The Topic: Recycle - Reduce - Reuse Geri dönüşüm Azaltma - Tekrar kullanım. Sürdürülebilir Katı Atık Yönetimi



Benzer belgeler
KATI ATIKLARIN KONTROLÜ YÖNETMELİĞİ SORU LİSTESİ

VAHŞİ DEPOLAMA SAHALARININ ISLAHI

ENTEGRE KATI ATIK YÖNETİMİ

GÜZ YARIYILI. Yrd. Doç. Dr. Adil KOÇ

Çevre İçin Tehlikeler

Belediye Çöp Gazı (LFG) nedir?

KATI ATIK DEPOLAMA SAHALARININ GEOTEKNİK TASARIM İLKELERİ HAZIRLAYANLAR MUHAMMED DUMAN MUHAMMET TEZCAN AHMET ARAS

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ KAMU YÖNETİMİ LİSANS PROGRAMI TÜRKİYE'DE ÇEVRE SORUNLARI DOÇ. DR.

Ekolojik Yerleşimlerde Atık Yönetiminin Temel İlkeleri

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı

Kaynağında ayrıştırılmış katı atıkların; Geri Dönüşümü, Tekrar Kullanımı ve Geri Kazanılması çok önemlidir [2].

TEHLİKELİ ATIK ÖN İŞLEM TESİSLERİ

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI

YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI VE TEKNOLOJİLERİ Dersi 11

AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ ÇEVRE MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ KATI ATIK YÖNETİMİ PROJESİ

KATI ATIK YÖNETİMİ YASAL DÜZENLEMELER VE SİNOP ÖRNEĞİ

Bu Yönetmelik Gölyaka Belediye Meclisinin tarih ve 2002/5 Sayılı Kararı ile kabul edilmiştir.

T.C. ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI

KATI ATIKLARDAN ENERJİ ÜRETİMİ

KATI ATIKLARIN BERTARAFINDA BİYOTEKNOLOJİ UYGULAMALARI. Doç. Dr. Talat Çiftçi ve Prof. Dr. İzzet Öztürk Simbiyotek A.Ş. ve İTÜ

2. ATIK YÖNETİMİ SEMPOZYUMU ENTEGRE ATIK YÖNETİMİNDE ÖN İŞLEM TESİSLERİ VE ÖNEMİ. 25 Nisan, 2012

GERİ DÖNÜŞÜM VE GERİ KAZANIM

ÇEVRE GEOTEKNİĞİ DERSİ

BİYOLOJİK ATIK KOMPOSTLAMA

Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği. Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü Atık Yönetimi Dairesi Aylin ÇİÇEK/Şube Md

KATI ATIKLARDAN ENERJİ ELDE EDİLMESİ

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü

Adana Büyükşehir Belediyesi Sorumluluk Alanını gösteren harita

Atık Yönetimi Mevzuatı ve Yeni Uygulamalar. Oğuzhan AKINÇ Kimya Yüksek Mühendisi

ÇEV 455 Tehlikeli Atık Yönetimi

KÖMÜR MADENCİLİĞİNİN ÇEVRESEL ETKİLERİ VE ATIKLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ. Hazırlayan: Serkan YUMUŞAK

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ, AB SÜRECİ VE ÇEVRE

ATIK KODLARI VE LİSANS L

Genel Bağlayıcı Kurallar. Hastaneler, Tıbbi Klinikler ve Veteriner Klinikleri

SÖZLÜK KELİME-KELİME GRUBU

KANALİZASYONLARDA HİDROJEN SÜLFÜR GAZI OLUŞUMU SAĞLIK ÜZERİNE ETKİLERİ

Kanalizasyon Atıklarının Geri Dönüşümü Projesi (Antalya Tesisi)

ÇEV416 ENDÜSTRİYEL ATIKSULARIN ARITILMASI

Senin kuşağının daha iyi bir dünyada yaşayabilmesi için, bizim kuşağımızın yapabileceği çok şey var yine, yeni, yeniden...

ÇEVRE KORUMA VE KONTROL DAİRESİ BAŞKANLIĞI ATIK YÖNETİMİ ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ TEŞKİLAT YAPISI VE ÇALIŞMA ESASLARINA DAİR YÖNERGE

ATIK YÖNETİMİ VE DÜZENLİ DEPOLAMA

Döngüsel Ekonomi ve Sıfır Atık Yaklaşımı

Türkiye de Ulusal Politikalar ve Endüstriyel Simbiyoz

BELEDİYE ATIKLARININ ÇİMENTO SEKTÖRÜNDE EVSEL ATY OLARAK KULLANILMASI

Minamata Sözleşmesi Türkiye de Ön Değerlendirme Projesi. Bursev DOĞAN ARTUKOĞLU Ankara

BELEDİYELERCE BİLGİ SAĞLANACAK İDEP EYLEMLERİ

5 Mart 2015 PERŞEMBE Resmî Gazete Sayı : TEBLİĞ

YEREL YÖNETİMLERDE ÜRETİLEN ÇEVRE-ATIK HİZMETLERİNİN FİYATLANDIRILMASI İLE TAKİP VE TAHSİLİNDE YAŞANAN SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Katı Atık Yönetiminde Arıtma Çamuru. Enes KELEŞ Kasım / 2014

İlk çamur arıtım ünitesidir ve diğer ünitelerin hacminin azalmasını sağlar. Bazı uygulamalarda çürütme işleminden sonra da yoğunlaştırıcı

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü

MEVCUT EVSEL KATI ATIK MİKTARLARI VE BERTARAF YÖNTEMLERİ:

SANAYİ TESİSLERİNDE KASITSIZ ÜRETİM SONUCU OLUŞAN KOK LARIN ATMOSFERE VERİLMESİNİN KONTROLÜNE İLİŞKİN MEVZUAT VE ÇALIŞMALAR

Şehirsel Teknik Altyapı. 8. Hafta Ders tekrarı yeni eklemeler

ENERJİ YÖNETİMİ VE POLİTİKALARI

MALZEMELERİN GERİ KAZANIMI

İZMİR DE KATI ATIK YÖNETİMİ. İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ Atık Yönetimi Dairesi Başkanlığı

Mustafa BARAN Ankara Sanayi Odası Genel Sekreter Yardımcısı

MALZEMELERİN GERİ KAZANIMI


Yeraltısuları. nedenleri ile tercih edilmektedir.

KADIKÖY BELEDİYESİ ÇEVRE KORUMA MÜDÜRLÜĞÜ

KOKU KONTROL YÖNTEMLERİ. 1. Tesis türüne göre. Gıda Sanayii. Hayvan Çiftlikleri. Mezbaha ve Hayvansal Yan Ürünler

Polimer Geri Dönüşümü PLM 308 Chapter 1

DRENAJ YAPILARI. Yrd. Doç. Dr. Sercan SERİN

I. Evsel atıklar Günlük hayatta ve sanayide kullanılan milyonlarca çeşit madde vardır. Bu maddelerin büyük çoğunluğu bir süre kullanıldıktan sonra

Katı Atıkların Düzenli Depolanması. Enes KELEŞ Mart / 2015

AVRUPA BİRLİĞİ ÇEVRE FASLI MÜZAKERE SÜRECİ

1) Biyokütleye Uygulanan Fiziksel Prosesler

Çevre Sorunlarının Nedenleri. Nüfus Sanayileşme Kentleşme Tarımsal faaliyet

KOMPOST TEBLİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM

YAĞ AYIRICILAR. Ayırıcıların Genel Çalışma Prensipleri

KATI ATIKLARIN TOPLANMASINA İLİŞKİN TEBLİĞ

Tehlikeli Atıkların Yönetimi. Betül DOĞRU Şube Müdürü

ENERJİ DEPOLAMA. Özgür Deniz KOÇ

Yıllar PROJE ADIMI - FAALİYET. Sorumlu Kurumlar. ÇOB, İÇOM, DSİ, TİM, Valilikler, Belediyeler ÇOB, İÇOM, Valilikler

KATI ATIKLARIN KONTROLÜ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM GENEL HÜKÜMLER

Gülen Danışmanlık Çevre Bilimleri

KATI ATIKLARIN KONTROLÜ YÖNETMELİĞİ

ÇEVRE HUKUKUMUZDA ATIK YÖNETİMİ VE ÇEVRE KANUNU UYARINCA VERİLECEK İDARİ PARA CEZALARI

ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI ATIK YÖNETİMİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü. Su ve Toprak Yönetimi Dairesi Başkanlığı. AB Çevre Müktesebatının Yerel Yönetimlere Uygulanması

Yakma Küllerinin Bertarafı

AB KATILIM SÜRECİNDE YEREL YÖNETİMLER İÇİN ATIK YÖNETİMİ YAKLAŞIMLARI. Atık Yönetimi ile İlgili AB Direktifleri ve Türk Mevzuatına Aktarımları

İÇİNDEKİLER SI BASKISI İÇİN ÖN SÖZ. xvi. xxi ÇEVİRİ EDİTÖRÜNDEN. BÖLÜM BİR Çevresel Problemlerin Belirlenmesi ve Çözülmesi 3

T.C. ÇEVRE BAKANLIĞI KATI ATIKLARIN KONTROLÜ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM GENEL HÜKÜMLER

KATI ATIKLARIN KONTROLÜ YÖNETMELİĞİ

Biyogaz Yakıtlı Kojenerasyon Uygulamaları

İÇME SUYU ELDE EDİLEN VEYA ELDE EDİLMESİ PLANLANAN YÜZEYSEL SULARIN KALİTESİNE DAİR YÖNETMELİK BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

BİRİNCİ BÖLÜM GENEL HÜKÜMLER

HAZIR YEMEK İŞLETMESİNDE ÇEVRE BOYUTLARI VE ÇEVRESEL ETKİLER. OKŞAN ALTAŞ Gıda Yüksek Mühendisi

ATIK YÖNETİMİ VE DÜZENLİ DEPOLAMA

FİGEN YARICI Nuh Çimento Sanayi A.ş. Yönetim Destek Uzman Yard

KATI ATIKLARIN KONTROLÜ YÖNETMELİĞİ Resmi Gazete: tarih ve sayı

KATI ATIKLARIN KONTROLÜ YÖNETMELİĞİ Resmi Gazete: tarih ve sayı

AB ve TURKIYE KIYASLAMASI

CEV 314 Yağmursuyu ve Kanalizasyon. Türkiye deki Atıksu Altyapısı ve Atıksu Mevzuatı

ÇEVRE YÖNETİMİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ATIKSU YÖNETİMİ

KASTAMONU ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK İL MÜDÜRLÜĞÜ

Değerlendirilebilir atıkların çeşitli fiziksel ve/veya kimyasal işlemlerle ikincil hammaddeye dönüştürülerek tekrar üretim sürecine dahil edilmesine

Transkript:

The Topic: Recycle - Reduce - Reuse Geri dönüşüm Azaltma - Tekrar kullanım Sürdürülebilir Katı Atık Yönetimi Ülkemizde günde kişi başına 1 kg katı atık üretildiğinden hareket edilmekte olup bu miktarın yaklaşık %50 sini organik atıklar oluşturmaktadır. Tablo 1 den görüldüğü gibi toplam evsel katı atığın yaklaşık %25 i geri dönüşüme uygun maddelerden oluşmakta ve ancak yaklaşık % 25 lik kısmı değerlendirilemez atıklardan oluşmaktadır. Bu bileşime sahip evsel katı atıkların bertarafında, genelde uygulanan yöntem, karışık olarak toplanan atıkların, yine genelde, düzensiz olan depolama alanlarına taşındıktan sonra, burada çok basit ve sağlıksız şartlar altında değerlendirilebilir özellikte olan atıkların satılmak üzere ayrılması ve kalanın (organik ve değerlendirilemeyen atıklar) depolanması şeklindedir. Bu bertaraf yönteminin 2000 li yıllarda da aynı şekilde sürdürülmesi, artık gizlenemeyen çevresel sorunlar nedeniyle, mümkün değildir ve ülkemizde de sürdürülebilir katı atık yönetiminin temel kurallarının uygulanması için vakit hızla azalmaktadır. Katı atık bertafında uygun teknik, teknoloji ve yönetim programlarının oluşturulmasını öngören sürdürülebilir katı atık yönetimi, depolamanın en son seçenek olduğu bir öncelikler listesi içerir; Bu kapsamda birinci sırayı kaynağında azaltma almaktadır. Üretilen atık miktarının kaynağında azaltılması ile atığın işlenmesi ve bertarafı için gerekli masraflar ve çevresel etkilerinin azaltılması en etkili şekilde gerçekleştirilebilmektedir. İkinci sırada gelen geri dönüşüm, atık maddelerin kaynağında ayrıştırılması ve ayrı toplanması, tekrar kullanım-tekrar işleme ve yeniden üretim için hazırlanması ile yeni ürün oluşturulması işlemlerini içerir. Bu aşama özellikle hammadde kaynakları üzerindeki baskının azaltılması ve depolama yer ihtiyacının azaltılması açısından etkilidir. Atık yönetimi hiyerarşisi içerisinde üçüncü sırada yer alan atık dönüşümü atıkların fiziksel, kimyasal veya biyolojik yöntemler uygulanarak dönüştürülmesini içerir. Atığın dönüştürülmesi genelde depolama kapasite ihtiyacının azaltılmasını sağlar. Atığın yakılması ve kompostlama bu başlık altında incelenebilir. 1

Bertaraf Yöntemleri Günümüzde evsel katı atıklara, sadece çöp olarak bakılıp, bunlar çevreye rastgele atılmamaktadır. Atıklar öncelikle geri kazanılmakta ve geri kalan kısımları çeşitli yöntemlerle bertaraf edilmektedir. Bu yöntemler kısaca şöyledir. Ayrı Toplama ve Geri Kazanma Düzenli Depolama Yakma Kompostlaştırma Diğer Yöntemler Piroliz Plazma Yöntemi Belediyelerin yerel öncelikleri; mali, idari, teknik ve ekipman durumlarına göre bu sistemlerin biri veya bir kaçı birlikte uygulanabilmektedir. Birlikte uygulanan bu sistemlere Katı Atık Yönetimi Entegre Sistemleri adı verilir. 1. Entegre Sistemler Kaynakta Ayrı Toplama + Geri Kazanma + Düzenli depolama Yakma + Düzenli depolama Kompostlaştırma + Düzenli depolama Kompostlaştırma + Yakma + Düzenli depolama Ayrı Toplama ve Geri Kazanma + Kompostlaştırma + Yakma + Düzenli Depolama; şeklinde olabilir. Görülüyor ki, hangi tip entegre sistem seçilirse seçilsin, düzenli depolama tesisine ihtiyaç duyulmaktadır. Alternatif Yöntemler Yeterli atık bertaraf altyapısının sağlandığı veya sağlanmak üzere olduğu bazı yerler bulunmakla birlikte, Türkiye nin büyük kısmında bu altyapı halen çok yeterli değildir. Bu nedenle, halk sağlığı ve çevrenin korunması açısından, temel katı atık bertaraf altyapısının sağlanması için bir yatırım programının başlatılması gerekmekteydi. Çevre ve Orman Bakanlığının hibe programı ile Ülke genelinde Bertaraf Tesisi hamlesi başlatılmış oldu. 1. Ayrı Toplama ve Geri Kazanma Kaynağında ayrılan farklı türlerdeki bazı geri kazanılabilir maddeler birbiriyle karışık olduğu için bunları nihai depolama noktasına getirildiklerinde birbirinden ayrılması gerekmektedir. Gelişmiş ülkelerde kamuoyunun evsel ve ticari atıkların geri kazanılması konusundaki baskıları arttıkça Geri Kazanım Tesisleri de yaygınlaşmaya başlamıştır. Bu tesisler, manuel sistemlerin, mekanik sistemlerin veya bunların kombinasyonunun kullanılmasına göre üç genel gruba ayrılırlar. Manuel Sistemler toplama bantlarına ve diğer fiziksel ayıklama yöntemlerine dayanır. Geçmişte tamamen mekanik yöntemlere dayalı geri kazanım tesislerinin tasarım ve işletme prosedürleri açısından çok külfetli olduğu ve beklentileri karşılamadığı görülmüştür. Mekanik Geri Kazanım Tesislerinde işe yarar maddeleri ayırmak için bu maddelerin büyüklük, boyut, yoğunluk ve manyetiklik gibi doğal özelliklerinden faydalanılan çeşitli prosesler kullanılmaktadır. Manuel ve Mekanik sistemlerin bir karışımı ile işletilen tesisler bu aşamada Türkiye için en uygun teknoloji olarak görülmektedir. 2

2. Düzenli Depolama Yöntemi Seçilen atık işleme ve bertaraf yöntemi ne olursa olsun düzenli depolama tesislerinin, katı atık yönetim sisteminin temel bileşeni olduğu herkes tarafından kabul edilmektedir. Evsel katı atık yakma tesislerinin yaygın şekilde kullanıldığı ülkelerde bile, yakma tesislerinden çıkan küllerin ve genel olarak işlenen atıklardan geri kalan artıkların düzenli depolama sahalarında bertaraf edilmesi gerekmektedir. Düzenli depolama alanlarını açık çöp sahalarından ayıran fark, düzenli depolama sahalarında sızıntı sularının ve depo gazı emisyonlarının kontrol edilmesini sağlayacak bir tasarım kullanılması, işletme çalışmalarının rasyonel hale getirilmesi suretiyle bertaraf işlemlerinin veriminin artırılması ve aynı zamanda çevre sağlığı üzerindeki etkilerin en aza indirilmesidir. Düzenli depolama tesislerinin tasarımı ve çalıştırılması, mühendislik ve ekonomik prensiplerin uygulanması ile mümkündür. (Çevre Bakanlığı, 2002, 12) Yöntemin Avantaj ve Dezavantajları Avantajları: En ekonomik yöntemdir. Kullanılıp kapatılan araziden rekreasyon amacıyla istifade edilir. Geniş iş imkânları doğar. Yöre halkı, elde edilecek enerji ve imkânlardan öncelikle istifade eder. Dezavantajları: Her bakımdan uygun yer bulmak güçtür. Depolama alanları için, başlangıçta psikolojik muhalefet ile karşılaşılabilir. Döküme kapatılmış katı atık depo alanlarında göçük ve yerel çökmeler olabileceğinden devamlı bakımı gereklidir. Sıvı ve gaz sızıntıları da kontrol altında bulundurulmalıdır. Düzenli depolama tesislerinin tasarımı ve çalıştırılması ilmi, mühendislik ve ekonomik prensiplerin uygulanması ile mümkündür ve öğeleri arasında; sahanın seçimi, düzenli depolama metotları, tamamlanmış depolarda yer alan rekreasyonlar, gaz ve sıvı sızıntılarının kontrolü, tasarım ve işletme yer alır. Yer Seçimi Düzenli depolama, depo sahası için uygun yer seçimi ile başlar, yer seçiminde dikkat edilecek hususlar şunlardır: Yerleşim birimlerine uzaklık, Katı Atık döküm sahaları, en yakın yerleşim birimine en az 1000 metre mesafede olmalıdır, Havaalanına uzaklık, Havaalanına en az 5000 metre uzaklıkta olmalıdır, İçme ve kullanma suyu ile su toplama havzaları arasındaki ilişki, İçme, kullanma ve sulama suyu temin edilen yeraltı ve yerüstü sularını koruma bölgelerinde inşa edilmemelidir Çevredeki yeraltı suyu hareketi, Jeolojik, jeoteknik ve hidrojeolojik yapı, Kurulan tesisin konumu, imar planında belirtilerek, işletmeye kapatıldıktan itibaren en az 40 yıl yerleşime açılmaması sağlanmalıdır. Tektonik yapı, Kırık ve çatlaklı bölgeler, Sel, çığ, heyelan ve erozyon bölgeleri, Taşkın riskinin yüksek olduğu yerlerde, çığ, heyelan ve erozyon bölgelerinde inşa edilmemelidir. Çevredeki trafik ve ulaşım yollarının durumu, Hakim rüzgar yönü, Şehircilik açısından, Katı Atık depo sahaları hakim rüzgar yönünde inşa edilmemelidir. Sulak alanlar, Sulak alanlarda hiçbir şekilde inşa edilmemelidir. Taşıma mesafesi, 3

Sahanın toplam depolama kapasitesi, Sahanın çevreden görünüşü gibi faktörler dikkate alınmalıdır. Deprem bölgelerinde fay üzerinde inşa edilmemelidir. Depolama sahası en az 10 yıllık ihtiyaca cevap verecek kapasitede olmalıdır. (Çevre Bakanlığı, 1996) Depolamada İstisnalar Evsel atıkları düzenli depolamak maksadı ile inşa edilen depolara, Sıvıların ve sıvı atıkların, Akıcılığı kayboluncaya kadar suyu alınmamış arıtma çamurlarının, Patlayıcı maddelerin, Hastane ve klinik atıklarının, Hayvan kadavralarının, Radyoaktif madde ve atıklarının, Tehlikeli atık sınıfına giren katı atıkların, Evsel nitelikte olmayan endüstriyel atıkların, Hafriyat toprağının; depolanmaması gerekir. Bu tür atıklar, evsel atıklardan ayrı olarak, zemin geçirimsizliği iki kat artırılmış ayrı bölmelerde depolanırlar. Depo Tesisinin Genel Özellikleri 1. Kapasite: Düzenli depo tesisinin, günlük, aylık ve yıllık kapasitesi belirlenir. Evsel katı atık depolanacak düzenli depo tesislerinin kapasiteleri, en az nüfusu 10.000 ve büyük olan yerleşim birimlerinde 10 yıllık depolama ihtiyacını karşılayacak şekilde planlanır. Kapasitenin tayininde kişi başına üretilen çöp miktarı, sahanın hacmi, çöp yüksekliği gibi konular göz önünde bulundurulur. 2. Trafik: Depo tesisine ulaşım ve depo alanı iç yollarında geçiş her türlü hava şartlarında mümkün olmalıdır. 3. Tel Çit: Kontrolsüz girişlerin, evcil ve yabani hayvanların depo sahasına girmelerini önlemek amacıyla depo tesisinin etrafı 2 m. yüksekliğinde çitle çevrilmelidir. Bazı durumlarda ilave olarak tel örgünün dışında, 2-3 sıra, bölgenin iklimine uygun olarak ağaçlandırma yapılır. 4. Giriş Bölgesi: Depo tesisi girişinde, girişi kontrol altında tutmak, gelen katı atıkları muayene etmek ve tartmak amacıyla; bekçi kulübesi, işletme ve bakım binalarının yanı sıra, kantar binasının da bulunması gerekir. 5. Lastik Yıkama: Depolama sahasında kirlenen araba tekerleklerinin, yolları kirletmemesi ve çevreye zarar vermemesi için lastikleri yıkayıcı bir sistem kurulur veya araçların hızlı gidebileceği, en az 300 m. uzunluğunda bir hat yapılır. (Çevre Bakanlığı, 1996) Depo Tabanının Teşkili Katı atık depo sahalarında çevre kirliliği açısından en önemli problem sızıntı suyudur. Her türlü kirletici parametreyi ihtiva eden sızıntı suyu, kontrol altına alınmadığında yeraltı ve yüzeysel su kaynaklarını kirletmektedir. Sızıntı suyunun bu olumsuz etkisini önlemek için depo sahasının tabanı geçirimsiz hale getirilir. Bu geçirimsizliği sağlamak için tabii ve suni malzemeler veya bunun her ikisi de bir arada kullanılabilir. 1. Mineral Geçirimsizlik Tabakası Depo tabanına; sıkıştırılmış kalınlığı en az 60 cm. olan kil veya aynı geçirimsizliği sağlayan doğal ya da yapay malzeme serilir. Bu malzemelerin geçirimlilik katsayısı (permeabilite) 1x10-8 m/sn den büyük olamaz. Az çatlaklı kaya zeminlerde ise bu değer 1x10-7 m/sn olarak alınır. Depo tabanının, en az 3 metre kalınlığında doğal kil ve benzeri 1x10-8 m/sn geçirimlilik katsayısını sağlayan bir malzeme olması durumunda, depo tabanı tekrar geçirimsizlik malzemesi ile kaplanmaz. Bu durumda geçirimlilik 4

katsayısının sahanın her yerinde 1x10-8 m/sn olması sağlanır. İçme ve kullanma suyu havzalarının uzun mesafeli koruma alanında inşa edilecek düzenli depo sahası tabanında, sıkıştırılmış kalınlığı 60 cm. olan kil tabakasının üzerine, kalınlığı 2 mm. olan yüksek yoğunluklu polietilen folyo (HDPE) serilir. Serilecek folyonun yoğunluğu 941-965 kg/m³ arasında olmak zorundadır. (Çevre Bakanlığı, 1996) 2. Depo Zemininin Hazırlanması Depo yerinin seçiminde tabanı sağlam, zemin emniyet gerilmesi yüksek araziler tercih edilmelidir. Ancak depo sahası geçirimsiz bir yapıya sahip olsa dahi, taban ilave işlemlerle geçirimsiz hale getirilerek, zeminin her yerinde geçirimlilik kat sayısının (1 x 10-8 m/sn) aynı olması sağlanır. Depo sahasının üst kısmındaki tarım toprağı sıyrılarak, biriktirilmeli ve ilerde sahanın yeşillendirilmesinde kullanılmalıdır. Zemin bitki ve ağaç köklerinden temizlenir. Bu işlemden sonra depo sahasının minimum 30 cm. derinliğindeki toprak tabakası sürülerek gevşetilir ve yol altyapısı sıkıştırma tekniğine uygun olarak tekrar sıkıştırılır. Bu tabakanın üzerine sıkıştırılmış kalınlığı en az 60 cm. olan kil veya aynı geçirimsizliği sağlayan doğal ya da yapay malzeme serilir. İyi bir sıkıştırmanın sağlanması ve çatlamaların meydana gelmemesi için kilin optimum nemde olması lazımdır. Sıkıştırma işlemi silindir, keçi ayağı (kompaktör) gibi yol altyapısında kullanılan aletlerle yapılabilir. Sıkıştırılmış zeminin geçirimlilik katsayısı en az 1x10-8 m/sn. olmalıdır. Derinliği en az 10 metre ve az çatlaklı olan kaya zeminlerde bu değer 1x10-7 m/sn. olarak alınabilir. Folyo serilirken, kaba ve sivri parçaların delme etkisinden korunmalıdır. Koruma, ince kum tabakası veya jeotekstil malzeme ile sağlanabilir. Koruma tabakası olarak kullanılacak kumun içinde 2-10 mm arası daneler %15 den fazla olmamalıdır. Bu koruyucu tabakanın kalınlığı en az 10 cm olmalıdır. (Çevre Bakanlığı, 1996) 3. Sızıntı Suyunun Toplanması Sızıntı suyu, çöp deposunun çevre açısından önemli bir parametresidir. Sızıntı suyunun ana kaynağı yağmur suları ve çöpün ihtiva ettiği sudur. Çöplük işletmede iken hektar başına günde yaklaşık 2-5 m³ sızıntı suyu oluşur. Sızıntı suyu miktarı; atıkların kompozisyonu, miktarı, türü ve yağışlara göre değişir. Katı atık deposunda oluşan bu sızıntı suları; geçirimsiz hale getirilen depo tabanı üzerine dren boruları döşenerek, bir noktada toplanır. Hidrolik ve statik olarak hesaplanması gereken drenaj borularının çapı minimum 100 mm ve minimum eğimi %1 olmalıdır. Bu borular, basınca dayanıklı yüksek yoğunluklu polietilen (HDPE) delikli veya yarıklı borulardır. Bu boruların et kalınlığı 10 mm veya 16 Atü iç basınca dayanacak şekilde olmalıdır. Dren boruları, münferit borular şeklinde, yatayda ve düşeyde kıvrım yapmadan doğrusal olarak depo sahası dışına çıkar. Depo tesisi çıkışında kontrol bacaları bulunur. Ayrıca dren boruları çevresine iri taşlar yerleştirilir. Bu taşların üzerine çakıl filtre yerleştirilir. Bu filtrenin boru sırtından itibaren yüksekliği minimum 30 cm olur. Drenaj sisteminde kullanılan çakılın çapı 16/32 veya 8/16 dan küçük ve kireç oranı da %30 dan çok olmamalıdır. (Çevre Bakanlığı, 1996) 4. Sızıntı Suyu Miktarının Azaltılması Sızıntı suyunun kaynağı öncelikle çöplük üzerine yağan yağmurdur. Yağmurun kısa sürede depo gövdesini terk etmesi için dolgu üstüne eğim vermek gerekmektedir. Bu eğim %3 den küçük olmamalıdır. Sahanın etrafındaki yüzey sularının çöp deposuna girmesi önlenmelidir. Bunun için saha kenarına drenaj hendekleri açılır. Buradaki sular çöplükteki sızıntı sularına karıştırılmadan ayrıca drene edilirler. Kanallar, yüzey sularının tamamını taşıyabilecek kapasiteye sahip olmalıdır. Depo sahası önceden belirlenmiş etaplar halinde işletilmeli, her bir etap tamamen doldurulmadan bir sonraki etap başlatılmamalıdır. Etaplar atık boşaltma sahasının en yüksek kısmından başlayarak sıra ile birbirini izlemelidir. Böylece dolum yapılan bölgeden kaynaklanan sızıntı sularının, sahanın diğer bölgelerine düşen yağmur sularına karışması önlenir. (Çevre Bakanlığı, 1996) 5. Depo Gazının Uzaklaştırılması Depo gazı, depolanan organik atıkların mikrobiyolojik ayrışma sonucunda ortaya çıkan veya depolanan atığın gaz fazına geçen kısmı olarak isimlendirilir. Depo dolgusunun teşkil edilmesinden sonra gövde içine hava girişi olmadığından, ortamda daha önceden mevcut bulunan oksijenin bitmesinden sonra 5

gövde içinde anaerobik reaksiyon başlar. Bu reaksiyon sonucu ortamdaki organik maddeler parçalanarak H 2 S, CO 2 ve CH 4 (Metan) gazları ortaya çıkar. Gaz çıkışı atık stabilize oluncaya kadar devam eder. Metan çıkışı depolama yapılmasından itibaren, birkaç ay sonra başlayarak 2 yıla kadar artarak çıkmaya başlar. Yaklaşık 20 yıl sonra stabil hale gelebilir. Bu sürede gazın % 75 i çıkar. Mutlak anaerobik şartlarda çöp deposunda % 54 metan, % 45 CO 2 ve az miktarda da diğer gazlar bulunur. Metan hariç diğer gazlar kokulu olduğundan hemen fark edilirler. Ortalama 1 m³ çöpten 100-400 m³ gaz çıkmaktadır. Bu gazlar çevreye yayılarak koku, yangın, patlamalar ve zehirlenmelere sebep olabilirler. Depo gazları (özellikle metan) kanalizasyon, telefon ve elektrik kabloları boruları vasıtası ile yeraltından 200 m. mesafelere kadar yayılabilmektedir. Depo sahası çevresindeki binalara aynı yollar ile yayılarak çeşitli patlamalara, boğulma ve zehirlenmelere de sebep olabilirler. Kapalı ortamlarda metan gazının patlama sınırı %15 dir. Depo gazının, hem çevreye yayılıp tehlike oluşturmasını önlemek ve hem de toplanan gazı değerlendirebilmek için bir gaz toplama sistemi ile bu gazların toplanması gerekmektedir. Toplanan bu gazlar değerlendirilmeyecek ise kontrollü olarak atmosfere verilirler. Gaz toplama bacaları, depo sahasında dolgu yapılmadan önce, depo tabanı ve drenaj sistemi tesis edildikten sonra inşa edilir veya dolgu işlemi tamamlandıktan sonra sondajla açılırlar. Bu baca veya kuyuların çapı 1m olmalıdır. Eğer depo sahasında oluşan gazlardan enerji elde edilecek ise (elektrik, ısınma vs.) bacanın ortasına yüksek yoğunluklu polietilen (HDPE) den mamul delikli ya da yarıklı diren borusu yerleştirilir. Bu borunun etrafı çakıl veya mıcır ile doldurulur. Gaz bacalarında kullanacağımız boruların, yüzey alanının %15 i delik veya yarıklı olmalıdır. Gaz kuyuları bir yakma ünitesine bağlanarak kuyularda biriken gazlar yakılır veya enerji elde edilir. Depo gazlarından faydalanılmayacak ise kuyunun içi sadece mıcır ve çakılla doldurularak, gazlar doğrudan pasif olarak atmosfere verilir. Gaz toplama kuyularında kullanacağımız mıcır veya çakıl kalkersiz olmalıdır. Depo sahasındaki gazların iyi bir şekilde toplanabilmesi için kuyular 50-80 metre mesafelerle açılır veya inşa edilirler. Eğer gaz toplama bacaları çöp dökümünden önce inşa ediliyorsa, zeminde hazırlanan temel üzerine 1 m çapında çelik hasır veya bu işlemi yerine getirecek başka malzemeler yerleştirilir. Bunun ortasına delikli veya yarıklı gaz borusu indirilir, etrafı kalkersiz çakılla doldurulur. Dolum yükseldikçe gaz bacası da yükseltilir. Çöp dökümü sırasında gaz bacalarının kapanmamasına ve hasar görmemesine dikkat edilmelidir. (Çevre Bakanlığı, 1996) 6. Depo Sahasının Kapatılması Depolama işleminin tamamlanmasından sonra, çöp dökümüne kapatılacak sahalar, tekniğine uygun olarak kapatılmalıdır. Bunun için önce depo sahası üst yüzeyine şekil verilir ve geçirimsiz hale getirilerek yağmur sularının depo içine girmesi engellenir. Depo sahasının kapatılmasında şu sıra takip edilir; Sıkıştırılmış ve düzeltilmiş çöpün üzerine 50 cm kalınlığında dengeleme tabakası serilir. Burada kullanılan toprağın çeşidi fark etmez. Yalnız homojen olmasına dikkat edilir. Bu tabaka üzerine 60 cm sıkıştırılmış mineral (kil) geçirimsizlik tabakası serilir. Ayrıca kil tabakası ile birlikte veya sadece 2 mm kalınlığında HDPE folyo da kullanılır. Bu tabakanın permeabilitesi 1x10-8 m/sn olmalıdır. Bu geçirimsiz tabakanın üzerine 30 cm kalınlığında drenaj tabakası inşa edilir. Bu tabakanın teşkilinde genellikle kireç oranı düşük çakıl kullanılır. Bu tabaka sayesinde, yağış ve sulama suları çöp gövdesine intikal etmeden toplanarak, tahliye edilir. Bu tabakanın permeabilitesi 1x10-3 m/sn olmalıdır. Bu tabakanın üzerine, ekilecek ve dikilecek bitkilerin kök derinliğine göre en az 1 metre kalınlığında tarım toprağı serilir. Depo kütlesine düşen yağmurun kısa sürede sahayı terk etmesi için bu tabakanın eğiminin %3 den büyük olması gerekir. Bundan sonra depo sahası, bölgenin iklim şartlarına uyum sağlayan bitki ve ağaçlar ekilerek/dikilerek yeşillendirilir. Ayrıca kapatılmış bu depo sahalarından; yeşil alan, park ve spor alanları gibi rekreasyon amaçlı olarak da faydalanılabilir. Ancak bu sahaların yanına veya üzerine kesinlikle bina tesis yapılamaz. (Çevre Bakanlığı, 1996), 6

7. Katı Atık Depo Sahasının İşletilmesi ve Bakımı Çevreye zarar vermeyen sağlıklı bir çöp dolgusu elde etmek ve depo sahası kapasitesinin planlanan süreden önce doldurulmasını önlemek için işletmenin tekniğine uygun olarak yapılması gerekmektedir. Tekniğine uygun olarak depo sahasının işletilmesi aşağıdaki esaslar doğrultusunda yapılmalıdır: Çöpler sahaya kontrol edilerek ve tartılarak alınır. Yanan veya sıcak çöpler varsa, söndürüldükten ve soğutulduktan sonra depolanır. Tehlikeli ve zararlı atıklar depo sahasına kabul edilmez. Sıvı atıklar depo sahasına depolanmaz. Tıbbi atıklar evsel atıklarla birlikte depolanamazlar. Çöpler döküldükten sonra tabakalar halinde sıkıştırılarak depolanırlar. Döküm sonunda bu çöplerin üstü 10-15 cm kalınlığında toprak örtü (günlük örtü) ile kapatılırlar. Böylece koku, haşere üremesi, toz gibi olumsuz etkiler önlenir. Depoya dolgu yapılmasına başlanıldığında ilk katı atık tabakası yüksekliği 2 m. olmadan, ağır sıkıştırma araçları sahaya girmemelidir. Böylece depo tabanı geçirimsizlik sistemi ve dren boruları zarar görmez. Dolgu sırasında toz ve koku emisyonları mümkün mertebe önlenmelidir. Sahaya düşen yağmur suları kontrol edilerek atıkların içine intikali önlenmelidir. Sahaya çöp dökümü kontrollü olarak yapılmalı ve gaz bacalarının zarar görmeleri önlenmelidir. İşletme sırasında yeraltı ve yüzey suları kirletilmemelidir. Günlük olarak depolanan atıkların miktarı ve cinsi gibi özelliklerinin bilinmesi için veriler kaydedilmelidir. Saha çevresine açılacak izleme-gözlem kuyuları vasıtasıyla depo sahasından kaynaklanabilecek sızıntı suyu ve gaz yayılması kontrol altında tutulmalıdır. Ayrıca saha içi yolların ve yüzeysel su kanallarının bakımı ve kontrolü periyodik olarak yapılır. Döküme kapatılan bölgeler yeşillendirilerek, şev stabilitesi ve erozyon önlenir. (Çevre Bakanlığı, 1996) 3. Yakma Yakma, çok sayıda ülkede nihai olarak düzenli depolama sahalarında bertaraf edilmesi gereken atık miktarlarını azaltmak ve atıktan ısı ve elektrik enerjisi elde etmek için yaygın şekilde kullanılan bir yöntemdir. Yakma işleminin yaygın şekilde kullanıldığı ülkeler arasında Almanya, Fransa, Hollanda, Danimarka ve Japonya sayılabilir. Bu ülkelerin çoğunda atıklar; kağıt, plastik ve yanabilir diğer madde oranları yüksek olduğu için genelde yüksek kalori değerine sahiptir (6300-9400 kj/kg arasında), nem oranları düşüktür (%35) ve kalıcı (inert) maddelerin ve yanmaz nitelikteki diğer maddelerin oranı düşüktür. Bu ülkelerde yakma teknolojisi oldukça gelişmiştir ve hala önemli bir sorun teşkil eden baca emisyonları bir kontrol teknolojisiyle kontrol edilmektedir. Atıklar çukurlar içinde yakılmalıdır. Atık yakılır yakılmaz düzenli depolamada olduğu şekilde üzeri toprak ile kapatılmalıdır. Evsel katı atıkların yakılması için iki temel teknoloji bulunmaktadır: Kütlesel Yakma ve Akışkan Yatak. Kütlesel Yakma nispeten basit bir seçenektir. Atıklar tipik olarak yakma odası içinde yavaşça hareket eden bir ızgaranın üzerine beslenir, yanma sonucu açığa çıkan gazlar (elektrik üretmek için) bir tribünden ve hava kirliliği önleme ünitelerinden geçirilir ve son olarak bacadan atmosfere verilir. Yakma işleminden önce sadece atıkların içindeki büyük hacimli atıklar ve basınçlı kutu gibi tehlike yaratabilecek maddeler ayıklanır. Akışkan Yataklı Yakma işleminde, önceden işlemden geçirilen atıklar kum, kireç taşı, alüminyum veya seramik malzeme gibi kalıcı maddelerle doldurulmuş ve yüksek basınçlı hava verilerek 'akışkan' hale getirilmiş yanmaz kaplamalı silindirik bir fırına enjekte edilir. Bu teknoloji dünya çapında nispeten daha az denenmiş bir teknoloji olmakla birlikte, çok esnek bir yapıya sahip değildir. 7

Fuel Heating Value Fuel Heating Value Anthracite Coal 13,500 Polystyrene 16,419 Mixed Paper 6,800 Newsprint 7,950 Bituminus Coal 14,000 Mixed Plastic 14,100 Peat 3,600 Cardboard 7,043 Tires 13,800 No.2 Oil 18,000 Junk Mail 6,088 Leaves 5,000 Natural Gas 24,000 Magazines 5,250 Grass 2,690 Mixed MSW 4,800 Polyethylene 18,687 Green Wood 2,100 Sürdürülebilir katı atık yönetimi prensiplerinin ülkemizde uygulanması ile önemli miktarda atığın (%25) hammadde olarak sanayiye geri kazandırılması ve örneğin kompostlama ile atığın %50 sinin de ekonomik değeri olan başka bir maddeye dönüştürülmesi mümkün olabilecektir. Depolanması gereken atık miktarı da büyük oranda azalmaktadır. Buna en güzel örnek Antalya kıyı bölgesi katı atık yönetimi çalışmasının sonuçlarıdır: 2020 yılına kadar oluşacak katı atıkların bertarafı için depolama yönteminin seçilmesi durumunda tüm kıyı bölgesinde toplam hacmi 7000000 m 3 olan 10 adet düzenli depolama alanına ihtiyaç varken, kaynağında ayrıştırma, geri dönüşüm ve kompostlama yöntemlerinin sisteme dahil edilmesi ile depolama hacmi 1400000 m 3 olan 5 depolama yeterli olmaktadır. Bu tasarrufun yanı sıra yılda 500000 ton kompost üretilebileceği ve 1600000 ton maddenin geri kazanılabileceği hesaplanmıştır. 4. Kompostlaştırma Kompostlaştırma işlemi uygun yöntem ve ekipmanlar kullanarak, katı atık içinde bulunan organik maddelerin kontrollü bir şekilde mikroorganizmalar tarafından dekompoze (çürütülerek) edilerek, toprak için çok önemli olan humus ayarında bir maddeye dönüştürülmesidir. Kompostlaştırma sonucu elde edilen ürüne kompost denir. Tüm dünyada ve özellikle Avrupa'da evsel atıkların kompostlaştırılması yakın zamanlarda tekrar gündeme gelen bir konudur. Bu ilginin nedeni bazı ülkelerde organik atıkların düzenli depolama tesislerinde bertaraf edilmesine sınırlama getirilmesinden kaynaklandığı gibi, kompost kalitesinde ve kompostlaştırma tekniklerinde sağlanan gelişmeler de bu teknolojinin tekrar gündeme gelmesine neden olmuştur. Kompostlaştırma işleminden verim alabilmek için organik atıkların kaynağında ayrılmış olmaları, özellikle de tarım sektöründen, gıda endüstrilerinden, pazarlardan, otel ve restoranların mutfaklarından, park ve bahçelerden gelen atıkların kullanılması gerekir. Kompostlaştırma temel olarak bir bertaraf yönteminden öte geri kazanım yöntemidir. Bu sebeple eğer atık kompozisyonu uygun ise atık yönetiminde yer alması gereken bir sistemdir. Yatırım maliyetlerinin yüksek olmasına karşın, atıkların değerlendirilmesi ve tekrar ekonomiye katılması açısından ve çevre açısından önem arz eden bir sistemdir. Kompostlaştırma yönteminin düzenli depolamaya bir alternatif değil, destekleyici bir sistem olarak görülmesi uygun olacaktır. Ayıca evsel atıklar içindeki organik atıkların kompostlaştırılması sonucu, mevcut depo alanlarının kullanım ömürleri artar, hem de bu atıkların parçalanması sonucu ortaya çıkan zararlı gazlar en aza indirilmiş olur. Üretilen kompostun birçok kullanım alanı mevcuttur. Bu yüzden pazarlamada sıkıntı pek yaşanmaz. Özellikle tarla tarımında, bağlarda, arazi ıslahından, civcivler için yataklık olarak ve belediyelerin park ve bahçelerinde kullanılmasının yanı sıra yakıt veya gözenekli tuğla yapımında hammadde olarak da kullanılmaktadır. Bugün kompostlama tekniklerin büyük gelişmeler sağlanmış olup birçok kompostlama tekniği mevcuttur. Ancak esas olarak iki türlü kompostlama yöntemi mevcuttur: 8

1. Aerobik (Havalı) Kompostlama Havalı kompostlama katı atık bünyesinde bulunan organik maddelerin oksijenli şartlarda mikroorganizmalar tarafından parçalanması ve zararsız hale getirilmesi işlemidir. Bu yöntemde tesis teknolojileri açısından iki gruba ayrılır: a) Açık Sistemler (Statik Kompostlama Sistemleri): Küçük miktarda atığın kompostlanabildiği daha çok köy ve küçük kasabalar için tavsiye edilen açık sistemlerdir. Bu sistemler de katı atıklar hazırlandıktan sonra gerekiyorsa nem ayarlaması yapılır ve yığınlar oluşturulur. Yığınlar atıkların oksijenle teması için her 3-7 günde bir aktarılır. 21 günlük bekleme süresinden sonra ham kompost olgunlaştırmaya bırakılır. Aktarma yerine zorlanmış havalandırma yöntemi de kullanılabilir. Ancak havalandırma sistemi maliyeti oldukça artırır. b) Kapalı-Kontrollü Sistemler (Dinamik Kompostlama Sistemleri): Büyük şehir atıkları için tavsiye edilen kapalı-kontrollü sistemlerdir. Bu tip sistemlerde genellikle fermantasyon için kule-silolar veya döner reaktörler kullanılır. Bu sistemde kompostlaştırma süresi oldukça kısalır. Parçalanarak hazırlanmış katı atıklar fermantasyon ünitesinden yavaş ve devamlı bir şekilde geçerler. Bu sırada reaktöre hava verilerek fermantasyonun oluşması sağlanır. Oldukça fazla mekanik ekipman ve yeterli proses kontrolü gerektiren bir sistem olduğu için ilk yatırım ve işletme maliyetleri yüksektir. Bu sitemin işletilebilmesi için kalifiye personele ve iyi bir yönetime ihtiyaç vardır. 2. Anaerobik (Havasız) Kompostlama Bu sistem henüz fazla uygulanmamaktadır. Bu kompostlama teknolojisi geliştirme ve pilot tesis uygulamaları safhalarındadır. Genelde büyükşehir için tavsiye edilmektedir. Havalı sistemlere göre oldukça kompleks olan bu sistemin en önemli özellikleri; daha yüksek nem oranında uygulanması (%65-85) ve komposta ilaveten yan ürün olarak enerji üretiminde kullanılabilecek biogaz elde edilmesidir. Bu tür tesislerden elde edilen enerjinin %50 'si sistemi işletmeye harcanmakta diğer %50'si ise arıtıldıktan sonra gaz olarak veya elektrik enerjisine çevrilip satılabilmektedir. Net elektrik üretimi 150kw saat/ton organik atık olarak verilmektedir. Yukarıda da belirtildiği gibi ülkemizde üretilen evsel katı atığın büyük kısmı organik karakterdedir. Organik maddelerin bertarafında genelde uygulanabilecek yöntemler depolama, yakma ve kompostlamadır. Bunların ilk ikisi, kompostlama ile karşılaştırıldığında ekonomik ve çevreci olmayıp, sürdürülebilir de değildirler. Zira depolamalarda depolanan organik maddeler oksijenin yokluğunda çok yavaş parçalanırlar. Parçalanma sırasında her ikisi de çevresel açıdan problem olan metan gazı ile asidik özellikte süzüntü suyu oluşur. Diğer atıklar için kullanılabilecek depolama hacminin işgali de ilave bir negatif olgudur. Normal şartlarda (düzenli depolama yapılması durumu) uzun yıllar gaz ve sıvı atıkların bertarafı amacıyla önlem alınması gereklidir. Depolama kapasitesi dolduğunda ise, önce yeni bir depolama alanı bulunması, kapatılan eski depolama için de, işletme sırasında gösterilen ilgi ve özenin yine uzun yıllar sürdürülmesi zorunludur. Organik atıkların yakılması ise normalden fazla nemli olan katı atıklarımız için ekonomik ve etkili bir çare olmayıp, ilave önlemlerle geri tutulması gereken kirleticilerin oluşturulması söz konusudur. Bu durumda katı atığın organik bileşeninin bertarafında en etkili ve sürdürülebilir nitelikteki çözüm kompostlama olarak karşımıza çıkmaktadır. Kompostlama sırasında organik madde mikroorganizmalar tarafından parçalanır ve karbon dioksit, su, enerji ve oldukça kararlı bir son ürün olan humus oluştururlar. Optimal şartlar altında kompostlama prosesi üç aşamadan oluşur: Mezofilik faz, Termofilik faz ve Olgunlaşma fazı. Bu aşamaların her birinde farklı mikroorganizma grupları etkilidir. Başlangıç döneminde ayrışma mezofilik mikroorganizmalar tarafından gerçekleştirilir ve çözünmüş ve kolay parçalanabilir bileşikler ayrıştırılır. Parçalanma sırasında ortaya çıkan ısı, kompost sıcaklığının hızla artmasını sağlar. Bu aşama bir kaç gün sürer (Şekil 2). Sıcaklığın 40 o C nin üzerine çıkması ile mezofilik organizmalar için yaşam koşulları bozulur ve 9

yerlerini sıcaklık seven termofilik mikroorganizmalara bırakırlar. Kompostlama aerobik ve anaerobik şartlar altında gerçekleşebilir. Şekil 1. Kompost besin piramidi 55 o C nin üzerindeki sıcaklıklarda insan ve bitki yaşamı için zararlı olabilecek patojenler yok edilirler. 65 o C civarındaki sıcaklıklarda bir çok mikrop formunun ölmesi ve kompostlama hızının sınırlandırılması nedeniyle, kompost ünitelerinde havalandırma ve karıştırma ile sıcaklığın bu noktadan aşağıda tutulmasına çalışılır. Bir kaç günden bir kaç aya kadar sürebilen termofilik fazda yüksek sıcaklıklar protein, yağ ve selüloz gibi kompleks karbonhidratların parçalanmasını hızlandırır. Yüksek enerji düzeyine sahip bu bileşiklerin miktarı azaldıkça kompost sıcaklığı da tedrici olarak azalır ve son aşama olan olgunlaştırma döneminde, mezofilik bakteriler tekrar devreye girerek kalan organik maddeyi tüketir ve olgun kompost oluşmasını sağlarlar. Şekil 2 Kompost sıcaklığının zamana bağlı olarak değişimi Kompost Kimyası C/N oranı: Mikrobiyal parçalanma için gerekli birçok elementten en önemlileri karbon ve azot tur. Karbon enerji kaynağıdır ve aynı zamanda hücre kütlesinin %50 sini oluşturan temel yapı taşıdır. Azot ise hücre büyümesi ve fonksiyonu için gerekli olan protein, nükleik asit, aminoasit ve enzimlerin temel bileşenidir. Bu iki temel elementin optimal miktarlarda bulunmalarını sağlamak amacıyla kompostta yer alan her bileşen için karbon-azot (C/N) oranı parametre olarak kullanılabilir. Genel olarak kompostlama için ideal C/N oranı 30:1 olarak kabul edilir. Nedeni; daha düşük oranlarda ortamda ihtiyaçtan fazla bulunacak azot amonyak gazı olarak istenmeyen kokuya sebep olarak ortamdan ayrılır. C/N oranının yüksek olması durumunda ise, ortamdaki mikrobiyal populasyonun optimal büyümesi için yeterli azot 10

bulunmayacağından, kompost oransal olarak daha soğuk kalır ve parçalanma daha düşük bir hızda devam eder. Bazı tipik kompost bileşenlerinin C/N oranları Tablo 2 de görülmektedir. Genel olarak, yeşil ve nemli olan maddeler azot açısından zengin, kahverengi ve kuru olanlar ise karbon açısından zengindir. Azot içeriği yüksek maddeler kesilen çimlerin ve bitkilerin artıkları ile sebze ve meyve artıklarıdır. Kahverengi veya odunumsu maddelerden yaprak, ağaç kabukları, talaş ve öğütülmüş kâğıt karbon açısından zengindir. Kompostlama prosesi ilerledikçe C/N oranı (30:1) den son ürün için 10-15:1 değerine kadar düşer. Bunun nedeni, organik bileşenlerin mikroorganizmalar tarafından parçalanması esnasında kullanılan karbonun 2/3 ünün karbon dioksit olarak atmosfere verilmesidir. Geri kalan 1/3 oranındaki karbon ise azot ile birlikte kullanılarak yeni mikrobiyal hücre yapısında kullanılır ki bunlar da hücrelerin ölmesi ile serbest bırakılırlar. Sıcaklık: Kompost ısısı, organik maddenin mikrobiyal parçalanmasının yan ürünü olarak ortaya çıkar. Isı üretimi yığının büyüklüğüne, nem içeriğine, havalandırmaya ve C/N oranına bağlıdır. Dış ortam sıcaklığı da kompost sıcaklığını etkiler. İyi planlanmış bir kompost sisteminde 60-70 o sıcaklığa ulaşılması 3-5 gün alır. İşletme esnasında kompost sıcaklığının 65 o C nin altında tutulmasına çalışılır. Zira yukarıda da belirtildiği gibi yüksek sıcaklıklarda faydalı mikroorganizmaların da ölmesi söz konusudur. Yığının çok ısınması halinde karıştırma veya havalandırma ile yüksek sıcaklık düşürülür. Partikül büyüklüğü: Mikrobiyal aktivite organik maddelerin yüzeyinde oluştuğundan, partikül büyüklüğünün küçültülmesi, yüzey alanının artması nedeniyle mikrobiyal aktiviteyi teşvik eder ve parçalanma hızını artırır. Diğer yandan partiküllerin çok küçük ve kompakt olması ise yığın içerisindeki hava silkülasyonunu engelleyerek mikroorganizmaların ihtiyacı olan O 2 nin ve mikrobiyel aktivitenin azalmasına sebep olur. Partikül büyüklüğü aynı zamanda karbon ve azot kullanımını da etkiler. Örneğin büyük ağaç parçaları sahip oldukları büyük hacim nedeniyle yığın içerisindeki havalanmayı kolaylaştırmakla birlikte, birim kütle için talaştan daha az miktarda karbon verirler. Havalandırma: Mikrobiyal oksidasyon aktivitesinin başlangıcında yığın içindeki boşluklardaki O 2 konsantrasyonu % 15-20, CO 2 konsantrasyonu ise % 0,5-5 arasında değişir. Biyolojik aktivitenin ilerlemesiyle O 2 konsantrasyonu azalır ve CO 2 konsantrasyonu artar. Yığın içerisindeki ortalama CO 2 konsantrasyonu %5 in altına düşerse anaerobik bölgeler oluşabilir. Anaerobik aktivitenin minimumda tutulması durumunda kompost yığını bir biyolojik filtre gibi çalışır ve anaerobik parçalanmanın yan ürünleri olan kokulu bileşiklerin tutulması sağlanır. Ancak anaerobik aktivitenin belli bir değeri aşması durumunda istenmeyen kokular oluşur. Aerobik şartların oluşması için hava delikleri açılması, havalandırma borularının döşenmesi, basınçlı hava akımı uygulanması ve mekanik karıştırma yöntemleri uygulanabilir. Karıştırma ile kompostun porozitesi artırılarak havalandırma da artırılmış olur. Nem: Kompostlamada ideal nem oranı %50-60 olarak verilmektedir. Mikrobiyal parçalanma organik partiküllerin yüzeyindeki ince sıvı film tabakası içerisinde süratli bir şekilde gerçekleşir. Düşük nem oranları (< %30) mikrobiyal aktiviteyi engellerken, çok fazla nem (< %65) de yavaş ayrışmaya, koku oluşmasına ve süzüntü suyuna besin maddesi karışmasına neden olur. Genelde azot içeriği yüksek olan maddeler daha ıslak, karbon içeriği yüksek olan maddeler daha kurudur. Farklı özellikteki bu maddelerin uygun karışımı ile kolay parçalanan kompost elde edilir. Kompost sisteminin boyutları: Kompost yığınının şekli nem oranını kontrol etmeye yardım eder. Ilıman bölgelerde kompost sistemlerinin üzerleri yağışa karşı kapatılırken kurak-yarı kurak bölgelerde ise kompost yığınının üst kısımlarında yağış ve eklenecek diğer suyu alacak şekilde içbükey yapılır. 11

Kompostlama işlemleri Fiziksel işlemler Modern bir evsel atık kompostlama sistemi dört ana bileşenden oluşur: Toplama ve ayırma, boyut küçültme ve homojenleştirme ve biyolojik parçalama. Biyolojik atıkların geri kazanılabilecek özellikteki maddeleri kirletmemesi amacıyla kaynağında ayrılması en uygun yoldur. Kaynağında ayrılan ve ayrı biriktirilen biyolojik atıkların, ayrı toplama araçları ile toplanarak atık işleme merkezine getirilmesi yönetim sisteminin ilk aşamasını oluşturur (Şekil 3,4). Bu amaçla her toplama yerinde ayrı toplanacak her madde için yeterli miktarda konteynır tahsis edilmeli ve bunların amaçlarına uygun kullanıldığı düzenli olarak kontrol edilmelidir. Biyolojik işlemler Biyolojik atıkların aerobik şartlar altında kompostlanması için bir dizi yöntem mevcut olup bunların dört grupta toplanması mümkündür: yığın kompostlama, statik yığın kompostlama, düşey ve yatay reaktörler. Yığın kompostlama: Düzenli aralıklarla karıştırılan uzun yığınlardır (Şekil 6). Bu yığınların genişliği 3-6 metre, yüksekliği 1,4-3 metre arasında değişirken uzunluğu 100 metre veya daha fazla olabilir. Tercihen su geçirmez bir zemin üzerinde oluşturulacak yığınların karıştırılması özel ekipmanlar gerektirir. Bu makinaların, yığın içerisindeki porozitenin artmasının sağlanması, proses homojenliğinin devam etmesi için madde dağılımının sağlanması, büyük maddelerin parçalanması gibi görevleri yerine getirmesi gerekir. Bazı cihazlar ufalama işlemini de yapabilirler 12

Diğer Yöntemler 1. Piroliz Piroliz, organik maddelerin gaz, sıvı ve katı bileşenler üretecek şekilde ısıl ayrışıma uğramasıdır. Bu işlem daha sonra bu bileşenlerin ayrı ayrı yakılması ile devam eder. Bu işlem aşağıdaki reaktörlerde uygulanabilmektedir; k kömür ile karıştırıldığı herhangi boş bir tüp şeklindeki reaktör. Ürün üretimi ve işlemin ısıl verimliliği, beslenen malzemenin kalitesi ve işletme koşullarına bağlı olarak değişkenlik gösterir. Düşük sıcaklıklarda daha yüksek miktarda zift ve kömür üretilirken, yüksek sıcaklıklar gaz üretimini artırmaktadır. 2. Plazma Enerjisi Yöntemi Plazma Enerjisi ile yakma yönteminin atık imhasına uygulanması ve klasik yakma fırınlarının yüksek teknolojisi ile tasarımlanması sorunu çözmüştür. Plazma yakma yöntemi atık imhasında iki seçenek sunmaktadır. Fosil yakıtlar kullanılarak yakılan atıklardan geri kalan ve hala zararlı durumda olan cürufu tamamen zararsız bir ürün haline getirmek, atıkları doğrudan doğruya plazma yakma yöntemi ile yok etmek. Her iki yöntemde de çöpten geriye kalan vitrifiye olmuş, inert, hiçbir şekilde çevreye kimyasal tepkimeye girmeyen çakıl taşı özelliğindeki cüruf, çimento fabrikalarında dolgu maddesi olarak kullanılabileceği gibi stabilize materyali olarak da yol yapımı, inşaat sektörü gibi alanlarda da kullanılabilmekte ve bir ekonomik değer kazanmaktadır. Geri kazanım Plastik çantalar, kaplar, teneke ve cam pek çok durumda az bulunan mallar olduğu için otomatik olarak geri kazanılacaktır. Gelişmiş ülkelerde ülke genelinde etkili bir geri kazanım ve kaynakta azaltma programı uygulandığı için atık hacminin az olması beklenir. Geri kazanım çevre dostu bir yöntemdir. Çoğu acil durumda sistemin kurulması pahalıdır (Adams, 1999; Loughborough 2002). 13

ULUSAL ATIK YÖNETİM STRATEJİSİNİN GENEL ÇERÇEVESİ GİRİŞ Türkiye nin Atık Yönetimi Sorununa Genel Bir Bakış Teknolojik gelişmeler ve sanayileşme ile paralel olarak yaşanan hızlı kentleşme ve nüfus artışı, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de insan faaliyetlerinin çevre üzerindeki baskısını hızla artırmaktadır. Sınırsız olan insan ihtiyaçlarının teknoloji yardımı ile giderek daha üst düzeylerde karşılanması, gerek doğal kaynakların daha çok tahrip edilmesi ve gerekse üretilen her ürünün nihai olarak atığa dönüşmesi nedeniyle, çevre ve insan sağlığının ciddi tehditlerle karşı karşıya kalmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Gerek üretim ve pazarlama süreçlerinde atık üretiminin en aza indirgenerek doğal kaynaklara aşırı yüklenmenin önüne geçilmesi ve gerekse tüketim sürecinde atık oluşumunun asgariye indirilmesi ve üretilen atıkların da mümkün olan en üst düzeyde geri kazanımının sağlanarak, atıkların ekonomiye bir girdiye dönüştürülmesi, bir başka deyişle sürdürülebilir atık yönetimi, tüm dünyada giderek öncelikli bir politika hedefi olarak benimsenen sürdürülebilir kalkınma yaklaşımının çok önemli bir unsurunu oluşturmaktadır. Atık yönetimi, ülkemizde 1930 lu yıllardan itibaren yasal düzenlemelere konu olmuş ve temel uygulayıcı kuruluşlar olarak belediyeler görevlendirilmiştir. Başlangıçta Sağlık Bakanlığının sorumluluğunda olan ulusal düzeyde politika belirleme ve uygulamayı yönlendirme görevi, günümüzde Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından yerine getirilmektedir. Ancak bu alandaki yetki ve sorumlulukların çok sayıda kurum ve kuruluş arasında paylaştırıldığı; bununda, çevreye ilişkin standart, ilke ve politikaların belirlenmesi, uygulamanın yönlendirilmesi, aykırı davranışların izlenmesi ve cezalandırılması gibi alanlarda yetki ve görev örtüşmelerine yol açtığı bilinmektedir. TÜİK 2004 yılı verilerine göre ülkemizde belediyelerce toplanmakta olan yıllık atık miktarı 34 milyon ton olup, kişi başına ortalama 1,34 kg atık üretilmektedir. İmalat sanayi tarafından üretilen ve büyük çoğunluğu yeniden değerlendirilen atık miktarı da 2004 yılı için 17,5 milyon ton olup, toplamda kişi başına atık üretimi günde 2 kilogramı bulmaktadır. Bir başka deyişle her insan yılda ortalama olarak kendi ağırlığının 10 katı kadar atık üretmektedir. Evsel nitelikli atıklar genellikle herhangi bir işleme tabi tutulmadan doğrudan atık depolama alanlarına dökülmektedir. 3225 adet belediyenin olduğu ülkemizde, Çevre ve Orman Bakanlığı verilerine göre sadece 16 adet düzenli depolama alanı mevcut olup, atıkların %34 ü bu alanlara, %66 sı ise vahşi depolama şeklinde orman, göl, nehir ve denizlere ya da açık araziye dökülmektedir. Yine TÜİK in son (2004) verilerine göre yılda üretilen yaklaşık 2 milyon ton tehlikeli atığın ise ancak 100 bin tonu (%5 i) ülkemizin tek tehlikeli atık bertaraf tesisi olan İZAYDAŞ tarafından yakılmakta ya da sağlıklı bir şekilde depolanmaktadır. Tehlikeli atıkların %40 ının endüstriye geri kazandırıldığı hesaba katıldığında, geriye kalan yarısından fazlasının ya evsel atıklarla birlikte depolama alanlarına boşaltıldığı ya da çevre ve insan sağlığı üzerinde büyük tehditler oluşturacak şekilde doğrudan tabiata bırakıldığı ortaya çıkmaktadır. Sağlıklı bir atık yönetim sisteminin temel unsurları, atıkların öncelikle kaynakta önlenmesi, üretilen atıkların kaynakta ayrıştırılması, geri dönüşebilir atıkların ekonomiye geri kazandırılması ve bu suretle depolanacak atık miktarının azaltılması, geri dönüştürülemeyen atıkların ise çevre ve insan sağlığına zarar vermeyecek şekilde depolanmasının sağlanmasıdır. Ülkemizde bu gereklerin karşılanması için ciddi bir dönüşüme ihtiyaç bulunmaktadır. Ürettiğimiz atıkların yarısından fazlası geri kazanılabilir ve bir problem olmaktan çıkarılarak, bir değere dönüştürülebilir niteliktedir. Bu nedenle üretim için zengin bir kaynak olan atıkların, istihdam vb. alanlarda sağlayacağı ilave kapasite de dikkate alındığında, geri dönüşümün ulusal refahın arttırılmasında sahip olduğu büyük potansiyelin göz ardı edilmemesi gerekir. Geri dönüşümün yaygınlaşması ile, Bakanlık verilerine göre bütçelerinin yaklaşık %40 ını atıkla mücadeleye ayıran belediyelerin üzerindeki bu mali yük azalacağı gibi, geri dönüşümden gelir elde etmeleri de mümkün olacaktır. Avrupa Birliğine üyelik müzakerelerinde en zorlu alanların başında çevre yer almaktadır. Çevrenin korunması AB nin temel öncelikleri arasında önemli bir yer tutmakta, yaklaşık 300 kadar direktif ve 14

tüzükle düzenlenen çevre, AB Müktesebatının en kapsamlı alanlarından birisini oluşturmaktadır. Adaylık sürecinde AB nin mali ve teknik desteği ile yürütülen projeler çerçevesinde ulusal mevzuatımız büyük ölçüde AB Müktesebatı ile uyumlulaştırılmıştır. Ancak bu düzenlemelerin uygulamaya geçirilmesinde, altyapı yetersizliği, kurumsal ve teknik kapasite zayıflığı gibi nedenlerle önemli güçlükler yaşanmaktadır. Ülkemizde atık yönetimi konusunda kamuoyu bilincinin geliştirilmesinden kurumsal kapasitenin güçlendirilmesine, cezalandırma ve özendirme sisteminden eğitim ve rehberlik faaliyetlerine kadar birçok alanda olması gereken noktanın çok gerisinde olunmakla birlikte, Avrupa Birliği Müktesebatına uyum süreci ile birlikte hızlı ve köklü bir değişim trendi yakalandığı ve birçok alanda önemli gelişmeler kaydedildiği gözlenmektedir. Ülkemizde etkin ve sürdürülebilir bir atık yönetim sisteminin henüz oluşturulamamış olmasının temel nedenleri arasında, atık yönetimine ulusal politika öncelikleri arasında yer verilmemesi, Atık yönetiminin gerek ulusal ve gerekse yerel düzeyde yetkin bir kurumsal altyapıya kavuşturulmamış olması, Yetki ve sorumluluklar çok sayıda kurum ve kuruluş arasında dağıtıldığı halde, bunlar arasında yeterli koordinasyon ve işbirliğinin olmaması, Atık yönetimi hizmetlerine yeterli kaynak ayrılmaması bu alanda verilen hizmet karşılığında alınan vergi ve ücretlerin yetersiz oluşu, Çok uzun yıllar geri planda bırakılması nedeniyle, günümüzde hem bugünün ihtiyaçlarının ve hem de geçmişten gelen sorunlara çözüm bulunması gereğinin oluşturduğu baskı, Mevcut teknik kapasitenin çok yetersiz, altyapı tesislerinin sayıca yetersiz ve büyük çoğunluğunun oldukça ilkel koşullarda olması, AB normlarına ve uluslararası standartlara uygun olarak gerçekleştirilen yasal düzenlemelerin uygulamaya yeterli düzeyde yansıtılamaması, Denetim ve izleme faaliyetlerinin çok yetersiz olması ve aykırı davranışlara karşı etkili müeyyidelerin uygulanamaması sayılabilir. Küreselleşen Dünyada Türkiye nin konumunu güçlendirmesi ve dünya ticaretinde daha fazla pay alabilmesi için, çevre konusundaki yükümlülüklerini yerine getirmede daha fazla hassasiyet göstermesi ve atık yönetimi alanında ciddi atılımlar gerçekleştirmesi gerekmektedir. Sorumluluklar Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliğinde sorumluluklar aşağıdaki şekilde yer almaktadır; Katı atık üreten kişi ve kuruluşlar, en az katı atık üreten teknolojiyi seçmekle, mevcut üretimdeki katı atık miktarını azaltmakla yükümlüdürler. Çevre ve Orman Bakanlığı yönetmeliğinin kapsamına giren katı atıkların bertarafı sırasında belediyeler ve yetkilerini devrettiği kişi ve kuruluşlar işlettikleri katı atık tesislerinin planlanmasında ve işletilmesinde; insanların ruh ve beden sağlığına, hayvan sağlığına, doğal bitki örtüsüne, yeşil alanlara ve binalara, toplumun düzeni ve emniyetine, yeraltı ve yerüstü su alanları ile su rezerv sahalarına zarar vermeyecek, hava, gürültü yönünden çevre kirlenmesini önleyecek uygun tedbirleri almak zorundadırlar. Çevre ve Orman Bakanlığı, mahallin en büyük mülki amiri ve belediyeler katı atık bertarafı ile ilgili olarak konut ve işyerlerinde daha az atık üretilmesini temin etmek, atık içerisinde zararlı madde atılmasını önlemek, katı atıkları değerlendirme ve maddesel geri kazanma çalışmalarına katılımı sağlamak üzere ilgili kişilere yönelik olarak gerekli eğitim çalışmalarını yaparlar. yerlerin hastalık bulaştırıcı enfekte, kimyasal, radyolojik ve tehlikeli atıklarını, tüketicilerin kullanılmış akü ve piller ile ilaç atıklarını evsel atıklar ile birlikte atmaları yasaktır. almak ve bu atıkların değerlendirilmesini sağlamak, ekolojik dengenin bozulmasını önlemek amacı ile kota veya depozito uygulamasını zorunlu kılar. 15

Yönetmelik gereğince, kota veya depozito uygulamasına tabi işletmeler, ambalaj atıklarının toplanmasını ve geri kazanımını sağlarlar. Geri kazanımın mümkün olmadığı durumlarda ise çevreye zarar vermeyecek şekilde diğer yöntemlerle bertaraf eder veya ettirirler. İller Bankası, ilgili mevzuat gereği, belediyelerden aldığı yetki doğrultusunda belediyeler adına, Katı Atık Bertaraf Tesisleri için etüt, proje, donanım temini, danışmanlık ve inşaat işleri yapmakla yükümlüdür. Çevre Hukukumuzda Atık Yönetimi Sağlıklı ve sürdürülebilir bir atık yönetim sisteminin kurulması ve geliştirilmesi amacıyla ulusal düzeyde belirlenmiş ilkeler, amaç ve hedefler, uygulamaya dönük politikalar ve uygulama araçlarının bileşiminden oluşan atık yönetim stratejisinin temel kaynaklarını Anayasa, yasalar, yönetmelik ve diğer düzenlemeler ile uluslararası anlaşmalar, ulusal plan, program vb. belgeler oluşturmaktadır. Başta Anayasamız olmak üzere, birçok yasada çevrenin korunması ve geliştirilmesine yönelik çok sayıda düzenleme yer almakta ve bu düzenlemelerin sayısı, çevrenin artan önemine paralel olarak gün geçtikçe artmaktadır. Atık yönetimine ilişkin düzenlemeler de çevre mevzuatımızın en kapsamlı alanlarından birini teşkil etmektedir. Ülkemizde atık yönetimi ile ilgili yasal düzenlemelerin başlangıcı çok eski tarihlere kadar gitmektedir. 1930 yılında yürürlüğe giren 1580 sayılı Belediye Kanunu ile 1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu, atıkların toplanması, depolanması, halk sağlığının korunması için gerekli önlemlerin alınması vb. hususlara ilişkin düzenlemeler içermektedir. Bu tarihten itibaren gerçekleştirilen diğer yasal düzenlemelerde de atık yönetimine ilişkin doğrudan ya da çevre ve insan sağlığının korunması bağlamında dolaylı hükümler yer almıştır. 1982 Anayasası çevre korumaya yönelik hedefler koymuş; 56. maddesinde, Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir hükmüne yer verilmiştir. Bir çerçeve yasa niteliğindeki 11.08.1983 tarih ve 2872 sayılı Çevre Kanunu çevrenin korunması konusunda ilke ve kurallar getirmekte, yetkili ve sorumlu kurum ve kuruluşları tanımlamakta, uygulamaya dönük prosesleri belirlemekte ve kirleten öder prensibi çerçevesinde ilgililerin yükümlülüklerini ve aykırı davranışlara uygulanacak cezaları belirlemektedir. 26.9.2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 30.3.2005 tarih ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu, çevre kirliliğine yol açan atık uygulamaları için çeşitli cezai müeyyideler getirmektedir. Belediye yönetimine ilişkin yasalarda da, atık yönetimine ilişkin temel hükümlere yer verilmektedir. Ülkemizin taraf olduğu Tehlikeli Atıkların Sınırlarötesi Taşınımının ve Bertarafının Kontrolüne İlişkin Basel Konvansiyonu da atık yönetimine ilişkin hükümler içermektedir. İkincil mevzuat düzeyinde ise, 1991 tarihli Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği ile atık yönetiminin genel çerçevesi ortaya konulmuştur. Yönetmelik, atık üretiminin mümkün olduğunca azaltılmasını, geri kazanılabilir atıkların kaynağında ayrıştırılmasını ve değerli atıkların tekrar ekonomiye kazandırılmasını, geri kazanımı olmayan atıkların da çevreye duyarlı yöntemlerle bertarafını öngörmektedir. Çevre Kanunu ve Basel Sözleşmesi temelinde tehlikeli atık yönetim sisteminin oluşturulması amacıyla hazırlanan Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği 1995 yılında yürürlüğe girmiş, bu yönetmelik 2005 te AB Müktesebatı ile uyumlulaştırılarak yeniden düzenlenmiştir. Ambalaj ve ambalaj atıkları, atık yağlar, tıbbi atıklar, inşaat ve hafriyat atıkları, kullanılmış pil ve akümülatörler ile ömrünü tamamlamış lastikler için de ayrı kontrol yönetmelikleri hazırlanarak yürürlüğe konulmuştur. (Atık yönetimini düzenleyen yönetmelik ve tebliğler Ek 2 de yer almaktadır). Çevre Kanununda 2006 da yapılan değişiklikle, atık hizmetlerinin finansmanına ilişkin somut düzenlemeler getirilmiş, çevre kirliliğine yol açan atık uygulamalarına yönelik cezaların kapsamı genişletilerek, miktarları önemli ölçüde artırılmıştır. Özellikle yükümlülüklerini yerine getirmeyen belediyeler için ağır yaptırımlar öngörülmüştür. Günümüzde doğrudan ya da dolaylı olarak atık yönetimini ilgilendiren çok sayıda düzenleme yürürlüğe konulmuş olmakla birlikte, ulusal mevzuatımızın AB Müktesebatına ve uluslararası standartlara tam olarak uyarlanmasını ve özellikle de mevcut düzenlemelerle getirilen ilke ve politikaların uygulamaya geçirilmesini sağlayacak yeni düzenlemelere ihtiyaç bulunmaktadır. Bu çerçevede henüz ulusal mevzuata aktarılmamış AB Müktesebatının (örneğin atık çerçeve direktifi, düzenli depolama direktifi gibi) aktarılmasını, çevre dostu teknolojilerin teşvik edilmesini, kirleten öder 16

prensibinin tümüyle uygulamaya geçirilmesini, atık üreticilerinin başta atık minimizasyonu ve geri dönüşüm olmak üzere sorumluluklarını yerine getirmelerini sağlayacak düzenlemelerin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Avrupa Birliği Müktesebatı ve Atık Yönetimi Avrupa Birliğinin giderek daha fazla önem verdiği çevre konusu, AB Müktesebatının en kapsamlı bölümünü oluşturmakta ve bu alan 300 kadar tüzük ve direktif ile düzenlenmektedir. Müktesebatla çevre konusunda benimsenen temel ilkeler, çevre korumanın diğer tüm Topluluk politikalarına entegrasyonu (bütünleyicilik ilkesi), tüm AB Kurumlarının yüksek düzeyde çevre korumasını hedeflemeleri, ciddi şüphe durumunda kesin kanıt aranmaksızın önlem alınması (ihtiyat ilkesi), zarar tam olarak ortaya çıkmadan zararın önlenmesi, çevresel zararın öncelikle kaynağında önlenmesi ve kirleten öder ilkesidir. AB atık yönetimi politikalarının temelini ise, atık yönetimi hiyerarşisi ve üretici sorumluluğu ilkesi oluşturmaktadır. Hiyerarşide birincil önceliği, atıkların üretim aşamasında önlenmesi ve atık miktarının ve tehlikelilik düzeyinin azaltılması oluşturmaktadır. Atıkların yeniden kullanım, geri dönüşüm ve enerji elde edilmesi yoluyla geri kazanılması ikinci, geri kazanım olanağı olmaya atıkların çevreye zarar verilmeksizin yakılması ya da güvenli depolanması da son basamağı oluşturmaktadır. Üretici sorumluluğu ilkesi ise, atıklardan kaynaklanan her tür maliyetin atık üreticileri tarafından karşılanmasını öngörmektedir ki bu, kirleten öder prensibinin bir yansımasıdır. Diğer ilkeler ise, topluluk ve üye ülke düzeyinde kendine yeterlik, uygun teknolojilerden en ekonomik olanların kullanılması ve atıkların kaynağına mümkün olan en yakın alanda bertaraf edilmesidir. AB Çevre Müktesebatını oluşturan direktiflerden 14 tanesi doğrudan atık yönetimini düzenlemektedir. Bu direktiflerin ikisi sadece üye ülkeler için bağlayıcı olmakla birlikte, diğer direktiflere aday ülkelerin de mevzuatlarını uyumlaştırmaları gerekmektedir. Genel olarak üye ülkeler için hüküm ifade etmekle birlikte, aday ülke statüsü nedeniyle Türkiye için de uyum yükümlülüğü bulunan bu düzenlemeler, üye ülkeler için olduğu kadar, ülkemiz için de ağır sorumluluklar getirmektedir. Bu direktiflerden biri olan Düzenli Depolama Direktifi (1999/31/EC), atıkların düzenli depolanmasıyla ilgili teknik koşulları tanımlayarak, atık depolama faaliyetlerinin çevre üzerindeki etkilerini mümkün olduğunca ortadan kaldırmayı ya da azaltmayı amaçlamakta; atıkların düzenli depolanması için yerleşim, tasarım, gözetim ve izleme ile ilgili genel koşulları belirlemektedir. Direktif, üye ülkeler için depolanacak biyolojik olarak ayrışabilir kentsel atıkların azaltılması amacıyla, bu atıkların depolanacak miktarının, 1995 yılındaki miktarlar esas alınmak suretiyle 2006 yılında %75, 2009 yılında %50 ve 2016 yılında %35 oranına indirilmesini hedeflemiş, bu hedefleri gerçekleştiremeyen üyeler için ağır cezalar öngörmüştür. Mevcut atık depolama sahalarının 2009 yılına kadar direktifte belirtilen koşulları sağlamak üzere bir plan dâhilinde iyileştirilmesi ya da direktifte belirtilen usullere uygun olarak kapatılması da zorunlu tutulmaktadır. Bu yükümlülüklerin büyük ölçekli ve ağır maliyetli yatırımlara ve ilave kurumsal ve teknik kapasiteye ihtiyaç gösterdiği açıktır. AB Direktiflerinden bir bölümü ulusal mevzuatımıza aktarılmış olup, diğer direktiflerin aktarılması için de çalışmalar yürütülmektedir. Atık sektöründe; ambalaj atıkları, tehlikeli atıklar, atık pil ve akümülatörler ile atık yağlar konusunda uygulama yönetmeliklerinin kabul edilmesiyle birlikte atık yönetimine ilişkin müktesebatın iç hukuka aktarılmasında önemli bir mesafe alınmıştır. Atık Çerçeve, Atık Kataloğu, Atıkların Taşınımı, Atıkların Yakılması ve PCB/PCT ilişkin Direktiflerin mevzuat uyumu Ulusal Programda verilen takvime göre 2005 yılında tamamlanamadığından, 2006 yılı sonunda tamamlanması öngörülmüştür. Ancak bu dönem içerisinde de uyumlaştırma çalışmaları bitirilememiştir. Atık Çerçeve, Düzenli Depolama, PCB/PCT ve Ömrü Dolmuş Taşıtlar Direktifi, Atık Elektrik ve Elektronik Cihazlar (WEEE) ile RoHS Direktifleri ve Yakma Direktiflerinin Yönetmelik olarak uyumunun sağlanması için de çalışma grupları oluşturulmuş olup, Taslak Yönetmelik çalışmaları devam etmektedir. Ulusal Plan ve Programlarda Atık Yönetimi Beş Yıllık Kalkınma Planları, Ulusal Çevre Eylem Planı, AB Müktesebatının Üstlenilmesine Dair Ulusal Program gibi ulusal ve uluslararası temel dokümanlar, atık yönetimine ilişkin başlıca hedeflere 17

ve izlenecek politikalara da yer vermektedir. 1963 yılından itibaren yürürlüğe konulan beş yıllık kalkınma planlarının ilk beşinde çevre konularına giderek artan oranda yer verilmiş ise de, atık konusu ayrı bir başlık altında ele alınmamıştır. Altıncı Beş Yıllık (1990-1994). Kalkınma Planında atık konusuna ayrı bir başlıkta yer verilmiş ve belediyelerin ortak katı atık bertaraf tesisi oluşturmalarının destekleneceği, düzenli depolama alanları için yer seçimi ve işletme esaslarının belirleneceği, tıbbi atıkların ayrı bertaraf edileceği, nükleer atıkların sıvı bölümleri için depolama tankları yaptırılacağı gibi hedef ve politikalar ortaya konmuştur. Yedinci Planda ise, ulusal çevre stratejisinin hazırlanması, çevre mevzuatının AB ve diğer uluslararası standartlara uyumlu hale getirilmesi, yerel yönetimlere destek verilmesi, atık minimizasyonu ve geri kazanım çalışmalarının desteklenmesi, her türlü atık ithalinin engellenmesi gibi politikalar benimsenmiş, atık yönetimi konusunda kapasitenin geliştirilmesine önem verileceği vurgulanmıştır. Sekizinci Planda (2001-2005) atıkların kaynakta ayrıştırılması, hane halkının bilinçlendirilmesi, mevzuatın yenilenmesi, çevre temizlik vergisinin maliyeti karşılayacak düzeye çıkarılması, büyükşehir belediyelerinde atık yönetiminin tek elden planlanması ve uygulanmasının sağlanması gibi hedef, ilke ve politikalar benimsenmiştir. Planın hazırlanmasında görev alan 100 özel ihtisas komisyonundan biri olan katı atık komisyonu raporunda getirilen öneriler ise şöyledir: Üretilen atık miktarının azaltılmasına öncelik verilmesi, bunun için ders kitapları içeriklerinin değiştirilmesi, Yerel yönetimlerin kurumsal yeterliklerinin artırılması, Geri dönüşüm ile sanayiye geri kazandırılan madde miktarının artırılması, geri kazanılmış ürünlerin tüketilmesini sağlamak için yoğun reklam kampanyaları yapılması, Katı atıkların kaynağında ayrıştırılmasının sağlanması, Katı atık bertarafının bölgesel ölçekte gerçekleştirilmesi, Ulusal bir "Katı Atık Bertarafı Master Planı" hazırlanması ve uygulanması, Bertarafın Yap-İşlet-Devret modeliyle gerçekleştirilebilmesi için yasal düzenleme yapılması. Dünya Bankasının desteği ile hazırlanan Ulusal Çevre Stratejisi ve Eylem Planı (UÇEP) 1998 yılında yürürlüğe konulmuş olup, atık yönetimine ilişkin olarak başlıca şu politikaları içermektedir; Atık minimizasyonu, geri kazanım ve yeniden kullanıma önem verilmesi, buna yönelik teknolojiler geliştirilmesi, Eski atık depolama tesislerinin iyileştirilmesi, Düzenli depolama ve tehlikeli atıkların bertarafına yönelik yatırımların yapılması, ucuz ve uygun teknoloji seçimi yapılması, Ulusal ve bölgesel atık borsalarının oluşturulması, Finans kaynakları, donanım ve personel açısından düşük olan yerel kapasitenin güçlendirilmesi (Belediyeler gelir yaratmak, eylemleri eşgüdüme kavuşturmak ve performansı ölçmek üzere güçlendirilmelidir), Büyükşehir belediyelerinde özel bütçeli "Atık Yönetim Birimi" kurulması, Tehlikeli ve tıbbi atıkların denetimi/imhası ve özel sektör katılımının bölgesel bazda ele alınması, bölgesel tehlikeli atık birimleri kurulması, Yerel ve bölgesel idareler yanında, teknoloji geliştirme seçeneklerinin desteklenmesi için ulusal ölçekte bir kurumsal yapı oluşturulması. UÇEP, geçen süre içerisinde pek fazla uygulanma olanağı bulamamıştır. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında UÇEP in güncelleştirileceği ve yasal bir çerçeveye kavuşturulacağı, UÇEP uygulamalarının da sağlıklı bir şekilde izlenmesi amacıyla sürdürülebilir kalkınma göstergelerinin geliştirileceği ifade edilmiş ise de, bunun da hayata geçirilmesi söz konusu olamamıştır. Mart 2000 tarihli Ulusal Gündem 21 belgesinde de, çevre kirliliğinin önlenmesi için etkili ve sürekli önlemler alınacağı belirtilmiş, katı atık toplama ve bertarafı alanında gerekli altyapı hizmetlerinin ivedilikle tamamlanacağı ifade edilmiştir. Ulusal Gündem 21 de, atık minimizasyonu, geri kazanımın en üst düzeye çıkarılması, üretici ve tüketicilerin özendirilmesi, belediyelerin güçlendirilmesi, özel sektörün katkısının artırılması, toplumun bilinçlendirilmesi gibi UÇEP de de yer verilen politika ve hedefler öne çıkarılmıştır. 2003 yılı Katılım Ortaklığı Belgesinde, atık yönetimi 18

konusundaki AB mevzuatına uyum sağlanmasına ve uygulanmasına başlanması kısa vadeli, AB mevzuatına uyumun tamamlanması, çevre ile ilgili verilerin toplanması ve çevrenin korunmasını sağlamak için kurumsal ve yönetsel kapasite ile izleme kapasitesinin güçlendirilmesi hedefi göz önüne alınarak, atık yönetiminin etkinleştirilmesi tedbiri de orta vadeli hedefler arasında yer almıştır. Belgenin çevre başlığı altında, AB mevzuatının üstlenilmesi için bir uyum programının benimsenmesi, yatırımları finanse etmek üzere her yıl için kamu ve özel sektör finansman kaynaklarına ve uyumlaştırma maliyeti tahminlerine dayanan bir planın geliştirilmesi de öngörülmekte olup, yürütülen değişik projeler kapsamında tahmini yatırım maliyetleri ortaya konulmuştur. AB Müktesebatının Üstlenilmesine Dair Ulusal Programda (2003) özellikle mevcut yasal düzenlemelerin AB standartları ile uyumlulaştırılmasına vurgu yapılmış; entegre atık yönetimi konusunda, Mevzuatın Uyumu ve Uygulanması İçin Kurumsal Yapılanma Takvimi başlığı altında, 2004 yılında başlatılmak ve sürekli olmak koşuluyla, Yerel otoritelerin (belediyeler) finansman yönünden güçlendirilmesi, Yerel otoritelerin (belediyeler) teknik açıdan güçlendirilmesi, Yerel otoritelerde (belediyeler) entegre atık yönetiminden sorumlu birimin oluşturularak personelinin bu konuda eğitilmesi, Atık miktarı, ara depolanması, bertaraf edilmesi gibi konularda bilgiye erişimin sağlanması için ağ (network) kurulması, Atık minimizasyonu için ayrı toplama sistemlerinin oluşturulması ve geri kazanım sistemlerinin güçlendirilmesi, Geri kazanım ve bertaraf tesislerine lisans verme işlemlerinin alt yapısının güçlendirilmesi ve personel alımı ile bu konuda çalışan personelin eğiticilerin eğitimi metodu ile eğitilmesi öngörülmüştür. Ulusal Programın bir eki niteliğinde olan Ön Ulusal Kalkınma Planı (2004-2006), çevre sektöründe temel amacı, ekonomik ve sosyal kalkınma ile insan yerleşimlerinin çevre üzerindeki baskısının azaltılması ve sağlıklı yaşam koşullarını oluşturmaya yönelik olarak doğal kaynakların korunması, evsel-endüstriyel atıkların bertarafı ile çevre yönetiminde etkinliğin artırılması olarak saptamıştır. Plan, çevre yönetiminde temel sorun alanlarından birisini yetersiz kurumsallaşma, bir diğerini de atık hizmetlerine ilişkin altyapı yetersizlikleri olarak belirlemiş ve çevre sektöründe kurumsallaşmaya ve verimliliği artırmaya öncelik verileceği ifade edilmiştir. Atık yönetiminde verimliliğin artırılması da öncelikler arasında sayılmış olup, tedbir olarak katı atık yönetimi hizmetlerinin daha etkin bir şekilde sunulabilmesi için çöplerin kaynakta ayrıştırılarak miktarının azaltılması ve toplanmaya hazır hale getirilmesi amacıyla çöp üreticisi konumundaki hane halklarının bilinçlendirilmesi ve yerel yönetimlerin kurumsal kapasitelerinin güçlendirilmesine destek verileceği belirtilmiştir. 2006 yılında hazırlanan ve 2007-2023 döneminde uygulanması öngörülen Türkiye Cumhuriyeti Ulusal Çevre Stratejisi (UÇES), Türkiye nin AB üyeliği için bir ön koşul olan, AB çevre müktesebatına uyum sağlanması ve mevzuatın etkin bir şekilde uygulanması aracılığıyla tam uyumun sağlanması için ihtiyaç duyulacak teknik ve kurumsal altyapı, gerçekleştirilmesi zorunlu çevresel iyileştirmeler ve düzenlemelerin neler olacağına ilişkin detaylı hedef ve politikalar içermektedir. Çok büyük ölçüde AB uyum sürecinde yapılması gerekenlere odaklanan ve yapılacak faaliyetler ve finansman kaynaklarını AB nin teknik ve mali desteğine endeksleyen Stratejinin amacı da; ülkemizde ekonomik ve sosyal şartları da dikkate alarak sağlıklı yaşanabilir bir çevre oluşturmak ve bu doğrultuda ulusal çevre müktesebatımızın AB çevre müktesebatı ile uyumlulaştırılmasını sağlamak olarak belirlenmiştir. (Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatına sunulan UÇES, henüz onaylanmamıştır.) Atık Yönetim Stratejisini Geliştirmeye Yönelik Projeler 1990 lı yıllardan itibaren atık yönetim stratejisinin geliştirilmesi ve kurumsal ve teknik kapasitenin güçlendirilmesine yönelik dış finansmanlı çeşitli projeler yürütülmektedir. Daha çok Dünya Bankası ve Avrupa Birliğinin mali ve teknik desteği ile yürütülen bu projeler, Türkiye nin mevcut durumunun olması gerekenle karşılaştırılarak, tespit edilen zayıflık ve eksikliklerin telafisi için atılması gereken 19

adımların belirlenmesinde önemli katkılar sağlamıştır. Dünya Bankası METAP-Akdeniz Çevresel Teknik Yardım Programı tarafından finanse edilen Türkiye Katı Atık Yönetimi Projesi nin Ocak 1995 te başlayıp Şubat 1996 da tamamlanan ilk bölümünde, Türkiye nin ulusal katı atık yönetim stratejisinin geliştirilmesi amaçlanmıştır. Sonuç raporunda, katı atık yönetiminde ulusal politika ve hedeflerin belirlenmesi ile uygulama programlarının ve önceliklerin planlanmasından sorumlu, proje önerilerini değerlendirecek, Katı Atık Kontrol İdaresi adı altında Bakanlık bünyesinde bir birim kurulması; Çevre Bakanının başkanlığında, ilgili merkezi yönetim birimleri, belediyeler, gönüllü kuruluşlar ve özel sektörün temsil edildiği Katı Atık İstişare Kurulu adıyla bir üst kurul oluşturulması, bölge atık idareleri kurulması, atık hizmetlerinin özelleştirilmesi ve özel sektörün katılımının artırılması gibi öneriler getirilmiştir. Projenin ikinci kısmı ise, Trabzon-Rize kıyı hattı katı atık pilot proje uygulama çalışmasını içermektedir. Ekim 1995 te başlatılan ve Mayıs 1997 de tamamlanan bu çalışmada, Trabzon ve Rize illeri ile civar belediyeleri için ortak bir atık depolama alanının atık bertaraf stratejisinin tespit edilmesi sağlanmıştır. Daha çok atık yönetimine ilişkin bir durum analizini içeren ve oluşturulacak strateji için öneriler geliştiren bu çalışmanın ilk bölümünün bitiminin üzerinden 10 yıldan fazla bir süre geçmiş olmasına rağmen, ülkemiz henüz bir Ulusal Atık Yönetim Stratejisi ne sahip değildir. Projenin ikinci kısmının da, önerilen atık depolama alanına ilişkin yargı mercilerine yapılan itirazların da etkisiyle, aradan geçen uzun süreye rağmen uygulamaya geçirilmesi mümkün olamamış ve halen önerilen tesis için planlama süreci devam etmektedir. METAP - Türkiye Katı Atık Yönetimi Projesinin uzantısı niteliğinde olan ve Temmuz 1998 Mayıs 2000 döneminde yürütülen Kurumsal Yapının Güçlendirilmesi Projesi ise, genel olarak atık yönetimi konusunda gerekli altyapının oluşturulması için mevcut yasal, yönetsel ve teknik altyapının güçlendirilmesi çalışmalarını kapsamıştır. Proje, Bakanlık bünyesindeki atık yönetim biriminin geliştirilmesi ve teknik kılavuzların hazırlanmasına yoğunlaşmış olup, teknik kılavuzlar için 19 ayrı rapor üretilmiştir. Ağustos 2000 de başlatılan ve 2001 yılı sonu itibarıyla tamamlanan Marmara, Ege ve Akdeniz Bölgesinde Tehlikeli Atıkların Yönetimi Projesi kapsamında da bir durum tespiti yapılmış ve geleceğe dair bir öneriler seti geliştirilmiştir. Temel olarak bölgedeki dört ayrı ilde atık yakma ve/veya depolama tesisi yapılması önerilmiştir. Avrupa Birliği MEDA Programı tarafından desteklenen ve Ocak 2002'de tamamlanan Türkiye'deki Çevre ile İlgili Mevzuatın Analizi Projesinde, Topluluğun çevre mevzuatı ile ülkemiz çevre mevzuatının (atık yönetimi de dahil olmak üzere) karşılaştırılarak farklılıkların tespiti ve yüksek maliyetli yatırım gerektiren direktifler bazında tahmini yatırım maliyetlerinin hesaplanması çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Avrupa Birliği nin Life - Üçüncü Ülkeler Programı tarafından desteklenen Türkiye de Katı Atık Yönetimi İçin Kapasite Geliştirilmesi projesinin de temel amacı, atık yönetim kapasitesinin AB Mevzuatına uygun olarak güçlendirilmesi ve atık yönetim stratejilerinin daha iyi koordinasyonunun sağlanması olarak belirlenmiştir. AB katılım öncesi programları kapsamında Hollanda nın teknik desteği ile yürütülen Türkiye'de Elektrik Elektronik Ekipman Atıkları ve Kullanılmış Taşınabilir Pil ve Akümülatör Atıklarının Toplanması İçin Bir Sistem Kurulması (MATRA) Projesi, ilgili AB Direktiflerinin ulusal mevzuata aktarılmasını amaçlamış olup, proje kapsamında hazırlanan Atık Pil ve Akümülatörlerin Kontrolü Yönetmeliği 31 Ağustos 2004 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe konmuş, Elektrik Elektronik Ekipman Atıklarına ilişkin Taslak Yönetmelik ise yayımlanmayı beklemektedir. 2003 yılında başlayan ve Envest Planners Konsorsiyumu tarafından yürütülen Türkiye İçin Çevre Alanında Kapasite Geliştirilmesi Projesi kapsamında da öncelikle yüksek maliyetli yatırım gerektiren AB Direktiflerinin uyumlaştırılmasına yönelik yatırım planları hazırlanmış, bu yatırımlara yönelik fizibilite çalışmaları, ihale dosyalarının hazırlanması, projenin finansman kurumlarına tanıtılması gibi faaliyetler yürütülmüştür. AB İdari İşbirliği Fonundan desteklenen Türkiye İçin Çevre Alanında Entegre Uyumlaştırma Stratejisi Projesi kapsamında ilk olarak sektörel strateji geliştirilecek, sonrasında ise söz konusu stratejilere nihai halleri verilip mevzuat uyumu ve uygulamasına yönelik entegre uyumlaştırma stratejisi ile genel finansman stratejisi hazırlanacaktır. Proje, tamamlanma aşamasındadır. Çevresel bilgiye ulaşım ve idari yapının geliştirilmesi bileşeni çerçevesinde çevresel bilgi ulusal veri tabanı oluşturulması ve idari yapının geliştirilmesi kapsamında eğitim çalışmaları yapılacaktır. Avrupa Birliğince finanse edilen bir eşleştirme (twinning) projesi olan Hava Kalitesi, 20