Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı na

Benzer belgeler
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı na

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı na

Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı na

Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı na

İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI NA. 2- M. Kılıçaslan, İEM.lüğü TEM şube teknik takip büro amiri

İstanbul 13 ncü Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı na

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı na

Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı na

İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NA

10 Ocak 2013 BASIN AÇIKLAMASI

Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı na

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı na

HAYATA KARŞI SUÇLAR. Madde 81- (1) Bir insanı kasten öldüren kişi, MÜEBBET HAPİS CEZASI ile cezalandırılır.

T.C. Genelkurmay Başkanlığı

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı na. Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı na

2:Ceza muhakemesinin amacı nedir? =SUÇUN İŞLENİP İŞLENMEDİĞİ KONUSUNDAKİ MADDİ GERÇEĞE ULAŞMAK

Sağlık Personeline Karşı İşlenen Suçlar. Dt. Evin Toker

Hüseyin Yıldırım Danıştay şemasına Aslı gibidir' imzası atmıştı.

FETÖ cü polisler onlar hakkında da istihbarat toplamış

CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ HAKKINDA KANUN

Adalet ve Kalkınma Partisi

İSTANBUL ANADOLU CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI NA. : Şüpheli hakkında suç duyurusu dilekçemizin sunumudur.

TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı na

Sayı: 32/2014. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi aşağıdaki Yasayı yapar:

3984 sayılı kanunda şeref ve haysiyet

İFADEYE ÇAĞRI YAZISI (Şikayetçi için)

ÖZET : 353 Sayılı Kanunun 10/^ maddesi uyarınca asker kişi sayılan. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ CEZA BÖLtMÜ. sanıkların askerî cezaevinde işledikleri

CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ HAKKINDA KANUN. BİRİNCİ BÖLÜM Genel Hükümler

TÜRKİYE DE CEZA VE ADALET SİSTEMİ

FETÖ elebaşının ByLock'taki 'yeğen' grubu

İFADEYE ÇAĞRI YAZISI (Şikayetçi için)

TEMEL YASALAR /DÜZENLEMELER

İFADEYE ÇAĞRI YAZISI (Şikayetçi için)

İFADEYE ÇAĞRI YAZISI (Şikayetçi için)

POLİS TARAFINDAN KULLANILAN MUHBİRİN ÖDÜLLENDİRİLMESİ YASA TASARISI. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi aşağıdaki Yasayı yapar:

İFADEYE ÇAĞRI YAZISI (Şikayetçi için)

TİCARÎ SIR, BANKA SIRRI VE MÜŞTERİ SIRRI HAKKINDA KANUN TASARISI

İSTANBUL 10. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA

T.C. HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU

MEMURLAR VE DİĞER KAMU GÖREVLİLERİNİN YARGILANMASI HAKKINDA KANUN

: Av. Hüseyin ERSÖZ. Eski Büyükdere Cad. No: 22. Park Plaza Kat: 11 Maslak Sarıyer Istanbul. Tel: 0 (212) Pbx Fax: 0 (212)

Türkiye de Çocukların Terör Suçluluğu. Dr. Yusuf Solmaz BALO

İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NA

KARAR 1 (672 sayılı KHK ile kamu görevinden çıkarılmaya dair) Davalı : Başbakanlık /ANKARA

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

İPTAL BAŞVURUSUNA KONU OLAN YASA MEDDESİ İLE İLGİLİ AÇIKLAMA:

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı HATA BİLDİRİM FORMU (Usulsüzlük, Yolsuzluk, Etik Kural İhlali)

ŞİKAYET EDEN : Umut ORAN ( İstanbul Milletvekili ) TBMM/Ankara. ( Adres Antettedir. )

denetim mali müşavirlik hizmetleri

Mevzuat Kroniği CEZA HUKUKU

İstanbul 13 ncü Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı na

ADLİ TIBBİ AÇIDAN ADLİ PSİKİYATRİ

3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanununun bu hükmünden yola çıkarak, İçişleri Bakanlığının emniyet ve asayişi sağlamada, yürütme organları olarak

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ CEZA MUHAKEMESİ HUKUKU 2016 / 2017 ÖĞRETİM YILI BÜTÜNLEME SINAVI OLAY ÇÖZÜMÜ

ı.t. TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ İKİNCİ BÖLÜM KARAR CANAN TOSUN BAŞVURUSU (Başvuru Numarası: 2014/8891)

9 Şubat 2017 Perşembe Günü Saat da Yapılan Mahkeme Toplantısında Görüşülen Dosyalar ve Sonuçları (*)

ÖNSÖZ 3 EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YAZISI 5 İÇİNDEKİLER 7-12 KANUNLAR VE KAYNAKLAR BİRİNCİ BÖLÜM Genel Bilgiler Dersin adı ve konusu 17

Cumhuriyet Halk Partisi

Adresini tespit edemedim. ARZ EDİLEN MAKAM : DÜZCE NÖBETÇİ CUMHURİYET SAVCILIĞI

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR BİLAL MÜŞTAK BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2014/233)

HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU İKİNCİ DAİRE KARARI Esas No 2013/149. Karar No 2013/1034

Av. Ece KAVAKLI Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Ankara Halk Sağlığı Müdürlüğü Hukuk Birimi

OHAL KAPSAMINDAKİ SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMALARDA AVUKATLARIN SAVUNMA HAKLARININ KISITLANMASI KONULU ARAMA KONFERANSI SONUÇ RAPORU

Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı na

KAMU GÖREVLİLERİ ETİK KURULU KURULMASI VE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI. HAKKINDA KANUN ileti5176

İÇİNDEKİLER. Ceza Hukuku Genel Hükümler

Prof. Dr. Çetin ARSLAN Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı Başkanı

ADLİ RAPORLAR. Emine Doğan Mevlana Ü. Tıp Fak.

Ergenekon'da 19 tahliye, işte tahliye olan isimler

T.C. ADALET BAKANLIĞI Kanunlar Genel Müdürlüğü TÜRKİYE BUYUK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

KONTROLLÜ TESLİMAT YASA TASARISI. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi aşağıdaki Yasayı yapar: BİRİNCİ KISIM Genel Kurallar

MALİYE BAKANLIĞI BAŞHUKUK MÜŞAVİRLİĞİ VE MUHAKEMAT GENEL MÜDÜRLÜĞÜ İÇ GENELGELER

1 ( TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ İKİNCİ BÖLÜM KARAR BURAK EDİŞ BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2014/11177)

2006 Yılı Türkiye Đnsan Hakları Đhlalleri Bilançosu

MEMURLAR VE DİĞER KAMU GÖREVLİLERİNİN YARGILANMASI HAKKINDA KANUN

İÇİNDEKİLER SUNUŞ...V ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX KISALTMALAR...XVII GİRİŞ...1

Sahte Banknotların İncelenmesi Ve Değerlendirilmesinde Uyulacak Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik

(İstanbul Milletvekili) TBMM/Ankara

MUSA ANTER ve JİTEM ANA DAVALARI NASIL BİRLEŞTİ? Yazar: Duru Yavan

Izmir Barosu Uzlaştırma Yönergesinin görüşülmesi.

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI İDARİ TEŞKİLATI İMZA YETKİLERİ VE YETKİ DEVRİ YÖNERGESİ

5. A. TELEFON DİNLEMELERİNE İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELER

HASAN BALIKÇI ONUR ÖDÜLÜ PROF. ONUR HAMZAOĞLU NA

3- Hareketimizin; Ankara'da Musab bin Umeyr Derneği dışında hiçbir grup, dernek, cemaat ya da örgütle bir bağlantısı bulunmamaktadır.

MEDYA'DA YER ALAN HABERLERLE ALAKALI KURTUBA GENÇLİK HAREKETİ AÇIKLAMASI

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞINA (Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü)

CEZA USUL HUKUKU DERSİ (VİZE SINAVI)

: İstanbul Barosu Başkanlığı

ÖĞRENCİ DİSİPLİN SORUŞTURMASI ÖRNEKLERİ

2- Dâvanın, her biri hakkında aynı sebepten neşet etmesi. hükmü öngörülmüş. iken,

BİLİŞİM SUÇLARI Hazırlayan: Okt. Dr. Ebru SOLMAZ

TEMEL HUKUK ARŞ. GÖR. DR. PELİN TAŞKIN

: Av. Hüseyin ERSÖZ. Eski Büyükdere Cad. No: 22. Park Plaza Kat: 11 Maslak Sarıyer Istanbul. Tel: 0 (212) Pbx Fax: 0 (212)

MEMURLAR VE DİĞER KAMU GÖREVLİLERİNİN YARGILANMASI HAKKINDA KANUN. Kanun Numarası : Kabul Tarihi : 02/12/1999

REKABET KURULU KARARI

Trans Olmak Suç Değildir!

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO-

ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARININ TÜRLERİ VE NİTELİKLERİ

Bir skandal daha, Muammer Güler soruşturmaya engel oluyor. SAVCILARIN GÖREVDEN ALINMASI İÇİN HÜKÜMET BASKI MI YAPIYOR

Transkript:

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı na Şikayet Eden : (Avukat) Serdar ÖZTÜRK, TCKN : 18689107606 1 No lu L Tipi C. İ.K. B Blok No:3 SİLİVRİ/ İSTANBUL Şüpheli : 1- Feza Gazetecilik A.Ş. (Zaman Gazetesi tüzel kişiliği) 2- Ekrem Dumanlı- Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni 3- Hayri BEŞER, Zaman Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü 4-Serkan SAĞLAM, Zaman Gazetesi muhabiri 6- Kimliği meçhul diğer şüpheliler ZAMAN GAZETESİ YENİ BOSNA- İSTANBUL Suç Suç Tarihi : 1- İnsanlığa Karşı Suç İşlemek İçin Örgüt Kurmak, TCK. Md.78/1,2 2- İnsanlığa Karşı Suç İşlemek, TCK. Md.77/1-c,d ve 3 3- Adil Yargılamayı Etkilemeye Teşebbüs, TCK. Md. 288 4- Yayın Yolu İle Hakaret, 5237 sayılı TCK.md 125 : 12 Mart 2012 ve öncesi Açıklamalar : Şüpheliler, Ekrem Dumanlı, Hayri Beşer ve Serkan SAĞLAM, halen Feza Gazetecilik A.Ş. tarafından yayınlanan Zaman gazetesi adlı süreli yayın organında genel yayın yönetmeni, sorumlu yazı işleri müdürü ve muhabir olarak görev yapmaktadırlar. Şüpheli şahısların, yayın organında yer alan ve suç teşkil eden yayınlardan cezai sorumluluklarının bulunduğu gazetede, 12.3.2012 tarihinde, gazetenin 6 ncı sayfasında büyük puntolarla resmimde verilmek sureti ile, SERKAN SAĞLAM adlı muhabirin imzası altında, şahsımla ilgili olarak İLKER BAŞBUĞ A YAZDIĞI MEKTUPLAR YENİ KAOS PLANLARINI DEŞİFRE ETTİ şeklinde içeriği itibarı ile TÜMÜ İLE GERÇEK DIŞI, örgütsel bazı amaçlara hizmet eden, ABD.nin ülkemizde yürüttüğü örtülü operasyonun psikolojik harp ayağı niteliğinde ve kamuoyunu kasten yanıltmaya yönelik bir haber yapılmıştır. Her şeyden önce şunu açıkça ifade etmek isterim ki. Ben Türk üm ve çok şükür Müslümanım. İnancımla ve milliyetimle de her zaman gurur duydum. Allaha olan inancımın da, ne ABD. hizmetkarı bir cemaatin ne onun yayın organlarının nede bir siyasi iktidarın doğrulamasına ihtiyacı bulunmamaktadır. Benim inancımın, 1,5 1

milyon müslümanın katili, Müslüman cenazelerinin üstüne alçakça idrarlarını yapan, Kur an-ı Kerim i yakmayı hak bilen, Müslüman kadınlara tecavüz edip ailelerini yakan, masum insanları bilgisayar oyunu oynuyormuş gibi zevkle öldürüp, bununla dalga geçen ABD.lilere hizmet edenler tarafından değerlendirilmesi gayretini hakaret sayarım. (bu davalarda çoğu masum olan ve hiçbir suça bulaşmamış olan insanların tutuklu yargılanması, asla bırakılmaması için özel gayret sarf eden, siyasi görüşü farklı insanların sırf bu nedenle tutuklu olmalarından zevk alan daha çok kişiyi tutuklayın bin kişiyi tutuklayın diye çığlık atan kişilere bakıldığında ABD.li askerlerden farklı bir yapıya sahip olmadıkları görülebilir. Ancak böyle davranışları insanilikle yada Müslümanlıkla bağdaştırmak mümkün değildir.) Samimi inanç sahibi insanlara, her zaman saygı duymuşumdur. Ama insanlara iftira atarak, halka yalan söyleyerek insanları kandırmayı hak bilenleri islamın hizmetkarı olarak değil, şeytanın hizmetkarı olarak görürüm. Yüce dinimiz hiç kimsenin tekelinde olmadığı gibi, inanç sahibi insanların imanları da, bir cemaatin, yada bu cemaatin bir vaazda sümüklü mendilini müritlerine atan liderlerinin takdisinden münezzehtir. Benim bu tür yalan haberlerle sert mücadele etmemin tek amacı, bu yapılanların arkasında ABD.nin planlarına hizmet olduğunu somut kanıtları ile bildiğim içindir. Gülen cemaatinin yayın organlarının, ABD.nin ülkede iç karışıklık çıkartmak, halkı bölüp birbirinden nefret ettirerek aynı 12 Eylülden önce olduğu gibi toplumu kamplara ayırıp terör ortamı yaratma amacına hizmet ettiğini düşündüğüm içindir. Sonuç olarak ben müslümanım ve islama gerçek anlamda hizmet eden hiç kimseyle mücadele etmem. Ama islama hizmete ediyorum diye masum insanlara iftira atanlarla, askeri casusluk yapanlarla ölümüne mücadele ederim. Allaha inanan bir insan olarak, ölüm dahil hiçbir şeyden de korkmam. Bizim mürşidimiz Yalanlar ve iftiralar veya ABD. değildir. Bizim mürşidimiz, Bin kerede tövbe etsen yine gel diyen Hz. Mevlana, verdiği kurtuluş savaşı ile ülkemizi kuran, bugün minarelerimizde okunan ezanlarımızı ve özgür bir toplumda yaşamamızı borçlu olduğumuz Mustafa Kemal Atatürk ile Allah ın bize verdiği akıl ve bilimdir. Hazreti Ömer in ( r.a.) çok güzel bir sözü vardır: insanların kıldığı namaza ve tuttuğu oruca bakmayın. Yalan söyleyip söylemediğine, haramı helali ayırt edip etmediğine ve emanete riayet edip etmediğine bakın der H.z Ömer. Oysa İslami demokrat bir çizgide olduğunu iddia eden ZAMAN gazetesinin haberlerine bakıldığında, savunduğu değerlerin aksine, iftira karalama ve yalan 2

dolu olduğu görülecektir. Yani bu gazete tarafından yapılan işlerin İslami bir yönü yoktur. Ergenekon Davasına ilişkin olarak Zaman Gazetesi tarafından yapılan çoğu gerçek dışı haberlere bakıldığında, İslami çizgi imajının sadece insanları aldatmak için kullanılan bir maske olduğu anlaşılmaktadır. Öyle olmasaydı vebal yükleneceklerini bildikleri için yalan söyleyerek iftira atmaya cüret dahi edemezlerdi. Bu açıklamalardan sonra, Mevcut suç duyurusunun hukuki ve manevi unsur bakımından değerlendirilmesinin tam olarak yapılabilmesi ve neden bu eylemlerin insanlığa karşı suç bağlamında işlendiğinin iddia edildiği hususunun anlaşılabilmesi için öncelikle Ergenekon Projesinin veya davasının ne olduğu, geldiği aşama ile benim yargılandığım ve kamuoyunda ıslak imza olarak bilinen davanın safhaları ile ZAMAN GAZETESİNİN BU PROJEDEKİ FONKSİYONUNUN ayrıca çok kısa özetlenmesi gerekmektedir. A- Ergenekon Davası (Projesi) Bu bağlamda ifade etmek gerekirse, Ergenekon belgeleri, ilk defa 2000 yılında, Amerikalılara özel hizmetlerde bulunduğunun ortaya çıkmasını müteakip çalıştığı gazetenin yönetimi tarafından işinden çıkartılan FEHMI KORU adlı kişi tarafından yayınlanmıştır. Bu belgeler daha sonra Mart 2001 de başka bir suçtan gözaltına alınan Tuncay Güney den elde edilmiştir. Bahse konu belgelerin kaynağının ise Amerikalılar olduğu daha sonra deşifre olmuştur. Zira, 2000 yılında ABD Ankara Büyükelçiliğin de siyasi müsteşar olarak görev yapmakta olan ve CIA görevlisi olduğu iddia edilen JOHN KUNSTADTER adlı kişinin FETULLAH GULEN adlı şahsın daha önce özel sekreterliğini yapmış olan TUNCAY GUNEY i, Temmuz 2000' de Amerika Birleşik Devletlerine gönderdiği, bu kişinin 9 gün Amerika da kaldıktan sonra Türkiye 'ye döndüğü, devam eden süreçte ise, bahse konu Ergenekon belgelerini Mart 2001 de başka bir suçtan gözaltına alınmasını müteakip polise verdiği ve kendisine sorulmamasına rağmen, sanki bu hikayeleri anlatması için özel olarak görevlendirilmiş ve kurgulanmış gibi Ergenekon Örgütü masalını anlattığı gelinen aşamada açıklığa kavuşmuştur. ABD.lilerin angaje ederek kullandığı Tuncay Güney ile arkadaşlarında ele geçen Ergenekon belgelerinin sahte olduğu o tarihte anlaşıldığı için, bu belgelerle ilgili olarak, MİT müsteşarı sayın Şenkal Atasagun, dönemin özel yetkili Başsavcısı sayın Aykut Cengiz 3

ENGİN ve Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı sayın Sabri Uzun tarafından herhangi bir işlem yapılmamıştır. Suça konu Ergenekon belgelerinin sahte olduğu bu gün dahi'sadece şu noktadan anlaşılabilir. Belgelerin açılmayan bölümlerinde örgütün basın kanadı yöneticisi olarak Zaman Gazetesi yazarı HUSEYIN GULERCE adlı kişi görünmektedir. Sırf bu bilgi dahi belgelerin sahte olarak üretildiğini, özel bazı amaçlara matuf olarak yargı makamlarına iletilmeye çalışıldığını göstermektedir. Dönemin İstihbarat Daire Başkanı SABRİ UZUN 20/Eylül/2010 tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü müfettişlerine vermiş olduğu ifadede bu sahte belgelerin 2001 ve 2006 yıllarında iki defa kendisine getirildiğini, ancak belgelerin ve diğer bazı bilgilerin sahte olduğunun çok açık olması nedeniyle kendisinin herhangi bir işlem yapmadığını, şu anda operasyonu yapanların o dönemde kendi iradesini iğfal edemedikleri için 2001 ve 2006 yıllarında bu 'operasyonu başlatamadıklarını anlatmıştır. Bu operasyonun hazırlık safhasında 2006 yılında bazı Emniyet görevlilerine, Amerika Birleşik Devletlerinde delil üretme ve suçlu yaratma veya benzeri adla bir kurs verildiği, keza 2007 yılında KOM Daire Başkanlığında 40 adet polisin özel olarak çilingir eğitimi gördüğü, aynı şekilde, Ergenekon soruşturma ve kovuşturmalarına katılacak olan hakim ve savcılara da, Amerikalı savcı Susanne Hayden tarafından soruşturmalar başlamadan önce eğitim verildiği, Mehmet Eymür ün MİT den emekli olduktan sonra CIA de (Virginia da ki merkezinde) öğretmenlik yapmakta iken, Ergenekon operasyonundan hemen önce apar topar Türkiye ye geldiği ve Ergenekon soruşturmaları kapsamında yapılan gözaltı ve tutuklama işlemlerinden önce ve sonra Ergenekon projesini uygulamak için Şubat 2007 de İstanbul emniyet müdürlüğünde özel olarak görevlendirilen Ali Fuat Yılmazer ve Mutlu Ekizoğlu ile Princess otelde görüşmeler yaptığı bugün açıklığa kavuşmuştur. Müdafi olduğum süreçte, SABRİ UZUN' la yaptığımız görüşmelerde kendisi bana "2006 yılında bu belgeleri geri çevirmesini müteakip, kendisine bu belgeleri getiren emniyet istihbarat daire başkan yardımcısı RECEP GÜVEN' in İstanbul Emniyetinde görevli TEM ve İstihbarat Şube Müdürleri ile görüştüğünü, kendisinin bu görevliyi o tarihte takip ettirdiğini, Recep Güven in bu görevlilere kendilerinin bir projesi olduğunu, projeyi sadece belirli emniyet mensuplarının bildiğini, dolayısıyla bu kişilerin İstanbul Emniyetinde projeyi uygulamak üzere kendilerinin yerine 4

atanacaklarını, projenin gerçekleştirilebilmesi için kendi görevlendireceği emniyet mensuplarının atanmasının zorunlu olduğunu, bu yer değişikliği nedeniyle husumet gütmemelerini istediğini belirlediğini anlatmıştır. Müteakiben, Sabri Uzun un görevden alınmasından sonra, Ümraniye de el bombaları bulunmadan önce, Ergenekon Projesi ni uygulamak için, Ali Fuat Yılmazer ve Mutlu Ekizoğlu İstanbul emniyet Müdürlüğüne atanmışlardır. Bugün gelinen aşamada, ortaya çıkan belge ve bilgilere göre suikast hücreleri lideri olduğu iddia edilen ve DEMANS (iradi hareket edememek) hastası olduğu belirlenen İBRAHIM ŞAHİN in, bazı MİT görevlileri tarafından iradesinin iğfal edildiği ve bu MİT görevlilerince angaje edilen kişilerce bir kurgu yapıldığı açıklığa kavuşmuş, MİT görevlilerinin kimlikleri ve resimleri dava esnasında tespit edilmiştir. Keza Cumhuriyet gazetesinin bombalanması olayına karışan bir sanık bu işin polis tarafından kendisine yaptırıldığını, anneannesinin hesabına bu nedenle para yatırıldığını somut isimlerle açıkça mahkemede deklare etmiştir. Danıştay davasının bu dosyalarla birleştirilmesinin en önemli kanıtlarından biri olan CD'nin MEHMET EYMÜR' e ait olduğunun ortaya çıkmasından sonra, bu CD Beşiktaş Adliyesinde Adli Emanette kaybolmuş, keza sanıklardan Mustafa Levent Göktaş ın tutuklanmasının tek gerekçesi olan ve aleyhindeki tek delil olan 51 nolu DVD, bu DVD.yi ofise koyan polisin resminin Ankara daki C. Savcısına (2009/8745 S.N.lı dosya) verilmesini müteakip adli emanette kırılmıştır. Tüm bu olgular ortada hukuki bir sürecin bulunmadığını, belirli siyasi ve dini görüşe sahip kişilerin Amerikalılar tarafından angaje edilmiş bazı emniyet ve MİT görevlilerinden oluşan bir suç örgütü tarafından hedef olarak seçildiğini, hedef seçilen kişilerin ofislerine, evlerine, arabalarına delil bırakılmak veya el konulan CD, DVD, FLAŞ DİSK gibi dijital veri depolama aygıtlarının kopyalarının usul yasasına aykırı olarak şüphelilere ve müdafilerine verilmeyip, içeriğinde geriye dönük tarihli suç teşkil edecek veri ve delil yaratılması, savcıların kendiliklerinden iddia etmeye ve bağlantı kurmaya utanacakları hususlarda da, organize bir ihbar maili şebekesinin devreye sokulması sonucu hedef seçilen kişilerin tutuklattırılarak, yasal olmayan bir şekilde uzun süre hürriyetlerinden yoksun bırakıldıklarını göstermektedir. Bu süreçte, yine cemaate bağlı bazı yayın organları tarafından yasak olan 25 nci kare tekniği kullanılmak sureti ile, olmayan bir örgüte ilişkin olarak varmış gibi algı 5

yaratmak ve halkın bilinçaltına bu olguyu yerleştirmek maksadıyla yayınlar yapıldığının anlaşılması üzerine ilgili yayın kuruluşu (Samanyolu TV) hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur. Organize bir şekilde yapılan bu eylemlerin, TCK.'nun 77 ve, 78. Maddeleri bağlamında İnsanlığa karşı suç islemek fiilini oluşturduğu kuşkusuzdur. İnsanlığa karşı işlenmiş suçlarda zaman aşımı olmadığı ve Uluslararası anlaşmalar bağlamında da bu suçların af kanunlarının kapsamı dışında olduğunu, insanlıkla ve Müslümanlıkla zerrece ilgisi bulunmayan, küresel bir çetenin emrinde olduğu anlaşılan bu suç örgütüne kasten veya ihmal suretiyle yardım eden herkesin bilmesinde yarar bulunmaktadır. B- Kamuoyunda İrtica İle Mücadele Eylem Planı Olarak Bilinen Dava İrtica İle Mücadele Eylem Planı adlı sahte belgenin oluşturularak, Ankara dışında olduğum bir tarihte, 3.6.2009 gecesi, kimlikleri bugün için tarafımızdan bilinen Ankara Tem Şube görevlilerince benim avukatlık ofisime konulmasının bir tek nedeni bulunmaktadır; Oda benim Ergenekon soruşturmasına yardımcı olan emniyet içindeki suç örgütünün askeri casusluk yaptığına dair bazı somut bulgulara ulaşarak, elde ettiğim bulgular ve kanıtlar doğrultusunda yasal gereğini yapmaya tevessül etmemdir. Emniyet içindeki suç örgütü benim telefonlarımı ve maillerimi takip ettikleri için askeri casusluk eyleminden ötürü bazı görevliler hakkında suç duyurusu hazırladığımı biliyorlardı. Bu belgenin, 4.6.2009 tarihinde benim ofisimde bulunmasını müteakip, 12 Haziran 2009 günü, bu operasyonun basın ayağı olan ve sırf bu operasyon için, Alkım yayınevine 3.6 trilyon teşvik verilerek kurdurulan The Taraf gazetesinde yayınlanmasını müteakip, 26 Haziran 2009 da, diğer parti gruplarından gizlenerek gece yarısı verilen kaçak bir teklifle, sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasının önüne geçilmiş, bu da kamuoyuna sivilleşme diye açıklanmıştır. Oysa ki gerçek bambaşkadır. Bu belge ile askeri casusluk eylemi içindeki asker, polis, savcı, basın mensubu maskesi kullanan ajanlar ve siyasetçilerden oluşan bir suç örgütü, askeri savcılığın askeri casusluk eylemi yönünden yapacağı bir soruşturmadan kurtarılmışlardır., Belge ile ilgili ciddi bir soruşturma yürüten Cumhuriyet Savcısı Abbas Özden in, 6

3.6.2009 gecesi Ankara Tem Şube de görevli bazı polislerce avukatlık ofisime girilerek bu sahte planın ve diğer belgelerin bırakılması eyleminde, polisin içindeki şebekenin, kullandığı adamı doğru tespit etmesi ve onunla ilgili Ekim 2009 ayı başında detaylı araştırmalara girişmesi sonucu, birden bire 15 Ekim 2009 da ıslak imzalı belge ortaya çıkmış ve soruşturma C. Savcısı sayın Abbas Özden den alınmıştır. Islak imzalı sahte belge, böyle bir usul ve uygulama olmamasına karşın, altına başbakan tarafından Mercedes verilen ve özel yetkileri alındığında ne yaptıysam devlet için yaptım diyerek bir nevi tevilli ikrar yolu ile soruşturmalar esnasında suç işlendiğini kabul eden C. Savcısı Zekeriya ÖZ tarafından bizzat 16.10.2009 tarihinde ATK.na götürülmüş ve 19.10.2009 tarihinde de bu sahte belgeye rapor alınmıştır. Raporda imzası bulunan Hacı Mehmet Akın, belgenin ATK.na savcı ÖZ tarafından getirildiği tarihte, yani 16.10.2009 da belge inceleme şubesinde görevlendirilmiştir. Bu kişi aynı zamanda, Behçet Oktay Cinayetinin, intihar olarak kapatılmasına neden olan Adli Tıp Raporunun altında imzası olan doktordur. Hüseyin Bülent Üner, ATK. Fizik İhtisas Dairesi başkanı olmasına rağmen, belge ve imza inceleme uzmanı değildir. (Balistik uzmanıdır) Belgede imzası bulunan diğer uzman ise, eşi doğum yaptığı için o tarihte izinde olmasına rağmen izinden çağrılan Lokman Başer dir. Oysa ki o tarihte, dairede 8-15 yıllık tecrübeye sahip dört adet uzman görevinin başındadır. Islak imzalı belgeye verilen ve imza Dursun çiçek eli ürünüdür şeklinde olan 19.10.2009 tarihli ilk rapor (bu tarih aynı zamanda PKK.lıların Habur dan giriş yaptığı tarihtir. Bu raporla kopartılan yaygara ile Habur olayı ört bas edilmeye çalışılmıştır.) adı geçen üç uzman tarafından imzalanmıştır. Bahse konu rapor bilimsel bir rapor değildir. ATK.nun aynı tip imzalarda daha önce verdiği binlerce raporla da çelişmektedir. Çünkü Dursun Çiçek in imzası BASİT TERSİMLİ imzadır. ATK. daha önceki bütün raporlarında, (yaklaşık tüm ATK kararlarının %20 si) basit tersimli imzalar için TESPİT YOK şeklinde karar vermiştir. Basit tersimli imzanın anlamı şudur: bizzat o kişinin imza attığını görmedikten sonra, imza bu kişinin eli ürünüdür diyemezsiniz. Çünkü basit tersimli imza herkes tarafından kolayca taklit edilebilen imza demektir. İşte ıslak imzalı belgeye ilk rapor bu şekilde alınmıştır. Heyet ayarlanmış, yeterli sayıda uzman var iken, izinden personel çağrılmış, uzman olmayan kişilere imza attırılmıştır. Bu nedenle, C. Savcısı Zekeriya ÖZ hakkında HSYK.na suç duyurusunda bulunulmuştur. 7

İkinci rapor ise, usule aykırı olarak Fizik İhtisas Dairesi Kurulu tarafından verilmiştir. Oysa ki, ATK nun iç yönetmeliklerine göre, kurul incelemesi için iki ayrı uzman heyetin vermiş olduğu iki farklı rapor olması ve bu raporlar arasında çelişki bulunması gerekmektedir. Ancak ıslak imzalı olduğu iddia olunan belge sadece üç kişilik bir heyet tarafından bir kez incelenmiştir. Dosyada, farklı bir bilirkişi heyeti tarafından verilmiş ve çelişki yaratan ikinci bir ATK. raporu bulunmamaktadır. Öte yandan, ATK. Başkanı, kendisi ve raporu düzenleyen uzmanlar hakkında yapılan suç duyurusu nedeni ile Bakırköy CBS.lığınca 2009/113352 numarasına kayıtlı olarak yürütülen soruşturma dosyasına göndermiş olduğu yazıda, belge inceleme şubesinde görevlendirilen kişilere, belirli bir süre geçmeden ve belirli sayıda olgu incelemeden imza yetkisi vermiyoruz denilmesine rağmen, 19.10.2009 tarihli ilk raporun hemen akabinde, Kasım 2009 da bazı ATK görevlilerine bir haftalık kurs verilerek, belge inceleme uzmanı sıfatı kazandırıldığı, normalde imza yetkisi olmaması gereken bu kişilerin kurula katılarak, Şubat 2010 tarihinde düzenlenen kurul raporunun 7 evet /4 muhalif şeklinde çıkmasının sağlandığı anlaşılmaktadır. Devam eden süreçte de, Samanyolu televizyonunun her gün bas bas bağırarak Jandarma Kriminale gönderecekler raporu ayarlayacaklar şeklinde yayınlarda bulunması ve bu şekilde rapor verecek görevlilerin Ergenekon soruşturmalarından tutuklanacaklarını ima eden haberler yapması sonucu Jandarma Kriminal görevlileri üzerinde oluşturulan korku psikozu ile rapor alınmıştır. Ancak bu raporların hiç birisi bilimsel niteliğe sahip değildir ve tamamı ATK.nun daha önce benzer olgularda vermiş olduğu tespit yoktur şeklindeki binlerce karar ile çelişmektedir. İşte Islak imzalı davaya ilişkin süreç bu şekildedir. Islak imzalı belge ile ilgili İhbar zarflarındaki çelişkileri ve 2nci ihbar zarfının ısrarla saklanması, ihbar mailindeki maddi olgularla ters düşen hataların detaylarına girmeyeceğim. 2- Ergenekon Projesi nin Uluslararası Boyutu Ve Tüm Mevcut Eylemlerin TCK. Bağlamında Değerlendirilmesi Büyük Ortadoğu Projesinin ne olduğunu bilmeden ve BOP içinde Türkiye nin durumu ve ülkemize biçilen rolü bilmeden Ergenekon ve bağlantılı süreçleri anlamak mümkün değildir. Öncelikle şunun iyi bilinmesi gerekmektedir ki, bu yapılan işlerin ne Müslümanlıkla, ne insanlıkla, ne ileri demokrasi ile, nede devletin 8

bağırsaklarının temizlenmesi ile en ufak bir ilişkisi bulunmamaktadır. Bu sözlerin tamamı, asıl yapılmak istenenleri halkın ve herhangi bir partinin militanı olmamış sadece adalet duygusu ile hareket eden samimi inanç sahibi hakimlerin ve savcıların yani bağımsız yargının gözünden kaçırmak için kullanılan maskeleme faaliyetinin bir parçasıdır. Gerçeklerle de en ufak bir ilişkisi bulunmamaktadır. BOP projesi Ortadoğu ve Kuzey Afrika da, Türkiye dahil, 24 Müslüman ülkenin sınırlarının değiştirilmesi ve Türkiye de Halifelik makamının olduğu ılımlı İslam devleti kurularak, bu yeni kurulan devlet üzerinden tüm İslam coğrafyasının batılı ülkelerce kontrolünün sağlanmasını öngören akılsızca bir plandır. Ben bir din alimi filan değilim. Son derece sıradan bir Müslümanım. Ancak bugün yaşanan olayların tüm boyutları ile değerlendirilmesinin yapılabilmesi için aşağıda anlatacaklarımın bilinmesi gerekmektedir. Bunlar bilinmeden, olayı tüm boyutları ile değerlendirmek ve anlayabilmek mümkün değildir. Bahse konu BOP adı altındaki ABD planı, saçma bir plandır. Zira, planda Türkiye de ılımlı bir İslam devleti kurulması yönünde bazı kurgulamalar olmasına karşın, kutsal kitabımızda, bir devlet şekli öngörülmez. Bu bağlamda zorunlu olduğu için izah etmek gerekirse, Kur anı- Kerim de Devlet ile ilgili üç hüküm vardır. Bunlarda : Adaletle hükmedeceksin, işi ehline vereceksin ve Danışmadan karar vermeyeceksin şeklindedir. Halk için ise, sizden olan ulu l-emre itaat edeceksiniz şeklindeki hükümlerdir. Bunun dışında kutsal kitabımızda devletle ilgili bir hüküm bulunmaz. Peygamber efendimizin açıkladığı şekli ile, Kur an ı Kerim in asıl amacı, kamil insanı yaratmaktır, devlet kurmak veya devlet şekli belirlemek değildir. Dolayısı ile ılımlı İslam, soğuk İslam, sert İslam veya yumuşak İslam diye bir şey yoktur. Bir tek İslam dini vardır. Ve O nun bir tek kutsal kitabı ve bir tek peygamberi bulunmaktadır. Keza, İslam coğrafyası, dört halife devri dışında hiçbir zaman tek bir halifeye biat etmemiştir. Emeviler devrinde Bağdat ta bir halife var iken, Endülüs te başka bir halife var idi. Aynı şekilde Halifelik Osmanlı ya geçtiği dönemde Acem Müslümanları, Afgan Müslümanları ve Afrika Müslümanları Osmanlı Halifesini tanımadıklarını açıklamışlardır. Dolayısı ile, BOP planı uygulanması tümü ile imkansız ve ABD.lilerin Ortadoğu haritasını yeniden dizayn etmeyi amaçlayan hayal ürünü bir plandır. Diğer taraftan aynı plan Türkiye nin doğu ve Güneydoğusunun ayrılarak büyük bir Kürdistan devleti kurulmasını öngörmektedir. Bu planın nedeni ABD.nin kürt 9

sevgisinden filan kaynaklanmamaktadır. Tam aksine, 1975 Cezayir anlaşması ile tarihte Kürtlere en büyük kazığı atan ülke ABD.dir. Bu anlaşma sonucu binlerce Kürt Saddam ın ordusu tarafından öldürülmüş ve yüz binlercesi de yaşadıkları toprakları terk etmek zorunda kalmışlardır. Dolayısı ile bu planın asıl amacı, Türkiye den kopartılacak bölgedeki petrol ve maden yatakları ile su kaynaklarını ele geçirmektir. Bu nedenle, bugün Ergenekon projesi ne bilerek veya bilmeden destek verenler, işte BOP adı altında yapılan bu ihanete ortak olmaktadırlar. Bütün bu projeyi yürüten ve ABD.lilerle müşterek çalışan çekirdek kadro 30 kişi civarındadır. Diğer emniyet MİT, yargı ve TSK.de kullandıkları kişilerle birlikte, gizli tanık olarak kullandıkları, kadın satıcıları, katiller, itirafçılar ve hakkında rüşvet ve haksız mal edinmekten soruşturma açıldıktan sonra nadim olmuş bir cumhuriyet savcısı gibi yan elemanları da topladığınızda bu sayı 300 kişiyi geçmemektedir. Ancak hukukçu olmayan bu kişiler, işledikleri suçları garabet bir biçimde tarih yazmak olarak görmekte, buna rağmen, soruşturma ve kovuşturma safhasında, adam öldürmek dahil NAZİ yöntemlerini kullanarak işledikleri suçları, halktan gizlemeye ve örtbas etmeye çaba sarf etmektedirler. Şunu herkes iyi bilmelidir ki, bu işi yapanlar bir suç örgütü, bir ihanet şebekesi ve bir menfaat grubudur. Herhangi bir şekilde insanlıkla veya Müslümanlıkla da zerrece ilişkileri yoktur. Bu proje esnasında bir çok suç işledikleri için (Behçet Oktay ın öldürülmesi dahil) tabi olarak korkmaktadırlar. Bu nedenle, mevcut ihanet projesini yürütenlerle korkmadan, bana neci davranmadan, idare-i maslahatçı hareket etmeden cesaretle mücadele etmek zorunludur. Bu mücadelede, öncelikle gerçekten samimi inanç sahibi, yüksek ahlaki cesarete sahip hukukçular tarafından yapılabilecek bir mücadeledir. Sonuç olarak, hukuki bakımdan yukarıda da izah olunduğu üzere, belirli bir plan dâhilinde, belirli siyasi ve dini görüşe sahip kişilerin aleyhlerinde sahte deliller üretilip, kamuoyunda makbul görülmeyen ve adları çetelerle özdeşleştirilmiş bazı kişilerle ve gruplarla bir araya getirilerek örgüt görüntüsü yaratılmaya çalışıldığı, bu şekilde asıl hedef seçilen ve masum olan kişilerin uzun süre hürriyetlerinden yoksun bırakıldığı anlaşılmakla, bu yapılan eylemlerin, TCK.'nun 77 ve, 78. Maddeleri bağlamında İnsanlığa karşı suç islemek fiilini oluşturduğu 10

anlaşılmaktadır. Yine yukarıda da izah olunduğu üzere, İnsanlığa karşı işlenmiş suçlarda zaman aşımı olmadığını ve Uluslararası anlaşmalar bağlamında da bu suçların af kanunlarının kapsamı dışında olduğunu, insanlıkla ve Müslümanlıkla zerrece ilgisi bulunmayan bu suç örgütüne kasten veya görevini ihmal sureti ile yardım eden herkesin bir gün hukuki süreç maskesi altında işlenen suçların hesabının sorulacağını bilmesinde yarar bulunmaktadır. Ki tarihte de hep böyle olmuştur. Uluslar arası boyutu bakımından da, bu operasyonları emniyet ve MİT içindeki uzantılarını kullanarak yaptırtan yabancı güçlerin amacı, Ülkenin bölünmesinin önündeki en büyük güç olan Türk Ordusunu eski hataları üzerinden vurup zayıflatarak, ülkenin Doğu ve Güneydoğusunun ayrılmasını sağlamaktır. Bunun nedeni de, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, Kürtlere sempati ve sevgi beslenmesinden değil, Doğu ve Güneydoğuda ki temiz su kaynakları ile petrol ve maden yataklarını elde etmektir. İşte bugün Ergenekon ve Balyoz adı altında yaratılan kaosun ve Türk Silahlı Kuvvetlerine saldırının esas nedeni budur. 3- ZAMAN Gazetesinin ABD Menşeli Ergenekon Projesindeki Fonksiyonu Malum olduğu üzere, ZAMAN GAZETESİ Fetullah Gülen cemaatinin bir yayın organıdır. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, 2008 yılında, Gülen cemaatinin bir örgüt olduğunu, örgütsel kapsamında suçlar işlediğini, ancak işlenen suçların zaman aşımına girmesi sebebiyle davanın ortadan kaldırılmasına karar verdiği görülmektedir. Bu bağlamda, Ergenekon adı ile bilinen davada, ZAMAN GAZETESİ bahse konu projenin psikolojik harp ayağı olarak çalışmış ve sanıkları suçla özdeşleştirecek gerçek dışı haberlerle, kamuoyunda sanki böyle bir örgüt varmış gibi bir algının yerleştirilmesi için sistematik olarak yayınlar yapmıştır. Öte yandan, gazetenin bağlı olduğu cemaate ait okullar ABD gizli servisi CIA.nin casusluk faaliyetlerinin maske teşkilatı olarak kullanıldığı gerekçesi ile Rusya Özbekistan ve Türkmenistan tarafından kapatılmıştır. Gelinen aşamada ortaya çıkan gerçek şudur ki, Osmanlı İmparatorluğunun Hıristiyan çocuklarını devşirip yeniçeri olarak kullandığı gibi, ABD.nin de bu cemaat yapılanmasını kullanarak, çoğu samimi inanç sahibi halisane dini duygulara sahip gençlerimizi devşirdiği ve kendi emperyalist çıkarları için kullandığı gerçeğidir. Keza, Paul Williams adlı emekli bir FBI görevlisinin açık kaynaklara yansıyan yazılarında, Gülen cemaatinin CIA tarafından kullanıldığını, cemaatin 112 ülkede 11

800 okulu bulunduğunu, bu okullar için Türkiye den gönüllülerden toplanan paranın yıllık 10 milyon dolar olduğunu, bu para ile okulların giderlerinin karşılanmasının mümkün bulunmadığını, bahse konu okulların yıllık giderinin 1 milyar 200 milyon dolar olduğunu ve bu giderlerin CIA tarafından uyuşturucu gelirleri ile finanse edildiğini iddia etmiştir. Gazetenin yazarlarından Mümtaz er Türköne ve Faruk Mercan ın bu projenin bizzat içinde olduğu yönünde somut bazı bulgular mevcuttur. Keza, 09.12.2011 tarihinde saat 22.00-23.00 arasında TBMM. nde yapılan bütçe görüşmelerinde bir milletvekili, emniyetin zaman gazetesinin de içinde bulunduğu bir grup gazeteye mail gönderdiğini, bu mailde hangi gazetede hangi manşetin nasıl atılacağını ve haberin nasıl verileceği hususlarının yer aldığı, bahse konu mailin yanlışlıkla kendi tanıdıkları bir gazetenin muhabirine de gönderildiğini açıklamıştır. Dolayısı ile, muhtemelen suça konu haberde dahil olmak üzere, Ergenekon Projesi kapsamında yaptırılan haberlerin, emniyet içindeki askeri casusluk dahil çok ağır ve çeşitli eylemlerde bulunan suç örgütü tarafından gazeteye yaptırıldığı, gazetenin bu faaliyetinin bir gazetecilik faaliyeti olarak görülemeyeceği, emniyet ve MİT içindeki suç örgütü ile gazetenin paralel hareket ettiği ve aralarında eylem birliği bulunduğu yönünde kuvvetli şüphe bulunmaktadır. Bunu ortaya çıkartmak için şüphelilerin ev ve iş yerlerinde ki bilgisayarlarına el konulup, dijital incelemelerinin yaptırılması ve kullandıkları e-postalara ilişkin mail trafiklerinin ortaya çıkartılması gerekmektedir. Ayrıca, TBMM.de bu konuyu gündeme getiren milletvekilinin de kim olduğu TRT 3 (Meclis TV) tespit edilerek elindeki delillerde istenmeli ve araştırılmalıdır. 4- Eylemin Niteliği Ve Suçun Unsurlarının Değerlendirilmesi Suça konu haber İÇERİĞİ İTİBARI İLE TÜMÜ ile gerçeğe aykırıdır. Zira, haberde verilen yanıltıcı bilgilerin aksine, Genelkurmay Başkanlığı na tarafımdan avukatım vasıtası ile ulaştırılan dilekçe ve belgeler, 2nci ihbar mektubunun ortaya çıkmasını müteakip, ihbar mektubunda geçen ifadelerden, bu mektubu hazırlayanların kim olduğunu tespit etmemden dolayı, yasal gereğinin yapılması maksadıyla gönderilmiş belgelerdir. Bu belgelerde, Ergenekon adı altında yapılan operasyonların ABD.liler tarafından yönetildiğini, Gülen cemaatinin emniyet içindeki hücre yapılanmalarının soruşturma maskesi altında askeri casusluk faaliyeti yaptığını açıklayarak, buna dair somut kanıtları izah ettim. 12

Yine, Türk Milletini ve inanç sahibi insanları aldatmak için yalanlara başvurularak yapılan haberde yer aldığının aksine, İrtica ile Mücadele Eylem Planı adlı sahte belge evimde değil, Ankara dışında olduğum bir tarihte avukatlık ofisimde yapılan aramada bulunmuştur. Bu sahte belgeyi ofisime 3.6.2009 gecesi yerleştiren polislerin ve bu organizasyonda yer alan tüm kişilerin isimlerini mahkemeye ve yetkili makamlara bildirdim. Bu polisler, okulları ABD.nin casusluk faaliyetinin merkezi olduğunun tespit edilmesi nedeni ile Özbekistan, Türkmenistan gibi dost ve kardeş ülkeler ile, Rusya tarafından kapatılmış olan GÜLEN CEMAATİ adı altında ki örgütün Ankara emniyetindeki hücre yapılanması içindeki kişilerdir. Bu çocuklar, dini ve milli duyguları sömürülerek ABD.lilerin yönettiği bir operasyonda piyon olarak kullanılmışlardır. Psikolojik harp amaçlı yapıldığı anlaşılan haberde geçtiğinin aksine, Ümraniye de bombaların bulunduğu tarihte Genelkurmay Başkanlığı na mektup filan göndermem söz konusu değildir. BU BİLGİ TÜMÜ İLE YALANDIR. Ama bu haber, sırf bu cümlenin konulması ve halkın yanıltılması amacıyla yapılmıştır. Ben ne Ümraniye de bulunan bombaların sahibi olduğu iddia edilen kişiyi tanırım nede daha öncede ifade ettiğim üzere, o tarihte böyle bir mektup gönderdim. Kaldı ki o tarihte ben Ankara da, şu anda ki Çevre ve Şehircilik Bakanı sayın Erdoğan Bayraktar ın görevlendirmesi ile TOBAŞ ın avukatlığını yapmaktaydım. Bu sürece dahil olmam, müdafiliğini yürüttüğüm Mustafa Levent Göktaş ın (ki kendisi çoğu AKP.li bakanın arkadaşıdır ve Başbakan tarafından da tanınan birisidir.) gözaltına alınması ile yani 7.1.2009 da olmuştur. Bu tarihten önce, bende tüm diğer T.C. vatandaşları gibi gözaltı dalgalarını seyredip, ya bu kadar kişiyi gözaltına alıyorlarsa herhalde böyle bir örgüt var diyen saf bir vatandaştım. Ancak sürece müdafi olarak dahil olduğumda, bu işin bir örtülü operasyon olduğunu, arkasında ABD.lilerin bulunduğunu, polislerin askeri casusluk yaptığını tespit ettiğim, bununla ilgili somut kanıtlara ulaştığım için hedef seçildim ve ofisime silahım olmadığı halde mermi ve belgeler konularak tutuklattırıldım. Hal böyle iken, Zaman gazetesinde konu tümü ile çarpıtılıp, sulandırılarak, benim savcı ismi verdiğim, Ümraniye de bombalar çıktıktan sonra o tarihte Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ a mektup gönderdiğim (oysa ki o tarihte yani Haziran 2007 de Genelkurmay Başkanı sayın Yaşar Büyükanıt tı) öne sürülmüştür ve kamuoyu bu şekilde psikolojik harp amaçlı olarak kasten yanıltılmaya çalışılmıştır. Gerçek 13

dışı olan bu yanıltıcı bilgilerle, halen devam eden bir yargılamanın etkilenmeye teşebbüs edildiği anlaşılmaktadır. Haberin İÇERİĞİ İTİBARI ile hiçbir suretle gerçeği yansıtmaması, görünür gerçeklikle dahi bağdaşmadığı beni olduğumdan farklı ve suçluymuşum gibi bir konumda göstermesi nedeni ile bu eylem benim açımdan hakaret niteliği taşımaktadır. Olayın özü budur. Ancak bu GERÇEK DIŞI haberle, ailem ve avukatım Demet REÇBER, Gülen örgütünün emniyet içindeki yapılanması vasıtası ile dolaylı olarak kullandığı yaşı küçük tetikçilere hedef gösterilmiştir. Oysa daha öncede ifade ettiğim üzere, bu planın ve mermilerin 3.6.2009 gecesi saat 1.27 ile 5.00 arasında avukatlık ofisime yerleştirilmesi organizasyonunda yer alan Ankara TEM şubede görevli polisler ile organizasyonun diğer ayaklarında (ofisimde keşif yapanlar, ofisin bulunduğu binaya girilmesinde yardımcı olan kişiler) yer alan isimlerin tamamı bugün itibarı ile bilinmektedir ve bu kişiler soruşturmayı yürüten yetkili savcılıklara bildirilmiştir. Diğer yanda, aynı gazetenin bir başka yazarı (Faruk Mercan), 7 veya 8 Mart 2011 de CNN. TURK de katıldığı TARAFSIZ BÖLGE adlı bir TV programında, öfkelenip kontrolünü yitirerek, benim müvekkilimle kendimi özdeşleştirdiğim için savcılar tarafından şahsıma operasyon yapıldığını ifşa etmiştir. Bu şekilde İrtica İle Mücadele Eylem Planı adlı safsata belgenin kaynağı da bu ifşaat ile ortaya çıkmıştır. Huzurdaki suç duyurusunun herhangi bir şekilde ideolojik bir saplantı veya hasmane amaçlarla ile yapılmadığını da tekrar izah etmek gerekirse; Ben aynı soruşturmada müdafi olarak görev yaptığım süreçte, soruşturmaya yardımcı olan bazı polislerin askeri casusluk yaptığını tespit ettiğim ve bununla ilgili somut bulgulara ulaştığım için hedef seçildim. Yoksa muhalefet olduğum veya kendisini muhafazakar olarak tanımlayan insanlarla bir sorunum olduğu için hedef seçilmiş değilim. Ben tutuklandığım güne kadar, avukat olarak toplum hayatının içinde olan son derece sıradan bir insandım. Çevremde de her türlü dinde, siyasi görüşte ve mezhepte insan bulunmaktaydı. Benim öyle insanları ayırmak gibi bir saplantım hiçbir zaman olmamıştır. Ama askeri casusluk suçunu işleyen kim olursa olsun hangi siyasi görüşte olursa olsun korkmadan bu konunun üzerine giderim. Benim böyle bir eylemi görmezden gelmem mümkün değildir. Samimi inanç sahibi insanlara saygı duyarım. Ama masum ve silahı dahi olmayan insanların ofisine 14

mermi yerleştirip, sonrada bu sahte planı koyup Fetullahçıların evlerine silah mermi konulacak diye propaganda ve ajitasyon yapmak, MUHAMMEDİ RUHU CANLANDIRMAK DEĞİLDİR. Böyle aşağılık bir eylemle, ancak şeytanın ruhu canlandırılır Ve şeytanın ruhuna hizmet edilir. Ben samimi inanç sahibi insanlara her zaman saygı duyarım.ancak MÜSLÜMAN TAKLİDİ YAPAN ŞEYTANLARA SAYGI DUYMAM SÖZ KONUSU DEĞİLDİR. Kalleşliğe de asla boyun eğmem. 15 Bu ülkenin fakir çocuklarını okutan iş güç sahibi yapan her türlü organizasyona saygı duyarım. Ama daha sonra o çocukları, girdiği devlet kurumlarında örgütleyip, bağlı olduğu kurumlardan bilgi toplayarak yabancı ülkelere hizmet amacıyla kullanan kişilere saygı duymam. Kaldı ki kutsal kitabımızda da bu tip kişiler lanetlenirler. Gelinen aşamada, yukarıda da izah edildiği üzere, İrtica ile Mücadele Eylem Planı adlı sahte belgenin kimin talimatı ile oluşturulduğu, kim tarafından 3.6.2009 gecesi saat 1.27 ile 5.00 arasındaki bir saat diliminde avukatlık ofisime Ankara TEM şube polislerin organizasyonu ile yerleştirildiği, ıslak imzalı belgeye, ATK. u heyetinin nasıl ayarlanarak sahte belgeye rapor alındığı, Genelkurmay Başkanlığına hangi yasal amaçlarla dilekçe verdiğim, ortaya çıkmıştır. Suçlandığım hiçbir belgede parmak izim bulunamamıştır. Dolayısı ile, suça konu haberin emniyet içinde yapılandığı ve ABD.liler tarafından yönlendirildiği anlaşılan TERÖR ve CASUSLUK ÖRGÜTÜ nün aklanması ve korunması amacına matuf olduğu anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, 5237 sayılı TCK.nun 20/2nci maddesi; (2) Tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımı uygulanamaz. Ancak, suç dolayısıyla kanunda öngörülen güvenlik tedbiri niteliğindeki yaptırımlar saklıdır. 60 ncı maddesi; 1) Bir kamu kurumunun verdiği izne dayalı olarak faaliyette bulunan özel hukuk tüzel kişisinin organ veya temsilcilerinin iştirakiyle ve bu iznin verdiği yetkinin kötüye kullanılması suretiyle tüzel kişi yararına işlenen kasıtlı suçlardan mahkûmiyet halinde, iznin iptaline karar verilir. 77/1-3ncü maddeleri- (1) Aşağıdaki fiillerin, siyasal, felsefi, ırki veya dini saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak işlenmesi, insanlığa karşı suç oluşturur. (3) Bu suçlardan dolayı tüzel kişiler hakkında da güvenlik tedbirine hükmolunur. 78/1-2 nci maddeleri- - (1) Yukarıdaki maddelerde yazılı suçları işlemek maksadıyla örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu örgütlere üye olanlara beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Bu suçlardan dolayı tüzel kişiler hakkında da güvenlik tedbirine hükmolunur. 125 nci maddesi (1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden ya da yakıştırmalarda bulunmak veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir. (2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur. 288nci Maddesi; (1) Bir olayla ilgili olarak başlatılan soruşturma veya kovuşturma kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar savcı, hakim, mahkeme, bilirkişi veya tanıkları etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında artırılır. Hükümlerini getirmiştir. Bu itibarla, şüphelilerin eylemlerinin, Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından ÖRGÜT olduğu kabul edilen, ancak önceki eylemleri zaman aşımına girdiği için cezai yaptırımdan kurtulan İnsanlığa karşı suç işlemek için eylemlerde bulunan suç örgütü kapsamında olduğu, bazı devlet kurumları, basın ve STK.larında örgütlenmiş olan bu suç örgütü tarafından, sahte delillerle istikrarlı ve sürekli olarak, siyasal veya dini saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak bu suçların işlendiği, bu suretle masum kişilerin hürriyetlerinden yoksun bırakılmasının sağlandığı, şüphelilerin görev yaptığı medya kuruluşunun da bu suç örgütüne basın desteği sağlayıp kamuoyu yaratarak ve kamuoyunu örgütün hedefleri doğrultusunda yönlendirerek suç örgütünün eylemlerine destek olduğu, bu şekilde psikolojik harp unsuru olarak kullanıldığı, tümü ile yabancı bir ülkenin menfaati ve çıkarları doğrultusunda gerçekleştirilen bu eylemlerle, toplumda masum insanların terör örgütü gibi gösterilmesine yönelik algı yaratıldığı, bütün bu fillerin örgütsel bağlamda ve insanlığa karşı suç niteliğinde olacak şekilde işlendiği anlaşılmakla, şüphelilerin eylemlerine uyan, 5237 sayılı TCK. nun 77/1-3, 78/1-2, 125/1-2-4 ve 288 nci maddeleri gereğince, tüzel kişi niteliğinde ki şüpheli Feza Gazetecilik A.Ş. hakkında TCK.nun 60 nci ve 77/3 ve 78/2 nci maddeleri gereğince ulusal süreli yayın lisansları dahil, tüm lisanslarının iptal edilmesine, karar istihsali için yetkili ve görevli ceza mahkemesinde kamu davasının açılmasını temin için, iş bu suç duyurusunun yapılması gerekmiştir. 16

Deliller : 12.3.2012 tarihli Zaman gazetesi, Şüphelilere ait dijital veri depolama aygıtları, masa üstü ve diz üstü bilgisayarları, şüphelilerin elektronik posta trafikleri, şüpheli tüzel kişiliğe ait server lar, İstanbul 12nci Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK.nun 250 nci Maddesi İle Görevli) 2010/34 sayılı dosyası, İstanbul 13ncü Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK.nun 250 nci Maddesi İle Görevli) 2008/209, 2009/191 ve 2010/106 sayılı dosyaları ve duruşmaların görüntülü kayıtları, Zaman Gazetesi tüzel kişiliğinin OCAK 2008 den bu yana ERGENEKON DAVASI ve soruşturmaları ile ilgili yaptığı tüm haberler, basın savcılığı kayıtları, 8.12.2011 ve 10.12.2011 tarihli hürriyet gazeteleri,, Em.Bnb. rahmetli Kaşif Kozinoğlu nun bütün savcılık, mahkeme, avukatları ve yayın organlarında bulunan el yazısı notları, bilirkişi incelemesi vs delail Sonuç Ve İstem : Açıklanan Nedenlerle; 1- Şüpheliler, Ekrem Dumanlı, Hayri Beşer, Serkan SAĞLAM ve Zaman gazetesi tüzel kişiliği olan Feza Gazetecilik A.Ş. ile, aynı örgütün emniyet, ordu ve yargı mensubu olan kimliği meçhul diğer şüphelileri hakkında, gerekli soruşturmanın yapılarak, eylemlerine uyan, İnsanlığa Karşı Suç İşlemek İçin Örgüt Kurmak Ve Örgüte Üye Olmak, İnsanlığa Karşı İşlenen Suçlara Örgüt bağlamında İştirak, Adil Yargılamayı Etkilemeye Teşebbüs ve Yayın yolu ile Hakaret suçlarından görevli ve yetkili ceza mahkemesinde 2- Suça konu yayınların yapıldığı Zaman Gazetesinin sahibi olan Tüzel kişi niteliğinde ki şüpheli Feza Gazetecilik A.Ş. hakkında TCK.nun 60 nci ve 77/3 ve 78/2 nci maddeleri gereğince süreli yayın lisansı dahil, tüm lisanslarının iptal edilmesi için,, kamu davası açılmasına,, 3- Soruşturma aşamasında Nöbetçi mahkemeden karar alınarak, tedbiren yayınlarının durdurulmasına, Karar verilmesini sayın Başsavcılığınızdan talep ederim. 14.03.2012 17 (Avukat) Serdar ÖZTÜRK

Ekleri : - 12.3.2012 tarihli ZAMAN GAZETESİ - Konuyla ilgili Yapılan basın açıklaması, - Konuyla ilgili bazı basın mensuplarına gönderilen mektuplar. 18