-UZAKDOĞU, ORTADOĞU VAR! YAKIN DOĞU SOYKIRIMLA YOK! NEDEN?



Benzer belgeler
kızılbaş kızılbaş alevilerin sorunlarının tartışıldığı demokratik kürsü! kızılbaş alevilerin sorunlarının tartışıldığı demokratik kürsü!

kızılbaş dayanışma dosyası saresor

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

TÜRKİYE DE DİLLER VE ETNİK GRUPLAR. (Ahmet BURAN-Berna YÜKSEL ÇAK, Akçağ Yayınları, Ankara 2012, 318 s.)

Siyasette kutuplaşma. Ahval 13/8/2018

03-05 Ekim / October Yrd. Doç. Dr. Mehmet YAZICI

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

Kampanyasına katıl, dilini yaşat!

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,

Çoğunluk olmak, azınlığı yok saymak

Fransa'da, Hz. Muhammed'e hakaret içeren karikatürleri yayınlayan Fransız Dergisi'ne baskın düzenlendi ve 12 kişi öldürüldü.

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

Türkiye nin 81 ilinden gelen 100 muhtar, çözüm sürecine destek için Mardin de toplandı. Muhtarlar, barışa destek için beyaz güvercin uçurdu.

Kardeşlik ve yardımlaşma dini; Kakailik

Cumhuriyet Halk Partisi

Bodrum a gönül veren ünlüler Trafo da buluştu

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA DEMOKRATİKLEŞME SÜRECİNDE KÜRT VE ERMENİ MESELELERİNİ TARTIŞTI!

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır.

Niğde Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Topluluğu Başkanı Okan Aktaş Toplulukta Görev almak bir İletişimci olarak bana çok faydalı oluyor

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar,

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

KURAN IN ANLAMI İLE BULUŞMAK ARAŞTIRMASI

BAHARA MERHABA. H. İlker DURU NİSAN 2017 İLKOKUL BÜLTENİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

MKÜ de İftar Coşkusu. Akademik ve İdari Personel İçin Düzenlenen İft ara Büyük Kat ılım Oldu

frekans araştırma

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE'DE ORTAK BİR KİMLİK OLARAK "ÖTEKİLİK" İKİNCİ BÖLÜM ARAŞTIRMADA İZLENEN YÖNTEM... 27

T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ATATÜRK Ü ETKİLEYEN OLAYLAR VE FİKİRLER

Hatta Kant'ın felsefesinin ismine "asif philosopy/mış gibi felsefe" deniyor. Genel ahlak kuralları yok ancak onlar var"mış gibi" hareket edeceksin.

SİYASET ÜSTÜ DÜŞÜNMEK Pazar, 30 Kasım :00

Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK GÜCÜ

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

TÜRKİYE DE KADINLARIN SİYASAL HAYATA KATILIM MÜCADELESİ VE POZİTİF AYRIMCILIK

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

03-10TEMMUZ 2015 TOPLUMUN DİN ALGISI VE DİNE BAKIŞI

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Dizeleriyle başladı.

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

Almanya daki slam Konferans - Müslümanlar n Durumu ve Uyumlar

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını

Merakla Beklenen Anket Sonuçları Açıklandı


TÜRKİYE DE AVRUPA- ŞÜPHECİLİĞİ KARŞILAŞTIRMALI BULGULAR

Kütahya Gazeteciler Cemiyeti Ziyareti:

Avrupa da Yerelleşen İslam

Biz yeni anayasa diyoruz

Değerli S. Arabistan Cidde Uluslararası Türk Okulu

MEDYADA ETNİK TEMSİL ÖRNEĞİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

CHP İLÇE BAŞKANI RECAİ SEYMEN TEKRAR ADAY

İktisat Tarihi I

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

ACR Group. NEDEN? neden?

ÖZGEÇMİŞ. Yrd. Doç. Dr. Hacı YILMAZ

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ KLASİK ALEVİLİK NEDİR? Halk Mezhebi... 18

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

ISLAM YASASI Kısım Yasal Durum Kamu hukukunun bir kurumu

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti

ANTAKYA SAMANDAĞ GEZİSİ I 25 HAZİRAN 2012 MUSA DAĞI SİMON DAĞI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bayram namazı sonrası açıklama yaptı

"Obama'nın Suriye politikası utanç verici"

Dinlerin Buluşma Noktası. Antakya

Samsun daki Pontusçu Faaliyetler

İkrime Sabri: Mescidi Aksa nın. Bir Karışından Bile Taviz Vermeyiz

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar nerelerde görev aldınız?

Haziran 2015 Seçimlerine Giderken Kamuoyu Dinamikleri

Elveda Rumeli Merhaba Rumeli. İsmail Arslan, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2013, 134 Sayfa.

ABD ise, din konusunda serbest alan arayan, hemen hepsi Hıristiyan ama farklı mezheplerden olan pek çok toplumun oluşturduğu bir bütündür.

ANAYASAL ÖZELLİKLER. Federal Devlet

Saadet Partisi Yerel Basınla Buluştu Saadet Partisi Beykoz İlçe Teşkilatı Yerel Basınla biraraya geldi.

Türkiye nin Milli Güvenliği: Güncel Durum ve Gelecek

KARDEŞ ÜLKE PAKİSTAN PAKİSTAN TEFRİŞAT PROJELERİ İPEKYOLU ASYA LAHOR KUR AN KURSU YENİ BİNAMIZ

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

AHMET YILDIZ: İYİ NİYET VE AKLISELİM İLE BUNLARIN ÜZERİNE GİDERSEK, ÇÖZÜMLENMEYECEK SO Pazartesi, 29 Mayıs :30

Güncel Bilgiler. y a y ı n l a r ı

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta

Halk Erdoğan'a Ey Tayyip, ananı da al ve git demiştir. Uğur Mumcu yine haklı çıkmıştır.

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ - 4

2015 YILI KUTLU DOĞUM HAFTASI SEMPOZYUMU. Hz. Peygamber ve Birlikte Yaşama Hukuku

Batı Toplumuna İlk Kez Rakip Çıkardık

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

KİTABININ GELİRİNİ, İHTİYACI OLAN KIZ ÇOCUKLARINA VERECEK

Oylar bölünmesin Türkiye bölünmesin!..

BEP Plan Hazırla T.C Ağrı Valiliği ALPASLAN ORTAOKULU Müdürlüğü Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Bireyselleştirilmiş Eğitim Planı

Gerçek şudur ki bu konu doğru dürüst anlaşılmamıştır; hakkında hiç derin derin düşünülmemiştir. Ali-İmran suresinde Allah (c.c.) şöyle buyurur; [3]

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI

Transkript:

kızılbaş Şubat 2012 sayı 11 kızılbaş alevilerin sorunlarının tartışıldığı demokratik kürsü! -"3 gece ameliyathanede çalıştım. Bodrum katı ölüm tarlasına dönmüştü." -UZAKDOĞU, ORTADOĞU VAR! YAKIN DOĞU SOYKIRIMLA YOK! NEDEN? - soykırım yasası açıklaması: Sabrediyoruz, umudumuzu kaybetmedik

kızılbaş veröffentlicht generaldirektor freizugeben. sakine polat genelyayın yönetmeni ali ülger tr. hukuk danışmanları: av. nadide metin erdoğan av. erdal doğan av. hıdır özcan ankara temsilcisi: hatice çevik tel: 0506 818 66 55 kizilbasankara@hotmail.com av. birliği hukuk danışmanı: av. ertekin ceylan adres: bergheimer str 51 d - 47228 duisburg almanya tel: +49 (0) 177 502 88 53 http://www.kizilbas.biz kizilbasdergisi@kizilbas.biz kızılbaş ta yayınlanan yazı ve ilanların sorumluluğu sahiplerine aittir. kızılbaş ta imzasız ve kaynaksız yazılar yayınlanmaz. yayın tarihi: 15 şubat 2012 sayı: 11 yeni web sayfamız: http://www.kizilbas.biz kızılbaş ın eski sayılarını bize vereceğiniz e-mail adresinize pdf dosya olarak gönderebiliriz. kizilbasdergisi@kizilbas.biz gönüllü katkı formu adı soyadı :... adres :... e-mail & tel :... ali ülger konto: 300 23 23 29 BLZ: 350 5000 Sparkasse Duisburg 6 sayı 25-12 sayı 50

kızılbaş - sayfa 3 - sayı 11 - şubat 2012 - kizilbasdergisi@kizilbas.biz - tel: 00 49 (0) 177 502 88 53 içindekiler: Sayfa 05 aleviler türk mü? kürt mü?... Hüseyin Demirtaş Sayfa 08 kardeşlik ve yardımlaşma dini KAKAİLİK..Kejê Bêmal Sayfa 15 Surp Sarkis-Rocê Xızıri kutlu olsun!. Sarkis Hatspanian Sayfa 16 Dersim Inancı nda HIZIR... Munzır COMERD Sayfa 21 3 gece ameliyathanede çalıştım. Bodrum katı ölüm tarlasına dönmüştü.... Sedat Ergin Sayfa 22 AABK Bülent Ecevit i kaybettik,üzgünüz! Turgut Öker Sayfa 23 Asimilasyonda Son Nokta: Alevi köyüne Alevi imam Sayfa 23 Müslüman Kardeşler Örgütü Alevilere ölüm çağrısı yaptı! Sayfa 24 Diyanet: Alevilik diye bir din yok Sayfa 24 GATA dan cemevine ambulans yok Sayfa 24 Caferiler, Laçiner i mahkemeye veriyor Sayfa 25 tarihe tanık belgeler Sayfa 26 zone ma... said bakşi Sayfa 27 zazaca dersler... ilhami sertkaya Sayfa 28 zone ma... h. dewran Sayfa 28 Diyarbakır da Kültür ve Cemevi açıldı Sayfa 29 SEYD RIZA... cemal taş Sayfa 34 Bir İttifak ın Teori ve Pratiğine Dair Notlar: 5 TÜRKİ- YE DE SOL DÜŞÜNCE VE ALEVİLER Murat Küçük Sayfa 37 seyid rıza ve dersim dosyasındaki bazı ayrıntılar üzerine- 2... Hovsep Hayreni Sayfa 40 Fransa Soykırımı tasarısını kabul etti Sayfa 40 soykırım yasası açıklaması: Sabrediyoruz, umudu muzu kaybetmedik... r. t. erdoğan Sayfa 41 bu yalan haberlere sakın kimse inanması! Sayfa 42 türkiye nin imparatorluk siyaseti... recep maraşlı Sayfa 45 UZAKDOĞU, ORTADOĞU VAR! YAKINDOĞU SOYKIRIMLA YOK! NEDEN?... ahmet önal Sayfa 48 NUR TOPU GİBİ DAVA... ahmet önal Sayfa 49 T. Paşa nın intikamı alınmıştır...prof. dr. taner akçam Sayfa 51 Sevag Kaza Kurşunuyla Ölmedi Sayfa 52 Malatya Ermeni Mezarlığı nda yıkım yaptı Sayfa 53 Süryaniler Hain mi?... toros sarian Sayfa 55 Sevgili Dostlar... Mirhan Pirgiç Gültekin Sayfa 56 1915 olayları ve Uruguay... aktaran: hatice çevik Sayfa 57 KADERİN KARA KÖPEĞİ YA DA BİR KEŞİF YOLCULUĞU... sait çetinoğlu Sayfa 59 Cumhuriyet in azınlık raporu... ayşe hür Sayfa 62 Nefret Suçlarının Parolası: Benim Gibi Düşün!...Cennet Bilek Sayfa 63 DAWETNAME... ismail beşikçi Sayfa 64 Bawa Sêyd Rizay... Sılêmono Qıc SERÊ SALÊ Sarê salê binê salê Xızır mêvanê vê malê Daxwaza xêr û xweşiyê Ev daniya kal û pîrê Ek pîrik e, ek Xızır e Danîemirtaş daniştî ser êre Herkes hilgirt para xwe Mîna xwîşk û bira ne Xızır tîne daniyê Pîrikê rû keniye Çaxanî girtiye şa bûn Le pisiyê dûr û ne Çaxan û xewa we xweş Çaxan û xewla we xweş Xızır dibê pîrêk dibê Ji were xêr û xweş Peyv û Mûzik: Ahmet Güven Anadolu'da sene başlarından biride 14 şubat da kutlanır. (Çoğu yerde kış yarısı da denir). Cemre daha köz olmadan, havaya, suya ve toprağa düşmeden müjdesi gelir. Yeni yıla Hızır'la girilir. Hızır halk arasında olgun insana denir. Dara düşenin yardımına koşar ''Hızır sakalını ağartı''derler. Sevinir çocuklar. Toplanırlar, kendi aralarından birini seçerler. Ona yundan sakal ve bıyık yaparlar. O Hızır olur. Ev, ev dolaşırlar. Maniler söylenir, şakalar yapılır. Her ev onlara yiyecek bişeyler verir. Akşamüzeri topladıkları yiyecekleri topluca bir eve götürürler. Hedik ve yemekler yapılır. Çocuklar için sofra kurulur ve hepsi toplanır sofraya kardeşçe. Özlem bu ya Hızır'ın iyliği ve bereketi de getirdiği rivayet olunur. Ahmet Güven

kızılbaş - sayfa 4 - sayı 11 - şubat 2012 - kizilbasdergisi@kizilbas.biz - tel: 00 49 (0) 177 502 88 53 Ortadoğuda siyaset balık sırtı. Suriyenin düşürülmesi an meselesi. Suriye, Rusya İran ve Çin in desteği ile ayakta kalmaya çalışıyor. Bu üçlü destek geçicidir. Siyasi ve ekonomik çıkarlara dayanıyor. Suriye militaristdiktatörlüğünün halk desteği yoktur. Yıkılmaktan kendini kurtaramaz. Arap değişimi göründüğü gibi değil. Kendi özgünlüğü üzerinde gelişen bir muhalefetin başkaldırısı olamadı. ABD in ve AB in inisiyatifinde yürütülen bu ayaklanmalar islama göre, Kuran-ı Kerime göre şeytan ile ittifak degilmidir?!... Demokratik siyasal değerlere göre ise yeni modern işgal ile sömürgeciliğin degilmidir?!... Arap alemi kendi özgüllügü dahilinde kendini yenileme yerine batıyla ittifakı tercih etmelerinin vebalini, günahını ve hesabını çok ağır öderler... Suriye deki militarist diktatörlüğün dini imanı var mı yok mu bilemeyiz. TC. Devletinin Suriyeli işbirlikçi kesimin aracılığıyla yaptırdığı çağırıda Türkiye de Kızılbaş Alevilere aba altından sopa gösteriyor. Bu siyasete de devletin devşirme Alevici siyasetçileri de çanak tutuyorlar. Suriye yi Alevi göstererek, Esat militarist diktatörlüğünü destekleyerek... Kızılbaş Alevilik Nusayrilik, Nusayrilik de Kızılbaş Alevilik değildir. Suriye Kızılbaş Alevi olsa bile militarist diktatörlüğe karşı çıkmamızı engellememelidir. Şimdi Suriye de ve diğer Araplarda oluşan işbirlikçi hükümetler Demokratik mi olacaklar? Arap aleminin hangi sorununu çözecekler? can cana ali ülger Arap alemindeki değişimler kendi kökleri üzerinde gelişmiş demokratik değerlerden yoksundur. Kendi sorunlarını çözmeye değil onları bastırmaya yöneliktir. Yeni diktatörlükler kurulmaktadır. Tüm bu gelişmelere rağmen var olan eskimiş katil diktatörlükleri de yıkılmalıdır. Yerli muhalefetlerin kendi farklılıkları içinde geniş cepheleşme ile siyasete katılmasından yanayız. Yeni bir tercih ürtetilmeliydi... Suriye militarist diktatörlüğünü Nusayririliği (Alevi) göstermek devlet politikasıdır. Diğer yandan Mısır, Cezayir Tunus Libya vd. arap deletleri nusayri (alevi) değiller. Peki neden yükü islama yüklemiyorlar? Zavallı devşirme devler alevicileri şeriat korkusuyla ehveni-şer siyasetiyle kötünün kötüsüne biat etmekteler. Bu siyaset devlet siyasetidir chp siyasetidir. Kızılbaş Alevilere zarar verir... Türk tv.dan birine katılan Kemal Kılıçdaroğlu, Sebahattin Ali yi CHP in öldürttüğünü beyan etti.* Biz insan hakları ve demokrasi mücadelesi dahilinde yargıya gideriz. Kızılbaş Alevi kesimleri içinde cirit atan kırk ayaklı kınalıkeklik siyasetçilerin ortak bir amaçları var. Bu enine boyuna net olarak gün ışığına çıkartılmadan sağlıklı kalıcı adım atmak mümkün olamaz. Kırkayaklı devlet siyasetinin tek amacı asimilasyonu hakim kılmaktır. İnkar ve asimilasyon iki başlı. Biri Türkleştirme diğeri müslümanlaştırmaktır. Kendine yabancılaştırma ile yürütülüyor. Bu müslümanlaştırmaya kemalist kürt milliyetçi çevreleri de katılıyorlar. Biz Kızılbaşlara türk devletinin politikalarına benzer politikalar ile yaklaşıyorlar!.. Ya bize hizmet edersiniz.ya da karşımızda düşmansınız türk ve kürt militarist kemalist kesimlerinin benzeri siyasetleri var... Ne yapmalıyız nasıl davranmalıyız? Kızılbaş Alevi sorunu sadece din iman sorunu değildir. Siyasal toplumsan bir sorundur. Bundan dolayı Kızılbaş Aleviler olarak kendi adımıza siyasal örgütlenmemizi kendi partimizi kurmalıyız. Yasal alanda siyaset alanına çıkarak kendimizi temsil etmeliyiz. Siyasal öz örgütlenmemiz olmadı mı, kendimizi Asimilasyoncu inkarcı yabancılaştırma siyasetleri karşısında başı dik anlı açık duramayız.. Siyasal öz örgütlenmemizin üretmeliyiz. Özgürlük barış ve demokrasi mücadelesinde bizde sorumluluklarımızı yerine getirerek siyasal hayatta yerimizi almalıyız ROZÊ XIRIZ hoşgelmiş bereket getirmiş huzur güven barış içinde hanemize hoşgelmiş. Tüm KIZILBAŞLARIN ROZÊ XIZIRI hor ola şen ola Gelecek sayıda yeniden buluşmak dileklerimizle can cana * http://www.haber7.com/haber/ 20120209/Kilicdaroglu-Ataturkukorumaya-gerek-yok.php

kızılbaş - sayfa 5 - sayı 11 - şubat 2012 - kizilbasdergisi@kizilbas.biz - tel: 00 49 (0) 177 502 88 53 Surp Sarkis - Rocê Xızıri kutlu olsun! Sarkis Hatspanian 4.şubat.2012, Ermenilerin Surp Sarkis, kardeş Zaza halkının Rocê Xızıri adlandırdıkları ve 3 gün oruç tutulan bayram günüdür. Bu vesileyle tüm Sarkis, Serj, Mardiros ve Mardiklerin isim gününü kutluyorum. «Dersim Ermenileriyle Zazalar, seyyahların çoğunu şaşırtacak kadar dostluk ilişkileri içindeydiler. Bununla birlikte çok sayıda seyyah, Dersimlilerin H...ıristiyan dinine ve Dersim bölgesinde bulunan kiliselerine karşı özel hürmet gösterdiklerini belirtmişlerdir. Zazalar, bu kiliselerin mübarek yerler oldukları kanısındaydılar, hatta onları ziyaret etmekteydiler. Kızılbaş Dersimli Zazalar yalnızca Ermeniler e karşı değil, bütün Hıristiyanlara da iyi davranmışlardır. Bu davranış karşılıklıydı. Türk otoritelerinin Dersim Ermenilerini Zazalar ve Kürtler e karşı husumeti kışkırtma çabaları ve onların mukavemetini azaltma çalışmaları Dersim de yaşayan Ermeniler tarafından birçok defa boşa çıkarılmıştır. Gerek Kürtler e rüşvetler vererek ve gerekse Ermeni ve Zaza kavimleri arasında dini düşmanlık yaratma çabaları başarıya ulaşamamıştır.» Delile ma Xizir; Ne weseydi, tengeydi û rindeydi Sima star bikero Xizir her roze her dem Sima pasti di bo û Rayber ê sima bo. Rosane Xiziri Samare firaz û bimbarek bo! Mehmet Emin Tüysüz, Xozan Serkou, Ali Ülger, Sakine Polat XIZIRO KAL Yitiqate Kırmanciye de Hazar Çevere Sere Sodıri Munzır COMERD Anadoliye ra bice hatanu Asya Düri yitiqate zafıne de Xızır esto. Xızıri, her mılet xore eve çıme veneno. Kami çım de "mordeme sata tengewo", kami çım de "sevekdare dar u beri, kewe u bostaniyo", kami çım de ki çiyo de bino. Sare Dersimi, Anadoliye de geçe şarqi rawo. Ma wazenime ke naca de ero cı bıfetelime ke ala no sare Dersimi Xızıri nas keno nekeno? Eke nas keno yine çım de Xızır kamo? Şiya Xızıri yitiqat u kulture dinede çutır asena, no çutır sewle xo dano ra lavatiya dine ser? Qe yitiqate sıma ro cı bıero qe meero, sare Dersimi ke qeseykerdene musne domanune xo, tewr verende domani na qesa "Xızır"i musene. Ni ke domanu cene xo vırane vane "Xı,ur to mıre pil kero!", nane ro vanü "Xızır to mıre 'kal kero!", duwa u recay kene vane "Xızır to wayıre emre dergi kero!" Eve na qeyde domani name Xıııri musene. Domani ke hurdi hurdi feteliyayi ki nafa hekmeta Xtzıri venene. Hard de lulık ke bivene pi vano "Name ni Astore Heqiyo", hes ke biııene vano "Xızıri no kerdo hes", dare ke bivene vano "Dara Xızıriya", gol ke bivene vano "Gole Xızıriyo", ko ke bivene vano "Mekene Xızıriyo", nisange ke bivene vano "Nisange Xızıriyo". Domane sare Dersimi iste nia bene pili Eke heni ro sare Dersimi çım de Xızır zobinawo. Sare Dersimi, Tırki 'be Kurdu ra ke Xızıri kamci çım ra venene, yi na çım ra nevenene. Yitiqate Kırmanciye de Xızır, teyna "mordeme sata tenge" niyo. Xızcr, Yitiqate Kırmanciye de fleqo. Heq, hazar u jü namune Xızıri ra jükeko. Name diye jü "Xızıro 'Kal"o, jü "'Kalo Sıpe"wo, jü "Aspare Astore Qıri"yo, jü "Wayır"o, jü "Xızıre Bone Taseniye"o, jü "Xızıre Pırde Suri"yo, jü "Meymane Hewse Qızılbeli"yo, jü "Meymane Ana Yemise"wo... ma neşikinme ke nine eve mardene bıqedenime. Xııır, Yitiqate Kırmanciye de Wayıro. Wayın ki Yitiqate Kirmanciye de jü niyo. Xızır, Yitiqate Kınnanciye de Astare Deste Sodıriyo. Yitiqate sare Dersimi de cae seri Xızıri dero. Xızır, Wayıre" sare Dersimiyo. Xizır, yitiqate Dersimi de Wayıre dinawo, ama yitiqate dinede tek Wayn ki Xı.zır niyo. Wena Yitiqate Kırmanciye de Wayıre ç'ei esto ke no sare çei sevekneno; Wayıre Mali esto ke no mali sevekneno; Wayıre Jiar u Diaru 'be Wayıre Kuresu ra esto ke ni ki qome Dersimi seveknene. Tavi ke Xizcr Wayıre serriyo. Yitiqate Kırmanciye "düalist"o, no rındeni 'be xıraveni sero vazno ra. Çıme rındeni, roşteni 'be xereni de Kures, Duzgın, Wayıre Jiar u Diaru 'be Wayıre Çei ra esto ke sarre nine Xızıro. Çıme xıraviye, tariye 'be gıraniye deki Mordeme Neweşiye, Mılakete Gıraniye 'be Mılakete Xıraviye este. Sarre nine Evdıl Musawo. Ni, eskere Evdıl Musaye. Ni, qe jü xıraviye beyizna di nekene. Evdıl Musa Sereskere xıraviyewo. Xıraviye 'be rındiye ra boina jüvin de perodayis dera. Xıraviye qe pe rındiyi neşikina. Tavi heto binde ki raa Evdıl Musay de eke bi tari loqme dane, cerene Evdıl Musay vero ke wo eskere xo yine ser meerzo, yinere xıraviye mekero. Xızır ke va, mordem gereke Astore Qıri ki biaro xo viri. Yitiqate Kırmanciye de Astoro Qır je şiya Xızıri dira nevısino. Xızir mordemo de ciamerdo, kokımo, herdisa xuya sıpiya de derge esta, kınce xo sıpeye, çüye ki dest dera. Mordeme kokımi re tavi ke astor lazımo. Astoro Qın ki je Xızıri sıpewo. Coku sare Dersimi namune Xızıri ra jüki "Sıpella" no pa. Jiar u Diare Dersimi pey de jede name Xızıri esto. Tae Jiar u Diare Dersimi este ke nine pey de teyna name Astore Qıri esto. Sare Dersimi Astoro Qır gol de diyo gol kerdo Jiare, kemer de diyo kemer kerdo Jiare. Astoro Qır Xızıre 'Kali ra nebırrno ra, qırvani kerde eşte lıngune Qıri ver. Coku, cem u cematune sare Dersimi de ke bavay venga Heqi dane, kılama heqiye eve name Xızıri, Astore Qıri, Kuresi, Duzgıni kene ra cı vane eve nine ki xelesnene. Xızır, Wayıre çerx u pewraziyo, Wayıre hard u asmeniyo; Wayre ram u comerdiyewo. Xızır, teyna mordeme sata tenge niyo, verende mordeme sata wesewo. Kami ke weşiye de Xızır ardo ra xo viri, tengiye de ki Xızıri wo xo viri

kızılbaş - sayfa 6 - sayı 11 - şubat 2012 - kizilbasdergisi@kizilbas.biz - tel: 00 49 (0) 177 502 88 53 ra neveto. Kami ke weşiye de Xızır neardo ra xo viri, tengiye de jü pasqule ki Xızıri eşta qena di. Xızır albaze ğeribuno, piye bekesuno, omede feqiruno, xelase xelasuno. Coku Xızır boina dılxe kokımu 'be feqiru dero. Xızıri de Cenet u Ceneme çino. Wo hesave xo na dina de veneno. Kuyno dılxe kokıme de feqiri yeno to keno yintam. Xora ke tı kokımu 'be feqiru re wayır veciya, yine sero şiya, yine çık ke waşt to da cı, to yi seveknay Xızın ki varneno toro, jüya to keno hazare. Ne eke to ke ri kokımu 'be feqiru neda, yinere wayır neveciya, yi neseveknay wo taw Xızın ki adıre mordeme nianeni sayneno. Xızıri çım de ceni u ciamerd jüyo. Wo, Qızılbel de ke Dewres Sılemani re biyo meyman, Taseniye de ki Ana Yemise re biyo meyman. Yitiqate Kırmanciye de ceni u ciamerdi jüvini ra nebırmene ra, domanu ki neerzene hete pey. Raa heqiye de kes nezano ke Heq kami dero; ceniye dero, ciamerdi dero, domani dero? Mıslımani be, Isewi be ni qe Heqe xo nevenene. Ama sare Dersimi heni niyo. Xızır, Dersim de Kemere Duzgıni dero, Jele dero, Gole Buyer Bavay dero, Bağıra Sıpiye dero, Koye Qosani dero, Yıxır Gol dero, Taseniya dewa Bamasuru dero, Qızılbele dewa Kuresu dero... koti vace uca dero. To ke zerre Xızıre xo vıraşto, koti ke vace uca Qıre xo rameno vere to. Xızır, mordemo de zerrehirawo. Kami ke piştige Xızıre xode mokem pe gureto, yira nexapiyo, mordemo nianen şikino ke Xızıre xode çiye sero wereno ki. Dersimi ra Dewrese Xızıri ra vato "Dersim ke qırr kerd tı koti biya?" Qızılbel de Dewres Sıleman cıra vato "Eskere Evdıl Musay ke erzeno ma ser çıra mare wayır nevecina?" Kamci yitiqat de mordem Heqe xode nia je dı bırau nano were? Des u Dı asmu ra jü asme, sare Dersimi Xızıre" xore bırrna ra. Nae ra "Asma Xızıri" vane. Asma Xızıri, asma Gağandi ra dıme, ama asma Gucige ra raveri yena, worte ni dı asmu de manena. Hesave qeleme (Miladi) ra ke 13'e va (l3,ocak), hesave mara (Rumi) 1'e asma Xızıri vano. Na asme de çar heşti Roce Xızıriyo. Roce Xızıri hire rociyo. Seseme, çarseme, 'poncseme roce cene, yene qırvanu kene. Sare Dersimi pero zerre jü heşti de Roce Xızıri necene. Ca 'be ca,dewe 'be dewe, ucağe 'be ucağe, aşire 'be aşire herkes na çar heştu ra jü de ceno. Tavi, asma Xızıri de Xızır vecino meymaniye. Xczır ke dinere kamci heşt de biyo meyman, yiki Roce Xızıri wo heşt de cene. Fikre Xızıri 'be kerdena Xızıre Dersimi, ma no nusto kılm de şikinme ke nia hunde qale cı bime. Xızıre Dersimi ke nia yeno meydan, eke heni rö no sewle xo çutır dano ra lavatiya sare Dersimi ser? Verende kokımune Dersimi ra bicerime. Kokıme Dersimi ke herdise verdane meqes pa nenane. Çıra? Xıziro 'Kal meqes herdisa xora nenano coku. Yi ki wazene ke je Xızıre xo bıase. Jü ke meqes na herdisa xora pe di kay kene, vane "Herdiso kırrık!" Verende herkesi waştene ke jü astoro de qır bonco bıne xo. Xızır, Astore Qıri serowo coku. Sare Dersimi verende kınce sıpi kerdene pay. Coku, İhsan Sabri Çağlayangil sare Dersimi ra "Beyaz donlular" (tumane sıpiyini) vano. (LS.Çağlıyangil, Anılarım, Güneş Yayınları, s.45) Xızıre sare Dersimi sıpe gureto xorâ, coku yine ki sıpe kerdo pay. Berime xort u çenekune ma. Xızır çutır ke tenganiye de reseno mordemi, gence ma ki na qeyde Xızıre xo yemişe lavatiya xo kene. Xızır çutır ke koto dılxe kokımu 'be feqiru yi sevekne, gence ma ki feqir u fıqaru seveknene, dewucune behardi seveknene, "proleterya" seveknene. Kam ke hete ninede niyo yide dane pero. Tavi; Xızıre mordemi ke isyankar bi, seveta kokımu 'be feqiru ra adıre mordemi sayna, qome di ki vazeno ra seveta "proleterya" ra adıre sari sayneno. Ma kami ra se vacime? Xızıro ke ceni u ciamerd jü çım ra di, qome di ki vazeno ra seveta heqa ceniyu lez keno. Wazeno ke ceni endi şiya ciamerdu ra veciye, heqe ceniyu 'be ciamerdu ra çırpa jüvini de be. Mordemo ke Xızıre xode na were, vazeno ra dewlete de ki nano were, hukumati de ki nano were vano "Sıma naca de neheqeni kene!", yaki "Ma tam demoqırasi wazeme!", "Ma adalet wazeme!", "Ma zulım newazeme!" Xızıre mordemi ke xıraviye de, tariye de, neheqiye de da pero; qome di ki vazeno ra xıraviya cemati de, fikirune tariyu de, neheqiya hukımdaru de dano pero. Şiya yitiqate sare Dersimi her dewır de eşto lavatiya dine ser. No vijeri ki heni bi, ewro ki heni ro. Tavi ke yitiqate dine ewro teyna Xızır niyo, Yitiqate Kırmanciye niyo. Sare Dersimi Yitiqate Kırmanciye 'be Elewiyeni ra girena jüvini. Yitiqate dine, senteze ni dı yitiqatuno. Yi, naca de ki raa Xızıre xode şiye. Qayt biye ke Ehlibeyt re neheqeni biya, Hz. Eli re neheqeni biya, Des u Dı Yimamu re neheqeni biya coku hete dine gureto. Ma Xızın ki hete kokımu 'be feqiru de nebi? Mordem gereke nae ki bızano ke Xızır zerre Elewiyeni ra neveciyo. Koka ni çand hazar sere xori de sona. Tırki vane "Yitiqato mawo 'kan name xo Şamaneniya." Kurdı ki vane "Yitiqate mawo 'kan name xo Zerduşteniya." Sare Dersimi ki qa Elewiyeni ra raver beyitiqat nebi. Kes nezano ke Xızıri yitiqate sare Dersimi de çand hazar seriyo ke ca gureto. Xızıro ke sare Dersımi cıra vano "Heqo", yi "Weyır" veneno yitiqate jüıiı hazar seri niyo. Çutır ke ma nusna, sare Dersimi Xızıri eve na çım veneno, wo ki sewle xo nia dano ra lavatiya dine ser. Sare Dersimi teyna eve zone Zazaki ra ne, eve yitiqate Xızıri ra ki ğezna kulture Anadoliye re kifato de hewl kerdo. Anadoliye pe nine xo bıgoyno Sare Dersimi Elewiyeni re zaf xızmete kerda. Anadoliye de ke "Dersim" va Elewiyeni, Qızılba,seni yena ra mordemi viri. Dersim ra des u dı ucağe Elewi, hem sare Dersim re hemı ki sare dorme Dersimre xızmete dane. Qe Tırkki, qe Kırdaski, qe Zazaki qesey bıkere pire Elewiyune Şarqi tede Dersim rae. Sare DersiKrıi Zazaki qesey keno ama; sare Elewi kam beno bıbo, qe Tırkki, qe Kırdaski qesey kero ni xo sero marde. Mavene nine jüvini de zaf gemı biyo. Çeney de jüvini, jüvini ra çeney gurete. Kamci zon qesey kene bıkere Elewi gereke bıere jü ca, jüvini de bicere ra. Şoveneniya mıleti kamci het ra yena bıero, jiyan dana yitiqate E'lewiyeni. Şoveneni ki Tırkiya de teyna Tırku ra nina, jüyo ke na fikir dero ma çım de xelato. Şoveneni gereke ma caverdime. Anadoliye hardo de hirawo, kam beno bıbo ma hatan nıka naca pia vınetime, naera tepia ki gereke pia vınderime. Anadoliye welate ma peruno. Ma ke mecuma "PİR"i diye zaf bime sa. Çıme ma raa "PİR"i ra şi. "PIR" ame, tenga "talıvu" biye mokeme. Heq xer kero! Xızır emre "PİR"i derg kero! Xızır "PİR"i destu ver mekero! "Çeneka mı tora vanu, veybıka mı tı bıhesne!" Hukumate mıno demoqırat tı nae mece xoser! Kaynak: P İ R Dergisi Sayı 3 Ağustost 1995 İstanbul

kızılbaş - sayfa 7 - sayı 11 - şubat 2012 - kizilbasdergisi@kizilbas.biz - tel: 00 49 (0) 177 502 88 53 aleviler türk mü? kürt mü? Alevilerin etnik kökeni konusu Aleviler dâhil herkesin zihnini meşgul etmeye devam ediyor. Kimileri Aleviliği sadece Türklere has bir inanç biçimi olarak görürken, kimileri de Kürtlüğe indirgemek istiyor. Her ne kadar son yıllarda daha çok konuşulsa da Aleviliği etnik bir kimliğe indirgemek girişimleri yeni sayılmaz. Bu doğrultudaki çalışmaları 1908 e, hatta daha öncesine II. Abdülhamit dönemine kadar götürmek mümkün. Özellikle bu tarihte iktidara gelen İttihat ve Terakki Fırkası (İTF), Alevileri Türk olarak görme ve gösterme çalışmalarının ilk mimarı olarak sayılabilir. Devletin ayakta tutulması için başlatılan Osmanlıcılık ve İslamcılık politikalarının iflas ettiği bir dönemde bir darbeyle iktidarı ele geçiren ve devletin yeni politikasını Türkçülük olarak belirleyen İttihatçılar baktılar ki, Anadolu yu hiç tanımıyorlar. O nedenle İTF Genel Merkezi Anadolu daki etnik ve dini toplulukların araştırılması için bir çalışma başlattı. Esat Uras Ermenileri, Arnavut kökenli İsmail Naci Pelister (Habil Âdem) Kürtleri ve Dağıstanlı bir Çerkez olan Baha Said ise Alevi-Bektaşileri incelemek üzere görevlendirildi. Baha Said hemen alana çıkarak araştırmalarına başladı ve daha sonra edinilen verileri Türkiye'de Alevî, Bektaşî, Ahî ve Nusayrî Zümreleri isimli bir kitapta toplayarak yayınladı. Yıkılmaya yüz tutan Osmanlı nın son döneminde Hıristiyan misyonerler yaptıkları bazı yayınlarda Anadolu daki Alevi zümrelerini Türk ve Müslüman saymazken, bunları daha çok devlet baskısıyla görünüşte Müslümanlaşmış Rum, Ermeni ve Anadolu nun eski yerli halklarının kalıntıları olarak gösteriyorlardı. Baha Said in çalışmasının asıl amacı da bunun tersini kanıtlamaktı. Nitekim kendince kanıtladı da Ondan sonra Alevi-Bektaşiler üzerinde çalışan hemen hemen bütün araştırmacılar da Said in izinden gitti ve bugün Alevi dünyası bundan 100 yıl önce yolu açılan bu milliyetçi-türkçü bilgi kirlenmesinin yarattığı sorunlarla baş etmeye çalışıyor. Dünün Batı dünyasını ikna etmek için ortaya atılan Alevilerin özbeöz Türklüğü tezi bugün Alevilerin birlik ve bütünlüğünü bozmak, içlerinde ayrışma yaratmak için hovardaca kullanılıyor. Hüseyin DEMİRTAŞ Baha Said in açtığı yolda ilerleyen Alevi olan veya olmayan araştırmacılar ve politikacılar var güçleriyle hala Aleviliği Türklerin İslam yorumu olarak görüyor. Hacı Bektaş Veli yi, Yunus u, Abdalan-ı Rum, Bacıyan-ı Rum, Gaziyan-ı Rum gibi şahıs ve toplulukları Anadolu yu Türkleştiren ve İslamlaştıran, Türk dilini bilinçli bir şekilde koruyan ve günümüze taşıyan ön Türk milliyetçileri olarak değerlendiriyorlar. Bununla kalsalar iyi Başta Cemal Şener ve Rıza Zelyut gibi Alevi yazarlarsa, Aleviliğin sadece Türklere mahsus bir inanç olduğu vurgusunu yaparak, Aleviler içinde önemli bir yekün teşkil eden Kürtleri adeta dışlayarak, onların aslında zamanla Kürtleşmiş Türkmenler olduğunu iddia ediyorlar. Doğal olarak bu tez devletin ve resmi ideolojinin Kürt kökenli Alevileri Kürtlerden, Kürt siyasal yapılanmalarından uzak tutma politikasıyla da çakıştığından, Aleviler içinde büyük bir gerilim ve kırılma yaratıyor. Bu tez nalıncı keseri gibi iki yana da çalışıyor. Hem Alevi Kürtlerle, Sünni ve laik Kürtlerin arasına bir set çekiyor hem de Türkmen Alevileri sisteme kazanmaya ve aralarında milliyetçi-devletçi görüşlerin daha da yayılmasına hizmet ediyor. Ama sonuçta kazanan topyekûn Aleviler olmuyor, aksine karşılığında bir şey almadıkları halde sistemle bütünleştikleri, onun tezlerini sorgulamadan kabul ettikleri için hep kaybeden oluyorlar. Neden kaybeden oluyorlar? ALEVİLİK ETNİK KİMLİKLE AÇIKLANABİLİR Mİ? Bir kere her şeyden önce Alevilerin etnik temelde bir bölümlemeye tabi tutulması baştan sakat bir anlayış ve zaten öğretinin özüyle çelişiyor. Bu tezleri ortaya atanlar ve bunlara inanarak hareket edenler bilmeli ki, Alevilik herhangi bir etnik kimlikle açıklanamaz. Aleviliği tek başına Türklere, Kürtlere veya bir başka etnik topluluğa aitmiş gibi göstermek anlamsız ve saçmadır. Aleviliğin kökü, temeli ve üzerinde yükseldiği bina insandır. Alevilerin Büyük Sırrı kitabının yazarı Ünsal Öztürk ün deyimiyle, insan, insan olduğunun farkına vardığında etnik kimlik diye bir şey yoktu. Kaldı ki insanları soy, sop, konuştuğu dil ve kan bağına göre tanımlama ve sınıflandırma çok yeni bir olgu. Bu 1789 Fransız İhtilalı sonrası ortaya çıkan milliyetçilik hareketlerinin yarattığı bir sonuçtur. Ayrıca Benim Kâbe m insandır, Okunacak en büyük kitap insandır diyen; içinde önemli ölçüde evrensel düşünceleri barındıran ve insanı merkezine koyan kadim Alevi öğretisine aykırı olan bu anlayış, hem tarihen yenidir hem de birleşmebütünleşmeden daha çok ayrışmaya, ötekileştirmeye ve düşman yaratmaya hizmet etmektedir. Bu anlayışla, adını tam koyalım; milliyetçilikle/ulusalcılıkla yüzleşmek ve onunla arasına mesafe koymak bugün Alevilerin neredeyse birinci sorunu haline gelmiştir. Zira Alevi örgütlenmelerine baktığımızda, gerek içeriden gerekse dışarıdan pompalanan bu milliyetçi tezler, cemaat içi bölünmelere, çekişmelere ve yer yer de düşmanlıklara neden olmaktadır. Aleviler tarafı olmamaları gereken bir tartışmada, taraf haline gelmekteler ve enerjilerini dışa yöneltecekleri yerde bu tür suni sorunlarla uğraşarak boş yere ömür tüketmektedirler. Hâlbuki Alevi nin bu alanda rehberi ve yol göstericisi bellidir. Bu kendi geçmişi, Alevi ulularının söz ve davranışlarıdır. Çok uzak tarihlere gitmeye hiç gerek yok. Bu tezlere inanan Aleviler kısa bir hafıza tazelemesiyle, Dersim den yola çıkan bir dedenin güneyde, Antep, Adıyaman hatta Halep in (Suriye), Kerkük ve Musul un (Irak) Barak, Varsak Türkmenlerine; kuzeyde Çorum, Yozgat, Amasya, Tokat taki kendisine bağlı Türkmen boylarını ziyaret ettiğinde kimsenin bu dedenin etnik kökenini merak etmediğini hemen görür. Benzer şekilde Tokat ın Hubyar Ocağı nın Türkmen bir dedesi de Malatya nın, Maraş ın ve Bitlis Varto nun bir Alevi Kürt aşiretine yol-erkân sürmek için vardığında

kızılbaş - sayfa 8 - sayı 11 - şubat 2012 - kizilbasdergisi@kizilbas.biz - tel: 00 49 (0) 177 502 88 53 kimse bu dedenin etnik kökeniyle hiç ilgilenmemiştir. Ya neyle ilgilenmiştir? Sadece dedenin-pirin en iyi şekilde ağırlanması ve cem-civatın yola yakışır şekilde güven ve huzur içinde bir ortamda yürütülmesiyle meşgul olmuştur. Ayrıca eskiden Alevi toplulukları arasında konuşulan dil de hiçbir zaman bir sorun teşkil etmemiştir. Nitekim Kürt-Zaza bölgesine giden Türkmen bir dede Kürtçe ve Zazaca, Türkmen ellerine giden bir Dersimli dede de Türkçe bilirdi. Zaten Alevilikte tarih boyu dil sadece bir anlaşma aracı olarak değerlendirilmiş ve ona herhangi bir kutsiyet yüklenmemiştir. Gerekirse Yol un selameti açısından bazı Alevi toplulukların zaman içinde dillerini değiştirdikleri görülmüştür. Önemli olan Yol un devam ettirilmesidir, zira Yol cümleden uludur. TÜRK VE KÜRT ALEVİ VAR MIDIR? Vurgulamamız gereken bir diğer önemli noktaysa, Aleviler arasında bu milliyetçi tezleri yayanlar bir yerde yanılıyorlar ama bir yerde de gerçeği söylüyorlar. Diyorlar ki, Kürt Alevi olmaz! Bu hüküm doğru sayılır. Evet, Kürt Alevi olmaz! Ama bilmiyorlar ki Türk Alevi de yoktur! Ya nasıl Alevi vardır? Bu sorunun cevabını vermek için biraz Türklük ve Kürtlük kavramlarının tarihine bakmak gerekiyor. Her şeyden önce Türklük ve Kürtlük siyasal olarak çok yeni kavramlardır. Türklüğü ele alırsak, sağlıklı bilimsel bir analiz yapabilmek için, etnisite ve dil bakımından Türk olan ile siyasi anlamdaki Türk kavramının siyasi anlamını birbirinden ayırmak lazımdır. 20. yüzyıla kadar olan kaynaklarda Türk adı Orta Asya dan çıkan ve aynı kökene mensup Türk lehçelerinden birini konuşan bütün aşiret ve toplulukları nitelemekteydi, ancak 20. yüzyılda tanımladığımız siyasi anlamda Türk kavramı tarih sahnesine Türkiye Cumhuriyeti nin kuruluşuyla çıkmıştır. Türklük, Türkî toplulukları ifade eden şemsiye bir kimliktir. Türk ismi belirli bir topluluğa özgü etnik bir isim olmaktan çok Türk soyuna mensup bütün toplulukları ifade etmektedir. Bugünün aksine geçmişte kendisini doğrudan Türk olarak tanımlayan neredeyse hiçbir Türkî topluluk yoktur. Türk adının Orta Asya da daha eski bir tarihi olmakla beraber, Anadolu ya Türkiya(e) adı da 1071 Malazgirt Savaşı sonrası İtalyanların atası olan Venedik ve Cenevizliler tarafından verilmiştir. O dönem ve sonrasından Türkiye Cumhuriyeti nin kuruluşuna kadar da, Türk deyince göçebelikten yerleşik hayata geçmiş, Sünniliği benimsemiş Türkmen boyları yanında daha çokta Müslüman olmuş şehirli yerli halklar (Rum, Ermeni, Gürcü, Süryani) anlaşılmıştır. Bu algı Balkanlar da daha belirgindir. Bugün bile Balkan ülkelerinde Türk denildiğinde otomatikman Müslüman ve Sünni akla gelir. Kastedilen kişinin Sırplığı, Arnavutluğu ve Yunanlılığı değil Yine Anadolu ve Yukarı Mezopotamya daki gerek Türkmen gerekse Kürt Aleviler arasında, Türk ten bahsedildiğinde bugün dahi hemen akla Türk=Müslüman-Sünni gelmektedir. Günümüzde hepsi Türklük şemsiyesi altında toplanmak istenen Aleviler arasında kaydettiğimiz gibi, Biz Türk üz cümlesini kuranlar yeni yeni ortaya çıkmıştır. Böyle bir tanımlamatanıtma eskiden yoktu. Geçmişte Türk etnisitesine mensup Aleviler kendilerini Türklük gibi Sünnilikle adeta bütünleşmiş, eşitlenmiş bir kimlikle asla tanımlamadılar. Ya nasıl tanındılar ve kendilerini tanımladılar? Kimisi kendisine Türkmen, Tahtacı, Çepni, Amuca, Ağaçeri, Siraç, Avşar, Varsak, Beydilli, Şamlu, Rumlu, Ustaçlu gibi geldiği Oğuz-Türkmen boyunun ve Tahtacılar ile Ağaçeriler gibi yaptığı mesleğin ismini verirken; kimisi de Abdal, Kalenderi, Torlak, Işık Taifesi, Babai, Hurufi ve Bedreddini diye kendini tanıtmış ve çevresinde öyle tanınmıştır. Aynı şekilde bugün Kürt dediğimiz Alevilerde de önceleri kendilerini Kürt veya Zaza diye tanımlayan bir topluluk yoktur. Onlar da Sen kimsin ve kimlerdensin? diye sorulduğunda Kureyşan, Haydaran, Lolan, Sinemilli, Koçgirili, Cibranlı, Derviş Cemal benzeri aşiret ve ocak isimleriyle kendilerini beyan etmişlerdir. TÜRKLÜK TANIMI ALEVİ Yİ KAPSAMIYOR Görüldüğü gibi bugünün aksine geçmişte Aleviler kendilerini Türk veya Kürt diye adlandırmıyor. Bugün kendini Kürt diye tanımlayan Alevileri, Kürtlüğün tarihi ve siyasal evrimi gibi konular henüz tam netleşmediğinden bir kenara koyarak, daha belirgin olan Türklük ve Türk kavramına dönersek, hâlihazırda kendilerini Türk diye tanıtan bazı Alevilerin büyük bir yanılgı hatta gaflet, delalet ve hıyanet içinde olduklarını hemen fark ederiz. Bu Türkçülük yapan ve adeta bir beşinci kol faaliyeti olarak kendi toplumu içinde milliyetçi misyonerlik yürütenlerin unuttuğu bir şey var ki, o da Türk/Türklük tanımının henüz Alevileri de içine alacak kadar genişletil(e) mediğidir. Malum Türkiye Cumhuriyeti nin bir ideal vatandaş tanımı vardır. Buna göre makbul ve birinci sınıf bir vatandaş etnik olarak Türk, din olarak Müslüman, mezhep olarak Sünni-Hanefi ve ideolojik olarakta Kemalist olmalıdır. Bunlardan biri eksik olursa büyü bozulur 1950 sonrası ve özellikle AKP iktidara geleliden bu yana Kemalist olmaya da gerek kalmamıştır. Ancak her ne kadar anayasal vatandaşlık tartışmaları çerçevesinde Türk/Türklük şemsiye ve üst bir kimlik haline getirilerek, Türkiye Cumhuriyeti ni kuran halka, etnik ve dini bir ayrım gözetilmeksizin Türk milleti denir gibi süslü laflar edilse de, geçmişte bu kavrama yapılan ağır etnik vurgunun belli ölçülerde devam etmesi nedeniyle Kürtleri buraya dâhil etmek hala pek mümkün değildir. Aynı kapsama, içine alma sorunu Diyanet in hala sadece Sünniliğe hizmet eden ayrımcı yapısının devam etmesi, anayasasında laik yazmasına rağmen devletin halen Sünni Müslümanlığı resmi bir mezhep olarak koruyup, geliştirdiği halde Aleviliğin resmen tanınmaması nedeniyle Aleviler için de geçerlidir. Bırakın Kürt Alevileri, Türkî kökenli Aleviler bile henüz devletin Türklük tanımlaması içinde kendilerine bir yer bulamamaktadır. Çünkü hepsi sadece ve sadece Sünni içerikli olan Diyanet, zorunlu din dersleri, imam-hatip okulları, Kur an kursları, ilahiyat fakülteleri, on binlerce cami ve mescit ile bu devlet, Türkî Alevilere demektedir ki, Türkmen olmanız ve Türkçe konuşmanız iyi güzel de, bu sizi Türk milleti şemsiyesi altına sokmaya yetmez. Sizler iyi bir Sünni-Hanefi Müslüman olmadıkça benim gözümde makbul ve makul vatandaş değilsiniz. Türk demek, aynı zamanda Müslüman-Sünni ve ılımlı olandır. Ben aynı Osmanlı daki gibi ta baştan Sünniliğe göre bir dirlik-düzen kurmuşum. Buna uymak zorundasınız, başka çareniz yok! Sizin ibadet yeri diye adlandırdığınız yerleri de ben tanımıyorum! Müslüman ın tek bir ibadet mekânı vardır, o da camidir. Cemevleri benim gözümde illegaldir. Herhangi bir evden farkı yoktur! Evet, Alevilerin devletle, onun Türk-

kızılbaş - sayfa 9 - sayı 11 - şubat 2012 - kizilbasdergisi@kizilbas.biz - tel: 00 49 (0) 177 502 88 53 lük ve dahi Müslümanlık tanımıyla yaşadıklarının tercümesi ve özeti budur. Kürt Alevileri, Türk kökenli ilan eden ve ettiren bu devlet, maalesef Siz Türksünüz ve Türkçe konuşuyorsunuz. Türkçe, Aleviler olmasaydı bugünlere gelemezdi diye pohpohladığı Türkmen Alevileri bile sistemine katamamış ve haklarını vermemiştir. Balkanlar ve Kafkaslardan gelen Boşnak, Pomak, Çerkez, Arnavut, Yunan kökenli ama Sünni-Müslüman vatandaşlarını, (Örneğin Süleyman Demirel, Ahmet Necdet Sezer, Tansu Çiller, Kenan Evren) taltif eden, hemen her makama getiren ve bunlara sonsuz bir güven duyan bu devlet, yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan, Türkçe konuşan Türkmen Alevileri dahi doğru düzgün hazmedememiş, onlara güvenmemiş ve sakıncalı olarak görmüş ve görmeye devam etmektedir... Hal böyle iken bugün Aleviler içinde Türkçüden çok Türkçü, kraldan çok kralcı birileri çıkıp, Kürt kökenli Alevilere cephe almaktadır, onları kendi iradeleri dışında tarihi çarpıtarak geçmişte Kürtler içinde asimile olmuş Türkmenler olarak ilan etmektedir. Bununla yetinmemekte, örgütlerden bile ihraç etmektedir. Bu yöntem aslında çok iyi bilinen bir Türk devlet geleneğidir. Bir devlet büyüğünün deyimiyle, İti ite kırdırma taktiğidir. Böylesine alttan güreşen politikalarla devlet, etnik (Türk/Türklük) ve dinsel (Müslüman-Sünni) tekçi yapısını tehdit eden, bu sert ve geçirgenliği zayıf sisteminin yumuşatılmasını arzu eden ve çeşitli hak talepleriyle ortaya çıkarak meydan okuyan Kürtler ve Alevileri birbirine düşman ederek, ikisinin birden kabul edilemez bulduğu taleplerinden kolayca kurtulmak istemektedir. Ne yazık ki, hem Kürt hem de Türkmen Alevileri arasında bir türlü tükenmeyen bu Osmanlı oyunlarına kananların sayısı çoktur. İĞNEYİ ÖNCE KENDİNE BATIRMAK İçinizden hep Türkleri eleştiriyorsun, Kürtler de pek masum değil diyenler çıkacaktır. Hemen belirteyim, Aleviliği Kürtlüğe ve Zerdüştlüğe indirgemek isteyenleri de, Türklükle eşitlemek isteyenlere yönelttiğim aynı kararlılıkta kınıyorum. Onlar da yanlışla ve abesle iştigal ediyorlar. Buna karşılık yine de insan önce kendi tarafını eleştirmeli. İğneyi önce kendine batırdıktan sonra çuvaldızı başkalarına dürtmeli. Bendeniz Işık Taifesi nden bir Türkmen Alevi si olarak buradan bakınca görüyorum ki, özellikle Batı Anadolu daki Türkmen Alevileri arasında ister Alevi isterse Sünni olsun, Kürtlere karşı hızla bir düşmanlık, dışlama, ötekileştirme ve kendinden saymama anlayışı gelişmektedir. Milliyetçi dalga Alevileri de önüne katmış sürüklemektedir. Azgın dalganın önüne kattığı sayısı azımsanmayacak kadar çok olan bu Aleviler, sanki bu devlet Siz Türksünüz, Türkmensiniz; o halde bizdensiniz diyerek Alevi Türkmen köylerine cami yapmaktan, imam tayin etmekten vazgeçmiş gibi; sanki Kürt Alevi yi hem etnik kökeni hem de Alevi kimliği nedeniyle dışlarken, Türkmen Alevi nin cemevini ibadethane olarak tanımış, çocuklarına zorunlu Sünni din vermeyi bırakmışçasına kendine en ufak bir faydası olmayan bu sistemin borusunu öttürmeye kalkmaktadırlar. Ben buna ifrit oluyorum. Yazık ki çok yazık Bunun adına parasız hizmetkârlık ve yaltakçılık denir başka bir şey değil Hâlbuki bu devletin, bu sistemin Alevi nin Türkü, Kürdü her türlüsüne karşı inkârcılığı, onu tanımamazlığı, inancını küçük düşürücü ve aşağılayıcı faaliyetleri bir milim bile geri adım atmadan dörtnala devam etmektedir. Görünen köy kılavuz istemez. Koskoca Diyanet orada duruyor. Keza sayısı binlerce imam-hatip, Kur an kursları, ilahiyatlar yerli yerinde. Zorunlu din dersleri devam ediyor. Madımak hala müze olmadı. Aleviler çeşitli devlet makamlarına getirilmiyor ve devlette çalışanları da diken üstünde. Alevilerin hala sakıncalı vatandaş listesinden çıkarılmaması bir yana henüz her yerde Aleviliğini açıklamak bir tehlike olmaktan çıkmadı ve bunu söyleyenler çeşitli olumsuzluklarla karşılaşmaktan kurtulamadı. Alevilerin üzerindeki asimilasyon politikaları da pupa yelken sürmekte Bu listeyi uzatmak mümkün ama bunları düşününce Türk veya Kürt Alevi olmayı tartışmanın anlamsızlığı yeterince ortaya çıkıyor. Oysa devletin gözünde Alevi nin yeri hangi etnik kökenden gelirse gelsin aynıdır. Türkiye devletinin tek ayrım yapmadığı yer belki de burasıdır. ŞÖYLE İÇTEN BİR TÜRKÜM DEMEK MÜMKÜN MÜ? Neticede başkalarını bilmem ama ben kendimi hala bir Türkmen Alevi olarak Türk diye tanımlamıyorum ve tanımlamayacağım. Ne zamana kadar? Ta ki bu devletin Türk/Türklük tanımı beni de kapsayacak şekilde değiştirilinceye dek O güne kadar ne Türklüğümle öğüneceğim, ne de Ne mutlu Türküm diyene diyeceğim. Çünkü Türk olmak ve Türklük hala fena halde Sünnilik kokuyor Keza devlet hala beni namaz kılmayan, Ramazan orucu tutmayan ve cemevinde kadın-erkek karışık toplanan halimle kendi Müslüman tanımı içine bile sokmuyor. Diyanet eliyle, Seni camiye gelirsen, 30 gün oruç tutarsan Müslüman sayarım. Cemevi caminin alternatifi değildir diye benim üzerimdeki dayatmasını sürdürüyor. Yine benim bu tavrım Türkiye de Alevi olmak aynen Sünni olmak gibi hiçbir maddi ve manevi götürüsü olmayacak, bilakis Sünnilik gibi fayda, makam-mevki, yat-kat getirmese de en azından zarar getirmeyecek bir konuma gelinceye kadar sürecek. Üzülerek söyleyeyim ki, bu devlete o gün gelinceye kadar asla güvenmeyeceğim, içten bir şekilde benim devletim, benim Türkiye m demeyeceğim, diyemeyeceğim ve onu bağrıma basamayacağım. Çünkü bu devlet hala beni kendinden saymıyor. Beni ve ibadet yerimi tanımıyor. Hala Maraş, Çorum, Malatya, Sivas, Gazi ve benzerlerinin katillerini bulmadı daha Yaşanan bu acıların kısmen veya tamamen faili olduğu kendi kaynaklarınca da açıklanan bu devlet, söz konusu katliamlar için Alevilerden bir özür dahi dilenmedi henüz! Alevilik adına hiçbir şey yasal ve özgür değil bu ülkede Hal böyleyken ve yaralar zarıl zarıl kanarken tersini düşünmek ve yapmaktan her Alevi nin hicap duyması gerekir oysa Ey kendisine Türk diyen Aleviler, tavsiye ederim siz de böyle düşünmeye başlarsanız iyi edersiniz. Gözünüzgönlünüz açılır. Gerçekleri görürsünüz ve onun bunun dolduruşuna gelerek kendi evlatlarını, yol kardeşlerini boğan yaratıklara dönüşmezsiniz! Her kişi, kurum ve kavramı aslına uygun olarak tanımaya başlarsınız. Vicdanınız, sağduyunuz ve kendi dışınızdakileri anlamaya çalışma manasına gelen empati yeteneğiniz gelişir. Sonrasında bilinçlenir, bilenirsiniz ve belki de bir olup, iri ve diri olursunuz Daha ne istiyorsunuz? İçinizden Sen yanlış düşünüyorsun be birader şeklinde gürleyip bana itiraz edenlere de, öyleyse gelin tersini kanıtlayın ve beni ikna edin diyorum. Buyurun, Halep ordaysa arşın burada!

kızılbaş - sayfa 10 - sayı 11 - şubat 2012 - kizilbasdergisi@kizilbas.biz - tel: 00 49 (0) 177 502 88 53 Kardeşlik ve yardımlaşma dini; KAKAİLİK Birbirlerine bakmayı unutan bireylerden oluşan toplumların, birbirlerinin acılarını, sevinçlerini, iyilik ya da kötülüklerini görme şansı kalmaz. Birbirlerini görmeyen toplumların, birbirine düşman kesilmesi ve gerekçesiz zulümler yapması da böylece kolaylaşır. Çünkü kimse tanıdığı ve anladığına düşman olmaz. İnsanı korkutan ve yok etme güdüsünü kışkırtan bilinmeyene duyduğu tedirginliktir. Sanırım bu emperyalistlerin bizden çok önce farkına vardıkları bir formül olsa gerek ki,canları ne zaman Ortadoğu yu birbirine kırdırtıp ve bu karışıklıktan çıkan rantiyeyi yemek istese etnik ve çeşitli dini grupları birbirine düşürmekle işe başlarlar. Buna uygun zemini birazda bizim kendimizin dışındaki her inancı ötekileştirmemizden dolayı bulurlar. Ve düşündükleri gibi gelişen planları Ortadoğu yu kana bularken, Onlar her seferinde sonuca gitmenin vicdansız pervazsızlığıyla yeni katliam ve rant planlarının peşine düşerler. Sanırım hep beraber bu gidişe bu dereden bu kadar balık! demenin zamanı geldi. Bir Kürd çocuğu olarak ben isterim ki işe Kürdistan dan başlayalım.güney Kürdistan hepimizin ortak düşüydü, aynı zamanda benim baktığım yerden öncelikli olarak Kuzey büyük parçanın ve diğer parçaların özgürlüğünün de habercisi. Bu anlamda hepimizin büyük ve özenle bu müjdeci bebeği büyütüp, binlerce yılın bize kattığı i temel değerlerimiz ve erdemimizle yetiştirmemiz lazım! Bu anlamda kırmızı çizgilerimizden biri Kurdistan da ki dinlerimiz olmalı. Ulusal kimliğimizin hemen ardından gelen toprak bütünlüğümüz ve bunun içinde yaşayan çeşitli dinlere mensup popülasyonumuz dokunulmazlıklarımızın arasında olmalı ki, sağlam bir temel üzerinden ülkemizi inşa edip birlikte kardeşçe ve özgürce yaşayabilelim. Meseleyi bu açıdan ele aldığım için size öncelikle kadim dinlerimizden Ezidi liği tanıtmıştım. Şimdi de Kakailikle ilgili bir dosya hazırlığı içindeyim. Ana hatları ile bu dinin felsefesini öğrenmeniz açısından en yetkili ağızlardan biri olan Felakettin Kakayi ile yapılan bu röportajın hepinizin kafasındaki Kakailik nedir? sorusuna öncelikli olarak bir cevap olacağı inancını taşıyorum. Bu röportaj sayesinde hayatıma giren ve ses tonu dahil tüm varlığı ile insana inanılmaz bir rahatlık ve huzur veren Felakettin Kakayi başta olmak üzere, kendisiyle görüşmemi sağlayan Sayın Mesut Tek e, (üstelik sadece bu röportajdan dolayı değil varlından dolayı), O olmasaydı asla bu röportaj ın çevrilemeyeceğine inandığım güzel oğlum Ömer Faruk Kaya ya,son kırk dakikasının çevirisinde benden yardımını esirgemeyen güzel delikanlım Serhat Ayebe ye, teşekkür yetmeyeceği için teşekkür etmekten vazgeçtim. Sevgiyle hepsini kucaklarım. E hadi okuyup siz de bana teşekkür edin, müthiş yorucu bir süreçten geçti bu röportaj haberiniz olsun!yok teşekkür etmeyin bana vazgeçtim.bunun yerine birbirinizi anlayıp, dinleyin ve işgalcilerin oyunlarına karşı birbirinizi kollayıp yücelin! Nedir Kakailik? Kejê Bêmal -Kakailiğin çıkışı sırdır. Senkretik yapıda, heterrodoks bir inançtır. Alevilik öğretisine çok yakın, Temizlik, dürüstlük, iyilik ve affedicilik temelleri üzerine şekillenmiş bir öğretidir. Kakailiği tanımlayan üç isim vardır; Irak taki isimleri kakai dir. İran da resmi isimleri Ehl-i Hak tır. Ama asıl isimleri Kakai ya da Ehl-i Hak değil Yarsan dır. Yar arkadaş yada yoldaş, san toplanma yeri, iskan, halklar topluluğu Buraya dikkatinizi çekmek isterim çünkü çok önemlidir. Kakailik dini kardeşlik ve yardımlaşma, yarenlik temelleri üzerine yapılandırılmıştır. Toplumun dirlik düzeni için herkes eşit olmalı,zenginfakir ayrımcılığı olmamalı, kuvvetli ve zayıf arasındaki fark ortadan kaldırılmalıdır. Kakailikte yardımlaşma esastır. Birinin evi, herkesin evi, malı da herkesin malıdır. Bir Kakai diğer bir Kakainin malına göz dikmez,çalmaz. Helal değildir. Sözlü veya fiili olarak korkutmaz. Üzerinde baskı kurmaz. Kakai yani kardeşlik anlamındadır. Yarsan da içerik olarak benzer anlamı taşımaktadır. Dolayısıyla kakailer birbirinin kardeşidir ve aralarında kardeşlik hukuku geçerlidir. Orjininiz, nereye dayanıyor? -Geriye dönüp baktığımızda günümüze ulaşan belgeleri baz alırsak, Kakailerin köklerinin Zerdüştlüğün ve Miteraizmin köklerine çok yakın olduğunu görürüz. Bir çok ortak noktaları vardır.zerdüştlük ve Miteraizim Kürdistan da İran coğrafyasında ortaya çıkmıştır. Kakailerin diğer bir bölümü de Brahmanizim ya da Hinduizmle alakalandırılıyor. Yani Hinduizm ve Budizme çok yakın.ama bence bu saydığım inançların tümü Kakailikten kök alıyor. Dininiz nasıl şekillendi? -Hicri 120 senesinde Behlül isimli biri çıkageldi. Behlül-i Dana çok büyük bir veliydi. Dışarıdan divane gibi görünse de çok akıllıydı. Behlül cemaate seslenip, ayinleri modernize eder.ilk metin Kürtçedir (Gorani lehçesi ile) ve şu an var elimizde. Behlül-i Dana dan sonra Şaxûşin isminde başka biri gelir.şaxuşin nesep olarak Seyyid Rıza ya dayanıyor. Ondan sonra yeni bir bölüm daha çıkıyor. Kakailik dönemseldir.dönem dönemdir yani. Her yeni dönem gelen, kendisi ile beraber yeniliklerle geliyor. Ve nitekim bu süreç böyle devam ederken en son Sultan İshak geliyor.sultan İshak bu dini büyütüp tazeliyor. Şimdiki sistem Sultan İshak ın getirdikleri üzerine temellenmiştir. Bize biraz Sultan İshak tan bahseder misiniz? -Bir kere her şeyden önce adının önündeki sultanlık sıfatı dünyevi sulta anlamında sultanlık değildi.ruhani büyüklük anlamında sultan dı.manevi ve ruhani bir sultanlıktı onunki. Sultan

kızılbaş - sayfa 11 - sayı 11 - şubat 2012 - kizilbasdergisi@kizilbas.biz - tel: 00 49 (0) 177 502 88 53 İshak şu andaki sistemi yaklaşık 700 sene önce oluşturdu ve biz onun oluşturduğu son sistem üzerinden hareket ederiz hala. Kadim Kitabınız var mı? -Evet şüphesiz bir çok kadim kitabımız var lakin Kakailiğin asıl kutsal kitabı Serencam dır. Sultan İshak tarafından yazılmıştır. 200 sayfadır. Tamamı Hawrami lehçesinde şiir ve metinlerden oluşur.anlamak biraz zordur çünkü Zerdeşt in Avesta sına yakın bir dil kullanılmıştır.yani Avesta dili ve Kürd dili arasında bir geçiş formudur. Sır tembihli bir öğretiniz olduğunu bilmekle beraber yine de kendimi tutamayıp sorsam? Serencam şiirler ve metinlerden oluşuyor dediniz. Dininizin kuralları mı yazıyor bu şiir ve metinlerde? -Evet. ( Evet in tonundan bu konuda daha fazla soru sorma hakkını kendim de bulamadım.) Ezidilik dini ile paralelliğiniz var mı? Bana sanki bir miktar yakın geldi öğretileriniz. - Çok yakın tabii. Aslında Kakailere göre Ezidilik Kakailiğin sonradan kopup ayrı düşen koludur. Ezidiler de sizin için aynı şeyi söyledi. (Gülüşmeler.) - Evet bir kısım Ezdiler Kakailiğin Ezdiliğin bir kolu olduğu inancını taşıyor. Ama tabii olarak bazı ayrışmalar yada farklılaşmalar vardır. Birinci farklılık dildir. Ezidi ler Kurmanci, lehçesini kullanırken biz Gorani lehçesini kullanırız.bir diğeri Kakailiğin 14 kitabı var.en büyükleri Serencam ama başka kitapları da var. Yine çok büyük farklardan biri Ezdilik inancına göre Ezidi doğulur, sonradan sen istesen bile Ezidi olmazsın,yani Ezdiliğin yolu Ezidi doğmayanlara kapalıdır. Ama Kakailikte böyle bir inanç yok.yolu açıktır. Dileyen Kakai olabilir. Evlilik açısından durum nasıl? Örneğin Ezdilerde farklı dinlerle evlilik yasak. -Aslında başlangıçta böyle bir durum yoktu. Ama tabi toplumsal ve cemaatsel olarak var ve gayet de tabii. Müslümanlarla evlenen bir çok Kakai, öte taraftan Kakailelerle evlenen Müslümanlarda var. Az oluyor ama oluyor. Toplum ilerledikçe, kalabalıklaştıkça bu tür evlilikler görülebiliyor. Tabi bu duruma en büyük etken Kakailiğin bu konudaki esnekliği. Kakailerin nüfus sayıları ve bölgelere göre nüfus dağılımları hakkında bilginiz var mı? -Tahmini olarak sizi bilgilendirebilirim. Irak ta yaklaşık 200 bin civarında. Kakai nüfusunun en yoğun olduğu yer İran. Sanırım 7 milyon civarında Kakai var İran da. Yine rakamını bilememekle beraber Suriye, Afganistan, Tacikistan, Pakistan, Türkiye ilk aklıma gelenler. Coğrafik koşullar yüzünden net olarak Kakai nüfusunu belirleyemiyoruz. Yine bazıları Kakailiklerini ifşa etmekten korkuyorlar. Bölgelere göre bazıları da kendilerini başka isimlerle ifade ediyorlar.bazıları Xaksar, bazıları Sarlo, bazıları Çiltem yada kırklar, kimisi Yarsan, Ehli Hak vs olarak isimlendiriyorlar inançlarını. Toplamda ne kadar çok Kakai nüfusu var lakin kendilerini cesurca tanıtacak özgürlükleri yok. Kimisi söylüyor, kimisi suskun kalıyor. O yüzden net nüfusu kimse bilemez. Türkiye mi? Orada hiç Kakai görmedim ben. (Gülümseyerek) -Doğal. Mesela Alevilerin yaşadığı bazı yerler var. Orada onlara Kakai değil Kırklar diyorlar. Asılları Kakai ama.mesela Azerbeycan da varlar. orada da onlara görenler diyorlar. Buradaki gören in Goran dan geldiği apaçıktır. Goraniler kimlerdir? Kakailerdir. Göz gezdirdiğiniz zaman Kakailer epey kalabalıklardır. Bazı yerlerde azınlık, bazı yerlerde çoğunluk olmakla beraber oldukça kalabalık ve dağınık bir nüfusa sahiptirler. Bu dağınıklığın altında dini bir baskı ve zulüm mü gizli? Neden bu kadar dağınıksınız? -Aslında Kakailer masum ve barış severdirler. Aynı Aleviler gibi. Hiç kimseyle sorunları olmaz. Kendi hallerinde ibadetlerini yapıp, yaşamlarını idame ettirirler lakin buna rağmen olmadık zulüm ve baskı üzerlerinde denenmiştir.yıllar süren Irak ve İran daki geçmiş rejimin yanlış politikaları ve hakim olan dini inancın baskı ve etkinliği yüzünden Kakailik tüm azınlık dinleri gibi çok zor zamanlar geçirdi. Çoğu zaman gizli kapılar ardında ibadetlerimizi ve dini inancımızı yaşamak zorunda kaldık. 2003 yılına kadar görmediğimiz baskı ve zulüm kalmadı. Köylerimiz boşaltıldı. Can güvenliği miz tehlikeye girdi. Tutuklamalar yaşadık.yani çok tatsız olaylar yaşandı. Mesela Kakilerde tıpkı Dersim dekiler gibi jenoside uğradı. Nasıl bu güne gelindi? Kadının koruyuculuğunda. Erkekler düştüğünde kadınlar korudu. Yani Kejê Xan buraya kadar geldiğine göre ortalama yaşanan baskı ve zulümlerden haberin vardır. Maalesef var. Okuyucularda haberdar olsun istedim. Yoksa geçmişteki acıları sizlere yeniden hatırlatmak değil niyetim. Bu gün durumunuz nedir? Nispeten daha mı rahatsınız yoksa? -Şimdi çok çok rahatız. Saddam sonrası kurulan dengelerden sonra rahatladık. Üzerimizdeki kimlik baskısı oldukça azaldı.kurdistan bizim evimiz. Dolaysıyla Saddam döneminde O nun zulmünden nasibini alıp köyleri boşaltılan Kakailerin çoğunluğu köylerine geri döndü.her ne kadar işin zulüm boyutu bitse de, azınlıklar açısından işin birde sosyolojik yanı var bilirsin. Türkiye deki gibi örneğin. Mesela Türk toplumunun gelenekleri oradaki Alevileri de etkilemiş. Burada da öyle. Irak toplumu,iran toplumu,kurdistan toplumu geleneksel açıdan Kakailere etki etmişler. Normalde jenoside uğrayan tüm azınlıklar ulaşılması zor ve izole coğrafyaları seçmelerine rağmen, Kakiler toplum içinde yaşarlar. Dikkat edin Kurdistan da yaşadıkları köylerde

kızılbaş - sayfa 12 - sayı 11 - şubat 2012 - kizilbasdergisi@kizilbas.biz - tel: 00 49 (0) 177 502 88 53 yol kenarlarında ve orta yerdedir. Çünkü Kakailer halkın içinde yaşıyorlar, onlardan ayrı değil.halkın içinde yaşayan bir aile, o halkın içtimai adetlerinden doğrudan etkileniyor. Her yönden. Dolayısıyla bu zaman içinde kaçınılmaz asimilasyonu da beraberinde getiriyor. Bu işin sosyolojik boyutu. Bir de işin duygusal boyutu var. Kakai öğretisine göre biz tüm dinlere, ırklara, insanlara saygılıyız. Biz de İnsana sevgi ve değer mutlak olmazsa olmaz koşuldur. Dolayısıyla hiç kimseyi ait olduğu dinden dolayı aşağılamayı, incitmeyi yada yok etmeyi aklımızdan bile geçirmeyiz.çünkü bizde aslolan İnsandır,dinler yada Irklar değil. Ama bizim birlikte yaşadığımız topluluklarda bu maalesef böyle değil. Örneğin Müslümanlar bizi sevmez. Bu sevmeme sadece sevmeme olarak kalmaz tabii ki. Bunun sosyo-ekonomik boyutları var. Sen Kakai isen örneğin sattığın suyu bile almazlar. Farklılaşmalar, bölünmeler, ötekileştirmeler var tabii ki. Bunun sonucu olarak da ortaya Kakailerin dağınık yaşaması durumu çıkıyor. Bunun iki temel nedeni var. birincisi baskı ve zulüm, diğeri ekonomik. Bahsettiğiniz bire bir aynı nedenlerden ötürü Ezdiler in ekonomik durumu oldukça kötüydü. Bir çoğunun düzenli çalıştıkları bir işleri yoktu örneğin. Kakilerin ekonomik durumu nedir? -Kakailer genel itibarı ile saydığım sosyo-ekonomik nedenlerden ötürü,sosyal açıdan, ekonomik açıdan, maişet açısından fakir bir topluluk. Örneğin sen işe müracaat ediyorsun başka biri ile, sadece Alevi yada Kakai olduğun için sana iş vermezler. Ezidi lerden bazı Müslümanların haram olduğu gerekçesi ile yemeklerini yemediklerini duymuştum. Kakailerde de böyle bir durum var mı? -Maalesef evet.bir sürü coğrafyada azınlığa karşı maalesef bu zulüm-ler uygulanıyor. Örneğin Suudi Arabistan da suni mezhebine tabi olanlar Şiileri parçalara bölüp, zulüm uyguluyorlar. İran da bu tablo ise tam tersi işliyor. Çoğunluk Şii Sunnilere karşı taraf tutuyor. Mesela Kürdler İran da iki defa eziliyor. Biri dilleri ve ait oldukları kavmiyetleri yüzünden. Diğeri de suni oldukları için. Mesela Aleviler hem Alevi hem de Kürd oldukları çifte sorunla uğraşmak zorunda kalıyorlar. Hem Alevi, Hem Kürd, üstüne bir de sosyalist. İşgal edilmiş bir coğrafyada, işgalci bir ulusun üzerimizde uyguladığı her türlü zulüm taktiği yüzünden anlattıklarınız bir Kürd çocuğu olarak hiç de yabancı olmadığım şeyler maalesef. ben bu tanımladığınız üç özelliğin üzerinde biraz fazla durmak isterim. Hem Kürd, hem Alevi hem de sosyalist? Çok sevdim bu tanımlamayı. Buradan her Alevi nin sosyalist olduğunu mu çıkaralım? (Gülüşmeler) - Evet öyle. Ben Türkiye deki Alevilerin büyük çoğunluğunun sol ve sosyalist kökenli olduğunu biliyorum. Evet düşünsel olarak öyleler. İran da da öyleler. Olmayanlar bile solcular ama sadece solun ne olduğunu bilmiyorlar. (Gülüşmeler) Yaşadıkları ötekileştirmelerden ve zulümden dolayı kendilerini ifade edebilecekleri en doğru felsefe bu diyorsunuz yani? Adını koyamasalar bile - Evet evet tam olarak öyle. Aslında soldan falan haberleri yok ama zulme maruz kaldıklarında pozisyon almak için nerde duracaklar? Örnek olsun diye söylüyorum. Türkiye de CHP nin başkanı Kürd ve Alevi ama CHP nin kendisi Kürdlere muhalif bir parti. Yani neden? Çünkü partinin algıdaki karşılığı solda duruyor. Gözlemlediğim kadar ile bir çok Kürd ve Alevi var ki seçimlerde CHP yi tercih ediyorlar doğru mu? Değil demek için her şeyimi verirdim lakin maalesef doğru. - Bazen diyoruz mesela, eğer aleviler olmasaydı CHP bu denli oy alamazdı. Madem sen Kürdsün Kürdlükten kaynaklı ulusal hakların var. Orada bir çok Kürd hareketi ve partisi var neden onlara destek vermiyorsun? Burada başka bir mesele açılıyor önümüze işte. Buna sınıfsallık diyorlar. Sağ ve sol diyorlar. İnsanın üç aidiyeti vardır; Sınıfsal, ulusal ve inançsal.ve birini öncelikli olarak seçeceksin.iran da da durum aynı. İran da çoğu sol partilerin başkanları Kakailerden oluşuyor. Ve Kakailerin ezici çoğunluğu sol partiler içinde yer alıyor. Türkiye deki durumu da biliyorum.bir çok tanınmış sosyalist parti yöneticisi Alevi. Burada esas olan soru şu; Neden sol düşünce? Burada kökeni tarihe dayanan bir mesele var. Kakailer yaklaşık bin senedir daima Bağdat taki Abbasi halifesinin karşı pozisyonu içerisindeydiler. Bağdat ta İslami ve Arabi bir hilafet vardı o zamanlar. Çifte yönden baskı uyguladılar Kakailere hem dinsel hem mezhepsel nedenlerden ötürü.çünkü Kakailer hem Kürddü hem farklı bir mezhebe tabidiler. Yaklaşık bin sene evvelde Abbasi Halifesi Kakailere karşıydı. Çoğunluğu İran-Irak ta yaşayan Kakailer (Yarsan-Kakai-Ehl-i Hak tanımlama fark etmiyor. Üç isimde aynı duruma tekabül ediyor) Daima o pozisyon içinde, hep Devrim ve İsyan eğilimindeydiler. Ve her zaman başkaldırı halinde olmuşlardır Bağdat hükümet ve devletine karşı. Ama zulüm başlarından eksik olmuyordu. Hatta İran da büyük bir Marksist-yazar olan Hesan Tebbari Kakailer için Kakailik isyana dayalı bir dindir. Düşünsel bir başkaldırıdır demiştir. Velhasıl Dağlarda hilafete karşı savaşlar verildi. Başkaldırı oldu. Proleterlerin yaptığı bir başkaldırı. Dağlarda savaşanlar rençberlerdi. Tıpkı Dersim ve çevresinde Seyid Rıza nın askerleri gibi. Rençber ve fakirlerden oluşuyordu. Ve yaptıkları aslında büyük bir devrimdi. Biz buna Zagros Alevileri nin devrimi diyoruz. Zagros nedir? Neresidir? Loristanın güneyinden taaaa Dersime kadar uzanan bir dağ silsilesi. O dağ bir çoğumuza mesken olmuş. Alevilere, Bektaşilere ve biz Kakailere. Sonuç itibari ile her Kakai kendini mutlak bir sol görüş içinde ifade etmek durumundadır. İşte Türkiye deki Alevilerin CHP yanılgısının kaynağını bu durumun oluşturduğunu düşünüyorum. Kaldı ki bence en üzücü ve hazin olan CHP nin içerik olarak sol parti olmaması. Hatta benim baktığım yerden merkezin çok çok sağında! Neyse Şu andaki Kürdistan Hükümetiyle Kakailerin ilişkileri nasıl? - Kej Xan, sonuçta bizim Ulusal kimliğimiz var. Biz Kürdüz. Ve özgür Kürdistan tüm Kürdler gibi hepimizin ortak düşüydü. Bu günkü şartlar kolay hazırlanmadı.

-Xwe ismini verdiğimiz Xwewendkar yada başka ismi ile Yezdan var bizde. Ama en büyük temsilcimiz Sultan İshak tır.ve bundan 700 yıl önce yaşamıştır.melekê Tavus a karşılık Pir Bünyamin var bizde. Bizim inancımızda çok Pir var.bünyamin var, Davud var, Musa Var. Bir defasında Yahudi bir arkadaş konuşurken David den bahsetti. David,Davud un İngilizcedeki telaffuzu. Ezidilikteki Melekê Tavus, Hırıstiyanlardaki İsa Mesih, Zerdüştlükteki Zerdeşt konumuna karşılık Kakailikte Pir Bünyamin gelir. Mesela Alevilikte Pir Bünyamin in karşılığı Hıdır dır. Dara Düştüklerinde Ya Hıdır diye çağırırlar. Hıdır müşterek bir isim herkes kullanıyor. Bizim bu tarafta da var Ya Hıdır Zinduwa yani Ey canlı olan Hıdır! Bizim inancımızdaki karşılığı Davuttur.Mesela Dersim li bir yazar olan arkadaşım Munzur Çem le bir gün arabaya binerken Ya Hıdır! dediğini işittim. O nunla sıkı bir kardeşliğimiz var. İşte o sırada ona sordum bu çağırdığın Hıdır da kim? Bana anlattı.ben de O na dedim ki aynı dukızılbaş - sayfa 13 - sayı 11 - şubat 2012 - kizilbasdergisi@kizilbas.biz - tel: 00 49 (0) 177 502 88 53 Biz bugünlere çok büyük mücadelelerle geldik. Sanırım benim eski peşmerge olduğumu biliyorsun. Aynı zamanda KDP nin basın sözcüsüydüm. Üstelik eski Kültür bakanıyım. (Gülüşmeler). Şu an Kürdistan Federe Hükümetinde tüm Kürdlerin durumu bundan önceki dönemlere göre çok çok iyi. Bizim için öncelikli olan Ulusal Kimliğimizdir. Sonrasına gelince yavaş yavaş yapılanıyoruz. Kürdistan daki tüm dinler bizim için önemlidir. Mesihilerin vakfı var, Şiaların, Sunnilerin ve Ezidi lerin vakfı var. Azınlıkların ve Kürdistan daki tüm dinlerin hakkını korumak için elimizden geleni yapıyoruz. Ha eksiklerimiz yok mu? Mutlaka var? Örneğin Ben Kültür Bakanıyken, Eğitim Bakanlığından kitaplarda azınlıkların dinlerinin de öğretilmesi gerektiğini ve müfredata bunların alınmasını talep ettim. Kürdistan daki tüm inançları anlatan bir kitaba ve öğretiye ihtiyaç var.ibadet bilimi gibi. İslamın her mezhebinden, şia, sunni, hırıstiyanlardan yine Ezidi likten bahseden yani ne kadar inanç varsa hepsini inceleyen ve içeren bir ders olmalı. Yani demem o ki tabi ki dinlerimiz konusunda eksiklerimiz vardır ama bunlar hızla giderilecektir. Hiç bir din ve azınlık topluluğu Saddam döneminde yaşadığı acıları bir daha yaşamayacaktır. Ve yaraları hızla sarılmaya başlandı. -Anlaşıldı soruyu yanlış sordum. Peki Kurdistan da Kakai ler ibadetlerini rahatlıkla yapabiliyorlar mı? Bu yönde herhangi bir sıkıntı yada baskı yaşıyorlar mı? Sahi bir de ibadethaneleriniz adı ne ve ibadet biçimiz nasıl? İbadethanelerimizin adı Cemxane. Cem zaten Cem. Xane de biliyorsu-nuz ev demek. Dolayısıyla Türkiye deki ve Kuzey Kurdistan daki Alevilerin Cemevi ile aynı adı taşıyor. -Sabahtan beri dinlediklerimden sonra hiç şaşırmadım. Peki var mı Kürdistan da Cemxaneleriniz? -Evet. - İbadetlerinizi serbestçe yapabiliyor musunuz? - Tabi.. Tabi hiçbir sorun yok.yani hükümet anlamında sorun yok. Yalnız geçmişten gelen travmalardan dolayı hala korkuyorlar o yüzden ibadetlerini gizli yapma taraftarılar. İran dakiler öyle değil mesela, çünkü orada çoğunluklar. Örneğin İran da iki bin metrekare üzeri bir Cemxanemiz var. Aşağısı kurban için ayrılmış mesela. Buradan anlıyoruz ki sizin dininizde de Kurban kesme ritüeli var. - Evet. Zorunlu bir uygulama değil ama dileyen kesiyor. Kakai kelimesinin kökeni nereden geliyor? -Kardeş- ağabey anlamındaki kak tan geliyor. Yarsan da yardımlaşmadan geliyor. Yani kardeşlik ve yardımlaşma dini. İki bin sene öncede bu cemaatin sistematiği mevcuttu.insan kime yardım eder? Kardeşine mesela Benle sen Kakai isek sana yardım etmem gerekiyor.çok eski bir birliktelik bu.cemaat her dağıldığında yardımlaşmalarla derlenip toparlanmış. Mesela bir kadın vardır dul kalmıştır, çocukları yetim, hastalık yoksulluk ve benzeri arızi durumları bertaraf etmek için yardımlaşılır.yine başkasının sana haksızlık ve zulüm etmesine karşısına geçilmesi için Kakailik kardeşlik esasına dayandırılmıştır.mesela bu şehri polislik kurumunun olmadığı eski zamanlarda delikanlılar muhafaza ediyorlarmış.kısacası kökenini kardeşlikten almıştır, tıpkı Alevilikteki gibi şiddetle alakaları yoktur ve herkes birbiriyle kardeş sayılır. Ezidi likte ahret kardeşliği vardı.sizde de benzer bir durum var mı? Hoş siz zaten dünyada kardeş olmuşsunuz.(gülüşmeler) -Benzer bir tören var ama ahretten çok dünya kardeşliği için. Cemevinde Cem adını verdiğimiz bir törende töreni yöneten kişi olan Pir in karşısına oturup duasına mazhar olmak sureti ile kardeş oluruz.bunun adı Birayi Yari yani tam karşılığı yardımlaşma kardeşliği. Belli merasim ve çeşitli dualardan sonra sen benim yardımlaşma kız kardeşim oluyorsun,ben de senin yardımlaşma erkek kardeşin. Pirimiz bize bir mendil veriyor. Ve bize iki tas su getiriliyor. Sularımız tek bir tasa konularak bize içiriliyor. Böylece seninle kardeş oluyoruz. Oooo oldukça güzel bir ritüelmiş. Ben çok sevdim. Ya sonrası? -Sen benim kardeşim olduktan sonra sürekli seni görüp gözetmem gerekiyor. Sen de aynen öyle. Yine por var. Porun ne olduğunu biliyor musun? Hayır. -Mesela sen benim porum oluyorsun. Çocuğum gibi. Özellikle küçük yaştaki çocuklarla Por olunuyor. O çocuk hasta düştüğünde, yada başka bir sorun yaşadığında, yada eğitimiyle ilgili her şeyinden mesul oluyorsun ve yardımına koşuyorsun. Durum bundan ibaret. Kakailiğin temeli bu, yardımlaşma ve dayanışma dini. Bayıldım! Mahsuru yoksa size inanç sisteminizle ilgili birkaç soru sormak istiyorum. - Tabi. Tabi Buyurun. Tüm dinlerde bir yaradan ve buna karşılık gelen bir peygamber var. Örneğin Müslümanlıta Allah ve Hz. Muhammet, Hıristiyanlıkta Allah ve Hz. İsa.Ezdilikte Allah, Melekê Tavus ve Şex Adi Sizde bu tablo nasıl?

kızılbaş - sayfa 14 - sayı 11 - şubat 2012 - kizilbasdergisi@kizilbas.biz - tel: 00 49 (0) 177 502 88 53 rumda ben Ya Davud! Derdim. Kur an da adı geçen kaç melek var? -Dört. -Mikail, Azrail, İsrafil, Cebrail değil mi? -Evet. -Bizde de yedi melek var.. Pir Bünyamin, Cebraile karşılık gelendir. Pir Musa İsrafile, Pir Davud Mikail e. Pir Mustafa Azrail e. Birde Razbar var ki Razbar kadındır.. Şah İbrahim, Babayadigar. Bak sen! Kadın Melek ben bunu sevdim! -Kadın tabii. Ve daima kadın olarak kalacak.çok büyük bir melek.dünya var oldukça bu yedi melek var olacaktır.mesela Alevilikte Abdal var? Abdalın ne olduğunu biliyorsun sanırım. -Evet. -Onlarda dünyada daima yedi Abdal olacağına inanıyorlar yine o yedi Abdal olmadan dünyanın var olamayacağına inanıyorlar. -Sahi bu yedi rakamının sırrı nedir? Nerdeyse tüm dinlerde bir şekilde var. -Yedi rakamının sırrı Kej Xan bak şimdi.ben Arapça, Farsça, Kürdçe okuyorum.biraz İngilizce az da Türkçe okuyabiliyorum. Arapça da büyük bir Derweş, Arif ve mutasavvuf var adı; Muhyeddin İbni Arabi. Bizim inancımıza tabii olan Ezidlerde, Aleviler de kendi hesaplarına kabul ediyor. Çok büyük bir Arif idi. Arif kendini bilen insan demek. Bundan yaklaşık 700 sene önce yaşamış. Şu an Şam da meftun. bu üçüncü gözden bahsediyor. Hiç duydun mu üçüncü gözü? -Tabi ki -Alevilikte bu Batini göz diye adlandırılmış mesela. Budizmde üçüncü göz. İnsanın görünen iki gözü vardır. Oysa görünmeyen bir göz daha vardır.tabi açmasını bilene. Alevilik, Ezidilik, Kakailik bunların hepsi tasavvufi ve irfani inançlardır. Başa alacak olursak Tanrı vardır ondan sonra dört melek ve yedi abdal vardır. O yedi Abdal inancımızın esasıdır.bir evi ayakta tutan sütunlar gibidir. Ve bir de Kırklar var. Yani Çiltan. Kırklarda esastır. Kırklar Tanrının zatının tecellisi olarak var olmuşlardır. Tanrı insan olmaz! İnsan da tanrı olmaz! Ama zatının gücünü yani enerjisinin tecellilerini yeryüzünde görmek mümkündür. Tanrıyı kimse göremez ve O her şeyden büyüktür. Tanrı arzının üzerindedir Serencam isimli kadim kitabımızda O nun zatından tecelli olan dört melek, yedi Abdal, Kırklar ve yetmiş iki var. -Yetmiş iki? -Evet yetmiş iki de kutsal bir rakamdır.mesela rivayete göre yetmiş iki Pir Hewreman da iskan etmişlerdir. Hepsinin ismi var. Bunların hepsinin dünyanın farklı bölgelerinden geldiği rivayet olunur. Ruhsal anlamda tabi. Mesela Çin den gelen var. Yine Anadolu dan,zazaların arasından gelenler olmuş. Mesela ben Zazaların Şehrinden gelmişim. -Zazaların Şehri? -Duymadın mı Zazaların Şehrini? Dersim -Dersim mi? -Evet. Dersim den bahsediyorum işte o Zaza şehrinden yaklaşık 700 sene evvel gelinmiş. Neyse yetmiş ikilerden bahsediyorduk.bunlar dünyanın dört bir yanından Hewreman a gelip toplanmışlar. Tabii gelmişler derken ruhsal anlamda. Sonrada fikir birliği yapıp dini kaidelerimizi belirlemişler. İşte dünyanın dört bir köşesindeki dini benzerlikler bu yüzden. Örneğin aynı devirde görev yapan Dersim deki Hızır, Hewreman da Davud olmuş. İşte dini ritüel benzerlikleri sırf bu yüzden. Mesela bizim Pirimiz Araplarda Seyide karşılık geliyor.bazı babalara Seyid denir mesela. Seyid Arapça bir kelimedir ve mana olarak Büyük İnsan anlamına gelir. E Pir de büyüktür. Bütün dinlerde ve tarikatlarda Pirler vardır. Ve herkesin istisnasız bir piri olmalı. Kakailikte herkes bir Pire tabi olmalı. -Alevilerde olduğu gibi. Onlarında tabi oldukları Pir leri var. -Evet. Pir aslında köken olarak Zerdüştlükten gelmedir. Zerdüştlükle ilgili çok şey okudum. Soranice hatta Latin harfleri ile basılmış çokça kaynak var bu konuda. Zerdeşti bir tanımlamadır. Ve Mürşid insan büyük insan anlamına gelir. Yani hastalara ve dara düşenlere yol gösteren kimse. Pir de öyle yol gösterici. Manevi anlamda yaşamının gelişmesi için. Kakailik ve diğer bütün dinler bu felsefeden türemiştir. -Yoruldun mu Kejê Xan? Kahve molası verelim mi? -Kahveye evet ama molaya hayır. Çok uzun zamandır bu anı beklediğim için eğer sizi yormadıysam enine boyuna konuşmayı istiyorum. Benim için Kürdistan daki tüm dinler çok önemli ve ulusal birlik temelinde bu dinler hepimizin kırmızı çizgisi olmalı. O açıdan sizi yakalamışken Kuzeydeki Kürd çocuklarına sizi ne kadar tanıtırsam o kadar kar.eminim bu röportajda Kakailikle tanışan arkadaşlar kısa sürede bu konuda daha derin araştırmalar yapacaktır. Ve Kürdistan bir gün benim düşlediğim gibi bağımsız ve birleşik olduğunda eminim öncelikli olarak azınlıkların haklarını koruyacaklardır. -Okullarda Kakilikle ilgili eğitim veriliyor mu?

kızılbaş - sayfa 15 - sayı 11 - şubat 2012 - kizilbasdergisi@kizilbas.biz - tel: 00 49 (0) 177 502 88 53 -Henüz değil. Ama yakında okutulacak. -Peki Kakai çocuklar için özel okullar yok mu? -Yok ama zamanla o da olacak. Önce ilkokulu bitirecekler sonra kendi okullarında okuyacaklar. Hıristiyanların, Müslümanların ve Ezidilerin var. Kakilerin yok. Aslında bu Hükümetin değil Kakailerin kendi gayretsizliği. Gelin diye davet ettiler, gitmediler korkudan. Nerdeyse bütün dünya dillerinde Kakailik üzerine kitaplar yazılmış. Ama Kakailik daha yeni yeni kendisinden söz ediyor. İran daki Kakailer çoğunluk oldukları için bu konuda çok cesur ve konuşkanlar. 6-7 milyona yakın cemaatleri var.orada çok büyük kocaman Cemxaneleri var. Onlara iyi rehberlik edecek iyi Pirlere sahipler. Pirleri çok bilgin bir o kadar da olgundurlar. -Bişey sormak istiyorum. Ezdilere orjinleri sorulduğuna hilafsız kendilerini Kurmanc diye tanıtıyorlar. Yine Zerdüştlüğü de bizler Kürdlerin kadim inancı olarak kabul ediyoruz. Kkailikta bu konuda biraz karışıklık var gibi? Örneğin Türkmen olduklarını idda edenler var. Ne dersiniz? Orjini net ve kesin olarak nedir sizce? -Kakailer köken olarak Kürdtürler. Misolojimiz eski Kürdçeye dayanıyor. Burada eskiden bu kabul edilmiyordu. Ama şimdi Selehaddin ve Süleymaniye enstitüsünde master ve doktora tezi konusu olarak işleniyor. Bu Kürdçe için büyük bir kazançtır esasen. Çünkü şimdiye kadar kabul edilen en eski yazılı Kürdçe eserler Ehmede Xani ve Meleye Cizire ye dayandırılıyordu. Oysa 1200 sene öncesinde Bab Tahire Hamedani var.. Kendisi Kakai idi örneğin -Ah bilmezmiyim? Delal, her du çavên min qesra te ne./nav her du çaven min cihên piyên te ne/ditirsim tu xafil gav bavejî û bı mijangê min biêşin piyên te Ah bilmez miyim? Ben bölmeyeyim buyurun.. -Kakailikte var olan eski Kürdçe metinler başka hiçbir yerde yok. Akid olarak Alevilikte, Bektaşilikte var elbet ama Kürdçe metin olarak Kakailiğin dışında hiçbir yerde yok. Bu metinler Hewrami ve Gorani lehçesinde yazılmıştır. Kakailik coğrafi olarak da Kürddür. -Kesin? Yani bu gün bu tartışmayı burada bitiriyoruz. -Evet tamamına yakını Kürddür.Kürd olmayanlarda evlilik yoluyla yada kendi isteği ile Kakailiği kabul edenlerdir.loristan, Şarezor, Kermanşah En önemlisi bu akidin metinlerinin dili Kürdçedir. Kendisi de diyor kitapta ben Kürdlerin ibadetlerini modernize ettim diye.bunun bir anlamı da şu. Bu inanç zaten baştan beri vardı ben yeniliyorum. Kakailik 1200 sene önce Loristan da başlamış. Ordan Kermenşah a, Hewreman a, Hamedan a azerbeycana derken taaa Kerkük, Bağdat, Musul ve telafera kadar yayılmış. Ordan da doğuya doğru Afganistan, Pakistan Ve Hindistan a doğru yayıldı. Hindistan da çok fazla Kakai var. Afganistan da Kakailere Zikri deniliyor. Mesela orda Mezarı Şerif diye bir şehir var orada çoklar zikri olarak biliniyorlar ama tabi köken olarak Kakailer. Daha öncede dedik ya siyasal, sosyal, ekonomik sebeplerden ötürü dünyanın her yanına farklı isimlerde dağılmışlar. Kim bilir daha nerelerde hangi isimlerle varlar.gelenek görenek ve dini ritüelleri incelendiğinde benzerliklerden dolayı kökenlerinin Kakai olduğu apaçık görülebilir -Anladım. Teşekkür ederim. Peki Hac anlamında ziyaret edip Hacı olduğunuz bir yer var mı? -Hac yerimiz Pîrdiwar da. Pirdiwar köprü anlamına gelen Pîr. Oradan bir nehir geçer. Adı Sirwan.Sultan İshak Sirwan nehrinin üzerindeki köprünün yakınlarında yaşamış. Orada manevi bir payitahtı karargahı varmış. Orada vefat etmiş. Kimi diyor öldü, kimi diyor öldürüldü bu konuda kesin bilgi yok. Yaklaşık 300 sene yaşadığı rivayet edilir. Pirdiwar Hewreman da Şêxan ismi verilen bir köye çok yakın. Irak ve İran sınırının üzerinde.bu sınır Hewreman ı ikiye ayırmış durumda.iki tarafta da Kakailer var. Newroz günü Pirdiwar a ziyeret için gidiliyor. -Evet Biz Sultan İshak ın 21 martta doğduğuna inanırız. Zerdüşt ün de aynı tarihte doğduğuna inanılıyor. Bu tarihte dünyanın her yerinden bazen on binlerce bazen yüz binlerce Kakai buraya ziyarete gelir. Dersim de nasıl Munzur Baba için ziyarete gidiliyorsa öyle. Bir vadi var Hawar ismi verilen. Halepçe den başlayıp İran-Irak sınırına Pirdiwar yakınlarına kadar uzanıyor. Munzur Çem ziyarete geldiğinde gözlerine inanamamış,dersim le olan müthiş coğrafik benzerliğini bir an kendimi Dersim de sandım diyerek açıklamıştı. Yolu çok bozuk.ben bakanlık dönemimde yaptırdım ama kış mevsiminde nasıl olduğunu bilmiyorum. Hewreman dağları sarp dağlardır.yolu zorludur tıpkı Dersim gibi. Kar yağışı çoktur. Çok güzel bir yerdir ama Her insanın yaşamayı hayal edebileceği çok güzel bir yer. -Anlaşıldı Newroz da bize Hewreman yolu göründü. Sahi Dersim den her bahsettiğinizde gözleriniz ışıldıyor. Dersim i gördünüz mü? -Ah sormayın. Hiç görme fırsatım olmadı.resimlerden ve anlatılanlardan tanıyorum. Festivale davet ettiler gitmeyi çok istedim ama o günkü şartlar çok uygun olmadı. Başka bir tarihte mutlaka ama mutlaka gitmek isterim. Dersimden Zaza arkadaşlar geldi.dilleri bizimkine çok benziyor.her konuda müthiş benzerliklerimiz var.görmeyi çok istiyorum. -Duydunuz Dersimliler. Bundan sonrası size ait.benim memleketimi bu kadar öven ve özlemle kucaklamak isteyen birini tanısam sırtımda götürürdüm.sizden ses çıkmazsa ben alıp götürmenin bir yolunu bulacağım haberiniz olsun! -Tarihi ilginçmiş. Yani sizde de Newroz kutsal. -Son olarak sizi eğer çok yormadıysam birkaç Dininizle ilgili birkaç konu üzerine daha konuşmak isterim.örneğin bildiğim kadarı ile sizi Alevilik, Bektaşilik ve benzer inanç guruplarından ayıran temel iki öğretiniz var. Bunları sizden dinleyebilir miyiz? -Ne demek rica ederim. Tabi ki birini zaten yedi melek hususunda anlatmıştım ki adı Hulul dur.tanrının zatından tecelli olduğuna inandığımız şahsiyetler vardır. Örneğin Hacı Bektaş bunlardan biridir. Ve size anlattığım diğer melekler, Abdallar, kırklar ve yetmişikiler.. İkincisi Tenasüh tür. O da ruhun bir

kızılbaş - sayfa 16 - sayı 11 - şubat 2012 - kizilbasdergisi@kizilbas.biz - tel: 00 49 (0) 177 502 88 53 bedenden başka bir bedene intikalidir. -Duymuştum.Sanırım reenkarnasyona inanıyorsunuz. -Dediğim gibi bizdeki adı Tenasühtür. Bu olay ölümden yedi gün sonra gerçekleşir. Kakailik akidesine göre bu ruh sadece insana değil üstelik doğadaki her şeye intikal edebilir. Ruhani devri binbirkere de tamamlanır.tenasüh devresi biten bir kimsenin ilahlık mertebesine yükseldiğinden Allah ın ruhunun içine dolduğuna inanırız. -Bu durumda siz ölüm diye bileye inanmıyorsunuz anladığım kadarıyla. -Doğrudur Kej Xan. Bizim inancımızda ölüm diye bir şey yoktur. İnsan ölmez. Beden gider ama ruh kalır. Ve her zaman dönüşüm içerisindedir. Bir çok insan ölünce geri dönüşümün olmadığını sanır oysa bu büyük bir yanılgıdır. -Peki bu durumda siz ölüm merasimlerinizi nasıl yapıyorsunuz? -Ha bak bu size ilginç gelebilir. Bize göre esas yaşam ölümden sonra başlar. Örneğin çok genç birisi öldüğünde daha doğrusu örneği şöyle vereyim kim ölürse ölsün biz onu arkasından tambur çalıp uğurlarız. Asla ağlamayız. -Nasıl yani. Ölülerinizin arkasından tambur çalıp şarkı mı söylüyorsunuz? Yemin ederim sizler eğer ölümü bu şekilde kavramışsanız hayat bizim gibi ölümlülere verdiği acıyı asla size veremez! (Gülüşmeler) -Ölü olan evde cem düzenlenir. Kabristandan eve kadar tambur çalarız. Bazen elli kişilik gruplar halinde tambur çalıp stran söyleriz. Biz zaten dünyaya türlü acılar çekmeye geldiği için doğarken ağlamak zorunda kalan insana,onu bu eziyetlerden kurtulup hafiflediği bir günde uğurlarken böyle davranmamız gerektiğini düşünürüz. Annesinden bu zorluklarla dolu dünyaya gelene ağlamalı!ölüm Özgürlüktür!Böyle algıladığımız için bizde ölüme ağlamak yoktur! -E şimdi reenkarnasyona pardon Tenasühe inanıyorsanız cennet- cehennem kavramınızda yoktur sizin? -Bizim inancımıza göre daimi bir döngü vardır. Ruh önceki bedende bulunduğu sürece o insanın yaptıklarına göre değerlendirilip mutlu yada mutsuz bir bedene göçer. İnsan mutlaka toplam 1001 defa tecessüd aşamalarından geçer. Yaptıklarının cezai muhasebesini de bulur. Eğer iyiysen ruhun iyi bir insana, yada iyi bir mekana yada mutlu bir yaşama geçer. Kötüysen tam tersi. Kısacası ölüm yoktur yaşam değişim döngüsündedir dolayısıyla cennetini de cehennemini de insan bu dünyada kendisi yaratır. -İyiymiş. Böylelikle bu felsefe insanı yaşarken maksimum dikkate yönlendirir değil mi? -İnsanın fikirlerini şekillendiren hafızasıdır.bu hafıza bilgisayar hafızasına benzer.kaydettiğiniz bilgileri geri çağırdığınızda bu bilgiler yaşamınızı kolaylaştırır. Hafızanızı kapattığınızda yaşama dair anlam sorunu yaşarsınız. Nerde doğarsanız doğun, herhangi bir ülkede yada ailede, o kültürü öğrenir ve o yaşamdan besleniriz. Örneğin benim Avusturya ve Almanya da Budizm i seçmiş dostlarım var. Ben bunların bir önceki yaşamlarından gelen hafızayla Budizmi seçtiklerine inanıyorum.bazen hiç görmediğiniz bir kente gittiğinizde daha önce gitmiş gibi olursunuz. Rüyalar ve Deja vu örneğin bunun en güzel tanımıdır. Bazı insanları ilk görüşte sever ve benimseriz. Bazılarında ise tam tersi etki vardır. Bunların hepsi geçmiş hafızamızla ilgilidir. -E siz bu paralelde düşünürseniz tabi ki kimseye kötülük yapamazsınız? Bu felsefeye göre kötülük yapacağınız kişinin geçmiş yaşamda yakınınız olma olasılığı yüksek? -Ve gelecekte aynı zamanda! -Ha pardon tabi döngü.. -Evet aynen öyle Ben sizi nasıl incitebilirim ki,sizin geçmiş yaşamda benim kızım olmadığınız ne malum? Yada gelecek yaşamda annem olmayacağınız. -Bayıldım ya. Çok sevdim ben bu fikri.bundan sonra maksimum dikkat ederim artık) Biliyorum çok fazla zamanınızı aldım ama söz son bir şey daha sorup sizi rahat bırakacağım artık. -Olur mu Kejê Xan Sen anlattıklarımdan hiçbir şey çıkarmadın mı şimdiye kadar bizim felsefemiz yardımlaşmayı ve İnsan ı temel alır. Ta oralardan çıkıp bizi tanımaya gelmişsin.evimizde misafirimizsin. Dilediğin kadar kalabilir ve istediğin her şeyi sorabilirsin -Teşekkür ederim ya.harikasınız.yalnız baştan söyleyeyim bu kadar yüz vermeye gelmem ben gitmem kalırım buralarda o olur. (Gülüşmeler) Şimdi toparlayacağım ve bitireceğim.alevilikte Kadın çok önemli ve değerli. Bir o kadarda özgür. Siz de kadının durumu nedir? -En büyük meleklerimizden biri kadın olduğuna göre sence nedir? -Sormam hataydı tabii. Bu kadar insan değer veren bir toplumda kadın hakları tabiî ki gelişkindir. Buyurun.. -Bizde kadının öncelikle üç temel hakkı vardır. Birincisi ve en öncelikli olanı:her insan gibi Yaşam Hakkıdır. İkincisi; tamamen eşittirler. Çünkü bizde kadın ve erkek ayrımı olmaksızın İnsan hakkı vardır. Üçüncüsü; Eğitim hakkıdır. Örneğin Türkiye de Aleviler sanat ve kültür alanlarında toplumun diğer katmanlarından daha ileridedirler.bunun temel sebeplerinden birinin kadın-erkek eşitliği ve kadının bu toplumda diğer toplumlara göre daha özgür ve hak sahibi olmasının getirdiği kültür ve sanata sunduğu katkıdır diye düşünüyorum. Kadınlar bizim toplumumuzda tüm karalara ortak katılacak kadar değerli ve özgürdürler. -Evlilik hukuku nedir? Tüm dünyada olduğu gibi yaşadıkları devletlerin hukuksal yaptırımlarına uygunluk ve bunun dışındaki dini evlilik ritüelleri vardır. Yine kendi sosyal anlayışlarına göre evlilik törenleri vardır. -Boşanma? Haz edilmeyen bir durumdur. Yaşanılan yerin sosyal yapısıyla da alakalıdır.sizde Urfa da yaşayan bir kadınla, İstanbul da yaşayan bir kadının sosyal yapısı nasıl birbirinden farklıysa bizde de bazı bölgelerde bu durum böyledir. -Peki çoğul evlilikleri -Asla! Kakailik tek eşliliği öğütler. -Sünnet?

kızılbaş - sayfa 17 - sayı 11 - şubat 2012 - kizilbasdergisi@kizilbas.biz - tel: 00 49 (0) 177 502 88 53 -Evet sünnet Kakailikte vardır. -Ezdiler dini ritüellerinde Çıra yakardı. Sizde de var mı Çıra? Öncelikle şuna bakmak lazım. Çıra nın orjini nerden geliyor. Çıra Zerdeştlikten gelmedir. Zerdeştin sönmeyen bir ateşi vardı. Kürdistan ışık ve aydınlık ülkesidir. Çıra da ışığı ve aydınlığı temsil eder. Alevilerde, Kakilerde, Ezidlerde vardır. Kur an da Nur a tekabül eder. Yani Müslümanlıktaki karşılığı Nurdur. Kürtlerin bir bölümü inanç biçimi olarak Müslümanlığı seçmiş olabilirler ama geçmiş hafızalarında Zerdeştlik vardır!ve dikkatli baktığınızda bunun bu güne yansımalarını görürsünüz. -Oldukça yordum sizi biliyorum ama uzun zamandır sizi görmek için çabalıyordum. Burada olmak ve sizi dinlemek beni o kadar mutlu etikti hiç bitiresim yok. Zaten birazdan kaydı kapatıp sizinle uzun uzun sohbet edeceğim. Daha size sormam gereken o kadar çok şey var ki. (Gülüşmeler.) Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı? -Öncelikle Kuzey Kürdistan daki kardeşlerime sizin vasıtanızla sevgi ve selamımı iletmek isterim. Başta da söylediğim gibi Ulusal Kimliğimize öncelik vererek, Kurdistan nın içinde yaşayan tüm dinlerle ve azınlık gruplarla bir bütün olduğunu unutmadan size Kakailik dinini ana hatlarıyla tanıtmaya çalıştım. Özetlersek; Kakailik İnsanı en büyük değer olarak temellendirip bunun üzerine şekillenmiş bir felsefedir. İlkesel olarak yeryüzünde yaşayan hiç kimseyi, hiçbir yaşam deneyimini, hiçbir ırkı, rengi, yada dini yargılamaz. Dünyanın tüm insanları ve dinleriyle barışık yaşarız. Çünkü biz evrensel bir inanca sahibiz. Bu felsefemiz yüzünden her sofrada yiyecek ekmeğimiz mutlaka vardır. Tıpkı Alevilik felsefesinde olduğu gibi bizim de Kabemiz insandır! Yavuz un, Kuyucu Murat ın, Kenan Paşanın evlatları görevini yapmış!.. CHP li devşirme alevilerine mustahak CHP li Avcılar Belediyesi, Yeşilkent Cemevi binasını bu sabah saat 05.30 da dozerlerle yıktı. Cemevi daha önce de zabıta ekipleri tarafından basılmış içerdeki eşyalara el konulmuştu. Yaklaşık 2 hafta önce Zabıta ekiplerinin saldırıda bulunup içerdeki eşyalara el koyduğu Yeşilkent Cemevi, bu sabah CHP li Avcılar Belediyesine bağlı ekiplerce yıkıldı. Konuyla ilgili açıklama yapan Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği, Yeşilkent Cemevi binasının duvarlarının, bu sabah 05.30 civarında Avcılar Belediyesi ekiplerince yıkıldığını açıkladı. Yaklaşık 10 yıl önce temeli atılmasına karşın bitirilmeyen Cemevi binası, zamanla başıboş bırakılmıştı. Bunun üzerine Cemevine sahip çıkan mahalle sakinleri, binanın eksiklerini tamamlayarak Cemevi olarak kullanmaya başladı. Bunun üzerine 20 Ocak günü Cemevi binasına zabıtalar aracılığıyla ilk saldırıyı gerçekleştiren Avcılar Belediyesi, bu sabah ise binayı dozerlerle yıktı. Yerelgaste'nin haberine göre, 28 Ocak ta Gazeteci İdris Akyüz ün hazırlayıp sunduğu Ne Yaptılar adlı programa konuk olan Değirmenci, Cemevi için "yıktırmayız, yaparız" demişti. Alevilerin Hızır orucu tuttuğu bir dönemde yıkımın geldiğine dikkat çeken Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği açıklamasında, Avcılar Belediye Başkanının o bölgede bulunan Alevilerin de oylarıyla seçildiğini hatırlatarak Belediye Başkanına tepki gösterdi. Yıkım ile ilgili bugün saat 14.00'de cemevi binası önünde basın açıklaması yapılacak. Kaynak: http://www.alevihaberajansi.com 9 şubat 12 -Çok çok teşekkür ederim.benim için oldukça verimli ve keyifli bir sohbetti umarım okuyucularda da aynı etkiyi yaratmıştır. -Ben teşekkür ederim. Benim yerime Dersim e gitmeyi unutmayın olur mu? -Ben en kısa zamanda birlikte gideceğimizi düşünüyorum. -Dersim i görmeyi çok isterim. Tekrar teşekkürler. Kaynak: http://www.dengeazad.com maraş: CHP in devşirme kürt alevileri!

kızılbaş - sayfa 18 - sayı 11 - şubat 2012 - kizilbasdergisi@kizilbas.biz - tel: 00 49 (0) 177 502 88 53 dair evrakların iletilmesini kararlaştırdı. Köşk'e Dersim Davası Dersim katliamı ile ilgili Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ın, Gerekirse özür dileriz açıklamasının ardından 8 yaşında katliamdan ağır yaralı kurtulan Ali Doğan ilk tazminat davasını açtı. Bugün 83 yaşındaki Doğan ın açtığı 1 milyon liralık tazminat davasının muhatabı Cumhurbaşkanlığı. Tunceli Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi Özgür Karaca davayı kabul etti ve Cumhurbaşkanlığı na tebligatta bulunup iki hafta içerisinde cevap verilmesini istedi. Hakim ayrıca Başbakanlık tan, elinde Dersim katliamına dair bütün evrakların; İçişleri ve Milli Savunma Bakanlığı ile Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü nden de Doğan Ailesi nin öldürüldüğüne dair ellerinde bir belge varsa gönderilmesini karara bağladı. Düzpelit Köyü nden Ali Doğan, Dersim katliamı sırasında sekiz yaşındaydı. Tüm köy Temmuz 1938 de Geyiksuyu Köyü nde inşa edilen askeri kışlanın yapımında çalışıyordu. Köylerinde çıkan kireci at ve katırlarla kışlaya taşıyorlardı. Önce bir grup asker, kireç taşıyanları tutukladı. Daha sonra Düzpelit e giderek, köylüler meydanda toplandı. Ali Doğan, annesi Fayime, dört ve iki yaşındaki kardeşleri Şıh Hasan ile Ali Rıza, dedesi Seyit Ali, amcası Haydar ın da aralarında olduğu 20 kişi birbirine bağlanarak şimdiki adı Buzlupınar, eski adı Kergene olan mevkiye götürüldü. Grupta bir tek Ali Doğan ın babası eksikti. Çünkü o, kışla inşaatında çalışıyordu. Kafile iki saatlik yolun sonunda, iddiaya göre, süngülenerek öldürüldü. Süngüden yaralı kurtuldu Ali Doğan süngülerden payını aldı. Sol arka omzundan ve başından süngülendi. Sol kolu ve sol bacağı yerinden çıktı. Ali baygın düştü. Uyandığında, kanlar içinde ve cesetlerin ortasındaydı. Ali, üç gün boyunca orada kaldı. Dördüncü gün Kergene den tesadüfen geçen akrabası Veysel Yalçın, Ali nin sesini duyarak imdadına yetişti. Yaralı haldeki Ali yi sırtlayıp kurtardılar. Yaklaşık beş gün daha dağlarda saklandılar. Ardından Ali babasına kavuştu. Hayatta kalan Düzpelitliler, yakınlarının cesetlerini, öldürüldükleri Kergene de topluca gömdüler. Ve başlarına ortak bir mezar taşı diktiler. Ali Doğan çok sonra İzmit e yerleşti. Katliamın tartışılmaya başlandığı günlerde Avukat Barış Yıldırım a başvurdu. Yıldırım da 27 Ocak 2012 de Tunceli Asliye Hukuk Mahkemesi ne başvurarak, Türkiye Cumhuriyeti ni temsil etmesi bakımından Cumhurbaşkanlığı nın aleyhine 1 milyon TL lik manevi tazminat davası açtı. Yıldırım, dava dilekçesinde, Dersim Katliamı nda insanlığa karşı suç işlendiğini ve bu açıdan zamanaşımı kavramının işlemeyeceğini savundu. Tunceli Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimi Özgür Karaca, dilekçeyi 30 Ocak 2012 de kabul etti. Hemen aynı gün davalı Cumhurbaşkanlığı na tebligat yapıp, İki hafta içerisinde iddialara karşılık yanıt vermesini istedi. Ayrıca Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı ndan da Ali Doğan ın akrabalarının öldürüldüğü iddiasına ilişkin bir kayıt olup olmadığını sorup varsa gönderilmesini karara bağladı. Son olarak da Başbakanlık tan, elinde bulunan Dersim deki askeri harekâta Süngülenenler aynı yere gömüldü Ali Doğan henüz 8 yaşındayken 1938 yılında 19 akrabası ile birlikte birbirine bağlanarak askerler tarafından Kergen e götürülmüş. İddiaya göre, askerler köylüleri süngülerle öldürmüş. Küçük Ali ise süngü yarası almasına karşın hayatta kalabilmiş. Üç gün yaralı halde cesetlerle birlikte kalan Ali yi akrabaları tesadüfen bulmuş. Daha sonra köylüler, öldürülenleri aynı yere gömmüşler ve hepsinin isminin yazılı olduğu bir de ortak mezar taşı dikmişler. Avukat Cangı: Bu dava yeni içtihat yaratacak Ali Doğan ın Tunceli Asliye Hukuk Mahkemesi nde açtığı ve mahkemenin de kabul ettiği davayı Radikal e değerlendiren Avukat Arif Ali Cangı, bugüne kadar ilk kez böyle bir davayla karşılaştığını söyledi. Avukat Cangı, bu dava ile esasen yeni bir hukuk içtihadının oluştuğuna dikkat çekti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nde (AİHM) bile devlet adına hükümetin muhatap alındığını savunan Cangı, şöyle dedi: Cumhurbaşkanlığı nın temsili bir görevi var, icrai görevi bulunmuyor. Bence muhatap, Milli Savunma ya da İçişleri Bakanlığı olması gerekirdi. Tabii usule göre, davalı tarafın kim olduğuna Cumhurbaşkanlığı ndan ve bu davanın diğer taraflarından yanıtlar geldikten sonra, öninceleme yapılarak, karar verilecek. Davacı taraf, Ali Doğan, dilekçesinde, devleti temsilen Cumhurbaşkanlığı nı göstermiş. Bence içtihat yaratacak bir uygulamadır. Bugüne kadar böyle bir dava görmedim. Avukat Bayram Bahri Belen de Cumhurbaşkanlığı nın vereceği yanıtta zamanaşımı vurgusu yapması halinde davanın düşme ihtimali olduğunu belirterek, Bence de hukuk davalarında zamanaşımı, tazminat açısından söz konusu olabilir dedi. Belen, TCK da insanlığa karşı suç düzenlemesinin 2005 te getirildiğini, bu tarihten önceki olaylar bakımından tartışmalı bir hal bulunduğunu ifade etti. Kaynak: http://www.radikal.com.tr

kızılbaş - sayfa 19 - sayı 11 - şubat 2012 - kizilbasdergisi@kizilbas.biz - tel: 00 49 (0) 177 502 88 53 KÖŞKTE DERSIM DAVASI başlığıyla 07/02/2012 tarihinde Radikalde yayınlanan habere dair Av. Erdal Doğan Haber soykırım mağdurunun maddi tazminat miktarını bildirmesi boyutuyla dava sürecini para tahsil etme sürecine dönüştürme potansiyeli taşıması nedeniyle hem risklidir hem de sevimsizdir. Soykırımın ve kültürel soykırımın tanınması sürecinde özellikle Dersimli avukatların ve mağdur Dersimlilerin hak arama süreçlerinde dava açarlarken ya da devlete başvururken herhangi bir miktar belirterek tazminat davası açmamaları beklenirdi ve soykırımın hukuki olarak tanınmandığı bu süreçte vakaların para tahsil etme sürecine dönüşmesi, hukuksal ve siyasal mücadele sürecine zarar vereceğini düşünenlerdenim. elbette soykırım mağdurlarının maddi ve manevi zararlarının karşılanması devletin görevi, ama burada birinci öncelik soykırımın ve devam eden kültürel soykırımın kabulü,tanınması ve onun toplumsal,sosyolojik,siyasal, kültürel sonuçlarının,baskılarının kaldırılmasıdır. Her türlü tazminat talebi daha sonraki bir adımdır. Böyle bir girişimde istenirse dahi öncelikle kişi kendi ve aile çevresinin uğradığı tüm zararların belgelerini ister ve miktar belirtmeden zararların giderilmesini isteyebilir. Bu zararın en önemli gideriminin de Dersimin kültürel,siyasal ve hukuksal özerkliliğinin tanınması ve mağdurun her türlü zararının karşılanmasıdır (parasal miktar belirtilmeden). Barajların yapımı sürecinde Dersim arazilerinin kamulaştırma sürecinde kötü sınav veren Dersimli yurttaşlarımız ve avukatlarımızın soykırım ve devam eden sürecinde daha dikkatli davranmaları beklenirdi. Tazminat istemleri en azından sorunun tanınması ve sürecin sonlandırılması talebi ile birlikte miktar belirtilmeden yapılmalı.. Bi navê Xwedayê dilovan û dilovî ku em ji wî hatine û emê herin hizûra wî ez dest bi gotara xwe dikim. ZIMAN ŞARISTANÎ Û KESAYET mehdi tanrıkulu Ziman; wek amûrê ragihandina Ziman; wek amûrê ragihandina nava mirovan, amûrê bingehîn ê nava mirovan, amûrê bingehîn pêşvebirina ramana afirîneriya mirovan ê pêşvebirina e. Mirov, ramana bi amûrê afirîneriya ziman teşeya mirovan şarezahiyê e. Mirov, bi digire. amûrê Lewre, şaristaniya ziman teşeya dîroka şarezahiyê mirovahiyê, digire. ser Lewre, hîmê şaristaniya ziman pêkhatiye. dîroka li Şaristanî, mirovahiyê, di li ser hemû hîmê warê ziman jiyana pêkhatiye. cıvakê Şaristanî, de, bi berhemdariya di hemû xwe, warê jiyana bi afirîneriya cıvakê de, xwe bi berhemdariya naveroka şaristanîbûnê xwe, bi girtiye. afirîneriya Ango civakîbûn, bi amûrê ragihandina xwe naveroka şaristanîbûnê mirovan, bi ziman pêkhatiye û bi vî girtiye. awayî Ango berdewam civakîbûn, dike. bi Qedirdayîna amûrê ragihandina ziman, mirovan, qedirdayina bi mirovahiyê ziman pêkhatiye ye, qedirdayina û bi vî awayî berhema berdewam Xweda dike. ye. Lewre, înkarî û Qedirdayîna piçûkxistina ziman, zimanê qedirdayina civakan û berhemên mirovahiyê Xweda, ye, qedirdayina kufur û înkariya berhema Xweda ye. Lewre, ye. Lewre, di qada înkarî Xweda Xweda de, û piçûkxistina tu cudatiya zimanê zimanan civakan tune ye. Wê gavê, kesên ku cudatiyê dixin û berhemên Xweda, kufur û nava zimanên mirovan, li ser çi aqilî înkariya ne gelo!..? Xweda ye. Lewre, di Di qada destpêkê Xweda de, de tu cudatiya mirov dikare bibêje zimanan ku; tune cahiliyek ye. Wê mezin gavê, kesên e ev yek!.. ku cudatiyê Lewre; dixin kesên nava ku zimanên pir beriya te mirovan, dîrokek li ser qedîm çi aqilî nivîsandibin, ne gelo!..? dîrokek Di destpêkê wan de î mirov şaristaniyê dikare hebe, beriya bibêje ku; te cahiliyek oldar bûbin, mezin musulman yek!.. bûbin Lewre; û kesên tu bi ku heyîna pir beriya wan, e ev bi zimanê wan tinazê xwe bikî!.. te dîrokek qedîm nivîsandibin, ev dibe cahiliyek pêkenokî. A dîrokek wan î şaristaniyê hebe, sosret ev e ku; koka peyvên nav û beriya paşnavê te oldar te bi bûbin, Kurdî musulman bûbin dikî!.. û tu bi wek heyîna peyva wan, Apê û tu radibî înkariyê Mûsa; bi zimanê Ma wan ezê tinazê bibêm xwe çi!.. bikî!.. Hemû gelên heremê, şaristaniya Kurdan baş nasdikin. Wek Babatahirê Uryan, ku destpêka wêjaya heremê tê pejirandin dema ku ew dinivîsî gelo tu di çi halî de bûyî? Feqiyê Teyran, Melayê Cezîrî û hwd. Înkariya wan gelo çiqas îslamî ye!..? durûtiya herî mezin jî; Mem û Zîna Ahmedê Xanî, Wezareta Çandê hîna nuh çap kir. Gelo te qet nexwend? An ev pirtûk bêyî hin wezîran hatiye çapkirin!..? ji bo Ahmedê Xanî, ew qas gotinên şelaqî tu yê bikî û duvre jî bibêjî; Zimanê Kurdî ne yê şaristaniyê ye! şerma mezin eyba giran! Hemû kes dizanin ku li herema Kurdistanê, bi zimanê Kurdî, di dibîstana seretayî, dibîstana navîn, dibîstana amadehiyê û di zanîngehê de perwerdehî tê kirin. An tu ew qas cahilî ku haya te ji van tiştan nîn e!..? Bi sedhezaran pirtûkên Kurdî yên dibîstanê, yên lêkolînê, wêje, helbest, roman û hwd. hene. An tu ew qas cahilî ku haya te ji van tiştan nîne!..? Tu yê ji vê kaniyê avê vexwî û serê kaniyê bilewitînî, pîs bikî!..? Ma ezê bibêjim çi!? Ziman amûrê şaristaniyê ye ku ragihandinê pêktîne. Ziman; li ser hîmê ragihandina nava mirovan sosyalîbûnê pêktîne, bi hilberîn û berhemdariyê, şaristaniya civakê diafire. Li ser vê bingehê jî kesayet derdikevin holê. Mînakên sosret ku dibin desthilatdarên zalim û înkarker ên civakê di vê demê de kivş dibin. Ji ber ku qedrê berhemdariya civakê paşçav dikin, nankoriya xwe bi hin kesên derdora xwe vedişêrin. Dîrokê berevajî dikin, rastiyan berevajî dikin, zanistê berevajî dikin. Ji bo deng ji xwe derînin, weke Kurê pîrê!.. tevdigerin. Bêguman ewê Rojek tarahiya wan jî ronî bike Xweda wan îsleh bike, Xweda minafiqan îsleh bike

kızılbaş - sayfa 20 - sayı 11 - şubat 2012 - kizilbasdergisi@kizilbas.biz - tel: 00 49 (0) 177 502 88 53 BELGELERDE DERSİMİ VE GÖKÇEN GERÇEĞİ Başbakanlık Devlet Arşivlerindeki Dersim Belgeleri nde insanın kanını donduran ifadeler yer alıyor. Gizliliği kaldırılan Başbakanlık Devlet Arşivleri ndeki Dersim belgeleri arasında, olayların organizatörü olarak bilinen Nuri Dersimi ye ilişkin çok çarpıcı bir belge yer alıyor. Dersim harekâtına giden süreç boyunca Seyit Rıza nın yanında yer alan, başta Seyit Rıza olmak üzere bölgenin ileri gelenlerini devlete mukavemet etmeye ikna eden ve aşiretleri bu noktada birleştiren kişi olarak bilinen Nuri Dersimi nin devlete istihbarat raporları verdiği anlaşılıyor. İdamlardan önce esrarengiz bir şekilde yurtdışına çıkan Nuri Dersimi, aynı zamanda Seyit Rıza adına İngilizlere mektup yazan kişiydi. Belgelerde yer alan bilgilere göre Nuri Dersimi devletin harekât için ön hazırlıklar yapmaya başladığı 1930 yılında esrarengiz bir gözaltı olayı yaşıyor. Gözaltına alınıp serbest bırakılan Dersimi daha sonra soluğu Dersim de alıyor. NURİ DERSİMİ NİN İSTİHBARAT NOTLARI Ancak ortaya çıkan bilgiler Dersimi nin bölgede istihbarat faaliyetleri yürüttüğünü gösteriyor. Sivas Valiliği, İçişleri Bakanlığı ve Başbakanlık arasında yapılan yazışmalardan Nuri Dersimi nin umumi müfettişliğe rapor verdiği anlaşılıyor. Sivas Valiliği, İçişleri Bakanlığı na gönderdiği 13 Mart 1930 tarihli yazıda Nuri Dersimi de ele geçirilen 13 maddelik bilginin, Dersimi nin daha önce umumi müfettişliğe verdiği raporlarla örtüştüğü notu düşülerek hükümet aleyhinde menfi hareketi vuku bulmadığı, bu nedenle de tahliye edildiği belirtiliyor. Yazıda Nuri Dersimi nin serbest bırakıldıktan sonra evinde yapılan aramada iki not daha ele geçirildiği rapor ediliyor. Ancak bu notlar oldukça kafa karıştırıcı. Notlarda aşiretlerin ilişkileri, Seyit Rıza ve ailesinin faaliyetlerine dair istihbarat notları yer alıyor. Nuri Dersimi tuttuğu notlarda Ovacıktaki aşiretlerle, Koçuşağı, Kırgın ve Abbasuşağı aşiretlerinin teşvikiyle bir Seydanle ittifak yapmaya çalıştıkları, Seyit Rıza ya firari olarak Halep te yaşayan Aziz Bey den mektup geldiği, Seyit Rıza nın hükümet aleyhinde yazılmış bir kağıdı Dersimlilere imza ettirdiği, Kemah ta müsademe eden Dersimlilerin siyasi bir maksat için İmraniye Kangal a gittikleri, Ovacık taki aşiretlerin silahlanmakta oldukları gibi bilgilere haber veriliyor. Bir dönem ordu bünyesinde de faaliyet gösteren Nuri Dersimi nin 1930 dan sonraki 7 yılı oldukça kritik. Çünkü Dersimi, daha sonraki süreçte Dersim deki faaliyetlerin odağında yer aldı. Aşiretleri devlete karşı faaliyetler için kışkırttı. DERSİMLİLER, ÖLECEKLERİNE KANAAT ETMELİ Dersim, Nuri Dersimi nin faaliyetleri ile meşgulken hükümet cephesinde hazırlıklar devam ediyordu. Arşiv belgeleri dönem idarecilerinin bölgeye bakışını da ortaya koyan çarpıcı veriler barındırıyor. Resmi tarih kayıtları Dersim harekâtını 1937 de başlayan isyanın bastırılması olarak anlatıyor. Oysa harekâtın sonuçlarına dönük kararlılık bu tarihten öncesini kapsıyor. Örneğin Üçüncü Umumi Müfettiş Tahsin Uzer in kaleme aldığı 12 Şubat 1936 tarihli raporda bölgede devletin aldığı tedbirlere karşılık halkta silahlardan arındırıldıktan sonra Ermenilerin akıbetine uğrayacakları yönünde kesin bir kanaat oluştuğu belirtilerek, herhangi bir harekete kalkışmamaları için behemehal öleceklerine kanaat etmeleri lazımdır ifadeleri kullanılıyor. HAREKÂT DEĞİL SEFER 1930 dan itibaren hazırlıkları yapılan harekât, 1937 yılında başlıyor. Mustafa Kemal Atatürk ün imzasını taşıyan emirlerde harekâtın bir sefer gibi telakki edilmesi gerektiği vurgulanıyor. 25 Mayıs 1937 tarihli belgede harekâtın sefer mahiyetinde mühim harekât olduğu kararı verilmiştir ifadeleri yer alıyor. Gerisi, her türlü yetkiyle donatılıp emrine binlerce asker ve hava filosu verilen general Abdullah Alpdoğan ın hüneri kalıyor. AŞİRETLERİ KIŞKIRTMA GÖREVİ Bir dönem orduda da görev yapan Nuri Dersimi nin, Seyit Rıza ve ailesini yakından takip ederek, aşiretleri devlete isyan için teşvik ettiği ortaya çıktı. İSYAN DEĞERLENDİRMESİ Tahsin Uzer in yazdığı raporda Dersimliler isyana kalkışmaları hâlinde behemehâl öleceklerine kanaat etmelidir diye yazıyor. KATLİAMI YILLAR ÖNCESİNDEN PLANLAMIŞLAR İsyancı olduğu gerekçesiyle erkeklerin öldürülmesinden sonra bölgede kadınlar kocasız, çocuklar babasız kalmıştı. Operasyonda tutuklanan çok sayıda Dersimli, Elazığ da kurulan mahkemelerde yargılanmıştı. SABİHA GÖKÇEN E BOMBALA- MA GÖREVİ http://www.aktifhaber.com/belgelerdedersimi-ve-gokcen-gercegi-556621h.htm