HASTALARINDA TAMSULOSİN TEDAVİSİNİN ALT ÜRİNER SİSTEM BELİRTİLERİ ÜZERİNE ETKİSİ



Benzer belgeler
Aşırı Aktif Mesane ve BPH. Bedreddin Seçkin Selçuk Üni. Selçuklu Tıp Fakültesi Üroloji A.D.

BPH OLGU SUNUMLARI. Dr. Ferruh Zorlu

BPH KOMBİNASYON TEDAVİLERİ. Prof. Dr. Murat BOZLU Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji Anabilim Dalı 20 Aralık GAZĠANTEP

MANİSA İLİ SELÇİKLİ KÖYÜ ERKEKLERİNDE ALT ÜRİNER SİSTEM YAKINMA PREVALANSI, PROSTAT AĞIRLIĞI VE ARTIK İDRAR İLE BAĞINTISI: TOPLUMA DAYALI ÇALIŞMA -II-

BPH da Türkçe Yaşam Kalitesi Ölçeklerinin Kullanım Kılavuzu. Dr. Kamil ÇAM Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD

OLGU TARTIŞMALARI. Moderatör: Dr. Asıf Yıldırım. Panelistler: Dr. Hakan Koyuncu, Dr. Cenk Gürbüz, Dr. Bilal Eryıldırım, Dr.

SAKRAL NÖROMODÜLASYON

Kronik Hipotansif Diyabetik Hemodiyaliz Hastalarında Midodrin Tedavisinin Etkinliği

PROSTAT BÜYÜMELİ HASTALARDA TRANSİZYONEL ZON İNDEKSİNİN YERİ VE ÖNEMİ

BENİGN PROSTAT HİPERPLAZİSİNİN MEDİKAL TEDAVİSİNDE DOKSAZOSİN VE FİNASTERİDİN KOMBİNE KULLANIMI

İdiyopatik Parkinson Hastalığında Ürodinamik Bulgular ve Yaşam Kalitesi Üzerine Etkileri

İYİ HUYLU PROSTAT BÜYÜMELERİNDE KOMBİNASYON TEDAVİLERİ

Malatya Yeşilyurt İlçesinde Yaş Erkek Populasyonda Prostatizm Semptomlarının Sıklığı

PARKİNSON HASTALIĞI VE ALT ÜRİNER SİSTEM İŞLEV BOZUKLUĞU

BENİGN PROSTAT HİPERPLAZİSİNİN SEMPTOMATİK TEDAVİSİNDE DOKSAZOSİNİN ETKİNLİĞİ

ERKEK HASTALARDA DÜŞÜK DETRUSOR AKTİVİTESİ; İNFRAVEZİKAL OBSTRİKSİYON TANISINDA ÜROFLOW PARAMETRELERİ VE MESANE İŞEME ETKİNLİĞİNİN ÖNEMİ

Üroterapi kime, nasıl, ne zaman.

DİRENÇLİ AAM TEDAVİSİNDE BOTULİNUM TOKSİNİ. Dr. Abdullah Demirtaş Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Kayseri

Alt üriner yol semptomu nedeniyle cerrahi tedavi uygulanan hastalarda bozulmuş böbrek fonksiyonları

BENİGN PROSTAT HİPERPLAZİSİ NİN SEMPTOMATİK TEDAVİSİNDE TERAZOSİNİN ETKİNLİĞİ VE GÜVENİLİRLİĞİ (ÇİFT KÖR PLESEBO KONTROLLÜ ÇALIŞMA)

Polikistik Böbrek Hastalığında Yeni Tedavi Yaklaşımları

GENEL ÜROLOJİ/General Urology

ARAŞTIRMA. Soner Çoban 1 İbrahim Keleş 2 Ünal Kurtoğlu 3 Muhammet Güzelsoy 1 Ali Rıza Türkoğlu 1. Çoban S ve ark.

Anahtar Kelimeler: 5-alfa redüktaz inhibitörleri; adrenerjik alfa-antagonistler; alt üriner sistem semptomları; prostat hiperplazisi; tedavi sonucu

GENEL ÜROLOJİ BENİN PROSTAT HİPERPLAZİSİNDE TAMSULOSİN İN ERKEN DÖNEM ETKİNLİĞİ, GEÇ DÖNEM SONUÇLARI HAKKINDA FİKİR VERİR Mİ?

Üroonkoloji Derneği. Prostat Spesifik Antijen. Günümüzdeki Gelişmeler. 2 Nisan 2005,Mudanya

GER ATR K YAfi GRUBUNDA OLAN VE OLMAYAN PARK NSON HASTALARINDA ÜROD NAM K BULGULAR

DURAKSAMA (HESITANCY) İÇİN BİR SKORLAMA GELİŞTİRİLEBİLİR Mİ? IS IT POSSIBLE TO OFFER A SCORING SYSTEM BASED ON HESITANCY?

PROSTAT BÜYÜMESİ VE KANSERİ

BPH;BPB; İyi Huylu Prostat Büyümesi; Benign Prostat Hipertrofisi; Prostatizm;

Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi

Dirençli Aşırı Aktif Mesane

BENİGN PROSTAT HİPERLAZİSİ ve. Üroonkoloji Derneği YAŞAM KALİTESİ. Dr. H. Kamil ÇAM

Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Sağlıkta Kalite ve Akreditasyon Daire Başkanlığı

ÖZGEÇMİŞ. : Barbaros Mahallesi, Bekir Sıtkı Sezgin Sokak

ÇOCUKLUK ÇAĞI İŞEME BOZUKLUĞU: BULGULAR VE TEDAVİ ALGORİTMASI

Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde İzlenen Olgularda Akut Böbrek Hasarı ve prifle Kriterlerinin Tanı ve Prognozdaki Önemi. Dr.

NONİNVAZİV ÜRODİNAMİK DEĞERLENDİRME Üroflovmetri, rezidiv idrar, işeme günlüğü

MESANE ÇIKIM TIKANIKLIĞI OLAN HASTALARDA BASINÇ-AKIM ÇALIŞMASINDA KULLANILAN ÜRETRAL KATETERİN TIKANIKLIK YAPMA ETKİSİ VAR MI?

RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ

Ders Yılı Dönem-V Üroloji Staj Programı

Düşkün Hastada Girişimsel Benign Prostat Hiperplazisi Tedavileri: Prostat Stenti ve Prostatik Arter Embolizasyonu

Aşırı aktif mesanede tedavi. Dr. Hakan Vuruşkan Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı

AKUT LENFOBLASTİK LÖSEMİ TANILI ÇOCUKLARIN İDAME TEDAVİSİNDE VE SONRASINDA YAŞAM KALİTELERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ. Dr. Emine Zengin 4 mayıs 2018

Başvuru: Underwent Transurethral Resection of the Prostate. Kabul: Orjinal Arastirma

GENEL ÜROLOJİ/GENERAL UROLOGY

Ali RODOPLU, Burak TURNA, Barış ALTAY, Mehmet UMUL, Bülent SEMERCİ Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı, İZMİR

BİOFEEDBACK. Disfonksiyonel İşeme nedir?

NONİNVAZİV ÜRODİNAMİK DEĞERLENDİRME Üroflovmetri, rezidiv idrar, işeme günlüğü

Benign Prostat Hiperplazisi ve Antimuskarinik Tedavi

BENİGN PROSTAT HİPERPLAZİSİ GÜNCELLEME

Tükürük kreatinin ve üre değerleri kullanılarak çocuklarda kronik böbrek hastalığı tanısı konulabilir mi? Dr. Rahime Renda

Güncel Verilerle Prostat Kanseri Taranmalı mı? Dr. Bülent Akdoğan Hacettepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı

ÜRODĠNAMĠK DEĞERLENDĠRME

MESANE ÇIKIM OBSTRÜKSİYONUNUN DEĞERLENDİRİLMESİNDE MESANE DUVAR KALINLIĞININ ÖLÇÜMÜ

Alt Üriner Sistem Semptomları ile Serum PSA Seviyeleri ve Histolojik Prostatit Arasındaki İlişki

T.C. İZMİR KÂTİP ÇELEBİ ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ İÇ HASTALIKLARI KLİNİĞİ

Prostat infeksiyonları alt üriner sistem semptomları üzerinde ne derece etkili?

Krimpen çalışması: alt üriner sistem obstrüksiyon semptomlarının değişimi ile ilgili hastalığa bağlı ve genel yaşam kalitesindeki değişiklikler

Uzun Salınımlı İlaç formları Aşırı Aktif Mesane Tedavisinde Fayda Sağlıyor mu?

Benign Prostat Hipeplazisi nde Medikal Tedavi I Medical Treatment of Benign Prostatic Hyperplasia. Özet I Abstract. Giriş.

Dr.Özlem Parlak, Dr.İbrahim Öztura, Dr.Barış Baklan

Romatizmal Mitral Darlığında Fetuin-A Düzeyleri Ve Ekokardiyografi Bulguları İle İlişkisi

Sorun PROSTAT olduğunda!

ği Derne Üroonkoloji

BPH TANI ve TEDAVİSİNDE EAU VE AUA KILAVUZLARININ KARŞILAŞTIRILMASI COMPARISON OF EAU AND AUA GUIDELINES IN DIOGNOSIS AND TREATMENT OF BPH

PARKİNSON HASTALIĞI. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak

ERKEK AÜSS OLGU SUNUMLARI DR.CÜNEYD ÖZKÜRKCÜGİL DR.EMRE AKKUŞ DR.ABDULLAH GEDİK DR.FATİH TARHAN

Doç. Dr. Ahmet ALACACIOĞLU

Türk Üroloji Dergisi - Turkish Journal of Urology 2009;35(4):

SPİNA BİFİDA VE NÖROJEN MESANE TANILI HASTALARDA MESANE İÇİ HYALURONİK ASİD UYGULAMASI

VEZİKOÜRETERAL REFLÜ KİME ÜRODİNAMİ YAPIYORUM? Dr.A.Rüknettin ASLAN Haydarpaşa Numune EAH 1.Üroloji Kliniği

BPH GELİŞİMİNDE AŞIRI KİLONUN YERİ THE ROLE OF OBESITY ON BPH DEVELOPMENT

TRANSÜRETRAL PROSTAT REZEKSİYONU UYGULANAN OLGULARDA HİPERTANSİYON VARLIĞI KANAMAYI ETKİLER Mİ?

KADINLARDA İDRAR KAÇIRMA NEDİR VE NASIL TEDAVİ EDİLİR? İdrar kaçırma nedir- nasıl tanımlanır? Bu bir hastalık mıdır?

IPSS ve Medikal Tedavi. Dr. Turgut Alkibay

Parkinson Hastalığı ile α-sinüklein Geni Polimorfizmlerinin İlişkisinin Araştırılması

Postmenopozal Kadınlarda Vücut Kitle İndeksinin Kemik Mineral Yoğunluğuna Etkisi

Üniversite Hastanesi mi; Bölge Ruh Sağlığı Hastanesi mi? Ayaktan Başvuran Psikiyatri Hastalarını Hangisi Daha Fazla Memnun Ediyor?

Deneysel Hayvan Modelinde Candida Tropicalis Peritonitinin Tedavisinde Kaspofungin ve Amfoterisin B Etkinliğinin Karşılaştırılması

Transüretral Prostat Rezeksiyon Yöntemleri

Nörolojik Hastalıklarda Depresyon ve Sitokinler

Hangi alfa-1 blokeri, kime, neden tercih ediyorum?

Üriner İnkontinans. Konuyu Değerlendirdik Konuyu Değerlendirdik Konuyu Değerlendirdik Konuyu

Sepsis Hastalarının Yoğun Bakımdan Servise Taburculukta ph, LDH ve Kalp Hızının Sistematik Değerlendirilmesi

İDRAR KAÇIRMA Dr. Bülent Çetinel. idrar kaçırma(üriner inkontinans) idrar tutamama hali

Benign Prostat Hiperplazisi /Alt Üriner Sistem Semptomlarının Medikal Tedavisinde Standartlara Ulaşabildik mi?

Kolistin ilişkili nefrotoksisite oranları ve risk faktörlerinin değerlendirilmesi

Prostat Kanseri Tanısında PSA yı Nasıl Kullanalım

PROSTAT HİPERPLAZİLİ HASTALARDA SERENOA REPENS (SR) VE TAMSULOSİN (TAM) TEDAVİSİNİN ETKİNLİĞİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

Majör Depresyon Hastalarında Klinik Değişkenlerin Oküler Koherans Tomografi ile İlişkisi

Artefaktların Yorumlanması Ürodinami Esnasındaki Problemler ve Sorunların Giderilmesi. Dr.Ömer Gülpınar Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji A.


YAŞLI ERKEKTE ÜROLOJİK SEMPTOMLAR YRD DOÇ DR SEVSEN CEBECİ FATĠH ÜNĠVERSĠTESĠ TIP FAKÜLTESĠ AĠLE HEKĠMLĠĞĠ ANABĠLĠM DALI

Kadın İdrar İnkontinansı. Dr. M.NURİ BODAKÇİ

Kronik Migrende Botulinum Toksin (BOTOX) Deneyimi

Ürodinamide Teknik Sorunlar ve Artefaktlar. Dr.Ömer Gülpınar Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji A.D

Benign prostat hiperplazisi (BPH), erkeklerde alt

DİYALİZ HASTALARINDA YAŞAM KALİTESİNİ NASIL DEĞERLENDİRELİM?

Benign prostat hiperplazisi ve progresyonunda risk faktörleri

Transkript:

GENEL ÜROLOJİ/General Urology PARKİNSON HASTALARINDA TAMSULOSİN TEDAVİSİNİN ALT ÜRİNER SİSTEM BELİRTİLERİ ÜZERİNE ETKİSİ EFFECT OF TAMSULOSIN THERAPY ON LOWER URINARY TRACT SYMPTOMS IN PARKINSON S DISEASE Sadık GÖRÜR*, İsmet Murat MELEK**, Esra OKUYUCU**, Ali HELLİ*, Taşkın DUMAN**, Ahmet Namık KİPER* * Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı, HATAY ** Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı, HATAY ABSTRACT Introduction: The aim of this study is to evaluate the intensity of lower urinary tract symptoms (LUTS) in patients with benign prostatic hyperplasia (BPH) with and without Parkinson s disease (PD). We also investigated the efficacy of tamsulosin therapy in the management of the subjective and objective symptoms in these patients. Materials and Methods: This study included 80 (40 patients with and 40 without PD) clinically diagnosed BPH patients treated with tamsulosin. International Prostate Symptom score (IPSS), quality of life (QoL), maximum flow rate (Qmax) and post-void residual urine volume (PVR) were determined at baseline and after the 3 months of therapy. The PD group also evaluated with Unified Parkinson s Disease Rating Scale (UPDRS). All patients had received tamsulosin 0.4 mg/per day for 3 months period. The relationship between PD duration and UPDRS and mean changes of IPSS, QoL, Qmax and PVR after tamsulosin therapy were also investigated in PD group. Results: Three patients (7.5%) in PD group were discontinuied the therapy due to the severe hypotension attack. Initial data of IPSS, QoL, Qmax and PVR were different between two groups (p<0.001). After tamsulosin treatment, LUTS improved significantly in both groups (p<0.05). Improvement rates of the IPSS, QoL, Qmax and PVR were significantly higher in non-pd group (p<0.05). When relationship were investigated between PD duration and UPDRS and mean changes of IPSS, QoL, Qmax and PVR after tamsulosin therapy, all parameters were found in correlation except PVR. Conclusion: Tamsulosin therapy appears to useful in PD patient with BPH. But its efficacy is changed with PD duration and severity. After all, tamsulosin therapy can be given to these patients group with close follow-up. Key words: Parkinson s Disease, BPH, Lower Urinary Tract Symptoms, Tamsulosin ÖZET Bu çalışmada Benin Prostat Hiperplazisi (BPH) olan Parkinson Hastalarındaki (PH) alt üriner sistem belirtilerinin (AÜSB) şiddetini değerlendirmeyi ve bu olgularda tamsulosin tedavisinin objektif ve subjektif ölçütler üzerine olan etkisini araştırmayı amaçladık. Bu çalışmaya BPH ile birlikte PH olan 40 ve sadece BPH sı olan 40 olmak üzere toplam 80 olgu alındı. Tüm olgular tedavi öncesi uluslar arası prostat semptom skoru (IPSS), yaşam kalitesi skoru (YK), maksimal idrar akım hızı (Qmax) ve ultrasonografi ile postvoid rezidü (PVR) tayini ile değerlendirildi. PH olan olgular ayrıca Birleşik Parkinson Hastalığı Değerlendirme Ölçeği (BPHDÖ) ile değerlendirildi. Olgulara tamsulosin 0.4 mg/gün tedavi başladı. Tedavi başladıktan 3 ay sonra hastalar objektif ve subjektif parametrelerle tekrar değerlendirilerek tamsulosin tedavisinin etkinliği değerlendirildi. PH grubundan üç olgu (%7.5) şiddetli hipotansif ataklardan dolayı çalışma dışı bırakıldı. Her iki gruptaki olguların demografik verileri arasında fark saptanmazken PH olgularının tedavi öncesi IPSS, YK ve Qmax değerleri kontrol grubuna göre daha düşük ve PVR değerleri ise daha yüksek bulundu (p<0.05). Her iki gruptaki olgular tamsulosin tedavisine iyi yanıt verirken, bu yanıt PH grubunda daha düşük oranda bulundu. PH süresi, BPHDÖ skorları ile subjektif ve objektif parametreler arasındaki ilişki incelendiğinde ise, PVR dışındaki tüm parametrelerin korele olduğu gözlendi. AÜSB olan PH da tamsulosin tedavisi üriner belirtileri gidermede etkilidir. Fakat bu etki PH süresi ve şiddeti ile ters orantılı olarak azalmaktadır. Buna karşın AÜSB olan PH olgularında tamsulosin tedavisi belirtileri gidermede tedavi boyunca olguların yakın takip edilmesi koşuluyla verilebilir. Anahtar kelimeler: Parkinson Hastalığı, Benin Prostat Hiperplazisi, Alt Üriner Sistem Belirtileri, Tamsulosin Dergiye Geliş Tarihi: 02.07.2007 Yayına Kabul Tarihi: 05.02.2008 (Düzeltilmiş hali ile) Türk Üroloji Dergisi: 34 (1): 113-117, 2008 113

GÖRÜR S., MELEK İ.M., OKUYUCU E., HELLİ A., DUMAN T., KİPER A.N. GİRİŞ Parkinson hastalığı (PH) beyinin substansiya nigra bölgesindeki pigmentli hücrelerin progresif olarak dejenarasyonuna bağlı olarak gelişen ekstrapiramidal sistemin nörolojik bir hastalığıdır. PH genellikle bradikinezi, eklem rijiditesi ve istirahat tremoru ile seyreder. Bu hastalarda motor belirtilere ek olarak sıklıkla alt üriner sistem belirtileri (AÜSB) de gözlenir 1. PH de AÜSB sıklığı %38-71 arasında değişmekle birlikte bu konuda yapılan çalışmaların çoğu multipl sistem atrofisi (MSA) tanısının olmadığı dönemde yapıldığından ve çoğunlukla üriner belirtilerle başvuran yaşlı hasta popülasyonunu içerdiğinden gerçek prevalansı yansıtmamaktadır 2. Fakat, son zamanlarda geçerlilik çalışmaları yapılmış anket formları ile yapılan çalışmalarda ise PH de AÜSB sıklığının %27 ile %39 arasında olduğu bildirilmiştir 1-3. PH deki en sık belirtinin ise noktüri, frequency and urgency olduğu gözlenmiştir 4. PH - nin çoğu AÜSB ye yol açabilen benin prostat hiperplazisi nin (BPH) de birlikte olabileceği ileri yaş grubundadır. Her iki hastalığın birlikte olduğu kişilerde AÜSB daha da şiddetlenebilmekte ve yaşam kalitesini ileri derecede bozabilmektedir 4. BPH li hastalarda tedavinin ana amacı şikayetleri azaltmak veya tamamen ortadan kaldırmaktır 5. Bu amaç için birçok medikal ve cerrahi tedavi yöntemleri tanımlanmıştır. Medikal tedavi genellikle hastalar ve üroloji uzmanları tarafından ilk basamak tedavi yöntemi olarak tercih edilmektedir 6. Son zamanlarda BPH ye bağlı AÜSB nin medikal tedavisinde α-1 adrenerjik antagonistler ve 5 α-redüktaz inhibitörleri kullanılmaktadır 7. α-1 adrenerjik reseptörler daha sık olarak prostat, mesane boynu ve trigonal bölgede olduğundan dolayı α-1 adrenerjik blokör ilaçlar prostat ve mesane boynunun semptatik tonüsünü azaltarak işeme belirtilerini azaltır. Tamsulosin üroselektif bir α-1 A adrenerjik reseptör blokörü olup sistemik yan etkileri oldukça azdır 7. PH ve BPH yaşlı erkeklerin yaşam kalitesinde ciddi bozulmalara sebep olur. Her iki hastalık farklı mekanizmalar ile AÜSB ye yol açar 2. Bilgilerimize göre, üroselektif α-1 adrenerjik reseptör blokörü ilaçların BPH ye bağlı AÜSB olan PH deki etkinliği daha önce incelenmemiştir. Bu sebepten dolayı, biz tamsulosinin bu spesifik olgu grubu üzerindeki etkinliğini araştırdık. GEREÇ ve YÖNTEM Mart 2004-Ocak 2006 tarihleri arasında hastanemiz nöroloji polikliniğine PH nedeniyle başvuran olgular arasında AÜSB ile birlikte eş zamanlı olarak BPH si de olan 40 olgu çalışmaya alındı. Aynı dönemde yine hastanemiz üroloji polikliniğine AÜSB nedeniyle başvuran, benzer yaş grubu içine olan ve BPH dışında ek bir sistemik veya nörolojik hastalığı olmayan yaş uyumlu 40 olgu kontrol grubu olarak çalışmaya alındı. Altmış yaş üstü, IPSS 8, QoL 3, Qmax 15, prostat hacmi 20 cm 3 ve PVR<150 cc olan olgular çalışmaya alındı. Sekonder veya nörodejenatif parkinsonizmi olan, MSA (ortostatik hipotansiyon ile birlikte cerebellar veya anormal manyetik rezonans görüntüleme bulguları olan hastalar) olan ve antikolinerjik ilaçlarla tedavi edilen olgular çalışma dışı bırakıldı. Ayrıca, üretra darlığı olan, daha önce üretral kateterize edilen veya transüretral girişimde bulunulan, prostat kanseri tanısı alan veya bu sebepten dolayı tedavi edilen, daha önce abdomino-pelvik cerrahi geçiren veya pelvik bölgeye radyoterapi alan olgular da çalışma dışı bırakıldı. Fakültemiz Etik Kurulundan onay alındı ve çalışmaya katılan olgular çalışma hakkında bilgilendirildi. PH olan olgular levodopa (levodopa+benserazid veya levodopa+karbidopa) ve dopamin agonisti (pergolide, kabergolid, pramipeksol) kombinasyonları ile tedavi ediliyordu. Tüm çalışma süreci boyunca PH tedavisine değiştirilmeden devam edildi. Temel değerlendirme sonrası (fiziksel inceleme, parmakla rektal inceleme, kan basıncı ölçümü, serum kreatinin ve total PSA seviyesinin tayini, tam idrar tetkiki, transvezikal ultrasonografi ile prostat volümü ve postvoid rezidü tayini) tüm olgular uluslararası prostat semptom skoru (IPSS) ve yaşam kalitesi (YK) formu ile değerlendirildi. Daha sonra olgulara üroflovmetri yapılarak maksimum idrar akım hızı (Qmax) tayini yapıldı. Üroflovmetrik değerlendirme için olguların 150 ile 450 ml arasında idrar yapması yeterli kabul edildi. PH olan olgular Birleşik Parkinson Hastalığı Değerlendirme Ölçeği (BPHDÖ) kullanılarak hastalığın şiddeti hakkında değerlendirildi. Bu ölçek tüm dünyada PH yi değerlendirmede en sık kullanılan ve hastalığın şiddeti, progresyonu ve tedavinin etkinliği hakkında bilgi veren bir skaladır. Bu ölçek 42 sorudan ve 4 bölümden oluşmaktadır. 114

PARKİNSON HASTALARINDA TAMSULOSİN TEDAVİSİ (Tamsulosin Therapy in Parkinson s Disease) Olgularda üriner sistem enfeksiyonu olmadığından emin olunduktan sonra tamsulosin 0.4 mg/ gün tedavisine başlandı. Tamsulosinin AÜSB üzerine olan etkisi plaseboya göre anlamlı derecede yüksek olduğu daha önceki çalışmalarda gösterildiği için bu çalışmada plasebo grubu oluşturulmadı 8. Tedaviye başladıktan 3 ay sonra PH ve kontrol grubu olguları IPSS, YK, Qmax ve PVR ile tekrar değerlendirilerek tamsulosin tedavisini etkinliği ve yan etki profili yönünden değerlendirildi. Tedavi sonrası IPSS te, YK de, Qmax ta ve PVR de meydana gelen değişimler tedavi öncesi değerlerle karşılaştırıldı. Ayrıca PH grubunda; PH nin süresi ve BPHDÖ skoru ile IPSS, YK, Qmax ve PVR de meydana gelen değişimler arasındaki ilişki de incelendi. Ayrıca, tamsulosin tedavisine bağlı oluşabilecek yan etkiler de sorgulanarak kaydedildi. Temel istatistiksel değerlendirme sonrası olguların verileri independent t-test ve paired t-test testleri kullanılarak değerlendirildi. Buna ek olarak, PH süresi ve BPHDÖ ile IPSS, YK, Qmax ve PVR de meydana gelen değişimler arasındaki ilişki ise pearson korelasyon analizi testi ile incelendi. p<0.05 değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. İstatistiksel analiz için SPSS 11.0 programı kullanıldı. BULGULAR PH grubunda üç olgu (%7.5) tamsulosine bağlı şiddetli hipotansif ataklardan dolayı ilacı bıraktı ve bu olgular çalışma dışı bırakıldı. Bu yüzden PH grubundaki 37 olgunun verileri incelendi. Her iki gruptaki olguların demografik verileri Tablo 1 de özetlenmiştir. Yaş, prostat volümü, ve PSA seviyeleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptanmadı (p>0.05). Buna karşın, PH grubunda başlangıç IPSS, YK ve Qmax değerleri kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede daha düşük ve PVR değerleri ise kontrol grubuna göre anlamlı olarak daha yüksek bulundu (Tablo 1). Her iki grubun tamsulosin tedavisi sonrası objektif ve subjektif ölçütlerindeki değişimlerine bakıldığında, PH ve kontrol grubunun tamsulosin tedavisinden fayda gördüğü ve tüm ölçütlerdeki iyileşmenin istatistiksel olarak anlamlı olduğu gözlendi (Tablo 2). İyileşme oranlarına bakıldığında ise, her iki grupta ciddi iyileşme oranları görülmekle birlikte bu iyileşmenin kontrol grubunda daha fazla olduğu gözlendi (Tablo 3). PH süresi, BPHDÖ skorları ile subjektif ve objektif ölçütler arasındaki ilişki incelendiğinde ise, PVR dışındaki tüm ölçütlerin korele olduğu gözlendi (Tablo 4). PH grubunda şiddetli hipotansif ataklardan dolayı ilacı bırakan ve çalışma dışı bırakılan üç olgu dışında, 4 olguda (%10.8) tamsulosin tedavisinin erken dönemlerinde hafif yada orta derecede hipotansif ataklar görülmesine karşın tedavinin ilerleyen dönemlerinde bu atakların azaldığı veya kaybolduğu gözlendi. Kontrol grubunda ise 3 olguda (%7.5) tedavinin erken dönemlerinde hafif veya orta derecede hipotansif ataklar gözlendi. Fakat olguların hiçbirisinin ilacı bırakmasına gerek kalmadı. TARTIŞMA Bu çalışmada, tamsulosin tedavisinin AÜSB olan PH de subjektif ve objektif belirtileri azalttığını, fakat bu etkinin sadece AÜSB olan aynı yaş grubundaki olgulara göre daha az olduğunu saptadık. Ayrıca, tamsulosin tedavisinin etkinliğinin PH süresi ve şiddetine bağlı olarak azaldığını gözledik. Tablo 1. Her iki grubun tedavi öncesi verileri PH+BPH BPH (n:37, ortalama±sd) (n:40, ortalama±sd) p Yaş (yıl) 71.49±5.63 69.70±4.21 0.117 Prostat volümü (cm 3 ) 47.59±16.42 48.13±19.15 0.897 PSA (ng/ml) 2.09±1.21 2.17±2.59 0.876 IPSS 24.51±5.76 21.53±5.81 0.026 YK 5.03±0.90 4.63±0.84 0.046 Qmax (ml/sn) 8.03±2.44 9.94±2.37 0.001 PVR (ml) 86.43±48.29 60.88±32.27 0.007 PH süresi (yıl) 3.27±3.28 (1-15) - - BPHDÖ skoru (0-147 arası) 30.41±15.88 (8-73) - - 115

GÖRÜR S., MELEK İ.M., OKUYUCU E., HELLİ A., DUMAN T., KİPER A.N. Tablo 2. Her iki grubun tamsulosin tedavisi öncesi ve sonrası değerleri N IPSS (ortalama±sd)* YK (ortalama±sd)* Qmax (ortalama±sd)* PVR (ortalama±sd)* Önce Sonra Önce Sonra Önce Sonra Önce Sonra PH+BPH 37 24.51±5.76 19.27±7.05 5.03±0.90 4.41±1.21 8.03±2.44 9.17±3.07 86.43±48.29 60.08±42.03 BPH 40 21.53±5.81 11.83±4.15 4.63±0.84 2.75±1.06 9.94±2.37 13.09±2.93 60.88±32.27 23.45±26.51 *: Her iki grubun tedavi öncesi ve tedavi sonrası ölçütleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı (p<0.001). Tablo 3. Her iki grupta tamsulosin tedavisi ile ölçütlerde elde edilen değişimlerin yüzdesi N Ortalama değişim (%) IPSS* YK* Qmax* PVR* PH + BPH 37 23.7 13.5 13.3 28.4 BPH 40 45.8 41.8 32.3 62.3 *: Her iki grubun tedavi öncesi ve tedavi sonrası ölçütleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı (p<0.001). Tablo 4. Tamsulosin tedavisi ile IPSS, YK, Qmax ve PVR de sağlanan değişimler ile PH süresi ve BPHDÖ arasındaki ilişki IPSS YK Qmax PVR r p r P r p r p PH süresi -0.697 <0.001-0.529 0.001 0.500 0.002-0.279 0.094* BPHDÖ -0.529 <0.001-0.481 0.003 0.506 0.001-0.159 0.346* *: Her iki ölçüt arasında zayıf bir korelasyon olmakla birlikte bu durum istatistiksel olarak anlamlı saptanmadı (p>0.05). PH de üriner belirtilerin oluşma mekanizması ile ilgili birçok fikir öne sürülmüştür. Bazı araştırıcılar üriner belirtilerin üretral sfinkterin bradikinezisi veya tam gevşeyememesi sonucunda oluştuğunu ve bu durumun mesane çıkım obstrüksiyonuna ve sonuçta detrüsor aşırı aktivitesine yol açabileceğini savunmuşlardır 9,10. Bununla birlikte PH nin sistometrik incelemesinde obstrüktif işeme paterninin düşünüldüğü kadar sık olmadığı gösterilmiştir 11,12. Bu bulgular PH de AÜSB nin oluşumunda başka etkenlerin rol oynayabileceğini düşündürmüştür. PH deki AÜSB nin oluşumunda suçlanan bir diğer etken ise substansiya nigra hasarıdır. Buna göre, substansiya nigrada oluşan hasarın, bu bölgenin mesane üzerindeki inhibitör etkisinin ortadan kalkmasına yol açacağı ve buna bağlı olarak hiperrefleks mesane ile birlikte irritatif işeme belirtilerine yol açabileceği düşünülmektedir 13. Bu konu ile ilgili yapılan bir çalışmada, üriner sistem belirtisi olan PH nin üriner semptomu olmayan PH ye göre striatumda [ 123 I]-2β-carbomethoxy-3β-(4-iodophenyl) tropane (β-cit) maddesini daha az tuttuğu gösterilmiştir 14. Bu bulgu üriner disfonksiyon ile nigrostriatal dopaminerjik hücre dejenerasyonu arasında bir ilişki olduğunun göstergesi olarak kabul edilebilir. Winge ve ark ise son zamanlarda yaptıkları çalışmada mesane belirtilerinin varlığının striatumdaki total dopaminerjik hücre sayısındaki azalma ile ilişkili olduğunu göstermişlerdir 15. İleri dönem PH de otonomik sinir sisteminde gözlenen Lewy cisimciklerinin bu sistemin çalışmasını bozarak detrusor kasında hiporeflektisiteye neden olabileceği de bildirilmiştir 1. Bununla birlikte, bazı PH da obstrüktif belirtilerin daha belirgin olarak görülmesi bu fikirleri desteklememektedir 16. PH - de obstrüktif bulguların olması daha çok bu hastalığın ileri yaşta ortaya çıkmasına ve bu yaşlarda PH ile birlikte BPH ında oluşmasına bağlı olduğu düşünülmektedir 2. PH ve BPH nin daha çok ileri yaş grubunda ortaya çıkması, AÜSB üzerine sinerjik etki yaratarak hastaların daha fazla semptomatik olmalarına yol açabilir. Çalışmamızda da PH - nın aynı yaş grubunda olan BPH hastalarına göre AÜSB bakımından daha fazla semptomatik olduğunu saptadık (Tablo 1). Tamsulosin tedavisine verilen yanıt açısından değerlendirildiğinde ise, her iki grubun tamsulosin tedavisine iyi yanıt verdiği ve tedavi öncesi değerlerle karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı iyileşmenin olduğunu gözledik (Tablo 2 ve Tablo 3). Bununla birlikte, tamsulosin ile BPH ye bağlı dinamik komponent tedavi edildiğinden dolayı daha çok obstrüktif şikayetlerde azalma sağlanır 7. Bu da PH grubunda tedavi sonucu subjektif ve objektif belirtilerde elde edilen iyileşme oranlarının BPH grubuna göre az olmasını kısmen açıklayabilir. 116

PARKİNSON HASTALARINDA TAMSULOSİN TEDAVİSİ (Tamsulosin Therapy in Parkinson s Disease) PH nın süresi ve şiddeti ile AÜSB nin şiddeti arasında ilişkiyi araştıran birçok çalışma yapılmıştır. Araki ve ark, PH nedeniyle 1 ay boyunca nöroloji polikliniğine başvuran 203 olguyu IPSS ile değerlendirerek PH deki AÜSB nin gerçek prevalansınının %27 oldugunu buldular. Aynı zamanda PH nın şiddetinin ve süresinin artması ile AÜSB - nin de arttığını ve bu hastalarda daha çok irritatif şikayetlerin ön planda olduğunu tespit ettiler. Bu hastaların YK nin de PH nin şiddetinin ve süresinin artması ile kötüleştiğini saptadılar 1. Sakakibara ve ark. da yaptıkları çalışmada benzer sonuçları elde ederek hastalığın derecesi ile üriner belirtiler arasında ilişki olduğunu buldular 17. Çalışmamızda PH nin süresi ve şiddeti ile tamsulosin tedavisine alınan yanıt arasında zıt ilişki saptadık (Tablo 4). Bu bulgu bize ileri dönem PH de tamsulosin tedavisinin AÜSB yi tedavi etmede yetersiz olduğunu düşündürmektedir. Bunun sebebi ileri dönem PH - de AÜSB nin daha çok irritatif belirtilere bağlı olmasından dolayı olabilir 2. PH nin sistometrik ve detaylı ürodinamik incelemesinin yapılmamış olması bu çalışmamızın sınırını oluşturmaktadır. Ürodinamik inceleme invaziv olması ve uzun zaman alması nedeniyle genellikle ilk basamak tetkik olarak kullanılmamaktadır. Fakat, şiddetli üriner belirtileri olan veya uygun tedaviye karşın beklenen yanıt alınamayan olgularda sistometrik ve detaylı ürodinamik inceleme yapılmalıdır. PH de tamsulosin tedavisinin başarısını önceden tahmin etmek veya tedaviyi etkileyen ölçütleri belirlemek için ürodinamik incelemenin yapılması başka bir çalışmanın konusu olabilir. Sonuç olarak, AÜSB olan PH de tamsulosin tedavisi üriner belirtileri gidermede etkili gibi gözükmekle beraber bu etki hastalığın süresi ve şiddeti ile ters orantılı olarak azalmaktadır. Buna karşın AÜSB olan PH olgularında tamsulosin tedavisi belirtileri gidermede tedavi başında olguların yakın izlenmesi koşuluyla verilebilir. Fakat ileri dönem PH olguları veya hasta yakınları tedavinin başarısı konusunda yeterince bilgilendirilmelidir. AÜSB olan PH de tamsulosin tedavisi ile ilgili tedaviyi etkileyen diğer ölçütlerin incelendiği ve daha ayrıntılı ürodinamik incelemelerin yapıldığı çalışmalara ihtiyaç vardır. KAYNAKLAR 1- Araki I, Kuno S: Assessment of voiding dysfunction in Parkinson s Disease by the international prostate symptom score. J Neurol Neurosurg Psychiatry; 68:429-433, 2000. 2- Winge K, Skau AM, Stimpel H, Nielsen KK and Werdelin L: Prevalence of bladder dysfunction in Parkinson s Disease. Neurol Urodyn, 25: 116-22, 2006. 3- Campos-Sousa RN, Quagliato E, da Silva BB, de Carvalho RM, Ribeiro SC and de Carvalho DFM: Urinary symptoms in Parkinson s Disease. Arq Neuropsiquiatr; 61 (2-B): 359-63, 2003. 4- Winge K, Fowler CJ: Bladder dysfunction in Parkinsonism: Mechanisms, prevalence, symptoms and management. Mov Disord; 21: 737-45, 2006. 5- Barry JB: Evaluation of symptoms and quality of life in men with Benign Prostatic Hyperplasia. Urology 58 (suppl 6A): 25-32, 2001. 6- Chapple CR: Selective alpha1-adrenoceptor antagonists in benign prostatic hyperplasia: rationale and clinical experience. Eur Urol 29; 129-144, 1996. 7- Beduschi MC, Beduschi R and Oesterling JE: Alphablockade therapy for Benign Prostatic Hyperplasia: From a nonselective to a more selective alpha1a adrenergic antagonist. Urology 51: 861-872, 1998. 8- Milani S, Djavan B: Lower urinary tract symptoms suggestive of benign prostatic hyperplasia: Latest update on α1-adrenoceptor antagonists. BJU Int; 95 (suppl 4):29-36, 2005. 9- Galloway NT: Urethral sphincter abnormalities in parkinsonism. BJU; 55: 691-3, 1983. 10- Christmas TJ, Kempster PA, Chapple CR, Frankel JP, Lees AJ, Stern GM et al: Role of subcutaneous apomorphine in parkinsonian voiding dysfunction. Lancet; 2: 1451-3, 1988. 11- Dmochowski RR: Female voiding dysfunction and movement disorders. Int Urogynecol J Pelvic Floor Dysfunc; 10: 144-51, 1999. 12- Araki I, Kitahara M, Oida T and Kuno S: Voiding dysfunction and Parkinson s disease: Urodynamic abnormalities and urinary symptoms. J Urol;164: 1640-1643, 2000. 13- Lewin RJ, Dillard GV, Porter RW: Extrapyramidal inhibition of the urinary bladder. Brain Res; 4: 301-7, 1967. 14- Sakakibara R, Shinotoh H, Uchiyama T, Yoshiyama M, Hattori T, Yamanishi T: SPECT imaging of the dopamine transporter with [(123)I]-beta-CIT reveals marked decline of nigrostriatal dopaminergic function in Parkinson s disease with urinary dysfunction. J Neurol Sci; 187: 55-59, 2001. 15- Winge K, Friberg L, Werdelin L, Nielsen KK, Stimpel H: Relationship between nigrostriatal dopaminergic degeneration, urinary symptoms and bladder control in Parkinson s disease. Eur J Neurol; 12: 842-50, 2005. 16- Andersen JT: Disturbances of bladder and urethral function in parkinson s disease. Int Urol Nephrol; 17: 35-41, 1985. 17- Sakakibara R, Shinotoh H, Uchiyama T, Sakuma M, Kashiwado M, Yoshiyama M, Hattori T: Questionnaire-based assessment of pelvic organ dysfunction in Parkinson s disease. Auton Neurosci; 92: 76-85, 2001. 117