II. DÖNEM ÜÇÜNCÜ BÖLÜM TERAKKİPERVER CUMHURİYET FIRKASI VE TAKRİR-İ SÜKUN DÖNEMİ 1. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası nın Kurulması Birbirini izleyen

Benzer belgeler
6 Mayıs Başkomutanlık kanunu süresinin meclisçe tekrar uzatılması. 26 Ağustos Büyük Taarruzun başlaması

8. SINIF KAZANIM TESTLERİ 2.SAYI. Ar-Ge Birimi Çalışmasıdır ŞANLIURFA İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ DİZGİ & TASARIM İBRAHİM CANBEK MEHMET BOZKURT

ATA - AÖF AÇIK ÖĞRETİM FAKÜLTESİ FİNAL ÇIKMIŞ SORULAR

İÇİNDEKİLER İLKSÖZ... 1

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi


Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Musul Sorunu'na Lozan'da bir çözüm bulunamadı. Bu nedenle Irak sınırının belirlenmesi ileri bir tarihe bırakıldı.

13. Aşağıdakilerden hangisi yeni Türk alfabesinin kabul edilme nedenlerinden biri değildir?

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

2-) Türkiye de tek dereceli seçim ilk kez hangi seçimlerde uygulanmıştır? A) 1942 B) 1946 C) 1950 D) 1962 E) 1966

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 8. SINIF TÜRKİYE CUMHURİYETİ İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını

TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA. Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR

T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK TESTİ

2018-LGS-İnkılap Tarihi Deneme Sınavı 9

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI II. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2.

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 8. SINIF T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU PLANI VE KAZANIM TESTLERİ

Cumhuriyet in İlk Muhalefet Partisi : Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası

Lozan Barış Antlaşması

KARMA TESTLER 03. A) Yalnız l B) Yalnız II. C) Yalnızlll D) I ve II E) I, II ve III. 2. Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı'na girmesine,

T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük KABOTAJ BAYRAMI, MUSTAFA KEMAL E SUİKAST GİRİŞİMİ, BİR DEVRİN ANALİZİ: NUTUK

L 1 S E ... TURKIYE CUMHURiYETi INKILAP TARiHi VE ATATURKÇULUK KEMAL KARA ÖNDE YAYINCILIK

HOCAİLYAS ORTAOKULU. ÜNİTE 1: Bir Kahraman Doğuyor T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK-8

A) İsmet Paşa B) M. Kemal Paşa C) Rauf Bey D) Kazım Karabekir E) Ali Fuat Bey

TEMEL HUKUK ARŞ. GÖR. DR. PELİN TAŞKIN

E) Tarihte bilinen ilk Türk topluluğudur.

DERSİMİZİN TEMEL KONUSU

II. TBMM NĠN AÇILMASI

KURTULUŞ SAVAŞI ( ) Gülsema Lüyer

ODTÜ G.V. ÖZEL LĠSESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ZÜMRESĠ Eğitim-Öğretim Yılı. Ders Adı : Siyaset ÇalıĢma Yaprağı 13 SĠYASET

LAW 104: TÜRK ANAYASA HUKUKU 14 HAFTALIK AYRINTILI DERS PLANI Doç. Dr. Kemal Gözler Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

ÇÖZÜMLER İSABET YAYINLARI. Ders 24. Demokratikleşme Yolunda Adımlar. Dikkat DEMOKRATİKLEŞME YOLUNDA ADIMLAR

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

IV.ÜNİTE : TÜRK İNKILABI

ÜNİTE 4 TÜRK İNKILÂBI HUKUK ALANINDA YAPILAN İNKILÂPLAR. Yrd. Doç. Dr. Şemsettin ÇELİK ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER

GLn ipisi için..." omülki A^mır. fark yaratmak istepenkre... Tarih. 300 Adet Tamamı Özgün Çözümlü Açık Uçlu Sorular.

T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DERS NOTU I. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ OSMANLI DEVLETİ NİN GENEL DURUMU. Ekonomik Durum:

TEMEL HUKUK ARŞ. GÖR. DR. PELİN TAŞKIN

OY HAKKI, SEÇİM ve SEÇİM SİSTEMLERİ

ÖZETLE. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF T.C. İNKILAPTARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

GENEL OLARAK DEVLET TEŞKİLATI SORULARI

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI BAŞLANGIÇ

KANUNLAŞTIRMA KANUNLAŞTIRMA. Kanunlaş'rma: Toplumda mevcut kuralların yazılı haline Kanunlaş'rma hareketleri:

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

BİRİNCİ MEŞRUTİYET'İN İLANI (1876)


Cumhuriyet, Atatürk tarafından; Türk milletinin karakter ve adetlerine en uygun olan idare olduğu için ilan edilmiştir.

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI

Türkiye'de "Decentralization" Süreci

YAZILI SINAV SORU ÖRNEKLERİ TARİH

Bölüm 6 DEVL ET ŞEKİLL ERİ I : MONARŞİ VE CUMHURİYET

En İyisi İçin. Cevap 1: "II. Meşrutiyet Dönemi"

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ... iii GİRİŞ A-İNKILÂP KAVRAMI 1-İnkılâp Türk İnkılâbının Özellikleri Atatürk ün İnkılâp Anlayışı...

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ

MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ MUSTAFA KEMAL İN SAMSUN A ÇIKIŞI GENELGELER KONGRELER

DEVLET TEŞKİLATINA TEORİK YAKLAŞIMLAR PROF. DR. TURGUT GÖKSU VE PROF. DR. HASAN HÜSEYIN ÇEVIK

İ Ç İ N D E K İ L E R

KAMU PERSONELİ SEÇME SINAVI KPSS. GENEL KÜLTÜR ve GENEL YETENEK

Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO HBYS Programı. Yargı Örgütü Dersleri

ANAYASA HUKUKU DERSİ

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

MİLLİ MÜCADELE TRENİ

KAMU YÖNETİMİ. 5.Ders. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

1982 ANAYASASI, ANAYASANIN HAZIRLANMASI, KABUL EDİLMESİ VE TEMEL İLKELERİ

Sosyal Düzen Kuralları

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi.

MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI

Orta Asya Türkleriyle ilgili yukarıdaki kavramlardan hangisi varlığı sürekli olmayan toplumsal ve siyasal birimi ifade eder?

Ülkenin yerel yönetim birimlerine ayrılmasındaki temel sebep aşağıdakilerden hangisidir? A)Yurdun geneline daha iyi hizmet ulaştırmak

1-Hâkim ve Savcılar idari görevleri dolayısıyla aşağıdaki kurumlardan hangisine bağlıdır?

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

T.C.İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK Atatürkçülük Konusuna Kadar DENEME 3 TEOG 2

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

CUMHURBASKANININ YETKİ VE SORUMLULUKLARI

İKİNCİ MEŞRUTİYET DÖNEMİ Siyaset, Toplum, Ekonomi. Neslihan Erkan

5. SINIF SOSYAL BİLGİLER YILLIK PLANI

SOSYAL BİLGİLER TESTİ

BİRİNCİ KISIM İDARE HUKUKUNUN TEMEL KAVRAMLARI

10. Herhangi bir sebeple boşalan bakanlığa en geç kaç gün içinde yeni bakan atanır? A) 5 gün B) 10 gün C) 15 gün D) 20 gün E) 25 gün

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

ANAYASA DEĞĠġĠKLĠKLERĠ HAKKINDA GÖRÜġ VE ÖNERĠLERĠMĠZ

ATATÜRK. Mustafa Kemal Atatürk, 1881 yılında Selanik'te doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde

UNI 201 MODERN TÜRKİYE NİN OLUŞUMU I

11. SINIF T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

TÜRKĠYE DE ANAYASA DEĞĠġĠKLĠĞĠ: NEDENLER, YAġANANLAR VE SONUÇLAR

Transkript:

II. DÖNEM ÜÇÜNCÜ BÖLÜM TERAKKİPERVER CUMHURİYET FIRKASI VE TAKRİR-İ SÜKUN DÖNEMİ 1. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası nın Kurulması Birbirini izleyen başarı ve inkılâp hareketleri neticesinde, eski düzenin yeniden işlerlik kazanacağını ümit edenler, Atatürk ve inkılâplara karşı daha büyük direnmeler göstermeye başladılar. Kurtuluş Savaşı nda Mustafa Kemal Paşa nın yakın arkadaşları olan ve Milli Mücadelede değerli hizmetleri görülen Kâzım Karabekir, Ali Fuat (Cebesoy), Refet (Bele) ve Rüştü Paşalar, Rauf Orbay ve Adnan (Adıvar) Beyler on bir kişilik bir grup olarak Cumhuriyet Halk Fırkası ndan ayrıldılar. Bunu diğerleri izledi. Bu grup, 17 Kasım 1924 tarihinde Terakkiperver Cumhuriyet Partisi adıyla bir parti kurdular. Parti kurucuları, Müdafaa-i Hukuk Grubu ile sonradan onun yerine geçen Halk Fırkası nın önde gelen isimleriydi Yeni Partinin başkanı Kazım Karabekir, ikinci başkanı Rauf Orbay ve genel sekreteri de Ali Fuat Cebesoy du. Bu partide aynı zamanda eski İttihatçılar da toplanmışlardı. Böylece parti bir süre sonra yeniliklere ve rejime karşı olanların hızla bir araya toplandıkları bir kurum haline geldi. İyi niyetli vatansever kurucular, parti teşkilatı üzerindeki denetimlerini hızla yitirmeye başladılar. Gazi Mustafa Kemal Paşa, demokrasinin gelişmesi için yeni bir partinin kurulmasını iyi karşılamıştı. O na göre, Cumhuriyet ile yönetilen ülkelerde partilerin varlığı ve birbirlerini denetlemesi çok doğaldı. Cumhuriyet Halk Fırkası ndan ayrılarak oluşan bu yeni parti de iktidar partisini denetleyerek demokratik gelişim içinde çok yararlı ve iyi sonuçlar doğurabilirdi. a. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası nın Programı Yeni partinin programında, egemenliğin halkta bulunduğu Cumhuriyet yönetimini yaşatmak ve geliştirmek politikasının izleneceği belirtilmektedir. Ayrıca, liberalizm ve demokrasi, partinin ana görüşleridir. Anayasa, halkın isteği doğrultusunda değiştirilebilecektir. Dine saygılı olmak, yeni partinin en belirgin özelliklerindendir. Yine parti programında yönetimde merkezciliğin kaldırılacağı, doğal sınırlara göre illerin yeniden düzenleneceği, işçi ve işveren haklarının eşit düzeyde savunulacağı, devletin tekelci, ekonomik girişimlerinin sınırlandırılacağı, eğitimde terbiyenin esas tutulacağı, mesleki teşkilatlanmanın yurt düzeyinde yaygınlaştırılacağı, İstanbul'un yeniden ekonomik merkez haline getirileceği açıkça yazılmıştır. Bunlardan başka Cumhurbaşkanının seçimden sonra milletvekilliği ile ilgisi kesilir, ekonomik alanda devletçilik yerine serbest girişim esas olacaktır, yabancı sermaye desteklenecek, din ve devlet işleri ayrı olacak, ama din hor görülmeyecektir gibi prensipler de esastır. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, İstanbul ve Urfa da ilk şubelerini açmıştır. Partide, özellikle dini inançlara saygılı olma kararı, yenilik ve inkılâplara karşı olan grupları cesaretlendirmiş ve bunların büyük bir süratle partide toplanmalarına neden olmuştur. b. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası nın Etkinlikleri Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Türkiye'de Batı ölçülerine göre kurulan ilk parti olduğunu ileri sürüyordu. Parti yöneticilerine göre, daha önce ortaya çıkan bütün partiler, belirli siyasi görüşleri olmayan kişisel iktidar topluluklarıydı. 1

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'na, Cumhuriyet'e ve Halifeliğin kaldırılmasına karşı olan herkes toplanmaya başladı. Bazı çevreler tarafından bu parti, inkılâp hareketlerini önleyebilmek için son umut olarak görülüyordu. Partinin kurucuları, toplumun muhtaç olduğu yeniliklerin birdenbire değil, kendiliğinden oluşması gerektiğini ileri sürüyorlardı. Yani yüzlerce yıllık bir ülke yapısında önemli ve köklü değişiklikler olmuştu. Bu durum ise, ancak köklü inkılâplarla sağlam temellere dayandırılabilirdi. Partinin programında bulunan dini inançlara saygılı olma hükmü, 1924-1925 yılları Türkiye si için son derece gerilimli bir ortam yaratacak, özellikle Atatürk'ün gerçekleştirmek için büyük çabalar harcadığı çağdaşlaşma hareketlerini önleyecek nitelikte idi. İktidar partisi olan Cumhuriyet Halk Fırkası, yeni partinin giderek artan bir şiddetle yaptıkları eleştiri ve muhalefet karşısında, önce Hükümette bir takım değişiklikler yapmış, İsmet (İnönü) Paşa başbakanlıktan ayrılarak yerine Fethi (Okyar) Bey getirilmiştir. Fakat muhalefette bir yumuşama olmamış üstelik Doğu illerinde ayaklanmalar başlayınca, Takrir-i Sükûn Kanunu ile sert önlemler alma yoluna gitmişlerdir. 2. Takrir-i Sükun Dönemi a. Şeyh Sait İsyanı Şeyh Sait İsyanı, 13 Şubat 1925 tarihinde başlamış ve kısa sürede Doğu illerimizin bir kısmını sarmıştır. İsyanın başlama nedenleri çok çeşitli olup, dış kaynaklı tahriklerin de isyan hareketinde önemli derecede rolü vardır. Musul ve Kerkük zengin petrol kaynakları nedeniyle İngiliz, Alman ve Fransızların rekabet ettiği bir bölgeydi. I. Dünya Savaşı başladığı zaman, burada yaşayan Türklerin çok sayıda olması nedeniyle, Misak-ı Milli Sınırları içine alınmıştı. Fakat Lozan Barış Antlaşması ndan sonra, özellikle İngilizlerin özel çabaları sonucu Irak a bırakılan bu bölge, bir süre sonra Irak ın İngiliz mandası altına girmesiyle, tamamen İngiliz hakimiyet bölgesi altına girmiştir. Şimdi, Şeyh Sait ayaklanması ile Musul ve Kerkük ün kuzeyinde kalan illerimizin Türkiye den ayrılması ön planda gelen bir politika idi. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası nın Parti, dini düşüncelere saygılıdır ilkesinden cesaret alarak ve İngiliz kışkırtmasının da esas olduğu isyanda, Şeyh Sait ve arkadaşları din elden gidiyor politikası ile harekete geçtiler. Palu lu (Elazığ ın ilçesi) olan Şeyh Sait, Nakşibendi tarikatın ileri gelenlerinden idi. Pek çok aşiret üzerinde etkinliği vardı. Din elden gidiyor propagandası, Saltanatın ve Halifeliğin kaldırılmasını hazmedemeyen grubun hızla bu ayaklanmaya katılmasına neden oldu. Bu propaganda, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası nın kurulması ile daha da yaygınlaştı. Şeyh Sait in Diyarbakır ın Eğil nahiyesine bağlı Piran köyünde başlattığı isyan birdenbire gelişti. Şeriat istekleri ile birlikte Şeyh Sait, her yerde bir kurtarıcı gibi karşılanmaya başladı. Daha isyan başlamadan, Doğu illerinde bir isyan olacağı haberi Meclis e gelmişti. Fakat Ali Fethi Bey, ayaklanma haberini aldığı zaman gerektiği gibi değerlendirememiş ve olayın yerel güçlerle başarılabileceğine inanmıştır. Ancak isyan, kısa zamanda büyümüş ve ordunun güçlükle bastırabileceği bir ayaklanma haline gelmiştir. İsyancıların bir kısmı, kısa sürede Genç ilinin merkezi Darhani, Hani ve Elazığ bölgelerini, hükümet kuvvetlerini etkisiz hale getirerek ele geçirmiş, bir kısmi ise Muş bölgesini tutarak Varto'yu işgal edip, Erzurum üzerine doğru yürümeye başlamıştır. Bu arada Elazığ da toplanan grup da Diyarbakır'a doğru harekete geçmişlerdir. Ayaklanmanın kısa sürede böyle genişlemesi ve inkılâplara karşı bir tutum içine girmesi sonucu, Meclis ciddi önlemler almaya başlamıştır. Önce, İsmet Paşa yeniden Hükümet başkanı olmuştur. İsyanın geniş boyutlara 2

ulaşması üzerine, daha önce bölgede ilan edilen sıkıyönetimin yetersiz olması üzerine, İsmet Paşa, Cumhuriyet ve İnkılâpları korumak için sert önlemler alacağını bildirmiştir. b. Takrir-i Sükun Kanunu ve İstiklal Mahkemeleri 4 Mart 1925 tarihinde, Meclis ten güvenoyu alan İsmet Paşa Hükümeti aynı gün Takrir-i Sükun Kanunu nu Meclis ten geçirtti. Bu kanun, inkılâplara karşı seslerini yükseltenleri etkisiz hale getiriyordu. Takrir-i Sükun Kanunu'na göre: İrtica, isyan ve ülkenin sosyal düzenini, huzur ve sükununu, güvenliğini, asayişini bozmak yolunda olan bütün örgütleri, tahrikleri, kışkırtmaları, girişimleri ve yayınları Hükümet yönetim yolları ile yasaklayabilecekti. Bu kanun, iki yıl yürürlükte kalacak ve böylece Anayasa'nın özgürlüklerin sınırını kanun belirler hükmünden yararlanılarak, gericilerin her türlü etkinlikleri ortadan kaldırılabilecekti. Çünkü kanun, Hükümete gazeteleri kapatmaktan, partileri dağıtmaya kadar her türlü yetkiyi veriyordu. Meclis te yine aynı gün (4 Mart 1925), ayaklanma bölgesi ile Ankara da birer İstiklal Mahkemesi kurulması kararlaştırıldı. Bu arada, ayaklanmayı bastırmak için büyük bir askeri harekât yapılması kararlaştırılmıştı. Bazı bölgelerde seferberlik ilan edilmesi kararı da isyanı bastırmak için alınan önlemler arasında idi. Hükümet, isyanı önlemek için tedbirler alırken, isyancılar da son hedefleri olan Diyarbakır önlerine geldiler. 7 Mart 1925 tarihinde şehre saldırmaya başladılar. Ancak, I. Kolordu Komutan Vekili Mürsel Paşa nın yönettiği askeri harekât sonucu isyan bastırıldı. İsyancılar Diyarbakır dan atıldılar. Bu arada Doğu da bulunan III. Ordu da, isyan bastırma harekâtına girişti. Atatürk, 8 Mart ta yayınladığı bir bildiri ile milleti göreve ve Cumhuriyet i korumaya çağırdı. Onun bu çağrısına her yandan olumlu cevaplar geldi. 15 Nisan da ayaklanma hemen her tarafta bastırıldı. İsyancıların elebaşları Şeyh Sait ve Seyit Abdullah başta olmak üzere isyancılar teker teker yakalandılar. 31 Mayıs 1925 te bölgede asayiş ve güven yeniden sağlanmıştı. c. Ülkede Asayişin Sağlanması İsyanın bastırılmasından sonra, yakalanan suçlular, Diyarbakır İstiklâl Mahkemesinde yargılanıp, ayaklanmanın önde gelenleri en ağır şekilde cezalandırıldılar. Suçluların İstiklâl Mahkemesi huzurunda yaptıkları itiraflardan anlaşıldığına göre; Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın programında yer alan, dini düşüncelere saygılı olunacağı ve yerinde yönetim (adem-i merkeziyet) usulünün uygulanacağına dair hükümlere dayanarak yaptıkları propagandalar, ayaklanmayı düzenleyenlerin işine gelmiş ve halkı isyan için cesaretlendirmiştir. Bu durumun açığa çıkması özerine, Diyarbakır daki İstiklâl Mahkemesi, kendi bölgesi içinde bulunan partinin bütün şubelerini kapatma kararı vermiştir. Ankara'da bulunan İstiklal Mahkemesi de Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası adına yapılan propagandalarda, dinin ve dince kutsal olan şeylerin siyasi emel ve amaçlara alet edildiğini tespit ederek bu duruma Hükümetin dikkatini çekmiştir. Diyarbakır ve Ankara İstiklal Mahkemeleri'nin kararlarını dikkate alan Cumhuriyet Hükümeti, Takrir-i Sükun Kanunu na dayanarak, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası nın bütün şube ve merkezlerinin kapatılmasına (5 Haziran 1925) karar vermiştir. Bu ayaklanma, içteki huzur ve güvenliği geçici bir süre için sarsarken, dışarda da özellikle İngilizlerin işine yaramıştır. Kurtuluş Savaşı ndan yeni çıkan ordu, bu ayaklanma ile tekrar yıpranmış ve Musul-Kerkük bölgesini askeri yollarla elde etmek imkânı ortadan kalkmıştır. 3

Bunun üzerine Türk Hükümeti, Milletler Cemiyeti nin kararına uymak zorunda kalmış, lrak ile bugünkü sınır çizilmiş ve Musul sorunu da İngilizlerin istediği biçimde çözümlenmiştir. İngiltere ile 5 Haziran 1926 da Ankara Antlaşması imzalanmıştır. Antlaşma gereği; 1. Musul, (İngiliz Mandası altındaki) Irak a bırakılacak, 2. Irak, Musul dan elde ettiği petrol gelirinin %10 unu 25 yıllık bir süre ile Türkiye ye verecekti. 1 İsyanın bastırılması ve ülkede güvenliğin yeniden sağlanmasından sonra, yurttaki huzur bozucu kuruluşlar ve basın organları düzene sokuldu. Böylece Takrir-i Sükun Dönemi denilebilecek yeni bir evre açıldı. Bu kanuna dayanılarak kurulan huzur ortamında, inkılâplar birbirini izledi. 1930 yılına kadar belli başlı büyük inkılâpların çoğu tamamlandı. Yeni Türkiye, yeni yönetim şekli ile atlattığı bu tehlikeden sonra biraz daha kuvvetlenip kökleşti. d. Atatürk e Suikast Teşebbüsü Mustafa Kemal Paşa ya çeşitli sebeplerle karşı tutum sergileyenler, olumsuz tavırlarını Erzurum Kongresi nden itibaren ortaya koymuşlardır. Bu kişiler, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası nın kuruluşunu, kendi amaçlarına ulaşmak açısından büyük bir memnuniyetle karşılamışlar, fakat parti Cumhuriyet ve yenilikler için tehlikeli bir duruma girip, Takrir-i Sükun Kanunu na dayanılarak kapatılınca, son umutları da yok olmuştu. Bunun üzerine aralarında, kapatılan partiden ve eski İttihat ve Terakki Fırkası ndan da bazı kişilerin bulunduğu bir grup, Gazi Mustafa Kemal i ortadan kaldırmak için harekete geçtiler. Önce suikastı Ankara da gerçekleştirmek istediler, fakat fırsat bulamadılar. Bu arada Atatürk, 7 Mayıs 1926'da çok geniş kapsamlı bir yurt gezisine çıkacak ve 15 Haziran'da İzmir e gelecekti. Mustafa Kemal Paşa nın geçeceği yolları bilen suikastçılar, planlarını İzmir'de gerçekleştirmeye karar verdiler. Uygun bir yer seçerek orada bekleyecekler, emellerini gerçekleştirdikten sonra deniz motoruna binerek bir Yunan adaşına sığınacaklardı. Fakat, Mustafa Kemal Paşa'nın gezi programında bir günlük gecikme olması, canileri kaçıracak olan motorcunun durumu yetkililere bildirmesine ve güvenlik kuvvetleri tarafından suikastçıların yakalanmasına neden olmuştur. Yakalanan suçlular, İstiklal Mahkemelerinde yargılanmış ve hak ettikleri cezaya çarptırılmışlardır. Bu çirkin olayın ortaya çıkması, bütün yurtta büyük bir tepki ile karşılanmış ve olay şiddetle kınanmıştır. Başarıya ulaşamayan bu çirkin teşebbüsten sonra, Atatürk, Türk milletinin duyduğu samimi üzüntüden çok duygulanmış ve millete hitaben yaptığı konuşmada şöyle demiştir:... Alçak girişimin benim kişiliğimden çok kutsal Cumhuriyetimize ve onun dayandığı yüksek ilkelere yönelik bulunduğuna şüphe yoktur... Benim naçiz vücudum elbet bir 1 Türkiye nin Musul konusunda tek kazanımı, 25 yıl süreyle Irak petrol gelirlerinden Türkiye ye %10 pay verilmesinin kabul edilmiş olmasıdır. Türkiye nin bu hakkından 500.000 sterlin alarak feragat ettiği söylenmişse de bu doğru değildir. Türkiye Irak petrollerinden 1954 yılına kadar pay almış, ancak bu paydan alması gereken 2.000.000 sterlin alacağını, 1958 de Irak yönetimini darbeyle devralan General Kasım dan sonra alamadığı için, bütçe gelir cetvelinde alacak olarak 1986 yılına kadar göstermiş ve aynı yıl Turgut Özal tarafından Arap ülkeleriyle ilişkilerin geliştirilmesi politikası doğrultusunda bu alacak bütçeden çıkartılmıştır. Bkz., http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-71/musul-sorunu-ve-lozan. 4

gün toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet (sonsuza dek) payidar (sürekli) kalacaktır. Türk milleti emniyet ve saadetini içine alan prensiplerle medeniyet yolunda tereddütsüz yürütmeye devam edecektir... Bu olaydan sonra böyle üzücü bir olay yaşanmamış, Atatürk tasarladığı inkılâpları sevgi ve huzur içerisinde hızla hayata geçirmiştir. II. DÖNEM DÖRDÜNCÜ BÖLÜM TÜRK HUKUK İNKILÂBI 1. Osmanlı Devleti nden Devralınan Hukuk Sistemi Hukuk, kişilerin devletle ve birbirleriyle olan sosyal ilişkilerini düzenleyen kurallar bütününe denir. Türk Hukuk İnkılâbı, Osmanlı Devleti nden devralınan hukuk sisteminin değiştirilmesi ile gerçekleştirilmiştir. Böylece vatandaşların ihtiyaçlarını karşılayamaz hâle gelen eski hukuk sisteminin tüm sakıncaları ortadan kaldırılmıştır. Osmanlı Devleti nin hukuk sistemi dine dayanıyordu. Hukuk kurallarının dört ana kaynağı vardı: Kur an, Hadis, İcma ve Kıyas. Kuran da istenen konu ile ilgili bir hüküm yoksa Hadiselere bakılırdı. Burada bir düzenleme yoksa İslâm bilginlerinin aynı konu üzerinde ortak görüşü olan İcma ya başvurulurdu. Kıyas ise çözümlenmiş olaylara benzer çözümler bulmaktı. İslâm bilginleri bu dört kaynağı farklı yorumlayıp değerlendirdikleri için ortaya dört ana hukuk anlayışı çıkmıştı. Bunlara mezhep adı verilir. Osmanlı Devleti, Sünnî mezhepler olan Hanefîlik, Malikilik, Şafiilik ve Hanbelîlik mezheplerinin hukuk alanında bulduğu çözümlerin hapsini birden aynı anda geçerli kabul ediyordu. Bu nedenle, aynı tür olaylara farklı hukuki çözüm bulunabilmesi mümkündü. Bu, uygulamada büyük karışıklıklara yol açıyor, kadıları ve mahkeme önüne gelen vatandaşları zor durumda bırakıyordu. Devlet yönetimine ilişkin kurallar ise Osmanlı Padişahları tarafından getirilmiştir. Çünkü İslâm hukukunda, kamu hukukuna ilişkin pek az hüküm vardı. İslâm Hukuku nun bugünkü gelişmelere ve hukuk anlayışına uymayan bazı noktaları vardı. Kadınlar, kamu yönetimine hiçbir biçimde katılmıyorlardı. Özel Hukuk alanında da kadın-erkek eşitsizliği hâkimdi. Erkekler dört kadınla evlenebiliyor, cariye tutabiliyor, karılarını diledikleri zaman boşayabiliyorlardı. Boşanma yetkisi sadece erkeğe tanınmıştı. Kız çocuklar mirasta erkeklere düşenin yarısı kadar pay alabilirlerdi. Mahkemelerde bazı konularda kadınların şahitliği kabul edilmez, şahitlik edebilecekleri konularda ise, iki kadın tanık, bir erkek tanığının yerini tutardı. Kadın ekonomik hayata katılamazdı. Ticaret Hukuku alanında da sigorta, faiz, ipotek gibi bugün için hayati önem taşıyan bazı kurumlar düzenlenmemişti. Ceza Hukuku alanında pek çok suç ve cezanın belirlenmeyişi, bugün geçerli olan kanunsuz suç ve ceza olmaz anlayışına aykırıydı. Eski sistemde mevcut olan bazı cezaların uygulanması ise modern hukuk anlayışı ile bağdaşamazdı. Mahkemede tek yetkili kişi kadı idi. Kadılar genellikle denetlenmiyorlardı. Davada en önemli delilin tanıklar olması, rüşvetin adalet örgütünde yaygın bir hal almasına yol açmıştı. Müslüman olmayanların Müslümanlara karşı şahitlik edemeyecekleri kuralı da uzun yüzyıllar geçerli olmuştu. 5

İslâm Hukuku kuralları, dört ayrı mezhebin kurallarının aynı anda geçerli olarak kabul edilmesi yüzünden, bir araya getirilemiyor, dağınık ve sistemsiz bir biçimde binlerce kitap, fetva ve dergi içine serpiştirilmiş olarak duruyordu. Dürüst bir yargıcın bile istediği konu ile ilgili hükmü bulması imkânsız denecek kadar zordu. Bu, yargılamanın temel unsuru olan adaletin gerçekleşmesini engelliyor ya da geciktiriyordu. Müslüman olmayan Osmanlı vatandaşlarına, özel hukuk ilişkileri açısından bağlı oldukları cemaatleri içinde dini hukukları uygulanıyordu. Ceza hukuku açısından Osmanlı hukukuna tabi olsalar bile, yargılanmaları ve cezaların infazı, bazı büyük sorunlara yol açıyordu. Osmanlı topraklarında yaşayan yabancılar, kapitülasyonlarla her alanda sağlanan ayrıcalıklar gibi hukuk alanında da tanınan ayrıcalıklar gereği, kendi konsolosluk mahkemelerini işletiyorlardı. Hukuk sisteminde mevcut bu aksaklıkları düzeltmek için getirilen düzenlemeler, çıkarılan kanunlar sorunu çözemedi. Batı dan Ticaret, Ceza Kanunlarının alınması, İslâm hukuku ilkelerine dayanan Mecelle adlı özel hukuk düzenlemesi, ihtiyaçları karşılamadığı gibi eski sistemin sakıncalarını da gideremedi. Dinsel temellere dayanan bir devlette Kur an ya da Hadislerden kaynaklanan bazı hukuk kurumlarını değiştirmek mümkün olmuyordu. 2. Türk Hukuk İnkılâbının Başlaması Osmanlı Devleti'nde egemenlik Osmanlı ailesinindi. Bu ailenin erkek üyeleri tahta geçer ve egemenlik hakkını aile adına sınırsız olarak kullanırlardı. Türk milleti, egemenliğine sahip çıkarak, egemenliğini bu aileden geri almıştır. Atatürk, Amasya Tamimi nde, Ulusun bağımsızlığını, yine ulusun azmi ve kararı kurtaracaktır diyerek milli iradeye dayanan bir hükümetin milletin kaderine hâkim olacağını belirtmiştir. Meclis-i Mebusan ın dağıtılmasının ardından 23 Nisan 1920 de Ankara da TBMM nin açılması ile yeni bir milli devlet kurulmuş, milli irade, ulusun geleceğini belirlemek üzere çalışmaya başlamıştır. TBMM nin aldığı ilk kararlarda, Meclis te toplanan milli iradeyi vatanın geleceğine egemen kılmak esası amaçtır. TBMM nin üstünde güç yoktur denerek, Meclis, Halife ve Padişahın üzerine çıkartılmıştır. a. Milli Hâkimiyet Prensibinin Pekiştirilmesi TBMM tarafından 20 Ocak 1921 tarihinde yeni devletin temel kuruluşunu saptayan bir Anayasa kabul edilmiştir. Bu Anayasanın ilk maddesinde, hâkimiyetin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ilkesi yer alıyordu. Atatürk, Türk milletinin saygın ve onurlu yaşaması için tam bağımsızlığın ve milli hâkimiyetin şart olduğunu biliyordu. Bu nedenle de gerçekleştirdiği ilk inkılâp, milli hâkimiyet ilkesi olmuştur. 1 Kasım 1922 de Saltanatın kaldırıldığının açıklanması ile yeni kurulan hukuk düzeninde sadece milli hâkimiyetin geçerli olduğu bir kez daha açıklanmış oluyordu. Artık kişisel egemenlik sona ermişti. Bu demokrasi younda atılmış en büyük adımlardan biriydi. Meclis hükümeti aslında bir Cumhuriyet hükümeti idi. Ancak adı konmamıştı. Cumhuriyetin ilanı ile bu devlet biçiminin adı konmuş ve kurumlaştırılmış oldu. Böylece milli hâkimiyet ilkesinin doğal sonucu olan cumhuriyet idaresi kuruldu. 3 Mart 1924 te inkılâplara karşı olanların tek dayanağı olan Halifelik kaldırılırken, laik hukuk ve devlet sistemine geçişin en önemli hareketi de gerçekleştirilmiş oluyordu. Aynı gün Şeriye ve Evkaf vekillikleri de kaldırılmıştır. 6

20 Nisan 1924 te yeni Anayasa kabul edilmiş, devletin tüm işlerinin kanuna uygunluğu sağlanmış, böylece Hukuk Devleti ilkesi gerçekleştirilmiştir. Bu Anayasa, Hukuk İnkılâbının en somut biçimde görünüşüdür. 3. Türk Hukuk İnkılâbının Gelişmesi Eski ve yetersiz olan hukuk sistemini bir kenara bırakarak, toplumun ve çağın gereksinmelerini karşılayacak yeni bir hukuk sitemine geçmek gerekiyordu. İleri ülke kanunları incelenerek yeni kolay anlaşılır ve hâkime hareket serbestisi sağlayan bir kanun olan İsviçre Medeni Kanunu Türkçeye çevrildi ve 4 Ekim 1926 da Türk Medeni Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu yürürlüğe girdi. Türk Medeni Kanunu; kişi, aile, miras ve eşya hukuklarını/borçlar Kanunu da, tüm hak ve borç ilişkilerini düzenlemektedir. Müslüman olmayan cemaatler de, Lozan Anlaşmasıyla kendilerine verilmiş olan örf ve âdet kurallarının uygulanması hakkından feragat ederek, yerine Medeni Kanuna uymak istediklerini bildirmişlerdir. Eski hukuk sistemimizde, suç ve cezaların tasnifi ve düzenlenmesi, modern ceza hukuku kavramlarına uymuyordu. Kişilerin ne zaman ve nasıl suçlu olabilecekleri ve çarptırılacakları cezaların kanunda yer almasını ifade eden suç ve cezaların kanuniliği ilkesi yoktu. Bu sorunları çözmek üzere en modern düzenlemelerden olan İtalyan Ceza Kanunu ndan adapte edilen Türk Ceza Kanunu 1926 da yürürlüğe girdi. Ceza Yargılama Usulü Kanunu da, Alman Federal Ceza Usulü Muhakemeleri Kanunu, tercüme edilerek kabul edildi. Milli hukuk birliğini sağlamak üzere, diğer hukuk dallarında da kanunlar kabul edildi. Ticaret Kanunu, Hukuk Yargılama Usulü Kanunu, İcra ve İflas Kanunları hazırlandı. 1925 yılında ülkenin ihtiyacı olan hukukçular yetiştirmek üzere Ankara Hukuk Mektebi açıldı. Barolar kuruldu. Mahkemeler, yeni düzene uygun olarak kuruldu. Medeni Hukuka ilişkin her türlü haklarına kavuşan Türk kadınına, 1930 yılında belediye üyelikleri için seçme ve seçilme hakkı, 1934 te de her türlü seçme ve seçilme hakları verildi. Hukuk alanındaki bu laik gelişmeye rağmen, Anayasa da hâlâ devletin dinine ilişkin hükümler vardı. 10 Nisan 1928'de Anayasa'da gerekli değişiklikler yapılarak, Devletin dini İslâm dır ve Din işlerini TBMM yerine getirir cümleleri kaldırıldı. Milletvekillerinin ve Cumhurbaşkanının yemin ederken kullandıkları dini sözcükler de değiştirilerek, yerine laik ifadeler kondu. Böylece Türkiye Cumhuriyeti, hukuk sisteminin dayandığı temel ilke olan laikliği gölgelendiren dini hükümler Anayasa dan çıkartılmış oluyordu. 5 Şubat 1937 de altı Atatürk ilkesi; yani, Laiklik, İnkılâpçılık, Devletçilik, Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik ve Halkçılık ilkeleri Anayasa ya girdi. Böylece Türkiye Cumhuriyeti nin ve Türk inkılâbının dayandığı bu temel ilkeler, uyulması zorunlu kurallar olarak devlet sisteminde yerini alırken, Atatürkçülüğün de vazgeçilmez esasları haline gelmiştir. 7