Mustafa Aksoy. kiye (Siyasal Bilgiler Fakültesi) deki dersleri ve nihayet bu derslerin bir kitap halinde yayınlanmasıyla

Benzer belgeler
Dr. Mustafa Aksoy

Tunceli de Koç-Koyun Heykelleri ve Balballar

TÜRK KÜLTÜRÜ BAĞLAMINDA AVŞAR HALI-KİLİMLERİNİ TARTIŞMAK Mustafa AKSOY

balballar araştırm aları"nın

HALI SANAYİ. Hazırlayan Tuğrul SOMUNCUOĞLU T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi

TÜRK SANATININ TEMEL ÖZELLİKLERİ BAĞLAMINDA FARS SANATI İLE BİR KARŞILAŞTIRMA

Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak

KÜLTÜR SOSYOLOJİSİ AÇISINDAN HALI- KİLİM SANATI VE ETNOGRAFİK ESERLERDEKİ DAMGALARIN DİLİ 1

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DOKTORA PROGRAMI DERSLER VE KUR TANIMLARI

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ PDF

tarih ve 495 sayılı Eğitim Komisyonu Kararı Eki

6. ÜNİTE: Türklerde Sanat A. İLK TÜRK DEVLETLERİNDE SANAT

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 1.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Orta Asya Tarihine Giriş

Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ YILLIK PLANI

Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Geleneksel Türk El Atatürk Üniversitesi Doktora Eğitim Bilimleri Ahmet Yesevi Üniversitesi 2008

9. SINIF TARİH DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

1- Kurnazlık: Oyunun stratejisini planlamak ve oyun kurallarını kendi çıkarları doğrultusunda kullanabilmek.

ORTA DOĞU VE KAFKASYA UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ

TARİH BÖLÜMÜ ÖĞRETİM YILI DERS PROGRAMI

TÜRK MİTOLOJİSİ DR.SÜHEYLA SARITAŞ 1

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

TARİH KPSS İSLAMİYETTEN ÖNCE TÜRK DEVLETLERİNDE KÜLTÜR VE MEDENİYET ARİF ÖZBEYLİ

TRAKYA ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI GÜZ YARIYILI TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ÖRGÜN ÖĞRETİM ARA SINAV PROGRAMI (SEÇMELİ)

T.C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLGİLER ENSTİTÜSÜ TARİH TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

Sanat insanların ve sosyal

İZMİR VE FAYTON; BİR KİMLİK İMGESİ

Tarih Bilimi ve Tarihe Yardımcı Bilim Dalları Video Ders Anlatımı I. ÜNİTE TARİH BİLİMİNE GİRİŞ A- TARİH BİLİMİ. I - Tarih Biliminin Konusu


TÜRK DAMGALARI. Halı - Kilim Sanatı Bağlamında Kürtçülük ve Devlet Kurumları * Dr. Mustafa Aksoy

1.Ünite: SOSYOLOJİYE GİRİŞ A) Sosyolojinin Özellikleri ve Diğer Bilimlerle İlişkisi

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERSLER VE KUR TANIMLARI

AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI

TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

Türk Eğitim Tarihi. 2. Türklerin İslam Öncesi Eğitimlerinin Temel Özellikleri. Dr.

Çağdaş Sanatımızda Son Osmanlı OSMAN HAMDİ KAYA ÖZSEZGİN

Damgaları Adlandırma ve Tanımlama Sorunu

Türk Mitolojisi ve Türklerde Totemizm DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

SAKARYA ÜNİVERSİTESİ. Hafta 7

FOLKLOR (ÖRNEK: 2000: 15)

YAZILI SINAV SORU ÖRNEKLERİ TARİH

Tarih Anabilim Dalı Tezli Yüksek Lisans (Sak. Üni. Ort.) Programı Ders İçerikleri

YAYIM İLKELERİ VE MAKALE YAZIM KURALLARI. Yayım İlkeleri

Niye Bilge Kağan?, Bilge Bir İsim midir?

MOĞOLİSTANDA YENİ BULUNAN DONGOİN ŞİREEN ANITLARI ÜZERİNE MÖNHTULGA RİNCHİNHOROL İLE SÖYLEŞİ *

BATI MÜZİĞİ TARİHİ 1. ÜNİTE İLK ÇAĞ DÖNEMİ MÜZİĞİ

Türk Eğitim Tarihi. 1. Türklerin İslam Öncesi Eğitimlerinin Temel Özellikleri. Yrd. Doç. Dr.

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

70 inde doğuran ortalama 120 yıl yaşayan kanser bilmeyen Türkler

ŞAMANİZM DR. SÜHEYLA SARITAŞ 2

İÇİNDEKİLER. Tarihteki Önemli Buluşlar Bilim, Türk ve İslam Devletlerinde yaşayan bilginler ile yükseliyor Coğrafi Keşifler...

TARİH BÖLÜMÜ LİSANS DERSLERİ BİRİNCİ YIL

YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH BÖLÜMÜ LİSANSÜSTÜ PROGRAMLARI

KIRGIZİSTAN TÜRKİYE MANAS ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ TARİH BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI

Hazırlayan Muhammed ARTUNÇ 6.SINIF SOSYAL BİLGİER

YÜKSEKÖĞRETİM KURULU YARDIMCI DOÇENT : AKSARAY ÜNİVERSİTESİ/EĞİTİM FAKÜLTESİ/GÜZEL SANATLAR EĞİTİMİ BÖLÜMÜ/RESİM-İŞ EĞİTİMİ ANABİLİM DALI/

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

SARAY Saray İlçesinin Tarihçesi:

Aziz Ogan: Kültürel ve Tarihsel Hazinelerin İzinde Bir Arkeolog ve Müzeci

TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK GÜCÜ

Yayın Değerlendirme / Book Reviews

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü I. Öğretim Programı Müfredatı

CUMHURİYET ORTAOKULU 8. SINIF GÖRSEL SANATLAR GÜNLÜK DERS PLANI

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 12. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Günümüzdeki ilke ve kuralları belirlenmiş evlilik temeline dayanan aile kurumu yaklaşık 4000 yıllık bir geçmişe sahiptir. (Özgüven, 2009, s.25).

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE VE YABANCI DİL ÖĞRETİMİ UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ DİL KURSLARIMIZ BAŞLIYOR

tamamı çözümlü tarih serkan aksoy

4. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (22 Ekim-14 Aralık 2012)

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI

Yrd. Doç. Dr. Ali GURBETOĞLU İstanbul Ticaret Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI

İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1 BÖLÜM 2

ANTİK ÇAĞDA ANADOLU ANATOLIA AT ANTIQUITY KONU 3 FRİGLER 1

Vefatının 100. Yılında Sultan II. Abdülhamid ve Dönemi Uluslararası Kongresi

Editör: Mezahir Avşar

Türk Süperetnosu, Dünya Sistemi ve Turan Petrolleri

AGRT DEN TARİHİMİ ÖĞRENİYOR, TABİATI SEVİYORUM SOSYAL SORUMLULUK PROJESİ

FİLOLOJİ Filoloji; dillerin yapısını, tarihsel gelişimini ve birbirleri ile ilişkilerini inceleyen bilim dalı.[1] Eski Yunancada philos (sevgi) ve log

Resimlerden damgalara

BİLGE KAĞAN KÖL TİGİN VE BİLGE TONYUKUK. Prof. Dr. İlhami DURMUŞ

COĞRAFYA BÖLÜMÜ NDEN EDREMİT KÖRFEZİ KUZEY KIYILARINA ARAZİ ÇALIŞMASI

Sosyoloji. Konular ve Sorunlar

Dünyanın İşleyişi. Ana Fikir. Oyun aracılığıyla duygu ve düşüncelerimizi ifade eder, yeni anlayışlar ediniriz.

Makedonya Cumhuriyeti ; 1991 yılında Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti nin iç savaşlara girdiği dönemde bağımsızlığını ilan etmiştir.

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Konu Anlatımlı Soru Bankası ESKİ TÜRK DİLİ VE LEHÇELERİ...

İktisat Tarihi II. 2. Hafta

Doç. Dr. Ahmet Özcan Çerkeş-ÇANKIRI da doğdu. İlkokulu Elazığ, ortaokulu Kars, lise öğrenimini Antakya da tamamladı. Ankara Üniversitesi Dil ve

Türk Hava Yolları Personellerine 2 Günlük Tebriz Turu 99 $

AT, ATA ve A HARFİ. NOT: Bu yazı Türk Dünyası Tarih dergisinin Aralık 2011, sayı 300 ve sayfa 54 te yayınlanmıştır.

Arap Yarımadasından Mezopotamya'ya gelen Sami kökenli bir kavimdir.

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 10. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

ESKĠġEHĠR OSMANGAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ FEN EDEBĠYAT FAKÜLTESĠ, TARĠH BÖLÜMÜ DERS ġablonu (ÖĞRETĠM PLANI / MÜFREDAT)

-Anadolu Türkleri arasında efsane; menkabe, esatir ve mitoloji terimleri yaygınlık kazanmıştır.

Dr. Mikail CENGİZ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Türk Dili ve Edebiyatı Ahmet Yesevi Üniversitesi Türkoloji Fakültesi

ÖĞRETİM YILI DERS İNTİBAKLARI. I.YY ARY 105 Tarih Araştırma Yöntemleri 2+0 4,5 Z I.YY ARY 105 Tarih Araştırma Yöntemleri MS

Eğitim Tarihi. Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi

Doç. Dr. Oğuz ARI Boğaziçi Üniversitesi

Doç.Dr. Abbas KETİZMEN Kazakistan milli televizyonunda

Transkript:

Mustafa Aksoy Budunbetim [Alm. Ethnographie] [Fr. Éthnographie] [İng. ethnography] [es. t. kavmiyat, etnografya]: İnsan topluluklarının töre ve alışkanlıklarını, yaratmış oldukları özdeksel ve dinsel kültür özelliklerini düzenli biçimde inceleyip anlatan bilim dalı. 4 Etnoloji [Alm. Völkerkunde, Ethnologie, Fr. Ethnologie, İng. Ethnology] İnsanı konu edinen bilimlerden beri olan etnoloji, özellikle ilkel diye nitelenen halkların ve onların kültürlerini inceler. 5 Bu tanımlardan da anlaşıldığı üzere etnoloji ile etnografya kavramları nerdeyse anlamlari örtüsür sekilde kullanılmıştır. Bu konuda Ülkütaşır da Etnografya yı Etnoloji içinde düşünen bilginler olmuştur 6 der. Oysa Avrupa da kullanılan etnoloji kavramı, İngiltere de sosyal antropoloji, Amerika da kültür antropoloji olarak ifade edilir. Yani etnoloji kavramı sosyal ve kültürel antropolojininin karşılığıdır. Ülkütaşır a göre etnoloji terimi ilk kez Fransa da 1839 da Paris te kurulan bir derneğin adı olarak kullanılmıştır. Etnografya ise sosyal grupların maddi kültürünü araştıran bilimdir. 7 Fakat yine Ülütaşır a göre etnografya, kavramı ilk olarak 19. asırın başında ortaya çıkmıştır. İlk dönemlerde insan topluluklarının dillerinin bilgisi (lenguistik) olarak kullanıldıysa da süreç içerisinde (30-40 yıl sonra), yani 1910 dan sonra maddi kültürü araştıran bir bilim dalı olarak işlevini sürdürmüştür ve tanımlanmıştır. 8 Ülkütaşır a göre bizde etnografik araştırmalar ve bunların bir bilim olarak öğretimi Folklor dan önce (Meşrutiyet devrinde 1908-1918) olup, ünlü eğitimci M. Sati Bey in Mül- 4- Oğuzkan, F., Eğitim Terimleri Sözlüğü, Ankara, 1981, s. 35. 5- Örnek, S. V., a. g. e., s., 80. 6- Ülkütaşır, M. Ş., Cumhuriyet le Birlikte Türkiye de Folklor ve Etnografya Çalışmaları, Ankara, 1973, s. 25. 7- Ülkütaşır, M. Ş., a. g. e.,, s. 25, 5. 8- Ülkütaşır, M. Ş., a. g. e., s. 25. kiye (Siyasal Bilgiler Fakültesi) deki dersleri ve nihayet bu derslerin bir kitap halinde yayınlanmasıyla başlar. 9 Etnografya eserlerinin değerlendirilmesi konusunda Ziya Gökalp, Anadolu da Yeni Gün adlı gazetede 30 Temmuz 1923 de yazdığı Hars Teşkilatı adlı makalesinde şöyle der: Evvela milli harsımızın saklanmış olduğu gizli köşelerinden münevverlerin nazarına arz edecek olan arama teşkilatlarına ihtiyaç vardır. Bu vazifeyi ifa edecek teşkilatlar şunlardır: Milli Müze, Etnografya Müzesi, Milli Hazine-i Evrak, Milli Tarih Kütüphanesi, İhsaiyyat Müdüriyet-i Umumiyesi. 10 Görüldüğü gibi Gökalp henüz etnografya müzesi gündemde dahi değilken konunun önemine işaret etmiştir. Ayrıca Gökalp in önerdiği kurumların tamamının zamanla hayata geçtiğini görüyoruz. Dolayısıyla Türkiye deki kültür çalışmaları konusunda Gökalp in yeri son derece önemlidir. Gökalp, milli müzenin görevlerini sıraladıktan sonra şöyle der: Etnografya müzesinin vazifesi, milli müzeninkinden başkadır. Milli müze, milli tarihimizin müzesidir. Etnografya müzesi ise, milletimizin hâlihazırdaki hayatının müzesidir. Hal ın mazi den farkı ne ise etnografya müzesinin de farkı odur. Etnografya müzesi, evvela, milletimizin bugün muhtelif livalarda, kazalarda, şehirlerde, köylerde, obalarda kullanmakta olduğu bütün eşyayı toplayacaktır. 11 Fakat ne acıdır ki Gökalp in bu etnografik eşyaların toplanması önerisi, önemli ölçüde yerine getirilmediği için, kültürel mirasimizin birer parçası olan eşya ve diğer objeler ya batılı araştırmacılar tarafından ya da köylerde teknolojik araç-gerek satan esnaflar tarafından toplanmış ve coğunun akibeti bilinmemektedir. Bu süreç günümüzde de önemli ölçüde devam etmektedir. 9- Ülkütaşır, M. Ş., a. g. e., s. 5. 10- Ziya Gökalp, Makaleler, Cilt IX (Haz. Ş. Beysanoğlu), İstanbul, 1980, s. 43. 11- Ziya Gökalp, a. g. e., s. 45. 73

Tarihî Kaynak Olarak Etnografya Eserleri 74 Gökalp yukarıda ifade ettiği müzelerin kurulmasını önermekle kalmamış, o konularda da çeşitli araştırmalar yapmıştır. H. Zübeyir Koşay ve A. R. Yalgın da etnografya konusunda ilk önemli araştırmaları yapmışlardır. Özellikle Yalgın ın Cenupta Türkmen Oymakları (Antep, Maraş, Adana ve Mersin de saha çalışması yapılarak hazırlanmış) adlı eseri günümüzde de önemli bir başvuru kaynağı olma özelliğini korumaktadır. Bu eserin ilk cildi 1931-1932 de yayınlamış olup yedi cilt olarak düşünülmesine rağmen altı ve yedinci ciltleri yayımlanamamıştır. 12 Bu çalışmalardan başka Halk Bilgisi Haberleri Dergisi, Ülkü Dergisi, çeşitli illerdeki Halkevleri nin dergileri, Türk Etnografya Dergisi, Türk Folklor Araştırmaları Dergisi gibi dergiler ve bu dergilerde yazan araştırmacıların Türkiye deki etnografya çalışmalarına büyük katkılar yaptığını ifade etmek gerekiyor. Bu dergilerden Türk Etnografya Dergisi kendinden önce yayıma başlayan Türk Arkeoloji Dergisi (İlk sayı 1933, son sayı yani 31. sayı 1997.) ile birleşerek 2000 den sonra Türk Arkeoloji ve Etnografya Dergisi adıyla tek dergi olarak yayım hayatına devam etmektedir. Bu derginin 8. sayısı 2009 da yayımlanmıştır. Ayrıca Türk Ocağı tarafından 1911 den beri özenle, çeşitli aralıklarla çıkarılan ve yayım hayatına devem eden Türk Yurdu Dergisi de etnografya konusunda önemli dergilerin başında gelmektedir. Bazı bilim insanlari etnografya ve etnolojiyi yazılı tarihi olmayan halkların tarihi olarak ifade etmişlerdir. 13 Bu bağlamda etnografya eserleri ve çalışmaları tarihin yazımında ve tarih araştırmalarında son derece önemli bir konuma sahiptir. 12- Eserin toplu basımı için bakınız: Yalman (Yalgın ), A. R., Cenupta Türkmen Oymakları, Cilt I-II ( Haz. S. Emir), Ankara, 1977. 13- Ülkütaşır, M. Ş., a. g. e., s. 25. Tarihin Şahitleri Olan Etnografya Eserleri Tarihçiler, Altay bölgesinde, adından dolayı Afanasevo kültürü denilen bir kültür alanında atın ilk kez ehlileştirildiğini ve bu bölgede yaşayan insanların da, Hunlar olduğunu belirtmişlerdir. 14 Hayvan yetiştiren atlı göçebelerin, göç ederken, yük taşıyan hayvanlarca taşınabilecek, kolay nakledilebilen çadırlara ve çadır eşyalarına ihtiyaçları vardı. Çadırların tanziminde Avrupa üslubunda mobilyalar tanınmıyordu. Böylece çadırların tanziminde en önemli rolü halılar oynuyordu Uhlemann a göre halıcılığın asıl vatanın tam kuru istep bölgeleri olduğunu Klimatik hususiyetler de ortaya koyar İstep kuşağının en karakteristik göçebe kavimleri Türk kavimleri olduğu için, halı yapımı ve yayımı bakımından oynadıkları rolün büyük olduğu yolundaki düşünceler de tabiidir. Bu pek çok mütehassısın üzerinde birleştiği bir fikirdir. 15 Atla beraber koyun ve koç, bozkır şartlarının vazgeçilmez hayvanlarıdır. At manevra gücüyle yoğun Çin nüfusu karşısında Türklere hayatta kalma hakkı sağlarken; koyun ile koç da yünlerinden giyim ve barınılacak eşyaların yapımına imkân vermiştir. Türkler koyun ve koç yününden keçeler yapmış, koçboynuzlarını da keçelerine, kilimlerine-halılarına ve benzeri yerlere, kısaca etnografya eserlerine damga olarak işlemişlerdir. Örnegin Yenisey in yukarı akımında ve Uygurlar dan sonra bir müddet Moğolistan da yaşayan Kırgızların halıları da keçe cinsindendi. Bunlarda kullanılan bezek motiflerine yerliler koçkardıng müzü (koçların boynuzu) derler. 16 Türklerin hâlâ keçeden ayakkabı ve çizme yaptığını ve üzerini koçbaşlı nakışlarla süslediklerini Altay, Hakas, Tuva muhtar bölgelerinde ve Türk cumhuriyetlerinde yaptıgım arastırmalarda bizzat tespit ettim. 14- Ögel, B., İslamiyetten Önce Türk Kültür Tarihi, Ankara, 1991, s. 207-209. 15- Rásónyi, Lydia, Türklerde Halıcılık Terimleri ve Halıcılığın Menşei, Türk Kültürü Dergisi, 1971, Sayı 103, s. 614-615.

Mustafa Aksoy Afanasevo kültürünün merkezini teşkil eden Bateney kasabası civarında bir kurganda, süs eşyalarının yanında, koyun, koç ve at gibi hayvanların kalıntılarına rastlanmıştır. 17 Buna benzer kalıntı örneklerine diğer Türk kurganlarında da bolca rastlanılmıştır. Bilindiği üzere at, Türklerde binek hayvanı olmanın yanında, en önemli kurban hayvanları arasında da yer alır. Örneğin, eski Türklerin gökyüzü için at, toprak için de koç kurban ettikleri bilinmektedir. Hâlâ Kazakistan da en önemli kurban hayvanı at olduğu gibi, onun eti; koyun, sığır, deve gibi hayvanlara göre daha kıymetlı oldugu içinde daha pahalıdır. Türklerin İç Asya da yaşadığı bölgeler tarihçiler tarafından atlı hayvan yetiştiren kültür bölgesi olarak adlandırılırken bu kültürü ilk Türklerin meydana getirdiği belirtilmiştir. Türk sanatının en önemli süsleme üsluplarından biri olan hayvan üslubunun da bu kültürle ortaya çıktığı belirtilmektedir. Ayrıca, insanların kafatasında olup da, eyere benzeyen bir kemiğe Türk eyeri (sella Turcica) dendiği de, tıpla az çok ilgilenen herkesin malumudur. Dolayısıyla, bir tek eyer ile atlı süvarilerin giyinişleri dahi, Pazırık halısının Türk kültürüne aitliğini ispatlama açısından çok önemli ipuçları vermektedir. Bu örneklerde görüldügü üzere etnografik araştırmalar kültürlerin tarihi süreci hakkında önemli ipuçları vererirken, ayni zamanda tarih yazımında önemli bilgiler sunmakta, hatta bazen tarihin daha doğru yorumlanmasına yardımcı olmaktadır. L. Rásonyi de Pers hakanlığına ait en eski vesikalar M.S. VIII. yy. dan kalmadır. İran kültürü konusunda görüşleri genelde dünyaca kabul gören Spiegel, Kremer ve Geiger gibi uzmanlar halıcılığın Perslerde autochthon (esas, asıl, otan- 16- Rásónyi, László, Tarihte Türklük (Çev. H. Z. Koşay), Ankara, 1971, s. 42. 17- Çoruhlu, Y., Türk Sanatının ABC si, İstanbul, 1993, s. 17. -Aksoy, M., Türkler de At ve Kımız Kültürü, Türk Dünyası Tarih Kültür Dergisi, 1998, Sayı 142, s. 40. tik, esas yerli) bir şey olmadığını söylerler 18 der. Vámbéry, 1863 yılında Hive, Tahran, Buhara gibi bölgelerde yaptığı seyahatler hakkında bilgiler verirken halı ve keçe imalatının Türkmenler tarafından yapıldığını zikrederek nakışların işlenişini şöyle ifade eder: Bir kadın dokunulması istenen nakışların örneklerini kum üzerine parça parça çizer, işçiler de bu örneğe bakarak halıyı dokurlar. 19 Türk ve Moğol tarihi hakkındaki çalışmalarıyla tanınan Roux, at konusunda şunları söyler: Yoğun at yetiştiriciliği en yüksek noktasına Moğolistan da erişmiştir. At yetiştiriciliği hemen hemen bütün bozkır ülkelerinde yaygın bir biçimde yapılmıştır; ancak çöllerde, Batı Sibirya da, Çin de, Avrupa da, Dicle, Fırat ve Nil vadisinde coğrafi şartlar at yetiştiriciliğine müsait olmadığı için bu bölgelerde at çok sonra görülmüştür. 20 Diyarbekirli ye göre de koçbaşı damgası Türkler tarafından, Hunlardan beri kullanıla gelmiş olup bu damga türbede önemli bir adamın hatta bir mukaddes kimsenin yattığına delalet eder 21 der. Esin ise, bu konu hakkında şunları ifade eder: Zoomorfik motiflerden, oturmuş koç heykelleri de Siwet-ulan ve Moğolistan daki Gök-Türk muhitine has görünmektedir. Bunların bilhassa mezarlarda bulunması, henüz daha anlaşılmamış bir mana ifade etmiş olsa gerek. Tabgaç mezar taşındaki koçbaşlı ejder tasvirini de bu münasebet ile hatırlıyoruz. Siwet-ulan üslubunda, bir çift karşılıklı koç heykeli Kül Tigin külliyesinde, yazılı taşın bulunduğu avlunun girişinde durmakta idi. Bu koç heykelleri, Türk mezarlarının bir hususiyeti olarak, Türklerin göç ettiği yollar boyunca dizilmiş 18- Rásonyı, Lydia, a. g. e., s. 616. 19- Vámbéry, A., Bir Sahte Dervişin Orta Asya Gezisi (Haz. N. A. Özalp), İstanbul, 1993, s. 57. 20- Roux, J. P., Türklerin Tarihi/Pasifik ten Akdeniz e 2000 Yıl (Çev. G. Üstün), İstanbul, 1984, s. 89 21- Bozkurt, N., Sanat ve Estetik Kuramları, İstanbul, 199, s. 259. 75

Tarihî Kaynak Olarak Etnografya Eserleri 76 ve Mangışlak dan geçerek Anadolu ya kadar uzanmıştır. 22 Araştırmalarım esnasındaki tespitlerime göre de en son bulunan koçbaşlı mezar taşları Tunceli dedir. Bunlardan ikisi, 1955 ve 1962 tarihli olup Tunceli/Ovacık taki bir köy mezarlığında; diğeri ise, 1965 tarihli olup, Tunceli merkezindeki bir mezarlıkta bulunmaktadır. 1965 tarihli koçbaşlı mezar taşında ise birde balbal mevcuttur. Türk halı, kilimlerinin genel karakteristik özelliğini koçbaşı damgasının oluşturduğunu düşünüyoruz. Koçbaşı damgası canlı ve farklı üsluplarla bütün Türk dünyasında çok belirgin olarak görülmektedir. Mezar taşlarından söz ederken tekrar ele alacağımız üzere Çay a göre, koçbaşı damgalarını Türk hayvan üslubunun en güzel karakteristik örneği olarak en sade şekilleriyle Japonya dan Anadolu ya kadar uzanan coğrafyadaki Türk mezar taşlarında görmek mümkündür. 23 Sümer ise Oğuz boylarına ait damgaların Anadolu da hayvanlara vurulduktan başka halı, kilim motifi olarak kullanıldığını, aşı boyası ile evlerin duvarlarına resmedildiğini, kap kacağa ve nazar değmemesi, uğur getirmesi için bazı giyim eşyasına nakşedildiğini ve hatta mezar taşlarına çizildiğini biliyoruz 24 der. Rásonyi ye göre de, Yenisey boylarında ve bir müddet Moğolistan da yaşayan Kırgızlar ın keçe cinsinden halılarının üzerindeki damgalar da koçbaşı damgalarıydı. 25 Etnografya Eserlerinin Tarihi Anlamaya ve Tarih Yazımına Katkısı Maddi kültürde belli bir biçim kazanan gelenek, bir zihniyetin yazılı olmayan soyut 22- Esin, E., Ötüken İllerinde M. S. Sekizinci ve Dokuzuncu Yüzyıllarda Türk Abidelerinde San atkar Adları, Türk Kültürü El-Kitabı, Cilt II, Kısım I-A, İstanbul, 1972, s. 50. 23- Çay, M. A, Anadolu da Türk Damgası, Koç Heykel-Mezartaşları ve Türkler de Koç-Koyun Meselesi, Ankara, 1983, s. 34. 24- Sümer, F., Oğuzlar, Ankara, 1969, s. 206-207. 25- Rásónyı, László, a. g. e., s. 42. ifadesidir. Diğer yandan çeşitli şekillerde ifadesini bulan gelenek, dün ile bugün arasında tarihî ilişkiler kuran belge hüviyetindedir. Gelenek çerçevesinde oluşan bu unsurlar vasıtasıyla tarihin derinliğine gidilebilinirse onların ortaya çıkış gerekçeleri ve kaynakları hakkında sağlıklı bilgiler elde edinebilinir. Gelenek ve onun önemli temsilcisi olan damgalar-şekiller ise, tarihin eski sayfalarının yeni yorumlarla hali hazırda okunması veya tekrar tekrar dile getirilmesidir; ancak, bu tekrarlar her zaman aynı şekilde olmayıp bazen sosyo-kültürel değişmenin gereği olarak farklı biçimlerde olabilmektedir. Bu sebeple Eliade tarih, içkin bir simgeciliğin yapısını kökten değiştirmeyi başaramamaktadır. Tarih sürekli olarak yeni anlamalarla eklenmektedir; ama bunlar simgenin yapısını yok edememektedirler 26 der. Birçoğu önemli etnografya eseri olan mezarlar, ölen insanı dış faktörlerden korumanın yanında dinî bir anlayışı da ifade ederler. Bilindiği gibi, Türk cumhuriyetleri yakın bir zamana kadar ateist anlayışa sahip Sovyetler Birliği yönetimi altında olmalarına rağmen, mezarlarını ve defin işlerini eski gelenek ve İslamî esaslara göre yapmışlardır. Ayrıca, mezarlar, birçok kültürde olduğu gibi, sosyal mevki ve sosyal duruma göre değişiklik arz ederler. Bu sebeple, kadın ve erkeklerin mezarları farklı olduğu gibi, erkeklerin mezarları da kendi aralarında farklılık arz eder. Örneğin, batır (cengâver, bahadır) bir erkekle, dinî kimliğe sahip olan bir erkeğin mezar tipi genelde farklıdır. Bunlardan başka mezarlarda bazı etnografik eserlerde kullanılan damgalar âdete bir alfabenin harfleri gibidir. Diğeryandan türbeler adeta bir sosyalşeşme aracıdır. 27 26- Eliade, M., İmgeler Simgeler (Çev. M. A. Kılıçbay), Ankara, 1982. s. 194. 27- Aksoy, M., Türk Kültüründe Ziyaret Yerlerinin Yaygın Eğitim Bağlamında Sosyolojik Analizi, XVI. Ulusal Sosyal Psikiyatri Kongresi (1-4 Temmuz 2009), Kongre Kitabı, Safranbolu, 2009.

Mustafa Aksoy Yaptığım saha araştırmalarında Oğuzlardan önceki Türklerin, Oğuzların ve diğer Türk boylarının ilk kullandığı alfabedeki bazı harfleri yani damgaları; evlerde, mezarlarda, halı, kilimlerde, mumyalarda, at kuşamlarında, bazı yerleşim birimlerindeki bazı mekânlarda, araçlarda, süs eşyalarında, giysilerde tespit ettim. Bunların yanı sıra aynı damgaları otobüs duraklarında, tuvaletlerde, plajlarda, paralarda, Talas barajında, bazı alkollü içeceklerin kutusunda, giyim eşyalarında ve bunlar gibi günlük hayatta kullanılan araç ve gereçlerin de üzerinde tespit etim. 28 Bu damgaların daha arkaik örneklerinden bazılarını Moğolistan dan Türkiye ye kadar olan coğrafyada saha çalışması yapılarak hazırlanan ve TRT de (Karlı Dağlardaki Sır adındaki belgesel) yayımlanan ve daha sonra kitaplaştırılan bir çalışmada 29 da izlemek ve okumak mümkündür. Ayrıca bu eser Türk tarihçiliği ve tarih yazımında son derece önemli etnografik bulguları ihtiva etmektedir. Sanat insanın zihniyet dünyasının ifadesidir; bir baska deyimle sanat, bir zihniyetin, bazen ondan kaynaklanan fantazi, hayal ve duygunun, yani sosyo-kültürel yaşantının çeşitli şekillerde yansıtılmasıdır. Bu sebeple sanat ve etnografya eserlerinin, sosyo-kültürel tarihin anlaşılmasında önemli belgeler olarak değerlendirilmesi ve tarih yazımında kullanılması gerekir. Gadamer, sanatla tarih arasında bir ilişki kurarak, sanat eserlerini tarih bilincinin bü- -Aksoy, M., Sanat ve Sosyo-Kültürel Zihniyet, Türk Dünyası Tarih Kültür Dergisi, 281. Sayı, 2010. -Aksoy, M., Minusinsk-Abakan dan Tunceli Mezarlarına Koçbaşı Motifi, Gazi Üniversitesi, I. Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu (11-13 Mayıs 2005), Bildirileri, Ankara, 2010. 28- Aksoy, M., Türk Adı, Türk Damgaları ve Halı Kilim Tarihi, Türk Dünyası Tarih Kültür Dergisi, 188. Sayı, 2002. -Aksoy, M., Semboller-Damgalar Neyi Anlatır?, 2023 Dergisi, 82. Sayı, Şubat 2008. 29- Somuncuoğlu, S., Sibirya dan Anadolu ya Taştaki Türkler (From Siberia To The Turks On The Rock), İstanbul, 2008. tünlüğü içinde, anlamak kavramı çerçevesinde kavrayabiliriz 30 der. Dolayısıyla sanat eserlerini tarihî hususiyetleri açısından ele almadığımız takdirde onların ve onlar üzerine işlenmiş olan sembol ve damgaların neler ifade ettiğini yeterince anlayamayız. Sanat eserleri sosyo-kültürel ortamlarda meydana geldiğine göre, o sanat eserinin, onu yapanın zihniyet dünyasını yansıtmaması mümkün değildir. Özellikle ananevi halı, kilim ve mezar taşlarını incelerken sosyokültürel tarihî yapıyı göz önüne almadan değerlendirme yapan her görüş yetersiz kalır. O eserlerdeki her damga, halı-kilim dokuyanın ve ölen insanın inancını, dini düşüncesini, ait olduğu sosyal grubun zihniyet dünyasının yansımasını, sosyal yapı içindeki mevki ve vazifesini ifade eden etnografik malzemeleridir. Bazı mezar taşlarındaki damgalar; soyut bir dil olarak mezar sahibinin yaşını, kahramanlıklarını, bağlı olduğu boyu ve dini inancı, sahip olduğu eğitim-öğretim ve benzeri sosyo kültürel değerleri dile getiren kitapçıklar gibidir. 31 Sanat eserlerindeki damgalar, biçim yapısındaki çağrışımlarla kendi semboliğini, üstünde yer aldığı nesneye eklemek, ona manevî derinlik vermek ve öz kazandırmak, bir başka deyişle o eşyayı kimlikli kılmaktadır. 32 Bu nedenle etnografik eserler ve bu eserler üzerindeki şekil ve damgalar sosyal bilimciler için önemli tarihi kaynaklardır. Bugün artik biliyoruzki insanlar salt yazılı veya sözlü dil ile iletişim kurmazlar. Her sosyal grup kendi icinde bir cok semboller üretip, bunlara farklı anlamlar yükleyerek kendi aralarında bir iletişim içinde bulunmuşlardır. Örnegin Hindistandaki kadınların yüzlerine 30- Poloma, M. M., Çağdaş Sosyoloji Kurumları (Çev. H. Erbaş), Ankara, 1993, s. 229. 31- Bu konuda geniş bilgi için bakınız: Altaylardan Anadoluya Damgalar (www.mustafaaksoy.com) 32- Mülayim, S., Tanımsız Figürlerin İkonografisi, Türk Soylu Halkların Halı, Kilim ve Sicim Sanatı Uluslararası Bilgi Şöleni Bildirileri (27-31 Mayıs1996, Kayseri), Ankara, 1998, s. 219. 77

Tarihî Kaynak Olarak Etnografya Eserleri 78 İvanon un eseri gibi bir diğer eser de Findley tarafından yazılmıştır. 39 O Türk etnografya eserlerinden olan halı-kilimleri esas alaçizdikleri farklı renkteki ve farklı yerlere çizilen benler (işaretler) onların içinde bulundukları sosyal sınıf (kast sistemi), medeni hal gibi bilgileri içerir. Etnografya eserlerindeki damgalar veya şekiller ise, insanların birbirleriyle yıllarca süren etkileşimleri sonucu oluşur. Bu sebeple, damgalar sosyal grupların hafızasında yer alan tarihi sözcükler hükmündedir. Sosyal bilimlerle ilgili eserlerde genellikle gelenek ve geleneğe bağlı olarak yapılan etnografik eserler, resmî olmayan sosyal grupların basit ifade biçimleri olarak degerlendirilmiştir. Oysa gelenek bir şeyin veya şeylerin yapıla gelmiş, kurumlaşmış örüntüsüdür. Bu sebeple gelenekler, etnografya eserleri ve sosyal zihniyetler, bir sosyo-kültürel yapının adeta sosyal DNA larıdır. 33 Bundan dolayı, Nirun un deyişiyle, gelenekler, sosyal hayat tarzını düzenleyen kaideler olarak algılanmalıdır. 34 Dolayısıyla sosyo-kültürel olaylar zannedilenin aksine, en zor anlaşılan olguların başında gelir. Bu sebeple, etnografya eserlerindeki damgalar, basit bir sosyal faaliyetin sonucu olmayıp, sosyal grubun veya bir milletin bireyleri tarafından ifade edilen tarihi vesikalardır. Çünkü motif, figür, sembol ve şekillerin tarihin belirli bir noktasındaki zihniyet ve tutumların ürünleri oldukları açıktır. 35 Halı dokumacılığıyla ilgili Rus etnograflarından A. Miller, 1924 yılında yayımlanan eserinde aynen şunları yazmaktadır: Fars dokumalarında hâkim olan çiçek ve bitki motifidir. Kafkasya da arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan höyüklerdeki halı motifleri tamamıyla 14 15. yy.daki göçebe Türklerin nakışlarıyla aynilik gösterir. Kafkas dokumacılığına Türklerin bu katkısını görmezden gelemeyiz. 36 Diger yandan yazar, halıcılık tarihi hakkında da şunları yazar: 33- Aksoy, M., Türk Kiliminin Şifresi Çözüldü, Aksiyon Dergisi, 598. Sayı, 22.05.2006. 34- Nirun, N., Sistematik Sosyoloji Yönünden Sosyal Dinamik Bünye Analizi, Ankara, 1991, s. 91. 35- Mülayim, S., a. g. e., s. 222. 36- Miller, A., Kovrovıye İzdeliya Vostoka, Leningrad, 1924, s. 3, 6, 15. Halı ve kilimin üreticileri sadece Türk soylarıdır. Bunlardan bazılarını sayacak olursak: Türkmen, Karakalpak, Özbek, Massaget (Mesket) ve Kırgızlardır. Özellikle göçebe Kırgızlarda halıcılık, göçebelik hayatına ilişkin ihtiyaçlarla sıkı ilişkiler sergiler. Bu konuda 15.yy.da Timurlenk in sarayını ziyaret etmiş İspanyol gezgin Clavicho da bize tanıklık eder. 37 Bu tespitler, tarihin önümüze çıkardığı tabii gerçeklikleri bilimsel düzlemde ortaya koyuyor. Türkiye de yapılan bazı çalışmalarında ifade edilen, eli belinde, koçboynuzu, gülsayra, bereket, pıtrak, haç gibi isimlerle adlandırılan damgaların en eski tarihten beri Büyük Türkistan coğrafyasında, batı Sibirya Türklerinde kullanılmış ve kullanılıyor olması, bu konudaki yazarçizerler tarafından genelde bilinmemekte ya da bilindiği halde degişik kaygılardan ötürü yok sayılmaktadır. Oysa etnografik eserlerin tarihi kaynaklarını bilmeden Anadolu tarihiyle ve coğrafyasıyla sınırlı kalarak izah etmek mümkün değildir. Örneğin, saha çalışması yapılarak ve konu hakkında önceden yapılan çalışmalardan hareketle hazırlanan Tarihi Kaynak Olarak Sibirya Halkları Motifleri 38 adlı eserde, Türkiye deki etnografya eserlerinde görülen neredeyse bütün damga, şekil ve süs örneklerini görmek mümkündür. Hatta bu eserde, bölgeler günümüzde dahi İslamiyet ile tam anlamıyla henüz tanışmamış oldukları halde, Türklerin İslam dinini kabul etmelerinden sonra oluşan, özellikle de Selçuklu sanat anlayışıyla bağlantılı açıklanan ve Rumî sanatı olarak ifade edilen süsleme örneklerinden buralarda bolca bulunduğu görülmektedir. Ayrıca bu eserin isminin geçte olsa tarihçilerimizin dikkatini çekeceğine inanmaktayız. 37- Miller, A., a. g. e., s. 22-23. 38- İvanov, S. V., Ornament Narodov Sibiri Kak İstoriçeskiy İstoçnik, Moskva/Leningrad, 1963. 39- Findley, C. V., Dünya Tarihinde Türkler (Çev. A. Anadol), İstanbul, 2006.

Mustafa Aksoy rak farklı bir Türk tarihi yazmıştır. Bu eserin içeriğinde bazı eksik ve hatalı görüşler olsa da, etnografya eserlerinden hareketle farklı bir tarih yazılmış olmasından dolayı son derece önemlidir. Eynografya eserlerinden hareketle tarihi yazımında önemli bir isimde Burke dir. O her türlü etnografya eserinin tarih yazımında nasıl kullanılacağını örnekleriyle anlatmıştır. 40 Umarım bu tür çalışmalar Türk tarihçilerine ilham kaynağı olur. Türkiye de Tarih-Etnografya İlişkisi Müzeler ve Tarihî Mekânlarla Tarih Öğretimi: Tarih Öğretmenlerinin Müze Eğitimi ne İlişkin Görüşleri 41 adlı doktora tezinde etnografya eserleri tarih öğretimi açısından değerlendirilmiş olsa da müzelerin bir araştırma alanı olarak tarihçilerin dikkatine sunulması açısından çok önemlidir. Çünkü bilindiği gibi Türkiye deki tarihçilerin önemli bir kısmı yazılı arşiv vesikalarından başka eserleri neredeyse yok saymışlardır. Bu anlayışa rağmen özellikle B. Öğel, F. Sümer, M. A. Çay, S. Divitçioğlu gibi tarihçilerimiz çalışmalarında çok sayıda etnografya ve arkeoloji eserlerini kullanmışlardır. Ancak tarihçilerimiz onlardan esinlenerek doğrudan etnografya eserleriyle bir tarih yazımına girişmemişlerdir. Diğer yandan sanat tarihçileri ve arkeologlarının çalışmaları, genelde tarihçilerimizi ilgilendirmemiştir. Oysa E. Esin, N. Diyarbekirli, S. Mülayim, B. Karamağaralı, Y. Çoruhlu gibi sanat tarihçilerimiz siyasi ve sosyal tarihi çalışmaları yapanlara çok önemli belgler sunmuştur. 25 Mayıs 1928 tarihinde devlet töreniyle açılan etnografya müzesi hakkında, müzenin ilk müdürü Hamit Zübeyir Koşay a atfen Ülkütaşır, şöyle der: 1943 de şer iye mah- 40- Burke, P., Afişten Heykele Minyatürden Fotoğrafa Tarihin Görgü Tanıkları (Çev. Z. Yelçe), İstanbul, 2009. 41- Ata, B., Müzeler ve Tarihî Mekânlarla Tarih Öğretimi: Tarih Öğretmenlerinin Müze Eğitimi ne İlişkin Görüşleri (Gazi Üni. S. B. E. Yayımlanmamış doktora tezi), Ankara, 2001. kemelerine ait sicillerin bir kısmı müzeye devredildi. Bu belgeler tarihçiler için önemli bilgileri ihtiva etmektedir. Mesela ferman, berat, mektup, çeşitli makamlara gönderilen mektuplar, biyografi kitaplarında olmayan meşhurların hayatları, aşiret adları vb. konuları ihtiva eden bu şer iye sicilleri vasıtasıyla tarihimizin önemli bilgilerine ulaşmak mümkündür. 1963 tarihli bilgiye göre Etnografya Müzesi nde 30.000 binden fazla eser saklanmakta ve sergilenmektedir. 42 Dolayısyla tarihimiz için birinci derecede önemli kaynak olan bu eserler tarihçileri beklemektedir. Cumhuriyetin ilk yıllarında etnograya müzesi kurularak Anadolu nun çeşitli yerlerindeki bazı eserler müzeye taşınmış, etnografya konusunda teorik ve saha çalışmaları yapılmış, onlardan harekle Türkiye nin sosyal tarihi yazılmaya çalışılmıştır. 43 Dipnotta ifade ettiğimiz yazarlardan başka Fuat Köprülü, Abdulkadir İnan, Ziyaettin Fahri Fındıkoğlu gibi insanların çalışmaları devrin önemli eserleri arasında sayılır. Nasıl ki biyolojide DNA lar yolu ile bir veraset varsa, sosyo-kültürel hayatın DNA ları 42- Ülkütaşır, M. Ş., a. g. e., s.47-48, 55-56. 43-1 Kasım 1927 yılında Ankara da kurulan Anadolu Türk Halk Bilgisi Derneği nin adı daha sonra Türk Halk Bilgisi Derneği olmuş. Bu dernek Halk Bilgisi Mecmuası, adıyla bir dergi çıkarmaya başlıyor. Daha sonra derginin adı Halk Bilgisi Haberleri oluyor. Dernek saha araştırmacıları için Halk Bilgisi Toplayıcılarına Rehber (1928) adıyla bir kitapçık yayımlıyor. Bu dernekte devrin önemli isimleri özellikle Türk Ocağı mesupları, görev yapmış ve söz konusu dergide yazı yazmışlar. -Hamit Zübeyir Koşay, Etnorafya ve Folklor Kılavuzu (1935), Truva da Dört Yerleşme Yeri (1936), Türkiye de Eski Medeniyetlerin Maddî Kültürde Temadisi (1953). -Mehmet Şakir Ülkütaşır, Sinop ta Candar Oğulları Zamanına ait Tarihî Eserler (1934), Cumhuriyet le Birlikte Türkiye de Folklor ve Etnografya Çalışmaları, Ankara, 1973. -Ali Rıza Yalman (Yalgın), Cenupta Türkmen Oymakları (1931-1932), Anadolu da Türk Damgaları Uludağ dan Toroslara ( 1943). 79

Tarihî Kaynak Olarak Etnografya Eserleri da damgalardır. Bunları en yalın şekliyle sosyal bir grubun meydana ettiği etnografik eserlerde görmek mümkündür. Halkın kullandığı bu damgalar, sosyal grupların tarihîni taşıyan şifreler niteliğindedir ve günlük hayatta konuşulan dilden bağımsızdırlar. Bu dil, damgalara dayalı ayrı bir anlatım dili ve ayrı bir iletişim aracıdır. Hatta damgaların dili, alfabe ile ilgili (yazıyla ilgili) olan dilden her zaman önce gelir. 44 Halı ve kilim, mimari eserler, çeşitli ev araç-gereçleri, mezar taşları, benzeri etnografya eserleri ve bu eserlerdeki damgalar, birer sanat eseri olmaktan öte, bir duygunun bir sosyo-kültürel hayatın, en genel tabiri ile sosyal tarihin ifade edildiği birer dil metni özelliğindeki tarihî vesikalardır. Bu metinler, resmi kurumlar tarafından yazılmadıkları için de, halkın en yalın duygu ve düşüncele- 44- Aksoy, M., Kültür Sosyolojisi Açısından Halı- Kilim Sanatı ve Etnografik Eserlerdeki Damgaların Dili, 38. ICANAS Bildirileri (10-15 Eylül 2007), Maddi Kültür, Cilt I, Ankara, 2008. rini ifade ederler. Bu sebeple, tarih yazıcıları ve sosyo-kültürel kavramlar hakkında çalışma yapanların, öncelikle halı, kilim ve mezar taşları gibi etnografya eserlerini değerlendirmeleri gerekir. Çünkü bunlar, resmî düşünce ve bilgilerin etkisinde olmadan oluşan en yalın tarihî kaynaklardır. Fakat genelde Türkiye de tarihçiler bu eserleri adeta görmezden gelerek tarih yazıcılığı yapımışlar yani tarih yazmışlardır. Oysa özellikle sosyal tarih yazıclığının en önemli kaynakların başında etnografya eserleri gelir. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi bu eserler sosyal grupların tarihi geleneğinden kaynaklarak, geneksel olarak kuşakdan kuşağa aktarılan, yazıcıları ve yapıcıları halk olan tarihi vesikalardır. Dolayısyla bir sosyal grubun veya milletin tarihi yazılırken ilk önce başvurulması gereken vesikalar olarak, ilgilileri beklemektedirler. Ancak bu beklemenin fazla olacağını sanmıyorum. Çünkü sanayileşmenin veya modernizmin getirdiği olumsuz şartlar, bu eserlerin hergün yok olmasına neden olmaktadır.o 80