ÖNSÖZ Bilinen en eski hastalıklardan biri olan Verem Hastalığı (Tüberküloz), dünyada her yıl milyonlarca insanı tehdit eden, acil hareket planı gerektiren, ölümcül, ancak tedavi edilebilir; bulaşıcı bir hastalıktır. Hastalığın iyileşmesinin sağlanması, toplum sağlığının korunması ve geliştirilmesi açısından son derece hassas ve önemli bir süreçtir. Son yıllarda ülkemizde veremin kontrolü ile ilgili faaliyetlerin başarıyla yürütülmesi neticesinde, verem hastalarının erken dönemde teşhisi ile daha çok hasta kayıt altına alınmıştır. Bununla birlikte hastalığın doğası gereği verem mücadelesinin aksatılmadan sürdürülmesi gerekmektedir. Amacımız Veremsiz Bir Türkiye hedefine, dünyanın pek çok bölgesinden daha önce ulaşmaktır. DSÖ nün Tanı hedefi; var olan verem hastalarının % 70 inin bulunması, Tedavi hedefi; ise bulunan bu hastaların %85 inin başarıyla tedavi edilmesidir. 2008 Dünya Raporu na göre Türkiye, bu hedeflere ulaşmış ülkeler arasında yer almaktadır. İlimizde, Tüberküloz Kontrolü çalışmaları uzun yıllardır başarıyla devam etmektedir. Dispanserlere kayıtlı hastalarda %90 ın üzerinde tedavi başarısı mevcuttur. Akciğer tüberkülozlu hastaların %90 dan fazlasına bakteriyolojik tetkik yapılmakta ve yaklaşık %70 inde pozitiflik bulunmaktadır. Yayma mikroskopisinin yanı sıra kültür ve ilaç duyarlılık testleri de yapılmaktadır ve bunların yapılma oranı Türkiye ortalamasından çok yüksektir. Dünya Sağlık Örgütü tarafından verem kontrol programı için önerilen yöntem Doğrudan Gözetimli Tedavi (DGT) dir. DGT, verem hastasının tüm tedavisi boyunca ilaçlarının her dozunu bir görevli ya da sorumlu kişinin gözetiminde içmesi ve bu durumun kaydedilmesi esasına dayanmakta, bu yöntem sayesinde tedavi başarı ile tamamlanmaktadır. Veremsiz Bir Türkiye hedefine dünyanın pek çok bölgesinden daha önce ulaşmak amacıyla Ankara İlinde yürütülen Tüberküloz Kontrolü çalışmalarını ve DGT Uygulamasını gönülden destekleyen ve yürüten tüm sağlık personeline teşekkürlerimi sunarım. Uzm. Dr. Mustafa AKSOY Ankara İl Sağlık Müdürü 3
Hazırlayanlar Dr. Elif A. Arabulan Dr. A. Çiğdem Şimşek Dr. Ahmet Özlü Teşekkür Destek ve katkılarından dolayı Uzm. Dr. Mustafa H. Türkkanı S.B. Verem Savaş Daire Başkan Yardımcısı Uzm. Dr. Ayşe Gül Yıldırım S.B. V.S.D.B. Epidemiyoloji Şube Müdürü Uzm. Dr. Yasin Kocaman a Ankara Verem Savaşı İl Koordinatörü Teşekkür ederiz. 4
İÇİNDEKİLER Tüberküloz (verem) hastalığının tarihçesi...7 Dünyada ve Türkiyede tüberkülozun durumu...7 Tüberküloz nedir?...9 Tüberküloz enfeksiyonu nedir?... 10 Tüberküloz hastalığı nedir?... 11 İlaca dirençli tüberküloz nedir?... 11 Tüberküloz için risk faktörleri... 11 Tüberküloz hastalığında semptomlar ve tanı... 12 Tüberkülin cilt testi (PPD)... 13 Bildirimler ve temaslı taramaları... 14 Tedavi... 14 Yan etkilere yaklaşım... 16 Tedavinin sürdürülmesi ve hasta uyumu... 17 Doğrudan gözetimli tedavi (DGT)... 18 Veremden nasıl korunabiliriz?... 19 5
Bilinen en eski bulaşıcı hastalıklardan biri olan ve halen dünyada her yıl milyonlarca insanı tehdit eden tüberküloz (TB) hastalığı, ülkemizde ve dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu olmaya devam etmektedir. Tüberküloz hastalığı, ölümcül ancak tedavi edilebilir bir hastalıktır. Tüberküloz dünyada, erişkinlerde bulaşıcı hastalıklardan ölümün HIV/ AIDS den sonra en büyük ikinci nedenidir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), 1993 yılında tüberküloz için küresel acil durum ilan etmiştir. Dünyada bir hastalık için ilk kez acil durum ilan edilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü, 1994 yılında veremle savaş için yeni stratejiler ortaya koymuş ve DGTS (Doğrudan Gözetimli Tedavi Stratejisi) uygulamaları dünyada hızlı bir şekilde yayılmıştır. TÜBERKÜLOZ ( VEREM ) HASTALIĞININ TARİHÇESİ Tüberküloz hastalığının tarihi neredeyse insanlık tarihi kadar eskiye dayanmaktadır. M.Ö. 2400-3000 yılına ait Mısır daki mumyalarda tüberkülozun omurga ve kemiklerde yaptığı tahribat görülmüştür. 24 Mart 1882 tarihinde Robert KOCH tarafından, hastalık etkeni olarak tüberküloz basili gösterilmiştir. DÜNYADA VE TÜRKİYE DE TÜBERKÜLOZUN DURUMU Şu anda dünyada 2 milyar insanın, yani dünya nüfusunun üçte birinin tüberküloz basili ile enfekte olduğu tahmin edilmektedir. 7
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada her yıl yaklaşık 9 milyon yeni tüberküloz hastasının ortaya çıktığı ve 1,7 milyon hastanın tüberküloz sebebiyle öldüğü bilinmektedir. Bu rakamlar tüberkülozdan her gün yaklaşık 5000 kişinin öldüğünü göstermektedir. Bu ölümlerinin hemen tümü önlenebilir ölümlerdir. Dolayısıyla hastalığın yaygınlığı daha uzun yıllar dünya için tehdit oluşturacağına işaret etmektedir. Ülkemizde ise tüberküloz, geçen yüzyılın ilk yarısında büyük bir salgın yapmış ve bir numaralı ölüm sebebi olmuştur. Türkiye de Yıllara Göre Yeni Verem Hasta Sayıları 8
Yürütülen yoğun verem savaşı çabaları sonucunda durum değişmiş, tüberküloz artık önemli bir ölüm nedeni olmaktan çıkmıştır. Türkiye de her yıl yaklaşık 18.000 civarında tüberküloz hastası tespit edilerek tedavi edilmektedir. Enfekte nüfustan sürekli yeni hastaların çıkacağı düşünüldüğünde, tüberkülozla mücadelenin sürekli ve düzenli yapılması gerekliliği açıktır. Ankara ilinde ise yapılan başarılı tüberküloz kontrol çalışmaları ile tüberküloz görülme sıklığı Türkiye ortalamasına göre daha düşüktür. TÜBERKÜLOZ NEDİR? Tüberküloz, Mycobacterium tuberculosis complex olarak tanımlanan basillerle oluşan, çok değişik klinik görünümlere sahip kronik, nekrozitan bir infeksiyondur. Hastalığın oluşumundan %97-99 oranında Mycobacterium tuberculosis sorumludur. Tüberkülozda bulaşma, bulaştırıcı akciğer ve larinks tüberkülozlu hastaların aksırma, öksürme ve konuşmaları sırasında havaya yayılan basillerin sağlam kişiler tarafından solunması ile olur. Solunum yoluyla alınan basil akciğer alveollerine ulaştıktan sonra, ya alveol makrofajları tarafından öldürülür ve enfeksiyon oluşmaz ya da basil makrofajlar tarafından öldürülemez, çoğalır ve enfeksiyon (latent enfeksiyon veya aktif enfeksiyon) oluşur. Tedavi olmayan bir akciğer tüberkülozlu hasta her yıl yaklaşık 10-15 kişiyi enfekte edebilmektedir. Bu hastalarla yakın ve uzun süreli temas bulaşma riskini arttırmaktadır. Akciğer dışı tüberküloz genellikle bulaştırıcı değildir. Ayrıca çatal, kaşık, tabak ve eşyalarla bulaşma olmamaktadır. 9
TÜBERKÜLOZ ENFEKSİYONU NEDİR? Tüberküloz basilinin solunum yoluyla alınmasıyla kişi enfekte olur. Enfekte olanlardan yüzde onu yaşamlarının herhangi bir döneminde hastalanıp, aktif tüberküloz hastası olabilir Enfekte olanların yüzde doksanında ise basil vücuda girdikten sonra vücudun oluşturduğu savunma mekanizması ile hapsedilip, sessiz şekilde kalmaktadır. Buna latent enfeksiyon denir. Kişinin bağışıklık sistemi zayıfladığında ise, latent enfeksiyon şeklinde akciğerde bekleyen tüberküloz basili çoğalıp, aktif enfeksiyon yani aktif tüberküloz hastalığı oluşturmaktadır. 10
TÜBERKÜLOZ HASTALIĞI NEDİR? Tüberküloz basili, akciğere yerleştikten sonra çoğalırsa kişi tüberküloz hastası olmaktadır. Tüberküloz hastalığı en çok akciğeri tutmasına rağmen, lenfojen ve hematojen yayılımla diğer organlarda da hastalık oluşturabilmektedir. Tedavi edilmezse, tuttuğu organlarda ciddi ve ölümcül sekeller bırakabilmektedir. Hastalık, akciğer dışında en sık lenfatik sistemi, plevrayı, santral sinir sistemini, genitoüriner sistemi, kemik ve eklemleri tutabilmektedir. Fakat bütün organlarda hastalık yapabilmektedir. Bazı nadir vakalarda ise, hastalık yaygın olarak tüm organları tutmakta ve buna miliyer tüberküloz (dissemine tüberküloz) denilmektedir. (Akciğerler : %70-80 Diğer %20-30) İLACA DİRENÇLİ TÜBERKÜLOZ NEDİR? Tüberküloz ilaçları, düzenli ve yeterli süre kullanılmazsa tüberküloz basili ilaçlara direnç kazanabilmektedir. Dirençli tüberküloz hastalarının tedavisi, çok daha zor, pahalı ve uzun sürede mümkün olabilmekte ve bazen hastalar kaybedilmektedir. Dirençli tüberküloz hastaları, hastalığı bu şekliyle bulaştırmakta ve dirençli tüberküloz hastalarının sayıları giderek artmaktadır. TÜBERKÜLOZ İÇİN RİSK FAKTÖRLERİ 11
TÜBERKÜLOZ HASTALIĞINDA SEMPTOMLAR VE TANI Solunum Sistemi Bulguları Öksürük: Öksürük, akciğer tüberkülozunda görülen en sık yakınmadır. Hastalığın erken belirtilerindendir. Hastalığın başlangıcında genellikle kuru öksürük vardır. İlerleyen dönemde öksürüğe balgam da eşlik edebilmektedir. 2-3 haftadan uzun süren öksürükte tüberkülozdan şüphelenilmelidir. Balgam çıkarma Hemoptizi (Kanlı balgam) Göğüs ağrısı, sırt-yan ağrısı Nefes darlığı Ses kısıklığı Sistemik Bulgular Ateş (intermittan) Gece terlemesi Halsizlik İştahsızlık, kilo kaybı, kilo alamama Hastalığın olduğu organa özgün bulgular (LAP, idrarda kan görülmesi, eklemde şişlik gibi) Yakınmalar genellikle hafif başlamakta ve yavaş ilerlemektedir. Bazıları da yakınmalarını sigara ya da başka bir nedene bağlamaktadırlar. Bu nedenlerle, birçok hasta doktora başvurmakta gecikmektedir. Hastanın öyküsü, fizik muayene bulguları, akciğer filmi, tüberkülin cilt testi hastalıktan şüphelenmemizi sağlamaktadır. 12
Şüphelenilen hastalarda, hastadan alınan balgam ya da nadiren diğer örnekler bu amaçla laboratuarda incelenmelidir. Kesin tanı mikroskopta Z. Nielsen boyasıyla boyanmış basilin gösterilmesi ve L. Jensen besiyerinde basilin üretilmesi ile konulmaktadır. Günümüzde konvansiyonel (L.Jensen) besiyerlerinin yanısıra hızlı kültür sistemleri rutin inceleme amacıyla kullanılmaktadır. Özellikle son yıllarda dirençli olgu sayısındaki artış, tedaviye bir an önce başlayabilmek ve yeni bulaşları önleyebilmek amacıyla tüberkülozun hızlı tanısı ve antitüberküloz ilaç duyarlılık testleri için yeni bir seçenek olan moleküler yöntemleri gündeme getirmiştir. Ancak bu tekniklerin maliyetinin yüksek oluşu, ileri teknolojiye sahip cihazlara ve eğitimli personele ihtiyaç duyulması nedeni ile gelişmekte olan ülkelerde yaygın olarak kullanılamamaktadır. Özellikle 3 haftadan uzun süren öksürük yakınmaları olan hastalarda tüberkülozdan şüphelenilmeli ve hasta verem savaşı dispanseri ya da göğüs hastalıkları polikliniğine gönderilmelidir. Verem savaşı dispanserlerinde tanı, tedavi, ilaçlar ve takip ücretsizdir. TÜBERKÜLİN CİLT TESTİ ( TCT ) ( PPD ) TCT uygulaması intradermal (deri içine) enjeksiyon şeklinde yapılmaktadır. 72 saat sonra oluşan hipereminin çapı değil, endürasyonun (kabartının) çapı ölçülmektedir. BCG aşılılarda, aktif ve latent enfeksiyonda pozitiftir. TCT, M.Tuberculosis ile enfekte olan kişileri belirlemede yani latent enfeksiyon tanısının konulmasında kullanılmaktadır. Akciğer tüberkülozunda tanı, balgam incelemesiyle basilin gösterilmesine dayanmaktadır ve TCT aktif tüberküloz tanısında kullanılmamaktadır. 13
Tüberkülin Cilt Testinin (TCT) (PPD) Değerlendirilmesi BCG lilerde 0-5 mm Negatif kabul edilir. 6-14 mm BCG ye atfedilir. 15 mm ve üzeri Pozitif kabul edilir. BCG sizlerde 0-5 mm 6-9 mm 10 mm ve üzeri Bu amaçla yeni geliştirilen testler bulunmaktadır; Quantiferon -TB gold testi T-SPOT-TB assay Negatif kabul edilir. Şüpheli kabul edilir, bir hafta sonra tekrarlanır. Pozitif kabul edilir. Tüberkülin cilt testi ( TCT ) ( PPD ) pozitif olan enfekte kişilerin (Latent enfeksiyon) 6 ay boyunca düzenli koruyucu tedavi ( İzoniazid ) kullanması önerilmektedir. Verem savaş dispanserleri tarafından TCT ( PPD ) yapılmakta ve koruyucu tedavi ücretsiz olarak verilmektedir. BİLDİRİMLER VE TEMASLI TARAMALARI Tüberküloz, bildirimi zorunlu bir hastalıktır. Tüberküloz hastalığını ve hastalığa bağlı ölümlerini tespit etmeleri halinde hekimler İl Sağlık Müdürlüğüne bildirimde bulunmalıdırlar. Günümüzde öncelikle yüksek riskli grupların aktif taranması önerilmektedir. Bu gruplar, tüberküloz hastalarının temaslıları, cezaevlerinde kalanlar ve sağlık çalışanlarıdır. Temaslı taramalarda amaç, hastaya bulaştıran kaynak olguyu bulmak ve hastanın muhtemel bulaştırdığı kişileri saptamaktır. Tarama yoluyla kaynak olgu, yeni hastalar ve enfekte hastalar tespit edilmeye çalışılmaktadır. TEDAVİ Tüberküloz tedavisinde dinlenme, beslenme ve iklim gibi faktörlerin etkileri önemsizdir. En önemli faktör ilaçlardır, fakat bazı hastalarda cerrahi müdahale gerekebilmektedir. İlaçların düzenli ve yeterli süre kullanılması çok büyük önem taşımaktadır. Tedaviye başlanmasından 15 gün sonra, genellikle bulaştırıcılık 14
ortadan kalkmaktadır. Erken ve uygun tedavi başlanır ve yeterli süre tedavi edilirse hastalarda yüzde yüze yakın şifa sağlanmaktadır. İyileşme genellikle kalıcıdır. İlaçlar düzenli ve yeterli süre kullanılmadığında, ilaç direnci ve tedavi başarısızlığı ortaya çıkmakta ve hasta toplum sağlığını tehdit etmektedir. Hastalara bir günlük ilaçların tümü bir defada ve tercihen aç karnına verilmelidir. Böyle yapılarak unutma da önlenmiş olmaktadır. Tedavi rejimleri iki dönemlidir: Başlangıç dönemi ve idame dönemi Başlangıç dönemi, hızlı çoğalan basillerin temizlendiği dönemdir. Bu dönemde tedavi bırakılırsa, ilaç direnci gelişme olasılığı yüksektir. İdame dönemi, zaman zaman aktivasyon gösteren, aralıklı çoğalan basillerin temizlendiği dönemdir. Yani, sterilizasyon gerçekleşmektedir. Bu dönemde tedavi terk edilirse ise, nüks gerçekleşebilmektedir. Ülkemizde olduğu gibi İzoniyazid direncinin %4 ten yüksek olduğu yerlerde başlangıç döneminde dört ilaç (genellikle 2 ay ), idame döneminde ise en az iki ilaç (genellikle 4 ay ) kullanılmaktadır. İLAÇLAR: İzoniyazid(H), Rifampisin(R), Pirazinamid(Z), Morfozinamid(M), Etambutol(E), Streptomisin(S) Standart Tedavi : 2 ay HRZE (ya da HRZS) + 4 ay HR Çocuk TB : 2 ay HRZ + 4 ay HR Menenjit, Miliyer TB : 2 ay HRZE (ya da HRZS) + 7-10 ay HR Tedaviyi Terkten Dönen : 2ay HRZES + 1ay HRZE + 5 ay HRE Nüks Olgu : 2ay HRZES + 1ay HRZE + 5 ay HRE Tüberküloz hastaları tedavileri süresince her ay kontrole gitmelidirler. Tedavisi başarısız olan ya da düzelme göstermeyen hiçbir hastaya ilaç eklemesi yapılmaz! Tedavisi sürdürülürken, uzman bir merkeze danışılmalıdır. 15
YAN ETKİLERE YAKLAŞIM Tedavi başlangıcında hastalara kullandıkları ilaçlarla ortaya çıkabilecek en sık yan etkiler anlatılmalıdır. Yan etkiler genellikle tedavinin ilk üç ayında görülmektedir. En sık görülen yan etkiler gastrointestinal sistem ve dermal yan etkilerdir. Basit yan etkilerde semptomatik tedavi vermek ve hastaya durumu açıklamak yeterli olup ilaçlar kesilmemelidir. Vücut sıvılarının (tükürük, gözyaşı, balgam, ter, idrar) kırmızı/turuncu boyanması rifampisine bağlıdır ve tehlikesizdir. Fakat ciddi mide yakınmaları varsa ilaçlar yemekle birlikte verilebilir ya da ikiye veya üçe bölünebilmektedir. Daha az sıklıkla ise vestibuler yan etkiler ve hepatit görülmektedir. Hastalara, hepatit düşündüren bulantı, iştah kaybı, kusma, sürekli koyu idrar, cildin sarı olması, halsizlik, açıklanmayan ateş yükselmeleri, karında duyarlılık gibi şikayetleri olursa acilen doktoruna başvurması gerektiği söylenmelidir. Herhangi bir rahatsızlığı olmayan hastalarda yan etki araştırması için rutin laboratuar tetkiklerine gerek yoktur. TEDAVİNİN SÜRDÜRÜLMESİ VE HASTA UYUMU Tüberküloz en önemli özelliği hava yolu ile bulaşmasıdır. Bulaşması için de hasta ile aynı havayı solumak yeterli olmaktadır. Toplum sağlığını korumak için bulaştırıcı olguların tedavisinin garantilenmesi şarttır. Zaten dispanserde tanı, tedavi ve takibin ücretsiz oluşu, ilaçların devlet tarafından karşılanması ve tüberküloz kontrolünün bir programla yürütülmesinin de nedeni budur. Hastalar genellikle en az 6 ay süren ilaç tedavisini tamamlamakta zorlanmaktadırlar. Bu durumun temel nedenleri, tedavi süresinin uzun, ilaç sayısının fazla olması ve tedaviye başladıktan kısa bir süre sonra hastalık bulgularının hızla düzelmesi, buna bağlı olarak hastaların kendilerini iyi hissetmeleridir. Tedavisini tamamlamayan hastalarda, vücutta tümüyle temizlenmemiş olan basiller tekrar çoğalmakta ve hastalık tablosu tekrar ortaya çıkmaktadır. Ayrıca ilaç dirençleri gelişebilmekte, tedaviler daha pahalı ve güç hale gelmekte, hatta ölümler görülmektedir. Yapılan çeşitli araştırmalarla, eğer ilaçlar hastaya aylık olarak verilir ve kendisinin içmesi istenirse tedavi başarı oranlarının %50-60 lara kadar düştüğü gösterilmiştir. 16
DOĞRUDAN GÖZETİMLİ TEDAVİ (DGT ) Ulusal tüberküloz kontrol programının temelini Doğrudan Gözetimli Tedavi Stratejisi (DGTS) oluşturmaktadır. DGTS Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından 1994 de tanımlanmıştır. Doğrudan Gözetimli Tedavi Stratejisinin (DGTS) unsurları şunlardır: Politik kararlılık ile sürekli ve yeterli finansman sağlanması Kalite kontrollü balgam bakteriyolojisi ile pasif olgu bulma Standart kısa süreli kemoterapi ve gözetimli ilaç içirilmesi (DGT) Anti-TB ilaçların düzenli ve kesintisiz sağlanması Her hasta için, olgu özelliklerini, tedavi sonuçlarını ve TB kontrol programının bütününün performansını değerlendirmeye olanak sağlayan standart bir kayıt ve raporlama sistemi oluşturulması DGTS nin en önemli unsurlarından olan Doğrudan gözetimli tedavi (DGT), hastanın her doz ilacını görevli bir kişinin, gözetiminde içmesi ve bu durumun kaydedilmesi esasına dayanan bir tedavi şeklidir. Bu görevli, eğitim almış ve denetlenen bir kişidir. Böylece hastanın tedaviye uyumu garantilenip, her doz ilacı içtiğinden emin olunur. Bu sayede tedavi başarısı ve kür oranları artarken hastalık insidansı, nüks ve ilaç direnci oranları da ciddi olarak düşmektedir. DGT de, hasta ile birlikte hastaya en uygun ve hastaya özel bir gözetim planı yapılmalıdır. Gözetim planında ilaçların nerede, ne zaman, nasıl ve kimin tarafından içirileceği belirlenmelidir. Özel durumlar hariç, hastalar her gün sağlık kuruluşuna gelerek ilaçlarını doktor, hemşire veya sağlık memuru gözetiminde içmelidirler. Çeşitli nedenlerle hasta gelemiyorsa hastanın evine, işyerine veya belirlenen bir yere gidilerek hastanın ilaçları içirilmelidir. DGT den kesinlikle ödün verilmemeli, bu kararlılık hastaya da gösterilmelidir. Bazen hastaların bulundukları yerlerde, herhangi bir sağlık kuruluşu ya da sağlık görevlisi bulunmayabilir. Böyle özel durumlarda öğretmen, imam, bakkal, muhtar vb. kişiler gözetmen olarak eğitilerek görevlendirilebilir. Bu kişilerin belirlenmesinde hastayla beraber karar verilmesi ve gözetmen olacak kişinin 17
gönüllü olması uygun olur. Bir aile üyesinin gözetmen olarak seçilmesi ise en son tercih edilen yöntem olmalıdır. DGT uygulamasında aksamalar olursa hasta ve hasta yakınları eğitime alınmalıdır. Her şeye rağmen hasta tedaviye uyum göstermezse, hastaneye yatırılabilir veya İl Umumi Hıfzıssıhha Kurul Kararı alınarak kolluk kuvvet aracılığıyla (polis) tedavi olacağı sağlık kuruluşuna getirtilebilmektedir. DGT uygulamalarında Sağlık Bakanlığı Verem Savaşı Dairesi Başkanlığının ilgili Genelgelerine göre hareket edilmesi gerekmektedir. TEDAVİYİ SÜRDÜREN HEKİM VE SAĞLIK ÇALIŞANI, HASTANIN TEDAVİSİNDE HASTANIN UYUMUNU SAĞLAMAK, TEDAVİYİ DÜZENLİ YÜRÜTMEK VE TAMAMLAMAKLA GÖREVLİDİR. 18
VEREMDEN NASIL KORUNABİLİRİZ? A. Toplumsal korunma Bulaştırıcı olan verem hastalarını en kısa sürede bulmak ve bunları etkin bir şekilde tedavi ederek bulaştırıcı durumdan çıkarmak. B.Kişisel korunma BCG ile aşılama: BCG aşısı Türkiye de sadece bir kez (2 ayını dolduran bebeklere) yapılmaktadır. Çocuklarda koruyuculuğu yüksektir (yaklaşık % 80). Özellikle daha tehlikeli olan verem hastalığı türlerinden (menenjit ve kan yoluyla yayılan veremden) korur. Koruyucu İlaç Tedavisi (Kemoprofilaksi): Koruyucu ilaç tedavisinin amacı, TB hastası ile teması olan kişide enfeksiyon gelişimini ya da enfekte kişide TB hastalığı gelişimini önlemektir. Hastalanma riski yüksek olan kişilerin ve enfekte kişilerin (Latent enfeksiyon) 6 ay boyunca düzenli izoniazid kullanması önerilmektedir. Bu süre bazı özel durumlarda ( HIV Pozitifler, silikozis olanlar,bağışıklığı baskılayıcı tedavi alanlar ) 9 aya kadar uzayabilmektedir. Koruyucu ilaç tedavisi yüzde 60-90 koruyucudur ve bu tedavinin 19 yıla kadar etkili olduğu gösterilmiştir. Bu tedavi de verem savaşı dispanserlerince ücretsiz verilmektedir. 19
Sağlık Bakanlığının Doğrudan Gözetimli Tedavi konulu 2009/51 sayılı Genelgesinin Aile Hekimleri ile ilgili bölümleri aşağıda yer almaktadır: 4.b. Aile hekimliğine geçilen illerde; verem hastasının dispansere kaydı sonrasında dispanser doktoru, hastayı ilgili aile hekimine yönlendirir. Aile hekimi, hastaya DGT uygulaması hakkında bilgi verdikten sonra hasta ve ailesiyle görüşerek; hastanın yaşı, genel durumu, çalışma hayatı ve sosyal durumu dikkate alınarak ne zaman, kim tarafından (DGT gözetmeni) ve nerede en uygun DGT uygulaması yapılacağı kararlaştırılır. Sonra EK-1 de yer alan Tüberkülozlu Hasta ve DGT Bilgi Formu doldurularak aynı gün ilgili Verem Savaşı Dispanserine ve İl Sağlık Müdürlüğü Bulaşıcı Hastalıklar Şubesine bildirir. 5. Bulaşıcı Hastalıklar Şubesinde, gönderilen Tüberkülozlu Hasta ve DGT Bilgi Formu elektronik ortamda kaydedilir. 6. Tedavi boyunca DGT uygulama detaylarındaki değişiklerde ve DGT gözetmeni değişikliğinde aynı gün içerisinde EK-1 ile ilgili yerlere bildirimi yapılır. 7. Hasta için VSD de hazırlanan ilaçlar ve EK-2 de yer alan Aylık DGT İzlem Cetveli DGT gözetmenine ulaştırılır. İlaçlar ve izlem cetveli gözetmende kalır, hastaya teslim edilmez. 8. Verem hastası, DGT gözetmeni eşliğinde günlük ilaçlarını içer ve Aylık DGT İzlem Cetveli ne hasta ve DGT gözetmeni tarafından günlük imzalar atılır ve ilaç içirilen yer ve saat yazılır. 9. DGT gözetmeni, hastanın tedaviye uyumuna destek olur. Hastaya ilaçların içirilemediği gün ilgili aile hekimine ve VSD ne durumu bildirir. İlgili aile hekimi veya dispanser hekimi tarafından tedavisi amacıyla uygulanan DGT nin gerekliği olduğu hususunda hastanın ikna edilmesi sağlamalıdır. DOĞRUDAN GÖZETİMLİ TEDAVİYİ UYGULA TÜBERKÜLOZU DURDUR 20
DGT UYGULA!!! TÜBERKÜLOZU DURDUR 21
TB ANYWHERE IS EVERYWHERE 22