TOKAT SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI 2015 YILI FAALİYET RAPORU



Benzer belgeler
2015 yılı ülkemizde ve dünyada büyük sıkıntı ve sorunların

TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ

Türkiye Ekonomisinde Dönüşüm

Ekonomik Rapor 2011 I. MAKRO BÜYÜKLÜKLER AÇISINDAN DÜNYA EKONOMİSİNE GENEL BAKIŞ 67. genel kurul Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği /

DÜNYA EKONOMİSİ. FED in faiz artırımı sürecine yönelik zamanlamayı fiyatlandırmakla güçlük çeken küresel piyasalar,

BASIN DUYURUSU PARA POLİTİKASI KURULU TOPLANTI ÖZETİ. Sayı: Mart Toplantı Tarihi: 24 Şubat 2015

Rakamlarla 2011'de Türkiye Ekonomisi

ORTA VADELİ PROGRAMA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME ( )

GARANTİ EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. BÜYÜME AMAÇLI HİSSE SENEDİ EMEKLİLİK YATIRIM FONU 2010 YILI 9 AYLIK FAALİYET RAPORU

CİGNA FİNANS EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. GRUPLARA YÖNELİK ESNEK EMEKLİLİK YATIRIM FONU DÖNEMİ ALTI AYLIK RAPORU

BASIN DUYURUSU 30 Nisan 2015

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

Global Ekonomi ve Yurtdışı Piyasalar. Temmuz 2011

internet adreslerinden

1- Ekonominin Genel durumu

Dünya ve Türkiye Ekonomisindeki Gelişmeler ve Orta Vadeli Program. 22 Kasım 2013

T.C. AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI Ekonomik ve Mali Politikalar Başkanlığı

CARİ İŞLEMLER DENGESİ

GENEL DEĞERLENDİRME TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI

NUROLBANK 2011 YILI ÜÇÜNCÜ ÇEYREK ARA DÖNEM FAALİYET RAPORU

ORTA VADELİ PROGRAM ( ) 8 Ekim 2014

5.21% -11.0% 25.2% 10.8% % Eylül 18 Ağustos 18 Eylül 18 Ekim 18 AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ ÖZET GÖSTERGELER. Piyasalar

GARANTİ EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. BÜYÜME AMAÇLI HİSSE SENEDİ EMEKLİLİK YATIRIM FONU 2007 YILI 12 AYLIK FAALİYET RAPORU

BASIN DUYURUSU PARA POLİTİKASI KURULU TOPLANTI ÖZETİ. Sayı: Mayıs Toplantı Tarihi: 24 Mayıs 2016

ÜÇ AYLIK EKONOMİK RAPOR


TEB MALİ YATIRIMLAR A.Ş YILI I. ARA DÖNEM KONSOLİDE FAALİYET RAPORU. Raporun Ait Olduğu Dönem :

2015 MAYIS KISA VADELİ DIŞ BORÇ İSTATİSTİKLERİ GELİŞMELERİ


RİZE SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI

İKTİSADİ GÖRÜNÜM VE PARA POLİTİKASI. 23 Aralık 2015 Ankara

Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler

AVRO BÖLGESİ NDE YENİ KORKU: DEFLASYON Mehmet ÖZÇELİK

DÜNYA EKONOMİSİ. Genel

Ekonomi Bülteni. 16 Mayıs 2016, Sayı: 20. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Makro Ekonomi ve Strateji. Haftalık Veri Akışı

7. Orta Vadeli Öngörüler

TCMB O/N Faiz Oranları (% ) 70.0% 60.0% 50.0% 40.0% 30.0% 20.0% 10.0% 0.0%

AKBANK Ekonomi Sunumu. Ocak 2016

2005 YILI İLERLEME RAPORU VE KATILIM ORTAKLIĞI BELGESİNİN KOPENHAG EKONOMİK KRİTERLERİ ÇERÇEVESİNDE ÖN DEĞERLENDİRMESİ

ING EMEKLİLİK A.Ş. KAMU BORÇLANMA ARAÇLARI STANDART EMEKLİLİK YATIRIM FONU 6 AYLIK RAPOR

İKTİSADİ GÖRÜNÜM VE PARA POLİTİKASI. 24 Şubat 2016 Ankara

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

BASIN DUYURUSU PARA POLİTİKASI KURULU TOPLANTI ÖZETİ. Sayı: Ekim Toplantı Tarihi: 21 Ekim 2015

TÜRKİYE NİN CARİ AÇIK SORUNU VE CARİ AÇIĞIN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ SEDA AKSÜMER

SERMAYE PİYASASI KURULU BAŞKANI SN. DOÇ. DR. TURAN EROL UN

2015 TEMMUZ KISA VADELİ DIŞ BORÇ İSTATİSTİKLERİ GELİŞMELERİ

30/12/2005 tarihli Bilanço (YTL)

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Nisan 2013, No: 58

CARİ AÇIK NEREYE KADAR?

MİLLİ GELİR VE BÜYÜME

7. Orta Vadeli Öngörüler

İKTİSADİ GÖRÜNÜM VE PARA POLİTİKASI. 25 Mayıs 2016 Ankara

1- Ekonominin Genel durumu

BAKANLAR KURULU SUNUMU

Yılları Bütçesinin Makroekonomik Çerçevede Değerlendirilmesi

Makro Veri. Cari açık yeni rekorda. Tablo 1: Cari Denge (milyon $) -month,

Hazine Müsteşarı Sayın İbrahim H. Çanakcı nın 3 üncü Arap-Türk Bankacılık Forumu nda Yaptığı Konuşma. 13 Mart 2014, İstanbul

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş PARA PİYASASI LİKİT EMEKLİLİK YATIRIM FONU(KAMU) YILLIK RAPOR

AYDIN TİCARET BORSASI

Sayı: Mayıs PARA POLİTİKASI KURULU TOPLANTI ÖZETİ Toplantı Tarihi: 18 Mayıs 2010

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2013, No: 71

Dünya siyasi, ekonomik sorunların daha da arttığı, kutuplaşmanın ve karşıtlığın güçlendiği bir dönemi yaşıyor.

TEMEL MAKROEKONOMİK GÖSTERGELER - BÜYÜME

NUROL YATIRIM BANKASI A.Ş YILI İKİNCİ ÇEYREK ARA DÖNEM FAALİYET RAPORU

Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler

CİGNA FİNANS EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. PARA PİYASASI LİKİT KAMU EMEKLİLİK YATIRIM FONU DÖNEMİ ALTI AYLIK RAPORU

VII PARA, BANKA VE MALÝ PÝYASALAR

İHRACATIN FİNANSMANI METİN TABALU / TİM GENEL SEKRETER YARDIMCISI

Martta, ilk iki ayın toplamından daha fazla döviz geldi. (Milyon Dolar) Ocak Şubat Mart Ocak- Ocakvar.

TÜRKĐYE CUMHURĐYET MERKEZ BANKASI

TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI

2015 Yılında Para ve Kur Politikası. Erdem BAŞÇI Başkan. 10 Aralık 2014 Ankara

TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ

Ekonomik Görünüm ve Tahminler: Nisan 2015

AB Krizi ve TCMB Para Politikası

GÜNE BAŞLARKEN 1 Haziran 2009

BASIN DUYURUSU PARA POLİTİKASI KURULU TOPLANTI ÖZETİ. Sayı: Aralık Toplantı Tarihi: 22 Aralık 2015

Ekonomik Görünüm ve Tahminler: Aralık 2012

Turkey Data Monitor Ekonomi Bülteni. 07 Mart 2016 I. KÜRESEL GELİŞMELER

AVIVA HAYAT VE EMEKLİLİK A.Ş. KAMU LİKİT EMEKLİLİK YATIRIM FONU 2004 YILINA İLİŞKİN YILLIK RAPOR

2010 Yılı Sonu İtibariyle Ekonomik Görünüm Dünya Ekonomisi Genel

01/01/ /12/2012 DÖNEMİNE İLİŞKİN GARANTİ EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. LİKİT-KAMU EMEKLİLİK YATIRIM FONU 12 AYLIK RAPORU

ARAP TÜRK BANKASI A.Ş. ve Konsolidasyona Tabi Bağlı Ortaklığı

HAFTALIK BÜLTEN OCAK 2016

Merkez Bankası 1998 Yılı İlk Üç Aylık Para Programı Gerçekleşmesi ve İkinci Üç Aylık Para Programı Uygulaması

Nail SANLI TÜRMOB Genel Başkanı

HAFTALIK BÜLTEN 02 MAYIS 06 MAYIS 2016

HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI EKONOMİK ARAŞTIRMALAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

ZİRAAT HAYAT VE EMEKLİLİK A.Ş. ALTIN EMEKLİLİK YATIRIM FONU FAALİYET RAPORU

Küresel Kriz ve Yükselen Piyasa Ekonomileri

internet adreslerinden

TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ

Türkiye nin TL cinsinden yatırım yapma açısından

Cari açıktan fazla döviz geldi, on yılda 68 milyar Merkez Bankası rezervine eklendi (Milyon $)

BÖLÜM I MAKROEKONOMİYE GENEL BİR BAKIŞ

HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI EKONOMİK ARAŞTIRMALAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

HAFTALIK RAPOR 23 Şubat 2015

ASYA EMEKLİLİK ve HAYAT A.Ş. KATILIM STANDART EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPOR

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Mayıs 2014, No: 92

Transkript:

TOKAT SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI 2015 YILI FAALİYET RAPORU 1.1 Misyon ve Vizyonumuz MĠSYONUMUZ VĠZYONUMUZ Toplumsal refahın artırılmasına destek sağlamak amacıyla, iģletmelerde faaliyetlerin verimli,sağlıklı ve güvenilir bir Ģekilde iģleyiģini sağlamak sonuçlarını denetlemek ve tarafsız bir Ģekilde ilgililerin istifadesine sunmaktır. Her türlü ekonomik yapı ve aktiviteyi gerçekleģtiren, donanımlı, güvenilir, etkin ve tarafsız, küresel boyutta öncü ve örnek bir meslek grubu olmaktır. 1.2 Temel Bilgiler 1.2.1 Yönetim Kurulu Yönetim Kurulu BaĢkanı Yönetim Kurulu BaĢkan Yardımcısı Yönetim Kurulu BaĢkan Yardımcısı Oda Sekreteri Oda Saymanı 1.2.2 Denetim Kurulu Denetleme Kurulu BaĢkanı Üye Üye 1.2.3 Disiplin Kurulu Disiplin Kurulu BaĢkanı BaĢkan yardımcısı Sekreter Üye Üye 1.2.4 Haksız Rekabet Kurulu BaĢkan Üye Üye 1.2.5 Etik Kurulu BaĢkan Üye Üye Ayhan YILDIRIM Musa ALPAT Metin UYGUR Turan ÇELĠK Recep ÖZ Rahmi KIRIġOĞLU Murtaza KORUCU Murat TÜZE Hidayet ĠPEK Aydın SOYLU Fuat DÜLGER Mete MUTLU Orhan SELÇUK Mehmet AKDĠġ Onur POLAT Tayfun KOÇ Mustafa OKUR Hakan KARATAġ Ġrfan ÖZ 1

1.2.6 Sosyal Etkinlik Komisyonu Tokat ReĢadiye Turhal Zile Erbaa Niksar Muhammet Melih SAĞIROĞLU Hakan PEKDEMĠR Yunis SÜDEN Bülent TOYDAġ Alim TAġMEKTEPLĠGĠL 1.2.7 Oda Temsilcileri 1.2.8 İlçe temsilcileri TURHAL ERBAA NİKSAR ZİLE Ayhan YILDIRIM Turan ÇELĠK Ġlhan AYDIN Sabahattin ADAY Cengiz ESEN M.Ziya YEġĠLTAN Mustafa OKUR Hakan PEKDEMĠR Orhan KILIÇ Mete MUTLU Ahmet SAYAR Esat Mahmut KIRCA Ahmet KARACA Nuran DEMĠR Recep ÖZ Orhan SELÇUK Aydın SOYLU Nurettin DURUCU Fahrettin SELÇUK Ġbrahim ÖZKAN Mahmut BALCI Fazlı BAYRAM Hasan KARA Mehmet AKDĠġ Mustafa GÜLMEZ Mehmet KAĞIZMAN 1.2.9 Oda Personeli Hüsamettin DEMĠRAY Esra BÖREKÇĠ 2

GENEL BAŞKANIN MESAJI 2015 yılı ülkemizde ve dünyada büyük sıkıntı ve sorunların yaşandığı bir yıl olarak geçti. Yıllardır kan gölü haline gelen orta doğu, geçtiğimiz yıl sorunların daha da derinleştiği, insanlığa acı bir tarihsel süreç bıraktı. Terörist saldırılar başta ülkemiz olmak üzere dünyanın her bölgesinde acımasız yüzünü gösterdi. Suriye de yaşanan savaşın sonucu olarak, ülkelerini terk edenlerin daha iyi bir yaşam için Avrupa yolculuklarına aracılık eden Ege Denizi, cansız bedenlerin kıyıya vurduğu, tüm insanlığın yüreklerini sızlatan acılara sahne oldu. Kan gölüne dönen Ortadoğu ve terör saldırıları adım adım ülkemizi ve dünyamızı tehdit eder hale geldi. Başta Suriye de yaşananlar olmak üzere savaşın, terör saldırılarının son bulması, akan kanın durması, barış filizlerinin yeniden tüm yeryüzünde yeşermesi hepimizin ortak temennisi olmalıdır. Türkiye açısından geride bıraktığımız yıl, terör saldırıları, çatışmalar, şehit haberleri ve iki genel seçimle anılacak. IŞİD, çağımızda insanlık suçu işleyen acımasız bir terör örgütü olarak varlığını sürdürüyor. Beyrut tan, Reyhanlı ya, Suruç tan Tunus a, Bağdat tan Kobani ye, Ankara dan Paris e kadar çok geniş bir coğrafyada insanlık suçu işleyen IŞİD terörü artık son bulmalıdır. Bu kanlı örgütün tüm kaynakları kurutulmalıdır. Sınır ihlali yapan Rus uçağının düşürülmesi ile birlikte Türk-Rus ilişkileri yeni bir döneme girdi. Bu gerginliğin biran önce son bulması 3

ülkemizde, bölgemizde ve dünya da barışın, hoş görünün ve adaletin egemen olması en büyük arzumuzdur. Savaşların, çatışmaların son bulması, insanların evini yurdunu terk etmek zorunda kalmaması, güven içinde, huzur içinde yaşamaları tüm insanlığın ortak beklentisi haline geldi. Ekonomik anlamda da 2015 yılı sıkıntılı bir yıl oldu. Küresel ekonomideki büyümeye yönelik tedirginlikler, dolardaki güçlenme ve düşük emtia fiyatları ile FED Kararları 2015 yılına damgasını vurdu. Özellikle jeopolitik riskler ekonomi gündemini belirledi. 2016 yılı ekonomik belirsizliklerin biraz daha azaldığı bir yıl olacak. Özellikle güçlü dolar tüm ekonomistlerin ortak beklentisi olarak 2016 yılına damgasını vuracak. Petrol fiyatlarındaki düşme eğilimi ile Çin de büyümenin gerilemesi, küresel ekonomiye ilişkin tedirginliği arttırırken, Avrupa ekonomilerindeki zayıf talep, küresel ekonomi içinde 2016 nın yükselen bir yıl olacağını göstermiyor. Şu anki veriler yükselen bir dolar ve güçlü bir ABD ekonomisi gösteriyor. Üst üste 24 çeyrek büyüme başarısı gösteren Türkiye ekonomisi önümüzdeki 2016 yılında da bu başarısını devam ettirmeli. İşsizliğin olmadığı, yoksulluğun, açlığın sefaletin olmadığı bir yaşam seviyesine milletimizin ve dünyanın kavuşması temennisindeyiz. Muhasebecilik ve mali müşavirlik mesleği sorun ve sıkıntılarının yanı sıra 2015 yılında ülkemizdeki ve dünyamızdaki gelişmelerden olumlu yönde bir farklılık oluşturmuştur. Yapılan çalışmalar mesleği yarınlara taşımada önemli bir zemin hazırlamıştır. Bu anlamda mesleğin yarınlarına daha umutla bakıyoruz. Bağımsız denetim ülkemizde hala çözülmeyi bekleyen bir sorun olarak varlığını koruyor. Ülkemizde, kriterlerin AB standartlarının üzerinde olması denetime tabi şirket sayısının yedi bin civarında olmasına neden oluyor. Şayet AB kriterleri uygulanmış olsaydı bu sayı yirmiüçbine ulaşacaktı. AB düzenlemelerinde yer verilen ölçütlere kıyasen çok yüksek olması nedeniyle, kademeli olarak yapılan geçişin hızlandırılmasını talep ediyoruz. Anonim Şirketler ile Tarım Satış Kooperatifleri ve Üst Kuruluşlarının Denetlenmesine Dair Yönetmeliğin bir an evvel yayınlanarak denetim alanında diğer bir boşluğun da doldurulması sağlanmalıdır. İşletmelerin bilgi teknolojilerine olan bağımlılıklarının artması, muhasebeyi ve muhasebe mesleğini farklı bir boyuta ulaştırdı. Günümüzde şirketlerin artık sadece hissedar ve yatırımcılarına karşı değil, etkileşimde olduğu tüm paydaşlarına karşı sorumlu hareket etmeleri beklenmekte. Bu sorumluluklar; hissedarlarına ve müşterilerine karşı ekonomik sorumluluk, devlet veya yasalara karşı yasal sorumluluk, topluma karşı etik sorumluluk ve tüm insanlığa karşı ihtiyarı sorumluluk olarak değerlendiriliyor. Sürdürülebilirlik ilk başlarda şirketlerin çevreye karşı duyarlı olmasını ve çevreye olumsuz etkilerini azaltmasını gerektiren bir konsept olarak görülse de, bu yaklaşım zamanla yerini sürdürülebilirliğin üç ayağı olarak 4

tanımlanan şirketlerin ekonomik, çevresel ve sosyal amaçlarının dengeli bir şekilde gözetilmesini savunan yaklaşıma bırakmıştır. Son dönemde, kamu gözetimin kurumlarının gözetiminin kimin tarafından yapılacağı ön planı çıktı. Yaklaşık on yılı aşkın süredir meslektaş incelemesinin giderek yerini alan kamu gözetimi olgusu neticesinde sıkı ve yoğun düzenlemeler ve standartlara ilave yeni bazı hususların gündeme geldiği sıkça tartışılıyordu. Ancak denetim piyasası üzerinde artan bu baskının, denetim kalitesine olan etkisi dünyada tartışılır bir hale gelmiş durumda. Ayrıca, Avrupa da denetime meslek mensuplarının artık çok sıcak bakmadığı, maliyet/fayda analizlerinin sıklıkla yapıldığı, mesleğin popülaritesinin gün geçtikçe azaldığı da tartışma konuları arasında yer almaktadır. Son dönemdeki ekonomik ve teknolojik gelişmelerin bir yansıması olarak önümüzdeki dönemde, bireysel olarak hizmet sunan muhasebeciler ve küçük muhasebe firmaları, hem düzenlemelerin önemli ölçüde yoğunlaştığı ve sıkılaştığı hem de müşterilerin daha kaliteli ve farklı hizmetler almak için sürekli artan talepleriyle dolu olan bir pazar içerisinde mücadele edeceklerdir. Değerleme Uzmanlığı, Derecelendirme Uzmanlığı, İç Denetim ve İç Denetim Uzmanlığı, Bağımsız Adli Muhasebe Uzmanlığı, Sorumluluk Muhasebesi Uzmanlığı, Çevre Muhasebesi Uzmanlığı, Karbon Muhasebesi Uzmanlığı, Finans Matematiği ve Uzmanlığı, E-ticaret Muhasebe Uzmanlığı, Bilişim Teknolojileri Denetim Uzmanlığı, İhtilaflı İşler Muhasebesi Uzmanlığı, Kalite Güvence Uzmanlığı, muhasebe mesleğinin yeni ve popüler uzmanlık alanları olarak ön plana çıkmaktadır. TÜRMOB, geçmiş yıllarda olduğu gibi geçtiğimiz yıl da mesleğin güçlenmesi ve gelişimi için önemli çalışmalara imza attı. Mesleki eğitime yönelik gerçekleştirdiğimiz çalışmaların yanı sıra bilgi teknolojilerinin mesleğimizin hizmetine sunulması noktasında önemli çalışmalara imza attık. Luca dan sonra e-birlik projemizde de bilgi teknolojisini mesleğin ve meslek örgütlenmesinin hizmetine sunma konusunda önemli bir işleve sahip oldu. TÜRMOB, bu çalışma raporundan da görüleceği üzere geride bıraktığımız dönemde de; muhasebe dünyasındaki yeniliklerden, sosyal sorumluluk projelerine, mesleki eğitimden, mesleki kazanımlara, temsil ve saygınlıktan, liderlik ve öncülük etmeye kadar binlerce konuda mesleğin bayrağını hep yukarıya taşıdık ve taşımaya devam ediyoruz. 26 yıllık geçmişimizde çok önemli başarılara imza attık. Bunda birliğimizi dayanışmamızı korumanın önemi büyük oldu. Bu camia birliğini dayanışmasını koruyarak mesleği yarınlara güvenle umutla taşıyacaktır. Umutla, dayanışmayla yarınları hep birlikte şekillendirmek dileğiyle. Nail SANLI TÜRMOB Genel Başkanı 5

SUNUŞ 2014 yılında % 3,4 oranında büyüme sağlayan dünya ekonomisinin 2015 yılında ise % 3,1 civarında bir büyüme oranına ulaģacağı tahmin edilmektedir. 2014 yılında küresel talep koģullarının zayıf seyrine ve ABD Merkez Bankasının beklenenden önce faiz artırımına gideceği endiģelerine bağlı olarak sert biçimde gerileyen emtia fiyatları, 2015 yılı baģından bu yana nispeten dalgalı bir seyir izlemekte iken, 2015 yılının sonuna doğru küresel belirsizlikler nedeniyle tekrar düģüģe geçmiģtir. Çin deki büyüme oranlarının yavaģlaması ve baģta petrol olmak üzere emtia fiyatlarında yaģanan düģüģ geliģmiģ ülkelerde politika tercihlerini, geliģmekte olan ülkelerde ise makroekonomik dengeleri etkilemeye devam etmiģtir. DüĢen petrol fiyatları enerjide dıģ bağımlılığı yüksek olan ülkelerde enflasyon ve cari iģlemler dengesi açısından olumlu katkı sağlamıģtır. Türkiye açısından bu geliģme ithalatın önemli ölçüde daralmasına yol açmıģtır. Ġthalattaki daralmanın ihracattaki daralmayı aģmasıyla dıģ ticaret dengesi önceki yıllara göre daha olumlu bir seyir göstermiģ ve bu durum sonucunda 2015 Ocak-Kasım döneminde cari iģlemler açığının bir önceki yılın aynı dönemine göre 11,8 milyar dolar azalarak 27,8 milyar dolara gerilemesine yol açmıģtır. Bütçe açığı ise on iki aylık toplamda geçen yılın aynı dönemine göre düģük seviyede bir düzelme göstermekle birlikte yine de 22,6 milyar TL olarak gerçekleģmiģtir. 2015 yılında açıklanan dokuz aylık büyüme verilerine göre Türkiye ekonomisi ortalama % 3,4 oranında büyümüģtür. Büyüme oranı, 2015 yılının özellikle üçüncü çeyreğinde beklentilerin üzerine çıkarak, tüketim harcamaları ve net ihracatın katkısıyla % 4'lük bir seviyeye ulaģmıģtır. 2015 yılının dördüncü çeyreğine dair tahminler ise, net ihracatın pozitif katkısının devam edeceği ve tüketim harcamalarındaki artıģın da biraz daha ivme kazanacağı yönündedir. Yatırım harcamaları ise yılın belli dönemlerinde artıģ gösterse de, genel olarak 2014 yılındaki yavaģ seyrini devam ettirmiģtir. Bütün bunlara rağmen cari iģlemler açığı ile bütçe açığının devam etmekte olması ve tasarruf açığı gerçeği Türkiye ekonomisinin kırılgan noktaları olarak varlıklarını sürdürmektedir. Ayrıca döviz kurlarının 2015 yılında göstermiģ olduğu artıģ; merkezi yönetimin dıģ borç stoku kadar özel sektörün büyüyen dıģ borç stokunu ve dolayısıyla 2016 yılına iliģkin bir çok iktisadi faaliyete iliģkin projeksiyonları da olumsuz etkilemeye devam etmektedir. Türkiye ekonomisi ve dünya ekonomisindeki son durumun iktisadi verilerle desteklenerek özetlendiği 2015 Yılı TÜRMOB Ekonomik Raporu'nun tüm odalarımıza, üyelerimize ve Türkiye ekonomisini takip eden okuyuculara faydalı olmasını diler, saygılarımızı sunarız. Nail SANLI TÜRMOB Genel Başkanı 6

İÇINDEKILER GĠRĠġ: DÜNYA VE TÜRKĠYE EKONOMĠSĠNDEKĠ GELĠġMELER... 15 EKONOMĠK BÜYÜME... 26 1. Yakın GeçmiĢ Dönemde Türkiye Ekonomisinin Büyüme Performansı... 26 2. 2015 Yılı Büyüme Performansı... 36 2.1. 2015 Yılının Birinci Çeyreğinde Büyüme... 36 2.2. 2015 Yılının Ġkinci Çeyreğinde Büyüme... 37 2.3. 2015 Yılının Üçüncü Çeyreğinde Büyüme... 39 3. Gelir Dağılımı... 40 4. Sektörel GeliĢmeler... 44 4.1. Tarım... 45 4.2. Sanayi... 48 4.2.1. Madencilik... 52 4.2.2. Ġmalat Sanayi... 53 4.2.3. Enerji... 57 4.3. Hizmetler... 59 4.3.1. Ticaret... 59 4.3.2. Turizm... 61 4.3.3. UlaĢtırma... 63 KAMU MALĠYESĠ... 66 1. Kamu Kesimi Genel Dengesi... 66 2. Kamu Borçlanması... 68 3. ÖzelleĢtirmeler... 71 4. Yatırımlar... 73 5. 2007-2015 Dönemi Merkezi Yönetim Bütçe GeliĢmeleri... 75 6. 2007-2015 Dönemi Merkezi Yönetim Bütçe Finansmanı... 81 ÖDEMELER DENGESĠ... 84 1. 1990-1999 Dönemi Ödemeler Dengesi GeliĢmeleri... 85 2. 2000-2014 Dönemi Ödemeler Dengesi GeliĢmeleri... 87 3. 2015 Ocak-Kasım Dönemi Ödemeler Dengesi GeliĢmeleri... 89 DIġ TĠCARET... 93 1. 2000-2014 Döneminde DıĢ Ticaretin GeliĢimi... 93 2. 2015 Yılı Ocak-Kasım Döneminde DıĢ Ticaretin GeliĢimi... 100 3. Reel Efektif Döviz Kuru... 104 7

ĠSTĠHDAM VE SOSYAL GÜVENLĠK... 106 1. Ġstihdam ve ĠĢgücü Piyasaları... 106 2. ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik ĠliĢkileri... 118 SOSYAL YAPI... 128 1. Nüfus... 128 2. Sağlık... 136 3. Eğitim... 137 DEĞERLENDĠRME... 140 8

TABLOLAR LİSTESİ Tablo 1 GSMH ve GSYH Büyüme Hızları (Sabit Fiyatlarla % Olarak, 1987 Yılı Bazlı)... 27 Tablo 2 Gayri Safi Yurtiçi Hasıla Harcama BileĢenleri (cari fiyatlarla)... 32 Tablo 3 GSYH Ġçinde Sektör Payları... 32 Tablo 4 Ġktisadi Faaliyet Kollarına Göre ve Cari Fiyatlarla Gayri Safi Yurtiçi Hasıla... 33 Tablo 5 KiĢi BaĢına Gayri Safi Yurtiçi Hasıla... 35 Tablo 6 GSYH Harcama BileĢenlerinin Yıllık GeliĢme Hızları (1998 fiyatlarıyla, %)... 37 Tablo 7 2014-2015 Yılları Çeyrek Dönemler Ġtibariyle Gayri Safi Yurtiçi Hasıla Rakamları ve Büyüme Hızları... 38 Tablo 8 Harcamalar Yöntemiyle GSYH Büyüme Hızları (1998 fiyatlarıyla, %)... 38 Tablo 9 Sıralı %20 lik Dilimler Ġtibariyle Hanehalkı Kullanılabilir Gelir Dağılımı, %... 41 Tablo 10 EĢdeğer Hanehalkı Kullanılabilir Gelire Göre Sıralı Yüzde 20 lik Gruplar, 2013-2014... 42 Tablo 11 EĢdeğer Hanehalkı Kullanılabilir Gelire Göre Sıralı Yüzde 20 lik Gruplar, 2012-2013... 43 Tablo 12 GSYH BileĢenlerini OluĢturan Sektörlerdeki Büyüme Hızları... 45 Tablo 13 Tarım Sektörü Katma Değeri... 46 Tablo 14 Temel Tarım Ürünlerinde Üretim Değerleri... 47 Tablo 15 Yıllık Sanayi Üretim Endeksi (2010=100)... 50 Tablo 16 Aylık Toplam Sanayi Üretim Endeksi (2010=100)... 50 Tablo 17 GSYH Ġçinde Sanayi Sektörü Katma Değeri Payı (Cari Fiyatlarla, % Olarak)... 51 Tablo 18 Madencilik ve TaĢocakçılığı Sektörü Üretim Endeksi... 52 Tablo 19 Ġmalat Sanayii Üretim Endeksi ve DeğiĢim Oranları... 54 Tablo 20 Ġmalat Sanayi Alt Kolları Kapasite Kullanım Oranları (%)... 55 Tablo 21 Ġmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranları (%)... 56 Tablo 22 Enerji Üretim Endeksi ve Üretim Oranları (2010=100)... 57 Tablo 23 Enerji Kaynaklarına Göre Elektrik Enerjisi Üretimi ve Payları... 58 Tablo 24 Net elektrik tüketiminin sektörlere göre dağılımı (2013)... 58 Tablo 25 Ticaret Borsaları ĠĢlem Hacmi... 60 Tablo 26 Türkiye'ye Gelen Yabancılar ve Türk VatandaĢları (YurtdıĢında ikamet eden)... 62 Tablo 27 Turizm Gelir- Gider Hesabı (milyon dolar)... 62 Tablo 28 Karayolları Üzerindeki Seyir ile Yük ve Yolcu TaĢımaları... 63 Tablo 29 Demiryolları Uzunluğu, Tren, Yolcu, Yük TaĢımaları ve Ton Kilometre... 64 Tablo 30 Havaalanlarındaki Toplam Yolcu ve Yük Trafiği... 64 Tablo 31 Kamu Kesimi Genel Dengesi (1990-2015) (Kamu Kesimi Harcama ve Gelirleri (GSYH ye Oran Olarak, %)... 68 9

Tablo 32 Uluslararası Para Fonu'ndan Sağlanan Finansman (milyon dolar)... 70 Tablo 33 Türkiye Brüt DıĢ Borç Stokunun Borçluya Göre Dağılımı (%)... 71 Tablo 34 1985-2015 Dönemi GerçekleĢtirilen ÖzelleĢtirme ĠĢlemleri (milyon dolar)... 72 Tablo 35 Sektörler itibariyle sabit sermaye yatırımları (GSYH ye oran olarak, %)... 74 Tablo 36 Merkezi Yönetim Bütçesi GeliĢmeleri (GSYH ye oran olarak, %)... 75 Tablo 37 2007-2015 Merkezi Yönetim Bütçe Tahmin ve GerçekleĢmeleri (milyon TL)... 76 Tablo 38 2007-2015 Merkezi Yönetim Bütçe Giderleri (milyon TL, % değiģim oranı)... 77 Tablo 39 2007-2015 Merkezi Yönetim Bütçe Gelirleri (milyon TL, % değiģim oranı)... 79 Tablo 40 2007-2015 Vergi Türlerine Göre Dağılım (%)... 80 Tablo 41 Hazine Nakit GerçekleĢmeleri 2006-2015 (milyon TL)... 81 Tablo 42 Merkezi Yönetim Borç Stokunun Faiz/Döviz Yapısı... 82 Tablo 43 Ġç Borç Stokunun Elinde Bulunduranlara Göre Dağılımı (%)... 83 Tablo 44 Ödemeler Dengesi 1990-1999 (Analitik sunum, milyon dolar)... 86 Tablo 45 Ödemeler Dengesi 2000-2014 (Analitik sunum, milyon dolar)... 87 Tablo 46 2000-2014 Cari ĠĢlemler Hesabı GeliĢmeleri (milyon dolar)... 89 Tablo 47 2014-2015 Ocak-Kasım Cari ĠĢlemler Hesabı GeliĢmeleri (milyon dolar)... 90 Tablo 48 Ödemeler Dengesi 2014-2015 Ocak-Kasım GeliĢmeleri (milyon dolar)... 91 Tablo 49 2000-2014 Dönemi DıĢ Ticaret Dengesi (Yıllık, milyon dolar)... 94 Tablo 50 2009-2014 Dönemi GeniĢ Ekonomik Grupların Sınıflamasına Göre Ġhracat (milyon dolar)... 96 Tablo 51 2009-2014 Dönemi GeniĢ Ekonomik Grupların Sınıflamasına Göre Ġthalat (milyon dolar)... 96 Tablo 52 2009-2014 Dönemi Uluslararası Standart Sanayi Sınıflamasına Göre Ġhracat (milyon dolar)... 97 Tablo 53 2009-2014 Dönemi Uluslararası Standart Sanayi Sınıflamasına Göre Ġthalat (milyon dolar)... 97 Tablo 54 2009-2014 Dönemi Ülke Gruplarına Göre Ġhracat (milyon dolar)... 98 Tablo 55 2009-2014 Dönemi Ülke Gruplarına Göre Ġthalat (milyon dolar)... 98 Tablo 56 2009-2014 Dönemi Ülkelere Göre Ġhracat (milyon dolar)... 99 Tablo 57 2009-2014 Dönemi Ülkelere Göre Ġthalat (milyon dolar)... 99 Tablo 58 2014-2015 DıĢ Ticaret Dengesi (Aylık, milyon dolar)... 100 Tablo 59 2014-2015 (Ocak-Kasım Dönemi) GeniĢ Ekonomik Grupların Sınıflamasına Göre Ġhracat (milyon dolar)... 101 Tablo 60 2014-2015 (Ocak-Kasım Dönemi) GeniĢ Ekonomik Grupların Sınıflamasına Göre Ġthalat (milyon dolar)... 101 Tablo 61 2014-2015 (Ocak-Kasım Dönemi) Uluslararası Standart Sanayi Sınıflamasına Göre Ġhracat (milyon dolar)... 101 10

Tablo 62 2014-2015 (Ocak-Kasım Dönemi) Uluslararası Standart Sanayi Sınıflamasına Göre Ġthalat (milyon dolar)... 102 Tablo 63 2014-2015 (Ocak-Kasım Dönemi) Ülke Gruplarına Göre Ġhracat... 102 Tablo 64 2014-2015 (Ocak-Kasım Dönemi) Ülke Gruplarına Göre Ġthalat... 103 Tablo 65 2014-2015 (Ocak-Kasım Dönemi) Ülkelere Göre Ġhracat... 103 Tablo 66 2014-2015 (Ocak-Kasım Dönemi) Ülkelere Göre Ġthalat... 104 Tablo 67 2003-2015 Dönemi Reel Efektif Döviz Kuru (TÜFE bazlı, 2003 = 100)... 106 Tablo 68 Ġstihdam ve ĠĢgücü Piyasasının Durumu (2015 yılı Ekim ayı itibariyle) 15+ yaģ, Bin KiĢi... 110 Tablo 69 Ġstihdam Edilenlerin Ekonomik Faaliyete Göre Dağılımı (2015 Ekim Ġtibariyle), Bin KiĢi... 112 Tablo 70 Mevsim Etkilerinden ArındırılmıĢ ĠĢgücü Göstergeleri, (2015 Ekim Ġtibariyle), 15+ yaģ, Bin KiĢi... 114 Tablo 71 Mevsim Etkilerinden ArındırılmıĢ Ekonomik Faaliyete Göre Ġstihdam, (2015 Ekim Ġtibariyle), Bin KiĢi... 116 Tablo 72 Ġstihdam Edilenlerin ĠĢteki ÇalıĢma Durumuna Göre Dağılımı (2015 yılı Ekim ayı itibariyle, % )... 120 Tablo 73 Toplu ĠĢ SözleĢmeleri Grev Uygulamaları (2007-2014)... 121 Tablo 74 Toplam Sanayide Birim Ücret Endeksi (ÇalıĢılan Saate Göre)... 122 Tablo 75 Günlük ve Aylık Asgari Ücretler (1.1.2007-1.1.2016)... 123 Tablo 76 ĠĢgücü Maliyetlerinde ve Net Ele Geçen Ücretlerdeki GeliĢmeler (2007-2015)... 124 Tablo 77 Sosyal Sigorta Programlarının Kapsadığı Nüfus (2007 2014)... 126 Tablo 78 Yıllara, YaĢ Grubuna ve Cinsiyete Göre Nüfus (2007-2015)... 128 Tablo 79 Temel Doğurganlık ve Ölümlülük Göstergeleri (2009-2014)... 130 Tablo 80 Yıllara ve Cinsiyete Göre Ġl/Ġlçe Merkezi, Belde/ Köy Nüfusu (2007-2015)... 131 Tablo 81 Yıllara Göre Ġllerin Nüfus ArtıĢ Hızı ve Net Göç ArtıĢ Hızı... 132 Tablo 82 Sağlık Alanında GeliĢmeler, 2009-2014... 136 Tablo 83 Eğitim Kademeleri Ġtibarıyla OkullaĢma Oranları (2009-2010 / 2014/2015)... 138 Tablo 84 Temel Ekonomik Göstergeler (2010-2016)... 145 GRAFİKLER LİSTESİ Grafik 1 Dünya ve Ülke Grupları GSYH Büyüme Oranları (sabit fiyatlarla, %)... 16 Grafik 2 2011-2015 çeyrekler itibariyle Varil BaĢına Ham Petrol Fiyatları (ABD Doları, cari fiyatlarla, ortalama)... 17 Grafik 3 2005-2017 Varil BaĢına Ham Petrol Fiyatları (ABD Doları, cari fiyatlarla, ortalama)... 17 Grafik 4 1987 ve 1998 Bazlı Hesap Sistemine Göre GSYH ve Reel Büyüme Oranları... 30 Grafik 5 2013 Yılı GSYH Sektörler Toplamı Dağılımı (Cari Fiyatlarla, %)... 34 11

Grafik 6 Çeyrek Dönemler Ġtibariyle Gayri Safi Yurtiçi Hasıla Büyüme Hızları (1998 fiyatlarıyla, %)... 39 Grafik 7 Gayri Safi Yurtiçi Hasıla Büyüme Hızları (1998 fiyatlarıyla, %)... 40 Grafik 8 EĢdeğer Hanehalkı Kullanılabilir Gelirlerin Lorenz Eğrisi, 2011-2012... 42 Grafik 9 EĢdeğer Hanehalkı Kullanılabilir Gelirlerin Lorenz Eğrisi, 2012-2013... 44 Grafik 10 Aylık Sanayi Üretim Endeksi (Mevsim ve Takvim Etkilerinden ArındırılmıĢ Sanayi Üretim Endeksi) (2010=100)... 49 Grafik 11 2013 Yılı Elektrik Enerjisi Üretiminin Enerji Kaynaklarına Göre Dağılımı... 59 Grafik 12 Ticaret Borsaları ĠĢlem Hacmi... 61 Grafik 13 Turizm Gelir ve Giderleri (milyon dolar)... 63 Grafik 14 Kamu Kesimi Genel Dengesi (GSYH ye oran olarak,%)... 66 Grafik 15 Toplam Kamu Faiz Harcamaları/ GSYH (%)... 67 Grafik 16 Kamu Borç Stoku (GSYH ye oran olarak, %)... 67 Grafik 17 Merkezi Yönetim Ġç ve DıĢ Borç Stoku (GSYH ye oran olarak, %)... 69 Grafik 18 Türkiye Brüt Dıs Borç Stoku(GSYH ye oran olarak, %)... 70 Grafik 19 1986-2015 Döneminde ÖzelleĢtirme Tutarları (milyon dolar)... 72 Grafik 20 Kamu Sabit Sermaye Yatırımları GeliĢimi (GSYH ye oran olarak, %)... 73 Grafik 21 1998-2015 Kamu Sabit Sermaye Yatırımlarının Bütçe Türleri Ġtibariyle Dağılımı (%)... 75 Grafik 22 2007-2015 Dolaylı-Dolaysız Vergi Payları GeliĢimi (%)... 81 Grafik 23 Ġç Borçlanmanın Ortalama Maliyeti ve Vadesi (Aralık 2006- Aralık 2015)... 83 Grafik 24 GSYH Büyüme Oranı, Cari iģlem ĠliĢkisi... 84 Grafik 25 1980-1999 Dönemi DıĢ Ticaret GeliĢimi... 93 Grafik 26 2000-2014 Dönemi DıĢ Ticaret GeliĢimi... 94 Grafik 27 2009-2015 Dönemi Reel Efektif Döviz Kuru (2003 = 100, Aylık)... 105 12

KISALTMALAR AB ABD ABS ADNKS BIS BOTAŞ DHMİ DSÖ EUROSTAT FED GEGP GSMH GSYH Avrupa Birliği Amerika BirleĢik Devletleri Analitik Bütçe Sistemi Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Uluslararası Ödeme Bankası, Bank for International Settlements Boru Hatları ile Petrol TaĢıma Anonim ġirketi Devlet Hava Meydanları ĠĢletmesi Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Birliği Ġstatistik Ofisi (European Statistics Office) Amerikan Merkez Bankası (Federal Reserve) Güçlü Ekonomiye GeçiĢ Programı Gayrisafi Milli Hasıla Gayrisafi Yurtiçi Hasıla ILO Uluslararası ÇalıĢma Örgütü (International Labour Organization) IMF Uluslararası Para Fonu (International Money Fund) KDV KHB KİT MEB OECD OVP ÖİB ÖSYM ÖTV SGK TBMM TCDD TCMB, MB TEFE Katma Değer Vergisi Kamu Hesapları Bülteni Kamu Ġktisadi TeĢebbüsü Milli Eğitim Bakanlığı Ekonomik Kalkınma ve ĠĢbirliği Örgütü (Organisation for Economic Co-operation and Development) Orta Vadeli Program ÖzelleĢtirme Ġdaresi BaĢkanlığı Öğrenci Seçme ve YerleĢtirme Merkezi Özel Tüketim Vergisi Sosyal Güvenlik Kurumu Türkiye Büyük Millet Meclisi Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Toptan EĢya Fiyatları Endeksi 13

TİSK TNSA TÜFE TÜİK ÜFE Türkiye ĠĢveren Sendikaları Konfederasyonu Türkiye Nüfus ve Sağlık AraĢtırması Tüketici Fiyatları Endeksi Türkiye Ġstatistik Kurumu Üretici Fiyatları Endeksi 14

GĠRĠġ: DÜNYA VE TÜRKĠYE EKONOMĠSĠNDEKĠ GELĠġMELER Dünya Ekonomisindeki Gelişmeler Ġkinci Dünya SavaĢı sonrası büyüme dönemi 1970 lerin baģında sona erdiğinde, geliģmiģ ülkelerdeki ekonomik yapı kriz belirtileri sergiliyordu. Karlar düģüyor, sermaye birikimi yavaģlıyor, iģsizlik artıyor ve maliyetlerdeki artıģ nedeniyle fiyatlar yükseliyordu. Ġthal ikameci sanayileģmeye yönelik ekonomik büyüme rejimi yapısal ve uzun dönemli bir krize girmiģti. Bütün bu geliģmelerin sonucunda, 1980 lerin baģında, ABD ve Ġngiltere de o döneme kadar uygulanan karma ekonomi ve refah devleti politikalarının tam tersi yönünde, devletin ekonomideki rolünü azaltmayı hedefleyen yeni ekonomi politikaları devreye girmiģtir. Sermayenin uluslararası alanda dolaģımı serbestleģirken, dıģ ticaretin serbestleģtirilmesi küresel yaygınlık kazanmıģtır. Ġthal ikameci büyüme modellerinin yerini ihracata dayalı büyüme modelleri almıģtır. 1970 lerde geliģmiģ ülkelerdeki ekonomik dengesizlikler ve mali tıkanıklıklar daha sonra azgeliģmiģ ülkelere yansımıģ ve 1980 lerin baģında bu ülkelerde ciddi borç krizleri meydana gelmiģtir. Borç krizleri nedeniyle azgeliģmiģ ülkeler, IMF ve Dünya Bankası eliyle genelleģtirilmeye baģlanan istikrar programı ve yapısal uyum politikaları çerçevesinde yeni dünya düzenine dahil olmuģlardır. Böylece geliģmiģ ülkelerin sermayelerine yeni yatırım ve ihracat alanları açılarak, sermaye birikimini ve büyüme sürecini destekleyecek yeni kaynaklar yaratılmıģtır. 1980 sonrası yeni ekonomik yapıda, sermaye kesimi yeni ve giderek daha karmaģıklaģan yatırım araçları üreterek sanayi alanından spekülatif finansal alana kaymıģtır. GeliĢmiĢ ülkelerde tüketici talebindeki yetersizlik giderek geniģleyen kredi hacmiyle giderilmeye çalıģılırken, Ģirketler ve devletler kaynak yetersizliğini borçlanarak kapatma yoluna gitmiģlerdir. BaĢta Amerikan Merkez Bankası olmak üzere merkez bankaları bu süreci destekleyecek para ve faiz politikaları izlerken, hükümetler de sermaye üzerindeki denetimleri ve banka sistemindeki kısıtlamaları kaldırmıģlardır. Böylece dünya ekonomisi 1990 larda yeni bir büyüme sürecine girerken, dünya hasılasının yüzlerce katına ulaģan büyük bir kredi köpüğü oluģmaya ve hızla büyümeye baģlamıģtır. Ayrıca bilgi iģlem ve iletiģim teknolojilerindeki hızlı geliģme bir taraftan malların ve sermayenin dolaģım hızını arttırırken, diğer taraftan dünya ekonomisini tedarik zincirleri ve finansal iģlem ağlarıyla örerek bağımlılığı, dolayısıyla da kırılganlığı arttırmıģtır. Sermayenin küresel hareketliliğindeki artıģ ve yatırım araçlarının kontrolsüz geliģimi sonucunda, 1990 ların sonunda ABD de Dot-com krizi olarak da adlandırılan, hisse senetlerindeki spekülatif geniģlemenin ani bir çöküģle son bulduğu bir kriz yaģanmıģtır. Ancak bu spekülatif balonların sonuncusu olmamıģ, finansal iģlemlerdeki kontrolsüz geliģim, özellikle ABD de devam etmiģtir. 1990 lı yıllardan beri artan finansal geniģleme ve borç birikimi ile bankacılık sisteminin zayıflıkları ABD de özellikle konut piyasasında yeni bir balonun oluģmasına yol açmıģtır. 2007 yılının sonlarında bu balon sönmüģ ve ABD konut piyasalarından baģlayarak küresel çapta bir finansal krize yol açmıģtır. Küresel ekonomide 2007 nin sonunda baģlayan durgunluk ve daralma, 1929 krizinden bu yana ortaya çıkan en derin ve uzun ekonomik kriz haline gelmiģtir. Bu krizin en kötü aģaması, Lehman Brothers ın batmasına izin verildiği 2008 yılı Eylül de baģlamıģ ve sonrasında ABD den tüm dünyaya yayılmıģtır. Bankacılık sistemi çökmüģ, bankalar yüzlerce milyar ABD doları tutarında zarar etmiģtir. Ayrıca finansal sistem iflas noktasına gelmiģ ve sermaye piyasaları kapanmıģtır. Bu süreçte küresel kriz için tek çözüm yolu olarak dünya çapında çok büyük ölçülerdeki devlet müdahaleleri gerekmiģtir. Özellikle ABD ve Avro Bölgesi ülkelerinde uygulanan eģzamanlı parasal geniģleme ve ekonomiyi canlandırma paketleriyle krizin daha da derinleģmesi engellenmiģtir. Böylece geliģmiģ ülkelerde göstergeler iyileģmiģ, 2010 ve 2011 yıllarında reel ekonomide ılımlı bir toparlanma baģlamıģtır. GeliĢmiĢ ekonomilerde yaģanan ılımlı toparlanmanın yanında parasal geniģleme sonucu oluģan likidite 15

bolluğu, risk iģtahını artırmıģ ve geliģmekte olan ekonomilere giden sermaye akımları artmıģtır. Krizin etkileri, krizi aģmaya yönelik kamu müdahalelerinin yarattığı borç yükleri ile birleģerek özellikle Avro bölgesinde kamu borç krizine yol açmıģtır. Bu durum kamunun kemer sıkma politikalarını gündeme getirmiģtir. Bu politikalarla, iç tüketim kapasitesinin azaltılması ve yaratılan kaynaklarla devletin borç yükünün temizlenmesi hedeflenmiģtir. Ancak kemer sıkma politikasına dayanan bu önlemler, iktisadi durgunluğu derinleģtirmesi nedeniyle önemli bir açmaz oluģturmuģtur. Böylece 2011 yılında yaģanan küresel ekonomide toparlanma eğilimi 2012 yılında sürdürülememiģtir. 2012 yılı, Avro Bölgesinde durgunluk, mali sürdürülebilirlik, sorunlu ülkelerin parasal birlikten ayrılacağına yönelik tartıģmalar ile ABD deki mali uçurum ve borç tavanı tartıģmaları gibi geliģmiģ ülkeler kaynaklı risklerin baskın olduğu bir yıl olmuģtur. Öte yandan, küresel büyümenin dinamiğini oluģturan geliģmekte olan ülkelerin çoğunun maruz kaldıkları yüksek sermaye giriģlerinin oluģturduğu; enflasyon, reel kur değerlenmesi, hızlı kredi artıģı risklerini azaltmak ve finansal güveni tesis etmek amacıyla uyguladıkları makro ihtiyati tedbirler ve azalan ihracat gelirleri, bu ülkelerin ekonomilerinin de yavaģlamasına neden olmuģtur. Grafik 1 Dünya ve Ülke Grupları GSYH Büyüme Oranları (sabit fiyatlarla, %) 10,0 8,0 6,0 4,0 2,0 0,0-2,0 Dünya Gelişmiş Ekonomiler Avro Bölgesi Gelişmekte Olan Ekonomiler -4,0-6,0 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015(T) 2016(P) 2017(P) Kaynak: IMF, World Economic Outlook Database, 2015 tahmini ile 2016-2017 projeksiyonları WEO Ocak 2016 güncellemesinden alınmıģtır. Yukarıdaki tabloda görüldüğü gibi; dünya ekonomisinde büyüme hızı 2012 yılında % 3,4 e gerilemiģ, 2013 yılında % 3,3 ve 2014 yılında ise % 3,4 olarak gerçekleģmiģtir. GeliĢmiĢ ekonomilerde büyüme hızları 2012 ve 2013 yıllarında düģerek sırasıyla % 1,2 ve % 1,1 e olmuģtur. 2014 yılında ise önemli ölçüde ivme kazanarak % 1,8 e yükselmiģtir. Aynı dönemde yükselen piyasalar ve geliģmekte olan ekonomilerin büyüme hızları sürekli azalarak, 2012 yılında % 5,2 ye, 2013 yılında ise % 5 e, 2014 yılında ise % 4,6 ya gerilemiģtir. Burada özellikle Çin ekonomik büyümesinde 2012 yılından itibaren görülen sürekli yavaģlama etkili olmuģtur. Avro Bölgesinde 2008 küresel finansal krizi 2011 yılından sonra kamu borç krizine dönüģerek düģük büyüme, deflasyon, artan kamu borçları, iģsizlik ve finansal kırılganlık baģlıca sorun alanları olmaya devam etmiģtir. Avro Bölgesinde alınan önlemler sonucu finansal piyasalarda sağlanan iyileģmelerin reel kesime yansıması sınırlı olmuģ ve yeterli büyüme sağlanamamıģtır. Avro Bölgesi ekonomisi 2012 yılında % 0,8, 2013 yılında ise % 0,3 daralmıģtır. 2014 yılında bölge ekonomisi kısmi bir iyileģme göstererek % 0,9 büyümüģtür. 2015 yılında küresel ekonomik faaliyetler düģük düzeyde olmaya devam etmiģtir. Küresel büyümenin büyük ölçüde motoru olan geliģmekte olan ülkelerdeki ekonomik büyüme kriz sonrasındaki ardıģık beģ yılda da azalmıģtır. 2014 yılından itibaren geliģmiģ ekonomilerde görülen ılımlı düzelme ise devam etmiģtir. 2015 yılında büyümenin; düģük emtia fiyatları, geliģmiģ ülkelerin merkez bankalarının kararlarının yarattığı beklentiler, geliģmiģ ekonomilerin yüksek borçluluk seviyeleri, geliģmekte olan ekonomilerin yapısal sorunları ve jeopolitik faktörler gibi çeģitli unsurlar nedeniyle % 3,1 e gerilediği tahmin edilmektedir. Azalan emtia fiyatları özellikle petrol fiyatlarında kendini göstermektedir. AĢağıdaki tabloda görüldüğü gibi 2011 son çeyreğinden, 2014 yılı üçüncü çeyreğine kadar 100-110 dolar 16

arasında dalgalanan varil baģına ham petrol fiyatı, hızlı bir düģüģle 2015 Aralık ayında 40 doların altına kadar düģmüģtür. Grafik 2 2011-2015 çeyrekler itibariyle Varil BaĢına Ham Petrol Fiyatları (ABD Doları, cari fiyatlarla, ortalama) 120,0 100,0 103,2 112,5 102,8 102,8 101,9 105,1 99,3 107,4 104,5 103,7 106,3 100,4 80,0 74,6 60,0 40,0 51,6 60,5 48,8 47,0 43,1 36,6 20,0 0,0 Kaynak: World Bank, Global Economic Monitor (GEM) Commodities 2016 ve 2017 yıllarında dünya ekonomisi büyüme oranlarında iyileģme beklenmektedir. 2016 ve 2017 yılları için IMF büyüme projeksiyonları sırasıyla % 3,4 ve % 3,6 dır. Hem geliģmiģ hem de geliģmekte olan ülkelerin büyümelerinde artıģ öngörülmektedir. Ancak görüldüğü gibi bu artıģların sınırlı düzeyde olması beklenmektedir. Bunda etkili olması beklenen en önemli unsurlardan biri düģük emtia fiyatlarıdır. AĢağıdaki grafikten görülebileceği gibi yıllık bazda ham petrol varil fiyatı 2015 yılında, 2005 seviyesinin altına düģmüģtür. Dünya Bankası öngörülerine göre petrol fiyatları önümüzdeki iki yıl boyunca eski seviyelerine çıkamayacak görünmektedir. Yıllık ortalama olarak 2016 yılında 37 dolara kadar düģmesi beklenen ham petrol varil fiyatının 2017 yılında 48 dolara çıkması öngörülmektedir. Grafik 3 2005-2017 Varil BaĢına Ham Petrol Fiyatları (ABD Doları, cari fiyatlarla, ortalama) 120,0 100,0 97,0 104,0 105,0 104,1 96,2 80,0 60,0 53,4 64,3 71,1 61,8 79,0 50,8 48,0 40,0 37,0 20,0 0,0 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016* 2017* Kaynak: World Bank, Global Economic Monitor (GEM) Commodities, * Tahmin Küresel ekonomide beklenen iyileģmenin sınırlı olmasının ardında yatan bir diğer unsur Çin de ekonomik faaliyetin aģamalı olarak yavaģlaması ve yatırım ve imalattan, tüketim ve hizmetlere doğru yeniden bir dengelenmenin söz konusu olmasıdır. Ayrıca diğer birkaç geliģmiģ ülke merkez bankası parasal politikalarını gevģetmeye devam ederken; ABD deki hızlı ekonomik toparlama bağlamında, para politikasının aģamalı olarak sıkılaģtırılmasının da küresel ekonomi üzerinde etkili olması beklenmektedir. 2015 yılı Aralık ayında ABD Merkez Bankası, 2006 yılından bu yana ilk kez faizleri 25 baz puan artırarak % 0,5 seviyesine yükseltmiģtir. ABD Merkez Bankası, faiz artırımına rağmen para politikasının ekonomiyi destekleyici yönde olacağı ve ilerleyen süreçte de faiz artırımlarının kademeli bir Ģekilde yapılacağı yönünde sinyaller vermiģtir. Diğer taraftan, yapısal sorunları olan ve yüksek enflasyonla mücadele eden geliģmekte olan ülke ekonomileri küresel belirsizlikler ve dalgalanmalardan olumsuz etkilenmektedirler. Zayıf 17

sermaye giriģleri ve zayıflayan geliģmekte olan ülke paraları geliģmekte olan ekonomiler için riskleri artırmaktadır. Çin de süren yavaģlamaya rağmen önümüzdeki iki yılda beklenen büyümedeki yükselme, Ģu an ekonomik sıkıntıda olan ülkelerin büyüme oranlarında kademeli bir iyileģme beklentisini yansıtmaktadır. Özellikle bazı Ortadoğu ülkeleri, Brezilya ve Rusya gibi ülkeler iyileģme beklenen ülkelerdir. Ancak beklenen bu kısmi iyileģme yeni ekonomik ya da politik Ģoklar tarafından engellenebilir. Türkiye Ekonomisindeki Gelişmeler 1980 öncesinde Türkiye de uygulanan ithal ikameci sanayileģme politikaları, önemli ölçüde döviz darboğazlarının yaģandığı krizler sonucunda sonlandırılmıģtır. 24 Ocak 1980 Kararları ile uygulamaya konulan istikrar ve uyum politikaları, ekonominin serbestleģtirilmesini amaçlamıģ ve ekonomiye yeniden yön vermek için yapılmıģtır. Türkiye ekonomisi 1980 de dıģ ticaretin, 1987 de faizlerin ve 1989 da dıģ sermaye hareketlerinin serbest bırakılması; 1996 da Gümrük Birliği AnlaĢması ve 2005 yılında resmen baģlayan AB üyelik müzakereleri ile mal ve finans piyasalarında dıģ dünya ile bütünleģmesini büyük ölçüde tamamlamıģ durumda bulunmaktadır. Türkiye bu süreçte, küresel finans piyasalarından çok yüksek miktarlarda yabancı sermaye yatırımları çekmiģtir. Ayrıca dönem içerisinde devletin üretim faaliyetlerinden tamamen çekilmesini hedefleyen özelleģtirme uygulamaları, 2000 li yıllarda ivme kazanarak hızla sürdürülmüģtür. Türkiye de 1980 sonrası dönemde ekonomik faaliyetlerin önemli ölçüde dalgalanmalar gösterdiği, hızlı büyüme dönemlerinin banka ve finans sektörlerinde ortaya çıkan krizler ile ciddi biçimde kesintiye uğradığı görülmektedir. Söz konusu krizlerin, kaynakları ve ortaya çıkıģ biçimleri itibariyle birbirinden farklılaģan özellikleri bulunmakla birlikte, Türkiye ekonomisinin yapısal sorunlarının tüm bu krizlere damgasını vurduğu söylenebilir. Ekonomideki dalgalanmalarda, düģük yurtiçi tasarruf hacmi ile 1980 li yıllarda sermaye birikiminde yaģanan zayıflama önemli bir rol oynamıģtır. Ayrıca bu dalgalanmalarda, sermaye hareketlerinin kontrolsüz bir biçimde serbestleģtirilmesiyle ekonominin dıģ kaynaklara bağımlı bir yapıya dönüģmesi ve bunun yarattığı istikrarsızlık da rol oynamıģtır. Türkiye de bu süreç sonucunda ortaya çıkan iktisadi tablo; makroekonomik istikrarın sürekli kılınamaması, cari iģlemler açığındaki artıģ, ülkenin iç ve dıģ borçlarının hızla yükselmesi ve istihdam yaratamayan bir büyüme sürecinin oluģmasıdır. Türkiye ekonomisinin 1980 öncesinden kalan ve süreklilik arz eden birçok yapısal sorunu ve dengesizlikleri bulunmaktadır. Türkiye ekonomisinin 80 li yıllar ve sonrası için, özellikle dıģ finansal serbestlik ortamında ekonomindeki dengesizliği körükleyici, krize sürükleyici ve krizin yıkıcı gücünü artırıcı en temel sorunu gelirinden daha çok harcama yapmasıdır. Bu sorun, kamu açığı ve cari açıkta kendini göstermekte, gerek kamunun gerekse özel sektörün hızla ve kısa dönemli borçlanmasında vücut bulmaktadır. Türkiye de hükümetler ekonomi yönetimindeki performanslarını sermaye birikimi, büyüme sağlayıcı beģeri ve fiziksel sermayeye yatırım, verimlilik ve etkinlik artıģı gibi uzun dönemli sonuçlara dayandırmaktan genellikle uzak kalmıģlardır. Bu hükümetler daha ziyade ekonominin aktörlerine ve çıkar gruplarına kaynak transferinde bulunulması, doğrudan parasal desteklerin kullanılması ve özellikle yüksek gelirli kesimlerden düģük vergi toplanması gibi kısa dönemli sonuçlara odaklanmıģtır. Türkiye nin bugünkü ekonomi modelinin temelini, 1980 li yılların ikinci yarısından baģlayarak kararlı ancak hazırlıksız biçimde benimsenen serbestleģme hareketi ve özel sektörün öncülüğünde gerçekleģmesi öngörülen büyüme stratejisi oluģturmuģtur. 1989 yılında sermaye hareketlerine serbestlik getirilmesinin ardından yabancı sermaye akıģı giderek güç kazanmıģ, ekonomik büyümeye ve kamu finansmanına katkı sağlamıģtır. Ancak serbestleģme yolunda atılan bu adımlar, makroekonomik politikaların uygulanması için yeteri kadar kurumsal ve yasal düzenlemelerle desteklenmediğinden hem beklenilen büyüme hızının sağlanmasında, hem de ekonomik istikrarın korunmasında umulan baģarı elde edilememiģtir. Özel yatırım ve tüketim harcamaları, kamu kesiminde yeterli tasarruf önlemleri alınmadan, 18

borçlanmaya ve açık finansmana dayalı kamu açıklarıyla birlikte gerçekleģtirilmiģ, giderek yükselen reel faizler özel sektör üzerinde yatırımları caydırıcı etki doğurmuģ ve ekonomik büyüme ile istihdam derin dalgalanmalara maruz kalmıģtır. Bu süreç etkisini enflasyon üzerinde de göstermiģtir. Yüksek enflasyon ve istikrarsız ekonomik sistem orta ve uzun vadeli ekonomik büyüme hızının da belirgin Ģekilde yavaģlaması sonucunu doğurmuģtur. Bu süreçte, temelinde muazzam boyutlardaki kamu açıkları yatan yüksek enflasyon, yatırımcıların ve tasarruf sahiplerinin ileriye dönük planlamalar yapabilmesi olanağını ortadan kaldırmıģ ve ekonomi üzerinde ağır bir yük oluģturmuģtur. Söz konusu dönem boyunca ekonomi sürekli olarak istikrarsızlık ile yüz yüze olmuģ, belirsizlik ortamının ve yüksek enflasyonun neden olduğu aģırı yüksek reel faizler sabit sermaye yatırımlarını ürkütmüģ ve sermaye birikim hızını önemli ölçüde yavaģlatmıģtır. Yüksek reel faizler ve bu faizlerin özendirdiği oynak yabancı portföy yatırımları nedeniyle ekonomi kan kaybetmiģ, ani ve yüksek boyutlu sermaye hareketleri ekonomik krizlere yol açmıģtır. Ġstikrar programlarının uygulamasında gösterilen kararlılık derecesine ve dıģsal koģullardaki değiģimlere bağlı olarak ekonomik yapı dalgalanmalar göstermiģtir. Aslında süreklilik kazanan enflasyonun altında yatan temel neden, büyük boyuttaki kamu açıklarıdır. Bu açıkların finansmanı parasal tabanın artıģ hızını yükseltmiģ ve devletin finans piyasalarının tek müģterisi haline gelmesiyle reel faizlerin çok yüksek düzeylere tırmanmasına neden olmuģtur. AĢırı devlet borçlanması, tırmandırdığı enflasyon yoluyla sürekli olarak faizi yukarı iten bir etki doğurmuģtur. Ayrıca, kamu kesiminde ücret düzeyleri ile tarımsal destekleme fiyatlarının geçmiģ enflasyona endekslenmesi, enflasyonun tırmanmasına katkıda bulunan bir diğer etken olmuģtur. Türkiye 90 lı yıllarda ilk ciddi krizle 1994 yılında karģı karģıya kalmıģtır. % 8,1 oranında yüksek oranlı bir ekonomik büyümenin gerçekleģmiģ olduğu 1993 yılı sonlarında hükümet, yüksek monetizasyon sağlayarak faiz hadlerini düģürme ve böylece borç stoku büyümesini yavaģlatma politikası izlemeye baģlamıģtır. Bu durum, büyük boyutlardaki bütçe açıklarının azaltılması yönünde bir çabanın ortaya konulmadığı ve Türk Lirası nın (TL) aģırı değerlenmiģ olduğu bir ortamda, var olan likiditenin dövize yönlendirilmesi sonucunu doğurarak 1994 baģından itibaren mali piyasalarda krize yol açmıģtır. Ocak 1994 te bu geliģme bankaların bilançolarını bozmuģ, bazı bankaların iflasına yol açmıģtır. Nisan 1994 ayında Hükümet IMF ile bir istikrar anlaģması imzalamıģ, TL yi % 65 oranında devalüe etmiģ ve bankacılık kesiminin açık pozisyonlarını kapattıktan sonra (ileride yaģanacak bankacılık krizlerinin önemli nedenlerinden birisi olacak olan) mevduatlara % 100 güvence getirmiģtir. AĢırı değerli TL ve devalüasyon beklentisi yüzünden yabancı sermayenin kaçması reel faiz oranının tırmanması sonucunu getirmiģ, bunu Ģiddetli bir ekonomik daralma süreci izlemiģ ve bankacılık kesimi de büyük boyutlu zararlar ve likidite sorunlarıyla karģı karģıya kalmıģtır. Kamu bankaları net varlıklarının yaklaģık % 90 ını yitirmiģ ve bu tarihten itibaren de zayıflama dönemi içine girmiģlerdir. Enflasyonda artıģa yol açmakla beraber 1994 yılı sonbaharından itibaren uygulanan geniģletici politikalar, iktisadi durgunluğun sona ermesini çabuklaģtırmıģtır. Türkiye ekonomisi 1995 yılının ikinci yarısından itibaren, esas olarak iç talepteki canlanmadan kaynaklanan istikrarlı ve hızlı bir büyüme dönemi içine girmiģtir. Türkiye ekonomisi, 1994 yılında karģı karģıya kaldığı Ģiddetli daralmanın ertesinde 1995 yılında kazandığı canlılığı, 1996 ve 1997 yıllarında da sürdürmüģtür. 1997 yılında gerçekleģen yüksek oranlı GSYH büyümesi esas itibariyle özel tüketim harcamalarındaki canlılık ile geniģletici maliye ve para politikalarından kaynaklanmıģtır. Yüksek reel faizlerin oluģmasına yol açan yüksek kamu borçlanması, artırılan kamu ve yatırım harcamaları ile yüksek reel faizlerin gelir yaratıcı etkisi, iç talepteki canlılığı yaratan baģlıca etkenler olmuģlardır. 1997 yılında kamu cari ve yatırım harcamalarındaki artıģ oranı, 1994-96 döneminden farklı olarak, faiz ödemelerindeki artıģtan yüksek olmuģ ve daha önceleri yavaģlamakla beraber artıģ gösteren faiz dıģı bütçe dengesi, nominal bazda yıl içinde daralma göstermiģtir. Türkiye, mevcut makroekonomik sorunlara yönelik kararlı ekonomi politikasının oluģturulduğu bir ortamda 1998 yılına girmiģ ve enflasyonda kalıcı bir düģüģün sağlanması 19

temel hedef olarak belirlenmiģtir. Bu çerçevede; program tanımlı konsolide bütçe faiz dıģı fazlasının artırılması, kamu kesimi maaģ ve ücretleri ile tarımsal destekleme fiyatlarının belirlenmesinde hedeflenen enflasyonun dikkate alınması, para politikasının enflasyonda öngörülen düģmeyi destekleyici bir biçimde ve koordineli olarak uygulanması, kamu finansmanını güçlendirecek yapısal reformların gerçekleģtirilmesi ile iç borçlanma ihtiyacının düģürülmesi ve ekonomide etkinliğin artırılması amacıyla özelleģtirmenin hızlandırılması, temel politikalar olarak belirlenmiģtir. 1998 yılında IMF ile izleme anlaģması yapılarak, hükümetin IMF ye karģı taahhütlerini ortaya koyan bir Ekonomik Politikalar Bildirgesi hazırlanmıģtır. 1998 yılında IMF ile mutabakata varılan iktisat politikalarının uygulamaya konulmasındaki kararlı tutum ve alınan sonuçlar, ekonominin geleceğine yönelik beklentileri olumlu biçimde etkilemiģtir. Ne var ki, 1997 yılı ortalarında Tayland da baģlayıp sermaye ve mal hareketleri yoluyla dalga dalga Güneydoğu Asya yı etkisi altına alan ve 1998 yılında Rusya nın moratoryum ilan etmesiyle tüm dünya ekonomilerini sarsan kriz, gecikmeli de olsa Türkiye yi etkilemiģtir. Böylece ekonomide ve mali piyasalarda oluģmuģ olan iyimser havan kaybolmuģ, belirsizlik ortaya çıkmıģ, sermaye çıkıģları ve faiz hadlerinde sıçramalar meydana gelmiģtir. Türkiye ekonomisinde son iki yılda gerçekleģen ve büyük ölçüde hızlı iç talep geniģlemesine dayalı büyüme hızı; 1998 yılı baģında enflasyonu % 50 ye düģürme hedefi çerçevesinde uygulanan para ve maliye politikasının iç talepte yarattığı daralma ve dünyada yaģanan ekonomik krizin dıģ talepte meydana getirdiği azalma nedeniyle, 1998 yılının ortasından itibaren düģüģe geçmiģtir. Türkiye 1999 yılına ise Uzakdoğu Asya krizinin etkilerinin sürdüğü, Rusya daki krizin derinleģtiği, krizin özellikle Latin Amerika dan kaynaklanan kaygılar nedeniyle yayılmasının beklendiği ve hükümetin aldığı erken seçim kararının getirdiği belirsizliğin hakim olduğu bir ortamda girmiģtir. Bu olumsuz iç ve dıģ konjonktürde 1998 yılının ikinci yarısından itibaren yavaģlama eğilimi içerisine giren büyüme, 1998 yılının son çeyreğinde sadece % 0,7 oranında (yılın tümü için büyüme oranı % 3,1) gerçekleģtikten sonra 1999 yılının ilk çeyreği ile birlikte daralmaya dönüģmüģ ve Türkiye ekonomisi o güne kadarki en Ģiddetli daralmasını yaģamıģtır. GSYH bu dönemde, bir önceki yılın aynı dönemine göre, % 9,1 oranında daralmıģtır. Yüksek reel faizlerin ve yılın ilk çeyreğindeki belirsizliğin olumsuz etkilerine yılın ikinci yarısında yaģanan iki Ģiddetli depremin maddi yıkıntıları eklenmiģtir. Yurtiçi talep yılın tamamı itibariyle % 4,0 oranında düģmüģ, 1999 yılında yurtdıģı talep de benzer bir seyir izlemiģ, mal ve hizmet ihracatı bir önceki yıla göre % 1,4 oranında bir gerileme göstermiģtir. Ġç ve dıģ koģullardaki bu olumsuz geliģmeler 1999 yılında, GSYH nin sabit fiyatlar üzerinden % 5 oranında daralması sonucunu doğurmuģtur. Nisan ayında yapılan genel seçimlerin ertesinde kurulan hükümet tarafından Haziran ayında IMF ile yapılan görüģmelerde, son Yakın Ġzleme AnlaĢmasının mali destek içeren bir Stand-by anlaģması yolunda köprü görevi görmesi hususunda mutabakata varılmıģtır. Bu mutabakattan sonra Türkiye, temel amacı enflasyonun indirilmesi olan bir yeni ekonomik istikrar programına 1999 yılı sonunda IMF ile yapılan üç yıl süreli Stand-by anlaģması ile baģlamıģtır. Bu anlaģmadan sonra uygulamaya konulan yeni istikrar programı, esas itibariyle döviz çapası sistemine dayalı bir dezenflasyon politikası ve Merkez Bankası bilançosunun net varlıklar kalemine tavan getiren bir parasal kontrol sürecine dayanmakta, ayrıntılı bir mali önlemler paketi içermekte ve faiz dıģı bütçe dengesi ile ilgili olarak da performans kriterleri saptamaktadır. Ayrıca istikrar programı kapsamında önemli yapısal reform düzenlemelerinin uygulamaya konulması da hükümet tarafından taahhüt edilmiģtir. Bu program doğrultusunda kur politikasının istikrar programı boyunca yalnızca enflasyon hedefine göre belirlenmesine, döviz kuru tespitinin ise 2000 Ocak-2001 Haziran döneminde enflasyon hedefine yönelik kur sepeti ve izleyen dönemde de kademeli olarak geniģleyen bant sistemine göre yapılmasına karar verilmiģtir. Para politikası ise Merkez Bankası bilançosunun temel büyüklüklerinden olan net iç varlıklar kalemine getirilen tavan ve net uluslararası rezervler kalemine getirilen minimum seviye ile ĢekillendirilmiĢtir. Bu kapsamda, kısa 20

dönemli dalgalanmalar hariç, para tabanının geniģlemesinin ödemeler dengesi hareketleriyle sağlanması ve ulusal faiz hadlerinin serbest piyasa tarafından oluģturulması öngörülmüģtür. Gelirler politikası kapsamında program süresince maaģ ve ücret artıģlarının hedeflenen enflasyon oranına göre belirlenmesi öngörülmüģtür. Ayrıca istikrar programı geniģ kapsamlı bir dizi yapısal reformla da desteklenmiģtir. Bu sayede 2000 yılında enflasyonun düģürülmesinde baģarılı olunmuģ, yurtiçi talepteki canlanma her ne kadar dıģ talebin hızla yükselmesi sonucunu doğurmuģsa da, üretim artıģına yol açmıģ ve istihdam seviyesini de yükseltmiģtir. Gelirler ve maliye politikası kapsamında belirlenmiģ olan hedeflere ulaģılmıģ, kamu açıklarının azaltılması ve yapısal reformların gerçekleģtirilmesi alanlarında önemli geliģmeler sağlanmıģtır. Öngörülen para ve kur politikası çerçevesinde, kur hadlerinin hedeflenen enflasyona göre belirlenmesi ve gerçekleģen enflasyonun hedeflenen enflasyonun üzerine çıkması sonucu TL yıl içinde giderek değer kazanmaya baģlamıģtır. IMF ile 1999 yılında yapılan Stand-by anlaģması ile omurgası Ģekillendirilen enflasyonu düģürme programının uygulanması sürecinde, kamu açıklarının azaltılması ve yapısal reformlar alanında önemli adımlar atılmıģtır. Bu çerçevede faiz oranları hızla düģmüģ, enflasyon ise petrol fiyatlarındaki artıģın olumsuz etkisine rağmen 10 puanlık bir düģüģ göstermiģtir. Faiz oranındaki hızlı gerileme ve TL nin aģırı değerli hale gelmiģ olması nedeniyle, 2000 yılındaki büyüme esas itibariyle iç talep geniģlemesinden kaynaklanmıģtır. Ekonomide büyümeyi destekleyen tüketim harcamaları geniģlemesi kısa vadeli dıģ borçlanmaya dayalı olurken, ihracat yaklaģık bir önceki yıl düzeyini korumuģ, ithalat tutarında ise önemli bir yükselme meydana gelmiģtir. Ayrıca, TL nin giderek değer kazanmasıyla geniģleyen, doğrudan yatırımlarla değil de portföy yatırımları ve kısa vadeli sermaye hareketleriyle finanse edilen cari iģlemler açığı, istikrar politikasının sürdürülebilirliği açısından en önemli engel konumuna gelmiģtir. Diğer taraftan, bankacılık kesiminin henüz algılayamamıģ olduğu, döviz kuru çapasının yeniden özendirdiği döviz açık pozisyonu riski ile vade uyumsuzluğu nedeniyle artan faiz riski istikrar programının baģarısı üzerindeki iki önemli tehdidi oluģturmuģtur. 2000 yılında TL nin beklenenin üzerinde reel değer kazanması, yılın ilk yarısında faiz oranlarının beklentilerin üzerinde düģmesi ve aģırı değerli TL nin ithal talebini artırmasıyla birlikte iç talebin hızla artması, uluslararası petrol ve buna bağlı olarak enerji fiyatlarındaki artıģ ve Euro/Dolar paritesindeki geliģmeler cari iģlemler açığının giderek yükselmesine ve GSYH'nin % 5'ine kadar çıkmasına neden olmuģtur. Bu geliģmeler iç ve dıģ piyasalarda, uygulanmakta olan kur politikasının sürdürülebilirliği ve cari açığın dıģ finansmanı konusundaki endiģeleri artırmıģtır. Uluslararası piyasalarda istikrar programına olan güven azalmıģ, Ağustos ayından sonra faiz oranlarının artıģ eğilimine girmiģ olmasına rağmen yeterli sermaye giriģi olmamıģ ve ciddi bir likidite sorunu ile karģı karģıya kalınmıģtır. Giderek etkisi derinleģen bu süreç Kasım ayının ikinci yarısında, bir Ģok halinde kısa vadeli faizlerde hızlı bir yükselmeye ve menkul kıymetler fiyatlarında düģmeye yol açmıģtır. Yurt dıģına önemli miktarda sermaye çıkıģı olurken, döviz rezervleri azalmıģ ve bu geliģmeler döviz kuru üzerinde baskı oluģturmuģtur. Bu süreçte, bankacılık kesiminin yapısının zayıflığı ve Kasım 2000 krizinin bankaların özvarlığında meydana getirdiği erime, kur çapası politikasının korunması ile TL nin aģırı değerli konumunu sürdürme konusundaki ısrar ve yıllarca kamu bankalarının bilançolarına gizlenmiģ olan yüksek boyutlardaki finansman açığı, ġubat 2001 krizini kaçınılmaz kılan baģlıca nedenler olmuģtur. Her iki krizin çıkmasında bankacılık kesiminin güçsüzlüğü ve taģıdığı döviz kuru, faiz ve geri dönmeyen kredi riski birinci derecede rol oynamıģtır. Birincisinde yabancıları, ikincisinde yerli bankaları dövize yönlendiren olgu, aģırı değerli duruma gelmiģ TL nin devalüasyon olasılığı olmuģtur. Yine önemli boyuttaki bir sermaye kaçıģının ardından döviz çapası sisteminden vazgeçilerek dalgalı kur sistemine geçilmiģtir. Böylece, hızlı bir süreç içerisinde makroekonomik dengelerin tekrar tesis edilmesi amacıyla, 15 Mart 2001 tarihinde Hükümet tarafından Güçlü Ekonomiye GeçiĢ Programı (GEGP) yayınlanmıģtır. 21