DiLiN TUZAKLARI. Hiiseyin Batuhan. Bu yaz1mda ne "insan ne <;ekerse dilinden <;eker" gibi gi.inliik

Benzer belgeler
DtLtN TUZAKLARI * II. SEMANT!K TUZAKLAR VEYA PLATON'UN KURUNTUSU. Hiiseyin Batuhan

6 Sofistlerin O rtaya Ç ıkışın d a Etkili O lan Felsefe-D ışı N edenler ıo Felsefi N ed enler

SOSYAL bgretilerde MYTHOS VE UTOPiA

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

FELSEFE DERSKiTABI Komisyon

Bölüm 3. Sentaks ve semantik tarifi ISBN

BERTRAND RUSSELL'IN DOGRULUK ANLAYI I

Cümlede Anlam İlişkileri

ii Milli Egitim Miidiirliigii

TEŞEKKÜR Bizler anne ve babalarımıza, bize her zaman yardım eden matematik öğretmenimiz Zeliha Çetinel e, sınıf öğretmenimiz Zuhal Tek e, arkadaşımız

DEVRİM KOLEKTİF DEHADIR Toplumda her gün tekrarlanan, olup biten olaylara yüzeysel bakmak yaygındır, neredeyse bir düşünce sistemi özelliği

BUGONKO YAZILARI. Vatan ie;in TOrk'On akh... Nal topladtk Fiyasko. Hani verdigin sozler? Ilan

Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı

4.HAFTA/KONU: IMMANUEL KANT IN ETİK GÖRÜŞÜ: İNSANIN DEĞERİ. Temel Kavramlar: Ahlak yasası, isteme, ödev, pratik akıl, maksim.

Topoloji değişik ağ teknolojilerinin yapısını ve çalışma şekillerini anlamada başlangıç noktasıdır.

DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

TORKIYE'DE MiSYONERLİK

Fizik I (Fizik ve Ölçme) - Ders sorumlusu: Yrd.Doç.Dr.Hilmi Ku çu

REKABETÇİLİK VE TÜRKİYE. Ali AKURGAL

Emekli Assubaylar-ArsivSite1. Kayýt Tarihi: Mar 2004Nerede: istanbul, kadiköy, Türkiye.Ýletiler: 6.220

yazuica Biied Adma Sahibi ve Sorumlu Yazl isleri Mildilril Hekim Kihc Yaym Tilril Yerel Siireli Yaym

FELSEFE VE T ARIH1. Ner.mi Uygur. "Felsefe tarihi" yalmz filozoflann degil, meslekten olm1yan

DOĞAN GRUBU TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ POLİTİKASI


CEZA HUKUKU. 27 aralık 1968 tarihli ve sayılı Resmî Gazetede yayınlanmış 1072 sayılı «Rulet, tilt, langırt ve benzeri oyun âlet ve makinaları

2015 Ekim ENFLASYON RAKAMLARI 3 Kasım 2015

"Demiri demirle dövdüler; biri sıcak biri soğuktu, insanı insanla kırdılar; biri aç biri toktu."

Veri Toplama Yöntemleri. Prof.Dr.Besti Üstün


Yeni teşvik sisteminin 4 boyutu var

BAGIMSIZ DENETCt RAPORU

KLASİK MANTIK (ARİSTO MANTIĞI)

10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK)

Oksijen, flor ve neon elementlerinin kullanıldığı alanları araştırınız.

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma

Saygıdeğer Mükellefimiz,

Kur an ın Bazı Hikmetleri

SANAL DĠLĠN DĠLĠMĠZDE YOL AÇTIĞI YOZLAġMA HAZIRLAYAN: CoĢkun ZIRAPLI Ġsmail ÇEVĠK. DANIġMAN: Faik GÖKALP

Avrupa Adelet Divanı

MAT223 AYRIK MATEMATİK

HAKSIZ REKABET KURULU ÇALIŞMA RAPORU ANTALYA SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI ANTALYA HAKSIZ REKABETLE MÜCADELE KURULU FAALİYET RAPORU

T.C. MEZiTLi KA YMAKAMLIGI ih;e Milli Egitim Miidiirliigii (TELEFON ZiNCiRi)... MUDURLO (;ONE MEZiTLi

*işlerden birinin talebi olmalı Kanun bazı haklı sebep hallerini örnek olarak saymıştır. Buna göre;

Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri

T.C. f;evre VE SEHiRCiLiK BAKANLIGI Yiiksek Fen Kurulu Ba~kanhgl YUKSEK FEN KURULU KARARI

FELSEFEDE utemellendirme»

TURKiYE'DE YAZILI BASININ EKONOMiK YAPISINA BiR YAKLA~IM

Yargıtay Kararları YARGITAY HUKUK GENEL KURULU. Derleyen: Av. Dr. Ertan İREN ESAS NO: 2009/9-232 KARAR NO: 2009/278 KARAR TARİHİ:

philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi

12. SINIF MANTIK DERSİ SÖKE ANADOLU LİSESİ 1. ORTAK SINAVI KAZANIM TABLOSU (Sınav Tarihi: 4 Nisan 2017)

MEHMET ÇEKİÇ ORTAOKULU

ÖĞRETĠM YILI 4. SINIF SEVĠYE BELĠRLEME SINAVI

Rekabet Kurumu Başkanlığından, REKABET KURULU KARARI

BILGI FELSEFESI. Bilginin Doğruluk Ölçütleri

İlgili Kanun / Madde 4857.S.İşK/17

3- Kayan Filament Teorisi

GÜMRÜK ETKİNLİKLERİ BİLGİ ŞÖLENİ

03-05 Ekim / October Yrd. Doç. Dr. Mehmet YAZICI

İşte Eşitlik Platformu tanıtıldı

alternatif cevabı olabilir fakat anlatmak veya vurgulamak istediğim konu insanların alışveriş merkezlerine ihtiyacı olsun olmasın gitme durumları.

VIDEOLAR. Part 1: DUYURU. Part 2: KOLAY OLMAYACAK. Part 3: DUYDUM KI COK MUTSUZSUN. Begendim tüm arklar sizinle paylaacagim

Mantıksal Operatörlerin Semantiği (Anlambilimi)

BÖLÜM 3 : SONUÇ VE DEĞERLENDİRME BÖLÜM

Başkan Acar Bursa da Sosyal Güvenlik Reformunu Anlattı

Azrail in Bir Adama Bakması

Reynolds Sayısı ve Akış Rejimleri

KULLANMA TALiMATI. Bu kullanma talimatim saklaymiz. Daha sonra tekrar okumaya ihtiyar; duyabilirsiniz.

03 Temmuz 2013 tarih ve 51 sayılı Üniversite Senato toplantısının 1 nolu karar ekidir.

İşveren aleyhine suç duyurusunda bulunması her durumda fesih için haklı neden oluşturmaz.

K12NET Eğitim Yönetim Sistemi

Ekonomi Bakanlığından: GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞININ KONTROLÜNE TABİ ÜRÜNLERİN İTHALAT DENETİMİ TEBLİĞİ (ÜRÜN GÜVENLİĞİ VE DENETİMİ: 2013/5)

Öncelikle mübarek KURBAN BAYRAMINIZ kutlu olsun.

TÜRKÇEDE BAGLAYICI (YARDIMCI) SES KONUSU ÜZERİNE

Atatürk Anadolu Lisesinde Tablet Bilgisayar Dağıtımı Yapıldı

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

YAZILI YEREL BASININ ÇEVRE KİRLİLİĞİNE TEPKİSİ

Ahlak gelişimi; Ahlaki duygular; Ahlaki akıl yürütme; heteronom/bağımlı ahlak otonom ahlak

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF FELSEFE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

MODERN MANTIK ARASINAVI (SOSYOLOJİ) ÇÖZÜMLERİ B GRUBU

karşılayan ögeler ekleşirken de 3. şahıs işaretsiz kalmaktadır. (örn.: sen çalışkan+//+sın Ali çalışkan+//+ø).

Özgürce yaşanan bir Türkiye inşa ediyoruz

Bilgisayar II, Bahar, Kültür Üniversitesi, İstanbul, Nisan

01 OCAK 2015 ELEKTRİK AKIMI VE LAMBA PARLAKLIĞI SALİH MERT İLİ DENİZLİ ANADOLU LİSESİ 10/A 436

Yakın Çağ da Hukuk. Jeremy Bentham bu dönemde doğal hukuk için "hayal gücünün ürünü" tanımını yapmıştır.

Matematikte sonsuz bir s fatt r, bir ad de ildir. Nas l sonlu bir s fatsa, matematikte kullan lan sonsuz da bir s fatt r. Sonsuz, sonlunun karfl t d

Brexit ten Kim Korkar?

Örgüt Kültürü. da öðrenmek isteyecektir.

ÖRGÜT VE YÖNETİM KURAMLARI

Doç. Dr. Eyüp DEBİK

DOÇ. DR. DOĞAN GÖÇMEN DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ FELSEFE BÖLÜMÜ

Bütün hayvanlar eşittir, ama domuzlar daha

WELCOMES YOU PAY SÖZLEŞMELERİNE EKLENEN YENİ DAYANAK VARLIKLAR

8. SINIF 4. ÜNİTE İSLAM DÜŞÜNCESİNDE YORUMLAR 1. Din Ve Din Anlayışı Kazanım :Din ve din anlayışı arasındaki farklılığı ayırt eder.

Hatta Kant'ın felsefesinin ismine "asif philosopy/mış gibi felsefe" deniyor. Genel ahlak kuralları yok ancak onlar var"mış gibi" hareket edeceksin.

1 OCAK 31 ARALIK 2009 ARASI ODAMIZ FUAR TEŞVİKLERİNİN ANALİZİ

Bir duygu, düşünce veya durumu tam olarak anlatan sözcük ya da söz öbeklerine cümle denir. Şimdi birbirini tamamlayan öğeleri inceleyeceğiz.

BAŞINI BİRAZ DAHA YUKARI KALDIR

SEMBOLİK MANTIK MNT102U

T.C. ISTANBUL ... TURK MILLETI ADINA KARAR "HUKMUN A<;IKLANMASININ GERI BIRAKILMASI" : 2013/12 : MUSTAFA UN : YESIM UNLU

IUI I I =IYI. 3.6 Ayrrstirma Yontemi. fl 1. ful. IXl = fa I 11.1, I I 1111 (. H-I)

Transkript:

DiLiN TUZAKLARI I Hiiseyin Batuhan Bu yaz1mda ne "insan ne <;ekerse dilinden <;eker" gibi gi.inliik ya~ayi~ta tekrarlanan bilgelik ornekleri, ne de "Tann insana dili ger<;ek dii~i.incelerini saklayabilmesi i<;in vermi~tir" ti.iriinden felsefi derinlikler siralamak niyetindeyim. Amac1m bir bakima daha al<;ak-goni.illii, bir bakima daha iddiah: K1saca, insamn <;okluk nerdeyse <;ocuksu bir giivenle kulland1g1 dilin insan dii~i.incesine ne gibi oyunlar oymyabilecegini gostermek istiyorum. * Dilin di.1- ~iincemize kurdugu tuzaklarm hem <;ok-yanh, hem de yerine gore tehlikeli oldugunu <;e~itli orneklerle gostermiye <;ah~acag1m. A<;1klamalanmm dilin farkmda olmad1g1m1z veya dikkat etmedigimiz bazi onemli niteliklerini aydmlatmak gibi salt teorik faydas1 yamnda, bundan boyle dilin oyununa gelmekten bizi koruyacak baz1 pratik bilgiler saghyabilecegini umuyorum. Yanh~ bir inan<; veya yanh~ bir dii~iince denince, <;okluk dile getirmek istedigi olguya u.ym1yan, en genel anlam1yla, 'ger<;egi yansitm1yan' bir yarg1 veya onerme anla~1hr. Ger<;ekten de, her hangi bir empirik onermenin 'yanh~' olmasmm kabaca anlam1 budur. Yalm~, biz burada 'yanh~' s6zciigiinii kullamrken, onermemizi dile get1rmek i<;in ba~vurdugumuz dilsel kahbm (mant1ksal gorevi bakimmdan) her hangi bir olguyu dile getirmek i<;in ba~vurulmas1 * Burada 'dil~iince' sozci.igiini.i 'yargilama giicil veya yetisi' anlammda kulla111- yorum. Her yarg1 bir inanc1m1z1, yani dogru sayd1g1m1z bir onermeyi dile getirir. Yalmz, her hangi bir dilsel kahba dolkiilmemi~ yarg1 veya inan9lanm1zm da olahilecegi kabul edilirse, clilin bu sonuncular i.izerindta her hangi bir etkisi olmtyacag1 meydandad1r.

83 gerekli kahp oldugunu ortiik bir ~ekilde kabul etm.'.~izdir. B a~ ka bir cleyimle, belli bir dilsel kahbm belli bir mant1ksal gfaevi oldu guna inamnz ve bu inanc1m1z1 aynca belirtmeye liizum gormeyiz. Dilin yapm ve g0revleri ile ilgili bu <;;e~it kabuller 'yazlslz veya sessiz s0zle~melere' benzerler. Ornegin 'Kap1 a<;;1ktir' bi<;;imindeki bir dilsel ifadenin bir bildirme kipi'ni 0rneklendirdigini (examplification) sessizce kabul etmi~izdir. i~te boyle bir sessiz sozle~meden sonra 'Kap1 a<;;1ktir' onermesinin dogru olup olmamas1, kapmm ger<;;ekten de apk olup olmamasma baghd1r. Kap1 apk olmad1g1 halde 'Kap1 a<;;1ktir' demek bizi empirik bir yanzlma'ya gotiiriir. Biitiin bunlar herkesin bildigi ~eyler. Ancak clille ilgili 'sessiz sozle~melerimiz' ne biisbiitiin a<;;1ktir, ne de bunlann mant1ksal yap1s1 tek-anlamh bir ~ekilcle belirlenmi~tir. Aynca, belli bir dilsel kahbm bazan tem el mant1ksal gorevinde, bazan biisbiitiin farkh bir gorevde kullamlmas1, ozellikle bu gorev -def;i ~ im.inin ~ art ve kurallanm bilmiyenler i<;;in bir yamlma kaynag1 olabiliyor. Yalmz, dikkat edilirse, burada soziinii ettigimiz yamlma yukarki ornekte oldu.gu gibi empirik bir yamlma degil, dilsel bir yamlma, dilin sebep oldugu bir yamlma. Dolay1siyle, dile getirdigimiz inane;: empirik bir olayla da ilgili olsa, yanh ~h gma dilin kendisi sebep olabilmektedir. i~te olgularla ilgili inan<;;lanmiz.da dilin kotii kullamlmasmm yol a<;;tig1 yamlmalann ortaya c;:1kt1g1 yerde 'dilin dii ~ iincemizi <;;arpitmasmdan' soz ediyoruz. Bir deyime ger<;;ekle inan<;;lanm1z arasma giren dilin boylesine negatif bir etkisi olabilecegi pek az kimse tarafmdan sezilmi~, Occham'h William, F. Bacon, Hobbes, Locke ve Berkeley gibi bir ka<;; ingiliz filozofu bir yana birak1hrsa, yakm zamanlara kadar bu konu iizerine dikkatle egilen pek az di.i~iiniir <;;1km1~tlr. Ornegin 'Salt Akhn Ele~ti rilmesi' gibi insan dii~iince s i iizerinde koklii bir incelemeye g iri ~ mi ~ olan Kant bile bir 9ok yanh~ ve c;:arp1k dii ~ iincelerimi z de dogrudan dogruya dilin biiyiik bir pay1 olabilecegini dii ~ iinm emi ~ ti. Dilin gorevleri, yapm, sonra dille dii ~ iince bag1 uzer:ine filozoflarm titizlikle, hem de sistemli bir ~ ekilde egilmeleri, bir ba ~ka deyimle, dili e l e~ tirm e l eri ic;:in son yanm yiizy1h bekiemek gerekecektir. * * Bir bak1ma dilin baz1 yamltic1 ve aldatic1 yonleri eskidenberi biliniyordu: dilin yanl1 kullamlmasuu onlemek i9in bir yandan gramerciler. ob;; r ya~ d-1 ma,1t k 91lar durmadan kurallar koyuyorlard1. Aris oteles'in mant1g1 Sof' stlcr'n 'aldat:r 9 k nm' lanm onlemek amac1yla kurdugu soylenir. Anrak bi.itiln bu <;abala-:-m 9okluk 1:iizeyde kaldtg1, bi9imsel incelillderi tespitten oteye ge9 ~medig i, dolay:s'yle d'l!n en

d 84 Bilindigi gibi, dil insanoglunun ya~ama sava~mda geli~tirdigi aletlerden biri, hem de en giic,liisii ve en onemlisi. Dstelik pek degi~ik ve c,e~itli gorevleri birden yerine getiren bir alet dil; Toulmin'in giizel bir benzetisiyle 'izci-c,aklsl' gibi bir ~ey: b1c,ak, makas, tirbu~on, hepsi ic,inde. Genel olarak clil bir 'ifade ve?ildiri~~~ arac1' diye tammlamr; yalmz, dilin en onemli garevlennden bin de isteklerimizi yaptlrma, buyruklanm1z1 gerc,ekle~tirme... Gorecegimiz gibi, dilin en sinsi tuzaklarmdan biri dilin bu c,e~itli gorevlerini aylfdedememekten doguyor. Dilin mant1ksal yap1sm1 ve imkanlanm bilmemenin de yamlmalanm1zm ikinci kaynag1 olduguna dokunmakla yetinecegirri. Anlamay1 kolayla~t1nr umucluyla clilin dii~iincemize kurdugu tuzaklan iki ana-obege aylfacag1m : i) Anlamla ilgili salt dilsel tuzaklar; 2) Gerc,ek veya nesneler iizerindeki bilgi veya inanc,lanm1zla ilgili ontolojik tuzaklar. Birinci obegi de iic, alt-obege ay1nyorum : 1) Pragmatik tuzaklar, 2) Sentaktik tuzaklar, 3) Semantik tuzaklar.* D_ilin her anlamh bir ~ekilde kullamh9mcla en az ~u iic, unsur i~e kan~lf: 1) Dili kullanan insan, 2) Dile getirilmek istenen nesne, 3) 0 nesneyi dile getirmek ic,in kullamlan i) aret veya sembol. Dil felsefesinin 1) Dili kullananla kulland1g1 sembol arasmdaki baglantiy1 inceliyen.boliimiine (Morris'in deyimiyle) P rag ma - t i k, 2) Sembolle semboliin gosterdigi nesne arasmdaki bag1 inceliyen bohi.miine S e m a n t i k, 3) Sembollerin bir araya geli~ bic,im ve kurallanm inceliyen boliimiine de S e n t a k s denme~tedi~. B~z de ac,1klamam1zda bu obeklemeden faydalanmak isted1k. ~1md1 Slfas1yla SOZU gec,en tuzaklan gorelim : * ( Goriildi.igi.i gibi, her obeklemede Morris'in anlam-baglant1smda i e kan tigun belirttigi tic; unsurdan birini c;1ki noktas1 olarak ahyorum.) kohl aldat1c1 yonlerine dokunmad1g1, en tehlikeli tuzaklan gozden kac;ird1g1, i in kotiisi.i, gramercilerle mantikc;1lann bazt yanh dii i.ince ah kanhklanm biisbi.iti.i:q.. kokle tirmek, nerdeyse kutsalla tlrmak gibi zararh bir etkileri de oldugu anla ilml bulunuyor. Bir yandan 'Semboli\k Mantik', obiir yandan 'Semantik' ve 'Pragmatik' adlan alttnda toplanan modem dil incelemeleri bi.iyi.ik bir hizla geli metke olup imdiden biitiin felsefe kollan ic;in son di ~ rece onemli ve verimli baz 1 sonuc;lara varmi bulunuyor. Biz bu yaz1m1zda bu alanda elde edilmi olan sonuc;lardan bazilanm teknik-ohmyan bir dille sunmak istiyoruz. Aym konuyla ilgili teknik bir incelemeyi Arkivin bu say1smda c;1kan Teo Gr ii n berg 'in 'Bertrand Russell'in Tasvirler Teorisi' 11.dlt yaz1smda bula.caksm1z.

85 I) Pragmatik tuzaklar : 13urada kabaca dili kullanamn, bilerek veya bilmiyerek, dilin <;e ~ itli gorevlerini birbirine kan~tirmas1 soz konusudur. 'Bilerek veya bilmiyerek' dedim; burada her hangi bir yanh~ anlamay1 ~imdiden onlemek i<;in bir noktaya dikkatinizi ~ekmek isterim: ikidebir 'dilin di.i~iinceye kurdugu tuzaklar'dan soz ettim; iyi yorumlanmazsa bu soz yamlt1c1 olabilir. Pek tabii, dil bir alet olduguna gore, ancak onu kullanan insanm iyi veya kotii, dogru veya yanh~ kullanmasl SOZ konusudur; 011Lll1 i~in dilin biitiin tuzaklan, OilUllde sonunda, p?'agmatik tuzaklardir. Ancak, insan dili hem bile bile, hem de bilmeden, farkmda olmadan kotiiye kullanabilir; daha dogrusu, hazir bir alet olarak atalanm1zdan devrald1g1m1z dilin bazi alclat10 yonlerini bilmedigimiz i~in, farkmda olmadan dilin oyununa gelebiliriz. Eger bizim dil kaq1smdaki durumumuz yeni bir alet yapan bir mekanisyenin veya bir miihendisin durumuna benzeseydi, o zaman salt dilin bile bile koti.iye kullamlmas1 soz konusu olabilirdi. Oysa dil bize haz1r verildigi i~in, bu aletin bize ne gibi oyunlar oymyabilecegini onceden bilemeyiz. Kald1 ki, bir aleti ilk yapan kimse bile bu aletin hi~ hesaba katmad1g1, beklenmedik. davram~lanyla kaq1la~abilir. Onun i~in, bu yaz1mda daha ~ok. dilin biz farkmda olmadan dii~i.incemize oynad1g1 oyunlardan soz edecegim. Yalmz, salt pragmatik tuzaklar ~okluk bile bile, her hangi bir amaca varmak i~in ba~vurulan ara~lard1r. Burada da teorik bak1mdan onemli o1an nokta, bu tuzaklara ba~vuranlarm da bazan aym tuzaklara dii~ebilmeleridir. ~imdi, en onemli pragmatik tuzak dilin 'bildirme' veya 'tasvir etme' goreviyle 'duygusal' gorevinin birbirine kan~t1nlmasm dan dogar. Bilindigi gibi, dil yalmzca olan bir ~eyi tasvir etmiye degil, duygulanm1z1 d1~an vurm1ya, dolay1siyle ba~kalarmda da belli baz1 duygulann, yoneli~ ve davram~larm dogmasm1 saglam1- ya yarar. Dnlemler (interjections) salt duygulanm1z1 d1~a vurm1ya yarayan deyimlerdir. 'Ah', 'Oh', 'Heyhat', 'viif gibi. Buna kaq1- hk,' 'Ay, ne gi.izel evl ' ci.imlesinde 'giizel' sozci.igi.i degerlendirici bir sozci.ik olup hem belli bir ~eyden h~land1g1m1z1 ifadeye yarar, hem o ~eye kaq1 ba~kalarmda da aym duygunun uyanmasm1 saglar. Dilde 'gi.izel', '~irkin', 'iyi', 'koti.i' gibi her hangi bir ~eyi ovme veya yerme i~in kullamlan, dolay1siyle as1l gorevi 'duygusal' olan sozciiklerin yamnda iki gorevi birden yi.iklenen, yani hem bir ~eyi tasvir eden, hem de bir ho~lanma veya ho~lanmama duy- I ~ 11 I I I,,I II I I

86 gusunu dile getiren, oviicii veya yerici sozciikler de vardir: 'Kaati.l',_ 'dinsiz', 'vatan haini', 'fa~ist', 'komiinist', 'kapitalist', 'burjuva g1bi.. 'Kaatil' ve 'dinsiz' sozciiklerinin bildirsel anlarnmm ne oldugunu bilrniyen yoktur; ancak <;okluk, belki de her kullamh~mda ~u sozci.ikler kar~1rn1zdakilerde belli bir duygunun uyanrnas1, belh bir tepkinin dogrnas1 arnacm1 giiderler: 'Dinsizin biridir ol ' veya 'Haberin var m1, X korniinistmisl' ci.irnlelerinde 'dinsiz' ve 'komiinist' sozci.iklerinin bildirsel bi1 a~larnd~ kullamlrnad1g1, her ~angi bir kimseyi yermek, kii9iiltmek, gozden dii~iirmek, hatta yenne gore su9landirrnak ve haber vermek amac1yla kullamld1g1 ~eydandad1r. Dindar bir toplumda 'dinsizlik' salt 'dini duygu ve 1nan9lardan yoksunluk' degil, ahliki bir dii~iikliik, bir <;qit sosyal ~rdemsizliktir. 'Dinsiz' kotii gozle bakilan, bakilmas1 gereken bir msandir boyle bir toplumda. 'Komiinist' sozciigi.i de 'Marx'm di.i ~iincelerini dogru bulan' anlammda pek az kullamhr; bir <;ok toplumlarda bu sozciik bir <;e~it 'ihbar' say1lrnaktad1r. Felsefede bile, '~iipheci' ve 'materyalist' sozci.iklerinin kiic;;iiltiicii, yerici bir tonu vardir; buna kar~1hk 'rasyonalist', 'spiritualist' gibi deyimler daha <;ok oviiciidiir. 'Fakir', 'zengin', 'asil', 'halk tabakas1' gibi sozciiklerin de duygu yiikii az degildir. Biitiin bunlar herkesin bildigi. ~eyler, ~iiphesiz. Bizim i9in onernli olan nokta, her hangi bir sozciigii 'bildirsel' anlarnda kullamyorrnu~ gibi goriiniip aslmda duygusal anlarnmdan faydalanm1ya kalki~mak, ba~ka bir deyirnle, bir ~eyi tasvir ediyor gibi goriiniip, kaq1m1zdakilerde i~imi ze gelen duygu, yoneli~ ve davram~lann dogmasm1 saglarn1ya 9ah~rnaktir. isterseniz buna, dilin retorik kullamm1 da diyebilirsiniz. insanhgm oldum olas1 bol bol faydalanchg1 bu kullamma din, ahlik, siyaset ve ticaret edebiyatmdan ve giinliik gazete sayfalarmdan sa YlSlZ ornekler verilebilir. Peygamberlerin, ahlik91lann, politikac1lann, tiiccar ve avukatlann en biiyiik ustahg1 dilek ve ideallerini, buyruk ve yasaklanm bir tasvir veya bildiri bi9iminde gizliyebilrneleridir. 'Halis Avrupa mah!' diye baglran satlc1mn size satt1g1 rnalm geldigi yer hakkmda bilgi verrnek istedigini sanmak i9in pek saf-yiirekli olmak gerekir; aym ~ekilde 'Lollo kremi tabii giizelliginizi meydana <;1kanr' yolunda reklim yapan firmamn da biricik arnac1 giizelligine c;okc;;a dii~kiin saf-yiirekli bayanlann gozi.inii boyarnaktir; bu ci.irnle bir yandan her kadmm do gu~tan giizel olclugunu irna ederek gururunu ok~amakta, obiir yandan bu kremi kullamrsa 'Lollobrigida'ya benzeyebilecegini, telkine <;ah~ maktachr. Her halde bu ciimleden kremin kirnyasal bile~imi hak-

. kmda bir bilgi edinmiyoruz. Reklam yapanm en kii~iik bir 'dogruluk' kaygusu olsaych, 'Lollo kremi ~irkinliginizi gayet iyi gizler' ~e ~ idinden bir Ia. etmesi gerekirdi, ama o zaman da firmamn iflas edecegi besbellidir. Dili retorik bir ama~la kullananlar ~okluk 'tabii', 'halis', 'asil' 'ger~ek ' gibi sozciiklerin duygusal gii~ ve etkisinden faydalanm1ya onem verirler. Atatiirk'iin Gen~lige Hitabesinin sonundaki 'Muhta~ oldugun kudret damarlarmdaki asll kanda mevcuttur' ciimlesindeki 'asil' sozciigti retorik bir maksatla kullamlm1~tir, ~iinkii 'asil kan' veya 'asil olm1yan kan' diye bir ~ey yoktur; bizim bildigimiz, sadece ~e~itli kan gruplan vardir. Atatu'rk aym fikri, daha dogrusu aym dilegi 'Ti.irk genci, istedikten sonra yapam1yacagrn $ey yoktur' $eklinde de dile getirebilirdi, ama bu soziin yi.ireklendirme ve yaptirma giiciiniin ne kadar klslr ka1d1g1 meydanda. Yanh~ anla~ilmasm: Retorik deyimlerin kullamlmas1 bazan liizumlu, ~ogu zaman da faydahdir, ~i.iphesiz; ancak insan boyle bir deyimin gerisindeki maksad1 sezemedigi an dilin oyununa gelmi~ demektir. Atati.irk'iin sozii ge~en cfonleyle gen~lige olan giivenini belirtmek istedigi meyclandadir; ama gen~ligin bunu yanh~ yorumla- mas1 'damarlanndaki asil kan' la bobiirlenmesine yol a~a bili r. Nitekim, ingilterede asillerin kammn ger~ekten de 'mavi' olduguna inananlar az degilmi~. Aym ~ekilcle, Hitler de ':Ari kanmm iistiinliigii' tezini milyonlarca insana yutturabilmi~ti. Demek istedigim, duygusal sozciiklerin kotiiye kullamlmas1 saf insanlarda yanh~ ~agn~1mlara, hatta tehlikeli bo~-inan~lara gotiirebilir. Ozellikle aksiyon adamlanmn retorik bir maksatla bol bol kotiiye kulland1klan bir sozciik, ' ger~ek' sozciigiidiir: 'Ger~ek din', 'ger~ek ahlak', 'ger~ek adalet', 'ger~ek demokrasi' gibi. Ruslara gore, 'ger~ek demokrasi' kendilerinin kurdugu sosyalist halk-demokrasileridir; Bat1hlara sorarsamz, Ruslarla peyklerinin kendi rejimlerine 'demokrasi' ad1m yak1~tirmalan ancak ger~ek aptallann kanabilecegi bir sahtekarhktir. Yalmz, demokrasinin ger~ek olamyla ger~ek olm1yamm nas1l birbirinden ayirdedebilirsiniz? ((Semantik tuzaklarn boliimiinde gorecegimiz gibi, aslmda hi~ bir sozciigi.in 'ger~ek anlanu' diye bir ~ey yoktur; her sozciik belh bir soz-baglammda ~u veya bu anlam1 kazamr; hele 'ger~ek' sozciigiiniin kendisinin de belli bir anlam1 olmay1p kullamld1g1 yere ve se~ecegimiz ayra~lara, ol~iilere gore belli bir anlam kazamr. Ba~ka bir deyimle, ger~ek sozciigiiniin salt 'i~lemsel' ( operationel)

88 i I '.I I bir anlam1 vardir. Ancak 'asil' deyimi gibi, bu sozciigiin de biiyiik bir duygusal giicii, nerdeyse biiyiileyici bir yonii var: Onun i<;in, <;okluk iddialarnmzm ba~ma ' uras1 ger<;ektir ki...' veya 'Kelimenin ger<;ek anlam1yla...' gibi deyimler eklemeyi ihmal etmeyiz. Bu tiirlii deyimlerin iddialanm1z111 inandirma giiciinii artiracagm1 umanz. Ancak bu eklemelerin iddialanm1z111 bilgisel i<;eriginde hi<; bir degi~iklik yapm1yacag1 meydandachr; onun i<;in, mant1kta 'p onermesi dogrudur', bile~ik onermesi 'p' onermesiyle e~deger say1hr. brnegin, "'Ankara Tiirkiyenin ba9kentidir' onermesi dogrudur" ile 'Ankara Tiirkiyenin ba~kentidir' onermesi ara smda bilgi i<;erigi bak1mmdan hi<; bir fark yoktur. Y oksa her yemin edenin dogru soyledigine inanmak gerekirdi. Arna gene de yeminlerin retorik bir gorevi oldugu inkar edilemez; nitekim, bazan bu sayede bir yalam da dogru diye yutturmak miimkiin olmaktadir. 'Ger<;ek demokrasi' yi veya 'ger<;ek adaleti' savunanlar da, bilerek bilmiyerek, bu sozciigiin rei:orik giiciinden faydalanmaya <;ah~irlar. Ruslara gfae 'burjuva' demokrasileri sahte ci.emokrasilerdir, <;iinkii sosyal adalet ve e~itlikten yoksundurlar; Bat1hlara gore ise, tam tersine, siyasi-medeni haklan tamm1yan totaliter bir rejim demokrasi s1fatma lay1k degildir. Burnda 'hangi taraf hakh?' diye sormak, 'ger<;ek' sozciigiiniin belli bir anlam1 oldugu kuruntusuna kapilmak, dolay1siyle iki tarafm da Tetorik yapt1gm1 farketmemek demek olur. Bilgi i<;erigi bak1mmdan, 'ger<;ek demokrasi' deyimi ile 'benim demokrasi anlay1~1m' deyimi e~-anlamh degilse bile, mantik<;a 'e~-degerli' dir, <;iinkii biz, dedigim gibi, 'ger<;ek' sozciigiinii i~lemsel olarak tammhyabiliriz, bunun i<;in de Ol<;iilerimizin ne oldugunu belirtmemiz gerekir. Oysa ol<;iilerin dogrulugundan soz edemeyiz. Herkesin kendi olsiisii kendine gore dogru ol<;iidiir. Yalmz, 'ger<;ek demokrasi' deyimi herkesin se <;iminden bag1ms1z, mutlak ol<;iiler oldugu kamsm1 telkin ettigi ic;;in retorik bir etkiye sahiptir. Nitekim, 'benim demokrasi anlay1~1m' la 'gerc;;ek demokrasi' mantlk<;a e~-degerli olduklan halde, ikincisinin retorik bakimmdan iistiinliigii meydandad1r. Onun i<;in, kendi demokrasi anlay1~m1z1 'ger<;ek demokrasi' kihgma soktugunuz an, 'demokrasi' s0zciigii ayn bir anlam, ba~ka bir gii<;, bir <;e~it yiicelik kazamr. Ger<;ek olan her ~eyde bir par<;a kutsalhk vardir. insanlar kendi gorii~ ve inan<;larma oylesine baghdirlar ki, ger<;eklik ve dogrulugun bu gorii~ ve inan<;larm nerdeyse tabii bir niteligi o1dugunu samrlar. Dii~tiikleri ve ba&kalanm dii&iirmek

istedikleri pragmatik tuzaklarda bu sammn, daha dogrusu, bu kuruntunun biiyiik bir pay1 olsa gerektir. insamn bu tuzaklardan kendini koruyabilmesi i<;;in sozciiklerin 'duygusal' anlam1 ile 'bildirsel' anlam1m titizlikle ayirdetmesi, bunun i<;;in de soylenen bir soziin her hangi bir ~ey hakkmda bilgi verme amac1yla m1, yoksa belli bir ~ekilde davranmam1z1 saglamak amaciyla fill soylenmi~ oldugunu ara~tirmas1 gerekir. Her hangi bir kimse hakkmda 'Birak ~u ahlaks1z1j' diyen bir tamd1g1mz ho~lanmad1g1 bir insana kar~1 sizde de aym duygulann uyanmasma 9ah~1yor olabilir, oysa sozii ge9en kimse belki de sizin ol~ ulerinizle pek ala diiriist bir insanchr. Dilin tuzagma di.i~meme:>k i<;;in, o kimse hakkmda kendi ::..pmzdan objektif bilgiler edinmiye 9ah~mamz gerekir. insanoglunun sozci.iklerin duygusal etkisinden kendini bi.isbiiti.in kurtarmas1 imkans1zdir, ancak her hangi bir iddia kaq1smda, 'Bu soziin bildirsel anlam1 ne? Bu sozde dogruluk pay1 ne kadar?' diye kendimize sorrnay1 ah~kanhk haline getirebilirsek, bngune kadar insanhga pek pahahya malolmu~ olan bir dil oyunundan kendimizi biiyiik ol9iide kurtarabiliriz. Serin-kanh bir dii~iinii~iin akil-d1~1 inan9 ve davram~lann yerini alabilmesi i<;;in, ~iir dili d1~111da, bi.iti.in dil h,1llammlan111 elden geldigi kadar duygusal unsurlardan temizlemek ~artt1r. Hi<;; degilse, dilin bildirme amac1yla kullammmda se<;;ecegimiz sozci.iklerin duygu yiiki.inden armm1~ olmala- 1 1 nna dikkat etmeliyiz. I I 2) Sentaktik tuzaklar : insamn sentaks (soz-dizimi) yi.izi.inden dii~tiigi.i aldanma ve vamlmalar pek 9e~itlidir; ben bunlardan en onemli buldugum ii<;; tanesine dokunacag1m. a) 9e~itli kipleri birbirine karz.1tzrmadan dogan yanzlmalar : Bilindigi gibi, dil, daha once soziini.i ettigimiz 9e~itli g0revleri yerine getirmek i<;;in 9e~itli kipler (siga, modus), <;;e~itli grarner formlan veya deyi~ ~ekilleri geli~tirmi~tir: Bildirme kipi, dilek ve buyruk kipi, ~art kipi, i.inlem kipi gibi. 'Kap1 apktir' ile 'kap1y1 a<;;' birbirinden bi.isbiitiin farkh ifadelerdir: Biri bir durumu veya olay1 tasvir ediyor, dolay1siyle dogru veya yanh~ olabilir; obiirii bir istegin yap1lmasm1 buyuruyor. Gramer bize her kipin sentaks bi<;;iminin nas1l oldugunu ogretir. Yalmz, dil hi<;; bir zaman bu gibi sentaks kahplanm dondurmu~ deg'ildir; nitekim hergi.in kulland1g11111z ca nh dilde bu ka- 89 I 1 I

90 i \ eri giren birine 'Kap1y1 kapamadm1z' dersem, her halde maksad1m, ona kapmm a\ik oldugunu hat1rlatmak degildir. 'Kap1y1 kapa' demenin kibarcas1dlf bu. Aym buyrug u 'Kap1y1 kapad1mz m1?' soru kipiyle de ifade etmek mi.imklin. 'Ismarlad1g1m kitaplar hala gelmedi' ciimlesi bir bildi~n:e anlammda da kullaml1111~ olabilir, 'lsij1arlad1g1m kitaplan rn \111 gondermediniz?' anlammda da. Aym ~ ekilde, misafirlikte ev s ahi~ine 'Benim \ Ocugum c;ok usludur' diyen anne ev sahibine c;ocu.gu hakkmda bilgi vermekten cok, \Ocuguna 'Yaramazhk etme, yoksa kafam krranm' demek i~temektedir. Otobiiste bilet\i demesi de 'Li.itftn, one dogru ilerleyin' an liplan durmadan deg i~-to~u~ ~ deriz : nin 'bn taraflar b o~' l ~.m1111 ~ a ~ir. Bu bakimdan dil ~ a~ 1lacak bir esneklik gosterir. Sozun kisas1, gori.ildi.ig:u gibi, gramer sentaks1 ile mantik sentaks1 her zaman orti.i ~me z. Onun i\ in, her defasmda bir s0ziin bi\i~in~.al~ oldugunu veya olab1lecegm1 clanmay1p ne maksatla s oy lenmi~ ara ~ t~rmak gerekir. Bir ba ~ka deyimle, bir sozi.in as1l manasm1 anhyab1lmemiz i\in gramer formu arkasmdaki.mant1k formunu bulu.p c;~~arabilmeliyiz. Bu \Okluk gii\ bir i~ degildi.r'. \iinkii konu~ :na d1hnde sesin tonu, yiiz ifadesi, jestler, sonra u;:n:d~ b.ulu.nd.ugumuz durum, kars1m1zdakinin karakteri hakkmdaki b1lgilenm1z, bize soylenen sozii;1 ger\ek anlam1 iizerinde olduk\a giivenilir ip-\1\.lan verir. 'Dun garevinize bir saat gei;; gelmi~siniz' diyen ammne, 'Ya, oyle oldu' demekle yetinen bir memur ya i;;ok aptal, ya da c;ok ki.istah biri olsa gerektir, \iinku kendisinden istenen her halde 'Nic;in geciktiniz?' sorusuna cevap vermesidir. Gramer sentaks1 ile mant1k sentaksuu birbirinden ayirdetmek ~i.inli.ik dil c;erc;evesi ic;inde olduk\a kolay olmakla birlikte, ozelhkle teorik-bilimsel bir k1hga biiri.inen baz1 ogretilerde bu ~ynm1 farketmek giic;tiir. 'Allah tembelleri sevmez' ve 'Yalan. soylemek kotiidu:,' gibi deyimlerin saymz orneklerine giinlii~. d1lde ~e rastlama~ mumkiin; gariinii~te bildiri kipinde olan bu cumlelenn a.~lmda ~irer buyruk oldugunu, yani 'Tembellik etmel ' ~~ 'Yalan soylemel anlamma geldigini farketmek 0 kadar kolay deg11. "~?sy~l b gretilerde Mythos ve Utopia" adh yaz1mda* bu nokta.uzennde uzun boylu durmu~; nasil bir i;;ok sosyal pey~ari: berlen.n toplu:n. ya~ay 1~ma yeniden bii;,:im v~rme konusund~ki d1- l~k.ve.~d.~allenm gec;mi~te veya gelecekteki bir durumu tas:rir ede.r gtb1 gorunerek etrafmdakilere a~ il am 1 ya i;;abalad1klanm gosterm1-.. * Dk. Felsde Arkivi, No. 13, s. 86-102.

ye c;;ah~m1~llm. Hobbes, Locke, Rousseau, Bentham, Hegel, Marx gibi filozoflar sosyal ogretilerinde dilek, buyruk veya gerekim kipi yerine durmadan bildirme kipini kullamr. Bu konuda bir fikir vermek ic;;in, o yaz1mda and1g1m bir pasaj1 burada tekrarhyacag;1m. 1776 'Amerikan Bag1ms1zhk Bildirisi' ~oyle ba~lar: " unlan apac;;1k birer dogruluk say1yoruz: Biitiin insanlar e~it olarak yarad1lm1~1ardir; Tann onlan baz1 devredilemez haklarla donatm1~tir; ya~ama, hiirolma ve mutlu olmay1 isteme bu haklardandir; insanlar arasmda hiikumetler bu haklann elde edilmesi amac1yla kurulmu~ olup... " Sozii uzatnuyahm: Buradaki ciimlelerden hie;; birinin olan bir durumu tasvir ettigi iddia edilemez. 'insanlar e~it yarachlm1~lardir' veya 'insan hiir dogar' tiiriinden Rousseau'msu ciimlelerin hie;; bir empirik-olgusal manas1 olmad1- grn1 anlamak ic;;in uzun boylu dii~i.inmeye hacet yok: Bu s6zler aslrnda olam degil, olmas1 istenen veya gereken bir ~eyi, yani bir dilegi, bir ideali dile getiriyorlar. Mantik sentaksi bakimrndan ~oyle demek gerekirdi: 'Ne olur insanlar hiir olaydi... Ne olur herkese e~it haklar tamnaydi... 'Bu tiirli.i dileklerimizi daha bir objektif veya genel-ge9er formda ~oyle de ifade edebiliriz: 'insanlar hiir olmahdir', 'insanlara e~it haklar tanmmahd1r...' Goriildiigii gibi, burada dilin yaptlrma gorevi bildiri kipine yiikletilmekte, boylece bir ~ey bildiriliyormu~ gibi gori.iniip baz1 dilek ve ideallerin gerc;;ekle~tirilmesine c;;ah~1lmaktadlf. insa>:i.lann bilerek veya bilmiyerek bu kurnazli~;a ba~vurma- 1.anmn sebebi ac;;1kur: Dedigimiz gibi, ancak bildiri kipinde olan ci.imleler teorik anlamda dogru veya yanh~ olabilirler; bir dilegin veya bir buyrugun dogrulugundan soz edilemez. Dogru olm1yan veya dogruluk iddias1 bulunmayan bir gorii~e de fazla iltifat eden ol.maz; onun i9in, insanlar c;;okluk 'iyi', 'kotii', 'giizel', 'c;;irkin' gibi her hangi bir ~ey kar~1srndaki ki~isel ve duygusal tepkilerini dile getiren sozciiklere bile objektif bir gec;;erlik, bir dogruluk degeri kazandirmaya c;;ah~1rlar. 'Bu tablo c;;ok ho~uma gidiyor' yerine '<:;ok giizel bir tablo' veya 'Sesine bay1ld1m' yerine 'Fevkalade bir sesi var' demeyi tercih ederiz. Bu sonuncu dimlelerde bir 'do.gruluk' iddias1 gizlidir. Aym ~ekilde, 'insan hi.ir dogar' ciimlesi 'insan hi.ir oi.mahdlf' dan, 'insan hi.ir olrnahchr' ci.irnlesi de 'Ne olur ins:in hi.ir olayd1' clan 9ok daha fazla dogruluk ve objektiflik ic1dias1 ta ~ ir. Onun i9in~ daha etkilidir, daha kolayhkla kabul edilebilir. T oplnrn hayatmda sentaktik bir ozellikten faydalanan bu ti.irli.i kurnazhklann da yerine gore li.izumlu ve faydah oldugunu in- 91

92 kar edecek ~egilim; ancak bu kurnazhgm bir inandirma taktiginde~ ba~ka bir ~ey olmad1g1111 farkedemiyenler, kendi sosyal g0ri.i7 v_e manc_;:lan111 dogrulugun kendisi samp kutsalla~tirmakta, dolay1- s1yl~ ~i.i~iincelerine kat1lm1yanlan dinsizlik, ahlaks1zhk ve kotii-yiirekhhkle suc_;:landirmaktachrlar. Fanatizm c1edigimiz fikir-kanseri bu tutumun i.iri.ini.idi.ir; zararh ve tehlikeli olan, bir insanm toplu.msal ideallerini yaymak ic_;:in sozii gec_;:en inanchrma taktigine ba~vu.rmas1 degil, bunun bir taktik oldugunu hem kendisinclen hem ba~kalarmdan gizlemiye c_;:ah~mas1dir. Bir komi.iniste 'Marxc_;:i.hgm bir bilimsel teori olmad1g1111' anlatmak mi.imkiin degildir; c_;:i.inki.i onca Marx'c_;:1hg.m bi.iti.in i.isti.inli.igii, ~imdiye kadar savunulan sosyal ogretilerin tersine, 'dogru' olmas1, gelecekteki kac.;:11111- maz bir toplum di.izenini dile getirmesidir. b) 9e~ itli dil-seviyelerini karz,'itzrmaktan dogan yanzlmalar : Bu boliimde salt teorik bir yamlmaya yol ac_;:an sentaktik bir mzaktan soz etmek istiyorum. Eskic_;:agdan beri insan di.i~iincesini ugra~tiran gi.ic_;:li.iklerin ba~mda 'paradoks' veya 'antinomi' (hatta bazan 'c_;:eli;;me') denilen fikir-di.igi.imleri gelir. Bunlarm en c_;:ok bilinenlerinden birisi 'Yalanc1 Paradoksu' dur: Kendisi de Giritli olan Epimenides 'Bi.iti.in Giritliler yalanc1dir' demi~. Bu sozi.in bir paradoks olmas1 ~undanclir: Epimenides'in icldias1 clogru ise, biiti.in Giritlilerin yalano oldugu yanh~tir, c_;:i.inki.i kendisi de bir Giritli olan Epimenides dogruyu soyli.iyor; Epimenides'in iddias1 yanh~ ise, bi.itiin Giritlilerin yalanc1 oldugu dogrudur, c_;:i.inki.i Giritli olan Epimenides yalan soyli.iyor. Epimenides'in iddias1 'Bi.iti.in Giritliler yalanodir' olduguna gore, bu iddia dogru ise yanh~, yanh~ ise dogrudur. O halde biiti.in Giritliler yalanc1 ise, bi.iti.in Giritliler yalano degildir; biitiin Giritliler yalano degilse, biitiin Giritliler yalanc1dir. Modern mant1k diliyle: p ise p degildir, p degilse p dir. Bu paradoksu daha kisa bir ~ekilde ~oyle de dile getirmek mi.imki.in: _, 'Bu ci.imle yanh~tir' Bu ciimle yanh~sa, yanh~ oldug unu icldia ettigime gore dogrudur; dogru ise yanh~tir, c;i.inki.i ciimlenin yanh~ oldugunu iddia ediyorum. Bundan ba ~ka 'Kendi kendine tra ~ olm1yanlan tra~ eden k.oy berberi' paradoksu gibi daha bir c;ok paraclokslar vardir. Il1. 1. c;:~it rn radokslar nerden do ~ uyor? Burada dilin bir tuza-

gma d~i~tiigiimiiz, ba~ka bir deyimle, dili baz1 sentaks veya mant1k kurallanna aykin bir ~ek ilde kulland1g1m1z meydandad1r. Ger <;;i pek oyle meydanda da degil ya; Orta<;;agda bu tiirlii paradokslara '<;;oziilemezler' denmesi de burada bir 'dil oyunundan' <;;ok, ~oziilemez bir fikir-diigiimii oldugu inancmm agir bast1gm1 gosteriyor. i ~ in aslmda bir dil oyunu oldugu biitiin a<;;1khg1 ile ancak bundan 50-60 y1l once a nla~1lm1~, ba~ta Russell olmak iizere, Tarski ve Carnap gibi mant1k<;;1lar di.i ~ iince y i bu gibi tuzaklardan koruyaca.l<. mant1k kurallanm bulup geli~tirmi~lerdir. K1saca, bu paradokslar <;;e~itli dil seviyelerini birbirine k an~tirmaktan geliy01r. ~oyle ki: Biz dili her ~eyden once 'dil-d1~1' nesneleri dile getirmek i<;;in kullamnz. 'Masa dort ayakhdir' ciimlesiyle her hangi bir nesnenin belh bir niteligini dile getiriyoruz. Yalmz, dilin bir ba ~ ka ozelligi de kendi kendisinden soz edebilmesidir: Nitekim, ben bi.itiin bu yaz1mda dili dilden soz etmek i<;;in kullamyorum; yalmz, dikkat edilirse, kulland1g1m dil, dil - d1 ~ 1 nesnelerden soz ederken kulland1g1m dil degil, bir iist seviyeden dil, bir { ust-clil' (metalanguage) veya dilin dili. brnegin " 'Masa' dort harften meydana gelir" ciimlesindeki 'rn asa' (ttrnak i<;;inde) her hangi bir fiziksel nesnenin ad1 degil, masa sozcii,gii.nii,n ad1dir, dolay1siyle 'i.ist-dile' aittir. Onun i<;;in, 'Masa dort harften meydana gelir' ciimlesinde 'masa' sozciigiinii tirnak i<;;ine almazsan, sa<;;ma veya anlams1z bir soz etmi~ olurum. Dilin kendisi de konu~ma konusu olabildigi i<;;in, dilde yalmz i.ist-dile ait terimler de yer ahr: 'Dil', 'sozciik', 'anlam', 'dogru', 'yanh~' gibi deyimler iist-dile ait sozciiklerdir. Biz her hangi bir ciimlenin dogruluk veya yanh~hgmdan nesne-dilinde degil, ancak bir iist-dilde soz edebiliriz. Onun i<;;in, 'Bu ciimle yanh~tir' gibi sozler, tipki 'masa dort harften kuruludur' ciimlesinde oldugu gibi, sentaks bakimmdan uygunsuz, kurulmasma izin verilemez, kisacas1 manas1z ciimlelerdir. 'Dogrudur' veya 'ya nh~tir ' yiiklemini ancak alt-seviyeden bir ciimleye yiiklem olarak verebilirim: "'Kap1 a<;;1ktir' ciimlesi yanh~tir" gibi. 'Kapmm a<;;1k oldugu iddias1 yanh~tir' da aym ~ekilde yorumlanmak gerekir. Burada biri nesne diline, obiirii iist-dile ait iki ci.imle oldugu apk~a goriiliiyor; oysa 'Bu ciimle yanh~tir' hi<;; degilse goriiniirdeki sentaktik formu bakimmdan tek bir ciimle; 'bu elma ktn:rnz1dir' 1 and1nyor bu baktmdan. Yalmz 'Bu elma kirm1- z1dir' ciimlesi dil-d1~1 bir olguya ipret ettigi halde, 'Bu ciimle yanh~tir ' daki 'bu' ciimlenin kendisini gosteriyor. 1 ~ te dilde buna izin verildigi an paradokslardan kurtulamay1z. Burada paradok- 93

94 sun ~?gmasu~a 1>_ bep bir ctimlenin kendi kendisinin yanh~hgm ;Ian s~.z etmesi. Yanl,1~h~ anca~ iist-dile ait bir sozciik oldugundan, ~u cumle yanh~tir d1yen kimseye hemen ~mm sormam1z gereki~: :~angi ciimle?' Bir adamm yalanc1 oldugunu iddia edebilme ~1z l~lll de bile bile soyledigi yanh~ ciimlelere rastlamam1z gerek~:' yoksa yalanc1hk 'ye~il gozlii' veya 'kose sakalh' olmak gibi tab11, olgusal bir nitelik degildir. Ne var ki, 'dogruluk' ve 'yanh~hgm' ciimlelerin tabii nitelikleri olmad1gm1 anlamak i~in yiiz y1ll~r ge~mesini beklemek gerekmi~tir. Buna gore, Platon'un cenn~ti~de yalmz idelerin degil, idelerin idelerinin, idelerin idelerinm idelerinin de yer almas1 gerekmektedir. c) Sozcuklerin rnantzksal tiplerini ayzrdedememekten dogan yanzlmalar: Bilindigi gibi, dilde en kii~iik 'anlamh soz-kiimesine' cum.le denir. Bir ciimlenin anlamh olmas1 i~in dr tek tek sozciiklenn belli bazi kurallara g0re yan yana dizilmesi veya bir araya gelmesi gerekmektedir. Bunlara sentaks (soz-dizirni) kurallan denir. Yalmz, gramer sentaksmm her zarnan rnanahhg1 saghyarnad1g1, onun i~in bir mant1k sentaksma ihtiya~ oldugu yakm zamanlarda iyice anla~1lm1~ bulunuyor. Ornegin, 'Sezar bir tarn say1chr' ciimlesi 'Sezar biiyiik bir kornutand1' ciirnlesi gibi grarner sentaksma uy gun olarak kurulrnu~tur, ama rnant1k sentaks1 bak1rnmdan anlarns1zdir. Ger~i hi~ kirnse 'Sezar bir tarn say1dir' veya 'Napoleon renkli bir dii~iincedir' tiiriinden sa~rnahg1 apa~1k Iaflar etmez, arna ozellikle felsefede bazan nerdeyse bu derece anlarns1z Iaflara rast ~anmakta, hatta i~in garibi bu sozlerdeki derin bilgeli~i giin 1~1- gma ~1karmak i~in hacimli doktora tezleri yazanlar bile. bu~u.nrnaktadir. Felsefe tarihinden buna saylslz ornekler gostenleb1hr. Ancak, hen bu yaz1da tipik buldugurn bir tek ornekle yetinecegim: Ornegimi Heidegger'in 'Metafizik nedir?' adh yaz1smm orasma burasma serpi~tirilrni~ ciirnlelerden ahyorurn. * "Ara~t1rmak istedigimiz salt varhk - ba~ka bir ~ey degil (hi~ biqey). Yalmz, ama yalmzca varhk - varhktan ba~ka, varhgm ntesinde hi~ bir ~ey... iyi arna, bu hi~ biqey (Hi~lik) nasil bir ~ey? Hi~ligin olmas1 salt 'degil' in olrnasmdan, 'hayirlarnanm' olrnasmdan m1? Yoksa durum tam tersine mi? Yani 'degil' in olmas1, * Bu yaz1 ' Felsefe Semineri Dergisi (1939) nde 91km1~tir. (:eviren: Mazhar $evket f p~ir.

hay1rlamamn olmas1 Hic;;ligin olmasmclan m1?.. iddiam1z ~u Hic;;lik degil'den de, hay1rlamaclan da onceclir... Hic;;ligi nerecie aranz?... Nerecle buluruz Hic;;ligi?... Hic;;ligi tamnz... ic;;-s1kmt1s1 (Angst) ac;;1ga vurur Hic;;ligi... Nasil bir ~ey bu Hic;;lik?.. Hic;:lik hic;:ler." <,;ok ~iiki.ir, tiirkc;;emiz c;;ok mant1kh oldugu ic;;in bu tiirlii anlams1z sozleri c;:evirmek imkans1z gibi bir ~ey. Dogrusu, filozoflar arasmda cla bu clerece anlams1z saz edenler azdir, ama buna benzer yamlmalara dii~enler az degil. Heidegger'in yamlmas1 veya aldanmas1 nerden geliyor? Dilcle 'masa', 'sandalye' gibi fiziksel nesneleri, 'soguk, kirm1- z1' gibi nitelikleri, 'uzun', 'yakm' gibi baglanulan dile getiren 'tasvir-edici' (descriptive) sozciikler yanmda 'degil' ('yok', 'hayir', 'hie;;'), 've', 'veya', 'ise' gibi mantzksal degi.)mezler veya mantzksal terimler decligimiz so.zciikler yer ahr. Bunlar nesneler diinyasma ait her hangi bir ozelligi clegil, bizim nesneleri clile getiren ciimleler i.izerine yaptig1m1z baz1 i~lemleri ('hayirlama', 'birle~tirme' gibi) dile getirirler. Formel mant1k bu gibi i~lemler in kurallanm tespit eder. ~imdi, 'Yagmur yag1yor' ci.imlesi bir olay1 tasvir ecler; buna kaq1.hk, 'yagmur yagm1yor' ciimlesi 'yagmurun yagmamas1' gibi bir olay1 bildirmez, c;;iinkii 'yagmur yagmamas1' cliye negati:f bir olay yoktur; 'negatif olay' deyimi 'olm1yan olay' gibi c;;eli~ik bir deyimdir. 'Yagmur yagm1yor' tiiri.inden negatif, olumsuz ciimleler dilde bir k1saltma olarak kullamhrlar daha c;;ok. Aslmda bu ciimle " 'Yagmur yag1yor' ciimlesi yanh~tir" ti.iriinden bile~ik bir ci.imle olarak yorumlanmak gerekir. Her ne ise, bizim ic;;in onemli olan 'Yagmur yagm1yor' daki 'm1' hayirlama ekinin, yani 'yok', 'degil', 'hie;;' gibi sozci.iklerin lojik tip baknmndan tasvir-eclici sozciiklerden biisbiitiin farkh olmasl Heidegger ise ne yap1yor? Almancada 'degil' a11lam111a gelen nicht ekinclen tiiremi~ olan Nichts'i de 'elma', 'armut' gibi varolan bir ~eyi dile getiren tasvir-edici bir sazciik gibi kullanm1ya kalki~1yor, boylece onun elinde 'Varhk' gibi 'Hic;;lik' veya 'Yokluk' ta ozel bir varhk kazamyor. Arkasmdan da psikolojik-mistik bir: ac;;1klama: Bu Hic;;ligi 'Angst' (ic;;-s1k111t1s1) ac;,:1- ga vururmu~. Dahas1 var, 'Demirci demir dover' misali 'Hic;;lik hic;;ler' mi~... Biryol Hic;;lik uydurma bir varhk, hic;;leme de onun eylemi. Heidegger'in aym yaz1da, Leibniz'den ald1g1 'Nic;;in hic;;lik degil de varhk var?' sorusunu, metafizigin temel sorusu sayrnas1,

- 96 basit bir sentaks oyununun kendisini ne gih-li.n<;,:. <;,:1kmazlara si.iri.i k ledigini gosterir. Hi~ligin varolmas1 da ne demek? Bir cli.i~iini.in... Biz di.mleler iizerinde bir ha,;1zrlama i~lemi yap1yorsak, bu Hii;,:ligin olmasmdanm1~. Eger 'Hi<;,:ligin varolmas1' manah bir deyimse, 'dortko~e ii<;,:gen' veya 'tahtadan demir' gibi deyimlerin manah olmamalan i<;,:in bir sebep yok demektir. Oysa, bundan 2500 y1l once Heidegger'in ovgiiyle and1g1 Parmenides bile dilin bu oyununu farketmi~ olacak ki, 'Varhk var, yokluk yoktur' demek ihtiyacm1 duymu~tu. Lewis Carroll'un 'Through the Looking Glass' adh eserinde Alice ile Kral arasmda ~una yakm bir konu~ma ge<;,:er: Kral: - Bak bakay1m yola onlardan gelen var m1? Kimi goriiyorsun? Alice: - Hi<;,:kimseyi, efendim. Kral: - Ma~allah ne keskin gozlerin varrn1~, Hi<;,:kimseyi gorebiliyorsun. Heidegger' de Lewis Carroll'un dil"duygusundan bir par<;,:a ol Sa.ych, 'degil' gibi bir 'rnant1ksal degi~mez' iizerine koskoca bir rnetafizik kurmaga kalkmazdi. * * Semantik ve ontolojik tuzaklardan ba ka bir yaz1mda soz edecegim.