UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ KARARLARI



Benzer belgeler
UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ KARARLARI

İlgili Kanun / Madde 5434 S.ESK/ S. SGK/101

T.C. KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU RET KARARI :F.Y.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ KARARLARI

EMLAK VERGİSİNDEN MUAF OLAN TAŞINMAZLA İLGİLİ DÜZENLENEN ÖDEME EMRİNE İLİŞKİN KANUN YARARINA BOZMA KARARI

Yargıtay 13, Hukuk Dairesinden:

T.C. İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 10. HUKUK DAİRESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

DANIŞTAYIN SÜRESİNDE AÇILMAYAN DAVAYLA İLGİLİ KANUN YARARINA BOZMA KARARI

KARAR 1 (672 sayılı KHK ile kamu görevinden çıkarılmaya dair) Davalı : Başbakanlık /ANKARA

İlgili Kanun / Madde 6356 S. TSK/41-43

Anahtar Kelimeler : Yargılamanın yenilenmesi, kesinleşen mahkeme kararı, özel tüketim

Uzun Sok. Kolotoğlu İşhanı Kat: 3 No:75 - TRABZON Temyiz Eden ve Karşı Taraf (Davalı) : Karayolları Genel Müdürlüğü - ANKARA

İlgili Kanun / Madde 3201 S.YHBK./3

İDARÎ YARGILAMA USULÜ KANUNU NUN 4. MADDESİ VE DİLEKÇELERİN KAYDA GİRİŞ TARİHİ

İDARİ YARGILAMA USULÜ HUKUKU 3-B K. Burak ÖZTÜRK İDARİ YARGININ GÖREV ALANI

Sirküler Rapor /70-1 ANAYASA MAHKEMESİNİN ÖZEL USULSUZLUK CEZASIYLA İLGİLİ BAŞVURUYA İLİŞKİN KARARI

ÖZET : 2247 sayılı Yasanın 14. T.C. maddesinde öngörülen koşulları UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ. taşımayan başvurunun reddi HUKUK BÖLÜMÜ. gerektiği hk.

İlgili Kanun / Madde 6356 S. STSK. /5,41

KIDEM ZAMMI ÜCRETE UYGULANAN AYRI ZAMDIR ÖNCE KIDEM ZAMMI UYGULANIR DAHA SONRA TOPLU SÖZLEŞMEDEKİ NISBİ ZAM UYGULANIR Y A R G I T A Y İ L A M I

T.C. İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 10. HUKUK DAİRESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

Ba ve Bs FORMLARININ VERİLMEMESİ NEDENİYLE ADİ ORTAKLIK ADINA KESİLEN CEZAYLA İLGİLİ KANUN YARARINA BOZMA KARARI YAYIMLANDI

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

İlgili Kanun / Madde 506.S.SSK/Ek-47

İlgili Kanun / Madde 506.S.SSK/61 YAŞLILIK AYLIĞININ HESAPLANMA YÖNTEMİ

İlgili Kanun / Madde 6356 S. STSK/5, 41

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

ANAYASA MAHKEMESİNDEN VERGİ USUL KANUNUYLA İLGİLİ BİREYSEL BAŞVURUYA İLİŞKİN YETKİSİZLİK KARARI

T.C. D A N I Ş T A Y Üçüncü Daire Esas No : 2010/5785. Karar No : 2012/3582

ONÜÇÜNCÜ DAİRE USUL KARARLARI. Anahtar Kelimeler : Dava Açma Süresi, Yazılı Bildirim, Başvuru Mercii ve Süresi, Hak Arama Hürriyeti

: Karabük Valiliği İl Defterdarlığı - KARABÜK

ÖDEMEDEN MAHKEME KARARIYLA ÖLÜM AYLIĞI ALABİLİRLER

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /32,46

T.C. İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 10. HUKUK DAİRESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

8. Daire 2010/7065 E., 2013/1488 K. "İçtihat Metni"

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

İlgili Kanun / Madde 506 S.SSK. /80

T.C. ANKARA 17. İDARE MAHKEMESİ ESAS NO : 2011/963 KARAR NO : 2011/1582

Anahtar Kelimeler : Türkiye İş Bankası Anonim Şirketi, bireysel başvuru, Anayasa Mahkemesi, ücret

İlgili Kanun / Madde 5510 S. SGK. /88

: Av.Tezcan ÇAKIR Meşrutiyet Cd. N:3/15 - ANKARA

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/ S. BK/100

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /18-21

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ

AVUKAT YASİN GİRGİN

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/32 T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ. Esas No. 2008/14944 Karar No. 2010/2311 Tarihi:

T.C. KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU ŞİKAYET NO : /572 KARAR TARİHİ:10/02/2014 RET KARARI ŞİKÂYETÇİ : F.Ş

İlgili Kanun / Madde 5510 S. SGK. /81

İlgili Kanun / Madde 506 S. SSK. /68

Sirküler Rapor /108-1

"Tüketici Aleyhine Başlatılacak İcra Takibinde Parasal Sınır" "Tüketici Aleynine Ba~latllacak icra Takibinde Parasal ~ınırn

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK. /Geç. 3.

Karar NO: KARAR-

MALİYE BAKANLIĞI BAŞHUKUK MÜŞAVİRLİĞİ VE MUHAKEMAT GENEL MÜDÜRLÜĞÜ İÇ GENELGELER

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

Karar N0: KARAR-

T Ü R M O B TÜRKİYE SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER VE YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLER ODALARI BİRLİĞİ SİRKÜLER RAPOR MEVZUAT

İlgili Kanun / Madde 2821 S. SK/45

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR NURAN CEYLAN ÖZBUDAK BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2014/2890)

CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ HAKKINDA KANUN

ÖZET : 353 Sayılı Kanunun 10/^ maddesi uyarınca asker kişi sayılan. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ CEZA BÖLtMÜ. sanıkların askerî cezaevinde işledikleri

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /112

T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ HUKUK BÖLÜMÜ ESAS NO : 1995/97 KARAR NO : 1996/44

İTİRAZIN İPTALİ DAVASINDA HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE. Stj. Av. Belce BARIŞ ERYİĞİT HUKUK BÜROSU / ANKARA

T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ CEZA BÖLÜMÜ ESAS NO : 1988/46 KARAR NO : 1988/47

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI

T.C. D A N I Ş T A Y Dördüncü Daire. Anahtar Kelimeler: Abonelik Sözleşmesi, Gecikme Faizi, Tahsil Edilince Beyanname Verilmesi

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/ S.İşK/14 T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ. Esas No. 2009/12918 Karar No. 2011/12793 Tarihi:

İŞ KAZASINA MARUZ KALAN İŞÇİ ( Maluliyet Oranı %0 Olsa Dahi Kusur Durumu Saptanarak Sonuca Göre Manevi Tazminata Karar Verilebileceği )

14. Daire 2012/679 E., 2014/2401 K. "İçtihat Metni"

Anahtar Kelimeler : Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Ek 1 Nolu Protokol

T.C. D A N I Ş T A Y Yedinci Daire

İlgili Kanun / Madde 818 S.BK /125 İŞ KAZASI ZAMAN AŞIMININ BAŞLANGICININ MALULİYET ORANIN KESİN OLARAK TESPİT EDİLDİĞİ TARİH OLDUĞU

BEŞİNCİ DAİRE KARARLARI. Anahtar Kelimeler : Polis Memuru, Branşlı Personel, Görevlendirme

T.C. D A N I Ş T A Y Dördüncü Daire Esas No : 2010/8630 Karar No : 2013/4481 Anahtar Kelimeler : Haciz, Ödeme Emri, (BS) Formu Özeti : sayılı

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK/27

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI

İlgili Kanun / Madde 506.S. SSK/ 79

İlgili Kanun / Madde 5510 SGK/19

İlgili Kanun / Madde 399 S.KHK/2

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI

T.C. DANIŞTAY Sekizinci Daire Esas No : 1992/2271 Karar No : 1993/1754

CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ HAKKINDA KANUN. BİRİNCİ BÖLÜM Genel Hükümler

Davacı ve Yürütmenin Durdurulmasını isteyen: Türk Tabipleri Birliği. Vekili : Av. Mustafa Güler Strazburg Cad. 28/28 Slhhiye/ANKARA

İlgili Kanun / Madde 4688 S. KGSK. / S. STSK/9

İlgili Kanun / Madde 6356 S. STSK. /26, 53 T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas No. 2015/11497 Karar No. 2015/15217 Tarihi:

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/18-21

Temyiz Eden (Davalı) : Antalya İl Özel İdaresi

DANIŞTAYIN HAKSIZ ÇIKMA ZAMMIYLA İLGİLİ KANUN YARARINA BOZMA KARARI

İçindekiler Önsöz 5 Kısaltmalar 19 Giriş 21 Birinci Bölüm İDARÎ YARGININ GELİŞİMİ VE TÜRK YARGI TEŞKİLATININ GENEL GÖRÜNÜMÜ I. YARGISAL DENETİMİNDE

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İş.K. /18-21 DAVACI YARARINA KAZANILMIŞ HAK

İlgili Kanun / Madde 5510 S. SGSK. /53

ZAMANAŞIMI SÜRESİ GEÇTİKTEN SONRA DİSİPLİN CEZASI VERİLMESİ

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK/115,120

T.C. ERZURUM PALANDÖKEN İLÇE BELEDİYE ENCÜMEN KARARI

İlgili Kanun / Madde 4847 S. İşK/22

VERGİ SORUMLUSUNUN İDARİ DAVA AÇMA HAKKININ BULUNDUĞUNA İLİŞKİN KANUN YARARINA BOZULMASINA İLİŞKİN KARAR YAYIMLANDI

İlgili Kanun / Madde 6356 S. STSK. /19 T.C YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ. Esas No. 2014/15387 Karar No. 2014/16184 Tarihi:

: HÜSEYİN DARTAL İl Sağlık Müdürlüğü, Merkeı/ŞANLIURF A TÜRK MİLLETİ ADINA

YARGITAY 11.HUKUK DAİRESİ E.2006/435 K.2007/7464 T YOLCU TAŞIMA. ZORUNLU KOLTUK SİGORTASI DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI

Transkript:

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ KARARLARI I-2247 SAYILI KANUN UN 1., 14. ve 27. MADDELERİ GEREĞİNCE VERİLEN (BAŞVURU RED) KARARLAR Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından: 1-ESAS NO : 2015/226 KARAR NO : 2015/241 KARAR TR : 06.04.2015 (Hukuk Bölümü) ÖZET : Oluştuğu ileri sürülen görev uyuşmazlığının, idari yargı düzeninde yer alan mahkemeler arasında doğması nedeniyle; başvurunun 2247 sayılı Yasa nın 1., 14. ve 27. maddeleri uyarınca reddi gerektiği hk. K A R A R Davacı Davalı : R.S. : Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü O L A Y : Davacı dilekçesinde özetle; mülkiyetinde bulunan taşınmazlara ilişkin tapu kayıtlarında yolsuz tescil yapılarak kişilik haklarına tecavüz edildiğini, tapu kayıtları üzerinde şerhler bulunduğunu, davalı tarafça yolsuz tescil olan diğer kişilerin tapu kayıtlarının tutulup kanuna karşı hile yapıldığını önesürerek Danıştay da dava açmıştır. DANIŞTAY 10.DAİRESİ: 17.6.2014 gün ve E:2014/3224, K:2014/4046 sayı ile, Uyuşmazlık, davacının mülkiyetinde bulunan taşınmazlara ilişkin tapu kayıtlarında yapıldığı ileri sürülen yolsuz tescil işlemlerinin iptali ile sahip olunan hakların iadesine karar verilmesi isteminden doğmuş olup; bu haliyle 2575 sayılı Danıştay Kanunu nun 24.maddesi kapsamında yer almayan davanın, Danıştay da ilk derece olarak incelenmesi olanağı bulunmadığı; bu itibarla, dava dosyasının, uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görev alanına girip girmediği hususunun da değerlendirilmek üzere idare mahkemesine gönderilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine, dava dosyasının Ankara İdare Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir. ANKARA 8.İDARE MAHKEMESİ: 18.12.2013 gün ve E:2014/1981, K:2014/1995 sayı ile, dava dosyasının incelenmesinden; davacı tarafça mülkiyeti kendisine ait olduğu iddia olunan tapu kayıtlarındaki yolsuz tescil işlemlerinin düzeltilmesinin talep edildiği anlaşılmakla, taşınmazın aynına ve tapu kaydına ilişkin olan uyuşmazlığın görüm ve çözümünün mevzuat hükümleri uyarınca adli yargının görev alanına girdiği sonucuna varıldığı gerekçesiyle, davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu nun 15/1-a maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir. Davacı 9.3.2015 günü kayda giren dilekçesi ile Danıştay 10.Daire Başkanlığının görevsizlik kararından sonra Ankara 8.İdare Mahkemesince verilerek kesinleşen görevsizlik kararıyla ortaya çıktığını önesürdüğü olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi isteminde bulunmuştur. İNCELEME VE GEREKÇE : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü nün, Serdar ÖZGÜLDÜR ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT un katılımlarıyla yapılan 6.4.2015 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN ın, 2247 sayılı Yasa da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL ın başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasa sının 158. maddesinin birinci fıkrasında Uyuşmazlık Mahkemesi adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkilidir. denilmiş; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun un 1. maddesinde Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu Kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir. Özel kanun uyarınca hakeme başvurulmasının zorunlu olduğu hallerde, eğer hakemlik görevi hakim tarafından yerine getirilmiş ise bu merci, davanın konusuna göre, yukarıdaki fıkrada yazılı adli veya idari yargı mercilerinden sayılır. hükümleri yer almıştır. 1

2247 sayılı Yasanın 14.maddesine göre; olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararın kesin veya kesinleşmiş olması gerekmekte; bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, hukuk uyuşmazlıklarında ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilmektedir. Aynı Yasa nın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmiştir. Anılan hükümlere göre, Uyuşmazlık Mahkemesi nce bir görev ya da hüküm uyuşmazlığının incelenebilmesi için, uyuşmazlığa konu edilen karar veya kararların, adli, idari veya askeri yargı mercilerince ya da hakemliğin hakim tarafından yerine getirilmesinde olduğu gibi yargı merci sayılanlarca verilmesi ve 14.madde kapsamında olumsuz görev uyuşmazlığının varlığından söz edebilmek için de; adli, idari veya askeri yargı yerlerinden en az ikisi tarafından kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş görevsizlik kararlarının bulunması gerekmektedir. Olayda, Danıştay 10.Dairesince; yine aynı yargı düzenindeki İdare Mahkemesinin görevli olduğundan bahisle verilen görevsizlik kararı üzerine; dosyanın gönderildiği Ankara 8.İdare Mahkemesince, Adli Yargı yerinin görevli olduğundan bahisle verilen ve kesinleşen görevsizlik kararının görev uyuşmazlığına konu edildiği; dolayısıyla oluştuğu ileri sürülen görev uyuşmazlığının idari yargı düzeninde yer alan mahkemeler arasında doğduğu anlaşılmaktadır. Bu tür uyuşmazlıklar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu nun 14. ve 15. maddeleri uyarınca çözümlenebileceğinden, başvurunun 2247 sayılı Yasa nın 1., 14. ve 27. maddeleri uyarınca reddi reddi gerekmiştir. SONUÇ : 2247 sayılı Yasa nın 1., 14. ve 27. maddelerinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN REDDİNE, 6.4.2015 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi. Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından: * * * 2-ESAS NO : 2015/218 KARAR NO : 2015/233 KARAR TR : 06.04.2015 (Hukuk Bölümü) ÖZET : İdari yargı yerince verilen görevsizlik kararının temyiz edilmesi, dava dosyasının Danıştay Başkanlığına gönderilmiş ve kararın henüz kesinleşmemiş olması nedeniyle, 2247 sayılı Yasa nın 14. maddesinde belirtilen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığının oluşmadığı anlaşıldığından, aynı Yasa nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan BAŞVURUNUN REDDİ gerektiği hk. K A R A R Davacı Vekili Davalı : S.K. : Av. Önder Durdu : İstanbul Valiliği, İstanbul Emniyet Müdürlüğü O L A Y : İstanbul Valiliği, Bölge Trafik Denetleme Şube Müdürlüğünce, alkollü araç kullandığının tespit edildiğinden bahisle, davacı adına 25.8.2013 gün ve HA-766961 seri-sıra sayılı trafik suç tutanağı düzenlenerek, davacıya 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu nun 48/5. maddesi uyarınca 700 TL. idari para cezası verilmiş, aynı birim tarafından sürücü belgesi geri alma tutanağı düzenlenmiştir. Davacı vekili, idari para cezası ile sürücü belgesi geri alma tutanağının iptali istemiyle adli yargı yerine itirazda bulunmuştur. İstanbul Anadolu 40. Sulh Ceza Mahkemesi nce, dava konusu idari yaptırım kararının kaldırılmasına karar verilmiş, davalı tarafından yapılan itiraz üzerine, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi nin 22.11.2013 gün ve D.İş:2013/224 sayılı kararı ile İstanbul Anadolu 40. Sulh Ceza Mahkemesi nce verilen kararın kaldırılmasına kesin olarak karar verilmesi üzerine, dava dosyası Mahkemenin 2013/618 D.İş sayısına kaydedilerek, yargılama bu sayı üzerinden yürütülmüştür. İSTANBUL ANADOLU 40. SULH CEZA MAHKEMESİ; 21.2.2014 gün ve D.İş:2013/618 sayı ile; idari para cezası yanında davacının ehliyetinin geri alınması kararı da verildiği ve dava konusu edildiği açıklanarak, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu nun 27/8. maddesine göre idari para cezası yanında idari 2

yargının görev alanına giren kararın da verilmiş olması nedeniyle davanın çözümünün idari yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle başvurunun reddine karar vermiş, yapılan itiraz İstanbul Anadolu 2. Asliye Ceza Mahkemesi nce kesin olarak reddedilmiştir. Davacı vekili, bu kez, aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır. İSTANBUL 8. İDARE MAHKEMESİ: 20.11.2014 gün ve E:2014/817, K:2014/1790 sayı ile; 2918 sayılı Kanun un 112. maddesinde yapılan yeni düzenleme uyarınca ve Uyuşmazlık Mahkemesinin konu ile ilgili kararları emsal alınarak davanın çözümünün adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar vermiş, davacı vekilinin İstanbul Anadolu 40. Sulh Ceza Mahkemesi nce verilen 21.2.2014 gün ve D.İş:2013/618 sayılı kararı ile Mahkemenin 20.11.2014 gün ve E:2014/817, K:2014/1790 sayılı kararı arasında meydana gelen olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi ne gönderilmesini talep eden dilekçesi üzerine, dava dosyası Mahkememize gönderilmiştir. İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü nün, Serdar ÖZGÜLDÜR ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT un katılımlarıyla yapılan 6.4.2015 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Gülten Fatma BÜYÜKEREN in, 2247 sayılı Yasa da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL ın davada başvurunun reddi gerektiğine ilişkin sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu nun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ceza uyuşmazlıkları ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının hukuk uyuşmazlığı sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ceza davası olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği... açıkça belirtilmiştir. Bu durum gözetildiğinde, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur. Uyuşmazlık Mahkemesi nin görev ve yetkileri, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası nın 158. maddesi ile 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi nin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun un 1. maddesinde açıkça gösterilmiş, Mahkeme adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili kılınmıştır. 2247 sayılı Yasa nın 14. maddesinde, Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir. Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir, 19.maddesinde, Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler. (Değişik ikinci fıkra: 23/7/2008 5791/9 md.) Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir denilmiştir. Aynı Yasanın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmiştir. Dosyanın incelenmesinden, idari yargı yerince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyasının onaylı sureti temin edilerek, idari yargı dava dosyasının onaylı sureti ile birlikte Mahkememize gönderildiği anlaşılmış ise de, dosya içinde, davalı İstanbul Valiliği vekilince Danıştay Başkanlığına sunulmak üzere İstanbul 8. İdare Mahkemesi ne verilmiş, İstanbul 8. İdare Mahkemesi nce verilen görevsizlik kararının temyiz edildiğine ilişkin dilekçe ile davacı vekilinin temyize cevap dilekçesinin görülmesi nedeniyle, Başkanlık yazısıyla idari yargı kararının temyiz edilip edilmediğinin araştırılarak, temyiz edilmiş ise buna ilişkin bilgi ve belgelerin ya da kararın kesinleşme durumunu gösteren onaylı bir 3

örneğinin istenmesi üzerine, İstanbul 8. İdare Mahkemesi nin 17.3.2015 gün ve 2014/817 esas sayılı yazısı ile, dava dosyasının temyiz edilmiş olması nedeniyle Danıştay Başkanlığına gönderildiği bildirilmiş ve yazı ekinde yukarıda bahsedilen ilgili belgeler de ayrıca ve tekrar gönderilmiştir. Bu durumda, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan dava sebebiyle idari yargı yerince verilen görevsizlik kararının kesinleşmemiş olması nedeniyle, 2247 sayılı Yasa nın 14. maddesinde belirtilen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığının oluşmadığı anlaşıldığından, aynı Yasa nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan başvurunun reddine karar verilmesi gerekmiştir. SONUÇ : 2247 sayılı Yasa nın 14.maddesinde belirtilen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığının oluşmadığı anlaşıldığından, aynı Yasa nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan BAŞVURUNUN REDDİNE, 6.4.2015 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi. Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından: 3-ESAS NO : 2015/186 KARAR NO : 2015/202 KARAR TR : 06.04.2015 (Hukuk Bölümü) * * * ÖZET : İdari yargı yerinde açılan davanın kesinleşmemiş olduğu, adli yargı yerinde açılan davanın duruşmasının devam ettiği, adli ve idari yargı yerlerince verilmiş kesin veya kesinleşmiş bir görevsizlik kararı bulunmadığı anlaşıldığından, 2247 sayılı Yasa nın 14. maddesinde belirtilen koşulların oluşmaması nedeniyle, aynı Yasa nı n 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan BAŞVURUNUN REDDİ gerektiği hk. K A R A R Davacı : S.M. Vekili : Av. L.K. Davalı : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı (Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü) Vekilleri : Av. H.M. & Av. Y.A. ( Adli Yargıda) O L A Y : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Emekli Sandığı (1050 gün), askerlik borçlanması (600 gün) ve SSK (3366 gün) primlerinin toplamı 5016 gün olduğundan emekli olmak için Sosyal Sigortalar Karabük İl Müdürlüğü ne yapmış olduğu talep neticesinde 2103138396 tahsis numarası ile emekli olduğunu, emekli olmadan önce 10.03.2001 tarihinde Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü nden talebi üzerine bildirilen hizmet durum belgesinde Emekli Sandığı hizmet süresinin 2 yıl 11 ay olduğunun bildirildiğini, T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü nün tarafına bildirmiş olduğu hizmet durum belgesinde 2 yıl 11 ay olarak hesaplanan Emekli Sandığı hizmet süresinin daha sonra kurumun SGK ya gönderdiği yazıda 2 yıl 5 ay 14 gün olduğunun bildirildiğini, bu nedenle davacıdan 01.02.2005 ile 22.06.2009 tarihleri arasında fazla ödenen 26912.36 TL nin iadesinin istendiğini, oysa emekli sandığı tarafından yanlış bilgi verilmesi neticesinde emekliliğe müstehak olmadığı halde emekli aylığı almasının sorumlusunun tamamen kurum olduğunu, tamamen kurumun yanlış bilgi ve belge vermesinden kaynaklanan bu olayda kendisinin herhangi bir suçu olmadığından, kurumun talebinin red edilmesini ve mağduriyetinin giderilmesi istemi ile adli yargı yerinde dava açmıştır. Karabük İş Mahkemesi: 22.03.2012 gün ve 2009/89 Esas, 2012/60 Karar sayılı kararı ile aynen: davacının Emekli Sandığı(1050 gün),askerlik borçlanması (600 gün) ve SSK (3366 gün) primlerinin toplamı 5016 gün olduğundan emekli olmak için Sosyal Sigortalar Karabük II Müdürlüğüne yapmış olduğu talep neticesinde 2103138396 tahsis numarası ile emekli olduğu, hizmet durum belgesinde Emekli Sandığı hizmet süresinin 2 yıl 11 ay olduğunun bildirildiği, T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünün tarafına bildirmiş olduğu hizmet duamı belgesinde 2 yıl 11 ay olarak hesaplanan Emekli Sandığı hizmet süresinin daha sonra kurumun SGK ya gönderdiği yazıda 2 yıl 5 ay 14 gün olduğunun bildirildiği, ayrıca SGK'nun tarafına gönderdiği gelir bağlama kararında da Emekli Sandığı hizmet süresinin 2 yıl 11 ay olduğunun bildirildiği, davacının toplam hizmet süresinin 4850 güne inmesi ve 5000 günden az olması nedeniyle yaşlılık aylığından 4

yararlanma şartlarını kaybettiği gerekçe gösterilerek yaşlılık aylığının iptal edildiği, ancak bu durumun davalı kurumun kendisinden kaynaklandığı, yaşlılık aylığı bağlanması işlemlerinde davacıya yükletilebilecek bir kusurun bulunmadığı, bu sebeple kurum işlemindeki hata nedeniyle davacının yaşlılık aylığının kesilmesinin hakkaniyete uygun olmayacağı anlaşıldığından davacının davasının kabulüne karar vermiş, karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay 10.Hukuk Dairesi: 28.06.2012 gün ve 2012/10700 Esas, 2012/12801 Karar sayılı kararı ile aynen: Somut olayda, Mahkemece, Emekli Sandığına yönelik olarak davanın tefrik edilerek, uyuşmazlığın çözümünün idari yargıya ait olduğunun belirgin olması karşısında, yargı yolu yanlışlığı nedeniyle dinlenmesi mümkün bulunmayan dava dilekçesinin reddine karar verilmesi ve o davanın sonucunun işbu davada bekletici mesele sayılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir./o halde davalı kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. denilmek suretiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir. Bozma kararı üzerine dosya Karabük İş Mahkemesi nin 2012/215 sayılı esasını almış, dosyanın duruşması devam etmekte olup, dava 30.04.2015 tarihine ertelenmiştir. Davacı vekili Zonguldak İş Mahkemesi dosyası kesinleşmeden, 19.12.2013 tarihli dilekçesi ile; davalı kurumun Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü nce bildirilen hizmet durum belgesinde müvekkilin Emekli Sandığı hizmet süresinin yanlış hesaplanmış olması sebebiyle, yaşlılık aylığından yararlanma şartlarını kaybettiği gerekçe gösterilerek davalı kurum tarafından yaşlılık aylığının iptal edilmesine dair kurum işleminin iptaline karar verilmesi istemi ile idari yargı yerinde dava açmıştır. Zonguldak İdare Mahkemesi: 09.01.2014 gün ve 2013/1880 Esas, 2014/18 Karar sayılı kararı ile aynen: 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 3. maddesinde; idari davaların Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılmış imzalı dilekçelerle açılacağı, dilekçelerde; tarafların ve varsa vekillerinin veya temsilcilerinin ad ve soyadları veya ünvanları ve adresleri ile gerçek kişilere ait Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasının, davanın konusu ve sebepleri ile dayandığı delillerin, davaya konu olan idari işlemin yazılı bildirim tarihinin, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarına ilişkin davalarla, tam yargı davalarında uyuşmazlık konusu miktarın gösterileceği; dava konusu kararın ve belgelerin asılları veya örneklerinin dava dilekçesine ekleneceği ve dilekçeler ile bunlara ekli evrakın örneklerinin karşı taraf sayısından bir fazla olacağı hükmüne yer verilmiştir. Dava dilekçesi ve eklerinin incelenmesinden; iptali istenilen işlemin dava dilekçesine eklenmesi ve/veya tarih ve sayısı ile tebliğ (öğrenme) tarihinin dava dilekçesinde gösterilmesi gerekirken, bu hususlara uyulmadan düzenlenen dava dilekçesinin yukarıda yer verilen Kanun hükmüne uygun olmadığı sonucuna varılmıştır. Açıklanan nedenlerle; 2577 sayılı Kanun'un 3.maddesi hükmüne uygun bulunmayan dava dilekçesinin aynı Kanun'un 15. maddesinin 1.fıkrasının (d) bendi uyarınca bu kararın bildirim tarihinden itibaren (30) gün içinde belirtilen noksanlar tamamlanarak yeniden dava açılmakta serbest olmak üzere reddine karar vermiştir. Davacı vekili bu kez 19.02.2014 tarihli dilekçesi ile; aynı gerekçelerle Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü Sigorta Emeklilik İşlemleri Daire Başkanlığı nın 22.05.2009 tarih ve 35613 sayılı kurum işleminin iptali talebi ile idari yargı yerinde dava açmıştır. Zonguldak İdare Mahkemesi: 25.02.2014 gün ve 2014/218 Esas, 2014/404 Karar sayılı kararı ile aynen: 2577 sayılı Kanun'un 32/1. maddesinde; "Göreve ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla bu kanunda veya özel kanunlarda yetkili idare mahkemesinin gösterilmemiş olması halinde, yetkili idare mahkemesi, dava konusu olan idari işlemi veya idari sözleşmeyi yapan idari merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesidir." hükmüne yer verilmiş, aynı Kanunun 15/1-a maddesinde de, idari yargının görevli olduğu konularda, görevli veya yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın görev veya yetki yönünden reddedilerek dava dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye gönderileceği hükme bağlanmıştır. 5

Bu durumda; emekli olan davacının, hizmet süresinin yanlış hesaplandığından bahisle yaşlılık aylığının kesilmesine ilişkin Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığınca tesis edilen dava konusu işlemin iptali istemiyle açılan bu uyuşmazlığın çözümünde dava konusu işlemi tesis eden idarenin bulunduğu Ankara İdare Mahkemesi'nin yetkili olduğu sonucuna varılmıştır. Açıklanan nedenlerle; 2577 sayılı Kanunun 15. maddesinin l/a bendi uyarınca davanın yetki yönünden reddine, dava dosyasının yetkili Ankara İdare Mahkemesi ne gönderilmesine karar vermiştir. Ankara 4.İdare Mahkemesi: 07.04.2014 gün ve 2014/485 Esas, 2014/514 Karar sayılı kararı ile aynen: 5510 Sayılı Kanunun değişik 106. maddesi ile, 142, 143, Ek 36, Geçici 20, 81, 87. maddeleri hariç yürürlükten kaldırılan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 1. maddesinde, bu Kanunun amacının, iş kazalarıyla meslek hastalıkları, hastalık, analık, malullük, yaşlılık ve ölüm hallerinde bu Kanunda yazılı şartlarla sosyal sigorta yardımları sağlanması olduğu belirtilmiş; 60. maddesinde, yaşlılık aylığından yararlanma esas ve şartlarına, 61. maddesinde, yaşlılık aylığının hesaplanmasına ilişkin düzenlemelere yer verilmiş, 134. maddesinde de, bu Kanunun uygulanmasından doğan uzlaşmazlıkların yetkili iş mahkemelerinde veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerde görüleceği kuralı yer almıştır. 01.10.2008 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 1. maddesinde, bu Kanunun amacının, sosyal sigortalar ile genel sağlık sigortası bakımından kişileri güvence altına almak, bu sigortalardan yararlanacak kişileri ve sağlanacak hakları, bu haklardan yararlanma şartlan ile finansman ve karşılanma yöntemlerini belirlemek, sosyal sigortaların ve genel sağlık sigortasının işleyişi ile ilgili usul ve esasları düzenlemek olduğu belirtilmiş; 28. maddesinde yaşlılık sigortasından yararlanma şartlarına, 29. maddesinde yaşlılık aylığının hesaplanmasına ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir. Kanunun Uyuşmazlıkların Çözüm Yeri başlıklı 101. maddesinde ise, bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği kurala bağlanmıştır. Dosyanın incelenmesinden; Mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında Sosyal Sigortalar Kurumu sigortalısı olarak kendisine yaşlılık aylığı bağlanan davacının, hizmet süresinin yanlış hesaplandığından bahisle yaşlılık aylığının kesildiği, anılan işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Uyuşmazlığın, Sosyal Sigortalar Kurumu sigortalısı olarak emekli olan davacının, 506 sayılı Kanuna göre bağlanan yaşlılık aylığının hizmet süresinin yanlış hesaplandığından bahisle kesilmesine ilişkin Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü Sigortalı Emeklilik işlemleri Daire Başkanlığı işleminden kaynaklandığı anlaşılmakla, 5510 sayılı Kanunun yukarıda belirtilen 101. maddesi hükmü karşısında, davanın görüm ve çözümünde idari yargı yerinin değil, adli yargı yerinin (iş mahkemelerinin) görevli bulunduğu sonucuna varılmaktadır. Açıklanan nedenlerle, davanın 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanununun 15/1-a maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş, karar davacı vekiline 26.05.2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalıya tebliğ edildiğine ve kararın kesinleştiğine ilişkin dosya kapsamında herhangi bir bilgi veya belge yer almamaktadır. Davacı vekili 19.01.2015 tarihli dilekçesi ile ortaya çıkan görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesini talep etmiş; Ankara 4.İdare Mahkemesince dosya Mahkememize gönderilmiştir. İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü nün, Serdar ÖZGÜLDÜR ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT un katılımlarıyla yapılan 6.4.2015 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Birgül YİĞİT in, başvurunun usul yönünden reddi yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL ın davada başvurunun usul yönünden reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasa sının 158. maddesinin birinci fıkrasında Uyuşmazlık Mahkemesi adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkilidir. denilmiş; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun un 1. maddesinde Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu Kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir. Özel kanun uyarınca hakeme başvurulmasının zorunlu olduğu hallerde, eğer hakemlik görevi hakim tarafından yerine getirilmiş ise bu merci, davanın konusuna göre, yukarıdaki fıkrada yazılı adli veya idari yargı mercilerinden sayılır. hükümleri yer almıştır. 6

2247 sayılı Yasanın 14.maddesine göre; olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararın kesin veya kesinleşmiş olması gerekmekte; bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, hukuk uyuşmazlıklarında ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilmektedir. Aynı Yasa nın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmiştir. Anılan hükümlere göre, Uyuşmazlık Mahkemesi nce bir görev ya da hüküm uyuşmazlığının incelenebilmesi için, uyuşmazlığa konu edilen karar veya kararların, adli, idari veya askeri yargı mercilerince ya da hakemliğin hakim tarafından yerine getirilmesinde olduğu gibi yargı merci sayılanlarca verilmesi ve 14.madde kapsamında olumsuz görev uyuşmazlığının varlığından söz edebilmek için de; adli, idari veya askeri yargı yerlerinden en az ikisi tarafından konusu, tarafı ve sebebi aynı olan davalarda kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş görevsizlik kararlarının bulunması gerekmektedir. Dosya kapsamında yapılan inceleme neticesinde; Adli yargıda açılan davada davacının, davalı idarenin haksız ödeme nedeni ile ödenen 26912,36 TL nin iadesi isteminin reddini talep ettiği, idari yargıda açılan davada ise davacının, yaşlılık aylığı bağlanması kararının iptaline ilişkin işlemin iptaline karar verilmesini istediği anlaşılmakla, her iki davanın konusunun farklı olduğunda şüphe bulunmamaktadır. Bu nedenle davacının talebi yönünden 2147 sayılı Kanun un 14.maddesinde öngörülen davaların konusunun aynı olması şartı gerçekleşmemiştir. Ayrıca; İdare Mahkemesince, Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilen idari yargı dosyasında; Ankara 4.İdare Mahkemesi nce verilen görevsizlik kararının davacı vekiline tebliğ edildiği ancak davalı vekiline tebliğ edildiğine ve kararın kesinleştiğine ilişkin dosya içerisinde herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığı tespit edilmiştir. Mahkememizce, dosya içinde yer almayan Karabük İş Mahkemesi nin 2009/89 Esas sayılı ve 2012/215 Esas sayılı dava dosyası Uyap ortamında incelemeye açtırılmış olup, dosyaların incelenmesinden; Karabük İş Mahkemesi nin 22.03.2012 gün ve 2009/89 Esas, 2012/60 Karar sayılı kararı ile esas yönünden davanın kabulüne karar verildiği, davalı vekilinin temyiz talebi üzerine Yargıtay 10.Hukuk Dairesi nin 28.06.2012 gün ve 2012/10700 Esas, 2012/12801 Karar sayılı kararı ile görev yönünden bozma kararı verildiği, bozma kararı üzerine dosyanın Karabük İş Mahkemesi nin 2012/215 sayılı esasına kaydedildiği, duruşmasının devam ettiği ve duruşmasının 30.04.2015 tarihine ertelendiği anlaşılmıştır. Olayda, davacı vekilince görevli merciin belirlenmesi için 2247 sayılı Yasanın 14.maddesi kapsamında Mahkememize başvurulmuş olmasına karşın, Ankara 4.İdare Mahkemesi nin görevsizlik kararı henüz kesinleşmediğinden ve Karabük İş Mahkemesi dosyasının duruşması devam ettiğinden, 2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde öngörülen kesin ve kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine koşulu geçekleşmemiştir. Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir. SONUÇ : 2247 sayılı Yasa nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasa nın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 6.4.2015 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi. * * * Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından: 4-ESAS NO : 2015/220 KARAR NO : 2015/235 KARAR TR : 06.04.2015 (Hukuk Bölümü) ÖZET : Adli ve idari yargı yerlerince, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan dava sebebiyle verilmiş ve kesinleşmiş iki ayrı görevsizlik kararının bulunmadığı, böylece 2247 sayılı Yasa nın 14. maddesinde belirtilen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığının ve 19. maddesinde belirtilen koşulların da oluşmadığı anlaşıldığından, aynı Yasa nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan BAŞVURUNUN REDDİ gerektiği hk. K A R A R Davacı Vekili Davalı : A.M.B. : Av. T.P. : Çeşme İlçe Emniyet Müd. Trafik Tescil ve Denetleme Büro Amirliği 7

O L A Y : Çeşme Kaymakamlığı İlçe Emniyet Müdürlüğü Trafik Tescil ve Denetleme Büro Amirliğince yapılan denetim sırasında, alkollü olarak araç kullandığı ve alkol cihazına üflemeyi kabul etmediğinden bahisle, davacı adına sırasıyla ayrı ayrı 18.6.2014 gün ve GJ-981227 seri-sıra, 18.6.2014 gün ve GJ-981226 seri-sıra sayılı Trafik İdari Para Cezası Karar Tutanakları düzenlenerek, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu nun 48/5 ve 48/9. maddeleri uyarınca 911,00 TL ve 2.078,00 TL idari para cezası verilmiş, aynı birim tarafından 457 ve 456 sayılı sürücü belgesi geri alma tuta-nakları düzenlenmiştir. Davacı vekili, 18.6.2014 gün ve GJ-981227 seri-sıra sayılı trafik idari para cezası karar tutanağı ile verilen idari para cezası ile bu cezaya bağlı olarak düzenlenen sürücü belgesi geri alma tutanağının iptali istemiyle adli yargı yerine itirazda bulunmuştur. ÇEŞME SULH CEZA HAKİMLİĞİ; 30.9.2014 gün ve D.İş:2014/16 sayı ile; 5326 sayılı Kabahatler Kanunu nun 27/8. maddesine göre idari para cezası yanında idari yargının görev alanına giren kararın da verilmiş olması nedeniyle davanın çözümünün idari yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, verilen karar itiraz edilmeden kesinleşmiştir. Davacı vekili, bu kez, 18.6.2014 gün ve GJ-981226 seri-sıra sayılı trafik idari para cezası karar tutanağı ile verilen idari para cezasının iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır. İZMİR 3. İDARE MAHKEMESİ: 23.2.2015 gün ve E:2015/4 sayı ile; dava konusu para cezasının verilmesine dayanak teşkil eden 2918 sayılı Kanun da bu Kanun hükümlerine göre verilen idari para cezasına karşı başvuru yolunun gösterilmediği, sadece idari para cezasının iptali istemiyle açılan davada Kabahatler Kanunu nun 3 ve 27/1. maddeleri uyarınca, davanın çözümünün adli yargı yerine ait olduğu, ancak aksi durumda yani davanın sürücü belgesi geri alma tutanağının iptali istemiyle açılmış olması halinde dahi, 2918 sayılı Kanun un 112. maddesinde yapılan yeni düzenleme uyarınca davanın çözümünün adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun un 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurulmasına ve işin incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesi nin karar vermesine değin ertelenmesine karar vermiştir. İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü nün, Serdar ÖZGÜLDÜR ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT un katılımlarıyla yapılan 6.4.2015 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Gülten Fatma BÜYÜKEREN in, 2247 sayılı Yasa da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL ın davada başvurunun reddi gerektiğine ilişkin sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulunun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ceza uyuşmazlıkları ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının hukuk uyuşmazlığı sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ceza davası olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği açıkça belirtilmiştir. Bu durum göz önüne alındığında, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur. Uyuşmazlık Mahkemesi nin görev ve yetkileri, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası nın 158. maddesi ile 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi nin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun un 1. maddesinde açıkça gösterilmiş, Mahkeme adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili kılınmıştır. 2247 sayılı Yasa nın 14. maddesinde, Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir. Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir, 19.maddesinde, Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, 8

gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler. (Değişik ikinci fıkra: 23/7/2008 5791/9 md.) Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir denilmiştir. Aynı Yasanın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmiştir. Dosyanın incelenmesinden, alkollü olarak araç kullandığı ve alkol cihazına üflemeyi kabul etmediğinden bahisle, davacı adına sırasıyla ayrı ayrı 18.6.2014 gün ve GJ-981227 seri-sıra, 18.6.2014 gün ve GJ-981226 seri-sıra sayılı Trafik İdari Para Cezası Karar Tutanakları düzenlenerek, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu nun 48/5 ve 48/9. maddeleri uyarınca 911,00 TL ve 2.078,00 TL idari para cezası verildiği ve 457 ile 456 sayılı sürücü belgesi geri alma tutanakları düzenlendiği, davacı vekilinin 18.6.2014 gün ve GJ-981227 seri-sıra sayılı trafik idari para cezası karar tutanağı ile verilen idari para cezası ile bu cezaya bağlı olarak düzenlenen sürücü belgesi geri alma tutanağının iptali istemiyle adli yargı yerine itirazda bulunduğu ve Mahkemece görevsizlik kararı verildiği, bu işlemler ile ilgili olarak davacı A.M.B. vekilinin idari yargı yerine dava açıp açmadığı konusunda bir bilgi olmadığı gibi, idari yargı yerince davacı hakkında bu konuda verilmiş bir görevsizlik kararı da bulunmadığı, davacı vekilinin 18.6.2014 gün ve GJ-981226 seri-sıra sayılı trafik idari para cezası karar tutanağı ile verilen idari para cezasının iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açtığı, Mahkemece davanın görev yönünden reddine karar verildiği, bu işlem ile ilgili olarak adli yargı yerine davacı A.M.B. vekilinin dava açıp açmadığı konusunda bir bilgi olmadığı gibi, adli yargı yerince davacı hakkında bu konuda verilmiş bir görevsizlik kararı da olmadığı, ancak İzmir 3. İdare Mahkemesince yukarıda bahsedilen kararlar arasında görev uyuşmazlığı meydana geldiğinden bahisle, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun un 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurulmasına ve işin incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesi nin karar vermesine değin ertelenmesine karar verildiği anlaşılmıştır. Bu durumda, adli ve idari yargı yerlerince, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan dava sebebiyle verilmiş iki ayrı görevsizlik kararı bulunmadığından, 2247 sayılı Yasa nın 14. maddesinde belirtilen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı oluşmadığı gibi, 19. maddede belirtilen koşulların da oluşmadığı anlaşıldığından, aynı Yasa nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan başvurunun reddine karar verilmesi gerekmiştir. SONUÇ : 2247 sayılı Yasa nın 14. maddesinde belirtilen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı oluşmadığı gibi, 19. maddede belirtilen koşulların da oluşmadığı anlaşıldığından, aynı Yasa nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan BAŞVURUNUN REDDİNE, 6.4.2015 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi. * * * Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından: 5-ESAS NO : 2015/226 KARAR NO : 2015/241 KARAR TR : 06.04.2015 (Hukuk Bölümü) ÖZET : Oluştuğu ileri sürülen görev uyuşmazlığının, idari yargı düzeninde yer alan mahkemeler arasında doğması nedeniyle; başvurunun 2247 sayılı Yasa nın 1., 14. ve 27. maddeleri uyarınca reddi gerektiği hk. K A R A R Davacı Davalı : R.S. : Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü O L A Y : Davacı dilekçesinde özetle; mülkiyetinde bulunan taşınmazlara ilişkin tapu kayıtlarında yolsuz tescil yapılarak kişilik haklarına tecavüz edildiğini, tapu kayıtları üzerinde şerhler bulunduğunu, davalı tarafça yolsuz tescil olan diğer kişilerin tapu kayıtlarının tutulup kanuna karşı hile yapıldığını önesürerek Danıştay da dava açmıştır. DANIŞTAY 10.DAİRESİ: 17.6.2014 gün ve E:2014/3224, K:2014/4046 sayı ile, Uyuşmazlık, davacının mülkiyetinde bulunan taşınmazlara ilişkin tapu kayıtlarında yapıldığı ileri sürülen yolsuz tescil işlemlerinin iptali ile sahip olunan hakların iadesine karar verilmesi isteminden doğmuş olup; bu haliyle 9

2575 sayılı Danıştay Kanunu nun 24.maddesi kapsamında yer almayan davanın, Danıştay da ilk derece olarak incelenmesi olanağı bulunmadığı; bu itibarla, dava dosyasının, uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görev alanına girip girmediği hususunun da değerlendirilmek üzere idare mahkemesine gönderilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine, dava dosyasının Ankara İdare Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir. ANKARA 8.İDARE MAHKEMESİ: 18.12.2013 gün ve E:2014/1981, K:2014/1995 sayı ile, dava dosyasının incelenmesinden; davacı tarafça mülkiyeti kendisine ait olduğu iddia olunan tapu kayıtlarındaki yolsuz tescil işlemlerinin düzeltilmesinin talep edildiği anlaşılmakla, taşınmazın aynına ve tapu kaydına ilişkin olan uyuşmazlığın görüm ve çözümünün mevzuat hükümleri uyarınca adli yargının görev alanına girdiği sonucuna varıldığı gerekçesiyle, davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu nun 15/1-a maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir. Davacı 9.3.2015 günü kayda giren dilekçesi ile Danıştay 10.Daire Başkanlığının görevsizlik kararından sonra Ankara 8.İdare Mahkemesince verilerek kesinleşen görevsizlik kararıyla ortaya çıktığını önesürdüğü olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi isteminde bulunmuştur. İNCELEME VE GEREKÇE : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü nün, Serdar ÖZGÜLDÜR ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT un katılımlarıyla yapılan 6.4.2015 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN ın, 2247 sayılı Yasa da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL ın başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasa sının 158. maddesinin birinci fıkrasında Uyuşmazlık Mahkemesi adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkilidir. denilmiş; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun un 1. maddesinde Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu Kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir. Özel kanun uyarınca hakeme başvurulmasının zorunlu olduğu hallerde, eğer hakemlik görevi hakim tarafından yerine getirilmiş ise bu merci, davanın konusuna göre, yukarıdaki fıkrada yazılı adli veya idari yargı mercilerinden sayılır. hükümleri yer almıştır. 2247 sayılı Yasanın 14.maddesine göre; olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararın kesin veya kesinleşmiş olması gerekmekte; bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, hukuk uyuşmazlıklarında ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilmektedir. Aynı Yasa nın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmiştir. Anılan hükümlere göre, Uyuşmazlık Mahkemesi nce bir görev ya da hüküm uyuşmazlığının incelenebilmesi için, uyuşmazlığa konu edilen karar veya kararların, adli, idari veya askeri yargı mercilerince ya da hakemliğin hakim tarafından yerine getirilmesinde olduğu gibi yargı merci sayılanlarca verilmesi ve 14.madde kapsamında olumsuz görev uyuşmazlığının varlığından söz edebilmek için de; adli, idari veya askeri yargı yerlerinden en az ikisi tarafından kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş görevsizlik kararlarının bulunması gerekmektedir. Olayda, Danıştay 10.Dairesince; yine aynı yargı düzenindeki İdare Mahkemesinin görevli olduğundan bahisle verilen görevsizlik kararı üzerine; dosyanın gönderildiği Ankara 8.İdare Mahkemesince, Adli Yargı yerinin görevli olduğundan bahisle verilen ve kesinleşen görevsizlik kararının görev uyuşmazlığına konu edildiği; dolayısıyla oluştuğu ileri sürülen görev uyuşmazlığının idari yargı düzeninde yer alan mahkemeler arasında doğduğu anlaşılmaktadır. Bu tür uyuşmazlıklar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu nun 14. ve 15. maddeleri uyarınca çözümlenebileceğinden, başvurunun 2247 sayılı Yasa nın 1., 14. ve 27. maddeleri uyarınca reddi reddi gerekmiştir. SONUÇ : 2247 sayılı Yasa nın 1., 14. ve 27. maddelerinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN REDDİNE, 6.4.2015 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi. Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından: * * * 10

6-ESAS NO : 2015/231 KARAR NO : 2015/246 KARAR TR : 06.04.2015 (Hukuk Bölümü) ÖZET : Adli ve idari yargı yerlerince, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan dava sebebiyle verilmiş ve kesinleşmiş iki ayrı görevsizlik kararının bulunmadığı, böylece 2247 sayılı Yasa nın 14. maddesinde belirtilen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığının oluşmadığı anlaşıldığından, aynı Yasa nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan BAŞVURUNUN REDDİ gerektiği K A R A R Davacı Vekili Davalı : S.A. : Av. Ü.K. : İstanbul Valiliği, Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü O L A Y : İstanbul Valiliği, B Bölgesi Trafik Denetleme Ekipler Amirliğince, alkollü araç kullandığının tespit edildiğinden bahisle, davacı adına 10.7.2014 gün ve HI-065833 seri-sıra sayılı Trafik İdari Para Cezası Karar Tutanağı düzenlenerek, davacıya 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu nun 48/5. maddesi uyarınca 911 TL. idari para cezası verilmiş, aynı birim tarafından sürücü belgesi geri alma tutanağı düzenlenmiştir. Davacı vekili, idari para cezasının iptali istemiyle adli yargı yerine itirazda bulunmuştur. İSTANBUL 3. SULH CEZA MAHKEMESİ; 16.7.2014 gün ve D.İş:2014/3880, K:2014/3880 sayı ile; idari para cezası yanında davacının ehliyetinin geri alınması kararı da verildiği ve dava konusu edildiği açıklanarak, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu nun 27/8. maddesine göre idari para cezası yanında idari yargının görev alanına giren kararın da verilmiş olması nedeniyle davanın çözümünün idari yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, yapılan itiraz İstanbul 2. Sulh Ceza Hakimliği nce kesin olarak reddedilmiştir. Davacı vekili bu kez, sürücü belgesinin iadesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır. İSTANBUL 3. İDARE MAHKEMESİ: 14.10.2014 gün ve E:2014/1394, K:2014/1652 sayı ile; 2918 sayılı Kanun un 112. maddesinde yapılan yeni düzenleme uyarınca ve Uyuşmazlık Mahkemesinin konu ile ilgili kararları emsal alınarak davanın çözümünün adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar vermiş, verilen kararın itiraz edilmeden kesinleşmesi üzerine, davacı vekilinin İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesi nce verilen 16.7.2014 gün ve D.İş:2014/3880, K:2014/3880 sayılı kararı ile Mahkemenin 14.10.2014 gün ve E:2014/1394, K:2014/1652 sayılı kararı arasında meydana gelen olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi ne gönderilmesini talep eden dilekçesi üzerine, dava dosyası Mahkememize gönderilmiştir. İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü nün, Serdar ÖZGÜLDÜR ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT un katılımlarıyla yapılan 6.4.2015 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Gülten Fatma BÜYÜKEREN in, 2247 sayılı Yasa da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL ın davada başvurunun reddi gerektiğine ilişkin sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulunun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ceza uyuşmazlıkları ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının hukuk uyuşmazlığı sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ceza davası olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi 11

gerektiği açıkça belirtilmiştir. Bu durum göz önüne alındığında, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur. Uyuşmazlık Mahkemesi nin görev ve yetkileri, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası nın 158. maddesi ile 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi nin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun un 1. maddesinde açıkça gösterilmiş, Mahkeme adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili kılınmıştır. 2247 sayılı Yasa nın 14. maddesinde, Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir. Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir, 19.maddesinde, Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler. (Değişik ikinci fıkra: 23/7/2008 5791/9 md.) Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir denilmiştir. Aynı Yasanın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmiştir. Dosyanın incelenmesinden, alkollü olarak araç kullandığından bahisle, davacı adına 10.7.2014 gün ve HI-065833 seri-sıra sayılı Trafik İdari Para Cezası Karar Tutanağı düzenlenerek, davacıya 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu nun 48/5. maddesi uyarınca 911,00 TL idari para cezası verildiği ve sürücü belgesi geri alma tutanağı düzenlendiği, davacı vekilinin idari para cezasının iptali istemiyle adli yargı yerine itirazda bulunduğu ve Mahkemece görevsizlik kararı verildiği, Uyuşmazlık Mahkemesi nin 2015/234 esas sayılı dosyasının incelenmesinden, bu işlem ile ilgili olarak davacı S.A. vekilinin idari yargı yerine de dava açtığı ve İstanbul 3. İdare Mahkemesi nin 22.10.2014 gün ve E:2014/2091, K:2014/1692 sayılı kararı ile görevsizlik kararı verildiği, davacı vekilinin sürücü belgesi geri alma tutanağının iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açtığı, Mahkemece davanın görev yönünden reddine karar verildiği, bu işlem ile ilgili olarak adli yargı yerine davacı S.A. vekilinin dava açıp açmadığı konusunda bir bilgi olmadığı gibi, adli yargı yerince davacı hakkında bu konuda verilmiş bir görevsizlik kararı da olmadığı, ancak davacı vekilinin, İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesi nce verilen 16.7.2014 gün ve D.İş:2014/3880, K:2014/3880 sayılı görevsizlik kararı ile İstanbul 3. İdare Mahkemesi nce verilen14.10.2014 gün ve E:2014/1394, K:2014/1652 sayılı görevsizlik kararı arasında meydana gelen olumsuz görev uyuşmazlığının çözümlenmesi ve görevli yargı yerinin belirtilmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi ne gönderilmesini talep eden dilekçesi üzerine, idari yargı yerince adli yargı yerine ait dava dosyası da temin edilmek suretiyle dava dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderildiği anlaşılmıştır. Bu durumda, adli ve idari yargı yerlerince, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan dava sebebiyle verilmiş iki ayrı görevsizlik kararı bulunmadığından, 2247 sayılı Yasa nın 14. maddesinde belirtilen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı oluşmadığı anlaşıldığından, aynı Yasa nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan başvurunun reddine karar verilmesi gerekmiştir. SONUÇ : 2247 sayılı Yasa nın 14. maddesinde belirtilen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı oluşmadığı anlaşıldığından, aynı Yasa nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan BAŞVURUNUN REDDİNE, 6.4.2015 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi. * * * II-2247 SAYILI KANUN UN 10. MADDESİ GEREĞİNCE VERİLEN (OLUMLU GÖREV UYUŞMAZLIĞI ÇIKARMA) KARARLAR Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından: 1-ESAS NO : 2014/715 KARAR NO : 2015/176 KARAR TR : 06.04.2015 (Hukuk Bölümü) 12

ÖZET : Davalı İdarelerin 775 sayılı yasa uyarınca tahsis ederek, arsa bedelini aldıkları taşınmazı vermemesi ve yeni bir arsa da tahsis etmemesi nedeniyle oluşan zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesi kapsamında ve gecekondu mevzuatı hükümleri çerçevesinde İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesinin gerektiği hk. K A R A R Davacı : S.İ. Davalılar : 1-İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Vekili : Av. O.K. 2-Eyüp Belediye Başkanlığı Vekili : Av. E.A. O L A Y : Davacı dava dilekçesinde, İstanbul İli,Eyüp ilçesi, Alibeyköy Çırçır Mahallesi, Alibeyköy Gecekondu Önleme Bölgesinde bulunan geçici 214 ada, 4 parsel sayılı, yeni 141 ada 41 parsel sayılı taşınmazın, 775 sayılı Kanun uyarınca bedeli mukabilinde mülga Alibeyköy Belediye Başkanlığınca 1974 yılında A.B. adına tahsis edildiğini ve arsa tahsis belgesi düzenlenerek verilmiş olduğunu; tahsis edilen arsaya ilişkin belirlenen bedele ait tüm arsa taksitlerinin bankanın gecekondu fon hesabına yatırıldığını; A.B. nin vekili ile aralarında yapılan Beyoğlu 35.Noterliğinin 10.09.1996 Tarih ve 6374 yevmiye sayılı Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi ile söz konusu taşınmazı satın ve temlik alarak bu kişinin tüm haklarının halefi olduğunu; ardından söz konusu parselin tapusunu almak için gerek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve gerekse Eyüp Belediye Başkanlığına yaptığı müracaatlarda; taşınmazın, Vakıflar idaresi adına kayıtlı olduğu ve 775 ve 4916 sayılı yasalar uyarınca belediye mülkiyetine geçirildikten sonra tapu alabileceğinin bildirildiğini; söz konusu yerle ilgili Vakıflar Bölge Müdürlüğü ile görüşmelerinin halen devam ettiğini, anlaşma sağlandığı takdirde anılan parselin Belediye Başkanlığı adına tescilini müteakip hak sahiplerine tapularının verileceği ifade edildiğinden, bugüne kadar beklenildiğini; aynı bölgede, kendisiyle aynı durumda olan, kendilerine arsa tahsis edilen bir çok komşu parsel sahibinin takas suretiyle tapusunu almasına rağmen, tarafına henüz olumlu bir netice bildirilmediğini; tarafına tahsisli arsanın tapusunun verilmesi veya yeni bir arsa tahsisinin yapılması amacıyla her iki davalıya defaatle yaptığı müracaatlarda; 775 sayılı yasa gereği hak sahipliği belirlenen kişilere yeni Gecekondu Önleme Bölgeleri oluşturulduktan sonra belediye adına boş arsa üretildikten sonra arsa tahsis edileceği, ancak şu anda tahsisin mümkün olmadığının bildirildiğini; kısaca; Mülga Alibeyköy Belediye Başkanlığınca tapuda kendisine ait olmayan Alibeyköy Çırçır Mahallesi, Alibeyköy Gecekondu Önleme Bölgesinde bulunan geçici 214 ada, 4 parsel sayılı, yeni 141 ada 41 parsel sayılı taşınmazın 1974 yılında tahsis edildiğini ve tüm arsa bedelleri de her iki belediyece çeşitli tarih ve miktarlarla tahsil edilmesine rağmen, arsanın tapusunun verilmediğini; her iki belediyenin de bu haksızlığı bildiklerinden dolayı, yeni arsa üretildiğinde tarafına arsa tahsis edileceğini belirttiklerini; ancak her iki Belediye Başkanlığının da bu güne kadar taahhütlerini yerine getirmediklerini; üstelik, kendisi tarafından Eyüp Tapu Sicil Müdürlüğünde haricen yaptığı tetkikte, taşınmazın Vakıflar İdaresi tarafından 3. bir şahsa satıldığını ve belediyede yaptığı araştırmada bu şahsın da belediyeden inşaat ruhsatı aldığını öğrendiğini; bu nedenle, 775 sayılı gecekondu kanunu hükümleri uyarınca; mümkünse 3. şahsa satılan ve satış vaadi sözleşmesi ile temlik almış olduğu, kendisine tahsisli bulunan yeni 141 ada 41 parsel sayılı taşınmazın tapusunun verilmesi, olmadığı takdirde yeni bir arsa tahsisinin yapılması, bu da mümkün olmadığı takdirde, tahsisi yapılan yerin bugünkü rayiç bedelinin tarafına verilmesi talebiyle, 10.06.2013 tarihli dilekçe ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına yaptığı müracaat sonrasında, idarece verilen cevapta; taşınmaza ait talebin Vakıflar Genel Müdürlüğüne yapılmasının ifade edildiğini; yine 07.06.2013 tarihli dilekçe ile Gaziosmanpaşa Belediye Başkanlığına yaptığı müracaat sonrasında, idarece verilen cevapta 'Mülga Alibeyköy Belediyesince 775 sayılı yasaya göre tahsis edilen geçici 214 Ada,14 Parsel yeni 141 Ada,16 Parsel ( 41 parselin Tevhit suretiyle) tahsisi edildiğinin belirtildiği, ancak 4706-4916 sayılı yasa uyarınca işlemler tamamlanamadığından tapu verilemediğinin ifade edildiğini; sonuç itibariyle; 1974 yılında A.B. ye tahsis edilen ve tüm arsa bedelleri ödenen, satış vaadi sözleşmesi ile satın ve temlik alınan taşınmazın tapusu verilmediği gibi yeni bir arsa da tahsis edilmediğinden dolayı, uğramış olduğu zarara karşılık olmak üzere, tahsisi yapılan yerin hakkaniyet gereği fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile bugünkü rayiç bedelinin tazminine karar verilmesini istediğini ifade ederek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, uğramış olduğu zarara karşılık olmak üzere, tahsis edilen ve kendisi tarafından satın ve temlik alınan İstanbul İli, Eyüp ilçesi, Alibeyköy Çırçır Mahallesi, Alibeyköy Gecekondu Önleme Bölgesinde bulunan geçici 214 ada, 4 parsel sayılı, yeni 141 ada 41 parsel sayılı taşınmazın piyasa rayiç bedelinden şimdilik 10.000.00 TL lik kısmının dava tarihinden itibaren hesaplanacak ticari faizi ile birlikte her iki davalıdan müştereken ve müteselsilen tazminine karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır. 13

Davalı idarelerin vekilleri, davanın görüm ve çözüm yerinin idare mahkemeleri olduğunu ileri sürerek, görev itirazında bulunmuşlardır. İSTANBUL 22. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 11.3.2014 gün ve E:2013/263 sayı ile, görev itirazlarının reddine karar vermiştir. Davalılardan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilinin, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçe üzerine, dosya örneği Danıştay Başsavcılığına gönderilmiştir. DANIŞTAY BAŞSAVCISI; aynen ( ) 775 sayılı Gecekondu Kanunu'nun Kapsam ve tarif başlıklı 1. maddesinde; "Mevcut gecekonduların ıslahı, tasfiyesi, yeniden gecekondu yapımının önlenmesi ve bu amaçlarla alınması gereken tedbirler hakkında bu kanun hükümleri uygulanır." hükmüne yer verilmiş olup, anılan Yasa'nın 4. maddesinde " Gecekonduların ıslah, tasfiye ve önleme bölgeleri içinde bulunan binalı ve binasız vakıf taşınmaz mallardan 3 üncü maddenin ikinci fıkrası kapsamı dışında kalanları, bu kanunda belirtilen amaçlarda kullanılmak üzere, aşağıdaki şartlarla ve genel hükümlere göre bedeli ödenmek suretiyle ilgili belediyelerin mülkiyetine geçer: Arazi ve arsaların bedeli; bulunduğu şehir, kasaba ve bölgenin özellikleri, yapılmış ve yapılacak kamu hizmet ve tesislerinin durumu vesair hususlar da gözönünde bulundurularak, ilgili belediye ve Vakıflar İdaresi arasında anlaşma yolu ile tesbit edilir. Bu arazi ve arsalar üzerinde Vakıflar İdaresine ait herhangi bir yapı bulunduğu takdirde, bu yapının bedeli ayrıca hesaba katılır. Bedele ait anlaşmazlıklar mahalli asliye hukuk mahkemelerince basit muhakeme usulü ile hallolunur. Bu anlaşmazlıklar tapu tesciline engel olamaz Vakıflar İdaresi ve tapu daireleri vakıf taşınmaz malların cins, miktar ve yerleri ile diğer vasıflarını açıkça belirten listeleri, talepleri üzerine en geç 2 ay içerisinde ilgili belediyelere bildirmekle yükümlüdürler. Belediyeler, kendi mali güçleri ve programlarına göre, bu taşınmaz malların tamamen veya peyderpey tescilini istiyebilirler. Sözü geçen bölgelerde Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri tarafından yaptırılacak kamu hizmet ve tesisleri için lüzumlu vakıf taşınmaz mallar da yukarıdaki esaslara göre bu idarelere intikal ettirilir." hükümleri yer almıştır. Yine Yasa'nın 25. maddesinde; "7 nci madde gereğince tesbit olunan önleme bölgelerindeki arsaların, öncelikle gecekonduların ıslahı ve tasfiyesi sebepleriyle açıkta kalacaklara ve diğer konutsuz vatandaşlara verileceği, Bu arsalardan, ıslah ve tasfiye bölgelerinde bulunan diğer yapı sahiplerinden yapısının tasfiyesini istiyenlerin de faydalanabileceği, Her ne sebeple olursa olsun, bu kanun hükümlerince arsa tahsis edilecek kimselerin, yoksul veya dar gelirli olması, kendisinin veya eşinin veya ergin olmıyan çocuğunun herhangi bir belediye sınırı içinde ev yapmaya müsait arsaya veya her hangi bir yerde bir ev veya apartmanın ayrı bir dairesine karşılık olan payına sahip bulunmamasının şart olduğu, Kimlerin yoksul ve dar gelirli sayılacağı, kendisine arsa tahsis edileceklerin öncelik sırası ve yukarda sözü geçen diğer hususların esaslarının yönetmelikte belirtileceği, öngörülmüştür. Yasa'nın 26. maddesinde; "25 inci maddede sözü geçen arsalar yönetmelikte belirtilen şekil ve esaslar dahilinde ve tespit olunacak bedellerle kendilerine arsa verilmesi gerekenlere dağıtılır. Arsa ve binaların halihazır durumları ile şahıslara veya kamu kurum ve kuruluşlarına tahsis veya satışları valiliklerince tespit ve Toplu Konut idaresi Başkanlığınca onaylanan emsal bedel üzerinden yapılır. Binalar ve konutlar, valiliklerin teklifi üzerine, bu bedelin yüzde yirmibeşi (% 25) peşin olarak yatırılmak ve vade farkı alınmak kaydıyla taksitle de satılabilir. Şahıslara veya kamu kurum ve kuruluşlarına, arsaların ve binalann satış veya tahsisine dair esaslar Toplu Konut idaresi Başkanlığınca hazırlanacak yönetmelikle belirlenir." hükümleri ile 27. maddede; "Bu kanun hükümlerine göre kendilerine arsa tahsis edilenlerle gecekondusunu ıslah edeceklere, imkanları nispetinde Toplu Konut idaresi Başkanlığınca, mahalli belediyelerce veya diğer daire ve kurumlarca her türlü teknik yardım yapılır ve bunlara uzun vadeli konut kredisi verilmesi ve ayni yardım yapılması yoluna gidilir. Islahı gereken konutların tesbiti işlemleri, arsa tahsisi, yeniden konut yapacaklara veya konutunu ıslah edeceklere temin olunacak kredi veya yapılabilecek ayni ve teknik yardımların miktar, şekil ve sair şartlarına dair esaslar yönetmelikte belirtilir." hükümleri yer almış bulunmaktadır. Anılan düzenlemelere göre, Yasa'da öngörülen usül ve esaslara uygunluğu saptananlara hak sahipliği ölçütüne dayalı tahsis yapılarak, gerekli düzenlemeler tamamlandıktan sonra da yapılmış olan tahsisin esas alınması suretiyle tapu verilmektedir. 775 sayılı Yasa hükümlerine göre ilgili idarenin hak sahiplerine tapu verme yetkisi idari nitelik taşıyan uygulama işlemlerinin doğrudan bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Dosyanın incelenmesinden, Alibeyköy Çırçır Mahallesi, Alibeyköy Gecekondu Önleme Bölgesinde bulunan eski 214 ada, 4 parsel sayılı, yeni 141 ada, 41 parsel sayılı taşınmazın mülga Alibeyköy 14

Belediyesi tarafından A.B. adına 775 sayılı Yasa uyarınca tahsis edildiği, 775 sayılı Yasa uyarınca tahsisi yapılan 622 adet parselin bulunduğu alanın Gecekondu Önleme Bölgesi olarak ilan edildiği, 775 sayılı Yasa'nın 4. maddesi uyarınca başlanılan kamulaştırma işlemlerinin sonuçlanmadığı, taşınmazlar vakıf mülkü olduğundan alanda yapılan imar uygulaması sonucu oluşan parsellerin yine vakıf mülkü olarak tescil edildiği, sonradan kurulan Eyüp Belediyesi tarafından da taşınmazların kamulaştırılması yoluna gidildiği ancak Vakıflar Genel Müdürlüğü ile anlaşma sağlanamadığı dolayısıyla taşınmazların mülkiyetinin belediye geçemediği, mülkiyet sorununun çözümü amacıyla 4706 sayılı Yasa'nın geçici 4. maddesine istinaden Alibeyköy Belediyesine tahsisli 622 adet parselin hazine taşınmazları ile takasının yapılması sürecinin başlatıldığı, imzalanan protokol ile Eyüp İlçesi'ndeki 577 adet parselin de içinde bulunduğu vakıf mülkü parsellerin hâzineye ait taşınmazlarla takas edilerek hazine adına tescilinin sağlandığı, takas kapsamında vakıflardan hâzineye geçen taşınmazların 4706 sayılı Yasa kapsamında hak sahiplerine bedeli karşılığında satılmak üzere bedelsiz olarak Eyüp Belediyesi'ne devredildiği, ancak dava konusu taşınmaz da dahil olmak üzere 45 adet taşınmazın 4706 sayılı Yasa'nın koşullarını taşımaması nedeniyle takas kapsamından çıkarıldığı anlaşılmıştır. Dava dilekçesinde, mülga Alibeyköy Belediyesi tarafından A.B. adına 775 sayılı Yasa uyarınca tahsis edilen taşınmazın 1996 yılında gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile satın alındığı, taşınmazın tapusunun verilmesi için Eyüp Belediyesi ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne birden fazla başvuruda bulunulduğu, arsa bedeli ödenmiş olan taşınmazın tapusunun verilmediği, başka bir taşınmaz da tahsis edilmediği, bu nedenle taşınmazın rayiç bedelinin tazminat olarak ödenmesi gerektiği iddia edilmiş bulunmaktadır. Davalı idare tarafından ise, taşınmazın mülkiyetinin belediyeye devredilmediği, ayrıca dava konusu taşınmazın tahsis işlemlerinin 775 sayılı Yasa hükümleri çerçevesinde gerçekleştirildiği, anılan Yasa'nın 27. maddesinin 2. fıkrasına göre arsa tahsis tarihinden itibaren 1 yıl içinde konut yapılmaya başlanılmadığı, dolayısıyla anılan taşınmazın takas kapsamına alınmadığı ve hak sahibi olmayan davacıya tapu verilmediği, davacının bu yöndeki başvurusunun da reddedildiği savunulmuş bulunmaktadır. Bu durumda, davacının dava açmaktaki amacı, 775 sayılı Yasa uyarınca başlanılan tahsis işlemlerinin sonuçlanmaması nedeniyle ödediğini iddia ettiği arsa bedeli nedeniyle oluşan zararının tazmini olduğundan, davacının talebinin 775 sayılı Yasada öngörülen hak sahipliği esaslarına uygun olup olmadığının belirlenmesinden kaynaklanan bu uyuşmazlığın çözümünde İdari Yargı yerleri görevli bulunmaktadır. SONUÇ: Açıklanan nedenle, 2247 sayılı Yasanın 10'uncu maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir. Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; ( ) Dava dosyasının incelenmesinde; davacının İstanbul Eyüp İlçesi Alibeyköy Çırçır Mahallesi Alibeyköy Gecekondu Önleme Bölgesinde bulunan Eski:214 ada, 4 parselde; yeni 141 ada, 41 parsel sayılı taşınmazının tapusunun verilmemesi ve anılan taşınmaz yerine başka bir yerden de tahsis yapılmaması nedeniyle arsa bedelinin ödendiğinden bahisle tespit edilecek bedelin şimdilik 10000 TL'lik kısmının dava tarihinden itibaren hesaplanacak ticari faizi ile birlikte tahsilini talep ettiği anlaşılmaktadır. Söz konusu taşınmazın mülga Alibeyköy Belediyesi tarafından A.B. adına 775 sayılı Kanun uyarınca tahsisinin yapıldığı, daha sonra tahsisi yapılan başka parsellerin de bulunduğu bu alanın Gecekondu Önleme Bölgesi olarak ilan edildiği, 775 sayılı Kanunun 4. maddesi gereğince başlanılan kamulaştırma işlemlerinin taşınmazların vakıf arazisi olduğu gerekçesiyle sonuçlanmadığı, taşınmazların mülkiyeti konusunda Vakıflar Genel Müdürlüğü ile Belediye arasında çıkan ihtilafta, 4706 sayılı Kanunun geçici 4. maddesi çerçevesinde vakıf arazilerinin takas yoluyla hâzineye ve sonradan da bedelsiz olarak Eyüp Belediyesine tahsisinin sağlandığı, ancak, dava konusu taşınmazın da aralarında bulunduğu bir kısım taşınmazın 4706 sayılı Kanunda yer alan koşulların bulunmaması sebebiyle takas kapsamından çıkarıldığı, davacının ise A.B. isimli şahıstan 1996 yılında gayrimenkul satış sözleşmesi ile satın aldığı taşınmazın tapusunun verilmesi için Eyüp Belediyesi ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne yaptığı başvuruların sonuçsuz kalması nedeniyle tapusunu alamadığı ve başka bir yerden de tahsis yapılmaması nedeniyle uğradığı zararın tazminine yönelik olarak dava açtığı anlaşılmıştır. Konuyla ilgili olarak, 20/07/1966 tarihli ve 775 sayılı Gecekondu Kanununun "Kapsam ve tarif' kenar başlıklı 1. maddesinde "Mevcut gecekonduların ıslahı, tasfiyesi, yeniden gecekondu yapımının önlenmesi ve bu amaçlarla alınması gereken tedbirler hakkında bu kanun hükümleri uygulanır."; aynı kenar başlıkta yer alan 2. maddesinde ise, "Bu kanunda sözü geçen (Gecekondu) deyimi ile, imar ve yapı işlerini düzenliyen mevzuata ve genel hükümlere bağlı kalınmaksızın, kendisine ait olmıyan arazi veya arsalar üzerinde, sahibinin rızası alınmadan yapılan izinsiz yapılar kastedilmektedir." hükümlerine yer verilmiştir. Aynı Kanunun, "Belediyelere arsa sağlanması" başlığında yer alan 4. maddesinde ise, "Gecekonduların ıslah, tasfiye ve önleme bölgeleri içinde bulunan binalı ve binasız vakıf taşınmaz mallardan 3 üncü maddenin ikinci fıkrası kapsamı dışında kalanları, bu kanunda belirtilen amaçlarda 15

kullanılmak üzere, aşağıdaki şartlarla ve genel hükümlere göre bedeli ödenmek suretiyle ilgili belediyelerin mülkiyetine geçer: Arazi ve arsaların bedeli; bulunduğu şehir, kasaba ve bölgenin özellikleri, yapılmış ve yapılacak kamu hizmet ve tesislerinin durumu vesair hususlar da gözönünde bulundurularak, ilgili belediye ve Vakıflar İdaresi arasında anlaşma yolu ile tesbit edilir. Bu arazi ve arsalar üzerinde Vakıflar İdaresine ait herhangi bir yapı bulunduğu takdirde, bu yapının bedeli ayrıca hesaba katılır. Bedele ait anlaşmazlıklar mahalli asliye hukuk mahkemelerince basit muhakeme usulü ile hallolunur. Bu anlaşmazlıklar tapu tesciline engel olamaz. Vakıflar idaresi ve tapu daireleri vakıf taşınmaz malların cins, miktar ve yerleri ile diğer vasıflarını açıkça belirten listeleri, talepleri üzerine en geç 2 ay içerisinde ilgili belediyelere bildirmekle yükümlüdürler. Belediyeler, kendi mali güçleri ve programlarına göre, bu taşınmaz malların tamamen veya peyderpey tescilini isteyebilirler. Sözü geçen bölgelerde Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri tarafından yaptırılacak kamu hizmet ve tesisleri için lüzumlu vakıf taşınmaz mallar da yukarıdaki esaslara göre bu İdarelere intikal ettirilir." hükümleri yer almaktadır. Bunların dışında; Kanunun "Arsa tahsisi şart ve şekilleri" kenar başlığında düzenlenen 25. maddesinde "7 nci madde gereğince tesbit olunan önleme bölgelerindeki arsalar, öncelikle gecekonduların ıslahı ve tasfiyesi sebepleriyle açıkta kalacaklara ve diğer konutsuz vatandaşlara verilir./ Bu arsalardan, ıslah ve tasfiye bölgelerinde bulunan diğer yapı sahiplerinden yapısının tasfiyesini istiyenler de faydalanabilirler./ Her ne sebeple olursa olsun, bu kanun hükümlerince arsa tahsis edilecek kimselerin, yoksul veya dar gelirli olması, kendisinin veya eşinin veya ergin olmıyan çocuğunun herhangi bir belediye sınırı içinde ev yapmaya müsait arsaya veya her hangi bir yerde bir ev veya apartmanın ayrı bir dairesine karşılık olan payına sahip bulunmaması şarttır./ Kimlerin yoksul ve dar gelirli sayılacağı, kendisine arsa tahsis edileceklerin öncelik sırası ve yukarda sözü geçen diğer hususların esasları yönetmelikte belirtilir." hükümlerine; 26. maddesinde ise "25inci maddede sözü geçen arsalar yönetmelikte belirtilen şekil ve esaslar dahilinde ve tespit olunacak bedellerle kendilerine arsa verilmesi gerekenlere dağıtılır./ Arsa ve binaların halihazır durumları ile şahıslara veya kamu kurum ve kuruluşlarına tahsis veya satışları valiliklerince tespit ve Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca onaylanan emsal bedel üzerinden yapılır./ Binalar ve konutlar, valiliklerin teklifi üzerine, bu bedelin yüzde yirmibeşi (% 25) peşin olarak yatırılmak ve vade farkı alınmak kaydıyla taksitle de satılabilir./ Şahıslara veya kamu kurum ve kuruluşlarına, arsaların ve binaların satış veya tahsisine dair esaslar Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca hazırlanacak yönetmelikle belirlenir." hükümlerine yer verilmiştir. Nihayet, Kanunun "Yardımlar ve muafiyetler" kenar başlıklı 27. maddesinde "Bu kanun hükümlerine göre kendilerine arsa tahsis edilenlerle gecekondusunu ıslah edeceklere, imkanları nispetinde Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca, mahalli belediyelerce veya diğer daire ve kurumlarca her türlü teknik yardım yapılır ve bunlara uzun vadeli konut kredisi verilmesi ve ayni yardım yapılması yoluna gidilir. Islahı gereken konutların tesbiti işlemleri, arsa tahsisi, yeniden konut yapacaklara veya konutunu ıslah edeceklere temin olunacak kredi veya yapılabilecek ayni ve teknik yardımların miktar, şekil ve sair şartlarına dair esaslar yönetmelikte belirtilir." hükümleri yer almaktadır. Anılan mevzuat uyarınca yapılan tespit ve değerlendirme sonucunda, öngörülen koşullara uygunluğu saptanan ilgililere arsa veya hisse tahsis etmek ve bunlar adına tapuya tescil ettirmek, koşulları taşımayanların istemlerini ise reddetmek yetkisine sahip olan idarenin söz konusu uygulama işlemleri, kamu gücüne dayalı, re sen ve tek yanlı nitelik taşımakta olduğu anlaşılmaktadır. Anayasanın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-b. maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır. 775 sayılı Gecekondu Kanunu uyarınca tahsis belgesi karşılığı tapu kaydının hukukî nedenlerle verilememesi sonucu tahsis bedeli ödeyenin uğradığını iddia ettiği zararın tazminine ilişkin davanın, işlemin davalı idarenin re'sen ve tek taraflı kamu gücü kullanması sonucu ortaya çıkması sebebiyle ve işlemin idari niteliği itibarı ile idare mahkemelerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır. Bu nedenle, Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Kanunun 10. maddesi gereğince yapmış olduğu başvurunun kabulü ile İstanbul 22. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/263 esas sayılı görevlilik kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir. İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü nün, Serdar ÖZGÜLDÜR ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT un katılımlarıyla yapılan 6.4.2015 günlü toplantısında; 16

l-ilk İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalılardan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilinin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı nca, 10. maddede öngörülen biçimde, anılan idare yönünden olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi. II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, davalı İdarelerin 775 sayılı yasa uyarınca tahsis ederek, arsa bedelini aldıkları İstanbul İli, Eyüp ilçesi, Alibeyköy Çırçır Mahallesi, Alibeyköy Gecekondu Önleme Bölgesinde bulunan taşınmazı vermemesi ve yeni bir arsa da tahsis etmemesi nedeniyle, arsa bedeli ödenmiş olan söz konusu arsanın mahkemece tespit edilecek bedelinin(şimdilik 10.000 TL.lik kısmının), dava tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalı Belediyelerden müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi istemiyle açılmıştır. 775 sayılı Gecekondu Kanunu nun Kapsam ve tarif başlıklı 1. maddesinde; "Mevcut gecekonduların ıslahı, tasfiyesi, yeniden gecekondu yapımının önlenmesi ve bu amaçlarla alınması gereken tedbirler hakkında bu kanun hükümleri uygulanır. ; 2.maddesinde; Bu kanunda sözü geçen (Gecekondu) deyimi ile, imar ve yapı işlerini düzenliyen mevzuata ve genel hükümlere bağlı kalınmaksızın, kendisine ait olmıyan arazi veya arsalar üzerinde, sahibinin rızası alınmadan yapılan izinsiz yapılar kastedilmektedir. ; 4.maddesinde; Gecekonduların ıslah, tasfiye ve önleme bölgeleri içinde bulunan binalı ve binasız vakıf taşınmaz mallardan 3 üncü maddenin ikinci fıkrası kapsamı dışında kalanları, bu kanunda belirtilen amaçlarda kullanılmak üzere, aşağıdaki şartlarla ve genel hükümlere göre bedeli ödenmek suretiyle ilgili belediyelerin mülkiyetine geçer: a) Arazi ve arsaların bedeli; bulunduğu şehir, kasaba ve bölgenin özellikleri, yapılmış ve yapılacak kamu hizmet ve tesislerinin durumu vesair hususlar da gözönünde bulundurularak, ilgili belediye ve Vakıflar İdaresi arasında anlaşma yolu ile tesbit edilir. b) Bu arazi ve arsalar üzerinde Vakıflar İdaresine ait herhangi bir yapı bulunduğu takdirde, bu yapının bedeli ayrıca hesaba katılır. c) Bedele ait anlaşmazlıklar mahalli asliye hukuk mahkemelerince basit muhakeme usulü ile hallolunur. Bu anlaşmazlıklar tapu tesciline engel olamaz. Vakıflar İdaresi ve tapu daireleri vakıf taşınmaz malların cins, miktar ve yerleri ile diğer vasıflarını açıkça belirten listeleri, talepleri üzerine en geç 2 ay içerisinde ilgili belediyelere bildirmekle yükümlüdürler. Belediyeler, kendi mali güçleri ve programlarına göre, bu taşınmaz malların tamamen veya peyderpey tescilini istiyebilirler. Sözü geçen bölgelerde Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri tarafından yaptırılacak kamu hizmet ve tesisleri için lüzumlu vakıf taşınmaz mallar da yukarıdaki esaslara göre bu İdarelere intikal ettirilir. ; Arsa tahsisi şart ve şekilleri başlıklı 25.maddesinde; 7 nci madde gereğince tesbit olunan önleme bölgelerindeki arsalar, öncelikle gecekonduların ıslahı ve tasfiyesi sebepleriyle açıkta kalacaklara ve diğer konutsuz vatandaşlara verilir. Bu arsalardan, ıslah ve tasfiye bölgelerinde bulunan diğer yapı sahiplerinden yapısının tasfiyesini istiyenler de faydalanabilirler. Her ne sebeple olursa olsun, bu kanun hükümlerince arsa tahsis edilecek kimselerin, yoksul veya dar gelirli olması, kendisinin veya eşinin veya ergin olmıyan çocuğunun herhangi bir belediye sınırı içinde ev yapmaya müsait arsaya veya her hangi bir yerde bir ev veya apartmanın ayrı bir dairesine karşılık olan payına sahip bulunmaması şarttır. Kimlerin yoksul ve dar gelirli sayılacağı, kendisine arsa tahsis edileceklerin öncelik sırası ve yukarda sözü geçen diğer hususların esasları yönetmelikte belirtilir. ; 26.maddesinde; (Değişik : 6/6/1984-3016/1 md.) 25 inci maddede sözü geçen arsalar yönetmelikte belirtilen şekil ve esaslar dahilinde ve tespit olunacak bedellerle kendilerine arsa verilmesi gerekenlere dağıtılır. Arsa ve binaların halihazır durumları ile şahıslara veya kamu kurum ve kuruluşlarına tahsis veya satışları valiliklerince tespit ve Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca onaylanan emsal bedel üzerinden yapılır. Binalar ve konutlar, valiliklerin teklifi üzerine, bu bedelin yüzde yirmibeşi (% 25) peşin olarak yatırılmak ve vade farkı alınmak kaydıyla taksitle de satılabilir. Şahıslara veya kamu kurum ve kuruluşlarına, arsaların ve binaların satış veya tahsisine dair esaslar Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca hazırlanacak yönetmelikle belirlenir. ; Yardımlar ve muafiyetler başlıklı 27.maddesinde; Bu kanun hükümlerine göre kendilerine arsa tahsis edilenlerle 17

gecekondusunu ıslah edeceklere, imkanları nispetinde Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca, mahalli belediyelerce veya diğer daire ve kurumlarca her türlü teknik yardım yapılır ve bunlara uzun vadeli konut kredisi verilmesi ve ayni yardım yapılması yoluna gidilir. Islahı gereken konutların tesbiti işlemleri, arsa tahsisi, yeniden konut yapacaklara veya konutunu ıslah edeceklere temin olunacak kredi veya yapılabilecek ayni ve teknik yardımların miktar, şekil ve sair şartlarına dair esaslar yönetmelikte belirtilir. Kendilerine arsa tahsis edilenler, yönetmelikte belirtilen işlemleri, tahsis tarihinden itibaren 6 ay içinde tamamlamıya ve krediye ihtiyaçları bulunduğu ve yönetmeliğe göre gerektiği takdirde, Türkiye Emlak Kredi Bankasında kendilerine kredi tahsisini gerektirecek şekilde hesap açtırmaya mecburdurlar. Bunlardan krediye hak kazananların kredi tahsis tarihinden itibaren diğerlerinin ise, arsa tahsisi tarihinden itibaren en geç 1 yıl içinde konutlarını yapmaya başlamaları ve 32 nci maddeye uygun olarak önceden tesbit edilen plana göre, nüve kısmını en geç 2 yıl içinde bitirmeleri şarttır. Bu şartlara uymıyanlardan, bu kanuna göre tahsis edilmiş veya edilecek taşınmaz mallar hiçbir hüküm alınmasına lüzum kalınmaksızın geri alınır. hükümlerine; 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi Ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun un Taksitle ödeme, satış bedelinden pay verilmesi, belediyelere devir başlıklı 5.maddesinde; (Değişik: 3/7/2003-4916/4 md.) Hazineye ait taşınmazların satış bedeli taksitle de ödenebilir. Taksitle ödeme halinde, satış bedelinin en az dörtte biri peşin, kalanı en fazla iki yılda ve taksitlerle kanunî faizi ile birlikte ödenir. Taksitli satışlarda taksit tutarını ve kanunî faizlerini karşılayacak miktarda kesin ve süresiz banka teminat mektubu verilmesi veya satışı yapılan taşınmazın üzerinde 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümleri uyarınca Hazine lehine kanunî ipotek tesis edilmesi halinde, taşınmaz alıcısı adına devredilir. (Ek cümle: 16/7/2004-5228/52 md.)alıcısı adına mülkiyet devri yapılmayan taşınmazlara ilişkin taksitli satışlarda, alıcı tarafından yükümlülüklerin yerine getirilmemesi durumunda, tahsil edilen tutarlardan ihale sırasında alınan geçici teminata isabet eden tutar Hazineye irat kaydedilerek kalanı alıcıya aynen iade edilir. Taksitlendirme dışında bırakılacak bedel ile taksit süresi ve sayısını köy sınırları veya belediye ve mücavir alan sınırları itibarıyla belirlemeye Bakanlık yetkilidir. 16.2.1995 tarihli ve 4070 sayılı Kanuna göre yapılan satışlarda bedelin taksitle ödenmesi halinde, taksitle ödenecek kısma faiz uygulanmaz. Belediye ve mücavir alan sınırları içindeki Hazineye ait taşınmazların satış bedellerinin tahsil edilen kısmından öncelikle yerinde muhafaza edilemeyen yapıların tasfiyesinde kullanılmak şartıyla % 10'u, ilgili belediyelerin 20.7.1966 tarihli ve 775 sayılı Kanun hükümlerine göre oluşturulan fon hesabına aktarılır. Kalan kısmından ise ilgili belediyeye % 30, varsa büyükşehir belediyesine % 10 oranında pay verilir. Belediye mücavir alan sınırları dışındaki köylerde bulunan Hazine taşınmazlarının satış bedellerinin tahsil edilen kısmından, % 25 oranında; dörtte biri ilgili köy tüzel kişiliğine ödenmek ve kalanı diğer köylere götürülecek hizmetlerde kullanılmak üzere, il özel idarelerine pay verilir. Bu paylar tahsilini takip eden ayın yirmisine kadar ilgili idarelerin hesaplarına aktarılır. Belediyelere veya köy tüzel kişiliklerine yapılan satış ve devirlerden elde edilen gelirler ile özel ödenek kaydedilen satış gelirlerinden pay verilmez.(ek cümle: 23/7/2010-6009/33 md.) Köy sınırları içerisinde yer alan Hazinenin özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan tarım arazilerinin kiracılarından tahsil edilen kira gelirlerinin yüzde onu, 442 sayılı Köy Kanununda belirlenen görevlerde kullanılmak kaydıyla, tahsilatı izleyen ay içinde bu gelirlerin elde edildiği köy tüzelkişiliği hesabına aktarılmak üzere emanet nitelikli hesaplara kaydedilir. Maliye Bakanlığı bu oranı iki katına kadar artırmaya yetkilidir. Belediye ve mücavir alan sınırları içinde olup, Bakanlıkça tespit edilen, Hazineye ait taşınmazlardan, 31.12.2000 tarihinden önce üzerinde yapılanma olanlar; Hazine adına tescil tarihine bakılmaksızın öncelikle yapı sahipleri ile bunların kanunî veya akdi haleflerine satılmak ya da genel hükümlere göre değerlendirilmek üzere ilgili belediyelere bedelsiz olarak devredilir. Bu şekilde devredilen taşınmazlar, haczedilemez ve üzerinde üçüncü kişiler lehine herhangi bir sınırlı ayni hak tesis edilemez. Bu taşınmazlar belediyelerce öncelikle talepleri üzerine yapı sahipleri ile bunların kanunî veya akdi haleflerine, rayiç bedel üzerinden doğrudan satılır. Bu suretle yapılacak satışlarda satış bedeli, en az yüzde onu peşin ödenmek üzere beş yıla kadar taksitlendirilebilir. Taksit tutarlarına kanunî faiz oranının yarısı uygulanır. Taksitle satışa esas bedel ile taksit süresi ve sayısını belirlemeye belediyeler yetkilidir. Bu taşınmazlardan gerekli olanlar için öncelikle imar planları veya imar uygulaması yapılır. Belediyelerce imar planı ve/veya imar uygulaması yapılmadan kadastral parsel üzerinden yapılan satışlarda, düzenleme ortaklık paylarına ilave olarak, satışı yapılan arazinin düzenlemeden önceki yüzölçümünün % 20'sinin, satış bedelinden aynı oranda düşülmek kaydıyla eğitim ve sağlık tesisleri ile diğer resmî tesis alanları için ayrılabileceğine ve bu amaçla ayrılan alanların bedelsiz ve müstakil parsel şeklinde Hazine adına resen tescil edileceğine dair tapu kütüğüne şerh konulur. Yapılacak yazılı tebligat tarihinden itibaren bir yıl içinde satın alınma talebinde bulunulmayan veya üzerinde yapılanma olmayan ve bu madde kapsamında devredilen taşınmazlar genel hükümlere göre belediyece satılabilir. Devir tarihinden itibaren üç yıl içinde belediyece satılamayan taşınmazlar, 18

belediyelerin muvafakatine ve hükme gerek olmaksızın Hazine adına resen tescil edilir. (Ek cümle: 23/7/2010-6009/33 md.) Bu süre Bakanlık tarafından 5 yıla kadar uzatılabilir. Belediyece satılan taşınmazların satış bedelleri, alıcıları tarafından Bakanlıkça belirlenecek saymanlık hesabına yatırılır. Bu bedeller hiçbir şekilde haczedilemez. Tahsil edilen bedellerden beşinci fıkraya göre pay ayrılır. (Ek fıkra: 23/7/2010-6009/33 md.) Bu maddenin altıncı fıkrası uyarınca ilgili belediyelere bedelsiz olarak devredilen taşınmazların yapı sahipleri ile bunların kanuni veya akdi haleflerine doğrudan satılması halinde, ilgili belediyelerin devre ilişkin taleplerinin defterdarlık veya malmüdürlüğüne intikal tarihinden itibaren ecrimisil alınmaz. Ancak taşınmazların genel hükümlere göre değerlendirilmesi halinde ecrimisil alınır. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra Hazineye ait taşınmazlar üzerinde yapılan her türlü yapı ve tesisler, başka bir işleme gerek kalmaksızın Hazineye intikal eder. (İptal ikinci cümle: Anayasa Mahkemesi'nin 3/7/2014 tarihli ve E:2014/9 ve K:2014/121 sayılı kararıyla.) hükmüne; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu nun İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı başlığını taşıyan 2. maddesinin 1. fıkrasında; (Değişik: 10/6/1994-4001/1 md.) ise, İdari dava türleri şunlardır: a) (İptal: Ana.Mah.nin 21/9/1995 tarih ve E:1995/27, K:1995/47 sayılı kararı ile; Yeniden Düzenleme: 8/6/2000-4577/5 md.) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları, b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c) (Değişik: 18/12/1999-4492/6 md.) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar hükmüne yer verilmiştir. Anılan düzenlemelere göre, Yasa'da öngörülen usul ve esaslara uygunluğu saptananlara hak sahipliği ölçütüne dayalı tahsis yapılarak, gerekli düzenlemeler tamamlandıktan sonra da yapılmış olan tahsisin esas alınması suretiyle tapu verilmekte olduğu; 775 sayılı Yasa hükümlerine göre ilgili idarenin hak sahiplerine tapu verme yetkisinin ve 4706 sayılı Yasa kapsamında, belediye ve mücavir alan sınırları içindeki Hazineye ait taşınmazların devrine ilişkin hususların, idari nitelik taşıyan uygulama işlemlerinin doğrudan bir sonucu olarak karşımıza çıktığı görülmektedir. Uyuşmazlık konusuna ilişkin olarak Eyüp Belediyesi Emlak ve İstimlak Müdürlüğünün 30.09.2013 tarih ve 6243 sayılı yazısı ile davalı İdarelerin cevap dilekçelerinin incelenmesinden; Dava konusu edilen Eyüp, Çırçır Mahallesi geçici 214 ada 14 parsel yeni 247 pafta 141 ada 16 parsel sayılı taşınmazın, mülga Alibeyköy Belediyesince A.B. adına 775 Sayılı Yasaya göre tahsis edilmiş olduğu; 775 Sayılı Yasaya göre tahsisi yapılan toplam 622 adet parselin bulunduğu alanın, mülga Alibeyköy Belediyesince Gecekondu Önleme bölgesi ilan edilerek, geçici ada parsel numaraları ile vatandaşlara verildiği; daha sonra tahsis edilen bu vakıf mülkü parsellerin geldi parsellerinin 775 Sayılı Yasanın 4. maddesine göre kamulaştırma işlemine başlanıldığı, bankaya bloke edildiği; ancak 1980 yılında Alibeyköy Belediyesinin lağvedildiği; tüzel kişiliği sona eren Alibeyköy Belediyesinin bütün hak ve borçları ile İstanbul Belediyesine devredildiği; Alibeyköy Belediye Başkanlığı ilga edildiğinden, dava konusu tahsis işlemlerinin sonuçlandırılamadığı; 1986 yılında bölgede yapılan imar uygulaması neticesinde, geldi parsellerinin vakıf olması nedeniyle, meydana gelen yeni parsellerin de vakıf mülkü olarak tescil edilmiş olduğu; 1984 yılında kurulan Eyüp Belediyesince problemin çözümü için Vakıflar Bölge Müdürlüğü ve Vakıflar Genel Müdürlüğü ile yapılan görüşmelerin olumlu sonuçlanmadığı; anılan Belediyece; 2942 Sayılı Kanunun 8. maddesine göre anlaşma yolu ile kamulaştırılmak üzere 19.06.1997 tarih ve 1221 sayılı Encümen Kararı alınarak tapu kayıtlarına şerh konulduğu, ancak Vakıflar Müdürlüğü anlaşmaya yanaşmadığı için kamulaştırma işleminin gerçekleşmediği; bunun üzerine söz konusu taşınmazların mülkiyetinin anılan idare adına tespitini sağlamak amacıyla, Eyüp 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/371 E. sayılı dosyası ile dava açıldığı; davanın daha sonra ıslah edilerek söz konusu tespitin İstanbul Büyükşehir Belediyesi adına yapılmasının talep edildiği; Mahkemenin 2003/1022 K. sayılı kararıyla davanın kabul edildiği, ancak bu kararın Yargıtay tarafından 775 Sayılı Yasanın öngördüğü prosedür işletilmediği gerekçesiyle bozulduğu, aynı Mahkemenin 2005/35 E. sayılı dosyası ile devam eden yargılamada, Mahkemenin, bozma kararına uyarak 2005/165 K. Sayı ile davanın reddine karar verdiği; bu kararın tüm kanun yollarından geçerek kesinleştiği; dolayısıyla, dava konusu taşınmazın da içinde bulunduğu söz konusu parsellerin Eyüp Belediyesi mülkiyetine geçmediğinin, kesinleşmiş mahkeme kararıyla sabit olduğu; konunun hukuken çözümünün mümkün olmadığının anlaşılması üzerine; bu durumda olan parsellerin mülkiyet sorununun çözümü amacıyla 5228 Sayılı Kanunla Değişik 4706 Sayılı Kanunun Geçici 4. maddesine istinaden mülga Alibeyköy Belediyesince tahsisli 622 adet parselin Hazine ile takasının yapılması hususunun Vakıflar Bölge Müdürlüğüne bildirildiği; Maliye Bakanlığı ile Vakıflar 19

Genel Müdürlüğünün bağlı bulunduğu Devlet Bakanlığı arasında yapılan protokolle, Eyüp ilçesindeki tahsisli 577 adet parselin de içerisinde bulunduğu muhtelif vakıf mülkü parsellerin, Hazine mülkü parseller ile takas edilerek Maliye Hâzinesi adına tescil edildiği; takas kapsamında vakıflardan hazineye geçen taşınmazların, 4706 Sayılı Yasa kapsamında hak sahiplerine bedeli karşılığında satılmak üzere bedelsiz olarak Eyüp Belediyesine devredilmiş olduğu; ancak dava konusu taşınmaz da dahil olmak üzere 45 adet taşınmazın, 4706 Sayılı Yasanın şartlarını taşımadığından takas kapsamından çıkarıldığı; aranan şartın, takasa konu olacak taşınmazlar üzerinde 31.12.2000 tarihinden önce bina yapılmış olması şartı olduğu; dava konusu parselin bu nedenle takas kapsamına alınmadığı ve davacı adına tescilinin yapılmadığı; dava konusu taşınmazın tahsis işlemlerinin, 775 Sayılı Yasa hükümleri çerçevesinde gerçekleştirildiği; 775 sayılı Gecekondu Yasasının 27. maddesinin 2. fıkrasında: Kendilerine arsa tahsis edilenler, yönetmelikte belirtilen işlemleri, tahsis tarihinden itibaren 6 ay içinde tamamlamaya ve krediye ihtiyaçları bulunduğu ve yönetmeliğe göre gerektiği takdirde, Türkiye Emlâk Kredi Bankasında kendilerine kredi tahsisini gerektirecek şekilde hesap açtırmaya mecburdurlar. Bunlardan krediye hak kazananların kredi tahsis tarihinden itibaren, diğerlerinin ise, arsa tahsisi tarihinden itibaren en geç 1 yıl içinde konutlarını yapmaya başlamaları ve 32. maddeye uygun olarak önceden tespit edilen plâna göre, nüve kısmını en geç 2 yıl içinde bitirmeleri şarttır. Bu şartlara uymayanlardan, bu Kanuna göre tahsis edilmiş veya edilecek taşınmaz mallar hiçbir hüküm alınmasına lüzum kalınmaksızın geri alınır. Denildiği; anılan madde hükümleri dahilinde, tahsis edilen arsa üzerine tahsis sahibi tarafından süresi içinde bina yapılmadığı, oysa tahsis tarihinden itibaren en geç 1 yıl içinde inşaata başlanmış, nüve kısmının da en geç 2 yıl içinde bitirilmiş olmasının gerektiği; ayrıca dava konusu parselin 1974 yılında tahsis yapıldığı, bu tarihten itibaren yasa gereğince 2 yıl içerisinde tahsis sahibinin binasını yapması gerekirken yapmadığı, bu nedenle 775 Sayılı Yasaya göre hak sahibi niteliği taşımadığı; bu süreçte dava konusu taşınmaz mülkiyetinin idareye geçmediği ve kesinleşmiş yargı kararlarına göre de geçmesinin mümkün olmadığı; davacının dava konusu yeri bedeli mukabilinde ancak ve ancak 4706 Sayılı Yasa şartlarını taşıması halinde alabileceği, aksi halde idarenin bu yeri davacıya verme imkanının bulunmadığı; öte yandan 775 Sayılı Yasa çerçevesinde tahsis edilen arsaların bir başkasına devrinin de mümkün olmadığı, zira, bu arsaların, konut ihtiyacı nedeniyle ve bizzat ihtiyaç sahibi tarafından kullanılması şartıyla tahsis edilebildiği; dava konusu yerin, dava dışı A.B. isimli şahsa tahsis edildiği, bu şahıstan da davacının aldığı, davacının sebepsiz zenginleşme nedeniyle bulunacağı iade taleplerini de taşınmazı satın aldığı şahsa yöneltmesinin gerektiği; dava konusu parselin, üzerinde 31.12.2000 tarihinden önce yapılaşma olmadığından ilgili idarelerce takas kapsamına alınmadığı, 1980 yılında ihtilal olması nedeniyle Mülga Alibeyköy Belediyesince kamulaştırma işlemi tamamlanmadığı, bu nedenle davacının dilekçede iddia ettiği hususların gerçeği yansıtmadığı; sonuç itibariyle, Mülga Alibeyköy Belediyesince 775 Sayılı yasaya göre tahsis edilen söz konusu taşınmazın mülkiyetinin Eyüp Belediyesine geçmediği, keza dava konusu parsel üzerinde 31.12.2000 tarihinden önce yapılaşma olmadığından ilgili idarelerce 4706 Sayılı Yasanın şartlarını taşımadığı için takas kapsamından da çıkarılmış olduğu; dolayısıyla davacının kendisine düzenleme şeklinde satış vaadi sözleşmesi ile intikal eden söz konusu taşınmazın tapusunun verilmesi için idareye yapılan başvurunun reddi işleminde hukuka aykırılık bulunmadığı savunulmuştur. Olayda; mülga Alibeyköy Belediyesi tarafından, dava dışı A.B. adına 775 sayılı Yasa uyarınca tahsis edilen taşınmazın davacı tarafından 1996 yılında gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile satın alındığı, taşınmazın tapusunun verilmesi için Eyüp Belediyesi ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne birden fazla başvuruda bulunulduğu, arsa bedeli ödenmiş olan taşınmazın tapusunun verilmediği, başka bir taşınmaz da tahsis edilmediği, bu nedenle taşınmazın rayiç bedelinin tazminat olarak ödenmesi gerektiği iddiasıyla dava açıldığı; buna karşılık, yukarıda ayrıntılı olarak belirtildiği üzere; davalı idarece; taşınmazın mülkiyetinin belediyeye devredilmediği, ayrıca dava konusu taşınmazın tahsis işlemlerinin 775 sayılı Yasa hükümleri çerçevesinde gerçekleştirildiği, anılan Yasaya göre arsa tahsis tarihinden itibaren süresi içinde konut yapılmaya başlanılmadığı gerekçesiyle taşınmazın takas kapsamına alınmadığı ve hak sahibi olmayan davacıya tapu verilmediği, davacının bu yöndeki başvurusunun da reddedildiği ifade edilmiştir. Bu durumda davacı tarafından; 775 sayılı Yasa uyarınca başlanılan tahsis işlemlerinin sonuçlanmaması nedeniyle, ödendiği iddia edilen arsa bedeli nedeniyle, oluşan zararın tazmininin amaçlandığı; dava konusu edilen istemin, 775 sayılı Yasada öngörülen hak sahipliği esaslarına uygun olup olmadığının belirlenmesinden kaynaklanan bu uyuşmazlığın ise; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesi kapsamında ve gecekondu mevzuatı hükümleri çerçevesinde idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı nın başvurusunun kabulü ile davalılardan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilinin görev itirazının, İstanbul 22. Asliye Hukuk Mahkemesince reddine ilişkin kararın kaldırılması gerekmiştir. SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile davalılardan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı 20