AKDENIZ. Sulak Alanlarımız Hızla Yok Oluyor. Bafa Gölü'nde Ekoturizm. Kaplumbağaların Umudu. Derinlerin Sırrı KORUMA DERNEĞİ BÜLTENİ.



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Denizlerimizi ve Kıyılarımızı Koruyalım

DOĞA - İNSAN İLİŞKİLERİ VE ÇEVRE SORUNLARININ NEDENLERİ DERS 3

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI

&[1Ô A w - ' ",,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ

Kelaynakların Hazin Öyküsü

ANKARA İLİ T.C. ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI ANKARA İL MÜDÜRLÜĞÜ. Ankara da bilinçli. Çevre Gönüllüleri Yetişiyor

Editör Doç.Dr.Hasan Genç ÇEVRE EĞİTİMİ

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

Alanın Gelişimi ile İlgili Kriterler

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Eco new farmers. Modül 1- Organik Tarıma Giriş. Bölüm 4- Organik Tarım ve Koruma

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

BuNLarI BiLiYOr muyuz?

YABANI MEYVELER ve KULLANıM ALANLARı. Araş. Gör. Dr. Mehmet Ramazan BOZHÜYÜK

EKOSİSTEM. Cihangir ALTUNKIRAN

ENERJİ AKIŞI VE MADDE DÖNGÜSÜ

Fonksiyonlar. Fonksiyon tanımı. Fonksiyon belirlemede kullanılan ÖLÇÜTLER. Fonksiyon belirlemede kullanılan GÖSTERGELER

Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri

TÜRKİYE EKONOMİSİ. Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü. Ankara

BİYOMLAR KARASAL BİYOMLAR SELİN HOCA

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU. NİSAN AYI 1. ve 2. HAFTASINDA NELER YAPTIK?

CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI

ÇAKÜ Orman Fakültesi Havza Yönetimi ABD 1

İçerik. Çevre tanımı Sağlık çevre ilişkisi Verdiği Zararlar Önlemler

ÜNİTE 3 YAŞAM KAYNAĞI TOPRAK

Doğal Su Ekosistemleri. Yapay Su Ekosistemleri

ÇAYIROVA ŞEKERPINAR TOKİ ANAOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI EKO-OKULLAR PROGRAMI ÇÖP, ATIK VE GERİ DÖNÜŞÜM KONULU YILLIK EYLEM PLANI

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

Tablo : Türkiye Su Kaynakları potansiyeli. Ortalama (aritmetik) Yıllık yağış 642,6 mm Ortalama yıllık yağış miktarı 501,0 km3

Doğum Yeri 2,2 4,4 2,2 4,4 4,4 2,2 2,2 2,2 28,8 2,2 6,6 17,7 4,4 4,4 2,2

Ekoloji, ekosistemler ile Türkiye deki bitki örtüsü bölgeleri (fitocoğrafik bölgeler)

2. SINIF İŞİTME ENGELLİ ÖĞRENCİLERİ İÇİN TEST ÇALIŞMASI. Hazırlayan Engin GÜNEY İşitme Engelliler sınıf Öğretmeni

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

DÜZCE NİN ÇEVRE SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ ÇALIŞTAYI 4 ARALIK 2012 I. OTURUM OTURUM BAŞKANI: PROF. DR. SÜLEYMAN AKBULUT

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

Ağaçbaşı Yaylası Turbalığı/Trabzon: Doğal Çevre Değişimine Güzel Bir Örnek

YABANİ BİTKİLERİN KORUNMASI, SÜRDÜRÜLEBİLİR HASADI ve KULLANIMI

Fezalar Eğitim Kurumları MSO Matematik ve Fen Bilgisi Olimpiyatı 6. SINIF AÇIKLAMALAR. Bu soru kitapçığında, çoktan seçmeli 40 soru vardır.

FORUM EGE GÜNEŞİ ANAOKULU 2 YAŞ MİNİK ARILAR SINIFI AYLIK EĞİTİM VE BRANŞ DERSLERİ PROGRAMI

Muhteşem Bir Tabiat Harikası SULTAN SAZLIĞI MİLLİ PARKI

YEŞİL DENİZ KAPLUMBAĞASININ KORUNMASI İÇİN İŞBİRLİĞİ YAPIYORUZ BROŞÜR TR 2017 AKYATAN2016 NIN YOLCULUĞU

BAKA BULUŞMALARI -I-

EKOLOJİ EKOLOJİK BİRİMLER

Mağaraların ve Mağara Doğasının Korunması İçin İşbirliğinin Geliştirilmesi Projesi EGE MAĞARA ARAŞTIRMA VE KORUMA DERNEĞİ

HER ŞEYİN BAŞI SAĞLIK

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

ÇEVRE KORUMA ÇEVRE. Öğr.Gör.Halil YAMAK

Minti Monti. Tilki Tilki Baksana. Bana bak! Hayır, bana bak! Yavru Tilki Neyin Peşindesin? Okula Hazırlık İçin 5 Öneri TİLKİ OKULU

1. Asit yağmurlarının oluşum sebeplerini ve sonuçlarını araştırarak sorunun çözümü için öneriler üretir ve sunar.

Ekosistemi oluşturan varlıklar ve özellikleri

Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer,

ÇEVRE VE DOĞA KORUMAYLA İLGİLİ ULUSAL VE

COĞRAFİ YAPISI VE İKLİMİ:

Konu: Turizmin gelişmesinde doğal güzellikler ve tarihi eserler mi yoksa tesisler mi daha etkilidir.

4. ve 5. Değerlendirme Sınavları. Puanlama Aşağıda...

ÖZEL EFDAL ERENKÖY ANAOKULU PENGUEN GRUBU EKİM AYI BÜLTENİ

EMİN GEÇİN PROJELERİ ANLATTI

TRA1 FLORA. Erzurum Erzincan Bayburt FAUNA

Hasankeyf ve Dicle Vadisi Sempozyumu Sonuç Bildirgesi

ÇYDD: su, değeri artan stratejik bir nitelik kazanacaktır.

Hilton Garden Inn Istanbul Golden Horn

HAYAT BİLGİSİ A TEMASI: OKUL HEYECANIM. Gözümüzün rengi Saçımızın rengi Okula gitmemiz Yukarıdakilerden hangisi fiziksel özelliğimiz değildir?

Su Yapıları I Su Kaynaklarının Geliştirilmesi

KADIKÖY BELEDİYESİ ÇEVRE KORUMA MÜDÜRLÜĞÜ

İlgi Grupları ve Yerel Organizasyon. Samsun İli Doğa Turizmi Değerleri

T.C. Doğu Marmara Kalkınma Ajansı Düzce Yatırım Destek Ofisi Yatırıma Uygun Turizm Alanları Raporu Sektörel Raporlar Serisi IX

BATI AKDENİZ KALKINMA AJANSI (BAKA) TARIM VE KIRSAL KALKINMAYI DESTEKLEME KURUMU (TKDK) DESTEKLERİ

a 3 -<» rt3 ft3 Ö o\3 CO o\3 Ö o\3 CO v-< 0x3 Ö V-i -i» 3 Gezi / İlgaz Anadolu'nun Sen Yüce Bir Dağısın 0x3 Ö 0x3 Kitap / Kayıp Gül

TAVŞANCIK A DOĞUM GÜNÜ SÜRPRIZI

HAZİRAN 2014/2015 ANASINIFI BÜLTENİ. Haziran 2015 Bülten

Murat TÜRKEŞ ve Telat KOÇ Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü, Çanakkale

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

ÖZEL EFDAL ERENKÖY ANAOKULU PENGUEN GRUBU EKİM AYI BÜLTENİ

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir?

TURMEPA Deniz Temiz Derneği/TURMEPA Deniz Temiz Turmepa

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI. Nİsan AYI BÜLTENİ. Sevgİ Kİlİmlerİmİz

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI ÖZEL KIRAÇ ANAOKULU DEĞERLER EĞİTİMİ AİLEMİ,ARKADAŞLARIMI VE HAYVANLARI SEVMEK TEMASI FAALİYET SONU RAPORUDUR

Selin A.: Yağmur yağdığında neden gökkuşağı çıkar? Gülsu Naz Ş.: Neden sonbaharda yapraklar çok dökülür? Emre T.: Yapraklar neden sararır?

Elvan & Emrah PEKŞEN

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN!

Çevre Yüzyılı. Dünyada Çevre

İÇİNDEKİLER. Önsöz... iii Sunuş... iv İçindekiler...v Tablolar Listesi...xi Şekiller Listesi... xii Kısaltmalar Listesi... xiii GİRİŞ...

Dersin Kodu

FORUM EGE GÜNEŞİ ANAOKULU 3 YAŞ DENİZYILDIZLARI SINIFI AYLIK EĞİTİM VE BRANŞ DERSLERİ PROGRAMI

ÇAYLAK. Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı.

TÜRKÇE PAMUK DEDE soruları yukarıdaki metne göre cevaplayınız. 1) Aşağıdakilerden hangisi Pamuk dede nin yaptığı işlerden birisi değildir?

TABİAT VARLIKLARINI KORUMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ENERJİ VE ÇEVRE POLİTİKALARI AÇISINDAN RESLER VE KORUNAN ALANLAR. Osman İYİMAYA Genel Müdür

İNSAN VE ÇEVRE A. DOĞADAN NASIL YARARLANIYORUZ? B. DOĞAYI KONTROL EDEBİLİYOR MUYUZ? C. İNSANIN DOĞAYA ETKİSİ

KURALLI VE DEVRİK CÜMLELER. --KURALLI CÜMLE: İş, hareket, oluş bildiren sözcükler cümlenin sonunda yer alıyorsa denir.

Transkript:

AKDENIZ KORUMA DERNEĞİ BÜLTENİ Şubat 2015 Sulak Alanlarımız Hızla Yok Oluyor Bafa Gölü'nde Ekoturizm Kaplumbağaların Umudu Derinlerin Sırrı Fotoğraf: Cüneyt Oğuztüzün Sayı: 8

EDİTÖR DEN KÜNYE Tarihin her döneminde olduğu gibi günümüzde de, suların bol bulunduğu yerlerde yaşamayı tercih eden insanoğlu, nedense hiçbir ders almıyor! Yaşanan onca felakete rağmen doğal kaynakları sanki hiç tükenmeyecekmiş gibi sömürmeye devam ediyor Göller, akarsular, denizler ve içlerinde yaşayan milyarlarca canlı sanki insanlığa hizmet etmek için yaşıyorlarmış gibi davranıyor; kirletiyor, tüketiyor ve katlediyoruz. Bitmez tükenmez isteklerimizle doğayla savaşıyor ve Hubert Reeves in dediği gibi eğer kazanırsak kaybedeceğimizi göremiyoruz. Akdeniz Koruma Derneği Aylık Bülten, Sayı:7/2015 Adres: İsmet Paşa Mahallesi 370. Sokak No: 13 Eski Foça/ İzmir Telefon (Merkez): (+90) 232 812 6459 Telefon (Mobil): (+90) 530 115 3405 Web Site: http://www.akdenizkoruma.org.tr/ E-mail: info@akdenizkoruma.org.tr Yönetim Kurulu Zafer Kızılkaya (Başkan) İnci Tüney Sinan Şekerci Elizabeth Grace Tunka Eronat Mert Ardar Editör Umut Uyan Kapak Tasarımı Sait Aytar Yazarlar Doğa Derneği, İsa Bozkız, Doç. Dr. Hasan Yıldırım,Yar. Doç. Dr. İnci Tüney, Bahar Öksüz, Veli Ekim, Gözde Koşarsoy, Dilay Doğru, Pelin Ilhan, Özlem Katısöz, Mahmut Suner, Doç. Dr. Bahadır Önsoy Bültenimizin bu sayısında da bu yok oluşun farkında olan ve durdurmak için çaba harcayan insanlara söz verdik. Umarız beğenirsiniz. Umut Uyan 1

İÇİNDEKİLER Sulak Alanlarımız Hızla Yok Oluyor Anadolu hızla kuruyor. Son 60 yılda yaklaşık 2 milyon hektar sulak alanımız ve can verdiği yaşamlar yok oldu. Devamı için Doğanın Gizli Hazinesi: Turbalıklar Karbondioksitin etkisini azaltmak için büyük yatırımlar yapılmakta ve yeni çözüm önerileri aranmaktadır. Oysa ki her şeyin bir dengede olduğu doğamız kendi çözümünü çoktan bulmuş; Turbalıklar Devamı için Dünya Tanıyor Onu, Peki Ya Biz! Tek Endemik Etobur Bitkimiz: Pinguicula habilii Yıldırım, Şenol & Pirhan Pinguicula (Yağ otu), Lentibulariaceae ailesi altında yer alan, yaklaşık 100 kadar türle temsil edilen, Avrasya (subarktik, tropikal, Akdeniz ve ılıman bölgelerinde)'da, Kuzey Amerika'da, Merkezi Amerika'da (Meksika' dan Karayip adalarına kadar), Güney Amerika'da (And Dağları'nda, Kolombiya'dan Ekvador'a, Şili'den Patagonya'ya kadar), ve Kuzey Afrika'ya kadar geniş bir alanda yayılış gösteren etobur bir bitki cinsidir. Devamı için Yosunlar Her Yerde Denize girerken, özellikle üzerine basmaktan kaçınılan, pis olduğu düşünül en, hor görülen yosunlar (algler) aslında günlük hayatımızda bolca kullandığımız ve dünyamız için olmazsa olmaz canlılardır. Devamı için Bafa Gölü nde Ekoturizm Bafa Gölü etrafında bulunan Kapıkırı, Gölyaka ve Pınarcık köylerini kapsamaktadır. Göl ve gölün çevresini turizm açısından değerlendirdiğimizde gerek doğal gerekse kültürel ve tarihsel olarak zengin bir alandır. Devamı için Kaplumbağaların Umudu Antalya/ Kumköy de yer yaz mevsimi yaşanan olayları, Ekolojik Araştırmalar Derneği (EKAD) gönüllüsü Gözde Koşarsoy bir çocuğun gözünden yazdı. Devamı için Dünyadan Alaska Balığı Besinleri Takip Ederek İklim Değişikliğine Uyum Sağlıyor Bütün türler iklim değişikliğinden etkilenecek diye bir şey yoktur. Yeni bir araştırma gösteriyor ki güney Alaska'da yaygın bulunan Dolly Varden türü, yumurtlama evreleri iklime göre değişse bile besin bulabilmek için göç ediyorlar Devamı için... Kaplumbağalar İçin Bekleyiş Çevreciler devlet otoritelerine, yuvalama alanları Sri Lanka da bulunan ve türleri tehlike altında olan çeşitli deniz kaplumbağalarını korumak amacıyla acilen önlem alınması için çağrıda bulundu. Devamı için Sıvı Değerler Beş ülkenin zengin biyolojik çeşitliliğiyle bilinen Orta-Atlantik Okyanusu'nun büyük bir uzantısı olan Sargasso Denizi'ni korumak için yürüttüğü bu yılki Hamilton Bildirgesi, okyanus korunmasında bir dönüm noktası oldu. Peki bu olacak mı? Devamı için Kitap Derinlerin Sırrı somut bir adı Derinlerin Sırrı, benim dokuzuncu sualtı kitabım. Bu kitap 3 kitap projesinin ilki. Devamı için Falkland Adaları nda Bir Türk 2005 yılında henüz 28 yaşındayken, Güney Atlantik te bulunan ve ülkemize kuş uçuşu 17.000 km mesafedeki Falkland Adaları na gitme ve orada iki yıl kalma şansım oldu. Devamı için 2

SULAK ALANLARIMIZ HIZLA YOK OLUYOR kuyularının yok etmek üzere olduğu Burdur Gölü yaşamakta olduğumuz yok oluş sürecine ilişkin verilen en önemli örnekler arasında. Yazan: Doğa Derneği Anadolu hızla kuruyor. Son 60 yılda yaklaşık 2 milyon hektar sulak alanımız ve can verdiği yaşamlar yok oldu. Yok olan sulak alanlarımız Marmara Denizi nden daha büyük bir alanı kaplıyor. Geçtiğimiz haftalarda Uluslararası Doğa Koruma Birliği (IUCN) tarafından hazırlanan bilimsel araştırmanın verilerine göre Türkiye en fazla tür yok oluşunun yaşandığı ülke. Yayınlanan raporda sulak alanlara yönelik en önemli tehditler baraj ve HES ler ile su rejimine müdahale ve yeraltı suyunun aşırı kullanımı olarak sıralandı. IUCN uzmanları tarafından hazırlanan "Doğu Akdeniz de Tatlısu Biyoçeşitliliğinin Durumu ve Dağılımı raporu bölgedeki tatlı su alanlarına ve türlerine ilişkin en güncel ve kapsamlı çalışma. Önemli Tatlısu Alanları, dünyada ilk uygulamasını Doğa Derneği nin gerçekleştirdiği Önemli Doğa Alanı yönteminin tatlısu ekosistemleri için uyarlandığı bilimsel bir yöntem. Rapordaki verilere göre Türkiye, Doğu Akdeniz havzasında en fazla tatlı su türünü barındıran ama aynı zamanda en fazla tür yok oluşunun yaşandığı ülke. Yanlış tarım politikaları nedeniyle sulu tarım için sulak alanların kurutulması ve yer altı su rezervlerinin yok edilmesi; yine yanlış tarım ve enerji politikaları nedeniyle barajlar ile nehirlerin önünün kesilmesi ve sayıları binleri bulan nehir tipi hidroelektrik santraller ile derelerin kurutulması ise bu yok oluşun en önemli nedenleri olarak tespit edilmiş raporda. Raporda Ilısu Barajı Projesi nin tehdidi altındaki Hasankeyf ve Dicle Vadisi ile barajlar ve su Fotoğraf: Doğa Derneği- Burdur Gölü Doğa Derneği Genel Müdürü Engin Yılmaz yaptığı açıklamada Sulak alanlarımız yok oldukça doğanın can damarları kesiliyor ve doğanın yaşamsal döngüsü kırılarak biyolojik ve kültürel zenginliklerimiz geri dönüşsüz bir biçimde yok oluyor. Son yıllarda mevzuatta yapılan değişiklikler ve fiili uygulamalar ile bu yok oluş hızla artıyor. Doğa Koruma mevzuatının artık tümüyle iflas ettiğini görüyoruz. Geldiğimiz nokta yatırımların önünü açmak için doğanın geri dönüşsüz yok oluşu ile sonuçlanan bir biyoçeşitlilik krizidir dedi. Öte yandan Dünyadaki en önemli ekosistemler arasında yer alan sulak alanlar birçok medeniyetin yüzyıllar boyunca etrafında kurulduğu alanlar olmuştur. Gerek biyolojik gerekse kültürel veriler, sulak alanların hem ekolojik açıdan, hem de kültürel açıdan vazgeçilmez alanlar olduğunu göstermektedir. 20.yüzyılın başlarından itibaren dünyanın dört bir yanında sulak alanlar, toprak kazanma ve sıtma ile mücadele kapsamında olumsuz müdahalelere maruz kalmıştır ve yok olmaya başlamıştır. İnsanlara sağladıkları sayısız yararlar nedeniyle sulak alanların kaybedilmesi çoğu zaman göz ardı edilen değer ve işlevlerinin eksikliğini ortaya koymuş ve sulak alanların önemi de fark edilmeye başlanarak sulak alanların korunmasına ilişkin çalışmalar gittikçe artmış ve artmaya devam etmektedir. 3

Türkiye, 1994 yılında taraf olduğu Ramsar Sözleşmesi ve diğer mevzuatlarıyla sulak alanları koruyacağını ve akılcı kullanacağını taahhüt etmiştir. Ramsar Sözleşmesi kapsamında Türkiye de bugüne kadar 14 Ramsar alanı ilan edilerek koruma altına almıştır. Bu alanların korunması ve akılcı kullanılması için sulak alan yönetim planları hazırlanmakta ve uygulanmaktadır. Bugüne kadar Ramsar alanlarının 11 inde sulak alan yönetim planı uygulanmakta olup, 3'ünün de planlama aşamasındadır. Bugüne kadar yapılan çalışmalarda Ramsar alanları üzerindeki tarım faaliyetlerinin sulak alanlar üzerindeki etkilerini vurgularken, su rejimine yapılan müdahaleler, evsel ve endüstriyel atıklardan kaynaklı kirlilik, yabancı balık türlerinin sulak alan sistemlerine atılması ve aşırı avlanmadan kaynaklı tehditler vurgulanmaktadır. Bugün karşılaştığımız tablo ise eski tehditlere ek olarak son yıllarda yaşanan kuraklığın önemli bir sorun olacağını ortaya koymaktadır. Geçmişten bugüne Ramsar alanlarının karşısındaki tehditlerin aynı oluşu sulak alanları akılcı kullanımı ve katılımcı yönetilmesi yönündeki çabaları arttırmaya yönelik adımların ciddiyetini koruduğunu ortaya koymaktadır. Türkiye deki Ramsar alanlarının bütüncül bir yaklaşımla ele alınması ve önemleri nin herkesçe anlaşılması bu alanların korunması ve akılcı kullanımı yönündeki en önemli adımdır. Not: "Doğu Akdeniz de Tatlısu Biyoçeşitliliğinin Durumu ve Dağılımı raporuna aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz: http://www.iucn. org/ about/union/secretariat/offi ces/iucnmed/?18768/ The-status-and- distribution-of-freshwater-biodiversity-in-the- Eastern-Mediterranean DOĞANIN GİZLİ HAZİNESİ: TURBALIKLAR Yazan: İsa Bozkır Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ)- Fen Fakültesi Biyoloji Yüksek Lisans Öğrencisi/ Doğal ve Tarihi Değerleri Koruma Derneği Son yıllarda iklim değişiklerinin hissedilebilir bir oranda arttığı dünyamızda aşırı ısınma ya da soğumalar görülmekte. Küresel iklim değişikliğinin en önemli sebeplerinden biri fosil yakıtların kullanılmasıyla oluşan karbondioksitir. Karbondioksitin etkisini azaltmak için büyük yatırımlar yapılmakta ve yeni çözüm önerileri aranmaktadır. Oysa ki her şeyin bir dengede olduğu doğamız kendi çözümünü çoktan bulmuş; Turbalıklar Turbalıklar, sulak alanlar içerisinde önemli bir yere sahiptir. Sulak alan koşullarında yetişen bitkilerin ölü atıklarının üst üste tabakalı bir yapı oluşturacak şekilde binlerce yılda oluşmuş olduğu organik bir topraktır. Tüm ormanların depoladığı karbon miktarından daha fazlasını depolamaktadırlar. Tüm kara alanlarının %3 ünü oluşturan turbalıklar dünya çapında yıllık 150-250 milyon ton karbondioksit depolamaktadır. Karbon depolayan turbalıklar tahrip edilmeleri halinde, karbon üreten alanlara dönüşmektedir. Turbalıkları bataklıklardan ayıran en önemli fark yılın her zamanı sulak olmasıdır. Su tutma kapasitesi çok yüksektir ve yağmur depolayıcılarıdır. Yağmur sularını zararlı maddelerden temizleyerek yer altı sularına ve akarsulara kaynak sağlar. Bu nedenle doğanın böbrekleri olarak adlandırılırlar. Turbalıklar insanlığın geçmişinden günümüze ışık tutan ekolojik bir miras ve doğa tarihini arşivleyen bir kütüphanedir. Turbalık alanlarda taban suyu yüzeye yakın ve üzerinde bulunan bataklık yosunu su ile hava arasındaki iletişimi keserek suyun asidik bir ortam kazanmasına neden olmaktadır. 4

Türkiye nin en büyük yüksek rakımdaki turbalığıdır (Yüksek rakım turbalıklar sadece yağmur suları ve havadaki nem ile beslenen turbalıklardır). Fotoğraf: Coşkun Erüz-Bataklık Yosunu Turbanın tabakalı yapısı bitkiler, hayvan kalıntıları, rüzgarla veya başka yollarla gelen polenler olmak üzere içerisindeki her şeyi steril bir şekilde bünyesinde bulundurur. Bu nedenle turbalıklarda yapılacak araştırmalarda iklim tarihi, tarih boyunca hangi ağaç türleri ne zaman baskın durumda, çevre kirliliği ne zaman ve nasıl başladı gibi soruların cevaplarını bulabiliriz. Dört yıl öncesinde dünya çevre gününde katılmış olduğum Ağaçbaşı Turba Bataklığı doğa yürüyüşünde gördüm turbalık alanları. O tarihten sonra ilgimi daha da çeken turbalıklar hakkında daha fazla araştırma yapmaya başladım. Ekstrem yaşam alanları oluşturan turbalıklarda en çok ilgimi çeken canlı Drosera rotundifolia (böcek yiyen). Fotoğraf: İsa Bozkır- Böcek Yiyen (Drosera rotundifolia) Ağaçbaşı Turba Bataklığı, Trabzon ili Köprübaşı İlçesi nin güneyindeki dağlar üzerinde 2100 metre yükseklikte, iki su havzası arasında bulunan yüksek bir platoda bulunur. Bu bataklık, 2,5-3 metre derinliğinde ve 35 hektarlık bir alana sahiptir. Fotoğraf: İsa Bozkır: Ağaçbaşı-Sürmene Kervan Yolu Hattı Kava Düzü Ağaçbaşı yaylasının bulunduğu havza bilinmeyen pek çok doğal ve kültürel değeri bünyesinde barındırmaktadır. Bataklık ipek ve kervan yolunun Karadeniz'e ulaşan ve en bilinen kollarından birisi olan Bayburt-Sürmene (Araklı) hattının üzerindedir ve Evliya Çelebi, seyahatnamesinde bataklıktan geçen kervan yolundan bahsetmektedir (MS 1630). Dede Korkut masallarında anlatılan, Oğuz Beyi nin oğlu Bamsı Beyrek in Trabzon Tekfuru nun kızını almak için Bayburt tan Trabzon a giderken geçmek zorunda olduğu tehlikeli bataklık olarak yer alır. Bayburt-Sürmene arasındaki tarihi kervan yolu üzerinde tarihi çeşmeler, camiler, kiliseler, konaklar ve hanlar mevcuttur. Tarihi kervan yolunun bazı bölümleri günümüzde de mevcuttur ve kervan yolu üzerinde bulunan bazı hanlar hala kullanılmaktadır. Bataklıktan Sürmene ye inen eski kervan yolu üzerinde 1. Dünya savaşına ait, 100 ün üzerinde şehit mezarı ve bir şehitlik (Harmantepe) mevcuttur. Kervan yolu Bayburt- Sürmene (Araklı) hattı ve turbalıklar ile ilgili bir çalışma daha önce KERVAN YOLU projesi ile gün yüzüne çıkmıştır. Turbalık ve çevresi zengin bir biyoçeşitliliğe sahiptir. Turbalık azotça fakir oluğundan azot ihtiyacını böceklerden karşılayan Drosera rotundifolia (Böcek yiyen), Lilium cilliatum (Dağ zambağı), Rhododendron caucasicum (Kafkas 5

orman gül), Rhododendron urgenii (Beyaz orman gülü), Vaccinium myritllus (Ligarba), Pinguicula balcanica (Böcek yiyen), Alchemilla elevitensis (Aslanpençesi) gibi birçok tür bulunmaktadır. Kafkas kurbağası (Pelodytes caucasicus) ve Kafkas semenderi (Mertensiella caucasica) ise turbalıktan çıkan akarsular çevresinde yaşayan nesli tehlikede olan türler arasındadır. Fotoğraf: İsa Bozkır: Beyaz Orman Gülü (Rhododendron urgenii) Fotoğraf: İsa Bozkır- Dağ Zambağı (Lilium cilliatum) Fotoğraf: Emre Tekke- Kafkas Kurbağası (Pelodytes caucasicus) Fotoğraf: İsa Bozkır-Kafkas Senenderi (Mertensiella caucasica) 6

Ağaçbaşı Turba Bataklığını tehdit eden etmenler arasında bölge halkının turbayı yakacak olarak kullanması, elde edilen turba toprağı seracılıkta ve çiçek yetiştiriciliğinde kullanılmakta ve açılan drenaj kanalları turbalığı kurutmaktadır. Çevre kirliliğinin en büyük nedeni olan doğaya çöp ve atıkların atılması turbalığı da etkilemiş durumdadır. Fotoğraf: Coskun Erüz-Turbalık alandaki kirlilik Ağaçbaşı Turba Bataklığının korunması ve farkındalığın artması için WWF-Türkiye nin Canı programı kapsamında Şubat 2014 yılında başlayan ve 12 ay süren çevre projesi gerçekleştirdik. Bu süre içerisinde doğa koruma gönüllüsü 20 arkadaşımıza turbalıkları yakından tanıttık ve alan çalışmaları gerçekleştirdik. Gönüllü arkadaşlarımız bölgedeki okullarda ve halka açık alanlarda turbalıklar hakkında bilgilendirme ve farkındalık çalışmalarında bulundular. Fotoğraf: İsa Bozkır- Aslan Pençesi (Alchemilla elevitensis) Yine yaptığımız alan çalışması ile turbalık üzerinde bulunan atıkları ve çöpleri toparlayarak temizlik çalışmasında bulunduk. Turbalık üzerine atılan atıklar arasında klozet, sinek ilaçları, evsel atıklar, plastik şişeler gibi birçok kirletici unsur bulundu. Yaptığımız çalışmalar ile Ağaçbaşı Turba Bataklığı koruma kararı Trabzon Doğa Koruma Milli Parklar Şube Müdürlüğü tarafından onaylanmıştır. Fotoğraf: Coşkun Erüz-Ağaçbaşı Turbalıkları Eğitimi Fotoğraf: Coşkun Erüz-Turbalık üzerinde klozet Turbalıkların dünya genelindeki dağılımına bakıldığında Türkiye deki turbalıklar oldukça az bir alan kaplamaktadır. Ülkemizde çok az bir alan 7

kaplayan bu doğa harikası alanların korunması için elimizden geleni yapmalıyız. DÜNYA TANIYOR ONU, PEKİ YA BİZ! TEK ENDEMİK ETOBUR BİTKİMİZ: Pinguicula habilii YILDIRIM, ŞENOL & PİRHAN Yazan: Doc. Dr. Hasan Yıldırım Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Botanik Anabilim Dalı, Bornova/İzmir Pinguicula (Yağ otu), Lentibulariaceae ailesi altında yer alan, yaklaşık 100 kadar türle temsil edilen, Avrasya (subarktik, tropikal, Akdeniz ve ılıman bölgelerinde)'da, Kuzey Amerika'da, Merkezi Amerika'da (Meksika' dan Karayip adalarına kadar), Güney Amerika'da (And Dağları'nda, Kolombiya'dan Ekvador'a, Şili'den Patagonya'ya kadar), ve Kuzey Afrika'ya kadar geniş bir alanda yayılış gösteren etobur bir bitki cinsidir. Pinguicula cinsinin evrimleşme süreci iki ayrı gen merkezinde gerçekleştiği düşünülmektedir; bunlardan biri Merkezi Amerika (özellikle Meksika) diğeri ise Akdeniz havzasıdır. Bu bölgede 20 kadar Pinguicula türünün varlığı bilinmesine karşın, hemen hepsi Akdeniz ekosistemleri içerisinde oldukça sınırlı alanlarda, nadir yayılışa sahip türlerdir. Bu sınırlı yayılışın başlıca sebebi, Pinguicula türlerinin yaşam şansı bulabildikleri sulak çayırlıklar, tatlı su kaynakları, küçük dere yatakları gibi habitatların Akdeniz havzasına has kurakçıl, suyun oldukça kısıtlı olduğu ekosistemlerle kuşatılmış olmasından kaynaklanmaktadır. Pinguicula türleri diğer birçok etobur bitkilerin yaşam ortamları benzeri, Azot (N) gibi bitkiler için hayati önem taşıyan birçok mineral maddelerce yoksun habitatlarda yaşarlar. Gelişim safhalarında oldukça büyük önem arz eden bu mineralleri diğer bitkiler gibi kökleri ile yaşam ortamlarında temin edemedikleri için, geçirdikleri sıra dışı evrim sürecinde bu soruna ekstrem bir çözüm bulmuşlardır. Pinguicula yapraklarının özellikle üst yüzeyleri, akışkanlığı oldukça az, yapışkan bir salgıdan oluşmuş yuvarlak baş kısmına sahip ve kısa sapları olan salgı tüyleriyle donatılmıştır. Pinguicula türlerinin habitatlarının sulak ortamlar olmasından kaynaklı, bu ortamları kendileriyle paylaşan birçok sivrisinek ve benzeri canlı grubu bulunmaktadır. Pinguicula yapraklarındaki salgı tüylerinin gerek görüntüsü, gerekse bu tüylerin salgıladıkları kokunun cazibesine kapılan küçük sinek ve böcekler, bu mükemmel dizayna sahip yapışkan tuzaklara yakalanmaktadırlar. Sonraki aşama ise tuzağa düşen böcek ve sinekleri sindirim aşamasıdır. Bu bitkiler, hücre dışı sindirim enzimleri sayesinde tuzağa yakalanan canlıları parçalayarak yaşamları için gerekli olan Azot benzeri mineralleri alır, geriye kalan kısımları ise posa halinde yaprak yüzeyinde kalır. Evrimlerinin sağladığı bu avantajlı durum sayesinde tüm bitkiler için hayati öneme sahip minerallerce fakir ortamlarda yaşam şansı bulmuşlardır. Bu nedenle, çok az bitkinin uyum sağlayabildiği bu ortamlarda, rekabetten uzak bir şekilde yaşamlarını kolaylıkla sağlayıp nesillerini devam ettirmektedirler. Ülkemizde Pinguicula cinsi P. habilii keşfedilene kadar sadece 2 taksonla temsil edil mekteydi. Bunlardan ilki P. crystallina diğeri de P. balcanica subsp. pontica' dır. Pinguicula crystallina ilk olarak Kıbrıs' ta keşfedilmiş ve daha sonra ülkemizde, başta Muğla ili olmak üzere Denizli, Burdur, Hatay, Adana, Kütahya gibi Akdeniz iklimin görüldüğü alanlarda, dere kenarları, tatlı su kaynakları, Karaçam veya Kızılçam altı sulak alanlar, akan su kenarı çayırlıklar, şelale dipleri gibi habitatlarda, genelde serpantin ve kalker anakaya üzerinde, 650-1750 m rakımlar arasında yayılış gösterdiği birçok çalışmada ortaya konulmuştur. Buna karşın P. balcanica subsp. pontica ise ülkemizde çoğunlukla Kuzey ve Kuzeydoğu Anadolu başta olmak üzere bazı Doğu Anadolu illerinde, genelde daha yüksek, alpinik katmanlarda, Sphagnum ve benzeri yosunların kapladığı habitatlar içerisinde, asiditesi yüksek, 8

sulak çayırları tercih ettiği görülmektedir. Ülkemizde; Rize, Bursa, Kastamonu, Artvin, Erzurum, Van, Mersin illerinde yayılış gösterir. Mersin ilinde yayılış gösterdiğine ilişkin verilen kayıt bulunmasına karşın, bu kaydın onaylanması gerekmektedir. kesiminden çok çeşitli meslek gruplarından bitki severi bir araya getirmiştir. Flora grubunda, tıp doktorundan emekli öğretmene, turizm sektöründen sanayi sektörüne kadar birbirinden bağımsız birçok farklı meslek grubundan insanı tek bir ortak amaç doğrultusunda (doğa ve bitki sevdası) toplamıştır. Şuan toplam üye sayısı 5000 civarında olan bu platformda "Amatör botanikçiler" ve "Akademisyenler" bir araya gelerek, yapılan paylaşımlar üzerinden "Türkiye Florası" için çok önemli katkılarda bulunmaktadırlar. Bu grubun bir meyvesi olan ve yine Dr. Riyat GÜL tarafından kurulan, Flora grubunda doğruluğu çoğunlukla akademisyenler tarafından onaylanan, ülkemize ait bitkilere ilişkin resimler http://www.turkiyebitkileri.com adresinde halka ve akademisyenlere büyük bir hizmet olarak sunulmaktadır. Fotoğraf: Hasan Yıldırım- Pinguicula habilii türünü keşfeden Habil Issı Son 20 yılda teknolojinin giderek büyük bir atılım göstermesi, dünyanın adım adım global bir sistem içerisine girmesine neden olmuştur. El bette bu global teknolojik gelişmelerin başında, hepimizin hayatında artık vazgeçilmez bir yerde olan "internet" gelmektedir. Bu teknolojik gelişimin hem çok büyük zararları, hem de bir o kadar da yararlarının bulunması, tartışmalara yol açan uçsuz bucaksız bir alan olmasından kaynaklı olsa gerek. Fakat değinmek istediğim konu bu teknolojinin oldukça faydalı bir kesimidir; Sosyal ağ "Facebook"!. Şuan sizin gibi birçok okuyucu da "Facebook'un böcek kapan bitkimiz Pinguicula habilii ile" nasıl bir alakası var diye aklınızdan geçirmiş olmalısınız! O zaman kısaca Facebook üzerinde keşfedilip literatüre giren ilk bitki keşiflerinden (büyük olasılıkla da ilki) biri olan P. habilii olduğunu söylersem sanırım bu merakımıza bir cevap niteliğinde olabilir. Sosyal paylaşım sitesi Facebook üzerinde, Dr. Riyat Gül tarafında 2009 yılında Türkiye Florası üzerine resim ve bilgi paylaşımı yapılması amacıyla yola çıkılarak kurulan "Flora" grubu, birçok farklı Sosyal ağların hep olumsuz tarafları günümüzde tartışıladursun birde madalyonun bu şekilde oldukça olumlu ve güzel tarafları da olduğunu hatırlatmak isterim. Şuan "Flora grubu" üzerinde gerçekleştirilen paylaşımlardan ülkemiz için üç yeni bi tki türü tarafımızca tanımlanmıştır. Bunlar: Emekli öğretmen Habil Issı tarafından keşfedilen ve kendisine atfen isimlendirdiğimiz etobur bitki "Pinguicula habilii Yıdırım, Şenol & Pirhan", Emekli Askeri doktor Ali Rıza Bilginer'in Van'da keşfettiği sümbül türü "Puschkinia bilgineri Yıldırım" ve Flora grubu kurucusu yöneticisi emekli tıp doktoru Riyat Gül'ün Eskişehir, Sivrihisar' da keşfettiği ekstrem bir kardikeni türü olan ve ismine atfettiğimiz "Acantholimon riyatguelii Yıldırım"dır. Bunlar dışında henüz yayına hazırladığımız 5 yeni bitki türü daha bu gruptaki Amatör botanikçiler sayesinde bilim dünyasına kazandırılma yolundadır. Ayrıca ülkemiz için birçok yeni bitki kaydı da bu platformdaki bitki severler sayesinde literatüre eklenmiştir. Gelelim Pinguicula habilii türünün keşfi hikayesine! Muğla/Marmaris'te ikamet eden Emekli Öğretmen Habil Issı, 2010 yılında "Gizli Bahçem" başlığıyla bir 9

resim eklemiştir. Bu resim Pinguicula cinsinden bir popülasyona ait, çiçek açmış birçok bireyin bulunduğu bir kare idi. Gerçekten de Habil Hoca' nın dediği gibi "gizli ve bir o kadar özel bir bahçe!" idi. Söz konusu karedeki bitkiler ülkemizde yayılış gösteren Pinguicula'lardan oldukça farklı görünüyorlardı. Durumu netleştirmek amacıyla Habil Hoca ile iletişime geç tik ve kendisi ile Marmaris yakınlarındaki orman içlerinde yer alan "gizli bahçesine" doğru hareket ettik. Habil Hoca ile gerçekleştirdiğimiz uzun ve yorucu bir arazi yürüyüşünden sonra bir derenin kenarındaki kayalıklarda yayılış gösteren "gizli bahçesinin" kapılarından içeri girdik. Yaptığımız ayrıntılı çalışmalar sonucunda bu bitkinin bugüne kadar literatürde yer almayan, oldukça farklı özelliklere sahip bir Pinguicula türü olduğunun sonucuna vardık. 2 yıl boyunca bitkinin popülasyonu üzerinde çalışmalar yaptıktan sonra elde ettiğimiz tüm verileri bilimsel bir makale ile ortaya koyarak, 2013 yılında bu bitkiyi bilim dünyasına yeni bir tür olarak tanıttık. tarafımızca yazılmıştır. Türün betimlenmesinden üzerinden çok geçmeden Londra'nın önemli gazetelerinden "The Guardian" gazetesinin bilim köşesinde, her hafta dünyada keşfedilen enteresan bir türe ilişkin, o türü tanıtılmasına ve keşfedilme öyküsüne değinilen bir köşede P. habilii'nin yayınlanması için bizimle iletişime geçen Arizona State Üniversitesi "Uluslar Arası Tür Keşif Enstitüsü Müdürü Prof. Quentin Wheeler, "New to nature No 106: Pinguicula habilii" başlığı ile bu türü bilim dünyası dışında birçok kesime de tanıtmıştır. Peki ülkemiz bu türü ne kadar tanıyor? Kaç kişinin sadece ülkemize has, oldukça nadir bir "etobur" bitkimizin varlığından haberi var? Maalesef Pinguicula habilii göstermiştir ki dünyadaki diğer ülkelerdeki insanlar bizim doğamıza bizden daha fazla ilgi duymakta, bizim ülkemizdeki canlıları bizden daha iyi bilmekteler. "Flora Grubu" nda keşfedilen türlerden biri olan P. habilii' nin bu enteresan keşif hikayesi umarız ki ülkemizde, doğamız üzerine bir farkındalık yaratır ve kendi ülkemizin biyoçeşitliliğini tanıma mızda bir katkı sağlar. "Gelin Doğamızı tanıyalım ve beraberce koruyalım!". YOSUNLAR HER YERDE Fotoğraf: Habil Issı- Benim Gizli Bahçem ismi ile Flora grubuna eklediği ilk resim Pinguicula habilii Yıldırım, Şenol & Pirhan olarak Habil hocanın ismine atfen isimlendirdiğimiz bu tür dünyada sadece tek lokalite (Marmaris)'de bilinen, oldukça sınırlı bir yayılış gösteren ve tüm akrabalarından oldukça farklı özelliklere sahip eşsiz bir bitkidir. Çok hızlı bir şekilde bilim dünyasında ses getirdi. Özellikle "etobur bitki severler" bu bitkiyi çok sevdiler dünyada. Birçok bilim insanı ve hobi olarak etobur bitkiler ile uğraşan bitki severler konuya ilişkin olarak bizlerle irtibata geçtiler bu süreçte. O kadar sevildi ki bu bitki, özellikle Çek Cumhuriyeti'nde "Trifid" isimli Etobur bitkilere yönelik makale yayınlayan derginin editörü "Patrik Hudec"in özel isteğinden dolayı P. habilii'yi tanıtmaya yönelik bir makale de bu dergiye Yazan: Yrd. Doç. Dr. İnci TÜNEY Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü, Hidrobiyoloji Anabilim Dalı AKD/Yönetim Kurulu Üyesi Denize girerken, özellikle üzerine basmaktan kaçınılan, pis olduğu düşünülen, hor görülen yosunlar (algler) aslında günlük hayatımızda bolca kullandığımız ve dünyamız için olmazsa olmaz canlılardır. Peki nedir bu algler? Boyutları mikrondan 100 metrelere kadar ulaşabilen bu canlılar atmosferimizdeki oksijenin yaklaşık olarak %80 ini üretmektedirler. Yaşam 10

ortamları oldukça geniştir. Genellikle nemli ortamlarda ve sularda (tatlı su, acı su, deniz suyu) bulunmalarına rağmen karlar üzerinde bulunan, diğer canlıların içerisinde endo-simbiyont olarak yaşayan, toprakta ve çölde gelişim gösteren türleri de bulunmaktadır. Likenlerde görüldüğü gibi simbiyotik ilişkilerde de bulunabilirler. Memelilerde ve omurgasızlarda patojen olan türleri de mevcuttur. Besin zincirinde, güneş enerjisi, su ve karbondioksiti kullanarak besin üretmeleri nedeniyle primer üretici görevindedirler ve birçok canlı için besin kaynağı oluştururlar. 17. yüzyılda alglerden iyot ve brom elde edilmeye başlansa da günümüzde bu maddeler alg endüstrisinde yan ürün durumundadır. Alglerden elde edilen maddelerin başında agar, karragen, alginat ve benzeri maddeler gelmektedir. Bu maddeler boya sanayinde, renk eldesinde; kauçuk sanayinde, yumuşaklık ve akıcıl ık sağlamak için; tekstil sanayinde, katılaştırıcı madde olarak; kağıt sanayinde, mürekkebin dağılmasını önleyen kaliteli kağıt üretimini sağlamada; inşaat sanayinde, beton karışımı için dolgu maddesi ve kırılmaz cam yapımında; ilaç sanayinde, öksürük şuruplarında ve tabletlerde taneleme ve birleştirme ürünü olarak; alkol sanayinde, bira ve şaraba berraklık ve yüksek kalite sağlamak için; yiyecek sanayinde, sucuk, salam, sosis gibi yiyecek maddeleri üzerine koruyucu zar yapımında, kremalarda kıvam arttırıcı olarak; kozmetik sanayinde, saç bakımı maddelerinde, diş macunu, traş kremi, deri merhemi, losyon, güneş yağı ve köpüklerde sabitleyici, geciktirici ve katılaştırıcı olarak kullanılmaktadır. Fotoğraf: İnci Tüney- İpliksi Alg Fotoğraf: İnci Tüney- Yelpaze şeklinde diatom Fotoğraf: FHL Marine Algae Summer 2005- Derin Deniz Makroalgi Deniz algleri ve kullanım alanları üzerinde yapılan araştırmalar M.Ö 2700 yıllarında Kral Shen Nung a kadar uzanmaktadır. Milattan sonra tıbbi alanda ve besin maddesi olarak Çin, Kore ve Japonya da kullanılmaya başlanmıştır. Kozmetik; insan vücudunu temizlemek, güzelleştirmek, çekiciliğini arttırmak ya da vücudun yapısını ve fonksiyonlarını bozmadan görünümünü değiştirmek için tasarlanmış uygulamalardır. Kozmetik malzemelerinin kullanımına ait ilk arkeolojik bulgular M.Ö 3500 yıllarında Mısır da kraliyet üyelerine ait büstlerde görülmüştür. Romalılarda da Mısır uygarlığında görüldüğü gibi kozmetik kullanımına ait veriler bulunmaktadır. 11

elde edilen ve kozmetik alanında kullanılan başlıca maddeler; Fotoğraf: FHL Marine Algae Summer 2005 - Nereocystis sp Kozmetik ürünleri denince ilk olarak akla gelenler; cilt bakım ürünleri, saç bakım ürünleri, banyo ürünleri, tırnak bakım ürünleri, kremler, losyonlar, pudralar, parfümler, makyaj malzemeleri gelmektedir. Günümüzde tüketiciler kozmetik ürünleri kullanırken doğal olan ürünleri tercih etmektedirler. Bu nedenle de üreticiler, ürünlerindeki bazı maddeleri doğal olanlar ile değiştirmektedir. Bu talebin yanı sıra, gıda ve kozmetik ürünlerinde kullanılan sentetik antioksidantların kullanımına yönelik olarak getirilen kısıtlamalar da doğal kaynaklı ürünlerin kullanımını arttırmaktadır. Kullanılan hammaddelerin doğal olması tüketiciler için önemliyken, üreticiler için ucuz ve kolay yolla bu hammaddelerin elde edilmesi önemlidir. Bu özelliklere sahip hammaddeler en basit ve ucuz yollu olarak alglerden elde edilmektedir. Alglerden elde edilen ekstraktların antioksidant, antimikrobiyal, antikanser gibi birçok özelliğe sahip olduğu bilinmektedir. Vitaminler, mineraller, amino asitler, şekerler, yağlar gibi biyolojik aktif bileşikler alglerde yüksek oranda bulunmaktadır. Bazı alg ekstraklarının çeşitli protein bileşenleri, yüzeyde koruyucu bir tabaka oluşturarak cildi nem kaybından ve UV ışınlarından korurken bazı alglerdeki metabolitler ciltte bronzlaşmayı uyararak cildi güneş yanıklarından korurlar. Algler, hücre yenileyici etkisi olan ve cilt sağlığı açısından önemli omega 3 ve 6 gibi yağ asitlerini, vitamin ve mineralleri içermelerinden dolayı özellikle bakım ürünlerinde sıklıkla kullanılmaktadırlar. Alglerden Antioksidant özelliğe sahip terpenler; antikanser ve antioksidant özelliğe sahip olan, A vitamininin öncü molekülü ve bağışıklık sistemini güçlendirmeye yarayan ve makyaj malzemelerinde renk maddesi olarak karotenoidler; Kıvam vermek için birçok kozmetik ürününde kullanılan polisakkaritler, agar ve karragenanalar; Antiaging, antioksidant, antiviral, anti coagulant, antitümör ve antienflamatuar etkiye sahip olan fukoidanlar; Cildi UVR ye karşı koruyan, serbest oksijen radikallerini uzaklaştıran mikrosporin benzeri amino asitler; E vitamininin öncü molekülü tokoferoller; ve antioksidant ve UVR koruyucu özellikteki fenolik bileşiklerdir. İnsan vücudundaki kanser hücrelerinin formları, serbest radikallerle indüklenmektedir. Kemopreventif ajanlar gibi doğal antikanser ilaçlar ise kanser tedavisinde olumlu sonuçlar vermektedir. Kahverengi alglerden elde edilen florotaninin, serbest radikallerin ortamdan uzaklaşmasını sağlayarak, insan vücudundaki kanserli hücreleri azalttığı düşünülmektedir. Hayvanlarda yapılan deneylerde Laminaria sp. diyetinin meme veya intestinal kanser riskini azalttığı rapor edilmiştir. Algal antikansorejenite, kanserli hücrelerin proliferasyonunu etkiler aynı zamanda antioksidan aktiviteye de sahiptir. E. cava kahverengi alginden elde edilen florotaninin MCF-7 (human breast cancer cells) hücrelerinin büyümesini engellediği ve apoptosizi indüklediği yapılan çalışmalarla gösterilmiştir. Florotaninden türevlenen fucodip-hhloroethol G, dieckol, eckol ve phlorofu-cofuroeckol ün, HeLA, HT1080, A549 ve HT29 gibi insan kanser hücre hatlarına karşı sitotoksik etki gösterdiği bilinmektedir. 12

dünyada ve Türkiye de kitlesel turizme alternatif olarak uygulanmaktadır. Kısaca ekoturizmi doğal ve kültürel çevreyi koruyarak ve yerel halkın refahını gözeter ek yapılan bir seyahat türü olarak tanımlayabiliriz. Türkiye doğal zenginlikleri ve farklı kültür yapılarıyla ekoturizm için elverişli bir alandır. Yapılan ekoturizm faaliyetleri olarak bitki inceleme, kuş gözlemciliği, yayla turizmi, rafting, dağ ve doğa yürüyüşleri, sportif olta balıkçılığı, bisiklet turları ve mağara turizmini söyleyebiliriz. Fotoğraf: FHL Marine Algae Summer 2005- Yıldız şeklindeki diatom Canlılık suda başlamıştır ve sulara bağımlı olarak devam etmektedir. Tarih boyunca medeniyetler deniz, nehir ve göl kenarlarına kurulmuştur. Sucul ekosistemlerden bize hayat verecek kadar cömertken bizler onlara karşı umursamaz davranmayalım. BAFA GÖLÜ NDE EKOTURİZM Yazanlar: Bahar Öksüz Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Bölümü Yüksek Lisans Öğrencisi Veli Ekim Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Çevre Bilimleri Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi Türkiye de ve dünyanın birçok bölgesinde yoğun bir biçimde kitle turizmi yapılmaktadır. Kitl e turizmi belirli bir bölge ve kısıtlı bir zaman diliminde gerçekleşen bir turizm türüdür. Bu turizm türünün tüketim odaklı anlayışı doğa ve kültür tahribatına neden olmaktadır. Bu noktada ekoturizm; turizm faaliyetlerinin yıkıcılığını en aza indirmesi, kültür ve biyoçeşitliliği koruması, yöre halkına sürdürülebilir bir geçim kaynağı sunması ile Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi adına Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muammer Tuna tarafından yürütülen ve Güney Ege Kalkınma Ajansı (GEKA) desteğiyle gerçekleşmekte olan Bafa Gölü ve Çevresinde Toplum Destekli Ekoturizm Faaliyetlerinin Belirlenmesi Projesi ekoturizm potansiyelini belirlemeye yönelik bölgesel bir çalışma olarak ortaya çıkmıştır. Proje; Bafa Gölü etrafında bulunan Kapıkırı, Gölyaka ve Pınarcık köylerini kapsamaktadır. Göl ve gölün çevresini turizm açısından değerlendirdiğimizde gerek doğal gerekse kültürel ve tarihsel olarak zengin bir alandır. M.Ö. 6500'lü yıllara tarihlenen ve Dünya'da benzeri olmayan kaya resimleri ve tarihi Heraklia kentinden kalma kalıntıların Bafa Gölü'nün kenarında yer alan yerleşim yerleri olduğu görülecektir. Bu özelliklerinden dolayı bölge birinci derece Arkeolojik SİT Alanı statüsündedir. Ayrıca; Bafa Gölü, Büyük Menderes Deltası ile entegre bir sulak alanın parçasıdır. Bu entegre sistem içerdiği biyolojik çeşitlilik, nesli tükenmek üzere olan canlılar ve endemik türlerden dolayı uluslararası öneme sahiptir ve Uluslararası Ramsar Sözleşmesi, Bern Sözleşmesi, Rio Sözleşmeleri ve Barselona Konvansiyonu kararı ile korunmaktadır. 1994 yılında Tabiat Parkı ilan edilen Bafa Gölü aynı zamanda Büyük Menderes Deltası Milli Parkı statüsü kapsamında da koruma altındadır. Proje doğrultusunda bu özel değerlere sahip bölgenin ekoturizme kazandırılarak sosyal, ekonomik ve ekolojik refah yönünden gelişmesi amaçlanmaktadır. Yöre, ekoturizm merkezi haline geldiği takdirde turistlerin olumsuz etkisini en aza 13

indiren korumacı yaklaşımla, doğaya mini mum etkiyle ekonomik kazanç sağlanabilecektir. proje; ekoturizm faaliyetleri ile bölgenin değerinin arttırılması ve ilgili kurumların kirlilik sorununa dikkatinin çekilmesini sağlamak fikriyle ortaya çıkmıştır. Fotoğraf: İbrahim Ökmen- Kaya resimleri Fotoğraf: Bahar Öksüz- Yerel halka proje sunumu Fotoğraf: Bahar Öksüz- Bafa Gölü ve çevresinden bir kare Projenin Ortaya Çıkışı Bafa Gölü nü etkileyen en büyük ç evre sorunu kirliliktir. Büyük Menderes Havzası boyunca yoğun olarak Uşak, Denizli ve Aydın illerinde faaliyet gösteren sanayi tesisleri ve havza boyunca yer alan neredeyse bütün yerleşim birimlerinin atık suları Büyük Menderes Nehri nin sularıyla birlikte göle girmekte ve gölün doğal dengesini etkilemektedir. Ayrıca göl çevresindeki yerleşim yerleri ve tesislerinin düzenli çöp depolama alanlarının bulunmaması nedeniyle çöpler genellikle dere yataklarına atılmakta ve yağmur yağdığında dere suları ile birlikte göle girmektedir. Göl kirliliği Büyük Menderes nehri havzası, Söke Ovası nın kullanımı ve göl çevresi ile bütün olarak ele alınmalıdır. Bu Diğer bir ortaya çıkış noktası ise mermer ocaklarının bölgedeki tehdididir. Bafa Gölü kıyısından yükselmeye başlayan Beşparmak Dağları'nda yer alan M.Ö. 6500'lü yıllara tarihlenen Latmos taki kaya resimlerinde çok sayıda insan figürünün çiftler ve gruplar halinde betimlenmesi; bereketlilik ve ilkbahar törenleri, geçiş ritüelleri ve düğün törenlerini yansıtmaktadır. Batı Anadolu nun erken dönemlerine ait bu resimler, tüm dünyada örnekleri bulunan kaya resim sanatı içerisinde benzersiz olarak bilinmektedir. Fakat bu kaya resimleri ve doğal yapı bölgede faaliyet gösteren mer mer ocaklarının tehdidi altındadır. Benzersiz doğal ve kültürel değerlere sahip Beşparmak Dağları nda kaya resimlerinin geri dönülmez bir biçimde tahrip edilmemesi için tüm kültürel değerler tescillenmeli ve arkeolojik sit alanı kapsamına alınmalıdır. 14

Projeden Beklentiler Yapılmakta olan proje ile Bafa Gölü ve çevresi ekoturizm faaliyetleri ile tanınan bir bölge haline gelecektir. Yöre halkının paydaşlığı ile gerçekleşec ek olan bu ekoturizm faaliyetleri yöre halkına yeni bir istihdam alanı yaratacaktır. Araştırma, bölgede turizmin dört mevsime yayılmasını sağlayacak, ekoturizm faaliyetleri gerçekleştirilmesi konusunda yöre insanının bilinç kazanmasını ve bu alanda birlikte hareket etmelerini sağlayacaktır. Proje raporu yerel yönetimlerin ve kamu kurumlarının dikkatini ekoturizm ve Bafa Gölü üzerine çekerek bu alanlarda daha fazla yatırım ve çalışma yapılmasını teşvik edecektir. Fotoğraf: İbrahim Ökmen- Bafa Gölü, 1994 yılında Tabiat Parkı ilan edildi. Proje, 22.Ocak.2015 tarihinde Milas -Kapıkırı Köy Kahvesinde yapılan bilgilendirme toplantısı ile başlamıştır. Mart ayı sonunda, proje ile ilgili gelişmelerin ve benzer projelerin değerlendirileceği bir çalıştay yapılacaktır. KAPLUMBAĞALARIN UMUDU Yazan: Gözde Koşarsoy Hacettepe Üniversitesi/Fen Fakültesi/Biyoloji Bölümü/ Biyoteknoloji Anabilim Dalı/ Doktora Ögrencisi Fotoğraf: İbrahim Ökmen- Bafa Gölü, kirlilik tehditi altında. Bölgede var olan yasal koruma statülerinin daha etkin ve sıkı bir şekilde gerçekleşmesi için yerel yönetimlerle iş birliği yapılarak kritik öneme sahip doğal, tarihi ve kültürel değerlerin korumaya alınarak sonraki kuşaklara aktarılması sağlanmalıdır. Bundan dolayı binlerce yıldır var olan değerleri aynı şekilde gelecek nesillere bırakma sorumluluğunun öncelikle yörede yaşayan tüm insanlar tarafından hissedilmesi beklenmektedir. Bu araştırma projesi gerçekleştikten sonra uygulanacak ekoturizm çalışmaları ile hem bölgenin hem de ülkenin ekonomik ve ekolojik refahının artırılması yönünde olumlu adımlar atılarak örnek bir model olması hedeflenmektedir. Okulun son günüydü. Tüm öğrencileri karne heyecanı sarmıştı. Kimisi arkadaşlarından üç ay ayrı kalacağı için üzülüyor, kimisi de tatile çıkacağı içi n seviniyordu. Okulda bir koşuşturma vardı. Müzikler çalınıyor, şarkılar söyleniyor, oyunlar oynanıyordu. Öğretmenler ise, son hazırlıklarını yapıyorlardı. 3/A sınıfında da durum diğerlerinden farksız değildi. Herkes evden getirdiği pastaları, kekleri ve kurabiyeleri arkadaşlarıyla paylaşıyor, neşe içinde kutluyorlardı okulun son gününü. Sınıfa bir bayram havası hâkimdi. Hepsi yemiş, içmiş merakla karnesini bekliyordu. Nihayet öğretmenleri Esma Hanım elindeki karnelerle sınıfa girdi. Esma Hanım, otuz altı yaşında, güzel giyinen, her zaman güler yüzlü bir hanımdı. Çocukların ne zaman bir derdi olsa hemen ilgilenir, asla onlara yüz çevirmezdi. O yüzden öğrencileri onu anneleri kadar çok severdi. Esma Hanım yine her zamanki güler yüzüyle sordu 15

öğrencilerine; "Dağıtayım mı artık karnelerinizi?" dedi. Çocuklar hep bir ağızdan, "Evettt!" diye cevap verdi. "...ama önce yaz tatili ödevinizi vermeliyim" dedi öğretmen. Arka sıralarda oturan Batuhan "Öğretmenim bari bu yaz ödev yapmayalım, azıcık gezelim, eğlenelim" dedi. Esma Hanım gülümsedi ve ekledi; "Bu seferki değişik bir ödev olacak ama. Öncelikle en az on kitap bitirmelisiniz bu yaz ama sizden kitap özeti istemiyorum çünkü sizin o kitapları okuyacağınıza güveniyorum. Gelelim değişik ödeve. Bu aynı zamanda kendi aranızda bir yarışma olacak. Biliyorsunuz bu sene kompozisyon yazmayı öğrendik. Kurallarını, nasıl yazmanız gerektiğini, her şeyi biliyorsunuz yani. Tatilde başınızdan geçen ilginç bir olayı kompozisyon şeklinde yazmanızı istiyorum. Tatil dönüşü herkesin kompozisyonunu toplayıp arasında en iyi olana bir armağanım olacak. O da sürpriz olsun." Öğrenciler bu işe hem şaşırmış, hem de sevinmişti. Esma öğretmen karneleri yoklama sırasıyla dağıtmaya başladı. Ön sıralarda oturan Umut a gelmişti karne alma sırası. Umut, ufak tefek, zayıf, kısa boylu ve siyah saçlı bir çocuktu. Çok çalışkandı. Pek arkadaşlarının arasına karışmazdı. Sessiz, sakin ödevlerini yapar, kitap okurdu. Öğretmeni onu çok severdi. Öğretmeni ismini okuyunca hemen koştu karnesini almak için. "Bu dönem iki tane dördün var Umut, onları bu yaz çalışıp düzeltirsin" dedi öğretmeni. Umut bu duruma çok şaşırdı. Çünkü sınavları çok iyi geçmişti. Üzülerek karnesini aldı, öğretmenin elini öptü, teşekkür etti ve yerine oturdu. "Acaba hangi derslerim dört bir bakayım" diye karnesini açtı. O da ne? Hepsi beşti. Öğretmeni ona şaka yapmıştı. Sevinç içinde tekrar öğretmenini öptü. Çok mutluydu. Diğer arkadaşları da karnelerini alınca okul bahçesine İstiklal Marşı'nı okumaya çıktılar. Müdür Bey kısa bir konuşma yaptı. Tati lde hem eğlenmelerini hem dinlenmelerini hem de kitap okumayı unutmamaları gerektiğini söyledi. Tüm öğrenciler birbirleriyle ve öğretmenleriyle vedalaştı. Birbirlerine iyi tatiller dilediler. Umut un evi okula çok yakındı. Koşa koşa eve doğru yol adı. Bir an önce annesine karnesini göstermek istiyordu. Annesi Umut u kapıda karşıladı. Annesi de Umut gibi ufak tefekti. Öğretmendi ancak, hiç çalışmamıştı. Üniversiteden sonra eşiyle tanışmış, sonra da Umut doğmuştu. Annesi de çalışmak yerine evde Umut a bakmayı tercih etmişti. Kitap okumayı çok severdi. Hemen annesinin boynuna atladı Umut. Karnesini gösterdi. Annesi sevinçle, "Aferin benim oğluma, ben zaten biliyordum bu kadar güzel karne getireceğini" dedi. Umut hemen ellerini yıkadı. Mutfağa geçti. Masada duran şeyi görünce bir kez daha annesinin boynuna atladı. Annesi ona en sevdiği tatlı olan muzlu pasta yapmıştı. Karşılıklı oturup bir güzel pastalarını yediler anneli-oğullu. Umut, annesine öğretmeninin yaptığı şakayı anlattı. Verdiği ödevlerden bahsetti. Annesi de o gün yaptıklarını anlattı Umut a, güzelce sohbet ettiler. Akşam olmuştu. Kapı çaldı. Gelen Umut un babasıydı. Babası, uzun boylu, esmer bir adamdı. Orman Genel Müdürlüğü nde memurdu. Babasına hoş geldin dedikten sonra hemen karnesini gösterdi Umut. Babası tebrik etti. Öptü oğlunu. "Annenle benim, sana bir karne hediyemiz var" dedi. Umut çok sevindi. "Haydi babacığım nedir o? hemen ver çok meraklandım" dedi. "Öyle verilecek bir şey değil, önce bavulunu hazırlaman gerek oğlum" diye karşılık verdi annesi. Umut iyice meraklanmıştı. "Tamam, tamam, daha fazla seni meraklandırmayalım. Kırk beş günlük bir tatile çıkıyoruz ama öyle pahalı oteller verilecek paramız yok bunu biliyorsun. O yüzden teyzenin barakasına gidiyoruz deniz kıyısına. Bir sürü arkadaşın olacak. Ben de yıllık iznimi aldım ama sizinle sadece yirmi gün kalabileceğim. Yarın yola çıkıyoruz. Şimdiden eşyalarını toplasan iyi olur bence" dedi babası. Umut hem çok mutlu hem de çok heyecanlıydı. Yeni arkadaşları olacak, denize girecek, eğlenecek ve yeni yerler keşfedecekti. Acaba nasıldı gidecekleri yer? Bugün o kadar güzel bir gün geçirmişti ki, aklına hemen günlük tutmak geldi. Bu güzel anları okul başlayınca arkadaşlarıyla da 16

paylaşabilecekti, hem de hiçbirini unutmadan. "O zaman ben hemen çantamı hazırlayamaya başlıyorum." dedi babasına ve odasına koştu. Annesi arkasından bağırdı; "Sakın geç yatma yarın otobüsümüz sabah altıda. Uykunu alman lazım. Ben zaten çoğu eşyanı hazırladım. Sen okuma kitaplarını, ödev defterlerini koy biricik oğlum benim." *** Umut, bütün gec e heyecandan uyuyamamıştı. Çantasını hazırlamış, yeni aldığı hikâye kitaplarını koymuş, bir defterini de günlük defteri olarak düzenlemişti. Annesi sabah erkenden kalkmış, çayı demlemiş, Umut un sütünü hazırlamıştı. "Haydi uyanın da iki lokma bir şey yiyelim, çok az kaldı otobüsün kalkmasına" diyerek uyandırdı Umut u ve babasını. Umut hemen yataktan kalktı. Hemen elini yüzünü yıkadı. Yola giymek için hazırladığı kıyafetlerini giydi. Çantalarını kapıya doğru yaklaştırdı. İşte hazırdı. Hemen mutfağa koşup sütünü içti, biraz peynir ve biraz da ekmek yedi. Babası da hemen uyanmış ve hazırlanmıştı. Kahvaltı sofrası toplandı. Bavullar aşağıya indirildi. Arabaları olmadığı için onları karşı komşuları Mehmet Bey götürecekti. Mehmet Bey çok iyi bir adamdı. Sabah sırf onlar için kalkmıştı. Umut un babası, biz kendimiz gideriz otogara dese de çok ısrar etmişti Mehmet Bey. Umut hemen Mehmet Bey in kapısını çaldı. Mehmet Bey çoktan uyanmış ve hazırlanmıştı. "Günaydın Mehmet Amca, biz hazırız, bavulları indirdik bile" dedi Umut. "Sana da günaydın Umut. Ben hazırım zaten. Heyecanlı mısın bakalım?" dedi Mehmet Bey. "Hem de nasıl" diye cevap verdi Umut. Hemen arabaya bindiler. Otobüsün kalkmasına yarım saat vardı. On dakikada vardılar otogara. Umut, annesine, "Kaç numaralı koltuk bizim anne?" diye sordu. Annesi, "Biletler babanda oğlum" dedi. Babası ceplerini karıştırdı. "Olamaz! Biletler evde kalmış, gece televizyonun oraya koymuştum, nasıl unuturum!" dedi. Neyse ki, Mehmet Bey henüz eve dönmemişti. Umut un babasıyla birlikte biletleri almak için hemen arabaya bindiler. Otobüsün kalkmasına on dakika vardı. Umut heyecanla babasının gelmesini bekliyordu. Biletleri olmadan otobüse binemezlerdi. O kadar da hazırlık yapmıştı. Acaba gidebilecekler miydi? Yoksa bunların hepsi bir rüya mıydı? Otobüsün kalkmasına üç dakika vardı ve babası hâlâ ortada yoktu. Bir kadın duyuru yapıyordu mikrofonla, "Otobüslerin hareket saatleri gelmiştir. Bekleyen otobüslere ceza kesilecektir. Lütfen araçlarınızı hareket ettiriniz." Otobüs şoförü direksiyona geçmişti. Tüm yolcular yerlerini almıştı ve işte, otobüs yavaş yavaş hareket ediyordu. O sırada koşmakta olan babasını ve Mehmet Bey i gördü Umut, otobüs şoförüne, "1 dakika, babam geliyor bakın" dedi. Otobüs şoförü Umut a gülümsedi. Babası soluk soluğa yetişmişti. Onunla birlikte Meh met Bey de koşmuştu. Hemen bavulları yerleştirdiler, Mehmet Bey'le vedalaştılar ve yerlerine oturdular. Otobüse bindiklerinde derin bir "Oh!" çekti Umut. Annesi yanında oturuyordu. Babası ise, yan koltuktaydı. "İşte" dedi içinden, "Şimdi macera başlıyor." *** Bütün gece uyumadığı için otobüse biner binmez annesinin dizinde uyuyakalmıştı Umut. Annesi onu mola yerine gelince uyandırdı. Karnı da nasıl acıkmıştı. Tost yedi, ayran içti. Otobüse binmeden de tuvalete girdi. Mola bitmişti. Annesi yol boyu hiç uyumamıştı. Zaten yolda uyuma alışkanlığı yoktu. Babası da yol boyu gazete okumuştu. Arka koltuklarda horlayan bir amca vardı. Horultusu gök gürültüsü gibiydi, onların oturduğu koltuktan bile duyuluyordu. Muavinden su istediler. Suyla birlikte kek de getirmişti muavin Umut a. Umut teşekkür etti kek için. Bu sefer uyumamak için direnecekti. Yolu, ağaçları, değişen iklimi incelemek çok güzel olabilirdi. Öğretmenleri de onlara yeni şeyler keşfetmelerini söylememiş miydi? Ağaçlar o kadar güzeldi ki, "İyi ki gündüz 17

yolculuk yapıyoruz, günlük defterime bunu da eklemeliyim muhakkak" dedi kendi kendine. Arabaları saymaya başladı sonra. Yüz ellinci arabayı saymıştı ki, gözleri kapanmaya başladı. Annesinin dizine kafasını koydu ve tekrar uykuya daldı. *** Uyandığında terlemişti. Hava çok sıcaktı. Zaten denize girebilmek için sıcak olmalıydı hava. "Acaba gider gitmez denize girebilir miyim ki?" diye düşündü. Merak ettiği o kadar çok şey vardı ki; "Nasıl arkadaşları olacaktı? Baraka nasıldı? Orası çok mu sıcaktı? Denize yakın mıydı? Arkadaşlarının da kitapları var mıydı? Futbol oynuyorlar mıydı?" Futbol oynamayı çok seviyordu Umut. Sınıfta sessiz sakindi ama iş futbola gelince, ders bitiş zili çalar çalmaz hemen bahçeye koşar, kaleyi kurar, arkadaşlarının gelmesini beklerdi. Takım tutmayı sevmiyordu. Televizyonda sadece milli maçları izlerdi. Televizyon izleme alışkanlığı da yoktu. Milli maç olunca annesi meyve soyar ya da mısır patl atır ve hep birlikte maçı izlerlerdi. Annesine baktığında annesi kitap okuyordu. Umut a baktı, gülümsedi. "Ne kadar kaldı anneciğim varmamıza?" diye sordu annesine. "Az kaldı oğlum, yarım saatimiz var. Sabret bitti sayılır." Yarım saat Umut a ne kadar da uzun gelmişti. Etrafına bakınmaya devam etti. Her yer yemyeşildi. "Gidince hemen bunların resmini yapmalıyım. Ne kadar da çok yeşil renk var" dedi annesine. "Evet oğlum. Doğa ne kadar güzel ama biz insanlar onun kıymetini bilmiyoruz. Kesip tarla yapıyoruz, apartmanlar dikiyoruz. Oysa şu güzellik bizim için o kadar yararlı ki... Bak mesela, eğer ben şu elimdeki kitabı okuyabiliyorsam sırf ağaçlar sayesinde ya da nefes alıp verebiliyorsak, okulda sıralara oturabiliyorsak, kalemle yazı yazabiliyorsak bu sadece ağaçlar, bu güzel yeşillikler sayesinde" dedi annesi. "Peki, anneciğim, neden kesi yoruz, yok ediyoruz biz bu doğayı? Onun bize bu kadar faydası olduğunu bildiğimiz halde. Bu, insanın kendisine zarar vermesi değil midir?" dedi Umut. Annesi Umut un saçlarını okşayarak, "Evet oğlum, aynen öyle. Doğanın bize verdiklerinin kıymetini bilmiyoruz. İnsanlar rahatları ve zevkleri için doğayı mahvediyor" dedi. Babası da yan koltuktan konuşulanları duymuş sohbete katılmıştı. "Geçen gün gazetede okudum, insanlar sırf zevk için ağaç kesiyorlar. Yok, neymiş efendim golf sahası olacakmış. Tamam, golf oynansın ama güzelim ağaçları kesmeden yapılsın bu iş. Bir gün iş işten geçec ek ve doğa bize karşılık verecek. Madem siz beni, ağaçlarımı, hayvanlarımı korumadınız ben de size oksijen vermiyorum, kâğıt vermiyorum, kuşlarım artık ötmeyec ek, balıklarım artık yüzmeyec ek diyecek. O yüzden oğlum, sen bilinçli ol. İnsanları uyar. Seni zaman zaman azarlayabilirler. Sen sus sen küçüksün anlamazsın diyebilirler. Ama sen insanları uyarmaktan asla çekinme" dedi. O sırada muavinin sesi duyuldu; "Sayın yolcularımız, otogara girmiş bulunmaktayız. Bizi tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz. Bir sonraki yolculuğumuzda sizleri tekrar aramızda görmek isteriz." *** Teyzesi ve eniştesi otogara gelmiş, Umutlar'ın gelmesini bekliyorlardı. Hava biraz serinlemişti. Akşam olmak üzereydi. Otogarda ne kadar da çok yabancı insan vardı. Ülkemiz güzel, havası denizi güzel tabii gelirler diye düşündü Umut. Teyzesiyle ve eniştesiyle kucaklaştılar. Babası ve eniştesi hemen bavulları aldı, arabaya taşıdı. Yazın şehir merkezi çok sıcak olduğu için teyzeleri yazları deniz kenarına kurdukları barakada geçiriyorlardı. Böylece hem serin oluyor hem de denizden daha çok yararlanabiliyorlardı. Kışa doğru, yağmurlar başlayınca deniz çok kabarıyordu. O yüzden de şehir merkezindeki evlerine geri dönüyorlardı. Baraka da zaten merkeze çok uzak değildi. Belediye otobüsleri yarım saatte şehir merkezine indiriveriyordu. Teyzesinin çocuğu yoktu. O yüzden Umut u bir başka seviyorlardı. Her zaman Umut a kıyafetler, kitaplar, oyuncaklar yolluyorlardı. Umut da teyzesini çok severdi. Eniştesi çok sert bir adamdı. Ondan zaman zaman korksa da onu severdi Umut. Arabaya bindiklerinde saat akşam sekize geliyordu. 18

Çok yorgunlardı. Aynı zamanda da acıkmışlardı. On üç saat yolculuk yapmak kolay değildi elbette. Babası öne, eniştesinin yanına oturmuştu. Bavullar bagajdaydı. Teyzesi, annesi ve Umut da arka koltukta oturuyordu. Teyzesi Umut u sürekli öpüyordu. Belli ki çok özlemişti. "Karnemi getirdim sana teyzeciğim, bakalım beğenecek misin?" dedi Umut. "Kuzum benim, beğenmez miyiz hiç. Sen zaten çalışkansın. Başarılısın. Tatilde bir güzel dinlen e mi yavrum benim? Hem bir sürü de arkadaş var sana. Yan komşular da taşındı dün. Hepsi yaşıtın. Ben gidince tanıştıracağım seni sen hiç meraklanma" dedi. Umut u hep "kuzum" diye severdi teyzesi. Umut un heyecanı barakaya yaklaştıkça artıyordu. Ön tarafta ise eniştesiyle babası iş konuşmalarına başlamışlardı bile. *** Nihayet beklenen yere geldiler. Sıra sıra barakalar vardı sahilde. Hepsi tahtadandı. Kimisinin çeşmesi önündeydi, kiminin yan tarafında. Dışarıda şimdilik pek çocuk yoktu. Hava kararmaya başlamıştı. Teyzesinin barakasına geldiler. Barakaya tahta merdivenlerden çıkılıyordu. Diğer barakalara göre biraz daha yüksekti. Her şey tahtadandı. Evin çatısı yoktu. Daha doğrusu vardı da öyle tuğladan falan değil. Bildiğimiz saman, kurumuş ot, ne varsa çatıdaydı. Camı da yoktu evin. Onun yerine cam kısımlarına çarşaf çekilmişti. Gece kafamızı kaldırsak yıldızları görebilecektik. Ne güzel. Acaba buradan yıldız gözükür müydü? Umut un odasından bazen, hava çok açık olunca birkaç yıldız görülebiliyordu. Resmen doğanın içindeydiler. Her yer deniz kokuyordu. Güneş gittiği halde kum sıcacıktı. Bir avuç kum aldı eline Umut, kum yumuşacıktı. Bu evin çeşmesi yan taraftaydı. Koca koca tahtalarla desteklenmişti ev. Evin altı boştu. Sanki havada gibiydi. Hemen barakaya girdiler. Yataklar ve kimin nerede yatacağı ayarlandı. Umut teyzesiyle yatacaktı. Bavulları bir köşeye koydular. Annesiyle teyzesi yemek hazırlamaya koyuldular. Barakanın önünde bir masa vardı. Yemeklerini orada yiyeceklerdi. Hava o kadar güzeldi ki. Umut çok sevmişti teyzesinin barakasını. Yola giydiği kıyafetlerini değiştirdi hemen. Ellerini çeşmede yıkadı. Teyzesi bir sürü yemek hazırlamıştı onlar için. Sarmalar, börekler, kızartmalar, tatlılar ve daha bir sürü şey. Umut yardım etti sofranın hazırlanmasına. Evde de annesine yardım ederdi hep. Sofrayı birlikte hazırlayıp birlikte toplarlardı. Sofra hazırlanmış, yemekler masaya gelmişti. Denizin kenarında, tüm sevdikleriyle beraberdi işte Umut. Teyzesine yol maceralarını anlattı. Babasının bileti evde unutmasını kahkahalarla dinlediler. Güzelce karınlarını doyurdular. Herkes çok yorgundu. Teyzesi yatakları hazırladı, annesi bulaşıkları yıkadı. Babası ve eniştesi de sahilde bir tur atmaya çıktılar. "Bu gece erken yatalım da sabah erken kalkarız e mi benim kuzum? Arkadaşların da hep erken kalkar cıvıl cıvıl olur buralar" dedi teyzesi. "Tamam, teyzeciğim, zaten sabah erken kalkmaya alışkınım ben. Çok merak ediyorum arkadaşlarımı da ama önce günlüğüme bir şeyler yazmalıyım" diye cevap verdi Umut. "Yaz kuzum, yaz benim biricik aslanım. Dur ben sana şu masayı hazırlayayım da düzgün olsun yazıların" dedi teyzesi ve hemen yatağın yanındaki küçük masanın üstünü boşalttı. Umut, günlük defterini çıkardı ve yazmaya başladı: Sevgili günlük, 13 Haziran 2009 ANTALYA Sana bugün Antalya dan yazıyorum. Burası bizim eve çok uzak bir yer. Otobüste saatlerce yol geldik. Babam otobüs biletlerini evde unuttu. Önce korksam da buraya gelemeyeceğiz diye sonradan çok güldük. Teyzemi çok özlemişim. O da beni çok özlemiş. Onu o kadar çok seviyorum ki. Annem şimdi yatakları hazırlıyor. Babamla eniştem de çevre barakaları dolaşıyorlar. Kocaman otellerden bile güzel bu baraka. Camı yok. Çarşaf germiş teyzem. Hava o kadar sıcaktı ki zaten cam olsa sıcaktan pişerdik herhalde. Annemle teyzem sohbet ediyorlar. Henüz hiç arkadaşım yok. Ama 19