HUKUK DERGÝSÝ YIL: 3 SAYI: 25 / OCAK 2012. Hukuki Makaleler Yüksek Mahkeme Kararları Mevzuat Özetleri Hukuk Haberleri Kültür Sanat Önemli Bilgiler



Benzer belgeler
GİRİŞ I. BELİRSİZ ALACAK DAVASI

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK/115,120

BELİRSİZ ALACAK DAVASI

İlgili Kanun / Madde 6100 S.HMK/ S. İşK/ S. İşK/14 DAVALARIN YIĞILMASI BELİRSİZ ALACAK DAVASI

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR BARIŞ DERİN BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2014/13462)

Yeni İş Mahkemeleri Kanununun Getirdiği Değişiklikler

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İş. K/18-21

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/ 2, 18-21

DAVA ŞARTLARI DAVA ÇEŞİTLERİ

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK. /107,109 T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas No. 2014/31734 Karar No. 2014/35646 Tarihi:

KESİN SÜRE VERİLİRKEN GİDERLERİN KALEM KALEM AÇIKLANMASI GEREKTİĞİ

İlgili Kanun / Madde 6100 S.HMK/107,109

DAVA ARKADAŞLIĞI DAVAYA MÜDAHALE

İçindekiler Önsöz 5 Kısaltmalar 19 Giriş 21 Birinci Bölüm İDARÎ YARGININ GELİŞİMİ VE TÜRK YARGI TEŞKİLATININ GENEL GÖRÜNÜMÜ I. YARGISAL DENETİMİNDE

İlgili Kanun / Madde 6100 S.HMK/120, 324

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İş. K/8

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/ S. HMK/107

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/ S. HMK/107

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK/107

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/ S. BK/100

ADİ VE TİCARİ İŞLERDE FAİZE İLİŞKİN YENİLİKLER

6100 SAYILI MUHUK MUHAKEMELERİ KANUNU NDA DAVA ÇEŞİTLERİ

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/2, S. TSK/25

YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2014/26900 Karar Numarası: 2015/29945 Karar Tarihi:

Prof. Dr. Süha TANRIVER Doç. Dr. Emel HANAĞASI

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

İlgili Kanun / Madde 2821 S. SK/45

Vergi Davalarında Gerekçe Değişimi, Savunma Hakkını Sınırlar

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/ S.İşK/ S.HMK/107 T.C YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ

İlgili Kanun / Madde 5510 S. SGK. /88

Trabzon üçüncü noteri olan davalı ise, süresinde zamanaşımı itirazında bulunmuştur.

T.C. İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 10. HUKUK DAİRESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/ 2 ALT İŞVEREN MUVAZAA

BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİ VE GEÇİCİ HUKUKİ KORUMA KARARLARI. DR. ADEM ASLAN Yargıtay 11.HD. Üyesi

ADİL YARGILANMA HAKKININ TÜRK MİLLETLERARASI USÛL HUKUKU ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

KIDEM ZAMMI ÜCRETE UYGULANAN AYRI ZAMDIR ÖNCE KIDEM ZAMMI UYGULANIR DAHA SONRA TOPLU SÖZLEŞMEDEKİ NISBİ ZAM UYGULANIR Y A R G I T A Y İ L A M I

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/ S. HMK/107

Geçici Hukukî Korumanın Temelleri ve İhtiyatî Tedbir Türleri

İDARİ YARGI DERSİ (VİZE SINAVI)

İDARİ YARGILAMA USULÜ HUKUKU 3-B K. Burak ÖZTÜRK İDARİ YARGI KARARLARININ UYGULANMASI

İsviçre Federal Temyiz Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi nin Tarihli Kararı

İlgili Kanun / Madde 506 S.SSK. /80

İTİRAZIN İPTALİ DAVASINDA HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE. Stj. Av. Belce BARIŞ ERYİĞİT HUKUK BÜROSU / ANKARA

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İŞK. /8

Dr. Ayşe KÖME AKPULAT İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı İŞ MAHKEMELERİNDE YARGILAMANIN ÖZELLİKLERİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

Savunmanın Genişletilmesi ve Değiştirilmesi Yasağı Kapsamında Zamanaşımı Def inin İncelenmesi. Stj. Av. Müge BOSTAN ERYİĞİT HUKUK BÜROSU / ANKARA

Anahtar Kelimeler : Türkiye İş Bankası Anonim Şirketi, bireysel başvuru, Anayasa Mahkemesi, ücret

İlgili Kanun / Madde 818 S.BK /125 İŞ KAZASI ZAMAN AŞIMININ BAŞLANGICININ MALULİYET ORANIN KESİN OLARAK TESPİT EDİLDİĞİ TARİH OLDUĞU

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK/27

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ 7 İÇİNDEKİLER 9 KISALTMALAR CETVELİ 19 GİRİŞ 23 BİRİNCİ BÖLÜM DAVALARIN BİRLEŞTİRİLMESİ VE AYRILMASI HAKKINDA GENEL BİLGİLER 1.

Karşılıksız Çek için Para ve Hapis Cezası Var

II. ANAYASA MAHKEMESİNİN YETKİSİNİN KAPSAMI

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK. /Geç. 3.

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK./

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /17,32,34, S.HMK/107 T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ

İlgili Kanun / Madde 6356 S. STSK. /5,41

Menfi Tespit Davasında Görevli - Yetkili Mahkeme ve Yargılama Usulü. İcra Takibinden Önce ve Sonra Açılan Menfi Tespit Davası

Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 2007

İlgili Kanun / Madde 4853 S.TTHK/8

ELAZIĞ VALİLİĞİNE (Defterdarlık) tarihli ve /12154 sayılı yazınız

1. BÖLÜM HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU BİRİNCİ KISIM:

Sayı: Ankara, 24 /03/2014 ANKARA İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI NA

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /18-21,25

Hamit TİRYAKİ İş Hukuku Uzmanı, Avukat

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /18-21

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/18-21

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/32 T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ. Esas No. 2008/14944 Karar No. 2010/2311 Tarihi:

TAZMİNAT HESAPLARINDA ASGARİ ÜCRETLERİN UYGULANMASI

İlgili Kanun / Madde 6098 S. TBK/ S. İşK/14

İlgili Kanun / Madde 5510 SGK/19

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İş.K. /18-21 DAVACI YARARINA KAZANILMIŞ HAK

Dr. Hediye BAHAR SAYIN. Pay Sahibi Haklarının Korunması Kapsamında Anonim Şirket Yönetim Kurulu Kararlarının Butlanı

İCRA İNKAR TAZMİNATI LİKİT ALACAK KAVRAMI MAL İADESİ YIPRANMA PAYI

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /32,46

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... VII İÇİNDEKİLER... IX KISALTMALAR... XIX

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

T.C. İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 10. HUKUK DAİRESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

İlgili Kanun / Madde 5953 S.BİşK/6,8

MURAT ORUÇ Beykent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Araştırma Görevlisi HAKSIZ REKABETTE MADDİ TAZMİNAT DAVASI

ANAYASA MAHKEMESİ NE BİREYSEL BAŞVURU YOLU AÇILDI

İlgili Kanun / Madde 818.S.BK/161

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2013/ K. 2015/1159 T

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İŞK. / S.STSK/25

İlgili Kanun / Madde 6100 S.HMK. /176

Anahtar Kelimeler : Yargılamanın yenilenmesi, kesinleşen mahkeme kararı, özel tüketim

İlgili Kanun / Madde 5521 S. İşMK. /1

İstihkak prosedürü sonunda, üçüncü kişinin bu hakkı kabul edilir, lehine sonuçlanırsa, o mal üzerindeki haciz kalkar veya mal o hakla birlikte

Y. Doç. Dr. Vural SEVEN. İzmir Gediz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku ABD Başkanı

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/6 İŞYERİ DEVRİ İŞYERİ DEVRİNİN İŞÇİ ALACAKLARINA ETKİSİ

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /112

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /17

Anahtar Kelimeler : Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Ek 1 Nolu Protokol

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /6, S. İşK/14 T.C YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ Esas No. 2015/1888 Karar No. 2015/6201 Tarihi:

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI

T.C. İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 10. HUKUK DAİRESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

Transkript:

HUKUK DERGÝSÝ YIL: 3 SAYI: 25 / OCAK 2012 Hukuki Makaleler Yüksek Mahkeme Kararları Mevzuat Özetleri Hukuk Haberleri Kültür Sanat Önemli Bilgiler YAZILIM TÝCARET LÝMÝTED ÞÝRKETÝ

LEGES HUKUK DERGİSİ Leges Yazılım Tic. Ltd. Şti. adına Sahibi ve Sorumlu Müdür Ömer Faruk KAHRAMAN Genel Yayın Yönetmeni: Av. Zehra Birsen YAMAK Av. Aytekin DÜRMELİ Haber Müdürü Bekir ÜSKÜDAR Kültür - Sanat Danışmanı Av. Zehra Birsen YAMAK Yayın Danışmanı Av. Osman Orçun GÜNDÜZ Reklam Koordinatörü Sertaç Koray SUNGUR Yıl : 3 Sayı : 25 ISSN 1309-9620 Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın Her ay yayımlanır. Basıldığı Yer: Yıldız Matbaacılık ve Baskı Sistemleri Ziya Gökalp Mah.42/4 Sok.No:18/2 Zeytinburnu - İSTANBUL - TÜRKİYE Tel.: 0212 558 01 05 416 09 39 Yönetim Yeri: Sümer Mah. 29/5 Sk. No: 2 Nur Apt. K:4 D:11 Zeytinburnu-İstanbul-TÜRKİYE Tel: 0212 547 60 80 Fax: 0212 547 60 82 www.legeshukukdergisi.com e-posta: leges@leges.com.tr Reklam : sertac@leges.com.tr Kapak Tasarım : Oktay KILIÇ Dizgi - Tasarım : Oktay KILIÇ Düzeltmen : Ali KALFA Copright 2010 Bu derginin tüm yayın hakları Leges Yazılım Tic. Ltd. Şti. ye aittir. Her hakkı saklıdır. Alıntılarda kaynak göstermek zorunludur. YILLIK ABONELİK BEDELİ (12 SAYI): PEŞİN 350 TL - VADELİ 400 TL

u Prof. Dr. Tekin AKILLIOĞLU Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Prof. Dr. Ali AKYILDIZ Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı u Prof. Dr. Aydın AYBAY Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kurucu Dekan u Prof. Dr. Ufuk AYDIN Anadolu Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı Başkanı u Prof. Dr. Abdullah DİNÇKOL Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı u Prof. Dr. Yücel ERTEKİN Çağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı u Prof. Dr. Nüvit GEREK Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı u Prof. Dr. Hüseyin HATEMİ Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medenî Hukuk Anabilim Dalı Başkanı u Prof. Dr. Yusuf KARAKOÇ Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı u Prof. Dr. İsmail KAYAR Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı u Prof. Dr. Ahmet M. KILIÇOĞLU Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Özel Hukuk Bölüm Başkanı u Prof. Dr. Nevzat KOÇ İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı u Prof. Dr. Erkan KÜÇÜKGÜNGÖR Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Prof. Dr. Hayrettin ÖKÇESİZ Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Prof. Dr. Mesut ÖNEN DANIŞMA KURULU İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hava ve Uzay Hukuku

u Prof. Dr. Selçuk ÖZTEK Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medenî Usûl ve İcra-İflâs Hukuku Anabilim Dalı Başkanı u Prof. Dr. Haluk Hadi SÜMER Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı Başkanı u Prof. Dr. Mustafa TOPALOĞLU Beykent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı u Prof. Dr. Devrim ULUCAN Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı Başkanı u Prof. Dr. Ali Dursun ULUSOY Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Prof. Dr. M. Fatih UŞAN Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı u Prof. Dr. Feridun YENİSEY Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Doç. Dr. Şebnem AKİPEK Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Doç. Dr. Ali Şafak BALI Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Felsefesi Ve Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı u Doç. Dr. Ramazan ÇAĞLAYAN Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı u Doç. Dr. Mustafa ÇEKER Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı u Doç. Dr. Mehmet DEMİR Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı u Doç. Dr. M. Macit KENANOĞLU Fatih Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Tarihi Anabilim Dalı u Doç. Dr. Köksal KOCAAĞA Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Başkanı

u Doç. Dr. Didem ALGANTÜRK LIGHT İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Doç. Dr. Tekin MEMİŞ Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Doç. Dr. Yüksel METİN Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı u Doç. Dr. Demet ÖZDAMAR Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı u Doç. Dr. Oğuz SANCAKDAR Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı u Doç. Dr. Pervin SOMER Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Doç. Dr. Reyhan SUNAY Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Genel Kamu Hukuku Anabilim Dalı Başkanı u Doç. Dr. Kemal ŞENOCAK Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Doç. Dr. Metin TOPÇUOĞLU Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı u Yard. Doç. Dr. Ahmet Haluk ATALAY Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Yard. Doç. Dr. Mustafa AVCI Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı u Yard. Doç. Dr. Mesut AYGÜN Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Uluslararası Özel Hukuk Anabilim Dalı u Yard. Doç. Dr. Fatma KOCABAŞ Anadolu Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı u Yard. Doç Dr. İbrahim SUBAŞI Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Yüksekokulu Sigortacılık Bölümü İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Öğretim Üyesi u Yard. Doç. Dr. Filiz TEPECİK Anadolu Üniversitesi Hukuk Mali Hukuk Anabilim Dalı

u Yard. Doç. Dr. Esra YAKUT Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Tarihi Anabilim Dalı u Yard. Doç. Dr. Bülent YÜCEL Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı u M. Handan SURLU Yargıtay Onursal 1. Başkanvekili (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Başkanı) u Derya KONAK (Kırklareli Hakimi) u Av. Türkay ASMA (Ankara Barosu) u Av. Boran ÇİÇEKLİ (İstanbul Barosu) u Av. Murat Volkan DÜLGER (İstanbul Barosu) u Av. Fatma Çağla YAVUZ DÜRMELİ (İstanbul Barosu) u Av. Sadi DÜZGÜN (İstanbul Barosu) u Av. Şerafettin EKİCİ (İstanbul Barosu) u Av. Sema GÜLEÇ (Ankara Barosu) u Av. Aşkın Bora GÜNDÜZ (İstanbul Barosu) u Av. Elif ÖZDEMİR HASÇAĞAN (İstanbul Barosu) u Av. Seyfettin İSKENDEROĞLU (İstanbul Barosu) u Av. Özgür KARABULUT (İzmir Barosu) u Av. İlker ONAY (İstanbul Barosu) u Av. Nuri POLAT (İstanbul Barosu) u Av. Ali Musa SARIÇİMEN (İstanbul Barosu) u Av. Ali ÜSTÜNBAŞ (Ankara Barosu)

İÇİNDEKİLER HUKUKİ MAKALELER Belirsiz Alacak Davası - Kısmi Dava İlişkisi... 11 Hızlı İade Yöntemi: Avrupa Tutuklama Emri Suiistimal Ediliyor...27 İcra Ve İflas Hukukunda Tasarrufun İptali Davasının Konusu...31 Kooperatiflerde Avukat Bulundurma Zorunluluğu Ve Buna Aykırılığın Cezası...57 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararları...65 Yargıtay Hukuk Daire Kararları...78 Yargıtay Ceza Genel Kurulu Kararları...167 Yargıtay Ceza Daire Kararları...198 Danıştay Daire Kararları...237 MEVZUAT ÖZETLERİ Kanunlar...257 Bakanlar Kurulu Kararları...257 Yönetmelikler...258 Genelgeler...263 Tebliğler...264 Milletlerarası Antlaşmalar...266 HUKUK HABERLERİ Avukatlar, Fransa ya karşı boykota destek çağrısında bulundu...271 Önleme dinlemesindeki bulgular, ceza yargılamasında kullanılamaz...271 HSYK dan 93 hakim ve savcının...272 yeniden mesleğe kabul edilme talebine ret...272 Tanıklık ücretine zam yapıldı...273 Kira sözleşmesinde aksi belirtilmedikçe kefil sorumluluğu 1 yıl olacak...274 Danıştay dan, düşük promil alkole izin yok...274 Avukatların karşılaştıkları engeller standartlara aykırı...276 Ailede farklı soyadı, toplum düzenini sarsar...277

ÖNEMLİ BİLGİLER Kıdem Tazminatı Tavanı...281 Dönemler İtibariyle Asgari Ücret...282 Asgari Ücret Ve Dönem Tutarları...283 Asgari Ücret Ve Dönem Tutarları...283 Asgari Ücret Uygulamasında Yeni Dönem...284 Yıllık Ücretli İzin Süreleri...286 İhbar Tazminatı (Akdin Feshinde Bildirim Süreleri)...286 İşsizlik Sigortası Primi...286 Gelir Vergisi Tarifesi...287 Katma Değer Vergisi Oranları...288 Kurumlar Vergisi Oranı...288 Geçici Vergi Oranları...288 Vergi Usul Kanununa Göre Yeniden Değerleme Oranı...289 Yasal Faizler Ve Yürürlük Süreleri...289 Ticari Temerrüt (Avans) Faiz Oranları...290 Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun a Göre Gecikme Zammı Oranları.. 291 Kira Artışına Yargıtay ca Uygulanan Endeksler...291 Enflasyon Oranları (Aylara Ve Yıllara Göre)...292 Değerli Kağıtlar (2011)...295 Damga Vergisi Harçları (2011)...296 Yargı Harçları (2011)...298 Noter Harçları (2011)...302 Vergi Yargısı Harçları (2011)...304 Tapu Ve Kadastro Harçları (2011)...305 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi (2011)...308 Avukatlık Ücret Tarifesi...312 Cmk Avukatlık Ücret Tarifesi (2011)...315 Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Döviz Kurları...316 ABD Doları ($)...316 Euro ( )...316 Humk Ve İİK Parasal Sınırları...317 İyuk Parasal Sınırları...317 Karşılıksız Çeklerde Bankaların Ödemekle...317 Yükümlü Oldukları Tutarlar...317 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu nda Süreler...318 Yargıtay ın Yeni Telefon Rehberi...319 ARAMA İNDEKSLERİ Kanun Maddelerine Göre Arama İndeksi...321 Kavramlara Göre Arama İndeksi...327

HUKUKİ MAKALELER BELİRSİZ ALACAK DAVASI - KISMİ DAVA İLİŞKİSİ Av. M. İhsan DARENDE HIZLI İADE YÖNTEMİ: AVRUPA TUTUKLAMA EMRİ SUİİSTİMAL EDİ- LİYOR Jago Russell Çev.: Av. Dr. Didem Özalpat İCRA VE İFLAS HUKUKUNDA TASARRUFUN İPTALİ DAVASININ KO- NUSU Av. Talih UYAR KOOPERATİFLERDE AVUKAT BULUNDURMA ZORUNLULUĞU VE BUNA AYKIRILIĞIN CEZASI Soner ALTAŞ

SAYI : 25 BELİRSİZ ALACAK DAVASI - KISMİ DAVA İLİŞKİSİ 11 BELİRSİZ ALACAK DAVASI - KISMİ DAVA İLİŞKİSİ Av. M. İhsan DARENDE 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK), etkin hukuki koruma sağlamayı ve hak arama özgürlüğünün efektif kullanımını amaç edinmiştir. Bu amaçla düzenlenen müesseselerden birisi de, belirsiz alacak davası dır. Belirsiz alacak davası 1, Hükümet Tasarısı nda yer almadığı halde, Adalet Komisyonu görüşmeleri sırasında eklenmiş bir müessesedir 2. Tasarıya sonradan eklendiği ve yeterince tartışılmadığı için, reform niteliği taşıyan bu müessese ve bilhassa kısmi dava ile ilişkisi, uygulamada tereddütlere yol açmıştır. Özellikle dava tipi nin hukuki yararla ilgili olması ve hukuki yararın da dava koşulu niteliği taşıması sebebiyle tereddütler kaygıya dönüşme eğilimi taşımaktadır 3. Başka bir makalede 4 belirtildiği üzere, HMK, 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu (HUMK) un temel felsefesi korunarak hazırlanmıştır 5. Bununla birlikte, HUMK ta yer alan ve aksayan, eskiyen, güncelliğini yitiren, adil yargılanma hakkı ile bağdaşmayan hükümlerde revizyon yapılmış, dil sadeleştirilmiş ve güncellenmiş 6, hak 1 Terminolojinin uygun seçilmediği açıktır. Bu dava türünün en yaygın kullanımı, alacak değil, tazminat davalarında karşımıza çıkmaktadır. Alacak davalarında belirsizlik istisnai nitelik taşımaktadır. Bu sebeple amaca uygun kavram; belirsiz değerli dava veya benzeri şekilde olmalıydı. 2 Adalet Komisyonu Raporu 3 Yanlış dava tipinin seçilmesi halinde, hukuki yarar yokluğu sebebiyle usulden de olsa- davanın reddi ihtimalinin bulunması kaygılara yol açmaktadır. 4 M. İhsan Darende, Hukuk Muhakemeleri Kanunu nda Delil Sunma Zamanı, Türk Hukuk Sitesi Kütüphanesi, Bilimsel Çalışmalar Bölümü (http://www.turkhukuksitesi.com/makale_1410.htm) 5 Genel Gerekçe den: Bu ilkelerden birincisi, yepyeni bir tasarı hazırlamak yerine, mevcut 1086 sayılı Kanunun temel felsefesi korunup, mevcut hükümleri değerlendirilerek tasarının hazırlanmasıdır. Zira 1086 sayılı Kanunun kabulünden bugüne kadar yaklaşık 80 yıllık bir yargılama hukuku tecrübesi ve kültürü oluşmuştur. Bu süre içinde, doktrinde birçok kitap, tez ve makaleler yazılmış, farklı görüşler tartışılmış, yargı kararlarıyla ortaya çıkan ciddi bir içtihat birikimi ortaya çıkmıştır. Tüm bu birikimin yok sayılmasının doğru olmayacağı düşüncesi ile yeni bir yargılama sistemi yerine, mevcut yargılama hukuku kurallarının gözden geçirilmesi, aksayan yönlerinin tespit edilerek düzeltilmesi, geçen süre içinde eskiyen, güncelliğini kaybeden, ihtiyacı karşılamayan kurumların yenilenmesi, karşılaştırmalı hukuk çerçevesinde yeni kurum ve kuralların kabul edilmesi, uygulamada ortaya çıkan sorunlara, temel kavram ve kurumlan zedelemeden cevap verecek yeni düzenlemelerin kabul edilmesi ilkesi benimsenmiştir. 6 Genel Gerekçe den: Tasarıda güncel ve akıcı bir dil kullanılması ilkesi benimsenmiştir. Ancak özellikle hukukî kavramlar konusunda, Üzerinde tereddüt edilmeyen, yerleşmiş, herkesin anladığı kavram ve terimler aynen muhafaza edilmiştir. Türk Medenî Kanunu nun, özel hukuk alanında temel Kanun olması dikkate alınarak, mümkün olduğun-

12 LEGES Hukuk Dergisi OCAK 2012 arama özgürlüğünün etkin kullanımını sağlayan, ilkelere bağlı, hızlı, güvenli ve adil bir yargılama süreci tesis edilmeye çalışılmıştır. Yukarıda belirtildiği üzere, HUMK düzenlemesinin geliştirildiği hususların en önemlilerinden birisi belirsiz alacak davası dır. Gerekçede de 7 belirtildiği üzere bu müessese, hukuki korumayı etkin hale getirebilmek amacıyla düzenlenmiştir. Ancak kısmi dava ile aralarındaki benzerlikler, her iki dava çeşidinin açıkça belirlenmesini ve farklarının ortaya konmasını gerektirmektedir: Belirsiz alacak davası HMK nın 107. maddesinde düzenlenmiş olup, bu hüküm şöyledir: (1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir./ (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir./ (3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir. Mukayeseye başlayabilmek için, hemen, kısmi davaya ilişkin hükmün de dercedilmesi yararlı olacaktır (HMK 109): (1) Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir ca, bu Kanunun kabul ettiği kavramlar ve terimler öncelikle tercih edilmiştir. Belirli bir alanda uygulaması olan kavram ve kurumların, o alanda yerleşmiş kavram ve terimlerin kullanılmasına özen gösterilmiştir. Kavram, kurum ve terim bakımından karışıklığa meydan vermemek için, mümkün olduğunca teknik kavramlarda aynı terimler kullanılmaya çalışılmıştır. Esas olarak doktrin ve uygulamada genel kabul gören terimler kullanılmaya çalışılmıştır. Genel kabul görmeyen terimlere Tasarıda yer verilmemesine özen gösterilmiştir. Örneğin bağımlı katılan yerine, fer î müdahil, bağımsız katılan yerine, aslî müdahale terimleri kullanılmıştır. 7 Madde 107 nin gerekçesinden: Hak arama durumunda olan kişi, talepte bulunacağı hukukî ilişkiyi, muhatabını ve bu ilişkiden dolayı talep edeceği miktarı asgarî olarak bilmesine ve tespit edebilmesine rağmen, alacağının tamamını tam olarak tespit edemeyebilir. Özellikle, zararın baştan belirlenemediği, ancak bir incelemeden sonra tam olarak tespiti mümkün olan tazminat taleplerinde böyle bir durumla karşılaşılabilmesi söz konusudur. Hukuk sistemimiz içinde, böyle bir durumla karşılaşan kişinin hak araması bakımından birçok güçlük söz konusudur. Öncelikle kendisinden aslında tam olarak bilmediği bir alacak için dava açması istenmekte, ayrıca, daha sonra kendi talebinden daha fazla bir miktar alacağının olduğu ortaya çıktığında da bunu davayı genişletme yasağı çerçevesinde ileri sürmesi mümkün olabilmekteydi. Böyle bir durumda, gerçekten bilinmeyen bir alacak için dava açmaya zorlamak gibi, hak aramanın özüyle izah edilemeyecek bir yol ve aslında tarafın kendi ihmali ya da kusuru olmadığı hâlde bir yasakla karşılaşması gibi de bir engel söz konusuydu. Oysa hak arama özgürlüğü, böyle bir sınırlamayı ve gerçek dışı davranmaya zorlamayı değil, gerçekten hakkı ihlâl edilen veya ihlâl tehlikesi altında olan kişiyi, mümkün olduğunca geniş şekilde korumayı amaçlamalıdır. Son dönemde, gerek mukayeseli hukukta gerekse Türk Hukukunda artık salt hukukî korumanın ötesine geçilerek etkin hukukî koruma nın gündeme gelmiş olması da bunu gerektirir. Kaldı ki miktar ya da değeri belirsiz bir alacak için dava açılması gerektiğinde birtakım sınırlamalar getirmek, dava içinde yeni taleplere veya o davanın dışında yeni davalara yol açarak, usûl ekonomisine aykırı bir durum da meydana getirecektir. Ayrıca, miktarı veya değeri bilinmeyen bir alacak için klasik kısmî davanın da tam bir çözüm üretmediği gerçektir./ Belirsiz alacak ve tespit davalarına ilişkin hükümlerin mukayeseli hukukta da yer aldığı dikkate alınarak, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklının, hukukî ilişki ile asgarî bir miktar ya da değer belirterek belirsiz alacak davası açabilmesi kabul edilmiştir.

SAYI : 25 BELİRSİZ ALACAK DAVASI - KISMİ DAVA İLİŞKİSİ 13 olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir./ 2) Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz./ (3) Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez. Görüldüğü gibi, iki hükümde de benzer kavramlar kullanılmıştır: Gerek belirsiz alacak davasında gerekse kısmi davada vurgu, alacağın miktarının belirli olup olmamasına yapılmıştır. Tereddüt ve kaygılar da bu vurgudan kaynaklanmaktadır. Hatta belirsiz alacak davasının ihdas edilmesi sonucunda, kısmi dava müessesesinin uygulanma ihtimali kalmadığı, daha doğrusu çok dar bir alanla sınırlandığı dahi ileri sürülmektedir. Ancak benzer kavramlar kullanılmış olsa da, iki müessesenin farklı durumlar için düzenlendiği açıktır: BELİRSİZ DAVA VE KISMİ DAVA ARASINDAKİ KONU FARKLILIĞI Belirsiz alacak davası, alacağın miktar yahut değerinin, davanın açıldığı tarihte belirlenmesinin, objektif veya sübjektif açıdan imkânsız olduğu durumlar için düzenlenmiştir. Kısmi davada hukuki yararın bulunmadığı kabul edilen durum ise; miktar hususunda taraflar arasında tartışma olmaması veya açıkça belirli bulunmasıdır. Hiç kuşkusuz miktar veya değerin, sözleşme, senet, belge (veya çok istisnai olarak, asgari ücret miktarı gibi, mevzuat) tarafından açıkça belirlenmiş olmadığı durumlar arasında, bunları belirlemenin, objektif veya sübjektif olarak imkânsız olduğu durumlar da mevcuttur. Yani belirsiz alacak davasının koşulu olan belirleme imkânsızlığı, kısmi dava için aranan hukuki yarar şartını karşılamaktadır. Ancak miktarın açıkça belirli olmadığı durumlar bununla sınırlı değildir. Miktarı belirlemenin imkânsız olmadığı, yani miktarın davacı tarafından da belirlenebilecek durumda olduğu, ancak senet, belge, sözleşme vs. tarafından açık bir belirlemenin yapılmadığı her türlü uyuşmazlık, müddeabihin bölünebilir olması koşuluyla, kısmi davaya konu edilebilecektir. Bir başka deyişle kısmi dava tipi, belirsiz davaya konu olabilecek uyuşmazlıkları da kapsamına alan üst küme niteliği taşımaktadır. Yani (konusu bölünebilen) her belirsiz alacak davası, istenirse kısmi dava şeklinde de açılabilir. Ya da belirsiz alacak davası biçiminde açılmış davada, davacı, miktar belirlenebilir hale gelmesine rağmen, değeri artırmayabilir ve bu suretle dava, kısmi daya dönüşmüş olur. Daha doğrusu belirsiz alacak davası, başlangıçtaki niteliği itibariyle, kısmi davanın özel olarak düzenlenmiş bir türevidir, yani kısmi dava niteliği taşımaktadır. Çünkü burada da, uyuşmazlığın, sonradan artırılabilir bir kısmı dava edilmektedir. Kısmi davadan -doğurduğu sonuçlar

14 LEGES Hukuk Dergisi OCAK 2012 bakımından- farkı ise tam ve kesin miktar belirlenebilir olduğunda, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmadan artırım imkânı tanınmasıdır 8. Nitekim 107. maddenin ikinci fıkrasında: Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir denmektedir. Burada davacıya bir hak sunulmaktadır; yükümlülük yüklenmekte değildir. Davacı bu hakkı kullanmaya zorlanamaz. Dolayısıyla alacak belirlenebilir olmasına rağmen davacı miktarı artırmadıysa, dava tümüyle kısmi davaya dönüşmüş olur; davacı ek dava açarak, alacağın kalan kısmını talep edebilir. Gerçekten de, 107. maddenin üçüncü fıkrasında; ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir denmek suretiyle belirsiz alacak davasının, başlangıçta, kısmi dava niteliği taşıdığı vurgulanmıştır. Çünkü bu fıkranın düzenlendiği 107. maddenin başlığı belirsiz alacak ve tespit davası dır. Belirsiz alacak davasını açıklayan bir hükümde, kısmi eda davasından söz edilmesi ve kısmi eda davası açmanın mümkün olduğu durumlarda, belirsiz tespit davası açılabileceğinin vurgulanması, belirsiz alacak davasının, başlangıçta kısmi dava niteliği taşıdığını göstermektedir. Ancak miktarı belirlemenin imkânsızlığı sebebiyle kanun koyucu, sonradan yapılacak artırımı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi tutmamıştır. Yani iki dava tipinin sonuçları açısından farkı, alacağın miktarının belirlendiği anda ortaya çıkmaktadır. 8 Alacağın tümü için zamanaşımını kesme ve faiz başlatma, diğer farklardır.

SAYI : 25 BELİRSİZ ALACAK DAVASI - KISMİ DAVA İLİŞKİSİ 15 KISMİ DAVADA HUKUKİ YARAR Ancak kısmi dava açılabilecek durumlar, sadece değeri belirlemenin imkânsız olduğu olgularla sınırlı değildir. Değerin açıkça belirlenmiş olmadığı her durumda kısmi dava açılabilir. Miktar veya değer, taraflarca, sözleşme veya ekleri ile açıkça belirlenmiş veya alacak senede bağlanmış olabilir. Ya da taraflar arasında, uyuşmazlığın değeri konusunda tartışma yoktur da başka hususlarda uyuşmazlık çıkmıştır. İşte miktar veya değer bu suretle açıkça belirlenmiş ise kısmi dava açmakta hukuki yarar bulunmamaktadır. Ancak miktarın belirlenmesi mümkün olmakla birlikte, belirtilen şekillerde (sözleşme, senet vs) açık bir belirleme yapılmış değilse, kısmi dava açmakta hukuki yarar mevcuttur. Daha açık bir deyimle, uyuşmazlığın değeri, hesaplama ve değerlendirmeye gerek kalmaksızın, sözleşme, senet, belge vs. ile açıkça ortaya konmuş ise kısmi dava açılamaz. Buna karşılık, değeri belirlemek için hesaplama veya değerlendirme yapmak gerekiyorsa, bölünebilir nitelikteki bu uyuşmazlık, kısmi davaya konu edilebilir. Burada hesaplama kavramına açıklık getirmekte fayda vardır: Sözleşme, senet veya ekleri gibi bir belgede yer alan verileri, hukuk kuralları ile karşılaştırılmasını gerektirmeden ve dış verilere ihtiyaç duyulmaksızın, tek dereceli basit dört işlemin uygulanması ile sonuca götüren işlemleri, açıkça belirlenme durumunun içinde değerlendirmek gerekmektedir. Örneğin sözleşmede belirlenen aylık kira bedelini esas alarak, iki aylık kira alacağının tespiti için, aylık bedel, sadece iki sayısı ile çarpılacaktır. Burada yapılan tek dereceli hesaplama, alacağın belirli miktarlı olma niteliğini değiştirmemektedir. Kanun koyucunun amacı, hak arama özgürlüğünü sınırlandırmak değil, etkin olarak koruma altına almaktır. Miktar veya değeri açıkça belirli uyuşmazlıkların kısmi davaya konu edilmesi, davacının hakkını kötüye kullanmasına engel olmak ve yargılama sisteminin, gereklilik olmadığı halde, aynı uyuşmazlık için, birden çok dava ile meşgul edilmesini engellemek için yasaklanmıştır. Çünkü kısmi dava yolu, miktar veya değerin hesaplamayla veya değerlendirmeyle belirlenebileceği durumlarda, bu belirlemenin, yargılama faaliyeti ile gerçekleştirilmesini sağlamak amacıyla ihdas edilmiştir. Hakkı ihlal edilen şahıs, bu ihlalin miktarını belirlemek için, belli hesaplama veya değerlendirmeler yapmak zorundaysa, onu tam miktar üzerinden dava açmaya zorlamak, hak arama özgürlüğünü sınırlandırma sonucunu doğuracaktır. Çünkü aynı hesaplama veya değerlendirmeyi, davalı başka, yargıç başka şekilde yapabilecektir. Oysa ortada bir hak ihlali iddiası vardır ve ihlale uğrayan şahsın, miktar veya değerin farklı şekillerde belirlenebilecek olmasından kaynaklanan tüm riski; harcı, yargılama masraflarını vs. baştan itibaren üstlenmesini istemek, hak aramayı zorlaştıracaktır. Bu sebeple ona, hakkının bir kısmını talep edip, tam ve kesin miktar yargısal faaliyet sonucunda belirlendikten sonra, geri kalan kısmı dava etme imkânı tanımak, hukuk devleti ilkesinin doğal sonucudur. Böylece miktar veya değerin farklı yöntemlerle belirlenebilecek olmasından kaynaklanan risk, dağıtılmış olacaktır. Oysa miktarın açık olduğu uyuşmazlıklarda böyle bir imkân tanınmasına ihtiyaç yoktur. Tam tersine, miktarın açıkça belirlenmiş

16 LEGES Hukuk Dergisi OCAK 2012 olduğu, ayrı bir hesaplama veya değerlendirmeye ihtiyaç duyulmayan durumlarda, davacıya, alacağı parça parça dava etme hakkı tanımak, bir yandan yargısal sistemin, gereksiz yere birçok dava ile meşgul edilmesine ve böylece tıkanmasına sebebiyet verecektir; diğer yandan bu birçok davanın tüm riski davalıya yıkılacak; birden fazla yargılama masrafı ödemesine neden olunacaktır. İşte bu sebeple kanun koyucu, miktar veya değerin açıkça belirlenmiş veya tartışmasız olduğu durumlarda, kısmi dava açma hakkı tanımamış, bu konuda hukuki yarar olmadığını belirtmiştir. Uyuşmazlık miktarının tartışmasız olup olmadığı ise elbette dava açıldığı an itibariyle değerlendirilecektir. Davadan önce yapılan görüşmelerle, ikrarla, ihtarnamelerle, icra takibine miktar itibariyle itiraz edilmemiş olmasıyla davacı, daha dava açmadan önce, miktarın tartışmasız olduğunu bilmektedir. Bu gibi durumlarda, davalının davadan sonra miktara da itiraz etmesi sonucu değiştirmez. Davacı böyle durumlarda, kısmi dava değil, tam dava açacaktır. Tersine, miktar hususunda önceden tartışma bulunması sebebiyle kısmi dava açılan hallerde, davalının dava sırasındaki ikrar veya kabulü sonucunda, başta var olan hukuki yarar ortadan kalkmayacak, yani kısmi dava, miktarın tartışmasız hale geldiği gerekçesiyle, dava şartı noksanlığından reddedilemeyecektir. BELİRSİZ DAVANIN ŞARTLARI Miktar veya değerin tam ve kesin miktarını belirleme imkânsızlığı hangi durumlarda kabul edilecektir? Yukarıda açıklandığı üzere kanun koyucu iki ayrı imkânsızlık durumu belirlemiştir: Birincisi objektif, ikincisi ise sübjektif, yani davacı açısından imkânsızlıktır. İmkânsızlık, miktarın hiç kimse tarafından kesin olarak belirlenememesi durumunda objektif, sadece davacıdan beklenemeyecek olması durumunda ise sübjektif niteliktedir. Örneğin beden bütünlüğün bozulması durumunda, zarar kapsamının belirlenebilmesi, belli süreler beklenmesini, vücudun iyileşme sürecinin gözlenmesini gerektirmektedir. Bu süreçten önce dava açıldığında, zararın kapsamını belirlemek, sadece davacı açısından değil, herkes için, yani objektif olarak imkânsızdır. Buna karşılık, zararın kapsamında genişleme olmasa dahi, miktarı belirlemek, teknik bilgilerin varlığına, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasına, karmaşık hesaplamalar yapılmasına bağlı olabilir. Örneğin destekten yoksun kalma tazminatında, birçok istatistikî verinin kullanıldığı logaritmik hesapların yapılması gerekmektedir. Böyle hesaplamaları yapabilmek, teknik konularda uzman olmayı gerektirmektedir. Davacıdan böyle bir uzmanlığı beklemek mümkün olmadığı gibi ona, dava açmadan önce, uzmanına hesaplattırma mükellefiyeti de yüklenemez. Bu gibi durumlarda, kesin miktarı belirlemek, herkes için değilse de, davacı açısından imkânsızdır. Özetle kesin miktarı belirlemek, teknik veya hukuki uzmanlık gerektiriyorsa, kural olarak sübjektif imkânsızlık mevcuttur. Belirsiz alacak davası, kural olarak tazminat taleplerinde söz konusu olacaktır. Çün-

SAYI : 25 BELİRSİZ ALACAK DAVASI - KISMİ DAVA İLİŞKİSİ 17 kü kusurun ve zararın belirlenebilmesi, olgunun hukuki normlarla karşılaştırılmasını ve ayrıca teknik bilgiye sahip olmayı gerektirmektedir. Alacak davalarında ise kural olarak, miktarı belirleme imkânsızlığı bulunmamaktadır. Bu sebeple alacak davaları, kural olarak, belirsiz alacak davasına konu edilemeyecektir. Tekrar belirtelim ki, miktarın açıkça belirlenmiş olmaması başka şeydir, belirlemenin objektif veya sübjektif olarak- imkânsız olması başka Yani miktarı açıkça belirli olmayan alacak davaları, belirsiz alacak davasına konu edilemezse de, kısmi dava şeklinde ileri sürülebilir. Özellikle işçi alacakları, kural olarak, belirsiz alacak davası şeklinde değil, kısmi dava tipinde dava edilmelidir. Çünkü alacakların büyük çoğunluğunda, miktar, sözleşme esas alınarak belirlenebilmekte ancak bazı normatif değerlendirmeler de yapılmaktadır. Sözleşme esas alınarak alacağın miktarını belirlemede, kural olarak, imkânsızlıktan söz edilemez. Ancak miktarın açıkça belirlenmiş olmadığı da kuşkusuzdur. Çünkü nispeten karmaşık olabilecek hesaplamaya ihtiyaç duyulmaktadır. Bu sebeple işçi alacakları, kural olarak, belirsiz değil, kısmi davaya konu edilebilecektir. Elbette her iki yönde de, kuralın istisnaları olabilecektir. Örneğin uzun süreli fazla çalışma alacağı davalarında, çalışma sürelerini gösteren belge veya delillerin işverenin yedinde bulunduğu, bu sebeple işçinin net süreyi belirlemesinin dahi bu belgelere ulaşmasına bağlı olduğu olaylarda, işçi açısından, miktarı belirlemede imkânsızlık olacağı aşikârdır. Dolayısıyla önceden kalıp ve kurallar oluşturmak yerine, her somut olayın özelliklerine göre, miktar belirlemenin imkânsız olup olmadığını değerlendirmek gerekecektir. Özetle belirsiz alacak davasının şartı, alacak veya değerin tam ve kesin miktarını belirlemede, objektif veya sübjektif açıdan imkânsızlık bulunmasıdır. Sübjektif imkânsızlığa, davacının iki yöndeki bilgi noksanlığı sebep olabilir: Birincisi, hakkın dayandığı maddi olgular hakkındaki bilgisizliktir. Örneğin sözleşmede, alacağın miktarını belirlemeye esas olacak verileri tespit etme yetkisi, taraflardan birisine bırakılmış ve onun belirlemesi, diğer yana bildirilmemiş olabilir. Ya da hesaplamaya esas alınacak belgeler, sadece taraflardan birinde bulunabilir. Bu tür durumlardaki bilgisizlik, alacağın dayandığı olguya ilişkindir ve dava içinde, karşı tarafın verdiği bilgilerle bu eksiklik tamamlandığında, miktar artırılabilecektir. Nitekim 107. maddenin ikinci fıkrasında: Karşı tarafın verdiği bilgi sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir denmektedir. İkincisinde ise olguya ilişkin bilgide noksanlık yoktur. Ancak olgunun tasnif ve değerlendirilmesi, teknik bilgiyi gerektirmektedir ve davacıda noksan olan bu teknik bilgidir. Daha çok tazminat davalarını ilgilendiren bu durumda da, teknik bilgideki noksanlık, davacı açısından tespit imkânsızlığı yaratmaktadır. Nitekim 107. maddenin ikinci fıkrasında: tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir denmektedir.

18 LEGES Hukuk Dergisi OCAK 2012 ZAMANAŞIMIN KESİLMESİ Belirsiz alacak davasıyla ilgili düzenleme, bu tipe uygun davanın açıldığı anda, alacağın tümü için zamanaşımın kesilip kesilmediği hususunda da tartışma yaratmıştır. Bir görüşe göre 9 ; bu dava hakkı, miktarı belirlemedeki imkânsızlık sebebiyle tanındığından, asgari miktar üzerinden açılan dava, tüm alacak için zamanaşımını keser. Çünkü kanunun amacı hukuki korumayı etkin olarak sağlamaktır: Etkin koruma sağlamayı amaçlayan bir kanun, belirlenmesi imkânsız olan miktar açısından, zamanaşımının işlemesine izin veremez. Kanun koyucunun sübjektif amacının da bu yönde olduğu tahmin edilmektedir 10. Ancak bu görüşün ihtiyatla ele alınması gerekmektedir: Özel hukuk, kural olarak, şahısların birbirleriyle sürekli olarak kurdukları ve çoğu günlük hayatın içinde yer alan özel ilişkileri konu aldığından, yani özel ilişkileri düzenlemeye yöneldiğinden, ilişki kalıp ve kategorileri oluşturmuştur. Bu kalıp ve kategorilerin sağladığı güven duygusu, işlemleri kolaylaştırır, ilişkilerin hızla ve güvenle kurulmasının temelini oluşturur. Böylece özel hayattaki sınırsız ihtiyaçlar, hızla giderilir ve bunu sağlayan toplumsal işbölümü, işlemlerin dayandığı kalıp ve kategoriler üzerinde kurulur 11. Özel hukuk ilişkilerindeki güven ve çabukluk ihtiyacı, bu ilişkileri konu alan uyuşmazlıkların da hızla çözümlenmesini zorunlu kılar. Uyuşmazlıkların çözümündeki yavaşlık, ilişki kurarken, uyuşmazlık çıkabileceğini de öngören şahsın güven duygusunu zedeler. Başka bir deyişle, uyuşmazlıkların kısa sürede çözümlenmeyeceğini öngören 9 Nezih Sütçü, Belirsiz Alacak Davası, Türk Hukuk Sitesi Kütüphanesi, Bilimsel Çalışmalar Bölümü (www.turkhukuksitesi.com/makale_1415.htm) 10 107. maddenin gerekçesinde: Hukuk sistemimiz içinde, böyle bir durumla karşılaşan kişinin hak araması bakımından birçok güçlük söz konusudur. Öncelikle kendisinden aslında tam olarak bilmediği bir alacak için dava açması istenmekte, ayrıca, daha sonra kendi talebinden daha fazla bir miktar alacağının olduğu ortaya çıktığında da bunu davayı genişletme yasağı çerçevesinde ileri sürmesi mümkün olabilmekteydi. Böyle bir durumda, gerçekten bilinmeyen bir alacak için dava açmaya zorlamak gibi, hak aramanın özüyle izah edilemeyecek bir yol ve aslında tarafın kendi ihmali ya da kusuru olmadığı hâlde bir yasakla karşılaşması gibi de bir engel söz konusuydu. Oysa hak arama özgürlüğü, böyle bir sınırlamayı ve gerçek dışı davranmaya zorlamayı değil, gerçekten hakkı ihlâl edilen veya ihlâl tehlikesi altında olan kişiyi, mümkün olduğunca geniş şekilde korumayı amaçlamalıdır. Son dönemde, gerek mukayeseli hukukta gerekse Türk hukukunda artık salt hukukî korumanın ötesine geçilerek etkin hukukî koruma nın gündeme gelmiş olması da bunu gerektirir. Kaldı ki miktar ya da değeri belirsiz bir alacak için dava açılması gerektiğinde birtakım sınırlamalar getirmek, dava içinde yeni taleplere veya o davanın dışında yeni davalara yol açarak, usûl ekonomisine aykırı bir durum da meydana getirecektir. Ayrıca, miktarı veya değeri bilinmeyen bir alacak için klasik kısmî davanın da tam bir çözüm üretmediği gerçektir. denmektedir. Bu açıklama, doğrudan zamanaşımı ile ilgili değilse de, hukuki korumaya ve miktarın belirlenmesindeki güçlüğe yapılan atıf, sübjektif amacın bu yönde olduğunu ortaya koymaktadır. 11 M. İhsan Darende, Hukuk Muhakemeleri Kanunu nda Delil Sunma Zamanı, Türk Hukuk Sitesi Kütüphanesi, Bilimsel Çalışmalar Bölümü (http://www.turkhukuksitesi.com/makale_1410.htm)

SAYI : 25 BELİRSİZ ALACAK DAVASI - KISMİ DAVA İLİŞKİSİ 19 kişiler, özel hukuk ilişkisi kurarken, uyuşmazlık çıkma ihtimalini de düşünerek rahatsız olur, yeterince güven duyamaz, bu da özel ilişkilerindeki akıcılığa zarar verir, toplumsal işbölümünü aksatır. Bu sebeple özel hukuk yargılamasında çabukluk ihtiyacı, sadece uyuşmazlığın tarafları için değil, toplum için de vazgeçilmez önemdedir. Başka deyişle, her somut uyuşmazlığın en kısa sürede çözüme bağlanmasında kamu yararı mevcuttur. Tüm hukuk dalları gibi, yargılama hukukunun uzak (ve kanımca asli) amacı da, toplumsal ilişkileri yaşanabilir kılmak, toplumsal ilerleme yolunu açık tutmak, böylece toplumun, tüm üyelerini en yüksek bilgi ve refah seviyesine çıkarmasını sağlamaktır. Bu sebeple devlete düşen görev, şahıslara etkin hukuki koruma ve en az onun kadar önemli, etkin hak arama özgürlüğü tanımak; daha doğrusu, hak arama özgürlüğünü etkin olarak kullanmayı sağlayacak tüm araçları temin etmektir. Hak arama özgürlüğünün etkin kullanımının güvence altına alınmadığı bir toplumda, özel hukuk ilişkisine duyulan güven de ortadan kalkar. Bu yönden bakıldığında, kesin miktarını belirleyemeyeceği bir uyuşmazlığı, asgari değer üzerinden dava eden şahsı, alacağın tümü açısından zamanaşımını kesmiş saymak, etkin hukuki korumanın koşulu gibi gözükmektedir. Ancak bu yorum tarzında, kendisi için hiç risk teşkil etmeyecek çok küçük bir miktarı dava eden şahsın, hukuk sistemi üzerinden talihini denemesine imkân tanınmış olacaktır. Dava açmayı risksiz gören birçok şahsın bu yola başvurması halinde, yargı sisteminin tıkanmasına yol açılacak ve bu durumda ise kamu açısından etkin hukuki koruma sağlama amacı zarar görecektir. Çünkü yargısal faaliyetin hızını azaltacak her yığılma, etkin hukuki koruma imkânını da zayıflatacaktır. O halde, tek tek şahıslara, hak arama özgürlüğünü etkin şekilde kullandırma amacı ile bu özgürlüğün özensizce kullanılması sebebiyle, toplumun hukuki korumasında meydana gelecek zayıflamayı engelleme gayesi arasında denge kurulması zorunludur. Aksi takdirde, yargı sistemi üzerinden talih deneme fırsatının özensizce kullanılması, sistemi tıkayabilir ve bu da kanunun amacı olan etkin hukuki korumayı sağlamak yerine zafiyete uğratır. Açıkçası, belirsiz alacak davası açan şahısların sorumlu davranmasını sağlamak zorunludur. Bu da iki şekilde olabilir: Birincisinde, dava edilen uyuşmazlığın belirlenebilir asgari değerini değil de, bunun çok altında bir miktarı göstererek dava açan şahsı kötü niyetli kabul etmek ve belirlenebilen asgari değeri göstermediği için, belirsiz alacak davası açmada hukuki yararı bulunmadığı sonucuna varmak; yani dava şartı noksanlığı sebebiyle davayı usulden reddetmektir (HMK 114/1-h). İkincisinde ise zamanaşımının, kısmi davada olduğu gibi, belirsiz alacak davasında da, sadece dava edilen miktar için kesildiğini kabul etmek ve böylece iddia ettiği hakta ciddiyet taşıyan şahısları korumaya almaktır. Bu yorum tarzında davacı, daha sorumlu davranacak ve uyuşmazlığın miktarını daha özenle tespit edecektir.

20 LEGES Hukuk Dergisi OCAK 2012 Kanun koyucunun sübjektif amacı, birinci seçeneğe daha yakın gibidir. 107. maddenin gerekçesinde; Hak arama durumunda olan kişi, talepte bulunacağı hukukî ilişkiyi, muhatabını ve bu ilişkiden dolayı talep edeceği miktarı asgarî olarak bilmesine ve tespit edebilmesine rağmen, alacağının tamamını tam olarak tespit edemeyebilir denmek suretiyle belirsiz alacak davasında, hesaplanabilecek bir asgari değerin dava edilmesinin amaçlandığı ortaya konmuştur. Yani kanun koyucu, tam ve kesin miktarı belirleme imkânı olmayan şahsın, keyfi bir değer göstererek değil, hesaplanabilen asgari değer üzerinden dava açacağını varsaymıştır. Ancak hukuk devletinde geçerli yorum ilkesi, sübjektif amaca göre değil, objektif amaca göre yorumdur. Bu ilkeye göre, kanun koyucunun değil, kanunun ne amaçladığı araştırılır ve mevcut kuralın, hangi toplumsal ihtiyaca cevap vermek üzere ihdas edildiği belirlenmeye çalışılır. Kanunun objektif amacının da bu doğrultuda olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü kısmi davayı tanımlayan 109. maddede; Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir dendiği halde, belirsiz alacak davasını izah açıklayan 107. maddede: alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir cümlesi yer almaktadır. Yani kısmi davada, dava edilecek bölüm için hiçbir sınırlandırma yapılmazken, belirsiz alacak davasında, asgari bir miktarın gösterilmesi zorunlu tutulmuştur. Burada öngörülen asgari miktar, hiç kuşkusuz, dava açıldığı anda, alacağın belirlenebilir durumda olan en az tutarıdır. Yani davacı, kısmi dava yerine, belirsiz alacak davası açmak istiyorsa, belirlenebilir en az tutarı dava etmek zorundadır. Bu dava tipinin dava şartı budur. Davacının, kısmi davada olduğu gibi, keyfi olarak belirleyeceği bir miktar üzerinden dava açması mümkün değildir. Dolayısıyla belirlenebilir asgari tutarın altında bir değer gösterilerek açılan belirsiz alacak davası, dava şartı noksanlığı sebebiyle reddedilmelidir. Bu suretle yargı sistemi üzerinden talih denemelerinin önüne geçilebilir. Ancak burada da, hesaplanabilecek asgari değer nasıl ve ne zaman belirlenecektir? Bu değerlendirmenin başlangıçta yapılması halinde, sadece çok küçük meblağlı davalar (dava şartı noksanlığından) reddedilecek ancak bu, sistemin deneme tahtasına çevrilmesini engellemeye yetmeyecektir. Bu değerlendirme, tam miktar hesaplandıktan sonra yapılacak olursa dava, bu kez de çok daha ileri ve dolayısıyla geç bir aşamada reddedilecek, bu da ciddi hak kayıplarına yol açacaktır. Kanımca bu husus dava şartı ile ilgili olduğundan, değerlendirmenin ön inceleme aşamasında yapılması zorunludur: HMK nın 137. maddesi uyarınca; Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler ve 138. maddesi uyarınca: Mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir; gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebilir 12. Belirsiz alacak 12 Basit yargılama usulünde de aynı düzenleme mevcuttur (HMK 320/2): Daha önce karar verilemeyen hâllerde mahkeme, ilk duruşmada dava şartları ve ilk itirazlarla hak düşürücü süre ve zamanaşımı hakkında tarafları dinler.