Enver Davıdov (Şamara, 1919-1968) Enver Davıdov (Enver Mortaza oğlu Davıdov) 1919 yılında Şamara bölgesinin Kamışlı köyünde bir çiftçi çocuğu olarak doğar. 1931 yılında köyünde yedi yıllık ilk okulu tamamlar ve oradaki köy öğretmenliği enestitüsünde okur. Ama ailesinin durumunun kötüleşmesi nedeniyle çalışmak zorunda kalır, okula devam edemez. 1936 yılında E.Davıdov Novosibirski'deki "Sovyetskaya Sibir" gazetesi yazı işlerinde, 1938 yılında Fergane'de çıkan Rusça ve Özbekçe gazetelerde çalışır. Rahatsızlığı nedeniyle 1939 yılında memleketine döner. Mordva Cumhuriyeti'nin Lembre (şimdiki Romadan) bölgesinde çocukları okutur. 1940 yılında E.Davıdov Sovyet Ordusu saflarına alınır. Moğolistan sınırında bulunur. Savaşın başından sonuna kadar içinde yer alır. Savaştan sonra 1952 yılma kadar memleketinde çalışır, 1953-55 yılları arasmda, Tataristan Yazarlar Birliği idaresinde sekreter olur. E.Davıdov okuma-yazmayı erken öğrendiği gibi, edebiyat ile de gençken ilgilenir. 1931 yılında on iki yaşında Kamışlı'da çıkan "Kommunaga" gazetesinde ilk şiiri yayımlanır. Ama şairin üreticiliği savaştan sonra, özellikle ellili altmışlı yılların başında artar. Tatar edebiyatı tarihine E.Davıdov manzume yazarı olarak girer. Onun "Taşu", "Çorlar Çatında" poemaları ve Tatar edebiyatında az rastlanan manzum hikâye türünde yazılan "Yokısız tönnen son" eseri edebiyatımızda önemli yer tutarlar. Eserleri: Taşu - Kazan: Tatkinigoizdat, 1956; Devirler Dialogı. - Kazan, 1969; Yokısız Tönnen Son - Kazan, 1972. Kaynaklar Yuziyev N. Nurlı Poeziye / / Yuzi-yev N. Şigiriyat Dönyası. - Kazan, 1981,215-233 say. ŞİİRLER Min tuydırdım indi sizni, Kırlar, maktap. Başka hakta yazu idi Bügin maksat. Lekin, açık terezeme Çiller isip, Kitirdilcr kuyan kugan Arış isin. Minim kırga mehebbetim Küpten indi: Mina ul çak tugız tulıp Utken idi. Hem birinci trakturnı Urap alıp, Kırga çıktık biz malaylar, Çıktı halik. Izannarnıfi erimnerin Sıtıp, basıp, Biz neniler karaşına Zur yul açıp, Kurıç batır kükrep uzdı! Mine şunda Kineyip kitkendey buldı Bizge dünya. Biznin yulnın başı şunda Buldı kibik. Şunnan umtıldık biz küzni Algatikep... Ben sıktım şimdi sizi, Kırlar, övünerek. Başka konuda yazmak idi Bugün maksat. Ama, açık pencereme Yeller eserek, Getirdiler tavşanın kovduğu Çavdar kokusunu. Benim kıra sevgim Eskiden beridir: Ben o zaman dokuzumu Doldurmuştum. Ve ilk traktörü, Alarak Kıra çıktık biz oğlanlar, Çıktı halk. Tarlaların otlarını Ezerek, basarak, Biz küçükler önüne Büyük yol açarak, Çelik yiğit kükreyip geçti! işte o zaman Büyür gibi oldu Bize dünya. Bizim yolun başı orada Oldu gibi. Bundan çevirdik bir gözü Öne dikip...
KAZANIM Cir yüzinde sinnen Maturrak kalalar Küp alar! Min bilem Rim, Parijlar danm... Künilim alamın Birsine gine de Alıştırmas sini, İy minim Kazanım! Bulağın, bulgarin, Çukırlı yulların Tınlagan Tukaynm Yütellep uzganın... Ul bügin bakçada, Mitallga türinip, Kileçekni küzliy - Bu minim Kazanım! Meydanda İliçım Küzete şehernifi Zurayıp, yanarıp Gil üse barganm. Şat yeşlik seheri, Zur yullar seheri, Şat cırlar seheri - Iy minim Kazanım! KAZAN 'İM Kazan 'im Kazan 'im! Yer yüzünde senden Güzel şehirler Çok Ben bilirim Roma, Parislerin ününü. Gönlüm onların Hiçbiriyle de Değiştirmez seni, Ey benim Kazan 'im! Kazan 'im, Kazan 'im! Bolag'ın, Bulgar'ın, Çukurlu yollarını Dinleyen Tukay'ın Öksürüp geçtiğini... O bugün parkta, Metale bürünüp, Geleceği gözler, Bu benim Kazan 'im! Kazan 'im, Kazan 'im! Meydanda İlyiç 'im Gözler şehrin Büyüyüp, yenileşip Hep geliştiğini. Mutlu gençlik şehri, Büyük yolların şehri, Mutlu türküler şehri -Ey benim Kazan 'im! SIBIR TRAKTIND A KVARTAL İRTE - Elle başta uyanam da, işitemmi sunınnan, elle işitip uyanammı: Asfalt klavişnı basıp, pudizd, puçmaklarga sıymgan avazlarnı uyatıp çıgara tanatkanda kürşim tünge işten kaytkanda. Muzıka akrınlap küçeye. Asfalt güli başlıy - anısı fun. -Dan, dun-dun!! -Udarnıylar tavışı yısaya. SİBİRYA YOLUNDA MAHALLE SABAH Önce uyanıyorum da, sonra mı işitiyorum, Yoksa işitip uyanayım mı: Asfalt klavyeye basıp, Eşik önü köşelere Sığınan Sesleri uyandırıp çıkarır Tan atınca, Komşum Akşam işten dönünce. Müzik yavaşça güçlenir. Asfalt gürüldemeye başlar, bu ise fon. - Dan, dun-dunü- Vurmahlar sesi artar.
- Düp-düp! -Düp-düp! - Bir bahadır atlıy karşı yurttan - Kumprisurnıyda şufir ul. -Tuk-tuk!- Kupşı kiyinip, gevdesin tüz tutkan İliktriçiskiyda muntir ul. Mine: -Çaşt-çuşt! -Çaşt-çuşt! Urkistrda tarilkalar suga başaladı -irten bu vınnarm yazdırırga pinsiunir kartlar atlavı. -Tuk-tuk!-Kürşi zavud işçileri. - Düp-düp! - Kin cilkeli nık taşçılar. -Tik-tik!- Yış-yış sanıy adımnarm cinil süyek kızlar - radiumuntajçılar. Mine alar akrmlap tına......gülep tura biraz asfalt kına... Ul güli de indi mine azaz irip bite... bite digende: - Denn! - Den - dennn! İn niçke bir avaz asfalt kıllarında sulu uynıy başlıy çigemde. - Din-diM! - Kadak ükçesine ilektirip alıp kite küftil kılımnı... - Dinnn! - Kıl tartıla, - Dinnn! - Kıl neçkere bara, mine üzilir kibik ul indi. İşikni kin açıp İlge çığam: Kün simfuniyesi mini karşı ala. Biyik dulkmnarı kucağında: - Din-dinn! - minim munım çaykala. Hereket, Hizmet, Mehebbet -Kün b aslana. - Db'p, döp! - Döp-döp! Bir yiğit yürüyor karşı evden- Kompresörde şoför o. Güzelce giyinip gövdesini dik tutmuş- Trende sürücüdür o. İşte: -Çaşt-çoşt! -Çaşt-çoşt! Orkestrada Tabaklar vurmaya başladı- Sabah eklemlerini açmak için Emekli yaşlıların yürüyüşü. -Tık-hk! Komşu çiftlik işçileri. -Döp-döp!- Geniş enseli taşçılar. - Tik-tik!- Sık sık sayar adımlarını Soylu kızlar- Radyocular. İşte onlar yavaşça susar......gürler durur biraz asfalt... Gürler az az Yavaşlar gider... Gider derken: - Denn! En ince ses Asfalt tellerinde Yalnız oynamaya başlar Şakağımda. Çivi ökçesine iliştirerek Gider gönül telimi... - Dennn!- Tel çekiliyor, -Dennn!- - Tel incelip duruyor, işte kopuyor gibi o. Kapıyı iyice açıp Ülke'ye çıkarım. Güneş senfonisi beni karşılar. Büyük dalgalan kucağında; Benim derdim titrer. Hareket, HİZmet, Muhabbet, Gün Başlar.
URAMDA Ayaz künni irten üyler - altın yügirtken mermer kıyalar. Vakıt-vakıt terezelerde altın bürtikleri kabmıp kuyalar. Kıya araları - yaktı alan: Kızıl, ak aralaş çeçkeler, Alar mektepke baralar. Çınlap bir-birsine deseler. Alarga karşı Mektep işiginnen ciz kıngırav çeçrep çığa hem çeçkelerni iyertip kirip kite. Uram tına, Lekin çeçkelerden niçke gine çıfüav kalgan kibik. Munnan biş yıl ilik munda usken altın arış çınlap algan kibik. Altın arış, sin Niler kuylisin? Matur kuylisin, altın arış, sin... Kinet bir tereze açılıp kite - radiula djaz yavdıra. Yat cil şunda güya isip üte, Altın arışnı avdara. Lekin mine çattan - türkim-türkim yeşlik! Cır bürkile: - Biz kitebiz Çirem cirge, çiller irkine! Maşinalar üte. Cır yangırıy. Kuyaş nurı. Arış çını. Kanatma sini utırta da uçırtıp alıp kite zur turmış çını. SOKAKTA Açık hava gün sabah Evler - Altın katılmış mermer kayalar. Zaman zaman Pencerelerde Altın taneleri parlayıverir. Kaya aralan - parlak alan: Kızıl, beyaz aralı çiçekler, Onlar okula gidiyorlar. Gerçekten Birbirleriyle Konuşuyorlar. Onlara karşı Okul kapısından Pirinç can çıkar Ve Çiçekleri çeker gider. Sokak susar, ama çiçeklerden İnce bir çınlama kalmış gibi. Bundan beş yıl önce burada büyümüş Altın çavdar gerçekten almış gibi. Altın çavdar, sen Neler mırıldanırsın? Güzel söylersin, Altın çavdar, sen... Birden Bir pencere açılır-radyo caz yağdırır. Yad rüzgâr burada sanki eser geçer, Altın çavdan kaldırır. Ama İşte kavşaktan- Grup grup gençlik! Türkü yayılıyor: - Biz gideriz Çirem yerine, Yeller açılır! Arabalar geçer Türkü yankılanır. Güneş ışığı. Çavdar sesi. Kanadına seni oturtur da Uçurur götürür büyük hayat sesi. KİÇKİLGEÇ Mine kiç te gildi. Hem üylernin taşın karangılık iritti. Kaldı fekat terezeler gine -Yürek tüsli kızgılt hem tiri. Eğer sin de şulay yüreginni karşı açıp kuysan alarga, tünle üyler sina süyliy küpni, AKŞAM GELİNCE İşte akşam da geldi. Ve evlerin Taşını karanlık eritir, Kaldı fakat yalnız pencereler- Yürek gibi kızılca ve diri. Eğer sen de böyle yüreğini Açarsan onlara, Geceleyin evler sana söyler çok şey,
. fekat salkın gına karama. Kür: tereze - yaktı tibrenüde. Yeş galimnin anda yüreği nidir tapkan büyik izlenüde Hem ul balkıy şulay, tibrenip. Mine munda kızgılt terezenin iki ülişi iki yürektey. Kavışu şatlıgınnan titrenip, karıy alar kilir künnerge. E tiginde üli zengersulık cine terezenin canlılığın... Bir zur turmış anda bara sulıp, Layık ütkennen sun uzın yulın. Munda kara, munda! Min-min yürek birge kuşılıp yangan kibik tura. Bu - uramga üzinin yeş şatlıgın bire minmin terezeli gumum turak. Her kiç sayın mina üz sirlerin ene şulay süylep turalar taş üylernin canlı yürekleri -kızgılt hem tip tiri terzeler. Ama soğuk bakma. Bak: pencere - ışık titremekte. Genç alimin arada yüreği Bir şeyler bulmuş büyük araştırmada Ve o parlıyor böyle, titreyerek. İşte burada kızılca pencerenin İki bölümü iki yürek gibi. Kavuşma mutluluğundan ayrılarak, Bakar onlar gelecek günlere Diğer yandan ölü mavimtıraklık Yener pencerenin canlılığını... Bir büyük hayat geçer orada soluyarak, Layık geçtikten sonra uzun yolu. Buraya bak, Buraya! Bin bin yürek. Birlikte atıp yanmış gibi. Bu, sokağa kendi mutluluğunu verir Bin pencereli Bütün ev. Her akşam bana sırlarını Böyle söyler dururlar Taş evlerin canlı yürekleri Kızılca ve dip diri pencereler.