ÖZEL SEKTÖRDE ESKİ HÜKÜMLÜ İSTİHDAMI PROJESİ YENİDEN SOSYOLOJİ DERNEĞİ



Benzer belgeler
KORUMA KURULLARI. Kanuni Dayanak: 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanunu

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Madde 23: Çalışma Hakkı

CALIŞANLARIN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ EĞİTİMLERİNİN USUL VE ESASLARI HAKKINDA YÖNETMELİK. (7 Nisan 2004/25426 R.G.) BİRİNCİ BÖLÜM

T.C ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI ÇALIŞMA VE İŞ KURUMU KIRIKKALE İL MÜDÜRLÜĞÜ

ÇALIŞMA HAYATINDA DEZAVANTAJLI GRUPLAR. Şeref KAZANCI Çalışma Genel Müdür Yardımcısı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı MART,2017

T.C. FATİH SULTAN MEHMET VAKIFÜNİVERSİTESİ ENGELSİZ EĞİTİM BİRİMİ YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM

DEMİRYOLU YAPIM VE İŞLETİM PERSONELİNİN KURUMA YÖNELİK AİDİYET VE İŞ MEMNUNİYETİ DEĞERLENDİRME RAPORU

İŞVERENLERİN İŞÇİ İSTEMLERİNİ ÇALIŞMA DAİRESİ NE BİLDİRMELERİ TÜZÜĞÜ

6. BÖLÜM: BULGULARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

GEBZE TEKNİK ÜNİVERSİTESİ SÜREKLİ EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik Resmi Gazete Yayım Tarih ve Sayısı :

Çalışanların İş Sağlığı Ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul Ve Esasları Hakkında Yönetmelik

ENGELLİLERE YÖNELİK SOSYAL POLİTİKALAR

DENETİMLİ SERBESTLİK HİZMETLERİ KANUN. BİRİNCİ KISIM Amaç, Kapsam, Tanımlar, İlkeler ve Yükümlülükler. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam ve Tanımlar

YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KOORDİNATÖRLÜĞÜ YÖNERGESİ

GEREKLİ İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ ÖNLEMİ ALINMAYAN İŞYERLERİNDE ÇALIŞAN İŞÇİLERİN HAKLARI NELERDİR?

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU NA GÖRE İŞVEREN VE İŞVEREN VEKİLİ KAVRAMLARININ ANALİZİ

İş Sağlığı ve Güvenliği Alanında Ulusal ve Uluslararası Kuruluşlar / Uluslararası Sözleşmeler

YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI ÖZÜRLÜLER DANIŞMA VE KOORDİNASYON YÖNETMELİĞİ

SİRKÜLER NO: POZ / 53 İSTANBUL,

UYUŞTURUCU İLE MÜCADELE İL KURULLARININ ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI

4857 SAYILI İŞ KANUNU'NA GÖRE UYGULANACAK PARA CEZALARI

ÇALIŞMA EKONOMİSİ II

ÇALIŞANLARIN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ EĞİTİMLERİNİN USUL VE ESASLARI HAKKINDA YÖNETMELİK YAYIMLANDI

İSTİHDAM FAALİYETLERİ

ÜNİTE:1. Kurallar, Devlet ve Hukuk ÜNİTE:2. Hukukun Uygulanması ÜNİTE:3. Hukuk Sistemleri ve Türk Hukuk Tarihi ÜNİTE:4. Yargı Örgütü ÜNİTE:5

SAKARYA ÜNİVERSİTESİ SÜREKLİ EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ


İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulları

KOCAELİ ÇALIŞMA VE İŞKUR İL MÜDÜRLÜĞÜ

YÖNETMELİK YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI ÖZÜRLÜLER DANIŞMA VE KOORDİNASYON YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK

İŞKUR DESTEKLERİ NEVŞEHİR TİCARET VE SANAYİ ODASI

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ MERKEZ KONSEYİ BAŞKANLIĞINA

Kadına YÖNELİK ŞİDDET ve Ev İçİ Şİddetİn Mücadeleye İlİşkİn. Sözleşmesi. İstanbul. Sözleşmesİ. Korkudan uzak Şİddetten uzak

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ. EĞİTİM VE GENEL AMAÇLI KURUL VE KOMİSYONLARIN KURULUŞ VE ÇALIŞMA ESASLARI YÖNERGESİ Amaç

ÇALIġANLARIN Ġġ SAĞLIĞI VE GÜVENLĠĞĠ EĞĠTĠMLERĠNĠN USUL VE ESASLARI HAKKINDA YÖNETMELĠK TASLAĞI. BĠRĠNCĠ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü Anka Çocuk Destek Programı Uygulama Yönergesi

DÜZCE ÜNİVERSİTESİ ENGELLİ ÖĞRENCİ BİRİMİ YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

TÜRKİYE İŞ KURUMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ İŞKUR UN ENGELLİLERE SUNDUĞU HİZMETLER

YÖNETMELİK. Adıyaman Üniversitesinden: ADIYAMAN ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM

T.C ALANYA BELEDİYESİ KIRSAL HİZMETLER MÜDÜRLÜĞÜ YÖNETMELİK

DENETİMLİ SERBESTLİK VE YARDIM MERKEZLERİ İLE KORUMA KURULLARI KANUNU

HASAN KALYONCU ÜNİVERSİTESİ ENGELSİZ ÜNİVERSİTE BİRİMİ YÖNERGESİ

TOPLUMSAL CİNSİYET TOPLUMDA KADINA BİÇİLEN ROLLER VE ÇÖZÜMLERİ

T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI ÖZEL EĞİTİM HİZMETLERİ YÖNETMELİĞİ. 573 Sayılı Özel Eğitim Hakkında KHK

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SÜREKLİ EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

KUAFÖRLER & BERBERLER İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ HİZMETLERİ

GÖÇ İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TAŞRA TEŞKİLATI KURULUŞ, GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ. Resmi Gazete Tarihi: , Sayısı: 28821

KAMU İÇ KONTROL STANDARTLARI UYUM EYLEM PLANI REHBERİ. Ramazan ŞENER Mali Hizmetler Uzmanı. 1.Giriş

2008 YILINDA ĐŞVERENLERĐN ZORUNLU ÖZÜRLÜ, ESKĐ HÜKÜMLÜ VE TERÖR MAĞDURLARI ÇALIŞTIRMA ORANLARI

SOSYAL SORUMLULUK POLİTİKASI

İşçi ve İşveren Tanımları

Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik Resmi Gazete de Yayımlanmıştır. DUYURU NO :2013/61

MALTEPE ÜNİVERSİTESİ ENGELLİ ÖĞRENCİ BİRİMİ YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM GENEL HÜKÜMLER

T. C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ ENGELLİ ÖĞRENCİ BİRİMİ YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç Madde 1: Bu yönergenin amacı, Sinop

KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ KARİYER MERKEZİ YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

ÇALIŞMA MEVZUATI İLE İLGİLİ BİLGİLER

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ

KRİMİNOLOJİ -2- Nisan 2016, Damgalama Teorisi. Yar.Doç.Dr. Tuba TOPÇUOĞLU İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ

Söz konusu yönetmelikte;

1. HAFTA KIG126. İş Sağlığı ve Güvenliği Mevzuatı. Öğr. Gör. E. Ekmel SULAK.

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ KADIN ARAŞTIRMALARI VE UYGULAMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Endüstri İlişkileri Kapsamında

ÇEVRE İZİN VE LİSANSLARINDA YENİ DÖNEM

BURSA TEKNİK ÜNİVERSİTESİ SÜREKLİ EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

MEHMET AKİF ERSOY ÜNİVERSİTESİ KURUMSAL İLETİŞİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

T.C. ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ KARİYER MERKEZİ YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

YÖNETMELİK. MADDE 1 (1) Bu Yönetmeliğin amacı; çalışanlara verilecek iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin usul ve esaslarını düzenlemektir.

TÜRKİYE İŞ KURUMU İŞ VE MESLEK DANIŞMANLIĞI DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Amaç MADDE 1 Kapsam MADDE 2

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ LİDERLİK VE GİRİŞİMCİLİK UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Meslekte Ruh Sağlığı. A.Tamer Aker İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Ruh Sağlığı AD

YÖNETMELİK. Tanımlar MADDE 4 (1) Bu Yönetmelikte geçen; a) Merkez: Bitlis Eren Üniversitesi Kariyer Araştırma ve Uygulama Merkezini,

CİNSİYET EŞİTLİĞİ MEVZUAT ÇERÇEVESİ: AB/TÜRKİYE

YÖNETMELİK. Gazi Üniversitesinden: GAZİ ÜNİVERSİTESİ ŞİDDET VE SUÇLA MÜCADELE UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM

T.C. DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ STRATEJİ GELİŞTİRME DAİRE BAŞKANLIĞI Yılı Çalışan Memnuniyeti Anket Raporu

KONYA KARAMAN ÇOCUK EYLEM PLANI

YÖNETMELİK. Gaziosmanpaşa Üniversitesinden: GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ PALYATİF BAKIM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Engelli Bireylere Yönelik Politika ve Uygulamaları. 19 Ekim 2016

Mobbing Araştırması. Haziran 2013

İKİNCİ BÖLÜM Merkezin Amaçları ve Faaliyet Alanları

YÖNETMELİK. a) Birim: Üniversiteye bağlı fakülte, enstitü, yüksekokul, meslek yüksekokulu, uygulama ve araştırma merkezlerini,

YÖNETMELİK. Gazi Üniversitesinden: GAZİ ÜNİVERSİTESİ KARİYER PLANLAMA UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM

NAMIK KEMAL ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMALAR UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ

TÜRKİYE DE MAĞDUR ÇOCUKLAR

YILLIK İZİN KURULU VE ÖNEMİ

6698 SAYILI KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI KANUN UNUN AMACI VE KAPSAMI

KUYUMCULUK VE TAKI TASARIMI PROGRAMI ÖĞRENCĐLERĐNĐN OKULDAN BEKLENTĐLERĐ VE MESLEKĐ GELECEKLERĐNĐN DEĞERLENDĐRĐLMESĐ

Resmi Gazete Tarihi: Resmi Gazete Sayısı: 25540

Karşılıksız Çek için Para ve Hapis Cezası Var

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

İş Yeri Hakları Politikası

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNUNDA ALT İŞVEREN

Sayın Komiser, Saygıdeğer Bakanlar, Hanımefendiler, Beyefendiler,

CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUN DA BELİRLENEN İLKELER

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KURULLARI HAKKINDA YÖNETMELİK (7 Nisan 2004/25426 R.G.) BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak

RİSK DEĞERLENDİRME YAKLAŞIMI VE YASAL YÜKÜMLÜLÜKLER

DENETİMLİ SERBESTLİK HİZMETLERİ KANUNU (1)

Transkript:

2014 ÖZEL SEKTÖRDE ESKİ HÜKÜMLÜ İSTİHDAMI PROJESİ YENİDEN SOSYOLOJİ DERNEĞİ Bu çalışmada, yasadan sonra, özel sektörün eski hükümlü kategorisinde yer alan kişilerin istihdamını nasıl gerçekleştirdiği ya da eski hükümlüleri hangi koşullarda istihdam edeceğinin bilgisine ulaşmak amaçlanmıştır. YESO-DER Yeniden Sosyoloji Derneği 09.04.2014

T.C. ADALET BAKANLIĞI MERSİN CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI KORUMA KURULU BAŞKANLIĞI ÇUKUROVA KALKINMA AJANSI DOĞRUDAN FAALİYET DESTEĞİ HİBE PROJE ÇAĞRISI ÖZEL SEKTÖRDE ESKİ HÜKÜMLÜ İSTİHDAMI PROJESİ

HAZIRLAYANLAR Sosyolog Gökçe AYHAN Sosyolog Nevin UZEL SosyologYasemin YILDIRIM ÇOLAKOĞLU PROJE KOORDİNATÖRÜ İsmail BÜYÜKBÖRKLÜ İÇİNDEKİLER Giriş...1 1.BÖLÜM 1.Eski Hükümlülüğün Tanımı ve Kapsamı...2 2.Eski Hükümlüler ve Sosyal Dışlanma...2 3.Eski Hükümlüler ve Damgalama...5 4.Eski Hükümlüler Ve Mükerrer Suçluluk...7 4.1.İşsizlik ve Mükerrer Suçluluk İlişkisi...7 4.2.Suçun Maliyetleri...9 5.Eski Hükümlülere Dönük Mesleki Eğitimin İstihdam ve Sosyal İçerme Açısından Önemi...11 5.1.Denetimli Serbestlik ve Koruma Kurulu Hizmetleri...14 5.2.Eski Hükümlülere İlişkin Ülkemizdeki Yasal Düzenlemeler...17

2.BÖLÜM 1.Araştırmanın Yöntemi...18 1.1.Araştırmanın Amacı...18 1.2.Araştırmanın Sınırlılıkları...19 1.3.Araştırmanın Evreni...19 1.4. Araştırmanın Veri Toplama Teknikleri...19 2.Veri Analizi...19 Sonuç Öneriler Kaynakça

GİRİŞ Herhangi bir işe başvurulduğunda istenilen belgelerin başında adli sicil belgesi gelmektedir. Bu belge işlenilen bir suçun olup olmadığını yani kişinin sabıkalı olup olmadığını gösterir belgedir. Kişilerin işledikleri suçlar hayatlarının önemli bir bölümünü ceza evlerinde geçirmelerine sebep olur. Ancak içeride geçirilen sürenin uzaması halinde dışarıdaki dünyanın işleyişine uyum sağlamak da o denli güçleşir. Suça bulaşmış kişiler cezalarını tamamlayıp ceza evinden çıktıklarında sosyal hayata uyum güçlükleri yaşadıkları gibi varsa mesleklerini icra etme ya da yeni bir iş bulma sorunuyla da karşı karşıya kalırlar. Çünkü genellikle bir iş yeri işe alım sürecinde istediği adli sicil belgesinde gördüğü her hangi bir suç nedeniyle eski hükümlüleri, işe uygunlukları gözetilmeksizin doğrudan elemektedirler. Bu durumun sosyal dışlama, damgalama gibi pek çok yönü bulunmaktadır. Bütün insanlar bir suç potansiyeli taşısalar da suçu gerçekleştirmiş olanlar doğrudan bir ötekileştirmeye ve ön yargılara maruz kalırlar. Her birey hayatını sürdürebilmek için gerekli olan işle hayatını kazanma hakkına sahip olmalıdır. Fakat eski hükümlülerin toplum içerisinde sürekli potansiyel suç unsuru ve başarısız kişiler olarak algılanmaları onları çaresizliğe itecek ve yeni bir başlangıç yapma umutlarını ortadan kaldıracaktır. Bu sebeple eski hükümlülerin topluma dâhil olup sosyalleşmeleri ve yeniden suç işlemek durumunda bırakılmamaları için onlara iş imkânlarının sağlanması gerekmektedir. Eski hükümlülerin özel sektörde istihdam edilme durumlarını araştırdığımız çalışmanın birinci bölümünde eski hükümlülerin sosyal koşullarını anlamak için sosyal dışlanma, damgalama, işsizlik ve yasal uygulamalarla ilgili literatür taranmıştır. İkinci bölümde ise anket yöntemi ile toplanmış verilerin analizi yapılmıştır.

1.BÖLÜM 1.Eski Hükümlülüğün Tanımı ve Kapsamı Eski hükümlü ifadesi hukuken ayrı bir kategori olarak tanımlanmamış olup bu kişiler toplumsal yaşam içinde sabıkalı kişiler olarak tanımlanmaktadır. Bununla birlikte eski hükümlü ifadesi resmi kurumlarda ya da bilimsel çalışmalarda geçmektedir. Öncelikle hükümlü kavramını tanımlamak yerinde olacaktır. Hükümlü, Ceza Hukukunun temel kavramlarından biridir ve şu şekilde tanımlanmaktadır: Hükümlü, işlemiş olduğu herhangi bir suçtan dolayı, suçu sabit görülen ve mahkûmiyet kararı kesinleşerek ceza infaz kurumlarında söz konusu cezası infaz edilen kimsedir (Uşan,2001; aktaran, Bedük, 2010: 49). Yasada belirtilen tanımlama ile (Eski Hükümlülerin İstihdamı Hakkındaki Tüzük ün 2. maddesine göre) Altı aydan daha uzun süreli hürriyeti bağlayıcı bir cezaya hüküm giymiş ve cezasını infaz kurumlarında tamamlamış veya cezası tecil edilmiş yahut şartlı salıverilme yoluyla tahliye edilmiş olanlar, bu tüzük hükümleri yönünden eski hükümlü sayılırlar. (Resmi Gazete, 27.11.1996 tarih ve 96/8849 sayı ). İş mevzuatımızda sadece kimlerin eski hükümlü kapsamına girdiği ifade edilmiş eski hükümlünün hukuki bir tanımı yapılmamıştır (Bedük,2010). Eski hükümlü, tahliye sonrası edinilen bir sıfattır. Yoksa hükümlünün yeni veya eski olması bir anlam ifade etmemektedir. Genel bir ifadeyle eski hükümlü şu şekilde tanımlanabilir: Eski hükümlü, bir suçtan dolayı hakkında mahkûmiyet kararı verilen ve bu suçun cezasını çekmiş veya cezası tecil edilmiş veyahut şartlı salıverme yoluyla tahliyesine karar verilmiş olan kimsedir (Bedük,2002: 20). Yasal anlamda böyle bir kategorinin yokluğu tanımlamayı zorlaştırmaktadır. 2.Eski Hükümlüler ve Sosyal Dışlanma Toplumsal yaşamın bireyler üzerindeki en önemli etkilerinden biri aidiyet ilişkilerinin inşa edilmesi ve bireyin kendini güvende hissetmesidir. Ancak bu aidiyet ve güven ilişkisinin

sekteye uğradığı noktalar vardır. Bu noktaların başında da bireyi ya da belli bir grubu toplumsalın dışında bırakan sosyal dışlanma olgusu gelmektedir. Sosyal Dışlanma insanların toplumla bütünleşmelerini sağlayan toplumun sosyal, ekonomik, politik ve kültürel sistemlerinden herhangi birinden insanları kısmen ya da tamamen dışlayan dinamik süreçleri ifade eder ( Walker and Walker, 1997 aktaran Saruç ve İl 2009: 606). Bununla birlikte sosyal dışlanma bireyin temel gereksinimlerini karşılayamamasıyla başlayan ve giderek toplumla olan bağlarının zayıflayarak kopmasına kadar giden dinamik bir süreçtir. Başka bir deyişle sosyal dışlanma, birey ve grupları topluma tam katılmadan dışlayan yapıları ve süreçleri kapsamaktadır. Ekonomik, politik ya da kültürel süreçleri içine alan bu dışlama toplumdan topluma da farklılık arz edebilir. Dolayısıyla bu süreç yoksulluk ve düşük gelir sahibi olmayla ilişkilendirilebilir, ancak, ayrımcılık, yetersiz eğitim olanakları, yetersiz yaşam koşulları da buna neden olabilir. Bu süreç boyunca bireyler kurumlardan, hizmetlerden, sosyal etkileşimlerden ve gelişimsel fırsatlardan yaşamlarında önemli bir dönem boyunca yoksun kalmaktadırlar (Saruç, 2009: 606). Sosyal dışlanma; işsizlik, gelir ve mal varlığı yetersizliği gibi ekonomik nedenler; eğitimsizlik, yaş ve cinsiyet gibi bireysel nedenler; sosyal güvence eksikliği ve toplumsal destek yoksunluğu gibi sosyal ve kurumsal nedenler ve politik haklardan yaralanamamak ve politik karar alma mekanizmalarına katılamamak gibi politik nedenler neticesinde ortaya çıkmaktadır.(şahin, 2009:9)Bu kavram, ilk olarak Fransa da ortaya çıkmış ve daha sonra ise Avrupa Birliği literatürüne girmiştir. Genel olarak, yoksulluk kavramı ile birlikte ele alınan bir kavramdır. Bununla birlikte, sosyal dışlanma, belirli kesimlerin toplumsal bütünün ve sermaye birikim sürecinin dışında kalması ve ekonomik büyümeye yaptığı katkıdan adil ölçülerde yararlanmaması üzerine odaklanmaktadır (Sapancalı,2003; aktaran Kavi ve Altun,2010:450-451). Ayrıca, bu kavram ABD de sınıf altı olarak karşılık bulmakta, emek piyasasında kendine düzgün iş bulamayan insanları ifade etmekte de kullanılmaktadır. Bununla birlikte, sosyal dışlanma, sosyal bağların kopması, toplum ve bireyler arasındaki ilişkilerin zayıflaması olarak görülmektedir. Bu çerçevede, sosyal dışlanmaya neden olan faktörlerin başında iş gücü piyasasındaki değişim, gelir dağılımındaki adaletsizlik ve eşitsizlik gelmektedir (Çakır,2002; aktaran, Kavi ve Altun, 2010: 451). Sosyal entegrasyonun sağlanamamasının en önemli nedenlerinden biri olan sosyal dışlanma kavramının karşısında ise sosyal içerme kavramı vardır. Sosyal içerme kavramı,

sosyal dışlanmaya uğramış, toplumsal hayata katılımda güçlük çeken bireylerin, eğitim, mesleki eğitim, sağlık ve ulaşım hizmetlerinden yararlanmasını, istihdama dâhil olmasını, mal ve hizmetlere erişmesini, konut edinmesini, kültürel faaliyetlere katılmasını vb. konuları ifade etmek için kullanılmaktadır. Öyle ki, sosyal içerme, yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altındaki kişilerin ekonomik, sosyal ve kültürel hayata tam katılımları ve yaşadıkları toplumda normal olarak kabul edilen hayat ve refah standartlarına kavuşmaları için gerekli olan fırsatları elde etme sürecidir (Social Exclusion and the EU s Social Inclusion Agenda, 2007; aktaran, Kavi ve Altun, 2010: 451). Özellikle eski hükümlüler olgusuna bakılacak olursa eski hükümlülerin sosyal içerme argümanına ne ölçüde ihtiyaçları olduğu görülür. Çünkü yapılan araştırmalar gösteriyor ki; Hapishaneden tahliye olan tutukluların hemen hemen yarısı, kendi toplumları ile tam olarak yeniden bütünleşememektedirler (Melow ve Grefienger, 2008 aktaran Saruç ve İl, 2009: 610). Bütünleşememenin altında yatan sebepler çeşitlilik gösterse de Dudley e (2001) göre tahliye olan hükümlüler işledikleri suç nedeni ile ilgili damgalama ile karşı karşıya gelmektedir ve damgalama sağlığı, sosyal izolasyon, stres ve depresyonla doğrudan etkilemektedir. Freudenberg e (2004) göre ise birçok mahkûm tahliye sonrası ırk, etnik köken, madde kullanımı, akıl sağlığı durumu ya da suçlu geçmişi nedeniyle ayrımcılıkla karşı karşıyadır. (aktaran Saruç ve İl, 2009: 610). Bu nedenle birey tahliye sonrasında dahi bir çeşit mahkûmiyet yaşamaya devam etmektedir. Etiketlenme sonucunda bu kişiler yaşamı boyunca taşımak zorunda kalacağı bir durumla karşı karşıya kalmaktadır ve toplumun dışında bırakılmaktadır. Sosyal dışlanmaya maruz kalan insanlar sosyal dışlanmaya neden olarak suç işleyebilmekte, işlenen suç sonrasında ise suçlu geçmişi nedeniyle sonuç olarak dışlanmaya maruz kalabilmektedirler. Çağdaş ıslah anlayışının hedefi, suçluların uygun rehabilitasyon programlarıyla yeniden topluma kazandırılmasıdır yani yeniden toplumsallaştırılmasıdır. Bu bakış açısına göre bireyin suç işlemeye yönelmesinin temel nedeni toplumsallaşma sürecindeki başarısızlığıdır. İnfaz sürecinde bireyin özerkliği yok olmakta ve bireyler yetersizlik duygusu ve bağımlı davranış geliştirebilmektedir. Dolayısıyla toplum içinde bağımsız davranma konusunda korkuları ve kendilerini yetersiz bulmaları nedeniyle tahliye olmaktan korkan ya da tekrar suç işleyerek cezaevine dönmeyi düşünen hükümlüler vardır (İl, 1990). Bireylerin toplumla bütünleşememesi neticesinde toplumun geleceğini tehdit edebilecek nitelikte sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Temel ihtiyaçlarını karşılayamayan

bireylerin bu ihtiyaçlarını karşılamak için suça yönelmeleri suç oranlarını arttıracaktır. Sosyal sorumluluğun ve değerlerin kaybedilmesi, sosyal alandaki düzenlemelerin ve toplumdaki kurum ve kuralların anlamının sorgulanması ve isyan duygularının ortaya çıkması neticesinde, yabancılaşma ve toplumsal patlamalar ortaya çıkabilecektir (Çakır, 2002: 100 aktaran Şahin,2009: 79-80). Yani diyebiliriz ki sosyal dışlanma suç oranlarının artmasında önemli bir faktördür ve suç oranlarının artmasına sebep olmaktadır. Sosyal dışlanma olgusu toplumsal açıdan büyük yıkımlara sebep olabileceği için günümüzün en önemli sorunlarından biri olarak görülmektedir. Eski hükümlülerin eski hükümlü olmalarından dolayı iş bulma olasılıkları oldukça düşüktür. Bundan dolayı eski hükümlülerin başa çıkması gereken tek dışlanma türü eski hükümlülük değildir. Bunun yanında iş bulamamaktan dolayı yoksulluğun sosyal dışlamasının da eklendiği çifte bir mağduriyet yaşamaktadırlar. Yoksulluk, sosyal dışlanma ve sağlık ilişkilerinin araştırıldığı bir çalışmada, sosyal dışlanmanın stres, kınanma duygusu, güçsüzlük, umutsuzluk ve kadercilik gibi sonuçlara yol açtığı, bu durumun sosyal bağları zayıflatarak suç oranlarının artmasına ve sağlık sorunlarına neden olduğu saptanmıştır (Cattel, 2001; aktaran, Çakır,2002: 17-18). Sonuç olarak eski hükümlülük sosyal dışlanma olgusunun bileşenlerinden biridir. Ancak eski hükümlülerin sosyal dışlanması diğer dışlanma türleri ile bir araya gelerek daha derin ve tehlikeli bir hal almaktadır. Eski hükümlü olmasından dolayı dışlanan birey önce işsizliğin sonra yoksulluğun en sonunda da tekrar suçun pençesine düşmektedir. Bu durum bu kişilerin toplumdan hiçbir zaman yakınlaşamayacak biçimde dışlanmalarına sebep olmaktadır. 3.Eski Hükümlüler ve Damgalama Bireylerinin suçlu olarak damgalanmaları, onların suç işleme süreçleri üzerinde etkili olduğu damgalama teorisyenlerinin üzerinde durdukları varsayımlardandır. Çünkü bu kurama göre, bireylerin sapkın veya suçlu olarak damgalanmaları, onların toplumdan dışlandıkları yönünde bir duyguya kapılmalarına yol açmaktadır. Bu dışlanma duygusu bu tür bireylerin suç işlemesi ve suçlu gruplarla ilişkiye girmelerinde etkili olmaktadır (Sevim ve Soyaslan,2009:39). Damgalama etkisi altına giren birey işlediği suçu içselleştirecek ve suçlu davranışı sonrası yeni bir yaşamsal alanda kendini gerçekleştirmeye başlayacaktır. Suçlu kişiliği ile toplum tarafından ona atfedilen kalıplarla yeniden var oluşunu sürdürmeye

çalışacaktır. Damgalama etkisini yedi başlık altında toplayan Walker damgalama etkisini şu şekilde ele almıştır (Walker,1980,aktaran Akıncı, 2007:202). 1- Şüphe altında olma: Suçlu daha sonra işlenen suçlardan dolayı zan altında olacaktır. Özellikle de ilk işlediği suça benzerlik gösteriyorsa. 2- İş bulma zorlukları: Hükümlülelerin iş bulması ve bu işi devam ettirmeleri güçtür. 3- Toplum dışına itilme: Hükümlü arkadaşlarının, hatta ailesinin desteğini yakınlığını kaybeder. Kendisini kabul edecek bir çevre edinmeye çalışır, bu da diğer hükümlülerden oluşmaktadır ve tekrar suç işlemesine yol açacaktır. 4- Kendine olan saygı ve güvenin yitirilmesi: Hükümlü doğasında suçluluk olduğuna inanır ve bu şekilde devam etmesinin kaçınılmaz olduğunu düşünür. 5- Damgalanmaya tepki: Suçlu damganın haksız olduğunu düşünür ve bunu hem kendisine hem diğer insanlara kanıtlayabilmek için herkesten daha özenli davranır. 6- Damgalayanlara tepki: Suçlu damgadan çok kendisini damgalayanları ya da kendisini damgalandıklarını düşündüğü kişileri dolayısıyla toplumun değerlerini reddeder ve bazen de kendisini düzendeki bozuklukları ortaya çıkarmaya adar. 7- Kutsal konuma gelme: Bazı özel durumlarda mahkumiyet bazı kişilerce ahlaken yanlış olarak nitelendirilir ve hükümlü toplumsal destekle karşılanır. Bireylerin suçluluğunun belirlenmesi ve onlara hüküm verilmesi hayatları boyunca tehlikeli ve sakınılması gereken kişiler olduğu anlamına gelmez. Diğer taraftan cezasını çekmiş bir hükümlünün de bir daha suça bulaşmayacağını, tehlike oluşturmayacağını söyleyemeyiz. Yine hiç suça bulaşmamış kişilerin suç işlemeyecekleri ve toplumda tehlike oluşturmayacaklarına dönük bir garanti olmadığı gibi sırf eski hükümlü olduğu için bu kişileri tehlikeli görmek de anlamlı olmayacaktır. Damgalama eski hükümlünün topluma entegre edilmesini engellemektedir (Akıncı, 2007). Bu da işlediği suçun cezasını çekmiş olan ancak toplum tarafından hala suçlu olarak damgalanan kişilerin, çalışma hayatına girmede yaşadığı zorlukların, çevrelerinde azalan sosyal destek ve bunun sonucunda olumsuzluklarla başetmeye çalışma girişimlerinin çoğu zaman ya sonuçsuz kalmasına ya da topluma entegre olamayıp tekrar suça meyilli hale gelmelerine neden olacaktır. Toplumun bazı bireylere suçlu "etiketini" yapıştırmasını sağlayan gelişmelerin ve bu kişilerin böylesi bir "damgalanmaya" tepki gösteriş biçimlerinin çoğu kez suç eyleminde daha

anlamlı olup olmadığı da sorulmalıdır. Cezai kurumların ve toplumun tutumunun suçluluğun oluşumunda ki önemli rolünün üzerinde durulmalıdır. Aslında suç olgusu ihlal sürecinde biçimlenmez mi? Eylemin gerçekliği küçümsenmeden, bu eylemle sosyal organizasyonun karşılığı arasında oluşabilecek etkileşimin altı çizilmelidir. Eğer suçun bazı bireylerin suça eğilimli yapısını ürünü olduğu düşünülebildiyse, niçin aynı zamanda sosyal gelişimlerin sonucu olduğu da düşünülmesin? Gitgide daha çok insani tutumu suç olarak etiketleyerek, cezai yaptırımı yıpratarak suçluların sayısı da arttırılıyor. Başlatılan bu sürecin derin yankıları vardır. Eylemi etiketlenmiş olan birey damgalanmış bir outsider (Becker,1963) gibidir. Artık bu kimliğe karşılık gelen rolü üstlenmek ve suçluların ya da sapkınların arasında yaşamak zorundadır. Bu bir kısır döngüdür. Sapkınlık sosyal kontrolü ortaya çıkarmaz, sosyal kontrolün kendisi sapkınlığı ortaya çıkarır (Lemert,1972 aktaran Pıcca,1995:18). Sosyal, kültürel, özellikle ekonomik ve teknolojik gelişimin hızlı ilerleyişi, suç çeşitlerinin ve suçlu sayısının artması ile doğru orantılıdır. Bu da çağın getirdiği sosyal bir problem olan damgalama ve suçun oluşumunda sosyal etkinin göz ardı edilemeyecek boyutta olduğunu göstermektedir. Topluma başarılı bir uyum sağlanamamasının ya da suçun mükerrer hale gelmesinin toplum tarafından anormal bir davranış olarak gösterilmesinin ne derece doğru bir bakış açısı olacağı tartışma konusudur. 4.Eski Hükümlüler Ve Mükerrer Suçluluk Mükerrer suçluluk konusuna baktığımızda iki temel mesele karşımıza çıkmaktadır. Bunların başında işsizliğin eski hükümlüleri ikinci veya daha fazla kez suça ittiği gelmektedir. İkinci olarak da işlenen bu suçların toplumsal ve ekonomik maliyetlerinin olmasıdır. 4.1.İşsizlik ve Mükerrer Suçluluk İlişkisi Çalışmak insanın sadece ekonomik gereksinimlerini karşılamak için yaptığı bir eylem değildir. Bunun yanında insanın psikolojik durumuna da etki eden kendini anlamlı hissettiği bir eylemdir. Ayrıca sosyalleştiği ve kendini bir grupta tanımlı hissedebileceği bir ortamın yaratılmasında da etkilidir. Bu açıdan baktığımızda işsizliğin birey ve toplum üzerinde yarattığı tahribat oldukça büyük olmaktadır. Bunun yanında gündelik yaşamda uygulanıp uygulanmadığı tartışmalı olsa da kişilerin çalışma hakkı yasalarca güvence altına alınmıştır. 1948 yılında kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi nin Başlangıç kısmının 23.

maddesinde herkesin çalışma, işini özgürce seçme, adil ve elverişli koşullarda çalışma ve işsizliğe karşı korunma hakkı vardır denilmektedir. Dolayısıyla çalışma hakkının bir insan hakkı olduğu açıkça kabul edilmiş ve bunun doğal bir sonucu olan işsizliğe karşı korunma hakkı da yine aynı maddede vurgulanmıştır. Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır. (Anayasa 49.md.) Eski hükümlü insanlar da diğer insanlar gibi çalışma hayatında yer almak istemektedirler. Bu kişilere istihdam alanı yaratmak ve sosyal güvenlik haklarını adaletli bir şekilde düzenlemek, onların hem kendileri ve aileleri hem de ülkeleri için sağlayabilecekleri katkıyı doğru ve etkili değerlendirmek devletin ve insan kaynakları yönetiminin bir amacı olmalıdır. Aksi takdirde eski hükümlülerin bir iş sahibi yapılarak topluma kazandırılmaması, ekonomik ve toplumsal maliyetlerinin yanında, tekrar suç işlemelerini teşvik etme anlamına gelmektedir (Freudenberg, and others,2005; aktaran Kavi ve Altun,2010: 453). Ayrıca sosyal dışlanmanın en önemli nedenleri arasında yer alan işsizlik; küresel, kalıcı ve yaygın bir sorun haline gelmiştir. Bu nedenle günümüzde ve gelecekte de, gerek AB ülkeleri açısından gerekse diğer ülkeler açısından sosyal aktörlerce tartışılan bir kavram olmaya devam edecektir. Çünkü sosyal politika alanında karşılaşılan önemli sorunlar, dışlanma ile mücadele için yeni sosyal politikaların geliştirilmesi gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır (Şahin, 2009: 21). İşsizliğin normal insanlar için bile bu kadar sıkıntılı olduğu günümüzde eski hükümlüler mevcut durumlarından dolayı bu baskıyı daha yoğun ve derin hissetmektedirler. Özellikle eski hükümlüler açısından bakıldığında suçun mükerrer hale gelmesinin altında yatan nedenlerin başında istihdam edilmemenin yarattığı büyük sorunlar gelmektedir. Uzun süreli işsizlik olgusu, bireylerin üretkenliklerini, bilgi ve becerilerini yitirmelerine, fiziksel, ruhsal ve sosyal ihtiyaçlarının karşılanmaması nedeniyle fiziksel ve psikolojik rahatsızlıklardan zarar görmelerine neden olmaktadır. Çok fazla boş zamana sahip olma ve ileride de iş bulamayacağı için uzun süreli boş zamana sahip olma düşüncesi, zamanın etkin kullanılmasını da engelleyecek, bireyler kendilerini daha da sıkıntılı hissedeceklerdir. Dolayısıyla, insanlara ve kurumlara güvenleri zedelenen kişilerin toplumla bütünleşmesi oldukça zorlaşacaktır. Kendisine öz saygısını yitiren, çevresindekilere güvenmeyen bireyler suça meyilli hale gelebilecektir. Çünkü işsizler sadece gelirden yoksun değil, aynı zamanda toplumdaki normal etkinliklerden de yoksun kalmaktadırlar (Şahin,2009: 33-34).

Ceza evine giren birey ceza evinden çıktıktan sonra, yasalara uyma yönünde pratikler sergilemeye çalışsa bile ceza evine girmeden önceki statüsünü ve konumunu elde etmesi güç olmaktadır. Özellikle, iş bulmada karşılaşacağı sıkıntılar, kendisine güvenilmemesi veya onunla çalışmak istenmeyişi gibi faktörler, onu bazı hukuk dışı eylemlere yeniden yöneltebilir. Bu durum da, suçluların cezalandırılmalarının tek alternatifinin, cezaevi veya hapishane olmaması gerektiğini ortaya koymaktadır. Hapishane veya hapsetme sonuçta bireyleri toplumdan koparan ve topluma yabancılaştıran bir işlev görmektedir. Bu durum, suçlunun topluma olan bağlılığını daha da zayıflatmaktadır. Bireyin toplumsal bağlılığının zayıflaması ise bireylerin yeniden suç işlemelerinde etkili olabilmektedir. Görüldüğü gibi hapsetme, bireylerin sosyal yaşama katılma fırsatını azaltmakta veya yok etmektedir (Kızmaz,2007: 21 ). Eski hükümlülerin toplum içerisindeki görevlerini yerine getirmelerinde, diğer kişilerin onları başarısız olarak algılamaları fertler arasında huzursuzluklara yol açacak, böylece eski hükümlülerin toplumdan dışlanmaları kolaylık kazanacaktır. Oysa eski hükümlülerin işe yarama duyguları ile toplumda hak ve görevlerinin bulunduğu bilincinin sağlanmasıyla topluma kazandırılmaları gerekmektedir. Böylece eski hükümlülerin çalışma ortamına girmeleri, onların sosyal açıdan fark edilişlerine, topluma entegre olma fırsatlarına kavuşmaya ve kendilerine olumlu bakılmasına neden olacaktır (Sayın, 1990,71; aktaran, Koçak ve Altun, 2010: 7). 4.2. Suçun Maliyetleri Suç sadece suçu işleyen kişilerin hayatını olumsuz bir şekilde etkilemez aynı zamanda suçun bir takım toplumsal ve ekonomik maliyetleri de söz konusudur. Bu maliyetler ancak bütüncül bir şekilde ele alındığında, suçun bireysel bir olgu olmadığı gerçeğini kavrayabiliriz. Suçun topluma iki tür maliyeti söz konusudur. Bunlardan ilki suç sonrası ortaya çıkan zarardır ki, bu toplumsal nitelik ağırlıklı bir zarardır. Suçun bu toplumsal nitelikli zararının yanı sıra toplumda yaşayan bireylerin de zarar görmeleri söz konusu olabilir. Bu suç oluşturan eylemin yaratmış olduğu bireysel zarardır. İkinci tür maliyet ise suçun yol açtığı toplumsal zarardır ve suç işlendikten sonra suç failinin yakalanıp, yargılanıp, cezalandırılması ile suç öncesi devletin önleme faaliyeti olarak yapmış olduğu giderleri kapsar (Sheley,1985,aktaran

Akıncı,2007: 53). Suçun maliyeti her zaman para olarak ölçülemez. Suçun toplumda yaratmış olduğu huzursuzluk ve sisteme olan inancın sorgulanmaya başlanmasının yaratmış olduğu toplumsal zararın belirlenmesi çok zordur. Bunun yanı sıra, suç nedeni uğranılan kişisel zararlar, ortaya çıkan veya çıkabilecek zararların giderilememesi olasılığı, suç işlenileceği korkusu gibi psikolojik zararlarda hesaba katılırsa, suçun ortaya çıkardığı zararın toplamı, çok büyük miktarları bulmaktadır (Akıncı, 2007: 53). Sadece suçun meydana geldiği zamanki maliyetler değil suçun önlenmesi de bir takım maliyetler yaratmaktadır. Bu maliyetlerin başında suç korkusu nedeniyle pek çok kişinin toplumdan uzaklaşarak içine kapanmasıdır. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri'nde yapılan bir araştırma Amerikan halkının %64'ünün herhangi bir suçun mağduru olmamak için geceleri sokağa çıkmaktan kaçındıklarını ortaya koymaktadır. Aynı araştırmada her dört kişiden birinin gece sokağa çıktığında yanına köpek, silah ya da düdük gibi bir şey, her üç kişiden birinin ise başka bir kişiyi aldığını belirlemiştir. Evlerinin korunması için ise halkın %51'inin birden fazla kilit, %15'inin alarm, %8'inin pencere demiri taktırdığını, %43 ila %52'sinin evde silah bulundurduğunu, %44'ünün ise köpek beslediğini ortaya koymuştur. Öte yandan şehirde yaşayanların önemli bir bölümü evlerinden taşınmaları için en başta gelen nedenin suç korkusu olduğunu (%24) belirtmişlerdir. Kırsal yörelerde bu oran %30'dur (Sheley, 1985,aktaran Akıncı, 2007: 56-57). Yapılan çalışmada görüldüğü gibi suça maruz kalma korkusu kişilerin daha çok önlem almasına sebep olmuştur. Bu gibi uygulamaların yerine kişiyi suça iten sebeplerin araştırılıp kalıcı çözümler bulunması çok daha az maliyetle daha büyük bir etki elde edilmesini sağlayacaktır. Bunu yanında suç korkusu toplumsal dayanışmayı azalttığı gibi etiketlemeyi ve sosyal dışlanmayı arttırmaktadır. Suç korkusu yabancılardan korkmayı, içe kapanmayı dolayısıyla toplumsal birliği ve resmi olmayan sosyal kontrol mekanizmalarını zayıflatır. Bütün bunların sonucunda toplumsal dayanışma çöker ve suçluluk daha da fazlalaşır. Zira insanların suç korkusu ile toplumsal yaşamdan çekilmeleri ve kendilerini evlerine kapatmaları sokaklarda suçlular için daha serbestçe faaliyet gösterebilecekleri bir alan yaratır. Nitekim insanların birincil grup ilişkisi içinde bulunduğu ortamlardaki nüfusta yoğunluk azalması olması bu mekânlardaki suç riskini arttırır (Sheley,1985; aktaran Akıncı, 2007: 57).

Suç korkusu nedeniyle sarf edilen paralar büyük meblağlara ulaşmaktadır. Örneğin koruma görevlileri istihdam etmek, alarmlar ve diğer koruyucu önlemler kurdurmak ya da sigorta için büyük paralar ödenmektedir. Bu yalnızca kişi ve özel kuruluşların sarf ettikleri paraları ifade etmektedir. Öte yandan devlete ödediğimiz vergilerin önemli sayılacak bir bölümü suçluları yakalama, kovuşturma, yargılama ve suçlulara hükmedilen cezaları infaz etmeye harcanmaktadır(akıncı, 2007: 58). Suçu önleme adına harcanan büyük paralar ülke ekonomisinin bir gideri olarak görülür. Hâlbuki bunun yerine kişileri topluma kazandırıp onları bir tehlike olmaktan çıkarmak daha kalıcı bir çözümdür. 5.Eski Hükümlülere Dönük Mesleki Eğitimin İstihdam ve Sosyal İçerme Açısından Önemi Eski hükümlü kişi topluma geri döndüğünde bu niteliğinden dolayı pek çok engelle karşılaşır. Toplumda bu gibi kişilere karşı olumsuz bir yaklaşım olduğu ve bunun sosyal yaşantılarını etkilediği bir gerçektir. Geçimini sağlamak için bir iş bulmak zorunda olan eski hükümlünün toplumdaki olumsuz koşullandırmalardan dolayı bir iş bulamaması halinde tekrar suç işleme olasılığı ortaya çıkmaktadır (Koçak ve Altun,2010:3). Bireyin işlediği suçun cezasını çekmesi sonucu artık suçlu kimliğinden uzaklaşmasının toplumun kabul etmediği bir gerçek olduğu araştırmalarla ve istatistikî verilerle ortaya konulmuştur. Hala suçlu kimliğinden arınamamış bireylerin de tekrardan suçlu davranışını göstermesinin suçlu tarafından haklı bir neden olmasını yadırgamamak gerekir. Suçun tekerrür olmasını engelleme de en önemli faaliyetlerin başında iş olanağının sağlanması gelmektedir. Mevzuat içerisinde hükümlülere yönelik koruyucu hükümlerin iki amacı vardır. Bunlardan ilki, ülke iş gücünden en geniş biçimde yararlanmayı sağlamaktır. Diğeri ise, hükümlüleri içinde bulundukları haysiyet kırıcı durumdan kurtarmak, onlara, çalışarak geçimlerini sağlayabilme yolunu açmaktır. Ülkemizde sabıkasız olduğu halde iş bulamayan ve işsiz kalan kimselerin mevcudiyeti, hükümlüler için iş bulmayı kolaylaştırıcı ve koruyucu hükümlerin öngörülmesini haksız kılamaz (Langan, 2002 aktaran Koçak ve Altun,2010:7). Dolayısıyla bu kesimlerin öncelikle topluma kazandırılması gerekir. Zira bir toplumda suça sürüklenen veya suç işleyen bir kişinin kendi haline bırakılması, onlar için insanca yaşayabilme imkânlarının oluşturulmaması, sosyal devlet düşüncesi ile bağdaşmaz (Erkul, 1976 aktaran, Koçak ve Altun,2010:7). Sosyal devlet olma anlayışı içinde gelişen bir

yapılanmada eski hükümlülere yönelik politikaların ivedilikle çözüm getirilmesi amaçlanmalıdır. Ceza adaletinin temel amacı hükümlülerin topluma yeniden kazandırılması ve tekerrürün önlenmesidir. Ceza infaz sistemi, yeniden sosyalleştirme programlarının suçtan uzaklaştırmayı sağlayacak düzeye getirilmesini esas alır. Bu nitelikte bir infaz rejiminin unsurları, ceza evinde çalışma, tekrar topluma katılmayı sağlayıcı eğitim ve alıştırma tedbirleri ile yeniden sosyalleştirmedir. Yeniden sosyalleştirmenin en önemli konusu hükümlülere yönelik eğitim öğretim programları ile meslek ve iş kazandırma faaliyetleridir. Ceza infaz kurumlarında yürütülen mesleki eğitim ve işe alıştırma faaliyetinin tahliye sonrasında eski hükümlünün istihdamıyla tamamlanması gerekir. Bununla birlikte, bir yandan eğitim yetersizliği, diğer yandan toplum tarafından duyulan güvensizlik ve ön yargı nedeniyle eski hükümlülerin istihdamları çok zor olmaktadır. Tekrar suça yönelmesi ihtimali büyük olan bu kişilerin istihdamının sağlanması için yasal koruyucu tedbirlerin alınması sosyal devlet ilkesinin bir gereği olarak ortaya çıkmaktadır (Engin, 2012: 3). Ülkelerin gelişmesinde ve kalkınmasında sanayileşmenin temel unsuru olan bilgi, beceri ve iş alışkanlıklarına sahip yüksek verimi gerçekleştirecek vasıflı insan gücünün yetiştirilmesi gerekmektedir. Kalifiye elemanların bilgi ve becerisi, ekonomik başarının temelidir. Meslek eğitimi özellikle iki amaca yöneliktir. Bir tarafta genç insanlara başarılı bir meslek yolu hazırlamak, diğer yandan ekonomiye vasıflı eleman yetiştirmektir. Günümüz gelişmeleri, insanın her zamankinden daha iyi bir şekilde belirli bir sistem ve plan içerisinde hazırlanmasını gerekli kılmaktadır. Bu durum, gelişen ve değişen ortama göre örgütlenmiş kaliteli bir meslek eğitimini de beraberinde gerektirmektedir. Bu anlamda, sadece akademik eğitim ile piyasanın ihtiyaç duyduğu nitelikli eleman yetiştirilmesi söz konusu olamamaktadır. Mesleki eğitim ise, bir kimsenin geçimini sağlamak için gerekli olan mesleki bilgi, beceri ve davranışları kazandırır. Tüm gelişmiş ülkelerde hem okul esnasında, okul sonrasında ve hem de hükümlülerin ceza infaz kurumlarındaki süreleri esnasında mesleki eğitim teşvik edilmekte, istihdamın artırılmasında ve sosyal meselelerin azaltılmasında lokomotif olarak değerlendirilmektedir (Finn, 1997,aktaran, Koçak ve Altun, 2010:9). Mahkûmiyet sırasında yaşanan zorluklar sonrası (psikolojik, ekonomik vb.) eski hükümlünün iş sahibi olması onun motivasyonu üzerinde de olumlu etkiye sahip olacaktır. Edineceği mesleki başarı eski hükümlü için hem iş ortamında hem de sosyal çevresindeki yaşamında pozitif bir sürecin gelişmesine katkı sağlayacaktır.

Dünya da özellikle gelişmiş ülkelerde, hükümlülere verilen mesleki eğitimler 3 e ayrılmaktadır. İlki, infaz kurumunda değerlendirilecek becerilerin kazandırılmasıdır. İkincisi ise, kısa süreli mesleki eğitim programları ve sonuncusu ise, hükümlülük sonrasında kısa sürede iş bulacakları becerilerin kazandırılması şeklinde olmaktadır. Bushway çalışmasında, bu eğitimlere katılmayanların katılanlara oranla tekrar ceza infaz kurumuna gelme oranlarının % 20 daha fazla olduğunu belirtmektedir. Ayrıca, Bushway in yaptığı saha çalışmasında, eğitim programlarına katılanların büyük çoğunluğunun iş bulduklarını ve tekrar ceza infaz kurumuna gelmedikleri görülmüştür (Bushway, 2003,aktaran, Koçak ve Altun, 2010: 9). Yapılan araştırmalar gösteriyor ki mesleki eğitim becerisi kazandırılmış eski hükümlülerin suça tekrardan yönelmeleri, bu becerileri kazanmayanlara göre nispi oranda daha az olmaktadır. Ayrıca istihdam sürecinde uygulanacak olan sosyal politikalarla bu oranın daha da azalacağı varsayımına ulaşmamız mümkündür. Çalışma, sosyal, ekonomik, biyolojik ihtiyaçların karşılanması açısından kişinin toplum içinde hayatını idame ettirebilmesi için gerekli olan en temel ihtiyaçların başında gelir. Bu temel ihtiyacın karşılanmaması durumunda kişi hem öz varlığını tehdit altında hissedecek hem de ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlü olduğu bireylerin sorumluluğu altında ezilecektir. Belirli bir iş alanında istihdam edilebilmek sadece eski hükümlülerin yaşadığı bir sorun olmaktan çıkmıştır. İstihdam sorunu ülkemizde giderek artan temel problemlerden biri haline gelmiştir. Bununla beraber yapılan istihdam politikaları daha çok işsizlik sürecini bir süreliğine idame ettirebilmek için düzenlenen politikalar olmuştur. Ülkemizde işsizliğin sayısal değerinin normallerin üzerinde seyretmesi, hal böyleyken eski hükümlülerin işsizlikle mücadelesini daha da güçleştiren bir durum haline gelmiştir. Toplumdaki ön yargılar, eski hükümlülerin tahliye olduktan sonra ekonomik, sosyal hayata katılımlarını sağlamada birtakım engellemelere yol açmıştır. Bu sebeple devlet tarafından sosyal devlet anlayışı ile tahliye sonrası için eski hükümlülere yönelik sadece psiko-sosyal desteğin sağlanmasının yanında, istihdam politikalarının da düzenlenmesi gerekliliği kaçınılmaz görünmektedir. Daha önce var olan özel sektörde eski hükümlü çalıştırmaya yönelik yasanın da eski hükümlü aleyhine değiştirilmesi yani özel sektörde eski hükümlü çalıştırma zorunluluğunun kaldırılması sosyal politika bağlamında bir boşluk oluşturmuştur. Bu boşluğun doldurulması yeniden yapılacak bir düzenlemeyle sosyal bir gerekliliğin göz ardı edilmemesini sağlayacaktır. Ayrıca topluma kazandırılmayan bireylerin toplumsal düzeni bozacak sapma ve suç davranışlarına yönelmeleri sonucu sosyal bir problem olarak daimi bir süreci beraberinde

getirecektir. Bu konuda ıslah amaçlı kurulan kurumların başında gelen Denetimli Serbestlik Kurumu eski hükümlülerin topluma yeniden uyumunu kolaylaştırmak ve hükümlülük süreci ve tahliye sonrasında mesleki eğitim olanaklarını sağlamak amacıyla birçok faaliyette bulunmuştur ve bu faaliyetlerini günümüzde de devam ettirmektedir. 5.1.Denetimli Serbestlik ve Koruma Kurulu Hizmetleri Sosyal devlet anlayışının bir gereği olarak devlet suçun azaltılması, önlenmesi ve suçun sonuçlarına ilişkin bir takım mağduriyetleri gidermek adına düzenlemeler ve uygulamalar yapmaktadır. Bu uygulamaların bir tanesi de Denetimli Serbestliktir. Genel anlamda denetimli serbestlik; şüpheli, sanık ve hükümlülere belirli yükümlülükler yüklenerek toplumla bütünleşmesi amacıyla oluşturulmuş her türlü hizmet, program ve kaynakların sağlandığı toplum temelli bir uygulamayı ifade etmektedir. Denetimli Serbestlik (DS), hapis ile tecrit modeline alternatif daha çağdaş ve ülke ekonomisine ekonomik ve sosyal yararı olan, suça sürüklenen çocukları, şüphelileri, sanıkları, tanıkları, mağdurları, eski hükümlüleri ve hakkında tedbir bulunan çocuk ve yetişkinleri topluma kazandırma projesidir (Özkaya,2010:1.). Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü ne bağlı Denetimli Serbestlik sistemini düzenleyen bir kanun bir de yönetmelik söz konusudur. 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanunu ve Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği ile Denetimli Serbestlik Daire Başkanlığı, Denetimli Serbestlik Müdürlükleri, Denetimli Serbestlik Hizmetleri Danışma Kurulu ile Koruma Kurullarının teşkilat, görev, yetki, çalışma, toplantı usul ve esaslarını düzenlenmiştir. Denetimli serbestlik kurumunun eski hükümlülere dönük faaliyetlerini Koruma Kurulları üstlenmiştir. Bu çerçevede, bu kurullarının amacı; suçtan zarar görenler ile ceza infaz kurumundan salıverilen hükümlülerin, topluma uyumunu kolaylaştırmak için onlara geçici ayni veya nakdi yardımlar ile eski hükümlülere iş sağlamak veya kendi işlerini kurmalarına yönünde meslek edindirme faaliyetlerinde bulunmaktır. Dolayısıyla, burada eski hükümlülerin girişimciliğe yönlendirilmesine vurgu yapılmaktadır.

Koruma Kurullarının görev ve sorumlulukları, 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununun 16 ve 17nci maddelerinde; 05.03.2013 tarihli ve 28578 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliğinin 115nci maddesinde düzenlenmiştir. Koruma Kurulları adalet komisyonunun bulunduğu yerlerdeki Cumhuriyet Başsavcılığına bağlı olarak görev yapmaktadır. Kurulun başkanı Cumhuriyet Başsavcısı veya görevlendireceği Cumhuriyet Başsavcı vekili ya da Cumhuriyet Savcısıdır. Cumhuriyet Başsavcısı tarafından seçilen üyelerin görev süreleri iki yıldır. Görev süresi sona eren üye yeniden görevlendirilebilir. Herhangi bir sebeple ayrılan üyenin yerine yeni üye görevlendirilir. Bu üye ayrılan üyenin görev süresini tamamlar. Cumhuriyet Başsavcısının onayı ile koruma kurulları üyeleri dışında kişi ve kurumların temsilcileri kurulları toplantılarına katılımcı olarak davet edilebilir veya katılımcı olarak katılmayı isteyenlerin de talepleri kabul edilebilir. Koruma kurullarının yazı işleri hizmetleri, Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce yürütülür. Koruma Kurulu Başkanlığı Cumhuriyet Başsavcılığınca her yılın Ocak ayı içerisinde koruma kurulu oluşturulur. Koruma Kurulunun üyeleri Cumhuriyet başsavcısı veya görevlendireceği Cumhuriyet başsavcı vekili ya da Cumhuriyet savcısının başkanlığında aşağıdakilerin katılımı ile oluşur: a) Baro temsilcisi. b) Belediye başkanı veya görevlendireceği yardımcısı. c) Cumhuriyet başsavcısı tarafından belirlenecek bir ceza infaz kurumu müdürü. ç) Denetimli serbestlik müdürü. d) Millî eğitim müdürü. e) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı il veya ilçe müdürü. f) Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı temsilcisi. g) Teşkilatı bulunan yerlerde Türkiye İş Kurumu müdürü. ğ) Ziraat ve Halk Bankası müdürleri. h) Ticaret ve sanayi odaları, ziraat odaları, borsalar, esnaf ve sanatkârlar birliği yöneticileri. ı) Kamuya ait fabrikaların yönetici seviyesindeki temsilcileri. i) Kamuya yararlı dernek veya vakıfların yönetici seviyesindeki temsilcileri.

j) Özel bankaların yönetici seviyesindeki temsilcileri. Ayrıca ilgili kurulların görevleri şu şekilde sıralanabilir: 1) Mağdurların suç nedeniyle karşılaştıkları sosyal ve ekonomik sorunlarının çözümünde bu kişileri ilgili kurum ve kuruluşlara yönlendirmek. 2) Ceza infaz kurumundan salıverilen hükümlülerin meslek veya sanat edinmelerinde, iş bulmalarında, bir meslek veya sanat sahibi olanlar ile tarım işletmeciliği yapmak veya işyeri açmak isteyenlere araç ve kredi sağlanmasında bu kişileri ilgili kurum ve kuruluşlara yönlendirmek. 3) Müdürlükçe hazırlanacak mesleki eğitim projeleri ile başvuru sahibinin kendi işini kurma projelerini karara bağlamak, yürütülen projeleri izlemek ve bitirilen projelerin sonuçlarını değerlendirmek. 4) Mağdurlar ile ceza infaz kurumundan salıverilenlerin öğrenimlerine devam etmelerini sağlamaya yönelik her türlü tedbiri almak ve bu konuda müdürlük tarafından hazırlanan projeleri görüşmek ve karara bağlamak. 5) Ceza infaz kurumundan salıverilenlerin aileleri ve sosyal çevreleriyle oluşabilecek psiko-sosyal sorunlarının çözümüne yardımcı olmak. 6) Müdürlük tarafından denetim ve takibi yapılan denetimli serbestlik kararlarının yerine getirilmesinde kurumlar arası işbirliği gerektiğinde müdürlüğe yardımcı olmak. 7) İş arama izni verilen hükümlüleri çalışabilecekleri işler ve yerler konusunda bilgilendirmek. 8) Hizmetler listesi ile kurumsal eğitimler ve programlar listesinin hazırlanması ve güncellenmesinde müdürlüğe görüş ve öneride bulunmak. 9) Alınan kararların yürütülmesini temin etmek amacıyla kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu yararına çalışan vakıf ve dernekler ile uygun görülen gönüllü gerçek ve tüzel kişilerle işbirliği yapmak. (cte, 2014)