TASARIM MÜZELERİ MERDİVENLER 3D PRINT VE MODA GEZİ MODASI STEAMPUNK SAVAŞMA TASARLA RENKLERLE BÜYÜDÜK BİZ... MAVİYLE KORUNDUK KEM GÖZLERDEN.



Benzer belgeler
.88N BORNOVA KÜÇÜK PARK K*N9

Simla nın seçimi ürünleri

"Gerçek tasarımcı elinde firca ile doğar" iç mimar Anna Malyakina'yı tam anlamıyla tanımlayan bir ifade. Anna çizim yapmaya konuşmayı öğrenmeden

MOBİLYANIN YENİ ADRESİ ŞEHRİN ÇEKİM MERKEZİNDE...

Siyahın Tasarımlardaki Önemi Nedir?

Bu Sezon 80'lerin İşgali Altında!

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

NOCTURNE.

Hakkımızda. Vizyonumuz. Misyonumuz

BRAND ENTERTAINMENT. Art Gallery and Project House

İHTİŞAMLI BİR SATIŞ OFİSİNE DAVETLİSİNİZ

DESIGN WEEK ANTALYA İÇ MEKAN TASARIMI VE MOBİLYA Kasım 2017 Antalya Expo Center

Samm Hotel. Konaklama Sanatı

STREET ART/SOKAK SANATI

ÇEKİM & STYLING ÜRÜN, MENÜ, KONSEPT VE İÇ MEKAN ÇEKİMLERİ İLE STYLING HİZMETLERİ

ÇALIŞMA ALANLARINIZA YENİ BİR SOLUK GETİYORUZ

Her daim yenilikçi anlayış

Burada 01 // Yeniliklerin öncüsü Pierre Cardin Halı dan tozumayı azaltan halı teknolojisi. Pierre Cardin Halı dan yeni koleksiyonlar

İşimizi aşımızı müşterimizi Sosyal Medyayla BÜYÜTÜYORUZ.

Hizmetlerimiz. Allnjoy Event Works,

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

Erasmus programı ile gidilebilecek en iyi 10 şehir

Davetkar Atıf YAPI - HİZMET BİNASI - KAYSERİ

Müşteri taleplerini genişletir ve projenin her aşamasında hem müşteriye hem de kullanıcıya fayda getirecek yenilikleri kurgular ve uygular.


Beşiktaş Gazetesi. Günlük web Gazetesi Salkım Söğüt Saç

HAYATI ŞİMDİ İSTEDİĞİNİZ GİBİ YAŞAYIN. Remley Land, bir Remley Grup projesidir.

Basın bülteni 2016 WOODEX Fuari

Dokuları ile öne çıkan evler

Dijital Uygulamalar Rehberi. bajsrcx.

2018 yılı ETKİleşim program ve etkinliklerimize katılımın her zamankinden daha fazla olacağı umudu ile ETKİli yıl diliyoruz. A. Faruk Göksu Sıla Akalp

Kara tarafından sunulmuş 3 boyutlu görseller. Siz hayal kurun Biz fark yaratalım.

Bir evden öte; cennetten ilham almış bir köşeye hoş geldiniz.

PEYZAJ TASARIMI TEMEL ELEMANLARI

ELEGAN KIŞ STİLİ. Me ta l i k ışıltılar, m i l i t e r d e ta yl a r, re n k l e r ve t ü m b u n l a rl a b ü t ü n l eşen

IMM KÖLN ULUSLARARASI MOBİLYA FUARI ZİYARET ORGANİZASYONU DEĞERLENDİRME RAPORU

22 yaşındaki Otizmli Yasemin Pebo ve Bebo isimli oyuncakları hazırlıyor

Tom Lloyd. Luke Pearson

TÜRKİYE DE İŞ DÜNYASINDA ÇALIŞANLAR SOSYAL MEDYAYI NASIL KULLANIYOR?

İZMİR YÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ MİMARLIK FAKÜLTESİ

BÜYÜKPARK SOSYAL ODAKLI KAFETERYA TASARIMI

Her güzelin bir kusuru var

Bunların takibini kolaylaştırmak için tüm haberlerin tek bir noktada eksiksiz ve güncel şekilde bir araya getirilmesi gerekiyordu.

SODA Sunar. Meriç Kara. SODA, tasarımcı Meriç Kara nın ilk kişisel sergisi A Domestic Schizophrenic Project e ev sahipliği yapıyor!

Adnan Kazmaoğlu Mimarlık tarafından tasarlanan Terrace Fulya projesi, odağına Nişantaşı'nı ve ona uygun mimari kaliteyi koyuyor.

MODERN ÇİZGİLERİN ÇEKİCİ YANSIMASI

Türkiye nin İlk Usta Kulübü

İSTANBUL UN İŞ VE FİNANS MERKEZİ MASLAK TA BULUNAN SUR CORPORATE WEAR TOPLAMDA 1700 METREKARELİK BİR ALANDA HİZMET VERMEKTEDİR.

İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı nedir? BEYKOZ ÜNİVERSİTESİ SANAT VE TASARIM FAKÜLTESİ

Kreatif yaklașımımız, profesyonel bakıș açımız, dinamik fikirlerimiz ile emek ve zamanımızı da harmanlayarak sizlere hizmet vermeyi hedefliyoruz.

GalataMOON Neler Yapar?

HEDİYE ALMAK HAYATIN GÜZEL ANLARINDAN BİRİDİR

OKULLAR YENİ YAŞAM ALANLARIMIZ

DESKPORT. Bilișim Hizmetleri Yılı Hizmet Tanıtım Kataloğu

İlkbahar/yaz 14: Who's Next Fuarı Trend Analizleri Claire Dickinson WGSN, 23 Temmuz 2013

ANASINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. (18 Aralık Şubat 2018)

Tarihin Mimarisi,

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

EN EĞLENCELİ YAZ OKULU KIDZANIA YAZ KAMPI NDA!

Geleceği Bugünden Görmek...

TEKNOLOJİ ve TASARIM DERSİ 7. SINIF I. DÖNEM YAZILI-TEST SINAV ÇALIŞMA SORULARI

İ L K B A H A R / Y A Z

İnsanlar yazdıkları eserler, besteledikleri müzikler, yaptıkları buluşlar ve yarattıkları sanat eserleri ile tarihe mal olur, takdirle anılırlar.

SEDA ÜREN KURUMSAL

BİF (Bornova İçin Fikirler)

BİLECİKTE YATIRIMIN DOĞRU ADRESİ KAYI PLAZA.

TEKNİK GEZİ RAPORU. Ders: MİM 121 MİMARİ TASARIM I. Tarih: Gezi alanı: Antrepo 3 & 5

HAKKIMIZDA. Firmamız, inşaatın proje aşamasından itibaren fonksiyonel yaşam alanları oluştarmayı hedeflemektedir.

[E-Katalog Tanıtım Sayfası] Ayser Bilgisayar. Cumhuriyet Meydanı No:41 Kat:

HALE OZANSOY RESİM SERGİSİ DEFNE SANAT GALERİSİNDE AÇILDI

URLA DA SEVGİ DOLU YENİ BİR YAŞAM BAŞLIYOR...

TÜRKİYE DEN SPOR YAPILARI VE KATKIDA BULUNANLAR YİRMİBİR MİMARLIK TASARIM VE MEKAN DERGİSİ NİN YAYINIDIR 30

HighLight Aydınlatma

BODRUM DA GÜNBATIMINDA GÜLAY ERKAL DEFİLESİ

Düşüncelerimizi, duygularımızı ve kültürümüzü oyunlar aracılığı ile ifade ederiz.

Wabi Koleksiyonu - Koru

Yaratıcılığın; uçsuz bucaksız, sınır tanımayan, sıra dışı fakat gerçekliği taçlandıran gücüne inanıyoruz

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU

Rafine. 360 Hizmet Özünde tutku var. Hızlı Güçlü Sanatsal Yenilikçi. İşi bilen yapar! Farabians Strategy #araştır. Rafine Video #derinleş

OFİS ÇÖZÜMLERİ. Hayal gücüyle yaratıcılığı birleştirir.

BAŞARI ÖDÜLSÜZ KALMAZ!

Henüz bir Mobil Şubeniz Yokmu?

Yaşam Tarzınıza Açılan Farklı Kapılar

NİVO ATAKÖY. ŞİMDİ YAŞAMA SIRASI SİZDE!

geleceğinize DEĞECEK

FURYA hakkında. geleceğinize DEĞECEK. Biz bu yola eşsiz olmak için çıktık

Work in Work. Tasarım ve uygulama konularında çözüm sunan ve sektörlerinde önder markalarla hizmet veren bir kuruluştur.

İlham Alabileceğiniz 17 A/B Test. Websitenizin Dönüşüm Oranını Artırın!

Opportunities For Demographic Change

ANADOLU ÜNİVERSİTESİ MİMARLIK VE TASARIM FAKÜLTESİ BAHAR DÖNEMİ ENDÜSTRİYEL TASARIM BÖLÜMÜ DÖNEM SONU SINAV PROGRAMI 2.SINIF.

2011 yılında yeni konsepti ve büyüyen ekibiyle şu anki yüzüne kavuşmuştur.

herkesin bir reklamı olmalı

Yaşam alanları ihtiyaca ve koşullara göre değişiklik. gösterir. BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

HAKKIMIZDA. MOBSAR Mobilya Sanayi A.Ş.

06-26 EKiM 2016 YER: BARIŞ MAH. EĞİTİM VADİSİ BULV. ZABITA MD. HİZMET BİNASI YANI. Sandra Lopez. Ayla Turan Bahadır Çolak Kadriye İnal SelçukYılmaz

GELECEĞiN YAPILARI. ŞEHiRLERi

''Hepimiz Atatürk'üz''

Beşiktaş Gazetesi16 EKİM Miniklerden derece!.. dalında Selin Bayraktaroğlu,

Mark Howorth imzasıyla

MODA TASARIMI DİPLOMA PROGRAMI PROFESYONEL GELİŞİM PROGRAMI

Transkript:

RENKLERLE BÜYÜDÜK BİZ... MAVİYLE KORUNDUK KEM GÖZLERDEN. CİNSİYETİ PEMBEYLE MAVİ ARASINA BİR YERE KONUMLADIK... İNSANDIK, FARKIMIZ TONUMUZ OLDU. TASARIM MÜZELERİ HASTALIĞIMIZIN ADINI SARILIK KOYDUK... SARI SARI BAKAN YÜZLERE ÜZÜLDÜK İÇİN İÇİN. AKÇA PAKÇA DİYE SEVDİK KOMŞUNUN ÇOCUĞUNU... AL AL DİYE SIKTIK YANAKLARINI. KAZANMAK MORARTMAK OLDU DİLİMİZDE... MERDİVENLER FİKİRLERİMİZ, UMUTLARIMIZ YEŞERDİ SEVİLİNCE... KARALAR BAĞLADIK ÜZÜLÜNCE... MASUMİYETİ BİLE KIRMIZI KUŞAKLA BAĞLADIK BELİMİZE... 3D PRINT VE MODA ANNELERİMİZDEN, ANNEANNELERİMİZDEN KALAN MİRASTI RENGİMİZ. ONDANDI GÖKKUŞAĞINA SEVGİMİZ. SAVAŞMA TASARLA STEAMPUNK GEZİ MODASI RENGARENKTİ YERİMİZ YURDUMUZ, RUHUMUZ, KAMUMUZ. O YÜZDEN KAMUMUZUN MALI ZARAR GELMESİN DİYE GRİYİ KUŞANINCA, İŞİN RENGİ DEĞİŞTİ. DAHA DÜNE KADAR OTOBÜSLERİN RENGİNİ, VAPURLARIN FORMUNU SEÇMEYE YETKİN KENT SAKİNLERİ BASAMAK RENGİNE VAKIF SAYILMAYINCA SAKİN KALAMADI, FIRÇALARIYLA YARIŞTI. DUVARLARINA DOKUNDU İSTANBUL UN USUL USUL. ELELE TUTUŞTU ONUNLA... SEVER GİBİ. DİNLEMEYE ÇALIŞTI KENT(D)İNİ; ANLATTIKLARINI, İHTİYAÇLARINI YAŞAR GİBİ. SAKİN CE İLİŞKİ KURDU YURDUYLA, RENK DİLİNDE. NE GÜZEL Kİ BU İLİŞKİNİN ADI TASARIMDI. NE GÜZEL Kİ, TASARIM İÇİN BU İLK BASAMAKTI. Umut Kart umut@kaletasarimmerkezi.com EYLÜL 2013 KALE TASARIM MERKEZİ NİN AYLIK TASARIM GAZETESİDİR, PARA İLE SATILMAZ.

KALEBODUR HER AÇIDAN BEKLENMEYENİ YARATIR. C-Extreme Çimento, traverten ve ahşap doku görünümünü buluşturan fullbody porselen. Kalebodur dan. kale.com.tr C Extreme RADIKAL EK 240x325.indd 1 16.08.2013 18:21

EYLÜL/2013 03 Barış Gün Şahin barisgunsahin@gmail.com TASARIM MÜZELERİ MÜZE TASARIMLARI Son günlerde, müzeler cephesinde tasarımcıları ve mimarları ilgilendiren pek çok gelişme yaşanıyor! Siz bu gelişmelerden haberdar mısınız? tasarım arasından- İngiliz mimarlık şirketi Grimshaw Architects in tasarımı seçildi. 50 milyon Euro yatırımlık müze projesinin konumu ve tasarımı, İstanbul için oldukça merak uyandırcı fakat bir o kadar da eleştiriye açık. Dolapdere de kurulacağı belirtilen müze için Haliç bölgesi dedikoduları da dolaşıyor. Müzenin, dış mekanın bir uzantısı olarak, iç-dış çizgi belirsiz, herkese açık, çevredeki zenginlikle yeniden gelişmeyi ve kaynaşmayı hedeflediği belirtiliyor. Design Museum London ve Zaha Hadid 1989 yılından beri Tasarım Müzesi ne (Design Museum London) ev sahipliği yapan Shad Thames binası, 2015 sonlarına doğru müzenin yeni binaya taşınmasıyla kollarını Zaha Hadid e açacak. Zaha Hadid in İngiltere deki ilk kişisel sergisine yer veren müze, yeni işlevinde mimarlık ofisinin arşivi için kullanılacak ve zaman zaman sergilere ev sahipliği yapacak. Tasarım Müzesi nin kurucu ve mütevelli heyet üyesi Terence Conran tarafından 1980 de kurulan Shad Thames binası The Conran Foundation a ait. Terence Conran, müze için 7.2 milyon pound ve bina satışından gelen yaklaşık 10 milyon pound u Commonwealth Institute yapımı için bağışlamıştı. Son 10 yıldır kullanılmayan, 2012 de John Pawson ın yeniden modellediği bina ile Tasarım Müzesi mevcut binasından 3 katı daha büyük bir alana yerleşmiş olacak. Kensington bölgesinde; V&A, Science Museum, Natural History Museum, Royal College of Art and Serpentine Gallery nin bulunması ise alanine, kültürel bir üretim, paylaşım, destek bölgesi olacağına işaret ediyor. Müzecilik açısından oldukça yenilikçi ve açık işler yapan Tasarım Müzesi, Eylül 2012 de müze bina yapım çalışmaları başlarken, yıllar sonra açmak üzere birçok tasarımcıdan aldığı ikon obje seçkisiyle hazırladığı bir zaman kapsülünü binanın altına gömmüştü. Guggenheim Müzeleri ve Şehir Tasarımcılar, mimarlar ve müzelerden bahsederken, New York ve Bilbao daki Guggenheim müze tasarımlarından söz etmemek olmaz. İlk olarak 1956-59 da Frank Lloyd Wright tarafından tasarlanan Solomon R. Guggenheim Müzesi, resimlerin kesintisiz uzanan spiral bir koridorda aşağıdan yukarıya ya da yukarından aşağıya doğru gezilen, kronolojik sergilere de oldukça elverişli bir tasarım olmasıyla dikkat çekiyor. Frank Gehry tarafından 1997 de Guggenheim Bilbao nun tasarlanmasıyla, Bask bölgesindeki Bilbao şehri modern sanat ön sıralar hızlı geçiş yaptı. Dünyadaki 5 Guggenheim şubesinden biri olan müzenin şehre katkısı ise akıllara ziyan; ilk üç yılda 4 milyon ziyaretçi, 500 milyon Euro kar! 2007 yılındaki 10.yıldönümünde 10 milyonuncu ziyaretçisini karşılayan müzenin yıllık konuk sayısı 1 milyon civarında ve yaklaşık % 60 ı yurt dışından ziyaretçiler. Koç lardan Büyük Açılım: Koç Çağdaş Sanatlar Müzesi 18 Temmuz da designboom, ArchDaily gibi uluslararası mimarlık ve tasarım haberleri veren siteler tarafından Vehbi Koç Vakfı nın Koç Çağdaş Sanatlar Müzesi projesi gündeme geldi. 2016 da açılacak müze için -20 mimari Sir Nicholas Grimshaw tarafından 1980 yılında kurulan Grimshaw Architects firmasının diğer çalışmalarına kısaca bakacak olursak: Amsterdam Bijlmer Tren İstasyonu, Waterloo Uluslararası Tren İstasyonu, Southern Cross Tren İstasyonu, Heathrow ve Zürih Havaalanı nın bir bölümü, müze işleri olarak ise Amerika da Miami Science Museum ve Queens Museum New York örnekler arasında. Tasarım Ödülleri Adayı Müzemiz! Bu sene Türkiye den bir diğer haber ise bu yıl Design Museum London tarafından altıncısı düzenlenen Tasarım Ödülleri nin mimari tasarım dalında Orhan Pamuk un Masumiyet Müzesi nin aday olmasıydı. İstanbul Çukurcuma da geçtiğimiz yıl ziyarete açılan müze, Renzo Piano nun Batı Avrupa nın en yüksek binası olarak tasarladığı Londra daki Shard Kulesi, Zaha Hadid in Beijing deki Galaxy Soho binası, ölümünden 40 yıl sonra Mimar Louis Kahn a adaylık getiren New York un Dört Özgürlük Parkı gibi pek çok önemli mimari tasarımla yarıştı fakat ödüle 60 yıllık sosyal konut tesisini modernize eden Paris teki Tour Bois-le-Prêtre bina tasarım layık görüldü. Dünya ve Türkiye de araştırmalara gebe oldukça keyifli gelişmeler yaşanıyor. Ülkemizde de yavaş yavaş bir kültür bilinci oturmaya başlıyor gibi görünüyor.

04 Gözde Severoğlu gozdeseveroglu@gmail.com YARATICILIĞIN YENİ MESKENİ Yakın zamana değin, yalnızca aracınız için çözüm noktası olarak tanımlanabilecek yer Şimdilerde ise yaratıcı disiplinlerden profesyonellerin, öğrencilerin ve öğretim üyelerinin mesken tuttuğu bir lokasyon: Atatürk Oto Sanayi Sitesi! Manhattan a göndermeler yapılarak inşa edilen plazalar ve rezidanslar arasında kendi eko sistemine sahip olan Atatürk Oto Sanayi Sitesi nde artık, aracınızın ihtiyaçlarına yönelik çözümler sunan atölyelerin yanında, yaratıcı disiplinlerden profesyonellere ulaşmak da mümkün. Bir yanda motor tamircisi ya da bir lastik depose Çaprazında İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi nden bir öğretim görevlisi, arka sokakta bir heykeltıraş, az ilerde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Endüstri Ürünleri Tasarımı bölümü öğrencisi... yüzbinleri hedef kitle olarak seçerek Sanayi nin ilk hibrid lokantasını hayata geçirdi. Kendi tabiri ile Füzyon Esnaf Lokantası ile her öğlen misafirlerine dünya mutfağını ve yöresel tatları harmanlayarak sunuyor. Sanayi nin bir de film sokağı var ki orada yok yok! Birçok güncel dizi veya film çekimleri için sahneler kurgulanıyor. Ayrıca, ses kayıt ya da prodüksiyon konusunda hizmet veren ofislerin arasında Manga, Model, Baba Zula gibi grupların üyelerinin stüdyoları da yer alıyor. Sanayide olmak, prototip düzeyinde ya da ürününüzü üreten bir tasarımcı için biçilmiş kaftan. Örneğin Arda Tunçman ve Serkan Ağırgöl ortaklığında kurulan 1012 Tasarım, 2008 yılından bu yana, merak uyandıran atölyelerinde prototip ve seri ölçekte sayılabilecek ürün üretimi gerçekleştirirken, özel efekt tasarımı ve prodüksiyon çalışmaları yapıyor. Tasarladığı ürünü hayata geçirmek üzere üretime başlamaya hevesli tasarımcıya da kapıları her zaman açık! Kilit Taşı Tasarım ın ortakları Kunter ve Taner Şekercioğlu ile tasarım danışmanı Ali Bakova da sanayide ofisleri olan diğer tasarımcılar arasında. Yalnızca tasarımcılar için değil, sanatçılar için de bir yaratıcılık merkezi haline geliyor Site. Taş, ahşap ve metali ağırlıklı olarak kullanan heykeltıraş Ahmet Özparlak ve Armaggan Art&Design Gallery de devam eden Sanat 7/24 Vol.2 sergisindeki balonlu figürü ile tanıdığımız Derya Özparlak ın sanayideki atölyeleri, hem evleri hem de ofisleri. Üretmek için zaman, mekan sınırlarının olmayışı onlar için büyük özgürlük. Çok daha büyük ve açık alanda çalışma imkanı sunan bir yerleri olmasını da istemiyor değiller. Tuğrul Selçuk, Malik Bulut, Kemal Tufan, Hale Tenger, Erda Aksel, Nermin Ülker, Hera Büyüktaşçıyan Sanayi yi benimseyen diğer heykeltıraşlardan bir kaçı. Ressam ve moda tasarımcılarının yanında, Güzel Sanatlar Fakültelerinden ya da Tasarım Fakültelerinden öğrenciler Sanayi de yaşamlarını sürdürüyor. Bu kadarla kalmıyor; yaratıcı lezzetler de kendilerine aynı ilham mekanını seçiyor. Mutfak Sanatları Akademisi nde eğitim alan Hakan Lokanoğlu Maslak taki çalışan Atatürk Oto Sanayi Sitesi nin özellikle ikinci kısmına doğru konuşlanan profesyoneller zaman içinde Sanayi nin yerlisi tarafından da kabul görüyor. Kabul görülseler de görülmeseler de Şişhane nin, Galata nın yaşadığına benzer bir dönüşümün içinde olan bu bölge, birçoğumuz için odak noktası oldu bile. Site nin dört bir yanını dolaşma fikri canlandıysa kafanızda, hiç fena fikir sayılmaz. Karşınıza kimin çıkacağını hiç tahmin edemeyeceksiniz. Bu merak uyandıran yapısı Site yi tasarım haftası için yeni mesken seçer miyiz acaba diye sordurmuyor değil. Belki de çoktan seçildi de haberimiz yok! Ne dersiniz?

EYLÜL/2013 05 Esra Bici Nasır esrabici@gmail.com SAVAŞMA, TASARLA! Savaşmak... Dağıtmak, parçalamak, yok etmek, zarar vermek, ezmek, sindirmek, saldırmak... Onca olumsuz ve yıkıcı eylemi içeren bir üst ve hiper eylem. Tasarlamak... hayal etmek, planlamak, yapmak, üretmek, yaratmak, oluşturmak, kurmak. Birçok olumlu ve yapıcı eylemi içeren bir kavram. Tasarımla, savaşı nasıl alt edebiliriz? 2012 de yer almış olan Adhocracy sergisinde sergilenmişti. Silahları gündelik yaşam nesnelerine dönüştüren bir başka tasarımcı ise Mozambikli Gonçalo Mabunda. Mabunda, Jack Bell Gallery de yer alan kişisel sergisinde ülkesinin uzun ve sıkıntılı bir sivil savaştan geçmiş olan kolektif belleğine odaklanmıştı. Sanatçı, bundan 21 sene önce geri kazanılmış silahlarla çalışmıştı. Savaşı savaş yapan en önemli unsurlar, silahlar. Tabancalar, tüfekler, ateşli silahlar, roket fırlatıcılar, revolverler, makineli tüfekler, mermiler, ve gelişmiş yeni teknolojili diğerleri... Hepsi yıkmak, devirmek, saldırmak, kısacası savaşmak için tasarlanmış ve üretilmiş. Savaş nesnesi tüm bu silahları farklı şekillerde yeniden yorumlayarak savaş duygusunu ve fikrini pasifize etmeyi, etkisiz hale getirmeyi amaçlayan tasarımcıların ve sanatçıların çabası, tasarımı savaş karşıtı bir etkinlik olarak ele almanın önemli bir örneği. Böylelikle algısal olarak savaşı temsil eden unsurlar olan silahlar konvansiyonel algılarının dışına çıkartılıp, savaş bağlamından kopartılarak yeni formlarıyla yeniden üretiliyorlar. Çalışmalarında, AK47lere, roket fırlatıcılara, tabancalara ve diğer yıkım objelerine insan biçiminde formlar veriyor. Maske çalışmaları, geleneksel Afrika sanatına yakın bir çizgide seyrederken, diğer çalışmalarının Braque ve Picasso ya yakın vurucu bir Modernist tarafı olduğu söylenebilir. İşleri, sanat ve tasarımın dönüştürücü gücü kadar, Afrika sivil halklarının yaratıcılığı ve direncinin de yansıması. Mabunda silahları kullanarak tasarladığı taht çalışmalarıyla ünlü. Ona göre, tahtlar, güç kavramının dayandığı nitelikler, kabile kültürüne ait semboller ve etnik Afrika sanatının geleneksel parçaları olarak işlev görüyor. Ve çocukluk yıllarında yaşadığı şiddet deneyimi ile uzun süre ülkesini izole eden sivil savaşı yorumlayan ironik bir yol oluyor. Tesirsiz hale getirilmiş roket fırlatıcıları, tüfekler ve tabancalar, taht ve Afrika esinli maske serileri yaratmak için birbirleriyle kaynaklanıyor. Bu etkinliğin öncülerinden biri Meksikalı Pedro Reyes. 2008 den beri Reyes, ülkesindeki suç oranlarına işaret etmek için silahları sosyal sorumluluk nesnelerine dönüştürüyor. İlk olarak Meksika nın yüksek suç oranlı Culiacán kentinde, vatandaşlara yasadışı silahlarını gönüllü olarak bırakmayı, hibe etmeyi teşvik eden bir kampanyayla başlıyor işe. Bunu yapan vatandaşlara yerel mağazalardan alabilecekleri ev aletleri ve elektronik ürünlerle ödülleri veriyor. Reyes in en güncel projesi ise çok daha yaratıcı: İmagine, değişik çeşitllerde ateşli silahlardan üretilmiş 50 parçalık bir müzik enstürmanları seti. Bu ateşli silahların arasında toplu tabancalar, av tüfekleri, makineli tüfekler bulunuyor. Ciudad Juarez de gerçekleşen geniş çaplı kamusal silah parçalama eylemi sırasında ortaya çıkan metalleri bu çalışma için değerlendirmesi ise hükümetin önerisi aslında. İki hafta boyunca, altı müzisyenle birlikte çalışarak 6700 parçayla donanarak, Reyes, el konmuş silahları eksiksiz bir şekilde çalışan bir orkestraya dönüştürmüş. Hatırlayacaksınız, müzikal yıkımın objeleri, İstanbul Tasarım Bienali Mabunda nın çalışmaları bu zamana değin Dusseldorf ta Kunst Palast, Londra da Hayward Gallery, Paris te Pompidou, Tokyo da Mori Art Museum, Johannesburg da Johannesburg Art Gallery ve başka pek müze ve galeride sergilendi. Ayrıca İngiltere deki Herbert Art Gallery and Museum da yer alan Caught in the Crossfire adlı güncel bir grup sergisine dahil edildiğini de söylemek gerek.

06 MODA GEZINTIDE Gezi sürecinin ana mizah unsurlarından biri haline gelen penguen, çiçek kaplı, renkli çelik yelekler ve militer detaylar Türkü Şahin in, siyasetin modanın oluşumundaki önemini vurgulayan Mute projesinde bir araya gelmiş. Gezi olayları dünyada yankısını sürdürmeye ve yaratıcı endüstriler için bir ilham kaynağı olmaya devam ederken, moda tasarımcısı Türkü Şahin, 2014 Sonbahar Kış sezonu için Gezi olaylarına değinen bir koleksiyon hazırladı. Üç yıldır Yeditepe Üniversitesi nde 20. Yüzyıl tasarım tarihi ve modanın oluşumu ile ilgili eğitmenlik yapmakta olan tasarımcı Gezi süresince hafızamızda yer edinen imgeleri kumaş üzerine giydirerek modayı tek sezonluk geçiciliğinin aksine, sosyopolitik bir tavır olarak irdeliyor. Koleksiyonda temaya en çok yoğunlaşan detaylar çelik yelek benzeri aksesuarların üzerinde yer alan çiçek kaplı cepler. Militer öğeler, kalın britler ve geniş cepler savunma- karşı durma hissini yoğunlaştırırken bisiklet kullanıcıları için üretilmiş bir başlık, asker kasklarını andırır şekilde koleksiyona eşlik ediyor. Kaskın çene altına gelen kısmının çekimin bazı karelerinde modelin ağzını kapaması projenin ismi olan Mute (Dilsiz,sessiz) kelimesine atıfta bulunurken kol evinin kapalı olduğu bir palto ile basının Gezi süresince içinde bulunduğu iktidarsız tutuma değinilmiş. Ön ve arka bedenin açık koyu kontrastını taşıdığı bir elbise ise Gezi olaylarının ana mizah unsurlarından biri haline gelen penguenden yola çıkılarak tasarlanmış. Penguen aslında koleksiyonun ana ilham kaynağı. Renkli çelik yelekler, kimin giydiğinden bağımsız, olaylar sürsince kendini korumak zorunda kılınmış herkesi kapsayan diğer bir unsur. Mizahın kuvvetli bir ifade aracı olarak yer aldığı süreci çekimlerde de gerçeğe yakın kılma konusunda ise iş, Avrupa da yaptığı işlerle tanınan moda fotoğrafçısı Mert Derman a düşmüş. Temayı giysi detaylarından mekana yayabilmek için çeşitli renklerde sis bombalarının kullanıldığı çekimler ünlü kadın arkeolog Halet Çambel in Arnavutköy deki yalısında gerçekleştirilmiş. Sis bombasının çekim esnasında sıkıntılı anlar yarattığına değinen Mert Derman neticenin buna değmiş olduğunu belirtiyor. Projede emeği geçen diğer iki önemli isimse çekimlerde yer almayı tereddütsüz kabul eden Enginay Gültekin ve Leyla Yüngül. Mute ikisinin de ilk modellik tecrübesi. Enginay Gültekin geçtiğimiz yıl Laçin Ceylan ın yönettiği Ionesco eseri Yeni Kiracı nın oyuncuları arasında yer alırken, Leyla Yüngül sonbaharda vizyona girecek ilk uzun metrajlı filmi ile karşımıza çıkmaya hazırlanıyor. Projeyi klasik ve tek sezonluk bir moda projesinden bir adım öteye taşıyan Türkü Şahin ise Gezi sürecine tanıklık etmiş biri olarak çekimlerde bizzat kendisi de bulunup iki parça giymiş. Tasarımcının satışa sunulmamasına karar verdiği koleksiyonun en ilginç yanı ise Gezi olaylarının başlangıç noktası olarak gündeme gelen AVM kültürünün, dolaylı yoldan kapitalizmin moda ile olan ilişkisinin iredelenmesi ve modanın sistem içinde kaybolan kimliğinin gün ışığına çıkarılması gibi gözüküyor.

EYLÜL/2013 07 Gözde Severoğlu gozdeseveroglu@gmail.com CAM OCAĞI NIN YENİ ATÖLYESİ Cam Ocağı Vakfı, yeni bir atölye çalışması öneriyor: Mimari Alanda Işık ve Renkli Cam konusunun değerlendirildiği çalışma, Mark Angus ve Manfred Mislik liderliğinde 27 Eylül-5 Ekim tarihleri arasında Vakıf kampüsünde gerçekleşecek. İstanbul da yüzyıllık ağaçların arasından geçerek ulaştığınız çok az sayıda bölge kaldı. Şehrin Anadolu yakasında Beykoz a doğru ilerlerken, Riva nehri kıyısındaki Cam Ocağı Vakfı o nadir bulunan bölgelerden biri. Cam sanatına dair farklı kategorilerde eğitimler alma imkanınızın olduğu yirmibin metrekareye yayılan Vakıf, sanat ve doğayı harmanlamayı başarıyor.yurt dışından gelen cam ustaları ve katılımcı öğrenciler, Cam Ocağı Vakfı nın rengini koruyarak yoluna devam etmesini sağlıyor. Huzurlu mekanda öğrenirken cam üretimini deneyimlemeniz, bol oksijenli kampüste ikamet imkanı edinerek katıldığınız etkinlikten maksimum fayda sağlamanız mümkün. Sonbahar aylarında yazın rehavetinden kurtulmak ve öğrenmek için yollara düşmek isterseniz eğitimler size benzersiz teklifler sunuyor. Grup etkinlikleri ile takım çalışmasını deneyimleyebilir, cam sanatına dair bilgi edinebilir, boncuk ve füzyon atölyelerinde bireysel becerilerinizi geliştirebilirsiniz. Özellikle bahar ve yaz aylarında yoğunlaşan atölye çalışmalarına bu ay bir yenisi ekleniyor. İçmimar, mimar ve farklı alanlarda çalışan sanatçıları bir araya getirmeye niyetli Mimari Alanda Işık ve Renkli Cam konulu bu çalışma, 27 Eylül- 5 Ekim tarihleri arasında Glashütte Lamberts ile işbirliği içinde Cam Ocağı Vakfı nın kampüsünde gerçekleşiyor. Uluslararası mimari cam sanatçısı Mark Angus ve Glashütte Lamberts den Manfred Mislik in liiderliğindeki atölye çalışması ile Türkiye de mimari cam sanatına ilginin artması hedefleniyor. Çalışmada cam teminine destek veren Glashütte Lamberts in yanında Wacker firması silikon sponsorluğunu üstlenirken, Baierlein emay ve gümüş boyaları temin ediyor. Mimari cam, laminasyon, cam boyama konularının değerlendirileceği atölye çalışması, bireysel olarak tasarlanacak üfleme cam tekniğinin dahil olduğu, küçük projeler ile pratik yapma imkanı sunuyor. Gümüş, siyah ve transparan emay boyalarla cam boyama tekniklerini deneyimleyeceğiniz program, kurşun şerit ve laminasyonların yer aldığı yapım tekniklerini de deneyimlemeniz için bir fırsat. Tanıtılmak istenen üretim yönteminin mimari ölçekteki örneklerinin yer aldığı sunumların ve konuşmaların, bilginin paylaşıldığı ve tartışıldığı bir temel oluşturması planlanıyor. Atölye çalışmaları boyunca Cam Ocağı Vakfı nın kampüsündeki tek, ikili ya da daha çok kişinin paylaştığı odalarda farklı fiyat aralıkları ile konaklayabiliyorsunuz. Kampüste ikamet edip şehir merkezine gitmek isteyen katılımcılar Cumhuriyet Köyü belediye otobüslerini kullanabiliyor. Atölye çalışmasına dahil olan ve şehir merkezinde ikamet eden katılımcılar ise Kavacık veya Beykoz dan kalkan personel servisinden yararlanabiliyor. Önceden bilgilendirme yapıldığı takdirde fiziksel engelli konuklar için özel yardım hizmetleri sağlanabiliyor. Yıl boyunca hiç durmadan çalışan cam fırını, eğitim ile olduğu kadar üretim danışmanlığı ile de biliniyor. Cam ile ilgili ihtiyaçlarınızı çözümlemek için ise ekip, hazır bekliyor. Etkinlik biterken ve kampüsten ayrılırken girişteki küçük mağazadan hatıra olarak kendinize bir ürün satın almanız mümkün. Farklı düzeydeki bu eğitimlerle, cam sanatına ilgi duyan deneyimli, deneyimsiz herkese, camın doğasını ve potansiyelini keşfedebilecekleri ve kendilerini geliştirebilecekleri özgür ve yaratıcı bir ortam sunuluyor. Cam Ocağı nda gerçekleşen eğitimleri takip etmek, günlük ve haftalık çalışmaların en günceline ulaşmak için web sitelerine göz atabilirsiniz.

08 Eray Çaylı eraycayli@gmail.com GRI LEKELERI ANLAMAK Kent peyzajına yapılan müdahalelerin tetiklediği tartışmalar yalnızca estetik ve hijyene ilişkin meselelerle sınırlı değil... Beyoğlu nun dinamik sokak peyzajına son eklenen katmanlardan biri, ilçe belediyesi ekipleri marifetiyle griye boyanan yüzeyler. Önceleri Gezi Parkı bağlantılı duvar yazıları ve resimlerinin önünü almanın bir yolu olarak ortaya çıkan bu gri katman, son olarak Fındıklı yı Cihangir e bağlayan Salı Pazarı Yokuşu merdivenlerinde baş gösterdi. Mahalleli Hüseyin Çetinel tarafından gökkuşağı renklerine boyanan merdivenleri ilkin griyle badana eden belediye her ne kadar gelen tepkiler üzerine merdivenleri tekrar rengârenk boyamış olsa da sizin temizlik ve güzelleştirme anlayışınız bu mu? minvalli eleştirilerin hedefi olmaya devam ediyor. Söz konusu eleştiriler gibi, merdivenlere yaptığı yaratıcı müdahaleden bahsederken pırıl pırıldı ve herhangi bir eylem veya grup için boyamadım, mahallem güzelleşsin istedim ifadelerini kullanan Çetinel de hijyen ve estetiğe ilişkin kavramlara vurgu yapmakta. Ancak, dünyadaki diğer örneklere bakılırsa kent mekânına yapılan müdahaleleri yalnızca söz konusu kavramlar üzerinden tartışmak benzer müdahalelerin hukuk, mülkiyet ve demokrasi gibi temel toplumsal müesseselere ilişkin gündeme getirdiği soruları gözden kaçırmak anlamına geliyor. Sokağa yapılan yaratıcı müdahalelerin işaret ettiği önemli sorulardan ilki kentin kime ait olduğuyla ve kente ilişkin kararları kimin alacağıyla ilgili. Sokak sanatçıları bu soruyu çoğunlukla kentsel yüzeylerin özelleştirilmesi sorunsalına dikkat çekerek soruyor. Söz konusu sanatçılara verilebilecek başlıca örnekler arasında 1995 tarihli Bus Stops adlı çalışmasında Los Angeles taki otobüs duraklarında yer alan banklara beyaz-yeşil renkte çizgili kompozisyonlar uygulayarak bu yüzeylerin neden her zaman reklama ayrıldığını tartışmayı amaçlayan Daniel Buren yer alıyor. Elbette, son yıllarda giderek artan sıklıkta karşılaştığımız gerilla pazarlama benzeri stratejiler kent yüzeylerinin sanatsal ve ticari kullanımları arasındaki ilişkinin bir tür simbiyoza da dönüşebildiğini gösteriyor. Ancak Salı Pazarı Yokuşu nda da görüldüğü gibi, kent yüzeylerine yapılacak herhangi bir müdahale hâlâ mülkiyete ilişkin soruları gündeme getirme potansiyelini taşıyor. Örneğin, Beyoğlu Belediye Başkanı Misbah Demircan yokuşu ilk etapta griye boyayan ekiplerini harekete geçirenin burası izinsiz bir şekilde boyandı, gençlerin gelip burada sabaha kadar oturması ihtimalinden korkuyoruz diyerek şikâyette bulunan bir mahalleli olduğunu öne sürüyor. Dahası, Demircan, merdivenleri tekrar gökkuşağı renklerine boyatmaya karar verme nedeninin mahalle sakinleri arasındaki genel görüşün renkli merdiven fikrinin lehinde çıkması olduğunun altını çiziyor. Aslında bu sözleriyle bir kent mekânına ilişkin tasarruf hakkının o mekânın etrafında yaşayanlara ait olduğunu ima eden başkana, son haftalarda Beyoğlu ndaki türlü yüzeyler griyle badana edilirken civarda yaşayanlara ne oranda danıştığını sormak gerekiyor. Başkan Demircan ın izin meselesine yaptığı vurguda da görüldüğü üzere, kent yüzeylerinin dönüşümünün tetiklediği sorulardan bir diğeri de hukuka ilişkin. Sokak sanatçılarının eylemlerinin çoğu ülkede yasadışı kabul edildiği gerçeği benzer soruları gündeme getiren olgular arasında yer alıyor. Sanatçılar söz konusu yasadışılıkla mücadelede farklı yöntemlere başvuruyorlar. Örneğin 1990 larda üne kavuşan grafiticilerden ESPO, çağdaşlarının gizli kapaklı aktivitelerinin aksine, belediye çalışanı gibi gözükmesini sağlayan iş tulumlarını üzerine geçirip gündüz gözüyle yaptığı çalışmalarıyla tanınıyor. Sanatçı bu yöntem sayesinde eyleminin yasal olduğu izlenimini vermede öylesine başarılı oluyor ki, kimi zaman yanından geçen polislerle yapmakta olduğu iş için aldığı maaş üzerine sohbet bile ettiğini anlatıyor. Diğer bir grup sokak sanatçısınınsa hukuki sorunların nasıl bertaraf edilebileceğine kafa yorarken yepyeni bir grafiti tekniğini icat ettiği söylenebilir. Paul Curtis, Scott Wade ve Alexandre Orion gibi sanatçıların başını çektiği reverse graffiti (tersine grafiti) adı verilen bu teknik, kent yüzeylerindeki kirin temizlenmesiyle üretilen işlerden oluşuyor. Yapılan iş boyama değil de temizlik olduğundan otoriteler bu sanatçılara suçlu muamelesi yapamıyorlar. Öyle ki, Alexandre Orion, işleri estetik açıdan oldukça kışkırtıcı sayılabilecek kurukafa benzeri imgeleri içermesine rağmen, söz konusu teknik sayesinde herhangi bir kovuşturmaya uğramadan çalışabiliyor. Orion gibi sanatçılar böylece bir yandan kentsel peyzaj ve hukuk arasındaki ilişkiyi irdelerken diğer yandan da temizlik ve güzelleştirme gibi kavramlara dair kalıplaşmış algıları tartışmaya açıyor. Aslında Beyoğlu Belediyesi ninki gibi doğrudan temizlik müdahalelerinin dahi, yukarıdaki soruları gündeme getirmekte en az kentsel peyzaja yapılan yaratıcı katkılar kadar etkili oldukları savunulabilir. Bu etkiye dikkat çekme amacındaki özgün bir yaklaşım geçtiğimiz aylarda DS adlı Londralı sokak sanatçısı tarafından sergilendi. Islington mahallesindeki bir duvara çizdiği ilk işinin hemen aynı gün bir görevli tarafından silinişini fotoğraflarla belgeleyen DS, bu temizlik hamlesiyle mücadeleyi silinen çalışmasını birebir tekrar çizmekte inat ederek yürütmek yerine, aynı duvara, işini silen görevliyi temizlik sırasında gösteren bir grafiti yapmayı seçti. Çalışmanın duvardaki yerini bugüne kadar korumuş olmasına bakılırsa taktiğin işe yaradığı söylenebilir. Aslında, Salı Pazarı Yokuşu ndan çok da uzak olmayan bir noktada, İstanbul Modern in hemen yanı başında yer alan ve belediyenin tarafından üstü kapatılmış yazılamaların yer aldığı bir duvarda da DS inkine benzer bir yaklaşımın izleri görülüyor. Burada da gri badananın yarattığı dikdörtgenle üzerine çizilecek yeni bir resim ya da yazılacak yazıyla rekabet edilmiyor. Aksine, dikdörtgenin kenarlarına kondurulan küçük protestocu penguen imgeleri aracılığıyla belediyenin temizlik işlemi de tüm tahripkârlığına rağmen tarihsel bir sürecin belli bir anını imleyen bir belge olarak değerlendiriliyor. Kent peyzajına yapılan müdahalelerin gündeme getirdiği önemli soruları gözden kaçırmamanın yolu tam da böyle bir yaklaşımdan geçiyor.

EYLÜL/2013 09 Didem Bilge didembilge@gmail.com GÖKKUŞAĞI RENGİNDE MERDİVENLER Temel amaç hepsinde aynı... Şehri biraz değiştirmek, biraz yaşam katmak. Motivasyon ve yöntemler hepsinde farklı... Sonuçlar ise tartışmaya değer! Şehirlerin ışık ve renk ihtiyacı ile insanoğlunun bir arada olma, beraber hareket etme ihtiyacının sonucu bu gökkuşağı renklerindeki merdivenler. Bakıldığında sürecin tek dezavantajı ise kuruyuncaya kadar merdivenlerin kullanıma kapatılıyor olması. Ama sonrasında genel kanı hep aynı... Merdiven çıkışları kolaylaşıyor, hatta eğlenceli hale geliyor. Haberdar olmuşsunuzdur, hatta belki de çoktan dahil oldunuz bile ülkemizdeki bu rengarenk halk hareketine. Bizler için yeni sayılabilecek bu renkli dünyanın dört bir yandaki örneklerini incelemenin vaktidir öyleyse... İlk olarak Beyrut tayız. Lübnanlı sanatçı ve tasarımcılardan oluşan 10 kişilik bir ekip Dihzahyners. Biraraya gelme amaçları ise Beyrut sokaklarındaki kamusal alanlarda bulunan merdivenleri renklerdirmek. 7 saat süren ve 73 basamağı piano tuşları gibi boyadıkları ilk çalışmaları sonucunda ekibe dahil olan gönüllü katılımcıların artması ile projeleri ülke çapında bir kamusal sanat projesine dönüş. Bir diğer örnek, sanatçılar Aileen Barr ve Colette Crutcher tarafından tasarlanmış bir çalışma. Deniz ve gökyüzü temalı bu mozaik merdivenler bizi balıkların kuşların arasında yolculuğa çıkartırken, yıldızları adeta ayaklarımızın altına seriyor. Renkli, akıcı ve bir o kadar da eğlenceli bu çalışma, 2004 yılından beri San Francisco Kaliforniya da hem yerli halkın hem de turistlerin ilgi odağı olmaya devam ediyor. Tasarımın günümüzde, fiziksel çevreden yeni kültürel eğilimlere kadar günlük yaşamımız üzerindeki etkilerine bir kez daha tanıklık ediyoruz Şili de. Valparaiso da karşılaştığımız her iki çalışmada da merdivenlerin çevresi ile uyumunu farketmemek mümkün değil. Hayatı anlamanın ve dünyayı daha iyi yaşanacak bir yer haline getirmenin bir aracı olarak tasarım anlayışının iki güzel örneği bu merdivenler. Şimdi de Brezilya Rio de Janeiro dayız. Escadaria Selaron merdivenleri, tasarımcısı Şili doğumlu sanatçı Jorge Selaron un Brezilya halkına borcunu ödediğini söylediği eseri. 1990 yılında kapısının önündeki harap olmuş merdivenlerde hobi olarak başlağı fakat daha sonra -rivayete göre- komşuları tarafından desteklenmediği için takıntı haline getirdiği çalışması. Escadaria Selaron halen dünyanın en turistik 7 merdiveninden biri olarak ziyaretçileri ile buluşmaya devam ediyor. Son bir örnek Wuppertal, Almanya dan. Yüksek binalar arasında herkesi kendine çağıran bu rengarenk merdivenlerin boyanmadan önce nasıl göründüğünü ve neler hissettirdiğini tahayyül edebiliyor musunuz? İki duvar arasına sıkışmış, uzun, uzun olduğu kadar da sıradan, insanı her basamakta biraz daha içine hapseden tek ton gri basamaklar Peki ya renkli nasıl hissettiriyor sizce?

10 Müge Yorgancı mugeyorganci@gmail.com KENT IÇIN "GERÇEKÇİ" DÜŞÜNMEK Kent mobilyaları, sokağın, meydanın ya da parkın canlılığını sağlayan insanları sokağa davet eden ve sahiplenmesini sağlayan yapı taşları. Dolayısıyla kent sakinlerinin gerçek ve güncel ihtiyaçlarını düşünmek olmazsa olmaz. Geçtiğimiz aylarda kentler, kamusal alanın yeniden keşfedildiği, her yaştan insanın kamusal alanı hiç olmadığı kadar verimli kullandığı bir döneme şahitlik etti. Parke taşlarından kütüphane, istinat duvarlarından dükkan rafları gördük. Durum bu olunca, kamusal alana sahip çıkmak, kent için tasarlamak, demokratik ve adil kent mekanlarının oluşmasına olanak tanımak gibi kavramları ölçüp biçme zamanı geldi çattı. Bisikletliler için kent mobilyaları İsveçli tasarımcı Marcus Abrahamsson bisikletçileri trafik ışıklarında dengede tutmaya yardımcı olan bir ayak dayanağını geliştirmiş. Kent mobilyaları firması Nola için tasarlanan bisikletliler için dinlenme amaçlı çelik boru, tutunma ve ayak koyma noktalarında iki çemberden oluşuyor. Birincisi tutunmayı sağlarken diğeri de bisikletin üstünden inmeden ayağınızı dayayarak dengede kalmanızı sağlıyor. Bu yıl Zürih şehir yönetimi Limmat Nehri kıyısı boyunca Velokafileri kullanıma açtı. Bisiklet kullanımını teşvik ederek araç trafiğini azaltmayı amaçlayan kent yönetimi bu geçici kent mobilyası ile bisiklet kullanıcılarının bisikletlerinden uzaklaşmadan sosyalleşebilmeleri için tasarlanmış. Velokafi iki ahşap kutunun ile yan yana gelmesi ile oluşuyor. Yapılan bu çalışmalar ve daha pek çok yatırımla 2050 yılında Zürih teki bisiklet kullanım oranının iki katına çıkacağı düşünülüyor. Reklam için basit müdahaleler Billboardlar çoğu zaman kenti algılamamıza engel olan, görsel kirlilik yaratan kapitalizmin mekanı kullanış biçimi olarak eleştirilir. Bu eleştirilerden yola çıkılmamış da olsa Ogilvy & Mather yaratıcı ajansı billboardları kent mobilyası olarak işlevli hale getirmek fikrini ortaya atmış. IBM in Smarter Cities (daha akıllı şehirler) kampanyası için tasarlanan kentsel elemanlar reklam ile sokağa yapılan akıllı müdahaleleri birleştiriyor. Ogilvy & Mather bu seride üst kısmından kıvrıldığında yağmur korunağı olarak, alt kısmı kıvrıldığında oturma alanı yaratan, merdivenin üstünü rampa olarak kaplayarak bisikletliler ya da eşya taşıyanlar için kolaylık sağlayan billboardlar tasarlamış. Reklam panoları ilk Londra ve Paris te kullanıma sunulmuş, sırada başka kentler var. Yaşanabilir bir kent üretmenin basit yolları hakkında düşünmek için ilham vermeyi amaçlayan IBM, dünyanın her yerindeki şehirleri daha yaşanabilir yapmak için akıllı tasarımlar ile yardımcı çözümler üretme fikrini destekliyor. Doğaya karışmak Herhangi bir vida ya da yapıştırıcı kullanmadan nasıl bir bank yapabilirsiniz? Basit bir demet bambuyu çelik iplerle bağlayın! Bu kamusal alan mobilyası, sadece estetik değil aynı zamanda da konforlu. Elena Goray ve Christoph Tönges adlı iki Hollandalı tasarımcı tarafından tasarlanan oturma elemanının en önemli faydası kentsel mekanlarda, çevredeki bitki örtüsü ile bağlanma kabiliyetini doğal olarak sağlaması. Bu rahatlatıcı bağlantı sayesinde beton yığını arasında olduğunuzu unutabilirsiniz.

EYLÜL/2013 11 Özgür yerleşim zamanı Paris parklarında gezdiğinizde insanların sandalyelerini istedikleri köşeye çekip oturabildiklerini görürsünüz. Bernstrand bu fikirden yararlanarak, yeri sabit banklar yerine bir paylaşım sistemi ile ödünç alınabilir sandalyeler öneriyor. Bu paylaşım sistemi marketlerde bozuk para ile emanet alınan alışveriş sepetlerinden esinlenerek üretilmiş. Elbette sandalyeyi yerine bıraktığınızda bozuk paranızı geri alıyorsunuz. Böyle bir hizmete geçici de olsa paranızı emanet etmekten kaçınabilirsiniz ama şüphesiz yönü önceden belirlenmiş sabit banklardan daha kullanışlı. İzlenimci banklar Japon tasarımcı Ryuji Nakamura gridli tasarımı toz kaplı paslanmaz çelik ızgaralardan oluşuyor. Çubuklar, renkli kalem boyalarla boyanmış ve rengi sabitlemek için de cila kullanılmış. Bank, 6 yüzeyden oluşuyor; her bir yüzeyinde farklı bir renk görmek mümkün. Nakamura uzaktan bakıldığında, tek yumuşak bir renk oluşturan bu teknik için izlenimci ressamlardan ilham aldığını söylüyor. Samimi banklar Hollandalı tasarımcı Chris Kabel, dairesel bankı 10 metre uzunluğundaki ahşap kirişten üretmiş. Devrim değil evrim Endüstriyel tasarımcı Konstantin Grcic, 1929 da Mies van der Rohe tarafından tasarlanan ikonik Barselona sandalyesinden yola çıkarak bir bank sistemi tasarlamış. Bank sistemi 1929 deki orijinal tasarımın kendine özgü bacak sistemini taşıyor ancak esnek ve modüler bir sistem olarak yeniden ele alınmış. Kabel uzun ahşap malzemeyi yamuk şeklinde parçalar halinde kesmiş ve sonra onları birlikte dairesel bir form ile bir araya getirmiş. Daire formunu koruması için bu parçalar metal bir kayış ile düzenlenmiş. Bu banka üç kişi ya da çok daha fazla ile oturduğunda fazlasıyla samimi bir yer haline geliyor ve bir ağaç tarafından kucaklanmış hissini yaşatmayı vaat ediyor. Bankın Rotterdam daki Witte de With Center for Contemporary Art merkezindeki Paylaşılan Mekan 3 adlı bir enstalasyon için kullanıldığını hatırlatalım. Klasikleşmiş tasarımlar (Çok bilinen çatal tasarımlarının yanı sıra) 1950 li ve 1960 larda yenilikçi sokak mobilyaları, otobüs durakları, sokak ışıkları, sınır elemanları ve trafik ışıkları tasarlayan David Mellor un bu çalışması İngiltere yollarında kullanılıyor. Belediyenin çevre birimi için tasarlanan trafik ışıkları, posta hizmetleri için tasarlanan ve postaların daha hızlı toplanıp dağıtılması için geliştirilen posta kutusu gibi ürünler, banklar, çöp toplama üniteleri iyi tasarım örnekleri olarak, elli yıldan uzun süredir hala kullanımda. Konstantin Grcic; Bu referansların yaptığınız tasarımında ilgi çekici olduğunu düşünüyorum. Tasarım her zaman yeni şeyler icat etmek değil, bir şeylerin evrimidir diyor. Bu bank için tek kişilik koltuklar yan yana gelerek altı metrelik bir strüktür oluşturuyor; kol dayama olmadığından uzunluk değişebiliyor. Dahası, döşemesi değiştirilerek iç veya dış kullanım için uygun hale getirilebiliyor. İspanyol markası BD Barcelona Design için tasarlanan kolduk geçtiğimiz aylarda Köln de kullanıcılara sunuldu.

12 F.Dilek Himam dilek.himam@ieu.edu.tr 3D YAZICILARLA GELEN ÖZGÜRLÜK 3D yazıcılar, istediğiniz her şeyi dilediğiniz renkte ve biçimde tasarlayıp hızlı biçimde üretebilme olanağı sağlıyor. Moda dünyası için de hayranlık uyandıran benzersiz alternatifler sunduğu bir gerçek. Schmidt in ışıltıya olan ilgisini gösteren 12.000 adet Swarovski kristali ile bir arada kullanıldı. Hollandalı tasarımcı Iris Van Herpen in Voltage Haute Couture koleksiyonunda da 3D yazıcı tekniğin şaşırtıcı örnekleri yer almıştı. Van Herpen in fütüristik tasarımları da moda tasarımcısı ve mimar ortaklığı ile gerçekleştirilen önemli bir 3D proje olarak ses getirmişti. Şu anki aşamada moda tasarımcılarının 3D yaratımları çok giyilebilir değil; daha ziyade birer sanat nesnesi özelliğinde. Ancak bu teknolojinin daha kullanılabilir ve fonksiyonel olması üzerine çalışmalar sürüyor. Tasarımcılar, daha giyilebilir ve nefes alabilir malzemelerle nasıl çalışabileceklerinin peşine düştüler. Bu doğrultuda yeni dokuma yüzeyler ve farklı dikişler ile daha organik malzeme kullanımına yönelik çözümler aranıyor. Bu arayış içnde Bitonti nin son projesi, deri ile birleştirdiği 3D baskılı el çantaları göze çarpıyor. 1986 yılında Charles Hull tarafından geliştirilen 3D yazıcı teknolojisi bugün son derece hızlı biçimde üretilebilen yeni tasarım alternatifleri yaratıyor. Müşteriler tasarım firmalarının web sitelerinden kolayca istedikleri ürünün malzemesine, boyutuna ve rengine karar vererek ürün siparişlerini verebiliyorlar. Bilgisayar destekli tasarım programları ile desteklenen 3D baskı teknolojisi başlangıçta tasarımcılar için sadece prototip üretmek için kullanıldıysa da şimdi nihai ürünü kısa sürede elde edebildiğiniz teknolojik bir araç. İstediğiniz tasarımlar sadece tek bir işlemle bitmiş bir şekilde gerçek ürünlere dönüştürülüyorlar. Böylelikle, telefon kılıfı ve bilezik üretmek sadece 30 dakika içinde tamamlanabiliyor. Endüstri tasarımında yeni bir devrim olarak tanımlanan 3D yazıcılar mobilya, aydınlatma elemanları, yedek parça üretimi, medikal sektörü, müzecilik gibi alanlarda yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Plastik, metal, beton ve çikolata gibi malzemeler bu yöntemle kolayca şekil alabiliyor. 3D yazıcılar ile sayısız şekil, doku ve model yaratmak son derece kolay diyen firmalar ve tasarımcılar bu yöntemin birçok avantajından bahsediyor. İş gücü açısından yarattığı kolaylıklar, zaman tasarrufu gibi olanaklar bu avantajlardan bazıları. Bu cihazların ilerleyen zamanlarda evlere girebileceğini düşünen bazı üreticiler, düşük fiyatlı masa üstü bazı modeller piyasaya sürmüş durumda. Kendi modellemelerinizi evde yapabiliyorsanız işiniz çok daha kolay. 3D baskı tekniği moda sektöründe çok da yeni bir teknoloji değil; zira, mücevher tasarımcıları çabuk modelleme yapabilmek için bu yöntemi tercih ediyorlardı. Ancak sektörün geri kalan kısmındaki örnekler de bir o kadar kreatif ve zihin açıcı nitelikte. Spor ayakkabı tasarımlarıyla tanınan New Balance ın 3D teknolojisi ile üretilen ayakkabıları, Ron Arad ın güneş gözlükleri bu yeni teknolojinin üretilmiş örneklerinden sadece birkaçı. Dahası, sektörde birçok firma artık web sitelerinde müşterilerine vücut ölçüleri bilgilerini girdiklerinde kolayca ürünlerini tasarlama ve hızlı biçimde iletme olanağını sunuyor. 3D tasarım örnekleri içinde en ses getiren tasarım ürünü burlesque sanatçısı Dita Von Teese nin sunduğu giysi. Bu yıl mimar Francis Bitonti ve moda tasarımcısı Michael Schmidt tarafından tasarlanan giysi, moda sektöründe yeni bir trendin habercisi sayılabilir. Manuel olarak 2500 farklı birleşim noktasından birleştirilmiş Von Teese nin elbisesi Tekrarlı dijital etkiler, vücudunuza giydiğinizde yaşayacağınız olası plastik hissi, beden üzerinde kumaşın akış hissinin olmaması gibi olumsuz özellikler dışında 3D teknolojisi, geleceğin giysi üretim teknikleri arasında sayılıyor. Bir görüşe göre bir süre sonra bireyler gelecekte, kendi evlerinde hayallerindeki tasarımlarını kolayca üretebilecek duruma gelecekler. Bu anlamda geleceğin bireyi çok daha yaratıcı olacak. 3D yazıcı teknolojisinin sağladığı dijital nesne bankaları oluşturma, fiziksel nesne transferi gibi işlemleri dijital ortamda kolayca yapabilme, stok maliyetlerini azaltma olanakları gibi avantajları yeteri kadar çöp ve atık malzeme birikmiş dünya için büyük bir avantaj gibi gözüküyor.

EYLÜL/2013 13 Türkü Şahin sahinturku@gmail.com KIŞA SON MODA BIR MERHABA Moda tasarımcıları önümüzdeki yılın ilkbahar yaz koleksiyonlarını hazırlayadursun, sonbahar kapıya dayanmışken kış modasına bir göz atmamak mümkün değil. Kalın Çizgiler Çizgiler bu sezonun oldukça sık rastlanan detaylarından, ancak bu sefer ince değil, oldukça belirgin, yer yer siyaz beyaz gibi kontrast renkleri, kimi zaman da aynı rengin farklı tonlarını bariz bir şekilde göze sokan, kalın ve belirgin çizgiler var. Geometrik şekillerle birlikte kullanıldığı Op Art dönemini ve 60 lar Mod modasını hatırlatsa da uzay çağı ile hiçbir ilintisi yok bu seferkinin. Ön ve Arka Beden Kontrastı Giysilerle genellikle üst ve alt beden olarak ayrılan insan vücudu, bu sezon yer yer dikey olarak, yer yer de ön ve arka bedende kullanılan kumaş, renk ve desen kontrastlarıyla bölünüyor. Elbise, pantolon, ceket, hatta kaban türü parçaların bile asimetrik bir biçimde farklı renklerle bölündüğüne tanıklık ediyoruz. En çok da kontrast renkler ön planda. Uzun Elbiseler 1890 larda inmeye başlayan kabarık etekleriyle bilek hizasındaki uzun elbiseler 1960 larda en kısa boyuna ulaşıp, 1970 li yıllarda uzun zaman sonra tekrar gündelik kullanımda yerini almıştı. 1990 larda daha minimal bir formla ve derin bir yırtmaçla karşımıza çıkan uzun elbiseler bitirmekte olduğumuz yazdan bu yana kullanılmakta olup bu kış da yine eski romantizmine geri dönerek, yüksekten bir bel kesiği ile yere doğru hafif bollaşarak yeniden sezon modasının önemli bir parçası haline geliyor. Pantolon Üstü Etek Paul Poiret ve oryantalizmle birlikte dönem modasının çığır açan bir kombinasyonu haline gelen harem pantolonları üzerine giyilen elbiseler ve uzun tunikler zaman zaman şekil değiştirerek günümüze adapte olmakta. Geçtiğimiz sezondan beri elbise ve eteklerin altına giyilen pantolonlar, feminenliği arka plana atmaya cesareti olan cool kadınlar için yeniden bir araya geldi. Ekoseler Kışlık kullanımın bir klasiği haline gelen ekoseli, kareli kumaşları yeni biçimlere sokmanın en ustaca yolu elbette yeni drapaj yöntemleri. Sade etek ceket takımları ya da oduncu gömlekleri yerine farklı ve yoğun biçimler verilerek deseni adeta geri planda bırakılan kumaşlar yer yer uzun elbiseler, yer yerse kabarık etekler üzerinde yeni bir form kazanıyor. Renkli Kürkler Kürk çılgınlığı canlı renklere bürünerek bu sezonun vazgeçilmezlerinden biri halini alıyor. Fendi den Marni ye, Valentino dan Versace ye birçok marka insan yapımı desenlerle süsledikleri kürkleri kış koleksiyonlarının vurucu parçaları haline getirmiş. Yapaylığı ön planda kılan leopar desenleri, devasa boyutlarda çalışılmış tropikal desenler ve baskılar gerçek bir hayvanı üzerinde taşıyor olma hissini geri plana atıyor. Yapaylığın nedeni belki de kullanıcının peluş havası verilerek form kazandırılan kürklere yakınlık hissettirmesini sağlamak Bel Hattı Kaybolmuş Paltolar Bel oyuntusu kaybolmuş paltolar söz konusu olduğunda akla yine Paul Poiret geliyor. Koza şeklindeki, etek ucuna doğru darlaşan paltolar 20 li yıllarda da düz kesimli dış giyim parçalarına dönüşürken kadınsı formu geri plana atan düz bir kesimin geri gelmesi 1950 li yılları bulmuştu. 1960 lardan sonra da bu neredeyse her on yıl kendini gösterirken 2000 li yılların minimal tasarım ürünlerinin de vazgeçilmezlerinden biri oldu. Bu sezon da paltoların omuz hattı genellikle düşük, kollar sıklıkla dirseklere doğru genişleyip bilekte daralıyor, renk konusunda ise tüm sınırlar kalkıyor. Paltolar zaten nicedir kahverengi, siyah ya da gri renklere meydan okuyor Dior ve New Look Christian Dior u şöhrete kavuşturan omuzları hafif düşük, belde darlaşan ve kalçada yine genişleyen ceket ve altına giyilen diz altı etek, feminen duruşunu benzer formlar üzerinden sezon modasına taşıyor. Omuz vurgusu, incelen bir bel, kabarık ya da dar inen diz altı parçalar kimi zaman bir hırka ve etekten oluşan bir takım, kimi zaman bir palto, kimi zamansa Dior un klasik New Look unda kullandığı gibi etek ceket takımları üzerinden kendini buluyor.

14 Elif Tekcan eliftekcanyandex.com STEAMPUNK: RETRO GELECEK 1980 lerin sonlarında bir alt kültür hareketi olarak ortaya çıkan ve Sanayi Devrimi nin makine estetiğini Viktoryen estetikle birleştiren Steampunk, son dönemlerde tasarımın çeşitli alanlarında etkisini arttırarak sürdürüyor. Başta Punk olmak üzere pek çok alt kültür, özellikle moda tasarımı gibi hızlı üretim ve tüketimi gerektiren dinamik endüstrilerce tasarım trendi olarak sunularak, ana akım markalar aracılığıyla çok kısa zamanda daha geniş kitlelere ulaştırıldı. Özellikle 80 ler sonrasında görmeye başladığımız, alt kültürlerin lüks endüstriler tarafından tasarım ürünlerine uyarlanarak pazarlanması durumu, ortaya çıkan yeni alt kültür oluşumlarıyla devam ediyor. Tasarım endüstrisinin bu alandaki son keşiflerinden biri ise Steampunk. Steampunk kültürüne kaynak oluşturan en önemli alanlardan biri 19 yy. bilim-kurgu romanları. Bu dönemin keşif ve macera ruhunun 80 ler deki uyanışına ise 1985 yılında seyirciyle buluşan Geleceğe Dönüş filmi katkı sağlıyor. 90 lara gelindiğinde ise, Steampunk ın potansiyeli bilgisayar oyunları endüstrisi tarafından fark edilip kullanılmaya başlanıyor. Her ne kadar sınırlı sayıda kullanıcı tarafından rağbet görüyor olsalar da bu oyunlar, Steampunk ın etkinlik alanını genişletmesi açısından önemli. Bunun nedeni ise grafik açıdan gerçekliği her geçen gün artan bilgisayar oyunlarının, bu türe ait materyal kültürü yeniden ve her seferinde daha kreatif bir şekilde üretiyor olması. Bu oyunlar aracılığıyla kullanıcılar Art Nouveau tarzı mobilyaların yer aldığı Viktoryen iç mekanlar, çeşitli çark ve dişlilerden oluşan mekanik düzeneklerin yer aldığı terk edilmiş fabrikalar, tren istasyonları, laboratuvarlar, müzeler gibi daha pek çok kurgusal mekana erişim hakkına sahip oluyor. Yüzünü hem geçmişe hem de geleceğe dönen bu fantastik bilim kurgu dünyası, 2000 lerin sonunda farklı dönemlerin estetik anlayışlarının sentezlendiği melez tasarımların oluşumuna ortam hazırlıyor. Bu zamansal melezliğin en belirgin hali Steampunk kurgusu içerisinde 19. yy. mekanik teknolojilerinin günümüz dijital teknolojileriyle birleştirilmesiyle meydana geldi. Fonksiyonel açıdan en yeni teknolojiler kullanılarak üretilen bilgisayarlar, depolama aygıtları, cep telefonları, hatta arabalar, 19. yy. estetiğiyle tasarlanıp, Steampunk temalı ürünler olarak pazarlanmaya başlandı. 2010 yılı ise Steampunk ve türün takipçileri açısından bir kırılma noktası oldu. 2010 dan bu yana her yıl Mayıs ayında New Jersey de Steampunk Dünya Fuarı düzenleniyor ve bu organizasyonlar kapsamında çeşitli paneller, moda defileleri, müzik performansları, yemekler ve kostüm partileri gerçekleştiriliyor. 2010 yılının bir diğer önemi ise Steampunk ın moda endüstrisi tarafından keşfedilmesi. Daha önceleri küçük butiklerde az sayıda ve çoğunlukla el işçiliğine dayalı olarak üretilen Steampunk giysiler, bu yıldan itibaren uluslararası moda markaları tarafından yüksek moda endüstrisine uyarlanmaya başlandı. Alexander Mcqueen in İlkbahar/ Yaz 2010 koleksiyonunda yer alan topuk kısmı mekanik görünüme sahip ayakkabıları, yarattığı pazar etkisi açısından armadillo ayakkabıların gerisinde kalsalar da, Steampunk severlerin dikkatinden kaçmadı. Aynı yıl İlkbahar couture koleksiyonunda Jean Paul Gaultier giysilerini Steampunk etkisine sahip aksesuarlarla tamamladı. Yine Gaultier tarafından tasarlanan Hermes 2010/2011 Sonbahar/Kış koleksiyonu Viktorya Dönemi giysilerinden esinlenerek yaratıldı. 2011/2012 Sonbahar/Kış erkek giyim koleksiyonunu Milano Moda Haftası nda görücüye çıkaran John Varvatos hem podyum hem de giysi tasarımlarıyla Steampunk ruhunu yansıttı. Son olarak da 2012/2013 Sonbahar/Kış erkek koleksiyonuyla Prada podyumlardaki Steampunk etkisini gözle görülür boyuta ulaştırdı. Steampunk ın uluslararası moda markalarına ilham kaynağı oluşturması, Steampunk giysilerinin bazı çevrelerce klişe olarak görülen korse, uçuş gözlükleri, metal ve deri aksesuarlar gibi detaylarının, doğru tasarım tercihleriyle doğru sonuçlar verecek şekilde kullanılabileceğini kanıtladı. Son olarak IBM in sosyal medya analizi, Steampunk ın 2013-2015 yılları arasında yükselen başlıca trendlerden biri olacağını gösterdi. Facebook, Twitter, çeşitli forumlar, oyun siteleri ve bloglardaki yazışmalar temel alınarak yapılan bu araştırmaya göre, Steampunk estetiğinin başta giyim-aksesuar ve mobilya olmak üzere çeşitli sektörlere esin kaynağı olacağı, daha önceleri az sayıda ve el işçiliğiyle üretilen bu ürünlerin seri üretime uygun hale getirilerek geniş kitlelere pazarlanacağı öngörülüyor.

EYLÜL/2013 15 Bahar Aksel baksel@msgsu.edu.tr İÇINI DUVARLARA DÖKMEK: İSTANBUL DA GRAFITI Yaşadığı yerlerde kendinden bir iz bırakmak insanoğlunun en temel iç güdülerinden biri. En basit şekli ile duvarlara birşeyler çizmek, grafitinin de ilkel atası olarak kabul edilerek tarih öncesinde kalma mağara duvarlarından beri hayatın içinde. Zamana ve teknolojiye bağlı olarak değişse de toplumsal bir varlık olan insan düşüncelerini paylaşmak için daima bir yol bulmuş. Kentlerde yaşamın artması ile kalabalıklar içinde kalıp, sadece onun bir parçası haline gelen birey için kendi varlığını, fikirlerini, izini diğerlerine göstermek, duyurmak daha da önemli hale geliyor. İşte tam da bu yüzden grafiti, kentlerin sanatı. Kentsel yaşama ait kaygıların insan üzerinde yarattığı etki sonucunda doğuyor. Sokak çetelerinin alanlarını işaretlemek için duvarlara yazdığı yazılar ya da New York lu bir gencin geçtiği yerlere lakabı olan TAKI 183 yazarak ( tag leyerek) kendi izini bırakması grafitinin ilk örnekleri olarak kabul ediliyor. Berlin duvarı üzerinde politik mesajlar verirken bir yandan da kendi estetik tarzını yaratmaya başlayan örnekler hem mesaj hem de görselliğin bir arada kullanılarak grafitinin bir sanat dalı olması yönünde adımlar atıyor. Kentin kalabalığı içinde sesini duyuramayanların kendilerini ifade etme ve görünür olma yöntemi olarak ortaya çıkan grafiti, Hiphop kültürünün dünyaya yayılması ile daha farklı bir boyuta ulaşıyor. Kendi çizim ve boyama kuralları olan bir sanat dalı haline gelen grafiti bir yandan da pazarlama stratejileri içinde çokça yer almaya başlayarak ticarileşiyor. Dünyaya hızla yayılan grafiti son yıllarda bir sanat dalı olarak kabul edilerek galeriler içinde de yerini almaya başladığını söyleyebiliriz. Yine de gerçek sokak sanatı (street art) ve grafiti olarak karşımıza çıkan işler esas olarak bugün hala sokakta, kentin duvarları üzerinde üretiliyor. Özellikle kentsel yönetim açısından bakıldığında grafiti konusunda sanat mı suç mu tartışması dünyada olduğu gibi hala İstanbul da da devam ediyor. Kimi yaklaşımlar sokak sanatlarını kente kimlik katan, yaratıcılığı-imajı destekleyen ve hareketlilik getiren ögeler olarak görse de, bir çoğu kamu malına zarar, bölgede güvensizlik ve kontrolsüzlüğün bir göstergesi, kontrol dışı beklenmedik durum yaklaşımı ile karşılıyor. Oysa kamusal alanda kendini sanatsal, düşünsel olarak ifade etmenin nispeten daha kalıcı bir yöntemi olduğu ve hatta bu durumun bir kentsel hak olabileceği üzerinde durulmuyor. İstanbul grafiti açısından hızla gelişiyor, yabancı çizerlerin gelip kentin duvarlarında işler yapmasının yanında Türk çizerler de kaliteli işler üretiyor. 80 lerdeki başlangıcın ardından 2000 ler ile hızlı bir ilerleme var. Kentin sanat merkezi ve aynı zamanda vitrini Beyoğlu, Taksim, Cihangir, İstiklal caddesi çevresi pekçok sanatçının en çok iş ürettikleri ve bunların kalıcı olabildiği bölge. Kadıköy sanata olan yakınlığı ile sokak sanatı işleri konusunda oldukça zengin, yerel yönetiminin desteği ile Sokak Sanatı festivallerine ev sahipliği yapıp duvarlarını açıyor. İstanbul un ilk ve tek hall of fame i ise mahalledeki gençlerin talebi üzerine Güngören Belediyesi nin desteği ile oluşturulmuş. Kent içine yerleştirilen sanat eserleri konusunda yönetim eliyle yerleştirilen, belli temalar içinde sınırlı kalan ve daha sonra çoğu bakımsızlıktan yok olan heykeller ve az sayıda duvar seramiği, mozaiği dışında çok fazla alternatifi olmayan İstanbul için grafiti ve street art sanatın kentli tarafından üretilmesi adına önemli bir araç. Sanatın kamusallaşması, standartlaşan toplum ve yaşam alanlarının dışına çıkılması, alternatiflerin ve dolayısı ile farklı temsil biçimlerinin kabul edilmesi konusunda sanat dalları arasında en kentli olanı grafitiye büyük rol düşüyor. Artan ticari kampanyalar yoluyla hiphop kültürünün yayılması grafitinin ruhunu kaybetmesi olarak nitelense de toplum içinde yayılması ve kabul edilmesi üzerinde olumlu etkilerde bulunuyor. Bu etkilerin artarak devam etmesi ile İstanbul da kentin sokaklarının sadece gelip geçilen yerler olmaktan öte birlikte üretilen, izlenen ve yaşanan rengarenk mekanlar olması çok da uzak değil...

16 Onur Mengi onur.mengi@ieu.edu.tr SÖRFÜN TASARIM YOLCULUĞU Bir zamanlar sadece dünyanın bize uzak köşelerinde yapıldığını düşünürdük; oysa son dönemde Türkiye nin dört bir yanında. Hal böyleyken sörfün uzaklarda başlayan tasarım yolculuğuna göz atmak kaçınılmaz oldu! Her ne kadar sörf tahtalarının ortaya çıkışı MÖ.3000`lerde Güney Amerika da yerleşmiş Perulu balıkçılara dayansa da, bugünün bağlamında ilk ortaya çıktığı yer Havai. 1977 yılında, kaşif Kaptan James Cook`un Havai yerlilerinin büyük ahşap tahtalar üzerinde dalgalara karşı yüzdüklerini açık bir biçimde seyir defterine kaydettiği biliniyor. Konsept olarak sörf tahtalarının kullanımı ise o tarihten günümüze çok da değişmiyor. İlk olarak Alaia ve Olo adı verilen sörf tahtaları ile tanışıyoruz. Bunlar masif ağaçtan elde edilmiş ve insanın taşıyabileceğinin oldukça üzerinde ağırlığa sahip tasarımlar. O dönemlerde bulundukları yörenin yerel ağaçlarından imal edilecek şekilde gövde formu düz ve eğimsiz, kuyruk kısmı ise dörtgen tasarlanıyormuş sörf tahtaları. Bu tutum 1926`da ilk defa içi oluklu olacak şekilde üretilen sörf tahtalarına kadar da devam etmiş. İçi oluklu üretilmeye başlanan sörf tahtaları, tasarımları ile daha az ağır çekerken, öncekilerine göre daha iyi bir performans sağlıyormuş. Sörf tahtası tasarımlarındaki bilinen ilk büyük adım, denizci Tom Blake tarafından atılmış. Blake ilk defa oluklu sörf tahtasında su geçirmez yapıştırıcı ve Cigar Box denen kontraplak strüktürü kullanarak sörfçülükte yeni bir dönem başlatmış. İşte bu dönemle birlikte sörf tahtaları ilk kez gerçekten hafiflemiş. Bob Simmons ise sörf tahtasını, Rocker adı verilen bir eğimle tasarlayıp, okyanus yüzeyinde sallanmadan rahatlıkla durmasını sağlayınca, 1930`ların ortasında, sörf tahtası tasarımlarında başka bir devir başlatmış. Ancak 1940`larda tasarımlarda herşey daha iyiye giderken sorun halen ahşap malzemeymiş. Bu sebeple, ilerleyen yıllarda, poliüretan köpüğün ve salmanın tasarımlarda kullanılmaya başlanması ile sörfçülükte tam bir milat yaşanmış. Tasarım yoluyla sağlanan iyileştirmeler ile insana daha duyarlı hale gelen sörf tahtaları ve sörfçülük için 1960`larda ise tam bir Altın Çağ yaşanmış. Ağırlıktan sonra, 3 metreleri geçen uzunluğun da konu olmaya basladığı bu yıllarda Kaliforniyalı George Greenough, birdenbire küçük sörf tahtaları, ince ve esnek olacak şekilde tasarlanmış salmalar ile çıkageliyor. Avustralyalı şampiyon Nat Young ve zanaatkar Bob McTavish ile işbirliğine soyunan Greenough, San Diego`daki 1966 Dünya Kupası`nda görücüye çıkardıkları Magic Sam`dan sonra gelen sörf tahtası tasarımlarına, daha dar, kısa ve ince gövdeler ile esnek salmalar hakim oluyor. 1980`lere geldiğimizde 2,5m`den 1,5m`ye kadar inen bir aralıkta görülen sörf tahtaları, gun adı verilen formlarda, 1 yada 2 salmalı olarak tasarlanıyor artık. Amerikalı sörfçü Simon Anderson, bu anlayışa 3. salma fikrini de ekleyince sörf tahtası tasarımlarında tarihte başka yeni bir dönem başlatıyor, ki bu daha iyi performans, mükemmel denge anlamına geliyor. Tarihteki bu süreç içinde sörf tahtasının evrilmesini sağlayan, tasarıma yön veren diğer önemli isimler de Al Merrick, Jeff Bushman, Gery Lopez ve Tom Wegener. O tarihlerden günümüze kadar form ve biçimlerde köklü değişiklikler olmasa da, 2005`te tüm tasarım mecralarını etkisi altına alan küresel çevresel duyarlılık anlayışı ile malzemede poliüretan köpüğün yerini bambu ve yeniden üretilmiş (dönüştürülmüş) köpükler alıyor. Epoksi malzeme ile hafiflik ve performans sağlanması, sökülüp-takılabilir salma tasarımları sayesinde sörf tahtası üzerinde seyir etmenin ve gösteri yapmanın birbirinden ayrılması, tahta üzerine ayak için yapılan eklentiler ile performans ve güvenlikte ileriye gidilmesi de yakın dönemde sörf tahtası tasarımlarındaki diğer önemli öğeler. Günümüz tasarım anlayışının en büyük hakimi ise hiç şüphesiz bilgisayar destekli çizim programları ve dijital kesme yöntemleri. Bunlar sayesinde artık daha kusursuz görünüme sahip sörf tahtaları üretilebiliyor. Bugünün tasarım anlayışı sayesinde daha çok kişiselleştirilmiş sörf tahtaları var. Kullanıcının vücut ağırlığına, sörf becerisine ve kullanılacak suyun/dalganın niteliklerine göre tasarlanıp, bilgisayar ortamında çizilip, ürettirilip el ile işleniyor. İşleme sürecinde ise grafik tasarım büyük yer tutuyor. Öykünen ve kullanıcısını ifade eden tasarımlar bu işin en önemli parçası. Bu sezona özel görücüye çıkan tasarımlardan bahsetmeden olmaz tabii. Sörf tahtasının ölçülerinden dolayı yaşanan taşıma ve saklama problemlerine karşı tüm gövdenin ve gövde üzerinde yer alan elemanların kompakt/parçalara ayrılabilecek şekilde tasarlayan Nicholas Notara, Peugeot Design Lab`de RCZ R`dan esinlenen fütüristik GTI Surfboard Concept`i tasarlayan Peugeot Tasarım Ekibi ve 156 cm uzunluğundaki, 60 km hıza çıkabilen, preslenmiş ahşaptan üretilen, üzerinde altın süslemeler olan Dragon isimli dünyanın en pahalı sörf tahtasını çevresel duyarlılığa gönderme yapan bir üslupla tasarlayan Yeni Zelandalı tasarımcı Roy Stewart, 2013 senesine damgasını vuruyor.

EYLÜL/2013 17 F.Dilek Himam dilek.himam@ieu.edu.tr ŞEMSİYELER DEĞİŞİYOR Yüzyıllarca güneşten, yağmurdan ve rüzgârdan korunma ve gizlenme amaçları için kullanılan şemsiyeler, pek yakında, yeniden vazgeçilmezlerimiz arasında yerini alacak. Acaba hangi formla? Şemsiye tasarımı deyince akla gelen en estetik görüntülerden biri de Jacques Demy nin yönettiği başrollerini Catherine Deneuve ve Nino Castelnuovo nun paylaştığı 1964 yapımı Les Parapluies de Cherbourg (Cherburg Şemsiyeleri) adlı filmin sahneleri olsa gerek. Fransa nın Cherbourg kentindeki şemsiye satılan butiğin ve şemsiyelerin geçtiği sokak sahnelerinin pek çok kentsel tasarıma ilham verdiğini biliyoruz. Giysi tarihi terminolojisinde parasol ismiyle bilinerek tasarım dünyasında yer alan ve daha ziyade güneş ışınlarına karşı koruyan bu nesneler, yağmura karşı koruma amacıyla kullanılmaya başlayıp daha büyük ölçülerde üretildiğinde şemsiye umbrella adını almış. Açılır kapanır ilk şemsiyelerin ise Çin de kullanıldığı biliniyor. Palmiye yaprakları ve tüylü versiyonlarıyla Mısır da bir tür soyluluk işareti olarak kullanıldığı bilinen şemsiyelerin, Pers İmparatorluğu nda, Antik Yunan da, Hindistan da, Orta Çağ Avrupası nda da yaygın olarak kullanıldığı bilinmekte. 1920 li yıllardan itibaren şemsiyelere endüstriyel katkılar eklenerek yeni tasarım özellikleri kazandırılmaya başlanıyor: Yağmurda sigara içmek isteyenler için tasarlanan sigaraya takılan şemsiyeler, cep şemsiyeleri, şapka şemsiyeler, fotoğrafçılar için kullanılan şemsiyeler bu tasarımlardan bazıları. Birçok kişinin zihninde son derece standart bir nesne gibi algılanan şemsiyeler, bu anlamda yaratıcılığın sınırlarını da zorlamış. Bugün bazı üreticiler son derece standart bir formu olan şemsiyelerle ilgili buluşlarla yenilikçi tasarımlar öne sürüyorlar. Nubrella, Senz, Blunt gibi tasarım firmaları teknoloji ve mühendislik harikası olan şemsiye tasarımları ile bu ürüne ilişkin tüketici algısını değiştirecek aerodinamik özellikler kazandırdıkları ürünler üretmekteler. Özellikle Alan Kaufman nın Nubrella markası ve Greg Brebner in Blunt markalı şemsiyeleri bugün bilinen ünlü şemsiye markaları arasında. Bir şemsiyenin yapısal bütünlüğü öncelikle onu tanımlayan sap kısmı ve üst örtüsü olduğu için şemsiyelerde dayanıklılık ve sağlamlık çok önemli. Bilindiği gibi şemsiyelerde yaşanan en önemli sorunlar da rüzgârda ters dönen şemsiyeler ve dayanıksız kumaşlar. Greg Brebner in 1999 yılında Londra nın standart yağmurlu bir gününde ilham alarak bir mühendislik harikası olarak yarattığı Blunt şemsiyeleri, kullandıkları özel kumaşlar sayesinde asla su geçirmiyor ve ürüne kazandırılan aerodinamik yapıdan dolayı da ters dönme sorununu çözüyor. Bir diğer şemsiye üreticisi olan Senz in ürünleri de alışageldiğimiz şemsiye formunu yeniden tanımlıyor. Asimetrik yapısı ile özellikle fırtına gibi şiddetli rüzgârlara dayanıklı şemsiyeler üreten Senz markası, tasarım ödülleri kazanan şemsiyeler üretmekte. Senz in tasarımcıları şemsiyelerini uçaktan atlayarak test etmişler ve saatte 100 km ile esen rüzgâra dayanıklı ürünler tasarladıklarını söylüyorlar. Alexander McQueen, Paul Smith, Gucci ve Burberry gibi tasarımcılar da az da olsa bu nesneyi koleksiyonlarının içine almışlar. McQueen, gotik tarzda şemsiyesinin kurukafa formundaki tutma sapı ile akıllarda kalıyor. Tasarımcılar bu anlamda siyah gibi koyu renkleri tercih ediyorlar. Yağmur yağdığında renk değiştiren ve her an yeni bir şemsiyeniz varmış gibi sürprizler yapabilen şemsiyeler de yeni tasarım eğilimleri arasında. Yazın sona erdiği şu günlerde şemsiye kullanmayı sevmeyen tüketicilerin bile aklını çelecek şemsiyeler tekrar tasarımcıların ve üretici firmaların gündeminde olacak.

18 Onur Mengi onur.mengi@ieu.edu.tr AVM LER VE GÖSTERİ TOPLUMU Birbirleri ile yarışan kentler, günümüzdeki mekan tasarımları ve ideolojileri sebebiyle daha karmaşık hale gelirken, bizler de bu yapı içinde geniş yer tutan AVM lerin gösterilerini hayranlıkla ve kendimize yabancılaşarak izler olduk. Bir proje olarak modernizm ve onun getirdiği üretim koşulları, zaman içinde daha da kemikleşerek, kentsel yaşamı birer gösteriler ve temsiller birikimine dönüştürdü. Öyle ki endüstriye dayalı günümüz kent mekanları gösterileri ile ünlü bugün. Gösteri, toplumun bir parçası, somut ve maddi olarak da birleştiricisi konumunda artık. Gösteri, tasarım üzerinden kurduğu dili ve işaretleri sayesinde topluma hakim olmaya çalışıyor. Modern dediğimiz tasarım, varolan geniş çeşitliliği tekdüzeleştirirken, aynılaştırıp ve stardartlaştırıyor. Guy Debord un Gösteri Toplumu ifadesinden yola çıkarak, kentsel mekan üzerinde geçen bu gösterileri anlayabilmek için onun tasarım dilini konuşmak, ve çözümlemek için onun metodunu kullanmak gerekiyor. Peki nedir bu gösteriler, nasıl gerçekleşirler? Gösteri toplumunda tüm yaşam, gösterilerin uçsuz bucaksız bir birikimi olarak bilinir. Gerçek yaşam yerini bir temsile bırakarak çoktan uzaklaşmıştır. İnsan, bu resimde bir yerlerde tüketici kimliğiyle yeralmakta; alışveriş yapmakta, yiyip içmekte, arkadaşları ile vakit geçirmektedir... Gerçek kamusal alan, insan odaklı tasarım kriterleri ise çoktan unutulmuştur. İnsan, farkında olmadan, hayranlıkla, tasarlanmış birçok altmekan ve ürünleri üzerinden bu gösterileri izlemektedir şimdilerde. Günlük hayatının izleyicisi haline gelen insan kendine yabancılaşmış; ne kadar çok seyrederse hayatı o kadar az yaşamakta, kendini o kadar az tanımaktadır. Tasarım bu bağlamda belki de ilk defa yapıcı değildir kentte. Bugün, gösteri için söylenen görünen şey iyidir, iyi olan şey görünür sözü de bu anlamda kentin okunabilirliği ve mekanın temsil mekanı olarak tasarlanması görüşüyle örtüşüyor ve gösteri, tertemiz bir yüzey olarak masum bir mekanda geçiyor. Küresel gücün her türlü yaşam alanında dominant olacak şekilde tasarlanması, süreçte var olmak tan sahip olmak a geçilmesini nedenliyor. O yönettikçe gösteri de insanları kendine bağlı kılıyor. Televizyon, akıllı telefonlar, tabletler gibi gündelik ürünlerin tasarımları da, bu gösteri sisteminin seçtiği mallar olarak iktisada bağlı ekonomik sistemlerin altında servis veriyorlar. Bu gösterinin izleyicisi olan kentli ise hiçbir yerde evinde gibi değil, çünkü gösteri her yerde. AVM lerin tasarlanma prensipleri de bu düzenin tam kalbinde yer alıyor. Sosyal bir ürün olarak mekan, acımasız tasarımlar ile her geçen gün daha da metalaşıyor. Çevremizdeki AVM lerin kente dönük yüzeylerine, yani dış mekanlarına baktığımızda gösteri toplumu olmanın ne demek olduğunu daha iyi anlıyoruz belki de. Onların, güçlü çevreyolu ve şehiriçi bağlantıları ile kentsel yaşama mükemmel bir şekilde entegre edilmiş yerleşim planları var. Çevresinden kopuk, heykel gibi, anıtsal bir duruş sergiliyorlar. Bazen çok katlı inşa edilirken bazen de küçük bir kent kadar büyük bir alan kaplayabiliyorlar. Kimisi çatısında yeşil alan olacak şekilde, kimisi de geçirgen, dışa dönük, yarı açık mekanlar yaratacak şekilde tasarlanıyorlar. Büyük kütleler, farklı formlar, akışkan ve dijital yüzeyleri var, dikkat çekiyorlar. Süs havuzları, ses ve su oyunları ile çevrelerinde tasarlanmış oturma birimleri ve bambaşka iklimlere ait ağaçlandırmaları ile ben buradayım diyorlar. Moda şovları, dans gösterileri, ürün tanıtımları ve kampanyaları gibi büyük organizayonlara da ev sahipliği yaparken daha mı yaşanabilir oluyorlar. Aydınlatma elemanları ile süslenmiş cepheleri, yanıp sönen neonları ve reklam panoları ile ölçeğinden kopmuş bir şekilde bu gösteriye hizmet ediyorlar. Kamusal mekan davranışları gösteren bu mekanlar ise 7/24 kameralar ile kontrol altında. Aslında güvende olan biz miyiz, AVM ler mi bilinmez. İnsan ölçeğinde, bu alanlara yaklaştığımızda büyüsüne şöyle bir kapılıyoruz bu gösterinin. Çevresinde toplanmış insanlar, büyük firmaların tanıtım aktivitelerine, oyunlarına ve şovlarına katılıyorlar. Kapalı bir mekan olmasına rağmen AVM lerin yakın çevresi panayır yeri gibi; otoparklar, yürüyüş aksları, otobüs ve metro durakları. Aralarda kimi boş alanlar dikkatimizi çekiyor. Kentsel ölçekte yatırım bekleyen alanlar bunlar. Sessizce gösteriyi izliyorlar yattıkları yerden. Birazdan ayağa kalkıp gösteriye katılacaklar. Sonra bir AVM den çıkıp diğerine gidiyoruz; çevresindeki dokuya daha duyarlı olanına, alışveriş sokağı gibi kurgulanmışına, dikey bahçeli tasarlanmışına, iklime duyarlı olanına, sürdürülebilir olanına.. Peki deneyimlerimiz farklılaşıyor mu? AVM ler, kent içindeki yer seçimleri ve mekan tasarımları ile günlük hayattaki görme ve düşünme biçimlerimizi etkilerken, seçimlerimizi ve iletişim metotlarımızı yönlendiriyor. Böylece birer kent imgesi olarak kendilerini ön plana çıkarırken, bir yanda da nasıl bir üretim modelinin egemen olduğunu imgeliyorlar bize. Bu anlamda AVM ler, sanayileşmişliğin yarattığı düzen içinde, küresel gücün baştan çıkarıcılığının arkasında büyüyorlar. Mimari tasarımları ile de gösterilerini pekiştirirlerken, koskoca bir kentin imajını sahipleniyorlar. Bu gösteride aralarında, hep daha büyüğü, daha dikkat çekicisi olmak için amansız bir yarış var. Gösteri toplumu üzerinden bakıldığında, tüketimi destekleyen, ihtiyaç ve alışkanlıkların birbirine benzediği, kent mekanlarının tasarım yoluyla aynılaştığı, yanıltıcı ve bunaltıcı olduğu, temsilinin medya üzerinden pazarlandığı bir yapı kurmuş durumda. Bu yapıda AVM ler, kendilerine ait işaretleri ve dilleriyle her an sokaktaki hayata müdahil oluyorlar. Ancak nasıl tasarlanırsa tasarlansınlar, hiç bir zaman tam anlamıyla kamusal mekanlar olamayacaklar. Gösteri üzerinden birbirleri ile olan yarışta nihayetinde, birer sosyal ürün değil, ancak günümüz düzeninin birer modern tamamlayıcısı olabilirler.

EYLÜL/2013 19 Niş Moda Efsanevi Doğu nun güzellik ritüellerininden ilham alınarak yaratılan ve Paris, Londra,Milan ve New York moda showlarının kulislerinde rüzgarını estiren Mythic Oil, yeni ambalaj tasarımında ünlü moda tasarımcısı Dilek Hanif ile çalıştı. Hanif, Mythic Oil in dünyasını haz ve tarihin derinliklerinden gelen güzellik olarak yorumluyor. Siyah ve altın gölgelerin maksimize edildiği Dilek Hanif Mythic Oil Couture tasarımında ile kadınların prenses, saçların mücevher olduğu dünyada zarafet, kadın ruhu ve modernite bir araya getiriliyor. Festival Afişi Adana Büyükşehir Belediyesi 20. Uluslararası Altın Koza Film Festivali nin duyurulması amacıyla düzenlenmekte olan afiş tasarım yarışmasında kazanan tasarımcılar belli oldu. 82 sanatçının 112 eser ile katıldığı yarışmada sıralama şu şekilde gerçekleşti: Birincilik, Kamil Doğan a, ikincilik, Bahadır Mermut e, üçüncülük, Hasan Hemşindereli ye gitti. Birinciliği alan Kamil Doğan tasarımında festival ışığının Adana nın sembolü olan Seyhan Nehri nden yayılarak tüm Türkiye yi ve dünyayı kucaklamasını işledi. Afişte, elinde film şeridi taşıyan çocuk ise sevgi, barış ve kardeşliğe çağrı yaptı. Ata ya Saygı Zinciri Ulu önder Atatürk ü anlamak, fikirlerini geleceğe taşımak, genç nesillerimizin onun gösterdiği aydınlık yolda yürüyerek, barışa sahip çıkmasını sağlamak ve dünya lideri olarak evrenselleştirmek amacıyla düzenlenen Kadıköy Belediyesi Ata ya Saygı Zinciri Uluslararası Afiş Tasarım Yarışması tüm profesyonel ve amatör katılımcılara açık. Günseli Kato, Emre Noyan, Doç. Dr. Gürbüz Doğan-Ekşioğlu gibi tanınmış isimlerin jürisinde olduğu yarışmanın son başvuru tarihi 27 Eylül 2013. German Design Award Designnobis baş tasarımcısı ve ODTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Hakan Gürsu ödüllü tasarımı TAXI Station ile German Design Award 2014 e aday gösterildi. Katılımın ancak aday gösterilme yoluyla mümkün olduğu etkinlik, German Design Council tarafından düzenlenmekte olup, uluslararası bağlamda alanında ileri gelen tasarımcı, tasarım stüdyoları, kurum ve enstitülerin katılımıyla gerçekleşiyor. TAXI harflerinin görsel ve yapısal kullanımı ile kentsel doku içinde dikkat çeken tasarımıyla Taksi Durağı, aktif bir reklam alanının yanı sıra, yağmur suyu toplayan çatı ve dikey yeşil örtü alanı gibi yenilikleriyle uluslararası alanda ilgi toplamayı sürdürüyor. Serap Alp seraplamoda@gmail.com İklimlendirme Tasarımı Orta Anadolu İhracatçı Birlikleri (OAİB), geleceğin iklimlendirme pazarında söz sahibi olabilecek ürünlerin geliştirilmesine öncü olmak, endüstriyel tasarım etkinliklerini yaygınlaştırmak, özendirmek ve tasarımın, Ar-Ge nin ve inovasyonun iklimlendirme sektörü için önemini vurgulamak amacıyla İklimlendirme Sanayii Tasarım Ve Uygulama Yarışması nı düzenliyor. Son başvuru tarihi 21 Ekim 2013 olan yarışmanın jürisinde Prof. Dr. Ahmet Arısoy, Halit Turgut Salaçin, Zeki Özen gibi isimler yer alıyor. Defne Koz a Red Dot Ünlü endüstriyel tasarımcı Defne Koz un İzmirli Megaron markası için tasarladığı Basket isimli ürünü Red Dot ödülüyle onurlandırıldı. Tasarımda yenilikçi ve kaliteli üretimi hedefleyen Red Dot ödüllerinde Defne Koz un Megaron a hazırladığı Lounge serisi de 2009 da Red Dot kazanan ürünü olmuştu. Basket isimli tasarımın özelliği ise kompozit malzemeden tek tek el işçiliği ile üretilen ürünlerin hem iç hem de dış mekanda kullanılabiliyor olması. Toyota dan Tasarım Yarışması Toyota Lojistik Uluslararası Tasarım Yarışması Komitesi organizasyonun amacını şöyle açıklıyor: Hızlı hareket eden bir dünyada, akülü çekiciler temel mal akışının kontrol ulaşımını sağlar. Ağır, güçlü ve güvenilir araçlar, uzun mesafelerde ağır yükler taşıyarak zaman, enerji ve para tasarrufu sağlarlar. Yarışma katılımcılarından bu işlevsel araçların aynı zamanda çok şık da olabileceğine yönelik tasarım önerileri bekliyor. Son başvuru tarihi 14 Eylül 2013 olan yarışmanın jürisi, alanında uzman tasarımcı ve endüstriyel yöneticilerden oluşuyor. Tasarım Atölyesi Kadıköy Belediyesi Yeldeğirmeni ndeki Özen Sineması nı yeniledi ve Tasarım Atölyesi Kadıköy (TAK) tasarım merkezi olarak tekrar topluma kazandırdı. Yenilikçi ve yaratıcı fikirlerin uygulamaya geçtiği buluşma ortamı TAK, fikirleri olan Kadıköylüler, projesi olan tasarımcılar ve olanakları olan destekçileri merkezine davet ediyor. Sloganı ise Tasarım Sizden, Uygulaması Bizden! Merkezin genel amacı kentsel sorunlarının çözülmesi için yaratıcı buluşma ortamları sağlayarak, tasarımın gücü ile yenilikçi çözümler üretmek. TAK, Kadıköy ün sorunları üzerine düşünen, fikri, tasarımı veya projesi olan herkese açık. Horoz Yorumlandı 2012 yılına kadar Denizli kent meydanında bulunan polyester horoz heykelinin kaldırılmasından sonra, Karma Tasarım Atölyesi tarafından Denizli nin sembolü olan horoz imgesi camla yeniden yorumlandı. Füzyon, alevle çalışma ve kalıpla şekillendirme yöntemleri kullanrak yapılan cam horoz heykeli 7000 parçadan oluşmaktadır ve yüksekliği 4.1 metre. Heykelde canlı renkler ve derinlik hissi cam malzemesinin olanaklarıyla birleşerek vurgulanmış. Cam horoz heykeli kentin tanıtımına şimdiden büyük katkı sağlıyor. Yayın Türü: Aylık Sahibi: Kaleseramik Çanakkale Kalebodur Seramik A.Ş. Koordinasyon: Kale Tasarım Merkezi Editör: Umut Kart (sorumlu) Katkıda Bulunanlar: Gözde Tüfekçi Sayfa Tasarımı: Emre Senan Tasarım ve Danışmanlık; Emre Senan, Özge Güven, Nurhan Seyrekbasan Danışma Kurulu: Serhan Ada, Erdem Akan, İhsan Bilgin, Asiye Bodur, Füsun Curaoğlu, Yeşim Demir, Ömer Durmaz, Alpay Er, Cem Erciyes, Sertaç Ersayın, Hakan Ertem, Güran Gökyay, Korhan Gümüş, Gamze Güven, Gülay Hasdoğan, Tansel Korkmaz, Zeynep Bodur Okyay, Suha Özkan, Kuyaş Örs, Nevzat Sayın, Emre Senan Baskı: Veritas Baskı, Yeşilce Mahallesi Diken Sokak No: 34. Levent-İstanbul Tel: 0212 294 50 20 İletişim: Kale Tasarım Merkezi-Silahtarağa Mah. Kazım Karabekir Cad. No: 2/6 34060 Eyüp/İstanbul, Tel: 0212 311 75 68, 0212 371 53 95 iletisim@kaletasarimmerkezi.com, umut@kaletasarimmerkezi.com Kale Tasarım Merkezi nin ücretsiz tasarım gazetesidir.

www.kaletasarimmerkezi.com www.kaletasarimmerkezi.com