Fotoğraf: Atilla Alp Bölükbaşı. Su Kemerleri Kemerhisar Niğde



Benzer belgeler
ADANA SEYHAN - ULU CAMİ MEDRESESİ ULU CAMİ MEDRESESİ

Ankara da SELÇUKLU MİRASI. Arslanhane Camii. (Ahi Şerafeddin) 58 YEDİKITA

SULTAN IZZETTIN KEYKAVUS TÜRBESİ, 1217, SİVAS

Ahşap İşçiliğinin 700 Yıllık Şaheseri: Eşrefoğlu Camii [Beyşehir/KONYA]

Muhteşem Pullu

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ. Konu:14.YÜZYIL BEYLİKLER DÖNEMİ MİMARİSİ

görülen sanat görülmektedir? dallarını belirtiniz.

T.C. ŞIRNAK VALİLİĞİ 1990 ULUDERE

Üç Şerefeli Camii. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

CAMÝÝ VE MESCÝTLER. Nevþehirli Damat Ýbrahim Paþa Camisi (Kurþunlu Cami) (Merkez)

Ramazanoğlu Medresesi: 1540 yılında yapılmış klasik Osmanlı medresesidir.

T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI İZMİR 1 NUMARALI KÜLTÜR VARLIKLARINI KORUMA BÖLGE KURULU KARAR

KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ 2 SASANİLER-İSPANYA EMEVİLERİ-TULUNOĞULLARI

2419 ADA 45 PARSEL MİMARİ PROJE RAPORLARI

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ ANADOLU SELÇUKLU DÖNEMİ BAHÇELERİ

Bin Yıllık Musiki Kültürümüze Katkı Sunuyoruz. 14 Ocak 2014 Kürdilihicazkâr Faslı Beraber ve Solo Şarkılar Konseri

Abd-i Kethüda (Cücük) Camisi

Roma ve Bizans Dönemi Tarihi Eserleri. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

ZEMİN KAT: 1. NORMAL KAT: 2. NORMAL KAT: ÇATI KATI: ÇATI ARASI KATI: 230 ADA 22 PARSEL :

SELANİK ALACA İMARET CAMİSİ

PERVARİ İLÇESİ. Siirt deki Kültür Varlıkları

Muhammet ARSLAN KARS KÜMBET CAMİİ (ONİKİ HAVARİLER KİLİSESİ)

Evlerin sokağa açılan kapıları düz atkılı ya da kemerli dikdörtgendir. Tek kanatlıdır ve ahşap ya da demirdendir.

İSMEK İN USTALARI SANATA ADANMIŞ BİR ÖMÜR ETEM ÇALIŞKAN ETEM ÇALIŞKAN KALİGRAFİ SERGİSİ

KOCAELİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ MESKUN VE GELİŞME KIRSAL KONUT ALAN YERLEŞİMLERİ TASARIM REHBERİ

ÖZEL EFDAL ERENKÖY ANAOKULU PENGUENLER GRUBU NİSAN AYI BÜLTENİ ÇİÇEKLER TEMASI

MİMARİ RESTORASYON ÖĞRENCİLERİ EĞİTİM GEZİSİ

ŞEYHÜLİSLÂMLIKTAKİ BİNALARIN MİMARÎ ÖZELLİKLERİ

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ. Selçuklu Dönemi Yapıları ile Bahçe ve Peyzaj Sanatı

ĐSTANBUL KÜLLĐYELERĐ (FATĐH / SULTAN SELĐM / ŞEHZADE MEHMET) TEKNĐK GEZĐSĐ RAPORU

ANADOLU SELÇUKLU MİMARİSİ

YAPI İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YÖRESEL MİMARİ ÖZELLİKLERE UYGUN TİP KONUT PROJESİ TRABZON-RİZE EVLERİ

ONAY A.Ş DURUKENT DURUKENT

TSM ÇOCUK KOROSU KONSER PROGRAMI

PROF. DR. İLKER ÖZDEMİR YRD. DOÇ. DR. OSMAN AYTEKİN

COĞRAFİ YAPISI VE İKLİMİ:

Kurşunlu Camii. Kayseri deki Sinan. Kurşunlu Camii, klasik dönem Osmanlı mimarisinin Kayseri deki özgün eserlerinden biridir. 16.

ANTAKYA SAMANDAĞ GEZİSİ I 25 HAZİRAN 2012 MUSA DAĞI SİMON DAĞI

Edirne Köprüleri. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

HİKÂYELERİMİZ FEN VE MATEMATİK ETKİNLİĞİ

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir?

SELANİK ESKİ CUMA CAMİSİ

GÜL-AY Basın-Meslek İlkelerine Uyar. Yazı ve ilanlar imza sahiplerine aittir. Köşe yazılarına ücret ödenmez. Makalelerinden kendileri sorumludur.

KONYA İL MERKEZİ TAŞINMAZ KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARI ENVANTERİ DÜKKÂNLAR

EDİRNE DEKÎ ESKÎ ESER ONARIM ÇALIŞMALARI

İstanbul Boğaz Turları

T.C. ŞIRNAK VALİLİĞİ 1990 SİLOPİ

Bodrum Belediye Başkanları Kitabı Yayınlandı

Proje Adı. Projenin Türü. Projenin Amacı. Projenin Mekanı. Medeniyetimizin İsimsiz Taşları. Mimari yapı- anıt

ÇALIŞKAN ARILAR EKİM AYI EĞİTİM PROGRAMI 1.HAFTA NELER ÖĞRENECEĞİZ HAFTANIN KONUSU:OKULUMUZ

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

KONURALP TEKNİK GEZİ RAPORU

MİMAR SİNAN'IN KÜÇÜK AMA

ULU CAMİ BATTALGAZİ - MALATYA

BiLECiK KIRSALDA TASARIM ETKiNLiĞi KURŞUNLU KÖYÜ

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

EYÜPSULTAN MEVCUT DURUM TESPİTLERİ

TARİHİ AMASYA CADDESİ ÜZERİNDEKİ ZİLE EVLERİ. Emine Saka AKIN 1 Adnan SEÇKİN 2 ÖZET

BİLDİRİLER I (SALON-A/B)

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

MAĞARALARI VE YERLEŞİM ALANI

BEYŞEHİR BELEDİYESİ BEYFOT 4. ULUSAL FOTOĞRAFÇILAR BULUŞMASI FOTOMARATONU

Cumhuriyet Dönemi nde ;

İL: Mersin İLÇE: Tarsus KÖY/MAH.: Sofular SOKAK: 37 ve 42. Sokaklar

Kumbahçe de otel inşaatında göçük meydana geldi

Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri

SELANİK AYASOFYA CAMİSİ

EĞİTİM VE ÖĞRETİM DÖNEMİ DENİZYILDIZI GRUBU MART AYI BÜLTENİ

SADİ YAVER ATAMAN. Krokus 3 C agrandizörü FOK banyoları. Siyah-Beyaz. Fotoğraf Yarışması. Birincilik Ödülü (Kâzım Zâim)

ARTVİN ATABARI OYUNU NUN HİKAYESİ ve TARİHİ

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Deniz Esemenli ile Üsküdar Turu 27 Ekim 2013, Pazar

HAVRAN BELEDİYEBAŞKANLIĞI 2016 YILI TEMMUZAYI FAALİYET RAPORU

TİLLO İLÇESİ. Siirt deki Kültür Varlıkları


Eğitim Öğretim Yılı OKUL ÖNCESİ ŞEKERLİK EĞİTİM SETİ YARIM GÜNLÜK PLAN ÇİZELGESİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI ŞENAY ÖZTÜRK ANAOKULU ADIM ADIM DENİZLİ PROJESİ

AKROPOLİS de ONARIM YÖNTEMLERİ Eylül-2011

a 3 -<» rt3 ft3 Ö o\3 CO o\3 Ö o\3 CO v-< 0x3 Ö V-i -i» 3 Gezi / İlgaz Anadolu'nun Sen Yüce Bir Dağısın 0x3 Ö 0x3 Kitap / Kayıp Gül

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

Arapgirli Haşim Koç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

BİLDİRİCİ AİLESİ ANTALYA GEZİLERİ

Muhammed ERKUŞ. Sefer Ekrem ÇELİKBİLEK

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

YUNUS GRUBU MART AYI BÜLTENİ

YAZ 2015 SAYI: 305. şehir tanıtımı

T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM ANAOKULU DENİZ İNCİLERİ SINIFI

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

C. KORUMA AMAÇLI İMAR PLANI UYGULAMA KOŞULLARI

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı.

ilkokulu E-DERGi si 23 Nisan ın Önemi Sorumluluk Okulumuzda 23 Nisan Hedef Siir: Egemenlik Ulusundur 2017 Nisan Sayısı Bu Sayımızda:

3. AHMET ÇEŞMESİ (İSTANBUL - SULTANAHMET MEYDANI)

Edirne Camileri - Eski Cami. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

RESTORASYON RAPORU SEDES MİMARLIK

PENGUEN GRUBU MART AYI BÜLTENİ SİNCAPLAR TEMASI DÜNYA SU GÜNÜ ORMAN HAFTASI YAŞLILAR HAFTASI DÜNYA TİYATROLAR GÜNÜ

Geleceğe yapılan en huzurlu yatırım...

Muhteşem Bir Tabiat Harikası SULTAN SAZLIĞI MİLLİ PARKI

DENİZYILDIZI GRUBU NİSAN AYI BÜLTENİ 2015

Tur Danışmanımız: Ali Canip Olgunlu

Transkript:

Fotoğraf: Atilla Alp Bölükbaşı Su Kemerleri Kemerhisar Niğde

İÇİNDEKİLER Dört Mevsim Niğde Yerel Süreli Yayın üç ayda bir yayımlanır Yıl:1 Sayı:1 Aralık 2009, Ocak, Şubat Niğde Belediyesi Adına İmtiyaz Sahibi Faruk AKDOĞAN Niğde Belediye Başkanı Genel Yayın Yönetmeni Ahmet KÖSEOĞLU Belediye Başkan Yardımcısı Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Hanifi YALÇIN Editör Muharrem ŞABANÇELEBİ Yayın Kurulu İsmail ÖZMEL Mehmet Öncel KOÇ Murat SOYAK Halil İbrahim TONGUR Uğur ARIBAŞ Yapım LayerBranding.com Baskı EBAT BASIM Güzeltepe Mah. Fevzi Çakmak Mah. No:117 C-D BLOK Alibeyköy-İstanbul Telefon 0312 326 25 70 Bu dergi Niğde Belediyesi tarafından hazırlatılmıştır. Tüm hakları Niğde Belediyesi'ne aittir. Yazı ve resimlerin tamamı yada bir bölümü, yayıncıdan izin almadan fotokopi dahil, optik, elektronik yada mekanik herhangi bir yolla kopyalanamaz, çoğaltılılamaz, basılamaz, yayınlanamaz. Haber amaçlı kullanımlar için kaynak belirtilerek alıntı yapılabilir.

GÖZLEM Sungur Bey Camii S.8 Niğde'de Hakk'a Yönelişin Güzide Mekanı 8 ESKİMEYENLER Eskimeyen Niğde Evleri S.12 Niğde'nin Sivil Mimarisi UNUTULMAYANLAR Türkülerle Niğde S.14 Niğde Türküleri'nin Derinlemesine Bir Araştırması 12 İZLENİMLER Elması Kadar Natlı Niğde S.18 Duran Çetin'in Niğde İzlenimleri BELGESEL Halil İbrahim Yurdakul S.24 Türk Gizli Teşkilatının "Vaziyetler Kurtaran" Niğdeli Çocuğu KONFERANS NOTLARI Şehir, Kültür ve Medeniyet S.28 Murat Soyak'ın Çözümlemesi KİTAP Kitap Evlerinde Sabahlamak S.32 Kibar Ayaydın'nın Kaleminden 14 18 YAŞAMDAN KESİTLER Kalenin Gölgesinde Kalan Hayatlar S.36 Uğur Arıbaş'ın Belgesel Tadındaki Yazısı SÖYLEŞİ İsmail Özmel S.36 "Niğdeli Şairler ve Yazarlar" Kitabının Yazarı İsmail Özmel İle Yapılan Söyleşi HABERLER S.40 Sosyal, Kültürel, Fiziki Belediyecilik Haberleri 36 28 24

Fotoğraf: Atilla Alp Bölükbaşı Gülen Meryem Ana Freski Gümüşler Manastırı Niğde

>Editörden Muharrem Şabançelebi Fotoğraf: M.Bekir Ege Dünü, bugünü, belki yarını Tarihi, kültürü, edebiyatı, sanatı, dili, folkloru kısacası Niğde ye ait ne varsa bulabileceğiniz, Dört Mevsim Niğde nin ilk sayısını sizlerle buluşturmanın heyecanını yaşıyoruz. Adından da anlaşılacağı üzere Dört Mevsim Niğde her üç ayda bir yayımlanacak ve Niğde de edebiyatla, sanatla ve kültürle ilgilenen çok değerli yazarlarımızın şiir, makale, deneme, yorum, araştırma inceleme, hikaye, eleştiri vb. gibi eserlerini içerecek. Kimi zaman tarihe ya da Niğde ye mal olmuş portreleri, kimi zaman da bu kimselerin Niğde ye ve Niğde kültürüne kazandırdıklarını anlatacak Dört Mevsim NİĞDE. Yeri gelecek bir haberci diliyle hitap edeceğiz, yeri gelecek dillerden düşmeyen bir türkü ya da bir şiir seslenecek sizlere sayfalarımızdan. Belki de siyah beyaz bir fotoğraf alıp götürecek sizleri Niğde nin geçmiş zamanlarına Her şeyi ince eleyip sık dokuduk. Önce dergimizin ismini belirledik Dört Mevsim NİĞDE, sonra başladık sıkı bir beyin fırtınasına. Çok değerli yayın kurulu üyelerimizle toplantılar yaptık. Niğde Belediyesi nin tamamen Niğde yle dolacak bir yayın çıkaracağını duyduklarında en az bizler kadar heyecanlanan yazarlarımız, hocalarımız bu ilk sayı için çeşitli yazılar kaleme aldılar. Sonra onları geçirdik süzgeçten, çünkü okurlarımız için en özelini bulmalıydık, bulduk da nitekim. Sonra fotoğraf çektik, bazen uyumadık acaba hangi zaman diliminde en güzel Niğde yi fotoğrafl ayabiliriz diye. Dört Mevsim NİĞDE nin yazı işleri yoğun bir süreçten geçtikten sonra işin büyük bir bölümünü tamamlamış olduk. Sıra tasarıma geldiğinde ise topu alanında uzman arkadaşlara attık. Onlar da sağ olsunlar her sayfayı büyük bir titizlikle hazırladılar. Dört Mevsim NİĞDE nin ortaya çıkmasında öncü olan Belediye Başkanımız Sayın Faruk Akdoğan a, Genel Yayın Yönetmenimiz ve Belediye Başkan Yardımcımız Sayın Ahmet Köseoğlu na, Yazı İşleri Sorumlumuz Hanifi Yalçın a; kimi akademisyen kimi öğretmen, kimi şair, kimi avukat olan Yayın Kurulumuza ve yazarlarımız İsmail Özmel e, Kültür Müdürümüz Sayın Mehmet Öncel Koç a, Murat Soyak a, Halil İbrahim Tongur a, Uğur Arıbaş a, Nedim Bakırcı'ya, Hayrullah Eraslan a, Kibar Ayaydın a, Cevat Akkanat a, Fatih Uyan a, Fikret Dikmen e, Duran Çetin e, Osman Aytekin e, Şinasi Yızdız a ve Murat Akalın a değerli katkılarından dolayı sonsuz teşekkür ediyoruz. Bahar Mevsiminde Buluşmak Ümidiyle... 5

> Başkandan FİZİKİ VE KÜLTÜREL BELEDİYECİLİK Günümüzde neredeyse bütün belediyeler artık fiziki belediyecilik hizmetlerinin yanı sıra kültürel belediyecilik alanında adeta birbirleriyle yarışır halde. Birçok belediye konferans, konser, sergi ve festival gibi çeşitli kültürel etkinliklere ev sahipliği yapmanın yanında, artık hemen hemen her belediye kendine ait; bulunduğu şehrin kültürünü, tarihini ve folklorunu tanıtan gazete, dergi, kitap vb. gibi eserleri yayımlayarak o şehrin dokusuna önemli bir miras bırakıyor. 25 YILDIR ÇİVİ BİLE ÇAKILMAMIŞ 29 Mart 2009 seçimleriyle birlikte devraldığımız görevimizin ilk dokuz aylık süresi içinde asfalttan kanalizasyona, içme suyundan yeşil alana kadar pek çok alanda değişik belediyecilik hizmetini sizlere sunduk ve bu yöndeki çalışmalarımız önümüzdeki günlerde ivme kazanarak devam edecek. Bir yandan yeni hizmetler üretirken, bir yandan da daha önce halkımızın istifadesine sunulmuş ancak işlevini kaybetmiş olan çeşitli alanları; örneğin Atatürk Kent Ormanı, Hüdavent Hatun Otoparkı gibi yerleri revize ederek yeniden kullanıma açtık. 25 yıldır neredeyse çivi bile çakılmayan İstasyon Caddemizi adeta yeniden inşa ettik, iş yerlerini su basmaması için cadde üzerindeki kaldırımların seviyesini düşürdük, içme suyu ve kanalizasyon şebekelerini yeniledik ve ışıklandırma sistemini İstasyon Caddesi ne yakışır şekilde düzenledik. Öte yandan Niğde nin vitrini olan şehir girişlerimizi düzenledik. Halkımızın daha modern ve yine Niğde ye yakışır şartlarda yaşaması için geliştirdiğimiz kentsel dönüşüm ve toplu konut projelerinde neredeyse temel atma aşamasındayız. Dolayısıyla yapacağımız çok iş, sizlere sunacağımız çok hizmet var. Seçimlerden önce sık sık dile getirdiğimiz bir konu vardı: Hizmet, insan merkezli olacak. Bu anlayışımızı daha ilk günlerden itibaren ortaya koyduk. Kaliteli ve güler yüzlü hizmet üretme gayretimizle birçok vatandaşımızın belediyeye duyduğu güven arttı. Şeffaf ve açık belediyecilik ilkesinden ödün vermiyoruz, bugün birçok vatandaşımız aklına takılan her konuyu gerek benimle gerekse belediyemizin ilgili birimleriyle görüşme imkanına sahip. İnsanların en hayırlısı, insanlara hayırlı olandır düsturundan hareketle 7 gün 24 saat hizmet etmenin çabasındayız. Niğde ye hizmet etme aşkıyla çıktığımız bu yolda bütün belediye personelimizle birlikte Niğde için en iyiyi ortaya koymaya çalıştık ve bundan sonra da bu gayretin içinde olacağız. Bunları yaparken de 6

Sunuş ŞEHRİN DOKUSUNA MİRAS BIRAKMAK ilk dokuz aylık süre içinde yaptığımız gibi şehrimizi halkımızla birlikte yöneteceğiz. Her türlü istek ve şikayetinizi bizlere ulaştırabileceğiniz Açık Kapı sistemini faaliyete geçirmemiz de bunun açık bir örneğidir. Sadece şikayet ya da istekleriniz değil, Açık Kapı aracılığı ile her türlü önerileriniz de bizzat bana ve ilgili başkan yardımcılarına ulaşmakta. Bu halkımızın yönetimde söz sahibi olduğunun açık bir göstergesidir. dokuz aylık süre içinde yaptığımız hizmetler arasında sosyal ve kültürel belediyecilik hizmetlerini de unutmamak gerekiyor. Daha göreve geldiğimiz ilk günlerde belediyemizin önünde bir açık hava sahnesi kurarak ünlü tiyatrocularımızın sahnelediği hoş bir oyunu sizlerle buluşturduk. Çeşitli kültürel ve sanatsal etkinliklere destek vermenin yanında tarihinde ilk kez Niğde de Ramazan Etkinlikleri düzenlendi. Bu etkinliklerde halkımızın sevdiği ve alanında uzman olan yazarlar YAPACAĞIMIZ ÇOK İŞ, SİZLERE SUNACAĞIMIZ ÇOK HİZMET VAR Faruk AKDOĞAN Niğde Belediye Başkanı konferanslar verdi, Türk Halk Müziğinin ve Türk Sanat Müziğinin yanı sıra özgün müziğin sevilen sanatçıları konserler verdi. Ramazan ayına has kukla, orta oyunu ve meddah gösterileri ile etkinliklerimizi takip edenler eğlenceye doydu. Halkımızın desteği ile bu etkinlikleri önümüzdeki yıllarda tekrarlayacağız ve geleneksel hale getireceğiz. Ayrıca her ay rutin hale getirdiğimiz Şehir Konferansları na sizlerden gördüğümüz yoğun ilgi bizleri memnun ediyor. Günümüzde neredeyse bütün belediyeler artık fiziki belediyecilik hizmetlerinin yanı sıra kültürel belediyecilik alanında adeta birbirleriyle yarışır halde. Birçok belediye konferans, konser, sergi ve festival gibi çeşitli kültürel etkinliklere ev sahipliği yapmanın yanında, artık hemen hemen her belediye kendine ait; bulunduğu şehrin kültürünü, tarihini ve folklorunu tanıtan gazete, dergi, kitap vb. gibi eserleri yayımlayarak o şehrin dokusuna önemli bir miras bırakıyor. Niğde Belediyesi olarak gerek şehrimizin gerekse belediyemizin bu alandaki eksiğini görevimizin ilk günlerden itibaren gördük ve hissettik. Hem bu eksiği giderme adına, hem de yaşadığımız şehrin tarih, sanat, kültür ve edebiyatına sahip çıkmak ve tanıtmak, şehrimizin bu zenginlikleri konusunda farkındalık yaratmak adına Dört Mevsim Niğde isimli bu 64 sayfalık yayını sizler için hazırladık. Çok kıymetli hocalarımız, şairlerimiz ve yazarlarımız bizleri kırmayarak tamamen Niğde mizle dolu olacak bu dergide bir araya geldiler. Ben Dört Mevsim Niğde nin hazırlanmasında, basılmasında ve okurlarına ulaşmasında emeği geçen, destek veren ve zaman harcayan herkese sonsuz şükranlarımı sunuyorum. 7

> Gözlem Cevat Akkanat Fotoğraf: Atilla Alp Bölükbaşı ilüstrayon: Dreamstime NİĞDE DE HAKK A YÖNELİŞ İN GÜZİDE MEKÂNI SUNGURBEY CAMİİ Niğde, İç Anadolu nun bu güzel şehri, tarihî eserleri bakımından zengin iller arasında yer alır. Bu zenginlik özellikle Selçuklu devrine ait eserlerde kendisini gösterir ve adı Konya, Kayseri ve Sivas ile birlikte anılır. Zira, Anadolu camileri arasında, gerek plânı gerekse tezyinatı ile adından sıkça söz ettiren bu camii tanıtacağız sizlere. CEVAT AKKANAT nın Kaleminden ADININ KAYNAĞI VE YAPILIŞI Sungurbey Camii nin banisi, camiye de adını veren Seyfeddin Sungur Ağa dır. Camiin yapım tarihi, inşa kitabesi olmamakla birlikte, 1335 olarak kabul edilmektedir. Bize Niğde Tarihi adlı eserinde ayrıntılı bilgiler veren Albert Gabriel, Sungur Bey in, o yıllarda Niğde ve civarını işgal için gelen Moğol kabilesinin reisi olduğunu belirtir. Bu şahıs, İlhanlılar devri Niğde sinden valilik de yapmıştır. Albert Gabriel, camiin kuzeydoğu minaresi üzerindeki kitabede adı geçen Emir Saif Devlet Veldin ile Sungur Bey in aynı kişi olduğunu kaydeder. Sungurbey Camii nin mimarı ise bilinmemektedir. SUNGURBEY CAMİİ NİN İKİ DÖNEMİ Pek çok tarihi eserimiz gibi, Sungurbey Camii de yapılışından bugüne kadar geçen süre içinde değişikliklere maruz kalmıştır. Niğde nin bu güzide camii 18. yüzyılın ortalarında geçirdiği yangın sonucu ilk yapılış özelliklerinden bir kısmını kaybetmiştir. Bu yüzden bugün Sungurbey Camii yle ilgili anlatımlarda onun iki ayrı dönemi üzerinde durmak kaçınılmaz olmuştur. Bununla birlikte camii, örtü sistemi ve minareleri haricinde orijinal özelliğini ve fonksiyonunu korumaktadır. Niğde Kalesi nin güneybatı yönünde bulunan cami, doğu- batı doğrultusunda meyilli bir arazi üzerine inşa edilmiştir. Dıştan 28.45x37.10m. ölçülerinde olan cami, içten 24.45x32,75m. dir. Yapı, kuzeyde bir mahfel, harim, doğu ve kuzey cephelerdeki taç kapılar, doğu cephedeki taç kapının iki yanındaki minareler ile aynı cephenin güney tarafına camiye bitişik yerleştirilen türbeden oluşmaktadır. Camiin mahfeli, kuzey duvarla bağlı dört adet dikdörtgen sütuna dayanmış üç basık kemer tarafından taşınacak şekilde yapılmıştır. Bu cephedeki taç kapının üzerinde yer alan kafesli yuvarlak bir pencere (gözemeli rozas) mahfelin aydınlanmasını sağlamıştır. Vaktiyle mahfel, 8

Gözlem Niğde Tarihi adlı eserinde ayrıntılı bilgiler veren Albert Gabriel, Sungur Bey in, o yıllarda Niğde ve civarını işgal için gelen Moğol kabilesinin reisi olduğunu belirtir. Bu şahıs, İlhanlılar devri Niğde sinde valilik de yapmıştır. Albert Gabriel, camiin kuzeydoğu minaresi üzerindeki kitabede adı geçen Emir Saif Devlet Vel-din ile Sungur Bey in aynı kişi olduğunu kaydeder. Sungurbey Camii nin mimarı ise bilinmemektedir. kuzey tarafa açılan ve zeminle bağlantısı bir merdivenle sağlanan ikinci bir kapıya da sahipti. Bu, fevkani (yükseltilmiş) bey kapısı idi. Bugün bu kapının izlerine rastlanmaktadır. Kuzeydeki dikdörtgen ayakların benzerleri camiin güney duvarında da mevcuttur. Öyle ki, duvara oyulmuş bir vaziyette inşa edilen mihrap, iki sütun içine gelecek şekilde yerleştirilmiştir. Bu iki sütun ile kuzey duvarın ortasındaki iki sütun arasında karşılıklı bir uyum söz konusu olup, bunlar camiin harimine de şekil vermişlerdir. Zira, ilk tertibatında camiin harimi, söz konusu sütunlar hizasında olmak üzere, üçerden iki sıra halinde dizilmiş sütunlarla, uzunlamasına üç sahna ayrılmaktaydı. Camiin bu ana alanı, tamamıyla kubbelerle kaplanmış olup, orta sahnın üzerinde pencereli dört kubbe vardı. Bu kubbelerin niteliği tam olarak tespit edilememekle birlikte, Amasya daki Burmalı Minare veya Gök Medrese de olduğu gibi, köşe tonozları veya bingiler üzerine yerleştirilmiş kubbeler olduğu sanılmaktadır. Yan sahınlar ise geçme ve yıldız kubbelerle örtülmüştü. Yukarıda bahsedilen yangın sırasında caminin kubbeleri dağılmış, bunları destekleyen sütunlarla birlikte yıkılmıştır. Bugün bu sütunların yerine dört sıra ağaç direkler konulmuş, üzeri alçı ve harçla sıvanmış ve eni ekseninde hafif malzemeden yapılmış basık kemerlerle birbirlerine bağlanmıştır. Caminin üstü ise oluklu kiremitlerden bir çatı ile örtülmüştür. Harimin aydınlatılmasında ağırlıklı olarak, batı duvarındaki dikdörtgen pencerelerden faydalanılmıştır. Bunların yanı sıra yan sahınların kemer eksenlerinin içine konulan küçük pencereler de Sungurbey Camii nin ilk devrinde aydınlatma unsuru olarak kayda değerdi. Bu arada, camiin batı duvarın alt tarafında 4, doğu duvarın alt tarafında 1, üst tarafında 3 ve kuzey duvarın üst tarafında 1 pencere orijinal özelliklerini koruyarak günümüze gelmiştir. ÇİFTE MİNARELİ TAÇ KAPI VE TÜRBE Camiin doğu cephesinde üç önemli unsur yer almaktadır. Bunlar, taç kapı, onu çevreleyen iki minare ve türbedir. Bunlardan taç kapı, çapraz kemerli sivri tonozla örtülmüş ve iki minarenin üst temelleri ile sınırlanmıştır. Kapının cephe kemeri üstünde duvara gömülmüş vaziyetteki mermerde, bir zamanlar camiin kitabesi yazılı olduğu, fakat bunun, bahsedilen yangından ötürü tamamen silindiği sanılmaktadır. Bu taç kapının genel görünüşü Erzurum Çiſte Minare ve Sivas medreselerinin taç kapılarına benzetilmektedir. Bu arada, doğu taç kapısı asıl giriş açıklığı üzerinde 874 H./1469 70 M. tarihli vergi kitabesi bulunmaktadır. Bu kitabe, camiin belirtilen tarihte tamir gördüğüne delil olabilir. Vaktiyle doğu taç kapıyı iki taraſtan saran minarelerden birisi bugün ayakta değildir. Malûm yangın sırasında eski minareler yıkılmış ve gövdelerinden iz kalmamıştır. Bugün ayakta olan kuzeydoğu minaresi ise orijinal olmayıp, camiin 1948 de gördüğü onarım sırasında yeniden yapılmıştır. Bu minarelerin orijinallerinde harim ile bağlantı kapıları bulunmakta olduğunu da kaydedelim. Camiin doğu cephesinin güney bölümünde, 1335 de camiyle birlikte, muhtemelen Sungur Bey için yapılmış türbe bulunmaktadır. Bugün boş olan bu türbe, camiyle bitişik bir vaziyette olup camiin harimiyle doğrudan bağlantılıdır. Türbeye dışarıdan ise kuzey tarafında yer alan ve bugün kapatılmış olan bir kapıyla girilir. Bu türbe yerden 3,5 metre yükseklikte bir yapıdır. Yapının alt kısmı sekizgen, üst bölümü ise onaltıgendir. Türbenin içi sekiz köşeli bir oda olup, yarım daire bir kubbe ile örtülmüştür. Yapının dış köşelerinde ince sütuncuklar yer almaktadır. Gövdenin onaltıgen bölümünün üstünde yine sütuncuklara dayanan onaltıgen bir kasnak ve bunun da üzerinde sekizgen piramit bir üst yapı yer alır. TAŞLAR, AĞAÇLAR, KUŞLAR Sungurbey Camii, taş ve ahşap işçiliği bakımından zengin bir kompozisyondur. Şimdi bunlar üzerinde durarak, yapının teknik ve dekoratif özelliklerini tasvir etmeye çalışalım. Selçuklu devri özelliklerini bünyesinde taşıyan camii, sarımtrak renkte

Sungurbey Camii TAŞIN TAŞLIKTAN ÇIKTIĞI YAPI Eyvanın duvarları tamamen bitkisel, geometrik ve fi gürlü süslemelerle dekore edilmiştir. Dikkati çeken en önemli bezeme, mihrabiye ve eyvan köşe sütuncukları arasında kalan ve sekiz kollu yıldızlardan oluşan, geometrik motifl erle bezenen panolardır. Bu panolarda, kıvrık dallar arasına yerleştirilen çeşitli hayvan başları ve spiral kıvrık dalların uçları, aralarındaki boşluğu doldurur vaziyettedir. Kuzey panoda 37, güney panoda ise 42 fi gür vardır. Bunlar; Kuş, fi l, oğlak, at, panter, antilop, ejder, sıçan, boğa, tavşan, maymun, köpek, aslan, koyun, ördek ve balık fi gürlerinden oluşmaktadır. kesme trakit taşlardan, ufkî örgülü sıralarla inşa edilmiştir. Yapıda temiz ve itinalı bir işçilik ağır basmaktadır. Taş örgü bakımından özellikle doğudaki eyvan şeklindeki taç kapının tonozu ve minarelerin üst temel duvarları dikkate değerdir. Sözkonusu tonozun sivri kemerlerinde gotik üslup özellikleri kayda değerdir. Camiin hariminde duvarlara bitişik olan sütunların bir kısmı tek bir mermer taştan yapılmışlardır. Bunların eski bir Bizans yapısından devşirme olduğu tahmin edilmektedir. Harimdeki sütunlardan geri kalanı ise trakit taşlardan örme ayak şeklinde olup duvarların taş örgüleriyle bitiştirilmiş haldedirler. Sungurbey Camiinin eyvan şeklindeki doğu taç kapısındaki ince işçilik ise daha hassas incelenmelidir. Eyvanın yan duvarlarına simetrik yerleştirilen mihrabiyeler, zeminden yüksekte tutulmuştur. Eyvanın duvarları tamamen bitkisel, geometrik ve figürlü süslemeyle dekore edilmiştir. Dikkati çeken en önemli bezeme, mihrabiye ve eyvan köşe sütuncukları arasında kalan ve sekiz kollu yıldızlardan oluşan, geometrik motifl erle bezenen panolardır. Bu panolarda, kıvrık dallar arasına yerleştirilen çeşitli hayvan başları, spiral kıvrık dalların uçları ve aralarındaki boşluğu doldurur vaziyettedir. Kuzey panoda 37, güney panoda ise 42 figür vardır. Bunlar; Kuş, fil, oğlak, at, panter, antilop, ejder, sıçan, boğa, tavşan, maymun, köpek, aslan, koyun, ördek ve balık figürlerinden oluşmaktadır. Camiin kuzey taç kapısı da geometrik, bitkisel ve figürlü bezemelerle dekore edilmiştir. Bu taç kapının kemer kilit taşı üstünde, stilize edilmiş bir çiſte başlı kartal figürü bulunmaktadır. Albert Gabriel, kabartma şeklinde yapılan bu figürün camii yaptıran ve o dönem Niğde yi yöneten Sungur Ağa nın arması olabileceğini ifade etmiştir. Camiin ahşap bezemeyle ilgili incelikleri ise kuzey ve doğu taç kapıların ahşap kısımları ile bugün Dış Camii olarak da adlandırılan Hüsameddin Camii ne taşınmış olan minberinde görmekteyiz. Bunlardan en önemlisi, caminin kuzey taç kapısındaki orijinal ahşap işlemedir. Kapının geometrik kompozisyonunu derinlemesine inceleyen Selçuk Mülayim, İslâm sanatına has bir işçiliğin bu muhteşem eserini gözümüzde görünür kılar: Dış Cami ye taşınmış olan Sungurbey Camii minberi de eşsiz bir şaheserdir. Onun çeşitli cinsten sedef kakmalı tahtaları, yüzleri girişik arabesklerle oyularak birbirlerine kaynaştırılmıştır. Yukarıda camiin mimarının bilinmediğini belirtmiştik. Fakat bu bilinmezlik ahşap işçilik unsurları açısından geçerli değildir. Zira minber ile muhtemelen kuzey taç kapısının ahşap kapı kanatlarını Hoca Ebubekir, daha sonraki döneme ait olan doğu taç kapısının ahşap kapı kanatlarını ise Hacı Muhammed isimli ustalar yapmıştır. 10

Kapılar ve Tokmaklar Mehmet Öncel Koç Pişman olur da bir gün Dönersen bana geri Gönül kapım açıktır Çalmadan gir içeri Sana sevgiler sonsuz Henüz geçmedi zaman Gönül kapım açıktır Çalmadan gir içeri Kapı kelimesiyle birçok deyim üretilmiştir. Bazen şarkıların içinde kullanılarak ruhumuza hitap etmiş kapılar. Kapılar özellikle bulunduğu kentin tarihi, kültürel ve mimari yapısını da yansıtırlar. Ev sahibinin ekonomik durumunu kapılardan ve maharetli ustaların ellerinde şekillenen kapıların vazgeçilmez aksesuarları kapı tokmaklarından öğreniriz. Gizem dolu hayatımızda, her gün yeni kapılar açılır. Pencereler evin gözü, kapılar kulaklarıdır. Uzaktan gelen yakınımızı beklerken kapı çalındığında kalbimiz çarpar ve heyecanlanırız. Sevdiğimiz birini uzaklara gönderirken hüzünlenerek kapatırız kapıları. Fakat kulağımız hep kavuşmanın ve ayrılığın simgesi kapılarda kalır. Sırlarımız, heyecanlarımız, hüzünlerimiz, sevinçlerimiz hep kapalı kapılar ardında yaşanır ve her şeye onlar tanıklık eder.dünyaya gelişimizde çığlığımızı duyan ve onu sır gibi saklayan kapılar değil midir? Nice ninniler dinledi,nice acılar çekti bu yaşlı kapılar. Ömürleri tükenenler terk etti eşiklerini.mevcutları kaydediyor duyduklarını belleğine.son yolculuğumuza uğurlarken bizi ne kadar acı çekiyor onlar.zor durumda kalanlar hep kapılardan medet ummadılar mı? Dakikalarca kapı tokmaklarında asılı kaldılar,ta ki ev sahibi görene kadar Kapı tokmakları üzerindeki figürlere göre çeşitli anlamlar ifade etmektedir. Büyük tokmağın sesi erkek ziyaretçinin, küçük tokmağın sesi ise bayan ziyaretçinin geldiğini ifade etmekteydi. Her yörenin kendine has kapı tokmakları vardır. Niğde yöresindeki kapı tokmaklarında insan yüzü ve eli, horoz, kartal, köpek figürleri, güvercin siluetleri, müzik aletleri ve bitkisel motifl er görülmektedir. Eskiden zor durumda kalanlar kapı kollarına asılarak ev sahibinden yardım talep ederdi. Bugünkü modern kapı zilleri yardıma muhtaç insanların bu hissiyatına tercüman olamamaktadır. 11

> Eskimeyenler Osman Aytekin Fotoğraf: Atilla Alp Bölükbaşı ESKİMEYEN NİĞDE EVLERİ Niğde evleri sivil mimari açısından yörede bulunan taşların işlenmesiyle oluşmuştur. Her ne kadar da Nevşehir in sarı taşlarıyla bir benzerlikleri görülse de bu taşlar benzerlikten öte gitmez. Nevşehir taşlarının sarılığı daha belirgindir. Yöre ikliminin ve mimari sitilinin de evlerin inşasında kullanılan sarı trakit taşlarda bir etkisi olduğu görülmektedir. Niğde ve yöresinde yapılmış olan bütün binalar; dini, sivil ve resmi yapılarda aynı taşın kullanıldığı görülmektedir. OSMAN AYTEKİN araştırıp, kaleme aldı. NİĞDE EVLERİNDE KULLANILAN TAŞLAR >Binalarda kullanılan sarı taşlara bölgede kullanılan siyah renkli bazalt taşının da bir renk kattığı görülmektedir. Bu taşlar, sağlamlığından dolayı zemin katların köşelerinde, kapı, pencere sövelerinde ve çıkmaları taşıyan konsollarda uygulanmıştır. Ayrıca, duvarların arasındaki hatıllarda, kapı lentolarında, balkon ve çıkmalarda, kapı ve pencerelerde, dolaplarda, yüklüklerde de ahşaptan yararlanılmıştır. Evlerin balkon ve pencere parmaklıklarında, kafeslerinde, tokmaklarında ve kilitlerinde demir ve pirinçten yararlanılmıştır. Taşların evlerde kullanılan kısımlar, düşünüldüğünde de Niğde evlerinin geçmişten gelen bir kültürü de yaşattığı açıkça anlaşılmaktadır. Eski ev tiplerinden bugüne dönüldüğünde rahat ve ince bir sanatın ruha yansıyan ve her daim nostaljiyle insanları geçmişe götüren geleneksel yapının içinde kültürü ile birlikte kendi tarihini de barındırmaktadır. Evlerin balkon ve kapılarındaki o süslemeler, demir ve pirinçten yapılmış o tokmaklar insanları tarihe götürmekle kalmayıp eski günlerin özlemlerini de yaşatmaktadır. Cumbalı taş ve ahşap evler birer birer yok olurken ne yazık ki Niğde tarihi de insanda, bu evlerle birlikte kaybolacakmış gibi bir his uyandırmaktadır. KERPİÇLER KÖYLERDE GÖZE ÇARPAR Niğde sivil mimarisinde kerpiç kullanımına bazı köyler dışında hemen hiç yer verilmemiştir. Özellikle Ağcaşar ve Kiledere de kerpiç evlerin çokluğu dikkat çeker. Bu yöredeki evler Kayseri ve Nevşehir evleri ile yakın benzerlikler göstermektedir. Yalnızca Bor ilçesinde taşın yanı sıra kerpiç de kullanılmıştır. Niğde sivil mimarisi incelendiğinde binanın temellerde moloz taşa yer verilmiştir. Cephede olmayan yan duvarlarda ve avlu duvarlarında ise moloz taşın yoğun biçimde kullanıldığı göze çarpar. Üst örtülerde genellikle hasır ve toprak, en üstte de çorak toprak kullanılmıştır. Kiremitli çatılar ise eski evlerde hemen hemen hiç yok gibidir. Evlerin üst örtülerinin de bazen Hezen Örme ismi verilen ağaçlarla kapatıldığı, üzerlerine tahta, hasır ve saz örtüldüğü de görülmektedir. 12

Eskimeyenler ANITSAL GÜZELLİKTEKİ NİĞDE EVLERİ Niğde evlerinde göze çarpan bir özellikle evlerin yüksek duvarlarla çevrili olmasıdır. Avluya anıtsal bir görünüm veren bir kapıdan girilmektedir. Bu avlularda yemeklerin pişirildiği kemerli ocaklar, mutfak ve helâlara yer verilmiştir. Bazı evlerde ise bu avludaki bölümlerin evin arkasındaki bir diğer avluya konulmuş olduğu görülür. Genellikle evlerin zemin katına kemerli bir kapıdan girilir, ikinci kata ise merdivenlerle çıkılmaktadır. Arazi yapısından ötürü çevredeki bazı evler ise Tol ismi verilen kemerli taş tonozlar üzerinde teraslar halinde yapılmıştır. Bu tonozların bulunduğu yere de ahır, depo, samanlık kullanımı için uygun görülerek yapılmış olduğu görülür. Bölgede Niğde ye yakın Nevşehir e bağlı bazı köylerde de tüf kayaların oyulması ile oluşturulan depo ve kilerler evin dışında yer almıştır. Derinkuyu civarlarında bu depoların yeraltında da bulunduğu görülmektedir. Bazı evlerde zemin katlarda büyük kemerli ocağın bulunduğu mutfak ve hizmet birimleri bulunmaktadır. İkinci katlarda çoğunlukla sokağa bakan sofalar ve bunların çevresinde de geniş ve yüksek tavanlı el işçiliğinin örneklerinin gözleri okşadığı odalar sıralanmıştır. Eski Niğde Evlerinde iç sofalar dikkat çekmekte ve bu sofa tipleri evlerde görülmektedir. Tek katlı evlerde doğrudan sofaya geçilmekte ve evin merkezini oluşturan bu sofaya da bütün odalar açılmaktadır. Mübadele dönemi öncesinden kalan bazı evlerin sofaları ise dini inançlara uygun olarak yapılmış haç biçimindedir. SOKAĞA RENK KATAN CEPHELER Sokaktan bakıldığında evlerin cephelerinin çıkmalarla hareketlendirilmesi göze çarpar. Niğde evlerinde değişik biçimlendirmeler kendi tarihi içinde çıkmalarla karşılaşılması yaşanılan yüzyılın bir göstergesi olarak görülmelidir. Bu çıkmalar dikdörtgen, üçgen ve yarım daire şeklindedir. Bazı yapılarda ise taş konsollar üzerine binen çıkmalara da rastlanmaktadır. Cephedeki pencereler demir parmaklıklarla ve kafeslerle kapatılmıştır. Buradaki demir kafesler S harfi şeklinde kıvrımlar meydana getirmiş, ayrıca damın üzerine yerleştirilen değişik formlardaki çörtenler de cephenin zengin bir görünüm kazanması için yapıldığını düşündürmektedir. Niğde evlerinde taş süslemelerindeki bezemeler ön plandadır. Katları birbirinden ayıran mukarnaslı, görünüşe yönelik silmeler, pencere aralarındaki mukarnas ve iyon başlıklı sütuncuklar pencereleri çevreleyen silme ve kemerler de görülmektedir. Çıkmaların üzerine oturduğu konsollarda stilize edilmiş arslan, ejder, at gibi figüratif şekillerde yapılmış olduğu görülür. Bazı çörtenler de bunlara benzer şekilde arslan başlarını andırmaktadır. İç mekânlarda dolap ve yüklükler ile tavan göbekleri ahşap bezemelerle kaplanmıştır. YAŞAYAN NİĞDE KONAKLARI Niğde de eski evler denilince birkaç konak göze çarpmaktadır. Bunlar ise: Kadıoğlu Konağı, Resul Özkul vs.dir. Bu tür evlerin az oluşu Niğde de yeni evlerin yapılmasıyla birlikte eski evlerin birer birer yıkıldığı, yıkılmasıyla da Niğde evlerinin tarihe karışmaya başladığını düşündürür. Bununla beraber Kültür Bakanlığının ildeki 55 evi tescil ederek koruma altına aldığını öğreniyoruz. Edinilen bilgilere göre Niğde nin Aşağı Kayabaşı Mahallesi ndeki Kadıoğlu Sokağı ile Sungur Mahallesi ndeki Cullas Sokağı evleri koruma altında olup, Niğde evlerinin tipik örnekleri burada bulunmaktadır. Bu tanınmış evlerin yanı sıra hala eski halini korumakta olan ancak bütün yeniliklere direnmekte olan ve fakat imkânsızlıklar nedeniyle yıkılamayan evlerin de koruma altına alınması gerektiği tarihi bir mecburiyet, bir görev olarak düşünülmelidir. Her yeni evin yapılması demek her eski evin yıkılması demek anlamına gelmemelidir. Niğde evleri koruma altına alınarak onarımı yapılmalı ve eski Niğde Evlerinin görünümüyle birlikte bir zamanların huzur ve sanatının zarafetini de bizlere göstermelidir. YIKILAN ESKİ EVLER Bilindiği üzere Niğde Belediyesi bu yaz içinde bazı evlerin yıkımını yapmıştı. Eski evler denildiğinde belki zihinler karışabilir. Zira tarih içinden bugüne kadar ayakta durmayı başaran Osmanlılar döneminin tarihi yapılarını ve otuz kırk yıllık binalarını da düşünmeniz mümkündür. Niğde Belediyesinin yıktığı evler yakın dönemi kapsadığı gibi harabe, viran olmuş ve tinercilerin meskeni haline gelmiş evlerdir. Bu bakımdan bu evlerin yıkılması bir çok açıdan isabetli olmuştur. Binaların hem tehlike arzetmesi hem de tinerci çocukların meskeni olmaktan kurtarılmış olması açısından da bu yıkım işi bir gereklilikti. Bilindi gibi bu evlerin yıkılması için Belediye Encümeninin aldığı karar İmar Kanunu nun ilgili maddesi gereği tehlike arz edecek dereceye gelen eski evlerdi. Bu evler belediye görevlileri tarafından tek tek tespit edilerek ve ev sahiplerine ulaşılarak yıkım başlatılmıştı. Ev sahibine ulaşılmayan durumlarda muhtarlıklar aracılığıyla 10 gün süre için bu evlerin yıkılacağı ilan edilmiş ve 10 gün içinde ev sahibine ulaşılmadığı zaman bu evler belediye ekipleri tarafından yıkılmıştı. Yıkım ekipleri Şahinali ve EfendiBey mahallelerinden işe başlamıştı. Belediye yetkilileri, SİT alanı ilan edilen yerlerdeki kaçak yapılaşmanın da önüne geçileceğini düşünerek yapılan binalar hakkında da yıkım kararı almıştı. Vatandaşlar bu evlerle ilgili olarak düşüncelerini şöyle dile getirmişlerdi: Yıllardır boş duran bu evler uzun zamandır kim olduklarını bilmediğimiz insanların barınağı haline geldi. Bu insanların yerleşmesiyle birlikte semtimizde hırsızlık başta olmak üzere yüzlerce asayiş olayı meydana gelmeye başladı. Karanlık çöktükten sonra sokağa çıkamaz hale geldik. İki adım ötedeki bakkala çocuğumuzu gönderemez olduk. Şükürler olsun ki, belediye yetkilileri yıkım kararı aldı da bizler de rahatladık. Hem mahallemize huzur gelecek, hem de çirkin bir görünüm sergileyen bu harabe binalardan kurtulmuş olacağız. Zaten bu harabe bina görüntüleri de Niğde ye de yakışmıyordu. 13

> Unutulmayanlar Şinasi Yıldız TÜRKÜLERLE NİĞDE Dünyada birçok millette olmadığı kadar tarihi eserlere, türkülere, yemeklere, gelenek ve göreneklere sahibiz. Kültürümüz içerisinde önemli bir yer tutan türkülerimiz, bilindiği üzere geçmişteki kültürel bilgileri bizlere aktaran ve ışık tutan hazinelerimizdir. ŞİNASİ YILDIZ kendi hayatından anlatıyor >Edebiyata ve müziğe sevdalı bir babanın oğlu olarak çocukluğumdan beri edebiyata ve müziğe karşı hep ilgi duymuşumdur. 1950 li yıllarda babam Hakkı Yıldız, Çamardı ilçesi posta müdürü iken Çamardılı Üçkardeşler (Sihirli Tef) le sık sık musiki meşkleri yaparlardı. Gerek bu meşkleri takip etmem gerekse Şemsi Yastıman gibi bir üstadın yakın arkadaşı olan Suvermezli Âşık Mehmet Ağa dan kendilerine has bağlama tavrını öğrenmiş olmam benim sanatımın gelişmesinde büyük rol oynamıştır. İlerleyen yıllarda Refik Başaran ve Bayram Aracı nın plaklarını dinlemiş olmam Ahmet Gazi Ayhan, Orhan Subay gibi radyo sanatçılarını da yakından takip etmem, müzik bilgimin gelişmesine öncülük etmiştir. Bu nedenle Niğde türküleri hakkında uzun yıllar araştırma yapan birisi de olarak, sizleri Niğde türküleri hakkında bilgilendirebilirsem kendimi bahtiyar sayacağım. Dünyada birçok millette olmadığı kadar tarihi eserlere, türkülere, yemeklere, gelenek ve göreneklere sahibiz. Kültürümüz içerisinde önemli bir yer tutan türkülerimiz, bilindiği üzere geçmişteki kültürel bilgileri bizlere aktaran ve ışık tutan hazinelerimizdir. Aynı zamanda türkülerimiz bizleri bilgilendirirken bazen ağlatmış, bazen coşturmuştur. Atatürk, 14 Ekim 1925 te İzmir Kız Öğretmen Okulu nu ziyaretinde, öğrencilerin Hayatta musiki gerekli midir? sorusuna Hayatta musiki mutlaka gereklidir. Çünkü hayatın kendisi musikidir. Musiki ile ilgisi olmayan canlı, insan değildir cevabını vererek müziğin insan hayatında ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu da bizlere göstermiştir. Sadi Yaver Ataman ı dinleyen Atatürk elinden sazını alarak Beyler bu bir Türk sazıdır. Bu küçük sazın içinde bir milletin kültürü dile geliyor, kıymet ve ehemmiyet verilmelidir. der. Hayalindeki musiki devrimi de bu cümleler içindedir. Bu cümleyi iyi analiz etmemiz ve Atatürk ün hayalindeki musiki devrimini, millet olarak gerçekleştirmemiz gerekmektedir. Radyo sanatçısı Nurettin Çamlıdağ 1950 yılında Niğde de askerlik yapmıştır. Niğdeli Nurettin Bayhan ve Kazım Camkes ten aldığı türküleri yıllarca TRT radyolarında okumuştur. Radyo sanatçısı Ahmet Gazi Ayhan da uzun yıllar ilimizde çalıp söylemiştir. 1950-1954 yılları arasında İstasyon Caddesi nde Tacirler in dükkânı üzerinde Saz denilen gazino gibi bir yer vardı. Ahmet Gazi Ayhan meşhur kemani Haydar Tatlıyay ve Niğdeli Emin Çalışır ile birlikte burada çalıp söylerlerdi. Ben o dönemler çocuktum. Haydar Tatlıyay ın kemanıyla Fatmanım nasılsın dedirttiğini hayretle dinlerdik. Daha sonraları Ahmet Gazi Ayhan Niğde den derlediği Niğde türkülerini Ankara Radyosunda göreve başladığında maalesef kendi yöresi olan Kayseri ye mal etmiştir. Örneğin Gak gak gubarak diye bilinen keklik türküsü Ahmet Gazi Ayhan tarafından TRT repertuarlarına Kayseri türküsü olarak geçirtilmiştir. Halbuki bu türküyü Muzaffer Sarısözen, Halil Bedii Yönetken ve Rıza Yetişen 14

Unutulmayanlar birlikte 25.07.1941 yılında hazırladıkları derleme çalışmalarının beşincisinde Eskigümüşlü Rifat Çavuş tan (Ünlü) derlemişlerdir. Orijinal adı da Akşam aşıp gidiyor/fikrim şaşıp gidiyor şeklindedir. Ahmet Gazi Ayhan bu türküyü Keklik olarak, Sarısözen ekibi de Rıfat Çavuş un söylediği haliyle Akşam aşıp gidiyor adı altında kaydetmişlerdir. Yabandan gel türkümüzde bu derleme çalışmalarında Rifat Çavuş tan derlenmiştir. Ne yazık ki günümüzde bu türkü de Kostak yeri yeri olarak okunmaktadır.oysa, kostak yürünür veya Niğde ağzı ile yörünür, kostak diye bir yer tanımlaması yapılamaz. TRT arşivinde 540 repertuar numarası ile Rifat Çavuş tan alınmıştır diye kayıtlıdır. Bu böyle bilinsin lütfen Niğde mizin otantik yapısıyla çalınıp söylensin isteriz. Kültürel Etkileşim Osmanlı idaresi zamanında Niğde nin gerek Konya ya bağlı olması gerekse Kayseri- Konya yolu üzerinde olması dolayısıyla çeşitli kültür alışverişi olmuştur. Türkülerimiz de bu güzergah üzerinde gidip gelmiştir. Kayseri den Gesi Bağları, Germil Bağları Niğde den Niğde Bağları, Konya dan Meram Bağları türkülerinin yakıldığı oturak alemi mekânları olarak gözümüze çarpmaktadır. Gesi Bağları Kayseri türküsü olduğu halde Fertek ağzı Gesi Bağları, Niğde de olgunlaşmıştır. Mahali türküsü Niğde Bağları, Emine, Cindallı, Kozan Dağları Hazallı bağlarda eski çağları Mızrapta bir başka sazı Niğde nin. Niğde Türkülerini; Kırık havalar, Uzun havalar, Halaylar olarak üç grup da sıralayabiliriz. Kırık Havalar: Niğde Bağları, Bir Yıldız Doğdu Yüceden,Cindallı Çarşısı, Sazalca dan Çıktım Ben De Gelirim Aman, Güverdim Bostan Oldum, Ak Silleye Vardım, Bağa Girdim Üzüme, Mihrali Bey, Bir Sigara Ver Bana, Camekânın İçinde, Çaya İndim Durnaya, Çekin Halay Düzülsün, Sarı Kızın Saçları, Dama Bulgur Sererler, Gökyüzünde Asılıdır Zembilim, İki Durnam Var, Aklı Kareli, Peşkir Çektim Direkten, Sarıçiçek Mor Menevşe Zamanı, Yabandan Gel, Sepete Sarı Saman, Su Gelir Akmayınan, Karakaş Gözlerin Elmas, Adana ya Bir Kız Geçti, Adaletin Bumu Dünya, Çok Verdi Felek Bu Derdi, Bülbül Neden Hep Ağlarsın, Pınar Başı Burma Burma, Çıktım Pınarın Başına Elettim Yâre, Minarenin Âlemi, Çayıra Basma Yârim, Tombili, Aziziye, Dalma Beyim Dalma Çaylar Derindir, Osman Abi Evde mi. Gelelim Niğde Bağları türkümüze; bu türkümüz de radyo sanatçıları Nimet Balkan ve ortaokulu Niğde de bitiren Nida Tüfekçi tarafından Türkiye radyolarına taşınmıştır. 1950 lerde babam Hakkı Yıldız Çamardı, PTT Müdürü iken Çamardılı Üçkardeşlere (Sihirli Tef) Niğde Bağları, Mihrali Bey, Sarı Yıldız gibi pek çok türküler vermişti. Niğde Bağlarını Üçkardeşler o zamanın radyo sanatçısı Hacer Buluş a vermişler, Hacer Buluş Niğde Bağları nı başında Hey hey olmadan Niğde tavrında en güzel şekilde yarım asra yakın TRT Radyolarından okumuştur. Ne yazık ki günümüzde sanatçılar bu türküyü başına Hey hey getirerek Konya nın Gitme bülbül gitme bahar erişti türküsüne benzeterek Konya tavrında okumaktadırlar. Türkülerimizin otantik yapısını ve kelimelerini bozarak acaba gelecek nesle nasıl bir kültür mirası bırakabiliriz bilemiyorum. Osmanlı idaresi zamanında Niğde nin gerek Konya ya bağlı olması gerekse Kayseri- Konya yolu üzerinde olması dolayısıyla çeşitli kültür alışverişi olmuştur. Türkülerimiz de bu güzergah üzerinde gidip gelmiştir. Kayseri den Gesi Bağları, Germil Bağları Niğde den Niğde Bağları Konya dan Meram Bağları türkülerinin yakıldığı oturak alemi mekânları olarak gözümüze çarpmaktadır. Gesi Bağları Kayseri türküsü olduğu halde Fertek ağzı Gesi Bağları Niğde de olgunlaşmıştır. Mübadele yıllarında Niğde den Yunanistan a göç edenlerden Prof. Dimitrios Katsikas ile bir karşılaşmamızda ben Sazalca türküsünü hikâyesi ile çalıp söyledim, o da bana Fertek ağzı ile Gesi Bağlarını söyledi. Mübadele yıllarında bizim kültürümüzün Yunanistan a kadar gittiği görülüyor. Niğde Bağları türkümüz Konya oturak âlemlerinde Ak silleye vardım anam anam türküsü şeklinde değişik bir varyanta dönüşmüştür. İletişim araçlarının hızla gelişmesi ile türkülerimizin tavır ve otantik yapısı ne yazık ki gittikçe kaybolmaktadır. Zamanımızda elektro bağlama ile düğün çalmak adet haline gelmiştir. Türkülerin yapısı ve sazların tınısı bozulup kaybolmaktadır. Eskiden düğünlerimiz takım sazlarla (klarnet, keman, cümbüş, darbuka) çalınırdı. Sazların birisi hata yapsa diğer sazlar düzelterek, türkülerimiz oto kontrol şeklinde muhafaza edilirdi. Niğde de La-Re-Sol akortlu uzun sap bağlama türkülerimizde tavır ve mızrabımıza uygun düştüğü için kullanılagelmiştir. Eski usul tel sıralamasında alt iki düz tel La türküyü icra eder, orta cim ve sarı tel zil ve tef sesini verir, üstteki tel (bam teli) darbuka sesini verir. Cim ve sarı tel çok çabuk koptuğu için teknoloji ve çağın imkânları ile sırma kalın teller bu tellerin yerini almıştır. Sarıtel demişken (sarı öküzü sattıran sarıtel) Niğde mizin çok söylenen bir oturak alemi deyiminden bahsetmeden geçemeyeceğim. NİĞDE BAĞLARI Yine yeşillendi anam, anam Niğde bağları, Bize mesken oldu anam, anam gurbet elleri. Aman bülbül kaşlarında sümbül ayrılmak müşkül. Merhamet eyleyin anam anam Niğde beyleri. Bilmem hayal midir anam anam bilmem düş müdür? Gelmiyor mektubun anam, anam yollar kış mıdır? Tersine dönderdi anam anam devranı felek. Hep boşuna gitti anam anam verdiğim emek. Havalar bulandı anam anam kar mı yağacak? Gözlerim seğriyor anam anam yar mı gelecek. 15

Unutulmayanlar SARI YILDIZ Bir yıldız doğdu yüceden Yar, yar, yar, yar, yar, yar amman Şavku düştü pencereden Aleylim amman. Kavlimiz var dün geceden Yar, yar, yar, yar, yar, yar amman Niye doğdun sarı yılldız Aleylim amman Aşşağıdan yukardan Yollar çamur olmadan Alacaksan albeni Deyyus baban duymadan (Kayın peder duymadan) Sarı yıldız tekerlendi Yar, yar, yar, yar, yar, yar amman Bal dudaklar şekerlendi Aleylim amman Burda kızlar şikarlandı Yar,yar,yar,yar,yar,yar amman Niye doğdun evler yıkan Beller büken yıldız dön Nakarat Parmağında hatemyüzük Yar, yar, yar, yar, yar, yar amman Kolunda burma bilezik Aleylim amman Sabah oldu kıza yazık Yar, yar, yar, yar, yar, yar amman Niye doğdun tan yıldızı Aleylim amman. Nakarat SAZALCA'DAN ÇIKTIM Sazalca dan çıktım bende gelirim amman Mahpus olacağımı bende bilirim amman İfl ah olmam ben bu dertten ölürüm amman Sen sallan da ben boyuna bakayım Ak gerdana beşibirlik takayım Dolsun da badeler dolsun Annen de kaynanam olsun Sazalca nın ufak tefek taşları Hilal olmuş Despina nın kaşları Bir omuzdan bir omuza saçları Bir Muraffam kaldı Niğde Boru unan Elimden aldılar yâri zorunan Çok uğraştım eniştesi körünen (muraffa:problem) (Despina: Rum kızının ismi) UZUN HAVALAR Niğde ye ait uzun havalar oldukça azdır. Küçükten görmedim Ana Kucağı, Katırcıoğlu Bozlağı, Eminem Oturmuş Taşın Üstüne, Atım Kalk Gidelim, Davran Gır At Davran Yokuşu, Gır At Gemin Almış Yol mu Dayanır, Ağa Gelin gibi uzun havalarımız vardır. KÜÇÜKTEN GÖRMEDİM ANNE KUCAĞI Küçükten görmedim de anne kucağı Koç yiğit vatanı da damlar bucağı Bir yiğit mahpus olmayınan batar mı ocağı? Gülümü gonca iken soldurdu felek Ahirete yaralı gönderdi beni Ortaya uzattılar selvi dal gibi Derimi yüzdüler sırma tel gibi Ahbaplarım gelmiş bakar el gibi Atadan intizar aldım ağlarım Dert ile mihnete kaldım ağlarım Niğde Kalesine verdim özümü Derbent Boğazına diktim gözümü Ne ettin de aldın elin kızını? Ah ettikçe gözlerimden nem gelir Ele düğün bayram bana gam gelir KATIRCIOĞLU BOZLAĞI Demir kapıya da kurulmuş mahşer Murtaza yı görenin tebdili şaşar Tabuttan kanları sel olmuş taşar Gülümü gonca iken soldurdu felek Ahirete yaralı gönderdi felek Katırcıoğlu derki kırıldı kolum Kalmadı mecalim tutmuyor elim Beni vuran da bir kanlı zalim Gülümü gonca iken soldurdu felek Ahirete yaralı gönderdi felek (Bu iki uzun hava birbirine karıştırılıyor. Sözleri ayrı ama melodisi aynıdır.) HALAY HAVALARI: Çekin halay dizilsin ellerin yari ilk akla gelir. Kırık hava türkülerimizin pek çoğunun oyunları oynanılır. Peşkir Çektim Direkten türküsü ile üçayak oynanır. Niğde de tek enstrümantal (sözsüz) parça Cezayir (Kalk Gidelim havası da denilir.) havasıdır. Düğünlerde karşılama, gelin alma, bitiş ezgisi olarak kullanılmaktadır. İç Anadolu türküleri denilince iki ayrı tarz görülür. Birincisi; Kırşehir, Keskin, Kırıkkale hattı üzerindeki; Muharrem Ertaş, Hacı Taşan, Çekiç Ali ve Neşet Ertaş tarzıdır. İkincisi; Konya, Niğde ve Kayseri hattı üzerindeki; Bayram Aracı, Ahmet Gazi Ayhan, Zekeriya Bozdağ, Kırşehirli olmasına rağmen Şemsi Yastıman, Ali Ercan ve Rıza Konyalı gibi üstatların tarzıdır. Bu tarzdaki ana kaynak da Refik Başaran a dayanır. Refik Başaran askerliğini Niğde de yapmış, çoğu günleri de Niğde civarında geçmiştir. Büyüklerimizden çoğu zaman Refik Başaran ile ilgili anıları dinlemişizdir. Koyunlu da söylediği bir dörtlüğü sırası gelmişken burada zikredelim. Evlerinin önü bir kötü yokuş/ Kız kurbanın olurum o nasıl bakış/ Halının üstüne döktüğün nakış / İlmek çalan ellerine kurban olurum. İsteriz ki yöremizin türküleri tavrı, mızrabı, otantik yapısı kaybolmasın gelecek nesillere orijinal hali ile taşıyalım. Sıra gecelerimizde, Niğde gecelerinde, düğünlerimizde bütün mutlu günlerimizde bu güzel türkülerimizi çalıp, söylemek ve dinlemek Niğdeli olmanın gereğidir. Niğde de Niğdeli olmak istersen, Essahtan Niğdeli olmanız gerek. İlminden, kültürden almak istersen Sazını, sözünü bilmeniz gerek. En leziz aşımız Niğde tavası, Arada pişirip yemeniz gerek. Özümden istersen geldi sırası, Nörüyon, abaruh demeniz gerek. Unutma bu kültür atadan kaldı, Nesilden nesile vermemiz gerek. Şinasi yıllarca sazını çaldı, Niğde nin Türküsün bilmeniz gerek. 16

Unutulmayanlar Kolaj: Halil İbrahim Keş NİĞDE TÜRKÜLERİNE EMEĞİ GEÇENLER Darü l Elhan (İstanbul Konservatuarı) Rauf Yekta, Yusuf Ziya Bey, Dürri Turan, Ekrem Besim Bey 1926 larda Niğde Türkülerinin ilk derlemeleri yapılmıştır. Ankara Devlet Konservatuarı 5. derleme gezisi 25. 07. 1941 Muzaffer Sarısözen, Halil Bedii Yönetken, Rıza Yetişen tarafından ikinci bir derleme yapılmıştır. Ahmedi Hulüs: (Ersöz 1871 1948 Hulüs dayı) :Ağustos 1926 da fonoğrafl a ilk derlenen Kozanoğlu türküsünü saz ile çalıp okuyan yine o yıllarda pek çok plaklara türkülerimizi okumuş (İstanbul Konservatuarı'nda plakları mevcut) Tahsinzade Ali Bey: (Süel 1880-1951) Yine aynı yıllarda pek çok plaklara türkülerimizi okumuş (İstanbul Konservatuarı'nda plakları mevcut) Hilmi Tuğkan: Altınhisar lı 1940 lı yıllarda türkülerimizi plaklara okumuş. (İstanbul Konservatuarı'nda plakları mevcut) Refik Başaran: (1907 1945) İç Anadolu türkülerinin en büyük kaynağı. Askerliğini Niğde de yapmış. Yaşlılarımızdan hatıralarını dinlemişizdir. Nurettin Bayhan: (1911 1990) Nurettin Çamlıdağ vasıtasıyla Küçükten Görmedim Ana Kucağı ( Katırcıoğlu Bozlağı), Sarıkızın saçları, Bir Yıldız Doğdu Yüceden, Bastım Asmanın Dalına, Sazalca dan Çıktım Ben de Gelirim Amman, Minarenin Alemi, Cimdallı Çarşısında, Bağa Girdim Üzüme adlı Niğde türkülerini TRT repertuarına kazandıran kaynak kişi. Nurettin Çamlıdağ: (1922 1997) İstanbul doğumlu, radyo sanatçısı 1950 li yıllarda askerliğini Niğde de yapmış Nurettin Bayhan dan ve Kazım Camkes ten aldığı Niğde türkülerini TRT de yıllarca okudu. Sihirli Tef: (Niğdeli Üçkardeşler) Ahmet (ud 1906 ),Raci(keman 1915-2003 ), Talat( tef, klarnet1922-1985) Baykan kardeşler 1950 li yılarda radyo sanatçıları Sabite Tur Gülerman, Hamiyet Yüceses ve Hacer Buluş a eşlik ettiler. Hacer Buluş a Niğde Bağları gibi bazı türküleri verdiler. Rifat Çavuş: (Ünlü-1901 1967) Muzaffer Sarısözen, Halil Bedii Yönetken, Rıza Yetişen le birlikte 25 7 1941 tarihinde beşinci derleme çalışmalarında; Yabandan gel, Keklik (akşam arada kaldı), Sarı Yıldız ( Eminem bozlağı), Eski Mahpushane türküsü, Şu görünen Mısırlının yurtları türkülerni vermiş Niğde türkülerine kaynak kişilik yapmıştır. Yakın zamanlara kadar Rifat Çavuşun sesinden Sarı Yıldız türküsünü TRT Radyolarından dinlemekteydik. Ali Ercan : (1931- ) 1950 yıllarından sonra Karakaş Gözlerin Elmas, Adaletin Bu mu Dünya, Adana ya Bir Kız Geçti Gördün mü, Kırat Gemin Almış Yol mu Dayanır gibi türküleri meşhur etmiş emektar bir Niğdeli sanatçımızdır. Bu sanatçılarımız gibi pek çok kişiler bir nesilden diğer bir nesile türkülerimizi taşımışlardır. Halit Ongan: (1903 1972) Niğde Türkülerine emeği geçenlerin Başında gelen Halit Ongan; 1930 lu yıllarda Niğde Halkevi Güzel Sanatlar Komitesi Başkanlığı döneminde Bando takımı kurdu. 1937 yılında Niğde Halk Türküleri adı altında notalarıyla zamanımıza ışık tutan kıymetli bir kitap yayımladı. Pek çok kitap ve makaleler yazmış. Niğde Dumlupınar İlkokulu öğretmenliğinden sonra, pek çok resmi kuruluşlarda müdürlük yapmıştır. Dr. Halil Atılgan: (1946- ) Kültür Bakanlığı Şanlı Urfa Devlet Türk Halk Müziği Korosu kurucu şefi, derleyici, araştırmacı, danışman gibi sayamadığımız pek çok meziyeti olan hocamız; Kültür Bakanlığınca 2000 li yıllarda Niğde Türküleri üzerine araştırma ve derlemeler yaparak Geçmişten Günümüze Niğde Halk Müziği adlı kitabıyla Niğde mize büyük bir eser kazandırmıştır. Halil Atılgan ın pek çok Radyo TV programları, kitap ve makaleleri vardır. Şinasi Yıldız: (1943- ) Kültür ve Turizm Bakanlığı Yöre Sanatçısı. Niğde Türkülerinin bozulmadan gelecek nesillere aktarılması için yıllarca çalıştı. Çeşitli radyo ve televizyonlarda Niğde Türküleri ve şiirlerini içeren programlar yaptı. Halil Atılgan ın hazırladığı Geçmişten Günümüze Niğde Halk Müziği kitabına pek çok katkıda bulundu. Bir Niğde ve Niğde Türküleri sevdalısıdır. Ziya Özdağ: (1944-) Kültür ve Turizm Bakanlığı Yöre Sanatçısı. Niğde Folkloruna büyük hizmetler yaptı. Niğde Halaylarını gün yüzüne çıkardı. Çeşitli radyo ve televizyonlarda Niğde programları yaptı. Çok verdi felek bu derdi, Bülbül neden hep ağlarsın, Gül dalında çalı biter mi adlı türkülerini plak yaptı. Burada bahis olan veya olmayan Niğde Türkülerine emeği geçen herkese minnet ve şükranlarımı bildirmeyi vazife addederim. 17

> İzlenimler Duran Çetin Fotoğraf: Atilla Alp Bölükbaşı Konya da yaşayan yazar DURAN ÇETİN, bir haſta sonu Niğde ye gitti. Saat Kulesi, Sungurbey Camii, Bedesten Çarşısı, Alâeddin Camii, Kent Müzesi ve Gümüşlerdeki tarihi manastırı gezdi. Duygu düşünce ve izlenimlerini paylaştı. > İlk defa gittiğim şehrin bende oluşturacağı çağrışımlar ve önceden kafamda var olan düşüncelerimin örtüşeceği konusundaki kararsızlığımla uzaktan görünmeye başlayan şehre bakıyorum. İlginç, dikkat çekici, bakış açısına göre etkileyici, çarpıcı bir görüntü bu. Hiçbir yeşilin olmadığı dağlar uzanıyor şehrin iki yanında Ağaçların yapraklarının sararmaya başladığı, otların saman rengine büründüğü, farklı renklerde sonbaharı yaşayan ve hissettiren alacalı renklerin armonisini barındıran bir tepeden; karşımdaki kurşuni rengin ağırlığı altında kalan çıplak dağların azametine odaklanıyorum. Böyle bir görüntüyü daha önce hiç görmedim. Maden mi acaba? sorusu aklıma geliyor. Hani çok yaygın bir ifade ile şüyu bulmuş Maden olan yerde ot bitmez. cümlesi defalarca zihnimde tekrar etti durdu. Kim bilir belki de öyledir. Bu tabiat canlılığının yaşadığı tepeden ğayri zi zer ın olan bu dağlara bakarken gözlerim ortada kalan canlı şehrin hareketliliğine kayıyor. Canlı bir şehir capcanlı. Sonbaharın çağrıştırdıklarına inat canlılığın sürdüğünü görmek sevindirici. Sonbaharın verdiği kasvetli duyguları ve iki yönde uzayıp giden dağlardan olumsuz etkilenmenin verdiği olumsuzlukları alıp giden bir canlılık bu. Bir vadinin ortasında tarihin derinliklerinden nefeslenen bir şehir. Küçük, güzel, geleceği olan bir şehir Anadolu nun tipik davranışlarını yaşayan bir şehir. Şehre giriyorum. Bir cadde uzanıyor boydan boya. Yan caddeler var. Alternatif caddeler var. Ortak özellikleri cıvıl cıvıl oluşu. İnsanlar dışarıda, çoluk çocuk geziyor, vitrinleri seyrediyor, alışveriş yapıyor, parklarda oturuyor. Nerden bakarsanız bakın tarihi fısıldayan bir kalenin muhteşem görüntüsü sizi vurgun yemişe çeviriyor. 1900 lü yıllarda yaygınlaşan saat kulelerinin bir örneği size gel diyor. Alâeddin Tepesi denen kale bölgesine doğru yola koyuluyorum. Kalenin içinde ve civarındaki tarihi değeri olan yapılar göze çarpıyor. Ezan okunuyor. İkindi vakti. İnsanlar camiye gidiyor. İşlemesi yoğun bir kapıdan giriyorum camiye: SungurBey Camii. İlhanlılar dönemine ait bir cami burası. 18