Katmerli mağdurların muhalif olma hakkı yok. Kentsel Dönüşüme karşı Ayazma da neden yerel bir muhalefet oluşamadı? Bilindiği üzere, hâlen yasal bir zemini olmadan yürütülmekte olan Kentsel Dönüşüm çerçevesinde, Küçükçekmece Ayazma da, 1 Şubat 2007 den beri yıkımlar devam eder Bu tarih itibariyle, bugüne kadar, 880 ü aşkın ev yok oldu. Tapusuz olanlardan sonra, tapulularla yıkım süreci ikinci safhasına girmiş bulunuyor. Tapulu olanlara verilecek tazminat ve önerilecek konut sayısı hakkında pazarlıklar sürüyor. Bu aşamada olup bitenlere bakacak olursak ve aynı zamanda farklı mahallelerle kıyaslayacak olursak, ilk bakışta en çok şasırtan unsurlar arasında, kuşkusuz Ayazma da 2006 dan sonraki gelişmelere karşı etkin bir muhalefetin hiç olmamasıdır. Son zamanlarda görebildiğimiz gibi, bazı kiracılar dışında, Ayazma da öne sürülen projelere karşı örgütlü, toplu bir tepki olmadı. 2005-2006 daki toplu hareketlerden sonra, Ayazma da ne olmuş? Burada kastetmeye çalıştığımız toplumsal muhalefet olgusu, bireysel, noktasal, tepkisel bir tezahüratin ötesinde yerel bazda gelişen, kamuoyuna hitab edebilen ve nispeten kalıcı bir sosyal harekettir. Bu perspektifte, Ayazma nın muhalefet oluşturamama sebebi, hem yapısal, hem de stratejik etkenlerle açıklınabilir. Ayazma nın kronolojisi 1980 lerin başı : ilk yerleşenler (Erzurumlular). 1982 : Ayazma nın ilk parselizasyonu. Ayazma Mezarlığı ndaki ilk definler. 1988 : Elektrik ve telefon alınmaya başlıyor 1995 : İlk camikondu açıldı. 1999 : Toplum Sağlık Vakfı (TOSAV) yardım faaliyetlerine başlıyor. 2001 : Atatürk Olimpiyat Stadyumu tamamlanıyor. 2001/04/24 : Ölüm Orucu nda yaşamı yitiren Sibel Sürücü, Ayazma Mezarlığı nda toprağa veriliyor. Mayıs 2002 : 22 dönüm Milli Emlâk tarafından ihaleye çıkılıyor. Dere boyunca yayılan arazi satılıyor. Mart 2003 : Nihayet su şebekesi döşeniyor. Mart 2004 : Muharrem Ağrıcal (2 yaşında) Ayazma deresine düşüyor ve boğuluyor. 29-31/11/2004 : Kentsel Dönüşüm Sempozyumu. 2005/04/18 : Kentsel Dönüşüm projelerine karşı Ayazma da düzenlenmiş ilk toplantı (ESP).
2005/05/18 : Ayazmalılar İBB nin önündeki Yıkımlara Karşı gösterisine katılıyor ( Yıkımlara Karşı Halk İnisiyatifi ). 2005/06/26 : Yıkımlara Karşı Emekçi Halk Kurultayı 2005/08/28 : Yıkımlara Karşı mitingi (Kadıköy). 2006/05/31 : Halkalı da, Ayazmalılar bir gösteri düzenliyorlar ( İşgalci değiliz, hakkımızı istiyoruz ). 2007/11/11 : Emekçi Kadın Derneği (EKD), Şirintepe de bir gösteri düzenliyor. Ayazmalı kadınlar katılıyor. 2007/11/29 : Mecburen Çadırda kalanlara karşı şafak vakti polis baskısı. 1)Yapısal etkenler a)yerel nüfusun istikrarlı olmaması Muhalefet, belli bir birikim, aktörler arasında iletişim ve bilgi/deneyim aktarımını sağlayan bir süreklilik gerektiren, zaman içeresinde inşa edilen bir olgudur. Bu muhalefet inşası, yöresel dernek veya mahalle derneği örneklerinde, sadece yerelleştirilmiş/kökleşmiş kurumlardan geçebilir. Fakat Ayazma da o tür dernekleşme süreci bir türlü başlayamadı. Sadece 198O lerin başından itibaren oluşmaya başlamış olan mahalle, görece yeni ve yeterince oturtulmamış sayılabilir. Örneğin Beykoz/Rüzgarlıbahçe de, Kentsel Dönüşüm e karşı başlatılan hareket, hem Giresunlar Derneği üzerinden, hem de Rüzgarlıbahçe Koruma ve Kalkındırma Derneği üzerinden gelişmektedir. Ümraniye/Mustafa Kemal Mahallesi nde ise, mahallenin hareketli geçmişinden beslenmiş olan 1 Mayıs Mahallesi Güzelleştirme Derneği yerel muhalefet vardyasında önemli bir rol üstleniyor. Ayazma da ise, bir dönem terk edilmiş bir matbaada GÖÇDER tarafından açılmış olan, çocuklara ve kadınlara yönelik bir nevi dernek faal olmuşsa da, bu deneme çok fazla sürmedi. Unutmamalıyız ki Ayazma, 1990 ların başında azgınlaşmış zorunlu göç olayının bir yan ürünüdür. Dolayısıyla, aidiyet dugusu olmadan, örülmüş yerel bellek olmadan, muhalefet olamaz. Keza, zihinsel/tinsel ve örgütsel altyapı olmadan, muhalefet oluşturulamaz. b)durmadan İş/aş/bark derdinde olan bir nüfus olması Hep günlük geçimini sağlama derdinde olan Ayazmalılar, muhalefet çalışmalarına çok fazla katılamamışlar : Her tür (enformel, kayıtsız, kaçak) iş veya ek çalışma saatlerini kabul etmek zorunda olan, muhalif olamaz. c)istanbul un merkezinden ve duyarlı gözlerden ırak olması Ayazma nın çeperin çeperindeki konumu, muhalefetin oluşturulmasına katkıda bulunabilen dış aktörlerin seferber edilmesini kolaylaştırmıyor. Başka bir deyişle,
sanatçılar, aydınlar, meslek odalarının temsilcileri için, İstanbul göbeğinden Ayazma ya gitmek, Sulukule ye gitmekten çok farklı. Ayazma için bir nevi medyatik bir görünmezlikten bahsedebiliriz. d)mülkiyet hallerinin karmaşıklığı Dışarıdan söylenin aksine Ayazma, mülkiyet ilişkileri açısından homojen bir tablo arz etmez. Toplu bir hareketi zorlayabilen, birbirleriyle çelişen çeşitli mülkiyet statüleri gözlemlenebilir : kiracı (bekâr, aile), tapusuz ev sahibi ile tapulu ev sahibi arasında ortak çıkarlar aslında çok seyrektir. Üstelik, tapusuzun kiracısı ile tapulunun kiracısı arasında, kira seviyesi ve kira ilişkisinin düzeliği açısından azımsanmayacak bir fark söz konusudur. e)kullanılabilir bir toplu kimliğin olmayışı Yine de egemen söylemin ve Sulukule vakasının aksine, mevcut siyasi arenada öne sürülebilen kabul edilebilir bir yerel toplu kimliğin olmaması, muhalefet oluşturma sürecinin çok olumsuz etkilemektedir. Damgalanmış sözde Kürt üstkimliği ki bu tanım daha çok dışarıda oluşturulmuştur bir türlü kullanılamaz. Mahallenin günlük hayatında iç kimlik nitelendirmelerine/yaftalamalarına bakacak olursak eğer, üst Kürt kimliği diye bir olgu neredeyse yoktur : köy, ilçe, il alt kimlikleri diyebileceklerimiz daha çok etkili gözükür. Bu nedenle, mahallenin içinde herkese hitap edebilen ve dışarıya yönelik çoğunluğu temsili edebilen, kabul edilebilir kapsayıcı bir kimlik söylemi oluşturulamadı. 2)Yerel belediyenin ve TOKİ nin sinsi anti-muhalefet stratejisi Kamu aktörler yukarıda tarif etmeye çalıştığımız ortam göz önünde bulundurarak, herhangi bir muhalefet oluşumuna karşı uygun hamleler geliştirmeye çabaladılar. a)böl ve yönet politikası Bu politika, Ayazma daki iç çelişkilerden hareket ederek yürütülmektedir : dindar ile dindar olmayan, Kürt ve Kürt olmayan (Azeri, Laz, Trakyalı), AKP ye sıcak bakan ve AKP ye soğuk bakanlar, solcu ile sağcı kesimler arasındaki çelişkiler TOKİ ve yerel belediye, zaten, uygulanan protokol sistemi çerçevesinde, her hak sahibi olarak tanınan haneyle ayrı/kopuk bir şekilde pazarlığa girmişti. Bu bağlamda, tek tek pazarlıklar yürütüldü, ama hiç bir toplu pazarlık olmadan. Bu yüzden, yerel AKP yandaşları, belediyenin tüm koşullarını kabul etmekle
suçlanıyor. Fakat özel/bireysel çıkarları öne çıkaran ve her türlü muhalefet oluşumunu engelleyen bu bölme politikası, en çok tapulular ile tapusuzlar arasına odaklaşmıştır. Zaten, Mayıs-Temmuz 2004 te yerel hareket olarak nitelendirebileceğimiz toplu hareket, sadece satışa çıkan bulundukları arsalarını satın almak isteyen tapusuz olanları ilgilendirmiştir. b)uzlaşmacı söylem ve öne sürülen vaatler Sunulan vaatler arasında, kira öder gibi kolayca ev sahibi olma vaadi, ilk sırada yer alır. Fakat, süreli/düzenli bir maaşı olmayan geniş kesim için, bu güzel vaat dayanılamaz bir tuzağa dönüşmüş bulunuyor. Bunun yanı sıra, (kentsel/modern) medeniyete kavuşma vaadi var. Ayazma daki yaşam şartlarını bilen, bu vaate duyarsız kalamazdı. Amacımız, Sizleri Yasal ve İnsanca Yaşanabilir Konutlara Kavuşturmaktır (2005 teki TOKİ/İBB/K.çekmece Bld den gelen Ayazmalılara ilk mektup). c)sadakanın zaferi Öte yanda belediye, Ayazma sorununa, aile aile, dönem dönem çözülebilecek bir yoksulluk sorun olarak bakarak, fiilen toplu bir seferberliği engellemişti. Sadaka pratiklerini bir sosyal politika haline getirerek, hedeflenmiş minettar ailelere yönelik bir tabi olma/tabi kılma bağı kurmuştu. Bu açıdan, yerel sadakanın yaygın olduğu mahallelerde, muhalefet oluşamaz. d)muhalefeti temsil etmek ve örgütlemek isteyen yapılar arasındaki rekabet Nihayet, yerel muhalefeti tertip etmeye çalışan aktörler arasındaki çekişme, örgütlenmiş muhalefet oluşumuna bir engel teşkil etmişti. Mesela, 18 Nisan 2005 te ilk mahalle toplantısını düzenleyen ESP liler ile sonradan mahalleye girmeye çalışan Kızılbayrak çılar arasında, herhangi ortak bir eylem oluşamadı. Üstelik, söz edilen örgütler, TOKİ ve yerel belediye tarafından hiç bir şekilde olası bir muhatap olarak tanınamamıştı. Aksine, yerel yönetimler ve TOKİ tarafından yasa-dışı veya terörist oluşumlar olarak tarif edilen örgütlerin temsiliyet kapasitesi tamamen ve baştan reddedilmişti. Yukarıda tarif etmeye çalıştığımız etkenlerden dolayı, bahar 2005 te Ayazma da ortaya çıkan tepki yapıcı bir muhalefete dönüstürülemedi. Yıpratma/ikna etme süreci çok hızlı oldu. Özet olarak, Ayazma örneğinde görebildiğimiz üzere, muhalefet oluşumu için, potansiyel muhalif ile iktidarı temsil eden arasında,
eklemlenmeyi sağlayan ortak bir dili yaratabilecek bir nevi yakınlık/benzerlik/etkileşim olması gerekir ; ilgili sosyal aktörler arasında sınıfsal ya da zihinsel bir uçurum varsa eğer, muhalefet ilişkisi ortaya çıkamaz. Keza, başarılı yok saymaya eren mutlak bir dışlanma varsa, muhalefet ilişkisi geliştirilemez. Bu çerçevede, Ayazma, damgalanmış ve göz ardı edilmiş 1 bir geçici mahalle olarak, gerçekten kolay bir av teşkil ediyordu. Ayazma, sesini duyuracak gerekli şartlardan mahrum olarak, hem fizikî açıdan (çünkü henüz apartmanlaşmamıştır), hem de sosyal açıdan aşırı zayıf bir halka arz etti. 31 Mayıs 2006 teki Ayazmalılar bildirisi "Bizler Ayazma'da yaklaşık 25 yıldır oturan insanlar olarak yaşadığımız yerlerin "Kentsel Dönüşüm Projesi" adı altında yıkılacağını duyduk. Yıllarca hiçbir altyapı ve hizmetin getirilmediği bu mahalleyi kendi olanaklarımızla kurduk, bu hale getirdik. Yeri geldi evlerimizi sular götürdü, yeri geldi çamurun balçığı içinde yaşadık. Çocuklarımız kilometrelerce uzak okullara kışın, ayazın ortasında yürüyerek gittiler. Sağlık Ocağı, okul, park ve bir telefon kulübesi dahi bize çok görüldü. Bütün bu ihmalkarlığa karşın yolumuzu, suyu ve elektriği getirebilmek için az çaba ve mücadele etmedik. Bugün Ayazma'yı iyisiyle kötüsüyle biz kurduk. Ayazma'yı bu hale biz getirdik. Bir kuşak burada evlendi. Ölülerimizi burada toprağa verdik. Biz Ayazma'ya ömrümüzü, biz Ayazma'ya düşümüzden tırnağımızdan artırdığımız tüm birikimlerimizi yatırdık. Şimdi ise tüm bunlar yok sayılarak 25 yıldır burada oturan bizlere işgalci muamelesi yapılıyor. Biz işgalci isek neden 25 yıl önce buralara yerleşmemize izin verildi? Biz işgalciysek neden elektrik ve vergi tahsilatı yapıldı? Peki biz işgalciysek niye bizlerin oylarıyla burada oturanlar tarafından muhtarlar seçildi? Neden kaç kez af çıkarılarak oturma izni verildi? Niye her seçimde tapu vaadi verildi? Peki biz işgalciysek İstanbul'un en güzide yerlerine villalar kuranlar, bu ülkenin Bakanı olan Unakıtan'ın sahibi olduğu villakondular, Koç Üniversitesi'nin kurulu olduğu yerler de hazine arazisi değil mi? Bugün Belediyeye geldik. Bize sunulan öneriyi kabul etmeyeceğimizi söylemek için buradayız. 15 yıl boyunca bankalara borç kölesi yapılarak, bir gece aniden kapı dışarı edilmek korkusuyla yaşamak istemiyoruz. Ayazma halkının ekonomik sıkıntıları ve işsizlik oranı düşünüldüğünde Belediyenin bu önerisini kabul edilemez buluyoruz. Biz bizim düşüncelerimizin de alındığı bir çözüm istiyoruz." (Kaynak : www.yasamgazetesi.com) 1 Bak. : İstanbul Dergisi, Ocak 2002, sayı 40, 80-83.