Kafkasya Bölgesinde Uluslararas Siyasetin Gerginlik Alan nda Türkiye Rusya Ç karlar Aç s ndan Dr. Uwe Halbach Benim konum, Kafkaslardaki Türk politikası üzerindeki Rus çıkarları perspektifidir. Bunun için Çıkar kategorisi açısından bir ön açıklama yapılması gereklidir. Şüphesiz Rusya nın Kafkaslarda jeostratejik ve jeoekonomik çıkarları vardır. Rusya, genel olarak Sovyetler Birliği sonrası bölgeyi öncelikli çıkar alanı olarak deklare etmekte ve bu bölgedeki yabancı her aktöre şüpheyle bakmaktadır. Ancak, Rusya nın Kafkaslardaki çıkarlarının somut olarak neler olduğu sorusunu soracak olursak, Rusya nın bu bölgeyle olan ilişkisinin tek başına nesnel çıkarlar kategorisiyle kavranmaması gerektiğinin farkına varılır. Gürcistan da Kasım 2003 teki Gül Devrimi nden sonra, Kremlin ile yeni Gürcü yönetimi arasında iyi ilişkilerin sürdüğü kısa bir safha olmuş, ancak bu durum daha sonra aniden yeni ve şiddetlenmiş iki taraflı gerilimlere dönüşmüştür. Gerginliğin ortadan kalktığı kısa 93
K a f k a sya Bölgesinde Uluslararas Siyasetin Gerginli i Alan nda T ü r k i y e Rusya Ç karlar Aç s ndan dönem içerisinde Gürcü tarafı Moskova ya şu soruyu sormuştur: Gürcistan ve Güney Kafkaslardaki Rus çıkarları tam olarak nelerdir? Ancak bu soruya net bir cevap alamamıştır. Rusya Kafkaslarda, Orta Asya da veya Sovyetler Birliği sonrası bölgenin diğer kısımlarında sahip olduğu konumla hiçbir şekilde mukayese edilemeyecek bir konuma sahiptir. Rusya, Kafkaslard a yalnızca harici ya da bölgesel bir aktör değildir, bilakis Kuzey Kafkaslardaki batıda Adıgey den doğuda Dağıstan a kadar uzanan parçalı cumhuriyetleriyle, Kafkas bölgesinin bir parçasını oluşturmaktadır. Sovyetler Birliği sonrası Rus diplomasisinde bağımsız hale gelen Sovyet Cumhuriyetleri ni karakterize edilen yakın yurtdışı kavramından yola çıkarak, şunlar söylenebilir: Rusya, Kafkaslarda son derece istikrarsız bir bölge teşkil eden yedi tane yarı bağımsız Kuzey Kafkas cumhuriyetinden oluşan bir kuşakta, kendi içindeki yurtdışına sahiptir. Rusya nın Güney Kafkaslarda en gergin ilişkileri bir yakın yurtdışına, daha doğrusu Gürcistan a karşıdır. Ve Rusya uzak yurtdışı, yani ABD tarafından Kafkaslarda jeopolitik açıdan özel bir tarzda provoke edildiğini hissetmektedir. Bu durum, Rusya nın bölgedeki güvenlik politikasıyla ilgili ve jeoekonomik çıkarlarını belirlemektedir, ancak yalnızca nesnel olarak gerekçe gösterilebilen çıkarların ağır basmadığı bir atmosferi de oluşturmaktadır. Rusya nın Kafkaslara olan ilgisinin güçlü bir tarihsel ve kültürel boyutu vardır: 19. yüzyılda fethedilen Kafkaslar, Rus edebiyatında ve kültüründe 16. yüzyıldan bu yana süregelen sömürgeci Rus yayılmasının bütün konularından en derin izleri bırakmıştır. Rusya, diğer bölgelerin hiçbirisinde bu kadar fazla direnişle karşı karşıya kalmamıştır. Lermontow dan Tolstoy a kadar Rus şair ve entelektüellerinin bütün nesilleri, Kafkas harp okullarından geçmişlerdir. 94
Dr. Uwe Halbach Bu bağlamda Rusya nın Kafkaslardaki ve Karadeniz çevresindeki bir aktör olarak Türkiye algısının da oldukça derin bir tarihi arka planı vardır ve yalnızca somut güvenlik politikası ya da ekonomik çıkarlar perspektifiyle tanımlanmamalıdır. Rusya nın Sovyetler Birliği sonrası Kafkasya politikasının nelerle ilgili olduğuna gelince, bizzat Rus kaynaklarında sürekli olarak bu politikanın tutarlı, hedefe yönelik ve çıkarlar tarafından yönlendirilen bir politika olmaktan başka her şey olduğuna işaret edilmektedir. Rusya, son 15 yıl içerisinde Kafkaslarda örneğin ayrılma uyuşmazlıklarına yaklaşım bakımından aşırı tutarsızlıklar üretmiştir. Kendi içindeki ayrılma vakasıyla ilgili olarak Kuzey Kafkaslarda aşırı ölçüde şiddet kullanarak mücadele edilirken, Rus kuvvetleri Güney Kafkaslardaki ayrılık rejimini politik, ekonomik ve askeri açıdan desteklemişlerdir. Burada şu soru akla gelmektedir: Rusya burada Kafkasları kendi jeopolitik mülkü olarak gören hakim bir dış aktör olarak mı hareket etmektedir, yoksa - örn. Abhazya ve Güney Osetya ya karşı politikasıyla, bizzat bir kavkazskij plennik, bir Kafkaslar Tutsağı mı olmuştur. 1991 y l ndan sonra büyük Hazar bölgesindeki bir aktör olarak Türkiye Sovyetler Birliği nin dağılmasından sonraki ilk on yıl içerisinde Türkiye Hazar bölgesinin diğer kısımlarında, yani hem ağırlıklı olarak Türkçe konuşulan Orta Asya da, hem de etnik, dilsel ve mezhepsel açılardan son derece heterojen olan Kafkaslarda kendi ekonomik ve kültür politikasıyla ilgili nüfuzunu genişletti. Bu on yıllık dönemin sonlarına doğru yaklaşık 2500 Türk şirketi yalnızca Orta Asya da 8,5 Milyar Dolar tutarındaki yatırımlarla angaje olmuşlardır. Bahsi geçen 95
K a f k a sya Bölgesinde Uluslararas Siyasetin Gerginli i Alan nda T ü r k i y e Rusya Ç karlar Aç s ndan ülkelerden gelen 7000 üniversite öğrencisi Türkiye de yüksek öğrenim görmekteydi. Ankara, Sovyetler Birliği nin halefi olan, Türkçe konuşulan ve İslami arka plana sahip devletler üzerinde iki türlü projeksiyon yapıyordu: Türklere özgü bir modernizasyon ve sekülerleştirme modeli ve Türkçe konuşan milletler topluluğuna dayanan Türk halkları ve dil aileleri fikri. Bu husus, etnik-dilsel boyut açısından özellikle ilki 1992 yılında Ankara da yapılan Türk Halkları Zirvesi sayesinde gerçekleştirilmiştir. Modernizasyon modeli açısından ABD ve Avrupa tarafından Türkiye ye destek verilmiştir. 1990 lı yılların başlarında, özellikle Türkiye ve İran ın Hazar bölgesinde nüfuz sahibi olmak için rekabet ettikleri görülmüştür. Ancak her iki aktörün ideolojik menzilleri fazla abartılmıştı: Sovyetler Birliği sonrası bölgede İslami yeniden doğuş üzerindeki radikalleşen tesirler söz konusu olduğunda, İran dışarıdan bir baş aktör konumunda değildi. Türkiye nin ideolojik menziline gelince, Pantürkizm hızlı bir biçimde sınırlara dayanmış ve Cumhurbaşkanı Tu rgut Özal ın ölümünden sonra da önemini yitirmiştir. Zaten Pantürkizm Kafkaslarda çok fazla başarılı olamamıştır. Daha ziyade Azerbaycan ile sınırlı kalmıştır. Fakat Türkiye, dil ya da din akrabalığına bakılmaksızın, doğrudan Gürcistan gibi bir komşusuyla olan ekonomi ve güvenlik politikasıyla ilgili ilişkilerini yavaş yavaş genişletmiştir. Türkiye nin bu angajmanını Rusya nasıl algılamıştır ve Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkiler nasıl gelişmiştir bilhassa Kafkaslar açısından? Rus Türk iliflkilerinin geliflmesi 1990 lı yıllarda Bosna, Kosova, Çeçenistan ve dünya politikasıyla ilgili diğer konularda Rusya ve Türkiye karşıt kamplarda yer almaktaydılar. 96
Dr. Uwe Halbach Ancak, jeopolitik karşıtlıklara bakılmaksızın, yoğun ticari ve ekonomik ilişkiler gelişmiştir. Politik ve ekonomik ilişkiler birbirlerinden ayrı tutulmuştur. Bu durum, yeni yüzyılın ilk beş yılına kadar devam etmiştir. Yüzyılın dönümüne doğru geriye bir göz atalım. Türkiye Cumhurbaşkanı Demirel, 1999 yılı dolaylarında Güney Kafkaslara ilişkin bir istikrar paktı için angaje olmuştur. Bu güvenlik paktı, üç Güney Kafkasya devletini, Rusya, Türkiye ve belki İran gibi üç bölgesel gücü ve alakalı taraflar olarak ABD, AB ve AGİT i içine alacaktı. Dışişleri Bakanı Cem, o zamanlar Kafkasların ve Orta Asya nın Türk dış politikasında yüksek önceliğe sahip olduklarını bildirmiştir. O zamanlar Rusya da Türkiye nin bu angajmanına büyük bir şüpheyle bakılmıştır önde gelen gazetelerden Nezavisimaja gazeta nın 21 Ocak 2000 tarihli baskısında yer alan bir yorumda şöyle deniliyordu: Türk dış politikasında Pantürkizm in asla ağırlığını yitirmediği. Kafkaslardaki büyük güçlerin rekabeti, yeniden sertleşmeye başladığı ve Türk emperyalizminin Kafkaslardaki asıl kurbanı Ermenistan olduğu ileri sürülmektedir. Türkiye nin nüfuzu üzerindeki bu Rus görüşü, 2004 yılına kadar hüküm sürdü yani Putin in ilk görev süresinin sonuna kadar. Türkiye bu dönemde hem de etnik-dilsel açıdan akrabası olan partneri Azerbaycan ın da dışına taşacak şekilde - Kafkaslardaki güvenlik politikasıyla ilgili varlığını genişletmiştir. Gürcistan, Türkiye nin askeri eğitim programlarına ilgi göstermiştir. Gerçi Gül Devrimi nden sonra bir Gürcistan ordusu kurulması için Türkiye nin vermiş olduğu maddi destek, Amerikan desteği ile mukayese edilemez, ancak Rusların şüphesini uyandırmıştır. Rus basınında yeniden Sovyetler Birliği sonrası bölgedeki Pantürkizm e karşı uyarıda bulunan makaleler çıkmaya başlamıştır. 97
K a f k a sya Bölgesinde Uluslararas Siyasetin Gerginli i Alan nda T ü r k i y e Rusya Ç karlar Aç s ndan Başkan Putin in 2004 Aralık ayında Türkiye ye yaptığı ziyaret, ikili ilişkilerdeki bir dönüm noktası olmuştur. Aslında bu bir Rus devlet başkanının Türkiye ye yaptığı ilk ziyaretti. Son üç, dört yıl içerisinde önceden beri hareketli olan ekonomik ve ticari ilişkilerin yanı sıra, artık politik beraberlikler de oluşmaya başlamıştır. Önceden yoğun ekonomik ilişkiler ile tarihsel açıdan sıkıntılı, gergin politik ilişkiler arasındaki epeyce büyük olan uçurum, büyük ölçüde kapatılmıştır. Hem Rusya da, hem de Türkiye de, her iki tarafta birden ABD ye ve AB ne karşı bir hayal kırıklığı oluşmuş, bunun sonucunda da Kafkaslardaki Rus-Türk komşuluk bölgesinde Avrupa-Atlantik angajmana ve Orta Doğu daki Amerikan politikasına karşı duru ş noktasında bir yakınlaşma gerçekleşmiştir. Rusya artık Türkiye ye eskiden olduğu gibi güney sınırlarındaki tarihi hasmı gözüyle bakmamaktadır. Enerji politikası ve ticaret alanlarındaki ilişkiler daha da yoğunlaşmaya devam etmiştir: Türkiye artık doğalgaz ithalatının %70 ini Rusya dan karşılamakta ve bu partneriyle arasındaki enerji ticaretini genişletmeye yönelik ilave sözleşmeler yapmaktadır. 2007 yılındaki ikili ticaret hacmi yaklaşık olarak 25 Milyar Dolar lık bir zirve noktasına ulaşmıştır. Bunların üzerine, bavul ticareti diye bilinen her iki ülke arasındaki küçük sınır ticaretinden kaynaklanan birkaç milyar daha ilave olmaktadır. Türkiye, uzun bir süreden beri Rus turistler için en önemli tatil ülkesi konumuna gelmiştir. Henüz yüzyıl dönümünde Rus-Türk ilişkilerini sıkıntıya sokmuş olan Çeçenistan anlaşmazlığı gibi güvenlik politikasıyla ilgili bazı çatışma noktaları, gözle görülür bir biçimde gerilemiştir. Son zamanlarda Avrupa-Atlantik düşünce kuruluşlarının jeopolitik ve jeoekonomik 98
Dr. Uwe Halbach araştırmalarında olağanüstü rağbet gören Karadeniz Bölgesi nde bugün her iki bölgesel güç de kendilerini belirleyici aktörler olarak görmektedirler. Kafkaslarda Türkiye ve Rusya Karşılıklı rekabet algılamaları Kafkaslarda da işbirliği perspektifleri lehine gerilemiştir. Çeçenistan burada uzun süre boyunca ikili ilişkileri sıkıntıya sokan bir konu olmuştur. İlk Çeçenistan savaşında Türkiye deki Kuzey Kafkas diasporası grupları Çeçen devrimini d e s t e k l e m i ş l e rd i r. Resmi Rus kaynaklarında Türkiye Çeçen terörizmine destek veren ülke olarak damgalanmıştır. Buna karşın Türkiye de Rusya yı Kürt ayrılıkçılığına destek vermekle suçlamıştır. Türkiye, Ermenistan da dahil olmak üzere, her üç Güney Kafkasya devletinin de en büyük ticaret ortağıdır. Bu devletlerin üçü de Türkiye nin Av rupa Birliği ne girmesini desteklemektedirler. Ay n ı zamanda Kafkaslardaki her dış aktör, antagonist uluslararası ve bölgesel ilişkilerin bulunduğu bir alanda hareket etmektedir. Burada Türkiye de antagonist ilişkilerin bir unsuru olarak ortaya çıkmaktadır: Azerbaycan la olan özel münasebetleri ve Ermenistan la tarihsel açıdan sıkıntılı ilişkileriyle. Bununla birlikte Karabağ anlaşmazlığı etrafında tesis edilen blokajlar bir kenara, Türkiye nin bizzat Ermenistan ile olan ticari ilişkileri gelişmiştir. Buna karşılık son zamanlarda Gürcistan ile olan ilişkilerde belirli aksaklıklar ortaya çıkmıştır: Gürcistan daki şiddetli Amerikan taraftarı tutum, Türkiye nin giderek Washington dan uzaklaşma tutumuyla zıt düşmektedir. Abhazya ile ilgili çözümlenmemiş anlaşmazlık da aynı şekilde Türk-Gürcü ilişkilerini etkilemektedir, zira Türkiye de kendi 99
K a f k a sya Bölgesinde Uluslararas Siyasetin Gerginli i Alan nda T ü r k i y e Rusya Ç karlar Aç s ndan etnik kökenlerinin bulunduğu anavatanlarından daha fazla Abhaz yaşamaktadır. Gürcistanda da özellikle Rusya, isyan eden Abhazya ve Güney Osetya cumhuriyetleriyle ilgili anlaşmazlıkta belirleyici dış aktör olarak görülmektedir. Ancak, Gürcistan ın bakış açısına göre bu anlaşmazlığın uluslararası çevrede karmaşık bir hal almasına Türkiye de katkıda bulunmaktadır. Türkiye, Tiflis teki yönetimi oldukça kızdıracak şekilde, uluslararası platformda tanınmamış A b h a z y a Cumhuriyeti ile Karadeniz üzerinden ticari ilişkiler yürütmektedir. Gürcistan deniz kuvvetleri, Samsun - Suchumi güzergahında Türk gemilerini tekrar tekrar yakalamıştır. Gerçi deniz sınırlarının müştereken kontrolü hakkında Gürcistan Türkiye tartışmaları mevcuttur, ancak bunlarda bir ilerleme kaydedilmemiştir. Türkiye nin Kafkasyalı partnerleri ve Rusya nın Kafkaslar daki varlığı ile olan münasebetleri bu şekilde sürüp gitmektedir. Son zamanlarda Av rupa da, Türkiye de ve Kafkaslarda giderek artan biçimde Karadeniz Bölgesi ndeki işbirliğinden bahsedilmektedir. AB, bu seneki stratejisini Black Sea Synergy/Karadeniz Sinerjisi olarak formüle etmiştir. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Konseyi KEİK, yeniden canlandı. 15 yıl önceki ilk oluşum zamanlarından farklı olarak, konseyin asıl girişimcisi Türkiye, Karadeniz Bölgesi nin diğer bir tarihi bölgesel gücü olan Rusya tarafından artık eskiden olduğu kadar çok rakip ve tarihi hasım olarak görülmemektedir. Rus-Türk ilişkileri politik düzeyde gerginliğini yitirmiştir. Bununla birlikte - tek başına Hazar bölgesindeki boru hattı dış politikası düzeyinde de olsa - rekabet için yeterli malzeme halen mevcuttur. Hazar bölgesinden çıkan petrolü artık Rusya toprakları üzerinden değil, bilakis bir Türk terminaline nakleden ilk büyük boru hattı projesinin, yani meşhur BTC nin yıllar boyu Kremlin i rahatsız eden bir konu olduğunu hatırlayalım. Bugün, 100
Dr. Uwe Halbach örneğin Nabucco Projesi gibi, aynı zamanda Rus-Türk ilişkilerinin de konusunu teşkil edecek başka projeler sırada beklemektedir. Rus ve Türk dış politikaları, Kafkaslarda Sovyetler Birliği sonrası bölgenin çözümlenmemiş bölgesel anlaşmazlıklardan ve antagonist jeopolitik dinamiklerden en sert biçimde etkilenen kesiminde hareket etmektedirler. Bu tür bir antagonizmle başa çıkabilmek için Rus-Türk ilişkilerinin ne derecede katkı sağlayabileceğine bakmak lazım. 101