TÜRK EĞİTİM TARİHİ 5 Dr. Öğr. Ü. M. İsmail Bağdatlı mismailbagdatli@yahoo.com
SELÇUKLULAR VE ANADOLU BEYLİKLERİ (devam)
AHİLİK
Selçuklular döneminde ortaya çıkmış, Osmanlı Devletinin ilk yıllarında etkili olmuş çok önemli bir yaygın eğitim kurumudur.
Ahilik, küçük esnaf, usta, kalfa ve çırakları içine alan, onların dayanışmaları kadar mesleklerini dürüstlük ve özenle yapmalarını, ayrıca eğitilmelerini amaçlayan bir lonca teşkilatı olarak tanımlanabilir.
Ahilik, eğitimin doğumdan ölüme dek devam eden bir süreç olduğu ve eğitimde ezberciliğin değil yaparak, yaşayarak öğrenme ilkesinin uygulandığı bir kurumdu. Ahilikte yamaklıkla başlayan eğitim; çıraklık, kalfalık, ustalık aşamalarından oluşurdu.
Ahiler, okuma yazma öğrenir ve mesleki eğitimden geçerlerdi. Bununla birlikte Türkçe, Arapça, Farsça, matematik, tarih, din, spor ve müzik gibi pek çok alanda eğitilerek yüksek karakterli insan olmak üzere yetiştirilirlerdi.
Ahilikte eğitim iş dışında ve iş başında yapılırdı.
İş dışında ve teşkilatın toplantı yerlerinde eğitim; Teşkilatın muallim ahi, pir denilen öğreticileri vardı. Bunlar bazı törenlerde teşkilata yeni alınmış üyelere şunları öğretirlerdi: Dinin esasları, okuma, yazma, insanlık terbiyesi, temizlik, ocağın düzeni ve geleneği, ilahileri şiirler, raks sufi kıssaları ve sözleri, yedi defa kuşak bağlama ve açma.
Yedi defa kuşak bağlamak ve açmak: 1. Cimrilik ve tamah kapısını bağlayıp, cömertlik kapısını açmak. 2. Zulmetme kapısını bağlayıp, iyilik kapısını açmak. 3. Hırs ve heva kapısını bağlayıp, kanaat kapısını açmak. 4. Lezzet kapısını bağlayıp, riyazet (nefsini kırmak) kapısını açmak. 5. Halktan bir şey umma kapısını bağlayıp, sadece Haktan bekleme kapısını açmak. 6. Saçmalıklar söyleme kapısını bağlayıp, Allah ı anıp tatlı konuşma kapısını açmak. 7. Şeytanca işler kapısını bağlayıp, rahmanî işler kapsını açmak.
Ahinin üç şeyi açık, üç şeyi kapalı olmalıdır: o Eli açık olmalı (cömert olmalı) o Kapısı açık olmalı (misafirperver olmalı) o Sofrası açık olmalı (aç geleni doyurmalı) Gözü kapalı olmalı (kötü gözle bakmamalı, ayıp araştırmamalı) Dili bağlı olmalı (kimseye kötü söz söylememeli) Beli bağlı olmalı (kimsenin ırz, namus, haysiyet ve şerefine göz dikmemeli)
Ahilik eğitiminden geçen kişi kötü huylardan arınır, iyi huylar kazanır, eline, diline, beline, gözüne, hakim olurdu.
İş başında eğitim; Bu eğitim, esnaf ve sanatkarlaraa namaz saatinde dükkanlarını kapatma, sonra açma gibi zaman ve düzen alışkanlığı kazanma, dürüst çalışma, müşteriye saygı gösterme ve onu aldatmama, üretimi arttırma, komşu esnaf ve zanaatkarların da kazanmasını isteme, çırakları iyi yetiştirme gibi tutum ve davranışlar geliştirmesini amaçlıyordu.
Bunlara uymayanlara çeşitli cezalar uygulanabiliyordu. Dükkanını kapatmak, selam ve yardımı kesmek, lokma çıkarmaya, ikram yapmaya, kurban kesmeye zorlamak gibi
Selçuklular döneminde Avrupa da eğitim nasıldı?
476 yılında Batı Roma imparatorluğu yıkıldıktan sonra, Batı ve Orta Avrupa karanlıklara gömüldü. Toplumların göç ve mücadelelerinin sebep olduğu kargaşa fikri çalışmalara imkan vermiyordu. Sadece kilise basit bir ilköğretimi sürdürmeye ve bazı eski bilgi ve kitapları korumaya çalışıyordu.
Balkanlar ve Doğu Akdeniz de varlığını sürdürmeyi başaran Doğu Roma İmparatorluğu nda (Bizans) eğitim öğretim devam etti. Sonraki yüzyıllarda Bizans, önce Sırp ve Bulgar ve Rusların Hristiyanlaşmasına ve bir yazıya sahip olmalarında etkili oldu, daha sonra Batı Avrupa ya bazı kitap ve bilgileri aktardı.
Orta ve Batı Avrupa da geçici olarak istikrarlı bir devlet kurmayı başaran Kral Şarlmany (768-814) bir Saray Okulu açtı. Burada soyluların çocukları ileride merkezi yönetime bağlı kalmaları amacıyla eğitiliyordu.
Avrupalılar 12.yy da İslâm Dünyası ile savaş ticaret yanı sıra eğitim ve bilim alanında da ilişkiye geçtiler.
Avrupanın her yanından pek çok öğrenci İspanya ve Sicilya da Müslümanların medreselerine gidip ilim öğrendiler.
Bu şekilde yetişen öğrenciler ve bilim adamları, kendi ülkelerinde üniversite denilen yüksek öğretim kurumları açtılar. Paris Üniv. (1200), Oxford Üniv. (1206), Napoli Üniv. (1229)
1300 lü yıllara ait bir çizim.
Avrupalılar, Müslümanların Yunanca ve başka dillerden Arapça ya çevirdikleri ve ayrıca meydana getirdikleri felsefî ve bilimsel eserleri, kendi ortak kültür ve bilim dilleri olan Latince ye çevirdiler. Çeviri işini kuruluşlar oluşturarak önemle ele aldılar.
Bu bilimsel uyanmaya 12.yy Rönesansı denilmektedir. 13.yy a kadar süren bu hareket 16.yy Rönesansından daha önemli kabul edilmektedir. Çünkü sonuncu daha çok sanat ve edebiyata ilişkin olduğu halde 12.yy daki bilim ve felsefe ile alakalıdır.
O dönemde Avrupalıların temizlik ve sağlığa ilişkin tutumları çok geri idi. Onların şehirlerini gezip gören Müslümanlar buraları çok pis buluyorlardı. İngiltere nin önemli Üniversitelerinden birinin bulunduğu Cambridge şehrinde lağımlar sokakta açıktan akıyor, bundan pek çok kişi hastalanıyordu. Veba sagınları halkı kırıp geçiriyordu.
1095 lerde Selçuklu ve İslâm Dünyasına karşı başlattıkları Haçlı Seferleri ile de Avrupalılar Doğudan eğitim, bilim, sanat, ticaret, askerlik, tarım, denizcilik alanlarında çeşitli bilgiler öğrenmişlerdir.
Üniversiteler, kilise okulları ile özel okulların zamanla kaynaşmalarından ortaya çıkmıştır. Kuruluşları bakımından Medreselerden etkilendikleri ifade edilmiştir. O dönemlerde İlahiyat, felsefe, hukuk, kısmen de tıp ve matematik öğretimi yapıyorlardı.
Öğretim dili Latince idi. Profesörler başlangıçta din adamları idi. Ancak laik zihniyette olanlar giderek çoğalmıştır. Ortaçağ üniversitelerinin öğretim yöntemine skolastik denilmektedir. Bu yöntemin temel özelliği profesörün tanınmış kabul edilmiş bir kitabı önüne açıp oradan okuması öğrencilere yazdırmasıdır.
Teşekkür ederim Yrd. Doç Dr. M. İsmail Bağdatlı mismailbagdatli@yahoo.com