KURAK VE YARI KURAK SAHALARDA ÇÖLLEġME ĠZLEME PROJESĠ 2. TASLAK



Benzer belgeler
TOPRAK TOPRAK TEKSTÜRÜ (BÜNYESİ)

TÜRKİYE DE YUKARI HAVZA REHABİLİTASYON ÇALIŞMALARI

Kimyasal Toprak Sorunları ve Toprak Bozunumu-I

LAND DEGRADATİON. Hanifi AVCI AGM Genel Müdür Yardımcısı

DOĞA - İNSAN İLİŞKİLERİ VE ÇEVRE SORUNLARININ NEDENLERİ DERS 3

TARIMDA SUYUN ETKİN KULLANIMI. Prof. Dr. Yusuf Ersoy YILDIRIM Yrd. Doç. Dr. İsmail TAŞ

DOĞU KARADENĠZ BÖLGESĠNDE HEYELAN

SULAMA VE ÇEVRE. Küresel Su Bütçesi. PDF created with pdffactory trial version Yrd. Doç. Dr. Hakan BÜYÜKCANGAZ

ORMAN VE SU ĠġLERĠ BAKANLIĞI ÇÖLLEġME VE EROZYONLA MÜCADELE GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ARAġTIRMA PROJESĠ

TOPRAK İLMİ, ORMAN EKOLOJİSİ, HAVZA AMENAJMANI VE ETÜD-PROJE İŞLERİ

T.C. BALIKESĠR ÜNĠVERSĠTESĠ FEN-EDEBĠYAT FAKÜLTESĠ COĞRAFYA BÖLÜMÜ HAVZA YÖNETĠMĠ DERSĠ. Dr. ġevki DANACIOĞLU

AYAŞ İLÇESİ BAŞAYAŞ KÖYÜ ARAZİ İNCELEME GEZİSİ GÖREV RAPORU

Büyükşehir Alanlarında Kırsal Arazisi Kullanımına Yönelik Plan Altlık Gereksinimleri,

Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) El Kitabı Projelerin Çevresel Değerlendirmesi

Doğal Su Ekosistemleri. Yapay Su Ekosistemleri

IĞDIR ARALIK RÜZGÂR EROZYONU ÖNLEME PROJESİ İZLEME RAPORU

Ekoloji, ekosistemler ile Türkiye deki bitki örtüsü bölgeleri (fitocoğrafik bölgeler)

YABANI MEYVELER ve KULLANıM ALANLARı. Araş. Gör. Dr. Mehmet Ramazan BOZHÜYÜK

TÜRKİYE EKONOMİSİ. Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü. Ankara

Doðal Unsurlar I - Ýklimin Etkisi Doðal Unsurlar II - Yerþekillerinin Etkisi Dünya'nýn Þekli ve Sonuçlarý

TOPRAK VE SU KAYNAKLARINDA COĞRAFİ BİLGİ SİSTEMLERİ VE UZAKTAN ALGILAMA UYGULAMALARI

PERKOLASYON İNFİLTRASYON YÜZEYSEL VE YÜZETALTI AKIŞ GEÇİRGENLİK

REHABİLİTASYON VE RESTORASYON PROJESİ YAPIM ESASLARI. Muharrem MARAZ Orman Mühendisi 24/05/2016 ANKARA 1

1-Tarımsal amaçlarla işlendiği taktirde toprak varlığının devamlılığı (Toprağın erozyona karşı duyarlığı yani erodibilite nitelikleri)

TARIMSAL ORMANCILIK (AGROFORESTRY) Prof. Dr. İbrahim TURNA

SEL KONTROLUNDA AĞAÇLANDIRMA VE EROZYON KONTROL ÇALIġMALARININ ÖNEMĠ

Normal (%) Bozuk (%) Toplam (Ha) Normal (%)

BİYOMLAR KARASAL BİYOMLAR SELİN HOCA

Eski Amerikan Toprak Sınıflama Sistemine göre Türkiye deki büyük toprak grupları ve toprak haritalamada kullanılan semboller

Ormanların havza bazında bütünleşik yaklaşımla çok amaçlı planlanması

OTEKOLOJİ TOPRAK FAKTÖRLERİ

BAŞLICA TOPRAK TİPLERİ

Yeraltısuları. nedenleri ile tercih edilmektedir.

KORUNAN ALANLARIN PLANLANMASI

ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI 2023 YILI HEDEFLERİ

Iğdır Aralık Rüzgâr Erozyonu Önleme Projesi

TÜBĠTAK-BĠDEB Y.ĠB.O ÖĞRETMENLERĠ FEN VE TEKNOLOJĠ (Kimya)PROJE DANIŞMANLIĞI EĞİTİMİ ÇALIŞTAYI

KURAK BIR BÖLGEDE BĠR KISIM TOPRAK ÖZELLIKLERININ MEKANSAL DEĞIġKENLIĞI

COĞRAFYA ARAZİ KULLANIMI VE ETKİLERİ ASLIHAN TORUK 11/F-1701

Tablo : Türkiye Su Kaynakları potansiyeli. Ortalama (aritmetik) Yıllık yağış 642,6 mm Ortalama yıllık yağış miktarı 501,0 km3

Dünya kendi içinde benzerlik gösteren 6 büyük flora alemine ayrılır: 1.Holarktikflora alemi 2.Paleotropis, 3.Neotropis, 4.Australis 5.

ULUSAL SU VE SAĞLIK KONGRESİ

Meteoroloji. IX. Hafta: Buharlaşma

GÖKSU DELTASI KIYI YÖNETİMİNİN DÜNÜ VE BUGÜNÜ ÖZET

EKOLOJİ EKOLOJİK BİRİMLER

Bölüm 8 Çayır-Mer alarda Sulama ve Gübreleme

Fonksiyonlar. Fonksiyon tanımı. Fonksiyon belirlemede kullanılan ÖLÇÜTLER. Fonksiyon belirlemede kullanılan GÖSTERGELER

ĠKLĠM DEĞĠġĠKLĠĞĠ ve TARIM VE GIDA GÜVENCESĠ

BÖLÜM Toprak Özellikleri

Tanımlar. Bölüm Çayırlar

ÇYDD: su, değeri artan stratejik bir nitelik kazanacaktır.

EK-3 NEWMONT-OVACIK ALTIN MADENİ PROJESİ KEMİCE (DÖNEK) DERESİ ÇEVİRME KANALI İÇİN TAŞKIN PİKİ HESAPLAMALARI

III.BÖLÜM A - KARADENİZ BÖLGESİ HAKKINDA

YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI VE ÇEVRE MEVZUATI


1. DOĞAL ÜZERİNDEKİ ETKİLER. PDF created with pdffactory trial version

TARIMSAL ORMANCILIK (AGROFORESTRY) Prof. Dr. İbrahim TURNA




BÖLÜMLERİ: - 1. Adana Bölümü - 2. Antalya Bölümü YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ: AKDENİZ BÖLGESİ KONUMU, SINIRLARI VE KOMŞULARI: Akdeniz Bölgesi

Nüfus Dağılışını Etkileyen Faktörler İkiye Ayrılır: 1-Doğal Faktörler 2-Beşeri Faktörler

SEL VE TAŞKIN TANIMI-1

UZAKTAN ALGILAMA TEKNOLOJİLERİ ile ARAZİ ÖRTÜSÜ ve ARAZİ KULLANIMININ BELİRLENMESİ

MEKANSAL BIR SENTEZ: TÜRKIYE. Türkiye nin İklim Elemanları Türkiye de İklim Çeşitleri

HAVZA SEÇİMİ YÖNTEM VE KRİTERLERİ

2016 Yılı Buharlaşma Değerlendirmesi

T.C. Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi

ENERJİ AKIŞI VE MADDE DÖNGÜSÜ

Arazi verimliliği artırılacak, Proje alanında yaşayan yöre halkının geçim şartları iyileştirilecek, Hane halkının geliri artırılacak, Tarımsal

Ekosistem Ekolojisi Yapısı

İSTANBUL UN ÇEVRE SORUNLARI

Murat TÜRKEŞ ve Telat KOÇ Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü, Çanakkale

Su, evrende varolan canlı varlıkların yaşamlarını devam ettirebilmeleri için gerekli olan en temel öğedir. İnsan kullanımı, ekosistem kullanımı,

9. SINIF COĞRAFYA DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

ÜNİTE 4 DÜNYAMIZI SARAN ÖRTÜ TOPRAK

ÇÖLLEŞME VE EROZYONLA MÜCADELE KOMİSYONU

TÜRKĠYE CUMHURĠYETĠ HÜKÜMETĠ ĠLE TUNUS CUMHURĠYETĠ HÜKÜMETĠ ARASINDA ORMANCILIK ve SU ALANINDA ĠġBĠRLĠĞĠ ANLAġMASI

TÜRKİYE NİN FİZİKİ ÖZELLİKLERİ

Türkiye nin Bitki Zenginliği. Hazırlayan: Hakan ULUTAġ

Bölgesel iklim: Makroklima alanı içerisinde daha küçük alanlarda etkili olan iklimlere bölgesel iklim denir.(marmara iklimi)

Bu sorunun doğru cevabını verebilmek için öncelikli olarak bazı kavramların iyi bilinmesi gerekir. Zira bu kavramların anlaşılabilmesi neticesinde

Ekosistem ve Özellikleri

Kömür ve Doğalgaz. Öğr. Gör. Onur BATTAL

10. Bölüm: TOPRAK REAKSİYONU (ph)

SU KİRLİLİĞİ HİDROLOJİK DÖNGÜ. Bir damla suyun atmosfer ve litosfer arasındaki hareketi HİDROLOJİK DÖNGÜ

BİYOMLAR SUCUL BİYOMLAR SELİN HOCA

HİDROLOJİ. Buharlaşma. Yr. Doç. Dr. Mehmet B. Ercan. İnönü Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü

KONUYA GİRİŞ İnsanların toprağı işleyerek ekme ve dikme yoluyla ondan ürün elde etmesi faaliyetine tarım denir. BÖLGELERE GÖRE TOPRAKLARDAN YARARLANMA

1- Çevresine göre alçakta kalmış ve vadilerle derin yarılmamış düzlüklere ne denir?

ÖZEL EGE LİSESİ İKLİM

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN SU KAYNAKLARINA ETKİSİ PROJESİ

BİTKİLENDİRİLMİŞ ÇATILAR, KÜRESEL ISINMANIN ETKİLERİNİ AZALTIYOR

12. BÖLÜM: TOPRAK EROZYONU ve KORUNMA

RĠZE YÖRESĠNDE YANLIġ ARAZĠ KULLANIMI VE NEDEN OLDUĞU ÇEVRESEL SORUNLAR

AÇLIĞIN ÖNLENMESĠ ve GIDA GÜVENCESĠNĠN SAĞLANMASI

KONYA ĐLĐ JEOTERMAL ENERJĐ POTANSĐYELĐ

10. SINIF KONU ANLATIMI. 48 EKOLOJİ 10 BİYOMLAR Sucul Biyomlar

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI COĞRAFYA

BÖLGE KAVRAMI VE TÜRLERİ

Transkript:

ÇÖLLEġME VE EROZYONLA MÜCADELE GENEL MÜDÜRLÜĞÜ KURAK VE YARI KURAK SAHALARDA ÇÖLLEġME ĠZLEME PROJESĠ 2. TASLAK ANKARA-2013 1

KURAK VE YARI KURAK SAHALARDA ÇÖLLEġME (KONYA KAPALI HAVZASI) ĠZLEME PROJESĠ 1. PROJENĠN GENEL TANITIMI Konya Kapalı Havzası yarı kurak bir iklime sahiptir. Bu alanlarda iklim baskın bir faktör olarak görünmektedir. Özellikle yağıģ azlığı, buharlaģmanın fazla, gece ile gündüz arasındaki yüksek sıcaklık farkları, ayrıca bağıl nemin de düģük olması, bitki geliģimini sınırlandıran önemli faktörlerdir. Ayrıca sayılan iklim özellikleri aynı zamanda toprak özelliklerini de önemli ölçüde etkilemektedir. 1.1 PROJE SAHASININ YERĠ Konya Kapalı Havzasının yüzölçümü 5.010.347 ha olup, Türkiye nin yaklaģık % 6.45 sini teģkil eder. Yüksek bir plato olan havzanın önemli dağlık sahalarını; havzanın güneyindeki Toroslar ve devamı olan Sultan Dağları, batısındaki Gavur Dağları, doğuda Melendiz Dağları, orta kısımda Bozdağ ve Karacadağ gibi yüksek dağlar oluģturmaktadır. Havza doğal topografyası itibariyle sularını denize boģaltma yeteneğine sahip değildir. Düz bir ova (900-1050m arasında bir yükseklik) havzanın çoğunu kaplamaktadır ve Ġç Anadolu Platosu nun ana bölümünü oluģturur. Yetersiz drenajın bir sonucu olarak toprakları genellikle alüvyonlu ve tuzludur. Ova, havzanın yukarı su tutma havzasını oluģturan kireç taģıyla ve volkanik dağlık alanlarla (3534 metreye varan yüksekliklerle) kaplıdır. Aynı dağlar denize drenajı da önler ve etkin olarak Türkiye'nin en büyük havzasını oluģtururlar. Sularını ancak içerisindeki göllere, bataklıklara ya da yarı bataklıklara boģaltabildiğinden kapalı havza niteliği arz eder. 2

1.2. PROJE ÖZETĠ SIRA ĠZLENECEK VERĠ TEMALARI ANAHTAR GÖSTERGELER 1 Yüzey AkıĢı Toprak Kayıpları Yüzeysel akıģ miktarı Sediment miktarı Ġnfiltrasyon miktarı 2 Akarsularda Siltasyonun Ölçülmesi Toplam akıģ miktarı Sediment miktarı 3 Bitki GeliĢmesinin Uzaktan Algılama Yöntemleri Ġle Ġzlenmesi 4 Merada Ot Tohumu Ekim Alanlarında Bitki GeliĢiminin Yüzeysel Tel Kafeslerle Ġzlenmesi 5 Doğal Bitki GeliĢiminin Kuadrat Metodu Ġle Ġzlenmesi Orman içi çayır ve meralarda, Yaylak ve kıģlaklarda, Açık alanlarda bitki değiģimleri Ekimi Yapılan Tohumdan doğal yenilenme sayısında değiģim, Bitkinin toprağı kaplama oranında değiģim Toplam yaģ ot miktarında değiģim Bitki birey sayısında değiģim, Bitkinin toprağı kaplama oranında değiģim Ġstilacı ot miktarında değiģim 6 Endemik, Relik ve Ġstilacı Türlerin DeğiĢimi Endemik tür sayısı Relik tür sayısı Ġstilacı tür sayısı Tehdit altındaki tür sayısı 7 Orman Verimi DeğiĢimi Verimli orman alanı değiģimi Ağaç serveti değiģimi Yıllık cari artım değiģimi 8 Amenajman Planına Göre Havzanın/Köyün Arazi Kullanım Türleri, Arazi Örtüsü DeğiĢimi Normal ormanlarda alansal değiģim Bozuk ormanlarda alansal değiģim OT sahasında alansal değiģim Tarım alanlarında değiģim Mera alanlarında değiģim YerleĢim göl, bataklık, kayalık v.s. alanlarda değiģim 9 Hayvan Irklarının Sayısal DeğiĢimi Hayvan cinsi Hayvan sayısı Büyük baģ hayvan birimi(bbhb Otlatma kapasitesi (BBHB) 10 Korunan Sahaların Alansal DeğiĢimi Alansal ve sayısal değiģim Doğal Koruma Faaliyetleri, 11 Ġklim DeğiĢimi YağıĢ Sıklığı, YağıĢ Miktarı 3

Dağılımı YağıĢ ġiddetleri Sıcaklık(Ortalama, maksimum, minimum, üç ay yaz ortası sıcaklık, Ġlkbahar sıcaklıkları, yıllık en yüksek ve en düģük hava sıcaklıkları) Kuraklık indisleri Rüzgâr Hızı ve baģat rüzgar yönü 12 Toprak Bozulması TuzlulaĢma (%), AlkalileĢme (%) AsitleĢme (%) Organik maddeler (ArtıĢ/AzalıĢ) Toksit elementler(artıģ/azalıģ) Toprak Fauna(ArtıĢ/AzalıĢ) Tür ÇeĢitliliğinde(ArtıĢ/AzalıĢ) 13 Yeraltı Suyu DeğiĢimi Su derinliğindeki değiģimler: Debi değiģimleri: Su kalitesindeki değiģimler: Renk, Tat ve koku, Askıda katı madde miktarı, Sıcaklık, ph, Elektriksel iletkenlik, Mikro-organizma, Sertlik, Ġnorganik maddeler, Gazlar, Radyoaktivite 14 Yerüstü Akarsu Su DeğiĢimi Debi değiģimleri: Su kalitesindeki değiģimler: Renk, Tat ve koku, Askıda katı madde miktarı, Sıcaklık, Ph, Elektriksel iletkenlik, Mikro-organizma, Sertlik, Ġnorganik maddeler, Gazlar, Radyoaktivite 15 Sosyal ve Ekonomik Durum DeğiĢimi Finansal durum değiģiklikleri Mal ve servet değiģikliği Üretim yapısında değiģimler Pazarlama değiģiklikleri Yıllık gelir değiģimleri ĠĢgücü ve Ġstihdam 4

2. HAVZANIN FĠZYOGRAFĠK ÖZELLĠKLERĠ 2.1.ARAZĠ KABĠLĠYET/YETENEK SINIFLAMASI ÇeĢitli tarımsal ürün verme potansiyeline sahip arazi parçalarında en yüksek ve sürekli bir yararlanmayı sağlamak amacı ile arazinin kendi bünyesindeki niteliklerine, potansiyeline ve çevre koģullarına dayanarak sınıflandırılmasına Arazi Kabiliyet/Yetenek Sınıflaması denilmektedir. Arazi Yetenek Sınıflaması, yalnızca birim araziden sürekli olarak en yüksek ürünü almak için yapılmamaktadır. Bu sınıflama, arazi değerlerinin ve yeteneklerinin korunması içinde yapılmaktadır. Bu amaçla üst toprağın tekstürü, alt toprağın ve ana materyalin permeabilitesi, toprak derinliği, verimliliği, toprağın ph, karbonat durumu, arazinin eğimi ve erozyon durumu incelenir. Kullanma kabiliyetine göre, üzerinde erozyona sebep olunmadan en iyi, en kolay ve en ekonomik bir Ģekilde tarım yapılabilen araziler, birinci sınıf arazilerdir. Sekizinci sınıf araziler ise, tarıma elveriģli olmayan, az da olsa mera olarak kullanılan veya orman olarak dahi kullanılamayan, ancak doğal hayata ortam teģkil eden sahalar olarak görülmektedir. Dünyada çeģitli Ģekilde yapılan arazi yetenek sınıflaması mevcuttur. Her ülke kendi Ģartlarına göre bu sınıflamayı yapabilmektedir. Türkiye de arazi yetenek sınıflama 8 bölüme ayrılmaktadır. Ġlk dört bölüm, tarıma uygun araziyi, son dört bölüm de tarıma uygun olmayan araziyi ifade etmektedir. ARAZĠ KABĠLĠYET SINIFI(Ha.) ALANI(Ha.) AÇIKLAMA I II III IV V VI VII VIII TOPLAM 876740 552310 576194 664346 20114 636795 1431418 252430 5.010.347 Havzanın en büyük alanı 7. sınıf arazi olarak gözükmektedir. 2.2. BAKI Genel olarak toprak nemi arttıkça, infiltrasyon miktarı azalmakta ve buna karģılık yüzeysel akıģ artmaktadır. Kuzey yamaçların güneģlenme sürelerinin daha kısa olması, bu yamaçlar üzerindeki toprakların infiltrasyon kapasitelerinin de düģük olmasına neden olmaktadır. Havza genelinde kuzeye bakan yamaçların oranı ne kadar fazla ise sızma ile su kaybı o oranda azalacak ve yüzeysel akıģa geçen su miktarı da artacaktır. 5

Bu nedenle kuzey bakıların, diğer bakılara nazaran diri ve ölü örtü kapasiteleri, toprak geliģimleri ve derinlikleri daha yüksek olup, yüksek bir erozyon önleme kapasitesine sahiptir. BAKI ALANI(Ha.) AÇIKLAMA Batı Doğu Güney Güney Batı Güney Doğu Kuzey Kuzey Batı Kuzey Doğu Düz 636136 636843 573153 605787 577604 653201 643069 684554 TOPLAM 5.010.347 2.3. YÜKSELTĠ Yükseklik, bir noktanın deniz seviyesinden dikey mesafesini ifade etmektedir. Ülkemiz dağlık ve kırıklı bir yapıya sahiptir. Bu nedenle yükseklik, doğal ekosistemlerde büyük öneme sahiptir. Ormancılık sektörü yükseltiye bağlı olarak değiģim gösteren bir yapıya sahiptir. Yükseklikten dolayı değiģen ekolojik faktörler, ormancılık faaliyetlerinde köklü değiģikliklere neden olmaktadır. Ormanların sürdürülebilir yönetimi, yeni ormanların oluģturulmasında arazi yüksekliği büyük önem taģımaktadır. YÜKSELTĠ GRUBU (Metre) ALANI(Ha.) AÇIKLAMA 0-250 251-500 501-1000 1001-1500 1501-2000 2000+ 4.202.567 633.259 127.817 43.862 2.835 7 TOPLAM 5.010.347 0-250 rakımdaki araziler havzanın çok önemli bir bölümünü oluģturmaktadır. Havzanın 2000 rakımın üzerindeki arazi miktarı en azdır. 2.4. EĞĠM Havza eğimi, yağıģ hızını etkilemekte ve dolayısıyla erozyon, sel ve taģkın üzerinde etkin bir parametre olarak görülmektedir. Arazinin eğim değeri arttıkça yüzeye gelen ve toplanan sular akıģa geçeceğinden sel karakteri gösterecektir. Bu açıdan havzada açık, düz ve düze yakın alanlar taģkın, su basması için en yüksek tehlikeye sahip alanlardır. 6

EĞĠM GRUBU % 0-20 21-40 41-60 60+ ALANI(Ha.) 4.668.102 331.128 6.613 4.504 AÇIKLAMA Konya kapalı havzası eğim yönünden son derece düģüktür. 0-20 meyildeki araziler nerdeyse havzanın tamamını kaplamaktadır. TOPLAM 5.010.347 2.5. BÜYÜK TOPRAK GRUPLARI Türkiye nin ilk toprak haritaları, Mülga Toprak Su Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanmıģ ve daha sonra da sayısallaģtırılarak Coğrafi Bilgi Sistemi vasıtasıyla daha kolay ulaģılabilir hale getirilmiģtir. Bu haritaların en önemli eksikliği toprak sınırlarının yoklama yöntemi ile kabaca belirlenmiģ olması ve toprak serilerinin yani toprakların morfolojik, fiziksel ve kimyasal özelliklerine iliģkin verilerden yoksun olmasıdır. Ayrıca toprak veri tabanı (toprak derinliği, arazi kullanım kabiliyeti, erozyon durumu, toprak derinliği) ile ilgili çalıģmalarda da henüz bir güncelleme yapılamamıģtır. Bu nedenle Mülga Toprak Su Genel Müdürlüğü nün toprak profil haritaları, büyük hatalar vermesi nedeniyle genellikle Orman Genel Müdürlüğünün yapacağı ağaçlandırma çalıģmalarında kullanılmamaktadır. Ancak havzaların genel bir toprak yapısının bilinmesi açısından bir fikir vermektedir. Bilindiği gibi toprağın derinliği, kök geliģimi, besin kapasitesi ve su depolama açısından önemlidir. Toprak derinliği iki Ģekilde ifade edilir. Mutlak toprak derinliği (solum), toprağın ana materyaline kadar olan derinliğini ifade etmektedir. Fizyolojik toprak derinliği ise köklerin indiği veya inebildiği derinliğini ifade etmektedir. Bitki türü seçiminde, toprak iģleme, su depolama, su iletimi ve kök geliģim bölgesi gibi ekolojik özelliklerin belirlenmesinde toprak derinliği büyük önem taģımaktadır. TOPRAK DERĠNLĠĞĠ GRUBU (cm) ALANI(Ha.) AÇIKLAMA 0-20 21-50 51-90 90+ 4.111.815 776.400 303.350 589.638 TOPLAM 5.010.347 0-20 cm toprak derinliğine sahip araziler, havzanın önemli bir bölümünü oluģturmaktadır. 7

2.6. EROZYON DURUMU Yüzey erozyonu, üst topraktan ince bir toprak katmanının sığ yüzey akıģlar ile düzenli olarak yok olması durumudur. Bu erozyon zararları pek fazla fark edilemez ve daha açık renkli alt toprağın açığa çıkmasına değin kolaylıkla gözden kaçar. Düz arazilerde genellikle bir toprak taģınması olmadığından, erozyon süreci, sadece torağın daha küçük parçalanması ile sınırlıdır. Eğimli arazilerde, yerçekimi ile toprak taneciklerinin taģınması söz konusudur. Bu açıdan eğimli arazilerde toprak koruması yoksa erozyon da artar. EROZYON DURUMU(Ha) ALANI(Ha.) AÇIKLAMA Yok veya Hafif ġiddette Erozyon Orta ġiddette Erozyon ġiddetli Erozyon Çok ġiddette Erozyon 4.430.374 407.258 118.547 54.168 Rakamlardan anlaģıldığı gibi havzada, toprak erozyonu son derece azdır. TOPLAM 5.010.347 2.7. ĠKLĠM DURUMU Konya Kapalı Havzasında çölleģmenin sebepleri Ģöyle özetlenebilir. Çok geniģ sahaları kapsayan kurak ve yarı kurak iklim Ģartları, Erozyona meyilli jeolojik yapı, Dik ve meyilli arazi yapısı, Meralarda ortak kullanım, Kırsal kesimin enerji darboğazı sonuç: Bitki örtüsü tahribatı, YanlıĢ arazi kullanımı, Eğitim noksanlığı, Kırsal fakirlik. Konya Kapalı Havzası nın büyük bir bölümünde yarı kurak iklim egemendir. DüĢen yağıģların %70 i bitki yetiģme dönemi dıģında gerçekleģmektedir. Bu nedenle havza Türkiye nin ikinci derece kurak alanlarından biridir. Yıllık yağıģ miktarı ortalama 300 350 mm dir. Uzun yıllar yağıģ normallerine kıyasla 10-25 mm arasında bir azalma söz konusudur Bu durum bölgenin iklim karakterinin yarı kurak iklim tipinden kurak iklim tipine doğru kaydığı göstermektedir. Havzanın yıllık yağıģ dağılımı mevsimlere göre farklılık göstermektedir. Özellikle havzanın genelinde bahar mevsiminin sonlarına doğru yağıģlar azalmakta, yazın ise yok denecek kadar düģük seviyelere inmektedir. Yani, havza düzenli ve yeterli yağıģ alamamaktadır. Genellikle Konya Kapalı Havzasında, 1000 metrenin altındaki yerler, gerçek anlamda bozkır alanlardır. Ancak bu sahalarda, yağıģ noksanlığı ile doğal olarak meydana gelen bozkır sahalar ile insanların tabiatı tahrip ederek su, bitki ve toprak dengesini bozmaları neticesinde ortaya çıkan antropojen bozkır sahalar arasındaki doğal sınırı tam olarak ayırmak mümkün değildir. 8

Havzanın en büyük Ģehri olan Konya da kıģlar sert, soğuk ve kar yağıģlı, yazlar sıcak ve kurak geçer. Konya ilinde karasal iklim Ģartları etkilidir. Karasal iklim Ģartlarının oluģmasında matematik konumu, yeryüzü Ģekilleri, yükselti ve hava kütleleri ile cephelerin ortaklaģa etkilerinin bir sonucu olarak ortaya çıkar. Konya 318.1 mm. ile Türkiye'nin en az yağıģ alan illerden biridir. Havzanın Ġllere göre yıllık ortalama yağıģ, yıllık en yüksek ve en düģük sıcaklık durumları çizelgede gösterilmiģtir. Ġl adı Konya Karaman Niğde Aksaray Yıllık ortalama yağıģ(mm) 318 331 347 366 Yıllık en yüksek sıcaklık( C) 25.3 25.2 24.3 24.6 9.3 4.3 5.7 4.8 Yıllık en düģük sıcaklık( C) Türkiye ve Konya ilinde 1970 2011 Yıllık Toplam YağıĢ Verileri aģağıdaki tabloda gösterilmiģtir. Ocak ġubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık Toplam Türkiye 77,6 71,2 64,4 60,0 48,3 32,6 18,9 18,2 27,6 59,7 75,3 88,8 642,8 Konya 32.8 24.7 25.5 37.5 40.5 23.2 7.8 5.6 10.6 33.4 34.7 41.8 318,1 9

3. BUGÜNKÜ ARAZĠ KULLANIM DURUMU 3.1. MEVCUT VERĠ ALT YAPISI VE VERĠ KAYNAĞI VERĠ ADI 1/25.000 lik Topoğrafik haritalar Karayolları, Demir Yolları Büyük Toprak Grupları Verisi Ġl sınırları, ilçe ve köy sınırları Havza sınırları, uydu Görüntüsü Spot, Landsat Hava Fotoğrafları ve Orto-foto Mera alanları Mera Bilgi Sistemi(Merbis) Havza Sınırları Jeoloji haritaları Orman meģcere haritaları Orman Kadastro Haritası Tapu Kadastro Haritası Korunan Alanlar Ağaçlandırma projesi yapılan alanlar Meteorolojik istatistikler Kuraklık Haritaları Sediment Gözlem Ġstasyonları verisi Su Kalitesi Ölçüm Verileri YerleĢim yerleri nüfus bilgileri Hazine arazileri sınırları Parsel bazında tarım haritaları Hayvansal Üretim Ġstatistikleri Maden sahaları VERĠ KAYNAĞI ÇEM - OGM ve TaĢra TeĢkilatı) Denizcilik ve UlaĢtırma Bakanlığı GTHB ĠçiĢleri Bakanlığı BĠD OGM, HGK GTHB ve TaĢra TeĢkilatı GTHB ÇEM MTA ÇEM - OGM ve TaĢra TeĢkilatı OGM ve TaĢra TeĢkilatı OGM - TKGM ve TaĢra TeĢkilatları ÇEM- DKMPGM- KTB ve TaĢra TeĢkilatları OGM ve TaĢra TeĢkilatı ÇEM MGM MGM DSĠ DSĠ TÜĠK MĠLE- TKGM ve TaĢra TeĢkilatı TRGM GTHB OGM ve TaĢra TeĢkilatı 3.2. TANIMLAR Bir ekosistem bitkiler ve hayvanlar gibi canlı varlıklar, toprak, su, hava, mineraller gibi cansız varlıklardan oluģur. Ülkemiz, farklı biyo-coğrafik bölgelere girmesi nedeniyle farklı ekosistemler ile farklı seviyelerde değiģik biyolojik çeģitliliğe sahiptir. Ekosistemler barındırdıkları biyolojik çeģitliliğin yanı sıra sağladıkları hizmetler nedeniyle de korunması gereken habitatlardır. Step Ekosistemleri: Türkiye deki step formasyonu yayıldığı alanın topoğrafik yapısına göre genel olarak Ova Stebi ve Dağ Stebi olarak ikiye ayrılır. Orman Ekosistemleri: Türkiye nin sahip olduğu zengin orman ekosistemleri, çok sayıda endemik bitki türüne, önemli kuģ türlerine ve birçok yaban hayatı türlerine habitat sağlamaktadır. Dağ Ekosistemleri: Türkiye de kıvrılma, kırılma ve volkanizma ile oluģmuģ dağ sistemleri bulunmaktadır. Dağ ekosistemlerinin tipleri biyo-coğrafik bölgelere, oluģum Ģekline ve yüksekliğe göre değiģmektedir. Biyolojik çeģitliliğe özgü değerler katan dağların en önemlileri ise Ağrı, Tendürek, Nemrut, Süphan, Karacadağ, Erciyes, Hasan ve Kula dağlarıdır. Volkanik dağlar mineralce zengin toprağı ile tarımsal biyolojik çeģitlilik için de ayrı bir önem taģır. Ġç Su Ekosistemleri: Türkiye de uzunluğu 500 km den daha fazla olan dokuz nehir vardır: Türkiye nin coğrafi yapısının çok kompleks olması ve nehirlerin dağlık bölgelerle birbirinden 10

ayrılmıģ olması, türlerin yayılmasını büyük ölçüde engellemektedir. Bu durum yüksek endemizm ve genetik çeģitliliğe neden olmuģtur Kıyı ve Deniz Ekosistemleri: Kıyı ekosistemleri, deniz ve kara ekosistemlerinin kesiģtikleri önemli ani geçiģ bölgeleri (ekonton) olmaları nedeniyle oldukça özel ekosistemlerdir. Ülkemizin kıyı bölgelerinde dağların denize iniģ biçiminin ve kıyı topografyasının birbirinden farklı olması, bölgelere göre farklılaģan, kumul, mağara, delta, lagün, dalyan, kalkerli teraslar gibi çeģitli kıyı ekosistemlerini ortaya çıkarmıģtır. Aridite: Yeryüzünün herhangi bir yerinde egemen olan fiziki coğrafya denetçilerinin ve uzun süreli atmosfer dolaģımı düzeneklerinin oluģturduğu sürekli yağıģ ve nem açığı koģulları ya da klimatolojik kuraklık olarak ifade edilir. Bu koģulların yıl boyunca ya da yılın çok büyük bir bölümünde egemen olduğu alanlara, arid ya da kurak bölge adı verilir. Bu tanımda, iklimsel dalgalanma ve değiģikliklerin varlığı göz ardı edilir. Kuraklık: UNCCD ye (1995) göre kuraklık, Kutup ve kutup altı coğrafi kuģakları dıģında dünyanın hemen her bölgesinde oluģabilen arazi yitimi, kurak, yarı kurak ve kurak-yarı nemli arazilerde oluģtuğunda, çölleģme olarak kabul edilir. ÇölleĢme, doğal iklim değiģmeleri ya da insanın doğayı tahribatı sonucunda kurak bölgelerin, çöl koģullarını taģıyan ekosistemlere dönüģmesi olayıdır. Ġnsanlar, kurak ve yarı kurak bölgelerde, yanlıģ arazi kullanımı ile bitki örtüsünü tahrip ederek, biyolojik yaģamı yok etmekte ve böylece erozyonu artırarak çölleģmeye sebebiyet vermektedir. Kurak, yarı kurak ve az yağıģlı alanlar, yeryüzünde büyük sahaları kapsamakta ve bu bölgelerde de dünya nüfusunun önemli bir bölümü yaģamaktadır. Türkiye de yaz kuraklıkları, egemen fiziki coğrafya denetçileri nedeniyle alansal ve zamansal olarak değiģkenlik göstermekle birlikte, Subtropikal Akdeniz Ġkliminin doğal bir özelliği olarak, Türkiye nin Karadeniz yağıģ bölgesi ve Kuzeydoğu Anadolu bölümleri dıģında kalan yerlerinde her yıl oluģabilmektedir. Kuraklık, tüm bölgelerde ve mevsimlerde çeģitli Ģekillerde (örn. meteorolojik, tarımsal ve hidrolojik) oluģabilmektedir. Kuraklıklar 1970 lerden beri giderek daha sık ve Ģiddetli oluģmaktadır.(1) ÇölleĢme: Ekonomik ve biyolojik olarak üretken bir arazinin daha az üretken olması sonucunda ortaya çıkan ekolojik bozulma süreci olarak ifade edilmektedir. Bir baģka ifade ile çölleģme; fiziksel, biyolojik, politik, sosyal, kültürel ve ekonomik faktörler arasındaki karmaģık etkileģimlerin kurak, yarı kurak ve yarı nemli sahalarda oluģturduğu arazi bozulmasıdır. BirleĢmiĢ Milletler ÇölleĢme Ġle Mücadele SözleĢmesine göre çölleģme, kurak, yarı kurak ve az yağıģlı alanlarda, iklim değiģiklikleri ve insan faaliyetleri de dahil olmak üzere çeģitli faktörlerden kaynaklanan toprak bozulmasını ifade etmektedir. FAO/UNEP(1984) çölleģmeyi Ģöyle ifade etmektedir. ÇölleĢme; arazilerin, biyolojik potansiyelinin bozulmasına neden olan edafik ve klimatik kuraklıkla, yaģam düzeyinin bozulmasına ve çöl benzeri koģulların yaygınlaģmasına duyarlı olan arazilerdeki toprak, vejetasyon, hava ve su arasındaki dengenin, doğal veya antropojenik süreçlerle bozulmasının her çeģidini içeren bir olaydır. 11

ÇölleĢme, kurak ve yarı kurak sahalarda, yaģamak için gerekli birçok kaynakları yok eder. BaĢlangıçta çölleģme, yer altı ve yer üstü suların azalması, toprağın tuzlanması, doğal bitki örtüsünün ortadan kalkması ve sonuçta, erozyonun hızlanması ile kendini gösterir. Genel bir ifade ile kurak ve yarı kurak bölgelerde aģırı otlatma, yanlıģ arazi kullanımı ve ormanların tahribi çölleģmeyi hızlandırır. ÇölleĢme özelliği gösteren alanlarda, bu belirtilerin tümü birden görülebilirse de, bir teki bile çölleģme sürecinin baģladığına iģaret eden yeterli bir kanıttır. ÇölleĢme, genellikle kuraklıktan ya da insanların doğal kaynakları aģırı derecede kullanımından etkilenen alanlarda baģlar ve kurak yarı kurak bölgelere doğru yayılır ÇölleĢmenin temelinde kırsal fakirlik olduğu unutulmamalıdır. Dünyanın, çölleģmeye duyarlı birçok bölgesinde yoksul halkın, orman ve mera gibi doğal kaynakları, aģırı ve yanlıģ kullanmaları sonucu, ortamın bozulduğu ve sonuçta bölgenin çölleģtiği bilinmektedir. Afrika da, Büyük Sahra bu yerlerden biridir. ÇölleĢme, açlık ve sefaletle baģlar ve sonra, daha çok açlık ve sefalet getirir. ÇölleĢme, bir yerde fakirliğin, ekolojik sistemle çatıģması sonucu ortaya çıkan ve geriye dönüģü çok zor olan bir ekosistem bozulmasıdır. Tuzluluk: Toprakta eriyebilir tuz konsantrasyonunun bitki geliģmesine zarar verecek derecede bulunması haline tuzluluk, değiģebilir sodyumun % 15 ten fazla olmasına alkalilik denir. Tuzluluk sorununa sahip topraklara Tuzlu Topraklar, alkalilik sorunlulara Alkali Topraklar denir. Çoğu kez bu iki sorun toprakta bir arada bulunur. Böyle topraklara da Tuzlu- Alkali Topraklar denir. Tuzlu ve alkali toprakların içerdiği baģlıca katyonlar Ca, Mg, Na ve K, baģlıca anyonlar ise SO 4, CL, CO 3 ve HCO 3 tır. Tuzluluğun bitki geliģimini kısıtlayıcı etkisi, tuzun türüne ve topraktaki yoğunluğuna, organik madde miktarına ve toprağın bünyesine göre değiģir. Topraktaki tuzluluğun derecelendirilmesi toplam tuz yüzdesi (% Tuz) veya elektriksel iletkenliğe, alkaliliğinki ise değiģebilir sodyum yüzdesi, bazen de ph ya göre yapılır. Tuzlu topraklarda toplam tuz % 0.15 ten fazla veya elektriksel iletkenlik 4 milimho/cm. (4 ds/m) den yüksektir. ph 8.5 ten, değiģebilir sodyum % 15 ten düģüktür. Çoğunlukla yağıģ 250-400 mm arasında olan bölgelerde rastlanan bu topraklarda ph 7 nin üzerindedir. Bunun nedeni genellikle fazla Ca. Ġçermeleridir. Fakat ph sı 7 den düģük tuzlu topraklar (Asit Tuzlu Topraklar) da vardır. Topraktaki tuzluluk, Ģiddetine göre aģağıdaki tabloda görüldüğü gibi, dört dereceye ayrılır. Derece mmho/cm (ds/m) Tuz % Elektriksel iletkenlik (mmho/cm) Bitkilerin zarar görme derecesi Tuzsuz 0,00-0,15 0-4 Yalnız tuza hassas bitkiler zarar görür. Hafif Tuzlu 0,15-0,35 4-8 Bütün bitkiler zarar görür. Yalnızca tuza bitkiler dayanıklı (pancar, Orta Tuzlu 0,35-0,65 8-16 buğday, pamuk, vs) %50 nin üzerinde ürün verir. ġiddetli Tuzlu 0,65 + 16 + Tuza çok dayanıklı bitkiler %50 kadar ürün verebilir. Topraktaki tuzluluğu çeģitli Ģekillerde gidermek ya da azaltmak mümkündür. Bunlardan en yaygın ve etkin olanı arazide iyi bir drenaj Ģebekesi kurmak suretiyle toprağı yıkamaktır. 12

Yalnız bu iģlemde dikkat edilecek husus, yıkamada kullanılacak suyun milli ve tuzlu olmaması, özellikle sodyum tuzları içermemesidir.(2) ph Durumu: Toprak reaksiyonu, daha zor tayin edilebilir. Fakat toprak özellikleri hakkında kolayca bilgi verebilmesinden dolayı özel bir öneme sahiptir. Arazi çalıģmalarında ph 6,6-7,5 arası nötr kabul edilir. Verimlilik çalıģmalarında kullanılan yine saturasyon çamurunda cam elektrot kullanılarak bulunan ph değerine göre yapılan daha dar bir gruplandırma ise Ģu Ģekildedir: ph Reaksiyon <4,5 Kuvvetli asit 4,6-5,5 Orta derecede asit 5,6-6,5 Hafif asit 6,6-7,5 Nötr 7,6-8,5 Hafif alkali 8,5+ Kuvvetli alkali Toprak reaksiyonu, toprağın asitlik ve bazlık derecesinin ifadesi olup ph ile ölçülür. ph, hidrojen iyonları konsantrasyonu (yoğunluğu) nun negatif logaritmasıdır. ph genellikle laboratuarda ölçülür. Fakat arazide de ölçülebilir. Laboratuardaki ölçümler çoğunlukla hem suyla doygun haldeki toprakta (çamurda) hem de belirli oranlarda sulandırılmıģ toprakta (1: 10 veya 1: 20 lik toprak eriğinde) ölçülür. ph nın 7 olması ortamın Nötr olması demektir. Bu durumda toprak eriyiğindeki serbest H ve OH iyonlarının sayısı eģittir. 7 nin altındaki ph derecelerinde ortam asidiktir ve serbest H iyonları vardır. 7 nin üzerindeki ph derecelerinde ise ortam baziktir ve serbest OH iyonları vardır. Toprak ph sının, bitki besin maddelerinin kullanılabilirliğini ve bitkilerin geliģmesi üzerinde iki türlü etkisi vardır. Hidrojen iyonunun direkt etkisi, Bitki besin maddelerinin kullanılabilirliği ve toksik iyonların mevcudiyeti üzerindeki indirekt etkisi, AĢağıdaki birkaç örnek ph nin indirekt etkisinin ne derecede önemli olduğunu daha açık olarak ortaya koyar. ph nin 5.0 ten 7.5 e veya 8.0 e yükselmesi halinde bazı elementlerin kullanılabilirliği (yarayıģlılığı) azalır. Demir, manganez ve çinko buna ait iyi birer örnektir. ph nın yükselmesi Molibdenin yarayıģlılığını arttırır. Bitkiler fosfordan en çok ph 6.5 civarında iken yararlanabilir. ph nın 5.0 5.5 in altına düģmesi halinde alüminyum, demir ve manganezin erirliği artar ve fazlaca eriyen bu elementler bazı bitkiler üzerinde zehir etkisi yapar. Çok yüksek ph derecelerinde, toprak eriyiğindeki bikarbonat iyonu önemli ölçüde artarak diğer iyonların bitkilerce normal düzeyde alınmasını, dolayısıyla bitkinin normal geliģmesini engeller. Bor Durumu: Bor her ne kadar bitkilere gerekli bir minör element ise de, aģırı miktarlarda bulunduğunda fitotoksiktir. Çoğu bor toksikliği problemleri jeotermal sahalar veya jeolojik fayların yakınında yer alan kuyu suları ve aynaklardaki yüksek konsantrasyonlardan ortaya çıkar. Az sayıda yüzey suyu toksikliğe neden olacak kadar bor içerir. Bora duyarlılık sadece odunsu çok yıllıklarla sınırlı değildir, fakat çok çeģitli ürünleri etkiler. Birçok duyarlı ürün, yaprak ayalarındaki bor konsantrasyonu 250 mg/kg ı aģtığında toksiklik semptomları gösterir, fakat bütün duyarlı ürünler boru yapraklarında biriktirmez. ġeftali, erik ve badem gibi 13

taģçekirdekliler boru yaprak dokularında yaprak analizinde toksiklik bariz Ģekilde görülecek derecede biriktirmeyebilir. Toprak Borluluğu Derecesi Bitki Durumu Açıklaması ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------- 0-0, 7 Az Borlu Bütün bitkiler iyi geliģir 0, 8-1, 50 Orta Borlu Bazı bitkiler için emniyetli olabilr. 1, 51-3, 75 ve yukarı Çok Borlu Genellikle bütün bitkiler için tehlikeli Toprak Horizonları: Horizonlar, toprağın geliģimi sırasında bazı maddelerin değiģmesi ile ya da bir yerden baģka bir yere taģınmasıyla bizzat toprağın içinde meydana gelebilir. Horizonların incelenmesi ile toprağın yukarıdan aģağıya doğru renk, strüktür, tekstür ve diğer oluģumlar görülebilir. Toprak horizonları (4125 No lu Tamim) sembollerle ifade edilir, O, A, B, C, G, T horizonları Ģeklinde sıralanabilir ve horizon sıralaması toprağın yapısına göre değiģebilir. 0 Horizonu, mineral toprak üzerinde oluģmuģ ve oluģmakta olan organik madde horizonudur. A Horizonu, mineral toprağın üst horizonudur. B horizonu, mineral toprağın alt horizonudur. C Horizonu, toprak oluģumunun çok az etkisinde kalmıģ, A ve B horizonunu materyalin benzeri veya farklı, gevģek depozitler veya ufalanıp ayrıģmıģ kaya materyalinden veya sert anakayadan ibarettir. G Horizonu, taban suyunun etkisinde Ģekil kazanmıģ mineral horizonudur. T Horizonu, Taban suyunun etkisi dâhilindeki organik madde (turba) horizonudur. 14

4.PROJE AMACI VE KAPSAMI Projenin amacı iyi ve kullanılabilir bir Ġzleme ve Değerlendirme sisteminin kurulmasıdır. Bu sistem vasıtasıyla projelerin uygulama süresinde ve sonucunda havza topraklarında erozyonu durumu, bitki örtüsündeki artıģlar ve yerel halkın sosyo ekonomik durumundaki geliģmeler hakkında izleme ve değerlendirme yapılmasıdır. Havzadaki doğal kaynakların bozulma ve iyileģme derecelerinin bilinmesi, havzadaki baģlangıç bilgilerinin tespiti ile ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle alanda uygulanacak projelerle veya alanın doğal geliģimle ortaya çıkan ve gerçek değerlere dayanan değiģimlerinin, temel araģtırmaları da içeren CBS tabanlı bir izleme ve değerlendirme (Ġ&D) sisteminin oluģturulmasıdır. Bu amaçla her türlü uygulama projelerinde Ġ&D sistemi, projelerin sağlıklı yürütülmesinde ve amacın gerçekleģmesinde önem arz etmektedir. Projelerin fiziksel yatırımları takip etmek nispeten kolaydır. Fakat havzaya yapılan yatırımlardan veya doğal değiģimlerden kaynaklanan faydaların belirlenmesi ve takip edilmesi daha zordur. Sadece yatırımların fiziksel ve finansal takibi, projenin değiģime olan etkisini ve dıģsallıkları ortaya çıkarmamaktadır. DıĢsallık gibi çeģitli faydalar ve zararlar, uzun bir zaman sonra fark edilecektir. Böylece, Ġ&D sistemi kısa ve uzun vadeli planlanmalı, fiziksel, ekonomik ve sosyal parametreler itibariyle etki ve değerlendirme imkânına sahip olmalıdır. Ayrıca iyi bir Ġ&D sistemi, mümkün olduğu kadar projelerin tüm faaliyetlerini kapsamalı ve sistem, projenin temel amacın gerçekleģmesine kilitlenmelidir. Ayrıca Ġ&D sistemi, seçici, sade ve düģük maliyetli olmasına önem verilmeli, her aģamadaki yöneticilere uygulama konusunda bilgi vermelidir. Ġyi bir Ġ&D Sistemi, baģlangıç (mevcut durum) verilerinin doğru elde edilmesine, izleme göstergelerinin, değiģimi çok iyi temsil etmesine, izlemenin aynı zaman aralıkları ile aynı alanlarda ve aynı yöntemlerle yapılmasına, verilerin düzenli olarak CBS ortamında kayıt altına alınmasına, gerektiğinde veri doğruluğunun kontrol edilmesine ve güncellenmesine bağlıdır. 15

5. HAVZA SORUNLARI 5.1. HAVZANIN VEJETASYON YAPISI Ġç Anadolu'da ve Konya Kapalı Havzası nda 1100-1200 metrenin altındaki sahalar step alanlarıdır. Özellikle Tuz Gölü çevresinde, Konya-Ereğli arasında ve Konya, Ankara, Haymana bölgesinde çorakçıl (halofit ) vejetasyon hâkimdir. 1200 metrenin yukarısında ise ormanların tahribi ile oluģmuģ antropojen step sahalarında karakteristik step bitkiler vardır. Bu bitkiler genellikle geven, kekik, yavģan otu, sütleğen v.s. gibileri otsu, yabani badem, karaçalı v.s. gibi olanları da ağaççık ve çalı türleridir. Konya Kapalı Havzası nın 1000 metreden daha yüksek olan yerlerindeki step sahaları bölgenin eskiden mevcut park görünümlü kuru ormanların tahribi ile oluģmuģtur. Asırlar süren tahrip sonucunda, Ġç Anadolu daki karaçam ve meģe ormanları, nispeten nemli ve kuzey yamaçlara çekilmiģtir. Tahrip edilen orman alanları ise stepe dönüģmüģtür. Tahrip görmemiģ karaçam ormanları genellikle, Sivrihisar dağlarında, Kütahya-Afyon hattının doğusunda yer almaktadır. Bu ormanlara tüylü meģe ( Quecus pubescens ) ve Ladenler (Cistus laurifolius ) katılır. Aslında tüylü meģe Ġç Anadolu nun klimax türüdür. Karaçam ormanlarının tahribinden sonra geliģmiģtir. Ġç Anadolu nun güney batısında, Torosların kuzeye bakan yamaçlarında, genellikle meģe ve ardıç, üst kısımlarda karaçam ve köknar görülür. Ġç Anadolu nun en önemli ormanlarından biri de sarıçam ormanlarıdır. Bu ormanlar genellikle Akdağmadeni ile güneyde Kızılırmak vadisi arasında ve PınarbaĢı mıntıkasında bulunmakta olup relik karakterdedir. Ġç Anadolu ormanlarının tamamı kurakçıl ve kuru orman sınıfına girmektedir. Arkeolojik buluntulara göre, eski çağlarda, Orta Anadolu nun yer yer ormanla kaplı olduğu anlaģılmaktadır. Hâlbuki jeomorfolojik araģtırmalar, Orta Anadolu nun 8000 yıldan bu yana kurak iklim Ģartlarının egemen olduğunu göstermektedir. Ancak, gerçek Ģudur ki, Orta Anadolu da park görünümlü kuru orman ve step vejetasyonu tarihin ilk çağlarından bu yana yerleģmeye baģlamıģtır. Ancak, tarihin nemli devresinde yetiģmiģ olan bu ormanların büyük bir bölümü kurak Ģartlara dayanıklı karaçam, sarıçam ve meģelerdir. Bunlar sahada uzun zaman tutunabilmiģler ve daha sonra Anadolu ya yerleģen Roma, Bizans ve Selçuklular tarafından tahrip edilmiģlerdir. Böylece relik karakterde olan ormanların tahribi, ormanın yeniden gelmesini, geliģmesini güçleģtirmiģtir. Ayrıca, Orta Anadolu da yaygın olan topraklar, kahverengi step toprakları ve tuzlu alkali topraklardır. Binlerce yıldan bu yana hüküm süren iklim Ģartlarını da topraklar yansıttığına göre Orta Anadolu ikliminin ormanların yetiģmesine uygun olmadığı ortaya çıkmaktadır. BaĢka bir deyiģle, pedojenezde kalsifikasyon süreci hâkim olup, toprağı yıkayacak yeterli yağıģın olmadığı görülmektedir. Az yağıģ, orman gibi su ihtiyacı fazla olan ağaçların yetiģmesini en azından güçleģtirmektedir. Bu sebeple, orta Anadolu nun günümüzdeki doğal vejetasyonu iç kısımlarda step, yüksek kesimler ise kuru orman veya ağaçlı step karakterindedir. Orta Anadolu da 1100-1200 metrenin altında kalan alanlar gerçek anlamda step alanıdır. Bu bölgede, toprak oluģumunda kalsifikasyon sürecinin hâkim olduğu kahverengi ve kestane rengi toprakların bulunması, yağıģın orman yetiģmesini engelleyecek derecede az olması ( 400 mm den az ) ve karakteristik step vejetasyonunun ( Artemisia fragrans ( YavĢan otu ), Thymus sguarrosus (kekik) Astragalus vulneraria ( geven ), Acantholimon venustum (kar dikeni) hakim olması bu durumu doğrulamaktadır. Orta Anadolu nun genel olarak 1000 metrenin üzerinde bulunan step vejetasyonu, bölgede vaktiyle mevcut park görünümlü kuru ormanların tahribi ile olmuģtur. 16

Louıs ve Uslu'nun tespitlerine göre Orta Anadolu nun kuzey batısında 900 metre olan ormanın alt sınırı güneye doğru 1300-1400 metreye kadar çıkmaktadır. Bu sınırdan daha yüksek alanlar ise park görünümlü orman sınırı içerisine girmektedir. Günümüzde bazı meģe ve karaçam ormanları dıģında orta Anadolu nun önemli bir kısmı steplerle kaplıdır. Asırlar boyu süren tahrip neticesinde orta Anadolu daki karaçam, meģe ve ardıç ormanları nispeten nemli ve kuzeye bakan lokal alanlara çekilmiģlerdir. Tahrip edilen orman alanları step vejetasyonu tarafından iģgal edilmiģtir. Orta Anadolu da tahrip edilen ormanlarla mevcut olanlarının bir bölümü günümüzden daha nemli Ģartlar altında geliģmiģ ormanlara aittir. Ġklimin kuraklaģmaya doğru meyletmesi, tahrip edilen orman alanlarında ağacın yetiģmesini güçleģtirmiģ ve hatta erozyon dolayısıyla da imkânsız hale gelmiģtir. Bu sebeplerden dolayı yurdumuzda vejetasyonun önemli bir bölümü stabil değildir. BaĢka bir ifade ile vejetasyon doğal süksesyon aģamasında, yani klimax ınde değildir. Klimaks vejetasyon önemli ölçüde kaybolmuģtur. Bu bakımdan erozyonun devam ettiği yerlerdeki vejetasyon, regreatif süksesyonun son aģamasındadır. Özellikle kurak ve yarı kurak bölgelerimizde klimaks türleri saptamak ve regreatif süksesyonun ulaģtığı aģamayı tespit etmek de çok zordur(3). Ülkemizde Konya Kapalı Havzası dıģındaki nemli sahil bölgeleri ( Karadeniz, Akdeniz ve Ege) ile kurak Ġç Anadolu Bölgesi arasında kalan ve geçiģ zonu olarak adlandırılan yarı kurak bölgelerdeki ormanlar bilinçsiz ve usulsüz faydalanma, ağır otlatma vb. nedenlerle tahrip edilmekte, bozuk orman ve antropojen step sahalarına dönüģmektedir. Anadolu köylüsü Konya Havzası dahil orman alanlarının tümünü adeta bir mera alanı gibi görmekte ve orman alanlarında otlatmacılığını sürdürmektedir. Havzanın en önemli sorunlarından biri de bitki örtüsünün tahribatıdır. Bu durum ise yanlıģ arazi kullanılmasının bir sonucudur. Bölgede toprak iģletmeciliği, marjinal sahalarda tarıma ve orman alanlarında baģıboģ otlatmacılığa dayanır. Ormanın Bir su kaynağı civarında aģırı otlatma ve köylünün yakacak odun ihtiyacı erozyonu artırmaktadır. Her yıl meydana gelen orman yangınlarında yüzlerce hektar orman alanı yok olmaktadır. Özellikle, bölgenin yüksek eğimli orman alanlarında, ormanın ortadan kalkması sonucunda erozyon hareketleri hızla artmaktadır: YeĢil örtünün bir anda yangınlarla yok olması, sağanak Ģeklinde yağan ilk yağıģlarla birlikte toprakların kaybına ve birçok yerin bir daha yeģil örtü ile kaplanamayacak Ģekilde elden çıkmasına, sahanın taģ ve kayalığa dönüģmesine neden olmaktadır. Her kurak bölgede görüldüğü Ģekilde, Konya Kapalı Havzasında da, tipik vejetasyon örneklerini görmek mümkündür. Havzada, nemli iklim koģullarının ağaç ve orman vejetasyon örtüsü yerine, kuraklığın derecesine göre, ilk önce ormanın seyrekleģtiği, sonra bodurlaģan ağaçlara yerini terk etmesiyle, çalılar, otsu türler ve likenlere doğru bir değiģim meydana geldiği görülür. Kurak alanların büyük bir bölümü, biyo çeģitlilik açısından çok önemlidir. Kültür bitkilerinin en az %30 u kurak alanlarda bulunmaktadır. Kurak alanlardaki biyolojik türler ve ekosistemler, su kıtlığı, ekstrem sıcak ve soğuklar ve tahmin edilemeyen uzun dönemli kuraklıklar gibi çevresel sınırlamalarla baģ etmek için oldukça etkin evrimsel stratejiler geliģtirmiģlerdir. Bu türler ekstrem hava koģullarına karģı oldukça dayanıklıdırlar ve iklim değiģimi bağlamında önemli bir yere sahiptirler. Kurak ve yarı kurak alanlarda bulunan ormanlar ve çalılar, ekolojik dengenin devam ettirilmesi ve kurak alan peyzajında, canlıların yaģamlarının geliģtirilmesinde hayati önem 17

taģır. Ormanlarla kaplı bitki örtüsü kurak alanların hidrolojik döngüsünde ve dünya nüfusunun su arzında önemli rol oynarlar. Çünkü dağlık sahalardaki kuru ormanlar, bölgenin, yüzey akıģı ve yeraltı suyunun zenginleģmesini sağlayan yegâne alanlardır. Kurak ve yarı kurak sahalar, bir yerde kırsal kesimde yaģayan insanların sürdürülebilir entegre arazi kullanım modelinin ve kısıtlı toprak ve su kaynaklarına sahip doğa koruma çözümleri için etkin modelleri temsil eden agro- silvi pastoral sistemlerin uygulanacağı alanlar durumundadır. Kuraklığın, orman yetiģmesine, dağılıģına ve verim gücüne çok yönlü menfi etkileri vardır. Bu etkilerin baģında, çok kurak sahalarda orman doğal olarak bulunmamaktadır. Bu açıdan Konya Havzasında daha uygun yerlerde bulunan ormanlar ise zayıf ve dıģ etkilere karģı mukavemetsizdir. Böyle yerlerde yangınlar fazla olmakta, tabii ve suni tensilde çok zor yapılabilmektedir. Kuraklık, daha öncede söylendiği gibi, yağıģ azlığı ve nispi hava rutubeti noksanlığından ileri gelmektedir. Fakat Türkiye de yeteri miktarda yağıģın düģtüğü birçok sahalarda da kuraklık ve onun zararları bir gerçektir. Bunun sebebi, su, toprak ve bitki dengesi bozulduğu için düģen yağıģlar düģtükleri yerde tutunamayarak sathi akıģa geçmektedir. Orman kendine özgü bitkisi, hayvanı, iklimi, toprağı ve toprakta yaģayan mikroorganizmaları ile sosyal bir ünite veya organik bir varlıktır. Bunlardan birisine yapılan menfi müdahale kendini diğerlerinde de hissettirir. Müdahale edilen bitki ise sosyal varlık tümü ile ortadan kalkar. Ormanı sınırlayan iki önemli faktör vardır. Bunlardan birincisi, ısıdan kaynaklanan doğal orman sınırıdır. Isı noksanlığı kutuplara doğru polar orman sınırını, yüksek dağlara doğru ise alpın orman sınırını meydana getirir. Ormana sınır çekilen ikinci faktör, rutubet yani yağıģtır. Buna da ormanın alt kuraklık sınırı denir. Ormanın alt kuraklık sınırın altında genellikle ormanın geçiģ zonu denilen seyrek, bodur step ormanları yetiģmekte ve bundan sonrada ormanın yetiģmesine müsait olmayan stepler baģlamaktadır. 5.2. SULAK ALANLAR Konya Kapalı Havzası nın iklimsel koģullarını belirleyici rol oynayan sulak alanların durumu, gelecekte artacak olan kuraklık olaylarına karģı, bölgenin dayanıklılık derecesini belirleyecek en önemli etkenlerden biridir. Tarımsal sulama, balıkçılık, tuzculuk, saz kesimi, turizm gibi pek çok sektörün gelir kaynaklarının bağlı olduğu sulak alanlar; yeraltı sularını besleyerek veya boģaltarak, taban suyunu dengeleyerek, sel sularını depolayarak, taģkınları kontrol ederek, kıyılarda deniz suyunun giriģini önleyerek bölgenin su rejimini düzenlerler. Ayrıca bulundukları yörede nem oranını yükselterek, baģta yağıģ ve sıcaklık olmak üzere yerel iklim elemanları üzerinde olumlu etki yaparlar. Bu sebeple de iklim değiģikliğinin kuraklık yönlü etkileriyle mücadelede büyük önem taģımaktadırlar. Konya Havzasında su kaynakları; bilinçsiz tarım, düzensiz kentleģme, çarpık sanayileģme ve altyapı yetersizliği nedeniyle büyük bir hızla kirletilmekte, tahrip edilmekte ve tüketilmektedir. Dünyanın en önemli genetik rezervuarı olan sulak alanlar; tüm bitki türlerinin %40 ını, tüm hayvan türlerinin ise %12 sini barındırmaktadır. Bu alanlar; taģkın kontrolünün sağlanması, yeraltı sularının beslenmesi, kıyı çizgisinin korunması, fırtınalardan korunma, sediment ve besin depolama, iklim değiģikliğinin kontrolü ve su arıtımı gibi bir çok değere sahiptir. Sulak alanların iģlev ve değerlerinin anlaģılmasında etkili olan etmenlerin baģında fazla sayıda hayvan ve bitki türüne yaģama ve üreme ortamı sağlaması gelmektedir. Sulak alanlar, pek çok kuģ türünün yanı sıra, çok sayıda tatlı ve tuzlu su balığının da yaģam döngüsünde 18

önemli bir yer tutmaktadır. Birçok kuģ türü, hem göçleri sırasında dinlenme ve barınma yeri olarak hem de yırtıcılardan korunmak için sulak alanlardan faydalanmaktadır. Çoğu sulak alan, balıklar için yumurtlama, barınma ve avlanmadan korunma ortamı olarak hizmet etmektedir. Hem karada hem suda yaģayabilen hayvan türleri için üreme ortamı olarak kullandıkları sulak alanlar, birçok memeli ve nesli azalmıģ ve tehlikede olan canlı türlerini barındıran ekosistemlerdir. Konya Kapalı Havzası ndaki Sulak alanlar; Samsam, Kozanlı, Kulu, BeyĢehir, Suğla, Bolluk, Tersakan ve Tuz Gölü ile HotamıĢ, EĢmekaya ve Ereğli Sazlığı olarak özetleyebiliriz. KKH sınırları içerisinde sulak alanların bir kısmı tamamen kurumuģ, bir kısmı ise yapılan yanlıģ ve bilinçsiz uygulamalar nedeniyle suyunun çoğunu kaybetmiģ, yok olma tehlikesi altındadır. Özellikle BeyĢehir Gölü ve Tuz Gölü gibi yaģamsal öneme sahip göllerimizdeki su seviyesi tehlikeli derecede düģerken, EĢmekaya ve Ereğli sazlıkları tamamen kurumuģtur. Konya Havzası, su yeterliliği ve yağıģlar bakımından Türkiye'de en sıkıntılı bölgedir. Bir yandan yeni su kaynakları, diğer yandan tarım alt yapısının iyileģtirilmesi yoluyla bölgede su tasarrufu ve ekonomik tarım imkânını ortaya çıkacaktır. Ancak Ġklim değiģikliği ve buna bağlı olarak yaģanan kuraklık, kentleģme ve sanayileģme nedeniyle oluģan kirlilik, bilinçsiz tarım uygulamaları gibi sebeplerden dolayı bölgedeki su kaynakları, hızla kirlenmekte ve binlerce kuģ türü için doğal yaģam alanı olan su kaynakları yok olmaktadır. Sahip olduğu biyolojik çeģitlilik nedeniyle dünyadaki doğal müzeler olarak kabul edilen sulak alanlar; doğal iģlevleri ve ekonomik değerleriyle yeryüzünün en önemli ekosistemleridir. Bataklıklar, turbalıklar, taģkın düzlükleri, nehirler, göller, tuzlalar, deniz çayırı yatakları, mercanlar, gelgit anında altı metreden derin olmayan deniz kıyısı alanları gibi kıyı sulak alanları, atık su arıtım gölcükleri ve rezervuarlar gibi insan yapımı sulak alanlar da sulak alan tanımına dahildir. Konya Kapalı Havzası'ndaki sulak alanların geniģ ve el değmemiģ tuzcul stepleri, flora ve fauna çeģitliliği ile Türkiye ve Dünya için doğa koruma açısından büyük önem taģıdığı bir gerçektir. Ancak ne yazık ki, çevresel ve sosyal etkileri iyi hesaplanmadan yapılan; su altyapı yatırımları, sürdürülebilir olmayan tarımsal sulama uygulamaları ve aģırı yeraltı suyu çekimi, tarım toprağı elde etmek gibi nedenleri ile havza daki sulak alanların doğal yapısı değiģmiģtir. Bir baģka deyiģle havza da bulunan sulak alanların yaklaģık yüzde 65'i yitirilmiģ durumdadır. Havza da; Su israfına neden olan, yanlıģ ürün desenine bağlı bilinçsiz ve aģırı sulama ile aģırı yer altı suyu kullanımı ve su kaynakları üzerindeki plansız müdahaleler ile yanlıģ alt yapı projeleri sonucu sulak alanlar yok olurken, havza içinde beslenemeyen göller kuruma noktasına gelmiģtir. Konya Havzasının yağıģ durumu değerlendirildiğinde ileri düzeyde kuraklık Ģartları egemendir. Havzada kuraklık Ģartlarının ana nedenleri kontrolsüz bir Ģekilde süregelen ve artarak devam eden tarımsal su kullanımı ve son 30 yıllık dönem içinde yağıģların azlığıdır. Son yıllarda havzada suyu azalan veya kuruyan kaynaklar, dereler, göl-gölet sulak alanların yanı sıra giderek seviyesi düģen yeraltı suları bunun bir göstergesidir. Kısıtlı su kaynaklarına sahip olan havza'da mevcut su olanaklarını çok daha bilinçli olarak kullanma zorunluluğu vardır. Konya Havzasın da bazı sulak alanlarda; Su seviyesinin düģmesi problemine eklenen su kirliliği ile kuģların beslenme Ģansı ortadan kaldırılmıģtır. Su seviyesinin azalması, üreme döneminde kuģların yuva yaptıkları adacıklara, avcılar ve yırtıcı memelilerin ulaģımını imkân sağladığından kuģların üremesi de ortadan kalkmıģtır. AĢırı otlatma ve kontrolsüz saz kesimi de sulak alanların kurumasını hızlandıran etkenler arasındadır. 19

Bir diğer tehlike ise; taban suyunun düģmesiyle, yöre halkının turbalıkları söküp yakacak olarak kullanmasıdır. Bu Ģekilde toprağın üst tabakalarının yok edilmesi, uzun vadede çölleģme tehlikesini de beraberinde getirmektedir. Konya Havzası nda, kaçak kuyular önlenemediği ve sulama yöntemleri modernize edilemediği için, sulak alanlar gibi doğal alanların suları çekilip kurumaktadır. Suların azalması ile bitki örtüsü zayıflamakta, birçok tür yok olmakta ve toprak çöle dönüģmektedir. 5.3. BUGÜNKÜ SOSYAL VE EKONOMĠK DURUM Konya Kapalı Havzası'nda, %45'i kırsal kesimde, %55 i kentlerde olmak üzere yaklaģık üç milyon insan yaģamaktadır. Havza da ekonomik faaliyetler tarım, madencilik deri iģleme tesisleri ve gıda iģleme endüstrileri üzerinde yoğunlaģmaktadır. Ayrıca Türkiye deki toplam tuz üretiminin % 55'i bu bölgede, Tuz Gölü civarında üretilmektedir. Havza önemli bir tahıl, baklagiller ve Ģeker pancarı üreticisidir ve Türkiye nin tahıl üretiminden elde ettiği toplam gelirin %9.2 sini, baklagillerden elde ettiği gelirin %6.2 sini ve Ģeker pancarından elde ettiği gelirin % 8.5 ini sağlamaktadır. Arazinin yoğun kullanımı nedeniyle zaman içerisinde yörede verim azalmıģ, ekonomik kayıplar artmıģ, kırdan kente göçler baģlamıģtır. Hayvancılık havza genelinde yaygın olarak yapılmaktadır. Arazi bozunumu meraların taģıma kapasitesini ve üst havzadaki tarım arazilerinin verimliliğini azaltmıģtır. Sonuçta rakımı yüksek bölgelerde, hane halkının geçimini sağlama imkânı olumsuz etkilenerek yoksulluk oranının daha yüksek olmasına neden olmuģtur. Havza rüzgâr erozyonuna uygun bir toprak yapısına sahiptir. Özellikle tarım ve meralarda, toz fırtınaları yaģamı olumsuz etkilemekte, havza da yaģayan halkın yaģam kalitesini önemli ölçüde düģürmektedir. 5.4. EROZYON DURUMU Konya Kapalı Havza arazisinin eğimli ve engebeli olan ve orman ve ot örtüsünün tahrip edildiği alanlarda, doğal dengenin hızla bozulduğu görülmektedir. Doğal dengenin bozulması sonucu hızla toprakların aģınması süreci baģlamaktadır. Erozyonun Ģiddetli olarak devam ettiği alanlarda altta bulunan jeolojik yapı yer yer taģlı ve kayalık araziler halinde ortaya çıkmaktadır. Havzanın jeolojik ve toprak yapısı; genelde pekiģme durumu zayıf, ayrıģmaya karģı fazla direnç göstermeyen taneli, tortul ve volkaniktir. Toprak ile jeolojik yapı arasında sıkı bir iliģki vardır. En fazla aģınmaya uğrayan zeminler Eosen ve Neojen zamanlara ait araziler ile volkanik kül ve tüflerdir. Genelde pekiģme durumu zayıf, ayrıģmaya ve erozyona karģı fazla direnç göstermeyen gevģek yapılardan oluģan havza topraklarında, özellikle eğimli arazilerde tarım yapılması durumunda kısa sürede verimli üst topraklar, yağmur suları ile taģınmakta ve arazi kullanılamaz hale gelebilmektedir. Böylece, en fazla aģınan ve sellere en fazla malzeme veren kaynaklar kumlu, siltli, çakıllı olan pekiģmemiģ araziler ile bünyesine su aldığında kısa sürede eriyebilen tuzlu ve alkali maddeler bakımından zengin, milli ve killi depolardır. Havzada toprak örtüsünün tamamen yok olduğu eğimli alanlarda erozyonun Ģeklini, Ģiddet ve seyrini; jeolojik yapıyı oluģturan ana materyalin pekiģme durumu, bünye özelliği, yağıģ sularını tutma ve geçirme kapasitesi gibi fiziksel ve kimyasal özellikleri belirler. Öte yandan, 20

kurak ve sıcak iklim Ģartları altında çökelmiģ olan tuzlu, alkali maddeler bakımından zengin killi, marnlı ve jipsli depolarda kimyasal erozyon ön plana geçmiģtir. 5.5. ÇAYIR VE MERALAR Havza meralarında uygun cins ve sayıda hayvanı, münavebe sistemi ile otlatacak bir alt yapı hâlâ sağlanamamıģtır. Köylülerimiz, kontrollü otlatmaya da fazla ilgi göstermemektedir. Meralar orta malıdır ve bütün köylüye aittir. Meralar ve ormanlar, hiçbir ülkede görülmediği Ģekilde birbirleri ile iç içe çok iliģkilidir. Ayrıca, bu iliģkiler karmaģık ve sorunludur. Havzanın özellikle mera ıslahı konularında araģtırma ve demonstrasyon çalıģmaları son derece azdır. Bunun sonucu olarak yöre insanı, meralarda aģırı otlatma nedeniyle meydana gelen kaybın ne olduğu konusunda yeterli bilgiye sahip değildir. Bu sebeple, mera konularının önemi de ancak belli bir kesim tarafından anlaģılabilmiģtir. Bugün havza mera alanlarında düzensiz ve aģırı otlatma hala hüküm sürmektedir. Meralarımızın büyük bir bölümü verimli mera vasfını kaybetmiģ ve Ģiddetli erozyon sahasına dönüģmüģtür. Böylece, Türkiye biyolojik çeģitlilik kaybına baģta meralarımızda uğramıģtır. 5.6. TARIM ALANLARI 5.6.1. Yer Altı Su Durumu: Son yıllarda yağıģların uzun yıllar ortalamasına göre az olması, gün geçtikçe sayıları artan sondajlar, uygun olmayan hidrojeolojik ortamlarda sürdürülen sondaj çalıģmaları, ekonomik olmayan aģırı ve bilinçsiz sulama teknikleri, tarımda hatalı bitki deseni seçimi, gerekli koruma tedbirleri alınmamasından dolayı kullanıma elveriģli yeraltı suyunun niteliksiz su ile karıģtırılması sonucu suyun azalmasına, kirlenmesine ve kullanılamaz hale getirilmesine neden olunmuģtur. DSĠ verilerine göre Konya Kapalı Havzası nda 60.000 civarında ruhsatlı ve ruhsatsız su kuyusu bulunmaktadır. Bunlardan çekilen yeraltı suyunun büyük bir çoğunluğu salma sulama (vahģi sulama) yöntemi ile tarımsal sulamada kullanılmaktadır. Yine Havzada DSĠ verilerine göre; yıllık yaklaģık 1.9 milyar m3 lük emniyetli su rezervi bulunmaktadır. Konya Kapalı Havzası nda 3.114,85 hm3/yıl yeraltı suyu tarımsal sulamada, 171,25 hm3/yıl yeraltı suyu ise içme-kullanma ve endüstri suyu amaçlı olmak üzere toplam 3.286,10 hm3/yıl yeraltı suyu fiili olarak tüketilmektedir. Mevcut emniyetli rezerv miktarı (1.997,4 hm3/yıl) dikkate alındığında, akiferden - normal Ģartlarda kullanılmaması gereken, gelecek dönemler için emniyet sübabı niteliğindeki dinamik rezervden daha fazla yeraltı suyu çekilmektedir. Nitekim yeraltı suyu seviyeleri ġereflikoçhisar ve BeyĢehir alt havzaları hariç diğer tüm alt havzalarda doğrusal olarak devamlı düģmektedir. Ancak bugün Konya Havza sındaki fiili durum böyle değildir. Örneğin; Çumra, Karapınar ve Obruk ovalarını kapsayan alt havza alanında yıllık 0,6 milyar m3 emniyetli rezerv belirlenmiģken, bu alandaki akiferden yapılan fiili su çekimi yıllık 0,9 milyar m3 olmaktadır. Dolayısıyla sadece örnek olarak verilen bu alt havza alanında yıllık 0,3 milyar m3 emniyetli rezervi aģan (baģlangıçtaki mevcut su stokunu azaltan) yeraltı suyu çekimi gerçekleģmektedir. Bunun sonucu olarak 1980 yılından itibaren 25 yılda yeraltı su seviyesinde yaklaģık 27 m. düģüģ oluģmuģtur. Bu da yılda 1 m den fazla bir seviye düģümüne karģılık gelmektedir. Mevcut olumsuz Ģartlar devam ettiği takdirde gelecek yıllarda su rezervinde düģüģ/azalıģ artarak devam edecektir. Bunun doğal bir sonucu olarak da, yıllar itibariyle değerlendirildiğinde, yeraltı suyunun bitiģine neden olacaktır. 21

Ruhsatlı kuyuların nerdeyse 3 katı kadar olan kaçak kuyulardan dolayı, yer altı suyu etkin bir Ģekilde değerlendirilememektedir. Ayrıca yine teknik destekten yoksun olunduğu için havzanın önemli bir bölümünde ciddi bir tehlike olarak duran tuzlu ve niteliksiz su seviyeleri temiz ve kullanılabilir su seviyeleri ile karıģmakta ve kullanılabilir sular da kirlenerek kullanılamaz hale gelmektedir. Konya Kapalı Havzası nda BeyĢehir Gölü akıģı hariç, özellikle yaz aylarında genellikle akıģa geçen yüksek debili yüzey suyu kaynağı mevcut değildir. Bu nedenle yüzey suları depolamalarda biriktirilerek iģletmede kullanılmaktadır. Son yıllarda Konya Ovası nda tarımı yapılan ve su tüketimi ve sulama gereksinimi yüksek bitkilerin ekim alanlarının artırılması, yenilerinin üretime alınması (mısır, ayçiçeği gibi) ve bilinçsiz su kullanımın etkisiyle su kaynakları üzerinde yoğun bir baskı oluģmuģtur. Bu durum, yeraltı su kaynaklarından aģırı su çekilmesi nedeniyle Konya Kapalı Havzası nda hidrolojik kuraklığa neden olmaktadır. Yeraltı sularından tarımda aģırı kullanımı bu kaynakların hızla azalmasına ve taban suyu seviyesinin düģmesine yol açmaktadır. Bu nedenle buğday, pamuk, Ģekerpancarı, mısır, fasulye gibi düzenli sulama gerektiren ürünlerde üretim kaybı ortaya çıkmaktadır.(4) 5.6.2. Arazi Kullanma Durumu: Araziler, kullanma nitelik sınıflamasına uygun olarak kullanılmamaktadır. Toprakları sürekli ve aģırı sömürülmektedir. Marjinal tarım toprakları genellikle eğim doğrultusunda iģlenmektedir. Topraklar alt-üst edilerek ve toz haline getirilerek iģlenmektedir. Bu da rüzgâr erozyonuna neden olmaktadır. Topraklar erozyon oluģturma gücü yüksek yağıģ ve rüzgârlardan önce iģlenmektedir. Bitki artıklı tarım yapılmamaktadır. Anız yakımı hala devam etmektedir. YeĢil gübrelemeye önem verilmemekte, ahır gübresi ise yakılmaktadır. GeniĢ tarlalar topluca nadasa bırakılmakta ve bitki nöbetleģmesine ve Ģeritsel tarıma gereken özen gösterilmemektedir. 5.6.3. Toprak Tuzluluk Durumu: Doğal Faktörler: Kurak ve Yarı Kurak Ġklim, Yıllık YağıĢın Düzensizliği Ve Yetersizliği Fazla BuharlaĢma Toprakların Orijinleri, Ana Kayanın AyrıĢması Açığa Çıkan Tuzların TaĢınması Ġnsan Faktörü: Doğanın Tahribatı, Ekolojik Dengenin Bozulması, YanlıĢ Toprak ve Su Yönetimleri, Uygun Olmayan Sulama Yöntemleri Drenaj Yetersizliği(5) 22

6. BELĠRLENEN ĠZLEME KRĠTERLERĠNĠ KULLANARAK HAVZANIN BAġLANGIÇ DURUM VERĠLERĠNĠN TESPĠTĠ VE DEĞĠġĠMĠN ĠZLENMESĠ Projelerin izlenmesinde öncelikle havzadaki doğal kaynakların ve uygulanacak faaliyetlerin baģlangıç bilgilerine ihtiyaç vardır. Örneğin: Havzada erozyonun azaltılması ve çölleģmenin önlenmesi projesi hazırlanacak ise o bölgede bulunan ağaç, çalı, ot türleri, bunların verimleri, toprak özellikleri yanında havzadaki hayvan yoğunluğu, otlatma kapasitesi, köylülerin yıllık gelirleri, erozyondan etkilenme durumu gibi çeģitli baģlangıç bilgilerine ihtiyaç vardır. 6.1. YÜZEY AKIġI TOPRAK KAYIPLARI Erozyon, su ve rüzgâr etkisiyle toprak partiküllerinin aģınması, taģınması ve yer değiģtirmesi olayıdır. Sediment, su ve rüzgar yoluyla taģınmıģ malzemedir. Sedimantasyon, erozyonla taģınan malzemenin taģınımın bittiği yerde birikmesi, depolanmasıdır. Erosiv Etmenler ise erozyona neden olan etmenlerdir, Örneğin: Su, Rüzgâr vb. Toprak kaybındaki değiģimler, çıplak alanda veya bir vejetasyon örtüsü ile kaplı alanda izlenecektir. 6.1.1 Siltasyon Barajları ile Yüzeysel AkıĢ ve Toprak Kayıplarının Ġzlenmesi Yüzeysel akıģ, belirli Ģiddetteki bir yağıģ sonrasında birim zamanda toprak yüzeyinde akıģa geçen suyun miktarıdır. AkıĢa geçen su içerisindeki toprak ve diğer materyallerin toplamı siltasyon miktarıdır. Havzada, Küçük ölçekte(15-20 ha.) ormancılık çalıģması yapılacak iki alan seçilecektir. Bu alanların uygun çıkıģ noktalarına, siltasyon biriktirme toprak barajları inģa edilecektir. Barajın en düģük noktasına da bir adet üzerinde milimetre taksimatlı yazılı bir çubuk(eģel) konulacaktır. Yapılacak siltasyon barajlarının hacimleri 100 yılda olabilecek maksimum yağıģı tutabilecek kapasitede planlanmalıdır. Ormancılık faaliyetleri baģlamadan önce, her iki barajda, her yağıģtan sonra ilk baģlangıç ölçümleri olan, barajdaki su seviyesi ve sediment 23

miktarı eģel yardımıyla hesap edilecektir. Söz konusu bu alanlardan ikincisinde hiçbir ormancılık faaliyetleri yapılmayacak ve yapılmıģ olanla faklılıklar izlenecektir. Ayrıca proje çalıģması yapılmıģ ve yapılmamıģ küçük ölçekteki pilot alanlarda, her yağıģtan sonra oluģacak yüzey akıģı ve bir depoda toplamak suretiyle biriken suyun ve sedimentin miktarı ölçülecek değerlendirilecektir. Siltasyon Barajları ile Yüzeysel AkıĢ ve Toprak Kayıplarının Ġzleme Veri Teması Çizelgesi ĠZLEME VERĠ TEMASI Ġzleme Yeri Anahtar göstergeler Ġzleme Yöntemi Ġzleme Zamanı ve Sıklığı SĠLTASYON BARAJLARI ĠLE YÜZEYSEL AKIġ VE TOPRAK KAYIPLARININ ĠZLENMESĠ Deneme alanlarında siltasyon toplama havuzları Yüzeysel akıģ miktarı Sediment miktarı Ġnfiltrasyon miktarı Yüzeysel akıģ ölçümü Havza çıkıģında sediment ölçümü Her yağıģtan sonra yüzeysel akıģ, infiltrasyon ve sediment ölçümü, uzman raporu 6.1.2 Yüzey AkıĢ Parselleri ile Yüzeysel AkıĢ ve Toprak Kayıplarının Ġzlenmesi Yüzey akıģ parselleri ile toprak kayıplarının ölçülmesi, saçtan imal edilmiģ ölçüm tanklarına biriken suyun incelenmesi ile yapılmaktadır. Yüzey akıģ parelerinin önüne beton önlük yapılarak, bu önlükte toplanacak olan topraklar hassas terazi ile tartılacaktır. YağıĢ sonrası oluģan yüzey akıģ ve toprak kayıplarını belirlemek için ölçüm tanklarından örnek alımı yağıģ durduktan sonra değil, parselden yüzey akıģı tamamen kesildikten sonra yapılmalıdır. Parselden gelen yüzey akıģ, önce kaba aksam tankına, bu tankın dolmasından sonra ise dinlendirme tankına ulaģır. Bazen dinlendirme tankı da dolarak yüzeysel akıģ, geib bölme kutusu vasıtası ile toplama variline geçebilir. 24

YÜZEY AKIŞ PARSEL VE ÖLÇÜM TANKI a d c e b Yüzey Akış Parseli ve Ölçüm Tankları a-yüzey Akış Parseli b-önlük c-toplama Borusu d-kaba Aksam Tankı e-dinlendirme Tankı f-toplama Tankı f 25