T.C. ÇUKUROVA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ANA BĠLĠM DALI



Benzer belgeler
TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROJE ONAY FORMU. Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı Eğitim Yönetimi, Denetimi, Planlaması ve Ekonomisi

SAĞLIK ORTAMINDA ÇALIġANLARDA GÜVENLĠĞĠ TEHDĠT EDEN STRES ETKENLERĠ VE BAġ ETME YÖNTEMLERĠ. MANĠSA ĠL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ HEMġĠRE AYLĠN AY

TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROJE ONAY FORMU. Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı Eğitim Yönetimi, Denetimi, Planlaması ve Ekonomisi


BĠRĠNCĠ BASAMAK SAĞLIK ÇALIġANLARINDA YAġAM DOYUMU, Ġġ DOYUMU VE TÜKENMĠġLĠK DURUMU

TEMAKTĠK YAKLAġIMDA FĠZĠKSEL ÇEVRE. Yrd. Doç. Dr. ġermin METĠN Hasan Kalyoncu Üniversitesi

GeliĢimsel Rehberlikte 5 Ana Müdahale. Prof. Dr. Serap NAZLI

Doç. Dr. Mustafa ÖZDEN Arş. Gör. Gülden AKDAĞ Arş. Gör. Esra AÇIKGÜL

The Comparison of Adolescents from Single Parent Families and Intact Families in terms of Life Satisfaction and Quality of Life* 1

OKULLARDA GELİŞİMSEL ve ÖNLEYİCİ PDR-3. Prof. Dr. Serap NAZLI Ankara Üniversitesi

Yıl: 4, Sayı: 11, Haziran 2017, s

TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROJE ONAY FORMU. Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı Eğitim Yönetimi, Denetimi, Planlaması ve

YAŞAM ÖYKÜSÜ. Doğum yeri: Doğum Tarihi: 1. Aile Bilgileri Baba: Adı: YaĢı:

TOPLUMSAL CĠNSĠYETLE ĠLGĠLĠ KURAMLAR. İlknur M. Gönenç

Örgütler bu karmaģada artık daha esnek bir hiyerarģiye sahiptir.

HEMODĠYALĠZ HASTALARININ UMUTSUZLUK DÜZEYLERĠ

Prof. Dr. Binnur YEġĠLYAPRAK

SAĞLIK BAKANLIĞI Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü. 0-6 YAġ ÇOCUĞUN PSĠKOSOSYAL GELĠġĠMĠNĠ DESTEKLEME PROGRAMI (ÇPGD)

V. DÖNEM AĠLE DANIġMANLIĞI SERTĠFĠKA EĞĠTĠMĠ DERS ROGRAMI

SINIFTA ÖĞRETĠM LĠDERLĠĞĠ

ĠNFERTĠL ÇĠFTLERĠN GEREKSĠNĠMLERĠ

İSTEK ÖZEL ACIBADEM İLKOKULU PDR BÖLÜMÜ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI

T.C. BĠNGÖL ÜNĠVERSĠTESĠ REKTÖRLÜĞÜ Strateji GeliĢtirme Dairesi BaĢkanlığı. ÇALIġANLARIN MEMNUNĠYETĠNĠ ÖLÇÜM ANKET FORMU (KAPSAM ĠÇĠ ÇALIġANLAR ĠÇĠN)

PROSTAT KANSERİ HASTALARA BİYOPSİKOSOSYAL YAKLAŞIM GAZĠANTEP ÜNĠVERSĠTESĠ SAĞLIK HĠZMETLERĠ M.Y.O. ÖĞR. GÖR. ADĠLE NEġE (ÇAPARUġAĞI)

EĞĠTĠM VE BĠLĠM. Ġġ GÖRENLERĠ SENDĠKASI

Erişkin yaşamda sağlıklı ve mutlu bir yaşantı ancak içinde bulunduğunuz ve ergenlik olarak tanımlanan bu değişim döneminde yeterli bilgi, beceri,

TEKNOLOJİ VE TASARIM DERSİ

Toplumsal Cinsiyet Kalıp Yargıları ve Cinsiyet Ayrımcılığı. Ġlknur M. Gönenç

T.C ADALET BAKANLIĞI Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü

ANKARA ÇOCUK DOSTU ġehġr PROJESĠ UYGULAMA, GÖREV VE ÇALIġMA YÖNERGESĠ BĠRĠNCĠ BÖLÜM AMAÇ, KAPSAM, DAYANAK VE TANIMLAR

ANNE-BABA TUTUMLARI VE ÇOCUĞUN KiŞiLiK GELiŞiMiNE ETKiLERi

AKDEM YAġAM BOYU EĞĠTĠM. PSĠKOLOJĠK DANIġMANLIK. HUKUKĠ DANIġMANLIK EVDE BAKIM SOSYAL FAALĠYETLER

S. NO İŞBİRLİĞİ YAPILACAK KİŞİ VE KURULUŞLAR

ĠSHAKOL. Ġġ BAġVURU FORMU. Boya Sanayi A.ġ. En Son ÇekilmiĢ Fotoğrafınız. No:.. ÖNEMLĠ NOTLAR

OKULÖNCESĠNDE TEMATĠK YAKLAġIM ve ETKĠN ÖĞRENME. Prof. Dr. Nilüfer DARICA Hasan Kalyoncu Üniversitesi

Yıl: 4, Sayı: 12, Ağustos 2017, s

ĠLE MESLEKĠ ĠLGĠLERĠ ARASINDAKĠ

İZMİR YÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ


SAKARYA ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ DÖRDÜNCÜ SINIF ÖĞRENCİLERİNİN ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNE KARŞI TUTUMLARI

: ARİF ÖZUTKU PSİKOLOJİK DANIŞMAN

ÇANAKKALE ONSEKĠZ MART ÜNĠVERSĠTESĠ EĞĠTĠM FAKÜLTESĠ ÖĞRENCĠLERĠNĠN ÖĞRETMENLĠK MESLEĞĠNE ĠLĠġKĠN TUTUMLARI DÖNEM PROJESĠ.

1.ÇAĞDAŞ EĞİTİM SİSTEMİNDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİ VE REHBERLİK. Abdullah ATLİ

T.C. FIRAT ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ EĞĠTĠM PROGRAMLARI VE ÖĞRETĠM ANABĠLĠM DALI YÜKSEK LİSANS TEZ ÖNERİSİ

ÖZEL SPOR MERKEZLERİNDEKİ İŞLETME SORUNLARININ İNCELENMESİ (Ankara İli Örneği) Doç. Dr. Hakan SUNAY Ankara Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi

KKTC YAKIN DOĞU ÜNĠVERSĠTESĠ EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ. REHBERLĠK VE PSĠKOLOJĠK DANIġMANLIK ANA BĠLĠM DALI

ÖZEL EĞĠTĠM HĠZMETLERĠ YÖNETMELĠĞĠ BĠRĠNCĠ KISIM Genel Hükümler

ERGENLERĠN YETKĠNLĠK ĠNANÇLARI VE PSĠKOLOJĠK ĠYĠ OLUġLARINI YORDAMADA PSĠKOLOJĠK ĠHTĠYAÇLAR

894 2 nd International Conference on New Trends in Education and Their Implications April, 2011 Antalya-Turkey

YAZI ĠġLERĠ MÜDÜRLÜĞÜ 2013 FAALĠYET RAPORU

T.C. PAMUKKALE ÜNĠVERSĠTESĠ EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ANABĠLĠM DALI BĠLĠM DALI TEZSĠZ YÜKSEK LĠSANS PROJESĠ

OKUL FOBİSİ. Bir çocuğun okul deneyiminin beyin işlevi ve anatomisinde gerçek değişimler yarattığı biliniyor Mel Levine

Prof. Dr. Binnur YEġĠLYAPRAK

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem.

T.C. SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ. ÇOCUK GELĠġĠMĠ VE EV YÖNETĠMĠ EĞĠTĠMĠ ANABĠLĠM DALI. ÇOCUK GELĠġĠMĠ VE EĞĠTĠMĠ BĠLĠM DALI

SHO 203 İNSAN DAVRANIŞI ve SOSYAL ÇEVRE I DERSİ HAFTALIK DERS PLANI. ( Güz Dönemi)

T.C. YEDĠTEPE ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

HĠTĠT ÜNĠVERSĠTESĠ. SÜREKLĠ EĞĠTĠM UYGULAMA VE ARAġTIRMA MERKEZĠ FAALĠYET RAPORU

Sosyal Alanlar Öğretmenlerinin Kişilerarası Özyeterlik İnançlarının Değerlendirilmesi (Ankara İli Örneği)

Kitap Tanıtımı: İlköğretimde Kaynaştırma

PSĠKOLOJĠK DANIġMANLAR ĠÇĠN ETĠK VE YASAL KONULAR

MADDE 1 (1) Bu Yönetmeliğin amacı; çalıģanlara verilecek iģ sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin usul ve esaslarını düzenlemektir.

Sağlık Psikolojisi-Ders 1 Psikoloji-Sağlık Psikolojisi

ÇALIŞMA EKONOMİSİ KISA ÖZET

T.C. KARTAL BELEDİYE BAŞKANLIĞI İSTANBUL

Örnekleme Süreci ve Örnekleme Yöntemleri

İletişim Programlarına Özgü Öğretim Çıktıları

EĞĠTĠM VE ÖĞRENCĠ KOÇLUĞU. Gençlere ve Üniversite Öğrencilerine Yönelik Ġlk ve Tek Koçluk Programı 21 Saat CCEU

Yönetici tarafından yazıldı Çarşamba, 07 Ekim :27 - Son Güncelleme Çarşamba, 07 Ekim :31

T.C. MERSİN ÜNİVERSİTESİ KADIN SORUNLARINI ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ ÖZDEĞERLENDİRME RAPORU

SINIF ÖĞRETMENLĠĞĠ SOSYAL BĠLGĠLER ÖĞRETĠM PROGRAMI ÖMER MURAT PAMUK REHBER ÖĞRETMEN REHBER ÖĞRETMEN

2016 YILI OCAK-HAZĠRAN DÖNEMĠ KURUMSAL MALĠ DURUM VE BEKLENTĠLER RAPORU

HUZUREVĠNDE KALAN 65 YAġ ÜSTÜ YAġLILARIN YAġAM KALĠTESĠNĠ ETKĠLEYEN ETMENLERĠN ĠNCELENMESĠ

ANNE BABA YOKSUNLUĞU PROJE GRUBU. Boşanmış Aile Çocuklarına Yardım

içindekiler BÖLÜM 1 GİRİŞ 1 B Ö L Ü M 2 PUBERTE, SAĞLIK VE BİYOLOJİK TEMELLER 49 B Ö L Ü M 3 BEYİN VE BİLİŞSEL GELİŞİM 86

TEMEL EĞİTİMDEN ORTAÖĞRETİME GEÇİŞ ORTAK SINAV BAŞARISININ ÇEŞİTLİ DEĞİŞKENLER AÇISINDAN İNCELENMESİ

1. BÖLÜM ÇOCUK PSİKOLOJİSİNE GİRİŞ

GeliĢimsel Rehberlikte 5 Ana Müdahale. Prof. Dr. Serap NAZLI

EĞİTİM BİLİMLERİNDE ALANLAR VE UYGULAMALAR

AKDEM 2009 AĠLE EĞĠTĠM VE DANIġMANLIK BĠRĠMĠ. 1 OCAK- 30 Haziran FAALĠYETLERĠ

COĞRAFYA EĞĠTĠMĠ ANABĠLĠM DALI I. SINIF ÖĞRENCĠLERĠNĠN PROFĠLLERĠ ĠLE AKADEMĠK BAġARILARININ KARġILAġTIRILMASI

ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK DERS PLANI ÖZEL BAHÇELİEVLER İHLAS İLKÖĞRETİM OKULU TRAFİK VE İLK YARDIM DERSİ

İÇ DENETİM BİRİMİ BAŞKANLIĞI SOSYAL YARDIMLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ İÇ KONTROL VE RİSK YÖNETİMİ ÇALIŞTAY RAPORU

2013 / 2014 SAYI: 17. Haftanın Bazı Başlıkları

O Gelişim, organizmanın döllenmeden başlayarak bedensel, zihinsel, dil, duygusal ve sosyal yönden en son aşamaya ulaşıncaya kadar sürekli ilerleme

FIRAT ÜNİVERSİTESİ DENEYSEL ARAŞTIRMALAR MERKEZİ KURULUŞ VE İŞLEYİŞ YÖNERGESİ

EGE ÜNİVERSİTESİ TEHLİKELİ ATIK YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

ÖĞRETMENLİK MESLEK BİLGİSİ DERSLERİ ÖĞRETMENİ

ROMANYA TÜRK TOPLULUKLARI ÖRNEĞĠNDE ĠKĠ DĠLLĠLĠK

TÜRKÇE ÖĞRETMENİ ADAYLARININ BİLGİSAYAR DESTEKLİ EĞİTİME İLİŞKİN TUTUMLARININ İNCELENMESİ

ERGENDE AİLE KRİZLERİNE MÜDAHALE. Prof. Dr. Emine Zinnur Kılıç

SAĞLIKLI YAŞAM VE EGZERSĐZ. Prof. Dr. Erdal ZORBA

ÖZGÜVEN VE DİNİ TUTUM

T.C. ATATÜRK ÜNĠVERSĠTESĠ EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ANA BĠLĠM DALI REHBERLĠK VE PSĠKOLOJĠK DANIġMANLIK BĠLĠM DALI

SOSYAL BİLGİLER DERSİ ( SINIFLAR) ÖĞRETİM PROGRAMI ÖMER MURAT PAMUK REHBER ÖĞRETMEN REHBER ÖĞRETMEN

KLİNİK PSİKOLOJİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ

ĠLKOKUL ÇAĞINDA SPOR YAPMANIN KONTROL ODAĞINA ETKĠSĠ

T.C. B A ġ B A K A N L I K Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü. Sayı : B.02.0.PPG / ARALIK 2009 GENELGE 2009/18

Yaşlanma her canlıda görülen, tüm işlevlerde azalmaya neden olan, süregen ve evrensel bir süreç olarak tanımlanabilir. Organizmanın molekül, hücre,

Transkript:

T.C. ÇUKUROVA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ANA BĠLĠM DALI PARÇALANMIġ VE TAM AĠLEYE SAHĠP ERGENLERĠN YAġAM DOYUMU DÜZEYLERĠ ĠLE YAġAM KALĠTE DÜZEYLERĠNĠN KARġILAġTIRILMASI Timur DĠNGĠLTEPE YÜKSEK LĠSANS TEZĠ ADANA 2009

T.C. ÇUKUROVA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ANA BĠLĠM DALI PARÇALANMIġ VE TAM AĠLEYE SAHĠP ERGENLERĠN YAġAM DOYUMU DÜZEYLERĠ ĠLE YAġAM KALĠTE DÜZEYLERĠNĠN KARġILAġTIRILMASI Timur DĠNGĠLTEPE DanıĢman: Doç. Dr. A. Rezan ÇEÇEN EROĞUL YÜKSEK LĠSANS TEZĠ ADANA 2009

Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğüne, Bu çalıģma jürimiz tarafından Eğitim Bilimleri Anabilim Dalında YÜKSEK LĠSANS TEZĠ olarak kabul edilmiģtir. BaĢkan: Doç. Dr. A. Rezan ÇEÇEN EROĞUL (DanıĢman) Üye: Doç. Dr. Songül TÜMKAYA Üye: Dr. Metehan ÇELĠK ONAY Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim elemanlarına ait olduklarını onaylarım..../.../2009 Doç. Dr. Azmi YALÇIN Enstitü Müdürü Not: Bu tezde kullanılan özgün ve baģka kaynaktan yapılan bildiriģlerin, çizelge, Ģekil ve fotoğrafların kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ndaki hükümlere tabidir.

i ÖZET PARÇALANMIġ VE TAM AĠLEYE SAHĠP ERGENLERĠN YAġAM DOYUMU DÜZEYLERĠ ĠLE YAġAM KALĠTE DÜZEYLERĠ NĠN KARġILAġTIRILMASI Timur DĠNGĠLTEPE Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı DanıĢman: Doç. Dr. A. Rezan ÇEÇEN EROĞUL Aralık - 2009, 76 sayfa Bu çalıģmada, parçalanmıģ ve tam aileye sahip ergenlerin yaģam doyumu düzeyleri ile yaģam kalite düzeyleri karģılaģtırılmıģtır. AraĢtırmanın çalıģma grubunu Adana ilinde Seyhan, Çukurova, Sarıçam ve Yüreğir ilçelerinde 19 liseye devam eden 9., 10. 11., ve 12. sınıflardan 232 kız ve 141 erkek ergen oluģturmuģtur. Bu örneklemde 186 öğrenci parçalanmıģ aileye, 193 aile ise tam aileye sahip olduğu gözlenmiģtir. ÇalıĢmaya katılan ergenlerin yaģ ortalaması 16.19, standart sapması ise 1.18 dir. AraĢtırmada veri toplamak amacıyla YaĢam Doyumu Ölçeği (Diener, 1985) ve WHOQOL- Brief YaĢam Kalitesi Ölçeği Kısa Formu ve KiĢisel Bilgi Formu kullanılmıģtır. AraĢtırmada elde edilen verilerin çözümlenmesinde Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) kullanılmıģtır. Varyansların homojenliği Levene Testi ile belirlenmiģtir. AraĢtırmada anlamlılık düzeyi.05 olarak kabul edilmiģtir. AraĢtırmadan elde edilen sonuçlar, parçalanmıģ aileye sahip ergenlerin yaģam doyumları ve fiziksel alan dıģında tüm üç alanda (psikolojik, sosyal iliģkiler ve çevre yaģam kalitesi) yaģam kalitelerinin tam aileye sahip ergenlere oranla anlamlı bir biçimde farklılaģtıklarını göstermiģtir. Anahtar Kelimeler: ParçalanmıĢ Aile, Tam Aile, YaĢam Doyumu, YaĢam Kalitesi, Ergenlik

ii ABSTRACT ADOLESCENTS WHO HAVE SINGLE PARENTS FAMILY AND FULL FAMILY WERE COMPARED IN RESPECT TO THEIR LIFE SATISFACTION AND QUALITY OF LIFE Timur DĠNGĠLTEPE M.A. Thesis, Department Of Education Sciences Supervisor: Asst. Prof. Dr. Rezan ÇEÇEN EROĞUL December - 2009, 76 pages In this study adolescents who have single parents family and full family were compared in respect to their life satisfaction and quality of life. In this study the sample was consisted of 9th, 10th, 11th, grade 232 female and 147 female adolescents who attended 19 high schools at the location of Seyhan Seyhan, Çukurova, Sarıçam and Yuregir in Adana city. In this sample 186 high school students had single parents family and 193 had full family. The adolescents age mean was 16.19 and standart deviation was 1.18. To collect data Life Satisfaction Questionnaire and short form of WHOQOL-Brief Quality of Life Scale and Personal Demografic Questionnaire were used. To analysis data One Way ANOVA technique was used. Levene homogenity test was used to test of variance equality. The significance level was accepted as.05 in this study. The results of the study have shown that adolescents who have single parents family life satisfaction, and all three domains (psyhological, social relations and environment) except physical domain quality of life were significantly different from adolescents who have full family. Keywords: Single Parents, Life Satisfaction, Quality of Life, Adolescents.

iii ÖNSÖZ Bu araģtırmada, parçalanmıģ ve tam aileye sahip ergenlerin yaģam doyumu düzeyleri ve yaģam kalite düzeyleri (fiziksel alan, psikolojik alan, sosyal iliģkiler alanı, çevre alanı) açısından farklılık gösterip göstermediği incelenmiģtir. AraĢtırmam boyunca, tez konusunun seçiminden tamamlanmasına kadar her aģamada desteğini, önerilerini ve yardımlarını esirgemeyen değerli danıģmanım Sayın Doç. Dr. A. Rezan ÇEÇEN EROĞUL a çok teģekkür ederim. Jüride bulunarak olumlu eleģtirileri ve bilimsel önerileriyle araģtırmama son Ģeklini vermeme yardımcı olan Sayın Doç. Dr. Songül TÜMKAYA ve Sayın Dr. Metehan ÇELĠK e teģekkür ederim. Okullardaki uygulamalarım sırasında ilgi ve desteğini esirgemeyen tüm meslektaģlarıma ve çalıģmaya katılan öğrencilere ilgi ve yardımlarından dolayı teģekkür ederim. Sonsuz sabrı ve bitmeyen sevgisiyle araģtırmamın her aģamasında bana destek veren sevgili eģim Özlem BULUCU DĠNGĠLTEPE ye, yaptığım her iģe iyi dilekleriyle katkıda bulunan aileme sonsuz teģekkürler Timur DĠNGĠLTEPE Adana-2009

iv ĠÇĠNDEKĠLER ÖZET... i ABSTRACT... ii ÖNSÖZ... iii TABLOLAR LĠSTESĠ... vii EKLER LĠSTESĠ... viii BĠRĠNCĠ BÖLÜM GĠRĠġ 1.1. Problem... 1 1.2. AraĢtırmanın Amacı... 7 1.3. AraĢtırmanın Gerekçesi ve Önemi... 8 1.4. Sayıtlılar... 9 1.5. Sınırlılıklar... 10 1.6. Tanımlar... 10 1.7. Kısaltmalar... 11 ĠKĠNCĠ BÖLÜM KURAMSAL AÇIKLAMALAR VE ĠLGĠLĠ ARAġTIRMALAR 2.1. Aile Kavramı Ġle ilgili Kuramsal Açıklamalar ve Ġlgili AraĢtırmalar... 12 2.1.1. Aile Kavramı ve Sınıflandırılması... 12 2.1.2. Ailenin Önemi ve ĠĢlevi... 13 2.1.3. Ailede Parçalanma ve Parçalanma ġekilleri... 16 2.1.4. Aile Ġçi Parçalanmanın Çocuklar Üzerindeki Etkisi... 19 2.1.5. YaĢ ve GeliĢim Düzeyine Göre Parçalanmanın Olası Etkileri... 23 2.1.5.1. Aile Ġçi Parçalanmanın Okul Öncesi Dönemdeki Çocuklar Üzerindeki Etkisi... 24 2.1.5.2. Aile Ġçi Parçalanmanın Ġlköğretim Dönemindeki Çocuklar Üzerindeki Etkisi... 24

v 2.1.5.3. Aile Ġçi Parçalanmanın Ergenlik Dönemindeki Çocuklar Üzerindeki Etkisi... 25 2.1.6. Yurtiçi ve Yurt DıĢında ParçalanmıĢ Ailelerde YetiĢen Ergenlerle Ġlgili YapılmıĢ AraĢtırmalar... 26 2.1.6.1. Konu ile Ġlgili Yurt DıĢında YapılmıĢ AraĢtırmalar... 26 2.1.6.2. Konu Ġle Ġlgili Yurtiçinde YapılmıĢ AraĢtırmalar... 30 2.2. YaĢam Doyumu Ġle Ġlgili Kuramsal Açıklamalar Ve Ġlgili AraĢtırmalar... 33 2.3. YaĢam Kalitesi Ġle Ġlgili Kuramsal Açıklamalar ve Ġlgili AraĢtırmalar... 35 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM YÖNTEM 3.1. AraĢtırmanın Modeli... 38 3.2. AraĢtırmanın Evreni ve Örneklemi... 38 3.3. Veri Toplama Araçları... 40 3.3.1. YaĢam Doyumu Ölçeği (YDÖ)... 40 3.3.2. Dünya Sağlık Örgütü YaĢam Kalitesi Ölçeğinin Kısa Formu (YKÖ)... 41 3.3.3. KiĢisel Bilgi Formu... 42 3.4. Verilerin Toplanması... 42 3.5. Verilerin Analizi... 43 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM BULGULAR 4.1. Aile Yapısı ve YaĢam Doyumu Ölçeği ne (YDÖ) ĠliĢkin Bulgular... 44 4.1.1. Ergenlerin Aile Yapısına Göre YaĢam Doyumu Puanlarına ĠliĢkin Bulgular... 44 4.2. Aile Yapısı ve YaĢam Kalite Düzeyi Alt Ölçeklerine (Fiziksel Alan, Psikolojik Alan, Sosyal ĠliĢkiler Alanı, Çevre Alanı) ĠliĢkin Bulgular... 45 4.2.1. Ergenlerin Aile Yapısına Göre YaĢam Kalite Düzeyi Fiziksel Alan Alt Ölçeği Puanlarına ĠliĢkin Bulgular... 45 4.2.2. Ergenlerin Aile Yapısına Göre YaĢam Kalite Düzeyi Psikolojik Alan Alt Ölçeği Puanlarına ĠliĢkin Bulgular... 46

vi 4.2.3. Ergenlerin Aile Yapısına Göre YaĢam Kalite Düzeyi Sosyal ĠliĢkiler Alt Ölçeği Puanlarına ĠliĢkin Bulgular... 47 4.2.4. Ergenlerin Aile Yapısına Göre YaĢam Kalite Düzeyi Çevre Alanı Alt Ölçeği Puanlarına ĠliĢkin Bulgular... 48 BEġĠNCĠ BÖLÜM TARTIġMA VE YORUM 5.1. ParçalanmıĢ ve Tam Aileye Sahip Ergenlerin YaĢam Doyumu Düzeylerine ĠliĢkin Bulguların TartıĢılması ve Yorumu... 50 5.2. ParçalanmıĢ ve Tam Aileye Sahip Ergenlerin YaĢam Kalite Düzeyleri Fiziksel Alanına ĠliĢkin Bulguların TartıĢılması ve Yorumu... 51 5.3. ParçalanmıĢ ve Tam Aileye Sahip Ergenlerin YaĢam Kalite Düzeyleri Psikolojik Alanına ĠliĢkin Bulguların TartıĢılması ve Yorumu... 53 5.4. ParçalanmıĢ ve Tam Aileye Sahip Ergenlerin YaĢam Kalite Düzeyleri Sosyal ĠliĢkiler Alanına ĠliĢkin Bulguların TartıĢılması ve Yorumu... 54 5.5. ParçalanmıĢ ve Tam Aileye Sahip Ergenlerin YaĢam Kalite Düzeyleri Çevre Alanına ĠliĢkin Bulguların TartıĢılması ve Yorumu... 55 ALTINCI BÖLÜM SONUÇ VE ÖNERĠLER 6.1. Sonuç... 56 6.2. Öneriler... 57 6.2.1. Ebeveynlere Yönelik Öneriler... 57 6.2.2. Okul Psikolojik DanıĢmanlarına Yönelik Öneriler... 57 6.2.3. Gelecekteki AraĢtırmalara Yönelik Öneriler... 58 KAYNAKÇA... 59 EKLER... 71 ÖZGEÇMĠġ... 75

vii TABLOLAR LĠSTESĠ Tablo 1. Öğrencilerin Aile Yapılarına ve Okul Türü Dağılımına Göre Çapraz Tablo Sonuçları... 39 Tablo 2. Öğrencilerin Sınıf Düzeyi ve Cinsiyet Dağılımına Göre Çapraz Tablo Sonuçları... 39 Tablo 3. Öğrencilerin YaĢ Dağılım Sonuçları... 40 Tablo 4. Ergenlerin Aile yapısına Göre YaĢam Doyumu Ölçeği Puanlarına ĠliĢkin Aritmetik Ortalama ve Standart Sapma Değerleri... 44 Tablo 5. Ergenlerin Aile Yapısına Göre YaĢam Doyumu Ölçeği Puanlarına ĠliĢkin Tek Faktörlü Varyans Analizi Sonuçları... 45 Tablo 6. Ergenlerin Aile yapısına Göre YaĢam Kalite Düzeyi Fiziksel Alan Alt Ölçeği Puanlarına ĠliĢkin Aritmetik Ortalama ve Standart Sapma Değerleri... 45 Tablo 7. Ergenlerin Aile Yapısına Göre YaĢam Kalite Düzeyi Fiziksel Alan Alt Ölçeği Puanlarına ĠliĢkin Tek Faktörlü Varyans Analizi Sonuçları... 46 Tablo 8. Ergenlerin Aile Yapısına Göre YaĢam Kalite Düzeyi Psikolojik Alan Alt Ölçeği Puanlarına ĠliĢkin Aritmetik Ortalama ve Standart Sapma Değerleri... 46 Tablo 9. Ergenlerin Aile Yapısına Göre YaĢam Kalite Düzeyi Psikolojik Alan Alt Ölçeği Puanlarına ĠliĢkin Tek Faktörlü Varyans Analizi Sonuçları... 47 Tablo 10. Ergenlerin Aile Yapısına Göre YaĢam Kalite Düzeyi Sosyal ĠliĢkiler Alt Ölçeği Puanlarına ĠliĢkin N, X ve Ss Değerleri... 47 Tablo 11. Ergenlerin Aile Yapısına Göre YaĢam Kalite Düzeyi Sosyal ĠliĢkiler Alt Ölçeği Puanlarına ĠliĢkin Tek Faktörlü Varyans Analizi Sonuçları... 48 Tablo 12. Ergenlerin Aile Yapısına Göre YaĢam Kalite Düzeyi Çevre Alanı Alt Ölçeği Puanlarına ĠliĢkin N, X ve Ss Değerleri.... 48 Tablo 13. Ergenlerin Aile Yapısına Göre YaĢam Kalite Düzeyi Çevre Alanı Alt Ölçeği Puanlarına ĠliĢkin Tek Faktörlü Varyans Analizi Sonuçları... 49

viii EKLER LĠSTESĠ Ek 1: YaĢam Doyumu Ölçegi... 71 Ek 2: Dünya Sağlık Örgütü YaĢam Kalitesi Ölçeği Kısa Formu... 72 Ek 3: Valilik Onaylı AraĢtırma Ġzin Belgesi... 75

1 BĠRĠNCĠ BÖLÜM GĠRĠġ 1.1. Problem Aile toplumsal değerlerin ve kuralların bireylere aktarılması ile bireyin davranıģ ve tutumlarını etkileyen ve oluģturan bir unsur olarak ele alınmaktadır. Bu nedenle insanoğlunun var olduğu andan günümüze kadar "aile" kavramı, her zaman ilgi çekmiģtir. Bu ilgi antropoloji, hukuk, din, sosyoloji, psikoloji, sosyal hizmet, ekonomi ve hatta tıp gibi birçok bilim dalını bu kavram üzerinde çalıģmalar yapmaya itmiģtir. Toplumun küçük bir örneği olarak kabul edilen aile geniģ olarak Ġçinde insan türünün belli bir Ģekilde üretildiği, topluma hazırlama sürecinin belli bir ölçüde ilk ve etkili bir Ģekilde oluģtuğu, cinsel iliģkilerin düzenlendiği, eģler ve anne-babalarla çocuklar arasında sıcak, güven verici iliģkilerin kurulduğu, yine içinde bulunulan toplumsal düzene göre ekonomik etkinliklerin az ya da çok ölçüde yer aldığı toplumsal bir kurumdur (Konuk, 1992). Bireyin toplumsal iliģkilerinin büyük bir kısmının Ģekillendiği yer toplumun temel yapı taģı olan ailedir. Birey ile toplum arasındaki iliģkiyi kuran, bir taraftan kiģiyi belli bir kalıba sokarken aynı zamanda topluma da belli bir Ģekil veren bir kurum olan aile içerisinde Ģekil bulan düģünceler, topluma yansıtıldığı andan itibaren toplumsal bir olgu olmaya baģlar. Aile, toplumsal yapıyı birbirine bağlayan bir olgudur. Yapılar arasında çimento ve harcın iģlevini toplum ile birey arasında aile yerine getirmektedir. Buna bağlı olarak güçlü bir toplumsal yapının oluģturulmasının temel Ģartı, sağlam bir aile kurumunun bulunmasıdır (Ayan, 2003). Bu nedenle aile, toplumun korunmasında titizlikle ele alınan bir olgudur. Bu olgu, yalnız eģler olarak değil, çocuklar da dahil edilerek ele alınmalıdır. Çocuk bütün bu iliģkileri dünyaya geldiği andan itibaren yaģam çevresini oluģturan aile içinde yaģamaktadır. Toplumun devamını sağlayan aile, çocuğun sosyal hayata hazırlandığı, kültürün nesilden nesile aktarıldığı, toplumun önceliklerine ve değerlerine göre kiģilik kazandığı en temel birim olmaktadır. Aile, çocuğun maddi ve manevi tüm gereksinimlerini karģılayarak, onun fiziksel, zihinsel ve ruhsal geliģimini desteklemektedir. Ancak, aile zamanla bu görevini yerine getiremeyecek ve eģler evliliği sürdüremeyecek duruma gelebilirler. Toplumun temeli olan ve çocuklarında

2 yetiģtirildiği aile kurumunun meģru ifadesi olan evlilikte sürekliliğinin sağlanması gerektiği kadar, evliliğin sürdürülmesi eģlere, çocuklara ve topluma bir yarar sağlamıyorsa, hatta devamında bir takım sakıncalar doğuruyorsa, bu evliliklerin sona erdirilmesi de gerekmektedir. BoĢanma olarak ifade edilen bu olgu sanayileģme sonrası toplumlarda meydana gelen ve kendisini bir arada yaģayan geniģ ailelerin çözülerek; anne-baba ve evlenmemiģ çocuklardan oluģan çekirdek ailelerin oluģması, kadının sosyal ve ekonomik hayatta yer alması, ilk evlilik yaģında yükselme, doğum oranlarında azalma, evlenmemiģ nüfusta artıģla bir arada görülür (EkĢi, 2005). BoĢanma, eģlerin birlikteliklerinden psikolojik olarak doyum sağlamadıkları, beklenti ve gereksinimlerini karģılayamadıkları evlilik yaģantılarına yasal olarak son vermelerine boģanma denilmektedir (Ġlgar, 2004). Her ne Ģekilde olursa olsun evlilik anlaģması bitebilir, fakat bu, eģlerin birbirlerine karģı olan sorumluluklarının bittiği anlamına gelmez. Çocuklar söz konusu olduğunda ise sorumlulukların göz ardı edilmemesi gerekir (Neslihan, 1998). Bu nedenle insan ve toplum psikolojisi açısından boģanma olgusu çözümlenmeli, derinlemesine incelenmesi yapılmalıdır. Günümüz sosyo-ekonomik ve kültürel Ģartlarında, insan iliģkilerinde yeniden bir yapılanma doğal olarak gerçekleģmektedir. Böyle bir durumda davranıģlarımız, beklentilerimiz, ilgilerimiz ve tutumlarımız değiģmekte ve bu denge arayıģı hem iç dünyamızda hem de sosyal iliģkilerimizde denge bozulmalarına neden olmaktadır. ĠĢte bu değiģen ve değiģken olan süreç içerisinde aile kurumunda etkilenmekte ve eģler arasındaki uyum bozulabilmektedir. Böyle bir durumda bütün aile üyelerinin yıpranmasıyla birlikte Ģüphesiz ki, en çok örselenen taraf çocuklardır. BoĢanmaların görece daha az olduğu ülkelerden biri olmakla beraber ülkemizde toplumsal ve kültürel değiģmelerin aileye yansımaları sonucu kentsel kesimde boģanmaların giderek arttığı gözlemlenmektedir. Ülkemizde 2007 yılında 638.311 çift evlenirken bu sayı 2008 yılında 641.973 e yükselmiģtir. Bununla beraber 2007 yılında 94.219 çift boģanırken 2008 yılında bu sayı 99.663 e yükselmiģtir. Kaba boģanma hızı 2008 yılında binde 1.40 olarak gerçekleģmiģtir (TÜĠK, 2009). Bu verilerden de anlaģıldığı gibi, günümüzde boģanma, giderek artmakta ve aileler dağılmaktadır. Bu nedenle boģanmanın artık gittikçe artan bir psiko-sosyal boyuta sahip olduğu belirtilmektedir. Genç bir nüfusa sahip olan ülkemizde dağılan ailedeki çocuk ve gencin, boģanma sırasında ve sonucunda baģa çıkması gereken yeni durum ve süreçler baģlamaktadır.

3 BoĢanma, çocuğun geliģimini ciddi bir Ģekilde etkileyecek bir dizi değiģikliği beraberinde getirebilmektedir. Bu potansiyele sahip boģanma olgusu ailenin olduğu her yerde bir ihtimal olarak karģımıza çıkmaktadır ve arzu edilmeyen bir gerçektir (Sezal, 1996). BoĢanma olayı çok farklı faktörlerin etkisiyle meydana geldiği için, her boģanma olayı diğerinden farklı sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Bu, boģanmanın kendine özgü, karmaģık ve çok yönlü bir sosyal gerçeklik olduğunu iģaret etmektedir. Farklı değiģkenlerin etkisiyle meydana gelen boģanma, bu nedenle, hem eģler hem de ailenin diğer üyeleri olan çocuklar üzerinde farklı etkiler veya sonuçlar doğurmaktadır. Dolayısıyla, boģanmanın aile üyeleri üzerinde meydana getirdiği etkiler bağlamında genelleme yapmak ve standart sonuçlar belirlemek sosyolojik gelenekle bağdaģmamaktadır. Aynı Ģeyi, devam eden evlilik iliģkisi için de söylemek olanaklıdır. Devam ettiği ve Ģeklen yürütüldüğü ancak, fonksiyonlarını genel anlamda yerine getirmeyen evliliklerde, aile üyeleri üzerinde farklı etkiler yaratmaktadır. Amato (1994), boģanma sonrasında, eģlerin tutumlarının çocuğun boģanmaya uyumunu etkileyen faktörler arasında önemli bir yer tuttuğu belirtilmektedir. Örneğin eģlerin evliliklerinin sona ermesini nasıl karģıladıkları, kendi hayatlarını, kendi aralarındaki iliģkiyi ve çocuklarıyla olan iliģkilerini nasıl sürdürdükleri gibi. Bununla birlikte boģanmadan sonra, çocuğun kimin yanında kalacağı, sorumluluğun nasıl paylaģılacağı, çocuğun bundan nasıl etkileneceği gibi faktörler de devreye girmekte, bu durumda boģanma ve sonrasındaki süreci olumsuz olarak etkileyebilmektedir (Cüceloğlu, 2000). Çocukların ebeveynlerin boģanmasından etkilenmelerini belirleyen birçok etken vardır. Bunlar genel olarak, yapısal, ekonomik ve duygusal olarak üç grupta toplanabilir. BoĢanmayla birlikte, yapısal olarak, aile iki küçük birime ayrılmakta; bunun sonucu olarak da ebeveyn-çocuk iliģkisi değiģmekte, aile rol ve sorumluluklarında değiģmeler olmaktadır. Ekonomik açıdan, ailenin geliri azalmakta ve bunun sonucu olarak, aile bazen yer değiģtirmek zorunda kalmaktadır. Duygusal açıdan da, aile üyeleri arasında öfke ve karmaģa yaģanmaktadır. Çocuklar üzerinde parçalanmanın etkisini araģtıran araģtırmalarda farklı bulgular elde edilmiģtir. Konuyla ilgili yapılan bazı çalıģmalarda boģanmanın çocuklar üzerinde önemli bir etkisinin olmadığı sonucuna varılırken (Çelikoğlu, 1997; Güleç, 2002; KarakuĢ, 2003; Kelly ve Emery, 2003), bir çok araģtırma da ise boģanmanın çocuklar üzerinde olumsuz etkilerinin olduğunu belirtilmektedir (Amato ve Booth, 1991; Amato

4 ve Keith, 1991a; Spigelman ve Spigelman, 1991; Karaoğlan, 1997; Özen, 1998; Aral ve Gürsoy, 2000; Öztürk, 2006). Yukarıdaki araģtırmalar dikkate alındığında, ailenin parçalanmasının çocuklar üzerindeki etkileri konusunda kesin bir sonuca varmanın güç olduğu söylenebilir. Ancak çocuklar açısından bakıldığında, parçalanma sonrasında anne ve babasıyla birlikte yaģayamayacağını anlayan çocuğun bu durumu kabullenmesi çok zordur. BoĢanma, çocuklarda korku, kaygı, üzüntü ve stres gibi birçok farklı olumsuz duygusal tepkiye neden olmaktadır (Amato, 1986). BoĢanmanın çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerini gösteren araģtırmalara bakıldığında, anne-babası boģanmıģ çocukların, annebabası boģanmamıģ çocuklara göre; benlik saygısı (Slater, Stewart ve Linn, 1983), yaģam doyumu ve iyilik hallerinin daha düģük düzeyde olduğu (Amato ve Booth, 1991) aynı zamanda depresyon ve kaygı düzeylerinin de daha yüksek olduğu görülmüģtür (Spigelman ve Spigelman, 1991). Ergenlik döneminde, anne-babasının boģanması ergen için büyük bir Ģok ve can sıkıcı bir durumdur. Çünkü ergenlik döneminin hali hazırda bir çok sorunu vardır. Cinsellik, alkol, uyuģturucu, sigara, sivilce, okula giderken giyilecek giysi, saçlar, makyaj, hoģlanılmayan öğretmenler gibi. Ergenler bu konularla uğraģırken ve kendi hayatlarını toparlamaya çalıģırken, bir de ebeveynlerinin yaģamları ile uğraģmak istemezler. BoĢanmaların hayatlarında yarattığı parçalanma ile uğraģacak zamanları yoktur. Bu çağdakiler hala aileye bağımlıdır ama içlerindeki ses onlardan ayrılmalarını söyler. Bu ergenliğin paradoksudur. Bağımsız değildirler, yalnızca öyle olmaları gerektiğini düģünürler. Ebeveynden ayrılma savaģı vermelerine rağmen gereksinim duyduklarında onların yanlarında olmasını isterler. BoĢanma ile ortaya çıkan asıl sorun boģanmanın gencin dünyasını alt üst etmesidir. Zorunlu bir bağımsızlık ve hiç de hazır olmadığı erken olgunlaģma ile karģı karģıyadır. Oysa genç ebeveynlerden ayrılmayı zorlama ile değil, kendi koģulları ile ister. Küçük çocuklarda olduğu gibi ergenler de boģanmanın neden olduğu karmaģaya takılıp kalırlar ve ebeveynlerin her söylediğinden etkilenirler. Fakat olanlar hakkında düģünür ve kendi yorumlarını yaparlar. YanlıĢ yaptığını düģündüğü ebeveyni için son derece inanılmaz olumsuz düģünceleri vardır. AldırmıyormuĢ gibi görünür ama çok ilgilidirler, aldırırlar. Benedek (1997), yaptığı çalıģmada boģanma sonucunda ergenlerin akademik baģarılarının düģtüğünü, motivasyonlarının azaldığını, devamsızlık yaptıklarını ve arkadaģlık iliģkilerinin bozulduğunu rapor etmektedir.

5 Yukarıdaki açıklamalar dikkate alındığında bireyin psikolojik geliģimi üzerinde bu kadar önemli olan ailenin parçalanmasının etkileri, birçok kuram çerçevesinde gerek klinisyen gerekse araģtırmacılar tarafından incelenmektedir. Ebeveyn çocuk iliģkisini sorunlu bir duruma getiren, ebeveynlerin olduğu kadar çocukların yaģamında problemlere yol açan parçalanma, bireylerin yaģam doyumlarında azalmaya ve yaģam kalitelerinin düģmesine sebep olmaktadır. Literatür incelendiğinde parçalanmıģ aileye sahip çocukların yaģam kaliteleri ve yaģam doyumları ile ilgili çok fazla araģtırmaya rastlanmamıģtır. YaĢam doyumu, bir bireyin kendi belirlediği kriterlere uygun bir biçimde tüm yaģamını olumlu değerlendirmesi olarak tanımlanmaktadır (Diener, Emmons, Larsen ve Griffin,1985; Veenhoven, 1996). YaĢam doyumu öznel iyi olmanın biliģsel bileģenidir ve bireyin kendisine yüklediği kriterler ile yaģam koģullarını algılayıģı arasındaki karģılaģtırmaları, dolayısıyla kendi yaģamı hakkında değer biçmesini içermektedir (Pavot ve Diener,1993; Selçukoğlu, 2001; Deniz, 2006). YaĢam doyumu ile ilgili yapılan çalıģmalar cinsiyet, ırk ve gelir durumunun yaģam doyumunu ve mutluluğu yordamada hemen hemen hiçbir etkiye sahip olmadığını psikolojik değiģkenlerin, örneğin; kiģisel eğilimlerin, yakın iliģkilerin ve içinde yaģanılan kültürün birey üzerindeki etkisinin yaģam doyumunu açıklamada daha fazla etkiye sahip olduğunu göstermektedir (Myers ve Diener, 1995). Mutluluğu etkileyen psikolojik faktörler arasında benlik saygısının tutarlı ve güçlü bir biçimde yaģam doyumunu yordadığı hemen hemen tüm kültürlerde (bireyci ve toplulukçu) yapılan çalıģmalarda rapor edilmiģtir (Campbell,1981; Çivitci, 2007; Diener ve Diener, 1995; Leung ve Leung,1992). Yurt dıģında yaģam doyumu ile ilgili araģtırmalar incelendiğinde, yaģam doyumunun yüksek benlik saygısı (Slater vd, 1983), aynı zamanda depresyon ve kaygı düzeylerinin de düģük olması (Spigelman ve Spigelman, 1991), gibi değiģkenlerle ilgili olduğu araģtırmacılar tarafından rapor edilmektedir. Amato ve Booth (1991), boģanmanın çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri üzerine yaptıkları araģtırmalarında, anne-babası boģanmıģ çocukların anne-babası boģanmamıģ çocuklara göre yaģam doyumu ve iyilik hallerinin daha düģük düzeyde olduğunu saptamıģlardır. YaĢam kalitesi ise bireyin kendi fiziksel, psikolojik, sosyal iģlevlerinden ve ekonomik durumlarından ne ölçüde memnun ya da rahatsız olduğunun saptanması olarak açıklanabilir. Burada bireyin hayatını bu yönleriyle değerlendirirken ne kadar olumlu olduğu çok önemlidir.

6 YaĢam kalitesi kavramı çok boyutluluğu içerisinde barındırmaktadır. YaĢam kalitesinin pek çok bileģeni vardır: sağlık ve eğitim hizmetlerinden yararlanma, yeterli beslenme ve korunma, sağlıklı bir çevre, hak, fırsat ve cinsiyet eģitliği, günlük yaģama katılma, saygınlık ve güvenlik. Bu bileģenlerin hepsi tek tek önemlidir; birinin bile eksikliği kiģinin "ben kaliteli bir yaģam sürüyorum" duygusunu zedeler. YaĢam kalitesinin evrensel olarak kabul görmüģ tek bir tanımlaması bulunmamaktadır. YaĢam kalitesi bireyin içinde yaģadığı kültür ve değerler sistemi bütününün bir parçası olarak, bireyin amaçları, beklentileri, standartları ve ilgi alanlarını kapsayacak Ģekilde yaģam içindeki durumunu nasıl algıladığı anlamına gelmektedir (Grant, Padilla, Farell ve Rhiner, 1990; Hadorn ve Hays, 1991). YaĢam kalitesinde asıl amaç, bireyin kendi fiziksel, psikolojik, sosyal iģlevlerinden ve ekonomik durumlarından ne ölçüde memnun ya da rahatsız olduğunun saptanmasıdır (Dilbaz, 1996). YaĢam kalitesi, bireyin yaģamındaki farklı alanlarla ilgili olarak duyduğu hoģnutluk ve mutluluk olarak da tanımlanabilmektedir. YaĢam kalitesinin kapsamında, insanların fiziksel fonksiyonları, psikolojik durumları, aile içinde ve dıģındaki sosyal iliģkileri, çevreyle etkileģimleri ve inançları vardır (WHOQOL Group, 1996). YaĢam kalitesi ile ilgili yurt dıģı ve yurt içi çalıģmalar incelendiğinde daha fazla sağlık alanında yapılmıģ çalıģmalar olduğu genellikle sağlıklı ve sağlıklı olmayan popülasyonları (örn; diabet, artirit, hemodiyaliz hastaları v.b kronik hastalıklar) karģılaģtırdıkları gözlenmektedir (Akvardar, Akdede, Özerdem, Eser, Topkaya ve Alptekin, 2006; Annak, 2005; Karabilgin,2001; Memik, Ağaoğlu, CoĢkun, Hatun, Ayaz, Karakaya, 2007). ÇağdaĢ eğitim sürecinde yalnızca biliģsel geliģim alanının değil, aynı zamanda duygusal, sosyal, bedensel ve çevresel alanların bir bütün olarak ele alınması kaçınılmazdır. Ancak bütünsel (biliģsel, duygusal, sosyal, bedensel) olarak sağlıklı olan bireyler ve toplumlar, bu bağlamda gençler kendilerinden beklenen verimi ortaya koyabilirler. Bu alanlardan herhangi birinde ortaya çıkan bir yetersizlik ya da sağlıksızlık onların tüm alanlardaki iyi oluģlarını, akademik performanslarını ve yaratıcılıklarını olumsuz etkileyerek, yaģamdan ve spesifik olarak akademik alanda alacakları yaģam doyumunun azalmasına neden olacaktır. Bu noktada verimliliği etkileyen iki önemli kavram olan yaģam doyumu ve yaģam kalitesinin ayrıntılı incelenmesine ve yaģam kalitesi bağlamında ergenlerin tam ve parçalanmıģ aileye sahip olmalarının onların yaģam kaliteleri üzerinde farklılık olup olup olmadığının belirlenmesine ve eğer varsa hangi alanlarda (bedensel, psikolojik, sosyal, çevresel)

7 farklılık gösterdiğinin bilinmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Böylece ülkemizde parçalanmıģ ve tam aileye sahip ergenlerin, yaģam doyumu ve yaģam kalitelerinin dolayısıyla da eğitimlerinden alınan verimin artırılabilmesi ile ilgili gerekli müdahalelerin (örn; stres yönetimi becerilerinin kazandırılması, serbest zaman ve sosyal etkinliklerinin etkili bir biçimde kullanılabilmesi ile ilgili düzenlemeler, profesyonel yardım hizmetlerinin hedefe yönelik bir biçimde kullanılabilmesi gibi) daha etkili bir biçimde planlanması ve uygulanması açısından önemli bir veri sağlayacağı düģünülmektedir. Ülkemizde, parçalanmıģ aile çocuklarına iliģkin çalıģmalar olsa da doğrudan parçalanmıģ aileye sahip çocukların yaģam doyumu ve yaģam kalitesi düzeylerini ele alan bir çalıģmaya rastlanmamıģtır. Oysa daha önce de belirtildiği gibi parçalanmıģ aile sayısı ülkemizde hızlı bir Ģekilde artmaktadır. Eğitim bilimi alanında özellikle Türkiye ve diğer kültürlerde karģılaģtırmalı çalıģmaların çok az denecek düzeyde olması, ulusal ve uluslar arası literatüre getireceği katkı anlamında bu çalıģmanın önemini artırmaktadır. Bu bilgiler ıģığında, bu araģtırmanın problem cümlesi ParçalanmıĢ ve tam aileye sahip ergenlerin yaģam doyumu düzeyleri ve yaģam kalite düzeyleri (fiziksel alan, psikolojik alan, sosyal iliģkiler alanı, çevre alanı) açısından farklılık gösterip göstermediğinin incelenmesi olarak belirlenmiģtir. 1.2. AraĢtırmanın Amacı Bu araģtırmanın genel amacı parçalanmıģ ve tam aileye sahip ergenlerin yaģam doyum düzeyleri ile yaģam kalite düzeylerinin (fiziksel alan, psikolojik alan, sosyal iliģkiler alanı, çevre alanı) karģılaģtırılmasıdır. Bu genel amaca ulaģabilmek için aģağıda belirlenen alt amaçlara yanıt aranmıģtır. 1. ParçalanmıĢ ve tam aileye sahip ergenlerin yaģam doyumu düzeyleri anlamlı bir farklılık göstermekte midir? 2. ParçalanmıĢ ve tam aileye sahip ergenlerin yaģam kalite düzeyleri fiziksel alan açısından anlamlı bir farklılık göstermekte midir? 3. ParçalanmıĢ ve tam aileye sahip ergenlerin yaģam kalite düzeyleri psikolojik alana göre anlamlı bir farklılık göstermekte midir? 4. ParçalanmıĢ ve tam aileye sahip ergenlerin yaģam kalite düzeyleri sosyal iliģkiler alanına göre anlamlı bir farklılık göstermekte midir?

8 5. ParçalanmıĢ ve tam aileye sahip ergenlerin yaģam kalite düzeyleri çevre alanına göre anlamlı bir farklılık göstermekte midir? 1.3. AraĢtırmanın Gerekçesi ve Önemi Ġnsan topluluklarının çekirdeğini oluģturan birim ailedir. Ġnsan için toplumsal hayat ne kadar önemli ve gerekli ise bir toplum içinde o toplumun çekirdeğini oluģturan aile kurumu o kadar hayati bir öneme sahiptir. Ailenin, toplumlarda kültürel kimliğin, insani değerlerin ve tarihi sürekliliğin koruyucusu ve aktarıcısı olan evrensel bir kurum olması önemini vazgeçilmez bir hale getirmektedir. Aile kurumunun önemi, niteliği gereği üstlendiği bu fonksiyonlarda ve bunların aile dıģında baģka bir kurum tarafından aile kadar baģarılı ve istikrarlı bir Ģekilde yerine getirilemeyiģindendir. BaĢka bir ifade ile aile, niteliği ve iģlevleriyle toplumda yeri doldurulmayacak bir kurumdur. Son yüz yılda toplumuzda ortaya çıkan ekonomik, sosyal ve kültürel değiģimler, aile ve evlilik kurumlarında da çok önemli yapısal ve iģlevsel değiģimler ortaya çıkarmıģtır. Geçen yüzyılda, toplumumuzu ataerkil yapıdaki geniģ aileler oluģtururken; günümüzde büyük ölçüde çekirdek ve parçalanmıģ ailelerden oluģan bir toplum haline dönüģmüģ durumdayız. En sağlam, uyumlu ve dengeli ailelerin bile zaman içinde bu düzeni ortadan kaldıracak beklenmedik ve arzu edilmeyen durumlarla karģılaģma ihtimalleri bulunmaktadır (ġentürk, 2006). BiliĢsel geliģimde önemli ilerlemelerin yaģandığı ergenlik dönemi bireylerin benliğini bulma, oluģturma çabasıyla baģ baģa kaldığı ve düģüncenin olgunlaģtığı bir dönemdir. Bu dönem ergen üzerinde birtakım istenmeyen etkilere sebep olur. Ergenlik döneminde oluģan farklılıkların yarattığı gerginlik, ergenin depresif olmasına dolayısıyla yalnızlık duygusu yaģamasına neden olmaktadır. Bu nedenle ergen özellikle içinde yaģadığı karamsarlık ve huzursuzluk ve gibi hoģa gitmeyen duygulardan bunalarak kendisine güven verecek anne-babaya ihtiyaç duymaktadır (Kulaksızoglu, 2006). Çevresinde ergene değer verdiğini ve onunla ilgilendiğini hissettiren güvendiği insanların varlığı ya da onlardan yararlanabilme imkânı onun yetiģkinliğe geçiģine yardımcı olacaktır (Uzman, 2004). Ancak aile bütünlüğünde yaģanan aksaklıklar nedeniyle anne ve babadan biri veya her ikisinin yoksunluğu nedeniyle aile sosyal desteğini yeterince hissedemeyen ergenin sosyal iliģkilerinde de çeģitli sorunlar yaģayabileceği düģünülmektedir.

9 Parçalanma sonrasında çocukların hayatlarında ne gibi değiģiklikler olduğu nelerin kötüye gittiği, araģtırmacılar için önemli konulardır. Yukarıda yaptığımız açıklamalarla önemlerini ortaya koyduğumuz, yaģam kalitesi ve yaģam doyumu düzeylerinin, parçalanmıģ ve tam aileye sahip ergenlerin arasında farklılık olup olmadığının ortaya konması araģtırmanın temel amacıdır. Ülkemizde ilgili alan yazın incelendiğinde parçalanmıģ ve tam ailelerle ilgili çalıģmaların sayısının az olduğu ve çalıģmaların parçalanmıģ ve tam aileye sahip çocukların öfke, yalnızlık ve depresyon düzeyleri gibi konularla ilgili olduğu gözlenmiģtir (OlmuĢ, 2001; Elmacı, 2001; Annak, 2002; Çeçen, 2007; Fiyakalı, 2008). Ancak yaģam doyumu ve yaģam kalitelerinin parçalanmıģ ve tam aile çocuklarında nasıl değiģtiğini inceleyen bir çalıģmaya rastlanmamıģtır. Ergenlik dönemi baģlı baģına uyum sorunları çalkantıların yaģandığı bir stres dönemidir. Özellikle yurtdıģında yapılan çalıģmalar ıģığında boģanmanın çocuk ve ergenler için olumsuz etkilere sahip olduğu gözlenmekte (Slater vd, 1983, Amato ve Booth, 1991, Spigelman ve Spigelman, 1991) geliģimsel ergenlik sorunları ile baģa çıkmaya çalıģan ergen bir de parçalanmanın yarattığı olumsuz etkilerle baģa çıkmaya çalıģmaktadır. Ergenlik dönemi sorunları ile ergenin baģa çıkmasında okulda pdr servisleri önemli bir fonksiyona sahiptir. Dolayısıyla ergenlik döneminde ebeveynlerinin boģanmaları nedeniyle ergenlerin hangi alanlarda daha fazla sorun yaģadıklarının belirlenmesi bu durumdaki ergenlerin pdr servislerinden daha etkili bir Ģekilde yararlanmalarına katkıda bulunacaktır. ParçalanmıĢ ve tam aileye sahip ergenlerin yaģam doyumu ve yaģam kalitelerinin karģılaģtırıldığı bu çalıģma ile parçalanmıģ aileye sahip ergenlerin tam aileye sahip ergenlere oranla yaģam doyumları ve yaģam kalitelerinin farklılaģıp farklılaģmadığının belirlenmesi ile parçalanmanın ergenler üzerindeki etkileri daha iyi anlaģılabilecek ve psikolojik danıģma ve rehberlik servislerince öğrencilere ve onların ailelerine uygulanacak müdahaleler, bu bilimsel veriler dikkate alınarak daha iģlevsel bir biçimde planlanabilecektir. Bu alanda bundan sonra yapılacak çalıģmalara zemin hazırlaması bağlamında bu çalıģmanın önemli olduğu düģünülmektedir. 1.4. Sayıtlılar AraĢtırmaya katılan ergenlerin, araģtırmada kullanılan veri toplama araçlarını, samimi ve doğru bir Ģekilde cevapladıkları varsayılmaktadır.

10 1.5. Sınırlılıklar AraĢtırma, evren ve örneklemi oluģturan öğrencilerin kiģisel özellikleri açısından sınırlılıklar içermektedir. Bunlar; 1. AraĢtırma 2008-2009 eğitim-öğretim yılında Adana Ġli Merkez Ġlçelerinden Seyhan, Yüreğir, Sarıçam ve Çukurova sınırlarında yer alan toplam 19 ortaöğretim okuluna devam eden 186 parçalanmıģ ve 193 tam aileye sahip toplam 379 ergenden elde edilen veriler ile sınırlıdır. 2. AraĢtırma, veri toplama araçları olan YaĢam Doyumu Ölçeği (YDÖ), Dünya Sağlık Örgütü YaĢam Kalitesi Ölçeğinin Kısa Formu (YKÖ) nda yer alan maddeler ve KiĢisel Bilgi Formundan elde edilen verilerle sınırlıdır. 3. AraĢtırma resmi liselere devam eden 9., 10., 11. ve 12.sınıf öğrencilerine uygulanmıģtır. Bu nedenle araģtırmadan elde edilen bulgular yalnızca lise öğrencilerine genellenebilir. 1.6. Tanımlar Aile: Aile, içinde insan türünün belli bir biçimde üretildiği topluma hazırlanma sürecinin belli bir ölçüde ilk ve etkili biçimde gerçekleģtiği, cinsel iliģkilerinin belli biçimde düzenlendiği, eģler ve anne-babalarla çocuklar ve diğer yakınlar arasında belli bir ölçüde içten,sıcak,güven verici iliģkilerin kurulduğu,yine içinde bulunulan toplumsal düzene göre ekonomik etkinliklerin az ya da çok bir ölçüde yer aldığı bir toplumsal kurumdur (Ozankaya, 1991). Parçalanmış Aile: BoĢanma, evden ayrılma ve ölüm gibi nedenlerle eslerin( karı- koca olarak) birbirinden kopmasıyla oluģan ve çocukların ebeveynlerinden biriyle birlikte oluģturduğu kuruma verilen addır (Erürker, 2007). Bu çalıģmada parçalanmıģ aile kavramı tanıma uygun Ģekilde ele alınmıģtır. Yaşam Doyumu: YaĢam doyumu, bir bireyin kendi belirlediği kriterlere uygun bir biçimde tüm yaģamını olumlu değerlendirmesi olarak tanımlanmaktadır (Diener, Emmons, Larsen ve Griffin,1985; Veenhoven, 1996). Yaşam Kalitesi: YaĢam kalitesi, yaģamdan duyulan hoģnutluk ve mutluluk olarak tanımlanabilmektedir. YaĢam kalitesinin kapsamında, insanların fiziksel fonksiyonları, psikolojik durumları, aile içinde ve dıģındaki sosyal iliģkileri, çevreyle etkileģimleri ve inançları vardır (WHOQOL Group, 1996).

11 Ergenlik: Ergenlik, çocuklukla yetiģkinlik arasında kalan bir ara dönemdir. Milli Eğitim Bakanlığına göre ergenlik, buluğ çağına erme sebebi ile biyo-psikolojik bakımdan çocukluğun sonu ile toplum hayatında sorumluluk alma dönemi olan çocukluk ve genç yetiģkinlik arasında kalan 12 24 yaģları arasındaki gruptur (Kulaksızoğlu, 2006) 1.7. Kısaltmalar YDÖ: YaĢam Doyumu Ölçeği YKÖ: Dünya Sağlık Örgütü Yasam Kalitesi Ölçeğinin Kısa Formu

12 ĠKĠNCĠ BÖLÜM KURAMSAL AÇIKLAMALAR VE ĠLGĠLĠ ARAġTIRMALAR Bu bölümde aile, parçalanmıģ aile, yaģam doyum ve yaģam kalitesi kavramları ile ilgili kuramsal açıklamalara ve ilgili araģtırmalara yer verilmiģtir. 2.1. Aile Kavramı Ġle ilgili Kuramsal Açıklamalar ve Ġlgili AraĢtırmalar 2.1.1. Aile Kavramı ve Sınıflandırılması Aile, üyelerinin arasında evlilik, kan bağı ve çocuk bağları olan, aynı çatı altında yaģayan, içinde bulunduğu toplumla iletiģim ve etkileģimde bulunan, kendine özgü inançlara ve değerlere sahip bireylerin oluģturduğu en küçük toplumsal kurumdur (Dönmezer, 1999). BaĢka bir tanıma göre aile, içinde insan türünün belli bir biçimde üretildiği, topluma hazırlanma sürecinin belli bir ölçüde ilk ve etkili biçimde cereyan ettiği, cinsel iliģkilerin belli bir biçimde düzenlendiği, eģler ve anne babalarla (ailenin biçimine göre baģka yakınlar) arasında belli bir ölçüde içten, sıcak, güven verici, iliģkilerin kurulduğu, yine içinde bulunulan toplumsal düzene göre etkileģimlerin az ya da çok bir ölçüde yer aldığı bir toplumsal kurumdur (Ozankaya, 1991). Toplumun sağlıklı oluģu ailenin sağlığı ve mutluluğu ile yakından ilgilidir. Aile, üyelerinin duygusal ihtiyaçlarını karģılamaktadır. Birbirlerini destekleme, dayanıģma içinde olma, maddi ve manevi yardımlaģma ve koruma ile dıģ dünyaya karģı daha güvenli ve güçlü olmasını sağlamaktadır (Saygılı, 1990). Bu özellikleri nedeniyle aile, toplumsal kurumlar içerisinde birinci sırada yer almaktadır (Gökçe, 1996). Bugün, dünyadaki aile kavramı, çok çeģitli kombinasyonları, yakın ve etkili iliģkileri, kalıcılık ölçütüne bağlı olarak içine almaktadır. DeğiĢik yaklaģım ve anlayıģ biçimlerine göre yüzlerce çeģit aile tipinden bahsedilebilir. Aile tipi kadar, tipoloji ölçütleri de çeģitlidir; evlilik bağına, büyüklüğüne, iģlevine göre değiģik aile yapıları vardır (Gülerce, 1996). Çekirdek, geniģ veya geleneksel, çocuksuz, tek ebeveynli, tekrar evlenmiģ ebeveynli gibi birçok aile tipinden bahsedilmektedir. En yaygın kullanılan tanımlamada aile üç Ģekilde sınıflandırılmaktadır. Çekirdek aile, geniģ aile ve tek ebeveynli aile. Çekirdek aile anne, baba ve çocuklarından oluģur. Ġki ya da daha fazla çekirdek ailenin çeģitli kombinasyonlarla bir araya gelmesine ise geniģ aile adı verilir. Tek ebeveynli aile

13 ise günümüzde ölüm, terk etme ya da boģanma gibi sebeplerle aile içi parçalanmaların artmasının sonucu olarak, çocukların anne ya da babasından biri ile yaģadığı aile tipidir (Gander ve Gardiner, 2001; Özgüven, 2001). 2.1.2. Ailenin Önemi ve ĠĢlevi Aile kavramı salt doğurganlık ve neslin devam ettirilmesi iģlevleri ile sınıflandırılamaz. Ailenin iģlevi aynı zamanda çocuğun sosyalleģme sürecinde yaģadığı ve yaģayacağı tüm problemler, gereksinimler ve bu gereksinimlerin giderilmesini de içermektedir (Özağı, 2007). Toplumun en önemli ve en küçük birimi olan ailenin temel iģlevleri arasında, çocuğun fiziksel, sosyal ve duygusal alanlardaki gereksinimlerini karģılayarak sağlıklı bir birey olarak yetiģmesi yer almaktadır. Aile, birbirini etkileyen ve birbirinden etkilenen karıkoca, ebeveyn-çocuk ve kardeģler alt sistemlerinden oluģmaktadır. Ebeveynlerin çocukla iliģkilerinin yanı sıra, ebeveynlerin birbiriyle iliģkilerinin de çocuk üzerinde oldukça fazla etkisi olduğu bilinmektedir. Bu bağlamda, ailedeki alt sistemler arasındaki iliģkilerin sağlıklı olduğu ve yıkıcı çatıģmaların olmadığı aile yapılarında çocukların psikolojik açıdan uyumlu olacakları öngörülmektedir (Amato, Loomis, ve Booth, 1995; Nomura, Wickramaratne, Warner, Mufson ve Weissman, 2002). Ailenin etkisi doğumdan önce baģlamakta ve ilk geliģim yıllarından itibaren yaģam boyu devam etmektedir. Aile hem fizyolojik hem ekonomik, hem sosyal yönleriyle, bireyin ruhsal geliģimini ve davranıģlarını biçimlendirip yönlendirmektedir. Aile çocuk için eğitimsel iģlevinin yanı sıra etkin bir sosyalleģme yeridir (Özağı, 2007). Ġnsanın ihtiyaçlarını karģılayabileceği doğal yer kendi ailesidir. Bireyin yaģamında doyum sağlaması, fonksiyonlarını etkili bir Ģekilde yerine getirmesi ve yaģadığı topluma uygun bir kiģi olarak yetiģmesi önce kendi aile çevresince sağlanır (Nazlı, 2000). Çocuktaki davranım bozukluklarını anne baba tutumları dıģında arayan araģtırmacılar, kalıtım, zeka düzeyi, iç salgı bezleri, çocukların doğum sırası ve kötü arkadaģlıklar gibi bazı olumsuz etkileri araģtırmıģlar fakat bunların hiçbirinin annebaba-çocuk iliģkisi kadar önemli olmadığını görmüģlerdir (ÇağdaĢ, 2002). Birey doğumundan ölümüne kadar olan süre içinde sürekli bir geliģim içindedir. GeliĢimi etkileyen türlü etkenler vardır. Bu etkenler kalıtımsal ve çevresel olmak üzere iki grupta incelenmektedir. Kalıtımsal etkenler çocuğa anne- babadan geçen genetik

14 unsurlarla ilgilidir. Çevresel etkenler ise, çocuğun yakın çevresi olan aile, toplum ve içinde bulunduğu doğal ortamdır. Her etken çocuğun geliģiminde ayrı ayrı rol oynamakla birlikte aynı zamanda bir bütün de oluģturmaktadır. Çevresel etmenlerin içinde çocuğu en çok etkileyen aile çevresidir. Ailenin çocuğa karģı tutum ve davranıģları, çocuğun geleceğini Ģekillendirmesi, kiģiliğini geliģtirmesi açısından çok önemlidir (Bilir ve Dabanlı, 1990). Genel olarak, çocuğun birlikte yaģadığı aile, onun sağlıklı bir Ģekilde geliģmesini sağlayan, fiziksel ve ruhsal gereksinmelerini karģılayan temel bir kurumdur. Bu kurumun sağlıklı bir yapıya sahip olması toplumsal ruh sağlığı için gerekli olan temel koģuldur. Çünkü sağlıklı bir aile yapısına sahip çocukların da sağlıklı bireyler olacağı düģünülmektedir. Çocuğun sağlıklı bir ruh yapısıyla geliģmesi, beraber yaģadığı insanların da sağlıklı bir yaģam tarzına sahip olmalarını gerektirir. Anne-babanın bireysel olarak sağlıklı insanlar olmalarının yanı sıra kendi aralarında ve ailedeki diğer bireyler ile olan iletiģimlerinde de sağlıklı bir yapıya sahip olmaları gereklidir (KarakuĢ, 2003). Aslan (1996), çocuğun kendini gerçekleģtirmesi ve baģarılı olmasının, aile içinde onun duygusal ve sosyal gereksinimlerinin karģılanmasına bağlı olduğunu söylemektedir. ÇağdaĢ (2002), ise anne, baba ve çocuk arasındaki iliģkinin sağlıklı olabilmesinin, öncelikle anne babanın kendi aralarındaki iliģkinin sağlıklı olmasına bağlı olduğunu ve çocuğun sağlıklı bir kiģilik geliģtirmesinde, içinde bulunduğu ortama uyum sağlamasında, anne-baba-çocuk iliģkisinin öneminin her geçen gün daha iyi anlaģılmakta olduğunu vurgulamaktadır. Çocuğun sevilerek bir güven ortamı içinde sağlıklı yetiģmesi, çocuğa yol göstermek, davranıģlarına yön vermek, kurallara uyumunu sağlamak, kiģiliğinin geliģiminde yer alan basamakları doğru çıkarmak ailenin görevleri arasındadır. Ayrıca ailenin zor durumlarda çocuğun yanında olması, onu desteklemesi, gerektiğinde denetlemesi gerekir. Çocuğun kiģilik geliģtirmesi, kendi cinsel kimliğini kazanması da aile ortamında sağlanır. Ġnsan iliģilerini belirleyen anlaģma, uzlaģma, bağlılık, iģbirliği gibi olumlu nitelikleri çocuk ev ortamında kazanır. AnlaĢmazlık, çekiģme ve çatıģma gibi olumsuz durumlarda takınacağı tutumları da evde öğrenir (Bulut, 1990). Ailenin çocuğun uyumu üzerinde olumlu etkileri bulunmaktadır. Toplumun en küçük birimi olan ailenin temel iģlevleri arasında, çocuğun fiziksel, sosyal ve duygusal alanlardaki gereksinimlerini karģılayarak sağlıklı bir birey olarak yetiģmesi yer almaktadır. Çocuk kendini, kendinden daha büyük bir bütünün ya da ailenin

15 vazgeçilmez bir parçası olarak gördüğü zaman değerli hissetmektedir. Ben değerliyim. duygusu, küçükken ailede verilmektedir. Ailesinde olduğu gibi kabul edilerek, yargılanmadan büyütülen çocuk, kendini doğal bulmakta ve kabul etmektedir. Aile bireylerinin birbirini olduğu gibi kabul ettiği aile ortamında güven duygusu oluģmaktadır. Güven duygusunun oluģtuğu sağlıklı ailelerde, birey kendine güvenmekte, kendine ve diğer bireylere sevgi duymakta, kimlik kazanmakta, kiģiliği ve sosyal becerileri geliģmekte, topluma uyumlu hale gelmektedir (Cüceloğlu, 2002). Ozankaya (1991), ailenin temel iģlevlerini Ģu Ģekilde belirtmektedir: Aile; insanda cinsel davranıģların düzenlenip, neslin sürdürülmesini sağlamak, çocukların bakımını ve toplumsal çevreye ilk hazırlıklarının sağlamak, içten ve sevgiye dayalı iliģkiler kurarak, çocuğun hem geliģimi için en elveriģli ortamı sağlamak, hem de çocuğun anne babasından alıģkanlıklar edinmesini sağlamak gibi iģlevlere sahiptir. Bunun yanı sıra ailenin en önemli görevlerinden biri de temel sevgi ve ilgi ihtiyaçlarının karģılanmasıdır. Ailenin yerine getirmesi gereken görevler Ģu Ģekilde sıralanabilir: 1. Kimlik GeliĢimi: Her ailenin, aile bireylerinin kimlik geliģimine yardımcı olması gerekir. Bunlar genelde, aile konularına anlam verme, cinsellik, cinsiyet gibi konularda, aile üyelerini sosyalleģtirme Ģeklinde sıralanabilir. 2. Sınırları Düzenleme: Ailenin, aile üyeleriyle dıģarısı arasında etkileģim stratejileri kurma, bireylerin özerkliği için fiziksel çevresini yönlendirme gibi dıģsal sınırlamaları düzenlemenin yanı sıra, aile bireylerinin özerklik ve bireyselliğini koruma Ģeklinde, içsel sınırlamaları düzenleme görevleri de vardır. 3. Ailenin Duygusal Atmosferini Yönetme: Aile üyelerine bakıldığı, desteklendiği ve iģbirliği içinde olunduğu duygularını hissettirebilmelidir. 4. Aile Yapısında Meydana Gelen DeğiĢmeleri Yönetme: Ailenin, kurum içinde zaman zaman gerçekleģebilecek değiģim ve stresli yaģam olayları konusunda dengeyi sağlayıcı bir görevi vardır. 5. Ev Halkının Devamlılığını Sağlama: Aile besin, barınma, eğitim gibi temel ihtiyaçları karģılayarak, ailenin devamlılığını korumakla sorumludur (Nazlı, 2000). Sonuç olarak aile, toplumsal yaģamı düzenleyen, insan neslinin devamını sağlayan, bireylerin sosyal, psikolojik ve ekonomik ihtiyaçlarını karģılayan ve toplumsal düzeni sağlayan bir mekanizmadır. Bireyin kiģilik oluģumunda ilk yılların önemi düģünüldüğünde aile kavramının önemi ortaya çıkmaktadır. Çünkü çocukların kiģilik oluģumları ilk olarak aile içerisinde oluģmaktadır. Buna bağlı olarak ailenin, çocukların

16 eğitimi, yetiģtirilmesi, ruhsal geliģimlerini sağlıklı bir Ģekilde tamamlamaları ve sosyalleģmeleri açısından en önemli kurumlardan biri olduğu görülmektedir. Sosyal ve ekonomik birçok değiģim, ailenin yerine getirdiği bazı fonksiyonları yeni oluģturulan kurumlara devretmesine neden olmuģtur. Ancak, ailenin çocuk yapma ve yetiģtirme yoluyla toplumun sürekliliğini sağlama gibi toplumsal görevini hiçbir kurum ve kiģi, aile kadar sağlıklı yerine getirememektedir. Bu itibarla, çocuk yetiģtirmek ve onu sosyal yasama hazır hale getirmek, ailenin yerine getirdiği en önemli fonksiyon olarak kabul edilmektedir (Pringle, 1975; Akt. ġentürk, 2006). Bireyin ihtiyaçlarının karģılanmamasından dolayı ortaya çıkan sosyal yıkımlar (özellikle madde kullanımı ve suç iģleme oranının artması) ortadadır. Ailenin en fazla tehdit altında olduğu söylenen A.B.D. dahil bütün toplumlarda aile idealize edilir, devlet politikalarınca korunur. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası nda da aile Türk toplumunun temelidir (Gülerce, 1990). 2.1.3. Ailede Parçalanma ve Parçalanma ġekilleri Aile, çocuğun maddi ve manevi tüm gereksinimlerini karģılayarak onun fiziksel, zihinsel ve ruhsal geliģimini desteklemektedir. KiĢilere, bir bütünün parçası olma duygusu kazandıran aile, üyelerine sorumluluk aģılayarak bireysellikten kurtarmaktadır. Fakat, ailenin parçalanması, baģta çocuk olmak üzere eģleri ve sonuç olarak toplumu olumsuz etkilemektedir (ġentürk, 2006). Günümüzde, içinde bulunulan sosyo-ekonomik ve kültürel değiģmeler geleneksel aile yaģamını değiģtirmektedir. Kadının çalıģma hayatına girmesi aile içi rol ve görev paylaģımında değiģikliği de beraberinde getirmiģtir. Aile bütçesine katkı, ev içinde söz sahibi olma hakkını da sağlamakta, kadının hem iģ hem de ev yaģamını bir arada götürmeye çalıģması, eģinden gerekli desteği alamaması, aile içi çatıģmalara ve ayrılmalara neden olmaktadır (Özağı, 2007). Sağlam, uyumlu ve dengeli ailelerin bile zaman içinde bu düzeni ortadan kaldıracak beklenmedik ve arzu edilmeyen durumlarla karģılaģma ihtimalleri bulunmaktadır (ġentürk, 2006). Birbirleriyle etkileģim içinde olan kiģiliklerin oluģturduğu bir kurum olan ailede, bu kiģiliklerden birinde ya da iliģkilerde oluģacak bir bozukluk aile sisteminin diğer yönlerini de bozar (Onur, 1995). Bu nedenle, ebeveynlerden birinin evden ayrılması, boģanma veya ebeveynlerden birinin ölümü gibi nedenler aile dengesinin bozulmasına yol açar. Dolayısıyla çocuğun sağlıklı bir aile ortamından ve bireyler arası iliģkilerden yoksun kalması, geliģimini olumsuz yönde

17 etkiler. ParçalanmıĢ ailede; anne, baba ve çocuk arasındaki duygusal etkileģimde azalma söz konusu olabilmektedir. Bu durum da çocuğun, yalnız duygusal yaģamını etkilemekle kalmaz, bedensel, toplumsal ve zihinsel geliģmesini de olumsuz yönde etkiler (Yavuzer, 1997). Parçalanma durumunun aile yapısına ve iliģkilerine etkileri parçalanma nedenlerine, zamanına, geçici ve sürekli oluģuna ve diğer çeģitli etkenlere bağlıdır. Aile içi parçalanma kimi zaman doğal geliģimlerin, kimi zaman da bireylerin yanlıģ davranıģlarının sonucunda gerçekleģebilmektedir (Özgüven, 2001). ParçalanmıĢ aile; çekirdek aileyi oluģturan ebeveynlerden birinin boģanma, ölüm veya ayrı yaģama gibi nedenlerle diğerinden ayrılmasıyla ortaya çıkan bireyler grubudur (Yavuzer, 1997). BaĢka bir tanıma göre ise parçalanma; ölüm, boģanma gibi nedenlerle ailenin toplumsal iģlevini yitirmesi durumudur. ParçalanmıĢ aile; yalnızca ailenin olmadığı anlamına gelmez, sadece evde baba ya da anneden birisi vardır ve çocuklar hayatlarını bu kiģiyle devam ettirirler (Yıldırım, 1992). Aile içi parçalanma kimi zaman doğal geliģimlerin, kimi zaman da bireylerin yanlıģ davranıģlarını sonunda gerçekleģebilmektedir. Aile içi parçalanma Ģekilleri Ģunlardır: 1. Ayrılma: Üyelerden birinin geçici veya sürekli hastalığı ve sakatlığı; deprem, sel, yangın gibi doğal afetler; yoksulluk, iģsizlik, terör, kan davası gibi toplumsal afetler sonucunda yapılan zorunlu göçler, ebeveynlerden birinin çalıģma veya baģka nedenlerle evden uzun süre ayrılması, ailenin parçalanmasına yol açmaktadır. Yine eģlerin geçimsizlik nedeniyle, boģanma olmaksızın evi terk etmesi de, ayrılık Ģeklinde ailenin parçalanmasına neden olmaktadır. OluĢması açısından aslında tam anlamıyla bir parçalanma olmayan ayrılma, sonuç açısından ailenin fonksiyonlarını yerine getirmesini engellemektedir (ġentürk, 2006). Evi terk etmiģ bir anne ya da baba geri dönünce, çocuk genellikle huzursuzluk ve özlemin sona ermesi nedeniyle mutluluk duyar. Fakat çocuk aynı olayla karģılaģıp karģılaģmayacağı konusunda tedirgin olur. Anne ya da babanın tekrar nedensiz yere evi terk edebileceğinden kuģku duyar ( Karatay, 1996). 2. Ölüm: Anne ya da babanın birinin ya da her ikisinin birden vefat etmesiyle çocukların sağ kalan ebeveynle yasaması ya da bir çocuk esirgeme kurumunun bakımına verilmesi söz konusu olabilir. Eğer çocuk hem anne hem de babasını kaybetmiģse etkisi çok daha büyük olur. Kendini dünyada yalnız hisseden çocuk