DEFTERDÂR-ZÂDE AHMED CEMÂLÎ NİN METÂLİ -İ CEMÂLÎ VE ŞEHR-ENGÎZ-İ İSTANBUL ADLI ESERLERİ * ÖZET



Benzer belgeler
DEFTERDÂR-ZÂDE AHMED CEMÂLÎ NİN METÂLİ -İ CEMÂLÎ VE ŞEHR-ENGÎZ-İ İSTANBUL ADLI ESERLERİ * ÖZET

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi...

DEFTERDÂR-ZÂDE AHMED CEMÂLÎ NİN METÂLİ -İ CEMÂLÎ VE ŞEHR-ENGÎZ-İ İSTANBUL ADLI ESERLERİ (İNCELEME-METİN) Aysun EREN YÜKSEK LİSANS TEZİ

ÖZGEÇMİŞ. Yasemin ERTEK MORKOÇ

Müşterek Şiirler Divanı

Get to know Hodja Dehhânî Through Other Poet s Poems:

ARZU ATİK, Yard. Doç. Dr.

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ

ÖZ GEÇMİŞ II. Akademik ve Mesleki Geçmiş

YRD. DOÇ. DR. ABDÜLKERİM GÜLHAN /4508.

Zirve 9. Sınıf Dil ve Anlatım

10.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

SȖDȂN SEYAHȂTNȂMESİ: METİN VE İNCELEME

Prof. Dr. Sabahattin KÜÇÜK

İnci. Hoca GEÇİŞ DÖNEMİ ESERLERİ (İLK İSLAMİ ESERLER)

PROF. DR. HALUK ĠPEKTEN ĠN HAYATI VE BĠBLĠYOGRAFYASI Sevda ÖNAL

X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGi

ÖZGEÇMİŞ. II. (Link olarak verilecektir.)

YRD. DOÇ. DR. E-posta: Adres: Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi

-Rubai nazım şekli denince akla gelen ilk sanatçı İranlı şair.. dır.

İNTİHÂL Mİ MAHLAS DEĞİŞİKLİĞİ Mİ? ZİHNÎ VE ZÎVER DİVANLARI ÜZERİNDE BİR İNCELEME

HALK EDEBİYTI IV AŞIK EDEBİYATINDA ÜSLUP

VEDAT ALİ TOK, ESKİMEYEN TÜRK EDEBİYATI ÜZERİNE MÜLAKATLAR, LAÇİN YAYINLARI, 2007 KAYSERİ, 209s.

Yeni Osmanlılar Cemiyeti Kurucularından Mehmed Âyetullah Bey Dönem-İnsan-Eser

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 13.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Yunus Emre Hacı Bektaş-ı Velî Sultan Veled

Hacı Bayram-ı Velî nin Torunlarından Şair Ahmed Nuri Baba Divanı ndan Örnekler, Ankara Şehrengizi ve Ser-Güzeşt i

İslâmî Türk Edebiyatı Sempozyumu

Öğr.Gör. Abdülkadir DAĞLAR

Divan Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları. HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır.

Mantıkî ve Bir Hezliyyesi. Tâhirü l-mevlevî (Olgun) [Metin-Şerh] Hazırlayan Abdulmuttalip İpek

ġevkġ EFENDĠ ve HASAN RIZA EFENDĠ SÜLÜS-NESĠH MURAKKAʻLARININ MUKAYESESĠ

ve Manisa Muradiye Kütüphanesi nde iki nüshası Bursalı Mehmet Tahir Efendi

ÖZ GEÇMİŞ. Çalıştığı Kurum : Giresun Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğrenim Durumu : Doktora

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 12. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

SULTAN VELED DİVANI (ÇEV. PROF. DR. VEYİS DEĞİRMENÇAY) ŞEYDA ARISOY

ġaġr VE YAZARLAR SÖZLÜKLERĠNDE MADDE BAġLARININ ĠÇERĠK PLANI VE CAHĠT SITKI TARANCI ÖRNEĞĠ Erdoğan BOZ ÖZET

KENDİ KALEMİNDEN PROF. DR. COŞKUN AK

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

MARKA ŞEHİR ÇALIŞMALARINDA AVRUPA ŞEHİR ŞARTI SÖZLEŞMESİ DİKKATE ALINMALI

Prof. Dr. Osman HORATA TDE 472 Eski Türk Edebiyatı Ders Notları

ABOUT DİVANS PUBLISHED IN THE REPUBLICAN PERIOD OF TURKEY-III

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ...9 GİRİŞ... Osman Horata 11

TANZİMAT I. DÖNEM: ŞAİR VE YAZARLAR. * Şinasi *Ziya Paşa *Namık Kemal. * Ahmet Mithat Efendi *Şemsettin Sami

Prof. Dr. İ. Hakkı Aksoyak 1967 yılında Almanya da doğdu. İlkokulu Yozgat ta, ortaokulu Ankara da tamamladı yılında Dil ve Tarih Coğrafya

AZİZZÂDE HÜSEYİN RÂMİZ EFENDİ NİN ZÜBDETÜ L-VÂKI ÂT ADLI ESERİ NİN TAHLİL ve TENKİTLİ METNİ

Doç.Dr. ŞEVKİYE KAZAN NAS

S A I15 NUMBER Y I L08

Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı. Yayın Kataloğu

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

ESKİ TÜRK EDEBİYATINDA ŞEKİL VE TÜR BİLGİSİ ESKİ TÜRK EDEBİYATINDA ŞEKİL BİLGİSİ

İnci. Hoca DİVAN EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ II (BENTLERLE KURULANLAR)

PROF.DR. MUSTAFA İSEN İN ÖZGEÇMİŞİ VE ESERLERİ

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ TEMSİLCİLERİ - I

SEC İ ve KAFİYE LÛGATI

GÜNEġĠN EN GÜZEL DOĞDUĞU ġehġrden, ADIYAMAN DAN MERHABALAR

İSLÂMİYET ETKİSİNDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATI İSLÂMİ İLK ESERLER SORU PROĞRAMI AHMET ARSLAN

İnci Hoca TANZİMAT EDEBİYATI I. DÖNEM

TANZİMAT DÖNEMİNDE KULLANILAN GRAMER TERİMLERİ

Öğr.Gör. Abdülkadir DAĞLAR

ARİF NİHAT ASYA'NIN NESİRLERİ

BAYRAM Yavuz, XIV-XV.Yüzyıl Gazel Şerhleri, Klâsik Çağlar Boyunca Gazel Şerhleri, Kriter Yay., İstanbul 2009, s

Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok

İçindekiler. Giriş Konu ve Kaynaklar 13 I. Konu 15 II. Kaynaklar 19

Lisans Türk Dili ve Edebiyatı Selçuk Üniversitesi Y. Lisans Türk Dili ve Edebiyatı Cumhuriyet Üniversitesi

İnci. Hoca DİVAN EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ I (BEYİTLERLE KURULANLAR)

2. Yıl / III. Dönem (Second Year Third Semester)

ARAPÇA YAZMA ESERLERİN DİZGİSİNDE TAKİP EDİLECEK YAZIM KURALLARI

KLÂSİK TÜRK EDEBİYATINDA ŞEHRENGİZ ÇALIŞMALARI HAKKINDA BİBLİYOGRAFYA DENEMESİ

T.C. ORTA KARADENİZ KALKINMA AJANSI GENEL SEKRETERLİĞİ. YURT ĠÇĠ VE DIġI EĞĠTĠM VE TOPLANTI KATILIMLARI ĠÇĠN GÖREV DÖNÜġ RAPORU

VIII. Klâsik Türk Edebiyatı Sempozyumu (Alî Emîrî Hatırasına)

Azrail in Bir Adama Bakması

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ GÜZ DÖNEMİ VİZE PROGRAMI

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Türkçe Şair ezkirelerinin Kaynakları

MUHİBBÎ (KÂNÛNÎ SULTAN SÜLEYMAN) DİVANI NIN İKİ YENİ YAYINI TWO NEW PUBLICATIONS OF MUHIBBÎ S (SULEIMAN THE MAGNIFICENT) DIVAN

Türk Dili Anabilim Dalı- Tezli Yüksek Lisans (Sak.Üni.Ort) Programı Ders İçerikleri

Hoca Abdülkadir e Atfedilen Terkipler Erol BAŞARA *

ÖZ GEÇMİŞ. 1. Adı Soyadı: Oğuzhan KARABURGU 2. Doğum Tarihi: Unvanı: Yrd.Doç.Dr. 4. Öğrenim Durumu:

kiģilerle iletiģimlerini sağlamak amacıyla oluģturdukları, gönderdikleri veya sakladıkları belirli bir standart ve içeriği olan belgelerdir.

GÜLŞEHRİ NİN MANTIKU T-TAYRI (GÜLŞEN-NÂME)

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 10. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ KISALTMALAR

Yıl: 1, Sayı: 1, Aralık 2014, s NÂBÎ NİN SİYER-İ VEYSÎ YE YAZDIĞI İKİNCİ ZEYL

Eski Türk Edebiyatı Programı Ders Listesi. Zorunlu Olarak Alınması Gereken AKTS Toplamı

AKADEM K MAKALELER. M. Esad Coflan

AZERBAYCAN A HESR OLUNMIŞ HUSUSİ ELMİ KONFERANS XI.2013, WARŞOVA-POLONYA

OSMANLI YAPILARINDA. Kaynak: Sitare Turan Bakır, İznik

RİSÂLE-İ MÛZE-DÛZLUK ÜZERİNE

REKABET KURULU (İHALE İTİRAZ MAKAMI) KARAR FORMU

DERSLER VE AKTS KREDİLERİ

ÖZGEÇMİŞ. Kenan Erdoğan Unvanı. Adı Soyadı. Doçent Doğum Tarihi veyeri Yozgat 01 Mart 1963 Görev Yeri

OSMANLICA öğrenmek isteyenlere kaynaklar

11.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

* Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi. Yrd. Doç. Dr. Kazım KÖKTEK1N*

FUZÛLÎ'NİN İKİ MESNEVÎSİNDE NİZAMÎ ETKİSİ

İstanbul da Kurulan Cumhuriyetin İlk Milli Hemşirelik Okulu Kızılay Hemşirelik Lisesi

OĞUZ KAĞAN DESTANI METİN-AKTARMA-NOTLAR-DİZİN-TIPKIBASIM

Transkript:

- International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, p. 671-704, ANKARA-TURKEY DEFTERDÂR-ZÂDE AHMED CEMÂLÎ NİN METÂLİ -İ CEMÂLÎ VE ŞEHR-ENGÎZ-İ İSTANBUL ADLI ESERLERİ * Aysun ÇELİK ** ÖZET Klasik Türk şiiri tarihinde, yalnızca matlalardan oluşan beyitlerle eser tertip etmek, Kâbilî ve Hisâlî nin mecmuaları haricinde -şimdiki bilgilerimize göre- sık karşılaşılan bir durum değildir. Ancak hâlihazırda, elimizde yedi örneği bulunan bu tarz, şiir geleneğimiz içerisinde özel bir yere sahiptir. Öyle ki XVI. asır şairlerinden Defterdârzâde Ahmed Cemâlî nin Metâli -i Cemâlî isimli eseri, bir nazım şekli olarak kabul edilen matla terimine farklı boyutlar getirmiştir. Defterdâr-zâde Ahmed Cemâlî başta Metâli-i Cemâlî olmak üzere, edebiyat tarihimize; Şehr-engîz-i İstanbul, Şehr-engîz-i Siroz adlı iki şehrengiz, latifelerden oluşan Denâ et-nâme-i Cemâlî, bir başka latife numunesi olan Berâ-yı Kimyâ risalesi, atasözleri ile teçhiz edilmiş Risâle-i Durûb-ı Emsâl, mesnevi tarzında kaleme alınmış bir Nasihat-nâme bağışlayarak önemli katkılarda bulunmuştur. Bu bakımdan şairin üslubundaki orijinaliteyi, söyleyişindeki samimiyeti, hayal dünyasındaki zenginliği, ifadelerindeki gerçekçiliği ve bilhassa şiire getirdiği yenilikleri ortaya koymak, bu çalışmanın edebiyat tarihimize ve kültürümüze olan katkısı bakımından mühimdir. Latifeye dayalı üslubunun birer numunesi olan eserlerinden hareketle bu makalede ilkin; kıymetli kaynaklarla desteklenen ve zengin malzemelerle teçhiz edilen klasik Türk şiiri geleneğinde, şairin Metâli -i Cemâlî adlı özgün eseri üzerinden, bir nazım şekli olarak matla dan ve Şehr-engîz-i İstanbul undan hareketle bir tür olarak şehr-engîz den söz edilmiştir. Daha sonra Cemâlî nin hayatı, sanatı ve eserleri hakkında bilgi verilmiş, Metâli -i Cemâlî ve Şehr-engîz-i İstanbul adlı eserleri tanıtılarak şairin edebiyat tarihimizdeki yeri ortaya konulmuştur. Anahtar Kelimeler: Cemâlî, matla, şehr-engîz. * Bu makale Defterdâr-Zâde Ahmed Cemâlî Ve Metâli -i Cemâlî Ġle ġehr-engîz-i Ġstanbul Adlı Eserleri (Ġnceleme-Metin), [DanıĢman: Prof. Dr. Emine Yeniterzi/Yrd. Doç. Dr. Semra Tunç, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Konya 2012] adlı Yüksek Lisans tezi esas alınarak hazırlanmıģtır. Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu tespit edilmiştir. ** ArĢ. Gör. Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, El-mek: aysuneren44@selcuk.edu.tr

672 Aysun ÇELİK DEFTERDÂR-ZÂDE AHMED CEMÂLÎ S BOOKS NAMED METÂLİ -İ CEMÂLÎ AND ŞEHR-ENGÎZ-İ İSTANBUL ABSTRACT On classical Turkish poetry, ebyat of metali only to organize work, except for Kâbilî and Hisâlî mecmuas, according to current knowledge, is not a frequent occurrence. Today, however, we found seven examples of this kind of poetry has a special place in our tradition. So much so that the poets of the sixteenth century Defterdâr-zâde Ahmed Cemâlî s "Metâli'-i Cemâlî" is accepted as a form of off-balance sheet matla a work term has different dimensions. Primarily to the "Metâli-i Cemâlî, history of our literature, named Şehr-engîz-i İstanbul, Şehr-engîz-i Siroz two-story, consisting of pleasantries Denâ et-nâme-i Cemâlî, Berâ-yı Kimyâ which is another sample of pleasantry, garnished with proverbs, Risâle-i Durûb-ı Emsâl, Nasihat-nâme mesnevi donating a significant contribution in the poets were written in the style of Defterdâr-zâde Ahmed Cemâlî's stylistic originality, friendliness, wealth in the world of imagination, expressions of poetry, realism, and therefore the innovations put forward, in terms of its contribution to the study of literature history and culture is important. A sample of the style of the present article is based on the works of pleasantries at first; which is equipped with rich ingredients and precious resources in the tradition of classical Turkish poetry, Cemâlî's Metâli'-i Cemâlî's out of the original work, as a form of a poem, matla and the "Şehrengîz-i Istanbul" from his work as a kind of movement şehrengîz has been mentioned. Then, the poets of the sixteenth century Defterdâr-zâde Ahmed Cemâlî s life and works of art of the information about the "Metâli'-i Cemâlî" and "Şehr-engîz-i Istanbul" introduced the poet's literary work was put out to the location of our history. Key Words: Cemâlî, matla, şehr-engîz. Giriş Türk edebiyatının bilinen en uzun soluklu dönemi addedilen Klasik Türk Edebiyatı, kültürel yapının en gerçek mimarlarından olarak Türk Ģiir tarihine sayısız Ģair bağıģlamıģtır. Zira altı asırlık bir mazinin en edebî hasılatı; nezaket, kifayet ve türlü maharetlerle donatılmıģ bu Ģairlerin sesi ve elbette bu sesin niģaneleri olan Ģiirleridir. Klasik Türk edebiyatında söze verilen kıymetin esas delili, sayısız Ģair ile münģinin varlığı ile yine bir o kadar eserin varlığıdır. Geleneğin mektebinde yetiģmekle birlikte, her biri kendine has edebî bir teveccüh gösteren bu Ģair ve nâsirler, söz hamuruna verdikleri Ģekil ve renklerdeki çeģitlilikle yalnız kendi ebediyetlerine hizmet etmemiģ, ayrıca günümüz edebiyatındaki söz formlarına ve sözün uçsuz bucaksız ufuklarına yön vermiģlerdir. Sözcüklerden müteģekkil kavram harcını, ses ve Ģekil malzemesiyle harmanlayarak anlam binaları yükseltmek iģi olan Ģairlik, vücuda getirilen eserin hususiyet, hasiyet ve hitabet kalitesi ölçüsünde kıymetlidir. DüĢündüğünü, herkesin bildiği kelimelerle ancak herkesin kuramadığı

Defterdâr-zâde Ahmed Cemâlî nin Metâli -i Cemâlî Ve Şehr-Engîz-i İstanbul 673 ifadelerle söyleme mecburiyeti bulunan Ģair; Ģairlik yoluna Ģayet henüz azmetmiģse veyahut kendisine ait bir Ģiir tekniği geliģtirmemiģse, ya hazırda bulunan edebî tür ve Ģekilleri kullanarak hünerleri ölçüsünde yapıtını ortaya koyacaktır ya da beğendiği/benimsediği bir Ģairi örnek alarak taklit çerçevesinde veya usta-çırak iliģkisi içerisinde kendisini yetiģtirecektir. Bu geleneğin ekolleri arasında yetiģen Ģairlerden biri olarak Cemâlî ise, beslendiği geleneğe, kendisine özgü tarzı ve eserleriyle farklı bir renk katarak katkıda bulunmuģtur. Bu bakımdan giriģ bölümünde, makalenin esas konusunu teģkil eden eserlere ad oldukları için bir nazım Ģekli olarak matla ile bir nazım türü olarak Ģehr-engîz den söz etmek lüzumu doğmuģ ve mezkûr eserlerin edebî çerçevedeki konumları belirlenmeye çalıģılmıģtır. a. Matla Arapça tulû )طلوع( kelimesinden türeyen matla,(مطلع) güneşin veya bir diğer yıldızın doğması yahut güneşin veya yıldızların doğduğu yer manasında kullanılırken (Sâmî 1899:1364) tasavvûfî açıdan Kur ân ı ezbere okuyan bir ermiş kimseye Allah ın tecelli etmesi durumunu karģılamaktadır (Devellioğlu 2008:586). Edebî bir terim olarak matla, kasîde veya gazelin kafiyeli (musarra) olan ilk beyti (Sâmî 1899:1364, Nâcî 1889:158; Dilçin 2004:105) yahut umumiyetle her manzumenin ilk beyti (Tâhirü l-mevlevî 1973: 95; Nâcî 1889:159) Ģeklinde tanımlanmaktadır. Birden fazla matla beytinin bulunduğu Ģiirlere ise zâtü l-metâli, zü l-metâli adı verilmektedir (Saraç 2007: 15). Görüldüğü üzere matla; daha ziyade gazel veya kasidenin kafiyeli ilk beyti olarak tarif edilmiģtir. ġairlerin matla beyit söylemesi ve bunları divanlarına almaları yahut mecmualara iģlemeleri tercihen Ģu yollarla gerçekleģmektedir: Birincisi; Ģair, kafiye ve vezin ortaklığına sahip iki mısradan oluģturduğu bir matla beyit ile Ģiirinin iskeletini oluģturduktan sonra bu matlanın altına, aynı vezin ve kafiyede baģka beyitler söylemek suretiyle Ģiirine gazel, kaside vb. bir form verebilir. Ġkincisi; gazel, kaside, mesnevi gibi nazım Ģekilleriyle oluģturulan bir manzume için söylenen matla beyit, sonradan manzumeye dâhil edilmemesi yahut manzumeden çıkarılması durumunda artık olarak divanların sonunda Ģiir parçası konumunda bulunabilir. Üçüncüsü; Ģair, bir konu ile ilgili görüģünü tek beyitte özetlemek ve manzumesine berceste kıymeti vermek için matla nazım Ģeklini kullanarak müstakil bir matla beyit meydana getirebilir. Dördüncüsü; meģhur Ģiirlerin matlaları veya bu matlaların nazireleri derlenerek matla mecmuaları tertip edilebilir. Matla, tarifler ve teknikler bağlamında ferd, müfred, musarra mukaffa, ıstılahları ile çeģitli yönlerden aynılık-ayrılık ilgisi göstermektedir. ġöyle ki: Matla gibi, müstakil olarak söylenen, yani altında veya üstünde bir baģka beyit bulunmayan Ģiirlere ferd ve müfred adı verilmiģtir. Bu tarz beyitler mürettep divanlarda genel olarak müfredât baģlığı altında toplanmıģtır. Müfred beyitlerin mısraları, kafiyeli veya kafiyesiz olabilir. Müfred, daha ziyade metinlerde, mektuplarda, münģeatlarda, yazıģmalarda yer almıģtır (Saraç 2007: 15). Matla gibi, mısraları birbiriyle kafiyeli olan beyitlere musarra ve mukaffa denilmektedir (Saraç 2007: 15).

674 Aysun ÇELİK Ġlk izlenime göre ferd/müfred/musarra/mukaffa hususiyetleri göstermekle birlikte Metâli -i Cemâlî nin: Hurûf-ı hecâ (alfabetik olarak) tertibine göre tanzim edilmesi, Eserin Kâfiyetü l-elif bölümünün sonunda mahlasın zikredilmesi, Ģairin bu Ģiirleri metâli divanı oluģturmak gibi özel bir maksatla söylediğine iģaret etmektedir. Fakat diğer taraftan: Dilā çün bezm-i irfān içre ehl-i aģḳa mesneddür Bu gün her maṭla um cins-i süḫanda nev -i müfreddür (Mt.136) beyitiyle hem Cemâlî hem de matlanın, müfredin, musarra /mukaffânın ıstılahi manalarının farkında olan tezkireciler, bu Ģiirlere matla yahut müfred demeyi münasip bulmuģlardır. Ancak müfretlerin kimi zaman musarra/mukaffa olmayıģı, bu manzumelere müfret denilmesi hususunu düģündürmektedir. Konuyla ilgili diğer bir önemli bilgi ise, eserin Milli Kütüphane nüshasının Müṭāla āt-ı Cemālī-i Merḥūm baģlığı ile kaydedilmesi ile ilgilidir. Matla ile aynı kökten olarak tulû dan (doğma, doğuģ) türeyen mütâlaa kelimesinin çoğulu mütâlaât, müstensih tarafından iki manada kullanılmıģ olabilir. Nüshayı tertip eden kiģinin, mütâlaât ifadesini hem matlanın çoğulu olarak hem de düģünceler, görüģler mealinde kullanması ihtimal dâhilindedir. Tüm bu mütalaalara dayanarak denilebilir ki Metâli -i Cemâlî; Mısralar arasında vezin, kafiye ve redif ortaklığı bulunması yönüyle matla Ģeklinin, Mısralar arasında vezin, kafiye ve redif ortaklığı bulunması ve divanlarda, bağımsız kafiyeli beyitler olarak anılması dolayısıyla musarra /mukaffâ biçiminin, Vezin, kafiye, konu yönüyle kendisinden önce ve sonra gelen beyitlerden bağımsız olması yönüyle müfret modelinin, Belirli bir konuyu iģlemesi ve düģünceyi bir beyitte özetlemesi bakımından mütalaat bildirme maksadının hususiyetlerini göstermektedir. Klasik Türk Ģiiri tarihinde, yalnızca matlalardan oluģan beyitlerle eser tertip etmek, Kâbilî ve Hisâlî nin mecmuaları haricinde -Ģimdiki bilgilerimize göre- sık karģılaģılan bir durum değildir. Ancak bugün, elimizde yedi örneği bulunan bu tarz, Ģiir geleneğimiz içerisinde özel bir yere sahiptir. Bu bakımdan müellifleriyle birlikte aģağıda adı verilen eserler, muhtemel bir geleneğin iģaretleri olması bakımından kayda değerdir: 1. Cemâlî (ö. 1583) : Metâli -i Cemâlî 2. Hâşimî (ö. 1627) : Metâli -i Hâşimî-i Bursevî 3. Kâbilî (ö. 1634) : Sultân-ı Hûbâna Münâsib Eş âr 4. Peşteli Hisâlî (ö. 1652) : Letâifu l-hayâl 5. Peşteli Hisâlî (ö. 1652) : Metâli ü n-nezâir 6. Himmet-zâde Abdî Efendi (1640-1720) : Metâli -i Himmet-zâde Abdî Efendi 7. Subhî-zâde Feyzullâh Efendi (ö. 1740) : Metâli -i Subhî-zâde Feyzullâh Efendi

Defterdâr-zâde Ahmed Cemâlî nin Metâli -i Cemâlî Ve Şehr-Engîz-i İstanbul 675 Yukarıda verilen eserler, hususi olarak matla beyitlerden oluģmaktadır. Bunlardan en meģhuru Hisâlî nin beğenilen Ģairlerin Ģiirlerine değiģik zamanlarda farklı Ģairler tarafından yazılan nazirelerin matla beyitleri nden (Kaya; Kalyon, 2013: 339) oluģan Metâli ü n-nezâir idir. Metâliü n-nezâir, aynı zamanda bir rehber durumunda olup matla dizini vazifesi de görmektedir. Hisâlî nin aranan bir Ģiirin matla ı Metâliü n-nezâir içinde mevcutsa kafiye, redif ve veznine göre kolaylıkla bulunabilir. Günümüzde Ġsmail Ünver in bir ekip çalıģmasıyla bir araya getirmeye çalıģtığı matla derleme iģine (Ünver, 1993:530), Hisâlî tarafından XVII. yüzyılda teģebbüs edilmiģ ve elif ten ye ye kadar binlerce matla derlenerek Metâliü n-nezâir adlı eser ortaya çıkarılmıģtır. (Kaya 2005: 50). Diğer taraftan HâĢimî, Kâbilî, Himmet-zâde Abdî Efendi nin matlaları ise tertip ve aidiyet yönüyle daha özgündür. Bu Ģairler ilkin mezkûr eserlerinde bizzat Cemâlî den söz etmiģ ve onun metâli semtine duydukları hayranlığı dile getirmiģ, daha sonra kendi matlalarını kaydetmiģlerdir. 1 Hâsılı: Cemâlî, baģka bir Ģiirine ait olmayan, müstakil matlalarını alfabetik bir biçimde tertip ederek özgün bir eser vücuda getirmiģtir. HâĢimî, Himmet-zâde Abdî ve Subhî-zâde Feyzullâh Efendi ise Cemâlî yi emsal alarak aynı tarz ve teknikte matlalar kaydetmiģlerdir. Hisâlî, her iki mezkûr eserinde de baģka Ģairlere ait matlaları derleyerek bir antoloji meydana getirmiģtir. Bu eserler Matla Mecmuaları ve Nazire Mecmuaları 2 kategorisinde değerlendirilmiģtir. Kâbilî ise büyük ölçüde sevgilinin güzellik unsurlarını temel alan, hem kendisine hem de baģka Ģairlere ait olan matlaları bir araya getirmek suretiyle tematik bir matla mecmuası oluģturmuģtur ki bu eser de Matla Mecmuaları grubuna dâhil edilmiģtir. Ne var ki elimizde yukarıda belirtildiği üzere yedi örneği bulunan ve matlalardan oluģan bu eserlere daha baģka örnekler verilseydi ve bu tarz XVI. asırdan sonra da devamlı ve yüksek bir grafik izleseydi, bir metali geleneğinin bulunduğu belki o vakit söylenebilir yahut bu eserlerin gelenek içinde nereye konulacağı kestirilebilirdi. Sonuç olarak -klasik Türk Ģiiri geleneği içerisinde Ģiir türleri açısından değerlendirildiğinde- Metâli -i Cemâlî; hayatı, türlü hâlleriyle Ģiire aksettiren, hemen her konuya dair bir fikri darb-ı mesel üslubuyla tek beyitte iģleyebilen, farklı vezinlerdeki ve konulardaki beyitleri kafiye ortaklığı ile bir baģlık altında toplayabilen -bilinen- ilk önemli örnektir. Ve bu eser, yukarıda belirtildiği üzere, pek çok tür ve Ģekil örnekleriyle biçimlendirilen klasik Türk Ģiirinin, henüz bilinmeyen daha nice tarz, teknik ve türünün bulunduğuna açık bir iģaret ve bu edebiyatın ne denli hayatın içinden ve ne denli hayata dair olduğuna vazıh bir delildir. Dolayısıyla bu günkü bilgilerimiz ıģığında; Cemâlî den önce, bu teknikle yazılmıģ baģka bir örneği bulunmayan metâli, bir Ģeklin tür olabilmesi için gerekli olan özelliklere sahip olamadığından bunun -bir tür olduğunu söylemek yerine- özgün bir tarzının bulunduğunu vurgulamak yerinde olacaktır. b. Şehr-engîz Klasik Türk edebiyatında yerleģim yerlerini konu edinen bilâdiyeler, sâhil-nâmeler dıģındaki diğer bir tür de Fars edebiyatındaki karģılığı Ģehr-âĢûb olan Ģehr-engîzlerdir. ġehr-âģûb, âlem-âģûb, cihân-âģûb, dehr-âģûb, felek-âģûb, karnâme, lâlezâr, mecma u l-esnâf, senâyi ü l-bedâyî gibi adlarla da anılan Ģehr-engîzin kelime manası Ģehir karıģtıran olup, kelime, edebî bakımdan 1 Tespit ettiğimiz bu eserler, Klasik Türk Edebiyatının özgün ve değerli bir cephesi olarak, hazırlık safhasındaki diğer bir projemizin konusunu teģkil etmektedir. 2 Mecmua tasnifleri meselesi için bk. Atabey Kılıç, Mecmûa Tasnifine Dair, Eski Türk Edebiyatı ÇalıĢmaları VII Mecmûa: Osmanlı Edebiyatının Kırkambarı, Turkuaz Yayınları, Ġstanbul 2012, s.75-113.

676 Aysun ÇELİK bir yerin tabii ve sosyal özelliklerinden bahseden bir nazım türü (Devellioğlu 2008: 936) olarak tanımlanmaktadır. Genel anlamda bir Ģehrin güzellikleri ve güzelleri için yazılan Ģehr-engîz türünün bilinen ilk örneklerini XVI. yüzyılın ilk yarısında Mesîhî ve Zâtî vermiģtir (Tığlı, 2007:763). Türk edebiyatında, Azizî nin Ġstanbul ġehrengîzi dıģındakilerde güzel olarak erkekleri konu edinmiģtir (Levend 1957, 13). ġehrengizler genel olarak; mesnevî nazım Ģekli ile yazılmıģ ve münâcât, na t, sebeb-i te lif, esas konu ve duâ bölümlerinden meydana getirilmiģtir (Keskin, 2009: 330). Bugün varlığından haberdar olduğumuz 53 Ģehr-engîz; konu edildikleri yerler, müellifleri ve telif edildikleri yüzyıllara göre tasnif edilmiģ ve aģağıda tablo halinde sunulmuģtur. 3 Yer Adı Müellifi Şehr-engîz Adı Telif Tarihi Antakya Siyâmî ġehr-engîz-i Antakya 16. yy. Belgrad Hayretî ġehr-engîz-i Belgrad 4 16. yy. Bursa Lamiî Çelebi Ġshak Çelebi Mânî ÂĢık Çelebi Ġsmail Belîğ Nâzük Abdullah Halilî ġehr-engîz-i Bursa 5 ġehr-engîz-i Bursa 6 ġehr-engîz-i Bursa 7 ġehr-engîz-i Bursa ġehr-engîz-i Cilve-Resâ ve Âyîne-i Hûbân-ı Bursa 8 ġehr-engîz-i Bursa ġehr-engîz-i Bursa 1522 16. yy. 16. yy. 1541 1707 17. yy. Edincik Ravzî Edincik ġehr-engîzi 9 16. yy. Edirne Mesîhî Zâtî Kerîmî Firdevsî NeĢâtî Tabiî ġehr-engîz-i Der Medh-i Cüvânân-ı Edirne 10 ġehr-engîz-i Edirne 11 ġehr-engîz-i Edirne 12 ġehr-engîz (Muhtemelen Edirne) ġehr-engîz-i Edirne 13 ġehr-engîz-i Edirne 1512 1512 1544 16. yy. 17. yy. Diyarbakır Halife ġehr-engîz-i Âmid 16. yy. Gelibolu Vechî ġehr-engîz-i Gelibolu 1551 Gelibolulu Âlî ġehr-engîz Berây-ı Hûb-Rûyân-ı Gelibolu 14 16. yy. 3 Türk edebiyatında Ģehr-engîzler ile ilgili muhtelif bilgi için bk. Agah Sırrı Levend, Türk Edebiyatında ġehr-engizler ve ġehr-engizlerde Ġstanbul, Ġstanbul 1954.; Fatih Tığlı, Klâsik Türk Edebiyatında ġehrengiz ÇalıĢmaları Hakkında Bibliyografya Denemesi, International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 2/4 Fall. 2007. 4 Eser hakkında bk.: Mehmed ÇavuĢoğlu, Hayretî nin Belgrad ġehr-engizi, Güney-Doğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, 1973-1974, C. IV-V, s. 325-356. 5 Eser hakkında bk. M. Murat Yurtsever, Lâmi î Çelebi, Şehrengiz-i Bursa, İnceleme-Metin, Uludağ Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi BasılmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, 1984. 6 Eser hakkında bk. Mehmed ÇavuĢoğlu-M. Ali Tanyeri, Bursa ġehrengizi, Üsküblü İshâk Çelebi Dîvan, Ġstanbul 1989, s. 87-99. 7 Bu eser Agâh Sırrı Levent in sahip olduğu Şehr-engîzler Mecmuasının içinde yer almaktadır. Mecmua, Erzurum Atatürk Üniversitesi Seyfettin Özege Kütüphanesi Agâh Sırrı Levend Kitapları no: 322-339 da kayıtlıdır. 8 Eser hakkında bk. Muammer Tekman, Bursa ġehrengizleri (Lamiî Çelebi, Ġshak Çelebi, Ġsmail Beliğ), Atatürk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü BasılmamıĢ Mezuniyet Tezi, 1985. 9 Eser hakkında bk. Abdülkerim Gülhan, ġehrengîz Türü ve Ravzî nin Edincik ġehrengîzleri, Volume 7/2 Spring 2012, s. 515-545. 10 Eser hakkında bk. Mine Mengi, Edirne ġehrengizi, Mesîhî Dîvânı, Ankara 1995, s. 89-109. 11 Eser hakkında bk. Ahmet Kırkkılıç, Edirne ġehr-engîzleri (Kerîmî-Mesihî-Zâtî-NeĢâtî), Atatürk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü BasılmamıĢ Doktora Tez Öncesi ÇalıĢması, 1979. 12 Eser hakkında bk. Kırkkılıç a.g.e. 13 Eser hakkında bk. Mahmut Kaplan, Edirne ġehrengizi, Neşatî Divanı, Ġzmir 1996, s. 170-180.

Defterdâr-zâde Ahmed Cemâlî nin Metâli -i Cemâlî Ve Şehr-Engîz-i İstanbul 677 Ġstanbul Manisa Kâtib TaĢlıcalı Yahyâ Fakîrî Sâfî Tab î Fikrî Cemâlî Azîzî Nüvîsî Fehîm-i Kadîm Cafer Çelebi Kıyâsî? Ulvî ġehr-engîz ġehr-engîz-i Ġstanbul 15 ġehr-engîz-i Ġstanbul 16 ġehr-engîz-i Ġstanbul 17 ġehr-engîz-i Ġstanbul 18 ġehr-engîz-i Ġstanbul ġehr-engîz-i Ġstanbul 19 ġehr-engîz-i Ġstanbul Der Hûbân-ı Zenân 20 ġehr-engîz-i Ġstanbul ġehr-engîz Heves-nâme ġehr-engîz-i Ġstanbul ġehr-engîz-i Ġstanbul ġehr-engîz-i Manisa 21 1513 1522 1534 1537 16. yy. 16. yy. 16. yy. 16. yy. 16. yy. 17. yy. 1566 16. yy. Câmi î (Manisalı) Manisa ġehr-engîzi Rize Cefâyî ġehr-engîz-i Rize 22 - Sinop Beyânî ġehr-engîz-i Sinop 16. yy. Siroz Cemâlî ġehr-engîz-i Siroz 23 16. yy. Üsküp Ġshak Çelebi Üsküp ġehr-engîzi 16. yy. Vize BehiĢtî Vize ġehr-engîzi 16. yy. Yenice YeniĢehir DĠĞER Ġshak Çelebi Usûlî Hayretî Bursalı Rahmî Vâhid Mahtûmî Nihalî Sülûkî ġehr-engîz-i Yenice ġehr-engîz-i Yenice 24 Yenice ġehr-engîzi ġehr-engîz-i YeniĢehir Lâlezâr 25 ġehr-engîz ġehr-engîz 16. yy. 16. yy. 16. yy. 16. yy. 18. yy. 16. yy. 14 Eser hakkında bk. Ġ. Hakkı Aksoyak, Gelibolulu Mustafa Âlî nin Gelibolu ġehrengizi, Türklük Bilimi Araştırmaları, 1996, S. 3, s. 157-176. 15 Eser hakkında bk. Mehmed ÇavuĢoğlu, TaĢlıcalı Dukakin-zâde Yahya Bey in Ġstanbul ġehrengizi, İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, Ağustos 1969, C. XVII, s. 73-108. 16 Eser hakkında bk. KâĢif Yılmaz, Fakîrî ġehr-engîz-i Fakîrî ve Risâle-i Ta rifât, Atatürk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü BasılmamıĢ DT Öncesi ÇalıĢması, 1977. 17 Eser hakkında bk. Michael Glünz, Sāfīs Sahrangīz-Ein Persisches Matnawī Über die Schönen Berufsleute von Istanbul, Asiatische Studien,1986, vol. XL. 18 Eser hakkında bk. M. Ġzzet [Deliçay], Türk Edebiyatında ġehr-engizler, Ġstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü BasılmamıĢ Mezuniyet Tezi, 1936. 19 Eser hakkında bk. Hamit Bilen Burmaoğlu, ġehr-engiz-i Ġstanbul Cemalî, Atatürk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü BasılmamıĢ Doktora Tez Öncesi ÇalıĢması, 1978, 32 s. (Bu çalıģma yalnızca, Agâh Sırrı Levend te bulunan ġehr-engîzler Mecmuası ndaki eksik nüsha üzerinden yapılmıģtır. Biz, bu çalıģmamızda eserin 4 nüshasının esas alarak tenkitli metni ortaya koyduk.) 20 Bu eser Agâh Sırrı Levent in sahip olduğu Şehr-engîzler Mecmuasının içinde yer almaktadır. Mecmua, Erzurum Atatürk Üniversitesi Seyfettin Özege Kütüphanesi Agâh Sırrı Levend Kitapları no: 322-339 da kayıtlıdır. 21 Eser hakkında bk. Mustafa Tanrısever, ġehrengiz-i Ulvi Çelebi (Manisa ġehrengizi), Ankara Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü BasılmamıĢ Mezuniyet Tezi, 1972. 22 Bu eser Agâh Sırrı Levent in sahip olduğu Şehr-engîzler Mecmuasının içinde yer almaktadır. Mecmua, Erzurum Atatürk Üniversitesi Seyfettin Özege Kütüphanesi Agâh Sırrı Levend Kitapları no: 322-339 da kayıtlıdır. 23 Eser hakkında bk. Lokman Turan, Defterdâr-zâde Ahmed Cemâlî nin Siroz ġehrengîzi, Osmanlı Araştırmaları The Journal Of Ottoman Studies, Türkiye Diyanet Vakfı Kütüphanesi, Ġslam AraĢtırmaları Merkezi, S. XXXVII, s. 49-76, Ġstanbul 2011. 24 Eser hakkında bk. Mehmed ÇavuĢoğlu, Hayretî nin Yenice ġehr-engizi, Güney-Doğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, C. I-II, 1975-1976, s. 81-100. 25 Eser hakkında bk. Bahattin Kahraman, Lâlezâr YeniĢehr-i Fenâr ġehrengizi, Vahîd Mahtûmî Hayatı, Eserleri, Edebî Kişiliği ve Eserlerinin Tenkitli Metni, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü BasılmamıĢ Doktora Tezi, 1995, s. 48-61, 774-819.

678 Aysun ÇELİK Kemâlî?? Enderunlu Fazıl Enderunlu Fazıl Enderunlu Fazıl Enderunlu Fazıl ġehr-engîz ġehr-engîz-i Berâ-yı TaĢköprü ġehr-i KaĢan ın Vasfı ve Medh-i Cemilidür Hubân-name Defter-i IĢk Zenân-name Çengi-name 1792 18.-19. yy 18.-19. yy 18.-19. yy Bugünkü bilgilerimizden ve tasnif çalıģmalarından hareketle yukarıdaki tabloya aktardığımız malumata göre, klasik Türk edebiyatında 53 tane Ģehrengiz mevcuttur ve Ģehr-engîz nev inin meģhur olduğu bir dönemde Cemâlî, bu türde iki eser vermek suretiyle Ģairliğine ayrı bir değer katmıģtır. 1. Defterdâr-zâde Ahmed Cemâlî nin Hayatı, Şahsiyeti ve Eserleri Cemâlî hakkındaki bilgilere: XVI. yüzyıl eserlerinden; - Ahdî, GülĢen-i ġu arâ, - Hasan Çelebi, Kınalı-zâde Tezkiresi, - Beyânî, Beyânî Tezkiresi, - Gelibolulu Âlî, Künhü l-ahbâr, XVII. yüzyıl eserlerinden; - Kâtib Çelebî, KeĢfü z-zünûn - Riyâzî, Riyâzü Ģ-Ģu arâ, - Kaf-zâde Fâizî, Zübdetü l-eģ âr, XIV. yüzyıl biyografik eserlerinden; - Mehmet Süreyya, Sicill-i Osmânî yahud Tezkire-i MeĢâhîr-i Osmâniyye, XX. yüzyıl tarihlerinden; - Bursalı Mehmet Tahir, Osmanlı Müellifleri - ġemseddin Sâmî, Kâmûsu l-âlâm - Sadeddin Nüzhet Ergun, Türk ġairleri adlı eserlerde rastlanılmaktadır. ÇalıĢmamızın bu bölümünde yukarıda verilen eserlerden hareketle Cemâlî nin hayatına, Ģahsiyetine ve eserlerine değinecek ve edebiyat tarihimizde Ģairin yerini belirlemeye çalıģacağız.

Defterdâr-zâde Ahmed Cemâlî nin Metâli -i Cemâlî Ve Şehr-Engîz-i İstanbul 679 1.1. Hayatı 1.1.1. Adı Klasik Türk edebiyatı tarihinde Cemâlî mahlasını kullanarak Ģiir yazan on Ģaire tesadüf edilmektedir. 26 Yüz güzelliği, fertteki güzellik; Cenâb-ı Hakk ın lütuf ve ihsanı ile tecellisi; hak ile söylenen doğru söz (Devellioğlu 2008:132) gibi ifadelere nispetle oluģturulan güzellikle, kusursuzlukla ilgili mealindeki Cemâlî mahlası, latif üslubu ve rengin edası dolayısıyla Defterdâr-zâde Ahmed in Ģiirlerine de mühür olmuģtur. Aynı mahlası kullanan diğer Ģairlerle karıģtırılmaması için Kınalı-zâde Hasan Çelebi ve Riyâzî tezkirelerinde Cemâlî-i Diger olarak anılan Ģairin asıl namı Ahmed Cemâli Çelebi dir. 1.1.2. Doğum-Ölüm Tarihi ġairin doğumu ile ilgili, kayıtlarda herhangi bir bilgi bulunmamakla birlikte h. 991 (m. 1583/1584) olarak aktarılan ölüm tarihi kaynaklarda 27 müģterektir. ġairin ölümüne HâĢimî nin ve Sâî nin düģürdüğü tarihler de 991/1583 olarak kayda geçmiģtir. 1.1.3. Doğduğu-Yaşadığı Yer Ġstanbullu 28 Ģair için bazı kaynaklar Ġstinyeli 29 olduğu bilgisini verirken Osmanlı Müellifleri nde Ģairin Ġstinye Kabristanı na gömüldüğü bildirilmiģtir. 1.1.4. Ailesi Bir defterdârın oğlu olduğu ifade edilen 30 Ahmed Cemâlî Efendi, babasının mesleğine nispetle Defterdâr-zâde olarak anılmıģ ve diğer Cemâlîlerden ayrılmıģtır. Ailesi hakkındaki bilgilerden bir diğeri ise Ģairin, Kemâlî nin biraderi 31 olması ile ilgilidir. 1.1.5. Mesleği Kaynaklarda Cemâlî nin mesleği hakkında tafsilatlı malumat bulunmamaktadır. Medrese hayatına atılarak daniģmend makamında bulunan Cemâlî nin irfan sahibi bir zat olduğu ve devlet memurluğu yaptığı da tahmin edilmektedir. Nitekim müderrislik yahut kadılık yaptığı Rumeli ye gittiğinde beģ akçelik ulufenin kesilmesi üzerine söylediği bir beyit 32, Ģairin devamlı bir memur maaģının olduğu hususunda bilgi vermektedir. 26 Bu Ģairler bir baģka çalıģmamızın konusu olarak hazırlık aģamasındandır. 27 Keşfü z-zünûn (C. I, s.787),tuhfe-i Nâilî (C. II, s.123), Osmanlı Müellifleri (C. II, s. 122), Sicill-i Osmânî (C. II, 85), Türk Şairleri(C. III, s. 975) aynı ölüm tarihini verir. 28 Gülşen-i Şu arâ (s. 120),Tuhfe-i Nâilî (C. II, s.123), Osmanlı Müellifleri (C. II, s. 122) adlı eserlerde Ģairin Ġstanbullu olduğu bilgisi verilmektedir. 29 Riyâzü ş-şu arâ (vr. 34), Sicill-i Osmânî (C. II, 85), Türk Şairleri (C. III, s. 975) adlı eserlerde Ģairin Ġstinyeli olduğu bilgisi verilmektedir. Çok eski bir yerleģim yeri olan İstinye, bu gün Ġstanbul da Sarıyer ilçesine bağlı Boğaz a nazır bir semttir. 30 Tuhfe-i Nâilî (C. II, s.123), Sicill-i Osmânî (C. II, 85), Gülşen-i Şu arâ (s. 120), Beyânî Tezkiresi (s. 22), Tezkiretü şşu arâ (s. 89), Künhü l-ahbâr (C. 3, s. 1834), Kâmûsu l-alâm (C.3, s. 1834), Türk Şairleri(C. III, s. 975) bu yönde bilgi aktarmaktadır. 31 ġairi, Cemâlî-i Diger namıyla tanıtan Riyâzî, Cemâlî yâ Kemâlî ifadesiyle, Kemâlî nin Cemâlî ile aynı kiģi olduğunu düģünmüģtür. Ayrıca, verdiği Ģiir örneklerini de Defter-i Kemâlî tabiriyle Kemâlî ye atfetmiģtir (Riyâzü ş-şu arâ vr. 34.). Haluk Ġpekten ise, Cemâlî ile ilgili malum bilgileri tekrarlanmanın yanında Defterdâr-zade Ahmed Cemâlî yi, HûrĢîd ü FerâhĢâd müellifi ġeyhî nin yeğeni olan Cemâlî ile karıģtırarak kendisi ile çeliģen bilgiler nakletmiģtir. Ayrıca Kemâlî maddesinde Ġpekten, asıl adının Ġsmail olduğunu belirttiği Kemâlî yi de Cemâlî nin kardeģi diye tanıtır ve Kemâlî nin, tamamlanmamıģ bir genel tarih üzerine çalıģtığını Hasan Çelebi den nakleder. Öte yandan Cemâlî nin Siroz ġehr-engîz ine dair bir çalıģma yapan Lokman Turan, Kemâlî nin Mesnevî-hân Ġsmail Kemaleddin Efendi olduğunu bildirmektedir. (Turan 2011: 54) 32 Bu beyit Kınalı-zâde Tezkiresi nde geçmekle birlikte Ģairin matlaları içinde 998. olarak yer almaktadır.

680 Aysun ÇELİK 1.2. Edebî Şahsiyeti Penç-deh akçe ile Rûmiline reh düşdi Başını kesdi felek tâli üme deh düşdi Cemâlî hakkında tezkirelerde ve biyografik eserlerde verilen bilgiler umumi ve sathidir. Ancak bu kaynaklar, Cemâlî nin Ģairliği konusundaki düģüncelerde umumiyetle müspet yönde müttefiktir. ġûh-meģrep bir Ģair olan Cemâlî: Benüm her maṭla um cins-i suḫanda nev -i müfreddür/ Eş ārumı laṭīfe-gūne ve hezle numūnedür beyiti veçhiyle müfred söylemekle kendisini göstermiģtir. II. Selim devri Ģairleri arasında anılan Cemâlî, hünerinin tezahürü olarak Ģiirlerinde görülen tahayyül ile Emrî yi ve anlatıģındaki ahenk ve akıcılık ile Bâkî yi takip etmiģ ve devrinin mühim Ģairleri ile aynı söz meclislerini paylaģma imkânı bulmuģtur. Âlimlerin katında marifetle maruf ve makbul olunan, ayrıca daniģmendler içinde benzersiz olarak anılan Cemâlî nin Ģairliği, nasirliğinden üstündür. Nitelikli ve nükteli bir söyleyiģe sahip olan Ģairin sanatının en yadigâr numuneleri muhtasar ve özlü matlalarıdır. Cihanın güzellerini/güzelliklerini vasfederken âģıkların gönül diyarını, bilgisinin ıģığıyla aydınlatmakla tavsif edilen Ģair, durûb-ı emsâl bilmek hususunda dönemin tezkirecileri tarafından eģsiz kabul edilmektedir. On altıncı yüzyıl tezkirecilerinden Riyâzî, Cemâlî nin Ģöhretini, müfredlerine bağlarken Ģairin kendisine has tarzını ihbar ve takdir eden bir diğer tezkire sahibi de Beyânî dir. Beyânî nin verdiği malumata göre Cemâlî, hezl ü metâ ib de özgün tabirler ve mazmunlar kullanarak orijinal bir üslubun temsilcisi olmuģtur. Ancak Ģair, üslubunun farklı oluģunda ve latifelerinin ĢaĢırtıcılığında, hezeyan bir tarafın olmamasına ehemmiyet göstermiģtir. Bu münasebetle, hezel ve latifeleri zarafet ve itibar üzere temayüz etmiģtir. Kınalı-zâde Hasan Çelebi tarafından kendisine has tarzın bir temsilcisi olarak nitelendirilen Cemâlî, veciz söyleyiģ konusundaki istidadı dolayısıyla pek çok matla ve latife vücuda getirmiģtir. Gelibolulu Âli ise Ģairin edebî Ģahsiyeti ile ilgili değerlendirmesinde Cemâlî yi hünerli bir kimse olarak nitelemiģ ve mesellerine dikkat çekmiģtir. 1.2.2. Eserleri Tespitlerimize göre; katalog kayıtları, tezkireler ve edebiyat tarihlerinde Cemâlî üzerine kaydedilen eserler Ģunlardır: Metâli-i Cemâlî ġehr-engîz-i Ġstanbul ġehr-engîz-i Siroz Denâ et-nâme-i Cemâlî Berâ-yı Kimyâ Risâle-i Durûb-ı Emsâl Nasîhat-nâme Defterdâr-zâde Ahmed Cemâlî Efendi nin kayda geçen ve elimizde bulunan eserlerinden yola çıkarak bu ürünlerin Ģairin latifeye dayalı üslubunun birer numunesi olduğunu söylemek mümkündür.

Defterdâr-zâde Ahmed Cemâlî nin Metâli -i Cemâlî Ve Şehr-Engîz-i İstanbul 681 1.2.2.1. Metâli-i Cemâlî: Cemâlî nin bilinen en hususi ve bedii mirası, matlalarının toplandığı eserdir. Bu eser ile ilgili tafsilatlı bilgi ilgili yerde verilmiģtir. 1.2.2.2. Şehr-engîz-i İstanbul Bu eser ile ilgili geniģ bilgi aģağıda sunulmuģtur. 1.2.2.3. Şehr-engîz-i Siroz YazılıĢ tarihi belli olmayan eser 33, 1728 de istinsah edilmiģtir. 179 beyitlik bir mesnevi olan Ģehr-engîz; giriģ bölümünden sonra Münâcât, Hasb-i Hâl, Sıfat-ı ġeb, Sıfat-ı Rûz, Ser-derter-i Hûbân, Hâtimetü l-kitâb baģlıkları ile düzenlenmiģtir. Yirmi dört güzelin tasvirinin yapıldığı eser geleneksel Ģehr-engîz tertibine uygundur. 1.2.2.4. Denâ et-nâme-i Cemâlî Cemâlî nin hezle ve latifelere düģkünlüğü pek çok kaynakta zikredilmiģtir. Ancak Ģairin latifelerine dair toplu ve hacimli bir eser bu gün elimizde bulunmamakla birlikte, kütüphane kataloglarında zikredilen Denâ et-nâme-i Cemâlî adlı eserini Cemâlî, Latîfe baģlığını taģıyan hikâyelerden oluģturmuģtur. Denâ et-nâme-i Cemâlî, Ġstanbul Köprülü Yazma Eserler Kütüphanesi nde 34 Ha 362/29 numaraya kayıtlı olan eserin 80a-82a varakları arasında yer almaktadır. Mensur olan eserde Cemâlî, Latîfe baģlığı altında altı Ģahsın hikâyesini anlatmıģtır. 34 ĠĢte letâif-nâme türünün ilk örneklerinin Bursalı Lâmî î, Tatavlalı Mahremî, Zâtî gibi kiģiler tarafından verildiği bu yüzyılda (Yeniterzi 2011: 18) Cemâlî, latifeler de kaleme alarak dönemin temayüllerine iltifat göstermiģtir. 1.2.2.4. Berâ-yı Kimyâ Milli Kütüphane de 1239 numaraya kayıtlı olan eser, Emrî nin Terceme-i Pend-nâme-i Attar ının bir yazma nüshasının 29a yaprağına yazılmıģtır. Emrî ile yakınlığı bilinen Cemâlî, bu küçük latifede mümkünatı olmayan malzemelerle bir kimya tarifi vermiģtir. 35 1.2.2.5. Risâle-i Durûb-ı Emsâl Bir nüshası Süleymaniye Kütüphanesi, Reşid Efendi Böl. Nu.593, yk.50b-62a da diğeri İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi T.Y. Nu:1700 de bulunan bu eserin Defterdâr-zâde Ahmed Cemâlî ye mi yoksa Sadettin Nüzhet Ergun un belirttiği gibi 16. asır mutasavvıf Ģairlerinden Cemâlî ye mi ait olduğu belli değildir. Bu eseri ilk kez ilim âlemine tanıtan Yeniterzi, Ģunları aktarmaktadır: Defterdâr-zâde Cemâlî (ölm. 991/1583), Risâle-i Durûb-ı Emsâl (16. yüzyıl,383 beyit): Güvâhî nin Pend-nâme sine benzeyen, atasözleriyle bezenmiş bir nasihat-namedir. İkiyüzlülük, sultanlardan uzak durmak, kanaat, kötülerin şerrinden sakınmak, düşmanlara karşı tedbirli olmak, münafıkların davranışlarına sabretmek, akrabaları ziyaret, az yemek, yemekte az konuşmak, 33 Cemâlî nin Siroz un güzelliklerini ve güzellerini anlattığı ġehr-engîz-i Siroz; yüksek lisans tez çalıģmamıza baģladığımız ilk dönemde araģtırmamıza dâhil bir eser olduğu halde, yakın bir tarihte bu eser ile ilgili bir inceleme-metin çalıģması yapılması üzerine, tezimizin kapsamından çıkarılmıģtır. ġehr-engîz-i Siroz için bkz.: Lokman Turan, Defterdâr-zâde Ahmed Cemâlî nin Siroz ġehrengîzi, Osmanlı AraĢtırmaları The Journal Of Ottoman Studies, Türkiye Diyanet Vakfı Kütüphanesi, Ġslam AraĢtırmaları Merkezi, S. XXXVII, s. 49-76, Ġstanbul 2011. 34 Eser hakkında inceleme-metin çalıģması tarafımızdan hazırlanmaktadır. 35 Eser, bir baģka çalıģmamızın konusu olarak yayım aģamasındandır.

682 Aysun ÇELİK komşuluk ilişkileri, kötü insanlardan uzak durmak, misafire hürmet, fakirlere yardım etmek, mazlumları kollamak, tevazu, haramlardan sakınmak, tembellik, hayâ, nasihatlere uymak, edepli olmak, istişare etmek, kibir-tevazu, zulüm, açgözlülük, cömertlik, sabır, düşmanlık-dostluk, konuşma adabı ve uzlet gibi konular ele alınır. (Yeniterzi 2007: 455) Yeniterzi nin verdiği bilgilerden hareketle, atasözleriyle iģlenmiģ bu eserin Defterdâr-zâde Ahmed Çelebi ye ait olduğu söylenebilir. Ancak elimizde 1099 adet matla beyiti bulunan Defterdâr-zâde Ahmed Çelebi nin atasözlerini kullanmasındaki maksat, genel olarak dinî ve tasavvufî bir gayenin ürünü değildir. Bu durum, eserin, Ergun un XVI. asır Ģairleri arasında saydığı ve mutasavvıf olarak nitelediği bir baģka Cemâlî ye ait olabileceği ihtimalini akla getimektedir. Risâle-i Durûb-ı Emsâl in Süleymaniye Kütüphanesinde bulunan yazmasının baģtan sona dinî, ahlâki ve tasavvufi eserlerden oluģması, Defterdâr-zâde Ahmed Çelebi nin Ģuhâne üslubuna pek yakın görünmemektedir. Fakat XVI. yüzyıldaki pend-nâme geleneğinde Güvâhî nin fazlasıyla ilgi gösterdiği atasözleri, darb-ı mesel kullanmada Necâtî yi örnek alan Defterdâr-zâde Ahmed Cemâlî nin dikkatini çektiği için böyle bir eser kaleme almıģ olabilir. Öte yandan üslubu ne olursa olsun, dâniģmend sıfatıyla medresede eğitim veren Defterdâr-zâde Ahmed Cemâlî nin dinî ve ahlâki konulardan pek de uzak olduğu söylenemez. Sonuç olarak bu eser, vermek istediği mesajlar dikkate aldığında mutasavvıf Cemâlî ye, üslup öne çıkarıldığında ve atasözüne olan temayül izlendiğinde de Defterdâr-zâde Ahmed Cemâlî ye ait görünmektedir.... Cemâlî nin yukarıda tanıttığımız bu eserleri haricinde Sadeddin Nüzhet Ergun, Ģairin mecmûalarda da manzumelerinin bulunduğuna Cemâlî nin bazı müfredlerine mecmualarda ve bilhassa Hisâlî ve Kabilî nin tertip ettikleri Metâlî mecmualarında tesadüf etmekteyiz cümlesiyle iģaret etmektedir. 1.2.2.6. Nasîhat-nâme Milli Kütüphane Yazmalar Koleksiyonu içerisinde 212 numarada kayıtlı olan Nasîhatname bazı araģtırmacılar tarafından 16. yüzyıl Ģairlerinden Cemâlî ye atfedilmiģtir. 36 Ancak38 yapraktan oluģan eserin Cemâlî ye aidiyeti araģtırmalarımız neticesinde aydınlığa kavuģacaktır. 2. Metâli-i Cemâlî 2.1. Eserin Tanıtılması 2.1.1. Adı Cemâlî nin matlalarından oluģan bu esere Metâli-i Cemâlî adının verilmesi Örfî nin istinsah ettiği Ġstanbul Üniversitesi Kütüphanesi Nüshası nda, eserin sonuna kaydedilen: Ḳad-vaḳa a l-ferāġu min meṭāli -i Cemālī alā ḥurūfi l-hecā Ģeklindeki ifadeden ileri gelmektedir. Bu nüshanın baģında eserin adına dair herhangi bir baģlık bulunmamaktadır. Eserin diğer nüshası olan Milli Kütüphane Nüshası, Ġstanbul Üniversitesi Kütüphanesi Nüshası na göre eksik olmakla birlikte, nüshanın baģında Müṭāla āt-ı Cemālī Merḥūm baģlığı bulunmaktadır. Eserin elimize geçmeyen Mısır Milli Kütüphane Nüshası ise kütüphane kataloğuna Dīvān-ı Cemālī (Meṭāli ) Ģeklinde kaydedilmiģtir. 36 Mahmut KAPLAN, Divan Edebiyatında Manzum Nasihatname Yazan ġairler ve Eserleri I, Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Sosyal Bilimler Dergisi, C. III, S. 3, Van,1992, s. 23-68.

Defterdâr-zâde Ahmed Cemâlî nin Metâli -i Cemâlî Ve Şehr-Engîz-i İstanbul 683 Kütüphane katalogları haricinde Cemâlî nin bu eseri ile ilgili bilgi veren tarihî kaynaklar; Riyâzü Ģ-Ģuarâ ve Sicill-i Osmânî dir. Riyâzî, Cemâlî nin hece sırasına göre tertip edilmiģ bir dîvân-ı müfredât ının olduğunu ifade ederken Sicill yalnızca, Cemâlî nin divanının varlığından haber vermiģtir. Müellif yazması olmayan bu nüshalar ıģığında eserin adı ile ilgili olarak; gelenek içinde özel bir yeri olması hasebiyle dîvân terimini 37 ve genel bir ifade olup metnin manzum ya da mensur oluģu ile ilgili bilgi vermediği için de mütâla ât terimini kullanmayı tercih etmiyoruz. Ve eserin müellif nüshası yahut her açıdan daha iyi bir nüshası bulunana kadar; en uygun baģlığın, Örfî nin kullandığı Meṭāli -i Cemālī tabiri olduğunu düģünüyor ve eserin adını bu baģlıkla kaydediyoruz. Ayrıca poetikasını öğrendiğimiz beyitlerde, Cemâlî nin, Ģiirini ekseriyetle matla terimiyle tanıtıp övmesi ve matlaların birinde: Dilā çün bezm-i irfān içre ehl-i aģḳa mesneddür Bu gün her maṭla um cins-i suḫanda nev -i müfreddür (Mt. 136) 38 Ģeklinde bir açıklama yapmasından ötürü, Meṭāli -i Cemālī baģlığının eser için en münasip baģlık olduğu düģünüyoruz. 2.1.2. Yazılış Sebebi Metâli-i Cemâlî, klasik Türk Ģiirinin yaygın nazım tür ve Ģekillerinden biriyle oluģturulmadığı için eserde geleneksel dîvân anlayıģına uygun bir Sebeb-i Telif bölümü de bulunmamaktadır. Ancak buna rağmen eserin Ü Nüshası ndaki ilk beyti, Ģairin maksadının -diğer pek çok Ģair gibi- dua almak olduğu düģüncesini ortaya koymaktadır: Cöngüñe yañlıģlıġ idüp yazdum ise ger du ā Luṭf idüp ma ẕūr ṭut yazmaz yañılmaz bir Ḫudā (Mt. 1) [Ey Allah ım,] Şayet, kitabına [bana yazdırdığın kitaba] yanlışlıkla dua yazarsam [dua istersem], lütfederek beni mazur tut, [zira] yazmayan [duaya ihtiyacı olmayan] ve yanılmayan yalnızca Huda dır. Bu ilk beyit, Ģairin duaya verdiği ehemmiyeti göstermekle birlikte, mürettep divanlardaki Tevhîd bölümünü hatırlatan bir anlam ve incelik taģıması dolayısıyla oldukça ilgi çekicidir. Ġlk beyite gizlenen bu maksatlı ifadenin dıģında Ģairin veya müstensihin açıkça belirttiği bir sebeb-i telif cümlesi yoktur. 2.1.3. Yazılış Tarihi Metâli-i Cemâlî nin Ģair tarafından kaleme alınması hakkında kaynaklarda herhangi bir bilgi bulunmamakla birlikte eserin elimizde bulunan iki nüshasından biri olan Ġstanbul Üniversitesi Kütüphanesi Nüshası nda yalnızca istinsah kaydı vardır. Eserin son beyitinin altında bulunan; Ḳad vaḳa al-ferāġu min meṭāli -i Cemālī alā ḥurūfi l-hecā Ģeklindeki ifadenin ardından gelen h. 1140 (m. 1727/1728) tarihi, eserin kayıt tarihi olarak eklenmiģtir. 37 Ancak Cemâlî nin bu eseri bazı kaynaklarda Dîvân-ı Cemâlî yahut Cemâlî Dîvânı Ģeklinde tanıtılmıģtır. KeĢfü zzünûn da Dîvân-ı Cemâlî baģlığı ile tanıtılan eserin içinde 29 beyitten oluģan seçmeler bulunduğu ifade edilmiģtir (bk. Kâtip Çelebi, KeĢfü z-zünûn C. 1, s. 787.). Riyâzî ise Cemâlî nin hece tertibine göre tertip ettiği bir dîvân-ı müfredât ının bulunduğunu nakleder. Sicill-i Osmânî de de Ģairin divanı olduğuna dair kayıt vardır. Bu bilgiyi SadettinNüzhet de Türk Şairleri nde tekrarlamıģtır. 38 Mt. Kısaltması Metâli-i Cemâlî nin beyit numaralarını karģılamaktadır.

684 Aysun ÇELİK 2.1.4. Beyit Sayısı Metâli-i Cemâlî nin elimizde bulunan nüshalarından M. de toplam 1029 ve Ġ. Nüshasında 1074 beyit vardır. UlaĢamadığımız Mısır Milli Kütüphanesi nüshasının 10 varak civarında olduğunu kütüphane kataloğundan öğrenmiģ olmamıza rağmen beyit sayısı ile ilgili bir malumata sahip değiliz. M ve Ü nüshalarının mukayesesi ile oluģturduğumuz tenkitli nüshada ise eserin 1098 beyti bulunmaktadır. Ancak bu nüshalar müellif nüshası olmadığından matlaların tam sayısı henüz bilinmemektedir. 2.1.5. Nüshaları AraĢtırmalarımız neticesinde Metâli-i Cemâlî nin, Ġstanbul da 1, Ankara da 1 ve Mısır/Kahire de 1 olmak üzere, üç nüshasını tespit etmiģ bulunmaktayız: Ġstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, Nu: T. 9263 (Ü) Ankara Milli Kütüphane Nüshası, Milli Kütüphane Yazmalar Koleksiyonu, Nu: 06 Mil Yz FB 533/3 (M) Mısır (Kahire) Millî Kütüphanesi, Türkçe Yazma Eserler Bölümü, Talat 178, Nu: 1744 (T) ÇalıĢmamızda bu nüshalardan ilk ikisini esas alarak tenkitli metni ortaya koyduk. Zira Mısır daki siyasi ve sosyal karıģıklıklar nedeniyle -tüm giriģimlerimize rağmen- Kahire de bulunan nüshaya ulaģamadık. Fakat Türkiye www.yazmalar.gov sitesinde Mısır-Millî Kütüphanesi Talat:178 Ģeklinde kaydı düģülen nüshanın elimizdeki Mısır Millî Kütüphanesi Türkçe Yazmalar Kataloğu (1870-1980), C. II, 1989 künyeli katalogun 90. sayfasındaki malumat Ģöyledir: 1744: Dīvān-ı Cemālī (Meṭāli ): Naẓm: Aḥmed Çelebi el-istinyeli el-mutaḥallaṣ be-cemālī el-müteveffā sene h. 991 lehü muḳaddime-i menẟūre lem ya lem vāżı uhā Evvelühā: Ḥamd ü sipās u şükr bī-ḳıyās ve evvelü d-dīvān: Meṭāli dür ḳulūb-i nükte-sencān [u] süḫan-pīrā Cemālī oldı gūyā āfitāb-ı ālem-i ma nā Öte yandan Arapça olan katalogta Cemâlî nin bu eserinin, 178-187 varakları arasında bulunduğu ve mensur bir mukaddime ile birlikte muhtelif satırlı olduğu yönünde bilgiler mevcuttur. Ayrıca boyutları 16x21 cm. olan eser, Cemâlî nin matlalarından sonra Veysî nin kasidesi ile devam etmektedir. Tenkitli metin hazırlanırken esas aldığımız iki nüsha ve bu nüshaların tanıtımları aģağıda sunulmuģtur. 2.1.5.1. İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, Nu: T. 9263 (Ü): Bu nüsha, edebiyat tarihimizde Edirneli Örfî olarak tanınan, Ģair Edirneli Mahmud Ağa tarafından 1140 (1727/1728) tarihinde düzenlenmiģtir. Örfî, eseri tamamlama tarihi olarak Ģu kaydı düģmüģtür: BAŞLIK BEYİT SAYISI BAŞLIK BEYİT SAYISI Elif Ġçin BaĢlık Yok 52 Fī- Ḳāfiyetü ṭ-ṭā 2 Fī- Ḳāfiyetü l-bā 24 Fī- Ḳāfiyetü l- Ayn 3 Fī- Ḳāfiyetü t-tā 29 Fī- Ḳāfiyetü l-ġayn 3 Fī- Ḳāfiyetü l-cīm 7 Fī- Ḳāfiyetü l-fā 5

Defterdâr-zâde Ahmed Cemâlî nin Metâli -i Cemâlî Ve Şehr-Engîz-i İstanbul 685 Fī- Ḳāfiyetü l-ḥā 3 Fī- Ḳāfiyetü l-ḳāf 41 Fī- Ḳāfiyetü d-dāl 17 Fī- Ḳāfiyetü l-kāf 49 Fī- Ḳāfiyetü r-rā 230 Fī- Ḳāfiyetü l-lām 24 Fī- Ḳāfiyetü z-zā 32 Fī- Ḳāfiyetü l-mīm 86 Fī- Ḳāfiyetü s-sīn 4 Fī- Ḳāfiyetü l-nūn 128 Fī- Ḳāfiyetü Ģ-ġın 23 Fī- Ḳāfiyetü l-vāv 12 Fī- Ḳāfiyetü ṣ-ṣād 1 Fī- Ḳāfiyetü l-hā 123 Fī- Ḳāfiyetü ḍ-ḍād 1 Fī- Ḳāfiyetü l-yā 174 Ḳad vaḳa al-ferāġu min meṭāli -i Cemālī alā ḥurūfi l-hecā 1140 (1727/1728) Nüshanın baģındaki altı beyitlik manzumeden Örfî nin hayırla yâd edilmek, affa mazhar olabilmek ümidiyle bu eseri kaleme aldığı belirtilmektedir. Bu nüshada, matlaların Cemâlî nin elinden ne zaman çıktığına dair bir bilgi yoktur. Alfabetik bir matla derlemesi görünümünde olan nüsha, Cemâlî nin ölümünden yaklaģık 144-145 yıl sonra düzenlenmiģtir. Örfî, esere ad olarak herhangi bir baģlık vermemiģ ve nüshaya besmele ile baģlamıģtır. Metnin baģladığı ilk sayfa tezhiplidir. Tüm beyitler ilk sayfadaki sarı renkli olmak üzere diğer sayfalarda kırmızı renkteki cetveller içine yazılmıģtır. Her beyitin ilk kelimesi için de kırmızı mürekkep kullanan Örfî, kanımızca bu tercihi; beyitlerin birbirinden bağımsız manzumeler olduğunu, aynı baģlık altında bulunsalar bile, toplu halde değerlendirildiğinde bir anlam ifade etmediğini vurgulamak için yapmıģtır. Öte yandan bir baģka tercih olarak müstensih; her beyit için bir satır olacak Ģekilde, mısraları yanyana yazmıģtır. 1b-30b yaprakları arasında yer alan beyitler; sâ, ḫı, zâl, zı harfleri hariç, diğer tüm harflerden kafiyelerle söylenmiģ, alfabetik bir biçimde tertip edilmiģtir. BaĢlıklara göre beyit sayıları Ģöyledir: Görüldüğü üzere bu nüsha mürettep divanlardaki gazellerin dizimine benzer bir teknikle tasarlanmıģtır. Her sayfada ortalama 19 satır bulunan nüshadaki toplam beyit sayısı 1073 tür. Bu yazmanın devamında yine Cemâlî ye ait olan Ġstanbul ġehr-engîzi ve Siroz ġehr-engîzi bulunmaktadır. KAFİYE BEYİT HARFİ SAYISI Elif 46 Bā 17 Tā 30 Cīm 7 Ḥā 3 Dāl 17 Rā 233 Zā 32 Sīn 5 ġın 23 Ṣād 2 Ḍād Yok Ṭı 2 Ayn 3

686 Aysun ÇELİK Ġayn 3 Fā 5 Ḳāf 40 Kāf 48 Lām 25 Mīm 87 Nūn 117 Vāv 9 Hā 115 Yā 160 2.1.5.2. Ankara Milli Kütüphane Nüshası, Milli Kütüphane Yazmalar Koleksiyonu, Nu: 06 Mil Yz FB 533/3 (M): Mütalaât olarak kütüphane kaydına geçen bu nüsha, aslolarak Müṭāla āt-ı Cemālī-i Merḥūm baģlığını taģımaktadır. ÇeĢitli Ģairlerin manzumelerinden müteģekkil, 185 varaktan ibaret olan mecmuanın 140b-150b arasındaki bölümü Cemâlî nin matlalarına ayrılmıģtır. Kütüphane kataloğuna 1028 beyit ibaresi ile kaydedilen eser, esas olarak 1029 beyittir ve Ġstanbul Üniversitesi Kütüphanesi Nüshası na göre eksiktir. Eserin her sayfası dört sütun Ģeklinde bölümlenmiģ ve her sütuna ortalama 13-14 beyit yazılmıģtır. DıĢ özellikleri bakımından; 315 150-280 125 mm. boyutlu, üzümlü taç ve harf filigran kâğıda, mısralar birbirinin altına gelecek Ģekilde talik hatla yazılan eser, sayfaların uç noktalarına paralel bir satır sistemiyle düzenlenmiģtir. Ancak kafiye harflerinin son beyitleri genel satır biçimine uygun olarak sayfanın alt ve üst kenarlarına paralel bir Ģekilde yazılmıģtır. 2. 2. Muhteva Özellikleri 2.2.1. Tertibi Eserin, gazel dizimlerinde olduğu gibi, beyitlerin, son harflerine/kafiyelerine göre alfabetik bir düzenle sıralanması ve her kafiyeyi temsil eden beyitlerin aynı baģlık altında bulunması, bu özgün eserin kendine has geliģtirilmiģ bir sistemidir. Ancak bu durum Ġ. Nüshasına özgü bir durumdur, zira kafiye baģlıkları M Nüshasında bulunmamaktadır. Eserin, tenkitli nüshasına göre tertibi ve baģlıklara göre beyit sayıları aģağıdaki tabloda sunulmuģtur: BAŞLIK BEYİT SAYISI BAŞLIK BESMELE FĠ-ḲĀFĠYETÜ Ḍ-ḌĀD 1-39 52 FĠ-ḲĀFĠYETÜ Ṭ-ṬĀ 2 FĠ-ḲĀFĠYETÜ L-BĀ 24 FĠ-ḲĀFĠYETÜ L- AYN 3 FĪ-ḲĀFĠYETÜ T-TĀ 31 FĠ-ḲĀFĠYETÜ L-ĠAYN 3 FĠ-ḲĀFĠYETÜ L-CĪM 7 FĠ-ḲĀFĠYETÜ L-FĀ 5 FĠ-ḲAFĠYETÜ L-ḤĀ 3 FĠ-ḲĀFĠYETÜ L-ḲĀF 41 FĠ-ḲĀFĠYETÜ D-DĀL 17 FĠ-ḲĀFĠYETÜ L-KĀF 50 FĠ-ḲĀFĠYETÜ R-RĀ 240 FĠ-ḲĀFĠYETÜ L-LĀM 25 FĠ-ḲĀFĠYETÜ Z-ZĀ 33 FĠ-ḲĀFĠYETÜ L-MĪM 89 FĠ-ḲAFĠYETÜ S-SĪN 5 FĠ-ḲĀFĠYETÜ L-NŪN 129 FĠ-ḲĀFĠYETÜ ġ-ġin 23 FĠ-ḲĀFĠYETÜ L-VĀV 12 FĠ-ḲĀFĠYETÜ Ṣ-ṢĀD 1 FĪ-ḲĀFĠYETÜ L-HĀ 123 FĪ-ḲĀFĠYETÜ L-YĀ 178 BEYİT SAYISI 39 Kāfiyetü -l-elif baģlığı bulunmamaktadır.

Defterdâr-zâde Ahmed Cemâlî nin Metâli -i Cemâlî Ve Şehr-Engîz-i İstanbul 687 Tabloda görüldüğü üzere, en fazla râ, yâ ve nûn sesleri kafiye olarak tercih edilmiģtir. Elbette bunun esas sebebi, bu seslerin Türkçeye uygun sözcükler ve ekler oluģturabilmede daha yaygın olarak kullanılmasıdır. 2.2.2. Konu Metâli-i Cemâlî nin tek bir konusu yoktur. Klasik Türk Ģiirinin temel motifleri ve mazmunları ile örülen farklı renkteki pek çok beyit, eserin orijinalliğine dair bir nitelik olmakla birlikte Ģairin, hemen her konuda söyleyecek sözünün bulunduğuna iģaret eden farikalardandır. Genel itibarıyla; aģk, âģık, maģûk üçgeninden hareket eden Ģair; Geçim sıkıntısından Hakk ın emirlerine: Penç u deh aḳça ulūfeyle baña reh düģdi BaĢını kesdi felek ṭāli üme deh düģdi (Mt. 998) Yarın Ḥaḳ ḳāḍī olduḳda görüñ nice neberd itdüm BoĢadum pīrezen dehri bu gün da vā-yı merd itdüm (Mt. 628) Oğlancılık meselesinden Kıbrıs ın fethine: Dirler kimi ḳızını sever kimi anasın Oġlı gerek bana n ideyin anasın ḳızın (Mt. 781) Ḳıbrıs alındı cāy-ı neģāṭ oldı her ḳula Ḳorḳum budur Ģeker ola biñ baģ bir pula (Mt. 39) Sosyal hayattan Ģairlik mesleğine: Ḳāḍī olur olmaḳla çoġı ulu ḥasebde Ya nī oḳıdı ṣarf u luġat bildi edebde (Mt. 857) Yūsuf-ı naẓmum libāsını ḥarīr itsem ne söz Bu suḫan vādīsinüñ ey Ģāh biz de ḳurdıyuz (Mt. 380) kadar birçok konuyu deyimlerle, atasözleriyle ve vecize kıymetindeki ifadelerle iģlemiģtir. 2.2.3. Ayet ve Hadisler Cemâlî nin çok yönlü bir Ģair oluģu ve elbette medresede dâniģmend sıfatıyla bulunuģu, Ģairin sahip olduğu Ġslam ahlakını, Ģiirlerine yansıtmasına da vesile olmuģtur. Hem dinî hissiyatın

688 Aysun ÇELİK hem de hüsniyyat tarzının örnekleriyle teçhiz edilen eserde pek çok ayet, hadis ve Arapça ibarelere yer verilmiģtir. kellīminī yā Ḥümeyrā : Ey AyĢe! Benimle konuģ Ḫiṭābı andelībüñ verdi maḥżā HemīĢe kellīminī yā Ḥümeyrā (Mt. 37) beyne s-semā ve l-arż: Gökyüzü ve yeryüzü arasında (Bakara, 164) 2. 3. Şekil Özellikleri 2.3.1. Vezin Gün reģk idüp yüzüñe rūyını itmesün arż Nisbet-i ruḫuñla anda beyne s-semā ve l-arż (Mt. 436) Eriḥnā Yā Bilāl : Bizi Ferahlat Yâ Bilâl! Mekteb-i kūyuñda uģbu merd-ṭab per-i melek Ḫāl-i ruḫsāruñ görüp oḳur Eriḥnā Yā Bilāl (Mt. 558) Metâli-i Cemâlî, müstakil beyitlerden müteģekkil bir eser olduğu için tek bir vezin ile tertip edilmiģ değildir. Aruzun çeģitli bahirlerinden vezinler ile kaleme aldığı eserinde Ģair, farklı vezinler kullanmak suretiyle istediğini istediği kalıp içerisinde söyleme lüksünü elde etmiģtir. Eserde kullanılan vezinler, kullanım sayısı ve örnek beyitiyle birlikte tabloda sunulmuģtur. Vezin Kul. Örnek Beyit Say. Fā ilātün Fā ilātün Fā ilātün Fā ilün 313 Yoluñadur serverā aşḳ ehlinüñ dā im başı Cānumuz al būse vir ödünc olur çün Türk işi (Mt.1055) Mefā īlün Mefā īlün Mefā īlün Mefā īlün 175 Nedür Şīrīn ü Ḫusrev Ḳays Leylā Vāmıḳ u Azrā Bilür ārif ki degmez altı āşıḳ bu zen-i dünyā (Mt. 47) Fe ilātün Fe ilātün Fe ilātün Fe ilün 129 Yāre cān virmek-ile ġamdan ifāḳat buldum Zāl-ı dehrüñ yine mekrinden ucuz ḳurtuldum (Mt. 616) Mef ūlü Fā ilātü Mefā īlü Fā ilün 129 Tāb-ı ruḫuñla gördi cihān gülşen-i cinān Ṣu ḳoydı būstānuñ ocaġına bāġbān (Mt. 664) Mefā īlün Mefā īlün Fe ūlün 99 Uzamış rīş-i zāhid keẟret üzre Anı almaḳ gerekdür senet üzre (Mt. 896) Mef ūlü Mefā īlü Mef āīlü Fe ūlün 58 On iki yaşında şu ki bir dilbere çatdı Ẕevḳ içre bu gün nerd-i cihānda dü-şeş atdı (Mt. 1009) Fe ilātün Mefā ilün Fe ilün 49 Āh kim bir Yahūdī cānānı Başa oldı ḳażā-yı Rabbānī (Mt. 1081)

Defterdâr-zâde Ahmed Cemâlî nin Metâli -i Cemâlî Ve Şehr-Engîz-i İstanbul 689 Mefā ilün Fe ilātün Mefā ilün Fe ilün 38 Dıraḫt-ı aşḳ budaḳlandı dilde dallandı Var ey faḳīh-i zamān mes ele çatallandı (Mt. 968) Fe ilātün Fe ilātün Fe ilün 37 Ḳo rehne pisteri toldur ḳabaġı Kilimüñce uzat sāḳī ayaġı (Mt. 1044) Mef ūlü Fā ilātün Mef ūlü Fā ilātün 23 Bil ḳadrüñi felek çün geldi kelek zamānı Sī-murġa söyle çıḳsun k oldı siñek zamānı (Mt. 1052) Fā ilātün Fā ilātün Fā ilün 21 Gel beri mey-ḫāneye nūş it şarāb Yidürelüm saña ḳuş başı kebāb (Mt. 65) Mef ūlü Mefā īlün Mef ūlü Mefā īlün 7 Meger ġam-ı aşḳuñla bir kāha dönüpdür ten Ṣarı ṣular aḳıdur zaḥmum ṣaman altından (Mt. 716) Fā ilātün Fā ilātün Fā ilātün Fā ilātün 4 Müşterīyüm gel eyā Yūsuf-liḳā alnı ḳamer Vaṣluña biñ cān çün ucuz ṣatanlar tīz ṣatar (Mt. 167) Müstef ilün Müstef ilün Müstef ilün Müstef ilün 3 Vaṣluñ egerçi görmedüñ ey māh-rū baña maḥall Şehr içre olmışdur saña urġunluġum ḍarb-ı meẟel (Mt. 547) Mefā īlün Fe ūlün Mefā īlün Fe ūlün 3 Bāde lebüñe beñzemede naḳṣ u keder var Öykünmede nergis gözüñe ḫaylī naẓar var (Mt. 292) Fe ūlün Fe ūlün Fe ūlün Fe ūl 2 Göñül bāb-ı dilberde eyler mi şek Görinen köye ne ḳulaġuz gerek (Mt. 504) Fe ūlün Fe ūlün Fe ūlün Fe ūlün 2 Dir iseñ nedür ḥāl-i şems ü ḳamer Vedāduñ çıḳrıġında fırfır döner (Mt. 275) Mefā īlün Mefā īlün 1 Oluban aşḳ ile şeydā Ölümlüdür şehā dünyā (Mt. 15) Fā ilātün Fā ilātün Fā ilātün 1 N itdügin añlamaḳ naṣr bu cihānda Fi l-i māżī imiş o geçmiş zamānda (Mt. 893) 2.3.2. Kafiye Cemâlî, aruz veznine hâkimiyeti yanında, Ģiirde ahengi sağlayan önemli bir unsur olan kafiyeye de hâkimdir. Nitekim eserin tertibi dahi kafiye sırası esas alınarak oluģturulmuģtur. Matlalarda Arapça, Farsça ve Türkçe kafiyelerin kullanılması, özel bir tercihe bağlı olmaksızın, tamamen Ģairin içtenliğine ve duygularını ifadesindeki yetkinliğine dayandırılarak tercih edilmiģtir. 2.3.3. Dil ve Üslûp Cemâlî nin elimizde bulunan Metâli-i Cemâlî, ġehr-engîz-i Ġstanbul, ġehr-engîz-i Siroz adlı üç eserinden hareketle Ģairin Türkçe yi iyi kullandığını söyleyebiliriz. Türkçe deki pek çok arkaik kelimeyi ve atasözü, deyim gibi halk tabirlerini aruz veznine -ekseriyetle- uygun bir Ģekilde kullanmayı baģaran Ģair, darb-ı meselleri Ģiir diliyle ölümsüzleģtirmeye de muvaffak olmuģtur.

690 Aysun ÇELİK Cemâlî nin eseri, çeģitli konulara dair söylenmiģ matla beyitlerinden oluģmaktadır. ġairin bir fikri iģlerken atasözü ve deyimleri sıkça kullanması onun darb-ı mesel üslubuna bir iģaret olmakla birlikte eseri, divan Ģiiri türlerinden pend-nâme/nasîhat-nâmeye yaklaģtırmıģtır. Müstehcenlik, atasözü ve deyim kullanımına düģkünlük, mizahî tavır gibi pek çok yönden Güvâhî nin üslubunu hatırlatan Metâli-i Cemâlî, aynı öğüt verme iģini matlalar ile yapmıģtır: Güvâhî ile aynı yüzyılda yaģayan ve Güvâhî gibi belirli bir süre Kanûnî dönemini idrak eden Cemâlî, eserinin elimizde bulunan nüshalarının hiçbirinde Güvâhî den söz etmemiģtir. Fakat Cemâlî, atasözleri alanındaki hünerinden haberdar olarak kendisini Necâtî ile mukayese etmiģ ve zamanın Necâtî si olduğunu bildirmiģtir: Dilā bu deyr-i bī-bünyād içinde ehle raġbet yoḳ Necātī-i zamāne olduġımçün baña ṣūret yoḳ (Mt. 459) Dirler emẟāli Necātī ilden istermiş ezel Ṣatun almalu degül bizde hele ḍarb-ı meẟel (Mt. 546) Necātīye ḳomazdı iştiyāḳı Dirīgā n eylesem maḥẕūr Bāḳī (Mt. 936) XVI. yüzyılın son çeyreğinde kaleme alınan matlalar, bazı dil özellikleri ve kelime hazinesiyle Eski Anadolu Türkçesi izleri de taģımaktadır. Öyle ki zarf fiil eki olarak ıcak / -icek; - uban / -üben kullanılmakla birlikte yardımcı ünlüler genellikle yuvarlaktır. Diğer taraftan eserde geçen arkaik kelimeler ve kelimelerin anlamları Cemâlî nin diline hâkim bir unsur olduğu için aģağıda tabloda sunulmuģtur. aġ- : çıkmak, yükselmek aġrıġ : ağrı anda : orada, onda, o konuda artuġ : fazla, ziyade aṣṣı : fayda aģaḳ : alçak, aģağı artuḳ : fazla, ziyade avurd : söz, sohbet aylaḳcı : iģçi, hizmetçi ayruḳ : baģka, diğer, gayrı bam bam: dik dik baṣ- : alt etmek, yenmek baģmaḳ: ayakkabı bay : zengin, ulu, soylu bile : birlikte; dahi, de biregi : bir kimse, baģkası birle : ile börk : baģa giyilen külah bügel- : engelle tutmak çaḳ : tam, tamam, sade çal- : karıģtırmak, sürmek. çepel : kirli, pis. ARKAİK KELİMELER ıraḳ : uzak ırla- : Ģarkı söylemek ıṣṣı : sıcak, sıcaklık ilt- : götürmek iñile- : inlemek irgür- : ulaģtırmak, eriģtirmek isik : sel yarıntısı iv- : acele etmek iz : yol ḳaçan : ne zaman, nasıl ḳaḳ- :çalmak, vurmak. kama- : çivilemek ḳanda : nerede, nereye ḳarañu : karanlık ḳaravul : gözcü, karakol ḳarı : ihtiyar, yaģlı, eski ḳatı : çok, ağır, gayet keģ : yoğurt peyniri ḳoc- : kucaklamak ḳocmacıḳ: kucaklamak ḳol : taraf, yön, bekçi ṣor- : emmek ṣovıt- : soğutmak ṣovuḳ : soğuk ṣuvar- : sulamak, su vermek Ģol : Ģu ṭañ : hayret, ĢaĢılacak Ģey tav : kumar ile bahis parası ṭapu : huzur, makam, kat; hizmet terek : tabak, raf ṭın- : ses çıkarmak, söylemek ṭon : elbise, kıyafet; renk ṭur- : ayağa kalkmak ṭuģak : köstek, ayak bağı uçmaġ : Cennet uġrı : hırsız