DOKTORA TEZİ. Hazırlayan ÖZGÜR YILMAZKOL. Danışman PROF.DR. NİMET ÖNÜR



Benzer belgeler
ISSN FRIM. kültür - sanat - güncel yaşam. Ferzan Özpetek

kültür - sanat - güncel yaflam

Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim Dalı İletişim Bilimleri Doktora Programı Ders İçerikleri

ÜNİTE:1. Sanayi Sonrası Toplum: Daniel Bell ÜNİTE:2. Alain Touraine: Modernlik ve Demokrasi ÜNİTE:3. Postmodern Sosyal Teori ÜNİTE:4

MEDYA EKONOMİSİ VE İŞLETMECİLİĞİ

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ... iii GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM SOSYOLOJİYE GİRİŞ

DERS ÖĞRETİM PLANI. İktisat Tarihi. Dersin Adı Dersin Kodu Dersin Türü. Seçmeli Doktora

Kadir CANATAN, Beden Sosyolojisi, Açılım Yayınları, 2011, 720 s. İstanbul.

tarih ve 495 sayılı Eğitim Komisyonu Kararı Eki

ULUSLARARASI ÖRGÜTLER

İktisat Anabilim Dalı- Tezsiz Yüksek Lisans (Uzaktan Eğitim) Programı Ders İçerikleri

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK?

DERS KODU DERS ADI İÇERİK BİLİM DALI T+U+KR AKTS

1. Hafta: Giriş ve İletişim, Teknoloji ve Toplum İlişkisine Dair Temel Yaklaşımlar

YALOVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI TEZSİZ YÜKSEK LİSANS MÜFREDATI

Dr. A. Tarık GÜMÜŞ Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Anabilim Dalı. Sosyal Devlet Anlayışının Gelişimi ve Dönüşümü

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Çin Halk Cumhuriyeti nde Toplum ve Siyaset PSIR Ön Koşul Dersleri -

KAMU YÖNETİMİNDE ÇAĞDAŞ YAKLAŞIMLAR

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS. Siyaset Bilimine Giriş I SBG Yüz Yüze / Zorunlu / Seçmeli

YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MEDYA ÇALIŞMALARI DOKTORA PROGRAMI

ENDÜSTRİYEL VE POST-ENDÜSTRİYEL DÖNÜŞÜM

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

Editörler Prof.Dr. Ahmet Onay / Prof.Dr. Nazmi Avcı DİN SOSYOLOJİSİ

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

TOPLUM VE KURUMLAR. Öğretim dili (Ön Koşul, Bağlantı Koşul)

DR. Caner Ekizceleroğlu

YALOVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI TEZLİ YÜKSEK LİSANS MÜFREDATI

TMMOB ŞEHİR PLANCILARI ODASI ŞEHİR VE BÖLGE PLANLAMA ÖĞRENCİLERİ BİTİRME PROJESİ YARIŞMASI

SAÐLIKTA ÖZELLEÞTÝRME

ÜNİTE:1. Sosyolojiye Giriş ve Yöntemi ÜNİTE:2. Sosyolojinin Tarihsel Gelişimi ve Kuramsal Yaklaşımlar ÜNİTE:3. Kültür ve Kültürel Değişme ÜNİTE:4

EKONOMİK KRİZİN EMEK PİYASALARINA ETKİLERİ

Temel Kavramlar Bilgi :

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Jeopolitik POLS

ULUSLARARASI KARADENİZ-KAFKAS KONGRESİ

Öğretim dili (Ön Koşul, Bağlantı Koşul)

JANDARMA VE SAHİL GÜVENLİK AKADEMİSİ GÜVENLİK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ (YÖNETİM VE LİDERLİK) YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERSLER VE DAĞILIMLARI

DIŞ TİCARETTE KÜRESEL EĞİLİMLER VE TÜRKİYE EKONOMİSİ

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS EKONOMİYE GİRİŞ I ECON Yrd. Doç. Dr. Alper ALTINANAHTAR

Uluslararası Siyasi İktisat (IR211) Ders Detayları

Dersin Amacı: Bilimsel araştırmanın öneminin ifade edilmesi, hipotez yazımı ve kaynak tarama gibi uygulamaların öğretilmesi amaçlanmaktadır.

Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Sinema Bilim Dalı Doktora Programı:

KÜRESELLEŞEN DÜNYADA EĞİTİMİN KÜRESELLEŞMESİ

Türkiye'de Yerel Medya (PR 329) Ders Detayları

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS ULUSLARARASI POLİTİK İKTİSAT ECON

Editörler Prof.Dr.Mustafa Talas & Doç.Dr. Bülent Şen EKONOMİ SOSYOLOJİSİ

TÜRKİYE'NİN TOPLUMSAL YAPISI

EĞİTİMİN SOSYAL TEMELLERİ TEMEL KAVRAMLAR. Doç. Dr. Adnan BOYACI

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

SAĞLIK DİPLOMASİSİ Sektörel Diplomasi İnşası

Uygarlık Tarihi (HIST 201) Ders Detayları

DİASPORA - 13 Mayıs

Avrupa Siyasi Tarihi (IR505) Ders Detayları

ZANAATLA TEKNOLOJİ ARASINDA TIP MESLEĞİ: TEKNO-FETİŞİZM VE İNSANSIZLAŞMIŞ SAĞALTIM

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Radyo-TV-Sinema Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi

Editörler Prof.Dr. Mimar Türkkahraman & Yrd.Doç.Dr.Esra Köten SİYASET SOSYOLOJİSİ

DERS KODU DERS ADI İÇERİK BİLİM DALI T+U+KR AKTS

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

1. Sosyolojiye Giriş, Gelişim Süreci ve Kuramsal Yaklaşımlar. 2. Kültür, Toplumsal Değişme ve Tabakalaşma. 3. Aile. 4. Ekonomi, Teknoloji ve Çevre

YÖNETİŞİM NEDİR? Yönetişim en basit ve en kısa tanımıyla; resmî ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımıdır.

İÇİNDEKİLER. Gelişim Kuramları 22 Eylem Kuramı ve Toplumsal Yapılandırmacılık 28

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS SİNEMADA SEÇME KONULAR RTC Sinemada dağıtım sistemi, sansür, ulusal sinema tezi

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

Uluslararası İzmir Film Festivali ilk kez 1990 yılında düzenlenmeye başladı. 11 kez düzenlenen Festivale 2000 yılında ara verildi.

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

İÇİNDEKİLER. Önsöz... v İçindekiler... ix Tablolar Listesi... xv Şekiller Listesi... xv BİRİNCİ BÖLÜM SOSYOLOJİ VE TURİZM SOSYOLOJİSİ

Küreselleşme devam ediyo mu?

SOSYOLOJİK SORU SORMA VE YANITLAMA

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

Sanayi Devriminin Toplumsal Etkileri

MEKANIN SOSYOLOJİSİ. Derse kabul koşulları. (Ön Koşul, Bağlantı Koşul)

Siyasi Tarih (UI504) Ders Detayları

AVRASYA ÜNİVERSİTESİ

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

İÇİNDEKİLER. Önsöz... v KÜRESEL GENİŞLEMEDE HİNDİSTAN PAZARI... 1

İktisadi Düşünceler Tarihi (ECON 316) Ders Detayları

SPORDA STRATEJİK YÖNETİM. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

NAZİLLİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ(TÜRKÇE) 2016/2017 EĞİTİM-ÖĞRETİM PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ

İçindekiler kısa tablosu

Siyaset Psikolojisi (KAM 318) Ders Detayları

Üretimde iş bölümünün ortaya çıkması, üretilen ürün miktarının artmasına neden olmuştur.

Ders Planı - AKTS Kredileri: 2. Yarıyıl Ders Planı Kodu Ders Z/S T+U Saat Kredi AKTS K / KÇS.604 Kent Kuramları Zorunlu

İÇİNDEKİLER BÖLÜM I: GERONTOLOJİ: YAŞLILIK BİLİMİ...1

KAPİTALİZM, PİYASA BAŞARISIZLIĞI VE SAĞLIK HİZMETLERİ SUNUMU. Gülbiye Yenimahalleli Yaşar

KURAMSALLAŞMANIN YÖNÜ İNCELEME DÜZEYİ

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS. Sosyolojiye Giriş I SSG

KENT SOSYOLOJİSİ GİRİŞ PLANLAMA TEKNOLOJİ ORGANİZASYON. Kutsal Üçlü (Storper,1997)

ABD - AB SERBEST TİCARET ANLAŞMASI Ve TÜRKİYE ÜZERİNE ETKİLERİ

JANDARMA VE SAHİL GÜVENLİK AKADEMİSİ GÜVENLİK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI GÜVENLİK VE TERÖRİZM YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERSLER VE DAĞILIMLARI

BÖLÜM 1 Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme: Türkiye de Bütçeleme Süreci

DURUMSALLIK YAKLAŞIMI

İstanbul Politikalar Merkezi. FUAT KEYMAN 13 Mayıs 2017

GEDİZ ÜNİVERSİTESİ PSİKOLOJİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

Soru Sınıf ve Nu: Müfredat sınıf YGS Harita Bilgisi-Arazi Rehberimiz: İzohipsler

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U+L Saat Kredi AKTS. Medya, Kültür, Siyaset MES

KÜRESEL PAZARLAMA Pzl-402u

Transkript:

T.C. EGE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ RADYO TELEVİZYON ANABİLİM DALI KÜLTÜRLERARASI İLETİŞİM VE ETKİLEŞİM SÜRECİNDE FERZAN ÖZPETEK SİNEMASI: BENZERLİKLER FARKLILIKLAR VE MELEZLİKLER DOKTORA TEZİ Hazırlayan ÖZGÜR YILMAZKOL Danışman PROF.DR. NİMET ÖNÜR İZMİR/2008

ii

iii

İÇİNDEKİLER GİRİŞ... 1 1. KURAMSAL KISIM 1.1. Küreselleşme ve Medya Endüstrisi... 10 1.1.1. Küreselleşmeye İlişkin Tanım ve Kuramlar... 10 1.1.2. Küreselleşmenin Doğası ve İşleyişi/Karakteristiği.. 16 1.1.2.1. Küreselleşme ve Geç Kapitalist Dönem... 19 1.1.2.1.1. Geç Kapitalist Dönemin Kültürel Alanı: Postmodernizm.....25 1.1.2.2. Küreselleşme ve Endüstriyel Dönüşümler (Merkez-Çevre)... 35 1.1.3. Küreselleşmenin Sonuçları... 37 1.1.3.1. Ekonomik... 37 1.1.3.2. Kültürel... 38 1.1.3.2.1. Küresel Yerel İlişkisi... 40 1.1.3.3. Siyasal... 42 1.1.3.3.1. Teknoloji, Bilgi İktidar... 44 1.1.4. Küreselleşme Bağlamında Medya ve Yeni Dünya Sistemi... 49 1.2. Kültür, Küreselleşme ve Melez Desenler... 62 1.2.1. Kültürün Küreselleşme Karşısındaki Durumu... 62 1.2.2. Kültür Kavramının Karşısında Medeniyet Projesi (İlkelden Uygara Kültürel Değişim)... 65 1.2.3. Toplum Kültür ve Sanat... 76 1.2.3.1. Kitle Kültürü ve Kültür Endüstrisi... 80 1.2.3.1.1. Küresel Kültür-Kültür Endüstrisi Simetrisi... 88 1.2.3.2. Kültür Endüstrisi Ürünlerinin Yerelleşmesi... 91 1.2.3.2.1. Melezlik... 93 iv

1.2.4. Kültürlerarası İletişim ve Etkileşim... 96 1.2.4.1. Oryantalizm... 105 1.3. Küresel Kültür Endüstrisi Bağlamında Sinema... 112 1.3.1. Yeni Dünya Düzeninde Sinemanın Yeri... 114 1.3.2. Kültürlerarası İletişim Aracı Olarak Film... 117 1.3.3. Film Endüstrisi Bağlamında Merkez ve Çevre Sinema Yapılanmaları... 119 1.3.3.1. Sinema ve Kültürel Hegemonya... 121 1.3.4. Akdeniz Sineması ve Ferzan Özpetek... 131 1.3.4.1. Akdeniz Sineması nın Özellikleri... 137 2. İNCELEME VE ANALİZ 2.1. Kültürel Çalışmalar Perspektifinden Film... 143 2.2. Tematik Analiz... 153 2.2.1. Araştırmanın varsayımları... 153 2.2.2. Araştırmanın problemi... 154 2.2.3. Araştırmanın yöntemi... 155 2.2.3.1. Araştırmanın örneklemi... 156 2.2.3.1.1. Araştırmanın evreni... 157 2.2.3.2. Analiz tekniği... 158 2.2.3.3. Sınırlılıklar... 163 2.2.3.3.1. Kapsam... 164 2.3. Sonuçlar... 165 2.3.1. Filmlerde Anlatı Özellikleri... 165 2.3.2. Tematik Sonuçlar... 173 2.3.2.1. Zaman-Mekan..... 173 2.3.2.1.1. Zaman..173 2.3.2.1.2. Mekan. 176 v

2.3.2.1.2.1. İç ve dış mekanlar.....189 2.3.2.2. Kişiler/Karakterler... 194 2.3.2.2.1. Cinsel kimlikler/tercihler 202 2.3.2.2.2. Etnik kimlik 208 2.3.2.2.3. Ekonomik durum 213 2.3.2.2.4. Yaş..213 2.3.2.3. Kültür ve Değerler 215 2.3.2.3.1. Ahlaki değerler...218 2.3.2.3.2. Ailenin konumu...221 2.3.2.3.3. Otantik kültür. 224 2.3.2.4. Kaos Yaratan Krizler... 227 2.3.2.5. Duygu... 231 3. DEĞERLENDİRME VE TARTIŞMA SONUÇ... 234 KAYNAKÇA... 247 EK 1: TEMATİK ANALİZ ŞABLONU... 267 EK 2: ULUSLARARASI GÖSTERİME GİRMİŞ OLAN KARAKTERİSTİK AKDENİZ FİLMLERİ... 268 ÖZGEÇMİŞ... 270 ÖZET. 271 ABSTRACT...272 vi

GİRİŞ Sinema, kültür taşıyan bir araçtır. Var olan kültürel öğelerin değişik sentezlerini içermekte ve onların değişik versiyonlarını çeşitli yapımlar aracılığıyla temsil etmektedir. Dönemimiz itibariyle bu alan endüstrileşmiştir. Tıpkı diğer sektörlerde olduğu gibi sinema alanında da, küresel şirketler bu alanın önemli aktörlerindendir. Bu nedenle dolaşıma giren her bir ürüne (sinema filmi) küresel düzlemdeki tüketici taleplerine yanıt verecek biçimde içerik kazandırılmıştır. Artık sinemanın ulusal kimlikleri giderek silikleşmekte bunlar üzerine gelen, yeni melez oluşumlar ya da küresel kültürün içindeki bölgesel versiyonların ağır bastığı yapımlar öne çıkmaktadır. Bunlar, hem küresel kültür içinde yeni olanı temsil ettikleri için farklılıkları belirginleştirmekte hem de tüketiciye yeni haz odakları sunmaktadır. Küreselleşme ile birlikte küresel kültürün yatay düzlemde bir seyir izleyip yayılarak tek tip bir oluşum içine girdiği görülmektedir. Ancak bu süreç, henüz oluşum aşamasında olup devam etmektedir. Küresel düzlemde her türlü farklılığı barındıran, taşıyan yerel kültürün özelliklerinin de harmanlandığı yeni üretimler küresel alana çekilerek pazarı geliştirmekte ancak bu arada yerelin biricikliği de yok edilmektedir. Sinema alanındaki her bir yapım öncelikle bir endüstriyel üründür. Ancak, üretim aşamasında birçok uzmanın eşgüdümlü çalışmalarının bir sonucu olmasının yanı sıra yönetmenin kendine ait bir sinema dilinin olması, anlatı yapısının özgünlüğü ve sonraki filmlerinde bu yapıyı ustalıkla ve tekrara düşmeden kullanabilme becerisi vb. gerekmektedir ki, yönetmenlerin isimleriyle anılan ve küresel alanda tüketilen filmler, bu gruptadır. Günümüzde küresel ve yerel ekseninin ara kültürel versiyonlarını içinde barındıran filmlerin autor/otör olarak adlandırılan yapımcıları küresel film pazarında tanınmaktadır. Ferzan Özpetek de bunlardan biridir. Küresel sinema endüstrisi içinde Ferzan Özpetek *, Türk asıllı İtalyan yönetmen olarak konumlanan bir sinemacıdır. * Ferzan Özpetek, 3 Şubat 1959'da İstanbul'da doğdu. Sinema sevdasıyla geçen 17 senenin ardından 24 yaşında İtalya ya gitti. Önce Perugia'da Yabancılar Üniversitesi'nde bir yıl İtalyanca eğitimi aldıktan sonra, Roma'ya gidip La Spaienza Üniversitesi'nde sinema tarihi eğitimi aldı ve Accademia Navona'da ve Accademia d'arte Drammatica'da sanat tarihi ve kostüm derslerine devam etti. Bu dönemde sinema sektöründen insanlarla tanışmak amacıyla, kendisini gazeteci olarak tanıtıp röportajlar yaptı ve bu sayede sektörde iş buldu. 1982'de Julien Beck ile "Yaşayan Tiyatro"da çalışmaya başlaması, sinema 1

Küresel kültür içinde bölgesel bir oluşum olarak değerlendirilen Akdeniz kültürünün sinemaya yansıması olarak değerlendirilebilecek Ferzan Özpetek Sineması, Akdeniz kültürünün hem bir yansıması hem de bir temsili olarak okunabilir. Zira öncelikle belli bir coğrafya üzerinde yer alan ülkelerin sinemasını anlatan Akdeniz Sineması, temel sinema dilinin kullanımı konusunda merkezden çok da bağımsız değildir ancak benzerlerinden kendine özgü nitelikleriyle ayrıldığı için farklılaşmaktadır. Akdeniz Sineması nın ayırt edici özelliği, Akdeniz e kıyısı olan ülkelerin kültürlerinin birer yansıması olması ve ortak birçok tema ve özellik vurgusu nedeniyle özgünlük göstermektedir. Bu özgünlük; temaların işlenişi, karakter örüntüleri ve ilişkilerin kurgulanmasında ve birçok özelliklerde öne çıkmaktadır. Küresel sinema endüstrisi içinde Ferzan Özpetek, yaşadığı ve yetiştiği coğrafyanın kültürel etkisi ile benzerlerinden ayrılmakta bu söz konusu coğrafyanın insan ilişkilerini, yaşam tarzlarını ve insanların birer aktör olarak gündelik yaşamdaki rollerini ve onların küresel kültürle kariyeri için oldukça önemli oldu. İtalya nın iki önemli yönetmeni, Massimo Troisi ve Maurizio Ponzi'nin asistanlığını yapmaya başladı. Asistanlık tecrübeleri onun sinemada uzmanlaşma sürecini başlattı. 1997'de senaryosunu da yazdığı ilk filmi "Hamam" için kamera arkasına geçti. Ayrıca Hamam, Antalya Altın Portakal Film Festivali nde en iyi film, en iyi yönetmen ve en iyi film müziği ödüllerine, İtalyan Ulusal Sinema Gazetecileri Sendikası nca en iyi yapımcı ödülüne layık görüldü. Film ayrıca, Cannes Film Festivali'nde, " Yönetmenlerin Onbeş Günü " tarafından keşfedildi ve hem İtalya, hem de diğer ülkelerde eleştirmenlerin ve seyircilerin de beğenisini kazandı. Uluslararası alanda başarı sağlayan film, İtalya'nın yanı sıra, İngiltere, Fransa, İskandinavya, Almanya, Hollanda, Japonya ve hatta "nüfuz edilmesi çok güç" olarak tarif edilen ABD'de gösterim imkanı buldu. Ferzan Özpetek, 1999 yılında, gösterildiği tüm Avrupa ülkelerinde önemli gişe başarıları yakalayan filmi Harem Suare'yi çekti. Harem Suare AFI Fest'te jüri özel ödülüne aday gösterildi ayrıca Toronto, Palm Springs ve Londra festivallerinden de resmi davet aldı. 2001 yılı, Ferzan Özpetek sinemasının olgunlaşma dönemine girdiğini Cahil Periler filmiyle gösterdi. Senaryosunu Gianni Romoli yle birlikte yazdığı film, İtalya nın en önemli yönetmenlerinden biri olarak anıldığı dönemi başlattı. Cahil Periler, Avrupa daki farklı festivallerden toplam 6 ödül aldı ve Berlin Uluslararası Film Festivali'nde en iyi film adaylığına gösterilmesiyle tüm dünyanın ilgisini çekti. İtalya'da gösterimde bulunduğu haftalar boyunca en fazla izlenen İtalyan filmi oldu. İtalyan Sineması'nın tanınmış yönetmenlerinden Nanni Moretti'nin " La Stanza del Figlio" ve Giuseppe Tornatore'nin "Malena"sını geride bırakan Özpetek'e övgüler yağdı. Ferzan Özpetek için asıl büyük başarı 2003 yılında çektiği Karşı Pencere filmiyle geldi. Yönetmenin dördüncü uzun metrajlı filmi 40 a yakın ödül kazandı ve Cahil Periler gibi İtalya nın en çok hasılat yapan filmlerinden biri oldu. 11 dalda aday gösterildiği ve İtalya nın oskarları sayılan David di Donatella ödüllerinde 5 ödül kazanan film, Avrupa nın en önemli festivallerinden biri olan, 38. Uluslararası Karlovy Film Festivali'nde En İyi Film, En İyi Yönetmen ve En İyi Kadın Oyuncu olmak üzere toplam 3 dalda ödül aldı. Özpetek, 2005 yılında İtalya'da ekonomistlerin bir tartışma programında, günümüzdeki yoksulluğa çözüm olarak gösterdikleri ana fikriyle dikkatleri üzerine toplayan Kutsal Yürek filmini çekti. Film, başarılı bir iş kadınının yaşadığı kimlik bunalımı sonrasında, her şeyi bir kenara bırakarak, yoksullukla mücadele eden insanlara yardım etmesini konu alıyordu. 2 ödüle layık görülen Kutsal Yürek, farklı festivallerde toplam 14 ödüle aday olarak gösterildi. 2007 yılında ise Bir Ömür Yetmez filmi ile hep içinde taşıdığı ölüm korkusunu filmine konu etti. http://www.biyografi.info/kisi/ferzan-ozpetek 2

karşı karşıya geldiklerinde olası eylem biçimlerini sinemasında temsil ederek, özgünlüğünü yaratmaktadır. Günümüzün sinema endüstrisini geliştirecek Batı dışı toplumlarda var olan çeşitli kültürel özellikleri, Euroimages ve AB destekli fonlar ve destekleyici yardımlar ile küresel alana çekilmektedir. Coğrafi konum olarak Batıda olan fakat küresel sinema endüstrisinin merkezinde olmayan, kaynak sıkıntısı çeken sinemalar bazı uluslararası örgütler tarafından desteklenmektedir. Bu durum, küresel pazara adeta bir can damarı oluşturmaktadır. Bu yolla merkezin dışındaki tüketicide ilgi uyandıracak yaşam biçimleri, insan ilişkileri sinemaya taşınmaktadır. Bu bir kültürel zenginliktir. Aynı zamanda merkezin dışındaki ülkelerde bu şekilde üretilen filmler, tüketicilere tanıdıkbildik tatlar/hazlar yaratarak daha kolay tüketilebilir hale getirmektedir. Verilen bu destekle birlikte küresel sinemalar çeşitlenmiştir. Bu sinemaların yapımcıları, uluslar arası alanda tanınır hale gelmişlerdir. Süreç, ülkelerin kendi kültürel homojenliklerini bozsa da, yeni autorler yaratılmasına zemin hazırlanmıştır. Günümüzde filmleri çok seyredilen/tüketilen Fatih Akın ve Ferzan Özpetek bu yapılanma içinde fon/oluşum destekli olarak film üretmişlerdir. Bu perspektiften bakıldığında Ferzan Özpetek ilk iki filminde Euroimages desteği almış ve sonrasında ise piyasa içinde tanınması sonucu bugün kendi yapım şirketi ile filmlerini çekmektedir. Söz konusu bu tür desteklerle farklı ülke ve farklı kültürlerden sinemacılar dünya pazarına girebilmektedir. Böylelikle hegemonik küresel sinema pazarında kısık ya da cılız da olsa küçük ve farklı sesler ortaya çıkmaya başlamıştır. Ferzan Özpetek, bu farklı seslerden bir tanesidir. Yönetmenin yaşam tecrübesi, deneyimi ve bakış açısı; içinde farklı kurgusallıkta anlatı yapılarını inşa ettiği filmlerine yansımaktadır. Bu bağlamda Ferzan Özpetek in kendisi de kültürlerarası bir sarmalın içinde bulunmaktadır. Türk asıllı bir yönetmen olmasına rağmen, filmlerinde Batılı perspektifi yansıtmaktadır. Batılının çok önceleri temellendirdiği ve üzerine sanatsal yapıları inşa ettiği oryantalizm düşüncesi örtük de olsa yeniden üretilmektedir. 3

Bu durumda yerel oluşumlar ancak küresele eklemlendiği ve yerelliğini küreselin dinamikleri ile birleştirerek ara bir oluşum olarak ortaya çıktığı zaman yaşam şansı bulabilmektedir. Bu yapılanmada Ferzan Özpetek Sineması önemli bir inceleme alanı sunmaktadır. Çünkü ilk iki filminde Doğu yu Batı nın düşünme pratikleri ve ezberlerinden yola çıkarak anlattığı için, yapının içinde kendisine yer bulabilmiştir. Tam bu noktada, sanatçının/yönetmenin Batı ile kurduğu ilişki önem taşımaktadır. Yerel ya da bölgeselden Batı merkezli kültür endüstrisine eklemlenmek, ulusal değer ve kimliklerle mümkün olmamaktadır. Tarihin eski dönemlerinde belli bir zümrenin ya da grubun tekelinde olan bilgi, önce matbaa sonra da yeni iletişim teknolojileri sayesinde tüm dünyada hızla dağılmaktadır. Enformasyon dağılımı ile birlikte kültür de taşınmaktadır. Önceki dönemlerde kültürel bağlamdaki farklılık ve çeşitlilik zenginleştirici bir unsur olarak görülürken, küresel sermayenin uluslar arası piyasaya çıkması ve yayılması bununla beraber tüketim odaklı kültürel yapılanmanın yaygınlaşması nedeniyle tek kültürlü bir sisteme doğru gidilmektedir. Bu sebepten dolayı ekonomik olarak güçlü olan ve iletişim teknolojilerine sahip ülkeler başat kültürün oluşmasında söz ve pay sahibi olmaktadırlar. ABD bu anlamda küresel kültürün temel oluşturucusu ve dağıtıcısı olarak konumlanmaktadır. Küresel kültür öylesine güçlü bir donanım ve güce sahiptir ki, türlü iletişim tekniklerini ve taktiklerini kullanarak dünyanın farklı coğrafyalarına ulaşarak, bu coğrafyalar üzerindeki yerel kültürler üzerinde bozucu/yıkıcı etkilerde bulunabilmektedir. Küresel ölçekte oluşturulan bu sistematik yapılanmaya karşı yerel kültürler ya direnç gösterip küresele eklemlenmemek için direnmekte ya da her iki tarafa yakın duran ara oluşumlarla ayakta kalabilmektedirler. Sinema günümüz kültür endüstrisi içinde kültürün en temel taşıyıcılarından biridir. Ekonomik üstünlüğü ve dağıtım kanallarını elde tutması nedeniyle büyük bir pazarı oluşturan Hollywood Anaakım Sineması, kendisi haricindeki ülkelerde gösterime 4

girerek, tüketim alışkanlıklarından giyim tarzına, sosyal ilişkilerden benlik tartışmalarına kadar hemen her konuda değişim ve dönüşümlere sebep olmaktadır. Araştırmanın Amacı: Kültürlerarası iletişim ve etkileşim sürecinin çeşitli eklemlenmeleri, ara sentezlerini ve oluşumlarının sinemaya yansımasını incelemektir. Böylelikle, küresel kültür ürünlerinin homojen olmadığını, farklı yerelliklerin kendi bağlamlarından uzaklaşarak küresele eklemlendiğini; öte yandan küresel kültürün melez olduğu kadar dinamik bir yapı olduğu da ortaya koyulmaya çalışılmıştır. Bu amaca hizmet edecek biçimde araştırma nesnesi olarak Ferzan Özpetek Sineması seçilmiştir. Çünkü Akdeniz Sinemasının melez nitelikli olduğunu, Özpetek in filmlerinde Akdeniz Sineması nın tipik özelliklerini kullanması bağlamında değerlendirmek ve Özpetek in benzer ve farklı olduğu noktaları tartışmak amaçlanmıştır. Çalışmada, sinemanın kültürlerarasılık ile ilişkisinin ortaya konması ve sinemanın aynı zamanda pratikteki yaşamın da bir aynası olduğu temel varsayımı kabul edilmiştir. Küresel kültür akımlarının etkisindeki toplumların kültürel alanı ve bu değişme sürecine bölgesel olarak direnç gösteren Akdeniz Sineması dikkate alınarak kültürlerarası geçişler, tepkiler, ara oluşumlar ve farklılıklar açıklanmaya çalışılmıştır. Bu çalışmada, Ferzan Özpetek Sineması nın tematik analizinin yapılarak, artık Batı merkezli kültürün sinema aracılığıyla nasıl inşa edildiği, kendi kültüründen etkilendiğini hem de kültürün inşa edici öğesi olduğu ortaya konulmaya çalışılmıştır. Araştırmanın Önemi: Bu çalışma, küresel kültüre yeni bir tanım alanı açmaktadır. Bu alanı Akdeniz Sineması temelinde kurmaktadır. Dolayısıyla küresel alanda dolaşıma giren çeşitli 5

bölgesel kültürlerin sinemaya yansıması birçok farklı oluşumları bir araya getirmektedir. O nedenle, bu alanda çalışan diğer autorlerin anlaşılması, değerlendirilmesi bakımından bugüne kadar üzerinde detaylı bir akademik çalışma yapılmamış olan, küresel sinema pazarında önemli bir yere sahip olan Ferzan Özpetek Sineması nın kavranmasına değerlendirilmesine ışık tutacaktır. Bilindiği üzere, diğer auterlerin sinemalarında da melezlikler ve ara oluşumlar söz konusudur. Oysa Özpetek, hem Hollywood hem Kuzey Avrupa Sinemaları ndan etkilenmiş ve bunları Akdeniz kültürünün insan ilişkileriyle harmanlamıştır. Bu nedenle diğerlerinden ayrılmaktadır. Küresel kültürün çeşitliliğini, zenginliğini ve oluşumlar hakkında Özpetek Sineması nın incelenmesi alana önemli bir katkı sağlayacaktır. Bu çalışmada konunun ele alınış biçiminde küresel kültür içinde küresel kültüre direnç gösteren Akdeniz Sineması nın özellikleri dört farklı yaklaşım içinde ele alınarak incelenmektedir. Bunlar: 1.Özpetek Sineması nın niteliklerini akademik düzeyde tartışılarak, kültürel kodların sinemadaki küresel metne örtük te olsa nasıl yedirildiği 2.Batı nın yönetmenin bütün sineması üzerinde ne kadar etkili olabileceği 3.Kültürün sinemanın içinde nasıl sunulduğu ve pazarlandığı 4.Melez desen içinde yönetmenin etnisitesinin artık ne kadar önemsizleştiği araştırılmıştır. Ve ne kadar önemsiz olursa o kadar küresele dayandığı üzerine (Türk karakterler bir renk aracı olarak kullanılır filmlerde) yorum yapılmıştır. Araştırmanın önemi de buradadır. Bu amaç doğrultusunda sinema, kültür endüstrisi perspektifinden ele alınarak incelenmiştir. Çünkü Adorno nun da ifade ettiği gibi sinema, dergiler ve radyo kendi içlerinde bir söz birliği oluşturarak bir sistem oluşturmaktadırlar. Böylelikle bu yapılanma sürecine siyasal karşıtlıkların estetik olarak ifadelendirilmesi de eklemlenmektedir 1. 1 Theodor Adorno, Kültür Endüstrisi, Çev. Nihat Ünler- Mustafa Tüzel-Elçin Gen, İletişim Yayınları, İstanbul, 2007, s.47 6

Çalışmanın analiz/değerlendirme kısmında betimleyici tematik analiz (betimsel analiz) kullanılmıştır. Detaylarını dördüncü bölüm içinde bulabileceğimiz analiz uyarınca, öncelikle veri analizi için bir çerçeve oluşturulmakta, bu çerçeve içinde verilerin nasıl sınıflandırılacağı belirlenmektedir. Daha sonra veriler, organize edilip sınıflandırılarak tematik çerçeve içine yerleştirilmektedir. Verilerin tanımlanması ardından tanımlar ışığında neden-sonuç ilişkisinin kurulması ve karşılaştırmalı yorumlama ile analiz tamamlanmış olmaktadır. Çalışmanın temalarını saptamaya yardımcı olması açısından sorulan sorulara genel olarak örnek vermek gerekirse: 1. Özpetek Sineması nda aile nasıl temsil edilmektedir? 2. Kültürlerarası etkileşim bağlamında küresel ve yerel etkileşiminde temsil edilen otantik kültürün özellikleri nedir? 3. Filmlerde zihinsel yapı ve düşünme kalıpları ile benlik politikaları yönünden bakıldığında hangi karakter profillerine yer verilmiştir? 4. Filmlerde zaman-mekan ilişkisi nasıl kurgulanmaktadır? 5. Yönetmenin konumu Oryantalizm-Oksidantalizm çizgisinde nerededir? 6. Anlatının merkezinde yer alan karakterlerin özellikleri nelerdir? Merkezin dışındaki ikincil karakterlerin özellikleri nelerdir? 7. Yönetmenin görüşlerinin ve tutumlarının beslendiği ulusal kültürel kaynaklar ve sinemalar nelerdir? 8. Yönetmenin tercih ettiği tematik, kurgusal ve etik değerlerle kurgulanan toplumsalın özellikleri (modern-postmodern vb.) bağlamında hangi veriler tercih edilmektedir? 9. Filmlerde öteki olarak konumlandırılan kişi ve gruplar hangisidir? 10. Anlatı akışı içinde temsil edilen ani kesiklikler ve sonrasında olayların gelişiminde temsil edilen karakterlerin kendi içlerinde kurdukları (intrapersonal) iletişim/sorgulama 7

Çalışma, sadece Ferzan Özpetek filmleri üzerinde gerçekleştirilmiştir. Ele alınan konu Ferzan Özpetek Sineması nın altı filmi üzerinden incelenecektir. Böylelikle sinema endüstrisinin özel bir alanı olan Özpetek Sineması aracılığıyla hangi kültürel içeriklerin dolaşıma girdiği, hangi sinemasal temsillerin yeniden üretilip aktarılarak küresel egemenlik ilişkilerinin güncellendiğine bakılacaktır. Yönetmenin filmlerin yapım tarihine göre ikişer yıllık düzenli periyotların ardından pazara sunulan Hamam (1997), Harem-Suare (1999), Cahil Periler (2001), Karşı Pencere (2003), Kutsal Yürek (2005) ve Bir Ömür Yetmez (2007) filmleri incelemeye alınmıştır. Filmlerin analizinde tematik okuma tercih edilmiştir. Bu durum, film incelemelerinde alışılagelmiş analizlerin dışına çıkılabilmesine olanaklı hale getirmiştir. Bu nedenle literatüre önemli bir katkı sağlamıştır. Kültürlerarasılık vurgusunun önem kazandığı günümüzde, yapılan çalışma ile kültürün bir oluşum olarak ara değişim ve dönüşüme sebep olduğu Ferzan Özpetek filmleri üzerinden gidilerek vurgulanmıştır. Dolayısıyla küresel kültürel sistem ile yerelin ilişkisi ve etkileşimi alanına sıklıkla vurgu yapılmaya çalışılmıştır. Buna göre tezin ilk bölümü, küreselleşme ve medya endüstrisi bağlamında kuramsal açıklamalardan oluşmaktadır. Küreselleşmenin doğası, küresel kapitalizmin isimlendirdiği/şekillendirdiği Yeni Dünya Düzeninde üstlendiği rol, medeniyet projeleri, ulusal-yerel kültür ve kimlik politikaları bağlamında incelenecektir. Küreselleşmenin kültürel-ekonomik ve siyasal sonuçları ile ilgili açıklamalara yer verilmiştir. Küreselleşme sonuçları itibariyle toplumsal yapıları ekonomik olarak birbirinden iyice uzaklaştırırken, söz konusu uçurum kültürel yapılarda da gözlenmiştir. Buna göre zengin ülkelerin kültürü ve kültürel yayılım politikası daha etkin bir rol üstlenirken, merkezden uzak çevre ülkelerin kültürlerinin ancak güçlü olanları küresele eklemlendikleri ölçüde yaşam şansı bulabilmektedir. Çalışmanın kültür, küreselleşme ve melez desenler başlıklı ikinci bölümünde hegemonik ve yayılmacı küresel kültüre direnen kültürlerin buldukları ara formül yani melez yapılar anlatılmaktadır. Bu yapı ne egemen/başat olandan tümden ayrılma ne de kendi özgünlüklerini kaybetmeden koruyabilme halidir. Tümden yok olmamak için 8

küresele eklemlenen kültürler, böylelikle varlıklarını ayakta tutabilmektedirler. Çalışmanın araştırması da göstermektedir ki, filmler her ne kadar yerel ya da bölgesel oluşum içinde kabul edilse de, anlatının odağında Batılı zihniyetin düşünüş tarzı ve yaşam deneyimleri bulunmaktadır. Filmlerde ana izlek küresele yaklaşırken, aynı anda egzotik olanların ancak farklılık ya da çeşitlilik unsuru olarak kabul edilmesi oranında temsil edildiği görülmektedir. Bu bağlamda Ferzan Özpetek Sineması nın Batı Avrupa ve Amerika merkezli küresel kültür endüstrisinde nereye oturduğu sorunu çalışmanın üçüncü bölümünde anlatılmıştır. Küresel-yerel ikileminde Özpetek Sineması, Avrupalı Batı yı anlatan ve bu anlamda Avrupa kültürünün temsilcisi olarak kabul gören ve ayrıca söz konusu kültürün küresel endüstride pazarlamasını yapan bir sinema olarak görülmüştür. Batılı insanı Batılı perspektiften, Doğu yu ise Batılının zihinsel bakış açısını referans alarak küresele eklemlenen Özpetek Sineması, film içinde kullandığı ara anlatı ve karakterler aracılığıyla yerele yaklaşmıştır. Bu farklı kulvardaki ikili temastan dolayı da Özpetek Sineması nın melez bir yapıya sahip olduğunu söylemek olasıdır. 9

KÜRESELLEŞME VE MEDYA ENDÜSTRİSİ 1.1.1. Küreselleşmeye ilişkin tanım ve kuramlar 19. yüzyıl bilimsel ve teknik gelişmelerin, yeni toplumsal ilişkilerle etkileşimi ve birbirini hızla dönüştürmesi sonucu ortaya çıkan sanayi devrimi ile simgelenen bir yüzyıl olarak görülmektedir. Batı Avrupa daki yaşanan sanayi devrimi, kapitalizmin gelişmelerinin bir sonucudur. Sanayi devriminin öncesinde feodal toplumun yıkıntıları üzerinde ortaya çıkmış olan burjuvazi, yeni alanların sömürgeleştirilmesi ile yeni pazarlara ulaşmasında etkili olmuştur. Doğu Hindistan ve Çin pazarları, Amerika nın sömürgeleştirmesi, sömürgelerle ticaret ve genel olarak metalardaki artış ticarete, gemiciliğe, endüstriye ve o güne dek görülmemiş bir atılım ve böylelikle burjuvaziye hızlı bir gelişim getirmiştir. 2 Böylesi gelişmelerin birbirlerine eklemlenerek oluşturduğu siyasal coğrafya, 80 li yıllardan itibaren ulus-devleti aşan küresel zeminde ekonomik, kültürel ve siyasi bütünleşme şeklinde ifade edilen küreselleşme sürecini gündeme getirmiştir. Küreselleşme süreci 1980 lerden itibaren yaygınlaşan ve Sovyet sisteminin çöküşünden sonra tek ve kaçınılmaz bir olgu gibi dünyaya sunulan yeni adıdır. Nasıl ulusal devletlerde egemen sınıfın ideolojisi geniş ölçüde ezilen sınıflara da nüfuz ediyorsa, küreselleşme ideolojisi de, ileri kapitalist ülkelerin ideologları tarafından tüm dünyaya empoze edilmiştir 3. 1960 larda ilk olarak kullanılan küreselleşme kavramı, McLuhan ın, iletişim alanındaki gelişmeleri değerlendirirken dünyanın elektronik küresel bir köy e dönüştüğünü söylediğinde, gördüğü ilgi iletişim çalışmaları ile sınırlı kalmış, İkinci Dünya Savaşı nın ardından biçimlenmeye başlayan küreselleşme, hem emeğin kapitalist mantığın dışında değer kazanmasının hem de popülist ekonomik kararların egemen olduğu bir ekonomi anlayışı, dolayısıyla devlet denetimi altındaki bir yapılanma olarak 2 Marks ve Engels den aktaran: Funda Başaran, İletişim ve Emperyalizm, Ütopya Yayınevi, Ankara, 2000, s.22-23 3 Taner Timur, Küreselleşme ve Demokrasi Krizi, İmge Kitabevi, Ankara, 1996, s.339 10

görülmüştür 4. 1980 lere kadar dağınık ve sürekli olmayan bir biçimde kullanılan küreselleşme terimine 1980 li yılların ikinci yarısında ise ilgi artmıştır 5. 1990 larda ise küreselleşme, mutluluk ya da mutsuzluğun parolasına dönüşen moda bir deyim haline gelmiştir 6. Kavram 1990 dan bu yana dünyanın üzerindeki tüm ekonomik, siyasal, kültürel noktaların giderek birbirine yakınlaşarak bağlanması, dünyanın tek bir birim haline dönüşmesi anlamında kullanılmaktadır. Bauman ın da belirttiği gibi bu süreç, dünya meselelerinin belirsiz, kuralsız ve kendi başına buyruk bir duruma dönüştüğü bu nedenle düzensiz bir işleyişin ortaya çıktığı görülmektedir 7. Küreselleşmenin yarattığı bu belirsizliği, anlama çabaları sürecin emperyalist yönüne vurgu yapan ile evrensel yönünü öne çıkaran yorumlar arasında değişmektedir. Bu ikili bakış açısı kavramın hegemonik ve küresel yönünü açığa çıkarmaktadır. Küreselleşme, ilk bakışta emperyalizmin hiyerarşik doğasının bir yönü olarak görünen olaylarda yoğunlaşması, merkezi kültürlerin giderek artan hegemonyası, Amerikan değerlerinin, tüketici mallarının ve yaşam tarzlarının başka kültürlere sızarak yaygınlaşması olarak görülmüştür 8. Robertson nesnel ve öznel süreçler ikilemi olarak formüle ettiği küreselleşmeyi, hem dünyanın küçülerek yoğunlaşmasına (compression) hem de bir bütün olarak dünya bilincindeki yoğunlaşmaya gönderme yapan bir terim olarak yorumlamıştır 9. Robertson, küreselleşmeyi, dünyanın küçülmesi ve dünya bilincinin güçlenmesi olarak yorumlamış ve küreselleşmenin modernliğin yayılmasında etkili olduğunu kabul etmiştir. 4 Nilgün Tutal, Küreselleşme İletişim Kültürlararasılık, Kırmızı Yayınları, İstanbul, 2005, s.27 5 Roland Robertson, Küreselleşme: Toplum Kuramı ve Küresel Kültür, Çev. Ümit Hüsrev Yolsal, Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara, 1999, s.22 6 Zygmut Bauman, Küreselleşme, Çev. Abdullah Yılmaz, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, s.7 7 Zygmunt Bauman, Bireyselleşmiş Toplum, Çev. Yavuz Alogan, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2005, s.69 8 Jonathan Friedman, Küresel Sistem, Küreselleşme ve Modernitenitenin Parametreleri, Postmodernizm, İslam Küreselleşme ve Oryantalizm (içinde), Der. Abdullah Topçuoğlu-Yasin Akay, Vadi Yayınları, 2.basım, Ankara, 1999, s.83 9 Roland Robertson, Küreselleşme: Toplum Kuramı ve Küresel Kültür, s.21 11

1960 lı yıllarda McLuhan, elektronik alanda yaşanan gelişmelerin iletişime yansımasına dayanarak dünyanın küresel köy e dönüştüğünü söylemiştir 10. Küreselleşmeyi Hardt ve Negri ise sınırları etkisiz hale getirerek, dünyayı etkileyen ve belli bir merkezi olmamasından dolayı imparatorluk olarak yorumlarken, Wallerstein ise sonradan Amerika nın merkez olacağı Avrupa merkezli kapitalizmin nihai bir sonucu olarak görmektedir 11. Harvey sürecin işleyişi üzerine odaklanarak, küreselleşme sürecini zaman-mekan sıkışması olarak tanımlamakta, mekansal engellerin aşılması ve hayatın daha hızlı yaşanması konularına vurgu yapmaktadır 12. Harvey in yorumuna Morley-Robins ise, zaman ve mekan sıkışmasının yanı sıra, anlık ve derinliği olmayan bir dünyanın yaratılması olarak bakmıştır. Böylelikle iletişim alanında yaşanan değişimlerin paralelinde dünya üzerindeki sınırların kalktığı, anlam mekanlarının sabitliklerini kaybettiği ve her şeyin sadece akış halinde olduğu bir mekanın ya/ya da mekansızlığın vurgusu yapılmaktadır 13. Bauman a göre küreselleşme ise kurumsallaştırılmış iktidarın en yüksek düzeyi yani, egemen devlet tarafından yönetilen esas olarak eşgüdümlü ülkenin üzerinde işleyen süreçlerin düzensiz doğasıdır. Yeni küresel iktidar yapısı hareketlilik ile yerleşiklik, olumsallık ile rutin, kısıtlamaların seyrekliği ile yoğunluğu arasındaki zıtlıklarla işlemektedir. Yerleşikliğin göçebelik karşısında zaferiyle başlayan uzun bir tarihsel zaman dilimi artık sona ermektedir 14. Böylelikle bu süreç, toplumsal ilişkilerin dünya çapında yoğunlaşmasıyla sonuçlanmaktadır. Aynı zamanda ülkelerin sahip oldukları maddi-manevi kültürel değerlerin ulusal sınırları aşarak dünya çapında yayılması ve farklılıkların bir bütünlük ve uyum içinde ortadan kalkması olarak da tanımlanabilir. 10 Marshall McLuhan, Gutenberg Galaksisi, Çev. Gül Çağalı Güven, YKY, İstanbul, 2001, s.44 11 Michael Hardt, Antonio Negri, İmparatorluk, Çev. Abdullah Yılmaz, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2001, s.41 12 David Harvey, Postmodernliğin Durumu, Çev. Sungur Savran, Metis Yayınları, 2.basım, İstanbul, 1999, s.1 13 David Morley-Kevin Robins, Kimlik Mekanları, Çev. Emrehan Zeybekoğlu, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, s.160 14 Zygmunt Bauman, Bireyselleşmiş Toplum, Çev. Yavuz Alogan, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2005, s.48-49 12

Küreselleşme kültürlerarası güç ilişkilerinin günümüze formülize edilmiş çağdaş bir biçimidir. Kişilerin, hizmetlerin, malların ve enformasyonun dolaşıma girmesi, insanlar arasındaki etkinliklerin ve iletişimin artması ve teknolojik gelişmeler tüm dünya ülkeleri arasında siyasi, kültürel, politik ve dinsel açılardan benzeşme eğilimlerinin oluşmasına sebep olmuştur. Böylelikle bu karşılıklı etkinliklerde bulunma, uluslararası ve kültürlerarası iletişim ve etkileşimlerin doğmasına sebep olmuştur. Eskinin uzun bir zaman periyodunda gerçekleşen keşif-savaş-istila-sömürge vb. tarihi aşamaları sonucunda ortaya çıkan ilişkiler, günümüzde özellikle teknolojinin başat gücü sayesinde uzak ve yakın arasındaki mesafe, tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar azalmıştır. Benzer şekilde hep uzak olarak tahayyül edilen yabancı ise, biz in içinde barınan yakın olarak tasavvur edilmeye başlamıştır. Böylelikle uzak ve yakın sınıflandırmasının aslında insanlar arasındaki stratejilerin ve mesafelerin bir ürünü olduğu ortaya çıkmıştır. Küreselleşme başta iletişim, enformasyon ve ulaşım olmak üzere insani etkileşimin çeşitli biçimlerinin, uluslar arasındaki coğrafi sınırların önemini yitirmesine yol açacak şekilde dünya ölçeğinde hızla yayılması ve bunun sonucunda insani gündem ve ilgilerin dünyalaşması süreci olarak tanımlanabilir. Küreselleşme tekil bir durum veya lineer bir süreç olmaktan çok, insani faaliyet ve etkileşimin iktisadi, siyasi, teknolojik, hukuki, askeri, kültürel ve çevresel gibi çeşitli alanlarıyla ilgili olan çok boyutlu bir olgusudur 15. Giddens, modernliğin toplumsal boyutunu gözetleme, kapitalizm, askeri iktidar ve endüstriyalizm olarak dörtlü perspektiften yorumlamıştır 16. Küreselleşmeyi modernliğin yapısal sonucu olarak gören Giddens, modernliğin yorumladığı dörtlü perspektifinden hareketle küreselleşmenin boyutlarını da geliştirmiştir. Küreselleşme Giddens a göre parçalanma ve yerelleşmeyi birlikte getirmiştir. Dolayısıyla 15 Mehmet S.Aydın, Mustafa Erdoğan, Ali Yaşar Sarıbay, Süleyman Hayri Bolay, Mehmet Altan, Küreselleşme: Siyasi, Ekonomik ve Kültürel Boyutlarıyla Küreselleşmeye Genel Bir Bakış, Sosyal Bilimler Dizisi 3, Ufuk Kitapları, İstanbul, 2002, s.28 16 Anthony Giddens, Modernliğin Sonuçları, Çev. Emre Kuşdil, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 1997, s.60-61 13

küreselleşme ve yerelleşme arasındaki ilişki diyalektik bir ilişkidir. Yerel dönüşüm Giddens a göre toplumsal bağlantıların zaman ve uzam üzerindeki yanlamasına genişlemesinin bir parçası olarak kabul edildiği için aynı zamanda küreselleşmenin de bir parçası 17 olarak görülmektedir. Küreselleşme süreci, dünya üzerinde yaşayan her ulusun, her toplumun ve her insanın hep beraber gerçekleştirmekte karar kıldığı bir olgu değildir. Küreselleşme, küreselleştirmeyi düşünsel, kültürel ve ekonomik bir proje olarak tasarlayıp uygulamaya yönelenlerin olayıdır. Kısaca küreselleşme, düşünsel, kültürel ve ekonomik bağlamda yani bütününde öznesinden bağımsız düşünülemez. Hiç kuşkusuz bu özne tarihsel, düşünsel ve ekonomik olarak Batı nın, Batı uygarlığının kendisidir 18. Robertson, halihazırda yaşanan küresel yoğunluk ve karmaşıklık durumunun maddi-tarihsel gelişimini beş evrede 19 açıklamaktadır. Her evredeki tartışmalar döneme ait paradigmalar bağlamında tartışılmaktadır. Birinci evre, Avrupa da 15. yüzyılın başlarından 18. yüzyılın ortalarına dek sürmüştür. Bu evre ulus topluluklarının ortaya çıkışı ve birey anlayışları ile insanlığa ilişkin düşüncelerin öne çıktığı dönemdir. İkinci evre, başlangıç evresi olarak da isimlendirilen bu dönem, Avrupa da 18. yüzyılın ortasından 1870 lere değin sürmüş ve türdeş-üniter devlet düşüncesi doğrultusunda keskin yön değişikliği, sıradan yurttaş bireylerin billurlaşması ve ulusçulukuluslararasıcılık meselesinin temalaştırılması bu dönemde olmuştur. Üçüncü evre, yükseliş evresi olarak kabul edilmektedir. 1870 lerden 1920 lerin ortalarına dek sürmüştür. Modernlik sorununun ilk kez temalaştırılması, küresel iletişim biçimlerinin sayısı ve hızındaki aşırı artış ile küresel yarışlar (Nobel-Olimpiyatlar ) bu dönemde ortaya çıkmıştır. Dördüncü evre, hegemonya için mücadele evresi olmuş ve 1920 lerin ortasından 1960 ların sonuna değin sürmüştür. Önceki dönemin baskın küreselleşme sürecine ait kırılgan terimlere ait tartışmalar ve savaşlar, Milletler Cemiyeti nin ardından Birleşmiş Milletlerin kurulması, Üçüncü dünyanın billurlaşması ve soykırım 17 Anthony Giddens, Modernliğin Sonuçları, s.66-67 18 Hatice Nur Erkızan, Küreselleşmenin Tarihsel ve Düşünsel Temelleri Üzerine, DoğuBatı, yıl.5, sayı.18, Ankara, 2002, s.65 19 Roland Robertson, Küreselleşme, s.99-101 14

ve atom bombasının kullanılmasının ardından insanlığa ve insan yaşamına dair beklentiler üzerinde ağırlıklı durulması bu dönemin öne çıkan olaylarıdır. Son olarak beşinci evre, belirsizlik evresi 1960 ların sonundan 1990 ların başındaki kriz belirtilerine dek uzanmaktadır. Aya ayak basılması, küresel bilincin giderek artması, küresel kurum ve hareketlerle küresel iletişim araçlarında hızlı ve yaygın artış bu evrenin özellikleri olarak görülmektedir. Genel olarak bakıldığında ise bu evre ile bugünün emperyalist yapılanması arasında paralellikler bulunmaktadır. Bugünün emperyalist yapılanmasında baskın olan merkez ülkelerin karşısında çevre ülkeler bulunmaktadır. Galtung un yapısal emperyalizm teorisine göre merkez ve çevre ülkeler arasındaki güç ilişkileri üç aşamada gerçekleşmektedir 20 : Birinci evrede merkezin, çevre ülkenin bulunduğu bölgede yapılanması yani yerelleşmesi gerekmektedir. Sömürgecilik olarak da ifade edilen bu evrede merkez, çevre ülkenin dokusunu daha iyi anlayabilmek ve daha sonra o topraklardaki planlarını gerçekleştirebilmek için çevreye yaklaşmakta ve orada yapılanmaktadır. Yeni sömürgecilik denilen ikinci evrede, çevre bağımsızlığını ilan etmiş olsa da, merkez ile olan iletişimine ve etkileşimine devam etmektedir. Üçüncü evrede ise yeni sömürgeciliğin yenisi anlatılmaktadır. Şöyle ki, bu evrede merkezin iletişim altyapılarına sahip olması ve bu akışı düzenleyen yapı olması nedeniyle çevre üzerinde daha kesin ve güçlü bir hâkimiyet sağlayabilmektedir. Daha çok ekonomik alana vurgu yapan küreselleşme olgusu, farklı düşünceler ve yazılar ışığında karşı durulamayacak denli etkili ve güçlü bir yapısallığa sahip bulunmaktadır. Bundan dolayı tüm dünya coğrafyalarında ekonomi başta olmak üzere sosyal, kültürel ve siyasi alanda küreselleşmenin farklı yansımalarını okumak mümkündür. 20 Nimet Önür, Küreselleşen Dünyada İletişim ve Toplum, Alp Yayınevi, Ankara, 2002, s.210-211 15

1.1.2. Küreselleşmenin Doğası ve İşleyişi/Karakteristiği Küreselleştirici etkenlerin bir çok oluşumun arka planında yer almasıyla farklı alanlarda küresel anlamda yeni terminolojiler bilim alanına dahil edilmiştir. Daha önceden var olan yapıların ve sistemlerin üzerine yeni oluşumlar eklemlenerek, önceki işleyiş bozulmuş, tahrip edilmiş veya değişime zorlanmıştır. İletişim ve ulaşım araçlarında meydana gelen hızlı değişim ve gelişim artık küresel ölçekte mesafeleri azaltarak, mekan ve zamanları kısaltarak birbirine yaklaştırmıştır. Meydana gelen bu yapılanma toplum içindeki bireylerin yaşayışlarına, alışkanlıklarına ve de birbirleriyle olan sosyal ilişkilerine de yansımıştır. Dünya artık küresel yapılanma ile birlikte tek bir sitem/tek bir toplumsal yapı olma yoluna girmiştir. Görünenin ardında ise ikiyüzlü bir gelişme seyri bulunmaktadır. Şöyle ki, bir yanda tek bir dünya olma hali dururken; diğer yanda ise, parçalanma ve farklılaşmanın (yerel kültürler) direnci ve ayakta kalma mücadelesi bulunmaktadır. Böylelikle, iki boyutlu süregelen bütünleşme beraberinde esnek bir yapılanmayı da getirmektedir. Küreselleşme iki boyutluluk perspektifinde hem dünyanın küçülmesi hem de bir bütün olarak dünya bilincinin güçlenmesi 21 daha öz bir ifade ile bir dünya süreci olarak tanımlanmaktadır. Giddens ise bu bağlamda küreselleşmeyi, uzak yerleşimleri birbirine, yerel oluşumların millerce ötedeki olaylarla biçimlendirildiği ya da bunun tam tersinin söz konusu olduğu yollarla bağlayan dünya çapındaki toplumsal ilişkilerin *Küreselleşmeye ilişkin belli başlı tutumlar, çeşitli görüş ve kuramlar üzerinde belirleyici olmaktadır. Küreselleşmeye ilişkin farklı taraflar hiper küreselleşmeciler, şüpheciler ve dönüşümcüler olarak üçe ayrılmaktadır. Buna göre, Hiper küreselleşmeciler, ulus-devletin aşıldığı ve artık küresel bir uygarlığın doğmakta olduğu şeklindeki yaklaşımı savunurlar. Küreselleşme sonucu kaynakların serbest dolaşımının, her şeyi yeniden düzenlediği görüşünü ileri sürmektedir. Şüpheciler, yenilik ya da gelişmenin olmadığını vurgulayarak, küreselleşmenin önceki dönemden farklı olmadığını söylerler. Şüphecilere göre küreselleşme nosyonu refah sistemlerini ve sosyal devleti ortadan kaldırmak ve devlet harcamalarında kısıntı yapmak isteyen serbest piyasacıların ortaya attığı bir ideolojidir. Dönüşümcüler ise daha çok reel-politik e yakın dururlar. Giddens ın da dahil olduğu bu grup, küreselleşmeyi, modern toplumları ve dünya düzenini yeniden şekillendiren hızlı sosyal, siyasal ve ekonomik değişmelerin arkasındaki ana siyasal güç olarak görmektedir. Uluç, a.g.e.,s.175-181 21 Staurt Hall, Yerel ve Küresel: Küreselleşme ve Etkinlik, Kültür Küreselleşme ve Dünya Sistemi (içinde), Ed. Anthony D.King, Çev. Ümit Hüsrev Yolsal, Gülcan Seçkin, Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara, 1998, s.38 16

yoğunlaşması 22 olarak tanımlamaktadır. Toplumsal ilişkilerin yoğunlaşması, yüksek modernlikle gelen zaman-mekan ayrışması nın genişlemesinin bir sonucu olarak görülmekte ve böylelikle, insanlık tarihinde ilk defa insanların ve toplumların küresel ölçekte ilişkileri 23 gerçeklik kazanmış olmaktadır. Zaman ve mekan bağlamında küreselleşme irdelendiğinde, Giddens ın ifade ettiği gibi, toplumların birbirleriyle etkileşim sürecine girmesinde iletişim araçlarına önemli bir görev düşmektedir. Bundan hareketle, söz konusu iletişim araçları sayesinde küresel uzamda enformasyon akışı ve alışverişi mümkün olmaktadır. Ama ortamın kolaylaştırıcı etkisi yanında içerik anlamında sürecin kim ya da kimler tarafından belirlendiği de önemli olmaktadır. Zira enformasyon yanında yaşam tarzları, kültürel pratikler ve tüketim alışkanlıkları da iletişim araçlarınca taşınmakta ve süreç görünenin aksine çok katmanlı bir boyut kazanmaktadır. Küresel uzam, bir akışlar uzamıdır, elektronik bir uzamdır, merkezi yoktur, sınırların ve cephelerin nüfuz edilebilir olduğu bir uzamdır. Bu küresel alanda ekonomiler ve kültürler birbirleriyle her bir öteki ile yoğun ve doğrudan bir ilişki içine fırlatılıp atılırlar 24. Durkheim, Marx ve Weber in kuramları, zamanın ve mekanın daima daha geniş bölgelerine genişleyen toplumsal örgütlenme biçimlerinin, daha geniş tarihsel süreç boyunca nasıl birbirlerini izlediklerine dair farklı açıklamalar sunmaktadır. Geçmişin kuramsal geleneklerinin bu yoldan yeniden kurulabileceği gerçeğine karşın, küreselleşme araştırmalarında en büyük ilgi çağdaş bağlamlar üzerinde yoğunlaşmaktadır. Özellikle kültürel kürselleşme alanında kapitalizm, metalar, zaman/mekan mesafeleşmesi ve bilgi akışlarıyla ilişkili konular; küreselleşme, postmodernleşme ve postmodernizm literatürleri arasında kaçınılmaz bir yaklaşıma yol açmaktadır. Küreselleşme sonucunda en azından yeryüzünün önemli bir kısmında kültürler karşılaşıp birbirlerine yaklaşmakta, böyle bir yüzleşmenin sonunda dünya kültürüne 22 Anthony Giddens, Modernliğin Sonuçları, Çev. Ersin Kuşdil, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 1997, s.67 23 Giddens tan aktaran: Cevat Özyurt, Kimlik ve Farklılaşma, Açılım Kitap, İstanbul, 2005, s.22 24 David Morley-Kevin Robins, Kimlik Mekanları, s.23 17

yani küresel kültüre doğru bir yönelim söz konusu olmaktadır. Küreselleşme kültürlerin etkileşme alanını genişleterek aynılıklar, benzerlikler ve farklılıkları daha görünür hale getirmektedir. Küreselleşmecilere göre kültürler, birbirlerini daha iyi tanıyacak ve birlikte varolmanın yollarını daha kolay bulacaklardır. Küreselleşmenin bir yönü, iletişim teknolojisindeki gelişmelerin, emek ve sermayenin daha akışkan ve daha esnek hale gelmesinin, iktisadi örgütlenmenin ulusal sınırları aşan boyutlar kazanmasının ve ulusal var oluşun rekabetçi bir dünya sistemi içinde sürdürülmesinin devletler bakımından ortaya çıkardığı zorunluluklarla ilgilidir. Bu yönüyle küreselleşme neredeyse doğal bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır ve dolayısıyla küreselleşmeye karşı direnmek hiçbir ulusal otorite için mümkün gözükmemektedir 25. Pierson a göre ise, dünya o denli küçülmüştür ki, önemli kurumlar yerel hayatı da aşarak özel hayata girmiş durumdadır 26. Ancak etkileşim bağlamında ise tek yönlülükten söz edilemez. Zira küreselleşme ile birlikte birbirinden uzak yerleşimler güçlü olmasalar da belirginleşmektedirler. Böylelikle uzak yerleşimler ve yerellikler de birbirlerine bağlanmış olmaktadırlar. Söz konusu cepheler arasında etkileşim güçleri farklı da olsa, karşılıklıdır. Küreselleşme tüm dinamikleri ile yapılanırken yerelleşmeyi de doğurmaktadır. Böylelikle ortaya çıkan yerel kültürler ile küreselleşme çift taraflı bir etkileşime girerek hem kendisi etkilenmekte hem de diğerlerini etkilemektedir. Çünkü Küreselleşme diyalektik bir süreçtir; çünkü bu tür yerel oluşumlar, onları biçimlendiren çok uzak ilişkilerin tam tersi bir doğrultuya da yönelebilirler. Yerel dönüşüm, toplumsal bağlantıların zaman ve uzam üzerinde yanlamasına genişlemenin bir parçası olduğu için küreselleşmenin de bir parçasıdır 27. Küreselleşmeyi ekonomik (metaların uluslararası dolaşımı ve işbölümünün uluslararasılaşması), siyasal/politik (devletlerüstü örgütlerin kurulması) ve kültürel olmak üzere üçe ayıran Alain Crochet, kültürel küreselleşmenin iki farklı boyut 25 Mehmet S.Aydın, Mustafa Erdoğan, Ali Yaşar Sarıbay, Süleyman Hayri Bolay, Mehmet Altan, Küreselleşme: Siyasi, Ekonomik ve Kültürel Boyutlarıyla Küreselleşmeye Genel Bir Bakış, s.42 26 Christopher Pierson, Modern Devlet, Çev. Dilek Hattatoğlu, Çiviyazıları, İstanbul, 2000, s.263 27 Anthony Giddens, Modernliğin Sonuçları, s.66 18

taşıdığına dikkat çeker 28. Bir yanda dünya bilgi siteminin ve enformasyon teknolojilerinin gelişmesine bağlı olarak bilgi ve haber mübadele ağlarının oluşmasından, öte yandan ise, eğlence sektörünün küreselleşmesinden söz eder. Aslında küreselleşmenin yeni bir dünya sistemi olarak tanımlanmasının arka planını, Wallerstein in dünya sistemi kavramı oluşturmaktadır. Küreselleşme, birleştirdiği kadar bölmektedir. Zira Bauman ın da ifade ettiği gibi, bazıları için küreselleşme olarak görülen şey, başkaları için yerelleşme anlamına gelmektedir. Küreselleşmeyle birlikte ortaya çıkan hareketlilik/mobilize olma hali, yer değiştirme, en gözde değer haline gelmiştir. Fakat özellikle eşitsiz dağıtılmış ve kıt metaların hareket özgürlüğü hızla geç modern ya da postmodern zamanların temel ayırıcı unsurları haline gelmiştir 29. Beck e göre coğrafi genişleme, uluslar arası ticaretin artışı, enformasyon ve iletişim teknolojilerinde yaşanan devrim, yoksulluk, küresel çevre sorunları, kültürler arası gerilimler ve küresel kültür endüstrilerinin yarattığı görünüm, küreselleşmeyi geri dönülemez bir hale getirmiştir 30. Böylelikle yapısal değişimlerin küresel ölçekte oluşturduğu etkiler, küreselleşme kavramının karakteristiğini oluşturmaktadır. 1.1.2.1. Küreselleşme ve Geç Kapitalist Dönem Featherstone, küreselleşmenin kültürel etkisine ilişkin iki çelişkili hipotez ya da model ortaya koymaktadır. Birinci model, Amerikanlaşma/McDonaldlaşma ve homojenleşmenin artışı ile karakterize olan bir dünyayı anlatırken, kültürel emperyalizm ile Birleşik Devletler kültürünün serbest piyasa ideolojileriyle birlikte dünyanın geri kalan kısmına nasıl ihraç edildiğini vurgulamıştır. Bu duruşun en son uyarlamaları, küresel kültürel tercihlerin ve idari sistemlerin yükselişi ile yerel farklılıkların nasıl aşındırıldığına işaret eder. Bunlar, ayırt edici olarak Amerikan değer sisteminden çok, 28 Crochet den aktaran: Nilgün Tutal, Küreselleşme İletişim Kültürlerarasılık, Kırmızı Yayınları, İstanbul, 2005, s.28 29 Zygmunt Bauman, Küreselleşme, s.8 30 Beck den aktaran: Veysel Bozkurt, Sosyoloji, Ekin Kitabevi, Ankara, 2006, s.109 19

genel, köksüz ve sürekli genişleyen kapitalist rasyonaliteye ve onların bağlantılı metaları ve teknolojilerine tabidirler. Bu gelenek içinde belki de en iyi bilinen kuram, Marx ve Weber in çalışmalarından yararlanan George Ritzer in McDonaldlaşma kavramıdır. Buradaki düşünce fast-food kuruluşlarının ilkelerinin giderek toplum kesimlerini ve dünyanın her yanını büyük oranda etkilemesidir. Bu ilkeler etniklik, hesaplanabilirlik, tahmin edilebilirlik ve denetim olarak özetlenebilir. Ritzer, üniversiteler, cenaze törenleri, geniş yerleşim siteleri ve moteller gibi yerleri McDonaldlaştırma faaliyetinin şimdiki alanları olarak gösterir. Hizmet sunumu ve mali açıdan karşılanabilirlik bakımından kimi faydalarını görmesine karşın, Ritzer bunun olumsuz yönlerini de ortaya koyar. Değişimin pratik sonuçları, daha geniş toplumsal amaçlarla ilgili herhangi bir öngörü olmaksızın, dar bir araç-amaç rasyonalitesini içerir. İşin ve diğer faaliyetlerin basit görevler içinde vasıfsızlaşması, paketlenmiş sunum, standartlaşmış modüler seçenekler, acımasız piyasa ilkelerinin uygulanması ve toplumsal yaşamda otantikliğin ve anlamın erozyonu. Ritzer e göre bunların hepsi negatif anlamlar taşır. Ona göre, eğer dünya daha az McDonaldlaşmış olsaydı, insanlar kendi insani potansiyellerine göre daha iyi yaşayabilirlerdi. Küreselleşme kavramı ayrıca kapitalizmin yeni birikim düzenini kurmak isteyenlerin bu birikim düzenini gerçekleştirmek için kullandıkları da bir kavramdır. Wallerstein, Braudel gibi düşünürler, kapitalizmi dünyadaki eşitsizliğin yaratıcısı olarak betimler ve bu açıdan kapitalizmin kendisinin sınırları olmayan ve evrenselci bir uzamda tasavvur edilebileceğini vurgular. 31 Gelişmekte olan ülkelerin, kendilerini küresel eğilimlere teslim ettikleri zaman, ekonomik refahı yakalayabileceği görüşünü açık ya da örtük olarak taşıyan küreselleşme kavramı bu yanıyla ideolojiktir. Çünkü küreselleşme süreci de, merkez ve çevre ülkeler arasındaki yeni sömürgecilik ilişkisini ortadan kaldırmamaktadır. Çeşitli yanlılıklardan arındırıldığı zaman küreselleşme, yeni düzenleme sistematiği içinde birikime yönelik mal, sermaye, hizmet ve iletişim 31 Mattelart dan aktaran: Nilgün Tutal, Küreselleşme İletişim Kültürlerarasılık, s.29-30 20

akışlarının tek tip düzenleme altına alınması ve bu akışların giderek anındalaşmaya yönelmesi eğilimi olarak tanımlanabilmektedir 32. Küreselleşme 33 sermayenin küresel serüvenidir. Küreselleşen üretim, dağıtım ve tüketim pazarıyla birlikte insanlar küresel bir dünyanın özgürlük ve demokratik katılma peşindeki mutlu bir üyesi olarak sunulmaktadır. Aynı zamanda kavramın bir ifadesi olarak bu çok yönlü egemenlik ve bağımlılık ilişkileri reel bir mantıkla şöyle işlemektedir: bütün dünya bir pazar ve bütün dünya insanları da müşteri gibi düşünülmekte ve daha önemlisi de, müşteri profilleri birbirine benzeştirilerek/aynılaştırılarak bir uluslar arası standardizasyon oluşturulmaktadır. Bu amaçla üretim maliyetleri düşürülerek kar marjları olağanüstü düzeylere çıkarılmakta ve böylelikle zengin ülkelerin daha zengin, yoksul ülkelerin daha yoksul olduğu yeni bir dünya düzeni (ya da düzensizliği) kurulmaya çalışılmaktadır. Küreselleşme ilk bakışta emperyalizmin hiyerarşik doğasının bir yönü olarak görünen olaylarda yoğunlaşmıştır. Tikel merkezi kültürlerin giderek artan hegemonyası, Amerikan değerlerinin, tüketici mallarının ve yaşam tarzlarının başka kültürlere sızarak yaygınlaşması uluslar arası sermayenin dünyayı bütünleştirme ve ulusal sınırları aşma eğiliminin bir ifadesi olarak ortaya çıkan emperyalizm ve kapitalist üretim 34, giremediği sınırları birer birer yıkarak kelimenin tam anlamıyla bir dünya sistemi haline gelmiştir. 32 Haluk Geray, Birikim Düzenleri, Yeniden Yapılanma ve Küreselleşme, İletişim Ağlarının Ekonomisi, Derleyenler: Funda Başaran-Haluk Geray, Siyasal Kitabevi, Ankara, 2005, s.51 33 Küreselleşme sözcük anlamı olarak dünyanın bütünleşmiş tek bir pazar haline gelmesini ifade ediyor. Pek çok yazar kürselleşmenin yeni bir olgu değil yeni bir terim ve adı farklı olsa da bunun İngiliz tarihçi J.A Hobson un ilk olarak adını koymuş olduğu gibi yeni Pazar, ucuz hammadde ve ucuz işgücü ihtiyacı karşısında bulunan çözüm, yani Emperyalizm olduğunu ileri sürüyor. Buna göre geçmişte sömürge olan ülkeler artık bağımsızlıklarını kazanmış olsalar bile, dünya ticaretini gelişmiş ülkeler kontrol etmeye devam ediyor. Yine neo-emperyalizm ile ilişkili ancak daha yoğun olarak Güney Amerika da geliştirilen Bağımlılık Teorisi (Dependency Theory) ne göre, mamul mal satan üçüncü dünya ülkeleri fakirleşiyor ve Batı ya bağımlı hale geliyor. Wallerstein ın Dünya Sistemi Teorisi (World System Theory) ne göre ise, dünya sistemi 16.yüzyıl dan itibaren kapitalist dünya ekonomisinin genişlemesi üzerine temellendi. Kapitalist dünya ekonomisi merkez ülkeler, semi-periferi, periferi ve dışarıda kalanlardan oluşuyor. Merkez ülkeler baskın konumda oldukları için dünya ekonomisini kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirebiliyorlar. Bu anlamda küreselleşmeyi kapitalizmin krizden çıkış stratejisi olarak belirlemek de mümkün. Pınar M. Yelsalı, Küreselleşme ve Toplumsal Kuram, Mürekkep, sayı. 15, Ankara, 2000, s.67-68 34 Kapitalist küreselleşme karşımıza ekonomik, politik, kültürel tüm insani faaliyetleri kar mantığına, uluslar arası sermaye birikim sürecinin gereklerine terk etmek anlamına gelen neo-liberal küreselcilik 21