BİYOÇEŞİTLİLİK VE FLORİSTİK ÇEŞİTLİLİK AÇISINDAN ALPİN ALANLARIN ÖNEMİ ÖZET

Benzer belgeler
BİYOMLAR KARASAL BİYOMLAR SELİN HOCA

10. SINIF KONU ANLATIMI. 46 EKOLOJİ 8 BİYOMLAR Karasal Biyomlar

DOĞA - İNSAN İLİŞKİLERİ VE ÇEVRE SORUNLARININ NEDENLERİ DERS 3

COĞRAFYA-2 TESTİ. eşittir. B) Gölün alanının ölçek yardımıyla hesaplanabileceğine B) Yerel saati en ileri olan merkez L dir.

Dünya kendi içinde benzerlik gösteren 6 büyük flora alemine ayrılır: 1.Holarktikflora alemi 2.Paleotropis, 3.Neotropis, 4.Australis 5.

BÖLGE KAVRAMI VE TÜRLERİ

5. SINIF SOSYAL BİLGİLER BÖLGEMİZİ TANIYALIM TESTİ. 1- VADİ: Akarsuların yataklarını derinleştirerek oluşturdukları uzun yarıklardır.

GÖL EKOSİSTEMİNDE EKOLOJİK KUŞAKLAR

COĞRAFYA ARAZİ KULLANIMI VE ETKİLERİ ASLIHAN TORUK 11/F-1701

Düzce ve Batı Karadeniz Bölgesindeki Endemik ve Nadir Bitki Taksonlarının Ex-situ Korunması Amacıyla

İKLİM ELEMANLARI SICAKLIK

ÖZEL EGE LİSESİ İKLİM

BİNA BİLGİSİ 2 ÇEVRE TANIMI - İKLİM 26 ŞUBAT 2014

MEKANSAL BIR SENTEZ: TÜRKIYE. Türkiye nin İklim Elemanları Türkiye de İklim Çeşitleri

B A S I N Ç ve RÜZGARLAR

YABANI MEYVELER ve KULLANıM ALANLARı. Araş. Gör. Dr. Mehmet Ramazan BOZHÜYÜK

Akdeniz iklimi / Roma. Okyanusal iklim / Arjantin

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI COĞRAFYA

SİLVİKÜLTÜREL PLANLAMA-2. Prof. Dr. Ali Ömer ÜÇLER

11. SINIF COĞRAFYA DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Doğal Su Ekosistemleri. Yapay Su Ekosistemleri

ANGİOSPERMAE (KAPALI TOHUMLULAR) Yrd. Doç. Dr. Hüseyin FAKİR

ORTAÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİ ARAŞTIRMA PROJELERİ YARIŞMASI ŞENKAYA İLÇE MERKEZİNİN MEKAN OLARAK DEĞİŞTİRİLMESİ PROJESİ ONUR PARLAK TUĞÇE YAĞIZ

İklim---S I C A K L I K

İKLİM TİPLERİ. Yıllık ortalama sıcaklık 25 C dolayındadır. Yıllık ve günlük sıcaklık farkı 2-3 C yi geçmez. Yıllık yağış miktarı 2000 mm den

Bölgesel iklim: Makroklima alanı içerisinde daha küçük alanlarda etkili olan iklimlere bölgesel iklim denir.(marmara iklimi)

1. İklim Değişikliği Nedir?

Ekoloji, ekosistemler ile Türkiye deki bitki örtüsü bölgeleri (fitocoğrafik bölgeler)

ÖSYM YGS / SOS M Diğer sayfaya geçiniz.

İKLİM TİPLERİ VE BİTKİ ÖRTÜSÜ ÇALIŞMA TESTİ

TÜRKİYE NİN İKLİMİ. Türkiye nin İklimini Etkileyen Faktörler :

Ağır Ama Hissedemediğimiz Yük: Basınç

COĞRAFİ YAPISI VE İKLİMİ:

COĞRAFİ KONUM ÖZEL KONUM TÜRKİYE'NİN ÖZEL KONUMU VE SONUÇLARI

SİLVİKÜLTÜREL PLANLAMA-3. Prof. Dr. Ali Ömer ÜÇLER

COĞRAFYANIN PUSULASI HARİTALARLA COĞRAFYA 2018 KPSS BAYRAM MERAL

Ağaçbaşı Yaylası Turbalığı/Trabzon: Doğal Çevre Değişimine Güzel Bir Örnek

Herhangi bir noktanın dünya üzerinde bulunduğu yere COĞRAFİ KONUM denir. Coğrafi konum ikiye ayrılır. 1. Matematik Konum 2.

1- Çevresine göre alçakta kalmış ve vadilerle derin yarılmamış düzlüklere ne denir?

2018 / 2019 EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSLARI 11. SINIF COĞRAFYA DERSİ YILLIK PLAN ÖRNEĞİ

COĞRAFYA YEREL COĞRAFYA GENEL COĞRAFYA

7.2 Peyzajın yapısı/strüktürü: Organizmaların Kolonizasyon Deseni

TÜRKİYE NİN DÜNYA ÜZERİNDEKİ YERİ

Su Yönetimi ve Ekosistem Hizmetleri Çalıştayı

TÜRKİYE PEYZAJI (FAKÜLTE)

Fiziki Özellikleri. Coğrafi Konumu Yer Şekilleri İklimi

BİYOMLAR SUCUL BİYOMLAR SELİN HOCA

TRA1 FLORA. Erzurum Erzincan Bayburt FAUNA

LAND DEGRADATİON. Hanifi AVCI AGM Genel Müdür Yardımcısı

Bitkilerle Alan Oluşturma -1

Tanımlar. Bölüm Çayırlar

Anadolu nun Biyoçeşitliliğini oluşturan sebepler

11. SINIF COĞRAFYA DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Nüfus Dağılışını Etkileyen Faktörler İkiye Ayrılır: 1-Doğal Faktörler 2-Beşeri Faktörler

DERS VI-VII Nüfus Artışı Küresel Isınma

YGS-LYS ALAN SIRA DERS İÇERİK SINIF

YABANİ BİTKİLERİN KORUNMASI, SÜRDÜRÜLEBİLİR HASADI ve KULLANIMI

T.C. BALIKESĠR ÜNĠVERSĠTESĠ FEN-EDEBĠYAT FAKÜLTESĠ COĞRAFYA BÖLÜMÜ HAVZA YÖNETĠMĠ DERSĠ. Dr. ġevki DANACIOĞLU

Silvikült Temel Esasları 7. Klasör

kpss coğrafya tamam çözümlü mesut atalay - önder cengiz

Hitit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü. Öğr. Gör. Kayhan ALADOĞAN

BÖLÜM 16 YERYÜZÜ ŞEKİLLERİNİN GELİŞMESİ

COĞRAFYA ANALİZ TESTİ ASF. Biyolojik Çeşitlilik ve Biyomlar Canlıların Yeryüzüne Dağılışını Etkileyen Coğrafi Faktörler

KORUNAN ALANLARIN PLANLANMASI

Adaptation to Climate Change and Protection of Biodiversity through Conserving and Sustainable Use of Wetlands in Turkey. Wetlands & Climate Change

Murat TÜRKEŞ ve Telat KOÇ Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü, Çanakkale

10. SINIF KONU ANLATIMI. 48 EKOLOJİ 10 BİYOMLAR Sucul Biyomlar

T.C. Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi

Fonksiyonlar. Fonksiyon tanımı. Fonksiyon belirlemede kullanılan ÖLÇÜTLER. Fonksiyon belirlemede kullanılan GÖSTERGELER

Aksi durumda yabacı bir bölgeden getirilen ırk/ırklar o yöreye uyum sağlamış yerel ırklarla polen alışverişine giriştiklerinde genetik tabanda

GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ KONUMU, SINIRLARI VE KOMŞULARI:

Bilim adamları canlıları hayvanlar, bitkiler, mantarlar ve mikroskobik canlılar olarak dört bölümde sınıflandırmışlar.

Tarım Alanları,Otlak Alanları, Koruma Alanları Öğrt. Gör.Dr. Rüya Bayar

Küresel İklim Değişikliği ve Ülkemize Etkileri

III.BÖLÜM A - KARADENİZ BÖLGESİ HAKKINDA

UZUN DEVRELİ GELİŞME PLANI HAZIRLAMA SÜRECİ VE BÖLGELEME

BAŞLICA TOPRAK TİPLERİ

TÜRKİYE DE BİTKİ ÇEŞİTLİLİĞİ VE ENDEMİZM. Özet

Ekosistem Hizmetleri; Doğanın İnsanlığa Katkıları

Dü nyamızdaki Hassas Denge


YGS COĞRAFYA HIZLI ÖĞRETİM İÇİNDEKİLER EDİTÖR ISBN / TARİH. Sertifika No: KAPAK TASARIMI SAYFA TASARIMI BASKI VE CİLT İLETİŞİM. Doğa ve İnsan...

IĞDIR ARALIK RÜZGÂR EROZYONU ÖNLEME PROJESİ İZLEME RAPORU

TEMEL HARİTACILIK BİLGİLERİ. Erkan GÜLER Haziran 2018

Derleyip Hazırlayan: Yrd. Doç. Dr. Aysel ULUS

ARTVİN-MERKEZ-SALKIMLI RESMİ KURUM ALANI

JAA ATPL Eğitimi (METEOROLOGY)

PEYZAJ MİMARLIĞI ANABİLİM DALI

Ağaç Nedir? Bir ağacın yaşayıp gelişebilmesi için; ışık, sıcaklık, CO 2, O 2, su ve mineral madde gereklidir.

Ekosistem Ekolojisi Yapısı

Meteoroloji. IX. Hafta: Buharlaşma

Küresel Değişim Ekolojisi BYL 327 Hacettepe Üniv. Biyoloji Bölümü lisans dersi

Büyük İklim Tipleri COĞRAFYA DERSİ PERFORMANS ÖDEVİ. Doruk Aksel Anil

(2010)(Soykan, A., Sönmez, S., Cürebal, İ. ile birlikte). Edremit in Anıtsal ve Korunmaya Değer Ağaçları. Karakutu Yayınları. ISBN:

Büyük İklim Tipleri. Ata Yavuzer 9- A Coğrafya Performans Ödevi. Bu çalışma Bilgi ve İletişim Teknolojileri dersinde hazırlanmıştır.

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI ATATÜRK ARBORETUMU GEZİSİ RAPORU

Atoller (mercan adaları) ve Resifler

Yayla Turizmi, doğayla iç içe yaşamayı sevenler veya macera tutkunlarının genellikle günübirlik kullanım veya kısa süreli konaklama amacıyla yüksek

COĞRAFYA YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ 1.JEOLOJİK ZAMANDA OLUŞAN YERLER BU ALANLAR 1. JEOLOJİK ZAMANDA OLUŞTUĞU İÇİN DEPREM RİSKİ EN AZ OLAN YERLERDİR.


Transkript:

III. Ulusal Karadeniz Ormancılık Kongresi 20-22 Mayıs 2010 Cilt: IV Sayfa: 1447-1455 BİYOÇEŞİTLİLİK VE FLORİSTİK ÇEŞİTLİLİK AÇISINDAN ALPİN ALANLARIN ÖNEMİ Derya SARI 1 1 Artvin Çoruh Üniversitesi, Orman Fakültesi, Peyzaj Mimarlığı Bölümü,08000 Artvin, deryasari@artvin.edu.tr ÖZET Alpin bölgeler sahip olduğu özgün habitatları ve floristik çeşitliliği ile günümüzde dikkat çeken ve korunması gereken oldukça hassas ekosistemlerdir. Dünyanın farklı bölgelerinde oldukça değişik yüksekliklerde bulunan Alpin bölgeler genellikle orman üst sınırının üzerinde oluşan ve ekstrem iklim şartlarına sahip alanlardır. Alpin bitkiler ise genel olarak bu alanların ekolojik koşullarına adapte olabilen ve doğal olarak yetişen bitki topluluklarını oluştururlar. Biyolojik çeşitlilik ve doğa koruma açısından önem taşıyan alpin alanlar endemik bitkiler yönünden oldukça zengindir. Bu zenginliğin başlıca nedeni dağlık alanlarda sosyal ve kültürel faaliyetlerin hiç olmaması ya da sınırlı düzeyde olması, ayrıca bu alanlarda yetişen bitkilerin diğer alanlarda yetişen bitkilere göre antropojen etkiler nedeniyle daha az deformasyona uğramasıdır. Dünyada artan çevre kirliliği ve insan baskısı nedeniyle Alpin bölgeler, ekolojik denge unsuru ve insan faaliyetlerinden uzak kalması gereken doğal bölgeler olarak önem kazanmakta ve dikkat çekmektedir. Bu bildiri kapsamında Alpin alanların biyoçeşitlilik ve floristik çeşitlilik bakımından değeri ve geleceğe miras bu alanların mutlaka korunması ve sürdürülebilir planlama yaklaşımlarıyla üzerinde durulması gerektiği vurgulanmıştır. Anahtar Kelimeler: Alpin alanlar, Alpin florası, Biyoçeşitlilik, Floristik çeşitlilik IMPORTANCE OF THE ALPINE AREAS İN TERMS OF BIODIVERSITY AND FLORISTIC DİVERSİTY ABSTRACT Today, alpine regions are, having the original habitats and floristic diversity and the protection required, striking and highly sensitive ecosystems. Alpine regions in different of the world in very different height are regions that generally above the upper limit of the forests and with the extreme climatic conditions. Alpine plants create plant communities being adapted to ecological conditions of these areas generally and growing naturally. The fateful alpine areas in terms of biodiversity and nature conservations are very rich related with endemic plants. The main reason of the richness is that lack or limited level of social and cultural activities on the mountainous areas, besides plants grown in these areas compared to plants grown in other areas have less deformation because of anthropogenic effects. Alpine regions as natural areas that needed ecological balance and human factors staying away from activities are gaining importance attracts attention due to increasing environmental pollution and human pressure in the world. Within the scope of this paper emphasizes that Alpine areas in terms of biodiversity and floristic diversity value and certainly conservation of these areas that heritage to future and sustainable planning approach. Keywords: Alpine areas, Alpine flora, Biodiversity, Floristic diversity GİRİŞ Doğal güzellikler bakımından insanların daima ilgisini çeken alpin alanlar biyoçeşitlilik açısından da önemli kaynaklara sahip değerli alanlar olarak günümüzde dikkat çekmektedirler. Günümüzde dünya üzerinde süregelen ekolojik değişimlerin doğadaki tüm 1447

sistemleri etkilemesiyle birlikte, alpin ve arktik bölgeler de bu değişimlerden etkilenen ve küresel çapta çevresel değişimin etkilerinin incelenebildiği ve gözlenebildiği önemli alanlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Genel olarak alpin alanlar; ağaç sınırı üzerindeki dağlık alanlara verilen genel bir kavramdır. Alpin bitki kavramı ise; genellikle ağaç sınırı üzerindeki dağlık alanlarda doğal olarak yetişen bitki anlamına gelir (Foster, 1968). Dünyadaki alpin bölgeler çeşitli bölgesel floraları içerir, özellikle en zengin tür çeşitliliğine alpin vejetasyonlarında rastlanır. Kafkaslar ve ya Venezuella Andları gibi tek bir dağ bölgesinde bile sadece alpin zondaki bitki tür çeşitliliği neredeyse tüm arktik tundranınki kadardır (toplam kara yüzeyin %5 i ve yaklaşık 1500 tür). Coğrafik izolasyon, tektonik hareketler, iklim değişimleri, buzullaşma, güçlü mikro habitat faklılaşmaları ve evrimleşme taksonomik zenginliği arttırmıştır. (Körner, 1999). Alpin alanların bulunduğu dağlık alanlar çeşitli fonksiyonları ile önemli roller üstlenirler, bunlar aşağıdaki gibi özetlenebilir (Atay vd., 2009): İklimi ve yağış miktarını etkileyen dağlar, su döngüsünde çok önemli bir rol oynar. Dağların bitki örtüsü ve toprakları yağmur sularını depolar ve akarsuları düzenler. Buna bağlı olarak, dağlardan akan akarsularla verimli alüvyon topraklar eteklerdeki ovaları besler ve buralarda yaşayanlara katkıda bulunur. Dağlar, yalnızca yöre halkının sosyal ve ekonomik şartları değil, bütün ülke için gıda, temiz hava ve diğer doğal kaynaklar açısından hayati önem taşır. Hemen hemen tüm sektörleri (tarım, ormancılık, turizm vb.) besler ve ekonominin gelişmesine katkıda bulunur (su, orman ürünleri, hayvancılık, madenler vb.). Sağlıklı dağ ekosistemleri yalnız doğal yaşam (böcek, kuş, sürüngen, memeli, vb. yaban hayat) açısından değil bunun bir parçası olan insanoğlu içinde çok çeşitli yararlar sunar: örn. Toprak kayması, erozyon ve sel gibi doğal afetleri önler vb. İklim değişikliği ve küresel ısınmaya karşı çok önemli fonksiyonlara sahiptir: ekosistemleri, iklimi (sıcaklığı ve yağışı vb.) ve yaşamın su döngüsünü dengeler, atmosfere salınan karbonu emer vb. ayrıca, dağların rekreasyon ve estetik değerleri de bulunmaktadır. Ev sahipliği yaptığı zengin canlı türü ve habitatlarıyla dağlar, biyolojik çeşitliliğe çok önemli katkıda bulunur: örn. Türkiye nin 144 Önemli Bitki Alanından 60 tanesi (yaklaşık %42 si) dağlık alandır. Dağlar bazı çok nadir ve endemik bitkilerin sığındıkları son korunaklardır. Yüksek dağlık kesimlerin sahip olduğu kaynaklar, ekolojik ve floristik açıdan taşıdığı değerler bu alanların sürdürülebilir şekilde korunması gerektiğini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla bu bildiri kapsamında alpin ve arktik bölgelerin dünyada ve ülkemizde yayılış alanları, alpin ekosistemleri ve floristik çeşitliliği hakkında bilgiler verilerek günümüzde ve gelecekte alpin alanların karşı karşıya olduğu çevresel baskılar ve ileriye yönelik önerilere yer verilmiştir. Dünyadaki Arktik ve Alpin Alanların Coğrafi Dağılışı Arktik ve alpin alanların büyük çoğunluğu Kuzey yarımkürede yer almaktadır. Alpin Tundra bölgeleri de bu alanlara dâhil edildiğinde Kuzey Yarımküre deki toplam Tundra alanı 9,1 milyon mil kare civarındadır (Kılınç ve Kutbay, 2004), (Şekil 1). Subalpin ve alpin alanların sınırlarının belirlenmesinde ölçü olarak orman sınırı referans alınmaktadır. Dünyanın değişik bölgelerinde ormanların sona erdiği yükseklikler 1448

farklılıklar gösterir. Örneğin bu sınır Güney Norveç te 1250 m, Avusturya Alplerinde 1500 m, Kafkaslar da 2500 m de sona ermektedir. Karasallığın artmasına bağlı olarak bu sınır daha yukarı seviyelere çıkabilmektedir (Kılınç ve Karakaya, 1992). Yüksek dağların birçoğunda bir alpin zon mevcuttur. Bunlardan başlıcaları; Kuzey Amerika da Rocky dağları ve White dağları; Avrupa da Pireneler, Alpler ve İskandinavya dağları; Asya da Kafkas dağları, Urallar, Himalaya dağları, Tanrı dağları ve Sibirya daki birçok dağ sistemidir. Güney Yarımküredeki alpin alanlar, Güney Andlar üzerinde Avustralya ve Yeni Zelanda da nispeten sınırlı yayılış gösterir (Kılınç ve Kutbay, 2004) (Şekil 2). Türkiye de de pek çok dağda alpin alanlar mevcuttur, zira ülkemizde üç bin metreyi aşkın129 adet zirve bulunmaktadır. Daha yaygın olarak sıradağların zirvelerine doğru yer alan alpin alanlar ülkemizde yaylacılık geleneğinin sürdürüldüğü aktif kullanım alanlarıdır (Kılınç ve Kutbay, 2004). Ülkemizde alpin bitki toplulukları yoğun olarak, Kuzeydoğu Anadolu da Zigana silsilesinde, kuzeybatıda Uludağ, batıda Akdağ, güneyde Orta Toros Sıradağlarının bazı kesimleri, Doğu Anadolu da Hakkâri Torosları, Ağrı, Hasan ve Erciyes gibi orman sınırını aşan yüksek dağlar üzerinde yerleşmiş durumdadır (İnandık, 1965). Yükselti (km) Alpin yaşam zonu alanları (%) Subtropik ve tropikalpin Arktikalpin Ilımanalpin Alpin yaşam zonunun küresel alanı 4.0 Mio km² (=%100) Alpin yaşam zonunun yükselti aralığı Kuzey Enlem ( ) Güney Şekil 1. Alpin yaşam zonunun enlem derecelerine göre dağılımı, kuzey yarım küreden güney yarım küreye doğru bakıldığında, alpin yaşam zonunun % 82 sinin kuzey yarım kürede yer aldığı görülür (Körner, 1999). 1449

Şekil 2. Dünya üzerindeki arktik ve alpin alanların coğrafik dağılımı. Yeryüzü kara parçasının neredeyse % 3 ü alpin vejetasyonu ile kaplıdır, bu alanlar bilinen bütün boylu bitki türlerinin yaklaşık % 4 ünü yani yaklaşık 10 000 bitki türünü bünyesinde barındırır (Körner, 1999). ALPİN EKOSİSTEMLER Ilıman ve tropik iklim kuşağındaki yüksek dağlarda ağaç sınırının üzeri-kar sınırının altındaki bölge alpin kuşak olarak tanımlanır. Alpin kuşağın başladığı yer (alt sınırı) dünyanın farklı bölgelerine göre değişebilir. Ülkemizde de bölgelere göre değişmekle birlikte, yüksek dağlarda yaklaşık 1800m de subalpin (alpin bölge altı) kuşak başlar, yaklaşık 2000m den sonra tipik alpin kuşak olarak devam eder. Subalpin kuşak ağaçların seyrekleştiği bodur çalı ve nemli çayır topluluklarının egemen olduğu geçiş kuşağıdır (Atay vd., 2009). Dağlık bölgelerde yüksekliğin artmasıyla yağış, rüzgâr, hava nemi ve direkt radyasyon miktarı artmakta, buna karşılık sıcaklık, su buharı ve hava basıncı düşmektedir. Ayrıca kuzey ve güney bakı yamaçlar arasında da ekolojik yönden farklılıklar oluşmaktadır. Buna bağlı olarak yükseklikle birlikte çeşitli vejetasyon kademeleri veya kuşakları ortaya çıkmakta ve vejetasyon süresi de kısalmaktadır(çepel, 1994). Alpin kuşağın karakteristik özelliklerini oluşturan mikro habitatlar, arazinin engebesine, bakıya ve yamaçlara göre değişiklik gösterir. Güneşin ve rüzgârın etkisine bağlı olarak değişen toprak nemi, sıcaklık ve zemin arasındaki etkileşimler nedeniyle, çok kısa mesafelerde çok büyük değişiklikler görülür. Mikro habitatlardaki bu değişikliklerin de etkisiyle alpin kuşak çok zengin bir biyolojik çeşitlilik içerir (Atay vd., 2009), (şekil 3). 1450

Mikro ölçek Makro ölçek Şekil 3. Bakı ve yükseklik farkının mikro ve makro ölçekte etkisi (Körner, 1999). Dağlardaki alpin kuşaklarda görülen mikro habitatlardan en önemli on tanesi aşağıdaki gibi sıralanabilir (Ellenberg, 1988): - Kayalıklar ve kaya çatlakları - Kaya blokları - Küçük taşlık yamaçlar - Drenajı iyi dağ bayırları/sırtları - Mevsimsel su basan sel/kar yatakları, çukurlar - Az eğimli yamaçlar (toprağı sabit) - Dik yamaçlar (toprağı akan) - Tümsekli düzlükler - Turbalık ve diğer sulak alanlar - Gözeler, pınarlar, küçük akarsular ve göller Alpin kuşakta su, rüzgâr, buzul, hareketleri, donmayı izleyen erimeden dolayı gevşeme, taş yığınlarının kayması, düşen kayalar, kayaların çatlaması ve parçalanması, ince toprağın suya doymasıyla akan çamur gibi erozyon süreçleri ve sıcaklık farklarıyla devamlı ve önemli miktarda bir hareketlilik söz konusudur. Alpin kuşakta kar, nispeten az rüzgâr alan sel yatakları veya kaya çatlakları gibi korunaklı bölümlerde uzun süre kalır. Karın biriktiği bu bölümlerde toprak çok daha nemli ve besin maddeleri bakımından zengindir (Atay vd., 2009). Bunun yanı sıra arktik ekosistemler, donmuş durumda olan büyük miktarda karbonun depolandığı alanlar olarak, küresel ısınmanın tehdit ettiği önemli alanlardır (Körner, 1996). Arktik ve alpin bölgelerinin her ikisinde de tundra türlerinin büyük bir grubu yayılış göstermektedir. Bu tip taksonlar arktik-alpin türleri olarak adlandırılır ve alpin ve arktik floralar arasında önemli bağlantılar sağlarlar. Arktik ve alpin türlerin çok geniş yayılış alanına sahip olanları örneğin, Tricetum spicatum, Oxyria digyna ve Silene acutilis tir ki bunlar Kuzey Yarımkürenin arktik ve alpin bölgelerinde hemen hemen kompozittir (Kılınç ve Kutbay, 2004). Alpin bitkilerinin çiçeklenmesi ve tohum oluşturması ekstrem iklim şartları altında gerçekleşmektedir. Alpin bitkiler doğal ortamlarında kayalık, besince fakir topraklar, şiddetli rüzgârlar ve 0 C altında sıcaklık değişimleriyle karşı karşıyadır. Bu bölgelerde yaz gecelerinin serin olması yanında, kışın gece ile gündüz arasında 40 C ye varan sıcaklık 1451

Tür sayısı değişimleri söz konusudur. Çok az sayıda alpin bitki verimli topraklarda gelişebilir. Bu nedenlerle alpinler hızlı gelişen bitkilerle rekabet edemezler (Karahan, 1998). Odunsu veya otsu, bütün tundra bitkileri ilkbahar veya yazın erken evresinde kar örtüsünün erimesinden hemen sonra çok hızlı bir gelişme gösterirler. Bir veya iki hafta süren bu aşırı hızlı gelişme bu tip vejetasyonların en önemli özelliklerinden biridir. Bu denli hızlı bir gelişme için gerekli enerji ve hammadde kökler, rizomlar veya bublardaki karbonhidrat ve lipit deposundan sağlanır. Arktik ve alpin bitkiler düşük sıcaklıklarda metabolizma yapma, gelişme ve üremeye uyum sağlamış yegâne bitkiler olup bu özellikleri bakımından çok ilginçtirler (Kılınç ve Kutbay, 2004). ARKTİK VE ALPİN ALANLARIN FORİSTİK ÇEŞİTLİLİĞİ Buzul çağından beridir iklim değişimleri arktik ekosistemlerin coğrafik dağılımını etkilemektedir ve alpin vejetasyon kuşağının dikey yönde göç etmesine neden olmaktadır. Buna karşın her bir tür, çevresel koşullara ve iklim değişimlerine adapte olabilmek için belirli değişimler sergilemiştir. Sonuç olarak geçmişteki tür topluluklarının yerini günümüzde oldukça farklı tür kompozisyonları almıştır. Çevresel koşulların değişmesiyle, türlerin göç etmesi ve tür kompozisyonlarının değişmesi, yeni taksonların ortaya çıkması süreci de devam edecektir (Körner, 1996). Tüm dünyada alpin kuşakta yaklaşık 8000 10000 tür çiçekli bitki tanımlanmıştır (Körner, 1995). Yeryüzünde yaklaşık 250.000 çiçekli bitkinin olduğu kabul edilirse, alpin kuşak bitkileri bu rakamın %4 ünü oluşturmaktadır. Aslında, alpin kuşaklarda düşük yükseltilerdeki diğer alanlara kıyasla, daha zor ve olumsuz şartların hâkim olduğu düşünülürse, bu oran ve söz konusu bitkisel çeşitlilik oldukça yüksektir (Atay vd., 2009), (Şekil 4). Rakım (m) Şekil 4. Alplerde her 100m lik yükselti farkında görülen bitki tür çeşitliliğinin değişimi. (Ağaç sınırı en az 2000 m ile en fazla 2800 m arasındadır) (Good and Millward, 2007). Mikro habitatları ve bu habitatlara uyum sağlamış canlı türleriyle çok zengin bir biyolojik çeşitliliğe sahip olan alpin kuşaklarda, yapılan araştırmalarla on temel bitki grubu 1452

tanımlanmıştır. Bunlardan sekizi çiçekli bitkiler olup en önemli dördü aşağıda verilmiştir (Körner, 2001): - Toprak üzerine yatık odunsu bitkiler (bodur çalılar) - Otlar [Gramineae (Buğdaygiller)] ve ayakotları (Carex) - Çok yıllık otsu bitkiler (genellikle rozetsi yapıda) - Çeşitli tipte yastık şeklinde kümeler oluşturan bitkiler Alpin kuşak on temel bitki grubundan ikisi ise çiçeksiz bitkilerdir: - Karayosunları (bazı bölümlerde eğreltiler) - Likenler Görüldüğü üzere sert iklim koşullarına sahip olan tundra veya alpin çevrelere bitkilerin en net uyum şekilleri, boylarının küçülmesi ve otsu olma eğilimidir. Bu zor çevrelerdeki ağaçlar bir adaptasyon şekli olan Krummholz yapısı nedeniyle tipi ve soğuğa karşı koyarlar. Bazı çalı türleri dışında, alpin ve arktik tundralara uyum sağlamış türlerin büyük çoğunluğu otsu bitkilerdir. Bunların hemen hemen tamamı yer altı kökleri veya yer altı gövde sistemine sahip çok yıllık bitkilerdir (Kılınç ve Kutbay, 2004). Bilim dünyasında orofit bitkiler olarak da isimlendirilen alpin bitkiler çevresel koşullara uyum sağladıklarından bazı alpin bitkilerin yaprakları sert, bazıları sivri ve çoğunlukla yuvarlaktır (Örn. Gramineae ve Cyperaceae). Orofitler canlı ve parlak renkleriyle gösterişli çiçeklere sahiptir (Örn. Orchidaceae, Primulaceae ve Gentianaceae). Bu canlı renkli çiçekler, başta kelebekler olmak üzere, böcekleri cezp ederek tozlaşmaya neden olmaktadır (Atay vd., 2009). Ortalama olarak 2000 m den daha yüksek alanları kapsayan alpin kuşak içinde bazı bodur çalı ve otsu bitkiler formasyona hâkimdir. Juniperus communis nana, Daphnea oleioides yer yer kapalı topluluklar oluşturur. Festuca puncteria, Verbascum olympicum ve Thymus en yaygın otsu bitkilerdir (Karahan, 1998). Alp vejetasyonunda ağırlıklı olarak Acantholimon, Alchemilla, Allium, Alyssum, Astragalus, Bellis, Campanula, Carex, Centaurea, Crocus, Dianthus, Draba, Gentiana, Gypsophila, Onosma, Papaver, Potentilla, Primula, Ranunculus, Salvia, Saxifraga, Sedum, Silene, Veronica gibi bitki cinsleri yer almaktadır (Karahan, 1998). Dağlık alanlar aynı zamanda biyolojik çeşitlilik ve doğa koruma açısından önem taşıyan endemik bitkiler yönünden de oldukça zengindir. Bu alanlarda endemizm oranının yüksek oluşu veya endemik türlere daha fazla rastlanması; bu sahalarda yeni ortaya çıkan türlerin yayılmaya fırsat bulamaması ya da daha önce geniş sahaları kaplayan bitkilerin yayılış alanlarının giderek daralmasıyla daha sonra dağlık bölgelerdeki sınırlı alanlara çekilmesi ile açıklanmaktadır (Atalay, 1990). Bunun yanı sıra, dağlık alanlarda sosyal ve kültürel faaliyetlerin hiç ya da çok sınırlı düzeyde olması, bu alanlarda yetişen bitkilerin diğer alanlarda yetişen bitkilere göre daha az deformasyona uğramasını sağlamaktadır (Good, 1992). ALPİN ALANLAR ÜZERİNDEKİ ÇEVRESEL BASKILAR Arktik ve alpin ekosistemlerdeki biyoçeşitlilik, insan aktivitelerinin yaygın baskısı nedeniyle günümüzde büyük bir tehdit altındadır. CO 2 artışıyla birlikte gelişen küresel 1453

ısınma, alpin türlerin yüksek kesimlere göç etmesine neden olmaktadır. Eğer küresel ısınma devam ederse, taksonlar gittikçe daralan alpin zonlarda ve dağların yüksek kesimlerinde yaşama alanı bulmaya çalışacaklar ve beklide yok olmaya başlayacaklardır. (Körner, 1996). Alçak kesimlerdeki kirliliğin fazla olması bitki türleri için düşük seviyeli sürekli bir etkiye sahiptir. Bu durum küresel ısınmanın (ısınmayla birlikte), ağaç sınırının yükselmesine neden olan koşulları oluşturarak, küresel enerji ve karbon dengesi üzerinde etkili olan arktik ve alpin ekosistemlerin fonksiyonunun değişmesine yol açmaktadır. (Körner, 1996). Alpin bölgelerde, turizm, ziraat, ormancılık ve hidroelektrik faaliyetlerin artması çok ciddi etkilere sebep olmaktadır (Körner 1996). Bununla birlikte, rekreasyon adı verilen tatil ve eğlence etkinlikleri, dağ ve kış sporları, maden çıkarma ve hayvancılık gibi insan müdahaleleri alpin alanları yerel ve bölgesel ölçekte etkilemektedir. Yüksek kesimlerdeki tundra ekosistemleri kırılgandır ve çevreye verilen zararın eski haline dönmesi onlarca yıl alabilir. Ayrıca dağlardaki kayalık alanlarda yapılan hayvan otlatılması da erozyonun artmasına neden olmaktadır. Bu alanlarda insan aktivitelerinin azaltılması veya kontrollü yapılması zararı en aza indirecektir. SONUÇ Alpin alanların biyoçeşitlilik açısından değerli ve hassas ekosistemler olduğu, pek çok ülkenin ayrımına vardığı bir konudur. Alpin bölgelerin dikkat çeken doğal güzelliklerinin yanı sıra sahip olduğu bitki çeşitliliği de bu alanları araştırılmaya değer kılmaktadır. Öyle ki, Kuzey Amerika, Kanada, Yeni Zellanda, İngiltere, İskoçya, İzlanda başta olmak üzere birçok ülkede alpin bitkilerle ilgili araştırma yapan kuruluşlar bulunmaktadır. Bunlardan biri Alpin Bahçe Topluluğu (Alpin Garden Society) dur. Ülkemizde ise daha çok yerel ve bölgesel ölçekte alpin alanlar ve bitki türleri üzerine çalışmalar mevcuttur. Oysa ulusal çapta bir çalışmanın yürütülmesi, sahip olduğumuz zengin biyoçeşitlilik ve floristik çeşitliliğin henüz yok olmadan geleceğe taşınması bakımından son derece yararlı olacaktır. Küresel anlamda önem taşıyan alpin bölgelerin günümüzde korunması öncelikli alanlar olduğu unutulmamalıdır. Doğal dengenin özellikle insan faktörü nedeniyle bozulması ile artan çevre sorunlarının yine insan tarafından ele alınması gerekmektedir. Bu bağlamda, bölgesel araştırmaların küresel ölçeğe taşınması için disiplinler arası çalışmalar yapılarak sürdürülebilir kaynak kullanımı planlamalarının geliştirilmesi gerekmektedir. KAYNAKLAR Atalay, İ., (1990), Vejetasyon Coğrafyasının Esasları. Dokuz Eylül Üniv. Basımevi, İzmir. Atay S., Güleryüz G., Orhun C., Seçmen Ö., Vural C., (2009), Dağlarımızdaki Zenginlik Türkiye nin 120 Alpin Bitkisi, Dönence Basım ve Yayın Hizmetleri, İstanbul. Çepel, N., (1994), Peyzaj Ekolojisi Ders Kitabı. İstanbul Üniv. Toprak İlmi ve Ekolojisi Anabilim Dalı, Üniversite Yayınları No: 3868, İstanbul, s 245. Ellenberg, H. (1988), Vegetation Ecology of Central Europe. 4 th Edition. Cambridge University Press, Cambridge, pp.614-645. Foster, H. L., (1968), Rock Gardening. Houghton Mifflin Company, Boston. 1454

Good, R. B., (1992), L aménagment de la végétation dans les Alpes Australiennes. Revenue de Géographie Alpine, 80 (2), 361 379. Good, J.E.G. and Millward, D. (2007), Alpine Plants Ecology for Gardeners, Timber Press, USA. İnandık, H. (1965), Türkiye Bitki Coğrafyasına Giriş. İstanbul Üniv. Coğrafya Enstitüsü Yayın No: 42, İstanbul. Karahan, F. (1998), Erzurum ve Yakın Çevresi Alpin Vejetasyonunda Yer Alan Bazı Bitkilerin Peyzaj Mimarlığı Çalışmalarında Kullanım Olanakları Üzerine Bir Araştırma. Atatürk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Peyzaj Mimarlığı ABD, Yüksek Lisans Tezi, Erzurum. Kılınç, M ve Karakaya, M. (1992), Çambaşı Yaylası (Ordu)'nın subalpin ve alp vejetasyonu üzerinde fitososyolojik bir araştırma. Doğa Türk Botanik Dergisi, 16 (1), 195 206. Kılınç, M. ve Kutbay, G., (2004), Bitki Ekolojisi, Plame Yayıncılık, Ankara. Körner, C. (1995), Alpine Plant Diversity: A Global Survey and Functional Interpretations. In Arctic and Alpine Biodiversity: Patterns, Causes and Ecosystem Consequences (Eds: F.S. Chapin III and C. Körner), 45-62, Springer, Heildelberg, Germany. Chapin, F.S. and Körner, C. (1996), Arctic And Alpine Biodiversity: Its Patterns, Causes and Ecosystem Consequences, Springer, Berlin. Körner, C., (1999), Alpine Plant Life: Functional Plant Ecology of High Mountain Ecosystems, Springer Verlag Berlin Heidelberg, Germany. Körner, C. (2001), Alpine Ecosystem, In: Encyclopedia of Biodiversity (Ed. S.A. Levin ), Elsevier Inc., 1:133-144. Thorndike, J., (1985), Mile High masterpiece. Horticulture The Magazine of American Gardening, 66 (10), 38 46. 1455