TÜRKİYE DE ÖLÜM CEZASININ KALDIRILMASI SÜRECİ VE AVRUPA BİRLİĞİ NİN SÜRECE KATKISI I. Türkiye de Ölüm Cezasının Kaldırılması Süreci Türk Ceza Hukuku mevzuatında, başta mülga 1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanunu ile 1930 tarihli ve 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu olmak üzere, bazı yan ceza kanunlarında (örneğin, mülga 1932 tarihli ve 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibi Hakkında Kanun, 1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu) ölüm cezasına yer verilmiş ve keza usul ve infaz kanunlarında da bunlara ilişkin hükümler sevk edilmiştir. Bunun dışında 1924, 1961 ve 1982 Anayasalarında da ölüm cezasına izin veren veya bununla ilgili düzenlemeler bulunmaktadır. Bu bağlamda, söz konusu Anayasalardaki düzenlemelere göre, mahkemelerce verilen ölüm cezalarının infaz edilebilmesi için Meclisin bu konuda karar alması veya kanun çıkarması gerekmektedir. Ölüm cezasının mevzuatımızdan çıkarılması sürecine değinmeden önce belirtmek gerekir ki, ölüm cezasına ilişkin hükümler kanunlardan çıkarılana kadar, Meclis genel olarak, verilen ölüm cezalarının infaz edilmemesi yönünde bir eğilim göstermiştir. Örneğin 1984 ten sonra, kanunlarda mevcut olmasına ve mahkemelerce hüküm verilmiş bulunmasına rağmen, ölüm cezasının infazına dair hiç kanun çıkarılmamış, dolayısıyla ölüm cezasının infazı fiilen askıya alınmıştır. Bunun gibi, ölüm cezaları en çok, ülkede yaşanan askeri veya yarı askeri rejim dönemlerinde infaz edilmiştir. Bu nedenle genel olarak kamuoyunun ve Meclisin bu cezaya -en azından infazına- karşı olduğu söylenebilir. Ayrıca infaz edilmemesine rağmen bu cezanın uzun süre mevzuatta tutulmuş olmasını, ülkede zaman zaman yaşanan yoğun terör olaylarına karşı caydırıcı bir önlem olarak değerlendirmek mümkündür. 1
Ölüm cezasının infaz edilmemesine ilişkin fiili eğilim, hukuki alanda kendini öncelikle aşamaları olarak ölüm cezasını gerektiren suç sayısının azaltılması şeklinde göstermiştir. Ancak daha önemli bir adım, ilk olarak 2001 yılında, 4709 sayılı Kanunla Anayasa da yapılan değişiklikle atılmıştır. Bu düzenlemeyle, savaş, savaş tehdidi ve terör suçları halleri dışında ölüm cezası verilemeyeceği öngörülmüştür. Böylece ölüm cezasının alanı, bu üç durumla sınırlı olarak daraltılmıştır. Anayasada yapılan bu değişiklikten sonra, 2002 yılında çıkarılan 4771 sayılı Kanunla, Anayasaya uyum sağlamak için ilgili mevzuattaki ölüm cezaları müebbet ağır hapis cezasına çevrilmiştir. İç hukuktaki bu düzenlemelerin ardından Türkiye, 2003 yılında, 1985 yılında yürürlüğe girmiş olan ve savaş zamanı ya da yakın savaş tehdidi dışında ölüm cezasını kaldıran Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ek Ölüm Cezasının Kaldırılmasına İlişkin 6. No.lu Protokol ü imzalamış ve onaylamıştır. Belirtmek gerekir ki Avrupa Konseyi, 2003 yılında, Ölüm Cezasının Her Koşulda Kaldırılmasına İlişkin 13 No.lu Protokol ü yürürlüğe koymuştur. Bu gelişme ve aşağıda ayrıca değinilecek olan diğer sebeplerle birlikte 2004 yılında 5170 sayılı Kanunla ölüm cezası ve ilişkili ifadeler Anayasadan tümüyle çıkarılmış, 5218 sayılı Kanunla da mevzuatta gerekli değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Yine 2004 yılında, yeni Türk Ceza Adaleti sisteminin temel kanunları kabul edilmiş ve bu kapsamda 1 Haziran 2005 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu nda ölüm cezasına yer verilmemiştir. Ek 6 No.lu Protokolde olduğu gibi, Türkiye, iç hukukunda ölüm cezasını her koşulda kaldırdıktan sonra, 2004 yılında imzaladığı Ölüm Cezasının Her Koşulda Kaldırılmasına İlişkin 13 No.lu Protokol ün onaylanma işlemlerini 2006 da tamamlamış ve yürürlüğe koymuştur. Keza 2006 da Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi nin, ölüm cezasının, savaş zamanında işlenen çok ciddi askeri suçlar hariç kaldırılmasını öngören İkinci Seçmeli Protokolü de uygulamaya 2
sokulmuştur. Ancak bundan önce ölüm cezası mevzuattan çıkarıldığından, buradaki savaş zamanı istisnasının önemi yoktur. Buna karşılık, Askeri Ceza Kanunu halen ölüm cezasını içermekte olup, henüz gerekli değişiklikler yapılmamıştır. Gerek Anayasaya gerekse 13 No.lu Protokol e uyum açısından en kısa sürede bunun yapılması gerekmektedir. II. Avrupa Birliği nin Sürece Katkısı Avrupa Konseyi üyesi olan Türkiye, 40 yılı aşkın bir süredir bugün için Avrupa Birliği adını taşıyan oluşumla ilişki içindedir. 1987 yılında üyelik için başvuran Türkiye, 3 Ekim 2005 te üyelik müzakerelerine başlamıştır. Türkiye nin Avrupa Birliği ne üyelik başvurusu ile birlikte, fiilen uygulanmasa da ölüm cezasını hukuken de kaldırması yönünde politik baskılar yapılmış, bu husus ilgili resmi belgelerde de yer almaya başlamıştır. Avrupa Birliği, üyelik bakımından, ilgili belgelerde (Düzenli İlerleme Raporlarında ve Katılık Ortaklığı Belgelerinde), ölüm cezasını kaldıran Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ne ilişkin 6 ve 13 No.lu Protokollere ve keza Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesinin, ölüm cezasının kaldırılmasına dair İkinci Seçmeli Protokolü ne taraf olmayı koşullar arasında saymıştır. Türkiye söz konusu Protokollerin gereklerini yerine getirebilmek amacıyla, önce mevzuatında gerekli değişiklikleri yapmış, ardından bunlara taraf olmuştur. Gelişmelerin daha iyi açıklanabilmesi açısından, anılan Protokollere ve Sözleşme ye ilişkin kronolojik bir bilgi vermenin de yararlı olduğunu düşünmekteyiz. Barış-Savaş Zamanı Ayrımını Öngörerek Ölüm Cezasını Kaldıran AİHS Protokol No. 6 Tam adı İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Sözleşmesine, Ölüm Cezasının Kaldırılmasına İlişkin Protokol No. 6 (Protocol No. 6 to the Convention fort he Protection of Human Rights and Fundamental Freedoms concerning the abolition of the death penalty) olan bu protokol 01/03/1985 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 3
23/08/2006 tarihi itibariyle Avrupa Konseyi üyesi 46 devletten 45 i AİHS/P- 6 yı onaylamış bulunmaktadır. Geriye kalan tek devlet Rusya Federasyonu henüz onaylama işlemini tamamlamamakla birlikte 16/04/1997 tarihinde bu belgeye imza koymuştur. Bu belgeyi en son olarak onaylayan devlet Monako olup, ülke bakımından 01/12/2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. AİHS/P-6, barış zamanı-savaş zamanı şeklinde ikili bir ayrımı öngörmekte (m. 2) ve barış zamanı içerisinde ölüm cezasını bütünüyle kaldırmaktadır. Bu bakımdan belge BM tarafından üretilen MSHS nin İkinci Seçmeli Protokolü (imza: 15/12/1989 ve yürürlülük: 11/07/1991) ve Amerikan İnsan Hakları Sözleşmesinin Ölüm Cezasını Kaldıran Protokolü (Protocol to the American Convention on Human rights to Abolish the Death Penalty) (imza: 08/06/1990 ve yürürlülük: onaylayan/katılan devletler bakımından bu işlemi yaptıkları tarihte) aynı mahiyettedir. AİHS/P-6 dan farklı olarak MSHS ve Ame.İHS Protokolleri nin her ikisi birden ölüm cezası verilebilmesi konusundaki istisnayı münhasıran savaş zamanında işlenen, çok ciddi nitelikli ve askeri suçlar kategorisi için tanımaktadır. AİHS/P-6 (m.2) de ise, Bir devlet barış zamanında ya da yakın savaş tehdidi durumunda işlenen suçlar bağlamında, yasalarında ölüm cezasına ilişkin hüküm bulundurabilir. Görüldüğü üzere sonraki tarihli diğer iki protokolde, yakın savaş tehdidi kategorisine yer verilmemiştir. Üstelik, savaş zamanı bakımından bile bu iki protokol, AİHS/P-6 dan daha ileri adım atarak, her suç için değil, çok ciddi nitelikli olmak kaydıyla askeri suç bakımından bu istisnayı saklı tutmuştur. AİHS/P-6, istisna alanını savaş zamanında ya da yakın savaş tehdidi durumunda işlenen suçlar şeklindeki iki kategori olarak belirlenmiştir. Ancak belirtmek gerekir ki bu, AİHS/P-6 ya taraf olacak bir devletin zorunlu olarak ulusal mevzuatında anılan istisna kategoriyi muhafaza edeceği anlamına gelmemektedir. Söz konusu istisna kategorisinin tanınmasının nedeni, ölüm cezasını asgari olarak barış zamanı bakımından mutlak olarak kaldırılırken, savaş zamanı için bu cezayı yine de yürürlükte tutmak isteyebilecek olan devletlerin de AİHS/P-6 ya taraf olabilmelerinin önünü açmaktadır. Şunu da eklemek isteriz ki, AK üyesi devletlerin büyük bir çoğunluğunun ulusal mevzuatında, ölüm cezası bütün suçlar bakımından kaldırılmış bulunmaktadır. Türkiye 6 Numaralı Protokolü 15/01/2003 tarihinde imzalamıştır ve onaylamak üzere 26/06/2003 Tarih ve 4913 Sayılı 11 Nolu Protokol ile Değişik İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Avrupa Sözleşmesine Ölüm Cezasının Kaldırılmasına Dair Ek Protokol 6 No2lu Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun u çıkarmıştır (RG 01/07/2003, s. 25155). Daha sonra Bakanlar Kurulunun 15/08/2003 tarih ve 2003/6069 sayılı kararı ile bu protokolün onaylanması kararlaştırılmış ve nihayet AİHS/P-6 Türkiye bakımından 01/12/2003 tarihinden itibaren yürürlük kazanmıştır. 4
Ölüm Cezasını Tümüyle Kaldıran AİHS Protokol No. 13 03/05/2002 tarihinde Ak Bakanlar Komitesinin Vilnius toplantısında imza ve onaya açılan İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Sözleşmesinin Ölüm Cezasının Her Koşulda Kaldırılmasına ilişkin Protokol No. 13, bu tarihte toplam 36 devlet imzalamıştır, bu imzacı 36 devletten üçü ise (İrlanda, Lüksembourg ve İsviçre) imza ve onay işlemlerini aynı anda yapmışlardır. AİHS/P-13 ün yürürlüğe girmesi için aranan 10 devletin onayı koşulunun gerçekleşmesiyle anılan belge 01/07/2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir.23/08/2006 tarihi itibariyle, AİHS tarafı toplam 36 devlet onaylamıştır ve sekiz devlet ise sadece imzalamış ve fakat onay işlemini tamamlamamıştır. Rusya ve Azerbaycan ise imza ve onay işlemlerinin hiç birini yapmamıştır. AİHS/P-13 ölüm cezasını her koşulda kaldırmaktadır ve bu durumda AİHS/P- 6 da (ve MSHS/İkinci Seçmeli Protokol ve Ame.İHS/Ölüm Cezasını Kaldıran Protokol de) yer verilen barış zamanı-savaş zamanı ayırımı bütünüyle bertaraf edilmiştir. AİHS/P-13 (m. 2) ye göre Sözleşme madde 15 çerçevesinde, bu protokol hükümlerinden hiçbir sapma yapılmayacaktır. Bunun anlamı, AİHS/P-13 tarafı devletlere, AİHS m. 15 de öngörülen ve savaş zamanı ve diğer kamusal tehlike hallerinde uygulanabilirliği bulunan aykırı önlem (sapma önlemi/ derogation measures) alma olanağının tanınmadığıdır. Türkiye AİHS/P-13 e 09/01/2004 tarihinde imza koymuştur. Türkiye Protokol No 13 ü onaylamak üzere, 16/10/2005 Tarih ve 5409 Sayılı İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Sözleşmesine Ek, Ölüm Cezasının Her Koşulda Kaldırılmasına Dair 13 No lu Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun u çıkarmıştır (RG 12/10/2005, s.25964). Bunun ardından, Bakanlar Kurulunun 17/11/2005 Tarih ve 2005/96849 sayılı kararı ile bu protokolün onaylanması kararlaştırılmış ve nihayet AİHS/P-13 Türkiye bakımından 01/06/2006 tarihinden itibaren yürürlük kazanmıştır. Türkiye, ölüm cezasını her türlü suç bakımından kaldıran AİHS/P-13 e bağlanmasından önce, Anayasa ve ceza kanunu ile ölüm cezasına yer veren bazı başka kanunlar düzeyinde gerekli değişiklikleri yapmıştır. Ancak, henüz Askeri Ceza mevzuatında bu eksende yapılması gereken değişiklikler gerçekleştirilmemiştir. Milletlerarası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi MSHS 23/03/1976 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 5
MSHS (m. 6) yaşam hakkını düzenlemekte ve fakat ölüm cezası istisnasına yer vermektedir. Ancak şunu belirtmek gerekir ki, aynı maddede, ölüm cezasının verilmesini ve uygulanmasını çerçeveleyen kayıtlamalar da öngörülmüştür. Ölüm cezası verilebilmesi istisnasına getirilen kayıtlamalar arasında, bu cezanın sadece çok ciddi/ağır suçlar için; adil ve usulüne uygun yargılama hakkının bütün güvencelerine tam olarak riayet edilerek (MSHS m. 14 gereklerine uygunluk) verilebilecek olması; af ya da cezanın hafifletilmesini talep hakkının her koşulda tanınması; suç işleme tarihinde 18 yaşından küçük olanlara bu cezanın verilememesi; hamile kadınların ölüm cezasının infaz edilmemesi gibi unsurlar yer almaktadır. MSHS e m. 4 e göre, taraf devletler, ulusun yaşamını tehdit eden kamusal tehlike ortaya çıktığı ve bunun varlığı resmi olarak ilan edildiği zaman, sözleşme çerçevesindeki yükümlülüklerinden sapma teşkil eden önlemleri ( ) alabilirler. Ancak bu hallerde bile aykırı önlemlere konu kılınamayacak haklar vardır ve yaşam hakkını düzenleyen m. 6 bunlar arasında sayılmıştır. O halde, ölüm cezası istisnası için getirilen ve yukarıda sıralanan kayıtlamalar, istisnai rejimlerin varlığı ve uygulanması dönemleri için de geçerlidir. Türkiye MSHS yi 15/08/2000 tarihinde imzalamıştır. Söz konusu belge, 49/2 maddesi uyarınca Türkiye bakımından 23/12/2003 tarihinden itibaren hüküm doğurmaya başlamıştır. Milletlerarası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi nin Ölüm Cezasının Kaldırılmasını Amaçlayan İkinci Seçmeli Protokolü (Second Optional Proyocol to the Internetional Covenant on Civil and Political Rights, aiming at the abolition of the death penalty) MSHS ne imza koymuş bulunan devletlerin imzasına açılan MSHS/SP-2 11/07/1991 tarihinde yürürlüğe girmiştir. MSHS/SP-2, tıpkı AİHS/P-6 gibi barış zamanı-savaş zamanı ayırımını öngörerek ölüm cezasını barış zamanı bakımından kaldıran bir belgedir. MSHS/SP-2 bakımından cevaz verilen ölüm cezası istisnası, münhasıran, (i) savaş zamanında işlenen, (ii) çok ciddi nitelikli, (iii) askeri suçlar için tanınmaktadır. O halde protokole göre, savaş zamanı ön şartı gerçekleşmiş bile olsa, çok ciddi nitelikli askeri suç olmadıkça ölüm cezasının verilmesi mümkün değildir. MSHS/SP-2 de, savaş zamanında çok ciddi nitelikli askeri suçlar için verilebilecek olan ölüm cezası mahkumiyetinin sadece savaş zamanı içinde infaz edilmesine imkan verilmektedir. Ancak, taraf devletler, savaş süresince işlenen çok ciddi nitelikli askeri suçlar için verilecek ölüm cezası mahkumiyetinin savaş zamanında uygulanması na dair bir çekince koyabilirler. 6
Türkiye bu protokole 06/04/2004 tarihinde imza koymuştur. Nitekim Türkiye MSHS/SP-2 yi onaylamak üzere Ölüm Cezasının Kaldırılmasını Amaçlayan, Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslar arası Sözleşmeye Ek İkinci İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun u çıkarmıştır (RG 02/11/2005, s. 25984). Nihayetinde MSHS/SP-2 Türkiye bakımından 02/06/2006 tarihinden itibaren yürürlük kazanmıştır. Avrupa Birliği, tüm bu yasal değişiklikleri de yakından takip etmiş ve bunların ilgili protokollere uyumunu da gözlemlemiştir. Örneğin, 2001 de Anayasada yapılan değişiklikte, 6 No.lu Protokol de bulunmayan terör suçları istisnasına dikkat çekilmiş, buna uygun olarak aynı yıl mevzuatta yapılan değişikliklerde terör suçları istisnasından söz edilmemiştir. 2001 yılı Düzenli İlerleme Raporunda bu durum şöyle ifade edilmiştir: Anayasanın değiştirilen 38.inci maddesi, idam cezasının kapsamını, terör suçları, savaş zamanı ve olası bir savaş durumunda işlenen suçlarla sınırlamaktadır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 No.lu Protokolü, savaş suçlarına idam cezası getirilmesine izin verirken, terör suçları için getirilen istisna, 6 No.lu Protokole uygun değildir (herhangi bir istisna getirilmesine izin verilmemektedir). Değiştirilen bu maddenin uygulanabilmesi için, Ceza Kanununda yasal değişikliklerin yapılması gerekmektedir. Bu yasal değişiklikler, Türkiye nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 No.lu Protokolünü imzalama durumunda olup olmadığı konusunda değerlendirme yapılabilmesine olanak verecektir. Avrupa Birliği bu konudaki yasal değişikliklerin yanı sıra, uygulamayı da yakından takip etmiş, infazın fiilen gerçekleştirilmemesi hususu vurgulanmış, özellikle PKK Terör Örgütü liderinin ölüm cezasına mahkûm edilmesi üzerinde durmuştur. Örneğin 2001 yılı Düzenli İlerleme Raporunda: 2000 yılında 17 kişi, Ocak - Ağustos 2001 döneminde de 10 kişi idama mahkûm edilmiştir. Ancak, idam cezasının yerine getirilmemesine ilişkin 1984 yılından bu yana var olan -fiili moratoryum hâlâ sürdürülmektedir. Abdullah Öcalan davasında, Türk yetkililer, AİHM.de devam eden dava tamamlanıncaya kadar cezanın infaz edilmesini ertelemeye karar vermiştir tespitleri yapılmıştır. Ölüm cezasına ilişkin tüm bu yasal değişikliklerde, ülkede 2002 yılından itibaren oluşan yeni siyasi iradenin Avrupa Birliği ne üyelik politikasının da etkili olduğu belirtilmelidir. 7