Beyaz Yakalının Keyif Defteri İlham Süheyl Aygül
ISBN 978-605-5090-36-4 Optimist Yayın ve Dağıtım, 2013 Optimist Yayım Dağıtım San. ve Tic. Ltd. Şti. Sertifika no. : 11970 Telefon : 0216 481 29 17-18 Faks : 0216 521 10 64 e-posta: optimist@optimistkitap.com www.optimistkitap.com facebook.com/optimistkitap twitter.com/optimistkitap www.youtube.com/optimistkitap www.optimistkitapblog.com Optimist yayın no. : 354 Konu : Yaşam Kültürü Yayına hazırlayan : Ayşe Giritli Basım : Kasım 2013, stanbul Düzelti : Ahmet Ant Düzenleme : Nermin Uçar Vatan Kapak tasarım : Evrim Kayan Sertifika no. : 13137 Baskı ve cilt : Tor Ofset San. Tic. Ltd. Şti. Hadımköy Yolu Akçaburgaz Mah. 4. Bölge 9. Cadde 116. Sokak. No: 2 Esenyurt - STANBUL Tel: 0212 886 34 74
Çocukluğumun baş kahramanı anneannemin mis gibi tereyağı kokan domatesli pilavı deme bırakmadan önce bir kaşıkla bana uzanan ve dünyayı durduran lezzet dolu elleri Onun yaptığı gül reçelinin aklımdan çıkmayan kokusu Rüyalarında muhallebi kazanının dibine kaşık sallayan o çocuğun kulağına bilgelik akıtan keyif dolu sohbetleri anısına Herkesin durmaksızın yenilenip değiştiği bir dünyada anneannemi değişiyormuş gibi bile yapmadığı için çok seviyor ve çok özlüyorum
İçindekiler Önsöz 9 Beyaz Yakalı Nereye Koşuyor? 13 Ne Kadar Güçlü, Ne Kadar Güçsüz 20 Kaptanla Sıkı Dost Olma Sanatı 24 Bir Kurumsallaşma Masalı 27 Hayaller ve İnsanlar 30 Gezmek Özgürleştirir 34 Erguvan Haritalarım 39 Edebiyat Kanatlandırır 42 Hobilerin Enerjisi 46 Yaratıcı Tembellik 53 İstanbul Büyüsü 58 Kutsal Bilgelik 63 Alex in Tutkulu Fırçası 68 Martılarla Randevum Var 72 Benim Lezzetlerim 76 Felsefe ve Müzik 83 Mevsimler ve Düşler 86 Şimdiki Ânın Sultanı Olmak 89
Yaşama doğru bir farkındalık yolculuğu
Önsöz Beyaz Yakalının Seyir ve Akıl Defterleriyle çıktığımız yolculuklardan sonra, sınırlara karşı farkındalık yaratan bir yolculuk vaat eden üçlemenin son kitabıyla yeni bir yolculuğa başlıyoruz. Yaşamımızın belki de en değerli parçası olan, zaman zaman ıskaladığımız, zaman zaman da bizi kanatlandırdığına inandığımız keyiflere doğru bir yolculuğa Yaşamımız boyunca çokuluslu güçler, hükümetler, fanatikler, ideologlar, lobiciler, inanç imalatçıları, yalan haber fabrikatörleri, manipülatörler, reklamcılar, halkla ilişkilerciler, eğitim kurumları, aileler hep birlikte çalışan duvar ustalarıdır Her gün gittikçe yükselen ve kalınlaşan bir duvar örerler çevremize. Özden uzaklaştırırlar. Gökyüzünü göremez, kırlarda dolaşamaz, ayaklarımızı denize sarkıtamaz, çimenlere yalınayak basamaz oluruz. Dünya artık para kazanmak ve harcamaktan ibaret hale gelmeye başlar gözümüze. Hayatı yaşayamaz, müşterisi oluruz Gerçek ise başkadır ve gizli değildir. İnsan aklı kendi kazığından başka hiçbir yere bağlı değildir. Gittikçe daha fazla çalışmayı gerektiren rekabet ortamı, değişen iş yapış biçimleri, başarının sadece hedeflerle, maddi ve ekonomik kazanımlarla ölçülmesi beyaz yakalılar ile keyifler arasına gönüllü veya gönülsüz sınırlar koyar. Yaşamda sizi harekete geçiren şeyler sadece işiniz ve hedefleriniz olmamalıdır. Hedefler asla bitmez. Hangi mevcut hedefe ulaşırsanız ulaşın, hemen sonrasında bir başka yeni hedef daha fazla talepkâr olacaktır. O daha denen büyüyen hedef ile halihazırda ulaştığınız arasındaki mesafe her daim sabit kalacaktır. Kat etmeniz gereken bu yeni yolda önce kendinizden, sonra 9
10 Beyaz Yakalının Keyif Defteri sevdiklerinizden vazgeçerek girdabına kapıldığınız yaşamdan uzaklaşma döngüsü ise hiç değişmeyecektir. Değişecek olan sadece bitmeyen hedefler arasında kaybolmasına izin verdiğiniz kendi hayatınızdır. Parçaları kaybolmuş yapboz misali, kimimiz ruhumuzu, kimimiz beynimizi, birçoğumuz da kalbimizi arıyoruz. Önemli olan fiziğin değil, kimyanın bozulmasıdır. Zihin karıştığında, her şey olduğu gibi değil, olmasını istediğimiz gibi görünmeye başlar. Bazı beyaz yakalılar için durma noktası yoktur. Bu tür beyaz yakalılar için işkolik demek gerekir. Çalışkan olanlardan farklıdırlar. Zira çalışkan bireyler nerede ne zaman durulması gerektiğini bilirler. Çalışkan bireylerin iş dışında özel bir hayatları, keyif durakları vardır ve işkoliklerin aksine en kutsal armağan olan bu hayatı yaşamayı tercih ederler. Yaşamın şiirselliğini, doğanın şarkısını, sevdiklerinizin içinde yer aldığı kareleri çoğaltmazsanız hedefleri vurduğunuzda ve beklediğiniz başarı geldiğinde onları bomboş ellerle ve kalplerle karşılamak zorunda kalırsınız. Sanal başarılar, kurumlardan ayrıldığınızda sizlerle beraber buharlaşırlar. Geriye dönüp baktığınızda çok para kazanmış olmanın da, başarının, unvan ve şöhretin de anlamı yoktur. Hayatın trajedisi ölüm değildir, yaşarken ölmesine izin verdiğimiz şeylerdir. Finalde önemli olan hayatınızın her anını nasıl geçirdiğinizdir. Keyiflerle, kutlamalarla, sevdiklerinizle ve hobilerinizle yaşayıp yaşamadığınızdır. Üzerinize her gün yağan küçük keyiflerden yaratacağınız büyük mutluluklar varken, sürekli talep eden zihniniz ve bitmeyecek hedefleriniz yüzünden bunlara gözünüzü kapamaya daha ne kadar devam edeceksiniz? İnsana özgü bir yeteneksizliktir aslında Yaşamdan keyif alamamak! Yoksa hangi balık boğulmuş, hangi kuş atlamıştır ağaçlardan.
Önsöz 11 Çoğu beyaz yakalı, hayatı kendi çapında film gibi yaşıyor ama başrolde değil boş roldeler. Hayatta kalmak değil, hayatın sizde kalmasıdır önemli olan! Tüm bunları birilerinin fısıldamasında yarar var. Fısıltıya cevap vermesi gereken tek kişi, her sabah aynaya baktığınızda gördüğünüz kişidir. Başarı güzeldir ama oyunun asıl amacı anlamdır. Kalbinizle yaptığınız her şey bir gün size geri dönecektir! Kendiniz olun! Çünkü hayat başkası olmak için çok kısa! Bol keyif dilerim. İlham Süheyl Aygül, 23 Mayıs 2013, Arnavutköy
Beyaz Yakalı Nereye Koşuyor? Yapılan araştırmalara göre; beyaz yakalıların tümü Siz kimsiniz? sorusuna, hayatlarını kazanmak için ne iş yaptıklarını söyleyerek başlıyorlar. Kariyer kimlikleri, insanları esir ediyor. Çünkü bu kimlikler insanların gerçek kişiliklerini gizliyor. Bizler dünyaya bankacı, doktor, avukat, mühendis veya öğretmen olarak gelmeyiz. Bunlar hayatımızı kazanmak için yaptığımız işlerdir. Düşünün bakalım, kimliğinizin gerçekte ne kadarı kendi işinize bağlı? Eğer kimliğiniz yaptığınız işe bağlıysa, kendinizi insan olarak gerçekten sınırlıyorsunuz ve kimliğinizi kariyerinize teslim ediyorsunuz demektir. Aslına bakarsanız, iş dünyası gerçekten size bir kimlik vermiştir. Başarı ve iyi para getiren bir kariyer, büyük bir ev, lüks bir araba olarak tanımlamış da olabilir. Bu noktada belki de başarının tanımını yeniden yapanlar çıkabilir. Birileri de çıkıp başarıyı; Sıklıkla gülmek ve derinlemesine sevmek Akıllı insanların saygısını ve çocukların sevgisini kazanmak Güzeli sevmek Herkesteki en iyiyi bulmak Karşılık düşlemeden kendiliğinden vermek Tek bir kişi bile olsa, birinin sizin varlığınızdan ötürü rahat nefes aldığını bilmek Geride ister sağlıklı bir çocuk, ister kurtarılmış bir ruh, ister yeşil bir bahçe, ister iyileştirilen bir sosyal durum bırakarak 13
14 Beyaz Yakalının Keyif Defteri dünyanın iyileşmesine katkıda bulunmak diye de tanımlayabilir. Başarı görelidir. Ancak kesin olan tek şey; yukarıda bahsedilen yedi öğenin hepsini iş yerinin dışında bulabileceğiniz gerçeğidir. Evet. Bu öğelerin hepsi işyerinin dışında bulunur! Bunun farkına varan çağdaş kurumlar yetenekleri kendilerine çekmek ve ellerinde tutmak için kurum prosedürlerini ve firma kurallarını bir kenara bırakarak insanı merkeze alan insan odaklı problem çözme yaklaşımını benimseme yoluna gitmiştir. Örgütsel kariyerden protean kariyere (çalışanın kendi kariyerini planlaması ve denetiminde etkili olması) geçiş dönemi başlamıştır. Bilgi yaratmaya ihtiyacı olan Google, Apple gibi kurumlarda başlayan, çalışanları mutlu edecek uygulamaları bir araya getirme trendi hızlı bir yükselişe geçmiştir. Başarıya ulaşmanın en güç yolu; sizin başarınızı başkasının tarif etmesidir. Eğer modern dünyanın bu tarifi sizin için yapmasına izin verirseniz başınız belaya girecek demektir. Büyük bir ev, iki şık araba, yazlık, çekici bir eş, saygın bir iş. Bütün bunlar kâğıt üzerinde harika görünse de hayatı birçok insan için daha fazla zorlaştırmaktan başka işe yaramaz. Uzandığınız havuçları aslında gerçekten de hedeflemediğiniz için başarısızlık duygusu kaçınılmazdır. Eğer doyum; fazilet ve gerçek mutlulukla beslenmiyorsa parasal başarı sığ kalabilir. İstediğimizi düşündüğümüz şeyi elde edememiş olmamız o kadar büyük bir sorun değildir. Esas sorun, elde etmek istediğimiz şeye ulaştığımızda, aslında onu istemediğimizi anlamamız. Gerçekten istemediğimiz şeyi elde edemememizin nedeni; o şeyi gerçekten bilmiyor olmamızdır. Erich Fromm Özgürlükten Kaçış adlı kitabında şöyle yazar: Modern insan, istediğini sandığı şeylerin, aslında gerçekten istediği şeyler olmadığını fark etmiyor, sadece ondan istemesi beklenen şeyleri istiyor. İşin özü reklamcılar ve medya, insanların ne istemeleri gerektiğini belirliyor. Bir sürü insan aç kurtlar gibi bunların üstü-