Sayfa 12 35.DÖNEM ÇALIŞMA PROGRAMI Doksanlı yıllarla beraber Küreselleşme adı altında yeni bir dünya düzeninin oluşturulması çabalan hız kazanarak, ülkelerin ekonomik ve siyasal etkinlik alanları yeniden belirlenmeye başlamıştır. Bu süreç içerisinde, geçmişteki siyasal bloklaşma Sovyetlerin çöküşü ile son bulurken Avrupa Birliği, Japonya ve ABD'nin etkinlik alanlarını yeniden belirlemeye yönelmesi dünyadaki ekonomik ve siyasal gelişmeleri yeni bir sisteme zorlamaktadır. Böylesi bir sistem içerisinde, teknolojinin de etkisiyle ekonomik ve siyasal gelişmelerdeki başdöndürücü hız, gelişmekte olan ülkeler için tarri bir şok yaratmış bu ülkeler yeni sisteme göre kendi konum ve fonksiyonlarını belirlemeye olanak kalmadan yeni süreç içerisinde adeta sürüklenmeye başlamışlardır. Türkiye'de bu gelişmelerden etkilenen aynı zamanda bölgesel sorunları da diğer ülkelere göre oldukça fazla olan bir ükedir. Yeni dünya düzeni çerçevesinde Türkiye bir yandan Gümrük Birliği ile Avrupa bloğuna dahil olmaya çalışırken, diğer yandan Japon sermayesine açılmakta, bir başka taraftan ise ABD ile Ortadoğu'da yeni fonksiyonlar içerisinde yeralmaktadır. Ülkemiz 80'li yıllardan başlayan politikalarla sanayileşmeden uzaklaştırılmış ve üretmeden tüketen bir ülke konumuna getirilmiştir. Gelinen noktada, Türkiye'de sadece paranın para kazandığı emeğin, sanayinin, çalışmanın ikinci plana itildiği bir rant ekonomisi sürdürülmektedir. Bu acımasız ekonomik sistem özü itibariyle siyasal bir tercihe dayanmaktadır (Bugün ülkemizde süren mücadele, kara parayı, rantı, kaçakçılığı ve savaşı devam ettirmek isteyenlerle, demokrasiyi, insan haklarını, üretmeyi ve barışı savunanlar arasmda sürmektedir). Bir meslek kuruluşu, bir sivil toplum örgütü olarak doğaldır ki çağdaş, demokratik, üretken ve barıştan yana'laik bir Türkiye'yi oluşturmakta bizlerin de sorumluluğu ve görevi vardır. Bilimin ve teknolojinin ışığında sanayileşen demokratik bir Türkiye için toplumsal çıkarlarımızı, sanayileşmeyi ve emeği savunmak geçmişte olduğu gibi bu dönemde de çalışma programımızın temel ilkesi olacaktır. Ülkemizde rant ekonomisi, sanayi üretiminin temel direği olan Madencilik Sektörünü derinden etkilemiştir. Üretimden uzaklaşan bir ekonomik sistem içerisinde çeşitli sıkıntıları olan sektörümüz de bu krizden büyük oranda etkilenmiştir. Yıllarca uygulanan yanlış politikalar sonucunda gözden çıkarılan Madencilik Üretiminin GSMH içindeki payı yıllardır % 2'nin civarında seyrederken, uygulanan politikalar sonucu % 1,5'in altına ve 1993ten itibaren de % 0.7'ye gerilemiştir. Uygulanan politikalar sonucu zaten yüksek risk ile çalışılan Madencilik Sektöründe Kurşun, Krom, Demir, Antimuan, Manyezit vb. ocakları çalıştıran özel sektör işletmelerinin birçoğu kapanmıştır. Diğer yandan aynı politikalar, 80'li yılların başmda, faaliyetlerinde kuruluş amacına uygun ve verimli çalışan KİT'leri idari, teknik ve mali yapılarının günün koşullarına göre düzenlenmemesi sonucunda amaçlarından ve verimli çalışmalarından uzaklaştırmıştır. Piyasalardan % 250-300 faizle para tedarik ederek faaliyetlerini sürdürmeye çalışan Madencilik KİT'leri bu yüksek faizin altından kalkamayarak ek yatırımlar yapamadığı gibi idame yatırımlarım da yapamaz hale gelmiştir. Madenlerimiz, sanayinin temel girdilerini sağlayacak, kaynak yaratacak ve üzerlerine yeni sanayi tesisleri kurulacak yeraltı servetleridir. Oysa ki,
Sayfa 13 oııyıllardan bu yana, madenlerimize dış ödeme açığını kapatmaktan başka bir işe yaramayan bir ihraç kalemi gözüyle bakılmıştır. Madenlerin mümkün olan en uç ürüne kadar işlenmesi ve en yüksek katma değer yurtiçinde kalacak şekilde değerlendirilmesi gerekirken, bu ilkeyi gözardı ederek uygulanan politikalar sonucunda, yıllar yılı ihracata yönelik çalışan sektör, 1993 gerçekleşmeleri ve cari fiyatlarıyla, 233,1 M$'lık ihracata karşılık -petrol ve doğalgaz hariç- 458 M$'hk ithalat yapmıştır. Bugün gelinen noktada varolan mevcut kaynaklarını en etkin şekilde değerlendiremeyen TÜRKİYE bir maden İTHALATÇISI ülke konumuna sokulmuştur. Yeni kurulan REFAHYOL Hükümeti Programında ülkemizin doğal kaynakları konusunda yeralan görüş bütünü ile şöyledir: "Madencilik sektöründe verimli işletmeciliğin geliştirilmesi amacıyla gerekli imkanlar sağlanacaktır. Devlet kömür ve diğer maden işletmeciliğinde gerekli sosyal ve teknik altyapı düzenlemelerini yapacak, uygun olanlar özelleştirilecektir." Hükümet programındaki bu paragrafın hayata geçirilebilmesi için öncelikle rant ekonomisi yerine üretimi öne çıkaran politikalara önem verilmelidir. Madenciliğe gerekli yatırımlar yapılırsa kaynak yaratılabilir. Ancak çok kısa sürede büyük kaynaklar beklemek gerçekçi bir yaklaşım olmaz. Hükümet ise kısa sürede büyük kaynak peşindedir. Oysa, bugün herşeyden çok KİT'lerin yeniden yapılanması ve özel sektörün uç ürünlere yönelecek işletme koşullarının oluşturulmasına ihtiyaç vardır. Ancak uygulanan politikalar sonucunda enerji fiyatları bile uluslararası piyasasının çok üzerinde seyretmektedir. Madenlerimizin aranması, yeni yatakların bulunması ve bulunmuş yatakların da geliştirilmesi gerekmektedir. Yatırımların kısılması nedeniyle kamu aramalara kaynak ayırmamakta, özel sektör de zayıf yapısı nedeniyle arama yapamamaktadır. Arama bir altyapı hizmetidir. Bunu devletin yapması gerekir. Devlet bunu yapacağı yerde MTA'yı işlevsizleştirerek aramaların yapılmasını önleyici bir rol oynamaktadır. Sonuç olarak ülkemizin tutarlı ve ka rarh bir MADENCİLİK POLİTİKASI yoktur. 35. Dönem çalışma programımızın temeli ve izlenecek yol; akılcı ve uygulanabilir ulusal madencilik politikasının oluşturulmasına yönelik alternatif görüşler ve çözümler üretilmesi olacaktır. Önümüzdeki dönemde öncelikli olarak şu konuların üzerine gitmek gerekir: Ülkemizin en önemli darboğazı elektrik enerjisi sektöründe olacaktır. Elektrik enerjisinin % 36'sı kömür kaynaklarından sağlanmaktadır. Elektrik enerjisi sektöründeki darboğazın tüm ülke ekonomisi üzerinde ve sosyal dengelerin bozulmasında birinci derecede olumsuz etkileri vardır. Siyasal iktidarlar özelleştirmenin ana felsefesini devletin, asli görevleri olan sağlık, eğitim, sosyal güvenlik, savunma ve altyapı yatırımlarına yönelmesi, ekonominin ise pazar mekanizmaları tarafından yönlendirilmesi olarak topluma sunmuşlardır. Batı finans kurumlarından, sanki bir daha geri ödenmeyecekmiş gibi tutarsızca borçlanan ve bunların çoğunu aşırı savurgan bir biçimde selektif olmayan popülist politikaların yarattığı proje ve alımlara heba eden siyasal iktidarlar, yeni taze finansman yaratmak istemektedirler. Bu amaçla özelleştirme konusunda son derece kararlıdırlar. Ancak, bugüne kadar sağlıklı bir özelleştirme yapılamadığı gibi sağlıklı bir pazar mekanizmasının kurulamadığı ve siyasi istikrarın oluşturulamadığı da bir gerçektir. Bütün bunların yanısıra özelleştirmenin yasal çerçevesinin şimdiye kadar tam olarak oturtulamamış olması nedeniyle birçok sektörde üretim, istihdam, verimlilik gibi
Sayfa 14 dengeler bozulmuştur. Özelleştirme uygulamalarında en fazla etkilenen sektör enerji sektörüdür. Bu sektörde 1985'ten bu yana 3096 ve 3996 sayılı YİD (yapişlet-devret) esasına ve Özelleştirme İdaresince ise 4046 sayılı yasaya göre Özelleştirme uygulamaları bulunmaktadır. YİD Modelli yasalar imtiyaz teşkil ettiğinden Anayasa Mahkemesi'nce imtiyazla ilgili maddeler iptal edilerek YİD modelli projelerin uygulamaları durmuştur. Ülkemizde 1986 yılından 1995 yılı sonuna kadar toplam özelleştirme uygulamalarından elde edilen gelir 2.6 milyar $ olurken, özelleştirme harcamaları toplamı ise 3.1 milyar $ olarak gerçekleşmiştir. Dolayısıyla bugüne kadar yapılan özelleştirmeler nakit girişi yaratması beklenirken Hazineye 500 $ milyon ek yük getirmiştir. Sonuçta özelleştirme uygulamalarından dolayı kaybedilen zaman ve para nedeniyle özellikle enerji sektöründe darboğazlar yaşanmaya başlanmıştır. Yeni yatırımlar yapılmadığı taktirde 1997 yılı başından itibaren enerji kısıtlamaları beklenmektedir. Önümüzdeki çalışma döneminde gerek enerji sektöründeki gelişmeleri gerekse KİT'lerdeki özelleştirme uygulamalarını ve KİT'lerin sorunlarını TMMOB örgütümüzle yakından izlemek Odamızın en önemli görevlerinden biri olacaktır. Çevre bilinciyle beraber dünyada özellikle fosil yakıtlara karşı bir tepki oluşmuşsa da enerji kaynaklarının sınırlı olması nedeniyle bu yakıtlardan vazgeçmenin mümkün olamayacağı görülmüştür. Madencilik sonucu ortaya çıkan ve çevre kirliliği yönünden etkileri olan unsurların çevreye olan zararlı etkilerini azaltabilmek için proje aşamasından itibaren alınması gerekli önlemler vardır. Madencilik ve çevre uyumu sağlanarak doğal kaynakları ülkemiz insanının yararına sunmak ana hedef olmalıdır. Maliyetler arasına gelecek yıllarda çevresel giderler de eklenecektir. Bu durumda madencilik faaliyetlerindeki maliyetlendirme boyutu değişeceğinden, özellikle ithalatla rekabet düzeyi etkilenecek, kamu ve özel sektör aleyhine sonuçlar ortaya çıkacaktır. Çevre yasalarının ve yönetmeliklerinin çevreye verdiği ve vereceği faydalar şüphesiz olumlu olacaktır. Ancak, şimdiye kadar çıkmış olan çevre ile ilgili tüm yasa, yönetmelik ve tebliğler arasındaki uyumsuzlukların giderilmesi yanında bu mevzuatların maden işletmeciliğini ilgilendiren tüm kanunlarla uyumluluğunun sağlanması gerekmektedir. Önümüzdeki dönemde çevre mevzuatları, Maden Kanunu, Orman Kanunu ve çalışma hayatını ilgilendiren çıkarılmış ve çıkarılacak mevzuatlar ile ilgili değişiklik taleplerimiz ve çalışmalarımız devam edecektir. Türkiye'nin gündemindeki belki de en önemli sorunlarından biri de işgücü piyasası, istihdam ve işsizliğin bugünkü durumu ve sonuçlandır. Ülkemizdeki işgücü arzı; hızlı nüfus artışı ve tarımdan sanayiye geçiş sürecinin devam etmesi nedeniyle önemli bir artış potansiyeline sahiptir. Bunun sonucu olarak istikrarlı, yatırım ağırlıklı ve sağlıklı ekonomik koşullara dayalı yüksek bir büyüme hızının gerçekleştirilememesi nedeniyle eğitimde, sanayide, tarımda, madencilikte üretken ve sağlıklı bir istihdam yaratılamamaktadır. Tüm alanlarda istihdamın artırılması; sağlıklı bir ekonomik yapının ihtiyaç duyduğu insan gücünün yetiştirilmesine, işgücü piyasasının işleyişine, özellikle çalışma hayatının düzenlenmesine ilişkin mevzuatın çağdaş koşullara uygun hale getirilmesine, meslek standartlarının geliştirilmesine ve kurumsallaşmanın güçlendirilmesine bağlıdır. Sektörümüzde yaşanan Maden Mühendisliği Eğitimi ve istihdamı bu çerçevede değerlendirilecek ve politikalar oluşturulacaktır. Özellikle meslektaşlarımızın gelecekteki en büyük istihdam alanı özel sektör olacağı gerçeğinden hareketle bu yönde gerekli çalışmalara ağırlık verilecektir. Önümüzdeki dönemde çağdaş, üretken, yüzü sanayileşmeye dönük sosyal ve ekonomik politikaların uygulanması talepleri geçmişte olduğu gibi Odamız tarafından yine sürekli gündeme getirilecektir. Bu anlayışla, kamu ve özel sektörde çalışan üyelerimizin sendikalaşmasının teşvik
Sayfa 15 edilmesi, özellikle taşocakları, endüstriyel hammaddeler, mermer, metro tünel ve yeraltı kazıları başta olmak üzere madencilik sektöründe maden mühendisliği hizmetlerinin yeterli düzeyde yeralması ve etkinliğinin artırılmasına yönelik çalışmalar daha da ileri düzeyde sürdürülecektir. Ekonomik ilişkilerin uluslararası boyutu bile aştığı günümüzde Avrupa Birliği ile girilen Gümrük Birliği süreci de gözönüne alınarak dönem içerisinde dış ilişkilere yönelik ileri düzeyde çalışmalara önem verilecek, TMMOB tarafından başlatılan diğer ülkelerdeki benzer örgütlerle olan ilişkiler kapsamında etkin katılım sağlanacaktır. Dönem içerisinde sektörümüzde bulunan sendika, dernek, vakıf gibi kuruluşlar ve diğer sivil toplum örgütleri ile ilişkilerimizin daha da geliştirilerek sürdürülmesi hedeflenmektedir. Serbest Maden Mühendisliği Hizmeti veren 700'den fazla üyemizin çalışma şartlarının iyileştirilmesi^ hizmet kalitelerinin arttırılması, nitelikli ücret edinebilmeleri amacıyla çalışmalar daha genişletilecektir. Bunun yanısıra kamu ve özel sektörde çalışan mühendislerin sorunları gittikçe artarak dayanılmaz boyutlara ulaşmıştır. Mühendisin etkinliğinin arttırılması ve insanoğluna yakışır bir ücretle çalışabilmesi için gerekli çalışmalar yapılacaktır. Bu konu sürekli izlenerek yapılacak etkinliklere kitlesel katılım doğrultusunda çalışmaya devam edilecektir. Çalışma - programımızdaki hedeflere ulaşabilmenin tek yolu tüm üyelerimizle bütünleşmiş bir Maden Mühendisleri Odası'dır. Bu çalışmaları yaparken ana yaldaşımımız üyelerimizin doğrudan çalışmalara katılmasıdır. Üyelerimizin çalışmalara katılabilmesi için tüm olanaklar hazırlanacaktır. Çalışmalar kendi işleyişinde alabildiğince özgür, katılımcı, demokratik olacak ve üyeler karar mekanizmalarında yeralabileceklerdir. Yönetim Kurulumuz geçmişte olduğu gibi şeffaf katılımcı demokratik bir anlayışla üye, temsilcilik, şube, Oda ve TMMOB'nin bütünleşerek ürettiği bir süreçte ülkemize, mesleğimize ve maden mühendislerine yararlı olacağımıza inanmaktadır. Bu anlayışla daha güçlü, daha kitlesel, üretken ve sorunların çözümünde etkili bir Oda için tüm üyelerimizin 35. Dönem çalışma programına katkı ve eleştirilerini bekliyoruz. 35. DÖNEMDE SOMUT ÇALIŞMALAR 1. Örgütlenme: # Oda hizmetlerinin yeterli düzeyde sağlanması ve lokalin değerlendirilmesi # Temsilciliklerin işyeri ve illerde yaygınlaştırılarak etkinliklerinin artırılması (işyeri ziyaretleri programı ayrıca çıkarılacaktır.) # Şube etkinliklerinin artırılması amacıyla yeni faaliyetler düzenlenmesi # TMMOB çalışmalarına aktif olarak katılınması # Üyelerimizin bulundukları kuruluşlarda ve örgütümüzün etkin olduğu işyerlerinde sendikalaşma çalışmalarına etkin destek verilmesi. # Madencilik Bülteninin bölgelerden, kurumlardan, işyerlerinden, Oda Şube ve Temsilcilik faaliyetlerinden haber akışını daha aktif sağlayan, üyelerimizin çeşitli konulardaki yazı, yorum ve deneyimlerini aktardığı bir platform olarak geliştirilmesi, 2. Mevzuat: # Sektörümüzle ilgili Maden Kanunu, Taşocağı Nizamnamesi, Fenni Nezaretçilik, ÇED Yönetmeliği, Müteahhitlik Karnesi v.d. kanun ve mevzuatların izlenerek, görüş ve önerilerimizin yeralmasma çaba gösterilecektir. 3. KİT'ler: # Özelleştirme Politikaları ve Ortaya Çıkan Sorunlar # KİT raporları # KİT çalışanları özlük hakları 4. Özel Sektör: # SMMH Sürekli Komisyon oluşturulması # Asgari ücret çalışmaları
Sayfa 16 * Özel sektörde çalışan üyelerimizin ve kuruluşların sorunları * İşsizlik 5. Madencilik Eğitimi: * Eğitim Danışma Kurulları * Yayın Kurulu, politikası, Madencilik Dergisi * Yeni yayınların sektöre kazandırılması * Maden Mühendisliği El Kitabı çalışmaları * Yurtdışı yayınların izlenmesi, dokümantasyon * Üniversiteler, staj, eğitim programlan 6. Mesleki Alanlara İlişkin Çalışmalar: * Kongreler (Kömür ve Madencilik) * Sempozyumlar; - Delme Patlatma - Agrega-Kırmataş - Endüstriyel Hammaddeler - Mermer - Sondaj - Madencilik ve Çevre - Enerji politikaları - Gümrük Birliği Uygulamaları ve Madencilik Sektörüne Etkileri (söyleşi, rapor, dokümantasyon, komisyon çalışmaları) * Madencilik Katalogu çalışmaları 7. Diğer Etkinlikler: * Dış ilişkiler * Türkiye (Parlemento, siyasi partiler, sivil toplum örgütleri) * Basın ve TV ilişkileri * Bilgisayar, internet * Madenciler Bayramı * Sosyal ve Kültürel etkinlikler * Üyelerimize indirimli ücretle çeşitli hizmetler sağlanması (Sevgi Hastanesi, Ulusoy vb.) EVLENİYORLAR Üyelerimizden Maden Mühendisi Hidayet CEYLAN ile Uzay CÖMERT 10 Ağustos 1996 Cumartesi günü evleniyorlar. Genç çifte ömür boyu mutluluklar dileriz... ODA LOKALİMİZ KAPANDI. Açıldığından beri lokali çalıştıran müstecirlerle sürekli sorunların yaşandığı TMMOB Maden Mühendisleri Odası Lokali artık kapanmıştır. Yönetim Kurulu sözleşmeyi feshetmiştir. Lokali işletmesi için anlaştığımız KARYA Turizm Ltd.Şti. ile iki davamız sürmektedir. Yönetim Kurulumuz Lokal binasını satarak, Oda merkezimizin bulunduğu yerden bir daire almak istemektedir. Tüm üyelerimizin bilgisine sunulur. 1.ULUSAL KIRMATAŞ (AGREGA) SEMPOZYUMU EKİM 1996-İSTANBUL Odamız İstanbul Şubesi ve Jeoloji Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi tarafından gerçekleştirilecek sempozyumun amacı: İnşaat sektöründeki eko-nomik ve kalite öneminin giderek arttığı herkesçe çok iyi bilinen kırmataş, doğrudan kullanım ve satışlarının yanısıra, oluşturduğu katma değerler nedeniyle de dikkatleri üzerine toplamaktadır. Özellikle nüfusları pek çok dünya ülkesi nüfusuna yaklaşan büyük şehirlerimizdeki kırmataş talebi ve kullanımı, kırmataş ile ilişkili kişi ve kuruluşların çokluğu onu her üç yılda bir periyodik olarak tekrarlanması düşünülen Ulusal Kırmataş Sempozyumu'nun konusu yapmıştır. SEMPOZYUM KONULARI -Kırmataş Hammadde Jeoloji -Kırmataş Madenciliği -Kırmataş Sektöründe Kalite Sorunları ve Çağdaş Kalite Kontrol Teknikleri - Kırmataş Üretim, Hazırlama ve Kullanım Teknolojileri-Kırmataş Po-litikası, Ekonomisi ve Hukuku -Kırmataş ve Çevre Etkileşimi - Ocak Atıklarının ve Bina Yıkım Kalıntılarının Endüstriyel Bazda Değerlendirme Olanakları -ve diğer konular BİLDİRİ SUNMA Sempozyum bildirileri çağrılı ve açık olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. YAZIŞMA ADRESLERİ Doç.Dr.Sezai KIRIKOĞLU İTÜ Jeoloji Müh. Bölümü 80626 Maslak-İSTANBUL Tel: 0212-285 62 49 Fax: 0212-285 62 17