MODERN TÜRK TOPLUMUNDA ZORUNLU GÖÇLER N M RASI 1



Benzer belgeler
OSMANLINÜFUSU ( )

UNI 201 MODERN TÜRKİYE NİN OLUŞUMU I

1 OCAK 31 ARALIK 2009 ARASI ODAMIZ FUAR TEŞVİKLERİNİN ANALİZİ

I. Sabit Kaynaklar, bunlar ısınma ve üretim amaçlı faaliyetlerin yapıldı ı yerlerdir.

Dikkat! ABD Enerji de Yeni Oyun Kuruyor!

Kentli Haklar El Kitab

B E Y K E N T Ü N İ V E R S İ T E S İ S O S Y A L B İ L İ M L E R E N S T İ T Ü S Ü İ Ş L E T M E Y Ö N E T İ M İ D O K T O R A P R O G R A M I

Şafak EVRAN TOPUZKANAMIŞ. Türk Hukukunda Anayasal Gelişmeler Işığında Vatandaşlık

değildir. Ufkun ötesini de görmek ve bilmek gerekir

ÇEVRE KORUMA KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK

Brexit ten Kim Korkar?

ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİ KÜÇÜK SANAYİ SİTELERİ TEKNOPARKLAR Oda Raporu

TAR TAR TAR TAR TAR 722 Türk-Macar İlişkileri Tarihi

YBÜ SBF Uluslararası İlişkiler Bölümü Lisans Programı Department of International Relations Undergraduate Curriculum

T.C. ÇANAKKALE ONSEK Z MART ÜN VERS TES

Parti Program ve Tüzüklerin Feminist Perspektiften Değerlendirilmesi i

İçindekiler Şekiller Listesi

MAKALE ÇAĞRISI INTERNATIONAL CRIMES AND HISTORY / ULUSLARARASI SUÇLAR VE TARİH MAKALE ÇAĞRISI

Ara rma, Dokuz Eylül Üniversitesi Strateji Geli tirme Daire Ba kanl na ba

mekan Kasımpaşa Deniz Hastanesi İLKBAHAR 2014 SAYI: 302

SERMAYE PİYASASI KURULU İKİNCİ BAŞKANI SAYIN DOÇ. DR. TURAN EROL UN. GYODER ZİRVESİ nde YAPTIĞI KONUŞMA METNİ 26 NİSAN 2007 İSTANBUL

BASIN DUYURUSU 2001 YILI PARA VE KUR POLİTİKASI

Avrupa da Yerelleşen İslam

Derece Bölüm/Program Üniversite l Lisans Hukuk Dokuz Eylül Üniversitesi 1994

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI DERS PLANLARI Z ULI5302 ULI5328

Milli Gelir Büyümesinin Perde Arkası

Tasarım ve Planlama Eğitimi Neden Diğer Bilim Alanlarındaki Eğitime Benzemiyor?

TÜRKİYE DE GÖÇ KONFERANSI

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Kıbrıs Sorunu PSIR

GEBZE BELED YES ~

Kurumsalla ma nedir? FUTBOLDA KURUMSAL YÖNET M VE DENET M. yıllardan sonra dahil olmu popüler bir terimdir. kavram, verebilirlik ve sorumluluk.

HEMŞİRE İNSANGÜCÜNÜN YETİŞTİRİLMESİ VE GELİŞTİRİLMESİ

İÇ KONTROL. ç Kontrol Dairesi. I lda Arslan. 2 ubat 2009 / ISPART A

Gelecekteki dinamizmin temelleri gelenek ve tecrübelerdir.

Yak ndo u Medyas nda Türkiye ve AB Müktesebatlar - srail örne inde

Sayın Bakanım, Sayın Rektörlerimiz ve Değerli Katılımcılar,

Gü ven ce He sa b Mü dü rü

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır.

ZAĞNOS VADİSİ KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJESİ

ANAYASAL ÖZELLİKLER. Federal Devlet

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

Doç. Dr. Mehmet Derviş KILINÇKAYA

3201 Debagatte Kullanılan Bitkisel Menşeli Hülasalar Ve Türevleri Debagatte Kullanılan Sentetik Organik, Anorganik Maddeler Müstahzarlar

Balkanlarda Arnavutlar ve Arnavut Milliyetçiliği

SEÇMELİ DERSLER (Öğrenci aşağıda belirtilen en az 2 (iki) dersten başarılı olmalıdır.)

Bu program akademik yılı ve sonrasında birinci sınıfa başlayan öğrencilere uygulanacaktır.

Elveda Rumeli Merhaba Rumeli. İsmail Arslan, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2013, 134 Sayfa.

Ara tırma Yöntem ve Teknikleri. Ay e Cabi

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

Pazar Çevresi ve Pazar Fırsatlarının İzlenmesi

IFLA/UNESCO Çok Kültürlü Kütüphane Bildirisi

S V L TOPLUM, YEREL YÖNET MLER VE GENÇL K AB ÜYEL YOLUNDA" S V L TOPLUMLA D YALOG TOPLANTISI 4 SONUÇ B LD RGES 11 ARALIK 2010, STANBUL

DERS PROFİLİ. Rus Dış Politikası POLS 439 Güz Mehmet Turan Çağlar

YÜKSEKÖĞRETİM KURULU PROFESÖR : Karatay Üniversitesi Hukuk Fakültesi Akabe Mah. Alaaddin Kap Cad. No: Karatay Konya

İktisat Tarihi I. 18 Ekim 2017

TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK GÜCÜ

Kıbrıs ın Su Sorunu ve Doğu Akdeniz in Hidrojeopolitiği

I. EIPA Lüksemburg ile İşbirliği Kapsamında 2010 Yılında Gerçekleştirilen Faaliyetler

Proje Yönetiminde Toplumsal Cinsiyet. Türkiye- EuropeAid/126747/D/SV/TR_Alina Maric, Hifab 1

BAŞINI BİRAZ DAHA YUKARI KALDIR

Dersin İngilizce Adı Dersin Türkçe Adı Kurums al Kredi. Akademik İletişim

TÜRKİYE SERMAYE PİYASALARINDA MERKEZİ KARŞI TARAF UYGULAMASI 13 MAYIS 2013 İSTANBUL DR. VAHDETTİN ERTAŞ SERMAYE PİYASASI KURULU BAŞKANI KONUŞMA METNİ

ÇEVRENİN GENÇ SÖZCÜLERİ

ÇEVRE KORUMA TEMEL ALAN KODU: 85

Yaratıcı Drama E itmenleri/liderleri ve Tiyatro Pedagoglarının Davranı ve Tutumuna li kin Etik Bildirge (Sözle me)

KURUYEMİŞ SEKTÖR RAPORU

SANAL DĠLĠN DĠLĠMĠZDE YOL AÇTIĞI YOZLAġMA HAZIRLAYAN: CoĢkun ZIRAPLI Ġsmail ÇEVĠK. DANIġMAN: Faik GÖKALP

ĠġLETME ve ĠġLETME Ġkinci Öğretim BÖLÜMLERĠ 1. SINIF (Bahar Dönemi) 2. SINIF (Bahar Dönemi) Kodu

Ulusal ve Küresel Perspektifte KAMU YÖNETİMİ. Teori ve Pratik. Prof. Dr. Bekir PARLAK Uludağ Üniversitesi, İ.İ.B.F., Kamu Yönetimi Bölümü

Topoloji değişik ağ teknolojilerinin yapısını ve çalışma şekillerini anlamada başlangıç noktasıdır.

T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI ANKARA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI (Mükellef Hizmetleri KDV ve Diğer Vergiler Grup Müdürlüğü)

Avrupa Birliği i ve Diğer Uluslararası şılığıığı Alınan Hibelerin. Yönetmelik. Metin COŞKUN Devlet Muhasebe Uzmanı mcoskun5@muhasebat.gov.

Stratejik Mekansal Gelişme Önerisi Aralık 2006

1.Temel Kavramlar 2. ÆÍlemler

İktisat Tarihi I. 8/9 Aralık 2016

Dünyaya barış ve refah taşıyor, zorlukları azimle aşıyoruz

Fahriye Emgili, Boşnakların Türkiye ye Göçleri , Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul: Nisan 2012, 520 sayfa.

Bu program akademik yılı ve sonrasında birinci sınıfa başlayan öğrencilere uygulanacaktır.

S RKÜLER stanbul, Sayı: 2011/110 Ref: 4/110

ELEKTRİK ENERJİSİNDE YENİ DÖNEM

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm Araştırmanın Konusu, Kapsamı, Yapısı ve Temel Sorunlar

1. BÖLÜM: SOSYAL MEDYA

EU- OSHA/Tomas Bertelsen

Bu program akademik yılı ve sonrasında birinci sınıfa başlayan öğrencilere uygulanacaktır.

KONUTTA YENİ FİKİRLER

Yönetici Çal tay. Oturum x: Ayr mc kla mücadele ve e itlik

Bu program ve akademik yıllarında birinci sınıfa başlayan öğrencilere uygulanacaktır.

skandinav mesleki güvenlik ortam anketi

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS

Demiryolu Taşımacılığı ve Bilişim Teknolojileri. Mete Tırman

E T M Ö RET M YILINDA MU LA SA LIK YÜKSEKOKULUNDA OKUYAN Ö RENC LER N N HASTA HAKLARI KONUSUNDA B LG DÜZEYLER N N BEL RLENMES

10 y l önce Alarko ve Carrier ortakl k için el

DEMOGRAFİ: Nüfus meselelerine sosyolojik bir bakış

DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog

MEHMET AKİF ERSOY ÜNİVERSİTESİ STRATEJİK İŞBİRLİĞİ PROJE DANIŞMANLIK EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ

ANKARA EMEKLİLİK A.Ş GELİR AMAÇLI ULUSLARARASI BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU ÜÇÜNCÜ 3 AYLIK RAPOR

VAKA ANALİZİ İNCELEMESİ. Hepsiburada, Kişiselleştirilmiş ve Hedefe Yönelik Pazarlamayı Optimize Etmek İçin Büyük Veriler Kullanıyor

Ekonomiye Giriş I Economics I

Yrd.Doç.Dr. UTKU YAPICI

11.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Transkript:

MODERN TÜRK TOPLUMUNDA ZORUNLU GÖÇLER N M RASI 1 Uluslararası göç, sanayile me sonrası kapitalizm ça ının globalle me formlarının basta gelenlerinden biridir ve bu sekliyle bir istisna olmaktan ziyade norm haline gelmi tir. Iktisadi anlamda ülke sınırları dahilinde ve ötesine i gücü dolasımı biçiminde gerçekle en karma ık nüfus hareketleri, arz ve talep baskılarını kısmen gideren önemli bir mekanizmayı olu turmaktadır. 2 Bu tür genis kapsamlı nüfus hareketleri siyasi alanda daha da karma ık bir olgu arz etmektedirler. Yirminci asır boyunca çok sayıda insan nüfus mübadelesi ve zorunlu göç gibi nedenlerden dolayı ya adıkları toprakları terk etmi tir. Nüfus bosaltma ve degisim projeleri hem zayıf hem de güçlü devletlerde ba gösteren siyasi me ruiyet ve istikrarsızlık gibi sorunlara acil çözüm i levi görmü lerdir. Ek olarak, toplumların belirli kesimleri bu göçlerden farklı biçimlerde etkilenmi tir. 3 Son zamanlarda zorunlu göç üzerine yapılan kar ıla tırmalı çalı malar dı göç dalgaları üzerinde etnik, dinsel ve ırksal faktörlerin sistematik bir ayrıstırıcı etkiye sahip oldu unu ortaya çıkarmakla kalmamı, aynı zamanda özellikle etno-dinsel azınlıkların çok daha yerlerinden edilmeye namzet oldugu kanısına da peki tirmislerdir. 4 1 Bu makale The European Institute, London school of Economics and Political Science da çalıstıgım dönemde kaleme alınmıstır. Makalenin ilk taslakları üzerine yaptıkları yorumlardan ve yapıcı ele tirilerinden dolayı Wendy Bracewell, Stephan Wolff, John Hutchinson, Kemal Kiri çi, Peter Loizos ve Ferhunde Özbay a te ekktür ederim. Makalenin basıma hazırlanma a amasında verdi i destekten dolayı Anthony Smith e ise özel olarak minnetim bulunmaktadır. 2 Giddens (Anthony), Modernity and Self-Identity: Self and Society in the Late Modern Age, Cambridge, UK: Polity Press, 1991. 3 Ülkelerin dini ve siyasi yapısına bakılmaksızın etno-dinsel cemaatlerin ülkeyi terk etmeleri ya da ülke sınırları içinde ba ka yerlere yerle tirilmelerine yol açan bir dizi faktör sayılabilir. Özellikle de Ted Gurr, Barbara Harf ve uluslarası politikadaki Erken Uyarı Sinyalleri nin (Early Warning Signs) di er destekçilerinin konuyla ilgili çalı maları etno-dinsel azınlıkları oldu u kadar global mülteci dalgalarının göç biçimlerini de biçimlendiren itici ve çekici faktörlere detaylı bir ekilde ı ık tutmaktadır. (Gurr (Ted), Harf (Barbara), Early Warning of Communal Conflicts and Humanitarian Crises, The Journal of Ethno-Development (özel sayı), 4 (1), 1994; Gurr (Ted), Minorities at Risk: a Global View of Ethnopolitical Conflicts, Washington D.C.:United States Institute of Peace, 1993.) 4 Richmond (Anthony), Global Apartheid: refugees, racism, and the new world order, New York: Oxford University Press, 1994; Zolberg (Aristide), Suhkre (A.), Aguayo (S.), der., Escape From Violence: Conflict and the Refugee Crisis in the Developing World, New York: Oxford University Press, 1989.

Bu makalenin konusu, modern Türkiye Cumhuriyeti nin kurulu dönemindeki ulus in ası sürecinde etno-dinsel azınlıkların yasadıgı hem Küçük Asya içinde hem de Küçük Asya dı ına gerçekle en zoraki göçlerinin uzun vadede arkada bıraktıgı mirasdır. Özelde bu çalısmanın odak noktası ise, bir zamanlar Küçük Asya da ya ayan Ortodoks Hıristiyanlar ın ya amlarının ve toplumsal varlıklarının hatırlanma biçimleridir. Türk toplumunun geçmi ine dönü ün yüceltilmesinden ziyade, bu çalı ma mültecilerin hatıralarından seçici bir tarzda yararlanmayı yeglemistir. Türkiye Cumhuriyeti nispeten genç bir ulus-devlettir. Öte yandan, 1923 teki kurulu undan bu yana Cumhuriyetçi kadroların yeni rejimin me ruiyetini sa lamak yönünde verdikleri iddetli mücadelenin gücü neredeyse hiç azalmamıstır. Ben bu çalı mada, modern Türk toplumunda süregelen bu tarihsel kimlik krizinin sebeplerinden bir tanesinin Osmanlı mparatorlu u nun son döneminde meydana gelen büyük çaplı demografik yeniden düzenlemenin neden ve sonuçlarının inkar edilmesi veyahut ancak kısmen kabullenilmesi oldu unu savunuyorum. Bu anlamda, Osmanlı Anadolu suna nostaljik bir geri dönü ün ve modern Türk toplumunda ahenk içerisinde bir çok kültürlülü e olan hasretin Türk milliyetçiliginin [gayri-resmi] tarihi açısından dengesiz kaldı ını dü ünüyorum. Ondokuzuncu yüzyılın ortalarından itibaren Osmanlı mparatorlu u nda, bünyesinde geli en etno-dinsel farklılıkların yeni yeni palazlanan milliyetçi ideolojiler tarafından hayatları travmatize edilen bir alt insan grubu yarattı ı bir dizi özel sosyo-kültürel ko ul ortaya çıkmı tır. mparatorluk sisteminin çöktü ü ve yeni ulus-devletlerin ortaya çıktı ı bu süreçten etkilenenler sadece Küçük Asya nın Ortodoks Hıristiyanları de ildi. Osmanlı tarihi arastırmaları dahilinde revisyonist hareket, i te bu gerçe i görmezden gelmekte ve Osmanlı Hıristiyanları nın Küçük Asya yı terk etmeleri öncesinde veya sürecinde çe itli ırklardan Müslümanların da Balkanlar dan ve Kafkaslar dan Osmanlı topraklarına olan kitlesel göçünün önemini layıkıyla kavrayamamaktadır. leriki sayfalarda, dı arıdan Osmanlı Anadolu suna ve Osmanlı Anadolu sundan dı arıya gerçekle en zorunlu göç tüm boyutlarıyla yeniden ele alınıp tahlil edilmeden Osmanlı

Hıristiyanları nın acı göçlerinin yaygın tekrarının kültürel ve dini ho görü, siyasi ço ulculuk ve medeni ulus olma idealleri gibi Türk toplumunun ba ını a rıtan mevcut sorunların kavranmasına pek hizmet etmeyece i sonucuna varıyorum. Kitlesel nüfus hareketleri genel olarak kültürel anlamda homojen bir vatanda lık varsayımı üzerine kurulu ulus-devlet modeli için tehdit olu tururlar. Ulusal yönetimlerin düzenli göç dalgalarından etkilenmesine yol açan en az üç örnek sayılabilir. Geçmi ten beri göçle birlikte ya ayan ABD, Kanada ve Avustralya gibi toplumların göçle gelenler arasında aranan artları kar ılayanlara vatanda lık hakkı tanıyan standartla mı prosedürleri mevcuttur. Yani bu toplumlar bir bakıma ço ul bir etnik ve dinsel nüfus yapısını toplumlarının kurulu temeli olarak kabullenmek durumundalar. Öte yandan Batı Avrupa demokrasileri bir zamanlarki sömürgelerinden i gücü ve nüfus göçüne maruz kaldılar ve kalmaya devam etmekteler. Buna ra men Avrupa toplumları hala güçlü bir kültürel safçılık hatasına dü me e ilimdedirler. Bunun sonucunda Avrupa toplumlarının ço unda vatanda lık hakkının elde edilmesi uzun yıllar boyunca münaka alı bir konu olagelmi tir ve genel geçer siyasi retorikte ulus un gerçek ruhuna sürekli göndermeler yapılmaktadır. Sonuç olarak, günümüzde çe itli etno-dinsel cemaatlerden olu an ancak ulusal kimli i etno-dinsel birli i vurgulayan ve ulusal nüfuslarının heterojen yapısını sürekli görmezden gelen toplumlar ortaya çıkmı tır. Türkiye örne i bahsetti im bu ikinci ve üçüncü kategori arasına sıkı mı bir hibrid durum te kil etmektedir. Bu bakımdan ulusal toplumun heterojen yapısının kabullenilmesi ve yasalla tırılması açısından Avrupa toplumlarındaki geli melerin uygulanabilirli ini test edecek temellere sahiptir. Aslında Batı Avrupa ba lamında uluslararası göç, vatanda lık ve milliyetçilik üzerine son zamanlarda yürütülen tartı malar Türkiye ba lamında da önemli bir yer i gal etmektedir. Bu tartı ma geni çerçevede post-ulusalcı diskur olarak adlandırılabilir. Sadece Avrupalılar için bir Avrupa nın yaratılması vaadi, ba lıca Avrupa toplumlarındaki kültürel ve siyasi ya am özelliklerine ili kin dü üncelerin ciddi ekilde de i mesine yol açacak kadar

uygulanabilir de ildir. Yabancıların ve ziyaretçilerin ülkede kalı süreleri, seyahatleri ve ikametgah hakları ve tabi ki toplumsal, kültürel ve siyasi alanlara katılımları üzerindeki tüm kısıtlamalara ra men, eski sömürgelerden seçici i gücü göçü kabulü, mülteciler ve göçmenlerin uzun vadeli yerle imleri- dayatmalara ve geçicili in ötesinde- artık günümüz Avrupa sının toplumsal ve siyasi ya amının bir parçası olarak addedilmektedir. 5 Avrupalıların kendilerine biçti i imajla Avrupa nın gerçekleri arasındaki bu çeli kiye bir tepki olarak 1990 lardan bu yana Avrupa nın vatanda lık kanunlarınca dahil edilip edilmediklerine bakılmaksızın, yerle ik göçmen cemaatlerinin statüleriyle ilgili alternatif görü ler ileri sürülmektedir. Bu yeni ba lam dahilinde vatanda lı ın verdi i haklardan tam anlamıyla faydalanmak artık siyasi, sosyal ve kültürel katılımın ve entegrasyonun olmazsa olmaz (sine qua non) ko ulları olarak görülmemektedir. 6 Özellikle de uluslararası çalı malar alanında, özü itibariyle Avrupalı olan bu tartı mayı genelle tirme ve vatanda lı a kabulün artlarını tayin eden resmi yapılarına bakılmaksızın bütün toplumların asli çok kültürlülük ve hibriditelerini savunma e ilimi ortaya çıkmaktadır. 7 Bu arada, bu çalı manın da ortaya çıkardı ı gibi Türk örne inde, ho görüye dayalı çok kültürlülük için o kadar da can atılmadı ını savunacak kadar gerekçe mevcuttur. Modern Türk devletinin kimli iyle ilgili sorunun çapı daha çok Türk toplumunun kendi tarihiyle ili kisine ve ona dair korkularıyla ba lantılıdır. Yine de yerli olanlar, vatanda lı a kabul edilmi olanlar ve yabancı olanlar arasında etno-dinsel temellere dayalı olarak çizilmi sınır çizgileri varlı ını korumaktadır. Bu nedenle, kültürel haklara, grup haklarına ba vurulması ve Cumhuriyet rejiminin me ruiyetinin eksikli ini gidermeye yönelik hususlarda siyasi hakların kullanılması sadece sınırlı sonuçlar do urur. Cumhuriyetin kurulu döneminde gerçekle en zoraki göçler 5 Canefe (Nergis), Citizens versus Permanent Guests: Social and Political Effects of Immigration and Citizenship Laws in a Reunified Germany, Citizenship Studies, Kasım 1998. 6 Soysal (Yasemin Nuho lu), Limits of Citizenship. Migrants and Postnational Membership in Europe, Chicago/ Londra: University of Chicago Press, 1994; Hammar (Thomas), Democracy and the Nation- State. Aliens, Denizens and Citizens in a World of International Migration, Aldershot: Avebury, 1990. 7 So uk (Nevzat), States and Strangers, Wisconsin: University of Minnesota Press, 1999.

sonucunda yüz binler Küçük Asya daki ata topraklarını terk etmi tir. Bundan dolayıdır ki Türk toplumunun çok kültürlülük ve ho görü algılarıyla ilgili bir uygulanabilirlik sorunu mevcuttur. Modern Türk toplumunun saf Türk soyundan gelen Müslüman ço unluktan olu tu una dair baskın görü Türk ulus devletinin kurulu döneminde Küçük Asya sınırları dahilinde ve sınırları dı ına olan göçlerin öneminin bir kez daha altını çizmektedir. Buna paralel olarak Cumhuriyet rejimi ve seleflerinin dayattı ı zoraki göçlerin ve nüfusların yerinden edilmesinin mal oldu u canlar meselesi hala bir muamma olarak durmaktadır. Türk ulusal tarihinin kurulu safhası, farklı bir etno-dinsel kimlik iddiasında bulunan yerli azınlıkların nasıl tehdit olarak görüldü ünü ve planlanmı demografik yeniden düzenlemeler yoluyla nasıl yok edildiklerine örnek te kil etmektedir. nkar veyahut vatanda lık hakları verilirken ba vurulan seçicilik bu yok etme paketinin asli ve tamamlayıcı parçası konumundadır. Sonuç olarak, gerek Küçük Asya yı terk edenlerin gerekse Küçük Asya ya göç edenlerin tarihlerine ve ata topraklarına eri imleri engellenmi tir. Bu açıdan, Türkiye gibi etno-dinsel anlamda gerçekte ço ul olan lakin otoriter milliyetçi ideolojiler tarafından homojen oldu u iddia edilen toplumlarda, vatanda lı ın kazanılması ve korunması, farklılıkları kapsayan devletlerin kurulmasının ve toplumsal barı ın in asının olmazsa olmazlarındandır. Çok kültürlülü ün geli mesi için Türk kültürünün ve politikasının ulusal kurtulu hikayesinin parametreleri dı ına çıkarak Cumhuriyet in geçmi iyle yüzle mesi arttır. Geçmi te Olup Bitenin Hatırlanması mı? Küçük Asya daki Osmanlı Toplumunun Zamanına ve Ya amına Dair Revizyonist Anlatımlar 1990 ların ba ından beri Türkiye nin popüler kültür piyasası özellikle Osmanlı toplumunun etno-dinsel renklili i ve kültürel zenginli ini anlatan ürünlerle dolup ta tı. Bu ürünler arasında Rembetika veya Seferad Yahudi arkıları, Rum Ortodoks Kilisesi nin ilahileri ile Cumhuriyet öncesi dönemin çok mezhepli izlerini ta ıyan Osmanlı müzi i, u anda modern

Türkiye de ya ayan Hıristiyan soyundan ailelerin geçmi ine dair sözlü tarih anlatımları, Osmanlı kentlerinin ve kasabalarının çokuluslu ve çok dinli yapısını yansıtan mimari ve kent tarihi alanında yeni ke ifler, Osmanlı Hıristiyan mültecilerinin dizi dizi vakanüvisleri ve biyografileri, Osmanlı Anadolu sunda ve eski o zamanki adlarıyla Constantinople ve Smyrna daki cemaatler arası ya antıdan betimlemeler, Osmanlı mparatorlu u ndaki azınlıklara ait eserlerin çevirileri ile Ermeni ve Rum yazarların do um yerlerini, ya am tarzlarını, nasıl sürüldüklerini ve köklerinden nasıl edildiklerini anlattıkları otobiyografik hikayeler sayılabilir. 8 Geçmi te olup bitenin hatırlanması akımının ortaya çıkı ı, her ne kadar pek sonuç vermese de kamusal alanda siyasi ve kültürel ço ulculu un in ası yönünde atılan bu cüretkar adımlarla aynı zamana denk gelir. Bir bütün olarak bu durum, modern Türk toplumunun kendini ve tarihsel kimli ini anlaması açısından umut vaat eden bir tablo görüntüsü vermektedir. Bununla beraber, özellikle de bellek cephesinde u ana dek ortaya çıkan anlatımlar çok dolaylı, bireysel atıflara dayalı yapıda ve deh ete dü üren, iddialı ayrıntılardan arınıktır. Hepsinde hikaye ahlakı var gibi ancak bu geçmi imizi anlamamız açısından uygulanabilir niteli e sahip de il. Yıkım getiren bütün olaylar sorumluları açıkça belirtilmeden ciddi talihsizlikler ve 8 Örnek ve kapsamlı bir liste; Durba (Refik), Anılarımın Karde i zmir, stanbul: Literatür 2001, Eksen ( lhan), Çok Kültürlü stanbul Mutfa ı, stanbul: Sel Yayıncılık, 2001, Bozi (Sula), stanbul Lezzeti. stanbul lu Rumların Mutfak Kültürü, stanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2000, Yorulmaz (Ahmet), Sava ın Çocukları. Girit ten Sonra Ayvalık, stanbul: Belge Yayınları (Marenostrum Serisi), 1997, Bıjıskyan (Minas), Pontos Tarihi, stanbul: Çivi Yazıları, 1998, Yalçın (Kemal), Emanet Çeyiz: Mübadele nsanları, stanbul: Belge Yayınları (Marenostrum Serisi), 1998, Margosyan (Mıgırdiç), Söyle Margos Nerelisen?, stanbul: Aras, 1997, Mıntzuri (Hagop), Armıdan. Fırat ın Öte Yanı, stanbul: Aras Yayınları 1996, Andreadis (Yorgo), Neden karde im Hüsnü? stanbul: Belge Yayınları (Marenostrum Serisi), 1992, Deleon (Jack), Eski stanbul un Ya ayan Tadı, stanbul: Remzi Yayınevi, 1999 [1988]. Osmanlı ve Türkiye toplumlarındaki dini azınlıklar üzerine Türkiye de kaleme alınan veya basılan ele tirel ve daha çok akademik nitelikteki çalı malara örnek olarak a a ıdaki liste verilebilir; Özyürek (Esra), der. Hatırladıkları ve Unuttuklarıyla Türkiye nin Toplumsal Hafızası, stanbul: leti im 2001, Dündar (Fuat), ttihat ve Terakki nin Müslümanları skan Politikası, 1913-1918, stanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2001, Aktar (Ayhan), Varlık Vergisi ve Türkle tirme Politikaları, stanbu: leti im Yayınları, 1999, Neyzi (Leyla), stanbul da Hatırlamak ve Unutmak. Birey, Bellek, Aidiyet. stanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1999, Akar (Rıdvan), Demir (Hülya), stanbul un Son Sürgünleri, stanbul: leti im Yayınları, 1994. Konuyla ilgili çevirilen eserlere ise; Augustinos (Gerasimos), The Greeks of Asia M inor: Confession, Community and Ethnicity in the Nineteenth Century, Kent, Ohio: Kent University Press, 1993 [1997], Andrews (Peter Alford), der. Ethnic Groups in the Republic of Turkey, Wiesbaden: Dr. Ludwig Reichert Verlag, 1989 [1992] verilebilir.

travmalar olarak anlatılıyor. Suç her seferinde ate li milliyetçi retori e, tahammülsüzlük kültürüne, devlet ve askeri bürokrasiden yani tepeden dayatılan zor kullanımına atılmakta. Yıkılan evler, köklerinden edilen cemaatler, talan edilen veya el konulan mülkler, tahrip edilen kiliseler, kesilen ili kiler, kaybedilen canlar anlatılıyor, ancak bu revizyonist anlatımlarda tüm bu ihlallerin insan aktörlerinden bahsedilemiyor. Bunun yanında sistematik olaylar son derece ki isel veya bireysel durumlarmı gibi sunuluyor. Ta ki birileri çıkıp da konuyla ilgili belge ve kayıtları inceledikten sonra haritada bir noktaya i aret koymadı ı sürece söz konusu Hıristiyan cemaatlerin nerede ya adı ına, sayılarının kaç oldu una, siyasi ve ekonomik ili kilerine, sınıfsal yapılarına vb. dair genel bir fikir edinmek imdilik zor gözüküyor. Revizyonist yazın ve ürünler ortak ikametgah ve ortak ideallere ba lılık temelinde genel bir farklılıklara ho görü ve medeni vatanda lık kültürü olu turmayı amaçlamaktadırlar. 9 Bu ba lamda geçmi fabl gibi ele alınmakta. Karakterleri efsanevi güzellikte ve tarifi zor, olayları bir anda olup biten özellikte iken hikayeden alınması gereken dersler daha çok gelecekle ilgili. Tarihi daha iyi anlayabilmek amacıyla dönüp geriye bakmak, bahsi geçen bu hafızanın yeniden canlanması sürecinin gündemine pek alınmamaktadır. Türklerin milli tarih saplantısı ve Cumhuriyet rejiminin me ruiyeti ve süreklili ini sa lama kaygısı gibi daha geni ba lamda bu amaçlar ve ürünler, modern Türk devletinin kurulu kimli ine dair ba lıca hususları tanımlamada yeni çıkı kapıları sa lamaktan aciz kalmaktadır. Bu devlet yalnızca emperyalist Batılı güçlere de il de aynı zamanda azınlıklara kar ı verilen sava üzerine mi kuruldu? Bu devlet slam inancını ve bazı dil özelliklerini payla an ço ul ırklar ve kültürler üzerine mi yoksa yalnızca Türk insanının görkemli ekilde bir araya gelmesiyle mi kuruldu? Bu devlet Cumhuriyet rejimine olan inanç etrafında toplananlar tarafından mı kurulmu tur yoksa rejimin kendisi mi sayısız cemaatler arası çatı masıyla Osmanlı sisteminin çok 9 Igsız (Aslı), Memleket, Yurt ve Co rafi Karde lik: Ar ivci Kültür Politikaları, Özyürek (Esra) içinde, der. Op. cit., s.153-182

mezhepli ve çok dilli istenmeyen mirasına kar ı tampon görevi mi görmü tür? Geriye dönü umudu olmadan Osmanlı Anadolu sunu terk eden milyonlarca Hıristiyan ın malına ve mülküne ne oldu? Onların evlerine kimler ta ındı, topraklarını kim üzerine tapuladı, geride bıraktıkları öksüzlere kim baktı? Ekonomik, kültürel ve sosyal alanlarda onların yerini kim aldı? Bunlar halen cevaplanmayı bekleyen ya da revizyonist hareketin duymaktan kaçtı ı soruların yalnızca birkaçı. Kaçı ın nedeni ise kısmen, bu sorular yanıtlandı ında genç Türk ku a ın ebeveynlerinin ve büyükanne ve büyükbabalarının suçlu konuma dü ecek olmalarıdır. Ya da, bu yanıtların günümüz Türk ailelerinin ço unun nereden geldi ine ve Küçük Asya yı nasıl yeni yurtları haline getirdi ine dair ba ka bellekleri de gün yüzüne çıkaracaktır. Bu da odak noktası Anadolu ve Trakya yı yüzyıllar boyunca yurt edinen Türk ulusunun yeniden do u tezi olan milli Türk tarihinin güvenilirli inin sınırlarını zorlayacaktır. Bu ba lamda, bu yazıda Küçük Asya olarak referans verecegim, zamanın Osmanlı Anadolu sunda cemaatler arası ya am, bu topraklardan çıkı ve çok kültürlülü e dair hafızaların günümüzdeki kullanımı ve sunumuyla ilgili tartı maya açılması gereken bazı önemli hususlar vardır. lkin ve öncelikli olarak Küçük Asya nın demografik yapısının tarihsel arka planı yeniden degerlendirilmeli. kinci olarak, Osmanlı mparatorlu u ndaki çok kültürlülük politikalarının ele tirel bir incelemeye tabi tutulması lazım. Ve son olarak, Osmanlı Hıristiyanları nın, özellikle de revizyonist anlatımların üreticileri ve tüketicileri için en popüler grup olan Ortodoks Rumların, sosyo-ekonomik özellikleri itibariyle farklı olduklarının ancak bu farklılıgın iktisada indirgenemeyeceginin kabul edilmesi gerekir. Cumhuriyet öncesi geçmi e ve ilk Cumhuriyet zamanlarına dair anlatımların bu geni arka planına yapılan eklemelerin birle ik etkisi yalnızca bu geçmi in de-romantizasyonundan ibaret olmayacaktır. Aynı zamanda bu ayrılık ve terk-i diyar hikayelerinde gerçek ya amdan aktörlere de yer verilecektir. Ek olarak zoraki göçlere neden ya da alet olan faillerin insan yüzünü de gösterebilir bu eklemeler. Bunların dı ında, Balkanlar dan ve

Kafkasya dan sürülen Müslüman göçmenlerin, gayri-müslim meslekta larının hakimiyetinde bulunan uluslararası finans ve ticaret alanlarında is yapmalarına izin verilmeyen veya bu alanlara giremeyen Osmanlı Müslümanlarının, iktidarı payla mak istemeyen veya eski iktidarlarla Osmanlı toplumundaki katı hiyerar inin a ılmasına müsaade etmeyen din adamlarının, askerlerin ve bürokratların ve de imparatorluk mirasının dünyada temsil etti i eylerden ho nut olmayan, onur ve ba arı hislerini yeniden kazanmak ya da durmadan üretmek arzusunda olan çe itli çevrelerden aydınların hikayelerinin ve onlara dair anlatımların da dinlenmesi gerekiyor. Ancak revizyonist anlatımlara bilgili bir giri sayesinde, yalnızca öteki nin duygularını anlayabilme açısından de il aynı zamanda cogunlugun u anda bulundukları yerlere nasıl ve ne pahasına ula tı ını, bütün acıları ve kayıpları daha iyi anlamaya da bir adım daha yakla ılabilir. Tarihsel Ba lam: Demografi, Co rafya ve Di er Belirleyici Etkenler Günümüzün siyasi retori i Türkiye yi yüzde 99 u Müslüman olan bir halkın topra ı olarak tanımlar. Öbür taraftan revizyonist anlatımlara göre ise Osmanlı Anadolu su farklı etno-dinsel cemaatlerin bir arada ya adı ı gerçek bir poliglot toplumdur. Tarihsel hakikatler bu ikisi arasında bir yerdedir. Küçük Asya nın Hıristiyan cemaatleri, Osmanlı Anadolu su olarak bilinen topraklarda milattan oncesinden Birinci Dünya Sava ı na kadar süren uzun bir tarihe sahiptirler. 10 Bununla beraber, Küçük Asya da etnik Türk bile eninin a ır bastı ı büyük bir Müslüman nüfus da vardı. Bu açıdan, bir ekilde hatları belli olmayan cemaatler arası uyumlu birliktelik tablosunun yerini mecburen Osmanlı toplumunun son dönemindeki demografik yapıya dair daha do ru bir anlatımın alması mecburiyet halini almı tır. 10 Konu üzerinde tartı malı bir otorite olan Justin McCarthy Osmanlı Anadolusu nu do uda ran sınırından batıda Ege ve Marmara denizlerine kadar, kuzeyde Karadeniz den güneyde Akdeniz e kadar uzanan topraklar olarak tanımlar (McCarthy) (Justin), Muslims and Minorities. The Population of Ottoman Anatolia at the End of the Empire, New York / Londra: New York University Press, 1983, s. 1.

Basta da belirtti im gibi, aralarındaki etno-dinsel farklılıklar her ne kadar idari amaçlar do rultusunda geçersiz kılınmı sa da, Osmanlı mparatorlu u nun Müslüman nüfusu hiçbir ekilde homojen de ildi. 11 Ondokuzuncu yüzyıl boyunca Anadolu nun Müslüman cemaatleri ba lıca Türkler, Kürtler, Rumca konu an Müslümanlar (Laz) ve az sayıda Arap tan olu maktaydı. Bu gruplara daha sonra Rus topraklarından göç eden Kafkas Müslümanları ve bölgede yeni kurulan çe itli ulus devletlerden gelen Balkan Müslümanları da eklenmi tir. 12 Bununla beraber Türk etnik soyundan gelen Türkler kabaca en büyük etnik grubu olu turuyordu. 13 Gerek Osmanlı kaynakları, gerekse Türkiye Cumhuriyeti nde yapılan nüfus sayımları Arap milliyetinden olan Müslümanlar ın ço unlukla Küçük Asya nın güneydo usunda, Kürtler in do uda ve Laz cemaatlerinin kuzey ve kuzeydo u bölgelerinde ya adıklarına i aret etmektedir. Türk ırkından insanlar ço unlukla Orta Anadolu yu mesken edindikleri halde hemen her bölgede onlara rastlamak mümkündü. Benzer ekilde Balkanlar dan ve Kafkaslar dan gelen göçmenler stratejik olarak Anadolu nun dört bir yanına da ıtılmı lardı. 1330 (1911-12) sayımına göre Anadolu vilayetlerinde nüfusun da ılımı neredeyse her ilde Rum ve Ermeni cemaatlerine rastlandı ına i aret etmektedir. 14 Küçük Asya nın Hıristiyan cemaatleri arasında Rumlar ve Ermeniler (Ortodoks, Katolik ve Protestan), Katolik ve Ortodoks Asuriler, Anadolu Keldanileri ve Nasturileriyle, az sayıda Sırp, Bulgar, Arnavut ve Romen bulunuyordu. Bunların dı ında dini aykırılıklar, senkretizmler ve 11 Cumhuriyet öncesi nüfus sayımları dini mezheplerine göre vatanda larını geni kategorilere ayrıan Osmanlı devletinin teokratik-bürokratik yapısını yansıtmaktadır. Sonra gelen Cumhuriyet döneminde yürütülen demografik ara tırmalar da aynı ekilde Müslümanlardan birle ik bir grup olarak bahsetmektedir. Bu olgu Anadolu nun Müslüman nüfusunun Türk soyuna dayandıran görü le el eledir. Bu konuyla ilgili daha geni bilgi için bkz. Bora (Tanıl), Turkish National Identity, Turkish Nationality and the Balkan Problem, Özdo an (Günay Göksu), Sayba ılı (Kemali), der., Balkans. A Mirror of the New International Order, stanbul: Eren Yayıncılık, 1995. 12 Karpat (Kemal H.), Ottoman Population 1830-1914. Demografik and Social Characteristics, Wisconsin : The University of Wisconsin Press, 1983, 4. Bölüm. 13 Behar (Cem), The Population of the Ottoman Empire and Turkey. 1500-1927, Devlet statistik Enstitüsü Yayınları, 1996; McCarthy (Justin), op.cit., s. 7 ; Davison (Roderic), (Nationalism as an Ottoman Problem and the Ottoman Response, Haddad (William W.), Ochsenwald (William) içinde der., Nationalism in a non-national State: The Dissolution of the Ottoman Empire, Columbus: Ohio State University Press, 1997, s.29. 14 McCarthy (Justin), ön. ver. s. 114-115, tablolar 6.1 ve 6.2.

kripto- slam ın farklı türlerini uygulayan marjinal cemaatler de vardı. 15 Bu noktada can alıcı bir hakikat udur ki, bu cemaatler Anadolu yu etno-dinsel bölgelere ayıran tanımlanabilir sınırlarla birlikte muhafazakar azınlıklar olu turmadılar. Daha ziyade, Osmanlı Anadolu su, bütün günahları ve sevaplarıyla mparatorluk ba lamında cemaatler arası varolu un tarihsel bir örne i konumundaydı. 16 Bunun dı ında, Küçük Asya daki Hıristiyan cemaatlerin ço u yeni Türk ulus devletinin kurulu una kadar bu topraklarda yüzyıllar boyunca ya amı lardır. Osmanlı yönetimi altında gayri-müslim cemaatler imparatorluk emrine millet sistemi altında alınmı ve tebaaya dahil edilmi tir. Bir sonraki bölümde de de inece im üzere, bu siyasi düzenlemenin maliyeti ve karı tartı maya açıktır. Bununla beraber demografik ve co rafik veriler anlamında asıl önemli olan udur ki, millet sistemi altında dini azınlıklar büyük ölçüde tarihi topraklarında ya amaya devam etmi lerdir. Ancak, mparatorlu un da ılması sürecinde vucut bulan ulusal self-determinasyon hareketleri dahilinde, göçmen ve mülteci durumuna dü enler de ilk onlar olmu tur. Yirminci yüzyılın ilk birkaç onyılı boyunca ise yeni kurulan ulus-devletlerin nüfuslarının homojenle tirilmesi amacına yönelik olarak nüfus mübadeleleri öneren uluslararası anla maların kurbanları haline gelmi lerdir. Bilhassa 1914 ile 1922 yılları arasındaki siyasi buhran Küçük Asya nın ve Balkan Yarımadası nın insan co rafyasını kalıcı biçimde de i tirmi tir. 17 Son olarak Türkiye Cumhuriyeti döneminde yeni çizilen sınırlar dahilinde kalanlar Türkiye nin, ka ıt üzerinde yasalar ve uluslararası sözle melerle korunan ancak gerçek hayatta güven 15 Davison (Roderic), ön. ver., s. 35. McCarthy nin 1330 yılı istatistiklerinde her vilayet altında Di erleri adı altında verilen ve büyük ihtimalle ayrık Hıristiyanlar ı ve kripto- Müslüman cemaatleri kasteden bir kategori var. Bu cemaatlerin nüfusu 31 604 civarında verilmi (McCarthy (Justin), ön. ver. s. 115). 16 Rum ve Ermeni cemaatlerin böylesine geni da ılımının bir nedeni Osmanlı nın özellikle de 19. yy boyunca de i en siyasi-ekonomik yapısıdır. Bunun sonucunda kırsaldan kente, kıyı kentlerine ve yeni yeni ortaya çıkan ticaret merkezlerine göç ya anmı tır (Kasaba (Re at), The Ottoman Empire and the World Economy. The Nineteenth Century, Albany : State University of New York Press, 1988; Keyder (Ça lar), State and Class in Turkey. A study in Capitalist Development, Londra / New York: Verso, 1987). Bu arada Süryani, Keldani ve Nasturi Hıristiyanları gibi marjinal gruplar Adana, Bitlis, Mamuretülaziz, Diyarbakır, Van ve Erzurum gibi Anadolu nun güney/ güneydo u vilayetlerinde yo unla tıkları ve ilk yerle imlerinden uzak kaldıkları için farklı tecrübelere sahiptirler. 17 1992 de 3.5 milyon Anadolulu Müslüman, Rum ve Ermeni ve sayılmayan Nasturi, Keldani ve di erleri- nüfusun be te birinden daha fazla- ya amını yitirmi tir. 1.8 milyon insane ise ba ka topraklara göç etmi tir ( ). Yüzyılların Anadolu Hıristiyanlı ı sona erdi (McCarthy (Justin), ön. ver., s. 139).

vermeyen ko ulları altında ya amlarını sürdüren dini azınlıkları haline gelmi ler. 18 De i en statüleri süresince Hıristiyan cemaatlerin toplam nüfusu önemli oranda azalmı tır. Osmanlılar ve Türkiye Cumhuriyeti döneminde Hıristiyan cemaatler üzerine yapılan istatistiklerin güvenilir bir kar ıla tırmasını yapmak çok da kolay bir i de ildir. Öncelikle 1923 öncesinde Anadolu da ya ayan belli ba lı Hıristiyan cemaatlerin nüfusuna dair rakamlar günümüze kadar tartı malı bir konu olarak gelmi tir. Osmanlı zamanında genel bir kural olarak, Hıristiyanlar ne ırklarına ne de dillerine, sadece dini mezheplerine göre de erlendirilirlerdi. Bu da etnik ve dilsel farklılıkların ço unlukla muammada kaldı ı anlamına gelmektedir. 19 Bu nedenle mparatorluk bünyesindeki etno-dinsel gruplarının nüfusuna dair tahminler, geçmi ten beri dini liderlerin hesaplamalarına ya da cemaatlerin kendi tahminlerine dayanarak konu an Avrupalı uzmanların ve özel görevlilerin verdi i rakamlar ı ı ında yürütülmektedir. 20 Cumhuriyet dönemindeki seçimler 1965 yılına kadar anadil ve din kayıtlarından olu uyordu. Kısacası, ne 1923 öncesi ne de 1965 sonrası dönem için etnik olarak farklı Hıristiyan cemaatlerinin de i en nüfus dinamiklerini açıklayan güvenilir ve düzenli verilere sahip de iliz. Bununla beraber, 1923 ile 1965 arası dönem, anadil ve din kayıtlarının birle tirilmesine dayalı yürütülen makul tahminler için önemli bilgi sunmaktadır. Bu dönem içerisinde, Balkan sava ları, Birinci Dünya Sava ı ve Türk Kurtulu Sava ı nın karga a dolu döneminin akabinde Anadolu ve Trakya da olu an nüfus yapısına dair önemli bir bilgi kayna ı sunan ilk tam ehliyetli seçim Ekim 1927 de yapılmı tır. 21 Sayım 18 Akar (Rıdvan), Demir (Hülya), op. Cit ; Bahçeli (Tozun), Greek Turkish Relations Since 1955, Boulder, Co. : Westview Press, 1990; Alexandris (Alexis), The Greek Minority of stanbul nd Greek Turkish Relations 1928-1974, Athens: Center for Asia Minor Studies, 1983. 19 Ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısına kadar Osmanlı kayıtlarındaki birle ik Müslüman kategorisine dair istatistiki bilgi askerlik için erkeklerin tam olarak kaydedilmesi gereklili inden dolayı güvenilir olarak görülmektedirler. Daha yüksek vergilendirme amacıyla gayri-müslim nüfusun eksiksiz sayılmasına yönelik idari giri im sadece Osmanlı nın son dönemlerine do ru ortaya çıkan bir eydir (Karpat (Kemal H.), op. cit ). 20 Marashliyan (Levon), Politics and Demography. Armenians, Turks and Kurds in the Ottoman Empire, Cambridge, MA. : Zoryan Institute Publications, 1991. 21 McCarthy (Justin), ön. ver. s. 145-147. Sonraki sayımlarla kar ıla tırıldı ında 1927 sayımında toplam nüfusun altında bir rakam çıkmı tır.

tekni i açısından 1927 sayımı Osmanlı da uygulanan sayım gelene ini sürdürmü ve daha çok erkek nüfus üzerinde yo unla mı tır. Sonuç olarak toplam nüfusun gerçek sayısının altında bir rakam çıkmı tır. 1927 seçiminde getirilen tek de erli yenilik nüfusun Do um Yeri ve Anadil e göre kategorize edilmesidir. Bu iki kategori din kategorisiyle birle tirilince, Türkiye ye göç edenlere oldu u kadar Anadolu yu terk eden mültecilere dair de tahmini bir tablo sunmaktadır. Toplam sayı içerisinde tashih faktörlerini de göz önüne alırsak, 1927 de Anadolu da ya ayan toplam 14 589 149 nüfusun 14 184 381 i Müslümandı. 22 1922 de toplam Müslüman nüfusun 11 618 550 oldu unu göz önüne alırsak bu, be yıl için büyük bir artı tır. Aradaki fark 1922 ile 1925 yılları arasında Balkanlar dan gelip çe itli bölgelere yerle tirilen Müslüman iç-göçmenlerden kaynaklanmaktadır. Toplam Hıristiyan nüfusa gelince, 1911-12 Osmanlı sayımları Anadolu nun toplam nüfusunun % 17 sinin gayri-müslim oldu unu ileri sürmektedir. 17.5 milyonluk toplam nüfus içerisinde bu oran 3 milyon gibi bir sayıya tekabül etmektedir. üphesiz, 1927 deki tahmini 404 768 gayri-müslim sayısı ile 1911-12 nin 3 milyonu arasındaki fark Birinci Dünya Sava ı ndan Türkiye Cumhuriyeti nin kurulu una kadar geçen süre zarfında çok büyük demografik ve siyasi de i imlerin ya andı ına i aret etmektedir. Siyasi Ba lam: mparatorluktan Ulus-Devlete Ortado u nun siyaset tarihçileri, bölgede ulusunu önceden tasavvur eden devlet durumunun sık rastlanan bir olgu oldu u görü ündeler. Bu süreç boyunca rekabet halindeki milliyetçi hareketler ba kalarının ulusal anlatımlarını sorgulamı ve kar ılık olarak kendi etno-dinsel benzersizliklerini savunmu lardır. Bu yüzden etno-dinsel farklılıklar siyasi olarak de i ken muhafazakar azınlıklar - yani jeopolitik olarak savunulabilir konumda olan ve sınırları belirlenmi alanlarda ya ayan cemaatler- olarak addedilmi lerdir. 23 Halbuki gerçekte etno-dinsel 22 McCarthy (Justin), ön. ver., s. 159. 23 Muhafazakar azınlıklar teriminin ba lamsal bir analizi için bkz. Itamar Rabinovitch in klasik çalı ması teriminin ba lamsal bir analizi için bkz. Itamar Rabinovitch in klasik çalı ması (Rabinovitch

cemaatler bu irredentist-bölücülü ün (kaybetti i toprakları geri isteyen) iddia etti i stereotipten çok daha farklı vasıflara sahiptir. Bu cemaatler ço unluk olabilecekleri gibi azınlık konumunda, egemen, reaya ya da ba kalarıyla ittifak içerisinde olabilirler. Yine yanı ekilde belli bir gruba, cemaate veyahut yönetim birimine üyelikleri, net bölgesel sınırlarla üst üste çakı mayabilir. Ortak bir ırk veya dil, inanç sistemi ve dini pratikler etrafında birle ebilirler. Öte yandan eskiden beri var olan ba lar, a iret üyelikleri, dilsel veya mezhepsel ayrılıklar, kültürel kopukluklar, ailesel ba lar ve bölgesel faktörler tarafından bölünmeye de açıktırlar. Aslına bakılırsa, Küçük Asya nın Hıristiyan cemaatlerinin durumunu, önceleri mparatorlu un sonra da Türk ulus devletinin egemenli ine Rum veya Ermeni tehdidi gibi istikrarsız siyasi iddialardan ziyade iç çatı ma ve bölünmeler daha iyi açıklamaktadır. Osmanlı mparatorlu u nda Rumlar ın, Ermeniler in, Bulgarlar ın, Sırplar ın, Araplar ın ve son olarak da Türk milliyetçili inin ba kaldırmasıyla birlikte Küçük Asya nın Hıristiyan cemaatlerinin i leyen bir siyasi düzene ba lılıkları sona erdi. De i en ko ullar onlara siyasi ba lılıkları, vatanda lık, ulusal kimlik ve son kertede ya ayacakları yer konusunda seçim yapmalarını dayattı, ya da aslında çogunlukla bu sansı dahi tanımadan kimlikler yapıstırdı. Daha geni bölgesel ba lamda millet sisteminin çökü ü Müslüman ve Türkçe konusan gurupların üstün tutulmasına kar ı yükselen ikayetlerle aynı zamana denk gelmi tir. Sonuç olarak, ondan sonra gelen milliyetçi rejimler elbirligi ile Osmanlı mirasının kalıntılarını yıkma i ine giri mi lerdir. 24 Özellikle de iki sava arası dönem (Itamar), TheCompact Minorities and the Syrian State, 1918-1945, Journal of Contemporary History, 14, 1979). 24 Güneydo u Avrupa da Osmanlı mirasına dair etraflı analizler ancak son dönemde elde edilebilmi tir. Kemal Karpat ın millet sisteminin mirası üzerine çalı ması, (Karpat (Kemal H.), An Inquiry into the Social Foundations of Nationalism in the Ottoman State: From Social Estates to Classes, from Millets to Nations, Princeton, N.J. : Princeton University Center of International Studies [Ara tırma Monograf No: 39], 1973) ve S. D. Salamone un Türk ve Yunan milliyetçilikleri üzerine kar ıla tırmalı analiz çalı ması, (Salamone (S.D.), Hellenism and the Nationalist Crisis in Greco-Turkish Historiography, New York : Council on International Studies [Özel Çalı malar No: 141], 1981) gibi çalı malar Osmanlı olmayan uzmanlar için on yıllar boyunca ba vurulacak ba lıca kaynaklar olmu lardır. Faroqhi (Suraiya), Approaching Ottoman History, An Introduction to the Sources, Cambridge: Cambridge University Press, 1999 (1984), Barkey (Karen), Von Hagen (Mark), After Empire: Multiethnic Societies and Nation Building, Boulder, Colorado: Westview Press, 1997, Todorova (Maria), Imagining the Balkans, New

(1915-1945) bölgesel yıkım ve Osmanlı mparatorlu u nun topyekün imhasıyla sonuçlanmı tır. Bu dönemde meydana gelen siyasi de i imler hem Balkanlar da hem de Ortado u da yeni bir devlet sisteminin temellerini atmı tır. 25 Öte yandan bugüne kadar etno-dinsel azınlıklar ve siyasi ço ulculuk meseleleri hala büyük ölçüde çözüm beklemektedir. Ikibinli yıllara girildiginde, yüzeydeki resmi kurumsal süreklilik, bürokratik ve askeri iktidar ile merkeziyetçi yönetimin altında kaynayan, siyasi ve kültürel entegrasyonun bulanık suları kadar etno-dinsel huzursuzlu un azgın dalgaları da depre meye devam etmektedir. Etno-dinsel cemaatlerin devlete ve merkezi yönetime ba lılı ını sürekli kılmak ve sadakatlerini sa lamla tırmak siyasi istikrar ve me ru bir yönetimin kurulması açısından hayati önemdedir. Ancak bazı rejimler belli bazı etnik azınlıkları etnik temizlik ya da göçe zorlamak gibi yöntemler yöntemlerle kısa sürede yeni demografik düzenlemelere gitme yoluna ba vurmaktadır. Bu ko ullar altında bir insan toplulu unun ulus olma iddiasının dayana ı ne olabilirdi? Nüfusun büyüklü ü, etno-dinsel veya linguistik homojenlik, ekonomik kaynaklar gibi faktörlerle askeri güç ya da bürokratik merkeziyetçili in yapıları devlet kurma mekanizmalarını aydınlatmakta, ulusal yönetimin farklı karakterini ve bu yönetimin benimsedi i vatanda lık sözle mesini bir derece örneklemektedir. Bu geni ba lamda terimin kendisi Braude ve Lewis in ele tirel çalı malarından bu yana her ne kadar tartı malı hale gelmi se de, Osmanlı nın millet sisteminin temel ilkeleri Balkanlar ve Ortado u da ortaya çıkan bir çok milliyetçi dirili hareketinin karakteri hakkında önemli ipuçları sunmaktadır. ster Osmanlı devletinin dı yazı malarda kullandı ı York: Oxford University Press, 1997, Brown (Carl), der. Imperial legacy: The Ottoman Imprint on the Balkans and the Middle East, New York: Columbia University Press, 1996, Kafadar (Cemal), Between Two Worlds. The Construction of the Ottoman State, Berkeley, CA: University of California Press, 1995, Faroqhi (Suraiya), Berktay (Halil), der. New approaches to State and Peasantry in Ottoman History, Londra: Frank Class, 1992, gibi yayınlar Balkanlar daki Osmanlı mirasıyla ilgili genel durumu önemli derecede sorgulamaktadır. Onun dı ında, bu çalı malar Osmanlı Ortado usu, Osmanlı Türkiyesi ve Osmanlı Balkanları üzerine yapılan çalı malar arasındaki bo lu un kapatılmasına da hizmet etmekteler. 25 Baram (Amatzia), Territorial Nationalism in the Middle East, Middle Eastern Studies, 26, 1990; Rabinovih (Itamar), Esman (Milton), der., Ethnicity, Pluralism and the State in the Middle East, Ithaca: Cornell University Press, 1988.

kodlanmı bir terim 26, ister Osmanlı nın merkezi bürokrasisinin dayatmalarının ötesinde sosyo-politik bir gerçeklik 27, adına ne denirse densin, millet sistemi mparatorlu un sınırları dahilindeki etno-dinsel farklılıklara yönelik geli tirilen idari bir araçtı. Bu sistem bir yandan dil, din, ırk, farklı kültürel pratikler ve mahalli gelenekler etrafında önemli oranda esneklik sa larken, öbür yandan çe itli cemaatleri imparatorlu un idari, siyasi ve ekonomik sistemine dahil etme amacına yönelik olarak etkili derecede merkezile me getirmi tir. 28 Aslında ço u Osmanlı tarihçisinin de belirtti i gibi, bu siyasi sistemle birlikte gelen düzenlemelerin ve kısıtlamaların günlük hayat pratikleri belirli bir gayri-müslim cemaatin özgün durumuna ve mahalli yöneticilerin ki ilikleri ve politikalarına ba lı olarak büyük oranda çe itlilik göstermi tir. Sonuç olarak büyük idari fırça darbeleriyle Rum, Ermeni veya Yahudi milletleri bünyesinde bir araya toplanan etno-dinsel cemaatler gerek dil konusunda, gerekse etnik ve yerel dini ili kilerinde az çok ba ımsızdılar. Millet sistemi tarafından atfedilen bu ayrı cemaatsel ve dini kimlikler daha sonraları mparatorluk bünyesindeki milliyetçi devrimci kadrolara tavizsiz Türklestirmenin zorunlulugu argümanları sunmu lardır. Keza Osmanlı mparatorlu u nun bir zamanlarki topraklarında on dokuzuncu yüzyılın sonlarında ve yirminci yüzyılın ba larında kurulan genç ulus devletler, bir yandan toprak bütünlü ü kutsanan modern laik devlet fikrine ba lanırken öbür yandan özel olarak tanımlanmı etno-dinsel kimliklerin kapsamını geni letmekle ugrasmıslardır. 29 lk büyük millet olarak 1454 te Ortodoks Rum milleti kurulmu tur. Küçük Asya nın, Ortado u nun ve Balkanlar ın Ortodoks Hıristiyanları böylelikle tek bir dini otorite altında bir 26 Braude (Benjamin), Lewis (Bernard), der. Christians and Jews in the Ottoman Empire, 2 cilt, Princeton, New Jersey: Princeton University Press, 1982. 27 27 Karpat (Kemal H.), ön. ver., 1983. 28 bid. 29 Karpat (Kemal H.), Millets and Nationality: The Roots of the Incongruity of Nation and State in the Post-Ottoman Era, Braude (Benjamin), Lewis (Bernard) içinde, der., op. cit Etnik-ulusal kimlik anlamında milliyetçilik asıl özünü milletler bünyesinde dinsel-cemaatsel tecrübelerden alırken, seküler bir kavram olarak vatanda lık devlet topra ı tarafından belirlenmektedir. Sonuç olarak, kuruldukları günden bu yana Balkanlar daki ve Ortado u daki ulus devletleri hırpalayan siyasi, toplumsal ve kültürel krizlerin büyük ölçüde seküler devlet fikrinin [Osmanlı nın] millet felsefesine dayanan din devleti kavramıyla ba da mazlı ından kaynaklandı ı söylenebilir ( bid., s. 141).

araya getirilmi lerdi. Kendi patrikhanesine sahip Ermeni milleti ise 1461 de kurulmu tu. Ortodoks Rum cemaatinin aksine, Ermeniler Constantinople un Osmanlılarca fethinden önce patrikhaneye sahip de illerdi. 30 Dini merkezleri Etchmiadzin ve Cilicia Piskoposluklarıydı. Ondan sonra Osmanlı idaresinin yeni bir aya ı olarak Yahudi milleti kuruldu. Buna ra men Osmanlı mparatorlu u ndaki Ba hahamlık Yahudiler in ber yarımadasından büyük oranda göç etmesinden kaynaklı merkezkaç baskısına dayanamadı ve farklı kültürel ve dilsel geleneklerden gelen bütün Yahudi cemaatlerinin tek ba ına otoritesi olma özelli ini kaybetti. 31 Bu ilk düzende Rum ve Ermeni cemaatler Osmanlı mparatorlu u nun Batı daki ve Do u daki tebaasını temsil ediyorlardı. Constantinople daki patrikhaneler öbür patrikhanelerle kar ıla tırıldı ında, Saray a ve dolayısıyla Osmanlı bürokrasisinin kalbine olan yakınlıklarından dolayı daha merkezi bir konumdaydılar. Bu arada Rum ve Ermeni patrikhaneleri kendilerine tabi olan çe itli cemaatlerin etno-dinsel bütünlü ünü bozma hakkına sahip de illerdi. Bu patrikhanelere emsiye örgütlenmeler tarzında faaliyet göstermeleri emredilmi ti. Do u nun çok sayıda eski kilisesinin Osmanlı topraklarına dahil edilmesiyle birlikte, Kıptiler, Maruniler, Yakubiler ve Hıristiyanlı ın di er küçük ve Ortodoks olmayan mezhepleri de Osmanlı hakimiyetine girmi tir. Bu çe itli etnodinsel cemaatlerin özerk olarak ayakta kalması köy ve kasaba yerle imlerinin temsiliyetine dayanan oldukça geli kin bir mahalli yönetim sistemiyle teminat altına alınmı tı. Bu ba lamda, millet sisteminin temel örgütsel birimi bir cemaatteki aile biriminden daha büyük de ildi. 32 Aslında, eyalet gibi idari ve siyasi birimlerle kar ıla tırıldı ında, millet sistemi belirli toprak bölünmeleriyle e de er tutulamaz. Onun yerine, Osmanlı topraklarındaki etno-dinsel cemaatlerin soyut bir haritalandırılması olarak açıklanabilir. Bu nedenle, millet sistemi 30 Bardakjian (Kevork B.), The Rise of the Armenian Patriarchate in Constantinople, Braude (Benjamin), Lewis (Bernard) içinde, der., ön. ver. 31 Kastoryano (Riva), From Millet to Community: The Jews of Istanbul, Rodrigue (Aron), Ottoman Turkish Jewry. Community and Leadership, Bloomington: Indiana University [Turkish Studies 12], 1992. 32 Karpat (Kemal H.), ön. ver., 1983.

aynı anda hem dini evrenselli i hem de idari dar kafalılı ı te vik etmi tir. Millet sistemi aynı zamanda etkili imparatorluk idaresinin dı ındaki alanlarda bir karma takdisti. Öncelikle düzenli sürgün (planlı ve seçici zorunlu göç) uygulamalarıyla ba lantılı olarak, imparatorlu un geni toprakları boyunca cemaatlerin dengeli biçimde da ıtılması amacına hizmet etmi tir. Osmanlı nın yönetim aygıtı sık sık gayri-müslimlerin cemaatsel özerklik ile ata topraklarına ve mülklerine sahip olma haklarını yumu ak ba lılıkla çi nemekle suçlanmı tır. 33 Benzer ekilde, Müslüman yapıldıktan sonra Osmanlı askerleri ve bürokratları olarak yeti tirilmek amacıyla mparatorluk bünyesindeki Hıristiyan köylülerin evlenmemi erkek çocuklarının zorla toplanması esasına dayanan dev irme sistemi de Osmanlı himayesinde ya ayan Hıristiyan azınlıklarının haklarının gasp edilmesi olarak yorumlanmaktadır. Son olarak Osmanlı nın millet sisteminin anayasal dayana ı Ehl-i Kitab ın tanınmasını emreden ve onlara zımmiler olarak korunmasını öngören slam ilkesidir. 34 Dini ho görü kavramı, hakim konumdaki bir dini cemaatin ba ka inançlardan olanlarla bir arada ya amasını öngörür. 35 Bununla birlikte, poli-etnik Osmanlı devleti örne inde Ehl-i Kitab a, slam ın üstünlü ünü ve Müslümanlar ın egemenli ini kabul etmeleri artıyla ho görüyle yakla ılıyordu. Bu açıdan, millet sisteminin ba lıca temel özelli i, 19 yüzyıla kadar gayrimüslimlerin Osmanlılar ın tanıdı ı üç ilahi dinden birine olan ba lılıklarına göre kendi aralarında ayrılan, ancak genel anlamda Osmanlı tebaası olarak tek bir kategori altında de erlendirilmesi gibi görünmektedir (Rum ve Ermeni Patrikhaneleri ile Yahudi Hahamba lı ı). Buna karsın, Rumların, Ermenilerin ve Yahudilerin Osmanlı Sultanı nın kulları olarak aynı statüye sahip oldukları halde bu otoritenin hakimiyetine girme biçimleri ve o 33 Braude (Benjamin), Lewis (Bernard), der., ön. ver., s. 11-12. 34 slam yasasında ve prati inde, Müslüman bir devletle himayesi ve ho görüsü altındaki gayrimüslimler arasındaki ili ki zımma denen bir sözle meyle düzenlenmi tir; bu sözle meden yararlananlar ehl-i zımma, sözle me halkı veya kısaca zımmiler deniyordu. (Braude (Benjamin), Lewis (Bernard), der., ön. ver., s. 5). 35 (Braude (Benjamin), Lewis (Bernard), der., ön. ver., Giri.

noktadan sonra gördükleri muamele açısından oldukça farklıla tıkları görü ü de epey yaygındır. Sefarad Yahudileri Osmanlı topraklarına himaye amacıyla göç ederken, Rum ve Ermeni cemaatler fetihleri ve istilalar sonucunda Osmanlı hakimiyetine girmi lerdir. Bundan dolayıdır ki söz konusu kültürel bellek olunca, millet sisteminin uygulamaları bir arada ya ayan ayrı din ve itikadlardan cemaatler arasında bir e itlik gelene i yaratmayı amaçlayan on dokuzuncu yüzyılın ate li milliyetçili inin yayılmasına engel olamamı tır. Onun yerine, dini farklılıklara yaptı ı vurgu, etnik ve siyasi ayrılık hissiyatını ve aynı zamanda bu tür farklılıklar üzerinden iktidardan adil olmayan ekilde faydalanmayı perçinlemi tir. Rum, Ermeni ve Yahudi cemaatleri içerisinde dini yönlendirmeler yoluyla ve cemaatsel tarih ve topra a ba lılık konularında çatı an fikirlerin etkisiyle di er gayri-müslimlere kar ı bazen takınılan farklı ve dü manca tavırlar, cemaatler arası ili kileri daha da çetrefilli hale getirmistir. 36 Müslüman ve gayri-müslimler arasında oldu u kadar gayri-müslimlerin kendi aralarında ortaya çıkan ekonomik çıkar çatısmaları, cemaatler ve özellikle de ticaret, finans ve maliye i iyle u ra an sınıfların üyeleri arasındaki sürtü meyi körükleyen ba ka önemli bir faktör olmustur. Millet sisteminin ne kadar uygulamada kaldı ına dair çe itli iddialar mevcuttur. Bununla beraber 1856 da Osmanlı tebaasının bütününe e it haklar kar ılı ında gayri-mülsimlerin konumunun a ınmaya u ramasının sonun ba langıcı oldu u konusunda herkes hemfikir. 37 Osmanlı mparatorlu unda Tanzimat Fermanı yla birlikte ba layan devlet iktidarının tamamıyla merkezile tirilmesi süreci eski milletleri hedefleyen kültürel ve dilsel homojenle tirme politikalarını beraberinde getirmi tir. 38 1923 te 36 üphesiz, ne zaman bir ortak çıkar söz konusu olsa gayri-müslim cemaatler mümkün oldugu ölçüde i birli ine gidiyorlardı. Örne in, Augustinos, Anadolu nun Aydın kasabasında Ortodoks Rumların ve Ermenilerin, dini tatil günlerine denk gelmesin diye pazarın kuruldu u günün de i tirilmesi için beraber mücadele verdikleri söylüyor (Augustinos (Gerasimos), ön. ver., s. 203-204). Ancak bu i birli i birle ik bir ortak çıkar cephesi yaratacak kadar güçlü olmaktan ziyade günlük olayların ötesine geçmiyordu. Onun yerine, her gayri-müslim cemaatin liderli i acil cemaatinin öncelikli çıkarlarıyla ilgileniyor ve Osmanlı otoriteleriyle bireysel anla ma yolunu tercih ediyordu. 37 Kushner (David), The Rise of Turkish Nationalism,Londra: Frank Cass, 1977. 38 Dini azınlıkların kurumları 1935 te yürürlü e konan Vakıf yasasına göre i letiliyordu. Vakıfların gelir kayna ı ait oldukları cemaatin üyelerinin ba ı larından ibaretti. dari anlamda ve vakfın i letilmesiyle ilgili karar alma süreçlerinde özerklerdi. Ancak 1960 tan beri dini mahallerin ve binaların yenilenmesi

Cumhuriyet rejiminin kurulmasıyla birlikte geriye kalan Osmanlı Hıristiyanları Türkiye nin dini azınlıkları listesine eklenmi lerdir. Lozan Anla ması yla (1923) bu cemaatlere kendi dillerini konu ma, dini inançlarını koruma ve gereklerini yerine getirme hakkı tanınmı tır. 39 Ancak, laik Türkiye Cumhuriyeti nin kadroları tarafından desteklenen Jakoben mantık, bu cemaatlerin aslen topyekün ya da ona yakın asimilasyonunu öngörmü tür. Yine de Yahudi, Ortodoks Rumları ve di er gayri-müslim cemaatler üzerine yapılan çalı maların da gösterdi i gibi bu cemaatlerin asimilasyon biçimi yeni Türk devletinin tasarladı ı do rultuda geli memi tir. 40 Göç ve zorla yerinden edilme dalgaları sonucunda bir zamanların geni mahalli cemaatler a ının erimesi küçük azınlık cemaatlerinin kurulmasına yol açmı tır. Cemaatsel yapılar süratle de i en ve etno-dinsel olarak homojenle tirilen Türk toplumunda stanbul un Rum, Yahudi ve Ermeni cemaatleri arasında dilsel ve dini kimliklerinin sürdürülmesi amacıyla dı a kapanma mekanizmalarının geli mesine yol açmı tır. Bilhassa 1960 lardan ve stanbul Rumlarının kitlesel göçe zorlanmasından sonra Türk toplumundaki bürokratik laikle menin siyasi arenada revaçta olan slamcı ideolojilerle birle mesi, geride kalan gayri-müslim gibi harcamaları ve arsa, okul ve bina benzeri gayrimenkulleri satın alma hakları kısıtlanmı tır Kastoryano (Riva), ön. ver. s. 260). Bu durum gayri-müslim örgütlenmelerinin günlük hayat ve cemaatsel faaliyetlerini do rudan etkilemi tir (Akar (Rıdvan), Demir (Hülya), ön. ver.). 39 Helsinki zleme Raporu, Denying Human Rights and Ethnic Identity : The Greeks of Turkey, nsan Hakları zleme Yayınları, 1992. 39. maddeye göre, Hiç bir Türkiye vatanda ının özel, ticari ve dini alanda, basın- yayında ve her tür umumi toplantıda istedi i dili kullanma hakkı kısıtlanamaz. Devletin resmi diline bakılmaksızın, Türkçe dı ındaki dilleri konu an Türk vatanda larına mahkemelerde kendi dillerinde konu ma hakkı ve ko ulları sunulmak mecburiyetindedir. Yine 40. madde diyor ki, Gayrimüslim azınlıklardan olan Türk vatanda ları, di er Türk vatanda larıyla hem kanunlar önünde hem de günlük hayatta e it muamele ve güvenlik hakkına saiptir. Özellikle de istedikleri dini, sosyal ve hayır amaçlı kurumlar, okullar ve e itim- ö retim amaçlı di er kurulu lar kurma ve onları yönetme ve denetleme hakkına, bu yerlerde kendi anadillerini konu ma ve dini vecibelerini özgürce yerine getirme hakkına sahiptirler. (Lozan Anla ması, III. Kısım. Azınlıkların Korunması, Türkiye deki Rumlar Üzerine Helsinki zleme Raporu 1992 içinde. Ek D). 40 Örne in, Riva Kastoryano diyor ki, Ço ul yapılı mparatorluk tan Türk ulus devletine geçi, azınlıkların asimilasyonuna yol açarken, ilginç bir ekilde Yahudi cemaatinin daha da kapalı hale gelmesine neden olmu tur (Kastoryano (Riva), ön. ver., s. 254). Benzer bir görü Alexis Alexandris in stanbullu Rum cemaatler üzerine yaptı ı bir çalı mada da yer almaktadır (Alexandris (Alexis), <Imbroz and Tenedos: A Study in Turkish Attitudes Toward Two Ethnic Greek Island Communities since 1923> Journal of the Hellenic Diaspora, 7 (1), 1990). Bununla birlikte, bütün cemaatler bu ekilde kendilerini çevrelerinden yalıtmadı. Ermenilerle birlikte Ortodoks olmayan bir kaç Hıristiyan grup Cumhuriyet döneminde sayıca o kadar azaldı ki 1990 lara gelindi inde bu küçülme neredeyse topyekün yok olma derecesine ula tı. Ancak urası unutulmamalıdır ki, 1965 ten beri yapılan sayımlarda dini veyahut linguistik köken ibaresi çıkarıldı ve bahsi geçen bu cemaatlerin nüfusuna dair veriler kendi dini ve cemaatsel kayıtlarına dayanmaktadır.