilde inanıp ona göre davranmalısınız şeklindeki yaklaşımlar yerine din anlayışlarındaki farklılaşmaların sebepleri ve pratik hayattaki tezahürleri üzerinde durmak ve mezhep olgusunu anlamaya çalışmak karşı karşıya bulunduğumuz sorunları çözümüne daha fazla katkı sağlayacaktır. Elbette dinin temel esasları ve değerlerini tartışmak değildir burada söz konusu olan. Zaten sorunda burada yatmaktadır. Mezheplerin farklılaşmasına sebep olan hususlar İslam ın doğrudan inanç esasları olarak kabul edilen alanın dışında kalmaktadır. Söz gelimi imamet/hilafet meselesinde Kuran bazı tavsiyelerin dışında herhangi bir belirlemede bulunmamakla birlikte başta Şii fırkalar olmak üzere bir takım mezhepler sorunu Kuran a ve peygambere çözdürmeye çalışmaktadırlar. Doğal olarak bu durum Şia ve Ehl-i Sünnet arasında olduğu gibi ciddi farklılaşmalara sebebiyet vermektedir. Yine cihad veya iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak gibi bir takım prensiplerin farklı yorumlanmasından kaynaklanan ihtilaflar bulunmaktadır. Halbuki inanç esaslarının dışında kalan konulardaki yorum farklılıkları insanların dini pozisyonlarını etkilemez. Mevcut din anlayışı, Müslümanların dünyayı bir bütün olarak algılamalarını, gelecekle ilgili evrensel ölçekli projeler yapmalarını güçleştirdiği gibi aynı zamanda Müslümanlar arasındaki ayrılıkları teşvik etmektedir. Müslüman ülkelere baktığımız zaman birlik ve beraberlikten söz etmenin aksine anlaşmazlıkların ve hatta kutuplaşmaların hakim olduğunu görmekteyiz. Daha da ötesi aynı topraklarda yaşayan Müslümanların bile birbirleri ile ciddi sorunları bulunmaktadır. Müslümanların yaşadıkları sorunların önemli bir kısmının din anlayışları ile doğrudan ilgili olduğu konunun uzmanları tarafından da vurgulanmaktadır. Son dönemlerde Müslümanlar bütün enerjilerini birbirleri ile uğraşarak tüketmektedirler. Ancak bu gün gelinen noktada artık birbirlerini doğru anlamak, doğru değerlendirmek ve işbirliği yapmak zorunluluk haline gelmiştir (Onat, 2009: 1, 4). Bunun için öncelikle farklı mezheplere mensup insanlar arasında bilimsel ve kültürel alanlarda işbirliği ve paylaşım katkı sağlayabilir. Mezhep farklılıklarının siyasiler tarafından ön plana çıkarılması daha başlangıçta kutuplaşmalara yol açabilmektedir. Hiç bir mezhep din değildir ancak dinin anlaşılma biçimlerinden ibarettir. Dinin temel ilkelerinin dışına çıkılmadığı sürece mezhepler arasında ayrım yapmak, yargılamak, dışlamak doğru bir davranış değildir. İnsanlar arasındaki görüş farklılıkları vakıa olarak karşımızda durmaktadır. Mezhepleri yok saymak veya görmezden gelmek bilimsel bir yaklaşım olmayacaktır. Mezhepler, mutlaklık iddiasında bulunmadığı, kendilerini tek başına dinin yegane temsilcileri olarak görmediği ve kendi görüşlerini zorla diğerlerine empoze etmedikleri sürece zenginlik olarak kabul edilmelidir. Beşeri nitelikli hiç bir mezhep mutlak doğru veya mutlak yanlış değildir ve zaman içerisinde değişime gösterebilir. Nitekim tarih boyunca insan fıtratına aykırı veya dinin sınırlarını zorlayan bir takım mezhepler varlıklarını devam ettirememişler veya kendilerini değiştirmek, yenilemek, makul hale getirmek durumunda kalmışlardır. Bu yüzden mezhepleri batıl, sapkın, din dışı, aşırı vb. şekilde tasnife tabi tutmak yerine sosyolojik bir gerçeklik olarak kabul etmek ve farklı zihniyetlerin tezahürü olarak algılamak daha doğru olacaktır. Öncelikle inananlar ile savundukları görüşleri arasındaki anlamlı ilişkiler örgüsünü çözmeye çalışmanın daha fazla katkı sağlayacağı kanaatindeyiz. Mezheplerin insan ürünü olduğu ve hiçbir mezhebin İslam la özdeşleştirilemeyeceği düşüncesi etrafında şekillenen Mezhepler üstü yaklaşımla hareket ederek Müslümanların, mezhep taassubundan kurtulmaları ve birbirlerini ötekileştiren tutum ve davranışlardan uzak durmaları gerekmektedir. Müslümanların kendi aralarında bir uzlaşma zemini oluşturmaları ve bunun için de öncelikle insan ürünü olan bütün mezheplerin var oldukları gerçeğinin kabul edilmesi gerekmektedir. Her hangi bir mezhebi yok sayan veya yok etmeyi hedefleyen bir anlayışla uzlaşma sağlanamaz. Her mezhep sadece kendi görüşünün doğru olduğunu düşündüğü ve ortak payda da değil de kendi görüşleri etrafında uzlaşmayı aradığı sürece ortak zemin oluşturulamayacaktır. Ortak zemini ortadan kaldıran ben ve öteki mantığı kendi mezhebinin dışındaki mezheplerin varlığına tahammülü zorlaştırmaktadır. Farklılıkların zenginlik olarak anlaşılması uzlaşmaya kapı aralayacaktır. Her mezhep İslam düşüncesinin gelişmesine katkısı bakımından değerlendirmeye tabi tutulmalıdır (Onat, 2009: 5, 8). Din ve mezhepler hakkında sıkıntıya yol açan hususlardan birisi de bilgi eksikliğidir. Büyük oranda sağlıklı bir din eğitimi alınmaması ve entelektüel birikim eksikliğinden kaynaklanan sorunlar aynı coğrafyada bir arada yaşayan insanların birbirini tanımamasına ve hata birbirlerine öteki gözüyle bakmalarına sebep olmaktadır. İnsanlar için dini değerlerinin büyük bir anlamı bulunmaktadır. Bizim insanlarımız kutsal değerlere karşı saygısızlık, dinin özünü çarpıtma, din istismarı gibi tutum ve davranışları kabul edilemez bulmaktadır. Ancak bilgi eksikliği giderilmediği sürece de yanlış anlama veya hiç anlayamama gibi sorunların önüne geçme imkanı da bulunmamaktadır. Mezheplerin mahiyeti, doğuş sebepleri, görüşleri, dinin anlaşılmasında mezheplerin yeri ve önemi gibi hususların bilinmesi bir takım sorunların çözümüne ve uzlaşma zemininin oluşmasına katkı sağlayacaktır. Ayrıca, mezheplerin dağılımı, mensuplarının özellikleri, zihniyet yapıları, hassasiyetleri hakkında bilgi sahibi olmak siyasi, ekonomik, sosyo-kültürel ilişkilerin sağlıklı bir zemine oturtulmasına katkı sağlayacaktır. Bu aşamada konuyla ilgili yetişmiş uzman eksikliği acilen giderilmeli ve özellikle sorunlu bölgelerde görev alacak kamu görevlilerine yeterli eğitim verilmelidir. Halkın bilgilendirilmesi ve kamu görevlilerinin yeterince eğitimli olması pratik hayatta ortaya çıkabilecek muhtemel sorunları ve yanlış anlamaları peşinen engelleyecektir. Hassas bir konu olan dinler ve anlaşılma biçimlerinden ibaret mezhepler söz konusu olunca siyasetçilerin, bilim insanlarının, kanaat önderlerinin sorumlu davranmaları, din ve mezhep kaynaklı anlaşmazlıklarda taraf olmamaya özen göstermeleri, insanları tahrik ederek farklılıkları ön plana çıkarmaktan kaçınmaları, politik çıkar sağlama gayretinde olmamaları şüphesiz büyük önem arz etmektedir. Özellikle siyasetçilerin söylemleri toplumların davranışlarını doğrudan etkilemekte ve kalıcı olmaktadır. Verilen din eğitiminin mahiyeti ve iktidarlar tarafından takip 183

11 edilen din politikasının nasıl olması gerektiği hususu üzerinde ciddi çalışmalar yapılması ve geçici iktidarlar eliyle kısa vadeli ve yapmacık olmayan projeler geliştirilmesi daha uygun olacaktır. Özellikle belirtmek gerekir ki, mezhepler insanlar için sadece bir tercih unsuru değildir. Mezhepler, insanların kimliklerinin bir parçasını oluşturmaktadır. Bu içerisinde duygusal katılım ihtiva eden bağlanmadır. Mezhepler, söz konusu mezhebin kendi mensupları arasında da bir ilişkiye sebebiyet vermektedir. Dolayısıyla mezhep mensubu olmak bağlayıcılık arz etmektedir. Her insan kendi mezhebine olumlu diğerlerine ise olumsuz bir değer yüklemektedir. Bu durum her din veya mezhep mensubunun ötekini kendi perspektifinden değerlendirmesine yol açmaktadır (Yapıcı, 2004: 48-57). Bu aynı zamanda insanların bütün olarak dünya görüşlerinin şekillenmesinde belirleyici olmaktadır. Mezhep mensupları genelde ortak bir tavır geliştirmekte veya söz konusu mezhep o insanların duruşlarını belirlemektedir. Mezhepler arası ilişkiler konusunun kimlik meselesiyle ilişkilendirilerek araştırılması ve mezhep aidiyetinin temelinde yatan sebeplerin tespit edilmesi gerekmektedir. Bu durum mezheplerin diğer mezheplere bakış açısının altında yatan sebepleri anlamamıza yardımcı olacaktır. Bu çerçevede mezhep kimliğinin belirleyiciliği/ yönlendiriciliği ve pratik hayattaki etkisi üzerinde çalışmak gerekmektedir. Asırlar boyunca İslam toplumları yaşadıkları krizlere karşı bir takım çözüm önerileri ürettiler. İslam a ve asli ilkelerine dönüş, yeni eğitim reformları, İslam a yenilikçi yaklaşımlar, ekonomik ve askeri alanda gelişim projeleri, İslam modernizmi, siyasal islamcılık veya bir takım ahlaki reçeteler söz konusu çözüm önerilerinin içerisinde yer almaktadır (Dökmeciyan, 1992: 13). Bu çözüm önerilerinden bazıları kısmen de olsa rağbet görürken bir kısmının ise pratik hayatta karşılık görmediğini biliyoruz. Günümüze geldiğimizde İslam dünyasındaki sorunların gittikçe arttığını ve daha büyük boyutlara ulaştığını görmekteyiz. Sorunlarımıza geçmişten çözümler aramak yerine yeni fikirler üretmenin, evrensel ölçekte değerler üretmenin, İslam ı temel kaynağı olan Kuran a uygun olarak anlamaya çalışmanın daha verimli olacağını düşünmekteyiz. İçinde yaşadığımız coğrafya ve tarihi birikimimizin sınırlayıcı etkisinin en aza indirilerek özellikle genç kuşakların düşünce özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması sorunların çözümünde yeni alternatiflerin ortaya çıkmasına yardımcı olacaktır. Tek taraflı, totaliter, ben merkezci, fırka-i naciye anlayışına dayalı, dışlayıcı, ötekileştirici söylem ve tutumlar mezhepler arası ihtilafları derinleştirecektir. Ayrıca, tarihte sayısız örnekleri görüldüğü gibi, insanlara dinleri ve dolayısıyla din anlayışlarının tezahürü olan mezheplerini yaşama, görüşlerini ifade etme, kendilerini güven ortamında hissetme imkanı sağlanmazsa ve mezhep mensupları da kendi yorumlarını dinin esaslarını zorlayacak derecede makul bir çizginin dışında tutarlarsa mezhepler radikal hareketlere dönüşebilir ve hatta yeraltına çekilebilir. Bu durumda mezhep mensupları arasındaki iletişim imkanı büyük oranda ortadan kalkacağı gibi mezhep kaynaklı sorunların çözümünde de bir mesafe katedilemeyecektir. KAYNAKÇA Akbulut, Ahmet (2001). Sahabe Dönemi İktidar Kavgası, Ankara: pozitif matbaacılık. Akdoğan, Yalçın (2000). Siyasal İslam, İstanbul: Şehir Yayınları. Akoğlu, Muharrem ( 2006). Mihne Sürecinde Mu tezile, İstanbul: İz Yayıncılık. Akyol, Taha (2012). Ortadoğu da Büyük Deprem, Allouche, Adel (2001). Osmanlı Safevi İlişkileri, İstanbul: Anka Yayınları. Aslan, Cahit (2005). Fellahların Sosyolojisi, Adana: Karahan Kitabevi. Aydınlı, Osman (2003). Mu tezili İmamet Düşüncesinde Farklılaşma Süreci, Ankara: Araştırma. Bağlıoğlu, Ahmet (2006). Orta Doğu Siyasi Tarihinde Dürziler, Elazığ: F.Ü. Orta Doğu Araştırmaları Merkezi. Burget, Fazıl Ahmed, ) Celi, Ahmet M. A. (1997). Çağdaş Haricilik Düşüncesi, İstanbul: beyan Yayınları. Demircan, Adnan (1996). Haricilerin Siyasi Faaliyetleri, İstanbul: Beyan Yayınları. Dökmeciyan, R. Hrair (1992). Arap Dünyasında Köktencilik, İstanbul: İlke Yayınları. Eliade, Mircae (1995). Dinin Anlamı ve Sosyal Fonksiyonu, Konya: Din Bilimler Yayınları. Fığlalı, Ethem Ruhi (1983). İbadiyye nin Doğuşu ve Görüşleri, Ankara: Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları. Fığlalı, Ethem Ruhi (1991). Bahailik mad. DİA., c. 4, ss Fığlalı, Ethem Ruhi (2011). Günümüz İslam Mezhepleri, İzmir: İzmir İlahiyat Vakfı Yayınları. Fığlalı, Ethem Ruhi (1986). Kadıyanilik- Ahmediyye Mezhebi, İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları. Gökalp, Yusuf (2006). Zeydilik ve Yemen de Yayılışı, (Yayımlanmamış Doktora Tezi). Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Gökalp, Yusuf (2007). Zeydiyye Mezhebinin Doğuşu, Teşekkül süreci ve Tarihçesi, ÇÜİFD., c. 7, s. 2, ss Gündüz, Şinasi (2005). Küresel Sorunlar ve Din, Ankara: Ankara Okulu Yayınları. Hatiboğlu, Mehmed Said (2005). Hilafetin Kureyşliliği, Ankara: Kitabiyat. İşcan, Zeki (2006). Selefilik İslami Köktenciliğin Tarihi Temelleri, İstanbul: Kitapyayınevi. Kasım b. Muhammed b. Ali (2000). Kitâbu l-esâs li Akâidi l-ekyâs. (thk. Abdullah El-Haşimi). Sa da: Mektebetü t-türasi l- İslamiyye. Kutlu, Sönmez (2000). Türklerin İslamlaşma Sürecinde Mürcie ve Tesirleri, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları. Kutlu, Sönmez (2010). Mezhepler Tarihine Giriş, istanbul: Değerler Eğitim Merkezi Yayınları. Kutlu, Sönmez (2007). Hadis taraftarları, Eşarilik, Maturridilik, İslam düşünce Ekolleri Tarihi (ed. Hasan Onat), Ankara: Ankuzem. Kutlu, Sönmez (2008). Çağdaş İslami Akımlar ve Sorunları, Ankara: Fecr yayınları. Kutlu, Sönmez (2001). İslam Düşüncesinde Tarihsel Din Söylemleleri Olgusu, İslamiyat IV, s. 4, ss Kutlu, Sönmez (2003). Din Anlayışında Farklılaşmalar, Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı. Lescot, Roger (2001). Yezidiler, İstanbul: Avesta. Laoust, Henry (1999). İslam da Ayrılıkçı Görüşler, İstanbul: Pınar Yayınları. Mirza Tahir Ahmed (1993). Suçlamalar ve Arka Planı, U.K.: Islam International Publications. Momen, Moojan (1985). An İntroduction to Shi i Islam, New York: Yale University Press. 184

12 Onat, Hasan (1992). Şii İmamet Nazariyesi, AÜİFD., c. 32, ss Onat, Hasan (1993). Emeviler Devri Şii Hareketleri, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları. Onat, Hasan (2010). Irak ta Yaşanan Cinnet: Şii-Sünni / Mezhep Çatışması Üzerine, Onat, Hasan (2009). XVIII. Asırda Sünni-Şii İttifak Arayışları Üzerine, Öke, Mim Kemal (2003). Adı Yemen dir, İstanbul: Ufuk Kitapları. Öz, Mustafa (2011). Başlangıçtan Günümüze Şiilik ve Kolları, İstanbul: Değerler Eğitim Merkezi Yayınları. Öz, Mustafa ( ). Dürzilik mad., DİA. C. 10, ss. Paktürk, Şaziye (2011). Müslüman Ahmediye Cemaatini Tanıyalım, Maneviyat, c.1, s.1, ss ) es-salih, Mahmut (2007). Gerçeklerin Işığında Aleviler, Ankara: ART Ajans. Sarıkaya, M. Saffet (2009). İslam Düşünce Tarihinde Mezhepler, İstanbul: Rağbet Yayınları. Schnapper, Dominique (2005). Öteki İle İlişki, İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları. Taşğın, Ahmet (2005). Yezidiler, Ankara: Aziz-Andaç Yayınları. et-tavil, Muhammed Emin Galib (2010). Arap Alevileri Tarihi, Adana: Karahan Kitabevi. Tümer-Küçük, Günay-Abdurrahman (1988). Dinler Tarihi, Ankara:Ocak Yayınları. Uludağ, Süleyman ( 1998). İslam Siyaset İlişkileri, İstanbul: Dergah Yayınları. Watt, W. Montgomery (1997). İslami Hareketler ve Modernlik, İstanbul: İz Yayıncılık. Wiley, N. Joyce (2004). Irak Şiileri, İstanbul: Ekin Yayınları. Yapıcı, Asım (2004). Din Kimlik ve Önyargı, Adana: Karahan Kitabevi. Yavuz, Yusuf Şevki (1994). Ehl-i Sünnet mad., DİA, c. 10. ss ) 185

Mezhepler, bir dinin mensupları için alt kimlik ifadeleridir. Mezhepler beşeri nitelikli oluşumlardır; din ile özdeştirilemezler.

Mezhepler, bir dinin mensupları için alt kimlik ifadeleridir. Mezhepler beşeri nitelikli oluşumlardır; din ile özdeştirilemezler. İSLAM DÜŞÜNCE TARİHİNDE MEZHEPLER Prof. Dr. Mehmet Saffet Sarıkaya RAĞBET YAYINLARI TANITIM: Mezhep, insanların yaşadıkları sosyal çevrede sinin ana kaynaklarını anlama ve uygulamada ortaya çıkan farklılıkların

Detaylı

İSLAM ÜLKELERİNDE NÜFUS ÖNGÖRÜLERİ 2050 ARALIK 2011

İSLAM ÜLKELERİNDE NÜFUS ÖNGÖRÜLERİ 2050 ARALIK 2011 GELECEK İSLAM ÜLKELERİNDE NÜFUS ÖNGÖRÜLERİ 2050 ARALIK 2011 SARIKONAKLAR İŞ TÜRKĠYE MERKEZİ C. BLOK ĠÇĠN D.16 BÜYÜME AKATLAR İSTANBUL-TÜRKİYE ÖNGÖRÜLERĠ 02123528795-02123528796 2025 www.turksae.com Nüfus,

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS MEZHEPLER TARİHİ DKB 308 6 2+0 2 4 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu Dersin

Detaylı

Nihat Uzun, Hicrî II. Asırda Siyaset-Tefsir İlişkisi, Pınar Yay., İstanbul, 2011, 302 s.

Nihat Uzun, Hicrî II. Asırda Siyaset-Tefsir İlişkisi, Pınar Yay., İstanbul, 2011, 302 s. T.C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ Cilt: 20, Sayı: 2, 2011 s. 209-213 Kitap Tanıtımı Nihat Uzun, Hicrî II. Asırda Siyaset-Tefsir İlişkisi, Pınar Yay., İstanbul, 2011, 302 s. Hanifi ŞAHİN

Detaylı

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN IÇERIK ÖNSÖZ 13 Giriş DİN VE AKAİT Günümüzde Din Algısı Sosyal Bilimcilere Göre Din İslam Açısından Din Dinin Anlam Çerçevesi İslam Dini İslam ın İnanç Boyutu Akait İman İman-İslam Farkı İman Bakımından

Detaylı

İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN

İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGIN SETA Abdullah YEGİN İstanbul

Detaylı

e-makâlât Mezhep Araştırmaları Dergisi Cilt: 6 Sayı: 2 GÜZ 2013 ORTADOĞU NUN GELECEĞİ AÇISINDAN Şİ Î-SÜNNÎ İLİŞKİLERİ SEMPOZYUMU ÖZEL SAYISI

e-makâlât Mezhep Araştırmaları Dergisi Cilt: 6 Sayı: 2 GÜZ 2013 ORTADOĞU NUN GELECEĞİ AÇISINDAN Şİ Î-SÜNNÎ İLİŞKİLERİ SEMPOZYUMU ÖZEL SAYISI ISSN 1309-5803 e-makâlât Mezhep Araştırmaları Dergisi ORTADOĞU NUN GELECEĞİ AÇISINDAN Şİ Î-SÜNNÎ İLİŞKİLERİ SEMPOZYUMU ÖZEL SAYISI (27-29 Eylül 2013, ÇORUM) ISSN 1309-5803 e-makâlât Mezhep Araştırmaları

Detaylı

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER Modern Siyaset Teorisi Dersin Kodu SBU 601 Siyaset, iktidar, otorite, meşruiyet, siyaset sosyolojisi, modernizm,

Detaylı

ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU. Habib KARTALOĞLU

ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU. Habib KARTALOĞLU e-makâlât Mezhep Araştırmaları, IV/2 (Güz 2011), ss. 179-183. ISSN 1309-5803 www.emakalat.com ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU Halil İbrahim Bulut, Araştırma Yayınları, Ankara, Nisan 2011,

Detaylı

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI 7. KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMININ UYGULANMASI 7.1. KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMININ TEMEL FELSEFESİ VE GENEL AMAÇLARI Kelam; naslardan hareketle inanç esaslarını ve insanın düşünce yapısına ilişkin temel

Detaylı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : KELAM TARİHİ Ders No : 0070040093 Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 3 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim Dili Öğretim

Detaylı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : İslam Siyasi Tarihinde Muhalefet Hareketleri II. Ders No : 8110020027 : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 0 Ders Bilgileri Ders

Detaylı

İMAMİYYE NİN İMAMET NAZARİYESİNİN TEŞEKKÜL SÜRECİ Metin BOZAN İSAM Yayınları, İstanbul 2009, 272 s. Harun TÜRKOĞLU

İMAMİYYE NİN İMAMET NAZARİYESİNİN TEŞEKKÜL SÜRECİ Metin BOZAN İSAM Yayınları, İstanbul 2009, 272 s. Harun TÜRKOĞLU e-makâlât Mezhep Araştırmaları, IX/1 (Bahar 2016), ss. 131-135. ISSN 1309-5803 www.emakalat.com Başvuru: 07.06.2016 Kabul: 20.06.2016 İMAMİYYE NİN İMAMET NAZARİYESİNİN TEŞEKKÜL SÜRECİ Metin BOZAN İSAM

Detaylı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : TÜRK KÜLTÜRÜNDE HADİS (SEÇMELİ) Ders No : 0070040192 Teorik : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 2 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS ÇAĞDAŞ DİNİ AKIMLAR İLH

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS ÇAĞDAŞ DİNİ AKIMLAR İLH DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS ÇAĞDAŞ DİNİ AKIMLAR İLH 427 7 3+0 3 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Seçmeli Dersin

Detaylı

EMEVİLER VE ABBASİLER DÖNEMİ

EMEVİLER VE ABBASİLER DÖNEMİ EMEVİLER VE ABBASİLER DÖNEMİ DERS NOTLARI VE ŞİFRE TANER ÖZDEMİR DETAY TARİHÇİ TÜRK TELEKOM NURETTİN TOPÇU SOSYAL BİLİMLER LİSESİ TARİH ÖĞRETMENİ EMEVİLER Muaviye tarafından Şam da kurulan ve yaklaşık

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH 210 4 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Lisans Yüz Yüze / Zorunlu Dersin

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ YILLIK PLANI

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ YILLIK PLANI KASIM EKİM 07-08 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ YILLIK PLANI Ay Hafta Ders Saati Konu Adı Kazanımlar Test No Test Adı TARİH VE TARİH YAZICILIĞI

Detaylı

Dersin Adı İSLAM TARİHİ Sınıf 12 İSLAM TARİHİ

Dersin Adı İSLAM TARİHİ Sınıf 12 İSLAM TARİHİ Dersin Adı İSLAM TARİHİ Sınıf 12 İSLAM TARİHİ Tarihi Öğretim Yılı Dönemi Sırası 2014-2015 2 1 B GRUBU SORULARI 12.Sınıflar Öğrencinin Ad Soyad No Sınıf Soru 1: Aşağıdaki yer alan ifadelerde boşluklara

Detaylı

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri) ARAŞTIRMA ALANLARI 1 Kur an İlimleri ve Tefsir Kur an ilimleri, Kur an tarihi, tefsir gibi Kur an araştırmalarının farklı alanlarına dair araştırmaları kapsar. 1. Kur an tarihi 2. Kıraat 3. Memlükler ve

Detaylı

TEMEL İSLAM BİLİMLERİ BÖLÜMÜ

TEMEL İSLAM BİLİMLERİ BÖLÜMÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ BÖLÜMÜ Prof. Dr. Mustafa EKİNCİ İslam Mezhepleri Tarihi Anabilim Dalı Eposta : mekinci@harran.edu.tr Telefon : 0414 318 3503 ÖĞRENİM DURUMU Doktora: Erdebil Tekkesi nin Kuruluşu,

Detaylı

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ Giriş Ana hatlarıyla İslam dini programı, temel sayılan programlardan sonra daha ileri düzeylere yönelik olarak hazırlanmıştır. Bu programı takip edecek ders

Detaylı

SÜNNÎLİK YA DA BATI MERKEZLİ ÇATIŞMA TEORİLERİNİN OPERASYON ALANI ORTADOĞU

SÜNNÎLİK YA DA BATI MERKEZLİ ÇATIŞMA TEORİLERİNİN OPERASYON ALANI ORTADOĞU SÜNNÎLİK YA DA BATI MERKEZLİ ÇATIŞMA TEORİLERİNİN OPERASYON ALANI ORTADOĞU Prof. Dr. Hilmi DEMİR Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi 11 Eylül saldırılarından bugüne değin Ortadoğu merkezli radikal dinî

Detaylı

1-Anlatım 2-Soru ve Cevap 3-Sunum 4-Tartışma

1-Anlatım 2-Soru ve Cevap 3-Sunum 4-Tartışma DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS ARAP DİLİ VE EDEBİYATI I İLH 103 1 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu

Detaylı

Devrim Öncesinde Yemen

Devrim Öncesinde Yemen Yemen Devrimi Devrim Öncesinde Yemen Kuzey de Zeydiliğe mensup Husiler hiçbir zaman Yemen içinde entegre olamaması Yemen bütünlüğü için ciddi bir sorun olmuştur. Buna ilaveten 2009 yılında El-Kaide örgütünün

Detaylı

İslam ın Serüveni. İslam ın Klasik Çağı BİRİNCİ CİLT MARSHALL G. S. HODGSON

İslam ın Serüveni. İslam ın Klasik Çağı BİRİNCİ CİLT MARSHALL G. S. HODGSON İslam ın Serüveni BİRİNCİ CİLT İslam ın Klasik Çağı MARSHALL G. S. HODGSON 4 İçindekiler Tabloların Listesi... 6 Haritaların Listesi... 7 Önsöz... 9 Marshall Hodgson ve İslam ın Serüveni... 13 Yayıncının

Detaylı

ZEYDÎLİK YEMEN TARİHİNDE DİNİ/SİYASİ BİR AKTÖR OLARAK

ZEYDÎLİK YEMEN TARİHİNDE DİNİ/SİYASİ BİR AKTÖR OLARAK YEMEN TARİHİNDE DİNİ/SİYASİ BİR AKTÖR OLARAK ZEYDÎLİK Yemen de dışarıdan müdahalelere açık ve kabile esasına dayalı bölünmüş siyasi yapı, mezheplerin propaganda yapmasına uygun bir zemin oluşturmaktadır.

Detaylı

İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI

İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI Eski adıyla İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) günümüzde nüfusunun çoğunluğu veya bir kısmı Müslüman olan ülkelerin üye olduğu ve üye ülkeler arasında politik, ekonomik, kültürel,

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS GÜNÜMÜZ MÜSLÜMAN TOPLUMLAR İLH 340 6 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Seçmeli

Detaylı

DİNLER TARİHİ DERSİ ÖĞRETİM ROGRAMI

DİNLER TARİHİ DERSİ ÖĞRETİM ROGRAMI DİNLER TARİHİ DERSİ ÖĞRETİM ROGRAMI 4. DİNLER TARİHİ DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMININ UYGULANMASI 4.1. DİNLER TARİHİ DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMININ TEMEL FELSEFESİ VE GENEL AMAÇLARI Kültürler arası etkileşimin hızlandığı

Detaylı

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE Yazar: Dr. A. Oğuz ÇELİKKOL İSTANBUL 2015 YAYINLARI Yazar: Dr. A. Oğuz ÇELİKKOL Kapak ve Dizgi: Sertaç DURMAZ ISBN: 978-605-9963-09-1 Mecidiyeköy Yolu Caddesi (Trump Towers Yanı)

Detaylı

AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI

AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI ALANLAR ve ÖNCELİKLER AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI 1- Kur an İlimleri ve Tefsir Kur an ilimleri, Kur an tarihi, tefsir gibi Kur an araştırmalarının farklı na dair araştırmaları 1. Kur an tarihi 2. Kıraat

Detaylı

Araştırma Notu 12/126

Araştırma Notu 12/126 Araştırma Notu 12/126 10.02.2012 Arap Baharı ve Avrupa Borç Krizi İhracatı Teğet Geçti Barış Soybilgen* Yönetici Özeti Orta Doğu nun önemi artmaya devam ediyor 2011 yılında Türkiye nin ihracatı 2010 yılına

Detaylı

KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ

KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ 1 632-1258 HALİFELER DÖNEMİ (632-661) Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali, her biri İslam ın yayılması için çalışmıştır. Hz. Muhammed in 632 deki vefatından sonra Arap

Detaylı

İSMAİL TAŞ, MEHMET HARMANCI, TAHİR ULUÇ,

İSMAİL TAŞ, MEHMET HARMANCI, TAHİR ULUÇ, Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : İSLAM AHLAK ESASLARI VE FELSEFESİ Ders No : 0070040072 Teorik : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 4 Ders Bilgileri Ders Türü

Detaylı

İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN

İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN Konular * Emeviler * Ömer b. Abdülaziz ve Sonrası * Yıkılış Kaynaklar *İsmail Yiğit, A. Engin Beksaç, Emeviler, DİA, XI, 87-108. * İrfan Aycan-İbrahim Sarıçam, Emevîler,

Detaylı

İş Yerinde Ruh Sağlığı

İş Yerinde Ruh Sağlığı İş Yerinde Ruh Sağlığı Yeni bir Yaklaşım Freud a göre, bir insan sevebiliyor ve çalışabiliyorsa ruh sağlığı yerindedir. Dünya Sağlık Örgütü nün tanımına göre de ruh sağlığı, yalnızca ruhsal bir rahatsızlık

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KURÂN A ÇAĞDAŞ YAKLAŞIMLAR ILH333 5 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Seçmeli

Detaylı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : GÜNÜMÜZ İSLAM DÜNYASINDA DİNİ AKIMLAR (SEÇMELİ) Ders No : 000040194 Teorik : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 2 Ders Bilgileri

Detaylı

İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN

İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN Konular: *Hz. Osman Dönemi İç Karışıklıklar *Hz. Ali Dönemi İç Karışıklıklar Dört Halifenin Hayatı ve Şahsiyetleri Kaynaklar: *Mustafa Fayda, Hulefayı Raşidin, DİA, XVIII,

Detaylı

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ Kur an-ı Kerim : Allah tarafından vahiy meleği Cebrail aracılığıyla, son Peygamber Hz. Muhammed e indirilen ilahi bir mesajdır. Kur an kelime olarak okumak, toplamak, bir araya

Detaylı

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir. Sevgili Meslektaşlarım, Kıymetli Katılımcılar, Bayanlar ve Baylar, Akdeniz bölgesi coğrafyası tarih boyunca insanlığın sosyal, ekonomik ve kültürel gelişimine en çok katkı sağlayan coğrafyalardan biri

Detaylı

İÇİNDEKİLER. YAZAR HAKKINDA... v SÖZE BAŞLARKEN...vii İÇİNDEKİLER... xv KISALTMALAR LİSTESİ...xxi GİRİŞ... 1

İÇİNDEKİLER. YAZAR HAKKINDA... v SÖZE BAŞLARKEN...vii İÇİNDEKİLER... xv KISALTMALAR LİSTESİ...xxi GİRİŞ... 1 İÇİNDEKİLER Küresel Terörizmin Yeni Yüzü Canlı Bombalar YAZAR HAKKINDA... v SÖZE BAŞLARKEN...vii İÇİNDEKİLER... xv KISALTMALAR LİSTESİ...xxi GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM KÜRESELLEŞME ÇAĞININ TEHDİTLERİ VE

Detaylı

USTAD Tahlil Nisan-2011

USTAD Tahlil Nisan-2011 Meydana Dökülme ve Öfke Bahreyn de 14 Şubat hareketi USTAD Tahlil Nisan-2011 Çalışma No:5 Nisan 2011 Mardin -TURKEY ÖZET: Bahreyn e Bahreyn den penceresinden baktığınızda, onu diğer ülkelerden ayıran önemli

Detaylı

Halil İbrahim Bulut, Dünden Bugüne Siyasi-İtikâdi İSLAM MEZHEPLERİ TARİHİ, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2011, 493 s.

Halil İbrahim Bulut, Dünden Bugüne Siyasi-İtikâdi İSLAM MEZHEPLERİ TARİHİ, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2011, 493 s. e-makâlât Mezhep Araştırmaları, V/2 (Güz 2012), ss. 163-169. ISSN 1309-5803 www.emakalat.com Halil İbrahim Bulut, Dünden Bugüne Siyasi-İtikâdi İSLAM MEZHEPLERİ TARİHİ, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2011,

Detaylı

ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 3 UNDERSTANDING IRAQ THROUGH CARTOONS 3

ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 3 UNDERSTANDING IRAQ THROUGH CARTOONS 3 KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 3 UNDERSTANDING IRAQ THROUGH CARTOONS 3 - CENTER FOR MIDDLE EASTERN STRATEGIC STUDIES KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 3 UNDERSTANDING IRAQ THROUGH CARTOONS

Detaylı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : İSLAM FELSEFE TARİHİ I Ders No : 0070040158 Teorik : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 3 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim Dili

Detaylı

HALI SEKTÖRÜ. Ocak Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

HALI SEKTÖRÜ. Ocak Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1 2018 HALI SEKTÖRÜ Ayı İhracat Bilgi Notu TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği Page 1 HALI SEKTÖRÜ 2018 OCAK AYI İHRACAT PERFORMANSI 2017 yılında Türkiye nin toplam ihracatı 2016 yılına kıyasla

Detaylı

İç Tehdit ve Riskler Işığında İSLAM DÜNYASININ GELECEĞİ. Hazırlayan Dr. Ahmet Emin Dağ

İç Tehdit ve Riskler Işığında İSLAM DÜNYASININ GELECEĞİ. Hazırlayan Dr. Ahmet Emin Dağ İç Tehdit ve Riskler Işığında İSLAM DÜNYASININ GELECEĞİ Hazırlayan Dr. Ahmet Emin Dağ 2016 İç Tehdit ve Riskler Işığında İSLAM DÜNYASININ GELECEĞİ Yazarlar Prof. Dr. Mehmet Ali Büyükkara Prof. Dr. Ahmet

Detaylı

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket)

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket) Kamuoyu Yoklaması Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket) Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi 2017 1 Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara

Detaylı

Medikal Turizmde Tanıtım, Pazarlama Stratejileri ve Hedef Ülkeler

Medikal Turizmde Tanıtım, Pazarlama Stratejileri ve Hedef Ülkeler Medikal Turizmde Tanıtım, Pazarlama Stratejileri ve Hedef Ülkeler Oğuzhan KAYA TKHK Kaynak Geliştirme Daire Başkanlığı khk.kaynakgelistirme@saglik.gov.tr www.tkhk.gov.tr Slayt1/28 Bakanlığımızın 2013-2017

Detaylı

11 EYLÜL SALDIRISI VE YENİ DÜNYA: SOĞUK BARIŞ DÖNEMİ

11 EYLÜL SALDIRISI VE YENİ DÜNYA: SOĞUK BARIŞ DÖNEMİ INSTITUTE FOR STRATEGIC STUDIES S A E STRATEJİK ARAŞTIRMALAR ENSTİTÜSÜ KASIM, 2003 11 EYLÜL SALDIRISI VE YENİ DÜNYA: SOĞUK BARIŞ DÖNEMİ 11 EYLÜL SALDIRISI SONUÇ DEĞERLENDİRMESİ FİZİKİ SONUÇ % 100 YIKIM

Detaylı

HAZIRLAYAN GAZİANTEP SANAYİ ODASI TİCARET DAİRESİ EKİM

HAZIRLAYAN GAZİANTEP SANAYİ ODASI TİCARET DAİRESİ EKİM SURİYE ÜLKE RAPORU HAZIRLAYAN GAZİANTEP SANAYİ ODASI TİCARET DAİRESİ EKİM 2011 SURİYE ÜLKE VE İHRACAT RAPORU RESMİ ADI BAŞKENTİ DİL : Suriye Arap Cumhuriyeti : Şam (Damascus) : Arapça (resmi), Kürtçe,

Detaylı

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1 ( STRATEJİK VİZYON BELGESİ ) TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1 Yeni Dönem Türkiye - Suudi Arabistan İlişkileri: Kapasite İnşası ( 2016, İstanbul - Riyad ) Türkiye 75 milyonluk nüfusu,

Detaylı

TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK GÜCÜ

TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK GÜCÜ Dr. Tuğrul BAYKENT Baykent Bilgisayar & Danışmanlık TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK GÜCÜ Düzenleyen: Dr.Tuğrul BAYKENT w.ekitapozeti.com 1 1. TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK KONUMU VE ÖNEMİ 2. TÜRKİYE YE YÖNELİK TEHDİTLER

Detaylı

HALI SEKTÖRÜ. Mayıs Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

HALI SEKTÖRÜ. Mayıs Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1 2017 HALI SEKTÖRÜ Mayıs Ayı İhracat Bilgi Notu TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği Page 1 HALI SEKTÖRÜ 2017 MAYIS AYI İHRACAT PERFORMANSI 2017 yılı Ocak-Mayıs döneminde Türkiye nin toplam

Detaylı

AR& GE BÜLTEN ARAŞTIRMA VE MESLEKLERİ GELİŞTİRME MÜDÜRLÜĞÜ HAZİRAN. Yurtdışı Müteahhitlik Hizmetlerinin Sorunları ve Çözüm Önerileri

AR& GE BÜLTEN ARAŞTIRMA VE MESLEKLERİ GELİŞTİRME MÜDÜRLÜĞÜ HAZİRAN. Yurtdışı Müteahhitlik Hizmetlerinin Sorunları ve Çözüm Önerileri Yurtdışı Müteahhitlik Hizmetlerinin Sorunları ve Çözüm Önerileri Nurel KILIÇ Yurtdışı müteahhitlik hizmetleri, doğrudan hizmet ihracatını gerçekleştirmenin yanısıra, mal ve servis ihraç eden birçok sektörün

Detaylı

Çarşamba İzmir Basın Gündemi

Çarşamba İzmir Basın Gündemi 16.09.2015 Çarşamba İzmir Basın Gündemi Krizler arasında Devrim Özkan Her şeyin dünyadaki tüm gelişmelerden etkilenebildiği yeni bir çağda yaşıyoruz. Son iki yüzyıllık dönemde dünyadaki tüm ekonomik

Detaylı

Kitap Tanıtımı ve Değerlendirmeler

Kitap Tanıtımı ve Değerlendirmeler Kitap Tanıtımı ve Değerlendirmeler Emevîler Döneminde İktidar-Ulemâ İlişkisi * Tanıtan: Ahmet Yasin TOMAKİN1 Ankara 2008, Ankara Okulu Yayınları, 286 sayfa Eser giriş bölümü ve ardından; Emevî iktidarı

Detaylı

HALI SEKTÖRÜ. Nisan Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

HALI SEKTÖRÜ. Nisan Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1 2017 HALI SEKTÖRÜ Nisan Ayı İhracat Bilgi Notu TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği Page 1 HALI SEKTÖRÜ 2017 NİSAN AYI İHRACAT PERFORMANSI 2017 yılı Ocak-Nisan döneminde Türkiye nin toplam

Detaylı

2015 YILI KUTLU DOĞUM HAFTASI SEMPOZYUMU. Hz. Peygamber ve Birlikte Yaşama Hukuku

2015 YILI KUTLU DOĞUM HAFTASI SEMPOZYUMU. Hz. Peygamber ve Birlikte Yaşama Hukuku 2015 YILI KUTLU DOĞUM HAFTASI SEMPOZYUMU Hz. Peygamber ve Birlikte Yaşama Hukuku DÜZENLEYEN Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü SEMPOZYUMUN AMACI VE GEREKÇESİ Etnik, dini ve siyasi

Detaylı

Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI

Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI Tıbb-ı Nebevi İslam coğrafyasında gelişen tıp tarihi üzerine çalışan bilim adamlarının bir kısmı İslam Tıbbı adını verdikleri., ayetler ve hadisler ışığında oluşan bir yapı olarak

Detaylı

TÜRKİYE NİN İHTİYAÇ DUYDUĞU FUAR 3.ELECTRONIST FUARI

TÜRKİYE NİN İHTİYAÇ DUYDUĞU FUAR 3.ELECTRONIST FUARI TÜRKİYE NİN İHTİYAÇ DUYDUĞU FUAR 3.ELECTRONIST FUARI Sektörlerindeki ürünlerin, en son teknolojik gelişmelerin, dünyadaki trendlerin ve son uygulamaların sergilendiği, 25-28 Eylül 2014 tarihleri arasında

Detaylı

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de. 2014 İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de. 2014 İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te 9 da AK YIL: 2012 SAYI : 164 26 KASIM 01- ARALIK 2012 BÜLTEN İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI T E Ş K İ L A T İ Ç İ H A F T A L I K B Ü L T E N İ 4 te Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır

Detaylı

HALI SEKTÖRÜ. Mart Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

HALI SEKTÖRÜ. Mart Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1 2018 HALI SEKTÖRÜ Mart Ayı İhracat Bilgi Notu TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği Page 1 HALI SEKTÖRÜ 2018 MART AYI İHRACAT PERFORMANSI 2018 yılı Ocak-Mart döneminde Türkiye nin toplam ihracatı

Detaylı

bilgilerle feminizm hakkında kesin yargılara varıp, yanlış fikirler üretmişlerdir. Feminizm ya da

bilgilerle feminizm hakkında kesin yargılara varıp, yanlış fikirler üretmişlerdir. Feminizm ya da YANLIŞ ALGILANAN FİKİR HAREKETİ: FEMİNİZM Feminizm kelimesi, insanlarda farklı algıların oluşmasına sebep olmuştur. Kelimenin anlamını tam olarak bilmeyen, merak edip araştırmayan günümüzün insanları,

Detaylı

Güncel Jeo-Politik ve D-8 Cuma, 08 Aralık :55

Güncel Jeo-Politik ve D-8 Cuma, 08 Aralık :55 Dünya da politik dengeler dinamik bir yapıya sahiptir. Yüzyıllar boyunca dünyada haritalar, rejimler ve politikalar değişim içerisindedirler. Orta çağ Avrupa sı ve Fransız ihtilali ile birlikte 17. Yüzyılda

Detaylı

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ 209 ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ Birleşmiş Milletler Genel Kurulu nun 20 Aralık 1993 tarihli ve 47/135 sayılı Kararıyla ilan edilmiştir.

Detaylı

Ortadoğu ve Afrika Araştırmacıları Derneği Yayınları Araştırma Eserleri Serisi Nu: 7. Emeviler den Arap Baharı na HALEP TÜRKMENLERİ

Ortadoğu ve Afrika Araştırmacıları Derneği Yayınları Araştırma Eserleri Serisi Nu: 7. Emeviler den Arap Baharı na HALEP TÜRKMENLERİ Ortadoğu ve Afrika Araştırmacıları Derneği Yayınları Araştırma Eserleri Serisi Nu: 7 Emeviler den Arap Baharı na HALEP TÜRKMENLERİ Dr. Ahmet Emin Dağ İstanbul, 2015 Emeviler den Arap Baharı na HALEP TÜRKMENLERİ

Detaylı

ULUSLARARASI FİLİSTİN ZİRVESİ 2018

ULUSLARARASI FİLİSTİN ZİRVESİ 2018 VİZYON BELGESİ ULUSLARARASI FİLİSTİN ZİRVESİ 2018 Filistin de İsrail Yerleşimi ve Batı Şeria Duvarı ( 13-14 Eylül 2018, İstanbul ) Batı Şeria da İsrail yerleşimi günden güne genişlemekte olup daha önce

Detaylı

e-makâlât Mezhep Araştırmaları Dergisi Cilt: 7 Sayı: 1 BAHAR 2014

e-makâlât Mezhep Araştırmaları Dergisi Cilt: 7 Sayı: 1 BAHAR 2014 ISSN 1309-5803 e-makâlât Mezhep Araştırmaları Dergisi Makaleler Adıyaman Alevilerinin Coğrafi Dağılımları ve Demografik Yapısı Fevzi RENÇBER Şia da İmamiyye ve Zeydiyye Özelinde- Ezelî Yazgı Algısının

Detaylı

Kuzey Irak ta Siyasi Dengeler ve Bağımsızlık Referandumu Kararı. Ali SEMİN. BİLGESAM Orta Doğu ve Güvenlik Uzmanı

Kuzey Irak ta Siyasi Dengeler ve Bağımsızlık Referandumu Kararı. Ali SEMİN. BİLGESAM Orta Doğu ve Güvenlik Uzmanı Orta Doğu Kuzey Irak ta Siyasi Dengeler ve Bağımsızlık Referandumu Kararı Ali SEMİN BİLGESAM Orta Doğu ve Güvenlik Uzmanı 56 Stratejist - Temmuz 2017/2 Orta Doğu da genel olarak yaşanan bölgesel kriz ve

Detaylı

İÇİNDEKİLER GİRİŞ...1

İÇİNDEKİLER GİRİŞ...1 İÇİNDEKİLER GİRİŞ...1 A. GENEL BİLGİLER...1 1. Tarihin Faydası ve Önemi...3 2. Kur an ve Tarih...4 3. Hadis ve Tarih...5 4. Siyer ve Meğâzî...6 5. İslâm Tarihçiliğinin Doğuşu ve Gelişmesi...6 B. İSLÂM

Detaylı

sakarya üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi 19 / 2009, s tanıtım-değerlendirme

sakarya üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi 19 / 2009, s tanıtım-değerlendirme sakarya üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi 19 / 2009, s. 251-255 tanıtım-değerlendirme KELÂM TARİHİNİN PROBLEMLERİ Muhit MERT, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2008, 160 s. Necmettin KUZU Kitap adından

Detaylı

HALI SEKTÖRÜ. Kasım Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

HALI SEKTÖRÜ. Kasım Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1 2016 HALI SEKTÖRÜ Kasım Ayı İhracat Bilgi Notu TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği Page 1 HALI SEKTÖRÜ 2016 KASIM AYI İHRACAT PERFORMANSI 2016 yılı Ocak-Kasım döneminde Türkiye nin toplam

Detaylı

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016 TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ No.12, ARALIK 2016 TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ NO.12, ARALIK 2016 ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI 30 Kasım 2016 Çarşamba günü Ortadoğu Stratejik

Detaylı

PROF. DR. İRFAN AYCAN ÖZGEÇMİŞ

PROF. DR. İRFAN AYCAN ÖZGEÇMİŞ PROF. DR. İRFAN AYCAN ÖZGEÇMİŞ Doğum Yeri ve Tarihi : Bolu/Gerede 1961 Lisans : 1982 Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yüksek Lisans : 1985 Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora :

Detaylı

İslâm Mezhepleri Tarihi El Kitabı

İslâm Mezhepleri Tarihi El Kitabı İslâm Mezhepleri Tarihi El Kitabı Genel Editör ve Proje Yürütücüsü Prof. Dr. Eyüp Baş Editörler Prof. Dr. Hasan Onat Prof. Dr. Sönmez Kutlu Yazarlar Prof. Dr. Hasan Onat Prof. Dr. Sönmez Kutlu Prof. Dr.

Detaylı

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ... ÖRNEK SORU: 1 1914 yılında başlayan Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı Devleti açısından, 30 Ekim 1918 de, yenilgiyi kabul ettiğinin tescili niteliğinde olan Mondros Ateşkes Anlaşması yla sona erdi. Ancak anlaşmanın,

Detaylı

Araştırma Notu 15/179

Araştırma Notu 15/179 Araştırma Notu 15/179 27.03.2015 2014 ihracatını AB kurtardı Barış Soybilgen* Yönetici Özeti 2014 yılında Türkiye'nin ihracatı bir önceki yıla göre yüzde 3,8 artarak 152 milyar dolardan 158 milyar dolara

Detaylı

İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler

İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler Dünya üzerindeki birçok İslami kurum, kuruluş ve şahsiyetler Türkiye'de yaşanan darbe girişimi hakkında mesajlar yayımladı. 16.07.2016 / 22:09 15 Temmuz gecesi

Detaylı

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi tarafından tam algılanmadığı, diğer bir deyişle aynı duyarlılıkla değerlendirilmediği zaman mücadele etmek güçleşecek ve mücadeleye toplum desteği sağlanamayacaktır.

Detaylı

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu.

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu. Türk İslam Bilginleri: İslam dini insanların sadece inanç dünyalarını etkilemekle kalmamış, siyaset, ekonomi, sanat, bilim ve düşünce gibi hayatın tüm alanlarını da etkilemiş ve geliştirmiştir Tabiatı

Detaylı

İSİPAB Dördüncü Müslüman Kadın Parlamenterler Konferansı Raporu nun Sunumu

İSİPAB Dördüncü Müslüman Kadın Parlamenterler Konferansı Raporu nun Sunumu İSİPAB Dördüncü Müslüman Kadın Parlamenterler Konferansı Raporu nun Sunumu Sayın Başkan, Değerli Meclis Başkanları, Değerli Katılımcılar, Dördüncü Müslüman Kadın Parlamenterler Konferansı Raporu nu sunmak

Detaylı

HALI SEKTÖRÜ. Mart Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

HALI SEKTÖRÜ. Mart Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1 2017 HALI SEKTÖRÜ Mart Ayı İhracat Bilgi Notu TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği Page 1 HALI SEKTÖRÜ 2017 MART AYI İHRACAT PERFORMANSI 2017 yılı Ocak-Mart döneminde Türkiye nin toplam ihracatı

Detaylı

2000 li Yıllar / 6 Türkiye de Dış Politika İbrahim KALIN Arter Reklam 978-605-5952-27-3 Ağustos-2011 Ömür Matbaacılık Meydan Yayıncılık-2011

2000 li Yıllar / 6 Türkiye de Dış Politika İbrahim KALIN Arter Reklam 978-605-5952-27-3 Ağustos-2011 Ömür Matbaacılık Meydan Yayıncılık-2011 Seri/Sıra No 2000 li Yıllar / 6 Kitabın Adı Türkiye de Dış Politika Editör İbrahim KALIN Yayın Hazırlık Arter Reklam ISBN 978-605-5952-27-3 BBaskı Tarihi Ağustos-2011 Ofset Baskı ve Mücellit Ömür Matbaacılık

Detaylı

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI DEĞERLER EĞİTİMİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ Bir milletin ve topluluğun oluşumunda maddi

Detaylı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : SOSYALLEŞME VE İLETİŞİM (SEÇMELİ) Ders No : 0070040181 Teorik : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 2 Ders Bilgileri Ders Türü

Detaylı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : TÜRK DİLİ I Ders No : 00700400 : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 2 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim Dili Öğretim Tipi Ön Koşul

Detaylı

SEKTÖRÜN BENİMSENEN FUARI ELEX

SEKTÖRÜN BENİMSENEN FUARI ELEX SEKTÖRÜN BENİMSENEN FUARI ELEX 3. ELEX FUARI 25-28 EYLÜL 2014 TARİHLERİ ARASINDA İSTANBUL FUAR MERKEZİ NDE SEKTÖRÜN EN ÖNEMLİ BULUŞMASINA İMZA ATTI 25-28 Eylül 2014 tarihleri arasında organize edilen ve

Detaylı

TERÖR ÖRGÜTLERI TARAFINDAN SOSYAL MEDYANIN KULLANILMASI: IŞİD ÖRNEĞI KONFERANSI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.10, ARALIK 2016

TERÖR ÖRGÜTLERI TARAFINDAN SOSYAL MEDYANIN KULLANILMASI: IŞİD ÖRNEĞI KONFERANSI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.10, ARALIK 2016 TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ No.10, ARALIK 2016 TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ NO.10, ARALIK 2016 TERÖR ÖRGÜTLERI TARAFINDAN SOSYAL MEDYANIN KULLANILMASI: IŞİD ÖRNEĞI KONFERANSI 11 Kasım 2016 Cuma günü, Ortadoğu

Detaylı

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu Suriye Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Bashar al-assad ın Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül ve Bayan Hayrünnisa Gül onuruna verilen Akşam Yemeği nde yapacakları konuşma 15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye

Detaylı

DÜŞÜNCE KURULUŞLARI: DÜNYADAKİ VE TÜRKİYE DEKİ YERİ VE ÖNEMİ. Düşünce Kuruluşları genel itibariyle, herhangi bir kâr amacı ve partizanlık anlayışı

DÜŞÜNCE KURULUŞLARI: DÜNYADAKİ VE TÜRKİYE DEKİ YERİ VE ÖNEMİ. Düşünce Kuruluşları genel itibariyle, herhangi bir kâr amacı ve partizanlık anlayışı DÜŞÜNCE KURULUŞLARI: DÜNYADAKİ VE TÜRKİYE DEKİ YERİ VE ÖNEMİ Furkan Güldemir, Okan Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Tarihsel Süreç Düşünce Kuruluşları genel itibariyle, herhangi bir kâr amacı ve partizanlık

Detaylı

Siyasette kutuplaşma. Ahval 13/8/2018

Siyasette kutuplaşma. Ahval 13/8/2018 Ahval 13/8/2018 Türkiye deki durumdan söz edeceğim, ama konu her ülke için de geçerli. Siyasi kutuplaşma, çok farklı görüşlerin ortaya çıkması olmasa gerek, bu farklı görüşlerin taraflarca tartışılamaz

Detaylı

MEDRESE VE İSLAM KÜLTÜR MERKEZİ İNŞA PROJESİ- VİETNAM

MEDRESE VE İSLAM KÜLTÜR MERKEZİ İNŞA PROJESİ- VİETNAM MEDRESE VE İSLAM KÜLTÜR MERKEZİ İNŞA PROJESİ- VİETNAM İHH Projeler Birimi ARALIK 2013 PROJENİN KONUSU Bu proje, Vietnam ın Hochiminh City bölgesinde 639,98 metrekare büyüklüğünde 3 katlı bir Medrese ve

Detaylı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : İslam Tarihinde Ehl-i Beyt Hareketleri II. Ders No : 8110020028 : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 0 Ders Bilgileri Ders Türü

Detaylı

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI 691010 ABD 0 463 0 0 9.273 7.644 691090 ABD 783.096 190 1.634.689 1.330.333 3.869 3.102 TOPLAM 783.096 653 1.634.689 1.330.333 13.142 10.746 691090 Afganistan 6.557 0 24.223 19.558 691010 Almanya 885 1.068

Detaylı

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI. İthalat İthalat Ulke adı

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI. İthalat İthalat Ulke adı 691010 ABD 355 2.625 1.691 1.530 35.205 31.976 691090 ABD 2.525.971 116 5.177.455 4.765.696 491 465 TOPLAM 2.526.326 2.741 5.179.146 4.767.226 35.696 32.441 691090 Afganistan 1.230 0 2.570 2.376 691010

Detaylı

Tel: / e-posta:

Tel: / e-posta: 1-Sempozyuma Davet: ULUSLARARASI CÂMİ SEMPOZYUMU (SOSYO-KÜLTÜREL VE MİMARÎ AÇIDAN) 01-02/ Ekim/ 2018 Tarih boyunca câmiler Müslümanların itikat, ibadet, ilim, sosyal, kültürel ve mimari açıdan hayatın

Detaylı

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek!

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek! Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek! Cezayir'de 1990'lı yıllardaki duvar yazıları, İslamcılığın yükseldiği döneme yönelik yakın bir tanıklık niteliğinde. 10.07.2017 / 18:00 Doksanlı

Detaylı