KLASİK LİTERATÜRDEKİ İLLET TANIMI VE KAPSAMI ÜZERİNE BAZI MÜLAHAZALAR



Benzer belgeler
İLH107 HADİS TARİHİ VE USULÜ (ARAPÇA)

Ebû Dâvûd un Sünen i (Kaynakları ve Tasnif Metodu) Mehmet Dinçoğlu

Hadis Istılahları. ADL: Râvînin hadîsi bozmadan rivâyet eden dürüst bir müslüman olması. AHZ: Bir şeyhden hadîs almak.

HADİS DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI HADİS DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

HADİS TARİHİ VE USULÜ

Hadiste Sened Tenkidi Halil İbrahim Kutlay

HADİS ARAŞTIRMA METODU

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen

Birinci İtiraz: Cevap:

Türkçeye Tercüme Edilen Hadis Kitaplarında Geçen Zayıf Hadislerin Numaraları

Hadisleri Anlama Sorunu

İÇİNDEKİLER. G r 17 I. YÖNTEM ve KONUNUN SINIRLANDIRILMASI 17 II. TERMİNOLOJİ 23

TEFSĠR ĠLMĠNE ĠLHAM KAYNAĞI OLAN SAHĠH HADĠSLERĠN SIHHATĠ KONUSUNDAKĠ ĠNCELĠKLER

BİR İMAM-HATİP HOCASININ HADİS BİLGİSİ: HADİS USÛLÜ DERSLERİ

CUKUROVA UNIVERSITESI ILAHIYAT FAKULTESI. lllll. güz donemi. ISLAM HUKUK USULU I -ders planları-

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

Yard.Doç. Aralık 2000 İstanbul Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi. Doktora Ekim 1998 M.Ü.S.B. E. Temel İslam Bilimleri Hadis Anabilim Dalı

KAMU PERSONEL SEÇME SINAVI ÖĞRETMENLİK ALAN BİLGİSİ TESTİ DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÖĞRETMENLİĞİ TG 6 ÖABT DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ

Hanefi Mezhebinde Mürsel Hadisin Delil Değeri * The Value of Mursel Hadith in Hanefi Tradition

KUR AN TİLÂVETİNDE MÜKEMMELLİK/ HİLYETÜ T-TİLÂVE Fİ TECVÎDİ L-KUR ANİ L-KERÎM

Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir?

Hadis İlminde İlleti Tespit Yolları *

İLK DÖNEM HADİS- REY TARTIŞMALARI ŞEYBÂNÎ ÖRNEĞİ Mehmet ÖZŞENEL, İstanbul: İFAV, 2015 Ali SEVER

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

CUKUROVA UNIVERSITESI ILAHIYAT FAKULTESI. lllll. güz donemi. ISLAM HUKUK USULU I -ders planları-

HADİS TARİHİ VE USULÜ (İLH1007)

Birden fazla umre yapmanın hükmü ve iki umre arasındaki süre ne kadar olmalıdır? Muhammed Salih el-muneccid

Hadis İlminde Müzâkere Yöntemi ve Değeri *

İÇİNDEKİLER KISALTMALAR...10 ÖNSÖZ...12 GİRİŞ...16 I- İSRÂ VE MİRAÇ KELİMELERİNİN MANALARI...16 II- TARİH BOYUNCA MİRAÇ TASAVVURLARI...18 A.

Memlüklerin Son Asrında Hadis -Kahire Halit Özkan

TEZ TANITIMI VE DEĞERLENDİRME

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HUKUK DOKTORİNLERİ VE İSLAM HUKUKU

Hadisleri Anlama Yöntemi The Method Of Understanding Of Hadith

MÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL

YALOVA ÜNİVERSİTESİ - SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

Abdest alırken kep ve şapka veya kufiyenin üzerini mesh etmenin hükmü. Muhammed Salih el-muneccid

T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI HADİS USÛLÜ NDE MUZTARİB HADİS VE DEĞERİ.

İslam İtikadında Sünnet: Hamdi GÜNDOĞAR /

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn

KİTAP TANITIM VE DEĞERLENDİRME

HİCRÎ III. ASIRDA HADİS USÛLÜNE KAYNAKLIK EDEN ESERLER VE ÖZELLİKLERİ

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

TOKAT IN YETİŞTİRDİĞİ İLİM VE FİKİR ÖNDERLERİNDEN ŞEYHÜLİSLAM MOLLA HÜSREV. (Panel Tanıtımı)

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

el-itticâhâtü L-MÜNHARİFE FÎ TEFSÎRİ L-KUR ÂN İ L-KERÎM DEVÂFİ UHÂ VE DEF UHÂ

Hadisleri Anlama Sorunu Salih Kesgin

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Günümüz Fıkıh Problemleri

İçindekiler. Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH

Buhârî nin Kaynakları Hakkında Araştırmalar*

Teravih Namazı - Gizli ilimler Sitesi

İçindekiler. Önsöz 11 Kısaltmalar 15

LİVATA HADDİ (EŞCİNSELLİĞİN/HOMOSEKSÜELLİĞİN CEZASI)

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuk Usulü II

Giriş. İslamiyyetü l-marife 39, (2005):

لا حرج من قضاء رمضان ا صف ا اk من شعبان

Hatîb el-bağdâdî, El-Kifaye Fî Ma rifeti İlmi Usuli r-rivaye, Kahire: Mektebet-u İbn Abbas, 2008, 632 s.* Abdüs Samet Koçak**

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERİSTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ HAZIRLIK SINIFLARI (NORMAL VE İKİNCİ ÖĞRETİM) GÜZ MAZERET SINAV PROGRAMI

İslam hukukuna giriş (İLH1008)

KELÂMÎ MEZHEPLER VE FIRKALAR. Adem Sezgin UZUN 1

İMAM ŞAFİİ NİN KULLANDIĞI HADİS KAVRAMLARI (er-risâle ÖRNEĞİ)* Fuat İSTEMİ *

İmam Humeyni'nin vasiyetini okurken güzel ve ince bir noktayı gördüm ve o, Hz. Fatıma

Tefsir Usulünün Yapısı ve İşlevi Süleyman Karacelil Ankara: Gece Kitaplığı, 1, sayfa.

Abdestte başı mesh etmenin şekli

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23)

Lisans Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Y. Lisans S. Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler /Temel İslam Bilimleri/Hadis 1998

Ýslâm Ahlak Teorileri (Ethical Theories in Islam)

3 Her çocuk Müslüman do ar.

Fatiha süresi-dil Yönünden İnceleme

el-mesâilü l-müşterake beyne Usûli d-din ve Usûli l-fıkh Muhammed el-arûsî Abdülkâdir Mektebetü r-rüşd, t.y., 349 sayfa.

Kadınların Dövülmesi. Konusuna Farklı Bir Bakış. (Nisa [4] 34)

İllet bir zihin alışkanlığı: Genellemecilik Perşembe, 28 Kasım :18

İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan

Orucun hükmü ve hikmeti nedir? ما حكم الصيام وحكمته. Abdurrahman b. Nâsır es-sa'dî

Hilalin bir ülkede görülmesiyle oruca başlamak. Muhammed b. Salih el-useymîn. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

ﺐ ﺋﻟﺬﺮﻟ ﻼﺻ ﺔﻋﺪ ﺑ «ﺔﻴ ﻟ ﺘﺮ ﺔﻐﻠﻟﺎ ﺑ» ﺪﺠﻨﻟﻤ ﺢﻟﺎﺻ ﺪﻤﻣﺤ ﺪﻤﻣﺤ ﻴﻦﻫﺎﺷ ﻢﻠﺴﻣ ﺔ : ﺟﻤﺮﺗ ﻞﻴﺒﻧ 1 2 ﺔ:ﻌﺟ ﺮﻣ

Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU. Habib KARTALOĞLU

ARAPÇA YAZMA ESERLERİN DİZGİSİNDE TAKİP EDİLECEK YAZIM KURALLARI

Kadının abdestte başörtüsünün üzerini mesh etmesinin hükmü. Muhammed b. Salih el-useymîn

İLAHİYAT 3. SINIF - 1. ÖĞRETİM DERS ADI ÖĞRETİM ELEMANI BÖLÜM SINIF ÖĞRETİM GRUP FARSÇA I DOÇ. DR. DOĞAN KAPLAN İLAHİYAT HADİS TENKİDİ PROF.

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu

Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları Yayın No. 756 İSAM Yayınları 202 İlmî Araştırmalar Dizisi 90 Her hakkı mahfuzdur.

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞINCA YURT DIŞINDA GÖREVLENDİRİLEN DİN GÖREVLİLERİNİN HADÎS BİLGİ VE KÜLTÜRÜ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA

Selamın Veriliş Şekli: Selam verildiği zaman daha güzeliyle veya aynısıyla karşılık vermek gerekmektedir. Allah

II. Türkiye Lisansüstü Çalışmalar Kongresi Bildiriler Kitabı - IV

HADİSTE İHTİSAR VE MUHTASAR RİVAYETTEN KAYNAKLANAN PROBLEMLER Salih KARACABEY*

HADİSİN TASHÎHİNDE SENED VE METNİN SIHHAT İLİŞKİSİNE İLLET VE ŞÂZ BAĞLAMINDA METODOLOJİK BİR YAKLAŞIM

Hicret Bağlamında Tarih ve Hadis Metodolojileri Fuat İstemi

Abdülazîz b. Muhammed b. İbrâhîm el-abdüllatîf, Zavâbıtu l-cerh ve t-ta dîl, (Medine: Medine İslam Üniversitesi Yayınları, 1412/1991), 199 s.

Question. Muhammed b. el-hasan el-saffar, müfevvizenin temsilcilerinden miydi?

Pazartesi İzmir Basın Gündemi

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS ÇAĞDAŞ DİNİ AKIMLAR İLH

T.C. Hitit Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü. Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı W. MONTGOMERY WATT IN VAHİY VE KUR AN ALGISI.

Transkript:

KLASİK LİTERATÜRDEKİ İLLET TANIMI VE KAPSAMI ÜZERİNE BAZI MÜLAHAZALAR Muhittin DÜZENLİ * ÖZET İllet kavramı sahîh hadisin tanımında zikredilen ve rivâyetin sıhhatini etkileyen önemli kavramlar arasında sayılmaktadır. İllet terimi sahip olduğu bu önemine binaen henüz ikinci asrın sonlarında sistemleşmeye başlamış oldukça erken sayılabilecek bir dönemde hicrî ikinci asrın sonlarında müstakil eserler meydana getirilmiştir. Terim olarak klasik literatürde, sağlam bir haberin sıhhatine zarar verebilecek gizli bir sebep şeklinde tanımlanan illet kavramının, ilgili literatür göz önüne alındığında, rivayetlerin sıhhatini etkileyebilecek her türlü kusur anlamına geldiği söylenebilir. Sonuç olarak, klasik kaynaklarda yapılan illet tanımlarının içerik ve kapsam yönünden tam anlamıyla ilel literatürü ile örtüşmediği noktasından hareketle illet kavramının ve muallel hadisin İster isnad ister metinle ilişkili olsun rivâyetin sıhhatine zarar verebilecek her türlü kusur illet, bu kusurlarla rivâyet edilen haberler de muallel olarak isimlendirilir şeklinde tanımlanmasının daha tutarlı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Anahtar kelimeler: İllet, Rivâyet, Rivâyetlerdeki Kusurlar ABSTRACT Some Observations on the Definition And Content Of Hidden Defect (Illat) In The Classical Hadith Literature The notions hidden defect (illat) is considered among the significant constitutive part of the definition of authentic hadith. Thanks to its significance, some specific scientific works were done about it at closing times of the second period after the Prophet s death. Even if the notion illat (defect) is defined as a hidden occasion or reason which is harmful for the authenticity of any narration in classical literature, it can refer to any defect in narrations. As a result, from the fact that the illat definitions weren t suitable for the literatures of ilal with regard to the content and comprehension strictly, it is estimated that concepts of illat and the hadith of muallal are more consistent to describe so: All defects, either in isnad or in text, that are harmful for the authenticity of narration are illat and the hadiths narrated with these defects are named muallal. Key words: defect (illat), narration, defects in narrations * Arş.Gör.Dr., Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Hadis Anabilim Dalı, muhittin90@hotmail.com

98 Muhittin DÜZENLİ Giriş Kavramlar ilintili oldukları ilim dallarının gelişimine paralel olarak değişim olgusunu kendilerinde barındırırlar. Bu nedenle zaman zaman kavramların tarifi yeniden yapılmıştır. Aynı zamanda kavramlar ve kavramların içeriği kültürlerin ihtiyaçlarına ve zamanın şartlarına göre şekillenebilmekte çoğu zaman bazı kavramların zamanla oturduğu ve sabitlendiği görülmektedir. Hadis usulünün en başta gelen kavramlarından biri olan sahih kelimesini çok yakından ilgilendiren illet terimi de usulün en girift ve en kapsamlı konularından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Söz konusu kavramın hadis tarihindeki kullanımlarına baktığımızda farklı şekillerde tarif edildiği ve birçok kişi tarafından kapalı, gizli, muğlak ve sadece bu ilimde yetkin olan kişiler tarafından anlaşılabilecek nitelikte görüldüğü anlaşılmaktadır. Acaba bu gizli olma kaydı kavramın kullanımı ile ne derece örtüşmektedir? Kavramın tarifinde zikredilen sıhhati kemiren ifadesini zahiri anlamıyla bütün illet türlerine şamil etmek mümkün müdür? İlleti bilinemez ve sadece yetkin kişilerin anlayabileceği bir kavram olarak sınırlamak doğru mudur? Klasik eserlerde zikredilen illet tanımları ilel literatürü ile ne derece örtüşmektedir? Bu gibi soru(n)ları ele almayı düşündüğümüz çalışmamızda kronolojik olarak illet tanımlarını ele aldıktan sonra bu tanımlamaların ilel literatürü ile ve kavramın içeriği ile ne derece örtüştüğü üzerinde durulacak ve yeni bir illet tanımı gerçekleştirilmeye çalışılacaktır. Sahih kavramı, klasik literatürde adalet ve zabt sahibi râvîlerin muttasıl bir isnadla rivâyet ettikleri şâz ve muallel olmayan hadis 1 olarak tanımlanmış ve hemen hemen tüm 1 Sahih hadisin tanımı konusunda özellikle klasik dönemde bir ihtilaf olmadığı ve söz konusu beş şart üzerinde tüm alimlerin ittifak ettiği görülmektedir. Sahih hadisin tanımındaki bu ortak görüş usul eserleri incelendiğinde net bir şekilde görülmektedir. Sahih hadisin bu tanımları için bkz.: İbn Salâh, Ebû Ömer Osman b. Abdurrahman eş-şehruzûrî, Ulûmu l-hadis, thk. Nureddin Itr, Dâru l Fikr, Beyrut, 1986, s.11-12; Suyûtî, Abdurrahman ibn Ebi Bekir, Tedribu r-râvi fî Şerhi Takribi n-nevevî, thk. Ahmed Ömer Haşim, Dâru l-kitâbi l-arabî, Beyrut, 1985, (I-II), c.1, s.27; Şemsuddin Ebû l- Hayr Muhammed b.abdurrahman es-sehâvî, Fethu l-muğîs Şerhu Elfiyeti l-hadîs, thk. Muhammed Salâh, Dâru l-kütübi l-ilmiyye, Beyrut, 1996., c.1, s.27-29; Tahir İbn Salih İbn Ahmed el-cezâirî, Tevcîhu n-nazar ilâ Usûli l-eser, Dâru l-ma rife, Beyrut, trz., s.69; Muhammed Cemalu'd-Dîn el-kasımî, Kavâidu't-Tahdîs min Funûni Mustalahi'l-Hadîs, Dâru'l-

Klasik Literatürdeki İllet Tanımı ve Kapsamı Üzerine Bazı Mülahazalar 99 usülcüler bu tanım üzerinde ittifak etmişlerdir. Söz konusu tanımda yer alan illet ve şâz dan arınmış olma kaydı, illet kavramının, rivâyetlerin kategorik tasnifinde gözetilen temel unsurların başında geldiğine işaret etmektedir. İllet ve şâz ın rivâyetlerin sıhhatini tayindeki önemi, bu konuyu Hadis Usulünün ve İslam Fıkhının başta gelen problemlerinden biri haline getirmiştir. Fıkıh literatürü bu gözle irdelendiğinde alimleri farklı fıkhî sonuçlara götüren nedenlerin birçoğunun rivâyetlerin illetli ve şâz olmasına yönelik farklı yaklaşımlardan kaynaklandığı görülür. 2 Namazda besmelenin cehren okunup okunamayacağı meselesinden rukû esnasında ellerin kaldırılıp kaldırılmayacağı, şaban ayının yarısından sonra oruç tutulup tutulmayacağı, zekere dokunmakla abdestin bozulup bozulmayacağı, ayakta bevletmenin hükmü, seferde namazları kısaltmanın hükmü, avret mahallinin sınırı, fıtır sadakasında vacip olan miktar, pislik karışan suyun temizliği, kıyamda iken ellerin bağlanacağı yer, imamın arkasında kıraat meselesi gibi günlük hayatta hemen hemen her zaman karşılaşabileceğimiz fıkhî meselelere varıncaya kadar üzerinde mezhep imamlarının ortaya koyduğu farklı fıkhî sonuçlar çoğunlukla rivayetlerdeki illetlere yönelik farklı değerlendirme ve tespitlerden kaynaklanmaktadır. Hatta, fıkıhçılar arasında bu ilim dalı o kadar yer etmiştir ki; görüşlerine uymayan veya kendilerince zayıf olarak telakki ettikleri rivâyetleri muhtelif yollarla ta lîl etmeye çalışmışlardır. Zira, illetli olduğu kabul edilen hadisten herhangi bir hükmün çıkarılması -rivâyetin sahih kategorisi dışına çıkması nedeniyle- ve onun hüccet olarak kabul edilmesi mümkün gözükmemektedir. Rivâyetlerdeki illetlerin belirlenmesi ve bu illetlerden hangisinin veya hangilerinin rivâyetleri sıhhat ve zayıflık bakımından etkilediği meselesi ihtilaflı bir mesele olmasının yanında illet kavramı rivâyetlerin değerlendirilmesinde çok Kütübi'l-İlmiyye, Beyrut, trz., s.79; Nureddin Itr, Menhecu n-nakd fî Ulûmi l-hadîs, Dârü l-fikr, Dımaşk, 1981, s.242; Naim, Sahih-i Buhari Tecrîd-i Sarih Tercemesi (Mukaddime), DİB Yay., Ankara, 1982, c.1, s.202; Ebû'l-Feth Muhammed İbn Ali İbn Dakiku'l-İyd, el-iktirâh fî Beyâni'l-Istılâh ve mâ Udîfe ilâ zalike mine'l-ehâdîsi'l-ma dûdeti fi's- Sıhâh, Matbaatü l-irşâd, Bağdat, 1402/1982, s.154-155; Muammed es- San ânî, Tavdîhu l-efkâr li-meâni Tenkihi l-enzâr, Dârü l-kütübi l-ilmiyye, Beyrut, 1997, c.1, s.24. 2 Hadislerde mevcut olan illetlerin fıkıhta nasıl ihtilaflara yol açtığına yönelik örnekler için bkz. Mahir Yasin Fahl, Eseru İleli l-hadis fî İhtilâfi l-fukahâ, Dâru Ammâr, 2000, Amman, s.148-193.

100 Muhittin DÜZENLİ kere subjektif kanaatlere kurban edilen bir terim olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim, illet teriminin kullanımında mahiyet, içerik ve niteliğe dair yeterli açıklama yapılmamış olması, bu terimin mezhebî görüş ve ön kabulleri teyit amacına matuf olarak kullanılabileceği fikrini çağrıştırmaktadır. Yazımızın başında da belirttiğimiz üzere muhaddisler, her ne kadar sahîh hadis in tanımı üzerinde ittifak etmiş olsalar da; özellikle bu tanım kapsamında zikredilen illet kavramının keyfiyyeti hususunda fikir birliği oluştuğunu söylemek zordur. Bu yüzden, söz konusu terim, tarihsel süreçte farklı şekillerde içeriklendirilmiştir. Gerçekten de, sahih hadis tanımı içerisinde zikredilen illet ve şâzdan arınmış olma ilkesi ilk bakışta bir kaziyye-i muhkeme gibi gözükse de rivayetlerde neyin illet sayılıp sayılamayacağı yahut hangi tür illetlerin bu tanımın kapsamına girdiği oldukça müphem ve muğlâk bir mahiyet arzeder. 3 İllet kavramının kapsamına ilişkin zikredilen bu belirsizlik doğal olarak illet türleri konusundaki kanaatlere de yansımıştır. Nitekim, illet türleri hiçbir hadis usûlü eserinde tam bir sayı ile sınırlandırılamamıştır. Klasik literatürdeki illet türlerine baktığımızda bunlarla ilgili en geniş bilginin Hakim tarafından Marife de verildiği ve on tür illet tespiti yapıldığı görülmektedir. Ancak, Hakim in de ifade ettiği üzere illet türleri elbette bunlarla sınırlı değildir. Hakim, bu on tür illet tipinin dışında pek çok illet çeşidi bulunduğunu beyan ettikten sonra bunların çok az kişiler tarafından bilinebileceğini ve bu ilmin daha çok sezgisel bir yaklaşımla hadis ilminde yetkinlik (rusûh) sahibi kişiler tarafından anlaşılabileceğini ifade etmektedir. 4 İllet kavramına ilişkin bu belirsizlik, biraz da kavramın kapsama alanından kaynaklanmaktadır. İllet terimi, genel manası itibariyle hadislerin sıhhatini zedeleyen bir kusur olarak 3 Aynı durum şâz hadisler için de geçerlidir. Gerek şâz hadisin tanımı konusunda farklı dört yaklaşımın bulunması, gerekse bu farklı yaklaşımlara ait şâz kategorilerinin rivâyetlerin sıhhatini tayinde belirleyici olması, hadis usûlü tarihinde söz konusu kavramlarla ilgili ciddi bir belirsizliğin ortaya çıkmasına neden olmuş ve bu yüzden bir âlimin şâz veya illetli olarak değerlendirdiği hadis, bir başka âlim tarafından sahîh ve sağlam olarak telakki edilebilmiştir. Bzk. Muhittin Düzenli, Rıvâyetlerin Sıhhatinin Belirlenmesinde İllet ve Şâz Olgusunun Fonksiyonu, Samsun, 2008, ss. 216-221. 4 Ebû Abdullah Muhammed b. Abdillah Hâkim en-neysâbûrî, Marifetü Ulûmi l-hadîs, Mektebetü l-ilmiyye, Beyrut, 1977, s. 113.

Klasik Literatürdeki İllet Tanımı ve Kapsamı Üzerine Bazı Mülahazalar 101 görüldüğü ve bu şekilde kabul gördüğü için rivâyetlerin sıhhatine halel getirebilecek her şey bu kategori altında zikredilebilir. Tarihi olaylara aykırılık, sahih sünnete aykırılık, idrâc, tashîf ve tahrîf, lafız ve mâna bozukluğu gibi özellikle metnin işlevselliğini etkileyen ve metnin sıhhatine halel getirebilecek nitelikteki unsurlar da pekala bu rivâyetlerin muallel olmasına yol açabilecek unsurlar olarak görülebilir. Hal böyle iken, muallel hadisleri toplayan eserlerde rivâyetlerde bulunan illet türlerine hemen hemen hiç işaret edilmemiş olması, sadece illetli olduğu düşünülen rivâyetlerin bir araya getirilmesi gibi bir hedef güdülmüş olması konunun daha da kapalı ve gizemli bir hale gelmesine neden olmaktadır. 5 İllet kavramının hadis tarihindeki tanımlarına geçmeden evvel sözlük anlamı üzerinde durmak istiyoruz. 1. İllet Kavramının Semantik Tahlili 1.1. Sözlük Anlamı İkinci babdan gelen Alle fiilinin mastarı olan bu kavram sözlükte maraz yani hastalık anlamında kullanılır. 6 Dolayısıyla alle-ye illu, veya i telle denildiği zaman lügatte mariza hastalandı yahut kâne ailen hasta oldu manası anlaşılmaktadır. 7 5 Bu kavrama ve ilme yönelik olarak nitelendirilen zorluk veya illeti tespit etmenin güçlüğü biraz da bu zorluğu ifade eden kişilerin tarihsel konum ve şartlarından kaynaklanmaktadır. Zira, illeti ve rivâyete etkisini belirleyebilmek için ön şart olarak kabul edilen rivâyetin tüm tariklerini bir araya getirme, râvilerin durumlarını değerlendirme gibi komple bir yapının analiz edilmesi ve değerlendirilmesi o günün şartlarında oldukça fazla bilgi birikimini ve kaynağı gerekli kılmaktaydı. Günümüz şartları ile düşünüldüğünde; tek bir tuşla bütün kaynaklara ve bilgilere ulaşabilme imkanı bu zorluğu büyük ölçüde telafi etmekte, hatta ortadan kaldırmaktadır. Dolayısıyla, bugün hadislerin illetlerini daha sağlıklı bir şekilde ortaya koyma noktasında bize bu noktada düşen sorumluluk ve görev de çok daha fazla olmaktadır. 6 Ebu Abdurrahman Halil b. Ahmed B.Amr Ferahidi, Kitabu l-ayn, thk. Mehdi Mahzumi, İbrahim Samerrai, Müessesetü l-a lemî, Beyrut, 1408/1988, c.1, s.88; Ebu Nasr İsmail b. Hammad el-farabi Cevheri, es-sıhah Taci'lluga ve Sıhahi'l-Arabiyye, thk. Ahmed Abdülgafur Atar, Dârü l-ilm li l- Melâyîn, Beyrut, 1376/1956, c.5, s.1773; Fahl, a.g.e., s.1. 7 Sıdık Beşir Nasr, Davabitü'r-Rivâye inde'l-muhaddisin, Külliyyetü'd- Da'veti'l-İslamiyye, Trablus, 1992, s.193; Talat Koçyiğit, Hadis Istılahları, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, Ankara, 1985, s.139; Haz.: Mahmud Hamdi Zakzuk, Mevsuatu Ulumi l-hadisi ş-şerif, Vezaretü l-evkaf el-meclisü l-ala li ş-şuuni l-islamiyye, Kahire, 2003, s. 527 (Silsiletü lmevsuati l-islamiyye el-mütehassasa); Hemmâm Abdurrahim Saîd, el-ilel fi l-hadîs, Dâru l-adevî, Amman, 1980, s. 16.

102 Muhittin DÜZENLİ alle fiilinin mastarı olan bu kavram, sözlükte (sülâsi ع ل mücerred olarak) maraz yani hastalık anlamında kullanılmaktadır. 8 Dolayısıyla,يع ل -ع ل alle-ye illu veya ا عخ ل i telle denildiği zaman lügatte ه س ض mariza hastalandı yahut ماى عائال kâne âilen hasta oldu manası anlaşılmaktadır. 9 Buna göre hastalık bir illet olmaktadır. Hastalığa illet denilmesinin nedeni de onun, hastayı değiştirmesi ve hasta üzerinde olumsuz anlamda etkisinin olması nedeniyledir. Bu anlamının yanında illet kelimesi herhangi bir işten alıkoyan bahane, özür yerine de kullanılmaktadır. Söz konusu anlamıyla illet, kişiyi yapmak istediği bir işten alıkoyan ma- ها علخي و أ ا جلد اب ل zereti ifade etmektedir. 10 Sahabi Asım b. Sâbit in Kusurum nedir ki ok atma konusunda yetenekli olduğum halde (savaşa katılamıyorum) sözü bu manada kullanılmıştır. 11 İbn Fâris, Mu cemu l-luga adlı eserinde illet kelimesinin üç farklı anlamda kullanıldığını, bunlardan birincisinin tekrar yapmak, ikincisinin engel/mani, üçüncüsünün de bir şeyi zayıf kılmak (hastalık özür) olduğunu belirtmiştir. Birinci anlamıyla illet kavramı sözlükte الشسب بعد الشسب tekrar su içmek, ikinci defa su içmek anlamında kullanılmaktadır. Nitekim deve ikinci kez su içtiğinde علج اإلب ل Deve tekrar (ikinci defa) su içti ع ل القىم ابلهنveya Topluluk develerini ikinci defa suladı denilmektedir. 12 Kelimenin, bu anlamı itibariyle, hadis literatüründe kullanılan illet tabiri ile hadisin tekrar tekrar incelenerek illetinin tespit edilmesi nokta- 8 Halil b. Ahmed, a.g.e., c.1, s.88; Cevheri, a.g.e., c.5, s.1773; Mahir Yasin Fahl, a.g.e., s.1. 9 Sıdık Beşir Nasr, a.g.e., s.193; Talat Koçyiğit, Hadis Istılahları, s.139; Haz.: Mahmud Hamdi Zakzuk, Mevsuatu Ulumi l-hadisi ş-şerif, Vezaretü l- Evkaf el-meclisü l-ala li ş-şuuni l-islamiyye, Kahire, 2003, s. 527 (Silsiletü lmevsuati l-islamiyye el-mütehassasa); Hemmâm Abdurrahim Saîd, el-ilel fi l-hadîs, Dârü l-adevî, Amman, 1980, s. 16 Muhammed b. Mukrim ibn Manzur, Lisânü l-arab, Dârü Sadır, Beyrut, trz, c.10,s.260. 10 İbn Manzur, a.g.e., c. 11, s.471; Halil b. Ahmed, a.g.e., c.1, s.88; Cevheri, a.g.e., c.5, s.1773 Ebü'l-Feyz Murtaza Muhammed b. Muhammed Zebidi, Tacü'l-Arûs min Cevahiri'l-Kamus, Thk.: Ali eş-şîrî, Dârü l-fikr, Beyrut, 1414/1994, c.5, s.373; Mahir Yasin Fahl, a.g.e., s.11.. 11 İbn Manzur a.g.e., c.10, s.260. 12 İbn Manzur, a.g.e., c. 11, s. 467; Halil b. Ahmed, a.g.e., c.1, s.88; Cevheri, a.g.e., c.5, s.1773; Zebidi, a.g.e., c.5, s.373. Kelimenin bu anlamı itibariyle, hadis literatüründe kullanılan illet tabiri ile bir ilişkisi olmamakla birlikte, illetli hadisin tekrar tekrar incelenerek illetinin tespit edilmesi noktasından ilişki kurmak mümkündür. Bkz.: Saîd, a.g.e., s. 16 İbn Manzur a.g.e., c.10, s.259; Cevherî a.g.e., c.5, s.1773.

Klasik Literatürdeki İllet Tanımı ve Kapsamı Üzerine Bazı Mülahazalar 103 sından ilişki kurmak mümkündür. Bu anlamlardan ikincisine; اعخله الدهس yani meşgul etme, alıkoyma anlamına yönelik olarak zaman onu alıkoydu, meşgul etti örneğini veren İbn Fâris kelimenin bu anlamına işaret etmiştir. 13 İllet kelimesi if âl babında kullanıldığında da hastalık ve zafiyet anlamlarına gelmektedir. اهلل أعله ifadesi Allah ona hastalık verdi anlamında kullanılmaktadır. İsm-i mef ûl kalıbı mu all olan kelimenin bu babda hastalıklı nesneleri ifade etmek için kullanımına oldukça az rastlandığı ifade edilmektedir. 14 İllet kelimesi tef îl babında kullanıldığında ise alıkoymak, meşgul etmek, oyalamak gibi anlamlara gelmektedir. İbn Manzur ع ل onu yemekle meşgul etti ve ع ل ه ب طعام kelimenin bu anlamı için vermek- Çocuğu bir şeyle oyaladı (avuttu) örneklerini الصبي باالشيء tedir. 15 Hadis literatüründe kullandığımız illet (çoğulu ilel) kelimesi ise İbn Fâris in üçüncü anlam olarak zikrettiği zayıf kılmak anlamından hareketle bir şeye dışarıdan girerek onun özelliklerini değiştiren geçici zayıflık, hastalık ve özür manalarına gelmektedir. 16 Klasik hadis edebiyatına baktığımızda da ل ل ع kökünden türetilen kelimelerin çoğunlukla hastalık, kusur, özür anlamlarında kullanıldığını görmekteyiz. Yahya ibn Main in (ö.233/847) Kitâbu t-tarîh ve l-ilel adlı eseri ile Ali b. Cafer el-medînî nin (ö.234/848) İlelü l-hadîs ve Ma rifetü r-ricâl adlı eserlerinde râvilerden ve rivâyetin naklinden kaynaklanan muhtelif hatalara temas edilmiş olması kelimenin klasik edebiyatta kusur, hastalık anlamında kullanıldığını göstermektedir. Hadislerde de söz konusu kelime sebep, hastalık, mazeret gibi muhtelif anlamlarda kullanılmaktadır. Örneğin İmam Mâlik in (ö.179/795) Muvatta ında nakledilen bir rivâyette illet kelimesi şu şekilde gelmiştir: هي حسك الجوعت رالد هساث هي غيس عرز وال علت طبع اهلل على قلبه 13 İbn Fâris a.g.e., c.5, 9; Ayrıca bkz: Saîd, a.g.e., s. 15; Mahir Yasin Fahl, a.g.e., s.11-12. 14 Asım Efendi, Kamus Tercemesi, İstanbul, 1305, c.3, s.1455. 15 İbn Manzur a.g.e., c.10, s. 260. 16 İbn Salâh, a.g.e., s.70.

104 Muhittin DÜZENLİ Özürsüz ve sebepsiz üç kere Cuma namazını terk eden kimsenin, Allah kalbini mühürler. 17 Rivâyette sebep anlamında kullanılan illet kelimesi yine Muvatta da bab başlığında Bir mazeretten dolayı ramazan orucunu tutamayanın fidye ödemesi ( فديت هي أفطس في زهعاى هيعلت (باب şeklinde mazeret anlamında kullanmıştır. 18 Söz konusu bab başlığı altında sıralanan hadislerden anlaşıldığına göre burada kullanılan illet kelimesi hastalık ve yaşlılık gibi ramazan orucunu tutmaya engel mazereti içermektedir. Ebû Dâvud (ö.275/888) Sünen adlı eserinde illet kelimesini hastalık anlamında kullanmış ve cerh ettiği bir ravi için şunları söylemiştir: وقد ماى أصابج سهيال علت أذهبج بعط عقله و سي بعط حديزه Süheyl bir hastalık nedeniyle aklını kaybetmiş ve hadislerinin bir kısmını unutmuştur. 19 Ebû Dâvud un yapmış olduğu bu râvi değerlendirmesinde kullandığı illet kelimesiyle râvinin aklını kaybetmesine neden olan hastalık anlamını kastettiği anlaşılmaktadır. İmam Müslim (ö.261/874) ise Mukaddime sinde illet kelimesinin usûl açısından kullandığımız şekline işaretle kavramı rivâyetlerde meydana gelen ve hadisi zayıf kılan unsurlarla birlikte zikretmiştir: 20 Söz konusu kullanımlarda tedlîs ve irsâl gibi rivâyetleri zayıf kılabilecek unsurlar illet olarak vasıflandırılmıştır. Bu kullanımdan hereketle Müslim in illet kelimesini rivâyetlerde muhtelif nedenlerle meydana gelebilecek kusurlar anlamında kullandığını söyleyebiliriz. Zikrettiğimiz bütün bu lugavî kullanımlardan illet kelimesinin sözlük anlamı itibariyle kusur, hata, hastalık gibi anlamlarla şekillendiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla hadis usûlü açısından illet kelimesinin sözlük anlamıyla rivâyetin sıhhatini etkileyen kusur şeklinde algılandığı ve kullanıldığı ifade edilebilir. İbn Maîn in Çoğu zaman bir hadisin illetini kırk sene sonra anladım 21 ve Abdurrahman b. Mehdi nin (ö.198/813) Tek bir hadisin illetini 17 Malik b. Enes, Muvatta, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1992, c.i, s.111. 18 İmam Mâlik, a.g.e., c.1, s.307. 19 Ebû Davud, Sünen, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1992, c.4, s.124. 20 Ebu l-huseyn Müslim İbnü l-haccâc el-kuşeyrî, es-sahih, thk. Muhammed Fuad Abdulbaki, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1992, c.1, s. 23. 21 Ahmed b. Ali Ebû Bekir el-hatîb el-bağdâdî, el-câmi li Ahlâki r-râvî. I-II. Müessesetü r-risâle, Beyrut, 1991,.c.2, s.385.

Klasik Literatürdeki İllet Tanımı ve Kapsamı Üzerine Bazı Mülahazalar 105 bilmem, bana, elimde olmayan yirmi hadisi yazmaktan daha sevimli gelir 22 sözlerinde de aynı anlama işaret edilmiş illet kelimesi ile rivâyetlerde meydana gelen hatalar kastedilmiştir. 23 1.2. Terim Anlamı İllet ıstılâhi olarak muhtelif ilim dallarında kullanılmış ve her birinde o ilim dalının gerektirdiği şekilde farklı olarak tanımlanmıştır. Örneğin, muhaddislerin kullandığı illet, filozofların kullandığı illet, kelamcıların kullandığı illet veya tasavvuf ehlinin kullandığı illet kavramları görünümde aynı olmasına rağmen yüklendikleri anlam açısından farklılık göstermiştir. Biz çalışmamızda diğer ilimlerde kullanılan illet kavramından ziyade hadis ilminde kullandığımız şekli üzerinde durmak istiyoruz. Sözlükte hastalık, kusur anlamında kullanılan İllet kelimesi ve illetli hadis anlamında kullanılan muallel hadis farklı yönlerine vurgu yapılarak tarif edilmiştir. Bu tanımların bir kısmında bizzat ilel ilminin kendisi vurgulanırken bir kısmında cerhle hiçbir ilişkisinin olmadığı belirtilmiş, bazılarında ise rivâyetin kusurlu olarak nakledilmesine neden olan husus illet olarak vasıflanmıştır. Terim olarak muallel hadis Görünüşü itibariyle sahih olan, fakat aslında gizli 24 ve kadih 25 (sıhhatini kemiren) bir illeti barındıran hadis 26 olarak tarif edilmektedir. Bir başka tarife göre ise zâhiren 22 Hâkim en-neysâbûrî a.g.e., s.112; Suyûtî, a.g.e., c.i, s.135. 23 İbn Ebi Hâtim in eserinin tam isminin Kitabu l-ilel ve Beyânu mâ Vaka a mine l Hatai ve l-halel fî ba zi Turûki l-ehadîsi l-merviyyi fi s-sünneti n- Nebeviyyi (Nebevî sünnette nakledilen bazı hadislerin varyantlarında bulunan hatâ ve vehimlerin açıklanması) olması da bu kanaatimizi doğrular niteliktedir. 24 Gâmiz kelimesiyle ifade edilen bu hususla kastedilen kusurun illet olup olmadığını ancak mütehassıs kimselerin anlayabilmesidir. Gizli kusurun bu belirgin olmayan özelliği gâmız kelimesiyle ifade edilmiştir. 25 Kâdıh kelimesi lügatte kemirmek ağacın bir kurt tarafından gizlice kemirilmesi anlamına gelmektedir. İlletin kâdıh olması ile hadisi içten içe kemirmesi ve hadisin sıhhatini gidermesi kastedilmiştir. 26 Ali İbnu l-medînî, İlelü l-hadis ve Ma rifetü r-ricâl, Thk.: Abdülmu'ti Emin Kal'aci, Halep, Darü l-vâ i, 1980, s.10; İbn Salah, Ulûmu l-hadîs, s.90; Sehâvî, Fethu l-muğîs, c.1, s.244; Suyûtî, Tedrîb, c.1, s.135; Itr, Menhecu n-nakd, s.447; Kasımî, Kavâidu t-tahdîs, s.130; Ebü'l-Hasan Nureddin Ali b. Sultan Muhammed Ali el-kari, Şerhu şerhi nuhbeti'l-fiker, thk.: Heysem Nizar Temim, Muhammed Nizar Temim, Beyrut, Dârü l- Erkam, trz, s.251-252; Mahir Yasin Fahl, Eseru İleli l-hadis, s.13.

106 Muhittin DÜZENLİ sıhhatli gözüktüğü halde, herkes tarafından görülemeyen, ancak ihtisas, hıfz, keskin nüfuz ve sezgi sâhibi otoriteler tarafından keşfedilebilen sıhhati bozan bir kusur taşıyan hadîs 27 olarak tanımlanmıştır. Mürsel veya munkatı hadisi mevsûl olarak rivâyet etmek, yahut bir hadisi bir başka hadis içine katmak, mevsûl olanı mürsel, merfu u mevkûf olarak rivâyet etmek, sika yerine zayıf râvi zikretmek gibi ilk bakışta fark edilemeyen, ancak senedlerdeki ricâli, metinlerdeki farklılıkları iyiden iyiye ve bütünüyle değerlendirme sonucu ortaya çıkabilecek kusurlar hadisleri illetli kılan nedenler arasında zikredilebilir. Dolayısıyla İllet kelimesi de terim manası itibariyle kısaca sağlam bir haberin sıhhatine zarar verebilecek gizli bir sebep 28 anlamını taşımaktadır. 29 Ancak genel anlamı itibariyle illet kavramı bu şekilde tarif edilse de tanımlar arasında önemli sayılabilecek farklılıklar bulunmaktadır. Tanımlardaki farklılıkları ve kavramın anlamındaki değişimleri izleyebilmek için illet tariflerini kronolojik sırasıyla belirtmek istiyoruz. Hâkim en-neysâbûrî nin (ö.405/1014) Tarifi: Cerhle alakası olmayan birçok cihetten illetlendirilebilen, cerh ve tadilin dışında müstakil bir ilimdir 30 İllet kavramı Hâkim den önce lugat anlamıyla kullanılmakla birlikte usûl eserlerinde ilk olarak Hâkim tarafından tarif edilmiştir. Hâkim in tarifi, kavramdan ziyade ilel ilminin tarifi gibi gözükse de bu ilmi cerh ve ta dîlin dışında müstakil bir ilim dalı olarak değerlendirmesi ve İlel ile Cerh Ta dîl arasını kesin çizgilerle ayırmış olması dikkat çekmektedir. Hâkim in yapmış olduğu tarif dikkate alınacak olursa, ınkıta, irsal, râvinin cehaleti gibi isnadda ve râvilerde bulunabilecek kusurlarla nakledilen hadisleri muallel olarak isimlendirmek mümkün gözükmemektedir. Zira sayılan bu hususlar cerh ve ta dîl in konusuna girmekte Hâ- 27 İbrahim Canan, Kutub-i Site Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, c.2 s.120. 28 Tekineş, İlelü l-hadis Md., DİA, c.22, s.84.; Tarık b. İvazillah, Şerhu Lugati l-muhaddisin, Mektebetü İbn Teymiyye, Cize, 2002, s.366 29 Bazı alimler illet tabirini hadisin kendisiyle zayıf duruma düştüğü, râvinin yalancılıkla cerh edilmesi, gafleti, hafıza zayıflığı ve benzeri zahiri sebepler için kullanmışlar ve Bu hadis falan kişi sebebiyle illetlidir demişlerdir. Bu şekilde söyleyenler aslında illet tabirinin ıstılah anlamını dikkate almamışlardır. Zira ıstılahî anlamda illet ancak gizli bir sebeple meydana gelir. Bkz.:Beşir Nasr, Davabitü'r-Rivâye, s. 194. 30 Hâkim, a.g.e., s.112.

Klasik Literatürdeki İllet Tanımı ve Kapsamı Üzerine Bazı Mülahazalar 107 kim in cerh ve ta dîl dışında ifadesiyle illet kapsamı dışında kalmaktadır. Şüphesiz bu husus râvi cerhleriyle dolu ilel kitaplarının içeriğine uygun düşmemektedir. İlel ile Cerh Ta dîl ilminin bu ilişkisine daha sonra temas edeceğiz. İbn Salâh ın (ö.643/1245) Tarifi: Dış görünüşü itibariyle kusursuz görülen ancak sıhhatini zedeleyen gizli bir illeti olduğu anlaşılan hadistir. 31 Muallel hadisi bu şekilde tanımlayan İbn Salâh hemen öncesinde de illet kavramını Kendisinde gâmiz 32 ve kadih 33 (sıhhatini kemiren) bir sebebi barındıran hadis olarak tarif etmiştir. İbn Salâh muallel hadisi biraz daha sınırlayarak illetin gizli özelliğine işaret ederek tarifin hemen akabinde daha çok sahîh şartlarını taşıyan ve sika râvilerin naklettikleri hadislerde meydana gelebileceğini vurgulamıştır. Ancak İbn Salâh, isnadda ve metinde bulunan illet çeşitlerine örnekler verdikten sonra önceki tarifinin aksine yeni bir değerlendirmede bulunmuştur: İllet ismi (kavramı) bu dediklerimizin dışında hadisi sahîh kategorisinden çıkarıp zayıf kategorisine götüren, kendisiyle amel edilmesine engel olan ve sıhhati kemiren sebepler için de kullanılabilir. Aslında illetin gerektirdiği şey de budur. Bundan dolayı İlel eserlerinde rivâyetlerin çoğu zaman râvilerin yalancılığı, hafıza zayıflığı, gafleti ve benzeri cerh lafızlarıyla cerhedildiğine şahit olmaktayız. 34 İbn Salâh ın bu değerlendirmesi önceki tarifinden çok daha geniş bir içeriğe sahiptir. Zira, bu değerlendirme ile hadisi zayıflatabilecek tüm unsurlar kavramın muhtevasına dahil edilmiş ve ilel eserlerinde râvilerin durumlarına yönelik belirtilen hususlar da bu yaklaşımın gerekçesi olarak ifade edilmiştir. Dolayısıya Hâkim in yapmış olduğu tanımın aksine cerhle ilgili hususlar illet 31 İbn Salâh, a.g.e., s.71 32 Gâmiz kelimesiyle ifade edilen bu hususla, kastedilen kusurun illet olup olmadığını ancak mütehassıs kimseler anlayabilirler. Gizli kusurun bu belirgin olmayan özelliği gâmız kelimesiyle ifade edilmiştir. Ancak bu gizliliğin kişiden kişiye değişeceği ve birine gizli olan hususun bir başkasına gizli olmayacağı da ifade edilmektedir İvazillah, a.g.e., s.367. 33 Kâdıh kelimesi lügatte kemirmek ağacın bir kurt tarafından gizlice kemirilmesi anlamına gelmektedir. İlletin kâdıh olması ile hadisi içten içe kemirmesi ve hadisin sıhhatini gidermesi kastedilmiştir. 34 İbn Salâh, a.g.e., s. 73

108 Muhittin DÜZENLİ tanımı kapsamına girmektedir. İbn Salâh ın kavrama yönelik getirdiği bu açılım aynı zamanda illeti oluşturan unsurların açık olabileceğine de işaret etmektedir. Nevevî nin (ö.676/1277) Tarifi: Zahiren selamette gözükmekle birlikte hadisin sıhhatini gideren gâmız bir sebeple nakledilen hadistir. 35 Nevevî nin illet kavramına ilişkin tarifi İbn Salâh ın ilk tarifi ile aynı gözükmektedir. Muhtemelen Nevevî, İbn Salâh ın tarifini benimsemiş ve aynen kullanmıştır. Hatta Nevevî, İbn Salâh ın zikrettiğimiz tanıma getirdiği değerlendirmeyi de aynen benimseyerek şunları ifade etmiştir: Şunun da bilinmesi gerekir ki, illet kelimesi aslında râvinin yalancılığı, gafleti, hafıza zayıflığı gibi hadisi zayıf kılan sebeplere de hamledilebilir. Tirmizî de neshi illet olarak isimlendirmiştir. Bazıları da sika olan birinin vaslettiği rivâyetin mürsel olarak nakledilmesi gibi rivâyetin sıhhatini zedeleyen hususlara da itlak etmişler ve bu tür rivâyetler için şâzdır ama sahihtir dedikleri gibi illetlidir ama sahihtir tabirini kullanmışlardır. 36 Nevevî nin de ifade ettiği gibi illetlerin tamamı rivâyetlerin sıhhatini gideren nitelikte görülmemiş bunlar içerisinde bazı illet türlerinin rivâyetlerin sıhhatine halel getirmediği sahihun ma lûlun vb. tabirlerle dile getirilmiştir. Tanıma ilişkin getirilen bu açılım önceki tariflerde zikredilen sıhhatini zedeleyen ifadesini sınırlamakta ve rivâyetlerin sıhhatine etkisi olmayan nötr illetlerin de bulunabileceğine işaret etmektedir. İbn Hacer in (ö.852/1449) Tarifi: İbn Hacer Nüzhe sinde illet ve muallel kavramlarını iki ayrı yerde tarif etmiştir: Muallel lugat yönünden kendisinde illet barındıran şeydir. Istılâhi açıdan ise kendisinde kâdih (hadisi za fa uğratan) gizli bir illeti bulunan haberdir. 37 35 Muhyiddin Ebi Zekeriyya Yahya İbn Şerefi'n-Nevevî ed-dımaşkî, Kitâbu İrşâdi Tullâbi'l-Hakâik ilâ Ma'rifeti Sünen-i Hayri'l-Halâik, Mektebetu'l- İmân, Medine, 1987/1408, s.101 36 Nevevî, a.g.e., s.103 37 Ahmed b. Ali Ebû'l-Fadl İbn Hacer el-askalânî, Nüzhetu n-nazar fî Tavdîhi Nuhbeti l-fiker, thk. Nurettin Itr, Dimaşk, 1993, s. 56.

Klasik Literatürdeki İllet Tanımı ve Kapsamı Üzerine Bazı Mülahazalar 109 Muallel hadis mürsel veya munkatı nın mevsul rivâyeti ve hadisin bir başka hadise idhali gibi sıhhati zedeleyen ve ancak çok araştırmak ve isnad toplamak suretiyle bilinebilen, râvinin vehmini gösteren karineler ile râvinin hatasının tespit edildiği hadistir. 38 İbn Hacer, bu tarifiyle rivâyetin zahiren selamette görülmesi hususuna hiç vurgu yapmamış râvinin vehmi ve râvinin hatası ile nakledilen hadislere muallel hadis ismini vererek bir anlamda illetin daha önceki tanımlamalarındaki kapalılığa açıklık kazandırmıştır. Ayrıca râvinin vehmi ve hatası gibi cerhle ilgili hususları da zikrederek ilel ilminin cerh ile ilişkisini ortaya koymuştur. Hamza Abdullah Melîbârî nin Tarifi: İster sika ister zayıf olsun, ister metinde isterse de isnadda olsun râvinin hatası illet olarak isimlendirilir. 39 Çağdaş müelliflerden Hamza Abdullah, el-hadîsu l-ma lûl adlı eserinde dile getirmiş olduğu bu tarif çok net bir şekilde râvilerin hatalarını illet olarak vasıflandırmaktadır. Hamza Abdullah hadis tenkidçilerinin yöntemlerinin incelenmesiyle illet kavramının râvilerin hatası noktasında yoğunlaştığını ve tarifi sika râvilerin rivâyetlerinde vuku bulan şeklinde sınırlandırmanın doğru olmayacağını ifade etmektedir. Müellif bu tarifiyle illetin güvenilir râvilerin rivâyetlerinde bulunmasının diğerine oranla daha gizli ve tespiti güç olduğu noktasına vurgu yaparak illetin sika râvilerin ve zayıf râvilerin rivâyetlerinde bulunması arasındaki farkı ortaya koymaktadır. İllet kavramının veya illetli olan hadisi ifade eden muallel tabirinin yukarıdakilere benzer birçok tarifi olmakla birlikte, en kapsamlısı tanımı Bukâî den (ö.855/1455) naklen şu şekilde ifade edilmiştir: Muallel, zahiren selamette görülen ancak incelendiğinde sıhhati zedeleyen gizli bir kusuru olduğu anlaşılan haberdir. 40 Bu tariften anlaşıldığına göre; 1- Tarifte kullanılan haber kelimesi ile illetin, rivâyetin hem isnâd hem metin bölümünde bulunabileceği vurgulanmış olmaktadır. Zira haber kelimesi hadisçilerin ıstılahında hem sened hem 38 İbn Hacer, a.g.e., s. 89 39 Hamza Abdullah Melîbârî, el-hadisu l-ma lûl, Dârü İbn Hazm, Beyrut, 1996, s.10 40 Saîd, a.g.e., s.18

110 Muhittin DÜZENLİ de metni içermekte aynı zamanda mevkûf ve maktû kavramlarını da ihtivâ etmektedir. 41 Hadis kelimesi ise ilk bakışta isnâd kısmından ziyade metin kısmını çağrıştırmaktadır. Manâ ile rivâyet, hadis metinlerindeki çelişkiler, rivâyetlerin tarihi olaylara muhalif olması, tashîf ve tahrif, lafız ve mâna açısından bozuk olması, sahîh sünnete ters düşmesi, metnin kendisinde idrâc bulunması gibi doğrudan hadis metni ile alakalı olan ve hadisleri illetli kılabilecek nedenler bulunmaktadır. Bu nedenle, illet kavramı tanımlanırken hem sened hem de metni içine alabilecek haber kelimesinin kullanılması içeriğe daha uygun düşmektedir. Ayrıca bu şekildeki bir kullanım mevkûf ve maktû rivâyetleri de içermektedir. Dolayısıyla illet kavramına yönelik tanımların birçoğunda görülen hadis kelimesi yerine haber kelimesinin kullanılması ilel eserlerine de uygun düşmektedir. 2- Zâhiren selamette görülen tabiri ile illetin görünüşte sahîh hadis şartlarını taşıyan ve râvileri güvenilir olan rivâyetlerde meydana geldiği vurgulanmıştır. Zira, klasik kaynaklarda illetin çoğu zaman râvileri sika olan ve sahîh şartlarını taşıyan rivâyetlerde vuku bulduğu dile getirilmektedir. 42 Ancak râvilerin zayıf olmasının hadiste illetin olmasına engel teşkil etmediği bilinmelidir. Bu anlamda Hamza Abdullah illeti ister sika ister zayıf olsun râvinin vehmine delâlet eden gizli bir sebep olarak tanımlamış ve râvinin zayıf olmasının onun tüm rivâyetlerinin hatalı olduğu anlamına gelmediğini ifade etmiştir. 43 3- İncelemeden sonra anlaşılması tabiriyle, illete sebep olan şeyin gizli olduğu, ilk bakışta fark edilemeyeceği ve ancak rivâyet ile ilgili titiz bir çalışma yapılması neticesinde ortaya çıkabileceği noktasına vurgu yapılmıştır. Bir illetin bilinmesi rivâyetin bütün tariklerini bir araya getirmeyi ve söz konusu rivâyetlerin ricâli ile 41 Haber kelimesi muhaddisler nezdinde hadis kelimesinin karşılığı olarak kullanılsa ve haber denildiği zaman Hz. Peygamber in hadisleri anlaşılsa da haber ile hadis kavramı arasında ayrım yapanlar da olmuştur. Bunlara göre hadis denildiği zaman Hz. Peygamber den nakledilen sözler, haber denildiği zaman ise Hz. Peygamber dışındaki kimselerden nakledilen sözler anlaşılmaktadır. Bu nedenle Hz. Peygamber in sözleri ile uğraşanlar muhaddis bunun dışındaki nakillerle meşgul olanlar da ahbârî şeklinde isimlendirilmiştir Bkz. Mücteba Uğur, Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözlüğü, TDV Yayınları, Ankara, 1992, s. 106-107 42 Hâkim, a.g.e., s.112 43 Melîbârî, a.g.e., s.10

Klasik Literatürdeki İllet Tanımı ve Kapsamı Üzerine Bazı Mülahazalar 111 ilgili çok geniş bir bilgi sahibi olmayı gerektirmektedir. İncelemeden sonra anlaşılması tabiriyle bu araştırmanın gerekliliğine işaret edilmiştir. Ancak gizliliğin nisbî bir kavram olduğunu belirtmemiz gerekir. Zira bir alime gizli olan husus ötekine gizli olmayabilir. 44 Aksi takdirde Buhârî ile Müslim arasında meclis keffâreti konusunda geçen olayda Müslim in hadisin illetine ilk bakışta vâkıf olamamasını izah etmek güçleşecektir. 4- Gizli bir sebep kelimesi ile de, illetin nedeni konusunda bir genelleme yapılmış ve sika olan râvinin vehmi, zabtında bulunan kusur gibi cerh ile alakalı olan hususlar da bu tarif içine dahil edilmiştir. Nitekim ilel kitaplarındaki rivâyetlerin muallel olmasını gerektiren nedenlerin birçoğunun bizzat râvilerin cerh durumlarıyla ilişkili olduğu görülmektedir. Râvinin cerhi ile ilgili olan bu hususlar bu ilmin mütehassısı olmayan kişilere gizli olan unsurlardır. Dolayısıyla illet tarifinde zikredilen gizli kaydının bu noktada değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyiz. İllet kavramı ve muallel hadisin zikrettiğimiz bütün bu tanımlarına baktığımızda kavrama yönelik bir anlam ve içerik genişlemesi olduğu gözükmektedir. Zira, Hâkim ve İbn Salâh ın tariflerinde cerhle ilişkisi olmayan ve gizli kayıtlarıyla sınırlanan illet kavramı daha sonraki tariflerde râvilerin hataları vb. hususları içeren geniş bir çerçevede ele alınmış, ayrıca tanımların hemen hepsinde illet kavramının muhtelif yönlerine vurgu yapılmıştır. Örneğin bu tanımların bir kısmında illet, vurgulu bir şekilde gizli olarak kayıtlanmış -Hâkim ve İbn Salâh ın ifadelerinde olduğu gibi- cerh ile hiçbir ilişkisinin olmadığı ifade edilmiştir. Bu tanımlamaların, illet-cerh ilişkisinin göz ardı edilmesi, illetin hem gizli hem de açık olabileceği noktasına vurgu yapılmaması ve her illetin rivâyetin sıhhatini olumsuz anlamda etkilemeyeceği gibi noktalara yeterince değinilmemesi gibi nedenlerle ilel edebiyatının içeriği ile örtüşmediği söylenebilir. Ayrıca illetin gizli ve kapalı olması kaydının da illet tarifini yapan kişilerin tarihsel konum ve şartlarından kaynaklandığı söylenebilir. Zira, cerh ve ta dîl bilgilerinin sistemleşmediği bir zaman diliminde ilel konusunda uzmanlaşmış alimlerin birikimlerini kullanarak bir rivâyeti illetlendirmeleri herkese nasib olmayacak çok geniş bir birikimi ve râvi bilgisine sahip olmayı gerektirmekteydi. Nitekim, illetin tespiti rivâyetlerin tüm tariklerinin bir araya getirilmesi ve 44 İvazillah, a.g.e.,:s.367

112 Muhittin DÜZENLİ ricâl bilgilerinin de derinlemesine tetkik edilebilmesiyle mümkün olabilmektedir. Bunlar bilinmeden illeti oluşturan unsurların ve muallel hadislerin tespiti son derece güçtür. Bu nedenle illet konusu hadis ilimleri içerisinde en zor konulardan biri olarak kabul edilmiş ve bu alanda çok az kişinin söz söyleyebileceği ifade edilmiştir. Hatta bu anlamda hadislerin illetlerini halka açmanın zararlı olduğu, zira onların ilmi kapasitelerinin bu kusurları kavramada yeterli olmadığı ifade edilmiştir. 45 Ancak bugün, illet kavramının içeriğini veya tanımını oluşturan kişilerin sahip olduğu tarihsel şartlardan çok daha farklı birikim ve bilgiye kısa zamanda ulaşma imkanı vardır. Söz konusu tanımı oluşturan kişilerin imkanları içinde bir illetin tespiti oldukça yüklü bir birikimi gerektirirken, bugün ufak bir çabayla bir rivâyetin tüm tariklerine ve ricâl bilgilerine eksiksiz ulaşabilmek mümkündür. Dolayısıyla illet kavramının tarifinde zikredilen zorluk ve kapalılık vasıflarını bu tarihsel şartlar açısından düşünmek gerekir. Hamza Abdullah Melîbâri nin illet kavramını ister sika ister zayıf olsun râvinin vehmine delâlet eden gizli bir sebep olarak tanımlamasını da bu tarihsel şartların değişiminin sonucu olarak değerlendirmek gerekir. Bu noktada illet kavramına yeni bir açılım getirmek ve ilel literatürüne daha uygun bir tarif yapmak kanaatimizce zorunlu hale gelmiştir. Ortaya koyduğumuz tüm bu veriler ışığında illet kavramını literatürdeki içeriğe de uygun düşecek şekilde şöyle tarif edebiliriz: İster isnad ister metinle ilişkili olsun rivâyetin sıhhatine zarar verebilecek her türlü gizli-açık kusur illet, bu kusurlarla rivâyet edilen haberler de muallel olarak isimlendirilir. İllet kavramının bu şekilde tarif edilmesiyle, illetin hem gizli hem de açık olabileceği noktasına işaret edildiği gibi aynı zamanda sıhhate zarar verebilecek ifadesiyle her illetin sıhhati olumsuz anlamda etkilemediği noktasına da vurgu yapılmış olmaktadır. Zira, illetlerin bir kısmı harici desteklerle telafi edilebilmekte ve rivâyetin sıhhatine olumsuz anlamda etkisi ortadan kalkabil- لهرا الحديذ علت صحيحت ve illetlidir ama sahihtir 46 صحيح هعلىل mektedir. bu hadisin sahîh bir illeti vardır (Hâkim en-neysâbûrî 1977: 119) şeklindeki kullanımlar ve ilel eserlerinde zikredilen sahîh 45 Ebü'l-Fadl Ammar Şehid, İlelü'l-Ehâdîs fî Kitâbi's-Sahih li-müslim b. el- Haccâc, thk. Ali b. Hasan b. Ali Eseri, Dârü'l-Hicre, Riyad 1991 46 İbn Salâh, a.g.e., s.73; Itr 1997: 454

Klasik Literatürdeki İllet Tanımı ve Kapsamı Üzerine Bazı Mülahazalar 113 rivâyetler bu hususa işaret etmektedir. el-halîlî İrşâd adlı eserinde illetin tarifini yaptıktan sonra kavramın sika râvinin vaslettiği bir rivâyetin bir başkası tarafından irsâl edilmesi gibi sıhhati etkilemeyen unsurlar için de kullanıldığını ifade etmektedir. Muhtemelen bu nedenle Halîlî, rivâyetleri taksim ederken sahihun muttefekun aleyh, sahihun ma lûlun, sahîhun muhtelefun fîh şeklindeki kullanımları tercih etmiştir. 47 Hâkim de aynı kullanıma هي ظحل في صالحه يعيد الصالة وال يعيد الىظىء ifadesinde yönelik bir rivâyetini aktarmış, ardından bunun sahîh bir illeti vardır diyerek rivâyetin aslında Cabir in bir fetvası olduğunu belirterek şöyle demiştir: Bu rivayetin sahîh bir illeti vardır. Zira Cabir e namazda gülen bir adam hakkında soru sorulunca Namazı iade eder ama abdesti iade etmez cevabını vermiştir. 48 Yine kavramın tarifinde kusur kelimesinin kullanımı tercih edilmiştir. Zira söz konusu kelime, kullanım itibariyle hadis rivâyetlerinde meydana gelebilecek tüm hataları ve rivâyeti zayıf kılabilecek tüm unsurları hem isnad hem metin açısından içermektedir. Ayrıca kusur kelimesi, kullanımı itibariyle istenmedik davranışlar anlamını da yansıtmaktadır. İllet kavramına ilişkin yapmış olduğumuz bu yeniden tanımlama denemesi, kavramın tarihsel süreçte kapsama alanının genişlemesi ve klasik literatürde ortak bir tanımının bulunmaması neticesinde zorunlu olarak ortaya çıkmıştır. Bu tarifi yaparken gözden kaçırdığımız noktaların bulunabileceğini peşinen kabul ediyor ve tarifimizin, illetle ilgili yeni bir tanımlama denemesi şeklinde değerlendirilmesini umuyoruz. İllet kavramının tanımına yönelik önemli diğer bir husus İlleti Cerh ilişkisidir. Zira cerh ile ilgili hususların illet kapsamına girip girmediği tartışmalı bir husus olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle ayrı bir başlık altında son olarak İllet-Cerhh ilişkisini ele almayı uygun buluyoruz. 2. İllet Cerh İlişkisi İllet kavramının ıstılahî anlamı başlığında da zikrettiğimiz üzere İlelu l-hadîs ilminin Cerh ve Ta dil ilmi olan ilişkisi bazı 47 Halil b. Abdullah b. Ahmed Ebû Ya lâ Halilî, el-irşâd fî Ma rifeti Ulemâi l- Hadîs. (I-III) Mektebetü r-rüşd, Riyad, 1409 c.1, s.157. 48 Hâkim, a.g.e., s.119-120

114 Muhittin DÜZENLİ muhaddisler tarafından kabul görmemiştir. Ancak literatüre bakıldığında İlelu l-hadis ile Cerh ve Ta dîl ilmi arasında kullandıkları bilgi malzemesi açısından son derece geniş bir ilişkinin bulunduğu görülmektedir. Zira bir rivâyetin illetli olmasını gerektiren nedenlerin birçoğu Cerh ve Ta dîl ilmi ile ortaya gerekçelendirilen bilgilerdir. İlel kitaplarında muallel hadislerin gerekçeleri arasında zikredilen hususların çoğunlukla cerh ilmi ile ilişkili olması da bunu göstermektedir. İlletin cerh ile olan bu ilişkisini kabul etmeyen usulcülerin başında gelen Hâkim, konuyla ilgili kanaatlerini şu ifadeleriyle dile getirmiştir: Hadis muhtelif yönlerden ta lîl edilmekle beraber bunun cerhle hiçbir ilgisi yoktur. Zira cerh, hadisin metni veya isnâdında herkes tarafından kolayca görülebilecek bir kusur sebebiyle onun zayıflığını ortaya koymaktan ibarettir. Yahut cerh, hadisin malum olmuş illetine binaen onun hakkında hüküm vermektir. Bu bakımdan illetin bilinmesi cerhe takaddüm eder ve bu bilinmedikçe cerh etmek mümkün değildir. Halbuki illet, gizli bir kusurdan ibarettir ve bunun keşfedilip bilinmesi bir ihtisas işidir. Bilinmediği sürece rivâyetin sahîh olduğuna hükmedilir. 49 Hâkim in illet ve cerhe yönelik bu öncelik vurgusu rivâyetlere yönelik meleke kazanmış ve ricâl alanında otorite kabul edilen muhaddisler nezdinde makul görülebilir. Ancak illetin cerhle ilişkisi olmadığını söylemek sebep bilinmeden veya sebebi ortaya koymadan sonucun bilinmesi anlamına gelmektedir. Şüphesiz bir rivâyetin muallel olduğunu söylemek cerh ve ta dîl gibi râvilerle ilgili olan hususlar incelenip araştırıldıktan sonra ortaya çıkabilecek husustur. Ayrıca, nedeni söylenmeden bir rivâyetin illetli olduğunu belirtmek pek tatminkâr gözükmemektedir. Cerh kavramı, illete neden olabilecek unsurlar arasında sayılabileceği için bunun, illetin tespitinden sonraya bırakılması aynı zamanda mantıksal bir kurgu hatası olarak da nitelendirilebilir. Bu durum, sebebini belirtmeden birini suçlamak veya yargılayıp hükmü verdikten sonra sebebini belirtmekten farklı değildir. Cerh ile ilgili hususlar her ne kadar illet kapsamının dışında kabul edilse ve illetin cerhle hiçbir ilgisinin olmadığı ifade edilse de ilel eserlerinin birçoğunda yalan, gaflet, hafıza zayıflığı gibi doğrudan cerhe yönelik kullanılan terimlerle hadislerin illetli ka- 49 Hâkim, a.g.e., s. 112

Klasik Literatürdeki İllet Tanımı ve Kapsamı Üzerine Bazı Mülahazalar 115 bul edildiği görülmektedir. 50 İbnü l-cevzî nin el-ilelü l- Mütenâhiye adlı eseri üzerinde yapmış olduğumuz inceleme rivâyetlerin çoğunun cerh için kullanılan tabirlerle illetli kılındığını ortaya koymuştur: Bu esere göre; râvinin/râvilerin zayıflığı 38, râvinin/râvilerin cehaleti 42, tedlîs 5, leyse bi şey in ve leyse bi sikatin şeklindeki cerh lafızları 44, râvinin/râvilerin yalan uydurması veya yalancılıkla itham edilmesi 42, hafıza zayıflığı 2, râvinin/râvilerin münkeru l-hadis veya metrûku l-hadîs şeklinde vasıflandırılmaları 36, râvinin/râvilerin rivâyetlerinde hata/vehm yapmaları 4 yerde muallel hadislerin gerekçeleri arasında zikredilmiştir 51. Yaptığımız bu araştırmanın bir benzerini Eseru İleli l-hadîs fî İhtilâfi l-fukahâ adlı eserde gerçekleştiren Mâhir Yasin Fahl da İbn Ebî Hâtim in İlel adlı eseri özelinde cerh lafızlarının; ınkıtâ sebebiyle 27, râvinin zayıflığı nedeniyle 143, râvinin cehâleti nedeniyle 68, ihtilat nedeniyle 5, tedlîs nedeniyle illetli kabul edilenlerin 4 adet olmak üzere toplamda 247 rakamına ulaştığını ifade etmektedir. 52 Cerh lafızlarının belirgin olanlarının taranmasıyla elde edilen bu sonuç detaylı incelemelerde çok daha farklı sonuçlar verebilir. Zira İbn Ebî Hâtim, Tirmizî, İbnü l- Cevzî ve Dârakutnî nin ilele dair eserlerinde rivâyetlerin çoğunun muallel olma gerekçeleri arasında râvilerle ilgili hususlar sayılmaktadır. Sadece iki eser özelinde yapılan bu çalışmada ortaya çıkan veriler, cerhle ilgili hususların illet kapsamına girdiğini göstermektedir. Hadislerin illetlerine yönelik hususları tarih kitaplarından elde ettiğini ifade eden Tirmizî de İlel adlı eserinde hadislerdeki illetleri niçin ele aldığının cevabını verirken râvilerin zayıflık durumlarının bilinmesinin önemine işaret etmiş ve tenkit edilen râvilerin bir kısmının bid at ehlinden olduğunu, bazılarının töhmetli, çok hata yapan kişiler olduğunu ifade ederek ilel ve cerh 50 Suyûtî, a.g.e., s.138; İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, MÜİFV Yayınları, İstanbul, 2001, s.139 51 Bkz. Düzenli a.g.e., s. 36. Bu incelemede söz konusu cerh lafızları mutlak anlamda aranmış, aynı lafzın değişik şekillerdeki formları dikkate alınmamıştır. Dolayısıyla detaylı bir incelemede cerhle ilgili hususların çok daha fazla olabileceği dikkate alınmalıdır. 52 Fahl 2000: 15-16

116 Muhittin DÜZENLİ ta dîl ilişkisini ortaya koymuştur. 53 Bu durumda illet kavramının tarifinde zikredilen illetin gizli olması kaydının umumi bir tanım çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği gibi bir sorun ortaya çıkabilir. Ancak şunu da ifade etmek gerekir ki, cerh ile ilgili değerlendirmeler, rivâyetlerin isnâdında bulunan tüm râvilerin bilgilerinin tetkik edilmesi neticesinde belirlenebileceği için, söz konusu hususların bir anlamda illet kavramının tarifinde zikredilen incelemeden sonra anlaşılması kaydına uygun düşebileceği söylenebilir. Dolayısıyla, cerhle ilgili hususların da râvilerle ilgili detaylı bir inceleme ve araştırmadan sonra anlaşılabileceği noktasından hareketle, cerhe sebep olan veya râvilerinin cerh edilmesi nedeniyle zayıf kabul edilen rivâyetlerin de illet kapsamına girdiği ifade edilebilir ki bu tespit, ilel eserlerinin içeriğine de uygun düşmektedir. Aynı noktaya işaretle San âni illetin gizli olması şartının tanımdaki umûmiliğe binâen olduğunu belirtmiş 54, birçok muhaddis de râvinin zayıflığı, isnâdın kopukluğu, tedlîs yapılması, râvinin cehâleti gibi cerhle ilgili hususların illet sebebi olabileceğini ifade etmiştir. 55 Bu noktada illetin gizli olduğuna yönelik zikrettiğimiz soruna getirilebilecek bir başka çözüm yolu da muhaddislerin illet kavramının özel ıstılâhî anlamı ile bunu es-sebebu l-hafiyyu l-kâdîhu şeklinde gizli ve anlaşılır olmamakla tanımlamaları, hadis tenkîdi açısından aynı kavramı kullandıklarında ise hadisi kusurlu kılan her şey gibi geniş bir anlam kastetmeleridir. Böylece, gizli veya açık olsun hadisin sıhhatine halel getirebilecek her şey bu kapsama girmektedir. Buna benzer kullanımları usulün diğer kavramlarında da görmekteyiz. Örneğin Munkatı kavramı özel anlamıyla senedinin herhangi bir yerinde kopukluk bulunan hadis olarak tanımlanmaktadır. Kavram bu şekilde tanımlanınca senedin başında ınkıtâ nın olması şeklinde tanımlanan mu allak senedin sonunda meydana gelen kopukluk şeklinde tanımlanan mürsel senedinin en az iki yerinde bir kopukluk olması ile tanımlanan mu dal kavramları da aynı zamanda munkatı kavramının kapsamına girmektedir. Böylece inkıtanın bulunduğu yerle ilgili tanımlamalar munkatı nın özel tanımlamalarına girmekte, senedin 53 Tirmizî, Ebû İsa Muhammed b. İsâ, es-sünen, Çağrı Yay., thk. Muammed Fuad Abdülbâki, İstanbul, 1992, c.5, s.839 54 Muammed es-san ânî, Tavdîhu l-efkâr li-meâni Tenkihi l-enzâr, Dârü l- Kütübi l-ilmiyye, Beyrut, 1997,c.2, s.22 55 İbn Salâh, a.g.e., s.73; Suyûtî, a.g.e., c.1, s.138

Klasik Literatürdeki İllet Tanımı ve Kapsamı Üzerine Bazı Mülahazalar 117 herhangi bir yerinde inkıtânın bulunması şeklinde tanımlanan ve içeriğine muallak, mürsel, mu dal kavramlarının da dahil olduğu tanımlama ise umûmi yani ıstılâhî anlamı oluşturmaktadır. Aynı husus illet kavramı için de söylenebilir. Sıhhati zedeleyen gizli bir sebep anlamında kullanılması illet kavramının ıstılâhî içeriğini, zâhir olan veya olmayan ancak hadisi illetli kılan bütün hususları içeren tarifi de özel tanımını oluşturmakta ve görebildiğimiz kadarıyla bu husus ilel kitaplarının içeriğiyle de örtüşmektedir. SONUÇ Bu çalışmamız ve araştırmamız vesilesiyle illet teriminin tarifi ve kapsamıyla ilgili ciddi bir sorun bulunduğu tespit edilmiştir. Şöyle ki illet terimi hemen hemen bütün klasik kaynaklarda benzer şekillerde tanımlanmakta ve mevcut tanımlarda illetin gizli oluş özelliğine yönelik vurgu ön plana çıkmaktadır. Bundan dolayı muhaddislerin büyük çoğunluğu ancak ilham ve hadisde rusuh sahibi kişilerin ilel konusunda söz söyleyebileceği fikrini benimsemiş ve böylece konuyu daha da kapalı ve gizemli hale getirmiştir. İllet kavramın gizli, kapalı olarak tahdit edilmesi, örneklerden ve ilel eserlerinden anlayabildiğimiz kadarıyla ıstılâhi anlamla ilgilidir. Genel anlamı itibariyle, illet, birçok muhaddis tarafından da vurgulandığı üzere gizli veya açık olsun hadisin sıhhatine halel getirebilecek her şey demektir. İlletin geleneksel tanımında yer alan gizlilik özelliği, bu konuyu hadis usulünün en zor konularından biri haline getirmiştir. İlletin tespiti, rivayetin tüm varyantlarını bir araya getirme ve hadislerin bütünlüğü içerisinde değerlendirme neticesinde gerçekleşmektedir. Şu halde, illetteki kapalılık ve gizlilik hususiyeti bu açıdan değerlendirilmelidir. Bugün sahip olduğumuz imkânlar ile söz konusu değerlendirme çok daha kolay olacağı için bu zorluğun etkisinin azaldığını söyleyebiliriz. Kronolojik olarak üzerinde durduğumuz illet tanımları muğlak bir mahiyet arzetmektedir. İllet kavramı birçok muhaddis tarafından kapalı, gizemli olarak mülahaza edilmesine karşın, lugat anlamıyla sıhhati zedeleyen her türlü kusur anlamına gelmektedir. En kapsamlı bir şekilde zahiren selamette görülen ancak incelendiğinde sıhhati zedeleyen bir kusuru olduğu anlaşılan haber olarak tanımlanan illet kavramının içeriği ile ilgili tartışmalarda, cerh ile ilgili hususlar illet kapsamının dışında görülmüş ve illetin cerhle hiçbir ilgisinin olmadığı ifade edilmiştir. Ancak, ilel eserlerinin birçoğunda yalan, gaflet, hafıza zayıflığı gibi cerhe