BUNALTI BOZUKLUKLARI VE HEMŞİRELİK YAKLAŞIMLARI HEDEFLER Bu üniteyi çalıştıktan sonra; Anksiyeteyi tanımlayabilir, Bunaltı Bozukluklarını öğrenebilir, Bunaltı Bozukluklarının bakımında hemşirenin dikkat etmesi gereken noktalar hakkında bilgi sahibi olur, PSİKİYATRİ HEMŞİRELİĞİ DERSİ İÇİNDEKİLER Anksiyete Tanımı Bunaltı Bozuklukları Yaygın Bunaltı Bozukluğu Panik Bozukluğu Fobik Bozukluk Sağaltım Değerlendirme Soruları Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar HAFTA 91
ANKSİYETE Anksiyete evrensel bir duygu olup bireyin kendini güvensiz hissettiği durumlara karşı geliştirdiği doğal bir tepkidir. Anksiyeteyi tüm insanlar yaşamları boyunca farklı bir şekilde yaşayabilirler. Anksiyete; Bilinmeyen içten gelen belirsiz yada kökeni iç çatışmaya dayalı olan bir tehdide karşı gösterilen bir tepkidir. Örneğin ilk kez yabancı bir ortama girilince duyulan duygu gibi. BUNALTI BOZUKLUKLARI Bunaltı bozuldukları duygu durum bozuklukları ile birlikte toplumda çok yaygın olarak bulunmakta ve önemli işgücü yitimine neden olmaktadır. Sıklık ve Yaygınlık Toplum taramalarında bunaltı bozukluklarının yaygınlığı yüksektir. Yaşam boyu yaygınlığı %13.6 ile %28.8 arasında bildirilmektedir. Bunaltı bozuklukları genellikle erken yaşlarda başlar; ortaya çıkma açısından en riskli dönem 10-25 yaş arasıdır. Olguların %80-90 ında belirtiler 35 yaşından önce ortaya çıkar. Özgül ve sosyal fobi çoğunlukla çocukluk ya da erken ergenlikte ortaya çıkar. Yaygın bunaltı, panik bozukluğu ve agorafobi tipik olarak geç ergenlik ve erken erişkinlikte başlar. İlk belirtilerin ortaya çıkması genellikle 25-30 yaş arasında olur. Bir bunaltı bozukluğu olan hastaların büyük bir çoğunluğunda bir başka bunaltı bozukluğu daha bulunur. Bunaltı ya da duygu-durum bozukluğu hastalarının yansından çoğunda bu iki bozukluk bir arada görülmektedir. Yaşam boyu bunaltı bozukluğu tanısı konulanların dörtte üçünde yaşam boyu en az bir başka ruhsal bozukluk daha görülmektedir. Bunaltı bozuklukları önemli bir yetiyitimi nedenidir. Bunaltı bozukluklarının erken yaşlarda, hatta çocuklukta başlaması aile ve akran ilişkilerinde ve akademik başarıda bozulmaya yol açabilir. YAYGIN BUNALTI BOZUKLUĞU Bunaltı (anksiyete) korkuya benzeyen bir duygudur. Kişi bunaltıyı sanki kötü bir haber alacakmış, bir felaket olacakmış gibi nedeni belli olmayan bir sıkıntı, bir endişe duygusu olarak algılar ve tanımlar. Çok hafif tedirginlik, gerginlik duygusundan panik derecesine varan değişik yoğunluklarda olabilir. Ağır derecelerinde kişinin benliği bu ruhsal acı (psychic 2
pain) altında ezilir; en güçlü bedensel ağrının bile bu denli rahatsız edici olmadığı hasta tarafından söylenir. Sıklık ve Yaygınlık Temel sağlık hizmetlerine başvuran hastalarda en sık görülen bunaltı bozukluğu yaygın bunaltı bozukluğudur. Kadınlarda erkeklere oranla iki kat daha sık görülmektedir. Risk etkenleri arasında çocukluk çağda kötü muamele görmüş olma, düşük sosyoekonomik durum, sorunların, içe atma eğilimi ve gene çocukluktaki davranım bozuklukları sayılmaktadır. Yaygın bunaltı bozukluğu olan kişilerin %62-67 sinde çökkünlük belirtileri vardır. Yaygın bunaltı bozukluğu önemli bir yeti yitimi nedenidir. Hastaların %38 inde ciddi mesleki işlev yitimi olduğu; ayda 6.3 günlük işe gidememeye yol açtığı bildirilmektedir. Belirtiler ve Bulgular Genel görünüm ve davranış: Hastada genel bir huzursuzluk, endişeli yüz, gergin duruş, hareketlerinde tedirginlik, çabuk irkilme, çabuk kızma, sabırsızlık, bazen yerinde duramama vardır. Konuşma ve ilişki kurma: Hastanın sesinde heyecanlı bir titreklik, zor konuşma olabilir, fakat konuşması düzgündür. İlişkilerinde' endişeli, huzursuz, gergindir. Duygulanım: Hasta, içinde korkuya benzeyen bir duygusu olduğunu, sanki kötü bir şey olacakmış gibi hissettiğini anlatır. Fakat korkusunun nedenini ve nesnesini bilmez. Bilişsel yetiler: Hastanın bilişsel yetilerinde temelde bir bozukluk yoktur. Aşırı ve yorucu olan sıkıntı nedeniyle dikkati çabuk dağılabilir ve bu nedenle geçici unutkanlıklar olabilir. Anlama ve öğrenme azalabilir. Düşünce sürecinin içeriği: Hastanın düşünce sürecinde belirgin bozukluk olmaz. Bedensel ve fizyolojik belirtiler: Kan basıncının yükselmesi, kalp atımının hızlanması, çarpıntı, kaslarda gerginlik, kılların dikleşmesi, gözbebeklerinde genişleme, ağız kuruması, yüzde solukluk ya da kızarma, terleme, sık tuvalete gitme, öğürme ve bazen kusma, boğazda düğümlenme, soluk almada güçlük, hava açlığı, ellerde, ayaklarda soğukluk ve karıncalanmalar. Bu hastalarda genellikle, yaşam olayları karşısında ve ilişkilerde çabuk kaygılanma, meraklanma, gerginlik, tedirginlik, aşırı terlemeler, sıcak soğuk basması, çabuk irkilme, dikkat dağınıklığı, uyku bozukluğu, çabuk kızma ve huysuzluk görülür. Çökkünlük ve kişilik bozukluğu ek tanıların bulunması, belirtilerin şiddetli olması, 3
nörotiklik düzeyinin yüksek olması, sosyal uyumun bozuk olması, düşük sosyoekonomik düzey ve işsizlik yaygın bunaltı bozukluğunun gidişini olumsuz etkileyen etkenler arasında sayılmaktadır. Ayrıca klinik gözlemlerimiz süreğen aile içi sorunlar ve çatışmaların hastalığın gidişini olumsuz yönde etkilediğini göstermektedir. PANİK BOZUKLUĞU Panik bozukluğu ise kendiliğinden ve beklenmedik panik nöbetleri ile giden bir bunaltı bozukluğudur. Sıklık ve Yaygınlık Yaşam boyu en az bir panik nöbeti geçirme olasılığı %10 olarak bulunmuştur. Panik nöbetleri bunaltı bozukluğu dışında da sıklıkla görülmektedir. Hastalığın şiddeti ve gidişini etkiler. Panik nöbetleri geçiren hastalarda yaşam boyu başka bunaltı bozuklukları, çökkünlük, iki uçlu bozukluk gibi başka ruhsal bozuklukların görülme olasılığının arttığı, bu hastalıkların daha direngen olduğu ve daha fazla işlev bozukluğuna yol açtığı bildirilmiştir. Panik bozukluğu hastalarının %56-73 üne çökkünlük eşlik eder. Belirtiler ve Bulgular Genel görünüm ve davranış; Panik nöbetleri olmayınca haftanın genel görünümünde belirgin bir bozukluk yoktur. Ancak panik nöbeti olduğu, sırada hasta ileri derecede endişeli ve telaşlı görünür. Konuşma ve ilişki kurma; Panik nöbeti sırasında hasta ağır korku ve panik durumu içerisinde rahat konuşamaz, sesi titrer. Klinik belirtilerin ağırlığı-altında hasta ile ilişki kurmak güç olabilir. Hasta yaşadığı panik belirtilerinin ya da panik nöbetini yeniden yaşamak korkusunun üzerinde konuşmak isteyebilir. Duygulanım; Panik nöbetleri sırasında hastada ileri derecede korku ve uyarılma durumu vardır. Ne zaman geleceği önceden kestirilemeyen, akut ve ağır bir korku nöbeti bütün duygulanıma egemendir. Panik nöbeti yatıştıktan sonra hastanın en önemli yakınması panik nöbetini yeniden yaşama korkusudur. Panik nöbeti sırasında, fizyolojik belirtilerin yan sıra, hastada şiddetli bir ölüm korkusu ya da delirme, özdenetimini yitirme korkusu belirgindir. Bilişsel yetiler; Genel olarak panik nöbetleri dışında hastanın yönelimi, algılaması ve bütün başka bilişsel yetileri yerindedir. Fakat panik nöbeti sırasında hastada zaman zaman sanki çevresini tanımıyormuş, algı bozukluğu varmış gibi bir durum ortaya 4
çıkabilir. Hasta zihinsel karışıklık, şaşkınlık içinde olabilir. Ayrıca öze yabancılaşma (depersonalizasyon), gerçek dışılaşma (derealizasyon), yani kişinin kendini ve çevresini değişmiş olarak algılaması görülebilir. Düşünce süreci ve içeriği: Panik nöbeti dışında hastanın düşünce sürecinde ve içeriğinde bozukluk yoktur. Fakat çoğu hasta nöbet ya tekrar gelirse, geldiğinde kendisine ne olur, ne yapar türünden düşüncelerle uğraşır. Bedensel ve fizyolojik belirtiler: Panik nöbeti sırasında şiddetli ölüm ya da delirme korkusu yanı sıra görülen fizyolojik belirtiler şunlardır: Çarpıntı, kalp atımlarını duyumsama ya da kalp hızında artma, Terleme Titreme Soluğunu alamıyor, boğuluyor duygusu, solunumun sıklaşması, Göğüs ağrısı ya da göğüste sıkışma hissi Bulantı ya da karın ağrısı Baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecekmiş ya da bayılacakmış gibi olma Gerçek dışılaşma (derealization), öze yabancılaşma (depersonalizasyon). Uyuşma ya da karıncalanma duyuları Üşüme, sıcak-soğuk basmaları, Sık idrara çıkma, Kan basıncının yükselmesi, Bu nöbetlerin en şiddetli dönemi kısa sürer. Genellikle 5-10 dakikada yatışır, nadiren yarım saati geçer, sonra şiddeti azalır. Gidiş ve Sonlanış Hastaların çoğunda zaman içinde panik nöbetlerinin sıklığı azalır yada tamamen kaybolur. Panik bozukluğu ile birlikte agorafobinin bulunması durumunda hastalığın gidişi daha olumsuz olur. FOBİK BOZUKLUK Klasik anlamda fobi, normalde korkulmayacak belli bir durum ya da belli bir nesne ile karşılaşınca ortaya çıkan korkudur. Hasta bu durum ya da nesne karşısında bu denli korkulmayacağını bilir; korkusunu anlamsız, yersiz bulur. Fakat yine de korktuğu nesne ya da durumdan kaçınır. Sıklık ve Yaygınlık Fobiler kadınlarda erkeklerden en az iki üç kat fazladır. Belirtiler ve Bulgular 5
Fobik kişide, fobi nesnesi karşısındaki bunaltı belirtilerinin dışında başka bir bozukluk genellikle bulunmaz. Fobik durumdan ya da nesneden uzaklaşınca, bütün belirtiler yatışır ve hasta bir daha böyle bir duruma girmemeye çalışır, fobi nesnesinden ya da durumundan kaçınır. Fobik Bunaltı Bozuklukları DSM-5 de ise agorafobi, özgül fobiler ve sosyal bunaltı bozuklukları ana başlığı altında ayrı ayrı yer alır. Agorafobi Fobiler arasında sık görülen agorafobi eskiden yalnız meydanlardan, açık yerlerden korku olarak bilinirdi. Şimdi agorafobi çok daha geniş anlam taşımaktadır. Yalnız başına kalmaktan, yalnız sokağa çıkmaktan, kalabalık yerlere girmekten, örneğin sinema, tiyatro, tünel, köprü, pasaj, asansör, otobüs, vapur, uçak gibi yerlerde duyulan korkular ve bu yerlerden kaçınma davranışı artık agorafobi sayılmaktadır. Bu korku bireyin bir yerde kurtulamayacakmış gibi tıkanıp kalması, çıkamaması ya da yardımsız, çaresiz kalma, bu yüzden ileri derecede utanılacak bir duruma girmekten ya da panik nöbeti gelmesinden korkusudur. Hastaların bir kesimi daha önce geçirmiş olduğu bir panik nöbetini tekrar yaşama korkusu yüzünden yalnız başına sokağa çıkamamakta, kalabalığa girememekte, otobüse binememektedir. Sosyal Fobi (Sosyal Bunaltı Bozukluğu) Toplum içinde konuşurken ya da herhangi bir eylem yaparken kızarma, terleme, ellerin titremesi, kendini küçük düşürecek yanlış bir şey yapma korkusu olarak tanımlanır. Bu nedenle kişi topluluk içine girmekten kaçınır. Böyle durumlara girmek zorunda kalınca bunaltının bütün öznel ve nesnel belirtileriyle rahatsız olur. Hasta bu korkunun ve belirtilerinin topluluk içinde herkes taralından fark edileceğinden de korkarak topluluğa girmekten çeşitli bahaneler bularak kaçınır. Kaçamadığı durumlarda, örneğin bir konuşma yapacaksa günler hatta bazen haftalar önceden beklenti bunaltısı başlar. Sorunun en önemli kısmını bu beklenti bunaltısı oluşturabilir. Sık görülen sosyal fobi belirtileri arasında topluluk Önünde konuşma, yeme, içme ya da halka açık tuvaletleri kullanma sayılabilir. Sosyal fobiyi başka bunaltı bozukluklarından ayıran özelliği hastanın başkalarının kendisi hakkında ne düşüneceği üzerinde fazla durmasıdır. Başka bir deyişle, agorafobisi olanlar bunaltı belirtilerinden korkarken, sosyal fobisi olanların korkusu başkalarının önünde küçük düşmektir. 6
Özgül Fobiler Belli nesneler ya da durumlardan anormal korkudur. Örümcek, kelebek, kedi, köpek, hamam böceği, karanlık, fırtına, kapalı yer, yükseklik fobileri en sık karşılaşılan özgül fobilerdir. Bu özgül nesneler ve durumlar olmadığında hastada rahatsızlık belirtisi yoktur. Bunlardan uzak olduğu sürece hastanın yaşamı etkilenmemektedir. Fobiler korkunun ortaya çıktığı uyarana göre üçe ayrılabilir: Nesne fobileri (böcek, kelebek, köpek, sivri uçlu eşya gibi) Durum fobileri (kapalı yer, açık yer, asansör, yüksek yer, karanlık yer, yüz kızarması, kalabalıkta konuşmak korkuları gibi) İşlev fobileri (altına kaçırma, gaz kaçırma, terleme, yüz kızarması vb.) Bunaltı, Fobi ve Panik Bozukluğunun Oluş Nedenleri Bunaltının Ruhsal Kökeni Bunaltı bozukluklarında psikodinamik etkenler, öğrenme, ilkeleri ve biyolojik etkenlerin birlikte işlemekte olduğunu belirtmek gerekir, Kimi hastalarda dinamik, kimi hastalarda öğrenme, kimi hastalarda da biyolojik etken daha ağırlıklı olabilir. Psikanalitik Görüş 1970 lerin ortalarına dek, bunaltı ve fobilerin oluş nedenleri ve oluş biçimi daha çok Freud un başlattığı psikanalitik kuramla açıklanıyordu. Buna göre, bunaltı temelde bir iç çatışmanın ürünüdür. Psikanalitik yapısal varsayıma göre iç çatışma, benlik (ego) ve alt benlik (id) ya da benlik ve üst benlik (süperego) arasında oluşmaktadır. Alt benliğe özgü bilinçdışı dürtülere karşı denge kurmaya çalışan benlik, herhangi bir nedenle zayıflar ya da dürtülerin gücü artarsa, benlik-alt- benlik arasında bir çatışma ortaya çıkar. Çatışma, benliğin dürtüler karşısında çözüm bulamadığını, baş edemediğini gösterir. Bu bir tehlike olarak algılanır. Bunaltı benlikte bir tehlikenin habercisidir; bir alarm işaretidir. Varoluşçu Görüş Gerçek bunaltı, kişinin varoluşunun yok edilebileceğinin, kendisinin ve dünyasının tümden yitirilebileceğinin, hiç olabileceğinin ayrımına varmasıdır. Korku, kişinin varlığının dışında olan bir tehlikeye karşı tepki, bunaltı ise kişinin doğrudan doğruya varoluşuna, özüne bir tehdittir. Korku, başka duygusal tepkiler gibi nesnel olarak incelenebilir. Davranışçı Görüş Davranışçı görüşe göre bunaltı ve fobiler öğrenilmiş durumlardır. 7
Bilişsel Görüş Son yıllarda bunaltı bozukluklarına psikolojik yaklaşımlar tasalanma üzerinde odaklanmakta; hastalıkların ortaya çıkmasında ve sürmesinde bu tasalanmanın ve bununla ilgili bilişsel süreçlerin rolü üzerinde durmaktadırlar. Özetle, bu yaklaşıma göre tasalanma, duygusal olarak daha yüklü konulardan kaçınma bunların yerine seçilen daha az önemli konulara odaklanmayı sağlayan bir süreç olarak anlaşolabilir. Belirsizliğe Dayanamama (Intolerance of Uncertainty) Görüşü: Korku, acı veren ve tehlikeli bir uyarana karşı gelişen bir tepkidir. Bunaltı ise nesnesi belirlenememiş ya da tanınmayan, tehlike olasılığı içeren durumlarda ortaya çıkan, korkuya benzer bir tepkidir. Korkudan farkı bunaltının nesnesinin belirsiz oluşudur ve asıl tehdit edici olan da bu belirsizliktir. Mizaç Özellikleri Çevresel etkenler Yaşamın ilk yıllarındaki olaylar: Yaygın bunaltı bozukluğunun çocuklukta çocuğun kendine bakım veren kişiye güvensiz bağlanmasıyla ilgili olduğu düşünülmektedir. Ayrıca, çocukluktaki travmatik yaşantılar, erişkin yaşamdaki davranışlar ve ruhsal işlevler üzerinde olumsuz, etki yapabilir. Aslında, çocuklukta uğranan kötü muamele ve yaşamın İlk yıllarındaki travmatik olaylar her tür psikopatoloji için risk oluşturmaktadır. Yaşamın ilk yıllarında ana-babadan ayrılma, toplumsal etkileşim olanaklarının bulunmaması ve bunaltı bozukluğu elan bir aile yakınım örnek alma yaygın bunaltı bozukluğunun gelişmesinde rol oynadığı düşünülen başka etkenlerdir. SAĞALTIM Bunaltı bozuklukları bireye büyük acı veren, ağır güvensizliğe, yeti yitimine neden olabilen rahatsızlıklardır. Bunaltı bozukluklarında hastaların sağaltımında göz önünde tutulması gereken temel ilkeler aşağıda sıralanmıştır: Sağaltıma hastalığın erken dönemlerinde başlanması, süreğenleşmenin önlenmesi açısından önemlidir. Çökkünlük, alkol-madde kötü kullanımı gibi ek tanıların olup olmaması sağaltım planını etkiler. 8
Hasta ile iyi bir ilişki kurulması ve sürdürülmesine özen gösterilmelidir. Sağaltım planı hastayla birlikte oluşturulmalıdır. Bunaltı bozukluğu olan hastalarda genel bir öneri olarak bunaltı yapıcı etkisi nedeniyle günlük kafein tüketimini azaltmaları önerilmelidir. Hastadan sağaltım süresinde bunaltı belirtilerini kaydetmesi istenmelidir. Özellikle sağaltımın ilk dönemlerinde belirtilerin yakından izlenmesinde yarar vardır. İlaç ve psikoterapi seçenekleri hasta ile tartışılmalı, hastanın seçimleri dikkate alınmalıdır. Bunaltı bozukluğu olan hastaların İlaç yan etkilerine özellikle duyarlı oldukları unutulmamalıdır. Dirençli durumlarda ilaç ve psikoterapi birlikte kullanılabilir. Yaygın Bunaltı Bozukluğumda Sağaltım Yaygın bunaltı bozukluğunda oldukça uzun sürebilen, zaman zaman artan bir bunaltı durumu vardır. Bu rahatsızlıkta en önemli sağaltım araçları ilaç sağaltımı ve psikoterapidir. İlaç Sağaltımı Yaygın bunaltı bozulduğunun sağaltımında antidepresanlar, hem etkili ve güvenilir bulunmaları, hem de eşlik eden çökkünlük belirtilerinde de yararlı olmaları nedeniyle yaygın olarak kullanılmaktadırlar. Psikoterapi Bilişsel-davranışçı sağaltım: Yaygın bunaltı bozukluklarında en etkili psikoterapi yaklaşımıdır. Hastanın bunaltı öncesi ve sonrası algıları ve beklentileri ele alınarak yapılır. Alıştırma (exposure)yöntemleri kullanılır. Bilişsel-davranışçı terapi de asıl amaç zorlayıcı yaşam olayları karşısında daha etkin bir rol alınması ile sorun çözme becerilerini arttırmak ve bunaltı belirtilerine katlanma gücünü yükseltmeye dayanmaktadır. Destekleyici psikoterapi: Sıkıntı verici bilinçli sorunlar ele alınarak bunlara çözüm yollan bulunmaya, hastaya güven verici, rahatlatıcı yollar gösterilmeye çalışılır. Sorunları dinlemek, paylaşmak genel olarak her hastayı rahatlatan bir yöntemdir. Çözümleyici (analitik) psikoterapi: Bunaltının bilinçdışı kaynaklarını incelemeyi ve iç görü kazandırarak hastanın köklü çözüm yollan bulmasını amaçlayan psikoterapidir. 9
Anksiyete Bozukluklarında Hemşirelik Bakımı Hemşirenin anksiyete ile ilgili bilgisi olmalı Hemşire iyi bir gözlemci olmalıdır Hemşire iyi bir dinleyici olmalıdır Hasta ile olumlu kişilerarası ilişkiler geliştirilmelidir Derinlemesine bir araştırma ve soruşturma yapılmalıdır Sakin olmalıdır(hasta ile birlikte kendisi de anksiyete yaşamamalı, kendi duygularının farkında olup tepkilerinde kontrollü olmalıdır) Hasta istekli ise duygularını anlatması için ortam hazırlanmalıdır Hastanın anksiyetesi yüksek ise hasta ile basit bir dille anlaşmalı, sakin ve kararlı bir ses tonu ile konuşmalıdır İyi bir empati yapma yeteneği olmalıdır Hastayı sakin bir ortamda tutmalıdır. Anksiyetesi yüksek ise stres verici durumlardan uzaklaştırılmalıdır. Anksiyetenin şiddeti yada panik düzeye çıkmaması için erken önlem alınmalıdır Diğer anksiyöz hastalarla ilişkisini sınırlamalıdır Hastayı uğraş aktiviteleri ile meşgul etmelidir. Böylece hastanın enerjisi yararlı bir şeye kanalize olur Hastanın anksiyetesini artıracak tutum ve davranışlardan sakınmalıdır(tehdit, yalan söyleme, ilgisizlik, tıbbi bir dille konuşma gibi). 10
DEĞERLENDİRME SORULARI 1. Aşağıdakilerden hangisi Şiddetli ölüm ya da delirme korkusunun yanı sıra görülen çarpıntı, terleme, titreme, göğüs ağrısı yada göğüste sıkışma vb. fizyolojik belirtilerle karakterize bunaltı bozukluğudur? a) Agorafobi b) Durum Fobileri c) Yaygın Bunaltı Bozukluğu d) Ayrılma Bunaltısı Bozukluğu e) Panik Bozukluğu 2. Aşağıdakilerden hangisi Nesne fobileri arasında yer alan bir fobidir? a) Böcek b) Asansör c) Terleme d) Yüz kızarması e) Kapalı yer 3. Bilinmeyen içten gelen belirsiz yada kökeni iç çatışmaya dayalı olan bir tehdide karşı gösterilen bir tepkidir. tanımı aşağıdaki kavramlardan hangisini tanımlamaktadır? a) Kişilik b) Ağrı c) Duyusal Yoksunluk d) Anksiyete e) Stres 4. Bunaltı, Fobi ve Panik Bozukluğunun oluş nedenleri arasında yer alan Bunaltı temelde bir iç çatışmanın ürünüdür. görüşü aşağıdakilerden hangisidir? a) Bilişsel Görüş b) Davranışçı Görüş c) Belirsizliğe dayanamama Görüşü d) Pisikanalitik Görüş e) Varoluşçu Görüş 11
5. Bunaltı, Fobi ve Panik Bozukluğunun oluş nedenleri arasında yer alan Bunaltı ve fobiler öğrenilmiş durumlardır görüşü aşağıdakilerden hangisidir? a) Bilişsel Görüş b) Varoluşçu Görüş c) Belirsizliğe dayanamama Görüşü d) Pisikanalitik Görüş e) Davranışçı Görüş 1.E, 2.A, 3.D, 4.D, 5.E. KAYNAKLAR Editörler: Olcay Ç, Engin E, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Bakım Sanatı (2014), İstanbul Tıp Kitabevi. Öztürk M.O, Uluşahin A, Ruh Sağlığı ve Bozuklukları (2015), 13.Baskı, Nobel Tıp Kitapevi, Ankara. Kaplan&Sadock,Çeviri Edit:Abay E,Klinik Psikiyatri(2004),Nobel Tıp Kitabevi. Güleç C,Köroğlu E, Psikiyatri Temel Kitabı (1997), Cilt:1,Ankara. Varcarolis M.E, Carson B.V, Shoemaker C.N, Foundations of Psychiatric Mental Health Nursing A Clinical Approach fifth Edition(2006). Townsend Mary C. Çeviri Edit: Tangül Özcan C,Gürhan N, Ruh Sağlığı ve Psikiyatri Hemşireliğinin Temelleri Kanıta Dayalı Uygulama Bakım Kavramları (2016),Akademisyen Tıp Kitabevi. 12