çiftçi-sen : soma: kaza değil katliam



Benzer belgeler
TARIM: Ülkemizde farklı iklim özellikleri görülmesi farklı tarım ürünlerinin yetişmesine sebep olmaktadır.

Gıda Piyasalarının Değişen Dinamikleri. Türkiye Tarım/Gıda Sanayii nin Rekabet Gücü

Biyosistem Mühendisliğine Giriş

İNSAN VE ÇEVRE A. DOĞADAN NASIL YARARLANIYORUZ? B. DOĞAYI KONTROL EDEBİLİYOR MUYUZ? C. İNSANIN DOĞAYA ETKİSİ

Sayı: 2009/18 Tarih: Aileler krize borçlu yakalandı; sorunu işsizlik katladı

Çevre ve tarım sorunu üzerine Ahmet Atalık ile söyleşi

Sürdürülebilir Tarım Yöntemleri Prof.Dr.Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi

İl başkanlarına hükümetin tarım politikalarını anlattı

TÜRKİYE DE TARIMIN GELECEĞİ ve AVANTAJLAR

AÇLIĞIN ÖNLENMESĠ ve GIDA GÜVENCESĠNĠN SAĞLANMASI

4. Ünite ÜRETTİKLERİMİZ

AR&GE BÜLTEN 2012 EYLÜL SEKTÖREL TARIM KENTİ İZMİR

Tarım Ekonomisi ve İşletmeciliği

Doç. Dr. Mehmet Azmi AKTACİR HARRAN ÜNİVERSİTESİ GAP-YENEV MERKEZİ OSMANBEY KAMPÜSÜ ŞANLIURFA. Yenilenebilir Enerji Kaynakları

Polonya ve Çek Cumhuriyeti nde Tahıl ve Un Pazarı

ÖDEMİŞ İLÇESİNDE PATATES ÜRETİMİ, KOŞULLAR ve SORUNLAR

T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN BOLU

Sağlıklı Tarım Politikası

2023 VİZYONU ÇERÇEVESİNDE TARIM POLİTİKALARININ GELECEĞİ

Bölüm 2. Tarımın Türkiye Ekonomisine Katkısı

İYİ TARIM UYGULAMALARI VE EUREPGAP. Prof. Dr. Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü

TÜRKİYE VE DÜNYADA KANATLI SEKTÖRÜNÜN GENEL DURUMU

GIDA GÜVENLİĞİ VE YENİ TARIM POLİTİKASINA İLİŞKİN ÖNERİLER

TARSUS TİCARET BORSASI

ÇEVRE KORUMA ÇEVRE. Öğr.Gör.Halil YAMAK

BİYOKÜTLE ENERJİ SANTRALİ BİOKAREN ENERJİ

Cumhuriyet Halk Partisi

Tarım Ekonomisi ve İşletmeciliği

TÜRKİYE DE TARIM ve HAYVANCILIK: SORUNLAR VE ÖNERİLER DOÇ.DR.BERRİN FİLİZÖZ

AKP ye Soruyoruz CHP EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI

Yenilebilir Enerji Kaynağı Olarak Rüzgar Enerjisi

Sürdürülebilir Kalkınma - Yeşil Büyüme. 30 Mayıs 2012

Prof.Dr.İlkay DELLAL

Çaldıran daha önceleri Muradiye İlçesinin bir kazası konumundayken 1987 yılında çıkarılan kanunla ilçe statüsüne yükselmiştir.

KÜRESELLEŞEN DÜNYADA COĞRAFİ İŞARETLER

Bitkisel Üretimde Genetiği Değiştirilmiş Ürünler: Efsaneler ve Gerçekler

Tarım Sektöründe Bölgemizin ve İlimizin Yeri ve Önemi. Günnur BİNİCİ ALTINTAŞ

ORGANİK TARIMDA ÖNCÜ KENT: İZMİR

TARIM ve GIDA DÜZENİNİN YENİDEN İNŞASI

T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN DÜZCE

KÜRESELLEŞEN DÜNYADA COĞRAFİ İŞARETLER

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ: FAO NUN BAKIŞ AÇISI. Dr. Ayşegül Akın Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü Türkiye Temsilci Yardımcısı 15 Ekim 2016

Türkiye de hayvancılık sektörünün önündeki sorunları iki ana başlık altında toplamak mümkündür. Bunlar;

MANİSA TİCARET BORSASI

2000 Yılı Sonrası Reformu - I

Bölüm 7. Tarımsal Üretim Faktörleri. Üretim Faktörleri Toprak Sermaye Emek (iş) Girişimcilik (yönetim yeteneği)

SULU TARIM ALANLARINDA SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ÇALIŞTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ

T.C. GIDA,TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI TÜRKİYE TARIM HAVZALARI ÜRETİM VE DESTEKLEME MODELİ. 30 Havza

TARIM - AGRICULTURE. İlkay Dellal. 6 th March 2018, Bilkent Hotel, Bilkent- Ankara 6 Mart 2018, Bilkent Otel, Bilkent Ankara

Türkiye nin Enerji Teknolojileri Vizyonu

LİNYİTLERİMİZ ENERJİ İHTİYACIMIZI KARŞILAR MI?

BİTKİSEL YAĞ SEKTÖRÜNDE İTHALATA BAĞIMLILIK SÜRÜYOR

İŞSİZLİK HIZLA ARTARKEN İSTİHDAM ARTIŞI YETERSİZ KALDI

30 Mayıs Ebru AKDAG MEYED Genel Sekreteri IFU Dünya Meyve Suyu Günü Elçisi

Enerji ve İklim Haritası

AR&GE BÜLTEN. İl nüfusunun % 17 si aile olarak ifade edildiğinde ise 151 bin aile geçimini tarım sektöründen sağlamaktadır.

T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN AYDIN

ORGANİK MANDA YETİŞTİRİCİLİĞİ. Vet. Hek. Ümit Özçınar

KARS ŞEKER FABRİKASI RAPORU

Çevre Yüzyılı. Dünyada Çevre

T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN ADIYAMAN

Dünya Gıda Günü Sempozyumu PANEL :YENİ GIDA YASASI VE 12. FASIL MÜZAKERE SÜRECİ. TMMOB Kimya Mühendisleri Odası

KÜRESEL GIDA KRİZİ KORKUTUYOR

KONYA-EREĞLİ TİCARET BORSASI TÜRKİYE DE VE İLÇEMİZDE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ SORUNLARI

İRAN ÇAY RAPORU Ocak Tahran-Lahican-Tebriz İRAN. Rize Ticaret Borsası 2014

KUZEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ TARIM SEKTÖRÜ GZFT ANALİZİ

World Energy Outlook Dr. Fatih BİROL UEA Baş Ekonomisti İstanbul, 1 Aralık 2011

ORGANİK TARIM HIZLA GELİŞİYOR

İZMİR TİCARET ODASI FAS KRALLIĞI ÜLKE RAPORU

BATI AKDENİZ KALKINMA AJANSI (BAKA) KIRSAL KALKINMA DESTEKLERİ. Sadettin DİKMEN Şubat 2015

COĞRAFYA-2 TESTİ. eşittir. B) Gölün alanının ölçek yardımıyla hesaplanabileceğine B) Yerel saati en ileri olan merkez L dir.

7 Haziran 2015 Seçim Beyannamesi TOPLUMSAL ONARIM VE HUZURLU GELECEK TARIM

PROJENİN TEZİN veya ÇALIŞMANIN TAM ADI

İŞSİZLİKTE PATLAMA!: AKP İşsizlikle Mücadelede Başarısız!

HOLLANDA ÜLKE RAPORU

T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN KIRIKKALE

RUANDA ÜLKE RAPORU

KÖMÜR: SESSİZ KATİL. Hazırlayan: Buket ATLI GREENPEACE AKDENİZ. 13 Haziran 2015

ÇELTİK DOSYASI TÜRKİYE ÇELTİK EKİLİŞ ÜRETİM TÜKETİM VERİM

Biliyor musunuz? Enerji. İklim Değişikliği İle. Mücadelede. En Kritik Alan

TARIMSAL DESTEKLER DEVLET DESTEKLERİ BİLGİLENDİRME TOPLANTISI

BAKLİYAT DOSYASI. 4 TÜRKİYE ABD 240 Kaynak: FAO

GIDA ARZI GÜVENLİĞİ VE RİSK YÖNETİMİ

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK Yönetimine Giriş Eğitimi

TARIM POLİTİKASI. Prof. Dr. Emine Olhan. A.Ü.Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü

Dünyada 3,2 milyon tona, ülkemizde ise 40 bin tona ulaşan pestisit tüketimi bunun en önemli göstergesidir. Pestisit kullanılmaksızın üretim yapılması

Tarımsal istihdam Türkiye deki toplam istihdamın %40 ını oluşturmaktadır.

Tarım Tarihi ve Deontolojisi Dersi 14.Hafta SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIM VE GİRDİ KULLANIMI. Dr. Osman Orkan Özer

Trakya Kalkınma Ajansı. Edirne İlinde Yem Bitkileri Ekilişi Kaba Yem Üretiminin İhtiyacı Karşılama Oranı

DEĞERLENDİRME NOTU: İsmail ARAS Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Ziraat Yüksek Mühendisi

T.C. Kalkınma Bakanlığı

SARAY Saray İlçesinin Tarihçesi:

ÇYDD: su, değeri artan stratejik bir nitelik kazanacaktır.

Dünya Enerji Görünümü Dr. Fatih Birol Baş Ekonomist, Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) İstanbul, 20 Aralık 2013

YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI

T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN ANTALYA

TÜRKİYE TARIMI, GELİŞMELER ve GENÇ TARIMCILAR

2016 Özalp Tarihçesi: Özalp Coğrafyası: İlçe Nüfus Yapısı: Yaş Grubu Erkek Kadın Toplam 0-14 Yaş Yaş Yaş Yaş Yaş

DOÇ. DR. MEHMET BOZOĞLU DOÇ.DR. KÜRŞAT DEMİRYÜREK ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ 18 EYLÜL 2012 MERZİFON

KONUYA GİRİŞ İnsanların toprağı işleyerek ekme ve dikme yoluyla ondan ürün elde etmesi faaliyetine tarım denir. BÖLGELERE GÖRE TOPRAKLARDAN YARARLANMA

Transkript:

Ali Bülent Erdem Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu Genel Sekreteri çiftçi-sen : soma: kaza değil katliam 46 Faciada hayatını kaybeden madenciler içilen kazılan mezarlar. Soma, 2014. Neoliberal politikalar acı sonuçlarını her alanda gösteriyor. Ülkemizde uygulanan tarım politikaları sonucunda, birçok üründe, üreticiler üretimden uzaklaştı. Topraklarından kopartılan milyonlarca üretici, şehirlerde düşük ücretli, güvencesiz ve tehlikeli iş koşullarında çalışmaya başladı. İşinden edilen yoksul çiftçiler şehirlerde işsizler ordusuna katıldı, ucuz işgücü haline getirildi. Kırsal alanlarda tarım arazileri maden ve taş ocaklarıyla doldu. Tarımdan kopartılan çiftçilere dayatılan yegane çalışma alanı da bu güvencesiz iş alanları oldu. Soma kömür madenleri de topraklarından koparılmış bu çiftçilerin aç kalmamak için çalıştığı güvencesiz alanlardan birisidir. Tarımı bırakan bu çiftçiler, özelleştirilen madenlerin ucuz işgücünü oluşturdu. Maden faciasından kurtulan işçilerden birisi verdiği röportajda Çiftçiyi bitirdiler, tarımı bitirdiler, bizi madende çalışmak zorunda bıraktılar diyerek durumu özetlemektedir (www.birgun.net). Çiftçi-Sen bu konudaki görüşlerini defalarca dile getirmiş,uygulanan tarım politikalarının korkunç sonuçları konusunda herkesi uyarmıştı,uyarmaya da devam ediyor. Soma, bütün olup bitenlerin en gözle görülür halidir. Tütün Yasası ve Tekel in özelleştirilmesi ile Soma köylerindeki üreticiler tütün üretimini bırakmışlar, tarımsal üretimde bulunamayan köy gençleri de Soma Maden İşletmelerinde düşük ücretle ağır koşullarda çalışmaya başlamışlardır. Madenlerde çalıştırılanlar sadece Soma köylerindeki gençler değil ülkenin dört bir yanından gelen eski çiftçilerdir. Seçenekleri olmayan insanların madenlerde ilkel çalışma koşullarında çalışmak zorunda bırakılması ve sözüm ona kaza ile ölmeleri düpedüz cinayettir. Çiftçilik ile

Maden faciasından kurtulan işçilerden birisi verdiği röportajda Çiftçiyi bitirdiler, tarımı bitirdiler, bizi madende çalışmak zorunda bıraktılar diyerek durumu özetlemektedir. 47 madencilik ilişkisine biraz yakından bakılınca bu durum kolay biçimde anlaşılacaktır. Kömür madenciliği Sera gazı emisyonlarının yüzde 34 ü elektrik santrallerinde ve çelik, çimento imalatında kullanılan kömürden kaynaklanıyor. Atmosferde biriken sera gazı küresel iklimi değiştiriyor, yağış rejimini bozuyor. Ardından da felaketler sökün ediyor. Ancak büyük dev ülkeler kömürden vazgeçmiyor. Dünyada yıllık 8 milyar ton civarında kömür üretiliyor. ABD Enerji Bilgi Kurumu verilerine göre, Çin yılda 3.8 milyar ton kömür tüketiyor. Çin in ardından en fazla kömür tüketen ülke Amerika. Türkiye, kömür üretiminde 12. sırada; üretimi 70 milyon ton, tüketimi 108 milyon ton. Amerika da 1 milyon ton kömür çıkarma esnasında ölen ortalama insan sayısı 0.02, Çin de 1.27, Türkiye de 7 kişi. Türkiye de kömür çıkarırken Çin in 5 katı, Amerika nın yüz katı insan hayatını kaybediyor. İki yüz yıl önce İngiliz, Alman madenciler kömürde Türkiye benzeri hayatını kaybediyordu. Şimdi onların madenlerinde ölümler istisna duruma geriledi. Yani gelişmiş ülkelerde maden kazalarında ölüm bir istisna, Türkiye de ise ölmemek istisna. Dünyanın 17. Büyük ekonomisi diye kasılarak anlatılan Türkiye madencilik sektöründe iş kazaları, son 10 yılda yüzde 40 artmış. Sektörün uzmanları, maden kazalarının yüzde 98 i önlenebilir, yüzde 2 si önlenemez diyor. Greenpeace tarafından duyurulan rapor 1, Türkiye de var olan 19 kömürlü termik santralin insan sağlığına etkilerini incelemesinin yanı sıra, 2010 yılı itibariyle Türkiye de planlanmış veya izin aşamasındaki santrallerin tahmini etkilerini de ortaya koyuyor.greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu Pınar Aksoğan, Kömür, sadece yer altından çıkarılırken can almıyor. Kömürlü termik santraller, adeta sessiz birer katil gibi, kalp-damar, solunum yolu ra- 1 Kömürlü santraller, trafik kazalarından fazla can alıyor. http://www.greenpeace.org/turkey/tr/ (28 Mayıs, 2014) Erişim tarihi, 30 Mayıs 2014

48 hatsızlıkları ve astım, kanser gibi hastalıklara neden olarak, sessizce can almaya devam ediyor. Örneğin Soma Termik Santrali nin neden olduğu hava kirliliği, sadece 2010 yılında 13400 yaşam yılı kaybına neden oldu diyor. Rapordaki araştırma sonuçlarına göre, Türkiye de sadece 2010 da, çalışmakta olan 19 tane kömürlü termik santralden kaynaklanan hava kirliliği 7900 erken ölüme yol açtı. TÜİK verilerine göre aynı yıl trafik kazalarından ölenlerin sayısı ise 4045. Santrallerden kaynaklı hava kirliliğine maruz kalan insanların ömrü yaklaşık 10 yıl kısaldığından, toplamda yaklaşık 79 bin yaşam yılı çalınmış oldu. 2010 yılı itibariyle yapılması planlanan ya da izin aşamasında olan 42 tane kömürlü termik santralin kurulması halinde ise, yaşamlardan çalınan yıllara 34 bin yıl daha eklenecek. Raporunun verilerini kullandığı 2010 yılından bugüne, planlanan ve izin aşamasında olan kömürlü termik santral sayısı 42 den 80 e çıktı. Oysa Türkiye nin atmosferinde bir tek daha kömürlü santrale yer yok. Kömürün insan sağlığına yarattığı zararlı etkinin önüne geçmenin yolu, artık yeni kömürlü termik santrallere izin verilmemesi ve var olan santrallerin aşamalı olarak kapatılmasından geçiyor.raporun gözler önüne serdiği gerçeklik; kömür, yerüstünde de yeraltında da öldürüyor! Görev Kusuru Devlet Denetleme Kurulu nun üç yıl önce madenlerle ilgili hazırladığı raporda, madendeki ana sorunun havalandırma olduğu belirtilmiş. İşin uzmanları Soma da insanların havasızlıktan yaşamını yitirdiğini belirtiyor. Geçen süre zarfında Hükümet ve ilgili bakanlıklar raporun dikkat çektiği sorunları çözmemiş, ihmal etmiş yani görev kusuru işlemişler. Bu gerçekler ve veriler bize, Soma daki yaşanılanların kaza değil, faili belli cinayetler olduğunu gösteriyor. Madenlerdeki genel durum bu. Çiftçilik ve Madencilik Soma daki yaşanılan özel duruma gelecek olursak, Somalılar, esasen çiftçidirler. Tütün üretirler. Yani çiftçilik yapma donanımına sahiptirler. Bilgileri yerüstünde çalışmaya uygun. Tütün üreten çiftçiler yeraltında çalışma donanımına sahip değiller. Fakat tütünde uygulanan neo-liberal politikalarla tütün çiftçilerine önce dünyaca ünlü şark tütünü terk ettirildi. İçicilerin kültürüne ve damak tadına uymayan, üreticilerin ise üretim tarzı ve kültürü olmayan Amerikan tütününe geçildi. Ardından TEKEL in özelleştirilmesiyle tütünde destekleme alımları kaldırıldı. Çiftçiler tütün üretemez duruma getirildi. Tütün üretimi yapan 485 bin çiftçi ailesinden şimdilerde yaklaşık 50 bini tütüncülüğü sürdürebiliyor. Diğerleri kentlerdeki fabrikalarda ve madenlerde güvencesiz ve ucuz işgücü olmak için rekabet ediyor. Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu nun (ÇİFTÇİ-SEN) Soma da yaşanan felaketle ilgili yaptığı basın açıklamasında gerçeklerin altını şöyle çiziyor: Tütün Yasası ve Tekel in özelleştirilmesi ile Soma köylerindeki üreticiler tütün üretimini bırakmışlar, tarımsal üretimde bulunamayan köy gençleri de Soma Maden İşletmelerinde düşük ücretle ağır koşullarda çalışmaya başlamışlardır. Madenlerde çalıştırılanlar sadece Soma köylerindeki gençler değil ülkenin dört bir yanından gelen eski çiftçilerdir. Seçenekleri olmayan insanların madenlerde ilkel çalışma koşullarında çalışmak zorunda bırakılması ve sözüm ona kaza ile ölmeleri düpedüz cinayettir Hayvancılığın çökertilmesi ve Madencilik Hayvancılık sektörüne dayanak oluşturan Et ve Balık Kurumu (EBK), Yem Sanayi (YEMSAN) ve Süt Endüstrisi Kurumu nu (SEK) özelleştirdi. Bu kurumları alan patronlar, ilk iş olarak yem fiyatlarını arttırdılar. SEK i alan şirketler de sütün fiyatını düşürdüler. Hayvan yetiştiricisi çiftçiler de, çoluk çocuklarının katığını sağladıkları, fazlasını satarak aile bütçesine katkı yaptığı hayvanlarını ellerinden çıkarmak zorunda kaldı. Canlı paraları olan hayvanlarından yoksun bırakılan çiftçinin hayatına bu kez dağıttıkları kredi kartlarıyla bildik sömürücü bankalar girdi. Çiftçilerin kara günler için satacakları danaları, koyunları kalmayınca kredi kartlarına yüklendiler. Kullanmak zorunda kaldıkları kredi kartlarını, düzenli kazançları olmadığı için gününde ödeyemediler, bindirilen faizler nedeniyle kartopu gibi büyüyen borçlarını ödeyemez oldular. Borçlarının karşılığında önce traktörleri haciz edildi, sonra da, hayvanlarının ardından geçim kaynakları olan topraklarını kaybetmeye başladılar. Tarımda tahribat, hayvancılık sektöründeki özelleştirmelerle hız kazandı, tespih taneleri gibi dağıldılar.

DYP-SHP Koailsyonu, EBK, SEK ve YEM SANAYİ ni özelleştirmeden önce, 1980 yılında 87 milyona ulaşan 2 hayvan sayısı 2009 da 37.7 milyona geriledi 3. Hayvan yetiştiriciliğinden geçinemez olan köylüler, geçimini kentte sağlamak için yollara düştü. Hayvancılık sektörü dışa bağımlı hale geldi. Türkiye 2002 yılında 15 milyon 932 bin dolarlık canlı hayvan ithal ederken, 2009 da bu rakam 33 milyon 664 bin dolar oldu 4. Cumhuriyetin hemen ardından (1928 de) işlenen toplam tarım arazi miktarı 6.6 milyon hektar iken çayır mera varlığı 46 milyon hektardı. Yani 1928 de çayır mera alanı, işlenen toplam arazi miktarının yaklaşık 7 katıydı. Bu oran, aslında doğanın o zamanlarda ne kadar daha yaşanılır olduğunu gösteren bir durumdur. Şimdilerde işlenebilen tarım toprağı miktarı 20 milyon hektara ulaştı. 1928 de 46 milyon hektar olan çayır mera varlığı, 1975 lerdeki sayıma göre 21.8 milyon hektara, şimdilerde ise, 15 milyon hektarın altına indi 5. Kısacası çayır mera varlığının üçte ikisi kaybedildi. Hayvanlar kapalı alanlarda GDO lu yemlerle beslenmeye başladı. Hayvan sağlığı bozuldu. Hayvansal ürünler hastalık saçmaya başladı. Ekolojik yıkım başladı. Yitirilen çayır mera oranında ekolojik denge bozuldu. Yerin altı mı, üstü mü? Soma nın kuzey batısında, Kaz Dağları nın beslediği Çanakkale ve Balıkesir deki tarım toprakları bir süredir altın madenciliği girişimcilerinin tehdidi altında. Bilindiği üzere maden işleme işi, toprağı ve suyu kirletir, kullanılmaz kılar. Biyolojik çeşitliliği tahrip eder. Doğanın harikulade peyzajını bozar. Bozulan, kirlenen ve tahrip olan toprak, su varlığı, biyolojik çeşitlilik ve muhteşem peyzajın yanında rakamlar bize, toprağın üstünün, altından çok daha değerli olduğunu kanıtlıyor: Örneğin Kaz Dağlarındaki altın madenciliğinden 10 yıllık çalışma sonunda elde edilmesi planlanan gelir 2 Sadullah Usumi; 75 Yılda Köylerden Şehirlere 75 Yılda Hayvancılık: Gelişmeden Çöküşe s.42 Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, Şubat 199, İstanbul 3 Doç.Dr. Ertuğrul AKSOY; Müjde Şimdi de Ot ve Saman İthal Edeceğiz, Tarım ve Mühendislik Dergisi, s.21, sayı:99-100/2012 4 TÜSİAD Dergisi 5 Abdullah AYSU- ÖzgürGündem 18 Ocak 2014 40 milyar dolar. Bölgede tahıl, sebze, meyve, zeytin, zeytinyağı, çam fıstığı gibi bitkisel ürünlerle birlikte hayvansal ürünlerden elde edilen yıllık gelir ise 7.5 milyar dolar. Bu 10 yılda 75 milyar dolar ediyor ki, 10 yılın sonunda altın madenciliğinden elde edilecek gelirin yaklaşık iki katı Kaz Dağları nın bereketli topraklarında yapılan tarımdan elde edilecek. Üstelik çiftçiler işsiz kalmayacak, inşaatlarda madenlerde çalışmak zorunda kalmayacak, bildikleri işi yapmaya, gıda üretmeye devam edecekler 6. Altın madenciliği Kaz Dağları nda yaklaşık 400 bin ton siyanür kullanılacak ve başta 10 milyon zeytin ağacı olmak üzere bitkisel üretim olumsuz etkilenecek. Geçimini tarımdan sağlayan yaklaşık 750 bin kişiyle birlikte su, toprak, bitkiler ve hayvan varlığı da olumsuz etkilenecek 7. Çiftçilik, Sendikasızlaştırma ve Taşeronlaştırma Tarımda uygulanan yanlış tarım politikalarının mesleğinden uzaklaştırdığı köylüler sendikasızlaştırma ve taşeronlaştırmanın kaynaklarından biri oldu. Tarımdaki yanlış politikalara önce IMF ile yapılan stand-by anlaşmalarıyla başladı. Ardından Dünya Bankası Tarım Reformu Uygulama Projesi ile tarım alanında sözde tarım reformu için düğmeye basıldı. Her şey bu anlaşma ve projeyle başladı; yerli ve yabancı büyük şirketler değneksiz serbestçe gezer oldu. Sözü edilen proje ve anlaşmanın ardından tarımsal desteklerin düzeyi önemli ölçüde indirildi. Verilen Doğrudan Gelir Desteği (DGD) aracılığıyla tarımsal desteklerin üretimle bağı kesildi. Türkiye deki üretilen buğdayın destekleme fiyatı, Chicago Borsası Fiyatlarına bağlandı. Çiftçi hızla yoksullaştı. 1999-2002 döneminde milyon hektarlarla ifade edilen araziler işlenmedi. Terk edildi. Halen işlenmemektedir. Tarımsal alanda kamu özelleştirmeler ve kapatmalar marifetiyle sektörden çektirildi. Bu süreçte örgütsüz köylü örgütlü sermaye ile karşı karşıya bırakıldı. Tütünde olduğu gibi sözleşmeli üreticilikle köylünün siyasal ve ekonomik olarak kontrolü piyasa üzerinden denetime alındı. Kırlar boşaltıldı. 6 Prof.Dr. Kenan Kaynaş. Çanakkale Üniversitesi Ziraat Fakültesi 7 Prof.Dr. Kenan Kaynaş. Çanakkale Üniversitesi Ziraat Fakültesi 49

50 2002 sonrası dönemde özellikle tarım alanına yoğunolarak yabancı sermaye girdi. Yerli ve yabancı sermaye doğal kaynakları kuralsız kullanma, piyasa ilişkilerini kendi çıkarlarına uygun yeniden düzenleme olanaklarını siyaset-ticaret-tarikat ilişkileri üzerinden kurgulamaya başladı ve tesis etti. Şirketlerin tarım ve gıdada egemen olmaları için ardı ardına şirket çıkarına, çiftçi aleyhine yasalar çıkarıldı. Tarımda işletme ölçeğinin büyütülmesi ve rasyonelleştirilmesi meşruiyet temeli üzerinden tarımın şirketleştirilmesinin yol taşları döşendi. Şirketlerin üretip pazarladığı tarımsal girdi(tohum, gübre, ilaç, mazot, elektrik) fiyatları devamlı arttı. Çiftçilerin ürettiği ürünlerin fiyatları düştü veya yerinde saydı. Bu politikalarla tarımın gelir getirici özelliği giderek yok edildi. Çiftçiler borç batağına battı. Başka bir deyişle iç ticaret hadleri tarımın aleyhine seyretti. Üretimin katma değerine piyasa araçları (haller-borsalar-hipermarketler) tarafından el konuldu. Çiftçi iyice yoksullaştı ve ürettiğine yabancılaştı. Köydeki çiftçilerin bir bölümü kırsal alandan koparak kent varoşlarına göç etti. Kalanlar son bir gayretle toprağa tutunmaya çalışıyor. Kent varoşlarına yerleşen eski köylü,sermaye tarafından özgürce sömürülebilecek yedek işgücünü oluşturdu.böylece sermayenin ekmeğine bir kat daha yağ sürüldü. Sendikasızlaştırma, taşeronlaştırma süreçleri bu zeminde kolaylıkla yürütüldü. Köyde kalanlar ise kendini her yıl daha çok sömüren üretici köylüye dönüştü. Şimdi onlar köylerinde daha fazla toprak işliyor, aile üyeleri daha çok çalışıyor. Gelir düzeyini korumaya çalışıyor. Bugün kan, gözyaşı, acı üzerinden şirketlerin istifledikleri paralar, çiftçi ve işçilerden sömürdükleridir. Biliniyor. Göğü delecek füzeler gibi yükselttikleri kulelerinin temelinde çiftçiler ile güvencesiz işçiler yatmaktadır. Gizlenemiyor. Köyde kalan çiftçi umutsuz, kente göçen çiftçiler ise mutsuz. İşçileşen çiftçiler taşeronlaştırılmış, kölelik koşullarına mahkûm edilmiş durumda. Çiftçiler için köyde kalmak da dert, kente gitmek ise zulüm. İşçi ve köylü birlikteliği ise her zamankinden daha önemli hale gelmiş, orta yerde durmakta. Çiftçi-Sen olarak, Küçük aile çiftçiliği ile uğraşan çiftçilerin toprakla ilişkisi şirketlerden çok farklı olduğunu düşünüyor ve savunuyoruz. Çiftçi aileler hayvanıyla, toprağıyla bir aidiyet duygusu yaşıyor. Ayrıca küçük çiftçiler kitapsız bilen, topraktan öğrenenler olarak tarım kültürünü nesilden nesile taşıyanlardır. Küçük çiftçiler, yaşamın, tarım kültürünün ve ekolojinin temel taşlarıdır. Çiftçilerin şu anki temel sorunları bilindiği üzere maliyetlerin yüksek, verimliliğin düşük olmasıdır. Çiftçiler için yoksulluktan, mutsuzluktan, doğanın tahribattan ve sömürüden kurtulabilmesinde çıkışın yol gösteri-

ciliğini Birleşmiş Milletler (BM) 8 Mart 2011 de resmi bir raporla açıkladı. 20 Afrika ülkesinde uygulanan son projelerin, 3 ile 10 sene içerisinde verimi iki katına çıkardığını vurgulayan De Schutter imzalı rapor; bugüne kadar endüstriyel olmayan küçük ölçekli ekolojik tarım projelerinde 57 ülkede verimi ortalama olarak yüzde 80, Afrika ülkelerindeki tüm projelerde ise yüzde116 artırdığını ortaya koyuyor. Türkiye nin de aile işletmeciliğine dayalı kendine özgü bir sistem kurgulaması ve yaygınlaştırması gerekiyor. Küçük aile çiftçiliğinin devamı yani gıda egemenliği için; - Tarım topraklarının amaç dışı kullanılması büyük sorun. Sanayileşme, çarpık kentleşme, turizm, kara ve demir yolları, petrol taşıma hatları, güneş enerji santralleri, rüzgâr enerji santralleri, barajlar, tuğla, kiremit, taş ocakları ve madenler tarım topraklarının amaç dışı kullanılmasından birkaç örnektir. Bu amaç dışı kullanım bir yandan tarım topraklarını tarım dışına çıkarmakta diğer yandan ekolojik tahribatında yol açıyor. Tarım topraklarının giderek yaygınlaşan amaç dışı kullanımına son verilmeli. - Tarım topraklarının ölçeğini büyütmek amaç olmamalı. Amaç, toprağın birim alandan daha fazla verim vermesini sağlayacak şekilde verimliliğini artırmak olmalıdır.bunun içim her geçen zamanda verimliliği azaltan kimyasala dayalı endüstriyel üretim terk edilmeli. Onun yerine bilgiye, dayanışmaya, bilgi paylaşımına dayalı bilge köylü tarımına dönülmeli. Çiftçi örgütleri, bilim insanları ve eli toprakta gözü doğayı izleyen çiftçilerle birlikte toprak verimliliğini arttırmak için işbirliği halinde çalışılmalı. - Türkiye de Osmanlı dan bu yana toprak mülkiyetindeki adaletsizliği çözebilmiş değil. Tarım ve toprak reformu acilen gerçekleştirilmeli. Ancak bu reform, küçük çiftçiyi koruyan düzenlemeler içermeli. Bugün kırsaldaki nüfus göz önüne alındığında hane başına düşen tarım toprağı 61 dekar. Bu ölçek, rahatlıkla bir aileyi geçindirebilir ancak dağılım 20 dönümden binlerce hektara kadar farklılık gösteriyor. Miras yoluyla bölünmüş tarım topraklarına ilişkin yeni yasal düzenleme de küçük çiftçilerin sorunu çözmüyor, karmaşıklaştırıyor. Çünkü çıkarılan yasada 20 dönümden daha 51

52 az toprağa sahip olmamakla ilgili bir limit varken, bir üst limit yok. Bu durum toprak adaletsizliğini daha da büyüteceği gibi büyük çiftçiliğin yolunu açacak niteliktedir.bilindiği üzere arazi ne kadar büyürse fosil yakıt, enerji ve kimyasal girdi (hibrit tohum, kimyasal gübre, ilaç ve su) kullanımı da o oranda artıyor. Bu nedenle aile başına yeterlilik ölçüsü sayılabilecek 50-60 dönüme denk düşen bir paylaşımın yapılması hem adaletsiz paylaşımı ortadan kaldıracak hem köylünün topraksız kalarak bilmedikleri işleri ucuza yapmalarını engelleyecek, hem de atalık toprak ve tohum bilgisinin korunarak gelecek kuşaklara aktarılması sağlanabilecektir. - Tarımsal destekler yetersiz. Mevzuat büyük çiftçiliğin yararına, küçük aile çiftçiliğinin aleyhine bir içerik ve yaptırıma sahiptir. Aile çiftçilerine, hayvanından elde ettiği gübresi, enerjisi, suyu ve tohumuyla kendine yetebilecek bir sistem oluşturabilmesi için gerekli bilgi, mevzuat değişikliği ve ekonomik destek sağlanmalı. - Tarımsal kredi faizleri sürekli yükseliyor. Bu faizleri kamu özel sektör bankalarının yanı sıra Tarım Kredi Kooperatifleri de veriyor. Ancak kooperatiflerin verdiği faizler, banka faizlerine eşit. Bu nedenle çiftçiler piyasa koşullarına eşit faiz ödemelerini yapmakta zorlanıyor. Özel ve kamu bankalarınca çiftçilere verilen tarımsal kredi faizlerinin sübvanse edilmeli. - Çiftçinin en çok belini büken konulardan biri de mazotta ÖTV ve KDV. Tarımda yılda 9 milyar liralık mazot tüketiliyor ve bunun 7 milyar lirası ÖTV ve KDV olarak ödeniyor. Tarıma verilen desteklerden bile vergi kesiliyor. Bu nedenle mazottaki ÖTV ve KDV kaldırılmalı. - Halen Türkiye de tarımsal ürünlerin pazarlaması tüccarlar, hal ve market zincirlerinin elinde. Üretimden pazarlamaya olan zincirde aracılar, hem elde edilen gelirin çok büyük bölümünü almasına neden oluyor, hem de bu sistemde üreticilerin maliyetlerin altında satmak zorunda kaldığı ürünler tüketicilere fahiş fiyat üzerinden satılmaktadır. Aracıların ortadan kalkması hem üreticinin gelirini artıracak, hem nihai tüketicinin gıdaya daha ucuza ulaşmasını sağlayacak, hem de tüketicinin üreticiyi sürekli denetleyerek bozulan güven ilişkisini yeniden tesis etmesini sağlayacaktır. Üretici ve tüketici kooperatiflerini bir eksende buluşturacak yasal düzenlemelerin yapılması ve aracıyı ortadan kaldıracak alternatif pazarlama ağlarının yaygınlaştırılmalı. - Hayvan yetiştiriciliğini terk ettiren politikalar, hayvan refahı, insan sağlığı ve ekolojik sistem için sorun yaratmaktadır. Fabrikasyon hayvan üretimi yerine hayvan yetiştiriciliğini özendirecek ekonomik destek, bilgi desteği eşliğinde verilmeli. - Özellikle dağınık ve kamu hizmetinden yeterince yararlanamayan yerleşimlerin sorunları çözülmeli. Kooperatif çatısı altında örgütlenmelerine kamu politikaları öncülük etmeli. - Toprağı besleyen, kendini sürdürebilen yerli tohumlar ve doğa dostu yöntemler sayesinde, çiftçinin kimyasal girdilerle bağımlı olmasını engelleyen ve girdi maliyetlerini bertaraf eden doğa dostu bilge tarım tarzı desteklenmeli.bu konuda çiftçilere bilgi desteği sağlanmalı. Kimyasallı ve fosil yakıtlı endüstriyel tarım yerine Bilge Köylü Tarım tarzı yaygınlaştırılmalı. - Tarımda çalışan ve üreten kadınların eğitime, krediye ve bilgiye erişiminin önünü açacak mevzuat düzenlemeleri yapılmalı. - Mevsimlik işçilerin çalışma ve yaşam koşulları iyileştirilmeli, örgütlenmelerinin önü açılmalı, hak arama örgütleri ücret belirlemelerinde taraf kılınmalı. - Çiftçiler ürünlerini işlemeleri ve katma değer ilave etmeleri konusunda yasal düzenlemelerle açılmalı ekonomik desteklerle teşvik edilmeli. - Küçük aile tarımın devamlılığını sağlayacak genç çiftçileri özendirecek ekonomik destekler, özendirici ve teşvik edici olanaklar sunulmalı. - Kamuoyu bilgilendirmeleri ve çeşitli programlarla ekolojik tarım yapan bilge köylü tarımcılarının hak ettikleri itibar ve saygınlık sağlanmalı. - Çiftçiler ve tarımsal üretimde çalışanlar eksiksiz olarak sosyal güvenceye kavuşturulmalı.