TELEVĐZYONDAKĐ ŞĐDDET GÖSTERĐMĐNĐN ÇOCUKLAR ÜZERĐNE ETKĐLERĐ* Kitle iletişim araçları, bireyin toplumla bütünleşmesinde, toplumun bir varlığı olmasında, toplumdaki kültürü almasında, yeni değerler kazanmasında, inanç, tutum ve hatta davranışlarında değişiklik meydana getirmesinde ağırlıklı olarak rol oynamaya başlamıştır. (Aziz, 1980:19). Bu bağlamda televizyon artık tüm topluma yayılmış izleyici kitleleri ile her sınıftan ve her kesimden insana hitap eden bir serbest zaman faaliyeti niteliği kazanmıştır. Televizyon insanlara bir yandan hem görsel hem de işitsel uyaranı bir arada sunarken, bir yandan da gerçek dünyalardan sanal dünyalara kadar birçok durumu göstermektedir. McLuhan (1969), bu durumu Đletişim uyduları dünyanın etrafında dönmeye başladığından beri gezegenimiz herkesin bir parçası olduğu tek ve büyük bir sahne haline gelmiştir. sözleriyle belirtmiştir.(bkz. Turam, 1996:7-8). Postman ve Powers (1996:12), televizyonun hayatımızdaki yeri ve etkileri konusunda Đstediğinizde açın, işiniz bittiğinde kapatın. Siz onu kontrol ettiğiniz sürece televizyonun tek yönlü bir yol olduğunu onu kullandığınızı ve onun sizi kullanmadığını sanırsınız. Ama durum bu kadar basit değildir. demektedir. Televizyon çocuklarımız için bazen alternatif bir eğitmen veya yol gösterici olabilmektedir. (Kaskun ve Öztunç, 2005:3). Đzlendiği anda kendisinden başka hiçbir iletişim aracına izin vermeyen televizyonun çocukları saldırganlaştırdığı, taklitçiliğe özendirdiği, gençleri suça teşvik ettiği gibi birçok olumsuz niteliklere sahip olduğu öne sürülmektedir.(batmaz ve Aksoy, 1995:13). Televizyon programlarında ya da sinemalarda sürekli olarak insanların kavga ettiklerini ve birbirlerine vurduklarını gören bir çocuğun zamanla aynı şeyleri kendisinin de yapmaya kalkışacağı kabul edilmektedir. Herkesin kabul ettiği konu; televizyondaki programların ve filmlerin içerisine zararlı davranışların yerleştirildiği, yayınları seyreden çocukları ve gençlerin de bunları sorgulamadan, toplumun zararına olarak kabullenmekte oluşlarıdır. (Turam, 1996:391-392). Televizyonun yaygınlaşan kullanımı ile şiddet içerikli gösterimler, gittikçe artan bir etkinlik ve yoğunlukta sunulmaktadır. Bu sunumda dikkat edilmesi gereken, televizyonun, şiddetin toplumda meşrulaştırılması, kültürel yönden normalleştirilmesi ve içselleştirilmesi konusunda yaptığı olumsuz katkıdır.
Bu katkı, televizyonun, şiddete dayalı insan ilişkileri içinde yaşayan ve yaşamı bu ilişkilerle örülü bir dünya olarak görmek durumunda kalan bireylere, bu algılama biçimlerine uygun bir sunma biçimiyle gerçekleştirmektedir. Böylece sorunların şiddet yoluyla çözülebileceği bir şiddet kültürünü yaratılmaktadır. Fiziksel şiddetin yoğun biçimde işlendiği filmler, diziler, haber programları bireyleri fiziksel şiddete doğrudan itmese bile içerdiği şiddet toplumun ilgisini çekmektedir. Đçinde bulunduğumuz zaman ve toplumsal yaşam biçimlerinde şiddetin çok iyi bir eğlence olduğu izleyicilerin bu tür programlardan hoşlandıkları için bunları izlediği, aksi halde ellerindeki en güçlü silahı kullanıp ve televizyonların düğmelerini kapatacakları ileri sürülmektedir. Fakat şiddet çoğunlukla gizli ve kibar biçimde karşımıza çıkmakta ve olumsuz etkiler yaratmaktadır.(kaskun ve Öztunç, 2006:2). Televizyonda şiddet içeriği ile özellikle çocukların saldırganlık eğilimi ve sosyal olmayan davranışları arasındaki ilişkinin en yaygın kuramsal çerçevesi hala büyük ölçüde Bandura nın Sosyal Öğrenme Kuramı na dayanmaktadır. Deneysel (Sosyal ) Öğrenme Kuramı Bu kuram model alma esasına dayanır ve insanlar aldıkları modele göre kişiliğini, bilgisini, isteklerini, değerlerini değiştirebilmektedir. (Rigel, 1996:586). Bandura ve arkadaşlarınca 1961 de yapılan deneyle, Saldırganlığa tanık olmanın etkisi nedir? sorusuna cevaplar aramıştır. Çocuklar iki gruba ayrılır ve her iki grupta da çocuklar bir yetişkini basit oyuncaklar ve 150cm boyutunda şişme bir bebekle oynarken izlerler. Grubun birindeki yetişkin, oyuncakları toplamakla işe başlar ve sonra bu bebeğe yaklaşarak ona ağaç çekiçle vurup, tekmelemeye başlar. Bu eylemlerini kır burnunu, vur başına ve al sana gibi sözcüklerle destekler. Diğer bir koşulda, yetişkin sessizce diğer oyuncaklarla oynamış, şişirme bebekle ilgilenmemiştir. Bir süre sonra her çocuk, içinde 95cm boyutunda benzer bir bebeğin de olduğu bir grup oyuncakla 20 dakika yalnız bırakılır.(freedman vd, 1993:253). Yetişkini saldırgan davranışlarda bulunurken seyreden çocukların, onu diğer oyuncaklar üzerine sessizce oynarken gözleyen gruptaki çocuklardan çok daha saldırgan davrandıkları görülmüştür. Đlk grup, bebeği yumruklamış, tekmelemiş, hırpalamış ve saldırgan yetişkinin söylediklerine
benzer saldırgan yorumlarda bulunmuştur. Çocukların saldırmaya deneyden önce olduğundan, daha eğilimli oldukları ortaya çıkmıştır.(rigel, 1996:586-587). Bandura tarafından gerçekleştirilen bir başka deneyden söz etmekte fayda vardır. 3-6 yaş arası 96 çocuk, gruplara bölünür. Đlk gruba bir yetişkinin, bir oyuncağa karşı şiddet içeren davranışları seyrettirilir. Đkinci gruba, söz konusu hareket bir film halinde, üçüncü gruba ise, çizgi film şeklinde gösterilir. Dördüncü bir gruba ise, şiddet fiili gösterilmez. Daha sonra her çocuk, oyuncakla 20 dakika yalnız bırakılır. Sonuçta, şiddet hareketlerini izleyen çocuklar bağırarak oyuncağa vururken, son gruba giren çocuklar, oyuncağa karşı hiçbir şiddet eyleminde bulunmazlar.(artuk, 2002:112). Bandura ya göre, çocuklar televizyonda şiddete başvuran karakterleri izleyerek, çevrelerini gözlemleyerek başka bilişsel toplumsal becerileri öğrenmeleri gibi saldırgan davranmayı da öğrenirler.(mutlu, 1999:126). ŞĐDDET GÖSTERĐMĐNĐN ÇOCUK ÜZERĐNDEKĐ ETKĐLERĐ Çocukluk, insanın toplumun değerlerini edinmesi, bilgilenmesi, doğru davranış modellerini benimsemesi, kişiliğini kurması sürecini en yoğun olarak yaşadığı dönemdir. Çocukluk böyle bir dönem olunca, çocuklarda ister istemez televizyonun en sorunlu, zarar görmeye en açık, güçsüz, dolayısıyla da korunmaya da muhtaç izleyicileri olmaktadırlar.(mutlu, 1999:119). Örneğin bir insan tüm hayatı boyunca bir ya da iki ölüm olayı görebileceği halde, televizyonda her gün onlarca ölüm olayına tanık olur.(çetin, 1999:33). Altekin e (2006:2) göre, televizyonun etkileri beş ana boyutta tanımlanabilir; a) Çocuklar model alma ve sosyal öğrenme yolu ile televizyonda izledikleri sözleri, tutum ve davranışları taklit eder ve öğrenirler. Televizyondaki programlardaki kahramanlarla özdeşleşerek, onlar gibi konuşmaya, onlar gibi davranmaya, öykünürler. b) Şiddeti ve saldırganlığı bir problem çözme yöntemi, bir varolma şekli ve bir kendini ifade etme yolu olarak benimserler.
c) Şiddete ve saldırganlığa karşı duyarsızlaşmaya, tepkisizleşmeye, adeta bağışıklık kazanmaya başlarlar. Bu kavramlar, bu görüntüler ve bu davranışlar gittikçe normalleşmeye ve kabul görmeye başlar. d) Kızgınlık, öfke, kin, nefret, intikam gibi duyguları hem daha sık hem de daha yoğun hissetmeye, yaşamaya ve dışavurmaya başlarlar. e) Dünyayı ve hayatı tanımaya anlamaya ve öğrenmeye çalıştıkları bu gelişim dönemlerinde; algıları ve düşünce kalıpları iyiler ve kötüler, olarak katı ve çarpık bir şekilde bölünmüş bir hal alır; gerçekçi ve işlevsel olmaktan uzaklaşır. Televizyon izleme süreleri arttıkça; doğru ile yanlışı, gerçek ile kurguyu, olası ile imkânsızı, uygun ile uygunsuzu ayırt etmekte zorlanmaya başlarlar. Çocukların televizyondan etkilenmelerini destekleyen noktalar şunlardır; (Öçal, 1997:44). a) Televizyon çocuklar için rasgele bir gözlemsel öğrenim kaynağı hizmeti görür. Bu öğrenim, çocuğun kendisini televizyondaki kişilerle özdeşleştirmesinin yanında onların tecrübelerinin sonuçlarından da yaralanmasını sağlar. b) Gösterilenin gerçekliği gözlemsel öğrenimi etkiler. Çocuklar televizyonda gördükleri dünyanın gerçeği yansıttığına inanırlar. c) Çocuklar televizyonda gördüklerinden saldırgan davranışlar öğrenebilirler. Televizyon çocukların öğrenme sürecine büyük bir güçle girer ve uygar bir toplumun ölçütlerine uymayan toplumsal değer dizileri verir. Ailenin Alması Gereken Önlemler Đnsanların şiddet olgusundan tek başına korunması mümkün değildir. Bu anlamda televizyonun yaygınlaştırdığı her olumsuzluğun öznesi olan insanı koruma sorumluluğu herkesin ilgi alanına girmelidir. Çünkü sorun, tek başına şiddete, saldırganlığa, korkuya yönelik olmaktan öte, toplumsaldır. Bu yüzden konuyu yalnızca ülkelerin sınırları içinde görmek de yanıltıcıdır. Şiddet kültürünün boyutlarını dünya ölçekli algılamadıkça, korunmaya ilişkin alanın sınırlarını da daraltmış oluruz.(şirin, 1999:119). Medyaya yansıyan haliyle şiddet, yirminci yüzyılın şahit olduğu şiddetten ayrı olarak anlık bir şiddet değil, sürekliliği olan şiddettir.(sözen, 1998:52). Aileler televizyon programları hakkında kendi değerlendirmelerini yapmakla kalmazlar, aynı zamanda televizyon seyretme eyleminin gerçekleştiği ortamın da yaratıcısıdırlar. Aileler şiddet içeriği izleyen çocuklarının saldırgan tutumlarının, sosyal olmayan davranışlarının, korkularının ve şiddet karşısındaki duyarsızlıklarının artması olasılığının farkında olmalıdırlar. Çocuklarının gelişimsel düzeylerine uygun biçimde şiddet içeren görüntüleri anlamalarına yardım etmelidirler.
Çaplı ya (1996:1334-1337) göre kimi anne babalar çocuklarının televizyon izleme sürelerini kısıtlamak gibi bir yöntem uygularken kimileri ise çocuklarıyla birlikte televizyon izleyerek onlara izledikleri hakkında yorumlar yapmaktadırlar. Ailesi tarafından yeterli şekilde bilinçlendirilmiş bir çocuk, televizyonda karşılaşacağı şiddet içerikli görüntüler karşısında daha az etkilenecektir. Ayrıca, belirli yaşlara kadar çocukların televizyon izlemeleri, ailece yapılacak bir faaliyet olmalıdır (Artuk, 2002:122). Çocuklar küçük yaşlardan beri aile büyükleriyle birlikte seyretmeye alıştıkları televizyon programlarını onların yorumları çerçevesinde değerlendirmeye yönlendirildiklerinde, ilerde yalnız başlarına kaldıklarında bile farklı programları yine aynı yorumlarla değerlendirmeye devam edeceklerdir. Aynı şekilde kendi odasında kendi istediği kanalı seyretmekte olan bir çocuğun yapacağı değerlendirmeler bile, ailesi tarafından bilinçli bir şekilde yönlendirilmişse, ailesinin normal olarak yapacağı değerlendirmelerden fazla farklı olmayacaktır. Aileler çocukları için zararlı buldukları programları tamamen yasaklama davranışı içine girmemelidirler. Bunun yerine izleme süreleri sınırlandırılarak fark ettirmeden daha eğitici, daha yardımı ve işbirliğini öğreten programlara, yönlendirebilirler. Tüm bu anlatılanları özetlersek televizyonda sunulan şiddetin etkisinin azaltılması için şu önlemler önerilebilir; a) Anne ve baba çocukları için bir model olmalıdır. Çocukların günde iki saatten az televizyon seyretmeleri önerilmektedir. b) Anne ve babalar izlenecek programları önceden seçmelidir. c) Ne izlediklerini kontrol etmek ve uygun programlar seçmek açısından çocukların odalarında televizyon bulunmamalıdır. d) Anne babalar toplumsal değerler ile televizyon dünyası arasındaki farkı öğrenmelerinde yardımcı olabilmek için çocukları ile birlikte televizyon izlemelidirler. e) Televizyonun yerine kitap okumak, spor yapmak gibi başka seçenekler sunulmalıdır. f) Televizyonda çocuk gelişimine zararlı etkisi olacak bir program görüldüğünde mutlaka RTÜK e bildirilmelidir.
SONUÇ Televizyon üzerinde fazla düşünülmeden insanlar tarafından çocuklara olumsuz etkileri olan bir araç olarak nitelendirildikçe, çok önemli olabilecek bir sosyal ve kültürel enformasyon kaynağı yeterince değerlendirilmemiş olacaktır. Yapılması gereken şey çocukların bütün zamanlarını ekran karşısında oturarak harcamalarına fırsat vermeden, belirli programları belirli amaçlar için izlemelerini sağlayarak bu çok faydalı araçtan yararlanmaya çalışmaktır. Televizyon, şiddetin yaygınlaşmasında değil, aksine, onun önlenmesinde işlevsel hale getirilmelidir. Bunun yolu, izlenebilirliği çağdaş tekniklerle artırılmış, toplumsal ve psikolojik sorunları gizlemeyen, ama bunlara sağlıklı çözüm yolları da önerebilen programların yaygınlaştırılmasıdır. Kaynakça *Sakarya, Mustafa,(2007), Televizyonda Şiddet Gösteriminin Đlköğretim Çağı Çocukları Üzerine Etkileri, Türkiye ve Orta Doğu Amme Đdaresi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara. -Aziz, Aysel, (1981), Radyo ve Televizyona Giriş, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Yayın No:393, Ankara. -Turam, Emir, (1996), Televizyonla Yetişen Nesil: Ekranaltı Çocukları, Đrfan Yayıncılık, Đstanbul. -Turam, Emir, (1996), Türkiye de Televizyon, Altın Kitaplar, Đstanbul. -Postman, Neil, Powers, Steve, (1996), Televizyon Haberlerini Đzlemek, (Çev. Aslı Tunç), Kavram Yayınları, Đstanbul. -Kaskun, Ahu, Öztunç, Selen,(2006), Çocuk, Televizyon ve Şiddet, (www.ilef.ankara.edu.tr.) -Batmaz, Veysel, Aksoy, Asu, (1995), Türkiye de Televizyon ve Aile, Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Yayınları, Ankara. -Rigel, Nurdoğan (1995), Haber, Şiddet ve Çocuk, Der Yayınları, Đstanbul. -Freedman, Jonathan, Merrill, Carlsmith, Sears, David, (1993), Sosyal Psikoloji, (Çev. Ali Dönmez), Đmge Yayınları, Đstanbul. -Artuk, Mehmet Emin, (2002), Medyada Şiddet ve Özellikle Đntihar Haberlerinin Sunumunun Toplum Üzerindeki Etkileri Ve Bunun Önlenmesi, Radyo ve Televizyonda Şiddet ve Đntihar Haberlerinin Sunumunun Toplum Üzerindeki Etkileri Sempozyumu, 23 Mart 2002, RTÜK Yayınları, Ankara. -Mutlu, Erol, (1999), Televizyon ve Toplum, TRT Yayınları, Ankara. -Çetin, Zeynep, (1999), Kitle Đletişim Araçları ve Şiddet, Marmara Đletişim Dergisi, Ekim Sayısı. -Altekin, Serap, (2006), Televizyon Şiddet ve Toplum, (www.dokudanismanlik.com.) -Öçal, Işıl,(1997), Televizyonda Çocuk Programları, Đstanbul Üniversitesi Đletişim Fakültesi Radyo Televizyon Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Đstanbul. -Şirin, Mustafa Ruhi, (1999), Kuşatılmış Çocukluğun Öyküsü, Đz Yayıncılık, Đstanbul. -Şirin, Mustafa Ruhi, (1999), Gösteri Çağı Çocukları, Đz Yayıncılık, Đstanbul. -Sözen, Edibe, (1998), Medyatik Hafıza, Timaş Yayınları, Đstanbul. -Çaplı, Bülent, (1996), Çocuk ve Televizyon, Türkiye Dergisi Medya Özel Sayısı, Sayı:12.