CONSEIL DE L'EUROPE AVRUPA KONSEYĐ AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ Mıtlık ÖLMEZ ve Yıldız ÖLMEZ - TÜRKİYE DAVASI (Başvuru no: 39464/98) DAVANIN YENİLENMESİ KARARININ ÖZET ÇEVİRİSİ OLAYLAR Başvuranlar, Mıtlık Ölmez ve kız kardeşi Yıldız Ölmez T.C. vatandaşı olup, sırasıyla 1967 ve 1971 doğumludurlar. Olayların meydana geldiği dönemde başvuran M. Ölmez, Demokrasi Partisi nin Küçükçekmece (İstanbul) Bölge Komitesi üyesi idi. Başvuranlar, 1999 yılından bu yana Türkiye dışında siyasi mülteci olarak ikamet etmektedirler. Başvuranlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) önünde İstanbul Barosu avukatlarından Eren Keskin ve Fatma Karakaş tarafından temsil edilmektedirler. ŞİKAYETLER Başvuranlar, gözaltında oldukları sırada itirafta bulunmaları için kendilerine işkence yapıldığını ve bu durumun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi nin (AİHS) 3. maddesinin ihlaline yol açtığını ileri sürmektedirler. T.C. Dışişleri Bakanlığı, 2005. Bu gayrıresmi özet çeviri Dışişleri Bakanlığı Avrupa Konseyi ve İnsan Hakları Genel Müdür Yardımcılığı tarafından yapılmış olup, Mahkeme yi bağlamamaktadır. Bu çeviri, davanın adının tam olarak belirtilmiş olması ve yukarıdaki telif hakkı bilgisiyle beraber olması koşulu ile Dışişleri Bakanlığı Avrupa Konseyi ve İnsan Hakları Genel Müdür Yardımcılığı na atıfta bulunmak suretiyle ticari olmayan amaçlarla alıntılanabilir.
Bu çerçevede, Türk Hukuk uygulamasının ve yasalarının, Devlet görevlilerinin yol açtığı bu barbarlığı önlemeye ve sorumluları etkili bir biçimde cezalandırmaya olanak tanımadığını iddia etmektedirler. Başvuranlar, maruz kaldıkları muameleler karşısında yapmış oldukları başvurunun AİHS nin 13. maddesi uyarınca etkisiz olduğundan yakınmakta ve AİHS nin 14. maddesine aykırı olarak ayrımcı bir uygulamaya maruz kaldıklarını ileri sürmektedirler. AİHM ÖNÜNDEKİ SÜREÇ AİHS nin 29. maddesi uyarınca, AİHM, 1 Şubat 2005 tarihli nihai kabuledilebilirlik kararıyla başvuruyu, AİHS nin 35 4. maddesi uyarınca kabuledilemez bulmuştur. Mahkeme, başvuranlar tarafından yapılan başvurunun, AİHS nin 35 1. maddesinde öngörülen altı ay kuralına uymadığına itibar etmiştir. Başvuranların temsilcileri, 16 Mart 2005 tarihinde faks yoluyla ilettikleri mesajda, başvurunun yeniden incelenmesini talep etmişlerdir. HUKUK AÇISINDAN Başvuran taraf, davada Yargıtay tarafından alınan nihai kararın, İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Yazı İşleri Müdürlüğü nden 4 Nisan 1997 tarihinden itibaren temin edilebildiğini savunmaktadır. Onlara göre bu tarih, dies a quo ardından altı aylık sürenin ilk günü olsaydı, 3 Ekim 1997 de yapılan başvuru, altı ay kuralı ile çakışmayacaktı. A. Tarafların görüşleri 1. Başvuranlar Başvuranların avukatları, ilk olarak, Türk Hukuku nun bu alandaki uygulamalarını hatırlatmaktadırlar. Kararı veren mahkeme nezdindeki Cumhuriyet Savcısı, temyiz talebinde bulunulması halinde, temyiz görüşü ile birlikte dava dosyasını Ankara daki Yargıtay a gönderir. Yargıtay duruşma yapılmayacağına hükmederse, davacı taraf, olağan olarak, davalarına ne zaman hüküm verileceğini ve Yargıtay ın temyiz görüşünün ne olduğunu net olarak öğrenemez. Yargıtay bir kez temyiz kararı verdiğinde, Cumhuriyet Başsavcısı ilgili karara geri döner ve karara, dava dosyasının gönderildiği tarihin mührünü basar. Dosyanın alınmasının ardından savcı ilk olarak, «zimmet defterine» «davanın kapandığı» bilgisini işler ve dosyayı, prensip olarak aynı gün, elden Yazı İşleri Müdürlüğü ne imza karşılığında iletir. Zabıt katibi, daha sonra «mahkeme esas defterine» dosyanın nihai suretle kapandığı kaydığını geçer. Genel olarak, bu işlem öncesinde, iç hukuktaki mahkeme başkanı Yargıtay karar metnine paraf atar. Mahkeme esas defterine kaydedilen dosya arşivlenir ve taraflarca incelenebilir. Bu itibarla, Av. Karataş, Yargıtay kararı üzerine mühürlenen 25 Mart 1997 tarihinin, ilk derece mahkemesindeki Cumhuriyet Savcısı nın dava dosyasına atmış olduğu tarih değil, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı nın dosyayı ilk derece mahkemesine gönderdiği tarih olduğunu belirtmektedir. Bu doğrultuda, Av. Karataş, sözkonusu dava dosyasının, 4 Nisan 1997 tarihinde, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı na intikal ettiğini belirtir kaydın bir örneğini
sunmaktadır. Av. Karataş, aynı zamanda, İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı ndan alınan bir belgeyi iletmektedir : «Sanıklar Ömer Duman ve Murat Aydilek 1 ile ilgili TCK nın 243. maddesi uyarınca kamu davasına teşkil eden dosya Yargıtay 8. Dairesi nin 5 Mart 1997 tarihli ve 1997/49-2858 sayılı kararı ile onanmıştır ve dava dosyası Mahkememize 4 Nisan 1997 de gönderilmiştir (...)». Bu durumda hiçbir karışıklık mevcut değildir, başvuranların temsilcileri AİHM Sekreteryası nın altı ay kuralına dair yaptığı ikinci uyarıya cevaben 15 Ekim 1999 tarihli açıklamaları ile AİHM yi yanlış bilgilendirmiş olmaktan üzüntü duymaktadırlar. Zira, sözkonusu yazıda yanlışlıkla «gönderilmiştir» ibaresi yerine «ulaşmıştır» ifadesi yer almıştır : «(...) 25 Mart 1997 tarihinde sözü edilen Yargıtay kararı, ilgili Mahkemeye iletilmek üzere İstanbul Cumhuriyet Savcılığı na ulaşmıştır.» Bu nedenle, başvuran taraf, şu anda açıklanan bilgiler ışığında AİHM den, kararını yeniden gözden geçirmesini talep etmektedir. 2. Hükümet Hükümet, res judicata kesin hüküm uyarınca, bu talebin reddedilmesi gerektiği kanısındadır. Hükümet e göre, bir dava AİHS nin 29. maddesi gereğince incelendiğinden ve İçtüzüğün 54 1. maddesine dayalı olarak kabuledilemez bulunduğundan itibaren, hüküm nihaidir ve AİHM, hükmü esas bakımından incelemeye artık yetkili değildir. Hükümet, daha önceden hakkında hüküm verilen bir kararın, Büyük Daire ye, yeniden incelenmek üzere götürülmesinin (AİHS nin 43. ve İçtüzüğün 73. maddeleri) ve silinen kayıtlara yeniden geçilmesinin (İçtüzüğün 37 2. maddesi) yalnızca alınan kararlarda ve hükümlerde yapılan maddi hataların düzeltilmesi (İçtüzüğün 81. maddesi) istemiyle mümkün olduğunu hatırlatmaktadır. Oysa başvuranın talebi bu savlara aykırıdır. Başka bir açıdan, başvuranların argümanları ilk itiraz şeklinde değerlendirilebilir. Ancak, olaylar ve durum elverişli olduğunda, bu tür argümanların kabuledilebilirlik incelemesinin başlarında sunulması gerekirdi. Başvuranlar, bunu yapmadıklarından dolayı, kendi yaptıkları hatanın düzeltilmesi talepleri zamanaşımına uğramıştır. B. Mahkemenin değerlendirmesi Ne Sözleşme ne de AİHM İçtüzüğü, AİHS nin 28. ve 29. maddelerine uygun olarak kayıtlardan düşürülmüş bir başvurunun yeniden incelenmesini kesin olarak öngörmektedir (Bkz. Storck-Almanya kararı, no: 61603, 26 Ekim 2004; Des Fours Walderode-Çek Cumhuriyeti kararı, no: 40057/98, AİHM 2004-V, ve Harrach-Çek Cumhuriyeti kararı, no: 77532/01, 18 Mayıs 2004). Bununla birlikte, kabuledilebilirlik hükümlerine dek davadaki olayların istisnai koşullarının incelenmesinde veya değerlendirilmesinde meydana gelebilecek bir hatada, AİHM - Sözleşmenin eski organlarınca izlenen uygulamada olduğu gibi- hukukun menfaatini göz önüne alarak, kabuledilemez bulunan bir kararın yeniden incelenmesi ve sözkonusu hatanın 1 Başvuran Mıtlık Ölmez e işkence yapan sanık polisler.
düzeltilmesi için dava dosyasının yeniden açılmasına hükmetme yetkisini haizdir (Bkz. diğer birçokları arasında, Gerard Morlet-Fransa kararı, no: 16981/90, Komisyonun 1 Temmuz 1992 tarihli kararı; V.S. and T.H.-Çek Cumhuriyeti, no:26347/95, Komisyonun 10 Eylül 1996 tarihli kararı; Pedro Garcia Sanchez-İspanya, no: 37357/97, Komisyonun 1 Temmuz 1998 tarihli kararı; Bkz. ayrıca sözü edilen Storck, Des Fours Walderode ve Harrach, Müşterek hissedarlar Sendikası-Fransa kararı, no: 47339/99, 22 Mayıs 2003; Wortmann-Almanya kararı, no: 70929/01, 18 Kasım 2003, ve Appietto-Fransa kararı, no: 56927/00, 8, 26 Şubat 2002). Hükümetin sözünü ettiğinin aksine, başvuranların talebi, bir ön itiraz olarak görülemez. Bu talep, AİHS nin 35 2. maddesi uyarınca «yeni olayın» bir kez daha incelenmesini öngörmemektedir, çünkü talebe dayalı olay hiç kuşku yok ki «yeni» değildir. Yukarıda sözü edilen içtihat ışığında, AİHM, başvuranların iddia ettikleri üzere, olayın meydana geldiği dies a quo tarihten itibaren altı aylık süre zarfında bir hatanın olup olmadığını inceleyecektir. Sunulan görüşler ve belgeler ışığında, altı aylık sürenin ilk günü dies a quo 4 Nisan 1997 -ki Hükümet bu tarihe karşı çıkmamaktadır- tarihi yerine yanlışlıkla 25 Mart 1997 olarak dikkate alınmıştır. Bu hususta, AİHM, cezai soruşturma gerektiren davalarda, Türk Hukukunda Yargıtay kararlarının tebliğ edilmesinin öngörülmediği dikkate alındığında, son yıllarda Türkiye aleyhine yapılan başvurularda, altı ay kuralının uygulanmasına dair mahkemenin yerleşik içtihadına yeniden dönüldüğünü hatırlatmaktadır. Bu itibarla, Tahsin İpek kararında (sözü edilen) ilk kez başvuruların derecesine ilişkin altı ay kuralının, ilke olarak, kararı veren mahkemenin yazı işleri müdürlüğünün, Yargıtay kararını tam olarak aldığı tarihten itibaren hesaplanması gerektiğine karar verilmiştir (Bkz. son olarak, sözü edilen Yavuz ve diğerleri kararı). AİHM, Sözleşme organları ile başvuranlar arasında sürdürülen yazışmaların bütününde incelenmesi gereken kabuledilebilirliğe yönelik hususların, Kasım 1997 ve Haziran 2000 tarihleri arasında geçtiği tespitinde bulunmaktadır. Mahkeme nin bu yöndeki yerleşik içtihadı ışığında, sözkonusu dönemde, başvuranların, 5 Mart 1997 tarihli Yargıtay kararının bir nüshasını almak için 8 Temmuz 1997 tarihine dek beklemek durumunda kalıp kalmadıklarının açıkça tespit edilmesi gerektiğini dile getirmektedir. 7 Kasım 2000 tarihli -yayımlanmamış- Tahsin İpek kararının kabul edilmesinden önce, başvuranlar, kabuledilebilirlik için belirleyici bir unsur olmayan, dosyalarının İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi ne geliş tarihini tespit etme yönünde çaba sarf etmişlerdir. Başvuranların, Tahsin İpek kararında ortaya çıkan yeni durumun başvuruları için önemini kavramaları mümkün değildi ve dikkatleri bu noktaya çekilmemiştir. Bu itibarla, Mahkeme, 1 Şubat 2005 tarihli kararını almadan önce kendisinin güncel içtihadına uygun olarak, altı ay kuralına riayet ilkesinin değerlendirilmesinde, belirleyici ve güncel olayların gerçekliğini dava taraflarınca veya kendisi tarafından doğrulaması veya doğrulatması için gerekli önlemleri alması gerektiğini belirtmektedir. Bu incelemenin yapılmadığı gözönünde bulundurulduğunda, başvuranların, sözü edilen hatanın düzeltilmesi yönündeki başvurularının yeniden incelenmesini reddetmek adaletin menfaatlerine aykırı olacaktır.
Bu gerekçelere dayalı olarak, AİHM, oyçokluğuyla, Başvurunun incelenmesine ilişkin dava dosyasının yeniden açılmasına; Bu incelemenin ertelenmesine; karar vermiştir.