OBEZİTE CERRAHİSİ SONRASINDA EGZERSİZ ÖNERİLERİ Egzersiz, bariatrik cerrahi geçirmiş hastalarımızın kilo vermelerinde anahtar rolü üstlenmektedir. Hem kilo kaybetme döneminde sonucun başarı ile sonuçlanmasında hem de verilen kiloların geri alınmamasında oldukça önemlidir! Egzersizlerinizi düzenli olarak ve tolere edebildiniz ölçüde yapmalısınız. Egzersiz planınız için uzmanından destek almanızı tavsiye ederiz. Yapmış olduğunuz egzersiz; Kaslarınızın güçlenmesine Enerji metabolizmanızın hızlanmasına Stresin azaltılmasına oldukça etkilidir Her egzersizden sonra kendinize olan güveniniz artacak ve daha da mutlu olacaksınız! Tercih edilen düşük kalorili diyetler veya ameliyat sonrasında alıyor olduğunuz düşük kalori kas yıkımını arttırır. O nedenle şok diyetlerin önerilmediği gibi ameliyat sonrasındaki beslenme kriterlerine mutlaka uymalısınız. Kas kayıplarını engellemek için yeterli proteini almalı ve mutlaka egzersiz yapmalısınız. Egzersiz ile metabolizmanızı çalışır halde tutarken kaslarınızın yerine yağlarınızı yaktığınızı unutmamalısınız. Rutin Egzersiz Planı: Ameliyat Öncesi:Mini aktiviteler ile başla! İşine yürüyerek git! Su aerobiğini tercih et! Düşük hızdaki aktiviteler senin için önerilenlerdir sakın unutma! Hastanede : Hastane koridorlarında yürümek kendini iyi hissettirecektir. Yeni hayata başladın! Tebrikler!
Ameliyat Sonrası 1-4. hafta: Yavaş yavaş yürümeye basla! Evin içinde, evin çevresinde eğer tolere ediliyorsan merdivenleri de deneyebilirsin! Başlangıç için düşük hızdaki aktiviteleri tercih etmelisin! Ameliyat Sonrası 5-6. hafta: Aktivite düzeyinin arttırılabilmesi senin için uygun mu? Doktoruna danış! Eğer her şey yolunda ise; düşük hızda bisiklete binebilir, koşu bandında yürüyebilir ve ev işi yapmaya başlayabilirsin! Yasam Tarzınız Nasıl Olmalı? Düzenli aralıklarla egzersizlerinin şiddetini ve sıklığını arttır! Kilo vermen durduğunda egzersiz programını değiştirmek iyi gelecektir! Rutin Kardio Egzersizi: 30 dk orta tempoda, haftada 5 kez veya 150 dk, haftada 1 kez veya 10.000 adım/gün Kas Güçlendirme Egzersizi: Rutin kardio egzersiz günleri dışında en az 2 gün! Uzm. Bariatrik Dyt. Nazlı Acar
UYKU DÜZENİMİZ (KRONOTİPİMİZ) OBEZİTEDE ÖNEMLİ BİR ROLE SAHİP! Kendinizi sabah erken kalkan yada gece geç yatan bir kişi olarak görüyorsanız, bu durumun sebeplerini destekleyen yeni bir araştırma var. Münih deki Ludwig Maximillian Üniversitesi kronobiyoloji bölümünden ve dünyanın sayılı uyku uzmanlarından biri olan Prof. Dr. Till Roenneberg, her birimizin kişisel bir kronotipimiz ya da kendimize has 24 saatlik bir ritmimiz olduğunu söylüyor. Ana hatlarıyla bu kronotipler erkenden yatıp kalkan, normal bir saatte yatan ya da geç saatlere kadar kalan insanlara karşılık olarak genellikle erken, normal ya da geç olarak karakterize edilir. Vücudunuzun doğal olarak istediğinden daha erken yatmaya zorlanırsanız, Roenneberg in sosyal uçuş sersemliği olarak adlandırdığı durumdan problem yaşarsınız. Erken kronotipleri bulunan insanlar rahatlıkla sabahın yedisinde uyanırken diğerleri zorlanacaktır. Başta tipik çalışma saatlerine aykırı olmaya eğilimleri bulunan geç kronotipler olmak üzere, doğuştan gelen tercihlerinizin dışında uyumak sağlığınız için zararlı olabilir. National Institutes of Health (Ulusal sağlık enstitüleri) tarafından yapılan ve Mart ayında PLOS ONE da yayınlanan bir çalışmada geç kronotipleri bulunan obez yetişkinlerin, kronotipleri farklı olan diğer obez kişilerden daha fazla yemek yeme, daha çok uyku apnesi geliştirme, daha yüksek stres hormonlarına ve HDL ya da iyi kolesterol düzeylerine sahip olma eğiliminde oldukları saptanmıştır. Roenneberg bu kişilerin kronotiplerinin aynı zamanda kilo almalarında katkıları bulunmuş olabileceğini de belirtmektedir. Araştırmalar, kronotipiniz ile programınız
arasındaki uyuşmazlık sonucu tek bir saatlik sosyal uçuş sersemliğinin obezite riskinizi yaklaşık olarak %33 artırdığını göstermiştir. Haziran ayında Chronobiology International da yayınlanan bir çalışmada geç-gece kronotipleri olan öğrenciler, üniversite ortamı gece kuşları için uygun olmasına rağmen birinci yılları sırasında diğer yeni öğrencilerden daha fazla kilo almıştır. Aynı zamanda beyinde etkilenebilmektedir. Chronobiology de yayınlanan bir başka çalışmada günlük etkinliklerini sürdürmek için akşam saatlerini tercih eden bireylerin erken kronotiplerden daha fazla depresyona eğilimli oldukları saptanmıştır. Ağustos ayında NeuroImage de yayınlanan bir diğer çalışmada Alman bilim adamları genç erkeklerin beyinlerini taramış ve nöronlar arasında sinyalleri taşıyan ve güçlendiren beyaz maddenin geç kronotiplerde beynin belli kısımlarında diğer gönüllülerden daha az kohezif olduğunu saptamıştır. Bu çalışmanın yazarlarından, Almanya Jülich, Instutie of Neuroscience and Medicine de bir araştırmacı olan Jessica Rosenberg, bu durumun geç kronotiplerin beyinlerini biraz daha az etkili kılabildiğini söylemekte, ancak uyku eksikliğinin mi beyin değişikliklerine yol açtığını yoksa beyin değişikliklerinin mi uyku eksikliğine neden olduğunu söylemenin imkansız olduğuna işaret etmektedir. Vücudumuzdaki hemen her hücrenin kronotipimizi yansıtma olasılığı vardır. Mayıs ayında Chronobiology de yayınlanan bir çalışmada bilim adamları bir anket kullanarak gönüllüleri kategorilere ayırmış, daha sonra iç yanaklarından alınan hücreleri incelemiş ve geç kronotiplerin genlerinde geç uyumaya katkıda bulunan bir aktivite bulunduğunu saptamıştır. Bu sonuç geç saatlere kadar kalma ya da erken uyanmanın bir yaşam tarzı olmadığı, DNA larımızda bulunduğu şeklindeki bulguları desteklemektedir. Az sayıda insanın yaşamlarını kronotipleri ile düzenleme lüksü bulunmaktadır. Roenneberg şunu diyor: eğer patronunuzu, vücut sıhhatininizin daha geç bir saatte işe başlamayı gerektirdiği
konusunda ikna edemiyorsanız, dışarıda daha fazla zaman geçirin. Güneş ışığı almak kronotiplerin çoğunu daha erken uyumaya sevk eder. Gün ışığından yararlanma saatinin sona ermesini bekleyin. Yaz saati uygulaması tipik olarak tüm kronotiplerde uykuyu bozar. Bu saat sona erdiğinde herkes daha iyi uyur. * Bu makale 20 Ekim 2013 tarihinde The New York Times Magazine de yayınlanmıştır. Doç. Dr. Halil Coşkun NEDEN DİYET VE EGZERSİZ OBEZİTEYİ YENMEK İÇİN YETERLİ DEĞİL? Yeni bir araştırmaya göre çoğu kişi genetik yapısı yüzünden obez veya aşırı şişmanlık ile mücadele etmektedir. Okula giden çocuklarda obezite son yıllarda giderek artış gösterirken, Centers for Disease Control (CDC) ABD de %33 den fazla yetişkinin obez olduğunu bildirmektedir. Bu araştırmada yer alan bilim adamları, aşırı kilolu veya obez olan birinin sağlıklı vücut kitle indeksine dönmesinin gerçekten çok zor olduğunu, fazla miktarda kilo kaybetse dahi, uzun süreli koruma ihtimalinin düşük olduğunu bildiriyorlar. Başka bir deyişle, aşırı şişman bir kişi az kalorili, besin değeri yüksek bir diyetten oluşan bir yaşam tarzını benimsemeye karar verirse, vücut derhal kalori kullanımını en aza indirerek ve aynı zamanda açlığı artıran hormonları aktive ederek yeni bir aşamaya geçmekte ve böylece insanın yağ
depolama kapasitesini artırarak beyni aşırı tüketmeye yönlendirmektedir. Başka bir deyişle, vücuda giren yiyecek aniden kesildiği zaman, vücut aç kaldığını düşünmeye başlar ve daha az kalori yakarak yağ depolamaya çabalar. Kıtlık sendromu da denilen bu durum diyet esnasında beynin yapısını değiştirir, kalorisi yüksek yiyecekleri istemeye başlar. Lancet Diabetes & Endocrinology dergisinde yayınlanan yeni bir araştırma, kilo verme programıyla ilk aylarda kilo veren hastaların daha sonra %80 ila %95 ihtimalle bu kiloları tekrar geri aldıklarını belirtiyor. New York Mount Sinai Icahn Tıp Fakültesi Pediatri ve Psikiyatri Bölümünden Doç. Dr. Christopher Ochner şunları söylüyor; Yaşam tarzında yapılan değişimler, aşırı kilolu insanlarda kalıcı kilo vermeyi de beraberinde getirmesine rağmen, tekrarlanan obezitesi olan kişilerde vücut ağırlığı biyolojik olarak adeta damgalanmış ve korunmaktadır. Araştırmacılar, vücudun diyete gösterdiği biyolojik tepkilerin sadece diyet ve egzersize dayanmadan ele alınarak tedavi edilmesi gerektiğinin altını çizmektedir. Dr. Ochner bu durumu şöyle açıklıyor: yaşam tarzı değişiklikleri hiç kuşkusuz kalıcı kilo verme için gerekli bir koşul olsa da, aynı zamanda doktorlar hastalarını obez olmaktan korumalı ve aşırı kilonun ilk işaretlerini görür görmez önlem almaya zorlamalıdırlar. Hiçbir durumda kişinin obez olmasını beklememelidirler. Vücudun şişmanlık ile ilgili kehanetini siz bir kez yerine getirirseniz, asla o şişmanlıktan kurtulamayız. Sonuç olarak gerek çocuklarımızda, gerekse kendimizde kilo kontrol ve takibinde hassas olmalı, önlem almak için başa çıkamayacağımız kadar kilo almayı asla beklememeliyiz. Birkaç
kilo fazla ile mücadele etmek, obezite ile mücadeleden çok daha kolay ve etkilidir. Doç. Dr. Halil Coşkun OBEZİTE AMELİYATLARINDA MORTALİTE (ÖLÜM) RİSKİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Son yıllarda obezite tedavisinde cerrahi yöntemlerin sayısında gittikçe artış görülmektedir. Özellikle cerrahi sonrası elde edilen sonuçların diğer tedavi yöntemlerine göre daha başarılı ve uzun dönemde daha fazla kilo kaybı sağlamış olması bu artışın en önemli sebeplerindendir. Bununla birlikte cerrahi tedavi uygulamalarında bu ameliyatların oluşturacağı riskler en önemli kaygı sebeplerinin başında gelmektedir. Özellikle şişman bir kişinin ameliyat sonrası ciddi sorunlar yaşaması ve hatta ölüm riskinin bulunabilmesi negatif bakış açısının en önemli sebebidir. Çoğu zaman hastalarımın bana ameliyatlar hakkında sordukları en önemli soru; böyle bir ameliyat dan sonra hayati tehlikenin olup olmadığı, bu konuda bir garantinin verilip verilemeyeceğidir. Her şeyden önce şunu söylemeliyim ki, hiçbir ameliyat türü için garanti verilemeyeceğidir. Obezite ameliyatlarında kişiye uygulanan yöntemden daha ziyade obez bir bireyin sahip olduğu yüksek kilo değeri (obez, morbid obez, süper morbid obez gibi)
ve bununla birlikte yandaş hastalıkların bulunması (hipertansiyon, şeker hastalığı, damar hastalığı v.d.) genel anestezi açısından zaman zaman oldukça riskli pozisyonlar yaratmaktadır. Çoğu zaman ameliyat olan kişilerde yaşanan problemlerin temelinde obeziteye bağlı bu metabolik rahatsızlıkların negatif etkileri bulunmaktadır. Bu konuya daha bilimsel yaklaşmak ve daha net sonuçlar vermek için sizlerle aşağıda dünyanın en iyi dergilerinde yayımlanmış makaleleri kısaca özetleyerek bu konuya açıklık getirmeye çalışacağım. Dimick JB ve arkadaşları 2004 yılında JAMA dergisinde (The Journal of the American Medical Association) obezite ameliyatlarının haricinde 7 önemli ameliyat türünün mortalite (ölüm) oranlarını karşılaştırmıştır. Sırasıyla mortalite oranları; Büyük Damar Ameliyatları (aort anevrizması) %3.9, Kalp Bypass Ameliyatları (CABG) %3.5, Beyin Cerrahisi Ameliyatları (kraniotomi) %10.7, Yemek Borusu Ameliyatları (özefagus rezeksiyonu) %9.1, Ortopedi Ameliyatları (kalça protezi cerrahisi) %0.3, Pankreas Ameliyatları (pankreas cerrahisi) %8.3, Çocuk Kalp Ameliyatları (pediatrik kalp cerrahisi) %5.4 dür. Bu çalışmaya ek olarak 2007 yılında LasVegas da düzenlenen SAGES (The Society of American Gastrointestinal and Endoscopic Surgeons) kongresinde Amerikan Bariatric (Obezite) Cerrahi Derneği (ASBS) başkanı Prof. Philip Schauer tarafından 176 Obezite Cerrahi Merkezinde ki 55.567 hastanın Mortalite Database Sonuçları açıklanmıştır. Hastanede yatış anında mortalite oranı %0.14, ilk 30 günde %0.29, ilk 90 günde %0.35 olarak bulunmuştur. Morino ve arkadaşları da 2007 yılında Annals of Surgery dergisinde 13.871 obezite ameliyatı geçirmiş hasta grubunu incelemiş ve uygulanan ameliyat tiplerine göre mortalite (ölüm) oranlarını tespit etmiştir. Bu çalışmada 6122 hastaya ASGB (Mide Bandı-Kelepçesi), 4215 hastaya VBG (Vertical Band
Gastroplasty), 1106 hastaya GB (Gastric Bypass), 1988 hastaya BPD (Bliopankreatik Diversiyon), 303 hastaya Bliointestinal Bypass, 137 hastaya da değişik girişimlerde bulunulmuştur. Genel ve ameliyat tiplerine göre mortalite oranları; Mide Bandı-Kelepçesin de %0.1, Vertikal Band Gastroplasty de %0.15, Gastric Bypass da %0.54, Biliopankreatik Diversiyon da %0.8, tüm ameliyat tipleri genel olarak değerlendirildiğinde genel ortalama %0.25 olarak bildirilmiştir. Sonuç olarak; yukarıdaki çalışmalarda da görüldüğü gibi obezite ameliyatlarında genel mortalite (ölüm) oranı %1 in altında bulunmaktadır. Hastaların bu tarz ameliyatlarda sorun yaşamamaları ve iyi sonuçlar elde edilebilmesi için konusunda uzmanlaşmış hekimlere ve merkezlere baş vurması önem arz etmektedir. Doç. Dr. Halil Coşkun Referanslar 1. Dimick JB, Welch HG, Birkmeyer JD. Surgical mortality as an indicator of hospital quality: the problem with small sample size. JAMA. 2004 Aug 18;292(7):847-51. PMID: 15315999 [PubMed - indexed for MEDLINE] 2. Prof. Philip Schauer SAGES Congress 2007, Las Vegas, USA 3. Morino M, Toppino M, Forestieri P, Angrisani L, Allaix ME, Scopinaro N. Mortality After Bariatric Surgery: Analysis of 13,871 Morbidly Obese Patients From a National Registry. Ann Surg. 2007 Dec;246(6):1002-1009. PMID: 18043102 [PubMed - as supplied by publisher]
HER OBEZİTE HASTASI MİDE BALONU İÇİN UYGUN MUDUR? https://www.youtube.com/watch?v=58ftwvnuank