1.Uluslararası Balkanlarda Tarih ve Kültür Kongresi BALKANLARDA TÜRK KÜLTÜRÜ: OSMANLI SONRASI KOSOVA DA YAŞAYAN TÜRKLERİN KÜLTÜREL ÖZELLİKLERİ VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME Mehmet TİKİCİ 1 Selma KARATEPE 2 Orhan ERDEM 3 ÖZET Balkan Yarımadası; adını Türkçeden almış, Türk kültürünün yayılıp yaşandığı, Türk, Slav, Avrupa kültürlerinin zaman zaman hâkimiyet mücadelelerine sahne olduğu bir bölgedir. 14. yüzyıldan sonra Balkan toplumları dil ve dinlerini koruyarak Türk usulü hayat tarzını benimsemişlerdir.osmanlı hâkimiyetinden sonra Balkanlarda yaşayan toplumların hayat tarzları, gelenek - görenekleri, kısaca sosyo-kültürel özellikleri Türk kültürü tarzında değişime devam etmiş, ancak Osmanlı nın Balkanlardan çekilmesinden sonra Türk kültürünün etkisi zayıflayarak, Avrupa kültürünün etkisi artmıştır. Bununla birlikte, Kosova da yaşayan Türkler, Osmanlı dan sonra da varlıklarını devam ettirmiş, özellikle, Priştine ve Dragaş taki Türkler, kültürel dernekler ve siyasi partiler aracılığıyla kültürlerini canlı tutmaya çalışmışlardır. Fakat, Kosova nın bağımsızlığının ilanından sonra Kosovalı Türkler ne yapacakları konusunda kararsız kalmışlardır. Bu psikolojinin sebebi; Arnavutların baskıları sonucu asimile olma endişesidir. Bu çalışma, genel olarak; Balkanlar da özel olarak; Kosova da Türk Kültürü nün halen yaşadığına, ancak duyarsız kalınması durumunda bu kültürel varlığın yok olma tehlikesi ile karşı karşıya bulunduğu tezine dayanmaktadır. Çalışmada; genelde Balkan larda ve özelde Kosova da geçmişte var olmuş ve halen yaşayan Türk kültürünün temel özelliklerinin ortaya konulması, bölgede var olan Türk kültürü ile diğer kültürler arasındaki etkileşimin değerlendirilmesi ve yaşayan bu kültürün yok olma riskine karşı yapılması gerekenlerin tespit edilmesi amaçlanmaktadır.çalışma, ilgili literatür taraması sonucu elde edilen bilgileri kullanmış olmakla birlikte, ağırlıklı olarak, çalışmanın yazarlarından; Dr. Orhan 1 İnönü Üniversitesi İ.İ.B.F İşletme Bölümü 2 İnönü Üniversitesi İ.İ.B.F İKamu Yönetimi Bölümü 3 Polis Meslek Yüksek Okulu, Malatya 147
Mehmet Tikici Selma Karatepe Orhan Erdem Erdem in 2002-2007 yılları arasında Balkanlarda Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı ile Birleşmiş Milletler deki görevleri sırasında bölgede yaşayan Türk, Arnavut, Boşnak ve Sırplar ile kayıt cihazları aracılığıyla gerçekleştirdiği mülakatlar, görüşmeler ve gözlemlere dayanmaktadır. Anahtar Kelimeler: Balkanlar, Kosova, Türk kültürü, Asimilasyon, Göç. 1. Balkanlarda Türklerin Yerleşim Süreci ve Balkan Kültürü 1.1. Osmanlı'dan Önceki Dönem Balkanlardaki Türk varlığı Hun Türkleri ile başlamış ve bu süreç, Orta Asya'dan göç eden Ogurlar, Avarlar, Bulaklar, Peçenekler; Oğuzlar, Kumanlar ve diğer Türk kavimleri ile devam etmiştir (Yaşar, 2005: 25). Hunlarla birlikte Batı'ya açılan Türkler, daha sonraları başlayan yoğun Slav göçleri ile Balkanlarda 13. yüzyıla kadar yaşamış, burada Orta Asya'dan getirdikleri kültürün kalıcılığını sağlamış ve Balkan halklarının var olan kültürüne katkıda bulunmuşlardır. Özellikle Kuman, Kıpçak ve Gagavuz Türkleri, Türk kültürünü bu bölgede yaşatmış ve yayılmasını sağlamışlardır (Salman, 2004: 24-25). Hofstede e göre; aklın ortaklaşa programlanması sonucu ortaya çıkan ve insan doğası - kişilik yapısı ile yakından ilgili olan, kültür (Hofstede, 1984: 25), Tezcan a gore aynı zamanda barış aracı olma özelliğine sahiptir (Tezcan, 1995: 175). Balkanlarda oluşturulup, yaşatılan bu kültür de halklar arasında barışı hedefleyen bir köprü görevi görmüştür. 1.2. Osmanlı Dönemi Balkan tarihinde Türk varlığının zirveye ulaşması 13. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti'nin fetihleriyle gerçekleşmiştir (Oral, 2004: 114). Balkanların Osmanlı Devleti tarafından fethedilmesi, bölgenin kültürel, sosyal ve ekonomik değişimini de beraberinde getirmiş, yaklaşık 500 yıl süren bu hâkimiyet ile Balkanlardaki diğer halklarla bütünleşme sağlanarak geniş bir kültürel etkileşimin temelleri atılmıştır (Ortaylı, 2006: 47). Türklerin Balkan tarihi, Rumeli Fatihi olarak da anılan Süleyman Paşa nın 1354 yılında Çanakkale Boğazı nı geçerek Gelibolu ya gelmesine dayanır (Bainbridge: 263). Bu tarihten sonra, Osmanlı Devleti Balkanlara yayılma siyaseti çerçevesinde Anadolu daki Türk unsurunu getirip bu topraklara yerleştirmiş, hatta 14 yy. ve 15 yy.da gerçekleştirilen bu iskân hareketi özellikle erken dönemde zorunlu bir göç olarak değerlendirilmiştir (Şahin, 2001: 639). Bu dönemde Osmanlıların Balkanlara yerleşmesini üç kategoride değerlendirmek mümkündür. Bunlar (Alp; 1989: 47): 148
Balkanlarda Türk Kültürü: Osmanlı Sonrası Kosova da Yaşayan Türklerin Kültürel Özellikleri ve Türkiye ile İlişkileri Üzerine Bir Değerlendirme İlk fetihler sırasında yeni alınan yerlere devlet aracılığıyla göçmen nakledilmesi, Fetihlere istekli olarak katılanların arzuladıkları yerlere yerleştirilmesi, Türk tekke ve zaviyeler çevresinde yerleşim merkezlerinin kurulmasıdır. Yukarıda sayılan fetih siyasetinin bir sonucu olarak, Türkler 14. yüzyılın ortalarından itibaren Balkanlara kültürel olarak hâkim olmuşlardır. Kültürel etki, özellikle 14. yüzyılın ikinci yarısından sonra gelişip yayılmıştır. Yahudi ve Hıristiyanlar özellikle, Osmanlı'nın millet sisteminden faydalanmışlardır (Sander, 1989: 47). 1352'de, tahtı ele geçirmek için Osmanlı Devleti'nin yardım ettiği Bizans İmparatoru, bu yardımın karşılığı olarak Çimpe Kalesi ve çevresini Orhan Gazi'ye bırakmış ve bu bölge, Süleyman Paşa'nın liderliğinde Balkanlara yayılmak için önemli bir kale olarak kullanılmıştır. Anadolu'dan getirilen Osmanlı Kuvvetleri bu bölgeye yerleştirilerek, Osmanlı'nın Rumeli'deki varlığı kalıcı hale getirilmiştir (Çalık, 2005: 20). 1361 yılında Edirne'nin fethedilmesi, Balkanlarda Osmanlı için kalıcı bir dönemin başlangıcı olmuş ve devletin yönetimi buraya kaydırılarak fetihlere öncelik verilmiştir (Sander, 1989: 49). 1363 yılında I. Murat'ın Filibe'yi fethetmesi ile Türkmen göçü hız kazanmıştır. Bu tarihlerde Vardar'ın çevresi de alınmış ve 1372'de Selanik'e kadar gelinmiştir. Daha sonra sırayla Manastır, Pirlepe, Ohri ve 1386'da Sırbistan'ın girişi olan Niş, 1389 da Sırbistan fethedilmiştir. 1392 yılında Üsküp'ün ele geçirilmesi ile birlikte, Osmanlı Devleti artık Balkanlarda hâkim unsur olmaya başlamıştır (İnalcık, 1993: 13). Sultan Fatih döneminin sonuna gelindiğinde Yunanistan, Sırbistan, Arnavutluk ve Bosna alınmış ve Balkanlarda Osmanlı dönemi başlamıştır. 1521'e gelindiğinde ise Belgrat alınmış ve Avrupa fetihlerine başlanmıştır. Balkanlar, Osmanlı döneminde neredeyse savaşsız bir dönem geçirmiştir. Bunun en önemli sebepleri şunlardır (Kaplan, 1987: 13); Osmanlı Devleti'nin halkın dinini, malını ve canını güvence altına alması, Osmanlı Devleti'nin hâkim olduğu bölgelerde imar çalışmalarına önem vermesi, Osmanlı Devleti'nin halkların barış içinde bir arada hayat sürmesini sağlamasıdır. 149
Mehmet Tikici Selma Karatepe Orhan Erdem Ancak bu dönem, 19. yüzyılda sarsılmış ve Balkanlar, milliyetçilik akımları ile yaşanan savaşlar sonucu huzursuzluk ve kargaşanın anıldığı yer olmuştur (Ergüder, 1993: 37). 1.3. Osmanlı dan Sonraki Dönem Osmanlı sonrası, Osmanlı Devleti'ne karşı, başlayan isyanlar ile Balkan toplumları kendi ulus devletlerini kurmuşlar ve Osmanlı'nın yerleştirmiş olduğu Türk grupların büyük bir kısmı Anadolu'ya dönmek zorunda kalmışlardır. Bunun en önemli nedeni, Osmanlı sonrası Balkanlarda büyük sorunların yaşanması ve milliyetçilik sevdasıyla hayali birtakım devletlerin kurulmuş (Hall, 2003: 9).olmasıdır. Ancak, stratejik değerini sürekli koruyan Balkanlar, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonra da; bu değerini korumuştur. Osmanlı nın bölgeden ayrılmasından sonra burada yaşayan Müslüman-Türk topluluklar zor bir dönem geçirmeye başlamış, etnik özellik ve dinlerinden dolayı baskılara ve göçlere maruz kalmışlardır (Ergüder, 1993: 37). Tarihte kültür emperyalizmi nedeniyle sinmiş ve kaybolmuş çok sayıda millet bulunmaktadır. Asurîler, Frikyalılar, Normanlar, Hunlar ve Urartuları örnek olarak göstermek mümkündür (Kabaklı, 2004: 20). Osmanlı dan sonra, Balkanlarda da Türkler ve Türk kültürünün kültür emperyalizmine maruz kaldığı söylenebilir. Azınlık olmada bile zorlanan Türkler bu dönemde birçok haktan mahrum kalmıştır (Akman, 2006: 35). Ancak, bu uygulamalara rağmen, Türk kültürü Balkanlarda yaşamaya devam etmekte ve yok olmamama mücadelesi vermektedir. 1.4. Balkanlarda Türk Kültürünün Etkileri Bilindiği gibi, toplumların gelenek, görenek ve inanç sistemleri, sanat görüşleri, dünyaya bakışları, kültürlerini şekillendirir (Tan, 1981: 145). Bu anlamda kültürü devleti yönetmeden eğitim ve öğretime, hayat tarzlarından gelenek ve göreneğe uzanan değerler manzumesidir şeklinde tanımlayabiliriz (Gül, 2007: 13). Osmanlıların Balkanlara hâkim olmasından sonra doğal olarak; Türklerle, Türk diliyle, Türk kültürüyle iç içe yaşayan Balkan halkları Türk kültüründen etkilenmişler (Armağan, 1992: 19), Balkanlardaki toplumların hayat tarzı, bir kısım gelenek ve görenekleri, etkileşim sonucu Türk kültür paralelinde şekillenmeye başlamıştır. Bu kültür hem Balkan toplumlarının hem de Türk kültürünün katkısı ile oluşmuş zengin bir birikimi yansıtmaktadır (Ortaylı, 2006: 91). Balkanlarda Türk kültürünün etkisi, onların dillerine girmiş olan Türkçe kelimelerle anlaşılmaktadır. Balkanlarda genel olarak konuşulan dil Slavca olmasına rağmen, bugünkü Bulgarca da, Osmanlı Türklerinin bu dile hediye ettiği 4-5 bin civarında kelime yaşamaktadır (Eren, 1987: 74). Hatta Benö Tsonev, Bulgar Dili nin Tarihi 150
Balkanlarda Türk Kültürü: Osmanlı Sonrası Kosova da Yaşayan Türklerin Kültürel Özellikleri ve Türkiye ile İlişkileri Üzerine Bir Değerlendirme başlıklı eserinde, Bulgarca da birçok Türkçe deyimin, atasözünün, özlü sözlerin kullanıldığını vurgulamakta ve bir çok örnek vermektedir (Süleymanoğlu-Yenisoy, 1996: 141) Aynı şekilde; Sırpça ve Hırvatçaya yaklaşık yedi bin, Makedoncaya yedi - sekiz bin, Rumcaya üç bin, Arnavutçaya sekiz bin, Macarca ve Romence ye de çok sayıda Türkçe kelime girmiştir (Genç, 1998: 2). Bütün bunların yanında, âşıklık geleneğini de vurgulamak gerekir. Anadolu dan gelen âşıklar, âşıklık geleneğini Balkanlara taşımışlardır. Balkan'lı âşıklar da İstanbul a gelerek âşık kahvehanelerinde Balkan âşıklık geleneğinin örneklerini sunmuşlardır. (Hafız, 1985: 5 10). İnsanın maddi eşyaları kültürünün en somut göstergeleridir. Toplum kültürü içinde yer alan maddi elemanların oluşturduğu kültür maddi kültür, belleksel değerler ve bu değerlerin oluşturduğu hayat tarzı veya manevi çevre ise manevi kültürü oluşturmaktadır.(erdoğan, 1999: 123) Bu yönüyle, Balkanlarda bugün bile; giyimkuşam, oyun- eğlence, misafirperverlik, acı ve mutlu zamanlarda gösterilen tepki ve duygusal davranışlarda Osmanlı ile gelen Türk kültür özelliklerinin etkilerini görmek mümkündür. Balkanlardaki egemenliği yaklaşık 500 yıl devam eden Osmanlı, bu uzun dönem boyunca Müslüman-Türk kültürüne ait önemli eserler inşa etmiş ve bölgenin Hıristiyan halkları bu zengin kültürden etkilenmişlerdir (Irving, 1992: 9). İmar çalışmalarına önem verilmiş; yollar, köprüler, camiler ve medreseler inşa edilmiştir. Bu mirasın yalnızca dini eserler olmaması bu topraklarda asimilasyon amacı güdülmediğinin ve dini yayılmanın temel sebep olmadığının göstergesi olarak değerlendirilebilir. Osmanlı sadece Balkanlarda 15.787 adet mimari yapı inşa etmiştir (İbrahimgil, 1996: 499). Bu yapılar; cami-mescit, medrese, mektep, tekke-zaviye, imaret, han, hamam-ılıca-kaplıca, türbe, köprü, kervansaray, çeşme, saat kuleleri, hastaneler, bedestenler, kütüphaneler ve çeşitli sanat eserlerinden meydana gelmiştir. Ancak bugün, bu eserlerin büyük bir kısmı yok olmuş; orijinal halini koruyan eser sayısı ise çok az sayıdadır (Ayverdi, 1988: 12). 2. Kosova da Yaşayan Türkler ve Kültürel Özellikleri 2.1. Kosova nın Coğrafi ve Stratejik Konumu Kosova, kuzeyden ve doğudan Sırbistan, kuzeybatıdan Karadağ tarafından kuşatılmıştır. Güneyinde Makedonya, batısında Arnavutluk bulunmaktadır. Coğrafi yakınlık nedeniyle Sırp baskısından kaçan Kosova halkının Arnavutluk ve Makedonya'ya sığındığı bilinmektedir (Malcolm, 1999: 25). 151
Mehmet Tikici Selma Karatepe Orhan Erdem Arnavutların, -Arnavutluk dışında- en yoğun olarak toplandıkları yer Kosova'dır. Bu bölgede Arnavutların sayısı yaklaşık 1,4 milyonu bulmaktadır. Arnavutlar, gerek Kosova'da gerek Makedonya'da etnik ayrım politikasına maruz kaldıklarını ifade etmekte ve Arnavutların tek bir devlet çatısı altında birleştirilmesi gerektiğini düşünmektedirler. Bu düşüncenin en yaygın olduğu bölge ise Kosova'dır. Bu bakımdan Kosova, Balkanlar da büyük bir Arnavut Devleti'nin kurulması konusunda stratejik konumdadır. Arnavut öğrencilerin talepleri ve ayaklanmalarına rağmen, Arnavutların tek bir devlet olarak bir araya gelmesine Batı ülkeleri, NATO ve Balkan ülkelerinin çoğu karşıdır (Kullashi, 1995: 164). 1974 te Kosovalı Müslüman Arnavutlar, bölgedeki diğer tüm Müslümanları (Türkler, Müslüman Çingeneler, Pomaklar ve Boşnaklar) asimile etme çabasına girişmişlerdir. 1980'de Tito dönemi sonrası Priştine Üniversitesi'nde öğrenci ayaklanmaları başlamıştır. Bu ayaklanmalar Kosova'ya bağımsızlık isteklerine kadar ulaşmış, 1989 yılında "Kosova yoksa Sırbistan da yok!" sloganı ile iktidara gelen Miloseviç, iktidara gelince, Kosova ve Voyvodina'yı Belgrat a bağlamıştır (Ruşiti, 1999: 16). Kosova yapılan referandumun ardından bağımsızlığını ilan etmiştir. Ancak bu bağımsızlığı sadece Arnavutluk tanımıştır. Aynı dönemlerde, Sırp baskısı karşısında çözüm bulamayanlar, Kosova Kurtuluş Ordusu (UÇK)' yı kurarak onlara karşı savaşmaya başlamıştır (Ruşiti, 1999: 25). Arnavut köylerini bombalamaya ve katliama başlayan Sırplar tarafından, 1998 Şubat katliamında 80 Arnavut katledilmiş ve bu durum Batı da sert tepkilere yol açmıştır (Ruşiti, 1999: 51). Bu gelişmeler ile birlikte giderek güçlenen ve gönüllü sayısı çığ gibi büyüyen UÇK Temmuz - 1998 yılı itibariyle Kosova nın % 40 ına hakim olmuştur (Özfatura, 1998: 197). Sırp katliamına karşı, tarafları bir araya getirerek; bir barış planının uygulanmasını talep eden batılı ülkeler ve NATO nun bu girişiminin başarısızlığa uğraması üzerine 24 Mart 1999 tarihinde Sırp hedeflerine yönelik bombardıman başlamıştır. Böylelikle NATO ilk defa bağımsız, egemen bir devlete -her ne kadar adını koymasa da- savaş açmıştır (Ruşiti, 1999: 82). 2.2. Kosova da Bağımsızlık Öncesi Durum Kosova da Türk varlığı; Avar, Peçenek, Oğuz ve Kuman kavimlerinin göçleriyle 5. Yüzyıla kadar uzanmış olmakla birlikte sistematik yerleşim 14. yüzyılda Osmanlı fetihleriyle başlamıştır. 1389 da Osmanlı Devleti, Sırpları yenerek Kosova yı almış, Osmanlı geleneğine göre buraya Türkler yerleştirilmiştir (İnalcık, 1993: 12). Ancak, 1877-1878 deki Osmanlı-Rus savaşı sonrası düzenlenen Berlin Konferansı kararları; Balkanlardaki güç dengesini köklü bir şekilde değiştirmiş (Emiroğlu, 2006: 71), bölgedeki Osmanlı hâkimiyetinin gittikçe zayıfladığı görülmüştür. Türkler, 152
Balkanlarda Türk Kültürü: Osmanlı Sonrası Kosova da Yaşayan Türklerin Kültürel Özellikleri ve Türkiye ile İlişkileri Üzerine Bir Değerlendirme Kosova da 1389 ile 1913 tarihleri arasında, hâkim milletin mensupları olarak, barış içinde yaşamışlar ancak, 1913 den sonra önce Sırpların daha sonra Arnavutların asimilasyon baskılarına maruz kalmışlardır (Ünal, 1995: 275). 1878'de bağımsızlığını elde eden Sırbistan, yeni topraklarını Slavlaştırmaya başlamıştır. Bu topraklara 1913 yılında Kosova da katılmıştır. Bu tarihlerden sonra başlayan Slavlaştırma girişimleri ile birlikte buralarda var olan Türk maddi kültür unsurları da sistematik olarak yok edilmiştir (Özfatura, 1998: 33-35). Sonuçta, 1913 ten itibaren Sırbistan topraklarına katılmış olan Kosova; bağımsızlık tarihi olan 17.02.2008'e gelinceye dek, hukuken Sırbistan-Karadağ ın bir parçası olmuş, bu tarihe kadar yaşanan Sırp zulüm ve dolaylı soykırımı ile bölgede gerginlik patlama noktasına gelmiştir (Özfatura, 1998: 22-23). 1953 te Yugoslavya-Türkiye ilişkileri yumuşamış, Yugoslavya-Arnavutluk ilişkileri gerginleşmiştir. Bu sefer Arnavutlar baskı altında tutulmuştur. Arnavutlar bu dönemde kendilerini Türk olarak sunup, Türkiye ye göç etmeye başlamışlardır. 2.3. Kosova da Bağımsızlık Sonrası Durum Yugoslavya Federasyonu dağılmadan önce, altı cumhuriyet ve iki özerk bölgeden oluşmakta idi. Cumhuriyetler; Sırbistan, Slovenya, Bosna-Hersek, Karadağ, Hırvatistan ve Makedonya; Özerk bölgeler ise; Voyvodina ve Kosova dır. 1974 Anayasası ile özerk yapısı güçlendirilen Kosova,, özellikle 1986 yılından sonra Sırbistan baskısını daha fazla hissetmeye başlamış ve 1989'a gelindiğinde Kosova'nın özerk statüsü kaldırılarak Sırbistan'a bağlanmıştır (Armaoğlu, 1992: 237). 1991'de Yugoslavya Federasyonu dağılma sürecine girmiş, Slovenya, Hırvatistan, Makedonya ve Bosna-Hersek bağımsızlığını ilan etmiş ve Sırbistan ile Karadağ, Yeni Yugoslavya Federasyonu'nu oluşturmuşlardır. Kosova, kurulan yeni federasyonun sınırları içinde ve Sırbistan Cumhuriyeti'nin bir parçası olarak kalmıştır. Uluslararası toplumun Kosova statüsüyle ilgili girişimlerinin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından bağımsızlığı bekleyen Kosovalılar, 24 Mayıs 1992 de yapılan seçimlerde, Sırp yetkililerince illegal olarak ilan edilse de Kosova Demokratik İttifakı (KDİ) 130 üyeli Mecliste, çoğunluğu elde ederek, büyük başarı kazanmış, KDİ lideri İbrahim Rugova, kendi ilan ettikleri Kosova Cumhuriyeti nin başkanı olmuştur (News Digest for May 1992). Kosova nihayet, 17.02.2008 tarihinde tek yanlı olarak bağımsızlığını ilan etmiştir. Uluslararası toplumun beklentisi olan söylem, milliyetçi Kosova Başbakanı Hashim Thaçi tarafından şu şekilde ifade edilmiştir; ''Kosova demokratik, laik, çok kültürlü 153
Mehmet Tikici Selma Karatepe Orhan Erdem bir ülkedir''. Laik ifadesi; batıya verilmiş bir teminat iken, çok kültürlü ifadesi; Slav dünyasına verilen bir mesaj olarak yorumlanmaktadır. Bağımsız Kosova ilanı nedeniyle Kosovalı Arnavutlar amaçlarına ulaşmışken, Kosovalı Sırplar kaygı ve korku içinde olmuşlardır. Ancak uluslararası topluluğun ve Kosovalı yöneticilerin verdiği garantiler sonucu onlar da endişelerini terk etmişlerdir. Bununla birlikte, Kosova da Türkler açısından istenen gelişmeler yaşanamamış; Kosovalı Türklerin en önemli talepleri olan Türkçenin resmi dil olması isteği de; Bağımsız Kosova'nın takdirine bırakılmıştır (http://sozluk.sourtimes.org/show). 2.4. Kosovalı Türklerin Kültürel Özellikleri Bu bölümde Kosova da yaşayan Türklerin etnik, ekonomik, dini, siyasi özellikler, bilim - sanat, eğitim, gelenek görenek - örf ve adetlere ilişkin temel özellikler irdelenmektedir. Bölümdeki bilgilerin çoğu gözlem ve görüşme tekniği kullanılarak elde edilmiş bilgilerdir. 2.4.1. Etnik ve Ekonomik Özellikler Kosova, coğrafi bölge olarak çok eski dönemlerden itibaren çok sayıda milletin bir arada yaşadığı bir bölgedir. Türk idaresinin bölgeden çekilmesinden sonra, büyük oranda göçler olmakla birlikte Kosova da Türklerin nüfusu yaklaşık iki milyonu bulmaktadır (Bahadır, 2002: 78-79). Bu nüfusun hemen hemen % 90'ı Müslüman, müslümanların da % 80'i Arnavut'tur. Müslümanların geriye kalan kısmının çoğunluğu Türk, bir kısmı da Çingene'dir. Müslüman olmayanların çoğunluğu ise; Sırp'tır. Sırplar buraya iskan politikasının sonucu olarak sonradan yerleştirilmiştir (Gürkan, 1993: 260). Türklerin ekonomideki yerleri ve geçim kaynakları, daha çok memur olarak çalışmaya dayanmaktadır. Bu durum Osmanlı Devleti geleneğinden kaynaklanmaktadır. Devlet görevini üstlenen eğitimli Türkler NATO harekâtına kadar bu durumu sürdürmüşlerdir. Ancak NATO harekâtı sonrası oluşan Birleşmiş Milletler idaresinde, birçok Türk görevinden uzaklaştırılarak Arnavutlar istihdam edilmiştir. Bu durumun sebebi; Arnavut yöneticilerin milliyetçiliği ile Birleşmiş Milletlerin ve Türkiye nin bu konuya ilgisiz kalmasıdır. Bu nedenle, birçok Türk NATO harekâtı sonrası ekonomik problemler yaşamış ve Türkiye ile gerçekleştirilen küçük çaplı ticari faaliyetler ile geçinmeye çalışmaktadır. 2.4.2. Dini ve Siyasi Özellikler 14 18. yüzyıllar arasında Balkan kentlerinde, Hıristiyan nüfusun çoğunlukta olduğu yerlerde bile, yaşam biçimi Türk karakterinde olmuştur. Buna göre Selanik ve 154
Balkanlarda Türk Kültürü: Osmanlı Sonrası Kosova da Yaşayan Türklerin Kültürel Özellikleri ve Türkiye ile İlişkileri Üzerine Bir Değerlendirme Belgrat'ta herkes çarşaf giymeye başlamış ve birçok kilise kadın ve erkekleri ayıran tahta parmaklıklarla bölünmeye başlamıştır (Anadol, 2002: 631). Osmanlı kendi hizmetlerine devam ederken diğer din mensuplarının haklarını da korumayı hedeflemiştir. Bu nedenle, haklar konusunda isyan söz konusu olmamıştır. Öyle ki; Osmanlı'nın kurduğu millet sistemi, milliyetçiliğin önünü tıkamıştır (Karadağ, 1989: 303). Kosova Arnavutları, Boşnakları ve Türklerinin tamamına yakını Müslüman dır. Ancak, Kosova Arnavutları dini bilinç yönünden Makedonya Arnavutlarından daha zayıftırlar. Malcolm a göre, bunun sebepleri; Arnavutlara yönelik baskı ve şiddetin onların milliyetçiliğini artırması, İbrahim Rugova zihniyetinin Arnavutlarda etkin olması ve eski Yugoslavya döneminde dini baskıların yüksek olmasıdır (Malcolm, 1999: 14). Kosova da üç Türk Partisi bulunmaktadır. Bunlar; Türk Halk Cephesi, Türk Demokratik Birliği, ve Kosova Demokratik Türk Partisi dir. Türk Halk Cephesi, Arnavut yanlısı olup diğer iki partiyi Sırp yandaşlığı ile suçlamaktadır. Ayrıca bu parti, Türklerin Türk okullarına gitmesine de karşıdır. Türk Demokratik Birliği ile Kosova Demokratik Türk Partisi (KDTP) nin faaliyetleri daha çok Türk Kültürü nün ve Türkçe eğitimin korunması ile ilgili olmuştur. KDTP nin Temmuz 1990 da kurulması ile birlikte Kosova Türklerinin asimile olma endişeleri kısmen de olsa giderilmiştir. 2.4.3. Bilim ve Sanat Türkler, yüzyıllar önce Kosova ya, çeşitli milli ve dini mensubiyeti olan insanlara bilimi, kültürü ve sanatı getirerek buradaki kültürleri etkilemişlerdir (Malcolm 1999: 21). Osmanlı, tüm Balkanlarda olduğu gibi Kosova da da özellikle, medrese, mektep, tekke ve zaviyelerde, bilim ve sanat dallarında bireylerin yetişmesine katkıda bulunmuştur (Pala, 1992: 10). Bölgedeki Türk edebiyatçıları kültür mozaiği ile Anadolu dan taşınan dil, edebiyat ve kültür değerlerini yaşatmışlar ve buradaki Türk dil ve edebiyatının diğer kültür ve dillerle beslenmesi bir zenginlik ifadesi olarak yorumlanmıştır (Sağlam,1996: 1 5). 2.4.4. Eğitim Sırplar, 1913 den sonra Priştine ve Prizren deki birkaç medrese dışında Kosova da Türkçe eğitimi yasaklamış, 1943 te ise Türkçe eğitim tamamen kaldırılmıştır. Türklerin Kosova daki hukuki varlığı ancak 1951 de tanınmıştır. Aslında 1945 te Yugoslavya Federasyonunun kurulmasından sonra tüm azınlıklar kendi dillerinde öğrenim görme hakkını elde etmiştir. Ancak, 1945 e kadar Sırpça okumak zorunda kalan Türkler, bu tarihten sonra Arnavutça okumaya zorlanmışlardır. 155
Mehmet Tikici Selma Karatepe Orhan Erdem Türkler, nihayet 1951 den itibaren, çoğunluk oldukları yerlerde kendi okullarını kurma hakkını elde etmişlerdir. Bugün, Kosova Türkleri kendi dilinde eğitim görme imkânına sahip bulunmaktadırlar (Monografi, 1996: 5). Prizren, Mamuşa, Priştine, Gilan, Dohırçan ve Vıçıtırn da toplam 11 ilkokul, 6 lise ve Priştine Üniversitesi nde Türkoloji Kürsüsü bulunmaktadır. Diğer yandan, 1998 99 Kosova krizi sonrasında bölgeye gelen Prizren deki Kosova Türk Tabur Görev Kuvveti Komutanlığı, 2001 de Mehmetçik Okulu'nu açmıştır. Kosovalı Türkler, genellikle bölgede eğitimli kişiler olarak bilinmektedirler. Bunu sağlayan; Türklerin savaş zamanlarında bile eğitime önem vermeleri ve Türkiye'de tanınan kontenjan ile oluşan eğitim imkânıdır. 2.4.5. Gelenek Görenek - Örf ve Adetler Örf ve adet, bir toplumun yaşam tarzına ait mesajlar verirler ve içinde bulundukları ortamın sosyo-ekonomik durumuna göre davranış kalıpları geliştirirler. Ülkemizde kültürü sistemli olarak ilk tanımlayan Ziya Gökalp e göre kültür, bir topluma ait sanat, din, gelenekler ve adetlerdir. Ayrıca Gökalp, kültürün milli olduğunu ileri sürmüştür (Şimşek vd., 2001: 27). Balkanlarda var olan kültür ile Türk kültürünün bazı motiflerinin etkileştiği bir milli kültür süreci yaşanmıştır. Bu etkileşimin kısmen de olsa halen devam ettiği söylenebilir. Osmanlının hoşgörü ile zenginleştirdiği kültürel özellikler Balkanlarda yaşamaya devam etmektedir. Gökalp e göre hoşgörü; manevi hürriyetin sağlanıp, taassuptan alabildiğine kaçmaktır (Öner, 1995: 118). Osmanlı bu formül ile Yunan, Makedon, Boşnak, Sırp, Romen ve Arnavut'un birlikte yaşayabilmesini sağlamıştır. Balkanlarda; yeme-içme, giyim-kuşam gibi günlük hayatın temel görünümlerinden halk türküsüne, birçok davranış kalıbından ev mimarisine kadar Türk yaşam tarzının birçok unsuru yerel halkın hayatında kendini hissettirmiştir. Bölgede yaşayan Türk, Arnavut, Sırp ve Makedon ev mimarisinde; mutfak salona açılmakta, kadın ve erkeğin oturduğu odalar ayrı tutulmakta ve komşunun bahçesine açılan küçük bir kapı bulunmaktadır. Kosova da Türk yemek kültürüne ait birçok unsur da gelenek haline gelmiştir; bu çerçevede pide, kebap, dolma, sarma, helva, boza, salep, kahve, şerbet, kadayıf, baklava, fincan, bardak, tas, cezve gibi yemek ve mutfak kavramları Kosova ve tüm Balkan kültürüne geçmiştir. 3. Günümüzde Kosova Türkiye İlişkileri Türkiye de Kosova'dan göç etmiş vatandaşların sayısı oldukça yüksektir. Cumhuriyet döneminde yaklaşık 500.000 Türk, Yugoslavya dan Türkiye 156
Balkanlarda Türk Kültürü: Osmanlı Sonrası Kosova da Yaşayan Türklerin Kültürel Özellikleri ve Türkiye ile İlişkileri Üzerine Bir Değerlendirme Cumhuriyeti ne göç etmiştir. 1945 ten sonra Türklerin Yugoslavya yı terk etmelerine izin verilmemiştir. Bunun sebebi, göçlerin bu devletin baskısından kaçış olarak yorumlanmasını engellemektir. Buna rağmen, 1945-1968 arasında ağır baskılara maruz kalan Türklerden, toplam; 175.000 kişinin Türkiye ye göç etmiştir ( Eren, 1993: 296). Ancak, bölgede kalan Türkler 1968 1991 arası Arnavutların asimilasyon baskılarına maruz kalmışlar ve bu baskı halen devam etmektedir. Birkaç çalkantılı dönem dışında, Osmanlı İmparatorluğu Balkanlarda bir üst kimlik, bir Osmanlı kimliği oluşturmuştur. Bu üst kimlik, 19. yüzyılda milliyetçi akımın ortaya çıkmasından sonra dahi yıkılamamıştır. Osmanlı yönetiminde binlerce Boşnak, Arnavut, Pomak ve Çingene; savaşsız ve çatışmasız yaşamıştır. Balkan Türklerinin Türkiye ye olan sevgisi halen devam etmektedir. Öyle ki; Türkiye Balkan ülkelerinin nazarında oradaki tüm Müslüman toplumların koruyucusu konumundadır (Toprak 1993: 40). Türkiye; KFOR, UNMIK ve AGİT misyonu na asker, polis ve uzmanlar sağlayarak Kosova'nın güvenlik ve istikrarına katkıda bulunmuştur. Türk taburu yalnızca güvenlik ile ilgili değil, aynı zamanda insani görevleri de yerine getirmektedir. Bu görevler; okul inşası, yol inşası, tarihi binaların onarımı, sosyal hizmetlerdir. Kosova da Türkiye nin varlığı kendini hissettirmektedir. Türkiye nin Kosova politikası şu şekilde izah edilebilir ''Kosova, NATO müdahalesinin yapıldığı 1999 öncesine dönemez, bölünemez ve komşu ülkelere iltihak edilemez''. 4. Sonuç ve Öneriler Kosova, Türkiye için önemli bir konumdadır. Bu durumda, ''idare etme, hiç bir tarafı incitmeme'' gibi belirsiz bir politika izlememek gerekmektedir. Buna göre, Türkiye Kosova için pasif politika yerine çok boyutlu bir dış politika izlemelidir. Kosovalı Türkler, eğitim araçları sıkıntısı çekmektedir. Türkiye nin, Kosova da Türkçe eğitime ve kültürel faaliyetlere maddi yardımda bulunması beklenmektedir. Kosova, Türkiye de okuyacak öğrenci kontenjanının da arttırılmasını istemektedir. Kosova da yaşayan Türkler, Arnavutlarla birlikte ortak dernekler, okullar, tarih yazımı, yardımlaşma gibi birtakım oluşumların içinde olmalıdırlar. Arnavutlarla yarış veya mücadele yerine birlikte hareket etmenin faydası çok daha büyüktür. 157
Mehmet Tikici Selma Karatepe Orhan Erdem Türkiye, Kosova da sadece Türklere yönelik politikalar değil, tüm Kosova ya yönelik projelerle bölgeyi kucaklamak durumundadır. Sadece Türklerin menfaatine olan stratejiler, oradaki Türklerin diğer unsurlarla çatışmasına sebep olabilmektedir. Kosova daki Arnavut ve Boşnakların çoğu Türkiye ye sempati ile bakmaktadır. Ancak yıllarca kendilerine dikte edilen belgesiz tarihten etkilenmişlerdir. Karşı propaganda ve birlikte hareket bu unsurları tam anlamıyla birçoğunun yakınının yaşadığı - Türkiye ye bağlayacaktır. Kosova da yaşanan Türk-Arnavut ilişkilerini tarihi gerçeklerle anlatıp, Türklük aleyhindeki propagandaların ortadan kaldırılması gerekmektedir. Kosova da bazı batılı devletlerin yardımıyla, Arnavut tarihi İslam öncesi döneme dayandırılmaktadır. Bunun en açık örneği Kosova nın bazı merkezlerinde yaptırılan heykeller gösterilebilir. Bu durum Arnavutların Türklüğe karşı olumsuz yargılarının oluşmasına sebep olabilmektedir. Türkiye, Osmanlı zamanında Arnavutların, Türklerle birlikte insanlığa hizmet ettiklerini, önemli görevlerde bulunduklarını tarihi belgelerle ortaya koyup, bunun tarihe geçirilmesini sağlamalıdır. Balkanlar ile ilgili tarih, belgelerle Arnavutçaya, Sırpçaya çevrilmeli ve bu konuda tarih yazımında bu eserlere referans gösterilmesi sağlanmalıdır. Çünkü Batılı yazarların yazdığı tarih, kendi menfaatlerini yansıtan ve belgelere dayandırılmayan bir kısım görüşler olmasına rağmen bunlar referans gösterilmektedir. Türkiye, Kosova ya destek olmalı ve bunu oradaki tüm topluma hissettirmelidir. Savaş sonrası başlayan propagandalar, misyoner aktiviteler ve dolayısı ile Türk aleyhtarlığının önüne geçecek girişimlerde bulunulmalıdır. Kosova da yaşayan Türk Kültürü nün yok olmaması için politikalar belirlenmeli ve Kosova hükümeti ile durum değerlendirmesi yapılmalıdır. Kosova daki Türk maddi kültür unsurları yok olmaktadır. Bu konuda girişimlerde bulunulup bunların restore edilmesi ve koruma altına alınması gerekmektedir. Kosova da yaşayan Türklerin Arnavut baskısına maruz kalmalarının gerçek sebeplerinin iyi analiz edilmeli ve ona göre çözümler belirlenmelidir. 158
Balkanlarda Türk Kültürü: Osmanlı Sonrası Kosova da Yaşayan Türklerin Kültürel Özellikleri ve Türkiye ile İlişkileri Üzerine Bir Değerlendirme Kosova nın barışı, huzuru ve refahı için görevlendirilen polis, asker, dışişleri temsilciliği, yardım kuruluşları ve eğitim kurumlarının koordineli çalışması sağlanmalıdır. Kosova da konuşlandırılan görev güçlerine gönderilen birikimli, eğitimli, rütbeli personel, dil sorunu bahane edilerek layık oldukları konumlara getirilmemektedir. Türkiye bu konuda AGİT ve Birleşmiş Milletler nezdinde girişimlerde bulunup çözümler ortaya koymalı ve bu personelin üst makamlarda görevlendirilmesi sağlanmalıdır. Kosova da görev yapan Türk sivil ve resmi kurumlar koordineli olarak hizmet etmelidirler. Kaynakça AKMAN, Halil, (2006). Paylaşılamayan Balkanlar, İstanbul: IQ Kültür Sanat Yayını. ANADOL, Cemal, Fazile ABBASOVA, Nazile ABBASLI, Türk Kültür ve Medeniyeti, İstanbul: Karınca Yayınları. ARMAĞAN, Mustafa, (1992). Gelenek, İstanbul: Alternatif Üniversite. ARMAOĞLU, Fahir, (1992). 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1980-1990), 6. Baskı, Ankara. AYVERDİ, Samiha, (1988). Hey Gidi Günler Hey, Ankara: Hülbe Yayınevi. BAHADIR, Gürbüz, (2002). Batıdan Doğuya Uzanan Çizgide Balkanlar ve Türkler, İstanbul: Çizgi Kitabevi BAINBRIDGE, Margaret, Dünyada Türkler, İstanbul: Say Yayınevi. ÇALIK, Sıddık, (2005). Balkanlarda Osmanlı Düzeni, İstanbul: Bosna Vakfı Yayını. EREN, Halit, (1993). Balkanlar, İstanbul: OBİV Yayını. EREN, Hasan, (1987). Balkan Ülkelerinde ve Macaristan da Türkoloji Çalışmaları. Dünyada Türklük Araştırmaları ve Türkiye. İstanbul: Marmara Ünv.Yayını ERDOĞAN, İlhan, (1999). İşletmelerde Davranış, İstanbul: Beta Basım Yayın Dağıtım. ERGÜDER, Üstün, (1993). Balkanlar, İstanbul: Ortadoğu-Balkan İncelemeleri Vakfı Yay. EMİROĞLU, Hüseyin, (2006). Soğuk Savaş Sonrası Kosova Sorunu,Ankara:Orient Yay. 159
Mehmet Tikici Selma Karatepe Orhan Erdem GENÇ, İlhan, (1998). Balkanlarda Türk Divan Edebiyatı ve İzleri, Uluslararası Kıbrıs ve Balkanlar Türk Edebiyatları Sempozyumu Bildirileri, İzmir. GÜL, Sema, (2007). Türklerin Kültür Tarihi, İstanbul: Nokta Kitap. GÜRKAN, İhsan, (1993). Balkanlar, İstanbul: OBİV Yayını. HALL, Richard, (2003). Balkan Savaşları, (Çev: Tanju Akad), İstanbul: Homer Kitabevi. HOFSTEDE, Geert, (1984). Culture s Consequences: International Differences in Work Related Values, Newbury Park Sage Publications. http://sozluk.sourtimes.org/show. IRVING, Thomas, (1992). İslam Dünyası I, İstanbul: Alternatif Üniversite. IRVING, Thomas, (1992). İslam Dünyası II, İstanbul: Alternatif Üniversite. İNALCIK, Halil, (1993). Balkanlar, İstanbul: Ortadoğu ve Balkan İncelemeleri Vakfı Yayını. KABAKLI, Ahmet, (2004). Kültür Emperyalizmi, İstanbul: Türk Edebiyatı Yayını. KAPLAN, Türk Milletinin Kültürel Değerleri, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayını. KARADAĞ, Raif, (1989). Muhteşem İmparatorluğu Yıkanlar, İstanbul: Divan Yay. KULLASHI, Muhammedin, (1995). A Mirror of the New International Order, The Kosovo Problem and The Desintegration of Yugoslavia İstanbul: Eren Yayınevi. MALCOLM, Noel, (1998). Kosovo A Short History, London: Papermac. MERCAN, Hasan, (2000). Yugoslavya (Kosova) Türk Şiiri Antolojisi, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı. NEWS DİGEST, (1992). May. ORAL, Ertuğrul, (2004). Osmanlı İmparatorluğu, Türk Tarihi ve Kültürü, (Editör: Cemil Öztürk), Ankara: Pegem Yayıncılık. ORTAYLI, İlber, (2006). Son İmparatorluk Osmanlı, İstanbul: Timaş Yayınevi. ÖNER, Necati, (1995). İnsan Hürriyeti, Ankara: Vadi Yayınevi. 160
Balkanlarda Türk Kültürü: Osmanlı Sonrası Kosova da Yaşayan Türklerin Kültürel Özellikleri ve Türkiye ile İlişkileri Üzerine Bir Değerlendirme ÖZFATURA, N.M., (1998). Hedefteki Ülke: KOSOVA, İstanbul: İzci Yayını. PALA, İskender, (1992). Divan Edebiyatı, İstanbul: Alternatif Üniversite. RUŞİTİ, Burbuçe, (1999). Kokunu Özledim Kosova, İstanbul: Inter Media Yayını. SALMAN, Hüseyin, (2004). İslamiyetten Önceki Türk Devletleri, Türk Tarihi ve Kültürü, (Editör: Cemil ÖZTÜRK), Ankara: Pegem Yayıncılık. SANDER, Oral, (1989). Siyasi Tarih, İstanbul: İmge Yayınevi. ŞİMŞEK, M. Şerif, Tahir AKGEMCİ ve Adnan ÇELİK, (2001). Davranış Bilimlerine Giriş ve Örgütlerde Davranış, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım. TAN, Mine, (1981). Toplumbilime Giriş, Ankara: Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yay. TEZCAN, Mahmut, Toplumsal Değişme, Ankara: Feryal Matbaası. TOPRAK, Zafer, (1993). Balkanlar, İstanbul: OBİV Yayını. Türk Öğretmenler Derneği: (1996). Monografi, Prizren. ÜNAL, Hasan, (1995). Yeni Türkiye, Ankara: 3. Cilt Yeni Türkiye Yayını, YAŞAR, Fatma Tuna, (2005). Batı Trakya, İstanbul: İlke Yayınevi. YENİSOY, Hayriye, (1996). Bulgar Folklorunda Türk Folkloru Etkileri, Bilig Bilim ve Kültür Dergisi. Sayı: 2, Ankara. 161
Mehmet Tikici Selma Karatepe Orhan Erdem 162