GELENEKSEL TÜRK TİYATROSU VE OYUNCULUK EĞİTİMİ. Fazilet Demirdaş 1



Benzer belgeler
DÜNDEN GELECEĞE GELENEKSEL TÜRK TİYATROSU NDA EĞİTİMİN ROLÜ. Doç. Dr. Adnan TÖNEL.

KAYNAK: Çınar, İkram "Çocuk Edebiyatı ve Yayıncılığı" Eğitişim Dergisi. Sayı: 22 (Mart 2009).

KÖY SEYİRLİK OYUNU Kırsal bölgelerde, köylerde görülen daha çok tarih öncesine uzanan bolluk (tarım ve çobanlık), eriştirme, canlandırıcılık, atalara

Üniversitede Sanat Eğitimi Alan Gençlerle Yapılabilecek. yaratıcı drama programı

Brighton Ekolü. Film d'art (yapımevi)

Güzel Sanatlar Fakültesi

İçindekiler Kısım 1 Sınıfta Yaratıcı Drama Yaratıcı Drama: Bir Sanat, Bir Sosyalleştirme Etkinliği ve Bir Öğrenme Yolu 3 2. Hayal Başlangıçtır 22

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

Kesintisizlik. Her sinema filmi bir çekim planına dayanmalıdır. Notlar İskelet plan Storyboard Çekim senaryosu

ÖZEL ÖĞRETİM KURSU TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI-I ÇERÇEVE PROGRAMI. :Tercih Özel Öğretim Kursu :Kesikkapı Mah. Atatürk Cad. No.

METİN AND. Başlangıcından 1983 e Türk Tiyatro Tarihi

UYGULAMALI TĐYATRO KURSU MODÜL PROGRAMI

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

YARATICI DRAMA. 1 Ders Adi: YARATICI DRAMA 2 Ders Kodu: REH Ders Türü: Seçmeli 4 Ders Seviyesi Lisans

Sanatın Tanımını yaparmı sınız Nurdan Gül Kökten

OYUNCULUK ANASANAT DALI EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI GÜZ DÖNEMİ PROGRAMI

Zirve 9. Sınıf Dil ve Anlatım

11.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

T. C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ OYUNCULUK LİSANS PROGRAMI. Güz Yarıyılı

Çocuğunuzun uyumu, öğrenimi ve gelişimi

Kübra YILMAZ, Yudum HACIOĞLU, Kadri ŞAHİN, Abdülkadir Arslan

T. C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ OYUNCULUK LİSANS PROGRAMI. Güz Yarıyılı

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

Eğitim Tarihi. Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

T. C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ OYUNCULUK LİSANS PROGRAMI. Güz Yarıyılı

SAHNE DEKORLARI VE KOSTÜMÜ SANATÇISI

Nedim Saban. Berrin Politi De. Bayar

OKUL TİYATROSU MANİFESTOSU

OYUNCULUK ANASANAT DALI EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI GÜZ DÖNEMİ PROGRAMI

İstanbul Aydın Üniversitesi Çocuk Üniversitesi JEUX DRAMATIQUES- YAŞANTILARDAN YOLA ÇIKARAK KENDİNİ İFADE ETME OYUNU

ZEKA Oyunları Turnuvaları

ÖZEL EGEBERK ANAOKULU Sorgulama Programı. Kendimizi ifade etme yollarımız

AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ. Dokuz Eylül Üniversitesi 1990

YÜKSEK DENETİM DÜNYASINDAN HABERLER SAHTECİLİK VE YOLSUZLUKLA MÜCADELEDE SAYIŞTAYLARIN ROLÜ: ASOSAI 2012 FİLİPİNLER ÇALIŞTAYI

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır.

KÜLTÜREL Bin KURUM OLARAK TiYATRO

1 Duyuru. 4 Şubelerimizi tanıyalım. 5 Sosyal Etkinlikler. 6 Kültür ve Sanat. 8 Röportaj. 9 Sizden Gelenler. 10 Kariyer Köşesi HABER

PROGRAMLAR. Türk Din Musikisi Lisans Programı

Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Hakemli Dergisi ART-E Kasım/Aralık 12 ÖZEL SAYI ISSN

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK EĞİTİM FAKÜLTESİ

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

KALKINMANIN YOLU EĞİTİMDEN GEÇER

Maslow a Göre İhtiyaçlar Hiyerarşisi

Yaratıcı Metin Yazarlığı (SGT 332) Ders Detayları

TÜRK HALK TİYATROSU TÜRLERİ

METİNLERİ SINIFLANDIRILMASI

IFLA/UNESCO Çok Kültürlü Kütüphane Bildirisi

MAYIS 2014 BÜLTENİ. Merhaba! Mayıs ayı boyunca yaptığımız etkinlikleri bulabileceğiniz. bültenimizi sizinle paylaşmanın sevinci ve gururu. içindeyiz.

İÇİNDEKİLER 1. BÖLÜM OYUN...1

Anlama ve Yazma Becerileri

Liderlik Üzerine Bir Analiz

KOMEDİ TRAJEDİ ...VE AŞK...VE İHTİRAS...VE SAVAŞ BİRAZ SENİN HİKÂYEN GİBİ... GERÇEK AŞK İÇİN HİÇ BEDEL ÖDEDİN Mİ?

Sinema tüm sanatları kapsar. Zaman ve mekan sanatıdır. Sinema iki boyutlu bir mekanda ve hareket halindeki bir tempoda (zamanda) görüntüleri verir.

TÜRKİYE DE AVANGARD TİYATRO HATICE HAVVA YAZICI KEREMCAN DUM ENISE GOKBAYRAK 2008 ISTANBUL BILGI UNIVERSITESI

MİT VE DİN İLİŞKİSİ. (Kutsal Metinlerle İlişkisi) DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

YARATICI ÖĞRENCİ GÜNLERİ Her Öğrenci Yaratıcıdır

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 11. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

-Anadolu Türkleri arasında efsane; menkabe, esatir ve mitoloji terimleri yaygınlık kazanmıştır.

II) Hikâye Dışı düzlemi

ZAMBAK 7.Sınıf Din Kültürü Konu Başlıkları

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH BÖLÜMÜ DOKTORA PROGRAMI DERS BİLGİ PAKETİ

İnsan Oyunla Başlar Hayata

Prof. Dr. İrfan Erdoğan

KAZANIMLAR OKUMA KONUŞMA YAZMA DİL BİLGİSİ

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 12. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

İSLAM KURUMLARI VE MEDENİYETİ

DRAMATİK METİN YAZARI

İSTEK ÖZEL BİLGE KAĞAN OKULLARI EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI İSTANBUL İLİ ORTAOKUL VE LİSELER ARASI MEDDAH-TEK KİŞİLİK GÖSTERİ YARIŞMASI ŞARTNAMESİ

TÜRK HALK OYUNLARININ SAHNELENMESİNDE GELENEKSEL KIYAFETLERDEN SAHNE KOSTÜMÜNE GEÇİŞ SÜRECİNİN İNCELENMESİ

İSTANBUL İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ ÖĞRETMENLİK AKTÖRLÜKTÜR ETKİLİ ÖĞRETMENLİK İÇİN OYUN DRAMA VE TİYATRO TEKNİKLERİ PROJE UYGULAMA

CP PT-COMENIUS-C21

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü MÜZİK VE GÖSTERİ SANATLARI ALANI UYGULAMALI TİYATRO KURS PROGRAMI

Biz bunu gerçekleştiririz!

Köy Seyirlik Oyunlarında İnsan, Doğa ve Topluluk İlişkisi

EGE ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ OCAK 2016 ETKİNLİK PROGRAMI

T.C. DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ANABİLİMDALI İLKÖĞRETİM PROGRAM SINIF ÖĞRETMENLİĞİ TÜRKÇE ÖĞRETİMİNDE YENİ YAKLAŞIMLAR

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

TAKIM KURMA. 4) Üyeler arasýnda yüksek derecede güven duygusu geliþmiþtir. 2. TAKIM ÝLE ÇALIÞMA GRUBU ARASINDAKÝ FARKLILIKLAR :

BİR UYGULAMA MODELİ OLARAK SERSEM KOCANIN KURNAZ KARISI. Gülayşe TEMELTAŞ

T.C. SELÇUK ÜNİVERSİTESİ DİLEK SABANCI DEVLET KONSERVATUVARI SAHNE SANATLARI BÖLÜMÜ TİYATRO ANASANAT DALI ÖĞRETİM PLANI LİSANS I I

Oynatılış Tekniği. Karagöz Oyununda Bölümler

OKULLARDA PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK MÜLAKAT GÖRÜŞME

GELENEKSEL TÜRK TİYATROSU BİBLİYOGRAFYASI

Oyun Kuramları. Klasik Kuramlar. Dinamik Kuramlar. Diğer Kuramlar

GİRNE AMERİKAN ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENLİĞİ AKTS. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Dersin Kodu TAR - 102

Sütlüce YERLEŞKESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ. Halkla İlİşkİler Bölümü Görsel İletİşİm Tasarımı Bölümü Medya ve İletİşİm Sİstemlerİ Bölümü Reklamcılık Bölümü

Fen / Fizik Öğretimi I : Açılımlar, Gelişmeler ve Yeni Yaklaşımlar Fen ve Teknoloji/Fizik Öğretim Programlarının

PROF. DR. YUSUF VARDAR -MÖTBE- KÜLTÜR MERKEZİ

Sınıf Yönetimi etkinlikleri

8. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

Elektrik, Plastik Cerrahi ve Prometheus: İlk BK Romanı Frankenstein 18 Ocak2014. Ütopyadan Distopyaya, Totalitarizm ve Anksiyete 25 Ocak 2014

Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro

ARNAVUTKÖY KÜLTÜR-SANAT. ETKiNLiKLERi ŞUBAT 2012

ERKEN ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE YALAN SÖYLEME DAVRANIŞI

FEN BİLGİSİ ÖĞRETMENLERİNİN LABORATUVAR KULLANIMI VE TEKNOLOJİK YENİLİKLERİ İZLEME EĞİLİMLERİ (YEREL BİR DEĞERLENDİRME)

OYUNCULUK ANASANAT DALI EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI BAHAR YARIYILI DERS KATALOĞU

HACIBAYRAM MEYDANI. Resim 1. Hacıbayram Meydanı düzenleme öncesi Kale'ye bakış(1984 / Fotoğraf M.Tunçer)

Transkript:

GELENEKSEL TÜRK TİYATROSU VE OYUNCULUK EĞİTİMİ Fazilet Demirdaş 1 ÖZET Çağdaş Türk tiyatrosu zemininde kendini varetmiş oyunculuğa baktığımız zaman doğrudan bizi oyunculuk eğitimi veren özel veya kurumsal yapılanmalara yönlendirmektedir. Bu kurumlar dahilinde çağdaş oyunculuk teknikleri eğitimi için oluşturulan müfredatın Geleneksel Türk tiyatrosunun geliştirilmesine yönelik bir nitelik taşımadığı gözlenmektedir. Bu bağlamda Geleneksel Türk tiyatrosu oyunculuğu akademik olarak ders içeriklerinde hak ettiği yeri edinememiş olması ve usta- çırak ilişkisi ile kuşaktan kuşağa aktarılan Türk Tiyatrosu oyunculuğunun son temsilcilerinin de ölmesi oyunculuk eğitimi veren kurumlara ciddi bir sorumluluk yüklemektedir. 1 Öğr. Gör., Süleyman Demirel Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Sahne Sanatları Bölümü, faziletdemirdas@sdu.edu.tr 123

Yeryüzünde her daim başka görünüşler altında varlığını sürdüren tiyatro yaşayan bir organizmadır ve içinde doğup geliştiği toplumun koşullarına ayak uydurarak bir karakter kazanır. Ait olduğu toplumu yansıttığı ölçüde özgünlüğünden sözedilebilir; bu şekilde evrensel tiyatro literatüründe yer edinebilir. Metin And ın kullanımıyla yaygınlık kazanan Geleneksel Türk Tiyatrosu terimiyle karşıladığımız bizim tiyatromuz ise altın çağını yaşadığı ondokuzuncu yüzyıldan sonra Dünya halk tiyatrosu geleneği içinde yerini sağlamlaştırabilecekken toplumun değişen algısı içinde yeni tiyatro geleneğince ikinci plana atılmıştır. Bununla birlikte Geleneksel tiyatronun Türk toplumundaki siyasal, sosyal ve ekonomik gelişmelerin karşısında tamamen kayıtsız kaldığı söylenemez. Tanzimat tan önce Osmanlı da Geleneksel Dram Sanatları bir binaya gerek duyulmaksızın kostüm, dekor, makyaj gibi unsurları taşımakla beraber meydanlarda oynanmış ve doğmacaya dayalı, konusu kabataslak olarak herkesçe bilinen bu oyunlar oynayanların yaratıcılıkları, zekâları, nükteli konuşmadaki ustalıkları, güzel söz bulma yeteneklerinin yanında şarkı ve dansla seyirci eğlendirilmeye çalışılmıştır. Tanzimat Tiyatrosu ise bunun tersine, Batı daki gibi yazılı bir metne sadık kalınarak ve hususi olarak bu iş için yapılmış binalarda, sahne üstünde sergilenmek kaydı ile vücuda gelmiştir. Fakat bu dönemde de Ortaoyunu, halk arasında Batılı dram sanatlarına göre hala çok daha fazla rağbet görmektedir. Tanzimat tan sonraki dönemde ise Geleneksel Türk Halk Tiyatrosu kültürel emperyalizmin etkisiyle giren Batı tiyatrosunun karşısında köşesine çekilir. Tanzimatla birlikte başlayan batılılaşma eğiliminin katı bir biçimde reddettiği, karşısına aldığı ve imparatorluğun içinde bulunduğu yozlaşmanın birer belirtisi olarak yorumladığı kukla, karagöz, ortaoyunu, meddah, çengi gibi geleneksel seyirlik sanatlarımız sessizliğe itilir (And, 1985:382). Özellikle İstanbul da odaklanan geleneksel seyirlik sanatlarımızdaki bu susuş öyle hızla oluşur ki, kendi insanını kendi ulusal sorunlarını, kendine özgü konu ve tavırla anlatacak biçem arayışı başlamadan bitmiş kabul edilir (And, 1985:43). Henüz toplumda tiyatro düşüncesini yerleştirememişken Batı tiyatrosunun yabancı teknikleriyle tanıştırılan Türk halkı yabancılaşmayı önce kendi algılarında yaşamıştır. Batı tiyatrosunun eğitimi ve geliştirilmesi için harcanan zaman ve kaynağın Geleneksel 124

tiyatroda gereksiz görülmesi bugün bile endişesi duyulan ancak somut bir gelişme sağlanamayan yeniden canlandırılamamasının sebeplerinden biridir. Bu eksiklik hem geleneksel tiyatronun birkaç kurum ve sanatçının ilgisi ile sınırlı kalmasıyla hem de çağa ayak uydurmakta yetersiz kalmasıyla tamamlanamamıştır. Ulusal tiyatromuzun özgün bir kimlik kazanması yolunda, geleneksel kaynaklarımızın çağdaş zenginliklerinden yararlanılması gerektiğini vurgulayan ve bu sürece görüşleri ve uygulamalarıyla katkıda bulunan tiyatroculardan Baltacıoğlu eleştirisi, öz kaynaklardan yaralanmakta ve ortaya çıkarılmasında yaşanılan taklitçiliğin yarattığı hayal kırıklığının dile getirilişidir: Bilmemek ne kötü şeydir. Tiyatro işini yüzyıllardan beri başaramadık. Çünkü tiyatro nedir, ne değildir bir türlü bilemedik. Sahneyi kurum, kuralı kanun, göreneği gelenek sandık. Avrupa nın yaratıcı dehasını değil, parlak gösterilerini benimsemeye yeltendik. Başaramadık, çünkü Batı Tiyatrosu nun dehasını, yaratıcı özünü, ne yazık ki bir türlü benimseyemedik. Bizden önce gelenler, karagözcüler, meddahlar, sohbet oyuncuları ve tuluatçılar kabuk yerine özü, dış yerine içi, kalıp yerine canı, ölü yerine diriyi yakalayabildikleri için Batı sız ve Avrupa sızca eşsiz ve orijinal yaratım örnekleri sergilediler (Baltacıoğlu ndan akt. Tekerek, 2001:5). Baltacıoğlu nun bahsettiği değerli ustalarla konuşup bilgi alışverişinde bulunma olanağı bile kalmamıştır. Türk tiyatrosu değişimi ve gelişimi Batı tiyatrosunun etkisi ile şekillenmiş olan modern Türk tiyatrosunda aramıştır; fakat üslup yaratıcı dehadan çok uzak kalmıştır. Yaratıcılığın izlerini taşıyan, dramatik söze dayalı geleneksel türlerden meddah meddahlık, hikayeleri ya da efsaneleri, kişilerini oynayarak anlatma sanatıdır. Türklerde Orta Asya'dan bu yana var olan hikaye anlatma geleneğinin İslam kültüründeki benzer gelenekle birleşmesiyle gelişir, son biçimini 16. yüzyılda kahvehanelerin açılmasıyla alır. Anlatma sanatı olmasıyla diğer türlerden ayrılırken, ona dramatik nitelik kazandıran anlatı özellikleridir. Bu tek kişilik tiyatroda anlatılan konunun kaynağı sınırsızdır. Tek bir konu ya da belli bir organik bağ içinde anlatmak zorunda değildir (And, 1973:416). 125

Karagöz ve Ortaoyunu göstermeci tiyatronun örnekleriyken meddah seçtiği konulara göre benzetmeci, gerçekçi, yanılsamacı tiyatro türlerinin kapılarını aralar (And, 1985:219). Meddah gibi ortaoyunu ve gölge oyunu akla gelebilecek tüm yaratıcılıkların kullanılabileceği, batının ancak Yirminci yüzyılda ulaşabildiği düşünsel yapıya sahiptir. Yirminci yüzyılda Batıyı bu düşünsel yapıyı hazırlayan anlayış Doğu tiyatrosunun özelliklerinden yeni bir başlangıcı sentezlerken, Osmanlıda tersi bir durum söz konusu olmuş ve ondokuzuncu yüzyıl ile beraber geleneksel dram sanatı geri ve kaba olduğu söylenerek bir kenara itilmiş, Batılı dram sanatlarının yurtta yerleşmesi için çeşitli çabalara girişilmiştir. Bu tiyatro geleneksel tiyatrodan farklı olarak kendisine ait binalarda, halkın bilmediği kurallarla ve yeni bir düzenle sahnede oynanmaktadır. Bugün kullanılan adıyla kayıtlara ilk kez 1834'te geçmiş olan Ortaoyunu ise, halk tiyatrosunun en gelişmiş türüdür. Karagöz, kukla, meddah oyunlarıyla başka yerli seyirlik öğelerin bir bileşimi sayılabilecek ortaoyununun daha önceki yüzyıllarda da kol oyunu, meydan oyunu, taklit oyunu, yeni dünya oyunu gibi adlar altında var olduğu bilinir (And, 1985:43). Yeni dünya oyunu ismi aslına bakılırsa geleneksel türlerin hepsi için doğru bir tanımlamadır. Modern Türk Tiyatrosu ile Geleneksel Türk Tiyatrosu arasındaki farklar üzerinden Geleneksel Tiyatro nun bugüne ne kadar yakın olduğu görülebilir. Geleneksel Tiyatro, sahne ve dekora ihtiyaç duymaması, tiplere dayalı kişileştirme kurgusunda taklit ve yanlış anlamaların önemli yer tuttuğu bir dil kullanılması, halk çevresinde teknolojiye ihtiyaç duyulmaksızın herhangi bir ön hazırlık evresinin yaşanmadığı amatör bir ruh taşıması gibi temel özellikler yaşanılan çağın gereksinimlerini sahne üzerinde taşıyabilme potansiyeline sahiptir. Birçok halk tiyatrosu ile benzerlikler gösteren Geleneksel Türk tiyatrosu "açık biçim" ile ilgisine bakıldığında, Karagöz ve Orta Oyunu'nun yapısı "açık biçim"in ta kendisidir denilebilir. "Açık biçim"in Gelenekselde alışılagelmişin dışında bir işleniş tarzı 126

vardır. Bu amatör ruh, taklit, karşıtlıklar, şarkı, müzik, dans şaklabanlık ve soytarılıkla iç içe geçmiş göstermeci bir üslupla, açık biçim olarak kendini anlatır (And, 1985:195-196- 197). Orta Oyunu'nun oyuncusu veya Karagöz oynatıcısı her şeyden önce seyircilerinin kimler olduğu ile yakından ilgilenir. Bir çocuk topluluğu için sergileniyorsa, oyunu onların anlayışına, beğenisine uydurur, yalnız erkeklerin bulunduğu bir seyirci topluluğunda ise daha kaygısızca davranabilir. Seyirciler arasında bir devlet büyüğünün veya kambur, sakat birinin bulunması gibi değişik durumlara göre kendini hazırlar. Oyunun yeri, zamanı, takvimdeki günün anlamı gibi çeşitli öğeler, günlük konular oyunun bütününü etkileyebilir (And, 1985:422). Geleneksel halk tiyatrosu türlerinin tümünün, herhangi bir kuramsal çabaya gerek duymaksızın, kendiliğinden "göstermeci" olduğunu, bu tiyatro türlerinde izleyicinin "illuzyon" içine sokulmayıp, sahne gerçeği ile izleyici gerçeğinin birbiri içine girmesi söz konusudur. Sahne üzerinde halk tiyatrosu geleneğinin yabancı olmadığı bu durumun tanımlaması bize yine Batı tiyatrosundan gelir. Sonradan Brecht ten öğrenilip kullanılan yabancılaştırma efekti ile oyuncu oyun kişisini içselleştirerek oynamaz. Sahne üzerinde kullanılan eşyalar her an başka bir eşya olabilir. Oyuncu iki kere sahnede tur attığı zaman başka bir yere gelmiş ya da zaman geçmiş gibi davranabilir. Oyun seyircinin hayal gücünü sonuna kadar zorlar. Karakterler değil tipler le oyun sürdürülür. Meddah, hem anlatıcıdır, hem oyuncu. Hikayesini anlatırken, anlattığı hikayede bir o kişi, bir bu kişi olabilir (And, 1985:409; Pekman, 2002:23). Oyunların belli bir yazılı metne dayanmıyor olması oyuncuların seyircilere bağlı olarak oyun düzeninde, süresinde ve her türlü icra faaliyetinde yapacakları değişikliklere fırsat veren önemli bir özelliktir. Göstermeci tiyatroda oyuncu, oyuncu niteliğini yitirmez, seyirci onu büründüğü gerçek kişilik olarak değil, seyredildiğinin bilincine varan ve bu bilinci açığa vuran bir oyuncu olarak görür. Oynanacak yer, bir oyun alanıdır. Oyuncu, temsil, seyirci aynı iklimin içindedir, aynı havayı aynı ısıyı duyarlar. Temsil dekorla, ışıkla yalanlarını örtmeye çalışmaz. Doğrudan seyirciye seslenir, oyunu tanıtır, kusurları için özür diler. Bu Batılı tarzda tiyatro için büyük bir yeniliktir (And, 1985:409). Göstermeci tiyatronun özelliklerini taşıyan Ortaoyununda, mekan orta yerdir, seyircisi oyun yerini 127

çepeçevre kuşatmıştır. Ortaoyununda teknik araçlar büyüleyici bir benzetme çabası ile kullanılmazlar. Örneğin dekor, bir odaya tıpatıp benzetilmez, o odayı en ekonomik yoldan gösterir ya da ima eder. Ortaoyunundaki güldürü de, boş bir şekilde güldüren değildir. Burada güldürünün önemli bir toplumsal görevi vardır. Güldürü yoluyla doğruyu yanlıştan ayırmak, yapılacak ve yapılmayacak işleri göstermek, kötülüğe, zorbalığa, haksızlığa karşı halkı uyarmak amaçlanmaktadır. Ayrıca oyunlardaki kıssadan hisse çıkarma niteliği, ortaoyununun görevci yapısını da açıkça ortaya koymaktadır. Üstelik ortaoyununda yalnızca teknik özellik sanılan bazı gülünç hareketler bile birer toplumsal jesttir (Nutku, 1970:1). Ortaoyunu, yeni dönemde Batılı tarz tiyatro ile uyum çabasında, Tuluat adında yeni bir tarza dönüşecektir. Tuluat Tiyatrosu, Batılı tarzdaki tiyatro ile geleneksel tiyatromuz olan ortaoyununun Tanzimat dönemindeki karışımı olarak tanımlanmaktadır. Bu tiyatro, geleneksel Osmanlı tiyatrosundan farklı olarak sahne üstünde oynanacak, fakat Batılı anlamdaki tiyatrodan farklı olarak da yazılı metne dayanmayacaktır. Yani bir anlamda Tuluat Tiyatrosu, belli farkları olmakla birlikte geleneksel tiyatronun sahne üstünde oynanan şekli olacaktır. Zaten buna orta oyuncularınca perdeliye çıkmak da denilecektir (Baltacıoğlu, 1941:25-26). Tuluat, Ortaoyunu tekniğine dayanmakla birlikte, ondan önemli farklılıklar da göstermiş bir daldır. Öncelikle, ortaoyunundaki klasik tipler, tuluat tiyatrosunda yerlerini günlük yaşamdaki tiplere bırakacaklardır. Ayrıca bunlar, ortaoyunundaki kadar çeşitli olmayacaklardır (Sevengil, 1995:206). Tuluat tiyatrosunun oyunları konu bakımından da ortaoyundan farklı özellikler taşımıştır. Tuluat oyuncuları orta oyunun eski metinlerini değil, özellikle Batı tiyatrosunun komedi türündeki ünlü oyunlarını metnin ana çerçevesi içinde yine doğaçlama olarak oynamışlardır (Nutku, 1995:206). Tuluat tiyatrosunun ortaya çıkış nedenlerinden biri de, ortaoyunu oyuncularının bu tarz sayesinde kış aylarında da kendi mesleklerinden para kazanabilme imkanına kavuşmalarıdır. Geleneksel ortaoyunu meydanlarda, açık havada oynandığı için bahar ve 128

yaz aylarında oynanır. Bu yüzden oyuncuları, kışın da geçinebilmek için tiyatro dışında belli bir mesleğe sahip kişilerdir (Nutku, 1995:207). Güncelliğini hiç yitirmeyen ekonomik güçlüklere rağmen bu dönemde ortaoyuncular Batılı tarzdaki tiyatroya direndikleri gibi, Batılı tarzdaki oyunlarda da oyunun çerçevesini aşmaya, yeni şeyler yaratmaya çalışmışlardır. Oyun sırasında oyuncular, piyes provası, sanatçıların ara sıra şaşırması, oyuncuların birbirlerine kızmaları ve eseri tekrar baştan alarak oynamaya kalkmaları gibi sahneler sergilemişlerdir. Bu yapılanları seyirci anlamadığı gibi, oyunlar eleştirilere maruz kalmış, fakat, bütün kekelemelerin, şaşırmaların, tekrarlamaların bu piyesin gereği olduğu bir oyuncu tarafından açıklandığında seyirci gülmeye başlamıştır. Bu Ortaoyuncularının yaratıcılığıdır. Üstelik seyirci bunu, bir sahnede değil de bir alanda ortaoyunu diye seyretse yadırgamayacaktır da. Fakat Batılı tarzdaki tiyatro için bu çok büyük bir yenilik olmuştur. Bu anekdot aynı zamanda, geleneksel Osmanlı tiyatrosundan gelme tuluatçıların ezbere dayalı Batılı tarzdaki tiyatroyu komik bulduklarını da gösterecektir bize. Tuluat oyunları da eski geleneksel ortaoyunu gibi rağbet gören oyunlar olmuşlardır. Günümüzde dahi bu oyunlara benzerlik gösteren vodviller halk tarafından en çok ilgi gösterilen tiyatro oyunlarıdır. Bu vodvillerde geleneksel drama dair tipler hala etkilerini göstermektedirler (Töre, 1992:254). Bütün bu yenileşme çabalarına rağmen yaklaşılamayan çağdaş tiyatro kulvarı, bizi Geleneksel Türk tiyatrosu eğitiminde gereken hassasiyetin gösterilmediği sonucuna ulaştırır. Uygulamadan uzak, lisans düzeyinde bir dönem teorik olarak verilen Geleneksel Türk tiyatrosu dersi ciddi uzmanlık isteyen geleneksel sahneleme tekniklerinin aktarılabilmesi için yetersiz kalmaktadır. Geleneksel Türk tiyatrosunda meydana gelen değişme ve yok olma olarak adlandırılan süreç ve sonuç, türler bağlamında ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Bu türlerin aynı anda 20. yüzyılın başında yok olduğu kabul edilir. Karagöz'ün perdeye inmesi, yani ortaoyunun yaratılması, tamamen farklı sosyo- kültürel ortamın etkisi sonucunda oluşan talep değişikliğinin bir sonucudur. Bir karagözcüyü, ortaoyununun meydanına çıkaran 129

taleptir. Karagöz, Ortaoyunu ve Meddah türlerinin sonunu, o dönem İstanbul'unda yaşayan Batı tarzı tiyatro geleneği hazırlamıştır (Artun, 2004). Çağdaş Türk tiyatrosundaki arayış ve çabaların temelinde, geleneksel tiyatromuzun biçimsel zenginlikleriyle, Batı tiyatrosunun teknik yaklaşımlarını buluşturma özlemi yatar. Tiyatromuzun yaşanılan döneme uyarlanabilmesi için yüzlerce yıllık birikiminin üzerine kurulmuş teknik özelliklerinin çok iyi bilinmesi gerekir. Akademik alanda dahi tanımlaması sınırlı olan Geleneksel tiyatro eğitimi düşünüldüğünde tanınmayan bir sanatın geliştirilebilmesi olası değildir. Bu sanatı icra edenlerin yanında gelecek kuşaklara aktarılabilmesinde üniversitelerin Geleneksel Kürsüsünün olması şarttır. Aksi takdirde yazılı bir metne dayanmayan seyirlik sanatlarımız, batının ilham alarak kendi kültürüyle sentezlediği özünün uzağında bir tür olarak bizimle yeniden tanıştırılacaktır. Ortaoyunu özellikleri gösteren stand- up gösterisi, Brecht, Piscator, Grotowski, Absürd tiyatrocular ya da Walt Disney in canlandırma sinemasının kullandıkları birçok öge bu ilhamın yaratıcılığıdır. Bu bitimsiz kaynağın kullanılabilir olması için üniversitelerdeki ders programlarının Geleneksel Türk Tiyatrosunun kuramsal ve teorik eğitiminin hayata geçirilebilir bir şekilde yeniden düzenlenmelidir. Yapılması gerekenler yalnızca tiyatro okullarında Geleneksel tiyatronun eğitiminin sahne üzerinde 4 yıl boyunca müfredata alınmasının yanında hayatın her alanında kullanılan bir hale gelmesidir. 1964 te Batı tiyatrosu eğitiminin üniversiteye girebilmesi için yaşanan sancılı sürecin bir an önce Geleneksel Türk Tiyatrosunun eğitimi için de başlatılması gerekmektedir (And, 1983:129). Yüzü yaşadığı yüzyıla dönük bir ulusal tiyatrodan ancak bu şekilde söz edilebilir. Bu süreçte ulusal tiyatromuzun özgün kimliğinin tanımlanması yolunda geleneksel kaynaklarımızın çağdaş zenginliklerinden yararlanılması gerektiğini vurgulayan ve katkıda 130

bulunan tiyatrocular olmuştur elbette. Ancak ilginin ve desteğin sınırlı kalmasıyla son temsilcilerinin de cesareti kırılmış ve süreç daha zorlu bir hale gelmiştir. Özellikle oyunculuk eğitiminde, Geleneksel tiyatronun oyuncuya sağlayacağı geniş oyunculuk olanakları ve zorlanmadan ilgisini çekebileceği bir seyirci kitlesine ulaşabileceği ortam sağlanmalıdır. Azalan sanatçı sayısı sebebi ile usta- çırak ilişkisinin kalmadığı günümüzde sorumluluk tiyatro eğitimi veren akademik birimlere düşmektedir. Öyle ki doğaçlamaya dayanan sahneleme anlayışı ile oyuncunun bu sorumlulukta yükü ağırdır. Kendiliğinden göstermeci olan bu türde seyirciyi illüzyon içine sokmayıp, seyirci kitlesine göre şekillendirebileceği bir oyun metni vardır. Bu, oyunun sahnelenmesinde ve süresinde yapılacak değişikliklere olanak verir. İşte tam bu sebeplerden, Geleneksel tiyatroya ait tanımlamaların da akademik olarak yeniden yapılması gerekir. Geleneksel oyun seyircinin hayal gücünü zorlayacak şekilde oyun alanı, aksesuar, dekor ve birçok amaçla kullanılır. Göstermeci olma özelliğinin bu nitelikleri daha yetkin bir oyunculuk anlayışı gerektirir. Böylesine yetkin bir oyunculuk tekniği geliştirilebilmesi zaman ve deneyimle geliştirilebilecek eğitimsel bir gerekliliktir ve bu üniversitelerimizde bir döneme sıkıştırılmış kuramsal Geleneksel Türk Tiyatrosu eğitimi ile sağlanabilecek bir durum değildir. Tanzimat tan cumhuriyete kadar Osmanlı aydın ve yazarlarının halka ve halkın sanatına yabancı gibi bakarak körü körüne Batı tiyatrosunu tercih etmeleri yüzünden geleneksel Türk tiyatrosu kaynakları, yazıya geçirilemeden, diğer bir deyişle derlenip toparlanmadan unutulmaya terk edilmiştir. Tarihçesi içinde kaybolan belgelerin, malzemelerin kullanılabilen bütün çağdaş teknikler ile bir araya getirilmesi ve bu bilgilerin bir Geleneksel Türk Seyirlik Sanatları Müzesi kurularak sergilenmesi gerekmektedir. Aynı zamanda Geleneksel Sanatların tartışıldığı platformlar oluşturulmalı, çözüme katkı sağlayacak kararlar alınmalı ve bu kararlar ivedilikle hayata geçirilmedir. Mezun olacak öğrenciler geleneksel araştırmalar konusunda teşvik edilmeli, günümüz teknolojisinin kullanıldığı geleneksel tiyatro temsilleri ile halka yaklaşılmalıdır. Türk 131

Tiyatrosu festivalleri ve üretim teşvik edilmelidir. Üniversiteler bu gibi girişimlerinde özel vakıf, kurul, kişi ve devlet kuruluşlarıyla birlikte hareket etmelidir. Batının biçim anlayışıyla tanımlanarak daha başlangıçta, felsefesiyle bir batılıdan çok farklı göstergelere sahip olduğu gözardı edilen Geleneksel tiyatro, oyuncuya sağlayacağı geniş oyunculuk olanakları ve zorlanmadan ilgisini çekebileceği bir seyirci kitlesine rağmen bugünün sahneleriyle beklentileri karşılayacak ölçüde buluşamamaktadır. Bu gün geldiği noktada geleneksel gösteri sanatlarından olan köy seyirlik oyunları Karagöz, Ortaoyunu, Meddah, Kukla ve Hokkabazlık yok olmakla karşı karşıyadır. Bu sanatları günümüzde az sayıda sanatçının kendi sınırlı olanaklarıyla yaşatmaya çalıştığı seyircide nostaljik bir etki yaratmaktan öte gidemeyen gelişmemiş ilkel bir sanat olarak unutulmaya yüz tutmuştur. Sanatçısı da izleyicisi de tükenmekte olan bu sanatlarımızın kurum ve kuruluşlarca desteklenmeye yaşatılıp geliştirilmeye ihtiyacı vardır. 132

KAYNAKÇA AND, M., (1973). Tiyatro Kılavuzu, Milliyet Yayınları, 1. Basım, İstanbul. AND, M., (1983). Cumhuriyet Dönemi Türk Tiyatrosu, İş Bankası Yayınları, 3. Basım, Ankara. AND, M., (1985). Geleneksel Türk Tiyatrosu, İnkılap Kitabevi, İstanbul. ARTUN, E., (2004). Tarihsel Süreçte değişen Tiyatromuz, Halkbilim Dergisi, Çukurova Üniversitesi, Türkoloji Araştırmaları Merkezi. BALTACIOĞLU, İ. H., (1941). Tiyatro, Sebat Basımevi, İstanbul. ÇALIŞLAR, A., (1995). Tiyatro Ansiklopedisi, Türk Tarih Kurumu, Ankara. ERKOÇ, G., (2003). Tiyatroda Bir Arayışın Mimarı, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Dergisi, Yıl:4- Mart, Sayı:37. NUTKU, Ö., (1970). Ortaoyununda Yabancılaştırma Kavramı, Tiyatro Araştırmaları Dergisi, Sayı- 1, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara. NUTKU, Ö., (1995). Başlangıcından XIX. Yüzyıla Kadar Oyunculuk Tarihi, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul. SEVENGİL, A. R., (1995). Tanzimat Tiyatrosu, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul. TEKEREK, N., (2001). Popüler Halk Tiyatrosu Geleneğimizden Çağdaş Yansımalar, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara. Oyunlarımıza TÖRE, E. (1992). Çeviri Piyeslerde Kadın ve tiyatromuza Yansıması, Devlet Tiyatroları İç Eğitim Dizisi, 2. Cilt, Ankara. 133