Birinci Benazir Butto Dönemi. İkinci Benazir Butto Dönemi. Birinci Navaz Şerif Dönemi. İkinci Navaz Şerif Dönemi



Benzer belgeler
Devrim Öncesinde Yemen

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

TÜRKİYE DE SİYASET VE DEMOKRASİ

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

Afganistan'da Afyon Üretimi Dosyası (İnfografik)

TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ?

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

Bu bağlamda katılımcı bir demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları alanındaki çalışmalarımız, hız kesmeden devam etmektedir.

Türkiye Ekonomisi 2000 li yıllar

HALI SEKTÖRÜ 2015 ŞUBAT AYI İHRACAT PERFORMANSI

1979 İRAN İSLAM DEVRİMİ SONRASI TÜRKİYE-İRAN İLİŞKİLERİ. Ömer Faruk GÖRÇÜN

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK GÜCÜ

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket)

TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ

TÜRKİYE NİN CARİ AÇIK SORUNU VE CARİ AÇIĞIN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ SEDA AKSÜMER

Kuzey Irak ta Siyasi Dengeler ve Bağımsızlık Referandumu Kararı. Ali SEMİN. BİLGESAM Orta Doğu ve Güvenlik Uzmanı

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2013 HAZİRAN İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

Avantaj Tahran da: Trump ın yeni Afganistan stratejisi İran için bir fırsat

JENS STOLTENBERG İLE SÖYLEŞİ: NATO-RUSYA İLİŞKİLERİ VE BÖLGESEL İSTİKRARSIZLIK

Günlük Yorum. IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı. Piyasalarda Bugün Ne Oldu? GBPUSD BRENT PETROL USDTRY EURUSD ALTIN

ÖZETLER VE ANAHTAR KELİMELER

T.C. BAŞBAKANLIK AVRUPA BİRLİĞİ GENEL SEKRETERLİĞİ Sosyal, Bölgesel ve Yenilikçi Politikalar Başkanlığı

SAYIN TAKİPÇİLERİMİZ,

İhvanı Müslimin'in kısa tarihi

DÜNYADA İSTİHDAM VE SOSYAL DURUM - EĞİLİMLER (WESO) 2016

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler

ŞANLIURFA DIŞ TİCARETİ BİLGİ NOTU

TÜRKİYE İŞ ve İNŞAAT MAKİNALARI ALT SEKTÖRÜ

ABD İLE İLİŞKİLERDE YENİ DÖNEM: MODEL ORTAKLIK

TCMB O/N Faiz Oranları (% ) 70.0% 60.0% 50.0% 40.0% 30.0% 20.0% 10.0% 0.0%

GÜMÜŞHANE TİCARET VE SANAYİ ODASI

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

6. İSLAM ÜLKELERİ DÜŞÜNCE KURULUŞLARI FORUMU

İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI

Türkiye de Yabancı Bankalar *

NUROLBANK 2011 YILI ÜÇÜNCÜ ÇEYREK ARA DÖNEM FAALİYET RAPORU

ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

MİLLİ GELİR VE BÜYÜME

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ekim 2011, No:7

Kasım. Günlük Araştırma Bülteni Gün Sonu RAPORU

ULUSLARARASI KARADENİZ-KAFKAS KONGRESİ

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

Aralık Tekstil ve Hammaddeleri Sektörü 2014 Ocak-Kasım Dönemi İhracat Bilgi Notu. Tekstil, Deri ve Halı Şubesi İTKİB Genel Sekreterliği

2000 li Yıllar / 8 Türkiye de Eğitim Bekir S. GÜR Arter Reklam Ağustos-2011 Ömür Matbaacılık Meydan Yayıncılık-2011

MİLLİ GÜVENLİK BİLGİSİ SORULARI

ŞUBAT Sanayi Üretim Endeksi 2015 Kasım ayında 130 seviyesinde gerçekleşerek yıllık bazda %3,6 artış kaydetti. Endeksin bu

GENEL DEĞERLENDİRME TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI

SEL FELAKETİNE YÖNELİK ACİL YARDIM PROJESİ-AFGANİSTAN

İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... III GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYADA SİYASİ DURUM 1. Üçlü İttifak Üçlü İtilaf...

1- Ekonominin Genel durumu

TÜRKİYE PLASTİK SEKTÖRÜ 2014 YILI 4 AYLIK DEĞERLENDİRMESİ ve 2014 BEKLENTİLERİ. Barbaros Demirci PLASFED - Genel Sekreter

KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 1

USTAD Tahlil Nisan-2011

ANA METAL VE METAL ÜRÜNLERİ SEKTÖRÜ

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

BASIN DUYURUSU PARA POLİTİKASI KURULU TOPLANTI ÖZETİ. Sayı: Mayıs Toplantı Tarihi: 24 Mayıs 2016

GELİR POLİTİKALARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

EKONOMÝDE GELÝÞMELER

Merkez Bankası 1998 Yılı İlk Üç Aylık Para Programı Gerçekleşmesi ve İkinci Üç Aylık Para Programı Uygulaması

Doğu Afrika Jeopolitiği ve Türkiye nin Somali Politikası

Cumhuriyet Halk Partisi

BAŞBAKAN ERDOĞAN İRAN DA BAŞBAKAN ERDOĞAN, CUMHURBAŞKANI AHMEDİNEJAD, DİNİ LİDER HAMANE

IKBY-Irak Merkezi Hükümeti Çekişmesi ve Türkmenlerin Durumu

Türkiye Cumhuriyeti-Ekonomi Bakanlığı,

İdris KARDAŞ Küresel Sorunlar Platformu Genel Koordinatörü

İTKİB Genel Sekreterliği AR&GE ve Mevzuat Şubesi

Başkentteki Yardımcı Kuruluşlar. Türkiye nin Yönetim Yapısı Doç. Dr. Aslı Yağmurlu

Çimento Sektörü ve 2010 Beklentileri

HAZİRAN AYINDA ÖNE ÇIKAN GELİŞMELER. AB Liderleri Jean-Claude Juncker in AB Komisyonu Başkanı Olması İçin Uzlaştı

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

değildir. Ufkun ötesini de görmek ve bilmek gerekir

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE

CİGNA FİNANS EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. GRUPLARA YÖNELİK ESNEK EMEKLİLİK YATIRIM FONU DÖNEMİ ALTI AYLIK RAPORU

Türkiye Cumhuriyeti-Ekonomi Bakanlığı,

ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 3 UNDERSTANDING IRAQ THROUGH CARTOONS 3

2000 li Yıllar / 6 Türkiye de Dış Politika İbrahim KALIN Arter Reklam Ağustos-2011 Ömür Matbaacılık Meydan Yayıncılık-2011

15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİNE AZERBAYCAN DAN BAKIŞ

ENDONEZYA ÜLKE RAPORU

MESLEK KOMİTELERİ DURUM TESPİT ANKETİ

ATM DUBAI 2015 ULUSLARARASI TURİZM FUARI DEĞERLENDİRME RAPORU

DÜNYA BANKASI TÜRKİYE DÜZENLİ EKONOMİ NOTU TEMMUZ Hazırlayan: Ekin Sıla Özsümer. Uluslararası İlişkiler Müdürlüğü

HAFTALIK BÜLTEN OCAK 2016

ALBARAKA TÜRK KATILIM BANKASI A.Ş.

1. ABD Silahlı Kuvvetleri dünyanın en güçlü ordusu

GÜNLÜK ORTADOĞU BÜLTENİ I 20 OCAK 2010

MACARİSTAN ÜLKE RAPORU

Sn. Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci

Resmi Adı : Sudan Cumhuriyeti (Güney tarafı 9 Temmuz 2011 tarihinde Kuzey den ayrılarak Güney Sudan Cumhuriyeti ni oluşturmuştur)

TÜRKİYE NİN AVRUPA BİRLİĞİ İLETİŞİM STRATEJİSİ

A) Siyasi birliklerini geç sağlamaları. B) Sömürge alanlarını ele geçirmek istemeleri. C) Sanayi devrimini tamamlayamamaları

11 EYLÜL SALDIRISI VE YENİ DÜNYA: SOĞUK BARIŞ DÖNEMİ

SARACAĞIZ YARALARIMIZI

Sayın Yönetim Kurulu Üyesi/ ve Meclis Üyesi Arkadaşlarım,/

Gündem Türkiye 7,50% İngiltere 0,50% Amerika 0,25% İsviçre -0,75% Euro Bölgesi 0,05% Japonya < 0.10%

Transkript:

AFGANİSTAN VE PAKİSTAN DA YAŞANAN GELİŞMELER VE ULUSLARARASI GÜVENLİĞE ETKİLERİ Birinci Benazir Butto Dönemi Benazir in başında bulunduğu ve babasının kurmuş olduğu PHP, iktidara geldiğinde ABD ile ilişkileri geliştirmeye önem vermiştir. Bunun yanı sıra Ziya-ül Hak döneminde terk edilen ve Zülfikar Ali Butto nun 1970 lerde uyguladığı İslam ülkeleri arasındaki denge politikasına geri dönülmüştür. Benazir, Körfez emirlikleriyle ilişkileri bozmaksızın Libya, Suriye, Cezayir ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile daha çok yakınlaşmıştır. 229 Bütün bu siyasi hamlelerini de ABD ile ilişkileri zedelemeden gerçekleştirmeye çalışmıştır. Benazir, iç politikada liberal ve laik bir politika uygulamaya çalışmış, izlediği bu politikadan dolayı Cemaat-i İslami tarafından, ABD deki Hint-Yahudi lobisi tarafından desteklendiğine dair suçlamalar yapılmıştır. 230 Ancak, Benazir in Cemaat-i İslami den daha radikal gruplarla seçimlerde iş birliği yapması, siyasi realitelerin kimlik ve siyasi söylemlerle birebir uyuşmadığını göstermektedir. 231 Cumhurbaşkanı Gulam İshak Han, Ağustos 1990 da Sind eyaletindeki karışıklıkları bahane ederek Başbakan Benazir Butto yu görevden almıştır. Askerlerin perde arkasında etkili olduğu bu azilde, Benazir in ordu içindeki terfi ve tayinlere karışmak istemesi etkili olmuştur. Ayrıca, Butto ailesinin karıştığı yolsuzluklar hükümetin azlini kolaylaştırıcı bir rol oynamıştır. 232 Birinci Navaz Şerif Dönemi Pakistan Müslüman Birliği nin (PMB) Ekim 1990 da yapılan seçimleri kazanarak iktidara gelmesi, Ziya-ül Hak ekolünün geri dönüşü anlamına geliyordu. Şerif, Buttoların Orta Doğu daki denge politikasını terk ederek Körfez Savaşı nda Suudi Arabistan ve Körfez emirliklerinin yanında yer almıştır. Halkın Amerikan karşıtı gösteriler yapıp Irak ı desteklediği bir dönemde, İslamabat ve Riyad arasında sıkı siyasi ve ekonomik ilişki kurulmuştur. Bu dönemde ABD nin Pakistan daki imajı iyice yıpranmıştır. Pakistan ın izlediği bu politikaya karşılık Vaşington, yılda yaklaşık 600 milyon dolara varan ekonomik yardımı Pakistan ın nükleer silahlanma programını bahane ederek Ekim 1990 da askıya almıştır. 233 Ayrıca ABD, parası ödendiği halde 30 adet F- 16 uçağını Pakistan a vermediği gibi parayı da iade etmemiştir. 234 Uçaklar ancak 11 Eylül sonrası kurulan yeni dengeler içerisinde 2003 yılında Pakistan a teslim edilebilmiştir. 235 Bu dönemde ABD, İslamabat ın Keşmir olaylarında oynadığı rolü de eleştirmiş ve iki ülke arasında Afganistan sorununa ilişkin birtakım anlaşmazlıklar da gün yüzüne çıkmaya başlamıştır. Ancak Şerif de selefi Benazir in akıbetine uğramaktan kurtulamamıştır. Cumhurbaşkanı Faruk Legari, yine askerlerin etkisiyle Şerif hükümetini yolsuzluk yaptığı gerekçesiyle 1993 te görevden almıştır. 236 İkinci Benazir Butto Dönemi 1993 te tekrar iktidara gelen Benazir, dış politikada 1990 dan beri kopuk olan ABD ile ilişkileri düzeltmeye çalışmıştır. ABD de Clinton yönetimi de İslamabat ile ilişkilerin geliştirilmesine önem verdiğini göstermek maksadıyla, 1995 yılında, 368 milyon dolarlık askeri yardımı serbest bırakmıştır. 237 Ancak ABD nin desteği Benazir i iktidarda tutmaya yetmemiştir. Cumhurbaşkanı Legari, selefi İshak Han gibi yolsuzluk ve başarısızlık suçlamasıyla Benazir hükümetini Kasım 1996 da görevden azletmiştir. 238 İkinci Navaz Şerif Dönemi Şubat 1997 de yapılan seçimler Pakistan siyasetinde yeni bir oluşuma yol açmış ve 1988 den 1997 ye kadar ulusal mecliste PHP ve PMB den oluşan iki partili bir sistem mevcutken, 1997 seçimleriyle birlikte tek partinin ağırlıkta olduğu bir yapıya geçilmiştir. PMB seçimlerden zaferle çıkmış ve ulusal meclisteki sandalyelerin üçte ikisini kazanmıştır. 239 Başbakan Şerif ilk iş olarak Cumhurbaşkanının hükümeti azletme yetkisini içeren ve 1984 61

ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ Asya Araştırmaları Programı yılında anayasaya eklenmiş bulunan 58(2b) maddesini yürürlükten kaldırmış ve böylece 1997 ye kadar üç Cumhurbaşkanının (Ziya, İshak Han, Legari) dört hükümeti azlettiği bir dönem kapanmıştır. 240 Şerif, siyasi desteğinin fazla olmasından aldığı güçle benzer düzenlemelere devam ederek iktidardaki konumunu sağlamlaştırmıştır. Şerif, Aralık 1997 de Cumhurbaşkanı Legari yi görevinden uzaklaştırmış ve Ekim 1998 de Genelkurmay Başkanı Kehangir Karamat ı istifaya zorlamıştır. Muhalefet lideri Benazir Butto tutuklanmış ancak mahkeme yurtdışına çıkmasına izin vermiştir. Bu dönemde yolsuzluk iddiaları artmış ve Sind eyaletindeki Sünni-Şii mezhep kavgaları sıklaşmıştır. Artan işsizlik, düşük kalkınma gibi kronik iktisadi sorunlar Şerif hükümetinin yıpranmasını hızlandırmıştır. Son olarak Şerif in Genelkurmay Başkanı Müşerref in yerine General Ziyaeddin i atamak istemesi hükümetin sonunun başlangıcı olmuş ve Pakistan ordusu yolsuzluk ve yetkiyi kötüye kullanma suçlamalarıyla darbe yapmıştır. 241 1988 den 2001 e kadar olan döneme genel olarak bakıldığında, İslamabat ve Vaşington arasındaki ilişkilerin kötüleştiği görülmektedir. Soğuk Savaş sonrası Pakistan, ABD çıkarları açısından önemli olmaktan çıkmıştır. ABD nin Pakistan ın nükleer silahlanma programını bahane ederek askeri ve ekonomik yardımları kesmesi iki ülke ilişkilerindeki en önemli sorunu oluşturmuştur. Sovyetler Birliği nin 1991 de dağılmasından sonra ortaya çıkan altı Müslüman devlet üzerindeki nüfuz mücadelesi Suudi Arabistan, İran, Türkiye ve Pakistan arasında rekabete dönüşmüştür. 242 Bu durum Pakistan ın İslam ülkeleriyle iş birliği yönündeki geleneksel politikasına da zarar vermiştir. Ancak Afganistan daki karışıklıklar yüzünden Orta Asya ya yeterince açılamaması Pakistan ı bu yarışta geride bırakmıştır. 243 Afganistan daki nüfuz mücadelesi İran ve Pakistan arasındaki ilişkileri oldukça gerginleştirmiştir. İslamabat, Sünnî Peştunların oluşturduğu Taliban ı desteklerken, Tahran Afganistan daki Şiilere destek vermiştir. İran ve Pakistan arasındaki bu rekabet Sind eyaletinde mezhep çatışmalarına da yol açmıştır. 244 Çin ile uzun süredir iyi olan ilişkiler, son dönemde Uygurlar nedeniyle az da olsa olumsuz yönde etkilenmiştir. Cemaati İslami grubu 1990 lı yıllar boyunca Doğu Türkistan daki ayrılıkçı Uygurlara silahlı eğitim vermiştir. 245 Bunun üzerine Başbakan Şerif Çin e, Şubat 1998 de, İslamabat ın bölgedeki ayrılıkçıları desteklemediğine dair güvence vermek zorunda kalmıştır. Ancak iki ülke arasında oluşan güven boşluğu, Doğu Türkistan dan geçen, Orta Asya otoyolu isimli Pakistan ın projesine Çin in soğuk yaklaşmasına yol açmıştır. 246 Böylece Pakistan ın Afganistan dan sonra Çin üzerinden Orta Asya ya ulaşma planları akim kalmıştır. Hindistan la ilişkiler bu dönemde Keşmir sorunu yüzünden gerginliğini korumuştur. Şerif in ekonomik darboğazı aşmak için Yeni Delhi ile ilişkileri normalleştirip Hindistan dan ucuz hammadde ve mamul madde alınması fikri, ülke içinde ciddi muhalefetle karşılaşmıştır. 247 Müşerref Dönemi General Müşerref tıpkı halefleri Eyüp Han ve Ziya ül Hak gibi sivil siyasetçilerin yarattığı kargaşayı önlemek amacıyla darbe yapıp, 12 Ekim 1999 da iktidara el koymuştur. General Müşerref gittikçe güçlenmekte olan sivil Navaz Şerif hükümetini devirmiştir. Müşerref, derhal olağanüstü hâl ilân etmiş ve anayasayı, milli meclisi, senatoyu ve eyalet meclislerinin faaliyetlerini askıya almıştır. Müşerref, gerçek demokrasi tekrar sağlandığı zaman ordunun kışlasına döneceğini söylemesine rağmen, sivil iktidara geçiş hemen gerçekleşmemiştir. 248 Askeri hükümet Ekim 2002 de seçimlere gitmeyi kararlaştırırken, bunun öncesinde ba- 62

AFGANİSTAN VE PAKİSTAN DA YAŞANAN GELİŞMELER VE ULUSLARARASI GÜVENLİĞE ETKİLERİ zı düzenlemelerle askerlerin siyasi otorite üzerindeki denetimini sıkılaştırmıştır. Nisan 2002 de yapılan referandumla Müşerref in, Cumhurbaşkanı olarak görev süresi beş yıl daha uzatılmıştır. 249 Bu dönemde radikal grupların Keşmir e yönelik düzenlediği saldırılar, İslamabat ve Yeni Delhi arasındaki gerilimin tırmanmasına sebep olmuştur. Bu saldırılar sonucunda Yeni Delhi, Pakistan sınırı boyunca askeri yığınak yaparken, İslamabat da aynı şekilde karşılık vermiştir. Nükleer güce sahip bu iki ülke arasında gerilimin tırmanması tüm dünyada endişeye sebep olmuştur. 250 Hindistan ve Pakistan arasındaki gerilim ABD nin arabuluculuğunda 2002 yılında uzlaşmayla sonuçlanmıştır. Yeni Delhi, ABD ile geliştirmekte olduğu ticari, teknolojik ve askeri iş birliğinin bozulmaması için bu girişime karşılık vermiştir. İslamabat ise uluslararası ortamdaki belirsizlikten dolayı ABD nin girişimlerini desteklemiştir. 251 2002 de kabul edilen Yasal Çerçeve Düzenlemesi (YÇD) ile 29 önemli anayasal değişiklik yapılmıştır. Bunların en önemlilerinden biri, 1997 de kaldırılan cumhurbaşkanının başbakanı görevden alma ve meclisi feshetme yetkisinin yeniden ihdas edilmesidir. Yine hükümet üzerinde denetim mekanizması oluşturmak üzere, cumhurbaşkanı, dört kuvvet komutanı ve sivillerden oluşan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) oluşturulmuştur. Müşerref in Türkiye deki uygulamayı örnek alarak kurduğu MGK, devletin güvenliği ve toprak bütünlüğünü ilgilendiren stratejik konularda bir danışma mekanizması haline gelmiştir. 252 YÇD, ulusal meclisteki sandalye sayısını artırırken, kadınlara 60, azınlıklara 10 müstakil sandalye ayırmıştır. Yeni düzenlemeyle ulusal meclisteki sandalye sayısı 342 ye, eyalet meclislerindeki sandalye sayısı ise 728 e yükselmiştir. Sadece üniversite mezunlarına seçilme hakkı tanınması da çok seçkinci bir uygulamayı beraberinde getirmiştir. Bu yüzden Pakistan halkının yüzde 97 si devre dışı kalmıştır. 253 2002 seçimlerinde hiçbir parti hükümeti kuracak çoğunluğa ulaşamamıştır. Merkez partiler oy kaybederken, dini partilerin oylarında büyük bir patlama görülmüştür. Belücistan ve Sind eyaletlerindeki etnik partilerin oylarında ise düşüş gözlenmiştir. 2002 seçimlerinde PMB den ayrılan Müşerref yanlısı PMB-Q birinci parti çıkmasına rağmen, 342 sandalyeli millet meclisinde ancak 77 milletvekilliği kazanabilmiştir. 254 Birleşik Emeller Meclisi (MMA) 255 seçimlerden sonra Müşerref iktidarına karşı gerçek bir muhalefet partisi olarak ortaya çıkmıştır. MMA, özellikle YÇD kapsamında çıkarılan 29 anayasal değişikliğe muhalefet etmiştir. 256 İktidarı eline geçirdiği tarihten itibaren ABD nin stratejik ortağı olarak görülen Müşerref, özellikle 11 Eylül saldırıları sonrası ABD nin yanında yer alarak, Batının ülkesinde demokrasiyi geliştirmesine yönelik baskılarından bir nebze olsun kurtulmuş ve ABD nin askeri ve mali yardımlarının tekrardan ülkeye girişini sağlamıştır. Afganistan daki Taliban güçlerine ülkesindeki kökten dinci grupların verdiği desteği engelleyememesi, Batının, Müşerref e olan desteğini kesmesine ve ülke yönetiminde reform yapması yönünde baskı yapmasına neden olmuştur. Bu baskılar sonuç vermiş, Ulusal Meclis askeri darbenin gerçekleştirildiği 1999 yılından sonra ilk defa 2003 yılında toplanmış ve Müşerref, YÇD nin bazı maddelerinin kabulü karşılığında Araklık 2004 te Genelkurmay Başkanlığı görevini bırakacağını açıklamıştır. Müşerref, 2007 yılının Mart ayında Devlet Başkanlığı ile Genelkurmay Başkanlığını birlikte yürütmesinden dolayı soruşturma başlatan, Yüksek Mahkeme üyelerini görevden almış ve aynı ay içerisinde sürgüne gönderdiği Şerif ve Butto nun geri dönüşüne müsaade etmiştir. Müşerref, 2007 yılının Kasım ayında 63

ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ Asya Araştırmaları Programı yapılan Devlet Başkanlığı seçimlerini kazanmış ve görevine başlamadan Genelkurmay Başkanlığından ayrılmıştır. 18 Şubat 2008 tarihinde yapılan seçimlerde kendine muhalif partiler iktidara gelmiş ve Müşerref i azletmek için karar almıştır. Bunun üzerine Müşerref, 18 Ağustos 2008 günü istifa ettiğini açıklamıştır. Müşerref Sonrası Dönem 1967 yılında Zülfikar Ali Butto tarafından kurulan ve 1984 yılından itibaren öldürüldüğü 27 aralık 2007 tarihine kadar Benazir Butto nun başkanlığını yürüttüğü PPP, Şubat 2008 de yapılan Ulusal ve Eyalet Meclisleri seçimine Butto nun eşi Asif Ali Zerdari (Geçici başkan) ve oğlu Bilal Butto Zardali (Pakistan yasalarına göre yaşı dolduğunda parti başkanı olacaktır.) önderliğinde girmiş ve en çok oyu almıştır. Parti, seçimde ikinci sırada yer alan Pakistan Müslüman Ligi (N) ve Avami Ulusal Partisi ile koalisyon yapmış ve Başbakanlığa parti sekreteri Yusuf Raza Gillani atanmıştır. Partinin geçici başkanı Asif Ali Zerdari ise 06 Eylül 2008 tarihinde yapılan seçim sonrası Devlet Başkanı olmuştur. Müşerref in azledilmesi konusunda ortak hareket eden partiler, diğer konularda anlaşamayınca Pakistan Müslüman Ligi (N), demokratikleşme çabalarına destek vereceğini açıklayarak koalisyondan çekilme kararı almıştır. Bu çekilme Mecliste yeterli desteğe sahip PPP için bir iktidar sorunu yaratmamıştır. Uluslararası Cumhuriyet Enstitüsü (International Republican Institute) tarafından 2008 yılının Haziran ayında yayımlanmış olan ve Pakistan halkının siyasi, sosyal ve ekonomik görüşlerini yansıtan kamuoyu yoklamasında, halkın bugün bir seçim yapıldığı takdirde nasıl bir iktidar arzu ettiğine dair çıkan sonuç önemlidir. PPP ve laik partiler koalisyonuna verilen % 31 lik desteğe karşılık, PML (N) liderliğindeki dini partiler koalisyonuna % 36 lık bir destek dikkat çekicidir. 257 PPP nin geçici lideri Zerdari nin Müşerref ile ilişkilerde, Şerif kadar sert ve keskin çıkışlar yapmaması, Müşerref in görevden aldığı hâkim ve savcıların yeniden göreve getirilmesi konusunda çekinceli yaklaşım sergilemesi halkın tepkisini çekmiştir. Ancak Şerif, hem darbe ile görevden alınan ve sürgüne gönderilen bir lider olarak mağduriyet temasını çok akıllıca işlemiş, hem de sert söylemleri ile her geçen gün radikalizmin yükseldiği toplumda destek toplamaya başlamıştır. Dolayısıyla Şerif in, Pakistan ın geleceğinde en kilit siyasi aktör olacağı değerlendirilmektedir. Bunun yanında ülkenin siyasi geleceğinde kilit rol oynayan ve/veya oynayabilecek olan partinin, son dönemdeki demokrasi yanlısı söylem ve hareketlerine rağmen kökten dinci gruplara olan yaklaşımı, Batı tarafından güvenilirliğinin sorgulanmasına yol açmaktadır. Bu sorunların yanında son dönemde Pakistan Hükümetinin köktenci gruplara verdiği tavizler dikkat çekicidir: Köktenci lider Sufi Muhammet ile Kuzeybatı Sınır Eyaleti (NWFP) yönetimi arasında imzalanan ve Malakand da şeriat kanunlarının uygulanmasına izin veren anlaşma önce Pakistan Meclisi tarafından kabul edilmiş ve daha sonra 13 Nisan 2009 tarihinde Cumhurbaşkanı Asif Ali Zerdari tarafından onaylanmıştır. Söz konusu anlaşma, şeriat yetkisini alan Taliban sempatizanı grupların Pakistan güvenlik güçlerine yaptıkları saldırıları kesmelerini ön görmektedir. Başta ABD olmak üzere Batı kamuoyu, Taliban a teslim olmak anlamına geldiği gerekçesiyle anlaşmayı sert bir dille eleştirmiştir. Cumhurbaşkanı Zerdari ise konunun köktencilere teslim olma olarak algılanmasını yanlış bulduğunu açıklamıştır. Zerdari The Independent gazetesine verdiği mülakatta; 258 64

AFGANİSTAN VE PAKİSTAN DA YAŞANAN GELİŞMELER VE ULUSLARARASI GÜVENLİĞE ETKİLERİ - Peştunva Eyaletinde partisinin Avami Ulusal Partisi ile koalisyonda olduğunu, - Tarihsel olarak bakıldığında Svat Vadisinin 1960 ların sonlarında Pakistan a katıldığının görüleceğini, - Bölgenin geleneksel bir yapısının bulunduğunu ve kendilerinin bu yapıya saygı gösterdiklerini, - Svat Vadisindeki sorunların halkın Pakistan ile birleşmeden önceki yargı sistemine dönmek istemesinden çıktığını, - Taliban ın bölge halkının bu tip isteklerini kullandığını ve bölgenin geneline yayılmasına çabaladığını, - Yaptıkları anlaşmanın halkın ideolojik yaklaşımlarının silahlı eyleme dönüşmesine ve Taliban ın bölgenin genelinde güçlenmesine engel olacağını ifade etmiştir. Bu düşünceyle yapılan anlaşmaya rağmen, Taliban yanlılarının ordunun operasyonlarının sürmesi nedeniyle Aşağı Dir bölgesinde başlattığı ayaklanma, Svat vadisine yayılmış ve Başkent İslamabat ın 100 km yakınına kadar uzanmıştır. Taliban ın bu girişimi gerek uluslararası kamuoyunda gerekse Pakistan da çok büyük bir tedirginlik yaratmış, ABD, hem Pakistan hükümetini hem de muhalefetteki partileri uyarmış ve Pakistan üzerindeki baskısını artırmıştır. Uluslararası kamuoyundan gelen bu tepkiler ve ABD nin yardım taahhüdü etkili olmuş, Pakistan ordusu Taliban güçlerine karşı 08 Haziran 2009 tarihinde Güney Veziristan da büyük bir harekât başlatmıştır. Harekât başarıyla devam etmektedir. Bazı kabile liderleri barıştan yana olduklarını göstermek adına hükümet tarafına geçmeye başlamışlardır. 259 Çatışmalar en çok bölge halkını etkilemiştir. Çatışmaların başlangıcından itibaren iki milyonun üstünde insan bölgeyi terk etmek zorunda kalmıştır. Hava sıcaklıklarının 45-50 derecelere varması hem ölümlere hem de salgın hastalıkların yayılmasına neden olmaktadır. 260 Pakistan ordusunun başlattığı ve ABD tarafından desteklenen bu harekâtın Taliban ın kalesi olarak görülen Güney Veziristan ı tamamen kontrol altına alana kadar devam edeceği Pakistanlı yetkililer tarafından özellikle belirtilmektedir. Harekâtın bugüne kadar olan seyrinin de bunu teyit ettiği görülmektedir. Pakistan ordusu bölgede hakimiyeti ele geçirmiş durumdadır. Bunun yanında ABD nin Afganistan üzerinden Taliban güçlerine karşı insansız hava araçlarıyla yaptığı saldırılar da etkili olmaktadır. Pakistan ordusunun giriştiği harekatın başarılı olacağı değerlendirilmektedir. Bunun yanında Taliban ın şehirlere yönelik bombalı saldırılarında artışlar olduğu görülmektedir. Bu tip eylemlerin harekât ile birlikte artarak sürebileceği değerlendirilmektedir. Zerdari ve partisinin Taliban ın Svat vadisinde giriştiği harekâta çok sert karşılık vermesi ve ülkedeki en önemli rakibi Navaz Şerif in köktencilerle yakın ilişki içerisinde olması nedenleriyle bugün için Zerdari nin Pakistan için tek alternatif olduğu değerlendirilmektedir. 261 Ordu nun Yönetime Etkisi Pakistan, kurulduğu günden bu yana demokrasiden daha çok askeri rejimlerle yönetilmiştir. Hindistan la yaşanan gerilim de askerlere daha çok kaynak ayrılmasına ve ordunun siyasi nüfuzunun artmasına yol açmaktadır. Hindistan la yapılacak bir barış ülkenin kendi iç sorunlarıyla daha fazla uğraşmasına, demokrasinin gelişmesine, ekonomik kalkınmanın hızlanmasına ve sivil toplumun güçlenmesine zemin hazırlayacaktır. Bu tür bir barış için arabuluculuk yapabilecek tek ülke ise ABD dir. Vaşington, İslamabat ve Yeni Delhi arasında barış sürecinin tamamlanmasını sağlayarak Pakistan daki Amerikan karşıtı muhalefetin zayıflamasını sağlayabilecektir. 262 Pakistan ın yarım yüzyıllık tarihinde yaşadığı en son askeri darbe General Pervez Müşerref in 1999 da gerçekleştirdiği darbedir. 65

ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ Asya Araştırmaları Programı 1958 deki ilk darbeden bu yana askeri rejimin herhangi bir şekilde devletin sivil otoritesine boyun eğmiş ayrı ve bağımsız hale gelebileceğine dair somut bir işaret görünmemektedir. Bir görüşe göre Pakistan devleti askeri vesayet rejiminin desteklediği bir bürokrasiden ibarettir. 263 Tarihsel süreçte Pakistan da siyasetin nasıl militarize olduğundan çok nasıl daha fonksiyonel hale geldiğinden bahsetmek daha tutarlı olacaktır. Kurulduğundan beri gerçekleştirilen askeri darbeler, orduyu Pakistan siyasi yaşamının temel aktörü haline getirmiştir. Müşerref ile birlikte ordunun Pakistan ekonomisindeki etkisi de hızlı bir şekilde artmıştır. Ordu hali hazırda Pakistan ticaret ve sanayisinin temelini teşkil eden 100 den fazla özel şirketin kontrolünü elinde bulundurmaktadır. Bu şirketler emekli generaller tarafından yönetilmekte ve çalışanlarının çoğunluğunu da emekli subaylar oluşturmaktadır. Hali hazırda kamudaki 56.000 önemli kadronun ordunun elinde olduğu iddia edilmektedir. 264 Bunun yanında Pakistan daki birçok üniversitelerin rektörü ya da rektör yardımcısı, posta işleri, vergi ve iskan müdürleri general ya da emekli generallerden oluşturulmuştur. ABD nin Pakistan politikasını, Pakistan ordusu üzerine kurması da ordunun etkinliğinin artmasındaki diğer bir husus olarak görülmektedir. Müşerref Devlet Başkanlığı yeminini etmeden Genelkurmay Başkanlığına General Eşfak Kayani yi atamıştır. Kayani, Müşerref in azledilmesine yönelik girişimlere sessiz kalmış ve demokrasiden yana tavır alacağı yönünde açıklama yapmıştır. Kayani nin bu davranışının; - Müşerref in gölgesinde bir Genelkurmay Başkanı olarak görülmek istemediği, - Ülkedeki siyasi yapıdan ziyade Müşerref i engel olarak gördüğü, - ABD ile kurduğu yakın ilişkiyi bozmak istemeyeceği gibi sebeplere dayandırılabileceği değerlendirilmektedir. Orduyu siyasetten uzak tutmadaki ısrarı sonucu halkın Kayani ye olan desteğinde artış olabileceği düşünülmektedir. Ayrıca Kayani, demokrasi dışında hiçbir girişimin içinde olmayacağını, orduyu siyasetten uzak tutmak istediğini ve Müşerref zamanında sivil kurumlara yerleştirilen 1200 subayın da orduya geri çekileceğini açıklamıştır. 265 Pakistan daki karmaşanın artması durumunda, Pakistan ordusunun ve Genelkurmay Başkanı Kayani nin ilerleyen dönemde, siyasi gelişmelere göre, Pakistan siyasetine ağırlığını koyabileceği değerlendirilmektedir. Pakistan Ulusal İstihbarat Örgütü nün (ISI) Etkisi ISI, 1948 yılında Pakistan ın Hindistan la yaptığı ilk savaşını ciddi istihbarat eksiklikleri nedeniyle kaybetmesinden sonra şekillenmiştir. İran istihbarat servisi SAVAK ın teşkilatlanması model alarak oluşturulan ISI, askeri istihbarat birimlerinin koordinasyonunu sağlamaktadır. Personelinin eğitimi büyük oranda CIA tarafından gerçekleştirilmiş ve CIA nın Soğuk Savaş döneminde en büyük yardımcı kuruluşlarından birisi olmuştur. 266 1958 darbesinden önce doğrudan Genelkurmay Başkanına bilgi veren ISI daha sonra devlet başkanını da bilgilendirme görevini almış, Eyüp Han ve Yahya Han ın devlet başkanlıkları dönemlerinde iç politikanın vazgeçilmez bir güç unsuru haline gelmiştir. Butto tarafından daha demokratik çerçeveye çekilmeye çalışılmışsa da bazı Bengalli isimlerin tespit edilip yok edilmeleri de dahil pek çok örtülü operasyonun merkezinde bulunmuştur. 267 ISI ilk olarak 1965 yılında, Keşmir deki Müslüman gruplara verdiği destekle gündeme gelmiştir. 1970 ve takip eden yıllarda yaşanan kanlı iç savaşta Doğu Pakistan ın tamamında etkili olmuştur. Uluslararası alanda tanınması ise Sovyetler Birliği nin Afganistan ı işgali sonrasında olmuştur. ABD nin de maddi desteğini alan Pakistan ın, ISI vasıtasıyla binlerce Afgan Mücahidini eğittiği ve Afganistan a kolay giriş yapmalarını sağladığı iddia edilmiştir. 66

AFGANİSTAN VE PAKİSTAN DA YAŞANAN GELİŞMELER VE ULUSLARARASI GÜVENLİĞE ETKİLERİ ISI Afganistan iç savaşında Taliban ı desteklemiş ve Afganistan da iktidarı ele geçirmesinde de büyük katkılarda bulunmuştur. Bunun en somut göstergesi ise 2001 yılında, o dönem Pakistan da sürgünde yaşayan Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai ye Taliban karşıtlığı nedeniyle yapılmak istenen suikasttır. Taliban ın Afganistan da istikrarı sağlayacağı görüşü, ISI nın bu oluşuma verdiği desteğin temelini oluşturmuştur. Günümüzde ISI ya Devlet içinde devlet suçlaması yapılmaktadır. 11 Eylül 2001 sonrasında ABD ye destek vereceğini ilan eden Pakistan yönetimine rağmen ISI nın, Taliban a destek verdiği yönünde koalisyon güçleri tarafından somut kanıtlar ortaya konmuştur. Bu durum ABD nin Pakistan ı ikili oynadığı yönünde suçlamasına neden olmuştur. Afganistan Devlet Başkanı Karzai, 07 Ağustos 2008 tarihinde Kabil deki Hindistan Büyükelçiliğine düzenlenen bombalı saldırıdan ISI yı sorumlu tutmuştur. Genelkurmay Başkanı Kayani, ISI nın ülke içindeki etkisinin kırılmasına yönelik olarak örgütü küçültme kararı almış ve siyasi desteği de arkasına alarak örgüt içindeki birçok general ve subayı emekli etmiştir. Kurumlar Arası İlişkiler ve Güç Dengeleri Pakistan, 1988 den 1999 a kadar cumhurbaşkanı, başbakan ve askerler arasında üçlü bir siyasi dengeye dayalı demokratik hükümetler tarafından yönetilmiştir. Bu üçlü denge içinde askerler cumhurbaşkanını hükümeti dengelemek için kullanmışlardır. Böylece doğrudan siyasete karışmaksızın siyasi tıkanıklıkları ve sivil yönetimin yolsuzluklarını önlemeye çalışmışlardır. 1988 den sonra askerler, Ziya nın İslamlaştırma politikasını terk ederek daha laik bir konum benimsemişler ve radikal grupların ordunun içine sızmalarına izin vermemişlerdir. 1999 daki darbeye kadar günlük siyasete karışmamaya çalışan askerler, ülkedeki etnik ve siyasi gerginliklerde bir sigorta işlevi görmekteydi. 1.2.6. Siyasi Yapı ve Aktörler Siyasi Partiler Pakistan daki siyasi hareket incelendiğinde Hindistan daki Kongre partisi gibi Pakistan da devlet ve toplum arasında arabulucu misyonu üstlenecek ulusal bir hareket ortaya çıkmadığı görülmektedir. Pakistan ın kurulmasında etkili olan Müslüman Birliği halen parti olarak varlığını sürdürmesine rağmen, Kongre partisi gibi uzlaştırıcı bir misyona sahip olamamıştır. Ayrıca Pakistan da toprak ağaları ile Müslüman Birliğinin liderleri arasında demokratik bir ittifak kurulamamış ve etnik ve bölgesel farklılıkların aşılması sağlanamamıştır. Halbuki Kongre partisi tüm Hindistan genelinde geniş bir desteğe kavuşmuştur. 268 Bu kapsamda Pakistan ın bağımsızlığını kazandığı günden beri ülkede birçok parti siyasi hayatta var olma mücadelesi vermiş fakat hiçbiri, geniş halk kitlelerini kucaklayabilecek bir politika ortaya koyamamıştır. Son dönemde ise bu partilerden beş tanesinin ön plana çıktığı görülmektedir. Pakistan Halk Partisi (Pakistan People s Party - PPP) 1967 yılında Zülfikar Ali Butto tarafından kurulan ve 1984 yılından itibaren öldürüldüğü 27 Aralık 2007 tarihine kadar Benazir Butto nun başkanlığını yürüttüğü PPP, Müşerref döneminde lideri Benazir Dubai de sürgünde ve kocasının hapishanede olması sebebiyle başsız kalmıştır. 269 Şubat 2008 de yapılan Ulusal ve Eyalet Meclisleri seçimine Butto nun eşi Asif Ali Zerdari (geçici başkan) ve oğlu Bilal Butto Zerdari (Pakistan yasalarına göre yaşı dolduğunda parti başkanı olacaktır.) önderliğinde giren parti en çok oyu almıştır. 67

ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ Asya Araştırmaları Programı Parti, seçimde ikinci sırada yer alan Pakistan Müslüman Ligi (N), (PML-N) Avami Ulusal Partisi ve Birleşik Kavim Hareketi (Muttahida Qaumi Movement-MQM) ile koalisyon yapmış ve Başbakanlığa parti sekreteri Yusuf Raza Gillani atanmıştır. PML-N daha sonra koalisyondan ayrılmıştır. Partinin başkanı Asif Ali Zerdari 06 Eylül 2008 tarihinde yapılan seçim sonrası Devlet Başkanı olmuştur. Geçmişte yolsuzluktan yargılanıp 11 yıl hapis yatan Zerdari nin Devlet Başkanı olması, ülke içerisinde tartışmalara neden olmuş ve muhalefetin sert tepkisiyle karşılanmıştır. Uluslararası kamuoyu tarafından Zerdari nin devlet başkanlığının geçmişi nedeniyle sıkıntı yaratabileceği ve bu sıkıntının karmaşaya dönüşebileceği değerlendirilse de Pakistan daki demokrasinin gelişmesi ve ülkenin içinde bulunduğu siyasi bunalımdan çıkması maksadıyla kendisine destek verilmiştir. Pakistan Müslüman Birliği (N) [Pakistan Muslim League (N) - PML (N)] Pakistan ın en eski siyasi hareketi olan Pakistan Müslüman Birliği (PML), 1993 yılında Navaz Şerif in parti başkanı olmasından sonra kendi adının baş harfi olan N rumuzunu alarak PML-N olarak adlandırılmıştır. 2008 seçimlerinde PPP den sonra en çok oyu alan ikinci parti olmuştur. PPP ile koalisyon yapan Şerif, Müşerref in azledilmesi, cumhurbaşkanının meclisi fes etme yetkisinin alınması ve görevden alınan Yüksek Mahkeme üyelerinin iadesi konularında ısrarcı olmuştur. Müşerref in azledilmesi konusunda ortak hareket eden partiler, diğer konularda anlaşamayınca Şerif, demokratikleşme çabalarına destek vereceğini açıklayarak koalisyondan çekilme kararı almıştır. 12 Nisan 2009 tarihinde Başbakan Gillani, Şerif e tekrardan koalisyona dönmesi çağrısında bulunmuş ancak olumlu yanıt alamamıştır. 270 Şerif, hem darbe ile görevden indirilen ve sürgüne gönderilen bir lider olarak mağduriyet temasını çok akıllıca işlemiş hem de sert söylemleri ile her geçen gün radikalizmin yükseldiği toplumda destek toplamaya başlamıştır. Bunun yanında Şerif, ABD nin Pakistan topraklarına yönelik saldırılarını da sert bir şekilde eleştirmekte ve sert muhalefetine devam etmektedir. Ülkenin ikinci büyük partisinin başında bulunan Şerif in ülkenin geleceğinde takınacağı tutumun Pakistan da siyasi istikrarın sağlanmasında kilit rol oynayacağı değerlendirilmektedir. Bunun yanında partinin son dönemdeki demokrasi yanlısı söylem ve hareketlerine rağmen kökten dinci gruplara olan müspet yaklaşımı, Batı tarafından olumlu görülmemektedir. Bu nedenle ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ve Pakistan-Afganistan Başdanışmanı Richard Holbrooke tarafından Şerif e, ABD nin kendisini devlet başkanı veya başbakan olarak görmek istemediği şeklinde bir mesaj gönderildiği iddia edilmiştir. 271 Pakistan Müslüman Ligi (Q) [ Pakistan Muslim League-Quaid - PML (Q) ] PML (N) içinde Müşerref i kendilerine rehber seçen bir grup tarafından 2001 yılında, bu partiden ayrılarak kurulmuştur. 2002 genel seçimlerinde mecliste 126 sandalye kazanan parti iktidar olmuş ancak 2008 yılındaki seçimlerde ancak 54 sandalye kazanabilmiştir. Partinin mecliste çoğunluğu kaybetmesi Müşerref in azil sürecini hızlandırmıştır. Bunun yanında az bir ihtimal olarak görülse de partinin sahip olduğu 54 milletvekilinin PML-N ye katılmasının ülkeyi daha fazla sıkıntıya sokacağı, Batının istemediği Şerif i güçlendireceği ve siyasi dengeleri bozabileceği değerlendirilmektedir. Başkent İslamabat a yakın bir çiftlikte yaşayan Müşerref in şimdilik siyasi hiçbir oluşumun 68

AFGANİSTAN VE PAKİSTAN DA YAŞANAN GELİŞMELER VE ULUSLARARASI GÜVENLİĞE ETKİLERİ içerisinde olmamaya özen gösterdiği ancak halkın istemesi durumunda bir girişimde bulunabileceği ve gelecekte ülkede yaşanabilecek gelişmelere göre ülke yönetiminde tekrar görev alma ihtimalinin ortaya çıkabileceği de düşünülmelidir. 272 Birleşik Kavim Hareketi (Muttahida Qaumi Movement - MQM) 1978 yılında İngiltere de kurulan ve 18 Mart 1984 resmi adı MQM yi alan parti, Pakistan da Hindistan dan gelen mültecileri temsil etmektedir. Partinin başkanlığını Altaf Hüseyin yapmaktadır. PPP den sonra Sind bölgesinde en çok oyu alan ikinci parti olmuştur. Parti ulusal bütünlüğü savunmakta, feodal sistemin yıkılması gerektiği üzerine kampanya yürütmekte ve ulusal gelişim programları hazırlamaktadır. Parti halen koalisyon ortağı durumundadır. Laik, demokratik ve parçalanmamış bir Pakistan hedefleyen partinin, özellikle İngiltere den destek aldığı bilinmektedir. Birleşik Emeller Meclisi (Muttahida Majlis-e-Amal - MMA) Parti, 2000 yılının Kasım ayında BM nin Afganistan dan çekilmesini protesto eden, 24 İslami Organizasyonun meydana getirdiği Pakistan-Afganistan Savunma Konseyi nde ortaya çıkmıştır. Söz konusu konsey, 2001 yılında Taliban rejiminin yıkılmasıyla çözülmüştür. Konseyin ana altı partisi 2002 yılında birleşerek MMA yı oluşturmuş ve aynı yıl seçimlere katılmıştır. 2002 seçimlerinde aldığı yüzde 20 ye yakın oy, iç ve dış kamuoyunda tedirginlik yaratmıştır. MMA hareketi özellikle Peştunların çoğunlukta olduğu Kuzey Batı Sınır Eyaleti ile Belucistan da büyük bir zafer elde etmiştir. Ancak MMA aynı başarıyı başka etnik grupların çoğunlukta olduğu Pencap ve Sind eyaletleriyle Kuzey Batı Sınır Eyaletinin doğu bölgesinde ve Belucistan ın güneybatı bölgesinde sağlayamamıştır. Bu durum MMA nın dini bir parti olduğu kadar etnik bir temele dayandığını da göstermektedir. 273 Kuzeybatı Sınır Eyaletinde büyük bir güce sahip olan parti, Müşerref in Belucistan politikalarına destek vermiş ve Müşerref i bu eyalette koalisyona zorlamıştır. 2002 yılında yapılan bu koalisyon, Müşerref yönetimi ile ABD nin arasının açılmasına neden olmuş ve ABD, Müşerrefi ikili oynamakla suçlamıştır. Askeri idarenin sistematik olarak merkez partilerini yıpratması ve ABD öncülüğünde gerçekleştirilen Afganistan operasyonu MMA nın oy tabanını yükseltmiştir. Ayrıca yapılan anayasal değişiklikle seçilebilmek için en az üniversite mezunu olma şartının getirilmesi bir çok partiyi aday bulma sıkıntısıyla karşı karşıya bırakmıştır. Medrese mezunlarının derecesinin üniversite diploması ile denk tutulması ise MMA da diğer partilere göre bir aday bolluğu yaratmıştır. 274 2008 seçimlerinde ise partinin oy oranı % 2 olmuş ve ancak yedi milletvekili çıkarabilmiştir. Parti ABD nin Pakistan daki varlığına ve Pakistan a yönelik politikalarına karşıdır. Bunun yanında Afganistan daki Taliban hareketine destek vermektedir. Diğer Aktörler Tehrik-i Taliban Pakistan (Pakistan Taliban Hareketi) Müşerref in olağanüstü hâl uygulamaları aşiret bölgelerinde Taliban yanlısı beş silahlı unsuru tek bir çatı ve tek bir lider etrafında birleştirmiştir. Bölgedeki önemli Taliban liderleri tarafından oluşturulan şura, 275 Tehrik-i Taliban Pakistan ı kurarken, lider olarak da Güney Veziristan ın güçlü Taliban komutanı Beytullah Mesud u seçmişlerdir. 276 Tehrik-i Taliban Pakistan, yayımladığı bildiriyle amaç ve prensiplerini; 277 69

ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ Asya Araştırmaları Programı - Şeriatı uygulamak, Afganistan daki NA- TO güçlerine karşı birleşmek ve Pakistan ordusuna karşı bulundukları bölgeyi savunmak, - Svat bölgesi ve Güney Veziristan da Pakistan ordusu tarafından yürütülen askeri operasyonlara mukabelede bulunmak, - Kuzey Eyaletindeki askeri üslerin kapatılmasını talep etmek, - Kırmızı Cami (Lal Mescit) imamı Abdul Aziz in serbest bırakılmasını sağlamak, - Pakistan hükümetinin gelecekte sunacağı barış önerilerini reddetmek olarak açıklamıştır. Beytullah Mesud un 1980 lerde Sovyetler Birliği ile savaşmak için Afganistan da bulunması ve 1990 lı yıllarda Afgan Taliban ı için NATO güçleri ile mücadele etmesi kendisine Peştun 278 gruplar içerisinde ün sağlamıştır. 279 Fergana Vadisi nde konuşlanmış olan ve Orta Asya da (Özellikle Özbekistan) şeriatı getirmek isteyen El-Kaide yanlısı grupların da Pakistan ve Afganistan da Mesud un komutası altında toplandıkları, 280 kontrolünde tuttuğu 1360 km lik Afganistan-Pakistan sınırında 40 kökten dinci grubu yönettiği ve 20.000-60.000 arasında bir güce komuta ettiği iddia edilmektedir. 281 Bunların yanında iki yıldan az bir zaman içerisinde hükümetle iş birliği halinde olan ve Kuzey ile Güney Veziristan da yerleşik 200 kabile liderinin de Beytullah Mesud un adamları tarafından öldürüldüğü, bundaki temel amacın hükümeti ve orduyu zayıf düşürmek olduğu belirtilmektedir. 282 Amaç ve prensipler incelendiğinde, Tehriki Taliban ın hedeflerini yalnızca Pakistan ile sınırlamadığı, Afganistan daki koalisyon güçlerine karşı mücadele etmek konusunda da kararlı olduğu görülmektedir. Bu durumun Afganistan daki sürece olumsuz etki yapacağı değerlendirilmektedir. Tehrik-i Taliban ın oluşturulması öncesinde Afganistan Talibanına Pakistan sınırları içindeki aşiretlerden verilen desteğin parçalı, dağınık, yerel ve kontrolsüz olduğu bilinmektedir. Bugün Tehrik-i Taliban ile kurulan bu şemsiye yapı hem Pakistan içinde eylemlerin daha koordineli ve şiddetli olmasını hem de Afganistan sınırından Afganistan Talibanına yapılan yardımların sürdürülmesini sağlayabilecektir. Bu durumun Afganistan daki NA- TO kuvvetlerini çok daha fazla zorlayabileceği değerlendirilmektedir. Bu düşünceye en önemli ve yakın örnek olarak eski başbakanlardan Benazir Butto ya düzenlenen suikast verilebilir. Pakistan hükümeti, Beytullah Mesud un yaptığı telefon konuşmalarına dayanarak Benazir Butto suikastini örgütün yaptığı yönünde suçlamada bulunmuş ancak bu iddia örgüt tarafından reddedilmiştir. 283 Bunun yanında örgütün başkan yardımcısı Hakimullah Mehsud, Pakistan ve ABD ordusunun yaptığı harekâtlara yeterince sabır gösterdiklerini, üç ayda bir eylem kararlarını değiştirdiklerini, artık haftada bir intihar saldırısı düzenleyeceklerini açıklamıştır. 284 Örgütün Pakistan ordusu ile savaşması, Afganistan daki Taliban güçlerine tam destek verememesine neden olmaktadır. Pakistan hükümetinin örgüte ya da örgüte yakın ideolojilere vereceği tavizlerin Kuzeybatı Sınır Eyaleti ve Federal Yönetime Tabi Kabileler Bölgesi nde örgütü daha güçlü konuma getireceği, dolayısıyla Güney Afganistan daki Taliban bölgesine daha fazla yardımda bulunmasına neden olabileceği değerlendirilmektedir. Sipahi Sahabe Grubu Diğer bir radikal dini grup ise Pencap eyaletindeki Vahabi eğilimli ve Suudi Arabistan tarafından desteklenen Sipahi Sahabe grubudur. Sipahi Sahabe üyeleri Karaçi de Amerikalı ve Mısırlı diplomatların öldürülmesi olaylarına karışmışlardır. Pakistan da yetişen silahlı İslamcı gruplar; bugüne kadar Hindistan Keşmir i, Afganistan, Bosna, Tacikistan, Çeçenistan, Filipinler ve Azerbaycan da savaşmışlardır. 285 Özbekistan Dışişleri Bakanı Abdülaziz Kamilov Orta Asya da dinsel şid- 70

AFGANİSTAN VE PAKİSTAN DA YAŞANAN GELİŞMELER VE ULUSLARARASI GÜVENLİĞE ETKİLERİ det eylemlerinde bulunan 400 Özbek, Tacik ve Kırgız ın Pakistan da eğitim gördüğünü açıklamıştır. Kamilov bu eylemlerden ötürü doğrudan Pakistan ı suçlamamış ancak İslamabat tan bu tür dini eğitim veren kampların kapatılmasını istemiştir. 286 1.2.7. Ekonomik Durum Pakistan da ülke içi temel sorunlarından biri ekonomidir. Afganistan ın sürekli istikrarsız durumu nedeniyle Orta Asya ya açılamama, ülke içinde etnik çekişmenin yarattığı güvenlik sorunları nedeniyle yabancı yatırım çekememe ve Keşmir nedeniyle sürekli yüksek seyir izleyen askeri harcamalar ekonomik yapının bozulmasının temel sebepleri olarak gösterilebilir. Bunların yanısıra kurulduğu günden beri yakalanamayan siyasi istikrar da bu bozulmanın kronikleşmesini sağlamıştır. Tablo 9: Pakistan ın Temel Ekonomik Göstergeler 287 Yıl GSYİH (Milyar Dolar) Kişi Başına Gelir (Dolar) Büyüme Oranı (%) Enflasyon Oranı (%) İhracat (Milyar dolar) İthalat (Milyar dolar) Ticaret Dengesi 2003 82,3 547 5,0 2,9 11,9 12,0-0,1 2004 98 627 7,4 7,4 13,3 16,7-3,4 2005 109,9 711 7,7 8,5 15,4 21,8-6,4 2006 127,3 808 6,2 9,4 17 26,7-9,7 2007 145,7 855 6 14,2 18,1 28,8-10,7 2008 171,2 1.029 6 16,1 20,2 33,9-13,7 Siyasi istikrasızlıklar, zayıf altyapı ve yeterince kalifiye olmayan işgücü düşünüldüğünde, Pakistan ın dünyanın diğer ülkeleriyle rekabet gücü oldukça zayıf kalmaktadır. Bu krizde Afganistan daki Sovyet işgalinin sona ermesiyle ABD, Suudi Arabistan ve diğer özel Arap kaynaklarından gelen mali yardımların durması etkili olmuştur. 288 Ekonominin iyileşmesini sağlayabilecek dört ana etken ise; makroekonomik istikrarın tekrardan sağlanması, fakirliği azaltılması, kamu harcamalarının kısılması ve cari işlemler açığının giderilmesidir. 289 Tüm bu etkenlere rağmen Uluslararası Para Fonu (IMF) ile yapılan anlaşma sonrasında uygulanan mali disiplin son dönemde meyvesini vermeye başlamıştır. Ayrıca 11 Eylül 2001 sonrası yeniden yakalanan stratejik ülke olma konumu da dış yardımları tetiklemiştir. 11 Eylül 2001 sonrasında Pakistan ve ABD arasındaki ilişkiler yoğun bir gelişme kaydetmiştir. Bu gelişimde İslamabat ın ABD nin Afganistan daki Taliban rejimine ve El Kaide örgütüne karşı yürüttüğü mücadeleye verdiği tam destek etkili olmuştur. Vaşington bu süreçte İslamabat ın yaptığı iş birliğini ekonomik yardımlarla ödüllendirmiştir. Yapılan dış yardımların etkisi döviz rezervlerinde hissedilmiş ve 2001 yılındaki rezervler 10,5 milyar dolar ile rekor seviyesine çıkmıştır. 290 2008 yılında GSYİH nın sektörel dağılımına bakıldığında tarım sektörünün etkisini gide- 71

ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ Asya Araştırmaları Programı rek kaybettiği görülmektedir. Bunun yanında Afganistan daki NATO güçlerine sağlanan hizmetler bu sektörü ülkenin lokomotifi haline getirmiştir. GSYİH nın sektörel dağılımı aşağıda verilmiştir. Grafik 3: İthalat(Milyar dolar) 293 Grafik 1: 2008 Yılı GSYİH nın Sektörel Dağılım (%) 291 Ülkenin Soğuk Savaş boyunca ABD ile olan yakınlığı ihracatına da yansımıştır. İhracatta Afganistan ın da giderek daha fazla yer aldığı görülmektedir. Pakistan ın ithalatında ise stratejik ortak olarak gördüğü Çin in etkisi artmaktadır. Körfez ülkelerinin payı da önemli bir oran tutmaktadır. Ülkenin ihracat-ithalat yaptığı ülkeler aşağıdaki grafiklerde sunulmuştur. Grafik 2: İhracat (%) 292 Son yıllarda bölgedeki en önemli rakibi Hindistan ın ekonomik yapısındaki gözle görülür iyileşme, Pakistan dış politikasını da etkiler hale gelmiştir. Hindistan 1990 ların başından itibaren hızlı ve istikrarlı bir kalkınma sergilemiştir. Pakistan ekonomisinden sekiz kat büyük bir ekonomiye sahip olan Hindistan ın bu iktisadi gücü sayesinde ordusunu modernize ederken, bütçesinin yüzde 29 unu savunma harcamalarına ayırmasına rağmen, zayıf ekonomik yapısıyla Pakistan ın bu ülkeyle rekabet etmesi iyice imkânsız hale gelmektedir. Hindistan dünyada yükselen bir güç olarak ortaya çıkarken, Pakistan istikrarsızlık ve karmaşa içindeki bir ülke görünümü sunmaktadır. 294 BÖLÜM 2: YAŞANAN SORUNLAR VE ETKİLERİ 2.1. Afganistan da Yaşanan Sorunlar ve Etkileri Afganistan ın 1979 daki Sovyet işgalinden bu yana içinde bulunduğu çalkantılı iç savaş ortamı ABD nin Taliban ı devirmeye yönelik operasyonu sonrasında da niteliksel bir dönüşüm geçirmeden devam etmektedir. 30 yıllık bu ortamın Afganistan a olan maliyetini tam olarak hesaplayabilmek mevcut imkânlar ve verilerle mümkün değildir. Sovyet işgali ve sonrasındaki direniş hareketinin ülkede siyasi anlamdaki merkezi ortadan kaldırması ve iktidar odaklarının çeşitlenmesi günümüzde de devam eden bir siyasi bölünmüşlüğü beraberinde getirmiştir. Bu siyasi bölünmüşlük mevcut sorunlardan beslenmekte ve bu sorunların devamını sağlamaktadır. 72

AFGANİSTAN VE PAKİSTAN DA YAŞANAN GELİŞMELER VE ULUSLARARASI GÜVENLİĞE ETKİLERİ Çatışma ve şiddetin Afganistan ın yakın geleceğinde de mevcut olacağı görülmektedir. Merkezi bir kamu otoritesinin tesisi neredeyse imkânsızdır, zira Karzai yönetiminin Kabil içerisinde bile yeterince otoritesi yoktur. Öte yandan, birinci bölümde bahsedildiği üzere, Afganistan ın coğrafi konumu bölgeyi tarih boyunca çeşitli yönden gelen nüfuza ve istilalara açık tutmuştur. Sınırları dış güçlerin nüfuz mücadelesi içerisinde belirlenen Afganistan da, tarih boyunca siyasi otoritenin ülkeye hakim olamadığı görülmektedir. Bu bağlamda sembolik bir merkez olan Kabil den uzaklaşıldıkça azalan merkezi iktidarlar, sınır bölgelerindeki ciddi hareketliliği kontrol edemez hale gelmiştir. Bu hareketlilik aynı zamanda Afganistan da 30 yıldır süren savaş koşullarının şekillendirdiği savaş ekonomisinin dinamiklerini de ülke içerisinde güçlendirmekte, ülke dışında ise yaymaktadır. Bu hususta en önemli dinamik haşhaş yetiştirilmesi ve uyuşturucu madde haline getirilerek dışarıya pazarlanmasıdır. Bu suretle elde edilen gelir iç savaş ve direnişin ekonomik olarak desteklenmesi dâhil birçok amaca yönelik kullanılmaktadır. 2.1.1. Sınır Sorunları Afganistan da sorunları kuşatan genel çerçeveyi incelemeye sınır sorunlarından başlamak gerekmektedir. Bu konuda göz önünde bulundurulması gereken temel husus Afganistan ın Pakistan ile olan sınırının, çalışmanın birinci bölümünde bahsedildiği gibi, İngiliz ve Rus imparatorluklarının Orta Asya üzerine yürüttükleri nüfuz mücadelesi sürecinde belirlendiği gerçeğidir. 19. Yüzyılda Hindistan da yerini sağlamlaştıran İngiltere, Rusya nın Orta Asya boyunca güneye ilerlemesine karşı bir önlem almak zorunluluğu hissetmiştir. Hindistan ın kuzeybatı sınırlarını İngiltere nin jeopolitik kaygılarına uygun olarak belirlemenin zorluklarının yanı sıra adem-i merkeziyetçi Peştun kabilelerinin varlığı, İngiltere nin bölgedeki varlığını sıkıntıya sokmuştur. Bu bağlamda Afganistan daki Durrani devleti ile üç kez savaşan 295 İngiltere 1880 itibariyle Rusya nın Afganistan ı ve Kuzey Hindistan ı tehdit edebilecek bir konuma ulaşmasını engellemek maksadıyla bir sınır düzenlemesi yapmak zorunda kalmıştır. İngiliz Hindistanı nın Dışişleri Bakanı Sir Henry Durand 1893 ve 1896 yılında görüşmeler yoluyla Afganistan ın kuzey sınırını Rusya ya karşı güvenceye almış ve Afganistan ile Hindistan sömürgesi arasındaki sınırı da belirlemiştir. 296 Harita 9 da İngiltere nin Rusya ile göz önünde bulundurduğu sınır seçeneklerini görülmektedir. 73

ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ Asya Araştırmaları Programı Harita 9: İngiltere nin Hindistan sömürgesi için belirlediği muhtemel sınırlar. 297 Haritada 9 da 1ve 3 numara ile belirlenmiş hatlar Afganistan ın sınırlarını teşkil etmiştir. İngiltere bu yolla Afganistan ı Rusya ile arasında tampon bir devlet olarak belirlemiş ve Hindistan sömürgesinin kuzey batı sınırlarını da çizmiştir. Haritada 3 numara ile belirtilen ve Durand hattı olarak isimlendirilen hat Afganistan-Pakistan sınırını oluşturmaktadır. İngiltere, yüksek araziden geçen ve Hayber Geçidi gibi önemli geçişleri kontrolünde bulunduran Durand Hattı nı stratejik anlamda yararlı bulmuştur. Ancak Durand hattının demografik, sosyal, etnik ve kabilesel gerçeklere uygun çizilmeyişi sınırı sorunların temeline oturtmuştur. Ayrıca bu hattın, siyasi olarak merkezden kontrol edilemeyen göçebe Peştun aşiretlerinin ortasından geçmesi sınırı denetim açısından da zayıflatmıştır. Afganistan da mevcut sınırlar Kabil deki Afgan hükümeti ve uluslararası kuvvetler tarafından yeterli bir şekilde denetlenememektedir. Sınırlar, yer yer bölgesel savaş ağalarının veya direnişçi grupların kontrolündedir. Böyle yerlerde sınır, kontrol eden unsura ekonomik fayda ve askeri/siyasi güç sağlayacak uyuşturucu ticareti ve silah kaçakçılığı gibi yasal olmayan aktivitelere sahne olmaktadır. Dolayısıyla sınırdaki kontrolsüzlükten faydalanıp bu tip aktiviteler yürüten gruplar merkezkaç eğilim göstermelerini kolaylaştıracak bir güç elde etmektedirler. Güvensizlik durumu ve istikrarsızlıkla baş edebilecek bir merkezi kamu otoritesinin oluşması bu nedenle zorlaşmaktadır. Afganistan-Pakistan sınırı güvenlik bakımından ciddi bir sorundur. Yukarıda belirtildiği üzere bu sınırın her iki tarafında Peştun kabileleri bulunmaktadır. Merkezi otoritelerle arası iyi olmayan bu kabilelerin yaşadığı topraklar yönetilmek üzere değil sadece kontrol edilmek üzere oluşturulmuş ve esas olarak suç ve ceza hükümlerine dayanan bir hukuksal düzenleme ile İngiliz sömürge idaresine bağlanmıştır. Ancak, tarih göstermiştir ki mevcut 74

AFGANİSTAN VE PAKİSTAN DA YAŞANAN GELİŞMELER VE ULUSLARARASI GÜVENLİĞE ETKİLERİ sınır İngiliz sömürge idaresine dış güvenlik sağladığı kadar iç güvenlik sağlamamıştır. Yöredeki Peştun kabileler sürekli bir iç istikrarsızlık kaynağı oluşturmuştur. Pakistan kurulduğu zaman bu kabile bölgeleri aynı hukuksal düzenleme baki kalmak kaydıyla Pakistan a bağlanmıştır. 298 2.640 kilometre boyunca uzanan bu sınır Himalaya Sıradağlarının batı kuşağı olan Hindu Kuş dağlarından geçmektedir. Bu durum sınır güvenliği ve kontrolü açısından iki hususu önemli kılmaktadır. Birincisi dağlık araziden kaynaklanan coğrafi zorluklardır. Bu nedenle sınırın kontrol edilmesi, muhtemel sızma noktalarının tespiti ve kapatılması zorlaşmaktadır. Aynı zamanda sınırı ihlal eden kişilerin büyük çoğunluğunun bölgeyi çok iyi tanıyan Peştunlar olduğu da hesaba katılırsa durum daha iyi anlaşılacaktır. İkinci husus ise hava koşullarıdır. Kışın erken geldiği bu dağlık kesimde aylar boyunca askeri operasyon yapılamamaktadır. Bu durumda yoğun denetim ve operasyon Mart-Ekim döneminde mümkün olmaktadır. Bu da sınır güvenliğini sınırlandırmaktadır. 299 Bununla birlikte söz konusu sınır, hattın her iki tarafında yaşayan Peştunlar tarafından ciddiye alınmamış, onların perspektifinde hiçbir zaman geçişi engelleyecek bir nitelik taşımamıştır. Bu durum coğrafi zorluklar ve hava koşullarının etkisini arttırmış ve sınır güvenliği/kontrolünü imkansız kılmıştır. 300 Harita 10 da Peştun bölegeleri gösterilmiştir. Harita 10: Afganistan-Pakistan Sınırında Peştun Bölgeleri ve Taliban Mevcudiyeti 301 Afganistan daki uluslararası kuvvetin sınır güvenliği bakımından tam olarak sağlayamayacağı kıymetlendirilmektedir. Zira bu kuvvetlerin üzerinde güvenlik operasyonlarından ötürü ağır bir yük bulunmaktadır. Afgan Ulusal Ordusu ise eğitim ve organizasyon bakımından henüz yeterli aşamaya ulaşmamıştır. Bununla birlikte sınırın denetimi sadece Afgan tarafının sorumluluğunda değildir. Pakistan ın da sınırı kontrol etmesi, güvenliğini sağlaması ve militanların geçişini engellemesi gerekmektedir. Pakistan ın Afganistan sınırındaki bölgelerde hassas bir durum söz konusudur. Kuzeybatı Sınır Vilayeti nin sınır boyu Federal Aşiret 75

ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ Asya Araştırmaları Programı Bölgeleri olarak isimlendirilmiştir. Pakistan merkezi hükümetinin bu bölgede doğrudan yönetimi de söz konusu değildir. Pakistan ın etkin bir sınır denetimi kurması, bölge halkının rahatsızlığına yol açabilecektir. Zira Pakistan ordusunun bölgede Taliban a karşı yürüttüğü operasyonlar ciddi oranda rahatsızlık yaratmıştır. Bu rahatsızlık şiddetli tepkilere yol açabilmektedir. Afganistan-Pakistan sınırındaki denetim eksikliğinin güvenlik bakımından etkisi 2001 yılının Aralık ayında ABD operasyonunun son safhasında görülebilmektedir. Bu safhada ABD ve Koalisyon güçleri Pakistan sınırına kaçan militanların Pakistan ın sınırı kapatmasıyla sıkıştırılacağını planlamıştır. Ancak, Pakistan tarafında sınır emniyetinin alınmaması Taliban ve El Kaide militanları ile lider kadrolarının Pakistan ın aşiret bölgelerine sızmasına neden olmuştur. Burada gerek Taliban ve El Kaide ye olan sempati, gerekse de zor durumdaki misafire yardım etmeyi zorunlu kılan aşiret töreleri devreye girmiştir. 302 Bu süreçte Taliban ve El Kaide toparlanma fırsatı bulmuş ve 2007 de direniş tekrar başlamıştır. Bugün itibariyle Taliban ve El Kaide lider kadrosunun halen Pakistan ın kabile bölgelerinde olduğu ve Afganistan daki direnişi yönlendirdikleri tahmin edilmektedir. Bunun yanı sıra ülkenin özellikle Doğu ve Güney kısımlarında da Taliban kontrolü yayılmış durumdadır. Bu hususta Afganistan-Pakistan sınırındaki denetimsizliğin etkisi birkaç boyutta gözlemlenmektedir. Birincisi, sınırın geçişkenliği dolayısıyla Taliban ın Pakistan tarafında yeniden organize olma, yardım toplama, silahlanma ve yeni katılımlar elde etme imkânıdır. Bu husus Taliban a Afganistan içerisindeki etkinliğini artırma olanağı vermiştir. İkincisi, sınırdaki bu durum Taliban ın Afganistan da, ciddi operasyonlara maruz kaldığı durumlarda geri çekilebileceği bir stratejik derinlik yaratmaktadır. Bu stratejik derinlik, 2011 de Amerikan askerlerinin planlanan çekilmesine kadar Taliban a sığınabilecekleri bir ortam sağlayacaktır. Afganistan-Pakistan sınırına dair bir başka husus bu sınırın Kabil tarafından tanınmamasıdır. Afganistan, bu sınırı tanımadığı gibi Pakistan tarafındaki Peştun toprakları üzerinde de hak iddia etmektedir. 303 Son dönemde Veziristan daki ayaklanma ve Kabil in Beluç gerillalara destek verdiği iddiası da Pakistan ın Afganistan a yönelik kaygılarına eklenmiştir. Bu mesele etnik bir boyut da taşımaktadır; dolayısıyla Peştun meselesi veya Peştunistan meselesi olarak da adlandırılabilir. İngiliz sömürge idaresi ortadan kalktığında, Durand Hattı nın diğer tarafındaki Peştunlar üzerinde hak iddia eden Afganistan bu mesele dolayısıyla Pakistan ın BM ye katılımını veto etmiştir. Pakistan ise sınırı bir uluslararası sınır olarak tanımış ve Afganistan ın da tanımasını sağlamak için çeşitli dış politika araçlarına başvurmuştur. Pakistan ve Afganistan arasındaki Peştunistan meselesi Afganistan da başbakan Davud döneminde (1953-1963) riskli bir boyut kazanmıştır. Davud un Peştunistan politikaları Afganistan da ve Pakistan ın Afganistan a yönelik politikasında derin izler bırakmıştır. Afganistan ın denize çıkış için Pakistan a muhtaç olması Pakistan ile herhangi bir gerginlikte Afganistan ı dezavantajlı bir konuma sokmuştur. Zira Davud un 1960 da giriştiği saldırgan Peştunistan politikası Pakistan ın sınırını kapatmasına neden olmuş, sonrasında Afganistan ekonomisi çok ciddi darbe almıştır. Aynı şekilde ABD ve Sovyetler Birliği ile askeri anlaşma yapan Afganistan, kapanan sınır nedeniyle Amerikan yardımını tam olarak alamamış, bu durum Afganistan ın Sovyetlerle olan bağını daha da güçlendirmiştir. 304 Afganistan ın Peştunistan konusunda 1947 den beri benimsediği sert ve uzlaşmaz tutum Pakistan ın toprak bütünlüğü konusunda Afganistan a karşı daha sıkı tedbirler almasına sebep olmuştur. 1979 da başlayan Sovyet işgaline karşı direniş Pakistan a Afganistan daki siyasi güçleri destekleyerek ülkede nufüz ve kontrol sağlayabilme imkânı vermiştir. Önceki çeşitli militan gruplar sonrada Taliban ı destekleyen Pakistan, Taliban ın 1996 yılında 76

AFGANİSTAN VE PAKİSTAN DA YAŞANAN GELİŞMELER VE ULUSLARARASI GÜVENLİĞE ETKİLERİ ülkede kontrolü sağlamasından ve Kabil de kendine yakın bir hükümetin kurulmasından memnun olmuştur. Peştunistan sorununun dolaylı etkisi, bu bağlamda, Afganistan siyasetinde Pakistan etkinliğini gizli veya açık olarak tesis edilmesi olmuştur. Bu durum günümüzde Afgan Talibanı na Pakistan ın destek verdiği iddialarıyla karşımıza çıkmaktadır. Aşağıda Harita 11 de Peştunların iki ülkede yaşadıkları yer ve sınırın Peştun toprakların tam ortasından geçtiği görülmektedir. Harita 11: Pakistan ve Afganistan da Etnik Gruplar 305 vazgeçmemiştir. Taliban da Pakistan ı hayal kırıklığına uğratarak geleneksel doğrultuda davranmıştır. 306 Afganistan ın hak iddiasında bulunduğu topraklarda Peştunlar yaşamaktadır. Hatta Pakistan da Peştunlar 25 milyon civarı nüfuslarıyla Afganistan daki Peştunlardan (13 milyon civarı) daha fazladır. Günümüzde Afganistan ın bu tür bir sorunu sıcak bir şekilde gündeme taşıması ve sorunun takipçisi olması zordur. Afganistan ın enerjisi iç istikrar ve güvenlik üzerinde yoğunlaşmakta ve Peştunistan konusu ikinci planda kalmaktadır. Ancak konunun tam anlamıyla kapandığını söylemenin yersiz olacağı değerlendirilmektedir. Zira Afganistan istikrara kavuştuğunda aynı iddiaları tekrar gündeme getirip iki ülke arasındaki temel bir sorun başlığı durumuna sokabilir. Keza Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai, 2006 yılında, Pakistan ın Afganistan direnişini desteklediği iddialarına karşılık, Peştun milliyetçi hareketinin önderlerinden Abdül Veli Han ın cenazesine büyük bir heyetle katılmış ve Pakistan a konunun her an kullanılabileceğini göstermeye çalışmıştır. 307 2.1.2. Uyuşturucu ve Narko-Ekonomi Pakistan, topraklarındaki Peştunlarla pek fazla sorun yaşamamıştır. Aksine, 1980 lerdeki Afgan cihadı boyunca Peştun mülteciler arasından mücahit yetiştirme işini üstlenmiş, bu rol Pakistan a Peştunları İslamcılaştırma imkânı tanımıştır. Pakistan ın Afgan cihadını ve Taliban ı desteklemesinin nedenlerinden biri de Kabil deki hükümet üzerinde nüfuz sahibi olup Afganistan ın sınırı tanımasını sağlamak ve bu yolla Peştun meselesini kapatma ve Pakistan ı toprak bütünlüğü üzerindeki Afganistan kaynaklı tehdidi ortadan kaldırmak olmuştur. Ancak Kabil deki hükümet ne yönelimli olursa olsun Peştunistan meselesinden Afganistan ın girişte belirtilmiş olan genel durumuna olumsuz yönde etki eden bir başka sorun ise sınır güvenliğiyle doğrudan bağlantılı olan ve otuz yıllık savaş koşullarında, ekonomik sistemde sağlam bir yer edinen uyuşturucu ticaretidir. Gelinen noktada uyuşturucu üretimi ve ticareti Afganistan daki direnişin, suç örgütlerinin, silah ve insan kaçakçılarının, savaş ağalarının ve hatta hükümet yetkililerinin buluştuğu bir zemin yaratmıştır. Bu mesele güvenlik açısından da çok önemlidir. Uyuşturucu ticaretinin bu bakımdan en somut ve çarpıcı etkisi, siyasi veya merkezkaç eğilim taşıyan gruplara (direnişçiler, adi suç örgütleri, yerel savaş ağaları) bu eğilimlerini bilfiil icraata dökmelerine yarayacak imkan ve kapasiteyi sağlamasıdır. Harita 12 de Afganis- 77

ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ Asya Araştırmaları Programı tan sınırlarında sarı üçgen ile belirtilen yerler gayri resmi sınır geçiş noktalarını göstermektedir. Bu noktaların çokluğu kamu otoritesinin yokluğunun göstergesi, sonucu ve hatta dolaylı yoldan sebebidir. Harita 12: Afganistan da Kaçakçılık Güzergâhları ve Gayri Resmi Sınır Geçiş Noktaları 308 BM Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC)nin Afganistan Afyon Araştırması 2009 (Afghanistan Opium Survey 2009)a göre 2009 yılında ülkede afyon ekimi %22 düşmüş olmasına rağmen hala çok yüksek seviyededir. 2009 yılında ülkenin güneyinde ve doğusunda toplam yedi vilayette (Helmand, Kandahar, Uruzgan, Day Kundi, Zabul, Farah ve Badgis) toplam 120.000 hektar civarı arazide afyon ekimi yapılmıştır. Bu alan Afganistan daki toplam tarımsal arazinin %1,6 sına denk gelmektedir. Afyon ekiminin mali getirisinin yüksek olması ve sulama ve bakım giderlerinin azlığı çiftçiler nezdinde tercih sebebi olmaktadır. Uyuşturucu ticaretinin ekonomide bu denli merkezi bir konumda olması Narko-ekonomi tabirini haklı çıkarır durumdadır. 30 yıldır süren çatışma ortamında bir norm haline gelen savaş ekonomisi koşulları uyuşturucuyu da merkeze alarak güçlü bir gelir kaynağı ve ekonomik dinamik yaratmıştır. Ancak bu dinamik Afganistan için sağlıklı bir işleyiş sunmamaktadır. 309 Bu bağlamda uyuşturucu ticareti, silah kaçakçılığı üzerinden Afganistan daki istikrarsızlığı beslemektedir. Afganistan dan dışarıya ana kaçakçılık güzergâhları Pakistan, Orta Asya, İran ve Çin dir. Afganistan Afyon Araştırması 2009 a göre Pakistan kaçakçılar tarafından ideal güzergâh olarak değerlendirilmektedir. Aynı Raporda Orta Asya nın riskli fakat karlı, 78

AFGANİSTAN VE PAKİSTAN DA YAŞANAN GELİŞMELER VE ULUSLARARASI GÜVENLİĞE ETKİLERİ Çin in riskli ve zarar getirme potansiyeli yüksek, İran ın ise çok riskli bir güzergâh olarak tanımlandığı görülmektedir. Uyuşturucu ticareti ve sınırlardaki denetim eksikliği birbirini yakından etkilemektedir. Denetimin eksik olduğu bir ortamda gelişen uyuşturucu ticareti, zamanla rüşvet yoluyla var olan denetimi de yozlaştırmaktadır. Bu tür faaliyetlerin içine bizzat devlet görevlilerinin girmesi de kamu idaresinin etkisini azaltmakta ve halkın yönetime olan inancının sorgulanmasına neden olmaktadır. Afganistan da Narko-ekonomi sorununun çözülmesi için her şeyden önce siyasi irade gerekmektedir. Bu doğrultuda önemli ve ciddi bir adım tarımda ürün ikamesinin ve sübvansiyonların sağlanmasıdır. Ekonomik getirisi fazla olduğundan ötürü afyon ekimine yönelen çiftçiler başka ürünlere yönlendirilmeli ve bu konuda devlet tarafından teşvik edilmelidir. Aksi takdirde çiftçileri yakılmış afyon tarlalarıyla baş başa bırakmak onları sistemden itecek ve hükümete yabancılaştıracaktır. Öte yandan, Afganistan da genel olarak tarıma dair bir iyileşme sağlanması için sulama sisteminde bir iyileştirme yapılması gerekmektedir. BM Gıda ve Tarım Örgütü nün bildirdiğine göre ülkedeki sulama sisteminin %27-36 lık bir kısmı çatışmalarda kullanılamaz duruma gelmiştir. 310 30 yıllık çatışma ortamının işlevsiz hale getirdiği sulama sistemlerinin onarımı, narkoekonomi yapısının çözülmesinde ve ülkede tarımın gelişip gıda güvenliğine yönelik kaygıların hafifletilmesinde büyük bir pay sahibi olabilicektir. Açlık, kuraklık ve yoksulluğun derecesinin bir hayli yüksek olduğu Afganistan da tarımın rehabilitasyonunun yol açacağı gıda üretimi ve istihdam, mevcut sorunların sosyo-ekonomik boyutunun hafiflemesinde önemli bir etken olacaktır. Ülkedeki siyasi bölünmüşlüğün bir etkisi de eğitim sisteminde görülmektedir. Ülke sathında etkili bir iktidardan yoksun olan Karzai hükümetleri doğal olarak ülkede yaygın ve merkezden denetlenen bir eğitim sistemini, müfredat standardizasyonunu ve eğitime dair genel bir devlet politikasını belirlemekten aciz kalmışlardır. Bu durumda yetersiz koşullarda yetersiz kadrolarla eğitim yürütülmeye çalışılmaktadır. Karzai hükümeti, eğitim sisteminin düzeltilmesi konusunda uluslararası yardım almıştırr. Ancak devlet okullarına yönelik ciddi bir Taliban husumeti mevcuttur. Özellikle Taliban hâkimiyetindeki güney illerinde devlet okullarının özellikle kız okullarının yıkıldığı gözlemlenmiştir. Kızların eğitiminin önündeki engel sadece Taliban ve radikal ideolojisi değil, toplumsal bünyedeki geleneksel tavır ve önyargılardır. Afganistan daki eğitim sorununun kapsamında medreseler önemli bir yer tutmaktadır. Afganistan daki birçok medrese Pakistan kaynaklıdır ve çoğu Ghazni ve Kandahar bölgeleri arasında bulunmaktadır. Afganistan da medrese ağının yayılmasına Pakistan resmi destek vermektedir. Sınır boylarında kurulan medreseler mülteciler ve yerlerinden edilmiş insanlar için çocuklarını gönderebilecekleri güvenilir mekânlar haline gelmişlerdir. Afgan cihadı ve sonrasında Körfez Savaşı gibi gelişmelerin radikalleştirdikleri 311 medrese öğrencileri Taliban ın savaşçı kadrosunu oluşturmuştur. Bugün ise medreselerin yeni bir mücahit kuşak yetiştirdiğini söylemek yanlış olmayacaktır. 2.1.3. Çatışma ve İstikrarsızlık Afganistan daki siyasi bölünmüşlüğün şiddet içeren bir boyutu olan silahlı çatışma ortamının 2007 den bu yana yükselen bir grafik çizdiği görülmektedir. Özellikle 2009 yılı başta Taliban olmak üzere direnişçi grupların artan etkinliğine sahne olmuştur. Taliban, ağırlıklı olarak Peştun halkın bulunduğu güney ve doğu bölgelerinde Afgan hükümetinin etkinliğine son vermiş ve uluslararası kuvvetlere karşı yoğun silahlı saldırılar ve terör eylemlerinde bulunmuştur. Bu dönemde, Afganistan ın güney ve doğu bölgesinde birçok yerleşim mer- 79

ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ Asya Araştırmaları Programı kezinde Taliban ın alternatif yönetim ve yargı sistemleri kurduğu görülmüştür. Bu uygulamalar Taliban ın halkı kazanmaya yönelik bir hamlesidir. Zira halk nezdinde Kabil yönetiminin yerel kollarının ve yargı organlarının yolsuzluk ve rüşvete bulaştıkları fikri güç kazanmaktadır. 2009 daki Başkanlık seçimlerinin de temel konusu bu olmuştur. Yönetimin yozlaşmışlığı, uluslararası yardımların gerek bürokrat ve siyasetçiler gerekse de yerli/yabancı şirketler tarafından kullanılıp halka ulaşamaması Afganistan da işgal sonrası oturtulmaya çalışılan siyasi sistemin en önemli sorunlarıdır. Bu durum Taliban ın alternatif yönetim yapılanmalarının kabul görmesine neden olmaktadır. Aşağıdaki haritalarda 2005 den bu yana Taliban ayaklanmasının ulaştığı boyut görülmektedir. Çatışmaların Pakistan sınırındaki bölgelerde seyretmesinin yanı sıra dikkati çeken bir başka unsur ise 1 Ocak 15 Eylül 2009 tarihleri arasında Taliban ın ülkenin kuzeyinde de yoğun bir etkinlik düzeyine ulaşmış olmasıdır. Harita 13: 2005-2009 döneminde şiddet olaylarının yoğunluğu 312 Ülkedeki yabancı asker varlığı ve bu varlığın tutumunu Afganistan daki silahlı çatışma ortamının bir diğer nedeni olduğunu göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Bu husus silahlı direnişte sadece Amerikan karşıtlığına dayanan ideolojik yaklaşımların ötesinde yabancı işgaline karşı olmayı da etkili kılmaktadır. Bu bağlamda ülkenin kuzey kesimi yabancı asker varlığından pek fazla rahatsız olmamakta ancak güney kesiminde özellikle Peştunlar işgali hoş karşılamamakta ve yabancı birlikler çekilinceye kadar savaşacaklarını ilan eden gruplara sempati duymaktadırlar. Nitekim Harita 13 de görüleceği üzere Afganistan da şiddet olayları doğu ve güney vilayetlerde Peştunların yoğun yaşadığı yerlerde artmaktadır. Ayrıca yaşanan olayların %71 i, toplam yüzölçümünün %10 unda meydana gelmiştir. Bu durumun birkaç temel sebebi bulunmaktadır. Birincisi, Amerikan işgalinden sonra Kuzey İttifakı mensupları- 80