KÖMÜRHAN BOĞAZI (MALATYA-ELAZIĞ)

Benzer belgeler
Karasu Nehri Vadisinin Morfotektonik Gelişiminde Tiltlenme Etkisi

TÜRKİYENİN JEOMORFOLOJİK ÖZELLİKLERİ. Türkiye'nin jeomorfolojik Gelişimi (Yer şekillerinin Ana Hatları)

Akdeniz in Pleyistosen Deniz Düzeyi Değişimlerini Karakterize Eden, Çok Dönemli-Çok Kökenli Bir Mağara: Gilindire Mağarası (Aydıncık-İçel)

COĞRAFİ FAKTÖRLERDEN YERŞEKİLLERİNİN HARPUT UN KURULUŞU, GELİŞMESİ VE ŞEHRİN YER DEĞİŞTİRMESİ ÜZERİNE OLAN ETKİLERİ

Akarsu aşındırma ve biriktirme şekilleri nelerdir?

NEOTEKTONİK. Doç.Dr. Yaşar EREN DOĞU ANADOLU SIKIŞMA BÖLGESİ

INS13204 GENEL JEOFİZİK VE JEOLOJİ

BÖLÜM 16 YERYÜZÜ ŞEKİLLERİNİN GELİŞMESİ

GİRİŞ. Faylar ve Kıvrımlar. Volkanlar


5. SINIF SOSYAL BİLGİLER BÖLGEMİZİ TANIYALIM TESTİ. 1- VADİ: Akarsuların yataklarını derinleştirerek oluşturdukları uzun yarıklardır.

ÇELİKHAN OVASI (ADIYAMAN) VE ÇEVRESİNİN JEOMORFOLOJİSİ

TABAKALI YAPILAR, KIVRIMLAR, FAYLAR. Prof.Dr. Atike NAZİK Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü

BURDUR-YASSIGÜME KÖYÜNÜN, FİZİKİ COĞRAFYA AÇISINDAN, ÇEVRE SORUNLARI

DOĞU ANADOLU FAY ZONUNDA (KARLIOVA-TÜRKOĞLU ARASINDA) AKARSU ÖTELENMELERİNİN TEKTONİK VERİLERLE KARŞILAŞTIRILMASI

AUZEF Sınav Yardımlaşma

KURUCAOVA VE YAKIN ÇEVRESİNİN (MALATYA) JEOMORFOLOJİSİ

DOĞRULTU ATIMLI FAYLAR KIRIKLAR VE FAYLAR. Yaşar ar EREN-2003

AKARSULAR

NEOTEKTONİK ORTA ANADOLU OVA REJİMİ. Doç.Dr. Yaşar EREN

AKSARAY YÖRESĠNĠN JEOLOJĠK ĠNCELEMESĠ

MAĞARALARI VE YERLEŞİM ALANI

Murat TÜRKEŞ ve Telat KOÇ Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü, Çanakkale

DENİZ BİYOLOJİSİ Prof. Dr. Ahmet ALTINDAĞ Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Anabilim Dalı

SENOZOYİK TEKTONİK.

JEO156 JEOLOJİ MÜHENDİSLİĞİNE GİRİŞ

Hitit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü. Öğr. Gör. Kayhan ALADOĞAN

MARMARA COĞRAFYA DERGİSİ, SAYI: 10, TEMMUZ-2004, İSTANBUL

Herhangi bir noktanın dünya üzerinde bulunduğu yere COĞRAFİ KONUM denir. Coğrafi konum ikiye ayrılır. 1. Matematik Konum 2.

Fayların Ar azide Tespit Edilme Yöntemleri

1- Çevresine göre alçakta kalmış ve vadilerle derin yarılmamış düzlüklere ne denir?

SEYİTÖMER LİNYİT ÇIKARIM SAHASI

MEKANSAL BIR SENTEZ: TÜRKIYE. Türkiye nin İklim Elemanları Türkiye de İklim Çeşitleri

YER. Uzaklık. Kütle(A) X Kütle (B) Uzaklık 2. Çekim kuvveti= Yaşar EREN-2007

Bazı şekil grupları km 2 Ha Oran

Kahta Çayı Aşağı Havzası nın (Adıyaman) jeomorfolojik özellikleri

Rüzgarlar kum çakıl gibi gevşek maddeleri havalandırarak taşımak, zemine çarparak aşındırmak ve biriktirmek suretiyle yeryüzünü şekillendirirler.

COĞRAFYA ARAZİ KULLANIMI VE ETKİLERİ ASLIHAN TORUK 11/F-1701

MENDERES GRABENİNDE JEOFİZİK REZİSTİVİTE YÖNTEMİYLE JEOTERMAL ENERJİ ARAMALARI

INS13204 GENEL JEOFİZİK VE JEOLOJİ

Normal Faylar. Genişlemeli tektonik rejimlerde (extensional tectonic regime) oluşan önemli yapılar olup bu rejimlerin genel bir göstergesi sayılırlar.

MENTEŞE YÖRESİ Kıyı Ege Bölgesinün Büyük Menderes Oluğu güneyinde kalan kesimine "Menteşe Yöresi" denilmektedir. 13. yüzyılda Manteşe yöresi

Beşparmak, Karakümes ve Marçal Dağları'ndan oluşan dağlara "Batı Menteşe Dağları" denir.

TÜRKİYE NİN YER ALTI SULARI ve KAYNAKLARI

Geomorphology and Evolution of the Bingöl Plain and its Surroundings (Eastern Anatolia)

PROF. DR. FATMAGÜL KILIÇ GÜL HARİTA MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ PROF. DR. ERKAN GÖKAŞAN DOĞA BİLİMLERİ MERKEZİ YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ 2018, İSTANBUL

The geomorphological stady of the area Çınarcık and ite surroundings

25 OCAK 2005 HAKKARİ DEPREMİ HAKKINDA ÖN DEĞERLENDİRME

koşullar nelerdir? sağlamaktadır? 2. Harita ile kroki arasındaki fark nedir?

YERKABUĞUNUN HAREKETLERİ

25 NİSAN 2015 NEPAL-KATMANDU DEPREMİ (M=7.8)

COĞRAFYA DERGİSİ İLUH DERESİ (BATMAN) HAVZASI NIN JEOMORFOLOJİSİ

TOPOĞRAFİK HARİTALAR VE KESİTLER

Doğal Su Ekosistemleri. Yapay Su Ekosistemleri

B A S I N Ç ve RÜZGARLAR

JEOMORFOLOJİ DIŞ KUVVETLER AKARSULAR

FAYLARI ARAZİDE TANIMA KRİTERLER TERLERİ TEKTONİK IV-V. V. DERS. Doç.. Dr. Sabah YILMAZ ŞAHİN

KONYA DA DEPREM RİSKİ

Potansiyel. Alan Verileri İle. Hammadde Arama. Endüstriyel. Makale

KIVRIMLAR (SÜNÜMLÜ / SÜNEK DEFORMASYON) Kıvrımlanma

KONU: HARİTA BİLGİSİ

TÜRKİYE DE İL MERKEZLERİNİN COĞRAFİ MEKANLA İLİŞKİLERİ

DOĞRULTU-ATIMLI FAYLAR

KIRŞEHİR AFET DURUMU RAPORU

KAFZ genellikle geniş, çok sayıda bazen paralel bazen de saç örgüsü şeklindeki kollardan oluşan bir sağ yönlü doğrultu atımlı faydır.

Kanada Kalkanı Kanada Kalkanı. Kıyı Dağları. Kanada Kalkanı. Kıyı Ovaları. Örtülü Platform. Büyük Ovalar İç Düzlükler. Dağ ve Havzalar Kuşağı

COĞRAFYANIN PUSULASI HARİTALARLA COĞRAFYA 2018 KPSS BAYRAM MERAL

Tabakalı kayaçların dalga şeklindeki deformasyonlarına kıvrım denir. Kıvrımların boyları mm mertebesinden km mertebesine kadar değişir.

ABANT GÖLÜ CİVARININ TEKTONİK VE YAPISAL JEOLOJİSİNİN HAVA FOTOĞRAFLARI İLE KIYMETLENDİRİLMESİ GİRİŞ

Orojenez (Dağ Oluşumu) Jeosenklinallerde biriken tortul tabakaların kıvrılma ve kırılma olayına dağ oluşumu ya da orojenez denir.

Kızılırmak Deltası ve yakın çevresinin jeomorfolojik özellikleri ve insan yaşamındaki etkileri

BORABAY GOLU (AMASYA)

BASKİL HAVZASI NDA (ELAZIĞ) DOĞAL ORTAM ÖZELLİKLERİNDEN KAYNAKLANAN SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Yapısal Jeoloji: Tektonik

Simetrik kıvrım: Kanat açılarının birbirine eşit olduğu kıvrımlardır Asimetrik kıvrım: Kanat açılarının birbirinden farklı olduğu kıvrmlardır

NEOTEKTONİK EGE GRABEN SİSTEMİ. Doç.Dr. Yaşar EREN

23 EKİM 2011 VAN DEPREMİ SAHA GÖZLEMLERİ VE KAYNAK FAYA İLİŞKİN ÖN DEĞERLENDİRMELER

TEKTONİK JEOMORFOLOJİ NEDİR? SIKIŞMA REJİMİNE ÖZGÜ YÜZEYŞEKİLLERİ ( TÜRKİYE VE DÜNYADAN ÖRNEKLERLE AÇIKLAMA)

Yapısal jeoloji. 3. Bölüm: Normal faylar ve genişlemeli tektonik. Güz 2005

KARTEPE-MAŞUKİYE-SAPANCA GEZİMİZ

Yaşar EREN Altınekin-Konya. Altınekin-Konya. Meydanköy-Konya

Fielding ve diğ. 1994, Geology

GERCÜŞ ANTİKLİNALİ VE ÇEVRESİNİN JEOMORFOLOJİK ÖZELLİKLERİ (Geomorphological Features Gercüş Anticlinal and Surroding)

EĞNER-AKÖREN (ADANA) CİVARI JEOLOJİSİ

Şimdiye kadar özelliklerini belirtmeye çalıştığımız Kütahya Yöresi'nin kuzey kesimi içerisinde de farklı üniteler ayırd etmek mümkündür.

Raman-Gercüş Antiklinalleri Arasında Dicle Vadisinin Jeomorfolojisi The Geomorphology of Dicle Valley Between Raman- Gercüş Anticlinals

1967 YILI SAKARYA DEPREMİNE AİT KISA NOT

TÜRKİYE NİN DÜNYA ÜZERİNDEKİ YERİ

COĞRAFİ KONUM ÖZEL KONUM TÜRKİYE'NİN ÖZEL KONUMU VE SONUÇLARI

SENOZOYİK TEKTONİK.

DOĞAL ARAZİ BÖLÜNÜŞÜ ARAZİ KULLANIMI İLİŞKİSİ

KONYA OVASI ÇEVRESİNDE SON YILLARDA ARTAN OBRUK OLUŞUMU HAKKINDA ÖDN: 2

Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 3, Sayı: 10, Mart 2015, s

4. FAYLAR ve KIVRIMLAR

EDİRNE UZUNKÖPRÜ DOĞAL ORTAMI TEMİZ HAVASI İLE SÜPER BİR YAŞAM BURADA UZUNKÖPRÜ DE. MÜSTAKİL TAPULU İMARLI ARSA SATIŞI İSTER YATIRIM YAPIN KAZANIN

Harita Okuma ve Yorumlama. Yrd. Doç. Dr. Müge Kirmikil

Ağır Ama Hissedemediğimiz Yük: Basınç

İNM Ders 1.2 Türkiye nin Depremselliği

KİTABIN REHBERLİK PLANLAMASI. Bölümler. Bölümlere Ait Konu Kavrama Testleri KONU KAVRAMA TESTİ DOĞA VE İNSAN 1 TEST - 1

Transkript:

Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Cilt: 8 Sayı: 1, Sayfa: 239-262, ELAZIĞ-1996 KÖMÜRHAN BOĞAZI (MALATYA-ELAZIĞ) Mehmet Ali ÖZDEMİR * Saadettin TONBUL ** ÖZET Kömürhan Boğazı, Malatya ve Kale ovaları ile Pütürge-Doğanyol çukurluğunu birleştiren Fırat Nehrinin, yörede GB-KD uzanışlı, son derece haşin, yüksek Güneydoğu Toroslar kütlesi içinde oroğrafya ve yapının dikine kesilmesiyle açılmış dar, derin ve 22 km. uzunluğunda bir yarma vadidir. Boğazın ortalama derinliği 1000-1500 m., genişliği ise 2-8 km. arasında değişmektedir. Başlangıçta (Eosen-Oligosen?) konsekant kurulan "Ata Fırat", tektoniğin etkili olduğu dönemlerde parçalanmış, sakin dönemlerde ise eski yatağını kullanarak geriye aşındırmayla büyümüştür. Yörede genel olarak K-G yönünde akan Fırat Nehri, Üst Miyosen-Pliyosen geçiş döneminde özellikle doğrultu atımlı faylardan etkilenmiş, Kömürhan Boğazı girişinde 5 km. ve Pütürge-Doğanyol çukurluğunda 13 km. sol yanal ötelenmiştir. Fırat Nehri, son defa olarak Üst Pliyosen'de geriye aşındırmayla Malatya ve Kale ovalarını kapmıştır. Enalt Pleyistosen döneminde genel taban düzeyine ulaşmış, böylece günümüzdeki Fırat Sistemi oluşmuştur. Kuvaterner döneminde lokal tektonik hareketlerin etkisiyle yer şekillerinde çarpılma, blok faylanma şeklinde deformasyonlar gerçekleşmiştir. Dönemler halinde gençleşen faylarla birlikte yükselen Güneydoğu Toroslar içinde Fırat Nehrinin gömülmesi ile çok dönemliliği gösteren içiçe vadiler oluşmuş, boğaz antesedant özellik kazanmıştır. GİRİŞ Fırat Nehri Türkiye'nin akımı ve yağış havzası en büyük, uzunluk * Yrd.Doç.Dr. F.Ü. Fen-Edebiyat Fak. Coğrafya Bölümü. ** Prof.Dr. F.Ü. Fen-Edebiyat Fak. Coğrafya Bölümü.

F.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi 1996 8(1) bakımından Kızılırmak Nehri'nden sonra ikinci büyük akarsuyudur. 1 Sularını Hint Okyanusu havzasındaki Basra körfezine göndermektedir. Fırat Nehri, Türkiye'deki kesiminde dağlık kuşakları boyuna ve enine yarmış, dar ve derin çok sayıda vadiler ve boğazlar meydana getirerek çöküntü ovalarını birbirine bağlamıştır. Bir Türkiye Fiziki Haritasına bakıldığı zaman, Doğu Anadolu Bölgesi yüksek kütlesi ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi platolarını ayıran ve içbükey bir yay şeklinde uzanan Güneydoğu Toroslar içinde, Fırat Nehrinin oluşturduğu su yolu (Kömürhan Boğazı) da, bu en belirgin geçitlerden biri olarak dikkat çekmekte olup, aynı zamanda Malatya-Elazığ illeri arasındaki sınırı teşkil etmektedir (Şekil 1). Şekil 1: Çalışma alanının lokasyon haritası Güneydoğu Toroslar, Malatya-Elazığ illeri arasında kuzeyden güneye doğru dağ sıraları halinde uzanmaktadır. Bunlardan birincisi Kömürhan Boğazının geliştiği, kuzeyde sıralanmış depresyon zincirlerinden birini oluşturan Malatya ve Kale ovaları ile güneydeki Pütürge-Doğanyol oluğu arasında, GB-KD yönünde uzanan Şak Şak Dağı-Karga Dağı sırasıdır. İkinci ve üçüncüsü ise Pütürge- 1 F rat Nehrinin toplam uzunluğu 2800 km., Türkiye topraklar ndaki uzunluğu 971 km., yağ fl havzas 120917 km 2, ak m toplam ise 33480 m 3 dür.(atalay, 1994, s.145). 2

ÖZDEM R, M.A. ve TONBUL, S., Kömürhan Bo az... Doğanyol oluğu ile daha güneydeki Adıyaman Platosu arasında uzanan ve içinde Doğanyol boğazının geliştiği Ulubaba ve Karaoğlan-Hazar dağları ile bunların güneyindeki Gördük-Maden dağlarıdır. Bunların da güneyinde kenar kıvrımlarına ait Bülbül Dağı-Koru Dağı-Gelincek Dağı gibi fazla yüksek olmayan dağlar yer almaktadır. Fırat Nehri bu dağ sıralarını dik olarak yarmış, Doğanyol Boğazı ile araştırmamıza da konu olan Kömürhan Boğazını oluşturmuştur. Gerçekten, Fırat Nehri bu yörede Güneydoğu Toroslara ait, GB-KD doğrultulu Çakçak Dağı (2389 m.) ile Karga Dağı (1925 m.) arasındaki orografyayı ve yapıyı dikine, KB- GD doğrultusunda ortalama 1500 m. kadar derin bir vadiyle yararak dar, derin ve çok eğimli yamaçlara sahip bir yarma vadi veya boğaz meydana getirmiştir (Şekil 2). Bu özelliklere göre Kömürhan Boğazı inkonsekant bir boğazdır. Bilindiği gibi bu tip boğazlar daha çok epijenik ya da antesedant oluşum mekanizmasına sahiptir. Boğazın epijenik olabilmesi için, eski arızalı topografyayı örten örtü formasyonları üzerinde kurulan akarsuyun, aşınıma karşı dayanıksız zonları ilgisiz şekilde yararak temele saplanması gerekir. Antesedant bir boğaz ise, alanın yerel ve tedrici bir şekilde yükselmesi, akarsuyun yükselmeye uyum sağlayarak yatağını derinleştirmesiyle oluşur. Bu durumda arazide çok dönemli şekillerin, içiçe vadilerin, eğimlenmiş, çarpılmış ve kubbeleşmiş sekilerin ve yüzeylerin tesbit edilmesi gerekir (Erinç,1982). Kömürhan Boğazı 2, Malatya-Elazığ karayolunun geçtiği Kömürhan Köprüsünden başlar ve Fırat Nehrinin KB-GD doğrultusundan ayrılarak doğuya doğru dirsek yaptığı Fırat Nehri-Şiro Çayı birleşiminde son bulur. Fırat Nehri Kömürhan Boğazına girmeden önce Kale Ovasının kuzeyini sınırlandıran ve Malatya Ovasının da şekillenmesinde etkili olan, yaklaşık B-D doğrultusundaki fay zonunu izlemektedir. 3 Buna karşılık, boğaz girişinde, keskin bir dirsekle, Güneydoğu Torosların yöredeki uzanışına dik olarak, KKB-GGD yönünü alıp, dağlık kütleye girmekte (Foto 1), boğazın bittiği yer olan ve araştırma alanı dışında kalan Şiro Çayı ile birleşme yerinden itibaren ise, Doğu Anadolu Fayı tarafından 13 km. sol yanal ötelenmesi nedeniyle yine keskin bir dirsekle doğuya yönelmektedir. Daha sonra, batısındaki Ulubaba Dağı (2397m.) ile doğusundaki Karaoğlan Dağı (2347 m.) arasında tekrar, Güneydoğu Torosların ikinci dağ sırasını da dikine yararak, Doğanyol Boğazı ile Güneydoğu Anadolu Platolarına 2 Boğaza, bafllang ç yerinde bulunan ve Karakaya Baraj Gölü üzerine infla edilerek Malatya ve Elaz ğ illerini birbirine bağlayan flimdiki Kömürhan Köprüsü, yine ayn yerde baraj gölü alt nda kalm fl tarihi Kömürhan Köprüsü ve buradaki eski hana atfen "Kömürhan Boğaz " ad n n verilmesi uygun görülmüfltür 3 Bu çal flman n yazarlar taraf ndan "Kale Ovas ve yak n çevresinin jeomorfolojisi" adl bir çal flma yay na haz rlanmaktad r. 3

F.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi 1996 8(1) ulaşmaktadır (Şekil 1). Kömürhan Boğazı'nın uzunluğu yaklaşık 22 km.dir. Boğazın batı ve doğusunda yer alan dağların zirveleri 2000 m.yi aşmakta, boğaz içinde Fırat Nehri'nin yatağı ise 630 m. yükseltisi civarında bulunmaktadır. Buna göre, boğazın ortalama derinliği 1000-1500 m., oluğun-vadinin genişliği 2 ile 8 km. arasında değişmektedir (Şekil 2). Fırat Nehri'nin yatağı, Karakaya Barajı yapılmadan önce boğazın başlangıç yeri olan Kömürhan Köprüsü çevresinde 633, boğazın sona erdiği Fırat Nehri ile Şiro çayı birleşim yerinde ise 623 m. yükseltilerindeydi. Enine profili boyunca genellikle % 30 dan fazla eğimli yamaçlara sahip olan vadinin çok dar alanlı tabanı, gerek baraj yapılmadan önce gerekse baraj gölü meydana geldikten sonra bütünüyle su ile kaplıdır. Boğaz içinde Fırat Nehrinin yatak eğimi % 0.05 dir. Baraj yapılmadan önce, boğaz boyunca, nehire kavuşan yan derelerin ağız kısımlarında birikinti konileri ve sekiler mevcuttu (Foto 2). Ulubaba Dağı ile Köybaba Tepesi arasında, Fırat Nehri üzerine 1988 yılında inşa edilen Karakaya Barajı bu vadiyi maksimum 695 m. yükseltisine kadar doldurmuş ve inceleme alanında 633 ile 695 m. yükseltileri arasındaki topografya böylece su altında kalmıştır (Şekil 2). İşte bu çalışmada, Fırat Nehri üzerine Karakaya Barajı yapılmadan önceki ve sonraki gözlemler esas alınarak ve hava fotoğraflarından da geniş ölçüde faydalanılarak Kömürhan Boğazının nasıl oluştuğu ve özellikleri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu amaçla önce boğaz ve çevresinin jeolojik özelliklerine, daha sonra da jeomorfolojik özelliklerine değinilecek ve nihayet boğazın oluşumu incelenecektir. JEOLOJİK ÖZELLİKLER İnceleme alanında Toroslar tektonik ünitesine ait formasyonlar bulunmaktadır. Boğaz içinde, Çak Çak Dağı güneyinde temeli Paleozoyik-Üst Trias döneminde oluşmuş metamorfitler (Pütürge metamorfitleri) teşkil etmektedir. Kuzeye doğru sokulan metamorfitler genç kayaçlara göre aşınıma karşı daha dayanıklıdır. Jura-Alt Kretase yaşlı ofiyolitler (Kömürhan ofiyolitleri), Kale Ovası- Kömürhan Boğazı girişi ile Gülenköy arasında, Karga Dağı ve çevresinde yüzeylemekte Maden karmaşığı üzerine bindirmeyle gelmektedir. Ofiyolitler, faylanma nedeniyle Kömürhan Köprüsü çevresinde sarp şekiller oluşturmakla birlikte, genelde aşınıma dayanıksız kayaçlardan oluşmaktadır. Ofiyolitler içinde adalar halinde yüzeyleyen Üst Kretase yaşlı mağmatik kayaçlar (Yüksekova karmaşığı), Karga Dağı ve Büyük Çay vadisinde görülmektedir. Boğazın giriş bölümündeki ofiyolitler ile çıkış kısmındaki metamorfikler arasında yer alan Alt-Orta Eosen yaşlı, kıvrımlı yapılı volkano-sedimenter kayaçlar 4

ÖZDEM R, M.A. ve TONBUL, S., Kömürhan Bo az... (Maden Karmaşığı) Çak Çak Dağı ve orta kısımda en üstteki yapıyı oluşturmaktadır (Yazgan vd.1987). Aşınıma karşı dayanıksız kayaçlardan meydana gelmektedir. GB-KD doğrultusunda uzanan Toros Orojenik Kuşağına ait bütün bu birimler, formasyon sınırları ve fay hatlarına bağlı kalınmaksızın Fırat Nehri nce dik bir şekilde yarılmıştır (Şekil 3 ve 4, Foto: 1 ) Dağlık kütlenin çevresinde, boğaz girişi ve çıkışındaki çukur alanlarda ise daha genç formasyonlar bulunmaktadır. Nitekim kuzeydeki Kale Ovası çevresinde Pliyosen yaşlı gölsel kayaçlar yüzeylemektedir. Bu birimler boğazın giriş kısmında kapalı bir havzanın oluştuğu dönemi, boğazın şekillenmesi ve Fırat Nehrinin gelişimini belirtmesi bakımından önemlidir. Kale Ovası ve boğazın bittiği yer olan Şiro Çayı vadisi çevresinde Pliyo-Kuvaterner yaşlı birikinti yelpazesi çökelleri yer almaktadır. Her iki birim kenarları faylarla sınırlı depresyon tabanlarını doldurmuştur. Özellikle, Şiro Çayı çevresinde Doğu Anadolu Fayı tarafından deforme edilmişlerdir (Özdemir,1994). Diğer taraftan, Kale Ovasının en alçak kesimlerinde, Karahüseyin köyü çevresinde, Şiro Çayı ağzındaki dolgular ve güncel nehir yataklarında bulunan alüvyonlar Kuvaterner birimlerini teşkil etmektedir (Şekil 3). 5

F.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi 1996 8(1) Şekil 3: Kömürhan Boğazı ve çevresinin jeoloji haritası 6

ÖZDEM R, M.A. ve TONBUL, S., Kömürhan Bo az... Şekil 4: Kömürhan Boğazının jeomorfolojik ve jeolojik özelliklerini gösteren enine kesit (I Nolu kesit). D O, Oligosen aşınım yüzeyi, D I, Alt-Orta Miyosen aşınım yüzeyi, D II, Üst Miyosen aşınım yüzeyi. Yukarıda da belirtildiği gibi, Çak Çak Dağı'nın doruk bölümlerini Alt-Orta Eosen yaşlı kayaçlar oluşturmakta, bunlar üzerinde birbirinden basamaklarla ayrılan Oligosen (?) ve daha genç yaşta aşınım yüzeyleri uzanmaktadır. Buna göre, dağlık kütle Orta Eosen'den günümüze tektonik hareketlerle dönemler halinde yükselmiş aynı zamanda sürekli aşınım alanı olmuştur. Kuzeyde Kale Ovasına, güneyde ise Şiro Çayına bakan yamaçları merdiven basamağı gibi basamaklanmıştır. Faylara ek olarak, aşınıma da bağlı gelişen bu çok sayıdaki basamaklar, dağlık alanların dönemler halinde tektonik hareketlerle sürekli yükseldiğinin açık bir işaretidir. Başka bir ifadeyle, Çak Çak Dağı ve Kamışlık Dağları üzerine Alt-Orta Eosen birimleri, Karga Dağı üzerine ise Oligo-Miyosen tektonik hareketleriyle ofiyolitlerin yerleşmesinden sonra, bu dağlar sürekli aşınım alanı olmuş, tektonik hareketlerle yükselerek bugünkü yükseltisine ulaşmışlardır. Kale Ovası ile Şiro Çayı arasında, Fırat Vadisinin iki tarafındaki dağların zirve yükseklikleri şöyledir; Batısındaki Şakşak Dağı 2414 m., doğusundaki Karga Dağı 1977 m. ve Kamışlık Dağı 2016 m.dir. Bu değerler morfometrik olarak karşılaştırıldığında vadiye göre bir simetri sunmamaktadır. Bu duruma göre, Fırat ın orografik uzanışın alçalma eksenine yerleştiğini söylemek mümkün değildir. 7

F.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi 1996 8(1) Kömürhan Boğazı çevresindeki morfolojik birimler oldukça çok eğimlidir. Fırat vadisi yamaçlarında eğim genellikle % 30 ve daha fazladır. Çak Çak Dağı ile Karataş Tepe arasında yamaç eğimi % 70-80 değerlerine ulaşmaktadır. Zirve düzlüklerinin eğimi % 4, vadi içindeki dar alanlı yüzeylerin eğimi % 15 dir. Çok eğimli yamaçlar (% 15 ve daha fazla eğimli) arasında kalan ve bizim yüzey olarak ayırdığımız % 15 ten az eğimli yamaçların bir kısmı Erol'un (1993,s.7) tasnifinde (% 10 ve daha fazla) az eğimli ve eğimli yamaçlara karşılık gelmektedir. Diğer taraftan Fırat Nehri, D III (Pliyosen) ve D IV (Enalt Pleyistosen) aşınım yüzeyleri içinde adeta yeni gömülmüş gibidir. Bu taze morfoloji ve yüksek yamaç eğimi Fırat Nehrinin, dönemler halinde yükselen dağlık kütleyi daha çok derine doğru kazdığını, yanal aşındırmaya ise fırsat bulamadığını göstermektedir. Şekil 5: Kömürhan Boğazının oluştuğu alanın K-G yönünde şematik profili; DAF; Doğu Anadolu Fay Zonu. Fırat Nehri, Kale Fayı ile Doğu Anadolu Fayı arasında kalan yükselim alanını KB-GD yönünde yarmış, Malatya-Kale ovaları ile Pütürge-Doğanyol çukurluğunu birleştirmiştir. Dağlık alanlar üzerinde, farklı seviyelerde aşınım yüzeyleri gelişmiştir. Öyle ki, Fırat Nehri vadisinin farklı seviyelerde ve yaştaki aşınım yüzeyleri içinde açılmış olduğu ilk bakışta dikkati çekmektedir (Foto 1). Bu yüzeyler, çevre alanlar ve daha önce yapılmış jeomorfolojik araştırma sonuçları ile korele edilerek sınıflandırılmış olup, en yaşlıdan en genç olana doğru kısaca ele alınacaktır (Şekil 6). Oligosen zirve düzlükleri (D O?); Morfometrik olarak 2000 m. ve daha yüksek kesimlerde Şak Şak Dağı üzerinde geniş alanlar kaplamaktadır. Dağların uzanışına paralel durumdadır. Sak Şak Dağının zirvelerini oluşturan Büm Tepe (2414 m.) ve İspilik Tepe (2389 m.), bu düzlükler üzerinde yaklaşık KB-GD doğrultulu faylar nedeniyle yükselmiş bloklardır. Karga Dağı'nın zirve kesimleri de muhtemelen DO yüzeyine karşılık gelmektedir. Bu düzlükler dağların Fırat Nehri tarafından yarılmadan önceki başlangıç topografyasını teşkil etmeleri bakımından önemlidir. Oligosen (?) ve öncesi dönemlerde oluşmuş olmalıdırlar. Alt-Orta Miyosen aşınım yüzeyleri (D I); Zirve düzlüklerinin daha alçak kesimlerinde yer alan bu düzlükler 1600-1950 m. seviyeleri arasında yaygındır. 8

ÖZDEM R, M.A. ve TONBUL, S., Kömürhan Bo az... Boğazın doğu kesiminde Karga Dağında, Karataş Tepe (1899 m.) ve Çal Tepe (1925 m.) çevresinde nisbeten geniş alanlar kaplamaktadır. Çak Çak Dağı doğusunda boğaz içinde dar alanlı, akarsularla sık parçalanmış ve neredeyse yamaç denilebilecek özelliğe sahiptir. Fırat vadisine doğru hafif eğimlidir. Şak Şak Dağı güneyinde basamaklı bir topografya halinde olup, Şiro-Fırat birleşim yerine ve ana akarsuya doğru eğimlidir. Kuzeyde Kale Ovasına bakan kesimlerde, az eğimli yamaçlar halinde ve akarsu yarıntıları arasında kıranlar şeklinde görülmektedir. Boğaz çevresinde, zirve düzlüklerinden daha alçak yükselti basamaklarında yer alan DI aşınım yüzeylerinin Fırat Nehrine doğru eğimli olmaları ve içiçe vadi gelişimi göstermeleri dikkate alınırsa Fırat Vadisinin Alt Miyosen'den sonra ortaya çıkmaya başladığı ileri sürülebilir. Üst Miyosen aşınım yüzeyleri (D II); Fırat Nehrine ve onun subsekant kollarına doğru eğimli etek düzlükleri halinde gelişmiştir. Büyükçay, Zerik Deresi ve Taşlıyayla Deresi havzalarına doğru eğimlidirler. Genellikle 1300-1550 m. seviyelerinde yaygındırlar. Çak Çak Dağı ile Karataş Tepe arasındaki vadi boyunca Fırat'ın boğazda ayırt edilebilen ikinci eski olgun vadisine karşılık gelmektedir (Şekil 4 ve Foto 1). Pliyosen aşınım yüzeyleri (D III); Kömürhan boğazının başlangıç ve bitiş kesimlerindeki çöküntü alanlarında 900-950 m. yükseltilerinde görülmekte, dağlık alanlara doğru, fayların da etkisiyle 1250 m.ye kadar yükselmektedirler. Kale ovasındaki Pliyosen yaşlı gölsel çökeller bu aşınım döneminin yaşıt depolarıdır. Ovanın güneyini sınırlandıran Kale Fayı, Pliyosen depolarını kesmektedir. Kömürhan boğazı doğusunda, Göldüz Mevkisinde 1050-1150 m. yükselti basamaklarında bariz olarak ayırtedilmektedir. Taşlıyayla Deresi vadisinde batıya doğru çarpılmış olup, kaynak kesime-gözeli Ovasına doğru çok hızlı ve anormal bir şekilde yükselmektedir. Kale Ovası güneyinde Pliyosen çökellerinin Kale Fayınca kesilmesi, Pliyosen yüzeylerinin dağlık kesime doğru gidildikçe aşırı yükselmesi Pliyosenden itibaren tektonik hareketlerle Güneydoğu Torosların hızlı bir şekilde yükseldiğini ortaya koyan özelliklerden biridir. Enalt Pleyistosen aşınım ve birikim yüzeyleri (D IV); Enalt Pleyistosen döneminde, Çak Çak Dağı-Karga Dağı uzantısının kuzey ve güneyindeki çöküntülerde, dağlık alanlardan kaynaklanan kuru dereler birikinti yelpazeleri oluşturmuştur. Bu yelpazeler, Kale Ovası ve Pütürge-Doğanyol oluğunda 750-900 m. yükselti basamaklarında D IV birikim yüzeylerini teşkil etmektedirler. Şiro Çayının güneyinde 750-900 m. seviyelerinde bulunmalarına karşılık, hemen aynı çayın kuzeyinde, faylanmaya bağlı olarak yükselmeleri nedeniyle 1000 m. seviyelerinde izlenmektedirler. Kömürhan Boğazının çok eğimli yamaçlarında, şiddetli erozyona rağmen, dar alanlı omuz düzlükleri halinde görülmektedirler. Nitekim, Karahüseyin ve Yenidamlar köyleri çevresinde Fırat Nehrinin eski yatağında bıraktığı dolgular, akarsuyun yükselmeye bağlı olarak yatağına gömülmesi nedeniyle dar alanlı omuz düzlüklerine dönüşmüştür. 9

F.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi 1996 8(1) Kömürhan Boğazı içinde, Taşlıyayla Deresi vadisinde ve Şiro Çayı kuzeyinde D IV yüzeylerinin önemli bir bölümü omuz-aşınım düzlükleri halindedir. Boğaz içindeki omuz düzlükleri, dağlık alanların yükselmesinin durakladığı dönemlerde oluşmuştur. Bu düzlükler, dağlık kesimin yükselme ekseni diyebileceğimiz Çak Çak Dağı-Karataş Tepe arasında, muhtemelen Alt Pleyistosen döneminde yerel tektonik hareketlerle 1050 m.lere yükselmiş ve kuzeye çarpılmış olup, Fırat'ın yatağından 425 m. yüksekliktedir. Ayrıca, Taşlıyayla Deresinin Fırat'la birleştiği yer ve karşısında, aynı nedenlerle farklı seviyelerdedir (Tablo 1). Fırat Nehri ve kolları, orografyayı ve bu düzlükleri boyuna ve enine vadilerle parçalamıştır. Sekiler; Günümüzde Fırat Nehri vadisinin 695 m. yüksekliğe kadar olan bölümü Karakaya Baraj Gölünün suları tarafından doldurulmuştur. Baraj yapılmadan önceki ve sonraki gözlemlerimize göre, sadece vadi tabanından 50-70 m. (S2), 90-120 m. (S1) yüksekte bulunan sekiler bugün yer yer baraj gölü dışında görülmektedir. 10-15 m. (S4) ve 25-35 m. (S3) sekilerinin tamamı ise su altında kalmıştır. Şiro Çayı ağzında, Fırat Nehri yatağından 90-110 m. yükseklikteki S1 sekisinin bir bölümü çok iyi yıkanmış dolguları ile birlikte görülmekte, aynı sekinin alt bölümü ise Karakaya Baraj Gölünün suları altında bulunmaktadır. Buradan itibaren Fırat'ın kaynak tarafına doğru gidildikçe, Karahüseyin Köyü çevresinde olduğu gibi, yükselmenin de etkisiyle S2 sekileri dolguları ile birlikte göl yüzeyinin üzerinde yer yer açığa çıkmaktadır. Taşlıyayla Deresinin Fırat Nehri ile birleşim yeri yakınındaki Karahüseyin Köyü çevresinde, diğer jeomorfolojik birimler de açık bir şekilde görülmektedir. Gerçekten, 50-250 m. genişlikte uzun şeritler halinde tektonik hareketlerle yükselmiş D III, 10-12 m. kalınlıkta dolgularıyla D IV birikim yüzeyleri, S1, S2 sekileri şiddetli erozyona rağmen korunabilmiştir. Buradaki sekiler Fırat Nehri yatağından 95 m. (S2), 125 m. (S1) yüksekliktedir (Foto 4). Fırat'ın Baraj Gölü dışında kalan sekilerinin tipik olarak görüldüğü bir diğer alan da Gülenköy çevresidir. S1 sekisinin yanı sıra, tektonik yükselme nedeniyle S2 sekisi kıyıda dar bir şerit halinde izlenebilmektedir. Kale Ovası ve Habibuşağı (baraj suları altında kalmış bir köydür) çevresindeki sekilerden S2, 700 m., S1, 720 m. yükseltisindedir. Kömürhan boğazının başlangıç yeri olan Kale Ovası ile bitiş yeri olan Fırat- Şiro birleşim noktası çevresindeki sekiler normal yükseltilerde iken, boğaz içinde Gülenköy, Yenidamlar ve Karahüseyin köyleri çevresindekilerin yükselmiş durumda bulunmaları (Tablo 1), boğazın açıldığı dağlık alanların, Kuvaterner içinde dönemler halinde yükselmeye devam ettiğini ortaya koymaktadır. Karakaya Barajı yapılmadan önce, boğaz içinde, yan derelerin Fırat Nehrine kavuştuğu kesimlerde birikinti konileri oluşmuştu. Yan dereler Fırat Nehrinin yatak yükünü arttırmış, karşı yamaca kaydırmış, yer yer örgülü mecraya ve ırmak adalarının oluşumuna sebep olmuştur. Günümüzde bu birikinti koni ve yelpazeleri, 10

ÖZDEM R, M.A. ve TONBUL, S., Kömürhan Bo az... göl suları altında kalmıştır (Foto 2). Foto 2: Kömürhan Boğazı içinde, Karakaya Barajı yapılmadan önce, Fırat Nehrinin yatağı ve bu nehire kavuşan yan derelerin oluşturduğu birikinti konilerinden biri görülmektedir. 11

F.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi 1996 8(1) Kömürhan Boğazı içinde yamaçların ortalama eğimi % 30 dan fazladır. Bu yüzden yoğun kütle hareketleri, özellikle heyelanlar meydana gelmiştir. Eski dönemlerde oluşmuş ve aktüel olmayan bu heyelanların kopma yamaçları belirgin olarak izlenebilmektedir. Bunlara ek olarak, Taşlıyayla Deresi vadisinde, Gülenköy, Akuşağı ve Karahüseyin köyleri çevresinde yakın zamanlarda oluşmuş heyelanlar da dikkat çekicidir. Boğaz içindeki heyelanlar, yanal yamaç gerilemesinin yeniliğine, yamaçların instabil olduğuna işaret etmektedir. Kömürhan Boğazının Oluşumu Kömürhan Boğazının oluşumuna geçmeden, çalışmamıza ışık tutması yönüyle, önce Türkiye'de boğazlar konusunda yapılmış bazı çalışmalar belirtilecek sonra Doğu Anadolu Bölgesinde Fırat ve kollarının oluşturduğu diğer boğazlarla ilgili bazı araştırmaların sonuçlarına kısaca değinilecek ve nihayet Kömürhan Boğazı ile ilgili bazı görüşler üzerinde durulacaktır. Bilgin'e göre, Ezine kuzeyinde Küçük Menderes Çayının açtığı Araplar Boğazı kaymış gömük menderesleri olan sürempoze bir boğazdır (Bilgin, 1964, s.163). Bursa'nın 8 km. batısında Nilüfer Çayının açtığı Misiköy Boğazı, geriye aşındırmaya bağlı kapma sonucunda oluşmuştur (Tanoğlu ve Erinç, 1957 a). Gemlik Körfezi ile İznik Gölü çukurluklarını birleştiren Garsak Boğazı, eski olgun vadi içine antesedant gömülme ile meydana gelmiştir. Olgun vadi Pleyistosen'de daha güçlü olan Garsak Çayının vadisidir (Tanoğlu ve Erinç, 1957 b). Kuzeyden güneye doğru eğimlenmiş aşınım yüzeyi içinde açılan Karacabey Boğazı, Würm döneminde akarsuyun geriye aşındırması ile açılmış, daha sonra deniz seviyesinin yükselmesi ile alüvyal boğulma alanına dönüşmüştür (Erinç, 1957). Vezirköprü çevresinde Kızılırmak'ın oluşturduğu Şahinkaya Yarmavadisi (Boğazı), bu ırmağın Pliyosen örtü içinde gömülmesiyle epijenik, Kuvaternerde yerel yükselmelere de uyum sağlayarak antesedant olarak meydana gelmiştir (Akkan, 1970). Görüldüğü gibi, Türkiye'deki boğazlar çok değişik oluşum özellikleri göstermektedir. İnceleme alanımızdaki Kömürhan Boğazı, Fırat Nehrinin oluşturduğu bir boğazdır. Bugüne kadar yapılmış olan çalışmalarda, Fırat Nehri boyunca oluşmuş çeşitli boğazlar araştırmalara konu olmuş ve bu boğazların oluşumu üzerine değişik görüşler ileri sürülmüş olmakla beraber, Kömürhan Boğazının oluşumunu inceleyen bir çalışma yapılmamıştır. Kömürhan dışındaki Fırat boğazları ile ilgili çalışmalar özetle şöyledir; Erinç (1953,s.113-114), Fırat Nehrinin büyük kollarından biri olan Murat Nehri boğazlarının büyük kısmının geriye aşındırma sonucunda oluşan birleştirme boğazları olduğunu belirtmiştir. Akkan ( 1964, s.45 ve 48), Fırat Nehrinin kollarından olan Karasu'yun yerleştiği Kemah Boğazının Eosen'den günümüze çukur bir alan olduğunu, Fırat'ın burada, eski yatağını kullandığını, sonradan 12

ÖZDEM R, M.A. ve TONBUL, S., Kömürhan Bo az... yükselen kütleyi yararak antesedant bir boğaz meydana getirdiğini vurgulamıştır. Yine, aynı çalışmasında Tercan ile Erzincan ovaları arasındaki Sansa Boğazının 35-40 km. uzunlukta olduğunu, tipik bir yarma vadi içinde bulunan Kargın çevresindeki sekiler, asılı vadiler, Erzincan Ovası çökerken dağların yükselmesi nedeniyle bu boğazın da antesedant olduğunu vurgulamaktadır. Atalay (1983), Muş Ovası ile Malazgirt-Bulanık ovalarını birbirine bağlayan boğazın, geriye aşındırma ile meydana gelmiş bir kapma boğazı olduğunu ileri sürmüştür. Muş Ovası ile Bingöl ovası arasındaki Murat Boğazı, Kuvaterner başlarında geriye aşındırma sonucunda kapma ve bunu izleyen antesedant olayları ile meydana gelmiştir (İzbırak, 1955, s.11; Atalay,1983, s.39; Erinç, 1982, s.551). Tonbul, Fırat sistemi dahilindeki Genç-Palu ve Keban boğazlarının oluşumu üzerine görüşler ileri sürmüştür. Palu ile Bingöl Ovası arasında Murat Nehrinin oluşturduğu Genç-Palu Boğazı 70 km. uzunluğundadır. Boğaz; Bingöl Ovasının güneybatıya doğru bir oluk şeklinde sokulduğu kesimlerde, 1250 metre seviyelerinde uzanan Enalt Pleyistosen yaşlı düzlükler içinde epijenik, buradan itibaren daha batıda ise, Doğu Anadolu Fay zonuna akarsuyun yerleşmesi nedeniyle subsekant bir özellik göstermektedir (Tonbul,1990, s.345). Keban Baraj Bendi ile Malatya Ovası arasında Fırat'ın kanyon şeklindeki boğazı, Fırat Nehrinin 1300-1400 m. seviyelerindeki aşınım yüzeyi içinde, 600-700 m. kadar epijenik olarak gömülmesiyle meydana gelmiştir. Fırat Nehri; kuzeyde, Arapgir ile Keban arasındaki Neojen yaşlı yumuşak tortul kayaçlar içerisinde kendisine yol bulacağı yerde, güneyde Keban Barajı ile Malatya Ovası arasında, üzerinde küçük parçalar halinde Neojen birimleri bulunan Paleozoik-Mesozoik yaşlı sert kütleye (Keban metamorfitleri) epijenik olarak saplanmıştır. Fakat, Fırat Vadisi boyunca görülen gömük menderesler, bu boğazın aynı zamanda antesedant olduğuna işaret etmektedir (Tonbul, 1987, s.47-48). Burada, önemle üzerinde durulması gereken bir diğer görüş de Erol ve diğerlerine (1987) aittir. Onlara göre, Üst Pliyosen de havzalar akarsu çökelleri ile dolarken, alçalan kaide seviyesi nedeniyle yatağını derinleştiren bazı yerel akarsular geriye aşındırmalar ile boğazları aşarak havzaları birbirine bağlamış böylece Fırat sistemi doğmuştur. Pleyistosen başlarında gelişkin bir profile erişen Fırat sistemi Pleyistosen süresince değişen iklim koşulları ve kaide seviyeleri etkisiyle medresleri ile birlikte olduğu gibi gömülmüş, özellikle dayanıklı kayaçlar içinde epijenik boğazlarını kazmıştır. Fırat Nehri, yukarıda belirtilen boğazların yanı sıra Güneydoğu Anadolu Platoları ile kuzeydeki çöküntü ovalarını, Güneydoğu Torosları dikine yararak dar, derin ve sarp yarma vadi karakterinde boğazlar da (Kömürhan ve Doğanyol boğazları) meydana getirmiştir. Bir tanesi araştırmamıza da konu olan Fırat Nehrinin açmış olduğu bu boğazlar daha önce de bazı araştırıcıların dikkatini çekmiş ve bu araştırıcılar doğrudan bu boğaz konusunda araştırmalar yapmasa da, Fırat ın Güneydoğu Torosları nasıl yardığı ve meydana gelen boğazların nasıl 13

F.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi 1996 8(1) oluştuğu hakkında çeşitli görüşler ileri sürmüşlerdir. Çalışmamız ile doğrudan ilgili olan bu düşünceler tarih sırasına göre özetle şöyledir; Darkot (1943), Güneydoğu Toroslar alanında en dikkat çekici coğrafi olayın Fırat Boğazları olduğunu belirtmiştir. O'nun ifadesiyle Fırat Nehri bu dağları, öyle bir yerinden yarıp geçmektedir ki, burası dağ duvarının en dar ve en alçak sahası olmadığına göre, boğazların nasıl oluştuğu merak uyandırmaktadır. Darkot (1943), Fırat boğazlarının oluşumu ile ilgili olarak üç ihtimalden söz etmektedir; 1. Evvelce Fırat ın yukarı kısmının suları, bu dağların gerisinde gölde birikiyordu. Uygun iklim şartları altında biriken sular taşarak kendilerine tabiat tarafından hazırlanmış yol buldular. 2. Aşağı Fırat Vadisi, vadilerin gelişim sürecine uygun olarak, kaynağını gerilete gerilete dağlar arasında alan kazandı ve yukarı kısmı kendine çekti. 3. Fırat Vadisi şimdiki yerine yerleştiği sırada henüz Güneydoğu Toroslar yükselmemişti. Toroslar yavaş yavaş yükselirken nehir de olduğu yerde arazi içine gömüldü. Tanoğlu (1944), Malatya havzasını bir süre gölün işgal ettiğini ve gölün daha sonra Fırat Nehri nce kapıldığını ileri sürmüştür. Ayrıca, Fırat ın kaptığı geniş Malatya havzasına gireceği yerde, bariz bir dirsekle en sert kayaçlar içinde açtığı dar ve derin bir boğaza daldığına dikkat çekmektedir. Erinç (1953), Güneydoğu Torosları yaran Fırat ın oluşturduğu boğazın nasıl bir mekanizma ile oluştuğunun açıklanması gereken önemli bir sorun olduğunu belirttikten sonra, vadinin kıvrım eksenlerine ve çeşitli oluşukların kontaktlarına, jeolojik hatlara, özellikle genç dislokasyon doğrultusuna sıkı bir şekilde uyduğunu, yarma vadinin nisbi gençliğine işaret etmekte ve geriye aşındırma ile meydana gelmiş olabileceği ihtimalini ileri sürmektedir. Atalay (1994,s.53), Fırat Nehri nin, Kömürhan civarında ofiyolitik kütleye antesedant olarak saplandığını ve Malatya havzasını kaparak havzayı dolduran Pliyo-Kuvaterner çökellerini önemli ölçüde boşalttığını belirtmektedir. Türkiye'deki bazı boğazların ve Fırat Nehrinin oluşturduğu boğazlarla ilgili çalışmaların sonuçlarını bu şekilde belirttikten sonra aşağıda, arazi gözlemlerimiz ve tesbitlerimize göre jeomorfolojik gelişim süreci içinde Kömürhan Boğazı'nın oluşumu ortaya konulmaya çalışılacaktır. Kömürhan Boğazı çevresinde, şimdiki Şak Şak Dağlarının bulunduğu alanda, Eosen dönemindeki denizel ortamda, volkanizma eşliğinde, metamorfitler ve ofiyolitlerden oluşan bir temel üzerinde Maden Karmaşığı kayaçları çökelmiştir. Orta Eosen sonunda, bugünkü Kamışlık ve Şak Şak Dağları çevresinde Eosen denizi kapanmış ve bu alan tektonik hareketlerle yükselerek kara haline gelmiştir. Böylece bu alan Eosen'den günümüze kadar su ortamı dışında kalarak, sürekli erozyon alanı olma özelliğini korumuştur. Orta Eosen sonundaki tektonik hareketlerle yükselen Güneydoğu Torosların kuzeyinde ve güneyinde denizel 14

ÖZDEM R, M.A. ve TONBUL, S., Kömürhan Bo az... ortamda Üst Eosen-Oligosen yaşlı tortul kayaçlar birikmiştir. Nitekim Tonbul (1985) yörede, Kırkgeçit formasyonu olarak bilinen Lütesiyen-Üst Oligosen yaşlı denizel tortulların çevresindeki alanların bu dönemde erozyon alanı durumunda olduğunu belirtmektedir. Dolayısiyle, İnceleme alanımızdaki dağlık alanlar üzerinde yer alan zirve düzlükleri de Oligosen dönemine ait olmalıdır. Buna göre, başlangıçta, Fırat ın ilkel şeklinin veya modelinin zirve düzlüklerinin eğimine uygun olarak, Üst Eosen-Oligosen döneminde, kara halinde bulunan Toroslar alanından, kuzey ve güneydeki denizel havzalara konsekant olarak yönelen akarsular şeklinde yerleştiğini varsaymak gerekir. Bu nedenle Fırat Nehri nin ilkel şeklinin (buna" Ata Fırat " diyebiliriz) ortaya çıkışını Eosen-Oligosen döneminden başlatmak gerekir. Nitekim, Atalay (1994) da, Oligosen de ülkemizin büyük bir bölümünün kara haline geçtiğini belirterek, akarsu ağının ilk modelini almaya başlamasını Alt Tersiyer e dayandırmaktadır. Atalay (1987 s.82) ayrıca, akarsularımızın kuruluş ve gelişmesinde esas rolü tektonik hareketlerin tayin etttiğini, özellikle orojenik kuşaklar üzerinde kurulan akarsuların Neojen öncesine ait olması gerektiğini belirtmektedir. Alt Miyosen de de etkinliğini sürdüren sıkışma tektoniği denetiminde, Eosen-Oligosen deniz havzasının yükselen kısımları da kara haline geçmiş, derinleşen-çöken alanlara Alt Miyosen denizleri dar koridorlar halinde sokulmuştur. Araştırma alanımızın kuzeybatısında, Malatya çevresinde Eosen ile Alt Miyosen birimleri arasındaki uyumsuzluk (Atalay, 1987,s.165) bu dağlık alanlar ile çevresindeki çukur alanların Eosen-Oligosende ve Alt-Orta Miyosen'de aşınım ve birikme olaylarına maruz kaldığını göstermektedir. Böylece Alt Miyosen öncesi dönemde genel taban düzeyine göre gelişen peneplen yüzeyine (DO) uyum sağlayan İlkel Fırat Nehri Oligosen-Alt Miyosen tektonik hareketlerinden etkilenerek parçalanmış olmalıdır. Alt-Orta Miyosen döneminde inceleme alanı ve çevresindeki Toroslar aşınım alanıdır. Buradan aşınan kayaçlar kuzeyde Malatya havzasında, güneyde ise Arabistan platformu üzerinde bu aşınım döneminin korelat depoları olarak denizel ortamda çökelmiştir. Böylece inceleme alanımızda da, deniz ortamı dışında kalan Toroslar'da dalgalı bir düzlük halinde, Oligosen yaşlı zirve düzlüklerinden daha alçak kesimlerde, Alt-Orta Miyosen yaşlı peneplen ( D I) şeklinde yüzeyler gelişmiştir. Bu yüzey, Anadolu penepleninin bir parçasıdır. Nitekim, Alt-Orta Miyosen döneminde Doğu Anadolu da peneplen veya peneplene yakın morfolojinin ortaya çıktığı çok sayıda araştırmacı tarafından belirtilmiştir (Akkan, 1972; Şaroğlu ve Güner, 1981; Erol, 1983; Tonbul, 1985 ve 1987; Erol vd. 1987). Alt Miyosen dönemi başında parçalanan Fırat Nehri, muhtemelen Orta Miyosen sonuna kadar bu peneplen üzerinde eski yatağını kullanarak, yeni kara haline geçen alanlar üzerinde büyümüştür. Başlangıçta kuzeyden güneye doğru eğimli peneplen yüzeyinin (D0 ve DI yüzeyleri) eğimine uyumlu yerleşen Fırat Nehri konsekant boğaz oluşturmuştur. 15

F.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi 1996 8(1) Alt Miyosen aşınım dönemi, Orta Miyosen deki kıta kıta çarpışması (Şengör, 1980) ile sona ermiş, yeni bir aşınım dönemi başlamıştır. Orta Miyosen sonrası tektonik hareketlerle Güneydoğu Toroslar ın kubbeleşerek yükselmesi, güneydeki Adıyaman, kuzeydeki Malatya havzalarının çökmesi ve bu iki havza arasında yer alan Pütürge-Doğanyol oluğunun belirginleşmesi sonucunda Fırat ın Malatya havzası ile irtibatı kesilmiş olmalıdır. Gerçekten, çarpışma sonrası Üst Miyosen dönemindede Güneydoğu Toroslar yükselmesini sürdürmüş, denizel ortamlar kapanmış, DI yüzeylerinin tektonik hareketlerle parçalanıp çöken kesimlerindeki karasal ortamlar örneğin, inceleme alanımızın kuzeyinde Malatya kapalı havzası acı-somatr bir göl ile işgal edilmiştir (Atalay, 1987,s.165). Özellikle, Torosların kuzeyinde yerel havzalarda gelişen Üst Miyosen-Pliyosen gölleri dönem başındaki akarsu sisteminin parçalanmasına, Fırat Nehrinin Malatya havzası ile olan irtibatının kesilmesine yol açmıştır. Yine bu dönemde, Pütürge-Doğanyol oluğu, çevresine göre alçalmış olmakla beraber, aşınım alanı olma özelliğini korumuş, bu yüzden, Fırat Nehri buradaki kısmında, eski yatağında geriye aşındırmasına devam etmiş olmalıdır. Üst Miyosen döneminde, inceleme alanımızın dışında bulunan, kuzeydeki Malatya Ovası-Uluova arası ile araştırma alanımızın yer aldığı Şiro Çayı-Hazar Gölü çöküntü hendeği ve Torosların güneyindeki Adıyaman Platoları ile dağlık sahalar arasında fay basamakları belirmeye başlamış ve kapalı havzalar gerisinde Üst Miyosen aşınım yüzeyleri gelişmiştir (Erol vd. 1987). Bu dönemde Şiro Çayı havzasında, Kömürhan Boğazı ve Kale Ovası çevresinde, D I yüzeyi içinde gençleşme ile etek düzlüğü karakterinde D II aşınım yüzeyleri gelişmiştir. Belirtilen yüzeyler, boğaz içinde 1300-1500 m. yükseltilerinde olup, D I yüzeyi içinde yeni taban düzeyine göre, Fırat Nehrine doğru eğimli olarak gelişmiştir. Bu nedenle, Çak Çak Dağı ile Karataş Tepe (Karga Dağı) arasında, yaklaşık D-B yönünde çizilen jeomorfolojik kesitte bu eski olgun vadiye ait parçalar açık bir şekilde görülmektedir (Foto 1; Şekil 4). Üst Miyosen sonuna kadar Fırat Nehri, Malatya havzası güneyindeki dağlık alana doğru, eski dönemlerdeki yatağını kullanarak geriyi aşındırma ile sokulmuş ve yükselen kütleyi yarmaya devam etmiştir. Çak Çak Dağının güneyine çok derin vadisiyle sokulan Akça Deresi de, Üst Miyosen aşınım yüzeyleri içinde menderesler çizerek Fırat'a kavuşmaktadır. Fırat, vadisindeki D II yüzeyleri içinde de gevşek menderes salınımları izlenebilmektedir. Fırat Nehri, Üst Miyosen-Pliyosen geçiş dönemindeki tektonik hareketlerle D II yüzeyleri içinde menderesleri ile gömülmüş, ancak bu menderes izleri sonradan erozyonla silikleşmiştir. Bu dönemde, günümüzde nehir yatağında yer yer görülen keskin dirsekler ve akarsu ötelenmelerini meydana getiren faylar ortaya çıkmıştır. Kömürhan Boğazı girişinde Fırat Nehri Elazığ Fayı tarafından en az 5 km. sola atılmıştır (Perinçek vd., 1987). Bununla birlikte asıl önemlisi, boğazın bittiği yerde Fırat Nehri, Doğu Anadolu Fayı tarafından 13 km. sol yanal 16

ÖZDEM R, M.A. ve TONBUL, S., Kömürhan Bo az... ötelenmiştir (Foto 3). Foto 3: Taşlıyayla Deresi ağzından güneye bakış; Kömürhan boğazının sona erdiği Fırat Nehri ile Şiro Çayı birleşim yeri, Pütürge-Doğanyol oluğu ile güneyinde yükselen Ulubaba Dağı ve boğaz içinde oluşan paleoheyelan alanları görülmektedir. Fırat Nehri Şiro Çayı birleşim yerinde Doğu Anadolu Fayı tarafından 13 km. sol yanal ötelenmiştir. Pliyosen başındaki tektonik hareketlerle, tekrar Fırat Nehri'nin Malatya ve Kale ovaları ile olan irtibatı kesilmiş, Üst Miyosen göl alanları daralmış, Malatya ve Kale çukurluğu ile Pütürge-Doğanyol oluğu içinde çökmeler meydana gelmiştir. Pliyosende, Kale çukurluğunda Malatya havzasıyla ilişkili bir şekilde göl havzası meydana gelmiştir. Su altında kalan Habibuşağı köyü çevresindeki gölsel kayaçlar bu dönemdeki yerel havzada oluşmuştur. Yerel havzalara göre şekillenen Pliyosen aşınım yüzeyleri 900-950 m. yükselti basamaklarında gelişmiştir. Doğu Anadolu Fayının açılma kesimlerinde küçük gölcükler oluşsa da, Pliyosende, Pütürge- Doğanyol çukurluğu oluğu iyice belirginleşmiş olup genel olarak bir aşınım alanıdır. Pliyosen boyunca Fırat Nehri eski yatağında geriye aşındırma ile büyümesini sürdürmüştür. Pliyosen aşınım ve birikme dönemi Enalt Pleyistosen başındaki tektonik hareketlerle kesintiye uğramıştır. Faylanmalar nedeniyle, Çak Çak Dağı ile Şiro Çayı arasında, D II ve D III aşınım yüzeylerinin aralarındaki yükseklik farkı daha da artmıştır. Bu durum tektonik hareketlerle, Güneydoğu Torosların hızlı bir şekilde yükselirken çevresindeki havzaların yeniden çöktüğünü göstermektedir. Bununla birlikte Pliyosen göl çökellerinin yer aldığı Malatya-Kale havzası, Pliyosen 17

F.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi 1996 8(1) sonunda Fırat Nehri tarafından geriye aşındırma ile kapılmış ve tek bir Fırat sistemi doğmuştur (Tonbul 1987). Atalay' da, bu gelişimi açık bir şekilde belirtmiştir. O'na göre, Orojenik kuşaklara Üst Eosen-Miyosen döneminde yerleşen akarsular, Pliyosen sonu-kuvaterner başlarından itibaren dağların yükselmesine bağlı olarak, yataklarını kazarak derinleştirmişler ve adeta dağ kuşaklarını testerenin altındaki odun gibi keserek antesedant boğazları meydana getirmişlerdir (Atalay,1994,s.29). Böylece Fırat Nehri, Kömürhan civarında ofiyolitik kütleye antesedant olarak saplanmış ve Malatya havzasını kaparak havzayı dolduran Pliyo-Kuvaterner çökellerini önemli ölçüde boşaltmıştır (Atalay,1994,s.53). Görüldüğü gibi, Atalay da, orojenik kuşaklar üzerindeki Zap, Dicle, Fırat, Ceyhan, Kızılırmak, Yeşilırmak ve Sakarya nehirleri boğazlarının yanısıra, inceleme alanımızdaki Fırat ın Kömürhan boğazının antesedant olduğunu belirtmektedir. Enalt Pleyistosen dönemine geçişi belirleyen tektonik hareketlerle, Pliyosen aşınım yüzeyleri faylanmalar sonucunda parçalanmış, çöken kısımlar ise Kale Ovası ve Pütürge-Doğanyol oluğunda olduğu gibi, Enalt Pleyistosen dolgu düzlüklerini teşkil eden birikinti yelpazesi çökelleri ile örtülmüştür. Böylece boğaz içinde akarsuyun son eski yatağına ait taban ortaya çıkmıştır. Alt Pleyistosen döneminde, yerel tektonik hareketlerle, yöre hızlı yükselme eğilimini sürdürmüş, deyim uygunsa Fırat Nehri yatağına hapsedilmiş, yükselen kütleyi yarmaya devam ederek antesedant boğazını derinleştirmiştir. Özellikle Doğu Anadolu Fay Zonu kesiminde D IV yüzeyleri faylarla parçalanmış, eğimlenmiş, Fırat Nehri birbirine paralel gelişen fay zonlarına intibak etmiştir (Özdemir,1994). Kuvaterner başlangıcında genel taban düzeyine erişen Fırat Nehri, yükselmenin nisbeten yavaşladığı sakin dönemlerde yatağında alüvyonlar biriktirmiş, hızlı yükselme dönemlerinde ise bu alüvyonlar içinde gömülmüş, böylece vadi tabanından 10-15 m. (S4), 25-35 m. (S3), 50-70 m.(s2), 90-120 m.(s1) yükseklikte Fırat Nehri seki sistemleri meydana gelmiştir. Kömürhan Boğazı içinde, Pleyistosen sonlarındaki yerel tektonik hareket-lerle, S1 ve S2 sekileri oluşumlarından sonra hem yükselmiş hem de çarpılmıştır (Şekil 7). Bu açıklamalara göre, Fırat Nehri bugünkü şekline gelinceye kadar oldukça kompleks bir gelişim geçirmiştir. Başlangıçta konsekant kurulan Fırat Nehri sistemi, tektonik hareketlerin etkin olduğu dönemlerde parçalanmış, sakin dönemlerde ise geriye aşındırma ve kapma olaylarıyla büyümüştür. Son olarak Pliyosen sonundaki kapma olayıyla şimdiki vadisine yerleşen Fırat Nehrinin oluşturduğu Kömürhan boğazı, son şeklini de antesedans olaylarıyla kazanmıştır. Boğazın antesedant olduğunu gösteren morfolojik özellikler şunlardır; Kömürhan Boğazında, Eosen birimleri ile Jura-Alt Kretase yaşlı ofiyolitler arasında, Oligo-Miyosen tektonik hareketleriyle ortaya çıkan, boğazı enine kesen 18

ÖZDEM R, M.A. ve TONBUL, S., Kömürhan Bo az... ve sıkışmaya, dolayısiyle yükselmeye bağlı olarak oluşan bindirme hattı, boğaz oluşumunun başlangıcında bile antesedant olayların etkili olduğunu göstermektedir ( Foto 1 ). Boğazın batısında yükselen Şak Şak Dağlarının kuzey ve güney yamaçları Neojen'de ortaya çıkan ve Kuvaterner de gençleşen faylarla (Kale Fayı ve Doğu Anadolu Fayı) parçalanmış, böylece dağların yamaçları basamaklanmıştır. Bölgesel ölçekteki sıkışma, tüm Güneydoğu Torosların yükselmeye devam etmesine yol açmıştır. Belirtilen basamakların bir kısmı fay, bir kısmı da aşınıma farklı dirençteki kayaçlara bağlı olsa bile, büyük bir kısmı dağlık kuşağın tektonik hareketlerle dönemler halinde yükselmesiyle oluşmuş aşınım basamaklarıdır. Şekil 7: Taşlıyayla Deresi ağzı karşısında, Karahüseyin Köyü çevresinde genç jeomorfolojik birimler (II nolu kesit). D II, Üst Miyosen aşınım yüzeyi; D III, Pliyosen aşınım yüzeyi; D IV Enalt Pleyistosen aşınım ve birikim yüzeyi; vadi tabanından yüksekliklerine göre, 110-130 m. (S1), 80-100 m. (S2) sekiler (Şekil 4 ile karşılaştırınız). Pütürge-Doğanyol oluğunda, özellikle D IV etek düzlükleri gençleşen Doğu Anadolu Fayının yol açtığı deformasyonlardan etkilenmiş, blok faylanmaya maruz kalmış, çarpılmış ve yükselmiştir. Tablo 1'de görüldüğü gibi, Şiro Çayı'nın güneyinde 750 m. seviyelerinde olan D IV yüzeyleri, hemen aynı çayın kuzeyinde, boğazın geliştiği Çak Çak Dağının güney yamacında bu fayın etkisiyle 850 m. ye yükselmektedir. Kale Ovasında ise 750 m. seviyesindedir. Kömürhan Boğazının merkezi kesiminde Karahüseyin ve Yenidamlar köyü çevresinde, 250-350 m. genişlikte ince şeritler halindeki DIV düzlükleri 950 m. yüksekliktedir. Yenidamlar köyü çevresinde yükselmiş ve kuzeye çarpılmıştır (Tablo 1). Tabloda 1 görüldüğü gibi, Çak Çak Dağı ile Çal Tepe arasındaki eksen 19

F.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi 1996 8(1) üzerinde en yüksek değerine ulaşan D III ve D IV yüzeyleri kuzeye ve güneye doğru gidildikçe alçalmaktadır. Üst Pliyosen ve Enalt Pleyistosen sonu tektonik hareketlerle aşınım ve dolgu düzlükleri de yükselmiş kuzeye ve güneye doğru çarpılmıştır (Tablo 1). Tablo 1: Kömürhan Boğazı ve yakın çevresinde bazı morfolojik birimlerin yükselti değerleri S1 ve S2 Alt Pleyistosen sekileri, D IV; Enalt Pleyistosen yüzeyleri, D III Pliyosen aşınım yüzeyleri). Boğazın merkezi kesiminde yer alan DIII ve DIV yüzeyleri S1 ve S2 sekilerinin, kuzey ve güneydeki çukur alanlardakine göre, daha yüksekte ve çarpılmış olmaları Kuvaterner dönemindeki neotektonik hareketlerin eseridir (Foto 4 ve Tablo 1). 20

ÖZDEM R, M.A. ve TONBUL, S., Kömürhan Bo az... Foto 4: Taşlıyayla Deresi ağzından batıya Karahüseyin Köyü çevresine bakış; Fırat Nehri vadisinin bir kısmını dolduran Karakaya Baraj Gölü çevresinde, tektonik hareketlerle yükselmiş D IV dolgu düzlüğü, S1 ve S2 birikim sekileri omuz düzlükleri halinde görülmektedir. DIV yüzeyleri Fırat'a doğudan subsekant kavuşan Taşlıyayla Deresine doğru kısa mesafede anormal olarak, çok hızlı bir şekilde yükselmektedir. Taşlıyayla Deresi, D IV yüzeyleri ve ana kaya içinde sıkışık salınımlı menderesleri ile gömülmüştür. Bu durum, sadece boğazın merkezi ve batı kesiminin değil, aynı zamanda doğu bölümündeki Karga ve Kamışlık Dağlarının da Kuvaterner döneminde hızlı bir şekilde yükseldiğini, bu gençleşme nedeniyle Taşlıyayla Deresinin anakaya içerisine sıkışık salınımlı menderesleriyle gömülmek zorunda kaldığını ortaya koymaktadır. Fırat Nehrine Kale Ovası doğusunda kavuşan Baskil Çayı ile güneydeki Şiro Çayı yatağında baraj gölünden önce olduğu gibi günümüzde de yoğun bir alüvyal boğulma sürmektedir. Bütün bu jeomorfolojik özellikler, Kömürhan boğazının antesedant bir boğaz olduğunu ortaya koymaktadır. SONUÇ Kömürhan Boğazı, Malatya-Kale Ovaları ile Pütürge-Doğanyol Oluğunu dar ve derin bir vadiyle birleştiren Fırat Nehrinin, Güneydoğu Toroslar dağ sırasına dahil ve D-B yönünde uzanan Şak Şak Dağı ile Karga Dağı arasındaki orografik yapıya dik olarak K-G yönünde yararak açtığı 22 km. uzunluğunda antesedant bir yarma vadidir. Kömürhan Boğazının antesedant olduğunu gösteren jeomorfolojik özellikler şunlardır; GB-KD doğrultusunda uzanan Güneydoğu Toroslara ait Çak Çak Dağı ve Karga Dağının kuzeyi Kale Fayı (Malatya-Kale-Uluova Fayı), güneyi ise Doğu Anadolu Fayı ile GB-KD doğrultusunda parçalanmıştır. Bu dağ sırası faylar arasında yükselim alanı, kuzeyindeki Kale Ovası, güneyindeki Pütürge- Doğanyol çukurluğu çökme alanıdır. Bu çukurlukların uzun eksenine yerleşen akarsu yataklarında alüvyal boğulma devam etmektedir. Çak Çak Dağının her iki yamacı faylar ve dönemler halinde yükselme sonucunda merdiven basamağı gibi bir görünüm kazanmıştır. Kale Ovası ve Pütürge-Doğanyol oluğunda gelişen D III, D IV yüzeyleri, S1 ve S2 sekileri hemen hemen aynı seviyelerde iken, dağın Fırat Nehri tarafından yarıldığı merkezi kesimde yükselme nedeniyle daha yüksek seviyelerde ve çarpılmış durumdadır. Boğazda, Üst Miyosen yüzeyleri içinde, Taşlıyayla Deresi vadisinde D IV yüzeyleri içinde gömük menderesler mevcuttur. D III, D IV yüzeyleri Fırat tarafından yeni yarılmış gibi olup vadi taze ve dik bir morfoloji sunmaktadır. Bunlara ek olarak yanal aşındırmanın zayıf olması, dağlık kütle üzerinde epijenezi gösteren bir örtü formasyonunun bulunmayışı, içiçe 21

F.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi 1996 8(1) gelişmiş vadiler, seki seviyelerinin birbirini tutmaması, Kömürhan Boğazının antesedant olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca, Güneydoğu Torosları yaran bir diğer akarsu olan Büyük Zap Suyu nun oluşturduğu boğazın da antesedant olması (İzbırak, 1951; Erinç, 1953; Şengör, 1980; Atalay,1994) aynı orografik yapı üzerinde yer alan Kömürhan Boğazının da antesedant olduğunu ortaya koymaktadır. Çok dönemli (policycle) gelişim ile ortaya çıkan Kömürhan Boğazının meydana gelmesinde birden fazla faktör ve olay etkili olmuştur. Boğaz bugünkü şekline gelinceye kadar oldukça kompleks bir gelişim geçirmiştir. Üst Eosen- Miyosen döneminde konsekant olarak kurulan "Ata Fırat Nehri", dönemler halinde Güneydoğu Torosların yükselmesi, kuzey ve güneydeki çöküntülerin gelişimi ile Alt Miyosen, Üst Miyosen, Pliyosen başlangıcında tektonik hareketlerle parçalanmış, depresyonların birbiriyle irtibatları kesilmiştir. Fırat Nehri Üst Miyosen-Pliyosen döneminde yaklaşık GB-KD doğrultusundaki senklinal, fay gibi zayıf hatlara uyum sağlamış, özellikle doğrultu atımlı faylarla genelde K-G olan akış yönü bozularak ötelenmiştir. Üst Miyosen-Pliyosen geçiş döneminde, Kömürhan Boğazı girişinde en az 5, Karahüseyin Köyü kuzeyinde 4, Pütürge- Doğanyol oluğunda ise Doğu Anadolu Fayı tarafından 13 km. sol yanal ötelenmiştir. Fırat Nehri, tektonik bakımdan sakin dönemlerde eski yatağında geriye aşındırmasına devam ederek, kapma olaylarıyla büyümüş, nihayet son defa olarak Pliyosen-Enalt Pleyistosen arasındaki dönemde Malatya-Kale havzasını kapmıştır. Kuvaterner'de bölgesel düşey hareketlerle, dağlık alanlar ve çöküntülerde deformasyona yol açan yerel tektonik hareketlerle yükselmesini sürdüren Güneydoğu Toros Dağlarını yarmaya devam etmiş, eski olgun vadisinde evreler halinde gömülerek dik ve derin vadili antesedant, daha doğrusu antekonsekant Kömürhan Boğazını meydana getirmiştir. Malatya-Kale-Uluova Fayı ve Doğu Anadolu Fayı inceleme alanımızdaki en önemli neotektonik yapılardır. Orta Miyosenden günümüze neotektonik dönem boyunca dönemler halinde yükselen Güneydoğu Toroslarda, değişen taban düzeylerine göre DII- DIII- D IV aşınım yüzeyleri, Fırat vadi ve seki sistemleri meydana gelmiş, yukarıda belirtilen faylar zaman zaman gençleşmiş, inceleme alanımızdaki yer şekillerini deforme ederek derin izler bırakmıştır. FAYDALANILAN KAYNAKLAR AKKAN,E.,1964,Erzincan Ovası ve Çevresinin Jeomorfolojisi; Ank.Üniv.DTCF.Yay.No.153 AKKAN,E.,1970, Bafra Burnu-Delice Kavşağı Arasında Kızılırmak Vadisinin Jeomorfolojisi; Ankara Ü. D.T.C.F., Yay. No:191 AKKAN,E., 1972, Elazığ ve Keban Barajı Çevresinde Coğrafya Araştırmaları. Ankara Ü. D.T.C.F.,Coğrafya Araş.Derg.Sayı: 5-6, s.175-214, Ankara. 22

ÖZDEM R, M.A. ve TONBUL, S., Kömürhan Bo az... ATALAY,İ.,1983, Muş Ovası ve Çevresinin Jeomorfolojisi ve Toprak Coğrafyası. Ege Üniv., Ed.Fak. Yay. No: 24, İzmir. ATALAY, İ., 1987, Türkiye Jeomorfolojisine Giriş (Genişletilmiş 2. Baskı). E.Ü. Ed.Fak.Yay. No.9, İzmir. ATALAY, İ., 1994, Türkiye Coğrafyası (Genişletilmiş 4. Baskı.). Ege Üniv. Basımevi. İzmir. BİLGİN,T.,1964, Araplar Boğazı.. İst. Üniv. Coğrafya Enst. Derg. Sayı 14, s.149-163. DARKOT,B.,1943,Türkiyenin Coğrafi Bölgeleri Arasında Yukarı Fırat Bölgesi.. III. Üniversite Haf., Elazığ. İst. Üniv. Coğrafya Enst. Yay.No.196.s. 225-268. İstanbul. ERİNÇ, S., 1953, Doğu Anadolu Coğrafyası. İst. Üniv. Coğrafya Enst. Yay. No.15. ERİNÇ, S., 1957, Karacabey Boğazı. İst. Üniv. Coğrafya Enst. Derg. Cilt 4, Sayı 8, s.95-97. ERİNÇ, S., 1982, Jeomorfoloji Cilt I. İst.Üniv. Coğrafya Enst. Yay. No. 2931.İstanbul. EROL, O.,1983,Türkiye'nin Genç Tektonik ve Jeomorfolojik Gelişimi.Jeom.Derg.S.11,s.11-22. EROL, O.,1993, Ayrıntılı Jeomorfoloji Haritaları Çizim Yöntemi; İst Üniv.Deniz Bilimleri ve Coğrafya Enst. Bül. Sayı 10,s.19-38.İstanbul. EROL,O., ALKAN, E., ELİBÜYÜK, M. ve DOĞU, A.F., 1987, Aşağı Fırat Bölgesi'nde Bugünkü ve Kuvaterner'deki Doğal Çevre Koşulları. ODTÜ. Aşağı Fırat Proj., 1978-1979 Çalışmaları. Aşağı Fırat Proj. Yay., Seri I, No.3 Ankara. İZBIRAK, R., 1951, Cilo Dağı ve Hakkari ile Van Gölü Çevresinde Coğrafya Araştırmaları. A.Ü. D.T.C.F.Yay. No: 67.Ankara. İZBIRAK, R., 1955, Muş Ovasında Morfolojik Müşahadeler. 9. Coğrafya Mes. Haf., Tebliğler ve Konferanslar, Türk Coğr.Kur. Yay. No: 2, s.7-13. ÖZDEMİR, M.A.,1994, Örmeli Çayı Havzasının (Pütürge-Malatya) Genel ve Uygulamalı Jeomorfolojisi. F.Ü. Sos.Bil.Enst.Doktora Tezi. Yayınlanmamış, 267 s. PERİNÇEK, D., GÜNAY, Y. ve KOZLU, H., 1987, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki Yanal Atımlı Faylar ile İlgili Yeni Gözlemler: Türkiye 7. Petrol Kongresi. ŞAROĞLU, F. ve GÜNER, Y.,1981, Doğu Anadolu'nun Jeomorfolojik Gelişimine Etki Eden Öğeler:Jeomorfoloji, Tektonik, Volkanizma İlişkileri. TJK, Bült.Cilt 24, S.2, s.39-50. ŞENGÖR,A.M.C.,1980,Türkiye'nin Neotektoniğinin Esasları; T.J.K.Konf.Serisi, No.2,40 s. TANOĞLU,A.,1944,Malatya Dolaylarında Coğrafi Geziler II.Türk Coğr.Derg.S.5 6., s.61-84. 23