Allah her şeyi önceden bildiğine göre, Biz bilene kadar sizi imtihan edeceğiz ayetini nasıl anlamalıyız?



Benzer belgeler
O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

Abdest alırken kep ve şapka veya kufiyenin üzerini mesh etmenin hükmü. Muhammed Salih el-muneccid

3 Her çocuk Müslüman do ar.

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir?

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen

Fırka-i Naciyye. Burak tarafından yazıldı. Çarşamba, 09 Eylül :27

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

Birden fazla umre yapmanın hükmü ve iki umre arasındaki süre ne kadar olmalıdır? Muhammed Salih el-muneccid

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

İmam Humeyni'nin vasiyetini okurken güzel ve ince bir noktayı gördüm ve o, Hz. Fatıma

İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu.

Hulle'nin dayanağı âyet ve hadistir.

DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ

LİVATA HADDİ (EŞCİNSELLİĞİN/HOMOSEKSÜELLİĞİN CEZASI)

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS. Tefsir II ILH

Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn

İsimleri ilk önce Berre idi, Zatı saadetleri ile evlendikten sonra ismini değiştirip Meymune koydular.

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Günümüz Fıkıh Problemleri

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Yazar= Soner DUMAN. Soru:

Anlamı. Temel Bilgiler 1

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN

İçindekiler. Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15

GADİR ESİNTİLERİ -10- Şiir: İsmail Bendiderya

TÂĞUT KELİMESİNİN ANLAMI

Kadınların Dövülmesi. Konusuna Farklı Bir Bakış. (Nisa [4] 34)

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Pazartesi İzmir Basın Gündemi

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

Hafta Konu Ön Hazırlık Öğretme Metodu

KURAN YOLU- DERS 3. (Prof.Dr. Mehmet OKUYAN ın Envarul Kuran isimli 3 no lu dersinin ilk 50 dakikasının özeti)

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

Kadının abdestte başörtüsünün üzerini mesh etmesinin hükmü. Muhammed b. Salih el-useymîn

İçindekiler. Önsöz 11 Kısaltmalar 15

Birinci İtiraz: Cevap:

Question. Masumların (Allah ın selamı üzerlerine olsun) velayet hakkına sahip olduklarının delili Nedir?

İSLÂM DA CEZA SİSTEMİ HATA İLE ÖLDÜRME

MERYEM SURESİNDEKİ MUKATTAA HARFLERİ كهيعص

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

İmanda Mürakebe Bilinci - Akaid - Dr. Mehmet Sürmeli'nin kişisel web sitesine hoşgeldiniz.

TALAK (ERKEĞİN BOŞAMA HAKKI)

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler

Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Şüphesiz ki Allah a, ahiret gününe iman edenlerle Allah ı çok anan kimseler için Allah ın elçisinde güzel bir örnek vardır.

Abdestte başı mesh etmenin şekli

Gençlik Eğitim Programları DAVET

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86)

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

FIKIH KÖŞESİ YAZILARI Zekât ve Fitre Müslümanlar zekât ve fitrelerini şahıslardan ziyade kuruluşa verebilir mi? Zekât ve Fitre ibadetleri, sosyal

M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak " " dersek h 6. olarak sadaka verme.

T.C. Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

ح م تهني ة غ ملسلم ف مناسبات غ دينية. şeyh Muhammed Salih el-muneccid

Mehir hakkında Dinimizin Bildirdikleri

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

Question. Kadir gecesi yalnız bir gece midir yoksa bir geceden fazla mıdır? Gündüz de kadir gecesinden. sayılır mı?

Bid'at münasebetlerde verilen ödüllerin hükmü

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23)

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi;

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

NAMAZI, MESCİT VEYA CÂMİDE CEMAATLE KILMANIN HÜKMÜ. Vaizler Muhammed b. Salih el-muneccid. Terceme edenler. Muhammed Şahin. Tetkik edenler Ümmü Nebil

Muharrem ayı nasıl değerlendirilmelidir?

Üstadımızın mezkûr beyanında, Kur'an ın her ayetinin üç hükmü içine aldığı belirtilmiştir. Bu hükümler şunlardır:

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

HADİS TARİHİ VE USULÜ (İLH1007)

KEŞKE (ŞAYET/EĞER) KELİMESİNİ KULLANMANIN HÜKMÜ

Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in hayatında kadının yeri. Prof. Dr. Hamid bin Mahmud Sufrata (GSM : )

Sunabihi (Rah Aly.) anlatıyor: Ölüm döşeğinde yatmakta olan Ubade b. Samit'i (R.A.) ziyarete gittim. Onu gürünce ağladım. Ubade, "Dur biraz!

İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir.

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Gerçek şudur ki bu konu doğru dürüst anlaşılmamıştır; hakkında hiç derin derin düşünülmemiştir. Ali-İmran suresinde Allah (c.c.) şöyle buyurur; [3]

KADINA ARKADAN YANAŞMANIN HÜKMÜ

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KURAN IKUMA VE TECVİD II İLH

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

TEFSİR TARİHİ VE USULÜ

2. Haramı ve helali tayin etmek Allah ın hakkıdır. Bir harama helal demek vebal olduğu gibi helale haram demek de vebaldir.

CİHADA DENKTİR Evet, içinde savaş olmayan bir cihad var ki hac ve umredir Küçüğün, büyüğün, zayıfın, kadının cihadı hac ve umredir.

NAFAKA. Nafakasının yiyecek sınıfları ekmek veya un, tuz, yağ, sabun, odun ve her ihtiyaçta kullanılmak üzere laz

Orucun hükmü ve hikmeti nedir? ما حكم الصيام وحكمته. Abdurrahman b. Nâsır es-sa'dî

Transkript:

1

İçindekiler Allah her şeyi önceden bildiğine göre, Biz bilene kadar sizi imtihan edeceğiz ayetini nasıl anlamalıyız?... 3 Hz. Safiye, neden üç ay iddet beklemeden evlenmiştir ve cariyenin iddeti neden bir aydır?... 4 Ehl-i Sünnetin Cumhurunun görüşünü bırakıp, şaz bir görüşle amel etmenin hükmü nedir?... 6 Kız çocuğu dokuz yaşına geldiği zaman artık o bir kadın adayıdır, hadisi ne demektir?... 6 Füyûzât-ı Rabbâniyye'de geçen Abdülkadir Geylani'nin bazı sözleri nasıl açıklanabilir?... 7 Tabaka oluşturan bir boya ile saçlarımı boyarsam, abdest alırken başın dörtte birinin derisini ıslatsam abdest geçerli olur mu?... 7 Hz. İsa'nın yere indikten sonra evleneceği doğru mudur?... 7 Sadece diliyle tövbe istiğfar etmek, yalancıların tövbesidir, sözü ne demektir?... 8 Kur an ın okunuş şekilleri, peygamber efendimizden mi gelmiştir?... 9 Cennettekilerin cehennemdekileri seyredip güleceği anlamındaki rivayet sahih midir... 10 2

Allah her şeyi önceden bildiğine göre, Biz bilene kadar sizi imtihan edeceğiz ayetini nasıl anlamalıyız? - Andolsun, içinizden cihad edenleri, sabır ve sebat gösterenleri belirleyinceye/ortaya çıkarıncaya kadar sizi deneyeceğiz/intihan edeceğiz (Muhammed, 47/31) mealindeki ayet ve benzerlerinde kullanılan...belirleyinceye kadar.. ifadesi, Allah ın önceden ne olacağını bilmediği anlamına gelmez. Bütün tefsir kaynaklarında bu tür ifadelerin bizzat fiili olarak ortaya çıkması anlamına gelir. Örneğin; Muhammed suresindeki ayetin açıklaması şu merkezde olabilir: Andolsun ki, -biz sizin neler yapıp neler yapmayacağınızı çok iyi biliriz. Bununla beraber- imtihandaki adaletin tahakkuk etmesi için, her şeyi kuşatan sonsuz ve ezeli ilmimizi değil, fiilen ve bir eylem olarak sizin ortaya koyacağınız performansınızı esas alacağız. Bu sebeple, içinizden cihad edenlerin, sabır ve sebat gösterenlerin eylem olarak ortaya koyacağı çabaların sonucunu görünceye kadar sizi denemeye devam edeceğiz. - Bazı alimler, bu konuyu ilm-i gayb ve ilm-i şahadet kavramlarıyla açıklamışlardır. (bk. Razi, ilgili ayetin tefsiri) Bunun anlamı şudur: Allah her şeyi önceden bir Allamu l-guyub (bütün gaybleri bilen biri) olarak, olmuş, olmakta olan ve olacak olan her şeyi biliyor. Ancak, Allah, -adaletin bir gereği olarak- insanların cennet ve cehennemi netice verecek olan imtihanlarında bu her şeyi kuşatan ilmiyle değil, ilm-i şahadet denilen ve bizzat (ortaya çıkacak bir durumu değil) ortaya çıkmış bir durumun bilinmesiyle ilgili olan ilmiyle değerlendirme yapar ve objektif bir çizgiyi takip eder. Bu, sonsuz adaletinin bir gereğidir. - Kur an da defalarca: Allah her şeyi hakkıyla bilir, Allah ın ilmi her şeyi kuşatmıştır manasına gelen ifadeler Allah ın ilminin dışında kalan hiç bir şeyin olmadığını göstermektedir. Uçsuz-bucaksız bu kâinatın yaratıcısı olarak düşündüğümüz zaman da böyle her şeyi kuşatan bir ilmin varlığını kabul etmek zorunda olduğumuzu idrak edebiliyoruz. Am bunun yanında, Kur an da yine defalarca ifade edilen hiç kimseye haksızlık yapılmayacağına dair Allah ın beyanı ortada iken, onun sadece önceden bildiğine göre hareket edeceğini, kimsenin gerçek performansını göz önünde bulundurmayacağını söylemek sağlam bir imanla bağdaşmaz. - Şunu da ifade etmek gerekir: Kader ilim nev indendir. İlim ise daima ma lûma tâbidir. Yani bir şey nasılsa ve nasıl olacaksa öyle bilinir. Yoksa, ma lûm ilme tâbi değildir. Durum böyle olunca, bizim ne yapacağımızı, iradelerimizi nasıl kullanacağımızı Cenâb-ı Hakk biliyor ve takdirini de bildiği istikamette yapıyor. O nun ilmi muhittir, her şeyi kuşatmıştır. Cenâb-ı Hakk ın ilmi, olmuş ve olacak bütün eşyaya bir anda ve bir noktaya baktığı gibi bakar. O nun ilminde, sebep-netice, illet-ma lûl, başlangıç ve sonuç iç içedir ve hepsi tek noktanın içine sıkıştırılmıştır. O nun için orada evvel-âhir, önce ve sonra diye bir şey yoktur. Yani Cenâb-ı Hakk ın ilmi her şeyi, bütün yönleriyle kuşatmıştır. Takdirini de bu ilmiyle yapmaktadır. Öyleyse bu takdir, iradî fiillerde, irade devre dışı tutularak yapılmamıştır. Özetle, Allah ezeli ilmiyle her şeyi önceden bilir. İnsanların imtihanını ise, onların başarılı olup olmamalarına göre değerlendirir. 3

Hz. Safiye, neden üç ay iddet beklemeden evlenmiştir ve cariyenin iddeti neden bir aydır? Cevap 1: Bilindiği üzere, bu konuda çok değişik görüşler ve değerlendirmeler vardır. Bazılarına göre, Hayber savaşının hemen başlangıcında Hz. Safiye nin kocası öldürülmüştür. Ve bu ölümünden yaklaşık üç adet süresi gördükten sonra Hz. Peygamberle evlenmiştir. Bununla beraber, bu konudaki bilgilere dayanarak meseleyi bir kaç madde halinde açıklamaya çalışacağız. 1) Önce bir mümin olarak biliriz ki, Hz. Peygamber Allah ın emirlerine asla aykırı hareket etmez. Hz. Safiye ile ilgili evlilik de buna dahildir. 2) İbn Hişam ın bildirdiğine göre, Müslümanlar Hayber e Muharrem ayında girdiler. (İbn Hişam, es-sîre-kahire, 1375/1955-2/328) Hayber e vardıklarında ilk olarak fethettikleri Kale Naim kalesi, ikincisi ise, (Hz. Safiye nin kocası) Kinane b. Ebi l-hukayk ın kalesidir. (İbn Hişam, 2/330-331) Hayber in tamamının fethi ise, Safer ayında gerçekleşmiştir. (İbn Hişam, 2/341) Bu açıdan bakıldığında en az bir aydan fazla savaş devam etmiştir. Kinane ise, ilk günlerde öldürülmüştür. Şayet Hz. Hafsa nın, eski kocasının ölümünden önce başlayan bir temizleme süresi başlamışsa, bu evlilik, üç temizleme süresinin sonunda gerçekleşmiş olması mümkündür. Nitekim, Maliki ve Şafii mezhebine göre, bir kadın temizlik süresi içinde boşanırsa, bir lahza dahi olsa bu bir kuru (temizleme süresi) kabul edilir. (V. Zuhaylî, el-fıkhu l-islamî, 7/639) 3)Yine Buhari de Hz. Safiye temizlenince onunla evlendi ifadesinin Arapça metninde yer alan (Hallet) kelimesi, temizleme anlamına gelir. (bk. İbn Hacer,4/424) Bundan anlaşılıyor ki, temizlik süresi bitmiştir. 4) Müslim in Hz. Enes ten aktardığı bir rivayete göre, Hz. Peygamber, Hz. Safiye yi Ümmü Süleym e teslim etmiş, o da onun evinde iddet süresini beklemiştir. (Müslim, Nikah, 86/1428) Bu rivayete göre, Medine de iddet süresini doldurmuş. Bu ise, Hz. Safiye nin üç temizlik müddeti kadar beklediğini gösterir. 5) Buharideki hadis rivayetinde: Onu azat etti ve onunla evlendi. Onu hürriyetine kavuşturması mehir olarak kabul edildiği ne işaret dilmiştir. (bk. Buhari, Magazî,38, Nikah, 12) Buna göre, Hz. Safiye nin hürriyetine kavuşması, nikah akdiyle gerçekleştiği için, cariyeliği ancak evlilikle sona ermiştir. Dolayısıyla, onun iddet süresi cariyeye göre olmaktadır. 6) Bu evlilik Hz. Peygambere mahsus bir özellik de taşıyabilir. 7) Hz. Safiye cariye olarak evlendiği için, cariyenin iddet süresi olan bir temizlik müddetini beklemiş olabilir. 4

Cevap 2: Birinci sorunun içinde sorulan hamilelik konusuna gelince: Sizin de işaret ettiğiniz gibi, hadis rivayetlerinde Hamile olanlar doğum yapmadan, hamile olmayanlar ise bir defa adet görmeden onlarla yatmayın" diye bir bilgi vardır. (Ebu Davud, Nikah, 44; Darimî, Talak, 18; Ahmed b. Hanbel, 3/28) Ebu davud da (Nikah, 45) bu hadisin Evtas esirleri/cariyeleri hakkında söz konusu olduğunu belirtilmiştir. Hatta 45. babın başlığı da babun fi vati s-sebaya=esirlerle yatma bölümü şeklindedir. Darimide de (Talak:18) bu hadis, Evtas esrileri/cariyeleri ile ilgili olarak rivayet edilmiştir. Bundan anlaşılıyor ki, cariyelerin hamile olanları -hür kadınlar gibi- doğum yaptığı takdirde istibra etmiş olur ve efendisi onunla yatabilir. Şayet hamile olduğu belli değilse, sadece bir temizlik süresini bekleyerek iddetini tamamlamış olur. Burada özellikle şu noktaya dikkat çekmek istedik: bu hadis rivayetlerindeki hüküm, fıkıh kaynaklarında yer alan hür kadınlar üç temizlik süresini beklerler şeklindeki hükümlere aykırı değildir. Hadislerde sadece cariyeler söz konusdur. Cevap 3: Cariye ile hür kadınlar arasındaki iddet sürelerinin farklılığına gelince; İddet/temizlik sürelerinin asıl amacı, kadının daha önceki kocasından hamile olup olmadığını tespit etmektir. Allah a ve âhirete iman ediyorlarsa, kendi rahimlerinde Allah ın önceki evlilikten yaratmış olduğu şeyi (çocuğu veya hayızı) gizlemeleri onlara helâl olmaz. (Bakara, 2/228) mealindeki ayette bu gerçeğe ve gerekçeye işaret edilmiştir. Çünkü, neslin karışmaması İslam hukuku açısından çok önemlidir. Tefsir kaynaklarında Allah ın yaratmış olduğu şey çocuk veya hayız/aybaşı hali olarak yorumlanmıştır. (bk. Taberi, ilgili ayetin tefsiri) Bu yorumdan anlaşılıyor ki, hayız/temizlik süresinin beklenmesi, rahmin durumunu tespit etmek içindir. Rahimde çocuk varsa, hamile olduğu, aybaşı durumu varsa, hamile olmadığı anlaşılır. Bu da gösteriyor ki, bir tek aybaşı hali kadının hamile olmadığını göstermeye yeterlidir. İster kocası ölmüş olsun, ister boşanmış olsun, bir kadının hamile olup olmadığının tespiti, yalnız bir defa aybaşı/ve temizlik süresiyle gerçekleşir. Bu fizyolojik durum için, cariye ile hür kadınlar arasında hiç bir fark yoktur. Fakat, bu fizyolojik durum yanında, İslam dini, kadının psikolojik durumunu da nazara almıştır. Bu sebepledir ki, boşanmış bir kadının iddet süresi üç ay olarak belirlenmiştir. Boşanmış kadınlar kendilerini tutup yeni bir nikâh yapmadan önce üç âdet beklesinler! (Bakara, 2/228) Buna mukabil, kocası ölen hür kadının iddet süresi, dört ay on gün olarak ön görülmüştür. Sizden vefat eden erkeklerin eşlerinin evlenebilmeleri için dört ay on gün iddet beklemeleri gerekir. (Bakara, 2/234) mealindeki ayet bu hükmü âmirdir. Çünkü, kocası ölmüş bir kadın kocasının ölümünden dolayı gerçekten üzülmektedir. Bu üzüntü için, dört ay kadar evlenmemesi, hem bu psikoloji açısından hem de toplumun bakış açısı itibariyle önemlidir. Boşanmış bir kadın da -kocası ölen kadın gibi olmasa da- boşanmaktan doğan bir eziklik, bir üzüntü hissetmektedir. Ayrıca bunun da toplumdaki değer yargılarına uygun olarak bu üzüntüsünü bir süre belli etmesi gerekir. Onun da üç aya kadar bir süreye ihtiyacı vardır. Cariyeler ise, statüleri gereği, boşanmaları söz konusu değildir. Bir meta gibi alınıp satılıyorlar. Bu anlamda -istisnalar hariç- kocaları yok ki, ölsün. Bunun için onlar için istibrayı tahakkuk ettirecek olan bir defa hayızdan temizlendikten sonra efendisiyle yatmaması için bir engel yoktur. Sonsuz hikmet sahibi Allah, bu süreleri -bu ve benzeri hikmetler içindir ki-böyle uygun görmüştür. Bize düşen ise bu hikmetleri öğrenmektir.. 5

Ehl-i Sünnetin Cumhurunun görüşünü bırakıp, şaz bir görüşle amel etmenin hükmü nedir? Mezhepler arasında her zaman ortak bir kanaate varılamamaktadır. Zaten mezheplerin ortaya çıkış sebebi de budur. Bazen aynı mezhep içerisinde farklı görüşler olabilmektedir. Hatta İmam Şafi örneğinde olduğu gibi Mısır öncesi fetvaları farklı iken, içinde bulunulan şartlar gereği Mısır sonrası fetvaları farklı olmuştur. Bir başka örnek vermek gerekirse, Hanefilikte Ebu Hanife bir konuda bir görüş ortaya koyarken öğrencileri olan Ebu Yusuf, Muhammed veya Züfer başka görüşler ortaya koyabilmektedir. Şaz görüş meselesine gelince; her hangi bir zaruret olmadığı müddetçe şaz görüşle amel etmek uygun olmaz. Ancak günümüz şartları farklılaşır da mezhebin o konudaki meşhur görüşü Müslümanların sıkıntısını gideremiyorsa, şaz görüş dediğimiz görüşte de nassa aykırılık yoksa ve o sorunu çözüyorsa elbette o görüşle de amel edilebilir. Şu husus da akıldan çıkarılmamalıdır ki; fıkhi mezhepler arasındaki farklılıklar asılla ilgili değil, füruata dair konulardır. Kız çocuğu dokuz yaşına geldiği zaman artık o bir kadın adayıdır, hadisi ne demektir? Evvela bu söz hadis değildir. Hz. Aişenin sözü olarak nakledilmiştir. O dönemde kızların dokuz yaşında buluğa erdiğini ifade eden Hz. Aişe'nin sözünü nakletmiştir. Bu ifadenin geçtiği bölümde küçük kızın evliliğinin geçerli olup olmadığı hususu zikredilmekte ve bazı alimler nikah kıyılabileceğini ancak kız büluğa olup bu evliliği onaylayana kadar evliliğin gerçekleşmeyeceğini bazıları ise nikahın bile kıyılmayacağını ifade etmişlerdir. Bilindiği üzere sıcak bölgelerde çocuk çok daha erken dönemde buluğa ermektedir. Dolayısıyla erken dönemde de evlilikler olabilmektedir. Nitekim konuyla ilgili hadislerde yaş sınırı değil buluğa erme ve akli idrak belirtilmiştir. İlave bilgi için tıklayınız: Küçüklerin zorla evlendirilmesi caiz mi? 6

Füyûzât-ı Rabbâniyye'de geçen Abdülkadir Geylani'nin bazı sözleri nasıl açıklanabilir? Şeyh Abdulkadir hazretlerinin en büyük bir veli olduğu ümmetçe kabul edilen bir gerçektir. Böyle bir zatın İslam a, Kur an a aykırı bir zihin mantalitesine sahip olduğunu düşünmek elbette mümkün değildir. Bu takdirde bu kitaplarında bulunan bu gibi sözler hakkında şu iki şeyden birini kabul etmek zorunluluğu vardır. a. Bu sözler ona ait değildir. Tasavvuf ve tarikat düşmanı bazı kimseler tarafından oraya sokuşturulmuştur. Nitekim, alimler, İbn Arabî ve Şarânî gibi bazı ehl-i tasavvufun eserlerinde bulunan bazı yanlışların birileri tarafından oralara sokuşturulduğunu ifade etmişlerdir. b. Bu sözler, bizim aklımızın haricinde olan müteşabih sözlerdir. Her şeyi Allah tan bilen, kendisini de Allah ın kudretinin elinde bir aletten başka görmeyen bir zat tarafından tevhid-i istiğrak halet-i ruhiyesi içerisinde söylenmiş ve bizim idrak ölçülerimizin dışına taşmış sözlerdir. Tabaka oluşturan bir boya ile saçlarımı boyarsam, abdest alırken başın dörtte birinin derisini ıslatsam abdest geçerli olur mu? Abdestte saçların yıkanması veya dipleriyle birlikte ıslatılması abdestin şartlarından değildir. Dolayısıyla kişi, saçlarını saç boyasıyla boyasa bile başının üzerine meshetmesi(ıslak eliyle saçlarının üzerine dokunması) abdest için yeterlidir. Boyanın saça suyun ulaşmasına kesin olarak engel olduğu biliniyorsa bunun yerine su saç diplerine ulaşacak şekilde saç ıslatılıyorsa abdest geçerlidir. Hz. İsa'nın yere indikten sonra evleneceği doğru mudur? 1. İbn Cevzî, el-ilelu l-mütenahiye adlı eserinde bu rivayete yer vermiş ve bunun sahih olmadığını belirtmiştir. (bk. 2/433, no:1529) Benzer bir rivayeti el-munavi, Bistamî nin El-Cifru l-ekber adlı kitabından naklen - senedini zikretmeden- rivayet etmiş ve sıhhati konusundan bir açıklamada bulunmamıştır. (bk. el-munavî, el-feyzü l-kadîr, 6/464) 2. Rivayette, Hz. Şuayb için kullanılan Hateni Musa dan maksat Hz. Musa nın kayınbabası olan peygamber Şuayb demektir. - Bu rivayet, kaynaklarda geçmektedir. (bk. Nuaym b. Hammad, el-fiten, 1/353) - Ancak bu rivayet her şeyden önce Hz. Peygamberin sözü değildir. İkincisi, Süleyman adlı ravi bu sözleri naklettiği bir kimsenin ismini verememiştir. Üçüncüsü, Süleyman adlı ravi bana ulaştığına/bana ulaşan habere göre diyerek söze başlamıştır. Bütün bu ifadeler bir rivayetin zayıf olması için yeterli sebeplerdir. - Ayrıca Abdullah b. Süleyman el-gafili nin sahih rivayetleri esas alarak yazdığı Eşrartu s- Saati (kıyametin alametleri) adlı kitabında bu hadis rivayete yer vermemesi de bunun zayıf olduğu ihtimalini kuvvetlendirmektedir. 7

Sadece diliyle tövbe istiğfar etmek, yalancıların tövbesidir, sözü ne demektir? Önce şunu ifade edelim ki, Allah hiç bir şeyi zayi etmez. Bu açıdan her duanın, her istiğfarın en azından ağızdan çıkan kelimelerin sevabını verir. Ancak bir kimsenin gerçek anlamda tövbe etmiş olması için gerekli olan bazı şartlar vardır. - Sadece diliyle tövbe istiğfar etmek, yalancıların tövbesidir diyen bazı alimlerin sözlerini aktaran İmam Gazali, bunu şöyle açıklar: Kalbin ortak olmadığı, sadece dilin yaptığı istiğfarlar yalancıların işidir. Gaflet ve adet olduğu üzere kişinin Estağfirullah demesi, bu tür yalancıktan bir tövbedir. Bir ateş gördüğü zaman kalbinde gerçekte hiç bir teessür hissetmediği halde yalnız adet olduğu üzere bu ateşten sana sığınırım diyen kimse, yalancı olduğu gibi, kalbinde nedamet duymadığı halde istiğfar edenin durumu da aynıdır. (Gazali, İhya, 4/47) Makbul bir tövbenin bir kaç unsuru vardır. Biri, işlediği günahı terk etmektir. Biri, yaptığı günahtan dolayı pişman olmaktır. Biri de, bir daha o günahı işlememeye azmetmektir. Bir diğeri de bundan böyle isyan yerine itaat yolunu seçmektir. Bu unsurlardan biri eksik olursa, tövbe de eksik sayılır. Pişmanlık, ilk yapılması gereken bir unsurdur. Bu ise lisanî değil kalbî bir haslettir. - Bir rivayete göre efendimiz şöyle buyurdu: Nasuh tövbe, yapılan günahtan ötürü nedamet/pişmanlık duymaktır. (Kenzu l-ummal, h. no:10302) Pişmanlık, haya ve korkuyu ihtiva eden bir duygudur. (Gazali, İhya,1/166) Tövbenin en büyük unsurları ilim (Allah a karşı yaptıklarının ne anlama geldiğinin idrakinde olmak), pişmanlık ve günahları terk etmektir. Nedamet/pişmanlık tövbenin vacip olan şartlarındandır. (Gazali, İhya, 4/7) Demek ki yaptığı suçun ne anlama geldiğini idrak eden bir kimse, bir yandan yaptıklarından dolayı Allah tan haya eder, bir yandan da cezasını düşünüp korkar ve bu iki duygunun coşması ile de pişman olup dizini döver. - Haya, korku ve nedamet.. hepsi de kalbe bakan işlerdir. Demek ki, kalbi gaflet içinde olan bir kimsenin dilinin laklakasıyla istiğfar edip tövbe ettiğini söylemesi, gerçek bir tövbe değildir. 8

Kur an ın okunuş şekilleri, peygamber efendimizden mi gelmiştir? - Bir kelimenin farklı yazılması, onun değiştirildiği anlamına gelmez. Kur an, kendi muhtevasıyla vahiydir, yoksa onun yazılım tarzı vahiy değildir ifadesi, Kur an ın lafzen vahiy olmadığı manasına gelmez. Elbette Kur an hem lafız hem mana cihetiyle vahiydir. Ancak, vahiy indiği dönemde Arap alfabesi, harekesiz idi. Ve Kur an ın ilk muhatapları olan Araplar, Arapça olan Kur an ın kelimelerinin nasıl okunacağını çok iyi biliyorlardı. Hem harekeleri biliyorlar, hem de -söz gelişi- eliflerin yazılmadığı kelimeleri de yine elifli okuyorlardı. Veya vav lı yazılan Salat-Zekat-Riba gibi kelimelerin nasıl okunacağını da biliyorlardı. Çünkü Kur an Arap lisanıyla inmişti. Üstün-Ötre-esre gibi harekeler daha sonradan yazılmıştır. - Daha sonra İslam medeniyeti Arap olmayan insanları da içine aldığında, özellikle Arap olmayan bazı kimseler tarafından yanlış telaffuzlar olmaya başladı. Bunu gören İslam alimleri bu yanlışların önüne geçmek için kelimelere harekeler koydular. Ve önce cevabımızda değindiğimiz gibi, o günkü yazılımda fazla veya eksik olan vav-yâ- elif gibi illet harfleri de (Hatt-ı Osmaniden farklı olarak) olduğu gibi yazılmaya başlandı. Bu harflerin yazılıp yazılmaması asıl kelimenin mahiyetine zarar vermediği için, vahyin hüviyetine de ters bir yönü yoktur. - Bu gün bile normal tefsir, fıkıh, hadis, tasavvuf kitapları genellikle harekesiz yazılmakta ve basılmaktadır. Sarf-Nahiv ilmini bilenler, bu harekelere ihtiyaç duymadan bu kitapları yanlışsız okuyabilirler. Fakat, bu gramer ilminden habersiz olanların bunları düzgün okumaları söz konusu değildir. Bunların yanlışları, bu kitapların yanlış yazıldıkları anlamına gelmez. Bunun gibi, Kur an ın kelimelerinin harekesiz yazılması ve -İmam Malik gibi müçtehit bazı alimlerin dahil olduğu bir çok alime göre- sırlı Kur an ın ilk yazılışında görülen bazı harflerin durumu (illet herfleri olan elif-vav-yâ) fazla veya eksik yazılması ilgili kelimelerin vahiy kimliklerine zarar vermez. Bu harflerin bir ayetin içindeki fonksiyonuna da bir zarar vermez. - Kıraat-ı aşere, alimler tarafından mütevatir kabul edilmektedir. Yani Kur an, Peygamber efendimiz (asm) tarafından nasıl okunduysa, o şekliyle bize ulaştığında hiçbir şüphe yoktur. Bu kıraatların farklılığı kelimelerin manalarını değiştirecek mahiyette değildir. Bu sadece Arapların aynı kelimeyi farklı telaffuz etmelerinden dolayı, Kur an da da Arapların bu farklı lehçelerine imkân verilmesidir. Zaten yedi harf üzere indiği sahih hadislerde belirtilen Kur an ın bu farklı kıraat şekillerine sahip olması, insanlara kolaylık sağlamak yanında, bazı farklı ilahi hükümlerin de anlaşılmasına vesile olmuştur. Bu konuyu merak edenler, İtkan, Burhan, Menahil, Mebahis gibi tefsir usulü kaynaklarına bakabilirler. 9

Cennettekilerin cehennemdekileri seyredip güleceği anlamındaki rivayet sahih midir - Cürümlere, suçlara batanlar dünyada iken, müminlerle alay edip onlara gülerlerdi. (Mutaffifin, 29) mealindeki ayette ifade edildiği üzere inkârcılar, dünyada iken, müminlerin ahiret akidelerine uygun hareket etmelerinden dolayı, onları kafası çalışmaz adamlar olarak görüyor ve kullukla ilgili hallerine gülüp duruyorlardı. İşte ceza amelin cinsinden olur kuralı gereğince, kimin geri zekalı olduğu ortaya çıkmış o gün, artık müminler kafirlerin hallerini seyredip gülecekler. Bu gülmeleri, daha önce dünyada iken onların müminlerle alaylı gülmelerine bir karşılıktır. Burada insanların gülüp gülmemelerinden çok, Allah ın muntakim (intikam alan) olarak iman eden kulları için ihkak-ı hak edeceğini düşünmek gerekir. Bu ifadelerden maksat, müminleri sabırlı olmaya davet etmek, inkârcıların zenginliklerine, makam-mevkilerine, güç ve nüfuzlarına bakarak ümitsizliğe aşırı üzüntüye girmemelerini telkin etmektir. Nitekim ilgili ayetlerde inkârcıların bu yaşam tarzlarına dikkat çekilmiştir. Yoksa, orada müminlerin sürekli cehennemdekilere bakıp gülecekleri gibi bir sonucu çıkarmak doğru olmasa gerektir. - Kâb ın söyledikleri ve bunun bir benzerini söyleyen Abdullah b. Abbas ın sözleri tefsirlerde geçer. (bk. Taberi, ilgili ayetlerin tefsiri). Müminlerin mücrimlere bakarak gülmeleri, ve bunun gerekçeleri Kur an ın açık ifadesinde yer almaktadır: Cürümlere, suçlara batanlar dünyada iken, müminlerle alay edip onlara gülerlerdi. Yanlarından geçerken kaş göz hareketleriyle onları küçümserlerdi. Ailelerine döndüklerinde yaptıkları bu işlerle övünüp eğlenirlerdi. Onları gördükleri zaman: Şunlar kaçık insanlar, anormal tipler! derlerdi. Hoş bunları müminlere gözcü tayin eden de yoktu ya! (Fuzulî bir tarzda, kendi kendilerinde öyle bir yetki görürlerdi). İşte bu gün de, müminler kâfirlerin üstüne gülerler. (Cennetteki) Koltuklarına kurulurlar Kâfirler yaptıklarının cezasını buldular mı? diye bakınırlar. (Muttaffifin, 83/29-36) Kur an ın bu açık beyanından sonra, başkasının bu konuda ne dediğine bakmaya ihtiyaç yoktur. Kâb ve İbn Abbas ın söyledikleri, işin detaylarıyla ilgili makul birer yorumdur. 10