Türkiye Doğal Beslenme ve Yaşam Boyu Sağlık Zirvesi 2015

Benzer belgeler
TÜRKİYE DOĞAL BESLENME VE YAŞAM BOYU SAĞLIK ZİRVESİ BAŞLADI

Tarım Tarihi ve Deontolojisi Dersi 14.Hafta SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIM VE GİRDİ KULLANIMI. Dr. Osman Orkan Özer

Sizleri şahsım ve TOBB adına saygıyla selamlıyorum. Biliyorsunuz başkasına gönderilen selam kişinin üzerine emanettir.

PANEL SONUÇ BİLDİRGESİ

İYİ TARIM UYGULAMALARI VE EUREPGAP. Prof. Dr. Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü

4.GIDA GÜVENLİĞİ KONGRESİ KAPANIŞ BİLDİRGESİ

T.C. Kalkınma Bakanlığı

Sağlıklı Tarım Politikası

TÜRKİYE DOĞAL BESLENME VE YAŞAM BOYU SAĞLIK ZİRVESİ Mayıs 2015 Bilecik

Sürdürülebilir Tarım Yöntemleri Prof.Dr.Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi

Stratejik Plan

2003 yılında tarımın milli gelirlerimizdeki payı yüzde 12,6 iken, 2006 yılında yüzde 11,2 ye indi.

İYİ TARIM UYGULAMALARI VE EUREPGAP. Prof.Dr. Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü

Bitkisel Üretimde Genetiği Değiştirilmiş Ürünler: Efsaneler ve Gerçekler

Sivil Yaşam Derneği. 4. Ulusal Gençlik Zirvesi Sonuç Bildirgesi

OBEZİTE DİYABET VE METABOLİK HASTALIKLAR DAİRE BAŞKANLIĞI

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ: FAO NUN BAKIŞ AÇISI. Dr. Ayşegül Akın Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü Türkiye Temsilci Yardımcısı 15 Ekim 2016

formeo Dyt. Elvan Odabaşı

VERİLERLE TÜRKİYE ve DÜNYADA DİYABET. YARD.DOÇ.DR. GÜLHAN COŞANSU İstanbul Üniversitesi Diyabet Hemşireliği Derneği

GIDA GÜVENCESİ-GIDA GÜVENLİĞİ

Ekmek, buğday ununa; su, tuz, maya (Saccharomyces cerevisiae) gerektiğinde şeker, enzimler, enzim kaynağı olarak malt unu, vital gluten ve izin

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

AÇLIĞIN ÖNLENMESĠ ve GIDA GÜVENCESĠNĠN SAĞLANMASI

DÜNYA GIDA GÜNÜ 2010 YENİ GIDA YASASI VE 12. FASIL MÜZAKERE SÜRECİ. Fatma CAN SAĞLIK Tarım ve Balıkçılık Başkanı Avrupa Birliği Genel Sekreterliği

TEB KOBİ AKADEMİ İLLER GELECEKLERİNİŞEKİLLENDİRİYOR: ADANA GELECEK STRATEJİSİ KONFERANSI 5 ARALIK 2007

AR&GE BÜLTEN 2016 OCAK-ŞUBAT SEKTÖREL SÜT SEKTÖRÜNE BAKIŞ

3 Temmuz 2009 İngiltere Büyükelçiliği Konutu, Ankara Saat: 16:00. Çevre ve Orman Bakanlığı nın Saygıdeğer Müsteşar Yardımcısı,

TÜRKİYE DE EN FAZLA GÖRÜLEN BESLENME HATALARI

GIDA GÜVENLİĞİ VE YENİ TARIM POLİTİKASINA İLİŞKİN ÖNERİLER

ÜNİVERSİTE VE SOSYAL SORUMLULUK. Prof. Dr. Yunus Söylet İstanbul Üniversitesi Rektörü

Dünyada ve Türkiye de Tarımın Geleceği. Nisan 2011

DOĞA - İNSAN İLİŞKİLERİ VE ÇEVRE SORUNLARININ NEDENLERİ DERS 3

İLK 1000 GÜNDE UYGULANAN BESLENME POLİTİKALARI VE GELECEK NESİLLERE ETKİSİ

Düzce Üniversitesi Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesi tarafından düzenlenen Düzce Fındık Çalıştayı İstiklal Konferans Salonu nda gerçekleştirildi

WORLD FOOD DAY 2010 UNITED AGAINST HUNGER

İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI (İİT) GENEL SEKRETERİ SAYIN YOUSEF BIN AHMAD AL-OTHAIMEEN İN İİT. EKONOMİK ve TİCARİ İŞBİRLİĞİ DAİMİ KOMİTESİ (İSEDAK)

Yeniden Yapılanma Süreci Dönüşüm Süreci

SU ÜRÜNLERİNDE GIDA GÜVENLİĞİ

TKDK DESTEKLERİ AKSARAY YATIRIM DESTEK OFİSİ

(09-11 Mayıs 2016, Ankara) Kıymetli İslam İşbirliği Teşkilatı Üye Ülkeleri Temsilcileri, Değerli Katılımcılar,

Bu toplantı, İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası nın kuruluşunun 50 inci yılına denk gelmesi vesilesiyle bizler için ayrı bir öneme sahip.

BÜTÜNLEŞİK SU YÖNETİMİ İÇİN YEREL ÇERÇEVENİN PLANLANMASI PAYDAŞLAR ÇALIŞTAYI. GAP Tarımsal Sorunlar, Çözüm Önerileri ve GAP TEYAP

TSE den Aldığınız Helal Gıda Uygunluk Belgesi İle Tüketicilere Güvenle Ulaşın. TSE Helal Gıda Belgeli Ürünleri Güvenle Tüketin STANDARD ÇALIŞMALARI

İSLAM ÜLKELERİNDE MESLEKİ VE TEKNİK EĞİTİM KONGRESİ SONUÇ DEKLARASYONU

Yükseköğretim Kurumlarımızın Mühendislik Fakültelerinin Kıymetli Dekanları ve Çok Değerli Hocalarım..

MEVZUATLAR KANUNLAR. TEBLİĞ, TALİMAT ve KARARLAR YÖNETMELİKLER KANUNLAR. Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu

Prof.Dr. Muhittin Tayfur Başkent Üniversitesi SBF, Beslenme ve Diyetetik Bölümü

İSO YÖNETİM KURULU BAŞKANI ERDAL BAHÇIVAN IN KONUŞMASI

2012 ÖSYS TAVAN VE TABAN PUANLARI

ARAŞTIRMA BİLGİ SİSTEMLERİ VE SAĞLIĞIN GELİŞTİRİLMESİ ŞUBESİ TARAFINDAN TAMAMLANMIŞ VE ÇALIŞMALARI DEVAM EDEN PROJELER

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI CANSEN BAŞARAN-SYMES IN " 12. TEKNOLOJİ ÖDÜLLERİ ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

Editör Doç.Dr.Hasan Genç ÇEVRE EĞİTİMİ

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

Sn. M. Cüneyd DÜZYOL, Kalkınma Bakanlığı Müsteşarı Açılış Konuşması, 13 Mayıs 2015

Doğum Yeri 2,2 4,4 2,2 4,4 4,4 2,2 2,2 2,2 28,8 2,2 6,6 17,7 4,4 4,4 2,2

2023 e Doğru Kentsel Dönüşüm, Ulusal Çevre Politikaları ve Sektörden Beklentiler. 23 Ocak 2015, İstanbul. Sayın Bakanım,

AB ve Türkiye Sivil Toplum Diyaloğu - IV Tüketicinin ve Sağlığın Korunması Hibe Programı

Gıda Tarım ve Hayvancılık Rekabet Gücü Temel Bulgular. Mevzuat, Arge ve Inovasyon

Toprak ve Su; en güvenilir iki liman

TARSUS TİCARET BORSASI

T.C. ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TRÜF ORMANI

SAĞLIKLI HAYVANSAL ÜRETİM

1- Ziraat, 100 milyon Euro kaynak sağlayacak - Dünya

İYİ TARIM UYGULAMALARI NASIL YAPILIR?

İzmir İktisat Kongresi, Ekim 2013 Oturum 7D: Tarım ve Gıda Sektöründe Dönüşüm. Panel Başkanı: Vedat Mirmahmutoğlları, GTHB Müsteşarı

ZEYTİN VE ZEYTİNYAĞI SEKTÖRÜ RAPORU

12. MĐSYON 13. VĐZYON

Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Adnan İğnebekçili

ISLAMIC FINANCE NEWS ROADSHOW 2013-TURKEY

TÜRKİYE DE DENİZ STRATEJİSİ ÇERÇEVE DİREKTİFİ KONUSUNDA KAPASİTE GELİŞTİRME PROJESİ ( )

KALKINMA KURULU ŞANLIURFA KASIM 2015 TARIM VE KIRSAL KALKINMA KOMİSYONU TRC BÖLGE PLANI KOORDİNASYON VE İZLEME KOMİSYONLARI

KALKINMA KURULU ŞANLIURFA KENTLEŞME VE YAŞAM KALİTESİ MAYIS 2016 TRC BÖLGE PLANI KOORDİNASYON VE İZLEME KOMİSYONLARI İLERLEME RAPORU 2016/1

BÖLGESEL TİCARET TOPLANTISI İZMİR

ORMAN VE SU ĠġLERĠ BAKANLIĞI

Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı. Dr. Vahdettin Ertaş. Finansal Erişim Konferansı. Açılış Konuşması. 3 Haziran 2014

ZORLUKLAR, FIRSATLAR VE STRATEJĐLER

YENİ TEŞVİK SİSTEMİ 1 / 7

Can boğazdan gelir.. Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur..

TR 61 DÜZEY 2 BATI AKDENİZ KALKINMA AJANSI (ANTALYA-ISPARTA-BURDUR)

ET ÜRÜNLERİNDE FARKLI HAYVAN TÜRLERİNİN ELISA TEKNİĞİ İLE TESPİT EDİLMESİ

DÖNEM ALAN ADI ÜNİVERSİTE GÜZ Acil Hemşireliği KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ GÜZ Acil Hemşireliği ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ

TÜRKİYE NİN STRATEJİK VİZYONU PROJESİ

Sürdürülebilir Tarım Yöntemleri Prof.Dr.Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi 1

Atila ERTEM ETO Yönetim Kurulu Bașkanı

İZMİR DE SÜT HAYVANCILIĞI

Sürdürülebilir Kalkınma - Yeşil Büyüme. 30 Mayıs 2012

DÖNEM ÜNİVERSİTE ALAN ADI GÜZ ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ Özel Eğitim (Yetenekli, Engelli vb)

TÜRKİYE DE TARIMIN GELECEĞİ ve AVANTAJLAR

Bursa Yakın Çevresi Deprem Tehlikesi ve Kentsel Dönüşüm

T.C. FIRAT ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Genel Sekreterlik

İZMİR BÖLGE PLANI İLÇE LANSMAN SÜRECİ KİRAZ SONUÇ RAPORU

Sürdürülebilir Beslenme ve Geleceğin Gıda Gündemi

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN İŞ DÜNYASI BAKIŞ AÇISIYLA TÜRKİYE DE YOLSUZLUK SEMİNERİ AÇILIŞ KONUŞMASI

Temiz Üretim Süreçlerine Geçişte Hibe Programlarının KOBİ lere Katkısı. Ertuğrul Ayrancı Doğu Marmara Kalkınma Ajansı

Tarımın Anayasası Çıktı

T.C. FIRAT ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Genel Sekreterlik

İZMİR BÖLGE PLANI İLÇE LANSMAN SÜRECİ BAYINDIR SONUÇ RAPORU

Ekmek, buğday ununa; su, tuz, maya (Saccharomyces cerevisiae) gerektiğinde şeker, enzimler, enzim kaynağı olarak malt unu, vital gluten ve izin

TR 61 DÜZEY 2 BATI AKDENİZ KALKINMA AJANSI (ANTALYA-ISPARTA-BURDUR)

İLAÇ, ALET VE TOKSİKOLOJİ ARAŞTIRMALARI ÇALIŞMA GRUBU. Dr. A. Alev BURÇAK Bitki Sağlığı Araştırmaları Daire Başkanlığı

Transkript:

T.C. BAŞBAKANLIK SAĞLIK KOORDİNATÖRLÜĞÜ Uluslararası katılımlı Türkiye Doğal Beslenme ve Yaşam Boyu Sağlık Zirvesi 2015 20-23 Mayıs 2015, Bilecik, Türkiye SONUÇ RAPORU Saglığa Giden Yol Editörler Prof.Dr. Celil Göçer Prof.Dr. Mehmet Rüştü Karaman Prof.Dr. Nevin Şanlıer i

Bu rapor, T.C. Başbakanlık Sağlık Koordinatörlüğü tarafından basılmıştır. Kısmen ya da tamamen izinsiz hiçbir yöntemle basılamaz, çoğaltılamaz ve dağıtılamaz. Ankara, 2015 ii

iii

SUNUŞ Sağlıklı ve uzun yaşamın sırrı dengeli ve doğal beslenme, zararlı alışkanlıklardan uzak durma, düzenli uyku ve spor yapmaktan geçmektedir. Günümüzde ise genellikle yoğun bir tempo ile çalışılmakta, dengesiz ve yetersiz beslenme, stres gibi faktörler insan sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. Son yıllarda ayrıca yoğun kentleşme ile birlikte sağlıksız gıda tüketimi ve ev dışı hızlı beslenme alışkanlıklarında da büyük artışlar gözlenmiştir. Oysa yapılan sayısız bilimsel araştırmalar, kimi sağlıksız gıdalar ve yanlış beslenme ile başta kanser olmak üzere çoğu hastalıklar arasında kesin bir ilişki olduğunu açık olarak ortaya koymaktadır. Bunlara birde tütün ve benzeri zararlı alışkanlıklar, sentetik kimyasallar, hormonlar ve tarım ilacı kalıntıları gibi diğer olumsuzluklar eklendiğinde sorun daha da ciddi bir hal almaktadır. Diğer taraftan, organik üretim, doğal gıdalar, bitkisel tedavi yöntemleri, tamamlayıcı tıp teknikleri, ekolojik yaşam gibi konularda günümüzde büyük bir kavram kargaşası ve bilgi kirliliği yaşanmakta, insanlar doğal denilerek sunulanları düşünmeden alıp kullanabilmektedir. Bu tür kargaşaların önüne geçilmesi, konunun uzmanları tarafından tartışılması ve tüketicilerin bilinçlendirilmeleri önemli bir görev olarak görülmektedir. Kısacası, topraktan soframıza dek uzanan beslenme zincirinin her halkasında, başta tarım, gıda, beslenme, sağlık ve spor olmak üzere sağlıklı yaşam unsurları ile ilgili tüm disiplinlere düşen sorumluluklar bulunmaktadır. Bu konuda disiplinler arası karşılıklı bilgi ve tecrübelerin bilimsel veriler ışığında birlikte tartışılması, elde edilen bilgilerin toplumun tüm kesimleri ile paylaşılması büyük öneme sahiptir. Bu amaçla, T.C. Başbakanlık Sağlık Koordinatörlüğü nün öncülüğünde ve Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi ev sahipliğinde uluslararası katılımlı Türkiye Doğal Beslenme ve Yaşam Boyu Sağlık Zirvesi 2015 organize edilmiştir. Farklı çözüm ortaklarını bir araya getirmesi, karşılıklı deneyimlerin paylaşılması ve ortak kararlar alınmasını sağlayan zirve, oldukça geniş bir katılımla gerçekleştirilmiştir. Ulusal ve uluslararası güçlü işbirliklerinin kurulması açısından da önemli bir fırsat olan zirveye katılımlarınız ve değerli katkılarınızdan ötürü teşekkür ederiz. Saygılarımızla, Prof.Dr. Celil Göçer T.C. Başbakanlık Sağlık Koordinatörü Prof.Dr. Mehmet Rüştü Karaman Yüksek İhtisas Üniversitesi Kurucu Rektörü ve Doğal-Der Başkanı Prof.Dr. Nevin Şanlıer Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı iv

v

Onursal Başkanlar Prof.Dr. Azmi Özcan Prof.Dr. Yunus Söylet Prof.Dr. Mehmet Rüştü Karaman Onur Kurulu Dr. Nihat Pakdil Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşarı Prof.Dr. Eyüp Gümüş Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Prof.Dr. Lütfi Akca Orman ve Su İşleri Bakanlığı Müsteşarı Faruk Özçelik Gençlik ve Spor Bakanlığı Müsteşarı Prof.Dr. Mustafa Öztürk Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşarı Prof.Dr. Ersan Aslan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı Nesrin Çelik Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Müsteşarı M. Rifat Hisarcıklıoğlu Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Şemsi Bayraktar Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Prof.Dr. Erkan İbiş Ankara Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Süleyman Büyükberber Gazi Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. A.Murat Tuncer Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. M.İhsan Karaman İstanbul Medeniyet Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Sabri Gökmen Karamanoğlu Mehmetbey Üniv. Rektörü Prof.Dr. Osman Şimşek Namık Kemal Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Ayşe Baysal Beslenme Eğitimi ve Araşt. Vakfı Başkanı Prof.Dr. Öztekin Oto Türkiye Kalp ve Sağlık Vakfı Başkanı Prof.Dr. Nazif Bağrıaçık Türk Diyabet ve Obezite Vakfı Onursal Başk. vi

vii

Danışma Kurulu Prof.Dr. Emine Akalın İstanbul Üniversitesi Prof.Dr. Ahmet Rüçhan Akar Ankara Üniversitesi Prof.Dr. Meral Aksoy Bahçeşehir Üniversitesi Prof.Dr. Uygun Aksoy Ege Üniversitesi Prof.Dr. Mustafa Altındiş Sakarya Üniversitesi Prof.Dr. Dilek Anaç Ege Üniversitesi Prof.Dr. Nevzat Artık Ankara Üniversitesi Prof.Dr. Mustafa Aslan Gazi Üniversitesi Prof.Dr. Ahmet Başaran Hacettepe Üniversitesi Prof.Dr. Sevil Başoğlu Acıbadem Üniversitesi Prof.Dr. H.Tanju Besler Hacettepe Üniversitesi Prof.Dr. Yavuz Beyatlı Gazi Üniversitesi Prof.Dr. Yasemin Beyhan Haliç Üniversitesi Prof.Dr. Hayati Bilgiç Gülhane Askeri Tıp Akademisi Prof.Dr. Dilek Boyacıoğlu Karadeniz Teknik Üniversitesi Prof.Dr. Faruk Bozoğlu Orta Doğu Teknik Üniversitesi Prof.Dr. Uğur Coşkun Gazi Üniversitesi Prof.Dr. Ramazan Çakmakçı Atatürk Üniversitesi Prof.Dr. Hasan Nedim Çetin Sakarya Üniversitesi Prof.Dr. Gürhan R. Çiftçioğlu İstanbul Üniversitesi Prof.Dr. Abdurrahman Çömlekçi Dokuz Eylül Üniversitesi Prof.Dr. Recep Demirbağ Harran Üniversitesi Prof.Dr. Mehmet Demirci Namık Kemal Üniversitesi Prof.Dr. İlhan Doran Bilecik Şeyh Edebali Üniv. Prof.Dr. Sedef Nehir El Ege Üniversitesi Prof.Dr. Funda Elmacıoğlu Marmara Üniversitesi Prof.Dr. İsmail Filya Uludağ Üniversitesi Prof.Dr. Muazzez Garipağaoğlu Medipol Üniversitesi Prof.Dr. Vural Gökmen Hacettepe Üniversitesi Prof.Dr. Hamide Gübbük Akdeniz Üniversitesi Prof.Dr. Medine Güllüce Atatürk Üniversitesi Prof.Dr. Erdoğan Güneş Ankara Üniversitesi Prof.Dr. Aydın Gürel Namık Kemal Üniversitesi Prof.Dr. Şengül Hablemitoğlu Ankara Üniversitesi Prof.Dr. A.Kadir Halkman Ankara Üniversitesi Prof.Dr. Nurettin Heybeli Trakya Üniversitesi viii

Prof.Dr. Mustafa N. İlhan Gazi Üniversitesi Prof.Dr. Mehmet İnan Akdeniz Üniversitesi Prof.Dr. Neriman İnanç Nuh Naci Yazgan Üniversitesi Prof.Dr. Efsun Karabudak Gazi Üniversitesi Prof.Dr. Ayşe Karaduman Hacettepe Üniversitesi Prof.Dr. A.Vahap Katkat Uludağ Üniversitesi Prof.Dr. Ayla Kaya Anadolu Üniversitesi Prof.Dr. Mükerrem Kaya Atatürk Üniversitesi Prof.Dr. Nurgül Keser Sakarya Üniversitesi Prof.Dr. Gül Kızıltan Başkent Üniversitesi Prof.Dr. Ali Koşar Lokman Hekim Hastanesi Prof.Dr. Hamit Köksel Hacettepe Üniversitesi Prof.Dr. A.Ruhi Mermut Avrupa Toprak Fed. Başkanı Prof.Dr. N.Mücella Müftüoğlu Çanakkale Onsekiz Mart Üniv. Prof.Dr. Sonay Sözüdoğru Ok Ankara Üniversitesi Prof.Dr. F. Akın Olgun Ege Üniversitesi Prof.Dr. İbrahim Ortaş Çukurova Üniversitesi Prof.Dr. Ayşe Özfer Özçelik Ankara Üniversitesi Prof.Dr. Yaşar Özgök TÜD Yeterlilik Komitesi Üyesi Prof.Dr. Münir Öztürk Ege Üniversitesi Prof.Dr. Metin Petek Uludağ Üniversitesi Prof.Dr. Kadir Saltalı K.Maraş Sütçü İmam Üniv. Prof.Dr. İbrahim A. Saraçoğlu Marmara Üniversitesi Prof.Dr. M.Bilgin Saydam İstanbul Üniversitesi Prof.Dr. Bülent Sivri Hacettepe Üniversitesi Prof.Dr. Gökhan Söylemezoğlu Ankara Üniversitesi Prof.Dr. Metin Saip Sürücüoğlu Ankara Üniversitesi Prof.Dr. Fikrettin Şahin Yeditepe Üniversitesi Prof.Dr. Seçil Şatır Hitit Üniversitesi Prof.Dr. Erol Şengör Afyon Kocatepe Üniversitesi Prof.Dr. Muhittin Tayfur Başkent Üniversitesi Prof.Dr. İlyas Tuncer İstanbul Medeniyet Üniversitesi Prof.Dr. Şefik Tüfenkçi Yüzüncü Yıl Üniversitesi Prof.Dr. İlhami Ünlüoğlu Osmangazi Üniversitesi Prof.Dr. Halil Vural Hacettepe Üniversitesi Prof.Dr. Atila Yetişemeyen Ankara Üniversitesi Prof.Dr. İlhan Yetkin Gazi Üniversitesi Prof.Dr. Neziha Yılmaz Bozok Üniversitesi ix

Ed. C. Göçer, M.R.Karaman, N.Şanlıer DEĞERLENDİRME ÖN SÖZLERİ 1

2

Ed. C. Göçer, M.R.Karaman, N.Şanlıer Değerli katılımcılar, Saygıdeğer hocalarım, Kıymetli hanımefendiler, beyefendiler, Hepinizi saygı ve sevgi ile selamlıyor, böyle önemli bir toplantı vesilesiyle birarada bulunmaktan duyduğum memnuniyeti dile getirmek istiyorum. Bu toplantıyı düzenleyen kurula çok teşekkür ediyorum. Topraktan koptuğumuz, kimyasallarla kuşatıldığımız bir dünyada böyle bir konuda kurumların seferberliği gerçekten çok anlamlı. Umuyorum ki bu toplantı, beslenme-sağlık ilişkisine dair toplumun bilinçlenmesine vesile olur. Değerli katılımcılar, Modern dünyanın çok ilginç zamanlarına şahitlik ediyoruz. Dünya bir yandan obezite ile mücadele ederken, diğer yandan açlık ve yoksullukla pençeleşiyor. Obeziteye bağlı hastalıklardan ölenlerin sayısı, açlıktan ölenlerin neredeyse 3 katı. Tabii bu oran Afrika dışı dünyada geçerli. Su gibi hayatın en temel kaynağına ulaşmak dahi pekçok insan için hala büyük bir sorun. Ne yazık ki, tüm bunlar gıda yetersizliğinden değil, adaletsiz dağılımdan kaynaklanıyor. Dünyada yılda 1.3 milyar ton gıda israfı yapılıyor. Düşünebiliyor musunuz, yılda 10 milyon insanın açlıktan öldüğü bir dünyada 1.3 milyar ton gıda israfı!... Her 6 kişiden 1 i, sağlıklı ve aktif bir yaşam için gereken gıdaya ulaşamıyor. Tüm bunlar global dünyanın çelişkileri... Öte yandan gıda sömürgeciliğin de konusu. Bugün zengin ülkeler kendi topraklarını ve su kaynaklarını korumak adına dev sanayi tesislerini Uzakdoğu da ya da Afrika da kuruyorlar. Zarar başkasına, hasat bize mantığı ile bir tür gıda sömürgeciliği yapıyorlar. Endüstri atıklarını üçüncü dünya ülkelerine akıtırken, Afrika nın bâkir ve verimli topraklarında tarlalar kiralamayı da ihmal etmiyorlar. Buralarda organik tarım yapıyorlar. Etiyopya, bunun en çarpıcı örneği. 3

Kıymetli kardeşlerim, Bu zirvede elbette global dünyanın çelişkilerini, gıda ve tarım emperyalizmini konuşacak değiliz. Ancak, gıda meselesinin küresel ölçekli bu fotoğrafı, bize meselenin ne kadar stratejik olduğunu gösteriyor. Bildiğiniz üzere, doğru ve sağlıklı beslenmenin iki temel unsuru var; dengeli ve yeterli beslenme. İşte obezite ve açlık, bu iki prensibin ihlali ile ortaya çıkan, iki vahim sonuç. Özellikle obezite bugün pek çok hastalığın kaynağı olarak biliniyor. Büyük tıp alimi İbni Sina, hastalıkların sebebi sorulduğunda, çok yemek ve yemek üstüne yemek yemek diyor. İrade ve bilinç bu noktada çok önemli. Bize emanet olarak verilmiş bedeni dengesiz ve ölçüsüz beslenerek hastalıklara mahkum ediyoruz. Kalıtımsal ve çevresel faktörleri hariç tutacak olursak, bugün pekçok kronik hastalığın sebebi kötü beslenme. Ölümlerin % 60 ında, hastalıkların % 46 sında temel neden olduğu ifade ediliyor. Tıp dünyası 2020 yılında gelişmekte olan ülkelerde, toplam ölümlerin %70 inin diyabet nedeniyle olacağını öngörüyor. Aslında beslenme, sağlıktan da öte ölümle yaşam arasında son derece hayati bir konu. Kalpdamar hastalıkları ve kanserin beslenme ile yakından ilişkisi, buradaki tüm hekim dostlarımızın malumu. Aynı şekilde, yetersiz beslenen toplumlarda, enfeksiyon hastalıkları daha sık görülüyor, daha ağır seyrediyor. Bağışıklık sistemi ile beslenme arasında da çok yakın bir ilişki var. Hulasa doğru beslenme, hastalıklardan korunmanın ve sağlıklı yaşamın ön şartı. Can boğazdan gelir atasözü, beslenme ile yaşam arasındaki ilişkiye dair kadim bir bilgeliği özetliyor bize. Beslenme ile ilgili sorunlar, başta sağlık alanı olmak üzere pek çok bilim ve sektörün işbirliğini gerektiriyor. Bu konuda atılan bazı küçük adımlar, çok değerli. Tarım bakanlığımızın restoran menülerinde, alerjen gıda içeriklerinin belirtilmesi konusunda yaptığı çalışmayı takdir ediyorum. Yurtdışında yaygın olan bu çalışma vatandaşımızın bilgi alma hakkı kadar, ne yeyip, içtiğine dair bilinçli davranmasına da bir davettir. Bakanlığımız 4

Ed. C. Göçer, M.R.Karaman, N.Şanlıer keşke aynı çabayı, yağ, tuz ve şeker türlerinin belirtilmesi konusunda da gösterse. Yine bazı kurumlarımızın, çay ocaklarında tek şeker ikramı gibi küçük teşvik projelerinin de, önemli bir duyarlılık olduğunu düşünüyorum. Beslenme bilincine dayalı bu tür kampanyaların artmasını umut ediyorum. Böyle alışkanlıkları toplumun tüm katmanlarına yayabilirsek daha sağlıklı nesillere sahip olabiliriz. Evlatlarımıza küçük yaşta doğru ve sağlıklı beslenme alışkanlıklarını kazandırmak durumundayız. Çocuklarımız bir gıdanın topraktan sofraya uzanan serüvenini bilmeli. Doğal ve gerçek gıdanın ne olduğunu öğrenmeli. Bir tohumun tabağımızda bir besine nasıl dönüştüğünü idrak etmeli ki, israf etmemeyi, paylaşmayı, sabrı ve kanaati öğrensin. Değerli dostlarım, Ne yazık ki, toprağa eskisi kadar yakın değiliz. Fakat tabiattan uzakta, şehirlerde yaşamak mazeretimiz olmamalı. Apartman dairelerinde de olsa, balkonlarımızda bitki yetiştirelim ki, çocuklarımız nimetin kaynağının Yaratıcı olduğunu bilsin. Leziz gıdaların şükrünü onların asıl sahibine yapsın. Aksi halde, herşeyin parayla satın alındığı bir dünyada para, çocuklarımız için tüm kapıları açan bir kıymete dönüşüyor. Herşeyi parayla elde edebileceklerini zannediyorlar. Oysa toprak, bize az bir alınteri ve sabır karşılığında cömertçe binbir çeşit nimet sunuyor. Üstelik bu nimetin içine şifayı da yerleştiriyor. Kimyasallar bulaştırmadığımız sürece toprak hem bereket, hem şifa kaynağı. Nasıl hastalıkların kaynağı kötü beslenme ise sağlığın kaynağı da doğru ve doğal beslenmedir. Nitekim, Hipokrat ın tedavilerinin ana unsurunu da gıdalar oluşturmuştur. Şehir hayatının karmaşası içinde soframızın sağlığını çoğu kere ihmal ediyoruz. Fakat bunun telafisi yok. Bu zirvenin de bu anlamda çok önemli bir açılım sağlayacağını düşünüyorum. Bu sayede, medyamızın da ne yeyip, 5

ne içtiğimiz meselesine dair bilgi kirliliğini ortadan kaldıracak katkılar sunmasını bekliyoruz. Gıda sektörü, aynı zamanda bir suistimal alanı. Son yıllarda gıdasağlık ilişkisi reklamcılar tarafından da keşfedildi. Gün geçmiyor ki, kansere, bronşite iyi gelen gıda tavsiyesi alıyoruz. Bu noktada üreticiler kadar tüketicilere de görev düşüyor. Bir gıdanın mahiyetine dair soru sormaktan çekinmemeliyiz. Bu konuda sürekli bir bilinç haline ihtiyacımız var. Dinimizin helal ve temiz gıda tavsiyesindeki hikmetin de bu olduğunu düşünüyorum. Bu prensip, ne ile nasıl beslendiğimizi öğrenme bilincinin daima açık olması gereğine davet ediyor bizi. Zira yemek-içmek, sadece biyolojik bir mesele değil. Gıdalar, beynimizin yakıtı. Beslenme ile ahlak ve davranışlarımız arasında da yakın bir ilişki var. Allah, nefis terbiyesini açlıkla ilişkilendiriyor. Hergün et yemek, kalbi karartır hadisi de bize bunu gösteriyor. Büyük islam bilgini İbn Haldun, Az yiyen ve dengeli beslenenlerin hal ve ahlakları da ölçülüdür diyerek bizi itidale davet ediyor. Mevlânâ dan İbni Sina ya, Lokman Hekim den Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerine, alimlerimiz insanın fiziksel gelişimi ile manevî gelişimi arasındaki bağa işaret ediyor. Nitekim, Tıbb-ı Nebevi nin de esası bu değil mi? Değerli kardeşlerim, Biz besinleri sadece kalori kaynağı olarak görmüyoruz. Sözgelimi ekmek, bizim için buğdaydan una, undan hamura, sadece maddi bir dönüşüm demek değildir. Soframızın baştacı, mübarekliği olan bir nimettir. Bereketin kaynağıdır. Bizim medeniyet düşüncemiz, herşeyi bir bütün olarak görür. Bu nedenle beslenmeye de, sağlığa da bu çerçeveden bakar. Sağlıklı yaşamak için, insanlığın binlerce yıllık tecrübesine sırtımızı dönmemeliyiz. Çocukluğumuzun doğal tatlarını yeniden kazanmak için gıdadaki kimyasallarla ciddi bir hesaplaşma içine girmemiz gerek. Sağlıklı ve temiz gıda sadece hijyenik ve steril gıda demek değil. Ne yazık ki, bugün, 6

Ed. C. Göçer, M.R.Karaman, N.Şanlıer gıda elde etme süreçlerinde bir besini yaşayan tüm organizmalardan arındırırken, gıdayı da aslından uzaklaştırabiliyoruz. Ülkemizde, Tarım Bakanlığımızın İyi Tarım Uygulamaları nın önemli bir girişim olduğunu söyleyebiliriz. Topraktan sofraya, bir gıdanın bütün aşamalarını kapsayan bu uygulama, tarım ilaçlarına bağımlılığın azaltılması adına da hayati önem taşıyor. Dünya her yıl 2 milyon ton tarım ilacı kullanıyor. Bu, diğer pekçok olumsuz etki yanında toprağı canlıları ve insanı kısırlaştırıyor. Son yıllarda yapılan araştırmalar beslenme bozukluklarının kısırlık yapıcı etkilerini ortaya koyuyor. Görüldüğü üzere, kaşığımızdaki her lokma sadece bedenimizi değil, geleceğimizi de tehdit ediyor. Bu nedenle, beslenme kaynaklı sağlık sorunlarımızı halletmeden Türkiye yi kalkındıramayız. Bu noktada tarımdan sağlığa sistemli ve sürdürülebilir bir yaklaşıma ihtiyacımız var. Daha fazla ve daha hızlı ürün elde etme tutkusundan vazgeçmeli, herşeyin aslına dönmeliyiz. Yeryüzünde herkes temiz, sağlıklı gıdaya ulaşmayı hakediyor.. Kıymetli dostlar, Beslenme ve sağlık, tarımdan gıdaya pekçok konuyu ilgilendiren çok önemli bir konu. Bu konuda söylenebilecek çok şey var. Benim de özel ilgi alanıma giren doğal ve sağlıklı beslenme konusunda ülkemizin potansiyelini ortaya çıkarmak ve Anadolu nun bereketli toprağına sadık kalmak için, çok gayret sarfetmemiz gerekiyor. Sözlerime son vermeden önce bir hususu daha vurgulamak istiyorum. Sağlığın en önemli belirleyicilerinden birisi de, spor. Spor, hem bedeni, hem ruhu güçlü ve diri tutuyor. Osmanlı Medeniyetinin en çarpıcı özelliklerinden birisi, sporu gündelik hayatın içine dahil etmiş olmasıydı. Spor, sosyal hayatın en önemli merkezlerinden birisi olan tekkelerde yerleşmişti. 7

Okçuluk, güreş, binicilik gibi sporlar, ruh ve beden terbiyesinin vasıtasıydı. Sağlıklı yaşamın doğru beslenme kadar yaşam boyu spora da bağlı olduğunu söyleyebiliriz. Değerli katılımcılar, Anadolu toprakları, yaratılış özellikleri değiştirilmemiş, GDO ile kirletilmemiş tohumlar bekliyor. Anadolu halkı, sağlıklı ve gürbüz çocuklarını yeniden istiyor. Bu duygu ve düşüncelerle, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi başta olmak üzere, zirvenin tüm paydaşlarına ve sponsorlarına çok teşekkür ediyorum. Toplantının sonuçlarını merakla bekleyeceğimi ifade ederek, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. TÜRKİYE CUMHURİYETİ CUMHURBAŞKANI EŞİ EMİNE ERDOĞAN 21 Mayıs 2015 8

Ed. C. Göçer, M.R.Karaman, N.Şanlıer Öncelikle aylardır hazırlıklarını heyecanla takip ettiğim Türkiye Doğal Beslenme ve Yaşam Boyu Sağlık Zirvesi nin, alanında en yetkin kişilerin katılımıyla gerçekleşmiş olmasından duyduğum memnuniyeti ifade etmek istiyorum. Bu çok yönlü çalışmanın, sağlıklı beslenme ve tüm sağlıklı yaşam politikalarıyla ilgili farkındalığı artıracağına ve politikalara yön vereceğine inanıyorum. Kötü beslenme, fiziksel aktivite yetersizliği, sigara ve alkol kullanımı, gıdalar yahut çevresel faktörler sonucu maruz kaldığımız kimyasallardaki artış yaşam kalitemizi tehdit ediyor. Günümüzde sağlık hizmetleri, genellikle, hastalanan insanların sağlığına tekrar kavuşmaları anlamına geliyor. Ancak kadim kültürlerde geleneksel tıp kitapları ve eski hekimler hasta insanların nasıl şifa bulacağından ziyade sağlığın nasıl korunacağına odaklanmışlardır. Bu çerçevede sağlıklı ve dengeli beslenmenin önemi daima vurgulanmıştır. Doğal beslenmenin kronik birçok hastalıktan korunmak için elzem olduğunu son yıllarda yapılan araştırmalar da kanıtlıyor. Tüm dünya ile birlikte ülkemiz için de sağlıklı diyetlerin özendirilmesi, halk sağlığı için en etkin çalışmalar olarak görülüyor. Doğal ürün destekleri, geçmiş yıllarda modern tıbba alternatif olarak sunuldu. Bu durum tıp ile yaşam boyu sağlık pratiklerini birçok düzlemde karşı karşıya getirdi. Artık, çok değişik besinlerden oluşmuş yiyeceklerle dengeli bir şekilde beslenmenin insan sağlığının en büyük destekçisi olduğu genel kabul görmekte. Dört mevsimin yaşandığı, birçok ürünün yetiştirilebildiği ülkemiz için de doğal ürünlerin en az vitaminler ve mineraller kadar değerli olduğunu görüyoruz. Üstelik sağlıklı ve doğal beslenmenin hedef kitlesi sadece hamile kadınlar, kronik hastalıktan muzdarip insanlar yahut çocuklar ya da yaşlılar değil. Herhangi bir dezavantajlı gruba dahil olmayan ve ilerde de olmak istemeyen herkes için doğal beslenme, sağlıklı beslenmenin ön şartıdır. 9

Dünya Sağlık Örgütü nün Asya, Afrika ve Avrupa nın altı ayrı bölgesinde, 12 yıl süreyle yaptığı MONICA araştırmasına göre yeryüzünde 700 milyon insan obez, 2,3 milyar insan ise fazla kilolu. Son on yılda obezite prevelansında yüzde 10 ile 30 arasında bir artış saptandı. Peki diğer tarafta ne var? Yine Dünya Sağlık Örgütü rakamlarına göre yetersiz beslenmenin neden olduğu ölümlerin oranı yüzde 40. Yani yer küremizin bir tarafında insanlar aşırı tüketim ve obeziteyle yaşarken diğer tarafında yoksulluk ve açlıkla savaşmakta. Varoluşumuzdan beri insanoğlu olarak ifrat ve tefrit arasında savrulduk. Dünyanın beslenme haritası bu durumun ne kadar ciddi bir hale geldiğini gösteriyor. Vücudumuz için ihtiyacımız olan günlük 25 gramlık şeker yerine, ortalama günde 98 gram şeker tüketmeye devam ederek bu haritanın vahim halini değiştiremeyiz. Doğal beslenme alışkanlıklarımızın en büyük düşmanlarından birisi de elbette GDO yani genetiği değiştirilmiş organizmalar. Tarımsal Biyoteknoloji Uygulamaları için Uluslararası Hizmetler Enstitüsü (ISAAA) nün verilerine göre 1996 yılında 1,7 milyon hektar alan, GDO lu ürün yetiştirmek için kullanılıyordu. 2012 yılında bu oranlar 100 kat arttı. Dört ülkenin GDO lu besin ürettiği günlerden, otuza yakın ülkenin 170 milyon hektar alanı bu ürünlere ayırdığı zamanlardayız. Şu an dünya nüfusunun yüzde 70 i GDO lu üretim yapan ülkelerde yaşıyor ve bu besinleri tüketiyor. Ülkemizde bu tür ürünler, hayvan yemi dışında üretilmiyor ve üretilmesi de yasak. Ancak dünya üzerinde beslenme kaynakları ve gıda üzerinden kurulmaya çalışılan bu ticari egemenlik hırsı tüm insanlığı tehdit ediyor. Tohumlar patentlendi. Besin çeşitliliği, laboratuvarların ana faaliyetleri arasında... Doğal ürünlerin taklitleri, ürünün kendisinin yerini alıyor. Toprağın bereketinin tatmin edemediği insanlık bir tür ilaç döngüsüne kapılıyor. Çok yaygın kullanılan tarım ilaçları hastalıklara ve dolayısıyla 10

Ed. C. Göçer, M.R.Karaman, N.Şanlıer insanların ilaç almasına neden oluyor. Doğal Beslenme ve Yaşam Boyu Sağlık Zirvesi nin altını çizmek istediği gerçeklerden birisi de bu. İlaçlar, kronik hastalıklar ve yanlış beslenme dairesinden ancak sağlığımızı en basit şekilde koruyarak çıkabiliriz. Bize emanet edilen canı, olduğu haliyle korumak, hem teorik hem de pratik bir dönüşümü gerektiriyor. Doğal ve çeşitli beslenmenin önemini kavramak, çocuklarımıza aktarmak ve bu tavrın en canlı örnekleri olmak zorundayız. Peki, başka neler yapabiliriz? Öncelikle unutmayalım, doğal ürünlerle beslenmek için ilk şart arz değildir. Aktif ve ısrarlı bir şekilde doğal ürünleri aramalı, talep etmeli ve edinmeliyiz. Basit ihtiyaçlarımızı kendimiz yapabiliriz. Annelerimiz ve anneannelerimizden kalan salça, reçel yapma pratiklerinin tarihin tozlu sayfalarına gömülüp gitmesine engel olalım. Modern dünyanın dikte ettiğinin aksine doymak, beslenmek değildir. Doymak bir amaç iken, beslenmek sağlıklı yaşamın bir aracıdır. Değişik besin gruplarıyla beslenmenin ve koruyucu madde içermeyen ürünlerin önemi düzinelerce araştırmayla kanıtlandı. Özellikle işlenmiş ve hazır yiyeceklerin 50-100 yıl öncekine nazaran ne kadar az besin değeri içerdiğini hastalıkların artan oranına bakarak anlayabiliriz. Dengeli ve doğal beslenmenin yanında uyku düzeni ve spor yaparak yaşam kalitemizi artırabiliriz. Yoğun iş temposunun neden olduğu stresten uzak durabiliriz. Kent yaşamı nedeniyle daha sık karşılaştığımız katkılı yiyeceklerden ziyade iyi tarım ürünlerini tüketebiliriz. Alacağımız küçük önlemler ve günlük hayatımızın rutinlerini değiştirerek sağlıklı yaşama adım atmak kendimiz ve bizi sevenler için hayati bir önem arz ediyor. Daha doğal ve sağlıklı bir yaşam ancak bilgimizin yanında duyarlılığımızın da artmasıyla mümkün olabilir. Türkiye Doğal Beslenme ve Sağlık Zirvesi ne olan çok paydaşlı katılım, sağlığın çok bileşenli yapısının bir gereğidir. Zirvede tarım alanında iyi tarım uygulamaları ve organik üretim teknikleri konunun uzmanları tarafından ele alındı. Gıda hijyeni ve güvenliği oturumunda ulusal ve 11

uluslararası katılımcılarla konu detaylı olarak tartışıldı. Yerli uygulamalar ve dünyadaki gelişmeler dinleyenlerle paylaşıldı. Yine sağlıklı yaşam ve spor başlıklı oturumlarda uzman konuşmacılar sağlıklı yaşam ve spor kavramlarının detaylı açılımını yaptı. Türkiye de bu iki kavramın insanımızın gündemine yerleşmesinin sağlıklı ve güçlü Türkiye için ne kadar önemli olduğunu ayrıntılı olarak örneklendirdiler. Tüm bu oturumlarda konunun uzmanları, politika yapıcılar ve uygulayıcı bürokratların katılımı ile özgür, bilimsel tartışmalar ve paylaşımlar yapıldı. Bu zirveye farklı bakış açılarına sahip pek çok meslek mensubu ve kurumun katılması ile sağlık konusunda ortak bir yaklaşımın sergilenmesi hedeflendi. Türkiye de artık tüm kurumları ile devlet, siyaset mekanizması, sivil toplum, üniversiteler vb. yapılar sağlıklı yaşam ve doğal beslenme odaklı düşünmeli ve karar almalı. Bu zirvenin amaçlanan en önemli sonucu budur. Uluslararası bilgi ve deneyimlerin paylaşılarak ulusal sağlıklı ve doğal beslenme yol haritasının çizildiği Türkiye Doğal Beslenme ve Yaşam Boyu Sağlık Zirvesi ni planlayan ve hayata geçiren tüm paydaşları ve çalışanları tebrik ediyorum. Böylesine önemli bir çalışmada emeği geçen herkesi kutluyorum. Ailemiz, çocuklarımız ve tüm toplum için sağlıklı beslenmenin hem sağlıklı yaşam hem hastalıklardan korunma için çok önemli olduğuna inanan bir hekim olarak bu çalışmanın bereketli sonuçlarını heyecanla beklediğimi ifade ediyor, bu çalışmaya katkıda bulunmaktan onur duyuyorum. TÜRKİYE CUMHURİYETİ BAŞBAKANI EŞİ Doktor SARE DAVUTOĞLU 12

Ed. C. Göçer, M.R.Karaman, N.Şanlıer Önemli bir günde, çok önemli bir gündemle karşınızdayız. Böyle toplantılara ev sahipliği yapmak temsil durumunda bulunduğum kurumum adına bir onur. Canlılar olarak bizler kromozomlarımızda sonsuzluk arzusuyla programlanmış birer varlıklarız ve bu sonsuzluk arzumuzu ancak sağlıklı nesiller yetiştirerek sağlayabiliyoruz. Kendi varlığımız ölümlü bir varlık. Bu sonsuzluk arzumuzu da ancak tıpkı ağaçların filizlenmesi gibi, sağlıklı nesillerle gerçekleştirebiliyoruz. Beslenme sadece biyolojik bir faaliyet değil Beslenme bizim açımızdan sadece biyolojik bir faaliyet değil. Aynı zamanda da biyolojik bir ihtiyaç ama, beslenmenin sadece teknik ve biyolojik değil aynı zamanda bir hayat tarzı, bir kültürel kimlik olgusu olması açısından özellikle ben konu ile ilgiliyim. Bundan 1 yıl kadar önce Bu Ülkede Yüz Yıllık Yüz Aklarımız konulu bir program organize etmiştik. Daha çok 100 yılı aşan gıda şirketlerimizi hem hatırlamak, hem onlara teşekkür etmek istedik. Maalesef iki elin parmağını geçecek sayıda kuruluş bulamadık. Bunlardan birkaç tanesi de Bilecik teydi. Bu ülkede insanlar kendi yemediklerini müşterilerine de sunmazlardı Gıda aynı zamanda bir ahlaki zemini bize gösteren alan. Bu ülkede insanlar kültür ve gelenek olarak kendi yemediklerini müşterilerine de sunmazlardı. Hatta en sağlıklı, en nadide yiyeceklerimizi misafirlerimize ikram etmek bir onur göstergesi idi. Sadece sağlıklı değil aynı zamanda helal ve temiz yiyecekler olmasına dikkat edilirdi. Ama şimdi her şey değişiyor. Çok hızlı bir zemin kayması neticesinde hayatın devamını her şeye rağmen daha çok para kazanmak ve her ne pahasına olursa olsun güç kazanmak üzerine endekslediğimiz zaman gıda bir gelenek, örf, inanç alanı olmaktan çıktı, aynı zamanda bir meta alanı haline geldi. Ne yazık ki daha çok para kazanmak için nesillerin toplumların sağlık ve ruh yapısını bozan birer tehlike haline geldi. Marketlerden aldığımız yiyeceklerin hiçbirisine güvenilmez şeklinde toplumda bir kanaat oluşuyorsa bu toplumun önderlerinin bu konuyu ciddi olarak ele alması lazım. Raf ömrünü uzatmak 13

için işlenmiş gıdaları tüketmeyin diye bizi uyaran bilim insanları varken hemen her tarafımızda her türlü işlenmiş gıdalarla donanmış bir toplum ve ticaret varsa bunun da bu ülkenin sorumluları tarafından düşünülmesi lazım. İnsan gibi yaşamak konusunda çok gerilere gittik Gıda sadece biyolojik olgu değil derken, eskiden beri beslenmenin bir de adabı olduğunu hatırlatmak istedim. Sofralar kurulurdu, baba gelmeden sofraya oturulmazdı ve o sofrada ailenin bütün fertleri mutlaka bulunmak zorundaydı. Orada sadece yemek yenmezdi, nesiller arasında kültür aktarılırdı, gelenek aktarılırdı. Ama şimdi erken gelen dolabını açıp çok hızlı bir şekilde ihtiyacını giderip, elinde bilgisayarı ya da telefonu ile kendi köşesine çekilip, bir evde aynı ailenin fertleri sadece beslenme alışkanlıklarının değişmesi yüzünden farklı odalardan cep telefonlarıyla mesajlaşarak iletişim kurabiliyorsa, bu toplumun bunu ciddi olarak düşünmesi lazım. Biz fen ve bilimin bize sağladığı imkânlarla refah noktasında çok büyük boyutlara ulaştık, belki ulaşacağız ama insan gibi yaşamak konusunda çok gerilere gittik. Ama bizim varlık nedenimiz insan gibi yaşamak. Hayatı ve ölümü değerli kılan şey bizzat kendisini değil, niçin yaşandığı ve niçin ölündüğüdür. Eğer hayatımızı bu tür değerlerle süslemez sek, daha çok kazanmak uğruna başka insanları zehirlemekten çekinmeyen bir üretim sektörü haline dönüşürüz. Nesiller kısırlaştırılıyor, nesiller zehirleniyor Sadece bir üretim sektörü değil, aynı zamanda küresel rekabet piyasasında kapitalizmin insanları birer köle haline getirdiği tüketim kıskacında güçlü toplumların başka toplumları zayıflatmak için kullandığı ölümcül bir silah sektörü haline geldiğini de görebiliriz. Nitekim farkında olmadan nesiller belki zehirleniyor, genlerine müdahale ediliyor ve bunların sonuçlarının bizlere nelere mal olacağını bundan 20-30 sene sonra muhtemelen acı bir şekilde öğreneceğiz. O itibarla binlerce yıl içerisinde damıtılarak günümüze kadar süzülmüş geleneksel beslenme tarzlarının somut bir aile birlikteliği içerisinde, bir sofra düzeniyle bütünleşmesinin 14

Ed. C. Göçer, M.R.Karaman, N.Şanlıer yeniden bu topluma hatırlatılmasında fayda var. İşte bu zirve bu açıdan çok önemli. Sadece teknik, tıbbi boyutuyla değil, kültürel değerler açısından da çok çok önemli. Bu topraklar tüm dünyaya yok edilemeyiz dediğimiz yer Bu topraklarda bir medeniyet doğdu. Bu toprakların bir farklılığı var. Yeryüzünde biraz da bizim temsil ettiğimiz İslam aleminde göğsünü gere gere dolaşabilmenin bir kıymeti varsa, bu durum çok büyük oranda bu topraklara borçlu olduğumuz gerçeğindendir. Burası hem dünyaya biz varız dediğimiz yer, hem de bütün dünyaya biz yok edilemeyiz dediğimiz yer. Bilecik halkımız bunu kuruluş ve kurtuluşun beşiği olarak ifade ediyor. Burada öyle kıymetler var ki, toplantının burada olmasının arzu edilmesinin önemli nedenlerinden birisi de ülkemizin dikkatini buraya çekmekti. Sakarya Havzası dediğimiz yaklaşık 40 kilometrelik mikro klimanın hâkim olduğu olağanüstü verimli toprakların bulunduğu alan. Ama devletimizin gözünden kaçmış gibi görünüyor. Esasında devlet politikası olması gereken ve bu haliyle Marmara Bölgesi'nin toplam meyve ve sebze ihtiyacını büyük oranda karşılayabilecek bir potansiyele sahip. İşlenmemiş, eğer işlenmemeye devam ederse çok yakında küresel şirketlerin kira ya da satın alma yoluyla mutlaka ele geçirecekleri bir imkana ülkemiz ve devletimizin dikkatini çekmek istedik. Birkaç şartı var ve hepimize görev düşüyor. Bunlardan birisi bu havzayı besleyen su kaynaklarının kirlilikten kurtarılması. Geleceğimizin hayat kaynağı olan bu suların mutlaka acilen temizlenip sağlıklı ürünler yetiştirme hizmetine takdim edilmesi lazım. Huzurlarınızda her kim bununla görevli ve sorumlu ise bir kez daha tarihe kayıt düşmek adına bunu burada tekrar ediyorum. Bu sular hem bizim hem sonsuzluğa kadar devam edecek nesillerimizin varlıklarıdır ve onları kirletmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Karasu Irmağı bile kirletilebiliyorsa bizim vebalimizdir Eğer bu sularımız birkaç kilometrelik alanda bile kirletilebiliyorsa bu bizim çok büyük bir vebalimizdir. Bu suların mutlaka sağlıklı ürünler 15

yetiştirmek için hayat kaynakları olarak kullanılması lazım. Sakarya havzasındaki toprak kaynaklarının da henüz kirlenmemişken, henüz kimyasal sanayi ile tanışmamışken sadece bizi değil bütün bölgeyi sağlıklı ürünlerle besleyecek ürünlere dönüştürecek kaynaklar olarak değerlendirmemiz lazım.. Bunun için biz üniversitemiz olarak, gerekli alt yapı çalışmalarını hazırlamaya çalışıyoruz. Üniversitemiz ve Bilecik ilgililerinin bu önemli konuyu ülkemiz gündemine getirmesiyle büyük mesafeler alabileceğimizi düşünüyorum. Bir kez daha bir şeyi hatırlatmak istiyorum; lütfen bu bölgeye zehirli kimyasal sanayi getirmeyelim. Toprak sanayi tamam, eğitim tamam, buna bağlı diğer sektörler tamam, ama toprak bizim kendisine hem hayat hem de vefa borçlu olduğumuz bir değer. Onu zehirlersek bilin ki kendimizi değil, geleceğimizi zehirliyoruz. Buna hakkımız yok. Bütün bunlar çok uzun sürecek ama bizim hassasiyetlerimiz, bu meseleyi dile getirmek istedim. Değerli Misafirler, ülkeleri kıymetli kılan şey onların nüfuslarının çokluğu değildir. Ülkeleri ve toplumların kıymetini oradaki nitelikli insanların sayısı belirler. İnsanlara nitelik katan bileşenler vardır. Bunlardan birisi sağlıklı bir toplum, diğeri de eğitimdir. Eğitim kurumları olarak biz bunu yapmaya çalışıyoruz. Bugün bu salonda Bilecik'in çok kıymetli değerlerinin dışında ülkemizin değişik yerlerinden gelen üst düzey nitelikli misafirlerimiz var. Bunların bir kısmı ciddi anlamda belki bölge ile ilk defa tanışıyorlar. Bundan sonra artık onlar da Bilecik li oldular ve birikimlerini ve uzmanlıklarını yeri ve zamanı geldikçe bölgemiz için de kullanacaklar. Gıda sektöründe önemli projeler uygulamaya konulacak Önümüzdeki 10 yıl içerisinde bu ülke üzerinde hem gıda sektörü itibariyle hem de siyasetin diğer alanları itibariyle çok önemli projeler uygulamaya konulacaktır. O yüzden ben müşterek konularla ilgili hep söylüyorum, dünya 100 yıllık dönemlerle şekillenirken eğer masada yer almak istiyorsak, mutlaka çok önemli projelerinizin olması lazım. Bu fırsatı 16

Ed. C. Göçer, M.R.Karaman, N.Şanlıer kaçırırsak sadece geleceğinizi kaçırmaz, aynı zamanda gelecek nesillerinizi de kaçırırız. Bu duygu ve düşüncelerle, Zirvenin hazırlanmasında emeği geçen tüm paydaşlara yürekten teşekkür ediyor, toplantının Bölgemiz ve Ülkemiz için hayırlı neticeler getirmesini diliyorum. BİLECİK ŞEYH EDEBALİ ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ Prof.Dr. AZMİ ÖZCAN 17

18

Ed. C. Göçer, M.R.Karaman, N.Şanlıer YÖNETİCİ ÖZETİ Topraktan soframıza dek uzanan beslenme zincirinin her halkasında, başta tarım, gıda, beslenme, sağlık ve spor olmak üzere sağlıklı yaşam unsurları ile ilgili tüm disiplinlere düşen sorumluluklar bulunmaktadır. Bu konuda disiplinler arası karşılıklı bilgi ve tecrübelerin bilimsel veriler ışığında birlikte tartışılması, elde edilen bilgilerin toplumun tüm kesimleri ile paylaşılması büyük önem taşımaktadır. Bu çerçevede; ilgili paydaşların katılımları ile Türkiye Doğal Beslenme ve Yaşam Boyu Sağlık Zirvesi düzenlenerek, sonuç bildirgesi konu başlıklarına göre aşağıda özetlenmiştir. 1. Tarım, İyi Tarım Uygulamaları (İTU) ve Organik Üretim Tarım halen Dünyadaki en stratejik sektör ve olmazsa olmazıdır. İnsanların hızla artan gıda ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için birim alandan elde edilen verimin artırılması gerekliliği kuşkusuz bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Bunu sağlayabilmenin temel yolu modern tarım tekniklerinin etkili biçimde kullanımıdır. Buna karşılık, modern ve kontrolsüz yapılan tarımla birlikte gündeme gelen yoğun kimyasal kullanımı, toprak kirliliği, aşırı sömürme, genetik yapısı ile oynanmış tohumlar, hormon kullanımı ve benzeri doğal üretimden uzaklaştıran yöntemler sağlıklı tarımsal üretimi giderek zorlaştırmakta, ürün kalitesi, aroması ve besleyici değeri önemli riskler altında bulunmaktadır. Tüm bu gelişmeler, insanoğlunu her geçen gün doğala dönüş projesine daha da yakınlaştırmaktadır. Bu konuda alınması gereken başlıca önlemler ve öneriler: Tarımsal üretimde tüm girdiler ve yönetim süreçlerinde insan sağlığı, çevresel sürdürülebilirlik ve biyo çeşitliliğin korunması temel kural olarak kabul edilmelidir. Bu konuda mevcut eğitim çalışmaları, ihtiyaç ve gelişmelere göre daha etkin bir şekilde yürütülmeli, ilgili tüm paydaşlar ile koordineli bir iş birliğine gidilmeli, genç nüfus mutlaka çiftçiliğe ve sağlıklı tarımsal üretime özendirilmelidir. 19

Küçük aile işletmelerinin hızla orta ve büyük ölçekli aile işletmelerine dönüştürülmesi teşvik edilmeli, düzenli envanter takibi yapılmalı, kooperatifler ve diğer tarımsal örgütlerin kurumsal kapasiteleri artırılmalı, üretim ile birlikte depolama, pazarlama konularında da çok daha etkin olmaları sağlanmalıdır. 2015 yılı Dünya Toprak Yılı olarak ilan edilmiştir. Nedeni ise Dünya da ve ülkemizde tarım topraklarının hızla tüketilmesidir. Tarım topraklarımız başta erozyon olmak üzere, amaç dışı kullanım (kentleşme ve sanayileşme), çoraklaşma ve toprak kirliliği ile hızla azalmaktadır. Birçok Avrupa ülkesine göre halen kirlenmemiş alanlara sahip ülkemizde, karşılıklı bilgi ve tecrübe paylaşımı, eğitim ve yasal önlemler ile ilgili ulusal ve uluslararası düzeyde gerekli çalışmalar daha etkin sürdürülmelidir. Bu çerçevede, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı nca yürütülen Türkiye nin toprak ve su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi ile ilgili ulusal düzeydeki kalkınma planı, kırsal kalkınma stratejik planları, politikaları, projeleri ve destekleme modelleri kararlılıkla, kontrollü ve etkin bir şekilde uygulanmalıdır. Türkiye de tarımsal ürünlerde verimi artırmak için kullanılan kimyevi gübre ve ilaç gibi girdilerin aşırı kullanımı sonucu iç sular ve topraklarımız kirlenmektedir. Sağlıklı tarımsal üretim için toprak kalitesinin biyolojik, kimyasal ve fiziksel ölçütlerini kapsayan toprak kalite parametreleri düzenli olarak takip edilmelidir. Toprak sağlığının (kalitesinin) en önemli göstergelerinden birisi de toprak organik maddesidir. Ülkemiz topraklarının yaklaşık % 65'nin organik madde içeriği az ve çok azdır. Ülkemiz topraklarının organik madde (% C) içeriklerini artırabilmek için çiftlik gübreleri, kompost, organik kökenli kentsel artıklar, yeşil gübreleme, mikrobiyal gübreler, leonardit ve gidya uygulamaları ile birlikte minimum toprak işleme ve anızların yakılmaması gibi uygulamalar teşvik edilmelidir. Ülkemizde modern sulama sistemine geçişte önemli mesafeler kaydedilmiştir, ancak halen çok yetersizdir. Sulanabilir arazi miktarının 20

Ed. C. Göçer, M.R.Karaman, N.Şanlıer artırılması, nadas alanlarının daraltılması ve modern sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması için gerekli alt yapı çalışmaları ve teşviklere hızla devam edilmelidir. Türkiye biyolojik çeşitlilik ve tıbbi/aromatik bitki genetik kaynaklarındaki zenginliğine rağmen finansal yetersizliği ve koruma programındaki eksiklikler nedeniyle ıslah, kültüre alma ve üretimde mevcut potansiyelin çok azını kullanabilmektedir. Çevreye duyarlı planlama yaklaşımında doğal kaynaklar ve doğa bozulmadan, yaşam kalitesinin arttırılması, toplumun ve bireylerin gereksinimlerinin karşılanması hedeflenmelidir. Bu hedefe ulaşmak için ekolojik, ekonomik ve sosyal sürdürülebilirliğin temel alınması gerekmektedir. Bitkisel ve hayvansal üretimde verimlilikle birlikte özellikle kalitenin artırılmasında yönelik çeşit ve ırkların geliştirilmesi, ıslah çalışmalarının yaygınlaştırılması da önemlidir. Ancak bu çalışmalar yapılırken yerli gen kaynaklarının ve biyo çeşitliliğin korunmasına mutlaka gereken önem verilmeli, mevcut çeşit ve ırkların genetik yapısı ile kesinlikle oynanmamalı, endemik türler titizlikle korunmalıdır. GDO ile ilgili son yıllarda en fazla tartışılan konular arasında doğada biyolojik çeşitliliğin azalması, insan ve diğer canlı türleri üzerinde alerjik veya toksik etkilerin görülme durumu, dünya gıda üretiminin tamamen küresel biyoteknoloji firmalarının tekeline girme tehlikesi, etik vb. sorunlar sıralanmaktadır. Gün geçtikçe gelişen bu teknolojinin yakından takip edilmesi, ülke durum ve ihtiyaçları göz önüne alınarak araştırma önceliklerinin belirlenmesi, Ar-Ge faaliyetlerinde kapasite artırılması, deneyimli personel yetiştirilmesi, GDO ların risklerine yönelik altyapı eksikliklerinin giderilmesi, akredite laboratuvar sayısının artırılması ile modernizasyonu ve biyogüvenlikle ilgili tüm kurum ve kuruluşlar arasında işbirliğinin ve koordinasyonun geliştirilmesi gerekli görülmektedir. Bitkisel ve hayvansal üretimde hastalık ve zararlılarla mücadelede eğitim ve teknik uygulamalar daha etkin yürütülmeli, bu açıdan biyolojik mücadele yöntemlerinin yaygınlaştırılmasına gereken önem verilmelidir. 21

İşlenmiş gıdalarda olduğu gibi, hazır tüketilen sebze ve meyvelerde kalite parametreleri, kalıntı analizleri ve kimyasal içerikleri Avrupa Birliği nde uygulanan kriterlere göre piyasaya arz edilebilmelidir. Ülkemizin 2023 hedefleri doğrultusunda Tarım Politikalarının önceliği toplumun yeterli ve dengeli beslenmesi dir. Bu kapsamda hayvancılık işletmelerinin yapısal sorunlarının iyileştirilmesi, kırmızı et üretiminin bölgesel programlar çerçevesinde geliştirilmesi, kanatlı hayvan, arıcılık ve diğer hayvansal üretim çalışmalarında sağlıklı üretim için gerekli önlem ve takipler titizlikle yürütülmelidir. Bu konuda gerek yurt içi ve gerekse yurt dışı talepler de dikkate alınarak Ülkemizde de ciddi planlama ve teşviklerin sağlanmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Kimyasal gübrelerin ve tarım ilaçlarının çevreye, insan ve hayvan sağlığına zarar vermeden geleneksel tarımda etkin şekilde kullanılması ve nitelikli-yüksek verimde tarımsal ürünlerin alınması için Avrupa Birliği, İYİ TARIM UGULAMALARI (Good Agriculture Practices-GAP) adı altında çok önemli bir uygulamayı yürürlüğe koymuştur. Buna karşılık, Türkiye de GLOBAL-GAP standardına göre belgelendirme faaliyetinde bulunan kuruluşların sektörel yapıları, deneyim, rekabet koşulları ve akreditasyon standartlarına uyumda halen sorunlar yaşanmaktadır. Bu konuda gerekli önlemlerin alınması, Ülkemiz çıkarları açısından son derece önemlidir. Organik gıda üretimi ve pazarlanması hızlı büyüyen dünya pazarının dinamiklerine sahiptir. Bu nedenle üretim, tedarik, pazarlama ve sertifika konusunda olası sorunların çözülmesi önem arz etmektedir. Küçük ölçekli organik ve sürdürülebilir tarımsal üreticilerin tarımsal sürdürülebilirliğinin sağlanması için halk pazarları ve semt pazarları yanısıra teşvik amacıyla ücretsiz standartlar oluşturulmalı, organik tarımla ilgili algı ve ilginin oluşturulması için basın yayın organları başta olmak üzere anaokulu ve orta öğretim düzeyinde çevre-doğal yaşam olarak eğitim verilmeli, organik tarımda sadece yurt dışı tüketim hedeflenmemeli, iç tüketimin arttırılmasına da gereken önem verilmeli, Ülkemizde organik ve iyi tarım ürünlerinin fiyat politikaları kontrollü olarak düzenlenmelidir. 22

Ed. C. Göçer, M.R.Karaman, N.Şanlıer Ülkemiz 2023 hedefleri içerisinde önem verilen sağlıklı üretim, sağlıklı yaşam ve buna bağlı doğal yaşam alanlarının yeterince hayata geçirilmesi açısından, ekolojik-köyler, hobi bahçeleri, permakültür, sağlık turizmi, sağlıklı beslenme, doğa sporları ve temiz enerji konularında ulusal ve uluslararası destekli proje ve yatırımlar daha fazla teşvik edilmeli, her yıl farklı bölgelerde düzenli olarak Doğal Ürünler, Doğal Beslenme ve Sağlıklı Yaşam Günleri organize edilerek, toplumun bu konulara ilgisi artırılmalıdır. 2. Gıda Hijyeni ve Güvenliği Gıda güvenliği; tüm dünyada ve ülkemizde çok önemsenen ve süreklilik arz eden bir olgudur. Gıda kontrolü; tüketicinin sağlık açısından ve ekonomik bakımdan korunmasını amaçlayan bir kamu görevidir. Ülkemizde gıda mevzuatı konusunda önemli gelişmeler sağlanmıştır. Buna karşılık son yıllarda görsel ve yazılı basında gıdada ciddi bilgi kirliliği söz konusudur. Gıda uzmanı olmayan kişilerce duyuma dayalı ve bilimsel dayanağı olmayan görüşler hem çiftçimize, hem gıda üreticilerimize ve hem de tüketicilerin tercihlerine zarar vermektedir. Ülke neslinin sağlıklı olarak yetişmesi ve güvenli gıda ile beslenmesi, hem sağlık hem de ekonomik kayıpların önlenmesi için çok gereklidir. Sağlık, insan hasta olmadan korunursa hastalıklar için harcanacak ülkemiz kaynakları yatırıma kaydırılabilecektir. Tüketicilerin gıda ve gıda güvenliği konusunda aydınlatılması ve bilinçlendirilmesi açısından gıda ile ilgili yayın ve programlar son derece yararlıdır. Ancak Gıda ve Beslenme konusunda gıdaların güvenli üretimi kadar doğru bilgi ile doğru bilgilendirme de, çok değerli ve önemlidir. Tüm kesimlerin, toplumun sağlıklı bireylerden oluşması için sorumlulukları bulunmaktadır. Bu sorumlulukların başında da halkımızın uzman kişilerce doğru bilgilendirilmesi gelmektedir. Konusunda uzman olmayan kişilerin konuşmaması, görsel medyada ve özellikle kadın programlarında tüketicilerin hatalı bilgilendirilmemesi için RTÜK ve ilgili otoriteler acilen mevzuat hazırlamalıdır. Nitekim tüketicilere yanlış mesaj ulaştıktan sonra ceza vermek çözüm olmamaktadır. 23

Gıda kalitesi ve güvenilirliği konularında, bilimsel veriye dayanan ve toplumda inandırıcılığı olan yeni bir anlayışa ihtiyaç bulunmaktadır. Medya aracılığıyla yanlış bilgilendirilme konusunda devletin AB ülkelerinde olduğu gibi riske dayalı gıda güvenliği sisteminin kurulması gerekmektedir. Risk değerlendirmesinin bağımsız bir gıda otoritesi tarafından yapılması ihtiyacı çok önemlidir. Bu şekilde gıda ile ilgili her konuda bilgi ve risk değerlendirmesi bu otoritenin uzmanlarınca yapılacak ve medyada bilgi kirliliği ve gıda güvenliği olgusuna zarar verme olayı önlenecektir. Gıda güvenliği alanında yaşanan sorunlar; tüketiciler ve üreticilerin gıda güvenliği riskine karşı ilgisini ve bu konulardaki bilinç düzeyini arttırarak en aza indirilebilir. Gıda güvenliği eğitimi konusunda kamu, üniversite, sanayi ve sivil toplum kuruluşları önemli rol oynayabilmektedir. Gıda güvenliğinin benimsenmesinde bireysel, grupsal ve kitlesel eğitim yöntemleri daha etkin harekete geçirilmelidir. Gıda katkı maddelerinin özellikleri ve gıdalarda kullanım sınırları, dünyada uluslararası düzeyde araştırmalarla ele alınan bir konudur. Bu amaçla Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO) ve Gıda Tarım Örgütü (FAO) nün oluşturduğu gıdalarla ilgili komisyon (CAC) katkı maddelerinin güvenilirliği konusunda çalışmalar yapmaktadır. Türkiye'de Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı konuyu yakından takip etmektedir. Gıda katkı maddesinin türü, kullanılabileceği gıdalar ve miktarları konusunda yasal düzenlemeler mevcuttur. Bu yasalarda göz önüne alınan temel koşul, katılan maddenin insan sağlığına kesin olarak zarar vermemesidir. Dolayısıyla gıda katkı maddelerinin insan sağlığına etkisi ile ilgili araştırma bulguları dikkatle takip edilmeli ve bilgiler düzenli olarak güncellenmelidir. Gıda etiket bilgileri tüketiciler acısından çok önemli bir yere sahiptir. Etiket bilgilerinde ürün içeriği, son kullanım tarihi, ürün muhafaza ve tüketim bilgileri gibi önemli bilgiler bulunmaktadır. Gıda güvenliğinin tarladan sofraya kadar sağlanması için zincirin son halkasında tüketicilere önemli bir görev düşmektedir. Tüketicilerin satın almış oldukları gıda o aşamaya kadar güvenilir bir şekilde ulaşmış olsa bile bu aşamadan sonra gıdanın etikette yer alan kullanım talimatına göre tüketilmesi önemlidir. 24

Ed. C. Göçer, M.R.Karaman, N.Şanlıer Türkiye, tarımsal üretim ve özellikle gıda ihracatında dünya ekonomisinde önemli bir yere sahiptir. İslam ülkeleri arasında en büyük ilk üç ekonominin içinde yer alması, gıda güvenliği standartlarının üst seviyede uygulamaları ve helal gıda çalışmalarında hızlı ilerleme ülkemizi yön verici konuma getirmektedir. Nitekim kurucusu olduğumuz İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC) Helal Gıda konusunda belgelendirmede esas alınan 3 temel standart yayımlayarak bu standartların İslam ülkeleri arasında uyumlaştırılması ile ticareti geliştirmeyi amaçlamaktadır. Bu doğrultuda düzenlenen belgelerin uluslararası ticarette tanınırlığı için üye ülkelerin SMIIC standartlarını milli standart haline getirerek uygulamaları ve uygulatmaları ile standartların kullanımı da yaygınlaştırılacaktır. Gıdalar ve beslenme, çocuğun gelişiminde ve gelecekteki beslenme alışkanlıklarının oluşmasında önemli bir rol oynamaktadır. Sebzeler, meyveler, tahıllar, et, balık, süt ve süt ürünleri gibi farklı yaş gruplarının gelişim aşamalarına uygun farklı doku ve tatları içeren çeşitli gıdaların çocuğa sağlanması gereklidir, böylece çocukların sağlıkları için gerekli olan mikro ve makro besinler temin edilmiş olur. Devlet, kanun yapan merciiler, üniversiteler ve sanayi kuruluşları, gıda üretim ve pazarlama stratejilerinden ve getireceği sağlık risklerinden sorumludur ve çocuklarımızın gelecekteki beslenme alışkanlıklarını oluşturmak için şimdiden tedbirler alınmalıdır. Gıda sektörü, güvenli ürünlerin geliştirilmesi veya mevcut ürünlerin içeriklerinin yeniden düzenlenerek tüketicilere sunulması için ihtiyaç duyulan bilimsel araştırma ve geliştirme çalışmalarına karşılıksız destek vermelidir. Sanayi, sektör araştırma ve geliştirme faaliyetlerine yatırım için bilim insanları, gıda mühendisleri ve beslenme diyetetik uzmanları ile vb. meslek gruplarının istihdamının artırılmasına ilişkin stratejileri kurumsal politikalarına dâhil etmelidir. 3. Beslenme ve Diyetetik Yetersiz ve dengesiz beslenme; insan gücünün üretkenliğini azaltarak hem bireylerin sağlığını ve refahını etkiler hem de aileler, toplumlar ve 25

devletlere olumsuz sosyal ve ekonomik yük getirir. Tahmini rakamlara göre 2012-2014 yılları arasında yaklaşık 805 milyon insan kronik açlık ve yetersiz beslenmenin neden olduğu malnütrisyondan muzdariptir. İki milyardan fazla insan özellikle A vitamini, iyot, demir ve çinko başta olmak üzere pek çok mikro besin öğesi eksikliğinden yakınmaktadır. Bunun yanı sıra, 2013 yılında beş yaşın altındaki 42 milyon çocuk fazla kilo, 2010 yılında 500 milyondan fazla yetişkin ise obezite sorunuyla karşı karşıya kalmıştır. Türkiye genelinde yapılan Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması 2010 verilerine göre 0-5 yaş grubunda yer alan çocukların %20,5 i şişman (her 5 çocuktan biri), %17 si ise zayıftır. Tüm yetişkin bireylerde (19 yaş ve üzeri) obezite görülme sıklığı %30,3 dır. Bu durum ülkemiz açısından oldukça endişe vericidir. Tüm bu bilimsel veriler ışığında yeterli ve dengeli beslenmenin teşviki ve beslenme ile ilintili hastalıkların önlenmesine ilişkin multidisipliner yaklaşımla kamu kurum ve kuruluşlar arası eşgüdüm sağlanarak devlet önderliğinde alınacak tedbirler ve çözüm yaklaşımları aşağıda sıralanmıştır; Devlet, disiplinler arası işbirliği ve eşgüdüm eksikliği ve paydaşlar arasında güven sorununun giderilmesi için çaba sarf etmelidir. Üniversiteler, ilgili tüm kurum ve kuruluşlar, sivil toplum kuruluşları, sektör, sanayi, sosyal-görsel medya, kitle iletişim araçları, reklamlar vb. yapılacak olan işbirliklerinin sağlanmasında önderlik yapmalıdır. Özellikle sağlık okur yazarlığının artırılmasında koruyucu sağlık hizmetleri kapsamında konuya ilişkin ilgili tüm kurum/kuruluşların bir araya gelerek eşgüdümün sağlanması ve amaca yönelik gerçekleştirilecek çabaların ortak bir konsorsiyum çerçevesinde topluma yansıtılması büyük önem taşımaktadır. Fetal süreçte ve yaşamın ilk yıllarında maruz kalınan çevresel etmenlerin yaşam boyu sağlığı etkileyebileceği görüşü son yıllarda üzerinde durulan önemli bir konudur. Özellikle obezitenin kökeni yaşamın ilk yıllarına uzanmakta, prenatal ve/veya postnatal süreçte yetersiz beslenme ilerleyen dönemlerde obeziteye yatkınlığı artırmaktadır. Bu nedenle, anne adaylarının konunun uzman sağlık personeli ve özellikle diyetisyenler 26