EDİTÖRDEN. Çağdaşlık düzeyini yakalayamamış. toplumlarda tiyatroya uygulanan her tür. baskının bu sanat dalının toplumları



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Şiddete Karşı Kadın Buluşması 2

Pazartesi İzmir Basın Gündemi

HAKKINDA DUYURU ŞİİR DİNLETİSİ

İçindekiler Kısım 1 Sınıfta Yaratıcı Drama Yaratıcı Drama: Bir Sanat, Bir Sosyalleştirme Etkinliği ve Bir Öğrenme Yolu 3 2. Hayal Başlangıçtır 22

Müze eğitiminin amaçları nelerdir?

Yaşamımızı sürdürebilmemiz için kullanıp attığımız bazı

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ

EGE ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ NİSAN 2015 ETKİNLİK PROGRAMI

KUKLA ÇOCUK TİYATROSU

Çocuğunuzun uyumu, öğrenimi ve gelişimi

T. C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ OYUNCULUK LİSANS PROGRAMI. Güz Yarıyılı

Avrupalı liderler baskıcı, Türk liderler ise dostane

ANA SINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. (10 Eylül-19 Ekim 2018)

Duygusal ve sosyal becerilere sahip Genç profesyoneller

T. C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ OYUNCULUK LİSANS PROGRAMI. Güz Yarıyılı

e-bülten Haziran /06/2015 Aylık Haber Bülteni

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

YARATICI ÖĞRENCİ GÜNLERİ Her Öğrenci Yaratıcıdır

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU

!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! T: 0 (312) E: info@cavainstitute.org W: A: Abay Kunanbay Cad. No:17/5 Kavaklıdere Ankara

3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (07 Eylül-16 Ekim 2015 )

Eğitim Öğretim Yılı Kütüphane Bülteni. Sayı:1 Nisan 2015

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI OKULLARI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU, İLKOKULU VE ORTAOKULU EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 35.VELİ BÜLTENİ

İLHAM VEREN KONUŞMACILAR ALEM-İ İŞ İLE HERKES BİRBİRİNİ DAHA İYİ ANLAYACAK!

66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi. 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi

3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (8 Eylül Ekim 2014 )

ANA SINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. (18 Eylül-27 Ekim 2017)

Türkiye nin köklü şirketlerinden PET HOLDİNG 40 yaşında

DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU MAYIS AYI 1. HAFTASINDA NELER YAPTIK?

Kayıt Dışı İstihdamla İlgili Proje Ödülleri Sahiplerine Verildi

BABA NERDESİN KAYBOLDUM

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK BİRİMİ REHBERLİK POSTASI 1

BAHARA MERHABA. H. İlker DURU NİSAN 2017 İLKOKUL BÜLTENİ

Festivalin Tarihçesi

Düşüncelerimizi, duygularımızı ve kültürümüzü oyunlar aracılığı ile ifade ederiz.

ANASINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. (07 Aralık Ocak 2016)

Çocuğunuzun uyumu, öğrenimi ve gelişimi

KAYNAK: Birol, K. Bülent "Eğitimde Sanatın Önceliği." Eğitişim Dergisi. Sayı: 13 (Ekim 2006). 1. GİRİŞ

HALE OZANSOY RESİM SERGİSİ DEFNE SANAT GALERİSİNDE AÇILDI

EGE ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ MAYIS 2015 ETKİNLİK PROGRAMI

MHP TURGUTREİS SEÇİM İLETİŞİM MERKEZİ AÇILDI

Kendi bünyesinde oluşturduğu kortej ekiplerinin yanı sıra dünyaca ünlü performans sanatçıları ile başarılı işlerde bir araya gelmiştir.

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

Mesleki eğitim tanıtım ve işbirliği protokolü

Naptorun Pansiyon İzleyiciden Tam Not Aldı

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ

CHP İLÇE BAŞKANI RECAİ SEYMEN TEKRAR ADAY

Hakkımızda GHA 2007 / 2

İstanbul Aydın Üniversitesi Çocuk Üniversitesi JEUX DRAMATIQUES- YAŞANTILARDAN YOLA ÇIKARAK KENDİNİ İFADE ETME OYUNU

Mitosta, arkaik anaerkil yapı Ay tanrıçalığı ile Selene figürüyle sürerken, söylencenin logosu bunun tersini savunur. Yunan monarşi-oligarşi ve tiran

YETENEKLİ TEDLİLER SANAT

Geçtiğimiz dönemlerde olduğu gibi bu dönem de Sevgi Gönül Kültür Merkezimiz sanatla dolu bir sezon geçirdi.

Doç. Dr. Dilek GENÇTANIRIM KURT Ahi Evran Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Anabilim Dalı

BATMAN VALİLİĞİ PROJELER KOORDİNASYON MERKEZİ SODES PROJELERİ

TÜRKİYE DE AVANGARD TİYATRO HATICE HAVVA YAZICI KEREMCAN DUM ENISE GOKBAYRAK 2008 ISTANBUL BILGI UNIVERSITESI

SANAT ATÖLYEMİZ ATÖLYEDE NELER OLUYOR? Renk çalışmaları, Üç Boyutlu Çalışmalar ve Otoportre Çalışmaları

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ

Serbest Yazma Konuları. Yrd. Doç. Dr. Aysegul Bayraktar

6. Uluslararası Sosyal Güvenlik Sempozyumu İzmir de Başladı

ATBÖ Sürecinde Ölçme-Değerlendirmeye Hazırlık: ATBÖ Yaklaşımı Nasıl Bir Ölçme Değerlendirme Anlayışını Öngörüyor?

ANAVARZA BAL ÇOCUK TİYATROSU

2.SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ

Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü nün Yunanlılara karşı kazandığı zaferler, İnönü de anılmaktadır.

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU

Köy Seyirlik Oyunlarında İnsan, Doğa ve Topluluk İlişkisi

Eğitim-Öğretim Yılı Kütüphane Bülteni Sayı:2 Haziran 2016

SİNEMA YÖNETMENİ TANIM

Kadına Yönelik Şiddet

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

PROF. DR. YUSUF VARDAR -MÖTBE- KÜLTÜR MERKEZİ

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

TİYATRO AKADEMİ BAŞVURU FORMU

DRAMATİK METİN YAZARI

ÇOCUK EĞİTİMİ UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ

ÇALIŞKANLIK NİSAN 2017

Pelinsu Pir OHBE. Eğitim Danışmanlık ve İK Çözümleri. OHBE Danışmanlık Eğitim ve

Beşiktaş Gazetesi. Her Cuma yeni bir film

''Hepimiz Atatürk'üz''

129 KADINI TEMSİLEN 129 KADIN MHP YE ÜYE OLDU

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI ÖZEL KIRAÇ ANAOKULU DEĞERLER EĞİTİMİ AİLEMİ,ARKADAŞLARIMI VE HAYVANLARI SEVMEK TEMASI FAALİYET SONU RAPORUDUR

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

İçindekiler CUMHURİYET BAYRAMI TÖRENİMİZ

YARATICI ÇOCUKLAR DERNEĞİ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI ÇOCUKLAR VE KENTLER ETKİNLİĞİ

1. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (07 Aralık Ocak 2016)

BURSA ÖZEL BİREY OKULLARI OKULA UYUM SÜRECİ BAHAR İLHAN REHBER ÖĞRETMEN

Kuzey Hendeği nden Türk Sanat Müziği ezgileri yükseldi

T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü MÜZİK VE GÖSTERİ SANATLARI ALANI UYGULAMALI TİYATRO KURS PROGRAMI

Karnaval Havasında Uçurtma Festivali

İLERİ DÜZEY SENARYO YAZARLIĞI SERTİFİKA PROGRAMI

EĞİTİM VE ÖĞRETİM DÖNEMİ DENİZYILDIZI GRUBU MART AYI BÜLTENİ

..OKULU ÖZEL EĞİTİM SINIF I. EĞİTİM-ÖĞRETİM YLILI HAFİF DÜZEYDE ZİHİNSEL ENGELLİLER; SINIFLAR TÜRKÇE DERSİ ÇERÇEVE PLANI

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Transkript:

EDİTÖRDEN Dikmen Gürün Çağdaşlık düzeyini yakalayamamış toplumlarda tiyatroya uygulanan her tür baskının bu sanat dalının toplumları uyarıcı niteliğinden kaynaklandığı bilinen bir gerçek. Schiller, boşuna; "O, kılıç ile teraziyi ele alarak suçluyu gerçeğin mahkemesi önüne çıkarır" dememiş. İnsanların bilinçlenmesi, yaşama eleştirel bir pencereden bakması, çevresinde olup bitenleri sorgulaması çağdaş olma yolunda atılacak önemli adımlardan biri. Bu ölçütlerin güdük kalmasına ödün veren düzenlerde çağdaşlığa açılan kepenklerin hep kapalı kalması ise kaçınılmaz. Tiyatro yaşamımız bu gerçeği kanıtlayan örneklerle doludur. Tiyatro kapılarına vurulan mühürler, oyun seçimlerine karışmalar, yasaklamalar, tutuklamalar, saldırılar bir ürküntünün işaretleri sayılmaz mı? Tiyatro bir yanda gerici bir kesim aracılığı ile kaba kuvvet kullanarak yıpratılmaya çalışılırken, öte yanda da yönetim çarkı içinde baskı ve sansür mekanizması işletilir. Oyun yasaklamaktan tiyatro mühürlemeye, sanatçı tutuklamaya dek uzanan bir çarktır bu. 21. yüzyıla girerken hâlâ gündemimizi yasaklar oluşturabiliyor! Yazık... Tiyatrolarda uygulanmak istenen baskıyı, yasakları dergi olarak yadsıyoruz

Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Katkıda Bulunanlar: Hasibe Teknik Müdür: Erkut Arıburnu ve San. Ltd. Şti. Firuzağa Mah. Müdürü: Tiyatro Yapım Yayıncı Kalkan Kocabay, Ayşegül Oral Dizgi: Nuray Lale Hukuk Ağahamamı Sok. 5/3 Cihangir-80060 lık Tic. ve San. Ltd. Şti adına: Özer, Dilek Öztekin, Özlem Danışmanı: Fikret İlkiz Ofset İstanbul Telefon: (0.212) 293 72 77- Mustafa Demirkanlı Genel Hemiş Öztürk, Handan Salta, Hazırlık: Tiyatro Yapım Baskı: 251 77 89 Fax (0212)252 94 14 Yayın Yönetmeni: Dikmen Ilgın Sönmez Tiyatro Kulübü- Stil Matbaası Abone Bedeli: Posta Çeki: Tiyatro Yapım 655 248 Gürün Yazarlar: Ahmet Cemal, Satış-Abone: Sedat Bilgin- 5.000.000. - Kurumlar Abone Banka Hesap No: T.İş Bankası, Ahmet Levendoğlu, Yazı İşleri: Murat Güler Çocuk Tiyatrosu Bedeli: 6.000.000.- TL Yurtdışı: Cihangir Şb. 197245 Nihal Kuyumcu, Ahmet Ortaçdağ Proje Sorumlusu: Duygu Atay 100 DM/50 $ Redaksiyon: A. Nalân Özübek Asistan: Ahmet Ortaçdağ, Tiyatro Yapım Yayıncılık Tic. TEMMUZ 98 TİYATRO SAYI 83 400.000.- A Y L I K T İ Y A T R O D E R G İ S İ EDİTÖRDEN Dikmen Gürün/ S. 5 HABERLER/S. 7 İZLENİM: 5. DRAMA SEMİNERLERİ DÖNEM SONU OYUNLARI FESTİVALİ / S. 8 İZLENİM: ÇOCUK TİYATROSU ALANINDA YAŞANAN SEVİNDİRİCİ GELİŞMELER Nihal Kuyumcu / S. 9 İZLENİM: SIMON MALBOGAT, MIXED COMPANY VE YASA OLUŞTURAN TİYATRO Ahmet Ortaçdağ / S. 12 ELEŞTİRİ: "FORUM TİYATRO" YAPMAK Nihal Kuyumcu / S. 15 İZDÜŞÜM Ahmet Levendoğlu / S. 18 ELEŞTİRİ: TADASHI SUZUKI'NİN DIONYSOS'U Özlem Hemiş Öztürk/ S. 19 ELEŞTİRİ: EYLEMSİZLİĞİN EYLEME DÖNÜŞTÜĞÜ AN Dilek Öztekin / S. 22 TANITIM: YAZ, CAZ VE KAN KARDEŞLERİ Ilgın Sönmez/ S. 24 ÇEVİRİ: DEĞİŞMEYEN GERÇEK, İŞBİRLİĞİ VE TASARIM SÜRECİ Ayşegül Oral Özer/ S. 27 SÖYLEŞİ: MATTIAS LANGHOFF'LA SÖYLEŞİ Hasibe Kalkan Kocabay/ S. 31 İZLENİM: AMSTERDAM ULUSLARARASI TİYATRO OKULLARI FESTİVALİ Handan Salta / S. 36

HABERLER... İzmit Uluslararası Sokak Tiyatroları Festivali izmit Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu tarafından düzenlenen "izmit Uluslararası Sokak Tiyatroları Festivali" 15 Temmuz-15 Ağustos tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Festival'e yurt dışından 2, yurt içinden ise 8 topluluk katılırken, 1 topluluk ta Türk ve Romen oyunculardan kurulu. Festival'e ingiltere'den katılan Planet Delirium Tiyatrosu akrobasi, trapez ve dans tiyatrosundan oluşan performanslarını 15-17 Temmuz tarihlerinde sergileyecekler. Fransa'dan gelen Deniş Tricot topluluğu ise 21-26 Temmuz tarihlerinde dans, müzik, heykel, tiyatro alanından oluşan disiplinler arası çalışmalarını sergiliyorlar. Farklı dallarda eğitim almış Türk ve Romen oyunculardan oluşan Dactor's topluluğu ise 27-28 Temmuz tarihlerinde iki gösteri sunacaklar. M. Yourcenear'ın "Doğa Öyküleri" iki yıl önce istanbul'da çalışılmış ve sergilenmişti. İkinci oyun ise "Kuyruğundan Yakalanan Direk" Edinburg festivalinde de sergilenecektir. Yurt içinden katılan topluluklar ise; Sandımay Topluluğu, 1996 yılından beri faaliyette olan bir topluluk olup, 1997 yılında "Kırmızı İpek" isimli oyunlarıyla Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde 20 ayrı festivalde, 60 oyun sergilemişlerdir. Sandımay Topluluğu oyunlarını 21 Temmuz'da sergileyecekler. Tiyatro Kübele de 1997 yılında kurulmuş bir topluluk olup, "Aşk Grevi" adlı oyunlarını 29 temmuz tarihinde sergileyecek. AÇIKÇA, 1994 yılından beri faaliyet gösteren bir topluluk olarak Festival'e "505" isimli oyunlarıyla katılıyorlar. Topluluğun oyunu 30-31 Temmuz tarihlerinde izlenebilir. Tiyatro imge, "Tutuşan İnsanlık" isimli oyunlarını 1-2 Ağustos tarihleri arasında sergileyecekler. Antalya Büyükşehir Belediye Tiyatrosu ise, "Düğün ya da Davul" ile Festivalin konuğu oluyorlar. Topluluk oyunlarını 6-7 Ağustos tarihlerinde sergileyecek. Don Kişot Tiyatro Grubu, çalışmalarını Yeni Yüksektepe Kültür Derneği bünyesinde sürdürmekte olup "Sokrates'in Ölümü" isimli oyunlarını 8-9 Ağustos tarihleri arasında sergileyecek. Nurhan Karadağ'ın yönetiminde faaliyet gösteren Ankara Deneme Sahnesi ise 41 yıllık bir topluluk olup Köy Seyirlik oyunlarını 10-11-12-13 Ağustos tarihleri arasında sergileyecekler. Festivalin son topluluğu ise ev sahibi İzmit Şehir Tiyatrosu, "Mutfak Kazaları" isimli oyunlarını 14-15 Ağustos tarihleri arasında sergileyecek. Perihan Mağden'in şiirlerinden yola çıkarak hazırlanmış olan oyunu Emre Koyuncuoğlu yönetiyor. : Webber'in Yeni Müzikali Andrevv Lloyd VVebber'in yeni müzikali "VVhistle Dovvn the VVİnd" VVashington'da gerçekleştirilen dünya prömiyerinden 18 ay sonra Londra'da perde açtı. Amerika'da karşılaşılan olumsuz eleştiriler müzikalde bazı değişiklikler yapılmasını zorunlu kılmıştı. Müzikal, Amerika'da "sıkıcı", "zayıf", "abartılı" bulunmuştu. VVebber ise son yapımındaki başarızıslığını çağımızda mükikalin altın günlerinin çoktan sona ermiş olmasıyla bağdaştırıyor ve "Cats", "Operadaki Hayalet", "Starlight Express" gibi yüksek kâr getiren yapımların tekrarlanmasının güç olduğunu belirtiyor. Yine de müzikal Londra'da VVashington'a oranla daha umut veriyor gişe açısında. 2.3 milyon pound'luk harcamalar karşısında bugüne dek 3 milyon pound'luk bir kazanç sağlanmış. Tina Arena da "Witle Down the Wİnd" ile listelerde yükseliyor. "Pozisyon Ofsayt" Akademi İstanbul bu yıl Tiyatro Bölümü'nün ilk mezunlarını verdi. "Pozisyon Ofsayt", Ahmet Levendoğlu Atölyesi'nin 21-22 Haziran tarihlerinde Aziz Nesin Sahnesi'nde sergilediği özgün çalışmanın adı. Oyun, öğrencilerin iki yıl gibi bir süre içinde oluşturdukları çeşitli doğaçlama çalışmalarının içinden seçilen metinlerle ve Ahmet Levendoğlu'nun yönlendirmesiyle, yine öğrenciler tarafından oluşturulmuş. Eleştirmen Melisa Gürpınar oyunu "Tiyatro mevsiminini en son ve en etkileyici oyunu" olarak değerlendiriyor. Akademi istanbul bir yandan ilk mezunlarını vermenin heyecanını yaşarken öte yandan da değerli tiyatro adamı ve eğitimci Ahmet Levendoğlu'nun okuldan ayrılışının eksikliğini yaşıyor. Rıfat Ilgaz Ölümünün 5. Yılında Anılıyor Aramızdan ayrılalı beş yıl olan mizah edebiyatımızın büyük ustalarından Rıfat İlgaz 10-12 Temmuz tarihleri arasında "Cide Rıfat İlgaz Kültür ve Sanat Festivali"nde anılacak. Festival kapsamında 10 Temmuz günü "Hababam Sınıfı" ve "Karartma Geceleri" filmleri gösterilirken, 11 Temmuz'da Rıfat İlgaz'ın evinin önüne düzenlenen bir törenle plaket çakılacak. İlhan Selçuk, Rüştü Asyalı, Tayfun Talipoğlu, Öner Yağcı, Mehmet Seydur'un katılacağı panelin ardından da Ufuk Karakoç, Turgay Yıldız, Bahadır Tokmak, Grup Tanık ve Rüştü Asyalı'nın katılacağı Rıfat İlgaz şöleni gerçekleşecek.

İZLENİM Kocaeli Bölge Tiyatrosu Tarafından Düzenlenen 5. DRAMA SEMİNERLERİ DÖNEM SONU OYUNLARI FESTİVALİ Kocaeli Bölge Tiyatrosu tarafından 4 yıldır düzenlenen Drama Seminerleri'nin 5. si gerçekleştirildi. 6-14 Haziran tarihleri arasında Kocaeli Bölge Tiyatrosu'nun eğitim çalışmalarına katılan grupların sunduğu etkinlikler izlendi. İzmit'te kapalı ve açık; sokak, pasaj, kavşak, park gibi mekânlarda sergilenen oyunlar, Drama Semineri'ne katılan grupların hazırladıkları oyunların yanı sıra profesyonel toplulukların oyunlarıyla da desteklenen "5. Drama Seminerleri Dönem Sonu Oyunları Festivali"ne şu topluluklar katıldı: Bahar Grubu, Sanal Grubu, Yaren Grubu, Tören Grubu, Paydaş Grubu, Devinim Grubu, Mimesis Grubu, Agon Grubu, Mitos Grubu, Genç Sahne ve Kocaeli Bölge Tiyatrosu bünyesindeki I. Ç. T., İ S E V Oyuncu Grubu ve Profesyonel Grup. Ayrıca Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro Bölümü konuk grup olarak etkinlikte yer aldı. Kocaeli Bölge Tiyatrosu'nun kurucusu ve Yönetmeni Burhan Akçin; "1979 yılında kurs olarak başlattığımız eğitim çalışmalarımız, 1986 yılında yaş gruplarının belirlenmesi ve müfredatın oluşturulmasından sonra Özgün Eğitim adını aldı. Kocaeli Bölge Tiyatrosu'nun birikimiyle gerçekleştirdiği Özgün Eğitim modelinin ikinci bir örneği yok ülkemizde. Bu ulusal tiyatro hareketine katkıdır. Yeni bir pencere ve yeni bir biçimdir." dedikten sonra Seminerlerin ve Dönem Sonu Oyunları Festivali'nin ulusal düzeydeki denemelerinin önümüzdeki yıl başlayacağını belirtti. Kocaeli Bölge Tiyatrosu Genç Sahne'nin sahnelediği "Bağdadi" oyunu (solda) ve İzmit Çocuk Tiyatrosu'nun sergilediği "Çevreci Şirinler" (sağda 8

İZLENİM ÇOCUK TİYATROSU ALANINDA YAŞANAN SEVİNDİRİCİ Nihal Kuyumcu GELİŞMELER... Nisan ayı başlarında dergimiz Tiyatro... Tiyatro...'nun girişimleriyle ve Kültür Bakanlığı'nın desteğiyle çocuk tiyatrosu adına güzel ve uzun vadede ses getirebilecek bir koşu başladı. Türkiye'de ilk kez Çocuk Tiyatrosu Eğitim semineri, Çocuk Tiyatrosu Kurultayı ve Uluslarararası Çocuk Tiyatrosu Festivali'nden oluşan üçlü bir program hazırlandı. Özellikle ilk iki etkinlik ülkemizde ilk kez düzenleniyor. Keşke bu program diğer illerimizde de tekrarlansa da tüm çocuk tiyatrosu alanında çalışanlar izleyebilseler. Eğitim semineri "Çocuk tiyatrosu yapmak, çocuk tiyatrosunda etkin olarak görev almak özel uzmanlık gerektirir" diyerek sık sık dile getirdiğimiz, ülkemizde adeta kanayan bir yara olan ve biraz bu yaraya merhem olmaya yönelik bir etkinlik. Yurtiçinden ve yurtdışından çeşitli dallardaki uzmanların 13 Nisan'da başladıkları seminerler 6 haftalık bir çalışmayla 22 Mayıs tarihine kadar sürdü. Dramaturji-oyun yazarlığı-sahne tasarımı-oyuncu salon ilişkileri gibi başlıklarla sürdürülen bu çalışmalar birbirini tamamlar nitelikteydi. 13 Nisan'da Grips Tiyatrosu'ndan Stefan Ficher-Fells ve Kirstin Hess'in, "Dramaturgi ve tiyatro pedagojisi" üzerinde duran çalışmaları uygulamalı olarak gerçekleşti. Grips Tiyatrosu'nun sanat politikası hakkında fikir veren, çalışma yöntemlerini gösteren çalışma, biz katılımcılara çocuk tiyatrosunun yetişkin tiyatrosundan daha çok çalışma, inceleme, gözlem gerektirdiğini gösterdi. Liderler çocukların günlük yaşamlarından çıkarak çocuk oyunları oluşturmak, çocuk oyunlarının çocuk gerçeği ile sahnelenmesi, çocuk oyunlarının çocukların yardımıyla oluşturulması, çocuklara tiyatroya gitme zevkinin kazandırılması ve sonuçların kontrol edilmesi gibi alt başlıklarla çalışmalarını 6 günde tamamladılar. Dramaturglar, Grips oyunlarının tümünün çocuklarla kurulan iletişim sonucu ortaya çıktığını bir oyunun araştırma sürecinin yaklaşık bir yıl olduğunu daha sonra sahnede hazırlanmasının ise 7-8 ayda gerçekleştiğini söylediler. Bu bölümde katılımcılar, Grips tiyatrosunun çalışma yöntemini görmelerinin yanı sıra bir çocuk oyununda "çocuk bakışı", "çocuk gerçekliği" nasıl yakalanır, oyuna nasıl yansıtılır, karakterler nasıl oluşturulur, gibi soruların yanıtlarını, yaşayarak buldular. Sonunda tamamen yaşamın gerçeklerinden hareketle ama çocuk gerçekliği, çocuk bakışının egemen olduğu bir oyun taslağı ortaya çıkarıldı. Çalışma, ilk gün grubun birbirine kaynaşması amacıyla oyunculukla ilgili çeşitli davranış biçimlerinin de yer aldığı ısınma egzersizleriyle başladı. Daha sonra grup lideri, salonda bulunan nesnelerden iki şey seçmelerini, birine bu çalışma ile ilgili pozitif, diğerine negatif düşüncelerini korkularını yükleyerek ortaya koymalarını, sonunda bundan bir heykel yapmalarını istedi. Stefan ortaya sünger plakayı koyarak "bu çalışmada hata yaparsam böyle yumaşak bir yere düşeyim" diyerek çalışmayı başlattı. Ortaya konan kitap ve kitapçıklar iyi eğitim, bilgi birikimi, çalışma sonunda arşiv oluşturma isteklerini ifade ederken boş torba, öğrenilecek olan bilgileri koymayı, ayakkabı gideceği yere ulaşmayı, anahtar çocukların dünyasına ulaşmayı ve doğru çocuk tiyatrosu için, su şisesi ise suyun ve çocukların her şeyin başlangıcı olduğunu simgeliyordu. 9

Negatif duyguların yüklendiği nesneler ise sigara-bitip tükenmek istemiyorum, birbiri üstüne binmiş, biri ters turan ayakkabılar-çok yorulacağız, darağacını hatırlatan ip- "çocuklara zarar vermektense ölmeyi tercih ederim", gibi biraz karamsar diyebileceğimiz çağraşımlardı. Katılımcılardan birinin "hiçbir şey bırakıyorum, negatif şeyler olmasın" diyerek boş elinden bir şey bırakır gibi yapması en ilginciydi. Sonunda oluşan heykelleri incelediğimizde pozitif duyguların yüklendiği heykelin daha açık renklerden oluştuğunu, daha düzenli, daha düşünülerek yerleştirilmiş bir izlenim verdiğini, diğer heykelde ise koyu renkleriyle, kavgadan sonra oluşan dağınıklığı, karmaşayı gördük. Gruplara ayrılan katılımcılardan "Önyargı" ile ilgili çocukluk anılarından yola çıkarak kısa bir doğaçlama yapmaları istendi. Çocukların ve yetişkinlerin önyargılı tavırlarını yakalamak için belki de kırmızı bir burun takıp parkta yapılacak küçük bir tur bize yardım edebilirdi. Önyargı küçük noktalarla, kısa anlar içinde belirtilmeliydi. Bu çalışma çocuk bakışını, çocuk gerçekliğini yakalamak için ilk adımdı. Küçük kısa oyunlar birer birer ortaya çıkmaya başladı. Örneğin bir çocuk parkta bir sokak köpeği ile dost olmuş onunla oyunlar oynarken babası durumu fark ediyor, dehşet içinde köpeği kovalıyor, çocuğu oradan uzaklaştırıyor. Daha sonra çocuk da köpeğe korkuyla yaklaşıyor. Evde kedi beslemek isteyen bir çocuk annesinin izin vermemesi üzerine eve kediyi gizlice sokuyor. Böylesi örneklerle her grup kendi içinde küçük doğaçlamalar çıkardıktan sonra gruptan yapılanların birleştirilmesi, bütününden bir öykü oluşturulması istdendi. Sabah evde, okulda ve parkta olmak üzere birbirine bağlı büyük bir öykü çıktı ortaya. Stefan ve Sirstin ortaya çıkan doğaçlamalar üzerine bir saptama yaptılar. Saptama, doğaçlamalar sırasında okuldaki çocukların tavırları oldukça gerçekçi iken, parkta ve evdeki çocukların ise bir geri zekâlı çocuk davranışı sergilemeleri idi. Okuldaki çocuklar, aynı zamanda gerçekte şu anda var olan eğitim sistemindeki otoriter yapıya tepki gösterir gibiydiler. Yani hiçbir zaman olamadıkları kadar afacan, muzip, yaramazdılar. Doğaçlamaların bütününde çocuk dünyası, çocuk bakışı egemendi. Yetişkinlerin çocuğa yaklaşımları çocuk gözüyle sergilendi. Çalışmanın bir sonraki aşamasında amaç "önyargı'nın işlendiği bir oyun çıkartmaktı ve ortaya köyden sokağa yeni taşınmış bir çocuk ve ailesine yönelik önyargılı davranışlar ve bu önyargının kırılması ile ilgili bir oyun çıktı. Grips tiyatrosu gerçekliği yakalamaya çalışırken ümit ışığı yakmayı, dünyanın değiştirilebilir olduğunu, göstermeyi ihmal etmiyor. Yapılan çalışmada da buna özen gösterildi. Buraya kadar sık sık tekrarladığımızdan da anlaşılacağı gibi "çocuk gerçeği", "çocuk bakışı" tüm çalışmanın temel hareket noktasını oluşturdu, çünkü; çocuk çok iyi bildiği şeye ilgi duyar. Eğer ona ulaşmak, onun dünyasına girmek istiyorsak onun bakışıyla, ona yabancı olmayan biçimde bir şeyler sunmalıyız. 20-24 nisan tarihleri arasında yine Grips tiyatrosundan Anja Tuckermann'ın verdiği "Oyun yazım" seminerinde bir önceki çalışmada olduğu gibi çocuk bakışı, çocuk gerçekliği gibi konulara ağırlık verildi. Her deneme öncesi Anja, "çocukluğunuzda sizin için önemli olan bir giysinizi, bir eşyayı, bir oyuncağı düşünün ve anlatın", "çocukluğunuzda bazı çelişkiler yaşadığınız mekânı ve olayı düşünün ve yazın", "Taksim'e doğru yürüyün, çevreyi bir çocuk nasıl görür, neler ilgisini çeker, çocukları inceleyin, onları yazın" gibi başlıklarla katılımcıların kendi kendileriyle karşı karşıya gelmelerini, kendi çocukluklarını hatırlamalarını, içlerindeki çocuğu ortaya çıkarmalarını amaçlıyordu. Yazılanların içeriği önemli değildi onun için. Bu nedenle "bizim yazdıklarımız eleştirilsin, yazdıklarımız üzerine konuşalım" gibi istekleri kabul etmedi. Önemli olan bizlerin bunu hissetmemiz, içimizdeki çocukla yüz yüze gelmemizdi. Daha sonra Anja'nın verdiği kelime listesinin dışına çıkmadan bir diyalog yazmamız istendi. Önce bu listenin bizleri çok kısıtladığını düşündük, ama çalışma ilerledikçe bir başka biçimde arayış, yaratıcılığa doğru bir çaba içine girdiğimizi fark ettik. "Teori ve pratik olarak çocuk tiyatrosu yapmak" başlığı altındaki seminer ise Carrousel çocuk tiyatrosundan Matthias Messmer tarafından 4-9 mayıs tarihleri arasında verildi. Pratik ve teori olarak iki ana başlık altında hazırladığı programa pratikle ilgili bölümünü "Çocuklar tiyatroyu nasıl yaşıyorlar, ne anlıyorlar? Oyunla gerçeği nasıl yaşıyorlar?" oluşturuyordu. Gruplar her gün sözlü ve sözsüz bir dizi oyun hazırladılar ve farklı yaş gruplarından farklı çevrelerden çocuk grupları davet edilerek yapılan çalışmalar izlettirildi. Oyunları nasıl algıladıkları oyun sonunda yapılan söyleşilerde saptanmaya çalışıldı. Küçük yaş grubunu soyut kavramlar, hareketler zorlarken büyüyen 10

yaş grubuyla birlikte anlayış farklılıkları, değerlendirmelerdeki farklılıklar birer birer ortaya çıktı. 27-28-29 Nisan tarihlerinde 9 Eylül Üniversitesi'nden Yard. Doç. Dr. Deniz Mutlu, dekor, kostüm; öğretim görevlisi Abdullah Uyan, çocuk tiyatrosunda ışık; Yard. Doç. Dr. Nevin Eritenel de çocuk tiyatrosunda hareket üzerinde durdular. Son iki haftayı yine Grips Tiyatrosu'ndan Herman Vinck'in üç farklı grupla yürüttüğü bir vvorkshop oluşturdu. Daha çok oyunculuk, üzerinde durulan çalışmalar oldukça tartışmalı geçti. Eğitim programının son gününde Grips tiyatrosunun kurucularından ve Genel Sanat Yönetmeni Volker Ludvvig davet edildi. Eğitim semineri katılımcıların sertifikalarını almalarıyla son buldu. 1-2-3- Mayıs tarihlerinde Çeşme Alaçatı'da düzenlenen Kurultay'da "Çocuk Tiyatrosu Nasıl Yapılmalı (Durum Saptaması ve Çözüm Önerileri), "Çocuk Tiyatrosu Eğitimi", "Ödenekli ve Özel Tiyatrolarda Uygulamalar ve Örgütlenme", "Milli Eğitim Bakanlığı ve Çocuk Tiyatrosu" gibi alt başlıklar tartışmalara açıldı. Hemen ilk gün, önceden gönderilen bildirilerden yola çıkılarak oluşturulan komisyonlar çalışmaya başladılar. Üçüncü gün öğleden sonra sonuç bildirgesi genel görüşmeye açıldı. Kurultayın hemen harekete geçip birşeyleri yeniden gözden geçirmelerini kimse beklemiyordu ve bu ümitsizlik, bu karamsarlık sık sık dile getirildi. Özellikle ben ve benim gibi ilk kez böylesi bir toplantıya katılan kişiler "O zaman bu kadar insan burada toplanmış ne yapıyoruz" diye birbirimize sormadan edemedik. 1. UluslararasıIstanbul Çocuk Tiyatrosu Festivali ise 8 Haziran'da başladı. Son oyun 20 Haziran akşamı Kanadalı grubun sunduğu "Aile" adlı "Forum Tiyatro" örneği ile son buldu. Bu festival de diğerleri gibi Kültür Bakanlığı'nın desteği ile gerçekleşti. Ancak bu konuda yaşanan birçok sorun programın baştan oluşturulduğu gibi gelişmesini önledi. Festivalin yapılıp yapılmaması ile ilgili tereddütler, maddi desteğin önceden planlandığının çok altında verilmesi, bazı toplulukların iptal edilmesine neden oldu. Eğrisiyle doğrusuyla yaşanan ilk festival, önümüzdeki yıllara aktarılacak deneyimler yumağıyla son buldu. Türkiye'de ilk kez çocuk tiyatrosu alanında böylesine yoğun bir eğitim programı ve Çocuk Tiyatrosu Kurultayı gerçekleştirildi. (Eğer daha önce böyle bir çalışma yapıldıysa da günahı yeterince duyuru yapmayanların) Seminer altı haftalık bir çalışmayı kapsıyordu. İstanbul şartlarında süre olarak oldukça uzun ve zorlayıcı idi. Buna rağmen ilgi vardı. Bu alanda çalışan insanlar bir şeyler kazanmak için şartları zorlayarak kendi olanaklarıyla (İstanbul dışından gelenler de vardı) katıldılar. Son zamanlarda "Çocuk Tiyatrosu" sözcükleri daha sık telaffuz ediliyor. "Çocuk Tiyatrosu yapmak özel uzmanlık gerektirir" gerçeğinin altı daha sık çiziliyor. Ulusal ve Uluslararası Çocuk Tiyatrosu festivalleri düzenleniyor. Bütün bunlar Çocuk Tiyatrosu adına sevindirici gelişmeler. Her zaman elbette daha iyisi yapılabilir, yapılmalı da. Dergimiz Tiyatro... Tiyatro... sadece bir yayın kuruluşu olmasına karşın kısıtlı olanaklarıyla günahıyla sevabıyla ortaya bir şeyler koyarak, bu alana ilgi göstererek küçük bir adım, ama 63 yıllık Çocuk Tiyatrosu geçmişine bakıldığında önemli bir adım atmıştır. Küçük bir kıvılcım çakmıştır. Kim bilir, belki bundan sonra ödenekli tiyatrolar bu işe ilgi göstererek, en azından Çocuk Tiyatrosu birimleriyle hizmet içi eğitim kapsamında kendi elemanlarına yönelik böyle bir çalışma yaparlar, dışardan bizlere de izleme olanağı verirleri 11

İZLENİM 12 SIMON MALBOGAT, Ahmet Ortaçdağ MIXED COMPANY VE YASA OLUŞTURAN TİYATRO "7. Uluslararası İstanbul Çocuk Tiyatrosu Festivali" bir "ilk"e daha imza atarak Augusto Boal'un başlatmış olduğu "Theater of Opressed" (Ezilenler Tiyatrosu) kavramından yola çıkarak çalışmalarını Forum Tiyatrosu olarak sürdüren Mixed Company'nin kurucusu Simon Malbogat'ın yönetimindeki vvorkshop'a ev sahipliği yaptı. Augusto Boal, katarsis teorisi üzerine yapılanmış geleneksel tiyatronun devrini kapadığına ve alternatif teoriler geliştirmenin kaçınılmaz olduğuna inandığı için çalışmalarını spect-actor (seyirci-oyuncu) üzerinde yoğunlaştırmış ve Brecht'in başlatmış olduğu seyirciye konuşma geleneğini daha da ileriye götürerek dördüncü duvarı tamamen yıkmış bir sanatçı-teorisyen. Hipotezlerini, Macro ile Mikro Kozmos arasındaki Osmoz, Metaxis ve Analojik İnduksiyon olarak adlandıran Boal ile 1985'te tanışan ve 1987'de vvorkshop'una katılan Malbogat ise dördüncü duvarı yıkarak seyirciyle ilişkiye giren oyuncu ve bu durum karşısında spontan davranan seyirci olgusundan etkilenerek çalışmalarını bu noktadan hareketle temellendirmiş. Sonuç olarak forum tiyatrosu ezen ile ezilen arasındaki ilişkiyi sahne üzerinde canlandırdıktan sonra, seyirciyi de içine alan bir platform oluşturarak dış ve iç baskıları ortaya çıkarmak, analiz etmek ve alternatif aksiyonlar yaratmak üzerine yoğunlaşıyor. Forum Tiyatrosu kavramının ne şekilde oluştuğu da ilginç: Boal, karı-koca ilişkisi ni anlatan bir gösterisinde seyirciler arasından bir kadına ilişkide nasıl bir değişiklik yapmak istediğini sorar. Kadın anlatır, oyuncular uygular. Ama kadın yapı lanlardan bir türlü memnun kalmaz. Sonunda Boal kadına döner ve istediği şey bizzat kendisinin göstermesini ister. Kadın sahne alır ve akşam işten eve dönmüş olan kocasının kafasına süpürgeyi indirerek "Ne yapıyorsun?"diye bağırır. Koca rolündeki oyuncu ise rolün getirdiği reaksiyonla sandalyeyi kaldırır ve karısının kafasına indirmeye hazırlanır. Bu noktada oyun durdurulur ve seyirci kadın bütün evlilik hayatı boyunca bunu yapmayı kurduğunu, ama asla böyle bir tepkiyle karşılaşacağını düşünmediğini anlatır. Bu açıdan forum tiyatrosu seyirci-oyuncunun duyduğu baskıları açığa çıkarması için ortam hazırlarken, belli bir doğrudan yola çıkmadan, spontanlığın getirdiği doğrultuda, o ana ait gerçekliğin oluşturduğu tranformasyonları ortaya çıkarır ve asla sonuçla ilgilenmez. Amaç, ortaya dökülen enerjiyle birlikte baskıyı dönüştürmek, ondan kurtulmak ve bu baskının etki ve tepkisiyle ilgili yaşamsal bir pratik edinmektir. 1987'den itibaren binlerce forum tiyatrosu oluşturan Malbogat, 1991 yılına geldiğinde, kişinin maruz kaldığı baskıları sahneleme konusunda daha fazla tanıma ihtiyaç olduğunu görmüş. İstanbul'da gerçekleştirdiği vvorkshop'ta da katılımcıların baskı unsuru olarak sık sık dile getirdikleri gibi "sistem" tanımlamasını yeterli bulmuyor. Kişi üzerinde hayat boyu etkisini sürdüren içsel ve dışsal baskılarla Boal'un deyimiyle "kafadaki polisler" ile mücadelede karşı tarafı olabildiğince açık bir şekilde tanımlamak için on iki bin yıllık geçmişi olan Kuzey Amerika yerlilerinin şaman öğretilerinden yola çıkarak bir yöntem geliştiriyor. Bu yöntem kanıtlanması için yedi kuşak boyunca aktarılması ve doğrulanması gereken Tiran Güç Çemberi sistemini esas alıyor. Bu teoriye göre insanların karşılarındakilere uyguladıkları baskı türleri genel olarak sekize ayrılıyor: 1.Zulüm/eziyet eden 2.Öfke/hiddetle provoke eden

Mixed Company'nin çalışmalarının çıkış noktasını oluşturan Augusto Boal'ün Brezilya'da yönettiği VVorkShop'tan bir görüntü. 3.Kral/kraliçe, otoriter 4.Yaralı, ilgi bekleyen çocuk/kendine fazla önem verme 5.Can sıkan/üzüntü veren 6.Kurnaz/şeytani 7.Şiddet uygulayan 8.Üzgün/melankolik, suça teşvik eden. Ayrıca Malbogat sahne üzerinde görsel olarak belirginleştirmek için bu tiranları maskeleştirmiş ve seyirciye tanıştırmak için bir sunum getirmiş. Oyuncular tarafından takılan maskeler, teker teker sahneye çıkıyor ve ait oldukları baskıcı tiranın uyguladığı baskıyı "Sev beni!" cümleciğiyle yaşatıyorlar. Değişik şekillerde ve vurgularla aktarılan bu cümlecik maruz kaldığımız duygusal baskıları inanılmaz bir şekilde yansıtıyor ve şiddet, öfke gibi reaksiyonların bile en temelinde yatan duygusal zaafları ortaya çıkarıyor. VVorkshop'ta katılımcılardan diğer katılımcıları kullanarak geçmişte uğradıkları bir baskıyı anlatan resimler oluşturmaları ve bu imajları arka arkaya sıralayarak göstermeleri istendi. Uygulamaya geçmeden önce önemli üç şart vurgulandı: Kendine/Karşındakine/Mekâna zarar verme! İmajlardan biri sabah vvorkshop'a gelirken elle tacize uğrayan felsefe mezunu bir genç kıza aitti. Diğer katılımcıların da ezen/ezilen ilişkisine getirdiği alternatif aksiyon ve reaksiyonlarla durum bütün ayrıntılarıyla irdelendi ve genç kız gerçek hayatta olmasa da canlandırma yoluyla bu baskıyı, oluşan platforma taşıyıp göz önüne dökmek imkânını bulduğu için hissettiği yoğun baskıdan kurtulabildi. Malbogat baskıya maruz kalındığı zaman kişinin kendini koruması için dört kavramın önemini vurguluyor: 1. duygusal disiplin 2. kendi alanını korumak 3. düşünsel hakimiyet 4. zamanlama. Özellikle zamanlama çok önemli. Karşı tarafın kontrol edilemez olduğu noktada bir süre için ortak mekânın terk edilmesi ve uzakta kalınması iki tarafın da olayın büyüyebilecek boyutlarından korunmasını sağlayacaktır. Son olarak bütün bu önlemler bir işe yaramadığı takdirde suya girmek veya banyo yapmak kişinin üzerindeki negatif enerjiyi atmasını sağlayıp onu rahatlatacak etkin bir yoldur. Malbogat bugüne kadar yapmış olduğu beş yüz altmış gösteriye rağmen devletten yardım alamıyor, çünkü yaptığı iş tutucu, geleneksel tiyatro kesimi tarafından tiyatro değil, sosyal animasyon olarak kabul ediliyor. Ancak o bir oyuncu, yönetmen, hikâye anlatan ve joker olarak kırk yıllık birikimini seyirciyle birlikte kollektif bir şekilde yaratıya dönüştürerek gerçek sanat yaptığına inanıyor. Mixed Company çalışmalarını iki şekilde yürütüyor, İlki, yaratıcı ekibin ve oyuncuların doğaçlamalarını içeren imaj oluşturma safhası. Örneğin bir gösteriyi prova esnasında çektikleri yüzlerce poloroid fotoğraf arasından seçtikleri resimlerle oluşturmuşlar. Diğer yöntem ise, belli bir baskı unsuruna maruz kalan gruplar veya cemaatlerle kollektif çalışma içine girmek. Bu durumda, örneğin yalnız yaşayan çocuklu anneler, bir araya gelip kendileri bir gösteri oluşturabiliyor ya da istedikleri bir senaryo doğrultusunda Mixed Company'e sipariş verebiliyorlar. Ama yaratım sürecinde kendi problemleri ve yaşadıkları baskılarla ilgili sürekli destek vererek, ortak bir çalışma içine giriyorlar. Malbogat, Forum Tiyatrosu'nun gelecekteki planlarıyla ilgili "legislative theatre" (yasa oluşturan tiyatro) kavramının altını çiziyor. Bu proje, toplumda yasama yoluyla düzeltilmesi gereken taciz, cinsiyet ayrımcılığı, ırkçılık gibi konularda demokratik çözümler getirmeyi öngörüyor. Bu çalışmalar, fabrika işçilerinin günlük çalışma saatleri içinde maruz kaldıkları baskılarla ilgili olabileceği gibi, Augusto Boal'un yapmış olduğu gibi, Brezilya'daki körlerin sokaktaki telefon kulübelerinin çıkıntılı levhalarına çarpma problemlerini de içerebiliyor. Mixed Company'nin yasa oluşturan tiyatro doğrultusunda gerçekleştirdiği son çalışma ise şöyle: Forum tiyatrosu Kanada'da ikinci dil olarak İngilizce konuşan kadınların otobüs yolculuğu esnasında maruz kal- 13

Mixed Company'nin ülkemizde sergilediği "Aile" oyunundan bir sahne. (Laura J. Forth, Tracey Hway) KRYOLAN Profesyonel Makyaj Malzemeleri ACADEMİE Profesyonel Cilt Bakım Ürünleri FREED Dans ve Bale Malzemeleri DANSKIN Dans, Bale ve Spor Kıyafetleri SHOW & KARNAVAL Malzemeleri ve Aksesuarları PROFESYONEL SİHİRBAZLIK Malzemeleri KOSTÜM ve MASKOTLAR Sakal, Bıyık, Peruk Yapım Malzemeleri dıkları tacizleri ele almış. Çinli, Hispanik gibi değişik etnik kökenli kadınların katıldığı çalışmalarda, otobüslerde şoförü uyarmak ve polis çağırmak için düğmeler olduğu, ancak İngilizce okuyamadıkları için kadınların bunu bilmedikleri ortaya çıkmış. Böylece yasal bir düzenlemeye gidilerek otobüslerde asılan yazıların birkaç dilden yazılması gündeme gelmiş. Dördüncü duvarın deri gibi gitgide kalınlaştığı, katarsis teorisi doğrultusunda kemikleşmiş geleneksel tiyatronun bir yazın türünün uzantısı olarak hayatta kalmaya çalıştığı günümüzde çalışmalarıyla seyirciyi hayat sahnesinin aktif oyuncularına dönüştüren ve düzen ile ilgili politik çözümler üretme konusunda aktive eden Mixed Company tiyatronun asal işlevine dair gerçekten yaşamsal bir soluk getirdi Istanbul'a. VVorkshop'un son günü katılımcıların elden ele geçirerek o an için hissettiklerini aktardıkları kutsal taş, on iki bin yıllık bir öğretinin kollektif bilinci oldu herkes için. Malbogat'ın dediği gibi, siyah ve beyazlar arasındaki grileri doldurabilmek için, her bireyin aktif olarak bu değişim sürecine katılması kaçınılmaz. Ama bunu yaparken kendiyle ilgili çözümlemeleri yapması ve en önemlisi önce "kafadaki polisler"den kurtulması gerekiyor 0 VİRA KOZMETİK SAN. vetic. A.Ş. Merkez: Fener Kalamış Cad. No: 26/13 Kat: 3 81030 Kızıltoprak-lstanbul Tel: (0-216) 347 30 70-347 7.1 60 Fax: (0-216) 337 05 25 Şube: Kastel iş Merkezi No: 36 Beyoğlu-istanbul (Atlas Sineması Pasajı Kuyumcular ve Antikacılar Çarşısı) Tel: (0-212) 293 36 37

ELEŞTİRİ "Mixed Company" ve Yabancı Bir Dilde ve Kültürde "FORUM TİYATRO" YAPMAK Yer Fatih Eğitim Parkı. 1200 yıllık Bizans sarnıcının içine yerleştirilen küçük bir açık hava tiyatrosu. Genç bir adam sakin görünümüyle sessiz sedasız sahnedeki köşesine yerleşiyor ve ilginç enstrumanlarından çıkan değişik sesler yavaş yavaş sahneden aşağıya inerek seyircilerin arasına dağılmaya başlıyor. Önceleri kendi aralarında konuşarak oyunun başlamasını bekleyenler sözlerini yarıda kesip sahneye dönüyor. Enstrumanların sesine müzisyenin sesi ekleniyor, bir ayine çağırır gibi. Yükselen ritmle birlikte coşku da yükseliyor ama bu öyle bir coşku ki seyirci el çırparak katılmayı düşünmüyor. Sanki büyülenmiş gibi sessiz dinliyor... Müzisyen Peter Jarvis sahnedeki köşesinde, kendinden geçmiş bir halde, sanki insanları yeniden dirilişe, bir ritüele çağırıyor. Gerçekte burada, tiyatronun ritüele, ritüelin de gerçek yaşamın provasına Nihal Kuyumcu dönüştüğü bir oyun izlemeye çağırıyor herkesi. Sahneye gelen yönetmen Simon Malbogat, yüzünde mask, bir elinde dumanları tüten bir tütsü, diğer elinde bir tüy, tütsüyü kendi üstüne ve çevreye yelpazeliyerek tüm olumsuzlukları kendinden ve çevresinden uzaklaştırdıktan sonra, dünyanın oluşumundan ve yedi kuşaktır inanılan Kızılderili geleneklerinden söz ederek oyunu başlatıyor. Dünyanın oluşumu, güneş, toprak, bitkiler, hayvanlar ve insanlarla yaklaşık 35 dakikalık bir ön oyun dokuz değişik maskenin değişik biçimlerde sevgi istemleriyle son buluyor. Canlı kırmızı renkteki maske sakladığı kişiye şımarık, cıva gibi yerinde duramıyan hareketlerle "sev beni" dedirtirken, diğer koyu renkli korkunç görünümlü olanı emredercesine, tehdit ederek sevgi istiyor. Bir diğeri ise yalvaran, acındıran sesle adeta dileniyor. Gerçek yaşamda da durum böyle değil midir? Evin tek çocuğu şımarıkça sevgi isterken, yüz göz olma korkusuyla sev beni diye emreden baba yok mudur çevremizde. Ya da acıklı, mızmız, sürekli yakınarak "sev beni" diyenlerin yanı sıra aşağılayıcı eleştiren bir ses tonuyla sevgi isteyenler. Sonuçta hepsi ayrı ayrı yaşamımızda birer baskı aracına dönüşmüyor mu? Oyunun bütününde de "Tina'nın Öyküsü" ile özde bu sevgiyi isteme biçimlerinin bir tirana dönüşmesi bir başka deyişle günlük yaşamımızda farkında olmadan maruz kaldığımız ya da bizim dönüştüğümüz tiranlar sergileniyor. Tina'nın öyküsü bir okul sahnesi ile başlıyor. Biraz karikatürize edilmiş elinde sopası ile öğrencinin tuvalete gitmesine bile izin vermeyen sadece kendi anlattıklarının aynen tekrar edilmesini isteyen, sert, acımasız bir öğretmen ve yarı uyuklayan öğrenciler. Tina'nın kısa eteği öğretmenin dikkatini çekiyor ve tehdit eden aşağılayan bakışlarla etek boyunu uzattırıyor. Bir başka sahne piknikte geçiyor. Baba kıymetli oğlunu sırtlamış, Tına da sepet, tabure, çanta ne varsa. Aynı zamanda o gün Tina'nın doğum günü... Baba oğul top oynarken hanımlar beylerin istediği biçimde piknik sofrasını hazırlıyor. O arada Büyükanne Tina'ya aldığı hediyeyi veriyor, ama şımarık erkek kardeş hediye bebeğin başını kopartıyor. Tina kardeşine kızıp çekişince anne büyük bir hırsla kalkıyor, Tina'ya bir tokat atıyor. Oyun bu şekilde ak-kara karşıtlıklarının sergilenmesiyle ve seyirciyi kışkırtma adına haksızlıklar tek yanlı olarak biraz da abartılı verilerek sürüp gidiyor. 15

Sonunda tekrar sahnedeki yerini alan yönetmen soruyor. "Tina'nın öyküsünü izlediniz. Siz olsanız bu öyküde neleri, kimleri, nasıl değiştirirdiniz?" Önce çocuklar çekingen sonra büyük is-, tekle yavaş yavaş oyunda yer olmaya başlıyorlar. Seyirci-çocuklardan biri oğluna harçlık veren babanın yerini alıp, hem oğluna hem kızına eşit miktarda harçlık verip ikisini birden gezmeye gönderirken, bir başkası eşit harçlık veriyor ama kızının sokağa çıkmasına izin vermiyor. Bir diğeri öğretmenin yerine geçerek tuvalete gitmek isteyen çocuğu dışarı yollarken sınıfta yaramazlık yapan çocukları da dersten dışarı atıyor. Yine bir başkası annenin yerine geçecek oğluna farklı davranan babayı uyarıyor, babanın elinden topu alıp çocuklarına veriyor. Bu ve benzeri örneklerle, düşünülüp yeni çözümler üretildikçe seyirciler oyunucuya dönüştü ve sahnede yeni kurgularla değişik oyunlar izledik. Buraya kadar kısaca sözünü ettiğimiz Dergimizin Kültür Bakanlığı desteğiyle düzenlediği 1. Uluslararası istanbul Çocuk Tiyatrosu Festivali'nde Kanadalı grup "Mixed Company"nin sergilediği oyun. Bu oyun biri Taksim Sahnesi'nde çoğunluğu çocuklarla, diğeri de Fatih Eğitim Parkı'nda çocuk-yetişkin karışık olmak üzere iki kez sergilendi. Her ikisinde de seyircilerden ilginç çözümler, öneriler geldi. Ancak grubun yabancı olması tartışmaların çeviriyle gerçekleştirilmesi, (arada bir çeviri faktörünün olması tartışmanın tansiyonunu düşürdü) yönetmenin ya da oyuncuların spontan olarak ortaya koyacakları yeni durumlar da bir kilitlenmeye neden oldu. Örneğin Taksim Sahnesi'nde dışarı atılan çocuklarla müdürün geri gelmesi üzerine yeni çözümler aranabilirdi ama arada kaynadı. Böylelikle çok daha canlı geçebilecek, inandırıcı süreçlerin yaşanabileceği bu tarz bir oyunda dil faktörünün ne kadar önemli olduğu ortaya çıktı. Öte yandan, oyunun sonunda Tina'nın sokağa düşmesi, erkek kardeşin polisten kaçacak şeyler yapması, kız kardeşini bir kaldırım yosması gibi görmesi seyirci çocukların da dediği gibi "Türk filmlerini" hatırlatıyordu. Burada özellikle kız çocuklarına yönelik bir uyarı, bir tehdit vardı ve öyle de kaldı. Üzerinde hiç konuşulmadı, düşünülmedi. Bu bölüme yönelik olarak yönetmen tarafından salona sorular sorulup başka çözüm arayışlarına gidilmeliydi. Evden kaçan kız mutlaka sokağa mı düşer? Ya da kızların başka seçeneği yok mu? Bu tür sorular askıda kalmamalıydı. Okul sahnesinde de yönetmen aynı şekilde seyirciye sorular sorabilir, en azından eteği kısa olduğu için öğretmenden azar işiten Tina başka ne yapabilir diye bir tartışma açabilirdi. Çocuklarımızın içselleştirdiği, doğal karşıladığı bugüne kadar mutlak doğru olarak kendilerine dayatılan böylesine otoriter yaklaşımları, uyarıları, tehditleri belki soru sorarak irdelemek, üzerinde düşünmeye davet etmek gerekirdi. Böylelikle yapılan "Forum Tiyatro" amacına daha çok ulaşırdı. Oyunun hiç aralıksız yaklaşık 65 dakika sürmesi çocuklar için biraz zorlayıcı olmasına karşın ilgiyle izlendi. Broşürlere göre 10 yaş ve üstü çocuklara yönelik olarak hazırlanan bu oyunun ilk bölümü (ön oyun) belki biraz daha kısa ve somut olabilirdi. On yaş çocukları için oldukça soyut kalmıştı. Ayrıca tartışmalara da daha çok zaman ayrılabilirdi. Hatta tartışmaların, Tina'nın yaşadığı her öykünün ardından yapılması salona daha büyük canlılık getirebilirdi. Çocuklar özellikle ilk bölümdeki tartışma ve değişimden sonra gelen her bölümü daha büyük bir dikkatle izleyip neyi nasıl değiştirebileceklenini düşünerek, çözüm arayarak izleyebilirlerdi. Özellikle "Forum Tiyatro" ile ilk kez karşılaşan, profesyonel oyuncularla büyük bir sahneyi paylaşacak çocuklara daha büyük heyecanlar yaşatılabilirdi. Sorunlar seyirciyi kışkırtma adına tek yanlı olarak, özellikle Tina büyük haksızlıklara uğratılarak sergilendi. Acaba daha gerçekçi bir yaklaşımla, yani sorunları sadece var olan biçimiyle sergilemek de seyirciyi kışkırtmaz mıydı? En azından ülkemizde, bazı gelenekler, bazı yerleşik düşünceler, olduğu biçimiyle de oldukça kışkırtıcı. Bu şekilde olunca inandırıcılığını biraz yitirmiyor 16

mu? Öte yandan grup ilk kez geldikleri bir ülkede, çok iyi bilmedikleri kültüre, geleneklere ve yabancı oldukları yaşam biçimine karşın Tina'nın öyküsünde karşımıza çıkan sorunlarda evrensel bir çizgiyi yakalamışlardı. Yönetmen açılış konuşması sırasında söyledikleriyle yüzündeki maskesi ve elindeki tütsü ile (ki grup içinde bu tütsü yakılarak olumsuzlukların kovulduğuna gerçekten inanılıyor) ve tavırlarıyla çocuk-büyük tüm seyirciler için ilginç etkileyici bir portre çizdi. Çocuk-seyirci için uzun sayılabilecek bir sürenin sonuna kadar oyunun, salondan fazla ses çıkmadan izlenmesinde oyuncuların payı çok büyük. Vücut dilini çok iyi kullanmaları sahnede tempoyu düşürmeden sürdürdükleri hareketli canlı oyunculuk, sözsüz olmasına karşın kolaylıkla salonla buluşan anlatım, çocuk seyirciyi de içine aldı kavradı. yaşattılar çocuklarımıza. Aslında Augusto Boal'ın geliştirdiği, yeniden yarattığı tiyatrosu, "Tiyatro büyüsünü yitiriyor mu?" gibi sorulara yanıt verecek, gerçek yaşam içindeki tiyatroya ve tiyatrodaki gerçek yaşama yeniden can verecek özelliklere sahip. Özellikle seyirciyi gerçek anlamda içine alan aktif ve pasif katılımcı yönüyle çocuk tiyatrosu için de çok önemli bir model. Oyunun sonunda çocukların gittikçe yükselen bir tempo ve ilginç fikirlerle oyuna katılmak istemeleri, arayışlara girmeleri bu düşünceyi doğuruyor. Çocuk tiyatrosu ile uğraşan dostlara duyurulur! 1. Uluslararası İstanbul Çocuk Tiyatroları Festivali kapsamında izlediğimiz Kanadalı grup "Mixed Company" çocuklarımıza alternatif bir tiyatro sundu. İlk kez sahneden sorular soruldu, kendilerinden isteklerine göre oyunu yeniden oluşturmaları istendi, İlginç bir deneyim 17

İZDÜŞÜM Ahmet Levendoğlu YASAKÇI KAFA VE TİYATRO Tiyatromuz, geride bıraktığı kimi olumlu kimi olumsuz görüntülerle haziran ayında bir kez daha yaz uykusuna dalarken, bildik bir "canavar", "yasak canavarı" yine karşımıza çıktı. Ankara Birlik Tiyatrosu'nun "Bir Güzel Çirkin Kral" adlı oyununun 12 kentte yasaklandığını öğrendik. Oysa oyun geçen yıldan bu yana Türkiye'nin başlıca büyük kentlerinde ve kimi dış ülkelerde sahnelendi. Gaziantep'te "polis fezlekesine dayalı" yasaklamayı Vali Yardımcısı Bey şöyle gerekçelendirmiş: "Oyunun senaryosunun toplumu etnik ayrımcılığa sevk edeceği ve bunun da nefret duygularını arttırarak ilimizde istenmeyen olayların çıkmasına sebebiyet verebileceği, kamu düzenini bozucu ve halkı suç işlemeye teşvik edici mahiyette olduğundan (...)": iş bununla kalmıyor; Gaziantep Savcılığı'nın verdiği "takipsizlik" kararına karşın Valilik ikinci yasaklamaya gidiyor. ABT Yönetmeni Zeki Göker de bakın ne diyor: "(...) Yirmi gündür otelde kalıyoruz. Bilet almış üç bin seyirci oyuna sahip çıkıyor. Yerel radyolara protesto telefonları geliyor. Antep halkı bizi destekliyor. Çevremiz sivil polislerle dolu, psikolojik baskı altında tutuluyoruz. Gaziantep İdare Mahkemesi'ne yeniden başvurduk. Hukuk devletinin kanıtlanmasını istiyoruz. Aksi halde 27 yıldır emek verdiğimiz tiyatromuzu kapatmak zorunda kalacağız." Bu son marifeti öncesindeki iki yılda, yasakçı kafanın başlıca hedefi Ankara Ekin Tiyatrosu olmuştu. (Kamu düzenini bozmaya yönelen tiyatrolar nedense hep bu Ankara'dan çıkıyor anlaşılan!) Onların da, önce "Memleket Hikâyeleri", geçtiğimiz tiyatro döneminde de "Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ölümü" adlı oyunları çok yerde oynandı, çok yerde ise yasaklandı. Geçenlerde Cumhuriyet'te Mustafa Balbay, tiyatronun çeşitli illerde başına gelenleri aktarıyordu. Olaylar demeti kendiliğinden bir gülmece yazısı oluşturmuştu. Bu demetten iki örneği alayım buraya: "Gelindi Ürgüp'e... Kaymakam 'Önce oyunun metnini göreyim' dedi. Aynen verdiler. İnceledi. Sorumluları çağırdı. Uyardı: 'Bazı bölümlerini çıkarmanız gerekli'... 'Hangileri onlar?' Kaymakam, o bölümlerin altını çizmişti, gösterdi... Kaymakam Bey'in çizdiği bölümler Dario Fo'nun önsözde yazdıklarıydı...", "Turne sırasında komiserlerden biri oyunu okur. Bütün kişi adları İtalyanca, yer adları İtalyanca ama, ne olur ne olmaz deyip yöneticileri uyarır: Oyun başlamadan önce bir görevli sahneye çıkacak ve buradaki tüm olaylar İtalya'da geçmektedir, diyecek. Tamam mı?" Güldürüyor insanı, değil mi? Güldürür elbet; katıksız kara mizah örnekleri bunlar. Gülelim gülmesine ama, gülüp geçmeyelim. Demokratik Cumhuriyet Türkiyesinde kaç kuşak yasaklarla büyüdü, yetişti. Kimi aydınlar, yazarlar, yasağa karşı baş koydular ama yaşamlar tükendi, yasaklar tükenmedi. Yasakçılığın ilkel karanlığı üzerine yazılıp söylenmedik pek şey kalmadı. Ama gerçeği görmek gerek: Yasakçılık Türkiye'de devletin seçimi olagelmiştir. Şu hükümetin ya da bu siyasal önderin gitmesii gelmesiyle bunun değişeceği pek yoktur. Sanatçı, tiyatrocu olarak yapılacak şey yasakçılığa karşı koymak; bunu söyleme ve eyleme dökmektir. Ankara Ekin Tiyatrosu'nun iki yıldır yaşadıkları olaylarda, örneğin Tiyatro Stüdyosu olarak arkadaşlarım ve ben elden geldiğince onların yanında olmaya çabaladık uzaktan da olsa, bir yazıyla, bir faksla da olsa. En son Mayıs ayında Ankara'da, yine yasakların dile getirildiği basın toplantısında seslerimizi birleştirdik. Bu yolda destek ve dayanışma birkaç tiyatrorun, beş on tiyatrocunun değil, tüm tiyatro insanlarının görevi olmalı. Üzücüdür ki -Tiyatro Eleştirmenleri Birliği dışında- çeşitli tiyatro derneklerinden bu doğrultuda gereken desteğin geldiğine ben rastlamadım. Konuya duyarlılık ve sorumlulukla eğilmenin vakti geldi, geçiyor Not: Bu yazının yazılışını izleyen günlerde Gaziantep İdare Mahkemesi "Yürütmeyi Durdurma Kararan" ile Valilik yasağını kaldırdı; oyun kentte sahnelendi. (Al.) 18

İNCELEME TADASHI SUZUKI'NİN DIONYSOS'U Özlem Hemiş Öztürk Sanat, daima gerçeğin törensel yeniden düzenlenmesidir. Camille Pagllia Ülkemizde dini tarikatların yönetimde söz sahibi olmak istediği, laikliğin tartışma konusu edildiği günler yaşıyoruz. Atatürk'ün Türkiyesi'nde bu inanılmaz cürete karşı koyma gücünü, demokratik Türkiye söylemini -sağda ya da solda- diline pelesenk ederek iktidara tutunanların bol olduğu bir dönemde en kararlı şekilde yalnızca silahlı kuvvetlerin göstermesi ise, acı bir ironi. Gerek din gerekse siyaset, sahip olma ya da gücünü gösterme söz konusu olduğunda iki temel tavır sergiler; uzlaşma ya da çatışma. Uzlaşma, ortak çıkarların birlikte elde edilmesi söz konusu olduğunda gündeme gelir. Çatışma ise egemenlik sınırlarını büyütmek isteyen bir taraf olduğunda söz konusudur. İki güç arasındaki çizgi bıçak sırtıdır. Kitleler kolayca birinden öbürüne yönelebilirler. İnanç oyunu kutsal bir kapılmadır. Şenlik, kutsal gün, dinsel ayin ruhu dünyanın olağan kaygılarından geçici olarak sıyrılmayı, özel bir davranış biçimini gerektirir. 1 Somut gerçeğin işe karışıp büyüyü bozmasına, 'oyun bozanlara', fırsat verilmez, kral bile olsa... Dinsel ve siyasal otorite karşı karşıya geldiğinde büyük halk kitlelerini eyleme geçirebilecek gücü olan kazanır. Aklın denetiminden sıyrılan inanç, kutlama ve ayinlerin büyüsüyle, mucizevi vaatlerle dinin ardından kolayca gidilebilir. Bu bir kurtuluş mudur? Tadashi Suzuki'nin Euripides'in Bakkhalar'ından yola çıkarak yazıp yönettiği Dionysos, din ile siyasal otorite arasındaki çatışmayı gündeme getiriyor. Sorumuzun yanıtını ise karanlıkta bırakıyor. Ortaya konan durum, seyircinin yanıt aramasını gerektiriyor. Sahneden bize çözüme yönelik bir umut akmıyor. Umut, yalnızca bir sorunun bulgulanarak ortaya konulmasında yatıyor. E.M. Forster Roman Sanatı adlı kitabında gerçek yaşamla öykü arasındaki bağları gözden geçirirken günlük yaşamın iki ayrı yaşamdan oluştuğunu ileri sürer; zaman içinde sürülen yaşam ve değerlere göre sürülen yaşam. İnsan davranışları bu iki tür yaşama bağlı kalır. 2 Suziki, sahnede zamanı ve değerleri bir araya getiriyor. Karşımızdaki zaman ritüeldeki zamandır, yani insanın somut gerçeklerden koptuğu zaman. Şimdi insan değerlere göre yaşamaktadır, ancak değişmekte olan değerlerin sancılı sürecindedir. Birçok Yunan mitinin beşiği Thebai'nin kurucusu ve eski kralı yaşlı Kadmos, Anadolu'dan topraklarına gelen yeni Tanrı'yı kabul etmek istemeyen torunu Pentheus için endişelenmektedir. Sahneye sessizce süzülen Dionysos'un altı rahibi, onun sözlerinin tanığı olur. İskemleleri, rahiplerin taşıdığı gücün, cansız görüntüsüdür, geri çekilip oturduklarında, güçlerini arkalarında bırakırlar. Ritüelleri aydınlatan sessiz tanıklara, mumlara benzerler, tansıral bir ışık her birinin üstünde parlamaktadır. Görmeyen gözlerine karşın gören insanların gözlerinden kaçan gerçekleri 19

onlara aktaran Teiresias'ın ölümlülerle tanrılar arasında bir köprü oluşu, Bakkhalar metninde Dionysos'un bir yabancı bedeniyle görünüp kayboluşu, Suzuki'nin yorumunda karşılığını rahipler korosunda bulur. Ruhu henüz huzura kavuşamamış, Bakkha olma yolundaki Maneadlar korosu ise görkemli kırmızı beyaz giysileri ve müziğin desteğiyle Dionysos'a ulaşmaya çabalar. Pentheus'un Dionysos ile diyaloğunu (agon) korodaki her bir kişiyle sürdürürken, koronun oluşturduğu tanrısal çemberin içinde Petheus'un sözlerinin taşıdığı saldırganlık, bedeninden yansır. Pentheus'un rahiplerle arasında geçen törensel anı, büyülenmişcesine Dionysos'un yönlendirmelerine uyması, komik duruma düşeceğini bildiği halde kadın kılığıyla ironik bir görüntü oluşturur. Pentheus kadınları gizlice seyretmeye gittiğinde, Euripides'in metninden farklı olarak, altı rahip tarafından altı parçaya bölünür. Maenadlar korosu Dionysos adına dansa başlar. Müzik bu ana kadar geleneksel Japon müziği çizgisinde ilerlerken, daha elektronik tınılar devreye girmeye başlar, NevvAge'e doğru ilerler. Tırmanan müzik aynı zamanda, zaferini kutlayan Agave'yi imler. Agave'den taşan enerji (anima), onun yaşadığı Dionysos coşkusudur. İyi bir mürit olarak Dionysos'un simgelerinden biri olan aslanı avlamış; avının başını elinde tutmaktadır. Agave'de daha önce rahiplerce büyülenen oğlu Pentheus'un bakışları vardır; görünmeyen ruhani varlıklara teslimiyet... Agave başarısını Maenadlarla, gururla paylaşmaya çalışır. Babası Kadmus, onu teslimiyet uykusundan uyandırır. elindeki kesik başın ona zafer kazandırmak bir yana, büyük bir lanetin ortasına attığını görür. Daha önce sarhoşluğuna kapıldığı Tanrı'ya acısını yansıtır, öfkesini ona yönlendirir. Dionysos'un sesini duyarız. Yüceliğini tanımayan bir soyu Thebai de istememektedir. Kadmus ile Agave baş başa kalır, acılarını paylaşırlar. Kadmus kızına, tanrıların isteklerinin her zaman mantıkla kavranamayacağını anlatır. Bir toprak parçasının üzerinde geçen egemenlik çatışması soylu kurbanlar verilerek son bulmuştur. Dionysos bir yabancı olarak geldiği toprakların soylularını köklerinden koparır, birer yabancı haline getirir. Çünkü onlar Dionysos ile olan akrabalıklarını yadsımış, onun tanrısallığını kabul etmek istememişlerdir. Pentheus ile Dionysos birbiriyle çatışırken yaşamları parelelliklerle doludur. İkisi de Thebai'nin kurucusu Kadmus'un torunudurlar, anneleri Agave ile Semele kardeştir. Önce Pentheus Dionysos'un ardına düşüp onu yakalamak istemiştir, sonra avlanan kendisi olmuştur. Ortak soyları parçalanarak ölme öyküleri barındırır. İlki Dionysos'un, yüzleri oyundaki rahipler gibi beyaz boyalı Titanlar tarafından kaçırılması, parçalanması, mucizevi olarak yer tanrıçası Rhea'nın eliyle yeniden yaşama dönmesidir. Ardından Semele'nin diğer kardeşi Autonoe'nin kral oğlu Aktaion Artemis'e saygısızlık yaptığı için onun köpeklerince parçalanmıştır. At adam Kheiron, Aktaion'a benzer bir heykel yaparak Aktaion'un ardından ağlayan köpeklerini avutmuştur. Semele'nin kardeşlerinden İno, Semele yanarak ölünce Dionysos'u büyütmek istemiş ve Hera'nın gazabına uğrayıp çıldırmıştır. Bu çılgınlığın sonunda kendi oğlunu kaynar sulara atmıştır. Şimdi de Pentheus annesi Agave tarafından yine Kithaeron dağında parçalanmıştır. E.R. Dodds'a göre tarih kendisini kesinlikle tekrarlamaz, tam olarak kendini tekrarlayan yalnızca ritüellerdir. 3 Yeniden doğuşun, yaşama bağlanmanın ritüeli... Dionysos'ta bir ritüele tanık oluruz.tragedya, oluşumu itibariyle kaynaklarını ritüellerde bulur. Ritüeller ise farklı coğrafyalarda, farklı biçimlerde kendini gösterir. Suzuki Dionysos'da mite bağlı kalmış, miti kaynağından çok farklı bir kültüre taşımıştır. Bakkhalar'daki Dionysos ritüelini, kendi öz kültüründeki ritüellerle buluşturarak, bugünün insanını tartışmasına çekmeyi başarmıştır Suzuki'nin tiyatrosu Japon geleneğinden gelen No, Kubuki ve Kyogen'in bir sentezini barındırır. No oyunları 14. yy'a kadar ritüelleri yansıtan dinsel yönü ağır basan oyunlardır. No'un bir parçası olan Mai adındaki dairesel dans, Güneş tanrıçasının, kardeşi fırtına 20