BASIN-YAYIN KURULUŞLARINDA DOĞRU TÜRKÇE KULLAN/AMA/MA Muharrem ÖÇALAN( 1 )



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Bilişimin en Türkçesi. DEVLET ELİYLE BOZULAN TÜRKÇE Olgular, Çabalar

MEDYA. Uluslararası Arapça Yarışmaları BASIN RAPORU

İBRAHİM ŞİNASİ

KİTAP VE OKUMA SEVGİSİ ÜZERİNE HAZIRLAYAN: FERİDUN ESER GEYVE ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ FELSEFE ÖĞRETMENİ

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri

Yaptığım şey çok acayip bir sır da değildi aslında. Çok basit ama çoğu kişinin ihmal ettiği bir şeyi yaptım: Kitap okudum.

Başkent Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü. Doç. Dr. S. EKER

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN


Dünyayı Değiştiren İnsanlar

-DE, -DA VE -Kİ NİN YAZIMI

O zaman gördü ki, küçük çocuk, memleketlisi, minimini yavru ağlıyor. Sessizce, titreye titreye ağlıyor.

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Türkçe, tarih boyunca büyük sorunlarla karşılaşmış ve her durumda özünü kaybetmede bugüne kadar varlığını korumuştur.

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

BAĞLAÇ. Eş görevli sözcük ve sözcük gruplarını, anlamca ilgili cümleleri birbirine bağlayan sözcüklere "bağlaç" denir.

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

İNGİLİZCE HAZIRLIK PROGRAMI SEVİYE 1 DERS MÜFREDATI

T.C. CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ YAZIM KURALLARI VE YAYIN İLKELERİ

Ders Adı : OSMANLI TÜRKÇESİ I Ders No : Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 5. Ders Bilgileri. Ön Koşul Dersleri.

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

İNGİLİZCE HAZIRLIK PROGRAMI SEVİYE 2 DERS MÜFREDATI

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı.

Konumuz sol içi cinayetler, özel olarak da Acilciler bünyesindeki cinayetler

MEZUNLARIMIZIN OKULUMUZ HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİ


Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ ENSTİTÜSÜ TEZ YAZIM KURALLARI

Zeka Soruları 4 - Genç Gelişim Kişisel Gelişim ZEKA SORULARI

NOKTALAMA İŞARETLERİ MUSTAFA NAZIM ÖZGEN

Ekim Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu Koleksiyonu ve Haldun Özen


(Dış Kapak Örneği) T.C. ÖMER HALİSDEMİR ÜNİVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ ÇAĞDAŞ TÜRK LEHÇELERİ ve EDEBİYATLARI BÖLÜMÜ TEZ ADI BİTİRME TEZİ

Standart Eurobarometer 76. AVRUPA BİRLİĞİ NDE KAMUOYU Sonbahar 2011 ULUSAL RAPOR TÜRKİYE

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

Açıköğretim Uygulamaları ve Araştırmaları Dergisi AUAd

EĞİTİM VE KÜLTÜR ALANINDA YAPILAN İNKILAPLAR

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

Cumhuriyet Halk Partisi

ÇIKARMA İŞLEMİ. A) Aşağıda modellenmiş olan çıkarma işlemlerini yapalım. B) Aşağıda modellenmiş olan çıkarma işlemlerini yapalım. ... c) eksilen ...

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

Zirve 9. Sınıf Dil ve Anlatım

Türk Diş Hekimleri Birliği Merkez Yönetim Kurulu Başkanlığı na,

KPSS'de çok konuşulan 'vitamin' sorusu ve çözümü

Çabuk Yazılandırma Kılavuzu (Rapid Transcription Guide) v0.4

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öz geçmiş, insanın hayatını, kabiliyetini, yeteneğini, iş yapma gücü ve tecrübelerini ortaya koyan bir belgedir. Yani insanın o güne kadar elde

Bundan sonra Sabahlatan da hayatın çeşitli alanlarına dair eğitim serileri bulunacak. Bunlara da bu İspanyolca eğitim makalesi ile başlıyoruz.

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

6. SINIF TÜRKÇE DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Doğru bildiğini her yerde haykıran, kimseye eğilip bükülmeyen birisiydi Neyzen Tevfik..

Mehmet DEMİR ORTALIK TOZ DUMAN...HAVA ÇOK PUSLU!... Nihayet, aylardır gol yemeden iki hafta üst üste kazanma

Kütahya Gazeteciler Cemiyeti Ziyareti:

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü KİŞİSEL GELİŞİM VE EĞİTİM ALANI OSMANLICADA TÜRKÇE KELİMELERİN İMLASI KURS PROGRAMI

İntikam. Ölüm Allah ın Emri

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI TÜRKÇE

KAFKAS ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI KURUM İÇİ VE ANABİLİM DALI/BÖLÜMLER ARASI YATAY GEÇİŞ KONTENJANLARI VE ŞARTLARI

Cumhuriyet Halk Partisi

Yukarıdaki diyalogda kaçıncı cümlede diğerlerinden farklı türde bir fiilimsi kullanılmıştır?

Tek başına anlamı ve görevi olmayan ancak kendinden önce gelen sözcükle öbekleşerek anlam ve görev kazanan sözcüklerdir. Edatlar şunlardır:

Dil Öğrenme ve yazım dili öğrenme

Liselilerden Eğitim Sistemine Sert Eleştiri

Nasuh Mitap ı Ankara dan tanırım. Kendisi hakkında bir şey yazmayacağım.

Tablo (2): Atıştırma Sayısı ve Günlük Sınav Sayısı Atıştırma Sınav Sayısı (X)

HADİ BAKALIM KOLAY GELSİN DİJİTAL İŞLEM NE UYGULANDI? SİNEMA - TİYATRO - KONSER

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

14. ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ KONGRESİ

Dilin Tanımı DİLİN TANIMI, ÖZELLİKLERİ / DİL-MİLLET İLİŞKİSİ

Türkiye de üniversiteye giremeyen öğrenciler Fas ta üç dil öğreniyor

Takdim. Bu, Türkiye nüfusu göz önüne alındığından her 90 kişiden birinin aday olması anlamına geliyor (TV, Haberleri, ).

Parlar saçların güneşin rengini bana taşıyarak diye yazıvermişim birden.

YABANCI DİLLER BÖLÜM BAŞKANLIĞI DERS TANITIM BİLGİLERİ

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam

THE ENGLISH SCHOOL GİRİŞ SINAVI Süre: 1 saat ve 30 dakika

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

Bu metin Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulunca 10 Mayıs 1933 tarih ve 101 sayılı karar ile öğrenci andı olarak uygulamaya başlanmıştır.

İngilizce nasıl öğrenilir?

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 6. SINIF TÜRKÇE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

PENTRU DISCIPLINA LIMBA ŞI LITERATURA TURCĂ MATERNĂ

6. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

Tezkire-i Şeyh Safî (İnceleme-Metin-Dizin) Cilt I

İspanyol Alfabesi 27 harf ve 2 digraf, yani tek ses veren ikili harf kombinasyonundan oluşur.

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Yrd. Doç. Server ACİM İnönü Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi. Bir Besteci'nin Gözünden Özgür Yazılım ve Özgür Yaşam

3. SINIFLAR BU AY NELER ÖĞRENECEĞİZ? OCAK

1. Çağımızda, toplumların mutluluk ve. refahlarının hatta bağımsızlıklarının; bilimin. ışığında sürdürülen araştırma ve geliştirme

T.C. KAFKAS ÜNİVERSİTESİ Eğitim Fakültesi Dekanlığı

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Mayıs 2010 DİKKAT

ZAMİRLER(ADILLAR) Zamir sözcük türlerinden biridir. Zamiri yapmak için cümleyi çok çok iyi anlamak gerekir

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

HABER YAZISI ALP AKIS VE ARI BARAHYA

Transkript:

BASIN-YAYIN KURULUŞLARINDA DOĞRU TÜRKÇE KULLAN/AMA/MA Muharrem ÖÇALAN( 1 ) Ḳalem olsun eli ol kâtibi bed-taḫrîrin Ki fesād-ı raḳāmı sûrumuzu şûr eyler. Gâḥ bir ḥarf suḳūtiyle kılur nādiri nār, Gâḥ bir noḳta ḳusūriyle gözü kûr eyler. ( Fuzûlî, Divan Mukaddimesi ) Ünlü Divan şairimiz Fuzûlî, bu dörtlüğü ile bize 15. yüzyıldan seslenerek, yazıda dikkatli olmamız gerektiğini hatırlatıyor. Arap alfabesiyle Türkçe yazmak gafletini gösterdiğimiz yılların imlâsında gördüğü ihmalleri dile getiren şairimiz, günümüz Türkçesiyle; Düğün dernek, ziyafet, şölen mânâsındaki sûr (سور) kelimesini yazarken bir harfi değişik yazması sebebiyle tuzlu, kekremsi anlamındaki şûr ( شور ) haline getiren; bir harfi unutmasıyle ender bulunur, eşine rastlanması zor anlamındaki nādir ( نادر ) kelimesini, ateş anlamındaki nār ) eden kötü yazıcının گڡر) ) kelimesini, kör گڡز) ) a çeviren; bir noktayı eksik koyması yüzünden göz نار ( eli, kalem gibi kurusun! diyor. Ancak ne yazık ki bu önemli uyarıyı da sözlük yardımıyla anlamak zorundayız. Bu kargış( 2 )tan günümüzdeki yazarlara ne pay düşer bilmem ama, bildiğim bir şey var o da; bu dil duyarsızlığı devam ettiği sürece imlâmızın düzelmeyeceğidir. Kendi Gök Kubbemiz in mimarının söylediği gibi: Kafamız ne zaman düzelirse, imlâmız da o zaman düzelecektir. O gün imlâmız düzgün değildi, kelimeleri yanlış yazıyor yanlış söylüyorduk çünkü Arap ve Fars dilleriyle gümrük birliği kurmuştu aydın(?)larımız. Kafamızın karışmaya başladığı yıllardı o yıllar. Önce önder kafalar, büyük kafalar karıştı. Eli kalem tutanlarımızın dizelerinde tek tük görülmeye başlayan Farsça ve Arapça sözcükler bir üstünlük, bir ayrıcalık olarak algılanmaya başlandı. Sonra bu, marifet olarak nitelendirildi. Arif olmanın göstergesi sayılınca Fars ve Arap dilince söylemek-yazmak, açıldı bütün gümrük kapıları ardına kadar. Üstelik Türkçe söyleyip yazmak da cehaletle eş değer sayıldı. Arabî ve Farîsî münevverler rahle-i tedrîslerine aldılar bir bir hod, kaba Türkçe ile yazan, konuşanı. Üstüne üstlük erkân-ı devlet, ödüllendirdi marifet erbâbını. Ve erbâb-ı dil, tenevvür ettiler efrâd-ı sarayı. İşte ne olduysa ondan sonra, o kafanın oluşmasından sonra oldu. Farklı bir dil bilmek elbette güzel bir şeydi. Ancak bugün olduğu gibi o günün okumuşu da başka dil bilmek ile başka dile esir olmak arasındaki farkı ayırt edemedi. İsimler girdi önce dilimize. İlbeylerimiz Melikşah, boy beylerimiz Nizamülmülk oldu. Selçuklular zamanında başlayan Fars ve Arap dili etkileri, zamanla kuvvetlendi, sadece isimler değil sıfatlar, zarflar, bağlaçlar da değişmeye başladı. Sonra, tamlamalar Arap ve Fars dilinin kurallarına uygun hale geldi. Arada bir Karamanoğlu Mehmet Bey kadar gür olmasa da sesleri, karşı çıktı kimileri. Ancak ne sesleri duyuldu gidişin gürültüsünde, ne nefesleri yetti dağdağanın debdebesini bastırmaya. 1 Sakarya Üniversitesi Türk Dili Okutmanı (Bu tebliğ, Basın Yayın Organlarında Türkçe Kullanımı, Halk Kültürlerinin Medya Açısından Değerlendirilmesi Uluslar Arası Sempozyumu, 12-14 Aralık 2002 de sunulmuş ve Bildiriler kitabında yayımlanmıştır.) 2 kargış: ilenç, bedduâ, nefrin, lanetleme, Sadeleştirilmiş ve Genişletilmiş Kāmûs-ı Türkî, Şemseddin Sâmî, Tercüman yay.1991, İst. 3. Cilt, 652.s. 1

Aradan yüzyıllar geçti. İşte söz başında ele aldığımız kargış, böyle bir seyrin sonucudur. Türk dilinin tarih serüveni, şimdiye kadar pek çok yazıda ve kitapta ele alınarak incelenmiş ve farklı yönleriyle izah edilmeye çalışılmıştır. Bunlardan biri de Bilim, Kültür ve Öğretim Dili Olarak Türkçe adlı eserdir.( 3 ) Bu eserde Ord. Prof. Enver Ziya Karal, Batı Türkçesinin tarih seyrini ele alırken; Osmanlı Türkçesinin gelişme aşamaları, İmparatorluk sınırlarının genişlemesine ve daralmasına göre karakter değiştirmiştir. demektedir.( 4 ) Tarih olarak hocamızın 1299 dan 1918 e kadar sıraladığı ve izah ettiği bu seyirde şöyle bir tasnif dikkati çekmektedir: 1-Türkçenin yabancı dil etkisine karşı direnişi (1299-1453) 2-Türkçe üzerinde yabancı dil etkisinin artması (1453-1517) 3-Türkçede Arapça ve Farsça etkisinin üstünlüğü (1517-1718) 4- Türkçenin önem kazanmaya başlaması (1718-1839) 5- Türkçenin bağımsızlığı için çalışmalar (1839-1918) Bu tasnif ve izah çalışmasının bütün ayrıntılarına katılmamakla birlikte bizim sözbaşında verdiğimiz Fuzûli örneğini 3. sıradaki tarihî süreçte saymak mümkündür. Fuzûlî, Azerbaycan sahasında yetişmiş ve ünü Türkçenin konuşulduğu coğrafyanın tamamına yayılmış bir şairimizdir. Türkçenin yabancı dil (Arapça ve Farsça) etkisine direnişinin yeterli olmadığı, bu dönemlere ait her örnekte göze çarpmaktadır. Özellikle yazı dilindeki Arap ve Fars diline yöneliş, zamanla Türkçe söyleyişi de etkisi altına almış, şair ve yazarlarımız halk dilindeki basit ve anlaşılır bir deyimi söylemek için bile bir sürü Arapça, Farsça tamlamalı, ağdalı bir söyleyişi tercih eder olmuşlardır. Canı cehenneme uçtu cümlesinin 17.yy.daki ifadesine bakınız: bâlâ-yı kûhsâr-ı serinde âşıyan-saz olan zâg-ı cîfehâr-ı cân-ı habîsi sigâf-ı târekinden nişîb-gâh-ı duzâha pervâz eyledi. 17. yy. şair ve yazarlarımızdan Nergisî, Türkçedeki düşündükçe kelimesini söylemek için, içinde sadece ettikçe fiilinin bulunduğu şu cümleyi kurmayı marifet saymış: dest-i endîşe heyzümpâre-i mülâhaza ile tahrîk-i âteş-dân-ı efkâr ettikçe Karal, Türkçenin Bağımsızlığı için Çalışmalar (1839-1918 ) başlığı altına aldığı 5. ve son bölümde, bir kültür alanı değişikliğinden söz etmektedir. Bu dönem, Tanzimat la 1. Dünya Savaşı arasındaki dönemi kapsar. Ne yazık ki bu dönemde de istenilen ölçüde bir Türkçe sadeleşmesini göremiyoruz. Arapça ve Farsça kelime ve kavramların kısmî olarak dilden atılmaya çalışılması, Türkçe açısından iyimser düşünmemize yol açsa da bunların yerini, Fransızca başta olmak üzere batı dillerinden kelime ve kavramların alması bu sadeleştirme çabalarını amaçtan uzaklaştırmıştır. Osmanlı Devletinde ilk kez, 1876 Anayasasının 18. maddesine; Osmanlı Devletinin resmî dilinin Türkçe olduğu, devlet hizmetlerine gireceklerin Türkçe bilmesi gerektiği hükmü konarak Türkçeye öncelik tanınmıştır. Ancak bu sefer de farklı yörelerden gelen insanların farklı lehçe, şive ve ağızlarla konuşmaları yüzünden Türkçe, mecliste bulunan Türklere tercüme yoluyla anlatılmıştır. (Karal:1994,61.s.) Ancak bütün bunları, hüküm sürdüğümüz topraklarda bir mensubiyet tanımının yapılması gereğini, bu mensubiyetin ortak değerlerinden biri ve en önemlisi olarak ortak Türkçe ihtiyacını belirginleştiren deneyimler olarak saymak gerekir. Nitekim bu dönemlerde yapılan tartışmaların sonunda, okullardaki Türkçe dersleri 3 Bilim, Kültür ve Öğretim Dili Olarak Türkçe,Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara,1994 4 a.g.e. 30.s. 2

artırılmakla kalınmamış, harflerin ıslahı, alfabe değişikliği gibi o zamana kadar çok az sözü edilmiş fikirler de ortaya atılmıştır. 5 Bu dönemlerde başlayan tartışmalar, bir anlamda Türkiye Cumhuriyetinin Türkçeye ve dile bakışının da fikrî temellerini oluşturmuştur. Bu tartışmaların temelleri üzerindeki eğitim çarklarından geçmiş olan M.Kemâl Atatürk ün en önem verdiği konuların başında Türk Dili ve Türk Tarihinin yer alması tesadüf değildir. Cumhuriyetin birinci yılında (1924) İstanbul Üniversitesine bağlı Türkiyat Enstitüsünün kuruluşuna öncülük etmesi, 1928 deki Harf İnkılâbı, 1931 de Türk Tarihi Tetkik Cemiyetini kurması, 1932 de de Türk Dili Tetkik Cemiyetini kurması, onun, 22.000.000 km 2 den 780.000 km 2 ye niçin sıkıştığımızı iyi tahlil ettiğini gösterir. Bütün bunlar, Türk milletinin ortak paydalarının sağlam olarak inşa edilmesine yönelik şuurlu çabalardır. Bu alanlarda ve özellikle dil sahasında yapılacak derin ve ilmî çalışmalar sayesinde mensubiyet hissi oluşacak, bu his, Türklük şuurunun sağlamlaşmasına da vesile olacaktır. Nitekim M. Kemâl Atatürk, 02.09.1930 tarihli el yazısında: Millî his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması, millî hissin inkişafında başlıca müessirdir. Türk dili, dillerin en zenginlerinden biridir. Yeter ki bu dil, şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır ( 6 ) demektedir. Atatürk, dilin millet hayatındaki iktidar ve kudretini şu sözlerle daha da netleştirerek gelecek nesillere önemli bir işaret daha vermektedir: Türk milleti demek, Türk dili demektir. Türk dili, Türk Milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti, geçirdiği nihayetsiz felâketler içinde ahlâkının, an anelerinin, hatıralarının, menfaatlerinin kısacası bugün kendi milliyetini yapan her şeyinin dili sayesinde muhafaza olunduğunu görüyor. Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir. ( 7 ) İşte bütün mesele; Kalbimizi ve zihnimizi sağlıklı tutabildik mi? sorusuna verebileceğimiz ya da veremeyeceğimiz cevaptadır. Bizce bu sorunun cevabı Hayır, tutamadık! olacaktır. Çünkü, zihnimiz sağlıklı değil! *Hâlâ bu milletin içinde Türkçeyle bilim, felsefe yapılamaz! diyen, diyebilen beyin/siz/ler varsa; *Hâlâ bu ülkede Türkçe, milliyetimizi yapan herşeyin muhafızı, farklılıklarımız içinde ortaklığımızın tek ve olmazsa olmaz kuvvetlendiricisi değil de bir zorlama, bir baskı unsuru gibi görülebiliyorsa; *Birileri, Türkçeyi, Türkiye de bu gerekçeye dayanarak Türk Anayasasının başlangıç maddelerinden çıkarmayı düşünebiliyorsa; *Türkçe, Türkiye de ikinci sınıf dil konumuna getirilmişse; okullardan, iş yeri tabelalarından, aydınların kalemlerinden ve ağızlarından, bilimsel toplantılarının adından ve sunumundan, görüntülü ve yazılı basınından, şarkılardan, Türkülerden çekiliyorsa; *Herkes dille aktarımda bulunmasına rağmen, dili rastgele kullanmayı alışkanlık haline getirmişse ve herkes Acaba kullandığım doğru Türkçe mi? endişesini taşımıyor, kılavuza ve sözlüğe bakmıyorsa; *İletişim ve bilişim çağında her alandan sağanak gibi gelen yabancı kelimelere herkes Türk Dil Kurumu karşılık bulsun diye bakıyor, sonra da bulunan karşılıklara sadece burun kıvırıyor veya sadece eleştiriyor ama hiçbir şey önermiyorsa; 5 Daha geniş bilgi için bkz: Tansel, Fevziye Abdullah, Arap Harflerinin İslah ve Değiştirilmesi Hakkında İlk Teşebbüsler ve Neticeleri, Belleten, 1953. XVII.C, 223-249.s.; Ergin, Osman Nuri, Türkiye Maarif Tarihi, I.-IVc. ; Levend, Agâh Sırrı, Türk Dilinde Gelişme ve Sadeleşme Evreleri, Ank. 1972 6 İnan, Afet, Medenî Bilgiler ve Mustafa Kemal in Elyazıları, TTK yy., Ankara 1969 7 Cunbur, Müjgan, Atatürk ve Millî Kültür, Kültür Bakanlığı yy., Ankara 1981, 36.s. 3

*Geçmişteki dil yozlaşmalarından, tercümeyle okuduğumuz şairlerimizden, yazarlarımızdan hemen herkes dert yanıyor da içinde bulunduğumuz yozlaşmayı kimse görüp, gelecekte benzer şikayetlerin olmaması için önlem almıyorsa, böyle beyinlerin sağlıklı olduğunu söylemek de zihnimizi sağlıklı tuttuğumuzu iddia etmek de safdillik olur. Söylediklerim ağır mı geldi? Yok canım nerede böyle bir durum var ki mi diyorsunuz? Örnek mi istiyorsunuz? İlk üç maddeyi geçiyorum. Çünkü onlar çok taze. Benim belleğimde de hep taze kalacaklar. ( Hâfıza-i beşer nisyân ile ma'lûl olduğu için endişe taşımıyor da değilim ya, neyse.) *Türkçe, Türkiye de ikinci sınıf bir dil haline getirilmiştir : a) İlköğretim okullarına konulan İngilizce, çocukların anadilini sevme, öğrenme ve kullanma çağında Türkçeyi kenara itmiş, çocukların ana dillerinde düşünme alanlarını daraltmıştır. Çocuklarımız bir yandan televizyon ve filmlerin etkisiyle, bir yandan oyun çağının etkisiyle, bir yandan da bazı anne ve babaların bilinçsiz teşviki ile yarı Türkçe, yarı İngilizce ( deyim yerinde Türkilizce! ) konuşmaya başlamışlardır. Çocukların ağzında; come on baby, light erkek, Ben ticket alıcam, Teacherım homework verdi., Ben şimdi sayıcam siz run yapıcaksınız: one, two, three, go!, oley!, bye bye!, I love Pokemon! cümleleri sakız gibi çiğnenmeye başladı. b) Liselerde, özellikle Süper(?)lise ve Anadolu(?) liselerinde İngilizce, Türkçe den daha imtiyazlıdır ve ne yazık ki buralarda öğretilen İngilizce de, Türkçe de çocuğun işine yaramamaktadır. c) Üniversitelerin çoğunda Hazırlık Sınıfı adı altında maliyeti yüksek, verimi az bir uygulama vardır. Bu süreçten geçen çocuklarımızı da; İngilizce olarak sunulan bir söyleşiyi, İngilizce olarak verilen bir dersi takip edebilecek, alanları ile ilgili bir makaleyi okuyup anlayabilecek, çevirecek düzeyde yetiştiremiyoruz. Zira çocuklarımız, tabandan itibaren ana dilinde düşünmeyi öğrenememiş, ana diline hakim olmayan bir nesil olarak üniversiteye geliyorlar. Üniversitelerde Türk Dili dersi, ortalamaya katılmayan, zorunlu derslerden sayılmakta, özellikle sayısal ağırlıklı puanlarla girilen bölümlerde, lüzumsuz bir ders gibi algılanmaktadır. ç) Üniversitelerdeki etkinliklerde Türkçe tanıtımlar ve sunumlardan daha öncelikli olarak yabancı dil tercih edilir olmuş, ilan ve reklamlarda Türkçenin doğru kullanımına aldırış edilmez hale gelinmiştir. Yıl sonu etkinliklerindeki afişler, eğlence duyuruları bu konuda en tipik örneklerdir. ( Non stop music, non stop eğlence! Party! Summer Party! Winter Party!, Tez yazilir, printer çıktisi alınir, CD ye kayit yapilir., sponsırd by...) *İş yeri isimlerinden Türkçe çekilmek üzeredir. İş yeri isimlerindeki yabancılaşma seyri ile ilgili pek çok araştırma yapılmıştır. ( 8 ) Bu araştırmalardan birini de biz, Sakarya Üniversitesi öğrencileri ile birlikte Adapazarı ölçeğinde yapmıştık. Depremden önceki iş yerlerine ait yaptığımız bu araştırmada elde ettiğimiz bulgular bizi hem üzmüş hem güldürmüştü. Taradığımız 1438 iş yerinden 576 iş yerinin adı Türkçe den başka dillere aitti. ( % 40,06 ) Depremden sonra birkaç yeni iş yerinin Türkçe isim koyması, bizi Türkçe adına sevindirmişti ( Dürümcü, Sakız Dondurma...) Ne yazık ki bu 8 Bu konuda bkz.1)aydoğan, Bedri, Türkçeye Giren Yabancı Sözcükler ve Otel Adları, TD 596, Ağustos 2001, TDK yy. 144-154.s.;2).Öçalan, Muharrem, Sakaryadaki İş Yerlerine Verilen İsimlerde Yabancılaşma Eğilimlerinin Tespiti Hakkında Bir Araştırma ve Düşündürdükleri, 1. Sakarya ve Çevresi Tarih ve Kültür Sempozyumu, Bildiriler, SAÜ yay, Adapazarı 1999, 277-287s. ; 3) Üstünova, Kerime, Bursa da Tabela Adları, TD533, Mayıs 1996, 1186-1190.s. ; 4) Kirman, Mustafa, İş Yeri Adlarında Özenti Saptaması,Güneş Gazetesi, 5 Ocak 1991 ; 5) Alkibay, Sanem, Mağazalarda Yabancı İşletme Adı Kullanımına Yönelik Bir Araştırma,TD, Ekim 1996, 415-421.s.; 6) Yaman, Ertuğrul, Ankara daki İş Yeri İsimleri Üzerine,Millî Kültür, Aralık 1990, 58-61.s. 4

konudaki denetimsizlik ve ticarî yönelim sakatlığı sevinmemizi yarım bıraktı. Pek çok iş yeri gene yabancı isimler konarak açıldı. Oysa, asrın felaketinden sonra yeniden yapılanan kentimizde, bu yönden de bir yeniden yapılanma gerçekleştirilebilirdi. İş yerlerine Türkçe isim koyanların özendirilmesi önerimize ve yeni açılan iş yerlerine Türkçe isim konulmasına dair 7000 imzalı çağrı dilekçemize de Belediye yetkililerinden bir cevap alamadık. Bütün ihmallerimize perde olan felaket; bu naçiz çabamızı da mazereti makûl gerekçelerle Sakarya nın eşilen, kazılan, doldurulan, yıkılan, yapılan karmaşıklığı arasında çözümsüzlükler zincirine ekleyip aldı götürdü. İş yeri isimlerinde sadece Sakaryamız yabancılaşma hastalığında değil. Herhangi bir kentimizin işlek caddelerinden birine girin ve şöyle bir iş yeri isimlerine bakın. Yabancılaşmanın oranını çıkarırsınız. Durumu gördüğünüzde Türk Dil Kurumu nun bir zamanlar yaptırdığı uyarı afişindeki Burası Türkiye mi? ifadesine hak verirsiniz. Tatil kentlerimizden birinde iseniz bu sefer bırakın yabancı isimli iş yeri aramayı, ismi Türkçe bir iş yeri bulabilirseniz rahatlıkla hayret edebilirsiniz! Tatile gitmeden önce bir Hotel, Motel veya Pansiyon da yer ayırtmayın, rezervasyon yaptırmanız gerekir. Rezerve yerinizi de birkaç kez çek edin. Yoksa yeriniz satılmış olur, siz de ortada kalarak tatilinizi zehir edersiniz. Sorunsuz bir şekilde tatil yapacağınız beldeye yerleşmişseniz hotelinizin breakfast ve evening mealini, demonstrationlarını kaçırmayın. Showların ambiansına bayılacaksınız. Dışarıda bir şeyler atıştırmaya niyetlenirseniz, Türkçesi atıştırma/ atıştırmalık diye önerilen Fransızca aperitif kelimesinin aparatif/ aperatif/ apperatif/ aperativ gibi binbir garip şekle girdiğine bakmadan, rastgele bir yere girebilirsiniz. Girdiğiniz yerde Fransızlar varsa ve onlar sadece alkollü içkiler içiyorlarsa şaşırıp Fransız kalmayın! Çünkü aperitif, Fransızca da alkollü içkiler için kullanılır! Yabancı dil bilmiyorsanız Kebhabchinin kebapçı olduğunu; Tomato Soupun bizim domates çorbası, Orangensaftın portakal suyu, Mineral Wasserin maden suyu, olduğunu öğreneceğiniz İngilizce, Almanca, Fransızca cep sözlüklerinizi yanınızda bulundurmayı ihmal etmeyin! İsteğinizi gayet saygılı bir biçimde ne alırsınız? diye soran komi ye de sakın sormayın, yoksa comic kalırsınız. Yayik airanın bizim yayık ayranı olduğunu fark edememeniz çok büyük ayıptır. Yoksa siz yuphkanın, dürümchinin, chachickin ne olduklarını bilemeyecek kadar kıro musunuz? Sizin orda bulunduğunuz akşamlara denk geldiyse, eskidhjideki açık artırmalarda hangi tarih hazinelerinin kaç dolâr( Dikkat, a yı inceltmeden söylerseniz sizi kaba bulurlar!)a haraç mezat satıldığına tanık olabilirsiniz. *Türkçe, aydınlarımızın dilinden çekilmiştir. Yukarıdaki ifadelerimizden yanlış çıkarımlar yapacak olanlara duyuralım ki biz, yabancı dil düşmanı, bu iletişim çağında dil öğrenmeye karşı çıkan çağdışı biri falan değiliz. Biz deriz ki Türkçeyi iyi öğrenmek önşartıyla, bu devirde bizim bir değil birkaç yabancı dil bilmemiz elzemdir. Hatta imkân, mekân ve zekâmız elveriyorsa birkaç Doğu ( Çin, Japon, Rus), birkaç Batı ( İngilizce, Almanca, Fransızca) dili öğrenebilmiş nesiller yetiştirmeliyiz. Ama hâdim değil, hâkim bir vaziyette. Üstelik bizim serzenişimiz sadece Batı dillerine teslimiyetçiliğe de değil. Yer yer tebliğimizde dokundurmalarda bulunmamızdan anlamışsınızdır ki; ister doğu, ister batı olsun esaretin yönü, bizim bakacağımız pencere Türkçe penceresidir. Türkçe den anladığımız da bir kimyasal işlemle arıtılmış, saflaştırılmış Türkçe değildir. Elbette ki dil, iletişim dizgesi olarak onu kullanan toplumun diğer toplumlarla etkileşimine koşut olarak, kelime alış verişi yapacaktır. Dilimizde yabancı dillerden kelimeler de bulunacaktır. 5

Nitekim Arapça ve Farsça dan, İngilizce ve Fransızca dan pek çok kelime de dilimizde vardır. Ancak, madem bunlar dilimizde kaldı, madem bunlara zamanında karşılıklar bulup Türkçeleriyle değiştiremedik, hiç olmazsa bunları da doğru dürüst kullanalım. Örneğin;( 9 ) Hukuğu olmaz, doğrusu hukuku dur. Gazetelerden küpür değil, kupür kesilir. Silahşör değil, silahşor dur. Keman virtüözü değil virtüozu dur. İnsan çok espritüel değil, spritüel olur. Fenerbahçenin râkib i değil, rakib i, Hâkem değil, hakem, İstîfa değil, istifa, demokrâsi değil, demokrasi lâyik değil lâik...( 10 ) Türkçe aydınlarımızın dilinden çekilmiştir. Üniversitelerimizde hazırlanan tezler, bildiriler Türkçe açısından yürekler acısı vaziyettedir. Hemen hemen hiçbir tezde, harflerle sıralama yapılırken a, b, c, d, e, f... sıralamasından farklı bir durum göremezsiniz. Atatürk ün Latin abecesini alırken Türkçe nin binlerce yıllık aslî seslerini de ilave etmesi ne yazık ki en Atatürkçü ne demekse?- olanların yazılarında bile unutulmuştur. ç, ş, ğ, gibi sesler bu sıralamada yer alamamaktadır. Bütün eğitim kademelerimizdeki sınavlarda benzer bir hata, ısrarla devam ettirilmektedir. Şekil 1, şekil 2... biçimi ise bizim sıfat tamlaması kuralımızı sessiz sedasız kaybetmiştir. Bu sessiz kervana katılan başka tamlamalarımız da artık kanıksadığımız bir hâle doğru hızla yol almaktadır. İşte onun içindir ki; Divan Oteli yerine Hotel Divan, Ahmet in Büfesi yerine Büfe Ahmet- hatta Büfe Ahmets -... gibi yüzlerce gariplik normalmiş gibi kimsenin dikkatini çekmez olmuştur. Türkçe, yazar çizerlerimizin kaleminden, sunucularımızın dilinden, şarkı-türkü sözlerimizden de çekilmiştir. Gün geçmez ki gazete başlıklarından birinde bir şey in ( gözde), bir başka şey aut (gözden düşmüş ) diye haber yayımlanmasın. Biraz en lerden bahsedelim. ( Bu ifade tarzı turfandadır! En iyi., en meşhur, en gözde... gibi yazılmalı, biz de anlamalıymışız!) Spor sayfalarımız, aman Allah! Spor sayfalarımızda futbolcularımız ne üç gol atabilir, ne de pas verebilirler. Zaten takımları rakip takıma yenilmişse, bilin ki hakem üçlüsünün hataları yüzündendir. Ama bazı hakemler, gelmiş geçmiş zamanların en iyisi sıfatını hak etmişlerdir. Bazı futbolculara, topu sektirememesine, çapraz koşmayı bilmemesine, hazırlayıcılık yapamamasına, güçsüz olmasına rağmen bir çuval parayı neden verirler, bilinmez. Bilinmez ama ertesi gün aynı durum, tercüme edilmiş haliyle gazetelerin spor sayfalarında yer almak zorundadır! Çünkü, spor yazarları, başka türlü yazarlarsa bizim anlamayacağımız sanısındadırlar. Onlar, üç gol 9 Örneklerin daha fazlası için bkz:yalçın, Şiar, Doğru Türkçe, Metis yay. 1999, İst. 10 Ayrıca şu eserlere bkz: Hepçilingirler, Feyza, Türkçe Of, Aksoy, Ömer Asım, Dil Yanlışları, Banguoğlu, Tahsin, Dil Bahisleri, Kubbealtı Neşriyat, İst. 1986 Hacıeminoğlu, Necmeddin, Türkçenin Karanlık Günleri, Kaplan, Mehmet, Kültür ve Dil, Dergah yay.ist. 1996 Safa, Peyami, OsmanlıcaTürkçe Uydurmaca, Ötüken yay., İst. 1976 Sinanoğlu, Oktay, Bir Nev York Rüyası Bye Bye Türkçe, 6

atana hattrick yaptırır, iyi pas vereni assistin kralı yapar. Takım, râkip ( Bu şekilde yazılırsa ata binen anlamına gelir!) takıma yenilmişse mutlaka hakem triosunun hatası vardır. Bazı hakemler, tüm zamanların( şaşırmayın bu da yeni çıktı. Yani gelmiş geçmiş, şimdiki ve de gelecek zamanın demek her halde) en popüler hâkemi sıfatını hak etmişlerdir. Dripling yapamayan, diyagonal koşamayan, assist yapamayan, eforsuz adamlara da neden bu kadar milyon dolâr verilir, bilmiyorum! Ama olsun, derby maçlarının ambiyansı her zaman güzel oluyo!. Üstelik bu maçların tele dedikoduları da çok reyting yapıyo! Hele o kaçan gollerdeki Wauww!!! çığlıkları yok mu? Türkçede sanki hiç ünlem kalmamış gibi çıkarılan bu kedigiller familyasına ait ünleme çok sinirleniyorum. (Tam, kıl oluyorum, sinir oluyorum diyecektim, vazgeçtim.) Nefretin sahalardan silinmesi, küfürün sona erdirilmesi çabalarına saygı duyuyorum. Olması gereken ve bize yakışan da her yönüyle temiz, güzellik zevki veren, kardeşlik ve barışa katkı sağlayan bir oyun anlayışıdır. Ancak, sevgimizi bile I love you..., I love you...! şeklinde ifade edişimize ne demeli? Ya şarkı sözlerimiz? Hepsini yazamam, yer kalmaz. Hatırlatayım ve sadece samimî kanaatımı söyleyeyim ki hüzün ifadeleri, küfürler bile hemen hepsi şıkıdım şıkıdım vallahi! Depresyonda olup, arkadaşından ayrılıp çok sıkılanı mı ararsınız; seni tek geçerim bu alemde ( Âlem diyor galiba! Fakat sözlerde inceltme imi yazılmamış. Üstelik tek geçmek de bir atçılık terimi.) diyeni mi, I am sorry ne soriy deyip çiftetelli havasında milleti oynatanı mı? (Gerçi insanımız bunların hepsine oynuyor ya!) Oynatmaya az falan kalmadı. Milletçe oynattık! Bu yazıyı yazdığım sırada ülkemiz seçim, halkımız geçim yarışında. Siyasîlerin, kaynağı belirsiz vaatlerle atıp tuttukları, ülkenin boşalan kasalarından saçıp dağıttıkları bir zamanda oturup bunca dil meselesini dile getirmekle sesimizi kime duyuracağız demedim, yazdım. Arada bir haberleri izlemek üzere televizyonu açtım. Paradan sorumlu, Türkçeden sorunlu bir bakanımız konuşuyor :...Bu rakamlar içindeki ayrıntılı detaylara bakılacak olursa..., Yoksulluğun en iyi olanaklarını İstanbul gibi bir yerde yaşıyorsunuz.. Kahroluyorum. Sonra bu seçilmişlerin yemin törenlerini anımsıyorum; hukuku guguk gibi söyleyişleri, laik kelimesini laayık şeklinde söyleyişleri aklıma geliyor, gülümsüyorum. Sunucu konuyu değiştirmek için araya giriyor: Dilerseniz şöyle yapalım. ( İstemek fiili yüksek şahsiyetlerine hakaretten sayılıyor olmalı! )Sonra araya bir tanıtım kuşağı giriyor : ( Hem de ne giriş! İzlemezseniz gözünüzü oyarım! hareketi ve oy reklamlar reklamlar, cebe girsin paralar güfteleriyle bestelenmiş, Eurovision makamında bir Türkü(?) eşliğinde.) Cep to cep,... connecting peapel Ben de oynatmadan yazımı bitireyim. Biliyorum beklediğiniz gibi bir yazı olmadı. Bilimsel bulmayan, sohbet olarak okusun. Ben, severek ve isteyerek yazdım. Kimseye Fuzûli gibi kargışta bulunmayacağım. Yakarışım; binlerce yıldır atalarımızdan bize kadar gelen Türkçemizi, en az bize geldiği kadar bir süre daha ebediyete taşımak gibi bir sorumluluğun şuuruna işaret etmek içindir. Umut ediyorum ki bu söyleşi, toplumsal duyarlılığımıza bir nebze katkı sağlar. 7