çhs 20 Çocuk Haklarına dair Sözleşme'nin 20. Yılı TÜRKİYE DE ÇOCUK HAKLARININ DURUMU Son 15 yılda neler değişti! Türkiye, Çocuk Haklarına dair Sözleşme yi (ÇHS) 1995 yılının başında onayladı ve Sözleşme böylelikle iç hukuk normu haline geldi. Türkiye bu onay ile hukuki yükümlülük altına giriyor, gerek uluslararası camiaya, gerekse ülke vatandaşlarına ve çocuklarına Sözleşme yi uygulayacağına dair bir söz veriyordu. Bir başka deyişle bu, ayırım gözetilmeksizin Türkiye deki tüm çocukların yüksek ve öncelikli yararı ne gerektiriyorsa, onların yaşamaları ve yaşatılmaları, gelişmeleri, PLACE PHOTO kendileri HERE, ile ilgili kararlarda düşüncelerinin alınması ve bu düşüncelerine OTHERWISE saygı gösterilmesi DELETE BOX için gerekeni, çocuklarla birlikte yapmak için verilen sözdü. ÇHS nin Birleşmiş Milletler de onaylanmasının 20. Yıldönümünde, Türkiye de bu konuda son 15 yıl süresince gerçekleştirilen uygulamalara baktık, gelişmeleri gözlemledik ve bundan böyle hep birlikte çocukları da katarak elele çocuk haklarının savunusunu yapabileceğimiz, çocuklarımızın durumunu daha iyiye taşıyabileceğimiz alanları saptamaya gayret ettik ÇHS nin Uygulamasına Yönelik Genel Önlemler (Madde 4, 42, 46.6) Türkiye nüfusunun yaklaşık % 35 i (yaklaşık 25 milyon kişi) 18 yaşının altındadır (Adrese Dayalı Nüfus Sayımı, TÜİK 2008) Türkiye, son 15 yılda hızlı ve önemli değişimler yaşamıştır. İç göç, hızlı kentleşme, bölgesel farklılıklar, ekonomik krizler, yoksulluk, çocuk ve genç nüfusunun büyüklüğü, işsizlik, küreselleşme, bilgi teknolojileri, aile içi şiddet, çocuk büyütmedeki gelenekler, toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri, tutarlı çocuk ve gençlik politikalarının ve yasal çerçevenin eksikliği ve terör gibi olguların tümü Türkiye deki çocukların durumu üzerinde rol oynamaktadır. Her türlü hukuki ve politikaya yönelik gelişme, Türkiye nüfusunun üçte birini oluşturan çocuklarla ve özellikle de özel korunmaya muhtaç çocuklarla doğrudan ilişkilidir. Son onbeş yıllık süreçte, Türkiye de her ne kadar, hem Avrupa Birliğine uyum sürecinde, hem de ÇHS ne uyum bağlamında bazı yasal düzenlemeler ve kanun değişiklikleri yapılmışsa da (Medeni Kanun, Türk Ceza Kanunu, Ailenin Korunması Kanunu, Çocuk Koruma Kanunu, Denetimli Serbestlik Kanunu, Belediyeler Kanunu) yapılan bu değişikliklerin uygulanmasında bazı sıkıntılar yaşanmaktadır. Yararlanılan kaynaklar: BM Çocuk Hakları Komitesi Sonuç Gözlemleri, 2001, 2006, 2009 Ankara Çocuk Hakları Raporlama İnsiyatifi Çocuk Hakları STK Raporu, 2008 Eğitim İzleme Raporu 2008, Eğitim Reformu Girişimi OECD Education at a Glance, 2009 TÜİK Nüfus ve Kalkınma Göstergeleri, 2009 Çocuk Vakfı Türkiye nin Çocuk Gerçeği Raporu, 2007 Türkiye XIV. Beş Yıllık Kalkınma Planı (2007-2013), Devlet Planlama Teşkilatı OECD Health Data 2008: How Does Turkey Compare Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), 2006 Çocuk İşgücü Anketi TÜİK Adrese Dayalı Nüfus Sayımı Sonuçları 2008 UNICEF Çocukların Durumu Raporu, 2009 Uluslararası Çocuk Merkezi Uluslararası Çocuk Merkezi
Kanunlara göre, suç işlediği ispat edilen çocuklar, özellikle de 15 yaşın üzerindeki çocuklar için ceza dışında fazla bir seçenek bulunmamaktadır. (Çocuk Vakfı Türkiye nin Çocuk Gerçeği Raporu, 2007) Genel anlamda 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu, çocuk adalet sistemi yerine ceza kontrol sistemi uygulamasıdır. Türkiye de çocuklar halen Çocuk Mahkemeleri yerine Ağır Ceza Mahkemelerinde yargılanabilmektedir. Çocuk Mahkemeleri yaygınlaştırılamamış; yargılama sürecince çocukların bulunduğu kurumların fiziki ve sosyal şartları iyileştirilememiştir. Sözleşme nin getirdiği eğitim, ifade özgürlüğü, kendi kültürünü yaşama ve kendi dilini kullanma haklarını içeren ve hali hazırda çekinceli olan 17, 29, ve 30 maddeleri ile ilgili pek çok hukuki ve sosyal kazanım olmasına karşın, bu çekinceler hala kaldırılmamıştır. Çocuğun tanımı (Madde 1) ÇHS Madde 1: 18 yaşının altındaki her birey çocuktur Çocuğun işe girme yaşı ve çalıştırılma yasağı 2003 yılında yürürlüğe giren İş Kanunu ( 71. Madde) ile Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve ÇHS ile belirlenen uluslararası standartlara uygun olarak düzenlenmiştir. Evlilik yaşı ile ilgili daha önceki ayrımcı yasal düzenleme 2002 yılında yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunu (24. Madde) ile erkek veya kadın on yedi yaşını doldurmadıkça evlenemez ibaresiyle iyileştirilmiştir. Bu gelişmelerin yanı sıra 2002 yılında yürürlüğe giren Medeni Kanun, 2005 yılında yürürlüğe giren Ceza Kanunu ve 2006 yılında yürürlüğe giren Çocuk Koruma Kanunu ile çocuğun yaşı 18 olarak belirlenmiş ve güçlendirilmiştir. Tüm bu olumlu gelişmelerin yanında, özellikle çocuk adalet sisteminde ve ergenlerin üreme sağlığı alanındaki uygulamalarda aksaklıklar olduğuna tanık oluyoruz. Örneğin 18 yaşından küçük ve ergenlik çağındaki çocukların cinsel ve üreme sağlık haklarını uygulamalarında ve cinsel sağlık hizmetlerine ulaşımlarında güçlükler yaşanmaktadır. Şemsiye Haklar ve Genel İlkeler (Madde 2, 3, 6, 12) Genel ilkeler ile ilgili olarak 1995 yılından bu yana yasal ve politika düzeyinde olumlu gelişmeler olmakla beraber Sözleşme nin şemsiye hakları olarak da bilinen ve belkemiğini oluşturan ayırım gözetmeme; çocuğun yüksek yararı, yaşama, hayatta kalma, gelişme, ve kendini ilgilendiren tüm yasal ve idari süreçlere katılma hakları kapsamı bakımından, açık olarak Anayasa da ve diğer yasalarda yeterince yer almamaktadır. Medeni haklar ve özgürlükler (Madde 7, 8, 13, 14, 15, 16, 17, 19, 37.a) Çocukların dernek kurmaları, ifade, din ve vicdan özgürlükleri gibi alanlarda hukuki birçok iyileştirme gerçekleşmiştir. Ancak uygulama konusunda sıkıntılar yaşanmaktadır. UNICEF tarafından 21 ülkede toplanan veriler ışığında hazırlanan Çocuklar için Gelişim: Çocuk Koruma Karnesi ne göre, Türkiye de sekiz yıllık istatistikler göz önüne alındığında, kırsal bölgelerde doğan çocukların sadece %79 u nüfusa kaydedilmektedir. Kentsel ve kırsal bölgelerdeki rakamların birleştirildiği toplamda da Türkiye, %84'lük nüfusa kayıt oranıyla Avrupa Birliği ülkeleri arasında en düşük sırada yer almaktadır.bu çocuğun en temel haklarından biri olan bir kimliğe sahip olma (nüfusa kayıt hakkı) nın bile tam olarak yerine getirilmediğini göstermektedir. (UNICEF 2008) Düşünce, din ve vicdan özgürlüğü Türkiye de yine anayasal bir güvence olmasına karşın ilköğretimde ve ortaöğretimde din kültürü ve ahlak bilgisi dersi zorunludur ve sadece tek bir dinin tek bir mezhebi ile ilgili eğitim veren bir içeriğe sahiptir. 2004 yılında Dernekler Kanun da yapılan değişiklikler doğrultusunda on beş yaşını bitiren çocuklar yasal temsilcilerinin yazılı izni ile çocuk dernekleri kurabilir veya kurulmuş çocuk derneklerine üye olabilirler. On iki yaşını bitiren çocuklar ise yasal temsilcilerinin izni ile çocuk derneklerine üye olabilirler ancak yönetim ve denetim kurullarında görev alamazlar.
Aile ortamı ve alternatif bakım (Madde 5, 9, 10, 11, 18, 20, 25, 27.4) Son zamanlarda Türkiye; aile yapısı, ekonomik sosyal ve kültürel yönlerden hızlı bir değişim yaşanmıştır. Son 20 yılda, kırsal nüfusun yarısı kentlere göç etmiştir. 1980-85 yılları arasında kırsaldan kentlere göç %22,5 oranında, 1990-2000 yılları arasında da %17,5 ile devam etmektedir.(tüik 2009) Ailelerin değişen ekonomik, kültürel ve sosyal şartlar karşısında direncini ve uyumunu güçlendirecek hizmet ve programların geliştirilememiş olması, çocuklar üzerinde olumsuz sonuçlara sebep olmaktadır. Türkiye genelinde 15 milyon 70 bin ailenin 3 milyon 600 bini yoksulluk sınırında yaşamaktadır. (TÜİK 2009) Türkiye de hükümetler çocuğa karşı şiddeti ortadan kaldırmak için uluslararası ve ulusal ortamda kararlı olduklarını gösterdiler. Örneğin, Avrupa Konseyi nin Avrupa çapında yürüttüğü çocuğa karşı şiddete son kampanyasına destek verdiklerini belirttiler: Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 30 Temmuz 2007 de Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri ne gönderdiği destek mektubu ile, Çocuk ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu ise aşağıda gördüğünüz çocuğa karşi şiddete son imza kampanyasına destek verdiler. Verilen bu desteğin yerine getirilmesi ve gerekli yasal, siyasi, mâli ve sosyal önlemlerin alınması için hükümetin üzerine düşen gerekli adımları atması beklenmektedir. 2008 yılı tahminlerine göre Türkiye de her dört çocuktan biri yoksulluk sınırında yaşamaktadır. Yoksul çocukların büyük bir çoğunluğu metropolitan şehirlerde ve köylerde ve ailelerinin sosyal güvencesi olmadan yaşamaktadır. Çocuk yoksulluğunun önlenmesini sağlayacak sosyal güvenlikle ilgili yasa çalışmaları henüz tamamlanmamıştır. Ülkemizde çocuk yoksulluğu verileri incelendiğinde 16 yaş altındaki nüfusun yoksulluk riski altındaki oranın %34 olduğu, bu oranın yaklaşık olarak Avrupa Birliği ortalamasının iki katına denk geldiği görülmektedir (TÜİK 2009).Türkiye de 2001-2005 yılları arasında gerçekleştirilen VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı döneminde, aile, çocuk, kadın, çocuk sağlığı, çocuk eğitimi, yoksulluk, engelli çocuklar, korunmaya muhtaç çocuklar, çocuğun yasal korunması, çalışan çocuklar ve çocuk hakları eğitimlerinin yaygınlaştırılması konularında amaçlanan hedeflerin gerisinde kalmıştır. SHÇEK 2008 verilerine göre sadece SHÇEK kurumlarında 22,066 çocuk,aileleri olduğu halde çoğunlukla maddi nedenlerden dolayı yatılı bakım hizmeti almaktadır. Kuruluşlardaki çocuk sayısının çok olması ve kurum bakımına alınmanın kolay olması birçok sorunu da beraberinde getirmektedir. Temel sağlık ve refah (Madde 18, 23, 24, 26, 27) Son 15 yılda çocuk sağlığı konusunda Türkiye de geliştirilen program ve hizmetlere karşın, 2009 yılı itibari ile Türkiye, anne ve çocuk sağlığı geliştirme uygulamalarında ve güvenli annelik ve yenidoğan sağlığı konularında dünya ortalamalarının altında bir düzeydedir. Türkiye Nüfus Sağlık Araştırması 2008 yılı verilerine göre sağlık sistemindeki ilerlemelere rağmen, Türkiye 2008 yılı bebek ölümlerinde binde 17.6 oranı ile OECD ülkeleri ortalaması olan binde 5.2 oranının dört katına yakın bir oranda bebek ölümleri ile, bebek ölümlerinin en yüksek oranda görüldüğü ülkeler arasında yer almaktadır.
Bin'de ölüm hızı Bin'de ölüm hızı 90 80 70 60 50 40 30 20 Beş Yaş Altı Ölüm Hızı(Her 1000 çocuktan) 10 0 1990 2000 2007 Yıl 80 70 60 50 40 30 20 10 0 1990 2000 2007 2008 Bebek Ölüm Hızı(Her doğan 1000 çocuktan) Yıl Eğitim, boş zaman ve kültürel etkinlikler (Madde 28, 29, 31) Zorunlu eğitimde bölgesel farklılıkların azaltılması ve kız çocuklarının okula kayıt ve devamını arttırılmasına yönelik pek çok adım atılmıştır. Yine de hala eğitimde bölgesel farklılıklar, şiddet ve cinsiyet eşitliği konusunda atılması gereken adımlar olduğu bilinmektedir. (Eğitim İzleme Raporu 2008, Eğitim Reformu Girişimi) Türkiye İstatistik Kurumundan alınan verilere göre, Türkiye de 6-13 yaş grubu okullaşma oranı 1991 yılında kızlarda %85, erkeklerde %93 seviyesinde iken bu oran 2006 yılında kızlarda %89, erkeklerde %93 olmuştur. İlköğretim döneminde okullaşma oranı olarak hedeflenen %100 nicelik hedefine ulaşılma yolunda başarı kaydedilirken (ilkokulu bitirme oranı 1990 yılında %87 iken 2007 yılı sonunda %97 ye çıkmıştır), ortaöğretimde brüt okullaşma oranı %69.9 seviyesinde kalmıştır. (TÜİK 2009) Eğitim süresi uzadıkça kızların okullaşma oranı düşmekte ve 1989 yılından beri her alanda erkek öğrencilerin gerisinde yeralmaktadır. Dünyada ortalama 26 olan sınıf başına öğrenci sayısı ortalaması, Türkiye de 36 dır. Sağlık Bakanlığı nın birinci basamak sağlık hizmetleri içinde çocukların sağlam çocuk izlemleri 0-6 yaş grubu ile sınırlıdır. Okul sağlığı hizmetleri ise Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı nın ortak çalışmaları ile daha çok taramalar, aşı programlarının yürütülmesi ya da güncel sağlık sorunlarına yönelik yürütülmektedir. Çocuk korumanın ilk adımlarından biri çocuğa onun anlayabileceği, ulaşabileceği, güncel bilgi sağlamaktır. Bu bağlamda, okul sağlığı ve sağlık eğitimi ile ilgili olarak milyonlarca çocuğun sağlığını etkileyen bir sağlık eğitimi boşluğu bulunduğu söylenebilir.
Özel koruma önlemleri (Madde 22, 30, 32, 33, 34, 35, 37, 38, 39, 40) Uluslararası Göç Örgütü (ILO) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2006 Çocuk İşgücü Anketi ne göre, Türkiye de 6 14 yaş arası çocukların %4,2 si ve 15 17 yaş arası çocukların %28 i çalışıyordu. Devlet İstatistik Enstitüsü nün 1999 verilerine göre Türkiye de 6-17 yaşları arasında bulunan 16 milyon 88 bin çocuktan % 10. 2 si (1 milyon 635.000) ailelerinin geçimini sağlamak ya da katkıda bulunmak için çalışmaktadır. Ekonomik faaliyette bulunan çocukların oranı % 10.2, 6-17 yaş grubundaki çocukların toplam istihdam içerisindeki oranı % 7.5 dur. 2007 verilerine göre, Türkiye de 6.325.000 çocuk çalışma hayatının içindedir. Bu da her beş çocuktan birinin çalışıyor olması demektir. Çalışan çocukların büyük bir çoğunluğu iş güvenliği olmadan çalışmaktadır. 6-14 yaş grubuna bakıldığında 12,478,000 çocuktan 320,000 çocuğun çalıştığı görülmektedir. Bu veriler Ekim 1999 verileriyle karşılaştırıldığında çalışan çocukluk çağı nüfusu oranının % 5.1 den % 2.6 ya gerilediği görülmektedir. Sektörler itibarıyla çalışan çocuk sayılarının dağılımı ise tarımda % 41, sanayide % 28, ticarette % 22 ve hizmet sektöründe ise % 9 olarak gerçekleşmektedir. TÜİK ve ILO 2006 Çocuk İşgücü Anketi Çocuk mahkemeleri kanununun çıktığı tarih itibariyle yürürlüğe girdiği günden bu yana 40 ın üzerinde çocuk ve çocuk ağır ceza mahkemesi açılmıştır. Bu gelişmeler sevindirici olmakla birlikte; çocukların çocuk mahkemeleri yerine hala yetişkin mahkemelerinde de yargılandıkları görülmektedir. Kanunlarda, 15 yaşının üstünde olan terör suçlusu çocukların ağır cezalarda yargılanması öngörülmektedir. Bu ÇHS bakımından kesinlikle kabul edilebilir bir durum değildir. Ülkemizde sadece 2 çocuk tutukevi bulunmaktadır. Bu sayı kesinlikle yeterli değildir. (Ankara Çocuk Hakları Raporlama İnsiyatifi Çocuk Hakları STK Raporu, 2008)
20 Kasım 2009 da, dünyanın her yerinde Çocuk Haklarına dair Sözleşme nin (ÇHS) Birleşmiş Milletler Genel Kurulu nda kabul edilişinin 20. Yılı kutlanıyor olacak. Türkiye, ÇHS ne 1995 te TBMM tarfından gerçekleştirilen onaylama sürecinden sonra taraf olmuş ve çocuklar için en iyisini çocuklarla beraber gerçekleştirmeye söz vermiştir. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesi, 20. yılında çocuk haklarının ülkelerde hayata geçmesinin önündeki zorlukları üç başlıkta toplamaktadır: çocuğun onuru (şiddetten ve ayırımcılıktan korunma), çocuğun gelişimi (ekonomik sosyal kültürel haklar ve çocuğun gelişen kapasiteleri) ve çocuk ile diyalog (demokratik bir güç olarak çocuk katılımı) Çocuk Haklarına dair Sözleşme (ÇHS) Uluslararası Çocuk Merkezi nin (ICC) vizyonu çocuklar, gençler, kadınlar ve toplum için daha iyi bir yaşam kalitesi ve gelişiminin sağlanmasıdır. Bu vizyonu gerçekleştirmek için ICC nin misyonu tüm çocuklar için ve çocuklarla beraber savunuculuk yapmak ve ulaşabilecekleri en üst sağlık ve gelişim düzeyine erişebilmek için Çocuk Haklarına dair Sözleşme nin ışığında çalışmaktır. Uluslararası Çocuk Merkezi Bu dosya Uluslararası Çocuk Merkezi tarafından hazırlanmıştırr. Yayına hazırlayanlar: Gülgün Müftü, Adem Arkadaş, Senem Bengü, Yenel Yavuz