ĐKĐNCĐ DAĐRE KABUL EDĐLEBĐLĐRLĐK HAKKINDA KARAR Başvuru no: 3270/09 Seyit BAYTÜRE ve Diğerleri v. TÜRKĐYE T.C. Adalet Bakanlığı, 2013. Bu gayrıresmi çeviri, Adalet Bakanlığı, Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü, İnsan Hakları Daire Başkanlığı tarafından yapılmış olup, Mahkeme yi bağlamamaktadır. Bu çeviri, davanın adının tam olarak belirtilmiş olması ve yukarıdaki telif hakkı bilgisiyle beraber olması koşulu ile Adalet Bakanlığı, Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü, İnsan Hakları Daire Başkanlığı na atıfta bulunmak suretiyle ticari olmayan amaçlarla alıntılanabilir. 1
12 Mart 2013 tarihinde, Başkan Guido Raimondi, Yargıçlar Danutė Jočienė, Peer Lorenzen, Dragoljub Popović, Işıl Karakaş, NebojšaVučinić, PauloPinto de Albuquerque ve Daire Yazı Đşleri Müdürü Stanley Naismith katılımıyla oluşturulan Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi (Đkinci Dairesi), komite olarak, 8 Ocak 2009 tarihli başvuruyla ilgili yapılan müzakerelerin ardından Davalı Hükümetin sunduğu görüşler ve bu görüşler doğrultusunda başvuranların verdiği cevapları da dikkate alarak aşağıdaki kararı vermiştir: OLAY VE OLGULAR 1. Başvuranlar Seyit Baytüre, Bahtiyar Enes Baytüre ve Leman Baytüre sırasıyla 1969, 2003 ve 1978 doğumlu olup, Adana da ikamet eden Türk vatandaşlarıdır. Başvuranlar, Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi önünde Adana da görev yapan Avukat M. Karabörklü tarafından temsil edilmişlerdir. Türk Hükümeti ( Hükümet ) ise kendi görevlisi tarafından temsil edilmiştir. 2. Başvurunun kendine özgü koşulları, taraflarca ifade edildiği şekilde aşağıdaki gibi özetlenebilir. 3. Diğer iki başvuranın oğulları olan Bahtiyar Enes Baytüre ye, üç aylıkken doktorların tavsiyesi üzerine, 26 Haziran 2003 tarihinde difteri, tetanoz, boğmaca ve çocuk felci aşıları yapılmıştır. (VPO- çocuk felcini yok etmeyi amaçlayan aşı) 2
4. Bu aşılamanın ardından, çocuk felcine karşı yapılan aşıya bağlı olarak, vücut eksenine doğru ayağının bu bölümünün sapmasıyla tanımlanan (çocuklarda çarpık ön ayak olarak tabir edilen) sağ ayak tarağında bir şekil bozukluğuna maruz kalmıştır. 5. Bu tanı, 2 Ekim 2003 tarihinde Sağlık Bakanlığı Viroloji Laboratuarı tarafından onaylanmıştır. 6. Başvuranlar, tamamıyla zorunlu olan VPO aşı yöntemini sorumlu tutarak, zararlarının tazmini için 25 Aralık 2003 tarihinde Sağlık Bakanlığına başvurmuşlardır. 7. Bakanlık tarafından taleplerine cevap verilmemesi üzerine, başvuranlar avukatları aracılığıyla iddia ettikleri zararların tazmini için, 25 Mart 2004 tarihinde Adana Đdare Mahkemesine dava açmışlardır. 8. Bakanlık, çocuk felci aşısı yapılmasının ardından felç olan Bahtiyar Enes Baytüre nin tıbbi uzman raporunu 12 Mayıs 2004 tarihinde mahkemeye sunmuştur. Rapora göre tıbbi olarak engellenemeyen son derece karmaşık bir durum söz konusuydu. Yapılan tüm analizlere göre aşının yapılışında hiçbir hata tanımlanmamıştı. Diğer aşılanmış çocukların hiçbiri zarar verici etkiye maruz kalmamışlardı. 9. Mahkeme, davanın içeriği hakkında karara varmadan önce Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesinden 26 Nisan 2005 tarihinde konuyla ilgili tıbbi bir görüş istemiştir. 10. Tıbbi uzmanlardan oluşan bir komisyon toplanmıştır. Komisyon, kaslarda felcin eşlik ettiği polyomiyelit şekli (poliomyélite paralytique) durumlarının sıklığının, son derece ender rastlanan (2 500 000 000 kişide 1 vaka) VPO yöntemiyle birleştirdiği, istenmeyen bu durumun, hastanın savunma sisteminin yetersizliğinde etkisini gösterdiği ve tıbbi olarak bunu engellemenin mümkün olmadığı sonucuna varmıştır. Komisyon, Bahtiyar Enes Baytüre nin de bu komplikasyonun mağduru olduğunu açıklamıştır. 11. Mahkeme 9 Haziran 2005 tarihli bir karar ile başvuranların talebini reddetmiştir. Mahkeme, tıbbi uzman raporlarını göz önünde bulundurarak, Sağlık Bakanlığı nın hizmetinden kaynaklanan herhangi bir kusur olmadığı kanaatine varmıştır. 12. Başvuranlar, 18 Ağustos 2005 tarihinde Yargıtay a temyiz başvurusunda bulunmuşlardır. Başvuranlar özellikle ilk derece mahkemesinin idarenin kusursuz sorumluluğu ilkesini kendilerine tazminat kazanmalarına imkân sağlayacak bir yol olarak değerlendirmemesine üzülmüşlerdir. 13. Danıştay savcısı görüşünde, idarenin kusursuz sorumluluğunun değerlendirilebileceği kanaatindedir. 14. Danıştay 23 Kasım 2007 tarihli bir karar ile itiraz edilen kararın usul kurallarına ve yasal hükümlere uygun olduğu gerekçesiyle kararı oy çokluğuyla onamıştır. 3
15. Başvuranlar, 19 Şubat 2008 tarihinde karar düzeltme talebinde bulunmuşlardır. 16. Danıştay, 17 Eylül 2008 tarihinde bu başvuruyu reddetmiştir. 17. 4 Şubat 2012 tarihli bir sağlık raporuna göre, Bahtiyar Enes Baytüre çarpık ayak sendromunu (metatarsusadductus) rahatsızlığından halen şikâyetçidir. Sapma, sağ ayakucunda üç (3) cm seviyesindedir. ŞĐKÂYETLER 18. Başvuranlar, Sözleşme nin 2. ve 8. maddelerini ileri sürerek, oğullarının, zorunlu tutulan bir aşı yönteminin ardından felç olduğundan şikâyet etmektedirler. Yetkili makamlar ve ulusal mahkemeler tarafından zararlarının tazmin edilmemesine özellikle üzülmüşlerdir. 19. Đlgililer aynı zamanda, idari mahkemelerdeki yargılama süresinin Sözleşme nin 6. maddesinin 1. paragrafı anlamında makul olmadığını ileri sürmektedirler. HUKUKĐ DEĞERLENDĐRME I. SÖZLEŞME NĐN 2 ve 8. MADDELERĐNĐN ĐHLALĐ ĐDDĐALARI ÜZERĐNE 20. Başvuranlar, Bahtiyar Enes Baytüre nin felç durumunun, zorunlu olarak nitelendirilen aşı yönteminin ardından ortaya çıktığını, Sözleşme nin 2. ve 8. maddeleri bağlamında Devletin sorumlu tutulması gerektiğini savunmaktadırlar. 21. Hükümet, bu sava itiraz etmektedir. Çocuk felcine bir virüsün yol açtığını, oldukça bulaşıcı ve temel olarak 5 yaşından küçük çocuklarda baş gösteren bir hastalık olduğunu hatırlatmaktadır. Aynı zamanda bu hastalığın tedavisinin olmadığını ve çocuk felci aşısının hastalığı önlemede tek çare olduğunu savunmaktadır. Hükümet, bu aşının Dünya Sağlık Örgütü tarafından tavsiye edildiğini de belirtmektedir. Bu aşı, 1988 de, dünya genelinde çocuk felcinin yok edilmesi amacıyla düzenlenen 41. Küresel Sağlık Kurulu nda kabul edilmiştir. Türkiye, çocuk felcinin yok edilmesi amacıyla küresel girişim çerçevesinde, 1989 yılında programın üyesi olmayı kabul etmiştir ve vatandaşlarına, hastalıktan en iyi korunma yöntemi olarak bilimsel değeri olan VPO ile aşılanmalarını şiddetle tavsiye etmiştir. 22. Hükümet ayrıca, başvuranların iddialarına karşılık olarak, söz konusu aşının zorunlu olmadığını ama şiddetle tavsiye ettiğini ve tek amacının, bütün insanların sağlığının ve hayatının korunması olduğunu savunmaktadır. Bütün aşı kampanyalarının, 4
hem tanıtımı öncesi hem de uygulaması sırasında sağlık yetkilileri tarafından en üst düzey gayretle incelendiğini ve aynı zamanda aşılama programının izlenmesi ve kontrolü için bir sistemin mevcut olduğunu da eklemektedir. 23. Hükümet çocuk felcine karşı aşının, son derece ender rastlanır (2 500 000 000 da 1 durum) durumlarda bazen ciddi yan etki riskleri teşkil edebildiğini kabul etmektedir. Ancak, risk ve yarar dengesine bakılırsa, Dünya Sağlık Örgütü nün de tavsiye ettiği gibi, hastalığın aşılanma yoluyla önlenmesinin geniş ölçüde hastanın lehine olduğu görüşündedir. 24. Hükümet somut olayda, başvuranların Sözleşme nin 8. maddesi tarafından korunmuş olan haklarına bu anlamda bir müdahale olmadığını savunmaktadır ve özellikle Devletin, çocuklarına aşı yapılması konusunda aileleri zorunlu tutmadığını ama aşılamayı tavsiye etmekle yetindiğini ve önerdiğini, sadece aşı yaptırmak için başvurmak isteyenlere hizmet sağladığını yinelemektedir. Hükümet, aşılamaya bağlı bir hasar durumunda söz konusu olan tazminat sorununun, Devletin takdir yetkisinden çıktığı ve Avrupa devletlerinin 13 ü dışında, diğer Avrupa devletlerinin sisteminin konuyla ilgili bir tazminat sistemini kapsamadığı görüşündedir. Sözleşme nin 8. maddesinin gereklerine sekte vuran böyle bir sistemin var olmadığı sonucuna varmaktadır. 25. Başvuranlar, iddialarını yinelemektedirler ve çocuklarının aşılamaya bağlı bir hasara maruz kaldığı ölçüde tazmin edilmesi gerektiği kanısındadırlar. 26. Bununla birlikte dava koşullarının hukuki nitelendirmesini yapan AĐHM, başvuranlar ya da Hükümetler tarafından sunulan nitelendirmelere bağlı olmadığından, başvuranlar tarafından dile getirilen şikâyetlerin, Sözleşme nin 8. maddesi kapsamında incelenmesinin uygun olacağı kanısındadır. (Guerra vd. v. Đtalya, 19 Şubat 1998, 44, 1998-I Hüküm ve Kararların Derlemesi) 27. AĐHM, kişilerin fizik ve ruh bütünlüğüne bağlı sorunlar, sağlığa ilişkin risklere dair açıklamaların değerlendirilmesine imkân sağlayan bilgilere erişim ve bu bağlamda gösterecekleri rıza kadar, onlara tanınan tıbbi müdahale seçimlerine katılımlarının da, Sözleşme nin 8. maddesi kapsamına girdiğini hatırlatmaktadır. (bkz. özellikle Marie Thérèse Trocellier v. Fransa (kabul edilebilirlik kararı), n 75725/01, 5 Ekim 2006) 28. AĐHM, tek amacı bulaşıcı hastalıkların yok edilmesiyle halk sağlığının korunması ve ağır kazaların meydana gelmesinin önlenmesi olan bir aşı kampanyası çerçevesinde Devlet in, kişilerin fizik bütünlüğünü korumak için uygun önlemleri almamakla suçlanamayacağını kabul etmektedir. 5
29. Somut olayda, dosya unsurları incelendiğinde Bahtiyar Enes Baytüre ye uygulanan aşı yönteminin, ona uygun olmayan bir yöntem olduğu ya da bu aşılamaya bağlı risklerin gerçekleşmesinin önlenmesi amacıyla yeterli tedbirin alınmamış olduğu sonucu çıkmaktadır. (yukarıdaki 8. ve 10. paragraflar) 30. AĐHM, ilgilinin, tavsiye edilen bir aşının istenmeyen bir etkisinin mağduru olduğunu göz önünde bulundurmaz. Böyle bir durumun zorluğunu ölçer. Ancak, aşılamanın zorunlu olmadığı bir sistemde, tıbbi bir hata olmasa bile, bir aşının neden olduğu zarardan mağdur olan kişilere tazminat ödenmesi sisteminin yerleştirilmesi, Sözleşme kapsamından çıkan temel anlamda bir sosyal güvenlik ölçüsüdür. 31. Sonuç olarak, başvuranların şikâyetleri, Sözleşme nin 35. maddesinin 3. fıkrasının a) bendi anlamındaki düzenlemelerle dayanaktan yoksun olması nedeniyle bağdaşmadığı için reddedilmesi gerekmektedir. II. SÖZLEŞME NĐN 6. MADDESĐNĐN ĐHLALĐ ĐDDĐALARI ÜZERĐNE 32. Başvuranlara göre, yargılama süresi, Sözleşme nin 6. maddesinin 1. fıkrası tarafından öngörüldüğü şekilde makul süre şartına uymamaktadır. 33. AĐHM, Sözleşme organlarının makul süre (davanın karmaşıklığı ve başvuranlar ve yetkili makamların tutumları) ilkesi konusundaki içtihatlarıyla ortaya konulan ölçüleri ışığında ve düzenlenen unsurların bütününü göz önünde bulundurarak, bu şikâyetin, Sözleşme nin 35. maddesinin 3. fıkrası a) bendi anlamında açıkça dayanaktan yoksun olduğu ve Sözleşme nin 35. maddesinin 4. paragrafı gereğince reddedilmesi gerektiği kanısındadır. Bu gerekçelerle, Mahkeme, oy çokluğuyla, Başvurunun kabul edilemez olduğunu beyan etmiştir. Stanley Naismith Yazı Đşleri Müdür Yardımcısı Guido Raimondi Başkan *Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış Đlişkiler Genel Müdürlüğü Đnsan Hakları Daire Başkanlığı tarafından Türkçe' ye çevrilmiş olup, gayrı resmi tercümedir. 6